You are on page 1of 54

Dini Kavramlar (A’dan Z’ye)

Üniversite Sınavı Hazırlık Çalışması


Abd: Kul, ç. İbad (Abdullah=Allah’ın kulu,
Ubudiyet=kulluk).
Âdet: Alışılmış şey. Ayrıca bkz. Örf.
Aforoz: Hıristiyanlıkta işlenmiş olan suça
karşılık uzaklaştırma cezası.
Agnostik: Tanrının varlığı konusunda bilinemez
tutum sergileyen kişi.
Ahd-i Atik: Yahudilerin kutsal kitabına
Hıristiyanlarca verilen isim.
Ahd-i Cedid: Kitab-ı Mukaddes’in sadece
Hıristiyanlara ait olan ikinci kısmının adı.
Ahilik: Kardeşlik teşkilatı (Dünyada ilk defa
sendika ve kooperatifi kuran teşkilat).
Ahiret: Dünya hayatından sonra başlayıp
ebediyen devam edecek olan ikinci hayat.
Ahlak: Yaratılış (Kökeni: Hulk) (Lat. Moral, Yun. Etik).
Ahlak eğitilebilir, bozulabilir, değişebilir.
Akide: İnanç.
Aklıselim: Sağduyu, doğruyu yanlıştan ayırma
yetisi.
Alamet: İşaret, belirti.
Âlim: Bilen, bilgin.
Amel: Yapılan iş, fiil, davranış.
A’raf: Ara bölge.
Arafat: Hacda, Mekke yakınındaki tepecikte vakfe
(durak) yapılması.
ArĢ: İlahi hükümranlık, taht.
Ashab: Bkz. Sahabi.
AĢir: 10 ayetlik bir bölüm okumak (öşür, onda birlik
vergi).
AĢura: Muharrem ayının 10. günü. Hz. Nuh’tan
itibaren kurtuluşu simgeler.
Ateist: Tanrıtanımaz.
Ayet: Açık işaret, delil, ibret (Ayât: Mucize).
Ayin: Dini tören, ibadet.
Ba’s: Kıyametin kopmasından sonra Allah
tarafından ölülerin diriltilmesi; HaĢir:
Kıyamet gününde diriltilecek olan
mükelleflerin hesaba çekilmek üzere bir
araya toplanması. MahĢer: Ahirette tekrar
diriltilip toplanılacak yer.
Bâtın: Gizli, içsel, görünmeyen. Zâhir: Açık,
belli.
Bâtıl: Yok olup giden, gerçek ve doğru olmayan,
esassız boş şey,
Berzah: Ölenlerin dünyaya geri dönmesini
engelleyen engel. Kur’an’da olmadığı halde
gelenekte berzah âlemi kavramını kullanılr.
Beytullah: Allah’ın evi (Beyt=Ev).
Bilim: Geleneksel anlamda ilim dini, bilim ise fen
bilimleri için kullanılır (Kur’an’da böyle bir ayrım
yoktur).
BoĢanma: Serbest olduğu halde en kötü
görülen davranış (Kadının boşanma hakkı: Bakara [2] 229 [iftida]).
Câiz: Dinen yapılmasında sakınca olmayan şey.
Cami: Toplayan, bir araya getiren. Yurt dışında
Mescid adı verilir. Cuma: Toplanma. Cemaat:
Toplanan kalabalık.
Cariye: Kadın köle (Kur’an köleliği kaldırmıştır: Muhammed [47] 4).
Cenabet: Bazı ibadetleri yapmaya engel olan
manevi kirlilik hali, cünüplük.
Cenaze: Kefenlenip tabuta konmuş, gömülmeye
hazırlanmış insan ölüsü.
Cem: Alevi-Bektaşi töreni.
Cihad: Allah için çalışmak, mücadele etmek, var
gücünü ortaya koymak. En Büyük cihad, Kur’an’ı
anlatmak (Furkan [25] 52).
