Professional Documents
Culture Documents
Âbid: Kulluk ve ibadet eden. Arş: Gerçek mahiyetini, ölçü ve sınırını insan
aklının kavrayamayacağı, gerçek içeriğini
Adalet: Doğruluk, eşitlik, denklik, denge, sadece Yüce Allah’ın(c.c.) bildiği, bütün âlem
gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu izleme, denilen yeri, 4 gökleri, cenneti, cehennemi,
dürüstlük, tarafsızlık… Adalet, karakter özelliği kaplayan ilahî taht ve hükümranlık.
olarak dengeli olmak ve aşırılıktan uzaklaşıp
her şeye hakkını vermek anlamlarını içerir. Ashab-ı Kehf: Mağara ashabı. Putperest bir
kavmin içinde olmalarına rağmen Allah’ın (c.c.)
Agnostisizm: Sözlükte “bilinmezcilik ya da varlığına ve birliğine inanmış, bu inançlarını
bilinemezcilik” anlamına gelen agnostisizm, açıkça dile getirerek içinde bulundukları
insanların mutlak bilgiye ve hakikate topluma karşı çıkmışlardır. İnançlarından ötürü
ulaşamayacağını ifade eder. Özellikle Tanrı ve taşlanarak öldürülmekten veya dinlerini zorla
metafizik hakkında kesin bilgi elde etmenin değiştirmekten kurtulmak için mağaraya
mümkün olmadığını savunan felsefi yaklaşımın sığınmışlardır.
adıdır.
Ateizm: Ateizm veya tanrıtanımazlık,
Ahiret: Sonraki hayat. Terim olarak, dünya Yunanca’da olumsuzluk bildiren “a” ön ekiyle
hayatından sonra başlayıp sonsuza kadar Tanrı anlamına gelen teizmin birleşiminden
oluşan ve Tanrı’nın var olmadığı inancına
Ahlak: Arapça ‘hulk’ kelimesinin çoğuludur. dayanan felsefe akımıdır.
Hulk, ‘tabiat, mizaç, huy ve karakter’ gibi
anlamlara gelir. Ahlak, yaratılışsal/ ontolojik/
Ayet: Türkçede delil, kanıt, işaret gibi
fıtri değerler sistemi demektir. anlamlara gelir. Yaygın anlamına göre Kur’an-ı
Kerim’in surelerini oluşturan cümleler
Akaid: İnanılan şeyler, akideler, dinî inançlar, demektir. Kur’an-ı Kerim’de daha çok “Yüce
gönülden bağlanılan, kesinlikle inanılan şeyler, Allah’ın varlığını ve sınırsız kudretini gösteren
itikatlar demektir. kanıtlar” anlamında kullanılır.
B
Aklî Delil: Bütün öncülleri akla dayanan
delildir. Ba’s: “Öldükten sonra tekrar dirilmek”
anlamına gelen ba’s, ahiret hayatının
Alevilik-Bektaşilik: Alevilik, Ali’ye evrelerinden biridir. Kıyametin kopmasından
mensup, Ali’ye ait, Ali taraftarı gibi anlamlara sonra Allah Teala’nın emri ile İsrafil (a.s.), sûra
gelmektedir. İslam kültürüne ait bir kavram ikinci defa üfleyecek ve bütün canlılar tekrar
olarak ise Alevilik; Hz. Muhammed’in (s.a.v.) diriltileceklerdir.
vefatından sonra Hz. Ali’nin (r.a.) halife olması
gerektiğini savunan, onu sahabilerin en üstünü
olarak kabul eden anlayıştır.
Bâri’: Bir model olmaksızın canlıları yaratır. Cehennem: Sözlükte azap çukuru, derin
Yaratması ölçülü ve dengeli olup yerli kuyu anlamına gelir. Cehennem, dünya
yerindedir. hayatında
Daru’l-Erkâm: Erkam b. Erkam’ın evi. Dua: Çağrı, yardım istemek… Allah Teâlâ’nın
Mekke’de Peygamberimiz ve ilk inanan yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesi,
Müslümanların buluştukları ev. isteklerini O’na arz ederek O’nun lütuf ve
yardımını dilemesidir.
Defin: Ölünün kabre konmasına denir.
