You are on page 1of 10

Sosyal Bilimler Metinleri, 2017 Temmuz ICOMEP Özel Sayısı

RUSYA FEDERASYONU’NUN SURİYE POLİTİKASININ DİNAMİKLERİ1


Öğr. Gör. İrfan SANCAK
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi,
Fındıklı Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu,
Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü,
irfan.sancak@erdogan.edu.tr
ÖZET
Orta Doğu tarih boyunca dünyanın önemli bölgelerinden biri ve büyük güçlerin
mücadele alanı olmuştur. SCB’nin dağılmasıyla bölgede güç boşluğu ortaya çıkmışsa da bir
süre sonra Rusya Federasyonu toparlanarak aktif bir dış politika izlemeye ve bu güç
boşluğunu doldurmaya çalışmıştır. Suriye’nin jeopolitik konumu, Rusya’nın silah
ticaretindeki yeri, Rus askeri üssünü barındırması gibi sebepler Orta Doğu’da Suriye’yi Rusya
için vazgeçilemez bir müttefik yapmıştır. Rusya'nın bölgeye yönelik politikalarında Suriye,
SSCB'den devralınan önemli bir miras konumundadır. Arap Halk Hareketlerinin Suriye’ye de
sıçraması ile dünyanın dikkati bu ülkeye çevrilmiştir. Ülkedeki gösteriler kısa sürede bir iç
savaşa dönüşmüş, bu iç savaş birçok kişinin beklentisinden uzun sürerek günümüze kadar
devam etmiştir. Batı dünyasında genel itibarı ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed’e karşı bir
tutum görülse de Esed günümüze kadar yerini korumayı başarmıştır. Şüphesiz bunda en
büyük pay değişik platformlarda verdiği destekle Rusya’ya aittir. Bu desteğin dinamiklerinin
değerlendirilmesi hem bugüne kadar yaşananların anlaşılmasına hem de bundan sonra
yaşanacakları öngörmeye yardımcı olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Rusya, SSCB, Suriye, Esed, Destek.

THE DYNAMICS OF THE RUSSIAN FEDERATION’S SYRIA POLICY

ABSTRACT
Middle East, which has been one of the major regions of the world and a struggle area
of the great powers throughout history. Even with dissolving of the USSR results in an arise
of a power gap; after a while; Russian Federation recovered and started to follow an effective
foreign policy and to fill the power gap. Reasons of the geopolitical structure of Syria,
Russia’s importance on the arms trade, and the fact that Syria hosts bases of Russia made
Syria and essential ally for Russia. Syria has a significant role in Russian politics base on the
region that was taken over from USSR as an important heritage. With the emergence of Arab
Uprising in Syria, attention is drawn to this country globally. Protests in the country turned
into a civil war in a short span of time, this civil war continued very long despite many
people’s prediction and come until today. Although western world maintain a stance against
Syrian President Bashar al-Asad in general terms, Esed achieved to keep his chair until now
anyway. Beyond any doubt the lion’s share is Russia’s which provide support in various
platforms.
Keywords: Russia, USSR, Syria, Esed, Support.

1
Bu makale 20-21 Mayıs 2017 tarihinde İstanbul‘da düzenlenen International Congress of Management
Economy and Policy isimli kongrede bildiri olarak sunulmuştur.