Cüz: Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri,
Kur’an’ın 20’şer sayfalık bölümleri.
Darb-ı Mesel: Örnek vermek.
Değer: Kıymet, üstün nitelik, meziyet.
Deist: Tanrının pasif olduğuna inanan, dine,
peygambere gerek görmeyen.
Din: Allah tarafından peygamberler aracılığıyla
gönderilen, akıl sahibi insanları kedi istek ve
iradeleriyle hayırlı olan şeylere sevk eden ilahi
kurallar bütünü.
Dogma: Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün
sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul
edilmesi (İslam, dogmatik bir din değildir: Bakara [2] 260).
Diyanet: Türkiye’de İslam diniyle ilgili işleri
yürütmek, toplumu din konusunda
aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle
ilgili devlet kuruluşu.
Dua: Kulun bütün benliğiyle yüce yaratana
yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması.
Ecel: Kur’an’a göre dünyanın,
medeniyetlerin, toplumların, varlıkların ve
insanların belirlenmiş süreleri.
Edâ: İbadeti vaktinde yerine getirmek.
Edep: Toplum töresine (örf, âdet ve kural halini
almış iyi tutum ve davranışlar) uygun davranma; iyi
ahlak, incelik, terbiye.
Ef’al: Fiil (iş, davranış) kelimesinin çoğulu.
Ef’al-i Mükellefin: Yükümlü olanların
davranışları ve bunlarla ilgili hükümler (Farz,
vacib, sünnet, müstehab, mübah...)
Ehl-i Beyt: Ev halkı. Hz. Muhammed’in
kendisini, kızı Fâtıma, damadı Ali, torunları
Hasan ve Hüseyin’i içine alan aile üyeleri.
El-Emin: Hz. Muhammed için İslam’dan önce
kendisine güvenilen, hıyanet etmeyen, sözünde
duran, vefalı sıfatı.
Emri bil-maruf: İyiliği emretmek, istemek.
Ensar: Medineli yardımseverler,
muhacir=Hicret edenler.
Erkân: Yol, yöntem.
Ervah: Ruhlar.
Esma-i Hüsna: Allah’a ait en güzel isimler.
Evelallah: ‘‘Önce Allah, Allah’ın izniyle.’’
Eyvallah: ‘Allah’tan gelen her şey kabulümdür.’’
Fakih: Din bilgini, fıkıh (İslam Hukuku) âlimi.
Farz: yapılması ayette açıkça ifade edilen;
vâcip ise net olarak değil, imâ edilerek ifade
edilen, yoruma açık emirler (Vitir, bayram
namazları). Sünnet, bunların dışında kalan ve
Hz. Muhammed’in yapmamızı önerdiği
davranışlardır.
Farz-ı Kifaye: Müslümanların bir kısmının
yapmasıyla diğerlerinden sorumluluğu kalkan
farz (mesela cenaze namazı).
Fıkıh: İslam ibadet ve hukuk ilmi.
Fıtrat: Yüce Allah’ın varlıkları, kendisini bilip
tanıyacak ve idrak edecek bir hal ve kabiliyet
üzere yaratması.
Fidye: Yerine getirilmeyen ibadetlerin telafisi
amacıyla ödenen bedel.
Fetva: Soruları dini açıdan cevaplamak.
Fücur: Günah (Fâcir: Günahkâr).
Gayb: İnsan idrakini aşan bilgi (Türkçedeki
kayıp kelimesi buradan gelir. Hz. Muhammed gaybı
bilmiyordu: En’am [6] 50, 59; Neml [27] 65…)
Gıybet: Dedikodu.
Gusül: Cinsel ilişkiden sonra gerekli olan yıkanma.
Gülbenk: Dua (Alevilikte).
Günah: İlahi emir ve yasaklara aykırı fiil ve
davranışlar (Cünah’tan gelir).