E
Deizm: Latincede Tanrı anlamında
Ebru: Türk süsleme sanatlarından biri olan
kullanılan “deus” kelimesinden türemiş olup
ebrunun, mevcut verilere göre tarihi 15-16.
teizmle aynı sözlük anlamına sahiptir. Fakat
yüzyıllara dayanmaktadır. “Ebru”, geleneksel
deizm, Tanrı’nın varlığına inanmakla birlikte
süsleme sanatlarımızdandır. Ebru, elde
zamanla Tanrı’nın yaratma dışındaki sıfatlarını
hazırlanmış boyaların öd ve su ilavesiyle
reddeden düşüncenin adı olmuştur. Bu
ayarlarının yapıldıktan sonra yoğunlaştırılmış
düşünceye sahip kişilere de deist denir.
su üzerine serpilip kâğıda transfer edilmesiyle
Deistler, Tanrı’nın varlığını ve âlemin yaratıcısı
oluşan bir sanattır.
olduğunu kabul ederler. Fakat O’nun âleme,
insana müdahil oluşunu kabul etmezler, vahyi
ve nübüvveti reddederler.
Ebu Hanife: (İmam Azam) Asıl adı Numan b. Evanjelik Akımlar: Hıristiyanlıkta bu
Sabit olan Ebû Hanife 80/699 yılında Kufe’de grupların dışında reform hareketleri sırasında
doğmuş ve 150/767 yılında vefat etti . Hanefi Avrupa’da ortaya çıkan Amerika’ya yayılan ve
mezhebinin kurucusudur. Ehl-i Re’y (Akılcı) bir günümüzde varlıklarını sürdüren oluşumlardan
yöntemi vardır. ‘El Fıkhül Ekber’ isimli eseri biri de “evanjelik akımlar”dır. Bu akımların
vardır. amacı, İncil’in mesajını bütün dünyaya
ulaştırmaktır. Evanjelikler Ortadoğu merkezli
Ef’al-i mükellefin: Sözlükte büyük bir şiddetin yaşanacağına, Süleyman
“mükelleflerin fiilleri” anlamına gelir. Terim Mabedi’nin üçüncü kez inşa edileceğine ve
olarak da dinen yükümlü sayılan insanların iyilerle kötüler arasında “Armegedon” isimli
davranışları ve bunlarla ilgili hükümler son savaşın yaşanacağına inanırlar.
anlamındadır.
F
Ehl-i beyt: Hz. Muhammed’in (s.a.v.) başta
çocukları ve torunları olmak üzere birinci Fakr: Dervişlik, Müridin/ salikin hiçbir şeye
dereceden yakınlarından oluşan aile efradı için sahip olmadığının şuurunda olması, her şeyin
kullanılan özel bir kavramdır. gerçek malik ve sahibinin Allah (c.c.) olduğunu
idrak etmesi.
Ehl-i Sünnet: (Sünniikl)Hz. Peygamber ile
sahabenin, dinin temel konularında takip Farz: Dinde Zorunlu olarak yapılması
ettikleri yolu benimseyenler Ehl-i Sünnet gereken, Allah’ın buyruğu olan
olarak tanımlanmıştır. İslam dininin temel mükellefiyetlerdir.
konularında Hz. Peygamber’in sünnetine ve Farzlar farz-ı ayn ve farz-ı kifâye olarak ikiye
sahabelerin yoluna uymayı ilke edinenlerin ayrılır.
izlediği yolu ve yöntemi benimseyenler. Farz-ı ayn; Her Müslümanın ayrı ayrı yapması
gereken farzlar. Namaz, Ramazan orucu, zekât
Ekmel (mükemmel) varlık delili: ve hac ibadetleri farz-ı ayndır.
Allah’ın (c.c.) varlığını insanın zihninde oluşan Farz-ı kifâye ise bazı Müslümanların
bir düşünceden hareketle ispatlamaya çalışır. yapmasıyla diğerlerinin üzerinden
sorumluluğu kalkan davranışlardır. Mesela
Esmâ-i Hüsnâ: İsmin çoğulu olan esmâ le
cenaze namazı farzı kifayedir.