112
1. GİRİŞ
Sovyetler Birliği (SSCB)’nin dağılmasıyla uluslararası sistem ciddi bir yapısal
değişiklik geçirdi. İki kutuplu sistem yerini genelde “yeni dünya düzeni” olarak adlandırılan
ama ne tür bir uluslararası sisteme dönüşeceği kestirilemeyen bir yapıya bıraktı. Uluslararası
sistemin yapısında meydana gelen değişim doğal olarak sistem içinde yer alan bütün aktörleri
etkiledi. Ancak şüphesiz bu değişimden en fazla etkilenen aktör değişimin odağında yer alan
ve SSCB’nin mirasını devralan Rusya (Resmi adı Rusya Federasyonu) oldu. İki kutuplu
sistemde Doğu Bloku’nun lider devleti olan SSCB’nin mirasçısı olan Rusya bu yeni sistemde
önceki döneme kıyasla daha zayıf ekonomik, askeri ve sosyal kaynaklarla yeni bir dış politika
geliştirmek zorunda kaldı. Bu dönemde dış politika stratejisi öncelikle “yakın yurtdışı
doktrini” çerçevesinde oluşturuldu. Bu doktrin, önceden SSCB tarafından stratejik ölçekte
işgal edilen bölgede Moskova’nın yeni bir etkinlik alanı oluşturma çabasıydı. Çok net
çizgilerle sınırlandırılmamış bu politika, SSCB’nin dağılmasının hemen ardından kurulan
Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ile bir sistem içerisinde uygulanmaya çalışıldı
(Brzezinski, 2005: 151-155).
SSCB döneminde olduğu gibi bir kutup lideri pozisyonunda olmasa da hâlâ dünyadaki
en güçlü devletlerden biri olan Rusya, doğal olarak sadece “yakın çevre” ile ilgilenmeyecekti.
Bu bağlamda Orta Doğu da Soğuk Savaş sonrası Rus dış politikasının önemli odaklanma
alanlarından birini oluşturdu. Sosyal ve ekonomik zayıflığın yanı sıra SSCB’den kalma kötü
Afganistan hatıraları Rusya’nın SSCB sonrasının ilk dönemlerinde Orta Doğu ile fazla
ilgilenememesine sebep olmuştu. Batı dünyasına yakın bir politikanın takip edildiği bu dönem
fazla uzun sürmedi. İç politikadaki dönüşümün yansıması olarak liberal görüşlü Dışişleri
Bakanı Kozirev’in yerine Ocak 1996’da saldırgan ve hegemonik bir dış politikadan yana olan
Primakov Dışişleri Bakanı oldu. Rusya’nın ikinci sınıf bir ülke tarzında dış politika
yürütemeyeceğini savunan Primakov döneminde Orta Doğu, Rusya için gittikçe daha önemli
hale geldi. Primakov Moskova’nın Orta Doğu’da ABD’ye alternatif bir güç olması için büyük
çaba sarf etti (The Institute For Advanced Strategic & Political Studies (IASPS), 2001: 12).
Rusya’nın Orta Doğu’ya yönelik dış politikasında Suriye oldukça önemli bir yer
tutmaktadır. Zira İran dışında genelde Batı yanlısı rejimlerin hüküm sürdüğü bölgede Suriye,
Rusya’ya en yakın ülke konumundadır. Bu yakınlığın sebepleri aynı zamanda günümüzde
Rusya’nın Suriye rejimine verdiği net desteğin de dinamiklerini oluşturmaktadır. Mevcut
durumun daha iyi anlaşılabilmesi için bu çalışmada öncelikle tarihi süreçte Rusya – Suriye
ilişkileri ele alınmış, ardından diğer dinamikler irdelenmiştir. Ancak konuda akıcılığın
sağlanması açısından her ne kadar ayrı başlıklar altında çalışılmışsa da iki ülke arasındaki
tarihi yakınlığın günümüz politikalarının temel dinamiklerinden biri olduğu da gözden
kaçırılmamalıdır.
2. SSCB – SURİYE İLİŞKİLERİ
SSCB, Suriye ile diplomatik ilişkileri 1944 yılında, Suriye henüz Fransa’nın manda
yönetimi altındayken başlattı. 1950’lerin ilk yıllarından itibaren sosyalist eğilimi artan Suriye
bölgede SSCB’nin en önemli müttefiklerinden biri oldu. Özellikle 1973 Ekim Savaşı’nın
ardından Mısır’ın ABD ile yakınlaşması ve 1979’da İsrail’le bir anlaşma imzalamasının
ardından SSCB-Suriye arasındaki ilişkiler son derece önemli bir duruma geldi. Sonraki
dönemde İsrail ile ilişkilerinde ve Lübnan’daki faaliyetlerinde SSCB, Suriye’yi desteklemeye
devam etti (The Moshe Dayan Center for Middle Eastern and African Studies (MDC), 2011).
Suriye, 1946 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından kısa süreli bir sükûnet
dönemi yaşamış, sonrasında ise siyasi istikrarsızlığın kucağına düşmüştü. Bağımsızlığın daha
ilk yıllarında ortaya çıkan 1948 Arap İsrail Savaşında SSCB, İsrail’in sosyalist ya da belki de
komünist bir ülke olacağı umuduyla ve bölgede İngiliz etkisini kırmak için İsrail’in yanında
113
Sosyal Bilimler Metinleri, 2017 Temmuz ICOMEP Özel Sayısı

yer aldı. Bu desteğin bir başka sebebi de feodal ve burjuva Arap rejimlerini
itibarsızlaştırmaktı (Goldschmidt ve Davidson, 2008: 386). Ancak İsrail, sosyalizmi ya da
komünizmi benimsemediği gibi Batı dünyası ile çok yakın ilişkiler içinde bir devlet oldu. Bu
istikrarsızlık ortamında, 1950’lerin ikinci yarısından itibaren SSCB Arap dünyasına
yaklaşırken Suriye de gittikçe sola kaymaya ve SSCB-Suriye ilişkileri gelişmeye başladı.
1956 yılı Temmuz ayında komünizme sempatisi ile tanınan Savunma Bakanı Halit el-Azm
Moskova’ya giderek bir takım anlaşmalar imzaladı. Bu anlaşmalara göre SSCB, Lazkiye’de
yeni bir liman yapımı, altı tane havaalanı inşası, demiryolları ve karayolları yapımı, sulama ve
enerji projelerinin finansmanı için Suriye’ye 500 milyon dolarlık ekonomik ve askeri yardım
yapacaktı. Bu anlaşmanın açığa çıkmasıyla Suriye ile komşuları arasında kriz ortaya çıktı.
Birkaç ay süren kriz ciddi bir sorun olmadan sona erdi ancak kriz döneminde yapılan
karşılıklı açıklamalar Suriye ile SSCB arasındaki ilişkilerin oldukça sağlam olduğunu gösterdi
(Armaoğlu, [t.y.]: 506-509).
Sonraki Arap-İsrail savaşlarında İsrail’i destekleyen ABD’ye karşılık bir denge unsuru
olarak SSCB, Araplardan, dolayısıyla da Suriye’den yana oldu. SSCB’nin bölgedeki en yakın
müttefikleri Mısır ve Suriye idi. Mısır lideri Cemal Abdül Nasır’ın 1970’te ölmesi ve yerine
gelen Enver Sedat’ın dış politikada SSCB yerine Batıya yaklaşmayı tercih etmesi, Suriye’yi
bölgedeki tek SSCB müttefiki haline getirdi ve doğal olarak önemini artırdı. 1972’de
Moskova’ya giden Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed, imzaladığı anlaşmayla SSCB’den 700
milyon dolarlık ekonomik ve askeri yardım temin etti. Mısır’ın Batıyla yakınlaşma yönünde
attığı her adım adeta Suriye’yi de SSCB’ye yaklaştırıyordu (Karabulut, 2007: 74).
Soğuk Savaş döneminde SSCB – Suriye ilişkilerinin zirvesi ise 8 Ekim 1980’de
imzalanan SSCB - Suriye Dostluk ve İşbirliği Antlaşması oldu. Bu anlaşmanın beşinci
maddesine göre taraflardan herhangi birinin barış ve güvenliğinin tehdit edilmesi halinde
tehdidin bertaraf edilmesi maksadıyla işbirliği için birbirleriyle derhal temasa geçeceklerdi
(Armaoğlu, [t.y.]: 746).
SSCB için Suriye’nin dostluğu son derece önemliydi ve SSCB karar alıcıları bu
dostluğun ancak Hafız Esed yönetiminin iktidarda olmasıyla sorunsuz bir şekilde devam
edeceğinin farkındaydılar. Bu nedenle Suriye’ye verilen destek sadece dış tehditlere karşı
olmamış, SSCB istihbarat teşkilatı KGB tarafından sağlanan istihbarat desteğiyle Esed
yönetimi içteki muhalefete karşı da desteklenmişti. 1980’lerin ortalarında Şam’da 500 KGB
danışmanı Suriye gizli servisinin elemanlarını yetiştiriyor ayrıca Rusya’da da Suriye için
elemanlar eğitiliyordu. 1982 Hama olaylarından önce ve olaylar sırasında da KGB üyeleri
aktif olarak Esed’a destek veriyordu (Pipes, 1986, parag. 23).
İki ülke arasındaki bu iyi ilişkiler 1985 yılında Hafız Esed’ın yaptığı Moskova ziyareti
sonrasında bozulmaya başladı. Gorbaçov, Suriye’nin Filistin ve Irak politikasından, buna
bağlı olarak da Suriye’nin Orta Doğu’da SSCB’nin tek müttefikiymiş gibi davranmasından
rahatsızdı. Ayrıca SSCB için sıkıntılı bir dönem yaşanıyordu ve Orta Doğu politikasında
köklü değişikliklere ihtiyaç vardı. Süper güç artık eskisi gibi Orta Doğu’ya ekonomik destek
verebilecek durumda değildi. Bunun yan sıra muhtemel bir Arap-İsrail savaşında da destek
sağlayamayacaktı ve zor durumda kalacaktı. İdeolojik olarak da yıllarca Araplara verdiği
desteğe rağmen Libya ve Suriye gibi Arap ülkelerinde komünizm değil tek adam iktidarları
hâkim olmuştu (Karabulut, 2007: 79, 80). Diğer taraftan SSCB dağılma sürecine girmişti ve
Suriye’ye yardım edebilecek durumda değildi. Bunun farkında olan Hafız Esed pragmatist bir
politika takip ederek Körfez Savaşı gibi örneklerde ülkesini hızlı bir şekilde ABD’nin yanında
konumlandırdı (Karabulut, 2007: 83). Aralık 1991’de SSCB’nin resmen dağılması ile bölgeye
yönelik Rus politikasında kısa bir kesinti dönemine girildi.

