Abd: Kul, ç. İbad (Abdullah=Allah’ın kulu, Ubudiyet=kulluk). Âdet: Alışılmış şey. Ayrıca bkz. Örf. Aforoz: Hıristiyanlıkta işlenmiş olan suça karşılık uzaklaştırma cezası. Agnostik: Tanrının varlığı konusunda bilinemez tutum sergileyen kişi. Ahd-i Atik: Yahudilerin kutsal kitabına Hıristiyanlarca verilen isim. Ahd-i Cedid: Kitab-ı Mukaddes’in sadece Hıristiyanlara ait olan ikinci kısmının adı. Ahilik: Kardeşlik teşkilatı (Dünyada ilk defa sendika ve kooperatifi kuran teşkilat). Ahiret: Dünya hayatından sonra başlayıp ebediyen devam edecek olan ikinci hayat. Ahlak: Yaratılış (Kökeni: Hulk) (Lat. Moral, Yun. Etik). Ahlak eğitilebilir, bozulabilir, değişebilir. Akide: İnanç. Aklıselim: Sağduyu, doğruyu yanlıştan ayırma yetisi. Alamet: İşaret, belirti. Âlim: Bilen, bilgin. Amel: Yapılan iş, fiil, davranış. A’raf: Ara bölge. Arafat: Hacda, Mekke yakınındaki tepecikte vakfe (durak) yapılması. ArĢ: İlahi hükümranlık, taht. Ashab: Bkz. Sahabi. AĢir: 10 ayetlik bir bölüm okumak (öşür, onda birlik vergi). AĢura: Muharrem ayının 10. günü. Hz. Nuh’tan itibaren kurtuluşu simgeler. Ateist: Tanrıtanımaz. Ayet: Açık işaret, delil, ibret (Ayât: Mucize). Ayin: Dini tören, ibadet. Ba’s: Kıyametin kopmasından sonra Allah tarafından ölülerin diriltilmesi; HaĢir: Kıyamet gününde diriltilecek olan mükelleflerin hesaba çekilmek üzere bir araya toplanması. MahĢer: Ahirette tekrar diriltilip toplanılacak yer. Bâtın: Gizli, içsel, görünmeyen. Zâhir: Açık, belli. Bâtıl: Yok olup giden, gerçek ve doğru olmayan, esassız boş şey, Berzah: Ölenlerin dünyaya geri dönmesini engelleyen engel. Kur’an’da olmadığı halde gelenekte berzah âlemi kavramını kullanılr. Beytullah: Allah’ın evi (Beyt=Ev). Bilim: Geleneksel anlamda ilim dini, bilim ise fen bilimleri için kullanılır (Kur’an’da böyle bir ayrım yoktur). BoĢanma: Serbest olduğu halde en kötü görülen davranış (Kadının boşanma hakkı: Bakara [2] 229 [iftida]). Câiz: Dinen yapılmasında sakınca olmayan şey. Cami: Toplayan, bir araya getiren. Yurt dışında Mescid adı verilir. Cuma: Toplanma. Cemaat: Toplanan kalabalık. Cariye: Kadın köle (Kur’an köleliği kaldırmıştır: Muhammed [47] 4). Cenabet: Bazı ibadetleri yapmaya engel olan manevi kirlilik hali, cünüplük. Cenaze: Kefenlenip tabuta konmuş, gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü. Cem: Alevi-Bektaşi töreni. Cihad: Allah için çalışmak, mücadele etmek, var gücünü ortaya koymak. En Büyük cihad, Kur’an’ı anlatmak (Furkan [25] 52). Cüz: Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, Kur’an’ın 20’şer sayfalık bölümleri. Darb-ı Mesel: Örnek vermek. Değer: Kıymet, üstün nitelik, meziyet. Deist: Tanrının pasif olduğuna inanan, dine, peygambere gerek görmeyen. Din: Allah tarafından peygamberler aracılığıyla gönderilen, akıl sahibi insanları kedi istek ve iradeleriyle hayırlı olan şeylere sevk eden ilahi kurallar bütünü. Dogma: Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi (İslam, dogmatik bir din değildir: Bakara [2] 260). Diyanet: Türkiye’de İslam diniyle