“güzel, en güzel” anlamındaki hüsnâ
kelimelerinden oluşan esmâ-i hüsnâ (el- Fâsık: Yoldan çıkmış insan. Kötülük yapmayı
esmâü’l-hüsnâ) terkibi ayet ve hadislerde davranış tarzı haline getiren insan. Allah’a ve
Allah’a nispet edilen isimleri ifade eder. buyruklarına karşı çıkan insan.
Fıtır (fitre): Gücü yeten Müslümanların Gelenek: Asırlar boyunca nesilden nesile
geçerek gelen ve bir topluluğun fertleri
sağlıklı olmalarının bir şükrü olarak ramazan
ayının sonuna kadar fakirlere ödemekle arasında sağlam bir bağ, ortak bir ruh
meydana getiren her türlü âdet, alışkanlık,
yükümlü oldukları sadaka.
davranış biçimi ve kültürel değerler, örf,
Fıtrat: Doğa/ tabiat, yaratılıştan/ doğuştan anane.
gelen özellikler. Ontolojik özellikler. Yüce
Gıpta: İmrenme, özenme, beğenme. Kişinin
Fitne: Karışıklık, fesat, kargaşalık. Bela, başkasının elindeki nimetin yok olmasını
felaket, musibet. İmtihan, deneme, sınama. istemeksizin aynısının kendi elinde de olmasını
istemesi.
Fuhuş: Söz ve fiilde çirkinlik, edep ve ahlak
dışı söz ve davranış. Din, ahlak, iffet ve hayâ Gıybet: Dedikodu, çekiştirme, yerme, kötü
sınırlarını aşan cinsel suçlar ve davranış sözlerle anma, kötü propaganda. Bir kimsenin
bozuklukları. aleyhindeki incitici, küçültücü söz ve
davranışlar.
G
Gülbenk: Alevilik-Bektaşi kültüründe dua,
Gafur (el-Gafur): “Kullarını ahirette gülbank olarak adlandırılır. Gülbank; Allah’a
perişan etmeyen, onların günahlarını gizleyen, (c.c.) sığınma, ondan af dileme, dua edip ona
örten ve günahlarından dolayı yakarma amacıyla okunur.
cezalandırmayan.” anlamında Allah’ın (c.c.)
esmâ-i hüsnâsından biri. H
Hamd: Övgü, övme, ululama, yüceltme. Hatt: Güzel yazı demektir. Hat sanatı Arap
Allah’a (c.c.) teşekkür, şükran. harflerinden doğarak İslam medeniyetinde
müstakil ve olağanüstü bir konum kazanan
Hanbelilik: Hanbeli mezhebi, ünlü hadis ve güzel yazı (hüsnühat) sanatıdır. Hat
fıkıh âlimi Ahmed b. Hanbel’in görüşlerini esas sanatçılarına “hattat” denilmektedir.
alır. Bu mezhep günümüzde daha çok Hicaz
bölgesi, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır’da Hatemü’n-nebiyyîn: Peygamberlerin
yaygındır. sonuncusu demektir. Hz. Muhammed’in
(s.a.v.) son peygamber olmasına dair sıfatı.
Hanefilik: İmam-ı Azam Ebû Hanife’nin
görüş ve düşüncelerine dayanan fıkhi ekolün Hayâ: Utanma, çekinme anlamına gelir.
adıdır. Ebû Hanife fıkhi içtihatlarda bulunurken Ahlak kavramı olarak, kınanma endişesiyle,
akla ve akıl yürütmeye başvurması sebebiyle kurallara aykırı davranmaktan kaçınma ve
kendisine ve taraftarlarına rey ehli (Akılcı) bunu sağlayan duygu.
denilmiştir. Hanefilik, günümüzde daha çok
Türkiye, Balkanlar, Hindistan, Pakistan, Hayat: Diri ve canlı olmak demektir. Allah
Afganistan, Irak, Suriye ve Türk (c.c.) diridir. Tüm varlıkların hayat kaynağı
Cumhuriyetlerinde yaşayan Müslümanlar O’dur.
arasında yaygındır.
Helal: Serbest demektir.
Hanif: Tevhid inancı. Allah’ın (c.c.) emrettiği Dinî bakımdan kullanılmasına, yapılmasına,
doğru yola girip o istikamette yaşayan kişi. söylenmesine, yenilip içilmesine izin verilen
şey. Dinin haram kılmadığı yollardan elde
Haram: Yasak. Dinî bir terim olarak ise edilen kazanç.