114
3. SSCB SONRASINDAN GÜNÜMÜZE RUSYA – SURİYE İLİŞKİLERİ
SSCB’nin dağılmasından birkaç yıl sonra yapılan askeri anlaşmalarla geleneksel Rusya
– Suriye yakınlığına dönüldü (Karabulut, 2007: 83). Yeniden etkin bir dış politika takip etme
hevesindeki Rusya için bu politikanın Orta Doğu bölümünde Suriye oldukça büyük öneme
sahipti. Temmuz 1999’da Hafız Esed’in Moskova ziyareti ilişkilere yeni bir ivme kazandırdı.
Rusya’nın İzvestiya Gazetesi’ne göre bu dönemde ikili ilişkiler özellikle üç sebepten dolayı
önemliydi. Bu sebeplerden ilki Rusya’nın Suriye’yi İsrail’le barışa ikna edecek tek devlet
olmasıydı. İkinci sebep Suriye’deki Tartus Limanı’nın Rusya’nın Akdeniz’deki tek limanı
olması ve üçüncü sebep de Suriye’nin Rus silahlarına ve Rusya’nın buradan gelecek paraya
olan ihtiyacıydı (Katz, 2006).
Hafız Esed’in 2000 yılında ölümünün ardından yerine geçen oğlu Beşar Esed
döneminde de Rusya – Suriye ilişkileri iyi bir seyir takip etti. Beşar Esed 2005, 2006 ve 2008
yıllarında Rusya’yı ziyaret ederek mevcut ilişkileri daha da derinleştirme yolunda çalışmalar
yaptı (Vidyaykin, 2010).
“Arap Baharı” olarak da adlandırılan Arap halk hareketlerinin Suriye’de etkisini
göstermeye başlamasıyla Rusya – Suriye ilişkileri daha büyük bir önem kazandı. Beşar Esed
devlet başkanı olduğundan beri reformlar hep gündemdeydi. 2000-2001 ve 2003-2005
yıllarında yönetim karşıtlarının insan hakları ve demokratikleşme gibi konularda reform
talepleri yükselişe geçmiş, sürekli reform vaat etmesine rağmen Esed rejimi bu taleplere baskı
ve tutuklamalarla karşılık vermişti. Bu ortamda Arap ülkelerini genel olarak etkileyen
hareketlerin Suriye’ye ulaşması da son derece doğaldı ve nitekim 2011 yılı Mart ayında
Suriye’de de olaylar başladı (Salık, 2011: 24).
6 Nisan 2011’de, henüz olayların iç savaşa dönüşmediği erken dönemde Medvedev,
Esed’ı arayarak uygulamaya koyduğu reformları desteklediklerini bildirdi. Rusya’nın desteği
sözde kalmadı. 28 Nisan 2011’de BM Suriye’deki olayları görüşmek için toplandığında
Rusya Çin’le birlikte Suriye karşıtı bir karar alınmasını engelledi. Rusya’ya göre Esed
rejiminin müdahalesi barış için bir tehdit değildi. Ama dışarıdan gelecek bir müdahale bölge
barışını bozacaktı. Rusya sonraki dönemlerde de BM’den Suriye’ye karşı bir yaptırım kararı
çıkmasını sürekli veto etti. BM İnsan Hakları Konseyi’nin “Suriye'de güvenlik güçlerinin
“açık ve sistematik” ihlallerde bulunduğu ve bunların insanlığa karşı suç kategorisine
sokulabileceği” ile ilgili kararı Rusya tarafından Suriye’nin içişlerine müdahale olarak
değerlendirilerek eleştirildi (Rusya: BM İnsan Hakları Konseyi’nin Suriye kararı…, 2011,
parag. 1). 4 Ekim’de toplanan Güvenlik Konsey’i, ilk aşamada yaptırımlardan söz eden karar
tasarısının yumuşatılmasına rağmen, Rusya ve Çin’den gelen vetolar nedeniyle hiçbir karar
alamadı (Ertan, 2011, parag. 4). Yaklaşık bir yıl sonra, Suriye tarafından atılan top
mermisinin Türkiye’ye düşmesi ve beş kişinin ölümü üzerine Güvenlik Konseyi’nce bir
kınama kararı alındı. Ancak bu, Rusya’nın itirazı üzerine karardan “uluslararası barış ve
güvenliği ihlal etmesi” ibresinin çıkarılmasıyla mümkün oldu (TRT Haber, 2012).
Rusya, Suriye’ye yaptırım içeren kararları sürekli olarak veto edip sert açıklamalarıyla
da Esed rejimini yalnız bırakmayacağını defalarca belli etti. Bu konuyla ilgili Batılı
ülkelerden gelen baskılar da Rusya’yı bir politika değişikliğine sevk etmedi. Nihayet üç gün
devam eden Cenevre görüşmelerinde Rusya, Suriye’nin kimyasal silahlarının imhasına
karşılık operasyon yapılmaması konusunda 2013 Eylül’ünde ABD ile anlaştı. Bu karar ile
sanki Esed karşıtlarına taviz verilmiş gibi görülse de aslında kimyasal silahlar karşılığında
Esed’e karşı bir operasyonun önüne geçilmiş oldu. Bu anlaşmaya göre Suriye’deki kimyasal
silahlar 2014 yılı ortasına kadar imha edilecekti.
Bu döneme kadar daha çok politik ve diplomatik alanda verilen Rus desteği 2015
yılından itibaren açık bir askeri desteğe dönüştü. Suriye ordusunun rejim karşıtlarına karşı
115
Sosyal Bilimler Metinleri, 2017 Temmuz ICOMEP Özel Sayısı