ilgili işleri yürütmek, toplumu din konusunda aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle ilgili devlet kuruluşu. Dua: Kulun bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması. Ecel: Kur’an’a göre dünyanın, medeniyetlerin, toplumların, varlıkların ve insanların belirlenmiş süreleri. Edâ: İbadeti vaktinde yerine getirmek. Edep: Toplum töresine (örf, âdet ve kural halini almış iyi tutum ve davranışlar) uygun davranma; iyi ahlak, incelik, terbiye. Ef’al: Fiil (iş, davranış) kelimesinin çoğulu. Ef’al-i Mükellefin: Yükümlü olanların davranışları ve bunlarla ilgili hükümler (Farz, vacib, sünnet, müstehab, mübah...) Ehl-i Beyt: Ev halkı. Hz. Muhammed’in kendisini, kızı Fâtıma, damadı Ali, torunları Hasan ve Hüseyin’i içine alan aile üyeleri. El-Emin: Hz. Muhammed için İslam’dan önce kendisine güvenilen, hıyanet etmeyen, sözünde duran, vefalı sıfatı. Emri bil-maruf: İyiliği emretmek, istemek. Ensar: Medineli yardımseverler, muhacir=Hicret edenler. Erkân: Yol, yöntem. Ervah: Ruhlar. Esma-i Hüsna: Allah’a ait en güzel isimler. Evelallah: ‘‘Önce Allah, Allah’ın izniyle.’’ Eyvallah: ‘Allah’tan gelen her şey kabulümdür.’’ Fakih: Din bilgini, fıkıh (İslam Hukuku) âlimi. Farz: yapılması ayette açıkça ifade edilen; vâcip ise net olarak değil, imâ edilerek ifade edilen, yoruma açık emirler (Vitir, bayram namazları). Sünnet, bunların dışında kalan ve Hz. Muhammed’in yapmamızı önerdiği davranışlardır. Farz-ı Kifaye: Müslümanların bir kısmının yapmasıyla diğerlerinden sorumluluğu kalkan farz (mesela cenaze namazı). Fıkıh: İslam ibadet ve hukuk ilmi. Fıtrat: Yüce Allah’ın varlıkları, kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir hal ve kabiliyet üzere yaratması. Fidye: Yerine getirilmeyen ibadetlerin telafisi amacıyla ödenen bedel. Fetva: Soruları dini açıdan cevaplamak. Fücur: Günah (Fâcir: Günahkâr). Gayb: İnsan idrakini aşan bilgi (Türkçedeki kayıp kelimesi buradan gelir. Hz. Muhammed gaybı bilmiyordu: En’am [6] 50, 59; Neml [27] 65…) Gıybet: Dedikodu. Gusül: Cinsel ilişkiden sonra gerekli olan yıkanma. Gülbenk: Dua (Alevilikte). Günah: İlahi emir ve yasaklara aykırı fiil ve davranışlar (Cünah’tan gelir). Ğasil: Ölü yıkama. Hadis: Hz. Muhammed’e izafe edilen sözler. Hac-ı Ġfrad: Umresiz yapılan hac. Hac-ı Kıran: Umre ile birlikte aynı ihramla yapılan hac. Hac-ı Temettu’: Hac döneminde umre yapıldıktan sonra yeniden ihrama girilerek yapılan hac. Haç: Hıristiyanlığın sembolü. Haç, Ermeniceden geçmiştir. İngilizcesi Cross, Almancası Kreuz. Grekçesi stavros olup Türkçeye istavroz biçiminde girmiştir. Çarmıh, bir idam şeklidir. Hamd: Verilse de alınsa da, Ģükür ise sadece verildiğinde yapılan teşekkürdür. Hanif: Allah’ın emrettiği doğru yola girip o istikamette yasayan kişi. Hasbünallah: ‘‘Allah bize yeter.’’ Hatemen-nebiyyin: Nebilerin sonuncusu. Haya: Utanma duygusu. Helal: Dini bakımdan yasaklanmamış olan. Hicret: Dönmek üzere gitmek (Muhacir). İlk hicret Habeşistan’a yapılmıştır. Hidayet: Doğru yolu gösterme, doğru yolu bulma, rehberlik yapma. Himaye: Koruma, gözetme, koruyuculuk. Hira: Arayış. Hizb: Parça, kısım, topluluk. HuĢu: Allah’a duyulan saygının gereği olarak başta namaz olmak üzere ibadetlerin edası sırasında sükûnet ve tevazu içinde bulunma. Hutbe: Cuma namazındaki konuşma (Hatip). Ġbadet: Kulluk, buyrukları yerine getirmek. Ġcma: Hz. Muhammed’in vefatından sonraki dönemlerde fıkıh (Hukuk) âlimlerinin bir konuda görüş birliğine, ortak karara varmaları (Konsensüs, Konsil). Ġcmal: Özet. Ġçtihat: Dini konularda kıyas yoluyla yeni sonuçlar elde etmek (Müçtehit). Ġdol: Put (Idolatry). Ġdrak: Anlama yeteneği, anlayış. Ġffet: Namus. Ġftitah: Başlama. Ġhlas: Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetmek, samimi, içten olma (Muhles). Ġhram: Hacda giyilen beyaz giysi. Ġhsan: İyilik etme, iyi davranma; Allah’a görüyormuş gibi kulluk etmek hâli. Biz Allah’ı görmesek de O bizi her zaman görmektedir (Muhsin). Ġkrar: Açıkça söylemek, bildirmek. Ġkrah: İğrenme, tiksinme, bir şeyden hoşlanmama (Mekruh). Ġktisat: Mal ve hizmetlerin üretimi, dağıtımı, tüketimi ve bölüşümüyle ilgili sosyal bir bilim dalı. Ġlahiyat: Allah’ın isim ve sıfatlarını konu alan din bilimi, Tanrı bilimi (Teos=Tanrı. Teoloji, tanrı bilimi. Teokrasi, tanrısal yönetim). Ġlim: İslâm kültüründe ilâhî ve beşerî bilgi yanında bilim için de kullanılan kapsamlı bir terim. Ġmsak: Oruca başlama vakti. Ġman: İnanmak, tasdik etmek. Ġnanç: İnanılan şey, itikat, iman. Ġnfak: İhtiyacı olan birisinin yüreğine Allah için gizlice bir yol bulmak (Nafak, tünel, köstebek deliği. Münafık, hangi ‘delikten’ çıkacağı belli olmayan). Ġnsan-ı Kâmil: Tasavvufta ulaşılabilecek en üst makam (Kur’an’da geçmez). ĠnĢaallah: Allah dilerse, nasip ederse. Ġnziva: Köşeye çekilme, halktan uzaklaşıp ayrı yaşama. Ġrade: Tercih gücü (Külli - Cüz’i). Ġslam: Teslimiyet, silm (barış), selamet (kurtuluş). Ġslamofobi: İslam karşıtlığı, düşmanlığı, korkusu. Ġsmet: Günahtan korunmuş olma (Peygamberlerin ismet sıfatı anlayışı Kur’an’a dayanmaz. Bkz. Muhammed [47] 19; Taha [20] 121; …).
Ġstiaze: Sığınma, güvenme (Euzü).
Ġstiğfar: Allah’tan özür, bağışlama dilemek [Estağfurullah]. Ġstihare: Yapılması düşünülen bir işin Allah katında hayırlı olan şekliyle gerçekleşmesini isteme. Ġstismar: Birisinin iyi niyetini kötüye kullanma. ĠstiĢare: İnsanların bir konuda görüş alışverişinde bulunması. Ġtidal: Aşırı olmama durumu, ılımlılık (mutedil). Ġtikaf: İbadet niyetiyle camide kalmak. Ġtikat: İnanç. Kaza: Allah’ın belirlemiş olduğu şeylerin zamanı ve yeri gelince yaratması / vaktinde yapılmayan ibadetleri sonradan yerine getirme. Kâfir: Fıtratını, Allah’ın ayetlerini görmezden gelen, örten, nankör. Kamet: Farz namazlardan önce, namazın başladığını bildiren ezan benzeri sözler (iç ezan). Karakter: bir nesnenin, bir bireyin ya da topluluğun kendine özgü olan, onu başkalarından ayıran temel belirti, onun davranışlarını belirleyen ana özellik. Karma: Reenkarnasyondaki ruhun döngüsel süreçteki durumunu belirleyen sebep sonuç yasası. Kayyum: Bir işin idaresini