Allah’ın (c.c.) kesin olarak yasakladığı söz ve
davranışlar demektir. Hılfu’l Fûdûl (Erdemliler topluluğu):
Mekke ve çevresinde ticari faaliyetlerle ilgili
Hasan Sabbah ve Haşhaşiler: konularda güvensizlik ortamını önlemek
Selçuklular döneminde tarihin en acımasız amacıyla kurulan teşkilattır.
olaylarına sahne olan din istismarı örneği
Hasan Sabbah ve adamları tarafından Hıristiyanlık: Kudüs bölgesinde ortaya
oluşturulan haşhaşiler örgütüdür. Hasan çıkan ve günümüzde yaşayan dinlerden biridir.
Hıristiyan kelimesi, Hz. İsa’ya (a.s.) bağlı ve Hızır /Muharrem Orucu: Alevilik-
onun yolunda giden anlamlarına gelir.Havari: Bektaşilikte önemli bir yere sahip olan hızır
Hz. İsa’nın (a.s.), kendisine yardımcı olarak orucu genellikle şubat ayının 13, 14, 15.
seçtiği, İncil’in içerisindeki hükümleri ve günlerinde tutulur.
öğütleri insanlara bildirmekle görevlendirdiği
on iki kişiden her birine havari denir. Teslis Hidayet: Kılavuzlamak, rehberlik etmek, yol
İnancı: Üçleme demektir. göstermek demektir. Allah’ın (c.c.) insana
Hıristiyan inanç esaslarının en önemlisi teslis dünya ve ahirette huzurun kaynağı olan yolu
inancıdır. Üçleme anlamına gelen teslis, terim göstermesidir. Dinî kavram olarak Allah’ın
olarak Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan meydana (c.c.) insanlara akıl, düşünme, öğrenme,
gelen Hıristiyan tanrı düşüncesini ifade eder. hatırlama gibi yetenekler vermesi ve insanların
Baba, mutlak güç sahibi olan tanrıdır. Oğul, da bunları kullanarak doğru yolu bulmasıdır.
tanrının oğlu olarak kabul edilen Hz. İsa’dır Doğru yolu bulmak ihtida,
(a.s.). Kutsal Ruh ise ruhları idare eden tanrı Doğru yolu bulana mühtedi denir.
gücüdür. Sakrament: Hıristiyan inancına göre
tanrının aktif olarak katıldığına inanılan dinî Hikmet: Bilgelik, felsefe. Doğru ile yanlışı
ayinlere denir. Vaftiz: Suya daldırmak, ayırma becerisi. Hakikatin farkına varma
vücudun bir kısmını yıkamak veya su serpmek (Farkındalık) kabiliyeti.
şeklinde yapılan bir ayindir. Bu ayin, diğer İnsanı cahilce davranışlardan alıkoyan şey.
ayinlerin kabulünün temel şartıdır. Hıristiyan
inancına göre her doğan çocuk günahkâr
Hile: Hile yapmak insanları aldatmak,
kandırmak ve karşı tarafı yanıltmaktır. Bu
olarak dünyaya gelir. Hıristiyanlar, çocuğun
açıdan doğruluk ve adaletin zıttıdır.
günahlarından vaftizle temizleneceğine
inanırlar. Kuvvetlendirme (Konfirmasyon):
Hilm: Yumuşak huylu, kibar, efendi, ağırbaşlı
Hıristiyanlıkta vaftiz edilen çocuğun 13-16 yaş
ve akıllı olma, uygarca davranma.
aralığına geldiğinde kutsanmış yağ ile
vücudunun çeşitli yerlerinin yağlanmasıdır. Hilye-i Şerif: Tipoloji. Peygamberimizin
Ekmek Şarap Ayini (Evharistiya): Hıristiyan
şemailini yani dış görünüşünü ve ahlakını
inancında Hz. İsa’nın (a.s.) havarileri ile yediği
anlatan hat yazıları ve tezhip süslemesiyle
son yemeğin anısına ekmeğin şaraba
oluşturulmuş yazılardır.
batırılarak yenildiği ayindir. Günah İtirafı
(Penitence): Bir Hıristiyanın işlemiş olduğu Hinduizm: Hint yarımadasında yaşayan
günahları, papaza itiraf edip tövbe etmesidir. halkın çoğunluğunun dinî inançlarını ve
Konsil: Toplantı, Konsey demektir. Konsil geleneklerini ifade etmek üzere kullanılan bir
Hıristiyanlığın inanç konularında birlikteliği kavramdır. Hindular, dinlerini “Sanatana
sağlamak için M.S. 325’ te İznik’te din Dharma” (ezelîebedî din) veya sadece
adamlarının yaptıkları toplantılara denir. “Dharma” olarak adlandırmaktadır.