Ğasil: Ölü yıkama.
Hadis: Hz. Muhammed’e izafe edilen sözler.
Hac-ı Ġfrad: Umresiz yapılan hac.
Hac-ı Kıran: Umre ile birlikte aynı ihramla
yapılan hac.
Hac-ı Temettu’: Hac döneminde umre
yapıldıktan sonra yeniden ihrama girilerek
yapılan hac.
Haç: Hıristiyanlığın sembolü. Haç, Ermeniceden
geçmiştir. İngilizcesi Cross, Almancası Kreuz.
Grekçesi stavros olup Türkçeye istavroz
biçiminde girmiştir. Çarmıh, bir idam şeklidir.
Hamd: Verilse de alınsa da, Ģükür ise sadece
verildiğinde yapılan teşekkürdür.
Hanif: Allah’ın emrettiği doğru yola girip o
istikamette yasayan kişi.
Hasbünallah: ‘‘Allah bize yeter.’’
Hatemen-nebiyyin: Nebilerin sonuncusu.
Haya: Utanma duygusu.
Helal: Dini bakımdan yasaklanmamış olan.
Hicret: Dönmek üzere gitmek (Muhacir). İlk
hicret Habeşistan’a yapılmıştır.
Hidayet: Doğru yolu gösterme, doğru yolu
bulma, rehberlik yapma.
Himaye: Koruma, gözetme, koruyuculuk.
Hira: Arayış.
Hizb: Parça, kısım, topluluk.
HuĢu: Allah’a duyulan saygının gereği
olarak başta namaz olmak üzere
ibadetlerin edası sırasında sükûnet ve
tevazu içinde bulunma.
Hutbe: Cuma namazındaki konuşma (Hatip).
Ġbadet: Kulluk, buyrukları yerine getirmek.
Ġcma: Hz. Muhammed’in vefatından sonraki
dönemlerde fıkıh (Hukuk) âlimlerinin bir
konuda görüş birliğine, ortak karara
varmaları (Konsensüs, Konsil).
Ġcmal: Özet.
Ġçtihat: Dini konularda kıyas yoluyla yeni
sonuçlar elde etmek (Müçtehit).
Ġdol: Put (Idolatry).
Ġdrak: Anlama yeteneği, anlayış.
Ġffet: Namus.
Ġftitah: Başlama.
Ġhlas: Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın
rızasını gözetmek, samimi, içten olma (Muhles).
Ġhram: Hacda giyilen beyaz giysi.
Ġhsan: İyilik etme, iyi davranma; Allah’a
görüyormuş gibi kulluk etmek hâli. Biz Allah’ı
görmesek de O bizi her zaman görmektedir
(Muhsin).
Ġkrar: Açıkça söylemek, bildirmek.
Ġkrah: İğrenme, tiksinme, bir şeyden
hoşlanmama (Mekruh).
Ġktisat: Mal ve hizmetlerin üretimi, dağıtımı,
tüketimi ve bölüşümüyle ilgili sosyal bir bilim
dalı.
Ġlahiyat: Allah’ın isim ve sıfatlarını konu alan din
bilimi, Tanrı bilimi (Teos=Tanrı. Teoloji, tanrı bilimi.
Teokrasi, tanrısal yönetim).
Ġlim: İslâm kültüründe ilâhî ve beşerî bilgi
yanında bilim için de kullanılan kapsamlı bir
terim.
Ġmsak: Oruca başlama vakti.
Ġman: İnanmak, tasdik etmek.
Ġnanç: İnanılan şey, itikat, iman.
Ġnfak: İhtiyacı olan birisinin yüreğine Allah için
gizlice bir yol bulmak (Nafak, tünel, köstebek deliği.
Münafık, hangi ‘delikten’ çıkacağı belli olmayan).
Ġnsan-ı Kâmil: Tasavvufta ulaşılabilecek en üst
makam (Kur’an’da geçmez).