etkisiz kalmaya başlaması üzerine Temmuz 2015’te Suriye yönetimi resmen Rus ordusunu
ülkeye davet etti. Eylül 2015 itibarı ile de Rusya Suriye’de askeri operasyonlara başladı.
Sonraki dönemlerde Rusya’nın Suriye’ye desteği artarak devam etti. 4 Nisan 2017’de
İdlib’de şehrindeki kimyasal saldırıda içlerinde çocukların da bulunduğu 70’ten fazla sivilin
ölümü sonrasında dünyada Suriye rejimine yönelik genel bir tepki dalgası oluşurken BM
Güvenlik Konseyi’nin konu ile ilgili olağanüstü oturumunda Rusya Suriye rejimini
savunmaya devam etti. Rusya’ya göre “kapsamlı ve objektif” bir uluslararası soruşturma
yapılmalıydı ve bu aşamada Suriye rejimine yönelik yeni bir karara ihtiyaç yoktu. Her ne
kadar Suriye ordusuna ait savaş uçakları İdlib’de muhaliflere yönelik hava harekâtı
gerçekleştirmişse de kimyasal silah kullanılmamıştı (BM’de Rusya ve Batı arasında…, 2017).
Bütün bu gelişmeler gösterdi ki Suriye Rusya için son derece önemli bir müttefik
konumundaydı ve Rusya bu müttefikini kaybetmemeye kararlıydı. BM’deki yaptırım
kararlarını veto ederek Suriye rejimini koruyan Putin yönetimi kimyasal silahlar konusunda
yaptığı pazarlıkla da Esed’i rahatlattı. Sonrasında verilen askeri destekle de Suriye rejimi
yavaş yavaş kontrolü ele almaya başladı.
4. SURİYE POLİTİKASININ TEMEL DİNAMİKLERİ
4.1. Geleneksel ve İlkesel Sebepler
Olayların başladığı ilk dönemlerde Esed’e ömür biçilirken son gelişmeler gösterdi ki
Suriye’ye bir dış müdahale ve Esed’in düşürülmesi büyük bir ihtimal değildir artık. Bu
durumun Rusya’nın Suriye politikasının bir parçası ve başarısı olduğu inkâr edilemez.
Rusya’nın Suriye yönetimine verdiği bu desteğin değişik dinamikleri vardır. Yukarıda
iki ülke arasındaki geleneksel yakınlıktan söz edilmişti. Geleneksel olarak Suriye ile iyi
ilişkiler içinde olan Rusya’nın Suriye’de mevcut rejimden yana tavır alması çok beklenmedik
bir durum değildir. Tarihi süreçteki bu iyi ilişkiler Rusya’nın Suriye politikasındaki temel
dinamiklerden biridir. Ancak Esed yanlısı bu politikanın sırf geleneksel iyi ilişkilerden
kaynaklandığı düşünülemez. Otokratik yönetim dayanışması, Libya olaylarından edinilen
tecrübe, Suriye muhalefetine ve Amerikan etkisine duyulan şüphenin yanı sıra aşağıda
açıklanacak olan silah ticareti de Esed’e verilen desteğin sebeplerindendir (Trenin, 2012). Zira
gerek Libya’da gerekse Irak’ta ABD politikalarına göz yuman Rusya bu bölgelerden tamamen
dışlanmış vaziyettedir. Aşağıda ele alınacak diğer sebeplerle birlikte bu tecrübeler Putin
yönetimine Esed’i gerek politik gerekse de askeri alanda desteklemekten başka seçenek
bırakmamaktadır.
4.2. Ekonomik Çıkarlar
Suriye’ye verilen desteğin en önemli sebeplerinden biri ekonomik çıkarlardır. İki ülke
arasında ağırlıklı olarak silah ticaretine dayanan 1,178 milyar Avroluk dış ticaret hacmi
vardır. Bu miktar Suriye’nin toplam dış ticaret hacminin % 19,1’ine denk gelmektedir. Dış
ticaret dengesi net bir şekilde Rusya’nın lehinedir. Bu verilere göre 2016 yılında Rusya,
Suriye’nin en önemli ticaret ortağıdır (European Commission, 2017).
İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin en önemli bölümünü geçmişten beri silah
ticareti oluşturmaktadır. 1980’li yıllarda SSCB, Suriye’ye askeri alanda olağanüstü bir destek
veriyordu. Bu dönemde Suriye ordusunda kullanılan silahların yaklaşık % 90’ı SSCB’den
temin ediliyordu. ABD ve İsrail gizli servislerinin elde ettikleri istihbaratlara göre Suriye
SSCB’den sadece basit silahlar değil, yüksek teknolojili füzeler ve MiG-29 gibi son model
uçaklar da alıyordu. SSCB, Suriye ile olan ittifakına Suriye’yi uzay çalışmalarına katacak
kadar çok güveniyor; Suriye ise SSCB’nin gerektiğinde İsrail saldırısına karşı Suriye’yi
nükleer silahlarla bile koruyacağına inanıyordu (Pipes, 1986, parag. 17). 1980-1991 yılları