Kilise: Hıristiyanlar için kutsal mekânlardan Hinduizm’e göre dharma, daha dünyanın
biridir. Kiliseler büyüklüğüne bağlı olarak yaratılışı esnasında bu bölgede yaşayan
bazilika, şapel, manastır veya katedral olarak insanların huzurlu bir yaşam sürebilmesi için
da isimlendirilir. Kilisenin toplumda önemini tanrı Brahma tarafından önerilen bir kurtuluş
artıran etkenlerden biri de kilisede “ruhban yoludur. Hinduizm dünyanın yaşayan en eski
sınıfı” denilen din adamlarının bulunmasıdır. dinidir ve herhangi bireysel bir kurucuya
Haç, Çan. dayandırılmamıştır. Çok tanrılı bir inanıştır.
Brahma, Vişnu ve Şiva’dır. Hinduizm’in en İcmâ: Konsensüs. Fikir birliği.
belirgin özelliklerinden biri kast sistemidir. İslam âlimlerinin dinî bir meselenin hükmü
Hindulara göre kast sistemi dinî bir inanç üzerinde fikir birliği etmelerini ve bütün
meselesidir. Kast Sistemi; aynı işle meşgul Müslümanların ortaklaşa benimsedikleri dinî
olan, atadan miras kalan hakları, vazifeleri ve hükümleri ifade eden dinî delil.
âdetleri ile birbirine sımsıkı bağlanan şahıslar
grubunu ifade etmektedir. Kast kişinin iradesi İctihat/d: Sözlükte herhangi bir işi
ile seçilemez ve değiştirilemez. Kastlar: gerçekleştirme yolunda olanca gücü harcamak
Brahmanlar (rahipler), kşatriyalar (hükümdar anlamına gelmektedir. (Müctehid: İctihad
sülalesi ve savaşçılar), vaisyalar (tüccar, esnaf eden alim)
ve çiftçi), sudralar (işçiler) ve paryalardır
(dokunulmazlar). İdeoloji: Düşünce sistemi. Siyasal veya
Tenasüh: Ruh göçü. Reenkarnasyon: Yeniden toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin,
doğuş döngüsünü ifade etmektedir. Karma: bir partinin, bir grubun davranışlarına yön
Ruhun döngüsel süreçteki durumunu veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî,
belirleyen sebep sonuç yasasıdır. düşünceler bütünü.
Yoga ve meditasyon da Hinduizm’de önemli
dinî ritüellerdendir. Vedalar: Hinduizm’in İffet: Onur/ saygınlık/ Namus. Haramdan
dinsel metinlerinin başında Sanskritçe yazılmış uzak durma, kötü söz ve işlerden kaçınma.
"Vedalar" gelmektedir. Veda, kelime olarak Yeme, içme ve diğer bedeni hazlar konusunda
“ilahi bilgi” anlamındadır. Vedalar, uzun bir ölçülü olma, aşırı istekleri bastırıp dinin ve
süre şifahi olarak nakledildikten sonra yazıya aklın buyruğu altına sokmak suretiyle
geçirilmiş metinlerdir. kazanılan erdem.
Huşû: Allah’a duyulan sevgi ve saygı. İfrat: Aşırıya kaçmak/ abartmak. İnsanın söz
Allah’ın karşısında takınılan sukünet ve vakar. ve fiillerde ileri gitmesi demektir. (Tefrit)
Allah’ın karşısında huzur ve boyun eğişle itaat
etmek. İftira: yalan yere suç isnat etme, haksız
itham, töhmet altında bırakma.