ĠnĢaallah: Allah dilerse, nasip ederse.
Ġnziva: Köşeye çekilme, halktan uzaklaşıp ayrı
yaşama.
Ġrade: Tercih gücü (Külli - Cüz’i).
Ġslam: Teslimiyet, silm (barış), selamet (kurtuluş).
Ġslamofobi: İslam karşıtlığı, düşmanlığı, korkusu.
Ġsmet: Günahtan korunmuş olma (Peygamberlerin ismet
sıfatı anlayışı Kur’an’a dayanmaz. Bkz. Muhammed [47] 19; Taha [20] 121; …).

Ġstiaze: Sığınma, güvenme (Euzü).


Ġstiğfar: Allah’tan özür, bağışlama dilemek
[Estağfurullah].
Ġstihare: Yapılması düşünülen bir işin Allah
katında hayırlı olan şekliyle gerçekleşmesini
isteme.
Ġstismar: Birisinin iyi niyetini kötüye kullanma.
ĠstiĢare: İnsanların bir konuda görüş
alışverişinde bulunması.
Ġtidal: Aşırı olmama durumu, ılımlılık (mutedil).
Ġtikaf: İbadet niyetiyle camide kalmak.
Ġtikat: İnanç.
Kaza: Allah’ın belirlemiş olduğu şeylerin
zamanı ve yeri gelince yaratması / vaktinde
yapılmayan ibadetleri sonradan yerine
getirme.
Kâfir: Fıtratını, Allah’ın ayetlerini görmezden
gelen, örten, nankör.
Kamet: Farz namazlardan önce, namazın
başladığını bildiren ezan benzeri sözler (iç
ezan).
Karakter: bir nesnenin, bir bireyin ya da
topluluğun kendine özgü olan, onu başkalarından
ayıran temel belirti, onun davranışlarını
belirleyen ana özellik.
Karma: Reenkarnasyondaki ruhun döngüsel
süreçteki durumunu belirleyen sebep sonuç
yasası.
Kayyum: Bir işin idaresini üzerine alma, gözetip
koruma.
Kefaret: Dinin belirli yasaklarının ihlâli durumunda
yapılması istenen malî veya bedenî ibadet.
Kelam: İslam dininin ana ilkelerini konu
edinen din bilimi.
Kısas: Misliyle karşılık verme, eşitleme.
Kıssa: Tarihte yaşanmış bir hayat kesitinin
ibret içerikli yol gösterecek bir şekilde
anlatılması.
Kıyamet: Bkz. Saat (Son).
Kıyas: Aralarındaki benzerlikten dolayı iki
şeyden birinin dinî hükmünü diğerine de
uygulama.
Kilise: Hıristiyan mabedi.
Kitab-ı Mukaddes: Ahd-i Atîk ile Ahd-i
Cedîd’den oluşan Hıristiyan kutsal kitabı.
Konsil: Hıristiyanlıkta din bilginleri meclisi,
toplantısı.
Kudüs: Yahudilik (Süleyman Mabedi/Ağlama Duvarı),
Hıristiyanlık (Hz. İsa’nın yaşadığı yer) ve İslamiyet
için önemli şehir.
Kültür: Bir milletin inanç, fikir, sanat, âdet ve
geleneklerinin, maddi ve manevi değerlerinin
bütünü.
Kütüb-i Sitte: En çok itibar edilen altı hadis
kitabı (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi,
İbn Mace).Bunlara üçü ilave edilince ortaya
Kütüb-i Tis’a (Dokuz kitap) çıkar (Sünen-i Darimi,
Muvatta, Müsned).
Levh-i Mahfuz: Allah’ın bilgisindeki her şeyin
kaydedilip korunduğu manevi levha/kitap.
Mahrem: Kan bağının yakınlığından dolayı
birbirleriyle evlenmeleri yasak olan akrabalar.