üzerine alma, gözetip koruma. Kefaret: Dinin belirli yasaklarının ihlâli durumunda yapılması istenen malî veya bedenî ibadet. Kelam: İslam dininin ana ilkelerini konu edinen din bilimi. Kısas: Misliyle karşılık verme, eşitleme. Kıssa: Tarihte yaşanmış bir hayat kesitinin ibret içerikli yol gösterecek bir şekilde anlatılması. Kıyamet: Bkz. Saat (Son). Kıyas: Aralarındaki benzerlikten dolayı iki şeyden birinin dinî hükmünü diğerine de uygulama. Kilise: Hıristiyan mabedi. Kitab-ı Mukaddes: Ahd-i Atîk ile Ahd-i Cedîd’den oluşan Hıristiyan kutsal kitabı. Konsil: Hıristiyanlıkta din bilginleri meclisi, toplantısı. Kudüs: Yahudilik (Süleyman Mabedi/Ağlama Duvarı), Hıristiyanlık (Hz. İsa’nın yaşadığı yer) ve İslamiyet için önemli şehir. Kültür: Bir milletin inanç, fikir, sanat, âdet ve geleneklerinin, maddi ve manevi değerlerinin bütünü. Kütüb-i Sitte: En çok itibar edilen altı hadis kitabı (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi, İbn Mace).Bunlara üçü ilave edilince ortaya Kütüb-i Tis’a (Dokuz kitap) çıkar (Sünen-i Darimi, Muvatta, Müsned). Levh-i Mahfuz: Allah’ın bilgisindeki her şeyin kaydedilip korunduğu manevi levha/kitap. Mahrem: Kan bağının yakınlığından dolayı birbirleriyle evlenmeleri yasak olan akrabalar. MaĢaallah: ‘‘Allah bununla ilgili olumsuz bir şey yaratmasın!’’ Mazaallah: ‘‘Her türlü kötülükten Allah`a sığınırız.’’ Meal: Bir metnin muhtemel manalardan sadece birisinin tercih edilmesi. Medeniyet: Uygarlık. Mekruh: İğrenç, kötü (Kur’an mekruhu, haram anlamında kullanır. Örneğin İsra [17] 38). Mezhep: Bir dinin görüş, yorum ve anlayış ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından her biri. Siyasi ve itikadi mezhepler için ayrıca fırka (ç. Firak) kelimesi de kullanılır. Mehir/Mihir: Müslüman bir erkeğin nikâh sırasında evleneceği kadına verdiği / vereceği mal, para. Mikat: Hacıların ihrama girmeleri için belirlenmişler yerler. Minber: Camilerde hutbe okumak için yapılan ve merdivenle çıkılan yüksek yer. Mizan: Tartı. Muâhât: Ensar ile muhacirinin manevi kardeş ilan edilmesi. Alevilikte bu kardeşliğin adı Musahib’liktir. Muhib: Seven (Örneğin, İngiliz Muhipler Cemiyeti). Muhkem: Kesin ve net hüküm ifade eden ama açıklanmaya ihtiyacı olan ayetler (Mesela sadece Allah’a kulluk etme emri). MüteĢabih: Muhkem ayetlere benzeyen, onları açıklayan ayetler (Allah’a kulluğun özellikleri, şirk ve zararları…). Mushaf: Kur’an ayetlerinin iki kapak arasında toplanmasından oluşan kitap. Müekked: Kuvvetli, pekiştirilmiş. Müezzin/Kayyum: Ezan okuyarak Mü’minleri namaza ‘kaldıran.’ Müftü: İl ve ilçelerde en üst düzey Diyanet teşkilatı görevlisi. Mükellef: Dinde yükümlü, sorumlu kişi (Vergi mükellefi gibi). Mürid: Şeyhin yönlendirmesiyle nefsini arındırmaya çalışan kişi. MürĢid: Tasavvuf yoluna giren kişiye Hak yolunda rehberlik yapan kimse. Müsamaha: Hoşgörü Müstehab: Yapıldığında sevap kazanılan, yapılmadığında sorumluluk doğurmayan iyi iş veya ibadet. Nafile: Fazladan, ilave değer (Türkçedeki ‘boşuna’ ile alakası yoktur). Nass: Kur’an ve hadislerde bir konu hakkındaki açık hüküm ve bunu gösteren sözler. Nasuh: Yürekten ve kararlılıkla tövbe etme. Nebi: Haber (vahiy) alan (Nübüvvet); Rasul: Haberi aktaran, elçi (Risalet) (Rasule itaat, Allah’a itaattir (Nisa [4] 80). Kendi sözünü söyleyene Elçi denilmez). Necaset: Pislik, dışkı. Nehy anil-münker: Kötülükten sakındırma. Neuzubillah: ‘‘Her türlü kötülükten Allah`a sığınırız.’’ Nisab: Kişinin dine göre zengin sayılabilmesi için sahip olmasa gereken belirlenmiş miktar. Niyaz: Dua, yakarış. Nizam: Düzen. Nüsha: Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri. Örf (sosyal kural): Mesela çıplak gezmemek. Âdet ise mesela giyim tarzlarıdır. Pagan: Putperest. Peygamber: Elçi (Farsça). Kur’an’da peygamber geçmez, Nebi, Rasul geçer. Rasul: Bkz. Nebi. Reenkarnasyon: Ruh göçü, tenasüh, samsara. Riya: Şöhret, çıkar sağlamak amacıyla ibadet veya iş yapmak (İkiyüzlülük). Rızık: Allah’ın tüm canlılara verdiği yenilen, içilen, giyilen ve maddi, manevi her şey. Ritüel: Âyin. Ruhbanlık (Rahiplik): Başta Hıristiyanlıkta olmak üzere din görevlilerinin dünyevi işlerden çekilerek kendilerini dine adamaları. Rü’yetullah: Allah’ın görülmesi. Sa’y: Safa ile Merve arasında gidip gelme Saat (Son): Kur’an’da kıyamet yerine kullanılır. Sadaka: Allah’a sadakatin ifadesi olan davranışlar (Sadakat ile aynı kökten gelir). Sahabi: Hz. Muhammed’in sohbetine katılan kişi (ç. Sahabe, ashab). Sahur: Oruç için yiyip içilen vakit. Sakrament: Hıristiyanlıktaki kutsal âyinler. Salat: Namaz, ibadet, destek. Salih Amel (Salihat): Başkalarını, toplumu ıslah eden, düzelten, iyiliği yayan ve çoğaltan iyilikler (Namaz, hasenattır. Ama kötülükten alıkoyan bir namaz, artık salihat, yani salih amele dönüşür. Salihat üçüncü kişilere yöneliktir). Sanat: Duygu, tasavvur ve fikirleri etkili bir bicimde ve göze gönle hitap edecek şekilde söz, yazı, resim, heykel vb. ile ifade etme hususundaki yaratıcılık. Savm: Oruç. Secde: Allah’a en yakın olduğumuz ân (Alak [19] 19). Seciye: Huy. Seciye kolay kolay değişmez. Sema’ (işitmek): Mevlevi âyini. Semah: Cem töreninde miracın sembolü. Sıdk: Doğruluk, sadakat. Sırat-ı Müstakim: Dosdoğru yol. Sinagog: Yahudi ibadet yeri. Türkiye’de: Havra. Siyak-Sibak: Bağlam (Context). Siyer: Hz. Muhammed’in hayatı (En eski Siyer kitabı: Siretü İbn İshak). Sosyal DeğiĢim: Bir toplumda ekonomik büyüme ile birlikte sosyal, siyasi ve kültürel alanlarda bir ilerlemenin olması. Sure: Başı ve sonu belli, farklı sayıda ayetler içeren Kur’an’ın bölümleri. Sünnet: Hz. Muhammed’in söz, fiil ve onaylarının (takrir) ortak adı. Sünnetullah: Allah’ın kanunları (tabiat kanunları). Sübhanallah: Allah’ın her türlü eksiklik, noksanlık ve kusurlardan uzak tutulması. ġahsiyet: Kişilik, belirgin özellik, kişi. ġefaat: Birinden başkası adına ricada bulunma, aracı olma, kusurlarının bağışlanması dileme (Şefaat konusunun belkemiği ayeti: Zümer [39] 44). ġehadet: Bir olaya tanık olmak; Allah yolunda veya onun korunmasını emrettiği kutsal değerler için mücadele