İftira bir kimseyi asılsız olarak suçlamak, ona
İ gerçekte olmayan kötülük ve kusur isnat
etmektir. Türkçede kara çalmak, çamur atmak
İbadet: Kulluk. Kelime olarak boyun eğmek, ve leke sürmek gibi deyimlerle ifade edilir.
itaat etmek, saygı duymak, kulluk etmek,
tapınmak gibi anlamlara gelir. Dinî bir kavram
İhlas: (Halisane/ Halis-Muhlis) Samimiyet,
olarak ibadet; müminin Allah’ın (c.c.) rızasını içtenlik, kalbî ve karşılıksız sevgi, samimi
kazanmak için kulluk görevini yerine getirmesi, bağlılık, doğruluk, temizlik, saflık, gösterişsizlik,
emirlerine uyması ve yasaklarından riyanın karşıtı.
kaçınmasıdır. Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın (c.c.)
hoşnutluğunu gözetme, sözün öze uyması,
İbrani: Filistin bölgesinde göçebe olarak riyakârlık ve ikiyüzlülükten uzak olma.
yaşayan Yahudilerin ismidir. Yahudilere bu ad,
Filistin bölgesinde yaşayan yerli halk
İhsan: iyilik etme,karşılık beklemeden iyilik
tarafından verilmiştir. yapmak, iyi ve güzel davranma, bağışlama,
ikram etme anlamlarına gelir. Dinî kavram
olarak ise insanın daima Allah’ın (c.c.)
huzurunda olduğunu bilmesi ve O’nu görüyor görüşler ortaya koymuştur. Fıkıh usulünün
gibi yaşamasıdır (Muhsin/ihsan eden) temellerini “er Risale” isimli eserinde kaleme
alan İmam Şafii, 204/820 yılında Mısır’da vefat
İlah: Doğru ya da yanlış ibadet edilen her etmiştir
türlü varlık, tanrı.
İman esasları: Allah’a İman,
İlham: Gönle doğan şey, kalbe gelen mana,
Peygamberlere İman, Kitaplara İman, Ahirete
akıl yürütme ve düşünmeye dayanmaksızın
İman, Kadere İman, Meleklere İman.
elde edilen bilgi. Allah’tan (c.c.)
peygamberlerin kalbine gelen ve vahiy İman: İnanç, inanmak. Kelime itibariyle bir
şeklinde inen bilgi ve düşünceler.
kimsenin şüphe duymaksızın bir şeyi kabul
etmesi, doğrulaması, onaylaması ve tasdik
İlim: Bilgi.
etmesi anlamına gelir. Ayrıca güven vermek,
güvenlikte olmak, içten ve yürekten inanmak
İlmihal: Bir Müslümanın dinsel
gibi anlamları da vardır.
uygulamaları/ ibadetleri nasıl yapacağının
bilgisi
İmaret/ İmarethane: Aş evi.
İmam Ahmed B. Hanbel: 164/781
İnanç: Sadece bir dine bağlılık değil
yılında Bağdat’ta doğan Ahmed b. Hanbel
bağlanmama şeklinde de ortaya çıkan
küçük yaşlardan itibaren İmam Muhammed,
kabullere denir.
Ebû Yusuf ve İmam Şafii gibi dönemin
âlimlerinden ilim tahsil etmiştir. İslam İnfak: Paylaşmak/ bölüşmek demektir.
dünyasının birçok bölgesini dolaşarak hadis
Karşılıksız yardım, sadaka verme. Zekât. Kişinin
derlemiş ve bunları el-Müsned isimli hadis
kendisi, ana ve babası, çocukları ve eşi için
kitabında bir araya getirmiştir. Hanbeli
yapmış olduğu her türlü meşru harcama.
mezhebinin kurucusudur.
İnsan-ı kâmil: Mükemmel/olgun insan
İmam Malik: Maliki mezhebinin kurucusu. demektir. İnsan-ı kâmilden kastedilen, Kur'an
Malik b. Enes, 93/712 yılında Medine’de
ve hadislerde ifadesini bulan ahlaki olgunluğa
dünyaya geldi. Muvatta isimli hadis kitabı
ulaşmış Müslümanlardır.
İmam Malik’in hadislerden ve sahabe
sözleriyle tabiîn fetvalarından derlediği en İntihar: Şiddet içeren kasıtlı bir fiille veya
önemli eseridir. tedaviyi, yeme içmeyi kesmek gibi dolaylı
eylemlerle insanın hayatına son vermesidir.