116
arasında SSCB’nin Suriye’ye verdiği silah ve teçhizatın değeri 26 milyar doları buluyordu
(Antonenko, 2001).
SSCB’nin dağılma sürecinin başlamasıyla Suriye’de silah sıkıntısı baş göstermiş, silah
temin etmek için Moskova’ya giden yetkililer elleri boş dönmüştü. Ancak SSCB’nin
dağılmasından birkaç yıl sonra, onun mirasını devralan Rusya Federasyonu yavaş yavaş aktif
dış politikaya dönmeye başladı. Bu dönüş Suriye’de de kendini gösterdi, 1994 ve 1996
yıllarında askeri alanda yapılan anlaşmalarla ilişkiler yeniden gelişme safhasına girdi
(Karabulut, 2007: 83).
Sonraki yıllarda Rusya, Suriye’ye gelişmiş silahlar satmaya devam etti. Babasının 2000
yılında ölmesinin ardından devlet başkanı olan Beşar Esed’in 2005 yılındaki ziyaretinde
Rusya’ya olan mevcut 13 milyar dolarlık borcun 10 milyar dolarlık kısmı, Rusya ile yeni silah
alım anlaşmaları yapılması şartıyla silindi (Vidyaykin, 2010). Bu ticaret ABD ve İsrail için
çok rahatsız ediciydi. Rusya, Suriye’ye sattığı silahların saldırı değil savunma amaçlı
olduğunu vurguluyordu ancak özellikle lazer güdümlü anti tank sistemleri İsrail için
potansiyel tehditti. ABD bu silahları üreten üç Rus silah şirketine yaptırım uyguladı. Ancak
Rusya tarafından yapılan açıklamalar ve yeni anlaşmalar Rusya’nın Suriye pazarını
kaptırmaya niyetinin olmadığını gösteriyordu (Antonenko, 2001).
Kriz öncesi dönemde yukarıda görüldüğü üzere Suriye’nin temel silah tedarikçisi olan
Rusya’nın konumu krizle birlikte daha da güçlendi. Stockholm International Peace Research
Institute’e göre silah ticareti hacmi zamanla artan bir seyir takip etmekteydi ve 2011 yılından
itibaren üç yıl içerisinde Suriye’nin Rusya’dan aldığı silah ve teçhizatın değeri 1 milyar Dolar
civarındaydı (SIPRI, 2016). Sonraki yıllar için güvenilir veriler olmasa da Suriye’deki durum
göz önüne alındığında bu miktarın en azından düşmediği tahmin edilebilir. Aynı kaynağa göre
son yıllarda Rusya Suriye’nin neredeyse tek silah tedarikçisi konumuna gelmiştir. Rusya
dışındaki tedarikçiler olan Çin ve İran’ın payı çok düşüktür.
Buna karşın 2015 ve 2016 yıllarında Rusya’nın silah ticareti gelirinin 14 milyar Dolar
civarında olduğu (Mirovalev, 2016, parag. 5-7) göz önüne alınırsa 2013 verilerine göre
Suriye’nin yıllık 400 milyon Dolardan az olan silah alımının Rusya için çok da önemli
olmadığı düşünülebilir. Ancak uzmanlar Suriye ile yapılan silah ticaretinin Rusya açısından
asıl öneminin Suriye’deki iç savaşın potansiyel başka pazarlar için adeta bir fuar işlevi
görmesi olduğunu, silahlarının performansını gerçek savaş ortamında sergileyen Rusya’nın bu
sayede büyük siparişler aldığını belirtmektedirler (Kozhanov, 2016; Mirovalev, 2016).
Suriye’deki savaşa müdahil olmasının ardından Rusya’nın aldığı büyük silah siparişleri bu
görüşü doğrular niteliktedir. Bu sebeple dolaylı yoldan da olsa Suriye, Rusya’nın silah ticareti
için oldukça önemli olmaktadır.
İki ülke arasındaki ticarette bir diğer önemli kalem enerji yatırımlarıdır. Dünya
Suriye’de sadece savaş konusuna odaklandığı için bunun dışındaki gelişmeler gözden
kaçabilmektedir. 2013 yılı sonuna doğru Suriye ile Rus Şirketi Soyuzneftegaz arasında
yapılan anlaşma ile bu şirkete Suriye karasularında petrol arama, bulma ve çıkarma
konusunda izin verildi. Soyuzneftegaz bu izni alan ilk yabancı şirket oldu (Şimşek, 2013). Bu
ayrıcalığın Rusya’nın verdiği desteğin bir karşılığı olduğuna şüphe yoktur.
4.3. Jeopolitik Konum ve Suriye’deki Üsler
Rusya özellikle Putin’in devlet başkanı olmasından sonra oldukça hırslı ve iddialı bir
dış politika anlayışı benimsedi. Yukarıda da belirtildiği gibi Gürcistan ve Ukrayna’da girilen
sıcak çatışmalar bu politikanın varabileceği boyutları bütün dünyaya gösterdi. Orta Doğu da
sahip olduğu enerji kaynakları, önemli su yolları ve kültürel yapısı ile dünyada büyük güç