ederken ölme, şehitlik. ġer: Kötü, fena iş. ġeyh/MürĢit: Tasavvufta eğitim veren, manevi kılavuzluk yapan ve kurumu yönlendiren kişi. ġirk: Allah’a ortak koşmak (şirket). ġûra: Danışma kurulu, meclis, kurultay. Tafsil: Açıklama. Tağut: Haddi aşan, azgın, ileri giden, ölçüsüz, zorba. Tahkiki: Soruşturma. Aklını ve yüreğini kullanarak inandığı için sağlam bir imana sahip olma. Taklidi: Delile ve araştırmaya dayanmayan (iman). Takva: Allah’a karşı duyarlılık, sorumluluk bilinci. Allah katındaki tek üstünlüktür (Muttaki) (Hucurat [49] 13) (Geleneksel anlamı: Allah’tan korkmak, korunmak). Tarikat: Allah’ın rızasını kazanmak için takip edilen metot, yol. Tasavvuf: Kalbi kötü huylardan ve zararlı düşüncelerden kurtarıp Allah aşkıyla doldurmak için gerekli bilgi ve yaşayış birikimi (Mutasavvıf/Sufi). Tasdik: Doğrulamak, onaylamak. Tavaf: Kâbe’nin etrafında dönme. Te’vil: Yorum, yorumlama. Tebliğ: Allah’ın Elçilerinin kendilerine bildirilenleri insanlara iletmeleri (Tebligat). Tefekkür: Derin düşünme, fikir yürütme. Tefsir: Kur’an’ın açıklanması (Müfessir). Tenasüh: Ruh göçü, reenkarnasyon, samsara. Terbiye: Eğitim, görgü. Teslis: Hıristiyanlıktaki Baba-Oğul-Kutsal Ruh inancı. Teyemmüm: Su olmadığında alınan sembolik abdest. Tevafuk: Birbirine denk getirilme, uyum içinde olma. Tevazu: Alçak gönüllülük. Tevekkül: Elinden geleni yapıp, ‘Ya Rabbi, ‘Elimden gelen bu kadar, daha fazlası gelseydi, daha fazlasını yapardım. Geri kalan için ellerimi Sana açıyorum’ demek (Mütevekkil). Tevella: Hz. Ali, ehli beyti ve onları sevenleri sevme. Teberra: Hz. Ali ve Ehl-i Beyt düşmanlarına düşman olmak onlara yüz çevirme (Alevilik). Tevhid: Allah’ı tek yaratıcı olarak kabul etme ve bunu inancına yansıtma. Tilavet: Metin tekrarı, seslendirmesi. Kıraat: Aklın devreye konulduğu farkındalık eylemi. Tertil: Yavaş yavaş, anlayarak, sindire sindire okumak. Tövbe: İstiğfar edilen (özür dilenilen) şeyin tersinin uygulanması ve bu konuda kararlılık gösterme. Umre: Hac mevsimi dışında Kâbe’yi ziyaret etme. Ümmet: Topluluk, cemaat. Üsve: Örnek, rol model. Vaaz: Nasihat, öğüt (Vaiz: Cemaate vaaz veren, nasihat eden; Mevize: Öğüt). Vacibü’l-Vücud: Varlığı kendiliğinden olup, var olma konusunda bir başka varlığa muhtaç olmayan. Vaftiz: Hıristiyanlıkta cemaate katılımın göstergesi olarak kişinin suya daldırılması ya da üzerine su dökülmesi şeklinde icra edilen dinî merasim. Vahdet/Vahdaniyet: Allah’ın birliği, tekliği. Vahdet-i Vücud: Varlığın birliği, varlıkta birlik. Vahiy: Emirlerin Allah tarafından Nebilere bildirilmesi. Vecibe: Dini vazife. Vefat: Ölüm. Veli: Gönlünün temizliği ve ibadetiyle Allah’a yakın olmaya çalışan kişi, Allah dostu (ç. Evliya). Vuslat: Kavuşmak. Zekât: Kullanıldıkça, verdikçe artan şey. Zina: Evlilik dışı cinsel beraberlik. Züht: Dünya ve ona ait şeylere soğuk, ilgisiz davranmak (Kur’an’da geçmez). Bu çalışma, Ocak 2018’de yayınlanmış olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi (9-12. Sınıflar) Öğretim Programındaki kavramları da kapsamaktadır.