İmam-ı Şafiî: Şafii mezhebinin kurucusu.
Şafii, 150/767 yılında Filistin’in Gazze şehrinde İrade: Karar vermek, insiyatif kullanma,
doğdu. Döneminde Hicaz ve Irak olarak tercih etme, kurgulama, planlama yeteneği
belirginleşen fıkıh ekollerinin yaklaşımlarını ve demektir.
yöntemlerini öğrenerek bu iki fıkhı İrade, Allah’ın sıfatıdır. Allah her tüm evreni
birleştirmeye çalıştı. İmam Şafii, fıkıhta kendi ‘küllî irade’siyle kurgular. İnsan da ‘Cüz-i
yöntemini ortaya koyarak birçok öğrenci irade’ (Sınırlı irade) sahibidir. Kendi yaşam
yetiştirmiştir. Ömrünün sonlarına doğru tercihlerini bu irade ile yapar.
Mısır’a yerleşen İmam Şafii, buranın örf ve
âdetlerini göz önünde bulundurarak bazı İrfan: Derin anlayış demektir. Gerçeği
fetvalarından vazgeçerek bunların yerine yeni anlama hususundaki güçlü seziş yeteneği,
görgü ve sezişten gelen ruh uyanıklığı. Marifet, ismi Yahudiler için günümüze kadar
keşf, ilham, sevgi, manevi ve ruhi tecrübe ile kullanılmaya devam etmiştir.
elde edilen bilgi, tecrübi bilgidir. (Hikmet)
İstiğfar: Günahların Allah (c.c.) tarafından
İrşat: Aydınlatma, yetiştirme. bağışlaması için sözlü olarak af dilemektir.
Dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve
başkalarına öğretmek demektir. İstikamet: Hak yolda olma, hak yola girme,
doğruluk, dürüstlük, adalet, denge, dürüstçe
İslam Düşüncesinde Yorum yaşama.
Farklılıklarının Ortaya Çıkış İslam’ı kabul edip, Allah’a (c.c.) hiçbir şeyi
ortak koşmadan inanç, düşünce ve niyette,
Sebepleri: Dinî Metinlerden Kaynaklanan
tutum ve davranışta sürekli olarak Allah’ın
Sebepler, İnsanın Yapısından Kaynaklanan
(c.c.) rızasına uygun hareket etme.
Sebepler, Coğrafi Sebepler, Kültürel Sebepler,
Siyasi Sebepler, Sosyal Sebepler. İstismar: Sömürü. Birinin iyi niyetini kötüye
kullanma, sömürme.
İslam: Kurtuluşa ermek, güven ve emniyette
olmak. Boyun eğmek, itaat, teslim olmak, sulh İtaat: Sözlükte “boyun eğme, uyma, söz
ve barış yapmak. dinleme” gibi anlamlara gelir.
İslam dini.
İtibar: Saygınlık. Borç ödemede güvenilir
olma durumu.
İslam’da doğru bilginin aşamaları:
İlme’l-yakîn: Bir şey hakkında habere dayalı İtidal: Denge. Aşırı olmama, ılımlılık,
olarak bize ulaşan kesin bilgidir. Ayne’l-yakîn: ölçülülük, dengelilik, soğukkanlılık.
Hakka’l-yakîn: Bir şeyi bizzat yaşayarak elde
ettiğimiz kesin bilgidir. İtikadi mezhepler: Dinin inanca yönelik
esaslarıyla ilgili farklı görüşler ortaya koyarken
İslamofobi: İslam düşmanlığı üzerinden oluşumlar için verilen bir isimdir.
oluşturulan korku siyasetine verilen tanım. İtikat: İnanmak, doğruluğuna kalben kararlı
olmak; gönülden tasdik ederek inanmak ve
İsrâ: Gece yürüyüşü. Hz. Peygamber’in, zihnin kesin olarak hüküm verdiği şey.
hicretten yaklaşık bir buçuk sene evvel (Miladi
620), Miraç gecesinde Kâbe’den Kudüs’teki K
Mescid-i Aksâ’ya Allah’ın (c.c.) izniyle
götürülmesi. Kabir Hayatı – Berzah: Ölünün kabre
konulduktan kıyamete kadar geçen süre.