117
Sosyal Bilimler Metinleri, 2017 Temmuz ICOMEP Özel Sayısı

iddiasında olan diğer devletlerin olduğu gibi Rusya’nın da asla göz ardı edemeyeceği bir
coğrafyadır. Nitekim Rusya bu coğrafya ile geçmiş yıllardan beri yakından ilgilenmiştir.
Günümüzde iddialı bir dış politika anlayışı ile geçmişin süper gücü olmanın getirdiği
tarihi miras bir araya geldiğinde Rusya için ülke toprakları dışında askeri üslere sahip olmak
adeta bir mecburiyet olmaktadır. Zira Rusya’nın bir dünya gücü olarak mücadele etmek
zorunda olduğu ABD’nin 70 ayrı ülkede 800 civarında askeri üssü vardır (Glaser, 2016,
parag. 1). Putin, “Dünya haritasında ABD'nin askeri üslerine bakarsanız aramızdaki farkı
görürsünüz” diyerek bu duruma dikkat çekmekteydi (Putin: Haritaya bakın ABD üslerini
görün, 2015).
SSCB’nin dünyanın değişik noktalarında askeri üsleri bulunuyordu. SSCB’nin
dağılmasının ardından bu üslerin önemli bir bölümü boşaltıldı. Günümüzde Rusya’nın 7 ayrı
ülkede ve fiilen Rus işgali altında bulunan 3 bölgede üsleri var (Rusya'nın 7 Ülke ve 3
Bölgede Üssü Var, 2015). Günümüzde Rusya yönetimi büyük güç olmanın şartlarından biri
olarak gördüğü ülke dışı askeri üsleri ihya etme çabası içerisindedir. Bu bağlamda Küba ve
Vietnam gibi SSCB döneminde askeri üslerin bulunduğu ülkelerde yeniden askeri üsler
kurulmak isteniyor (Rusya, Küba ve Vietnam'da askeri üs istiyor, 2016).
Bu konudaki çabalar göz önünde bulundurulduğunda Rusya’nın Akdeniz’de üslerinin
bulunduğu tek ülke olan Suriye bu yönüyle de Rusya için büyük önem arz etmektedir. Her ne
kadar daha bilinir olan Tartus Limanı’ndaki üs olsa da bunun dışında Suriye’nin
kuzeybatısında Lazkiye’de yer alan Himeymim Hava Üssü çok sayıda askeri personel ve
uçakla oldukça önemlidir (Rusya’nın Akdeniz'deki tek askeri üssü Suriye'de, 2015). Bu
üslerin önemine binaen Ocak 2017’de Rusya ile Suriye arasında söz konusu üslerin Rusya
tarafından 49 yıl boyunca kullanılabilmesine ilişkin bir anlaşma imzalandı. Bu sürenin
sonunda taraflar yazılı olarak anlaşmayı sonlandırmak istediklerini belirtmezse süre 25 yıl
daha uzayacak (Moscow cements deal with…, 2017). Bu anlaşmalar Rusya’nın bölgedeki
uzun vadeli planları hakkında ipuçları vermektedir. Ayrıca Suriye Rusya’nın son Arap
müttefiki konumundadır ve Rusya son müttefikini Libya ve Irak örneklerindeki gibi Batı
dünyasına teslim etmemekte kararlı görünmektedir (Dresen, 2013, parag. 2).
4.4. Cihat Temelli Güvenlik Endişesi
Rusya tarafından Suriye yönetimine verilen desteğin bir diğer sebebi cihat anlayışının
Rusya’ya verebileceği zarardır. Rusya yönetimi Suriye’de Esed rejiminin devrilmesi
durumunda onun yerine radikal Sünni bir yönetimin geleceğini düşünmektedir. Rusya’ya göre
Suriye’de radikal Sünni bir rejimin kurulması Rusya ve Orta Asya’da radikalizmi
körükleyecektir (Dresen, 2013, parag. 3). Günümüzde Rusya’da 20 milyondan fazla
Müslüman yaşamaktadır. Bunların arasında yayılacak bir cihat fikrinin Rusya açısından son
derece sıkıntılı olacağı ortadadır.
Rusya Dışişleri Bakanlığına göre 3 binin üzerinde Rusya vatandaşı Suriye’deki değişik
grupların saflarında savaşmaktadır (Taştekin, 2017, parag. 6-7). Bu savaşçıların Suriye’de
Esed rejimine karşı başarılı olması da Suriye’den ayrılıp Rusya’ya dönmeleri de Rus
politikası için olumsuz seçeneklerdir. Kafkas coğrafyasını işgal ettiği dönemden beri birçok
kez cihat çağrılarının hedefi olan ve bölgedeki Müslüman gruplarla çatışmak zorunda kalan
Rusya açısından en iyi alternatif, tamamını terörist olarak gördüğü bu savaşçıları Suriye’de
etkisiz hale getirmektir.
5. SONUÇ
Suriye’deki olaylarda net bir tutum takınan Rusya BM’de kullandığı veto yetkisi,
yetkililer ağzından verilen mesajlar ve ortaya konulan diplomatik çabaların yanı sıra verdiği
askeri destekle muhtemelen Suriye rejiminin kurtarıcısı oldu. Rusya’nın Suriye rejimine