MaĢaallah: ‘‘Allah bununla ilgili olumsuz bir şey
yaratmasın!’’
Mazaallah: ‘‘Her türlü kötülükten Allah`a
sığınırız.’’
Meal: Bir metnin muhtemel manalardan sadece
birisinin tercih edilmesi.
Medeniyet: Uygarlık.
Mekruh: İğrenç, kötü (Kur’an mekruhu, haram
anlamında kullanır. Örneğin İsra [17] 38).
Mezhep: Bir dinin görüş, yorum ve anlayış
ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından
her biri. Siyasi ve itikadi mezhepler için ayrıca
fırka (ç. Firak) kelimesi de kullanılır.
Mehir/Mihir: Müslüman bir erkeğin nikâh
sırasında evleneceği kadına verdiği / vereceği
mal, para.
Mikat: Hacıların ihrama girmeleri için
belirlenmişler yerler.
Minber: Camilerde hutbe
okumak için yapılan ve
merdivenle çıkılan yüksek yer.
Mizan: Tartı.
Muâhât: Ensar ile muhacirinin
manevi kardeş ilan edilmesi.
Alevilikte bu kardeşliğin adı Musahib’liktir.
Muhib: Seven (Örneğin, İngiliz Muhipler Cemiyeti).
Muhkem: Kesin ve net hüküm ifade eden ama
açıklanmaya ihtiyacı olan ayetler (Mesela sadece
Allah’a kulluk etme emri). MüteĢabih: Muhkem
ayetlere benzeyen, onları açıklayan ayetler
(Allah’a kulluğun özellikleri, şirk ve zararları…).
Mushaf: Kur’an ayetlerinin iki kapak arasında
toplanmasından oluşan kitap.
Müekked: Kuvvetli, pekiştirilmiş.
Müezzin/Kayyum: Ezan okuyarak Mü’minleri
namaza ‘kaldıran.’
Müftü: İl ve ilçelerde en üst düzey Diyanet
teşkilatı görevlisi.
Mükellef: Dinde yükümlü, sorumlu kişi (Vergi
mükellefi gibi).
Mürid: Şeyhin yönlendirmesiyle nefsini
arındırmaya çalışan kişi.
MürĢid: Tasavvuf yoluna giren kişiye Hak
yolunda rehberlik yapan kimse.
Müsamaha: Hoşgörü
Müstehab: Yapıldığında sevap kazanılan,
yapılmadığında sorumluluk doğurmayan iyi
iş veya ibadet.
Nafile: Fazladan, ilave değer (Türkçedeki
‘boşuna’ ile alakası yoktur).
Nass: Kur’an ve hadislerde bir konu
hakkındaki açık hüküm ve bunu gösteren
sözler.
Nasuh: Yürekten ve kararlılıkla tövbe etme.
Nebi: Haber (vahiy) alan (Nübüvvet); Rasul: Haberi
aktaran, elçi (Risalet) (Rasule itaat, Allah’a itaattir (Nisa
[4] 80). Kendi sözünü söyleyene Elçi denilmez).
Necaset: Pislik, dışkı.
Nehy anil-münker: Kötülükten sakındırma.
Neuzubillah: ‘‘Her türlü kötülükten Allah`a
sığınırız.’’
Nisab: Kişinin dine göre zengin sayılabilmesi için
sahip olmasa gereken belirlenmiş miktar.
Niyaz: Dua, yakarış.
Nizam: Düzen.
Nüsha: Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her
biri.
Örf (sosyal kural): Mesela çıplak gezmemek.
Âdet ise mesela giyim tarzlarıdır.
Pagan: Putperest.
Peygamber: Elçi (Farsça). Kur’an’da peygamber
geçmez, Nebi, Rasul geçer.
Rasul: Bkz. Nebi.
Reenkarnasyon: Ruh göçü, tenasüh, samsara.
Riya: Şöhret, çıkar sağlamak amacıyla ibadet veya iş
yapmak (İkiyüzlülük).