118
verdiği bu net desteğin gerekçelerini toparlayacak olursak, öncelikle Suriye’nin bulunduğu
coğrafya itibarı ile Rusya açısından büyük önem taşıdığı görülmektedir. Bu bağlamda tarihten
gelen “sıcak denizlere inme”, Akdeniz coğrafyasında varlık gösterme politikasından söz
edilebilir. Akdeniz’deki tek askeri üssü Suriye’de bulunan Rusya için Suriye’den desteğini
çekmek demek sadece bir ülkeden çekilmek değil, bütün bir Akdeniz ve Orta Doğu
bölgesinden uzaklaşmak anlamına gelecektir. Son yıllarda takip edilen dış politikanın genel
hatlarına bakıldığında böyle bir politika değişikliği mümkün değildir.
Bölgenin enerji açısından önemi göz önünde bulundurulduğunda Suriye politikasının
başka dayanakları da ortaya çıkmaktadır. Zira Rusya ile Batı arasındaki en önemli mücadele
alanlarından biri enerjidir ve Rusya için kendi ülkesinde bulunan enerji kaynaklarının
pazarlanması kadar bu alandaki rakipleri olan Orta Doğu ülkelerinin enerji kaynaklarının
kontrolü de önemlidir.
İkinci olarak yukarıda sözü edilen silah ticareti hem Rusya hem Suriye açısından bu iki
ülkeyi birbirlerinden kolay kolay vazgeçemeyecek hale getiriyor. Bu ticarette Suriye önemli
bir pazar ve Suriye tarafından bakıldığında da geçmişten beri Rus silahları ile donatılmış olan
ordunun gelecekte de bu şekilde teçhiz edilmesi kaçınılmaz bir durum. Buna ek olarak iki
ülke arasındaki ticaretin sadece silahla sınırlı olmadığını da belirtmek gerekir.
Bölgede Suriye rejimi aleyhine gelişecek aşırı dinci hareketlerin Rusya gibi çok sayıda
Müslüman vatandaşa sahip bir ülke için olumsuz bir durum oluşturma ihtimali vardır.
Özellikle Kafkasya bölgesinde silahlı cihat yöntemini benimseyen grupların varlığı ve bu
gruplardan bazılarının IŞİD’le ilişki içinde olmaları Rusya’nın politikasının bir başka
gerekçesini oluşturmaktadır.
Bu sebeplere eklenmesi gereken algı temelli etkenler ise iç ve dış olmak üzere iki
türdedir. İç etken olarak Rusya’nın içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi durum gösterilebilir.
Petrol fiyatlarının düşüşü bir enerji ihracatçısı olan Rusya’nın ekonomisine olumsuz
yansımıştır. Ayrıca Putin’e karşı demokrasi merkezli önemli eleştiriler yapılmaktadır. Böyle
bir iç politik ortamda “dünyayı karşısına almış, güçlü lider Putin” algısı iç politika için
kullanışlı bir algı yönetimidir. Dış politika açısından bakıldığında ise SSCB’nin dağılmasıyla
yaşanan saygınlık kaybı dış politikadaki sert adımlarla unutturulmaya çalışılmaktadır.
Gürcistan ve Ukrayna gibi Rus ordusunun sıcak çatışmalara girdiği ve genel olarak başarılı
sonuçlar aldığı eski SSCB coğrafyası dışında bu sefer de SSCB’nin etkinlik alanlarından biri
olan Suriye’de verilecek başarılı bir sınav Rusya’nın dünya politikasındaki belirleyici rolünü
dünyaya gösterecektir.
Zaman zaman farklı platformlarda Rusya’nın Suriye politikasının değişebileceğine dair
açıklamalar yapılsa da yukarıda sıralanan sebeplerin bir sonucu olan Rusya’nın Suriye
politikası bu sebeplerden bağımsız olarak değişmeyecektir. Bu sebeplerden bazılarının
coğrafya gibi değişmez unsurlar olduğu dikkate alındığında politika değişikliğinin olma
ihtimali daha da azalmaktadır. Değişebilen unsurlar noktasında da kısa vadede bir değişiklik
kolay görülmemektedir. Bundan dolayı kısa vadede Rusya’nın Suriye politikasında bir
değişiklik beklemek doğru olmayacaktır.
KAYNAKÇA
Antonenko, O. (2001), Russia’s Military Involvement in the Middle East, Middle East Review
of International Affairs, 5/1.
Armaoğlu, F. (t.y.). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul: Alkım Yayınevi.
BM’de Rusya ve Batı arasında kimyasal silah tartışması (2017, 4 Nisan). Erişim tarihi:
18.05.2017, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39500335.

119
Sosyal Bilimler Metinleri, 2017 Temmuz ICOMEP Özel Sayısı

Brzezinski, Z. (2005). Büyük Satranç Tahtası, İnkılâp Kitapevi: İstanbul.