Rızık: Allah’ın tüm canlılara verdiği yenilen, içilen,
giyilen ve maddi, manevi her şey.
Ritüel: Âyin.
Ruhbanlık (Rahiplik): Başta Hıristiyanlıkta olmak
üzere din görevlilerinin dünyevi işlerden çekilerek
kendilerini dine adamaları.
Rü’yetullah: Allah’ın görülmesi.
Sa’y: Safa ile Merve arasında gidip gelme
Saat (Son): Kur’an’da kıyamet yerine kullanılır.
Sadaka: Allah’a sadakatin ifadesi olan davranışlar
(Sadakat ile aynı kökten gelir).
Sahabi: Hz. Muhammed’in sohbetine katılan kişi (ç.
Sahabe, ashab).
Sahur: Oruç için yiyip içilen vakit.
Sakrament: Hıristiyanlıktaki kutsal âyinler.
Salat: Namaz, ibadet, destek.
Salih Amel (Salihat): Başkalarını, toplumu ıslah
eden, düzelten, iyiliği yayan ve çoğaltan iyilikler
(Namaz, hasenattır. Ama kötülükten alıkoyan bir namaz,
artık salihat, yani salih amele dönüşür. Salihat üçüncü
kişilere yöneliktir).
Sanat: Duygu, tasavvur ve fikirleri etkili bir bicimde
ve göze gönle hitap edecek şekilde söz, yazı,
resim, heykel vb. ile ifade etme hususundaki
yaratıcılık.
Savm: Oruç.
Secde: Allah’a en yakın olduğumuz ân (Alak [19] 19).
Seciye: Huy. Seciye kolay kolay değişmez.
Sema’ (işitmek): Mevlevi âyini.
Semah: Cem töreninde miracın sembolü.
Sıdk: Doğruluk, sadakat.
Sırat-ı Müstakim: Dosdoğru yol.
Sinagog: Yahudi ibadet yeri. Türkiye’de: Havra.
Siyak-Sibak: Bağlam (Context).
Siyer: Hz. Muhammed’in hayatı (En eski Siyer kitabı:
Siretü İbn İshak).
Sosyal DeğiĢim: Bir toplumda ekonomik büyüme
ile birlikte sosyal, siyasi ve kültürel alanlarda bir
ilerlemenin olması.
Sure: Başı ve sonu belli, farklı sayıda ayetler
içeren Kur’an’ın bölümleri.
Sünnet: Hz. Muhammed’in söz, fiil ve
onaylarının (takrir) ortak adı.
Sünnetullah: Allah’ın kanunları (tabiat kanunları).
Sübhanallah: Allah’ın her türlü eksiklik,
noksanlık ve kusurlardan uzak tutulması.
ġahsiyet: Kişilik, belirgin özellik, kişi.
ġefaat: Birinden başkası adına ricada bulunma,
aracı olma, kusurlarının bağışlanması dileme
(Şefaat konusunun belkemiği ayeti: Zümer [39] 44).
ġehadet: Bir olaya tanık olmak; Allah yolunda
veya onun korunmasını emrettiği kutsal
değerler için mücadele ederken ölme, şehitlik.
ġer: Kötü, fena iş.
ġeyh/MürĢit: Tasavvufta eğitim veren, manevi
kılavuzluk yapan ve kurumu yönlendiren kişi.
ġirk: Allah’a ortak koşmak (şirket).
ġûra: Danışma kurulu, meclis, kurultay.
Tafsil: Açıklama.
Tağut: Haddi aşan, azgın, ileri giden, ölçüsüz,
zorba.
Tahkiki: Soruşturma. Aklını ve yüreğini
kullanarak inandığı için sağlam bir imana sahip
olma.
Taklidi: Delile ve araştırmaya dayanmayan
(iman).
Takva: Allah’a karşı duyarlılık, sorumluluk bilinci.
Allah katındaki tek üstünlüktür (Muttaki) (Hucurat [49] 13)
(Geleneksel anlamı: Allah’tan korkmak, korunmak).
Tarikat: Allah’ın rızasını kazanmak için takip
edilen metot, yol.
Tasavvuf: Kalbi kötü huylardan ve zararlı
düşüncelerden kurtarıp Allah aşkıyla doldurmak
için gerekli bilgi ve yaşayış birikimi
(Mutasavvıf/Sufi).
Tasdik: Doğrulamak, onaylamak.
Tavaf: Kâbe’nin etrafında dönme.
Te’vil: Yorum, yorumlama.
Tebliğ: Allah’ın Elçilerinin kendilerine
bildirilenleri insanlara iletmeleri (Tebligat).
Tefekkür: Derin düşünme, fikir yürütme.
Tefsir: Kur’an’ın açıklanması (Müfessir).
Tenasüh: Ruh göçü, reenkarnasyon, samsara.
Terbiye: Eğitim, görgü.
Teslis: Hıristiyanlıktaki Baba-Oğul-Kutsal Ruh
inancı.
Teyemmüm: Su olmadığında alınan sembolik
abdest.
Tevafuk: Birbirine denk getirilme, uyum içinde
olma.
Tevazu: Alçak gönüllülük.
Tevekkül: Elinden geleni yapıp, ‘Ya Rabbi,
‘Elimden gelen bu kadar, daha fazlası gelseydi,
daha fazlasını yapardım. Geri kalan için ellerimi
Sana açıyorum’ demek (Mütevekkil).
Tevella: Hz. Ali, ehli beyti ve onları sevenleri
sevme. Teberra: Hz. Ali ve Ehl-i Beyt
düşmanlarına düşman olmak onlara yüz çevirme
(Alevilik).
Tevhid: Allah’ı tek yaratıcı olarak kabul etme ve
bunu inancına yansıtma.
Tilavet: Metin tekrarı, seslendirmesi. Kıraat: Aklın
devreye konulduğu farkındalık eylemi. Tertil:
Yavaş yavaş, anlayarak, sindire sindire okumak.
Tövbe: İstiğfar edilen (özür dilenilen) şeyin tersinin
uygulanması ve bu konuda kararlılık gösterme.
Umre: Hac mevsimi dışında Kâbe’yi ziyaret etme.
Ümmet: Topluluk, cemaat.
Üsve: Örnek, rol model.
Vaaz: Nasihat, öğüt (Vaiz: Cemaate vaaz veren, nasihat
eden; Mevize: Öğüt).
Vacibü’l-Vücud: Varlığı kendiliğinden olup, var
olma konusunda bir başka varlığa muhtaç
olmayan.
Vaftiz: Hıristiyanlıkta cemaate katılımın göstergesi
olarak kişinin suya daldırılması ya da üzerine su
dökülmesi şeklinde icra edilen dinî merasim.
Vahdet/Vahdaniyet: Allah’ın birliği, tekliği.
Vahdet-i Vücud: Varlığın birliği, varlıkta birlik.
Vahiy: Emirlerin Allah tarafından Nebilere
bildirilmesi.
Vecibe: Dini vazife.
Vefat: Ölüm.
Veli: Gönlünün temizliği ve ibadetiyle Allah’a
yakın olmaya çalışan kişi, Allah dostu (ç.
Evliya).
Vuslat: Kavuşmak.
Zekât: Kullanıldıkça, verdikçe artan şey.
Zina: Evlilik dışı cinsel beraberlik.
Züht: Dünya ve ona ait şeylere soğuk, ilgisiz
davranmak (Kur’an’da geçmez).
Bu çalışma, Ocak 2018’de yayınlanmış olan Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi Dersi (9-12. Sınıflar) Öğretim Programındaki
kavramları da kapsamaktadır.

Kasım 2018

You might also like