Dresen, F. J. (2013, 23 Ekim). Deciphering Russian Policy on Syria: What Happened…and
What’s Next. Erişim tarihi: 20.06.2017.
https://www.wilsoncenter.org/publication/deciphering-russian-policy-syria-what-
happenedand-whats-next.
Ertan, F. (21.11.2011). BM ve Suriye... Erişim tarihi: 20.03.2013.
http://www.timeturk.com/tr/makale/fikret-ertan/bm-ve-suriye.html.
European Commission – Directorate General for Trade (2017, 3 Mayıs). European Union,
Trade in goods with Syria. Erişim tarihi: 15.06.2017,
http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/september/tradoc_113451.pdf.
Glaser, J. (2016, 7 Ekim), Why We Should Close America's Overseas Military Bases. Time,
Erişim tarihi: 21.06.2017, http://time.com/4511744/american-military-bases-overseas/
Goldschmidt Jr., A. ve Davidson, L. (2008). Kısa Ortadoğu Tarihi, İstanbul: Doruk
Yayımcılık.
IASPS (Berman, I.) (2001). Russia and The Mideast Vacuum. Research Paper in Strategy,
June 2001, No. 12. Erişim tarihi: 21.06.2017,
http://www.mafhoum.com/press/55P3.pdf.
Karabulut, B. (2007). Karadeniz’den Ortadoğu’ya Uzanan Bir Dış Politika: Geçmişten
Günümüze Suriye – Rusya İlişkileri. Karadeniz Araştırmaları, 15 (Güz 2007), 67-88.
Katz, M. N. (2006). Putin’s Foreign Policy toward Syria. Middle East Review of
International Affairs, 10/1.
Kozhanov, N. (2016, 20 Temmuz). Arms exports add to Russia’s tools of influence in Middle
East. Chatham House, The Royal Institute of International Affairs. Erişim tarihi: 21.06
2017, https://www.chathamhouse.org/expert/comment/arms-exports-add-russia-s-tools-
influence-middle-east.
MDC (Khlebnikov, A.) (2011), Tel Aviv Notes: Why Is Russia Standing by Syria? Erişim
tarihi: 17.06.2017, http://dayan.org/content/tel-aviv-notes-why-russia-standing-syria.
Mirovalev, M. (2016, 25 Kasım). How Russia's military campaign in Syria is helping
Moscow market its weapons. Los Angeles Times, Erişim tarihi: 17.06.2017,
http://www.latimes.com/world/la-fg-russia-weapons-20161118-story.html.
Moscow cements deal with Damascus to keep 49-year presence at Syrian naval and air bases,
(2017, 20 Ocak). Erişim tarihi: 17.06.2017, http://tass.com/defense/926348.
Pipes, D. (1986), Syria: The Cuba of the Middle East? Erişim tarihi: 02.01.2013,
http://www.danielpipes.org/170/syria-the-cuba-of-the-middle-east.
Putin: Haritaya bakın ABD üslerini görün. (2015, 10 Haziran). Erişim tarihi: 15.06.2017,
http://www.sabah.com.tr/dunya/2015/06/10/putin-haritaya-bakin-abd-uslerini-gorun
Rusya: BM İnsan Hakları Konseyi’nin Suriye kararı siyasi ve tek taraflı, (03.12.2011), Erişim
tarihi: 03.01.2014, http://haberrus.com/politics/2011/12/03/rusya-bm-insan-haklari-
konseyinin-suriye-karari-siyasi-ve-tek-tarafli.html.
Rusya, Küba ve Vietnam’da askeri üs istiyor. (2016, 7 Ekim). Erişim tarihi: 15.06.2017,
http://www.hurriyet.com.tr/rusya-kuba-ve-vietnamda-askeri-us-istiyor-40242216.
Rusya'nın 7 Ülke ve 3 Bölgede Üssü Var, (2015, 22 Aralık). Erişim tarihi: 15.06.2017,
https://www.haberler.com/rusya-nin-yurtdisindaki-usleri-nerede-7993342-haberi/.

120
Rusya'nın Akdeniz’deki tek askeri üssü Suriye’de (2015, 7 Ekim). Erişim tarihi: 16.06.2017,
http://aa.com.tr/tr/dunya/rusyanin-akdenizdeki-tek-askeri-ussu-suriyede/396367.
Salık, N. (2011). Beşar Esad Dönemi Suriye Dış Politikasında Pragmatizm ve Türkiye-Suriye
İlişkilerinin Geleceği. Ortadoğu Analiz, 3/35, 20-32.
SIPRI (2016). Importer / Exporter Tıv Tables. Erişim tarihi: 20.06.2017,
http://armstrade.sipri.org/armstrade/page/values.php.
Şimşek, C. (2013, 31 Aralık). Suriye’ye petrol arama çalışmalarında Rusya yardım edecek.
Enerji Enstitüsü. Erişim tarihi: 21.06.2017,
http://enerjienstitusu.com/2013/12/31/suriyeye-petrol-arama-calismalarinda-rusya-
yardim-edecek/.
Taştekin, F. (2017, 5 Nisan). “Kiril Mücahitlerle” yüzleşme. Erişim tarihi: 22.06.2017,
http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/04/05/kiril-mucahitlerle-yuzlesme/.
Trenin, D. (2012, 5 Şubat). Russia’s Line in the Sand on Syria. Why Moscow Wants To Halt
the Arab Spring. Foreign Affairs. Erişim tarihi: 05.06.2017,
http://www.foreignaffairs.com/articles/137078/dmitri-trenin/russias-line-in-the-sand-on-
syria?
TRT Haber, (2012, 5 Ekim). BM Güvenlik Konseyi Suriye’yi kınadı. Erişim tarihi:
02.05.2017, http://www.trthaber.com/haber/gundem/bm-guvenlik-konseyi-suriyeyi-
kinadi-58332.html.
Vidyaykin, A. (2010, 31 Temmuz), The Basic Directions of Russia’s Middle East Policy.
Erişim tarihi: 30.12.2013, http://www.bilgesam.org/en/incele/433/-the-basic-directions-
of-russia%E2%80%99s-middle-east-policy/#.WUysfumhnDd.

121

You might also like