İsraf: Savurganlık. Tüketim çılgınlığı. Aşırı
Sözlükte iki şey arasındaki perde, engel
tüketim. Yaygın olarak kaynakları gereksiz yere
anlamına gelen berzah, dinî terim olarak
tüketmek ve savurganlık anlamında kullanılır.
ölümden sonra başlayıp mahşerdeki dirilişe
İsraf eden kimseye müsrif denir.
kadar devam edecek olan kabir hayatına denir.
İsrail: Hz. Yakub’un (a.s.) sıfatıdır. Hz. Kadirilik: Abdülkadir Geylani’nin görüş ve
Yakub’un (a.s.) oğullarına ve onların soyundan
düşünceleri çerçevesinde oluşup yaygınlaşmış
gelenlere de İsrailoğulları denilmiştir. İsrail
tasavvufi akımdır. Abdülkadir Geylani, 1077
yılında Bağdat yakınlarındaki Gîlân eyaletinin
Neyf köyünde doğmuştur. Kadiriliği ilk defa Kıyamet: “dikilmek, ayağa kalkmak,
Anadolu’ya getiren, Hacı Bayram Veli’nin durmak ve canlıların Allah Teala’nın
damadı Eşrefoğlu Rumi’dir. Müzekki’n-Nüfus huzurunda saygıyla duracakları gün”
adlı eseri ve şiirleriyle Anadolu tasavvuf anlamlarına gelir. Kıyamet; Kur’an-ı Kerim’de,
çevrelerinde pek sevilen Eşrefoğlu, tarikatta bazı ayetlerde dünya düzeninin bozulması ve
“Pir-i Sani” diye anılır. dünya hayatının sona ermesi olarak
tanımlanırken bazı ayetlerde de insanların
Kâfir: İnkarcı. Hz. Peygamberi ve onun Allah Teala tarafından diriltilmeleri, mahşer
Allah’tan (c.c) getirdiği kesinlikle sabit olan yerinde toplanmaları anlamında kullanılır.
şeyleri yalanlayan, tevatür yoluyla bize ulaşmış
bulunan hükümlerden birini ya da birkaçını Kıyas: Fıkıhta, “hakkında açık hüküm
inkâr eden kişi. bulunmayan bir meselenin hükmünü,
aralarındaki ortak özelliğe veya benzerliğe
Katoliklik: Hıristiyanlıkta en kalabalık ve dayanarak hükmü açıkça belirtilen meseleye
tarihî açıdan en eski bu grubun merkezi göre belirlemek” anlamına gelir.
Vatikan’dır. Papa, Hz. İsa’nın (a.s.) vekili ve
Petrus’un varisidir. Kişilik: bireyin inanç, tutum, değer, mizaç,
duygu gibi yönleriyle fiziksel, ruhsal ve
Kayyum (el-kayyum): Kendi zatı ile kaim duygusal özelliklerini içine alan geniş bir
olan, varlığında ve varlığının devamında her kavramdır.
şey kendisine muhtaç olduğu halde kendisinin
hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, bütün mahlukatı Konfüçyanizm: Çin'in yerli ve millî
var kılıp varlığını devam ettiren anlamında dinlerinden biri olan Konfüçyanizm,
Allah’ın (c.c.) esmâ-i hüsnâsından biri. Konfüçyüs'ün öğretilerine dayanır.
Konfüçyanizm, “önceki dönemlerden beri
Kelam ilmi: İnanç esaslarını konu alan ve Çin’de var olan tabii dinin üzerine
ayet, hadis ve akılla fikir yürüten dini ilim dalı. perçinlenmiş bir ahlak sistemi” olarak da
Akaid de denir. Kelam alimlerine Mütekellim tanımlanmıştır. Konfüçyüs, MÖ 551‘de, Çin’in
denir. Tsou şehrinde dünyaya gelmiştir. Ona verilen
Konfüçyüs ismi, Kung Fu-Tzu’nun (Üstad veya
Kelime-i Şehadet: Eşhedü en la ilahe
Filozof Kung) Latincesidir.
illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu
ve resulüh. Allah’tan başka ilahın olmadığına Kötülük Problemi/Şer: Kötülük
ve Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi problemi, günümüzde “Dünyada bu kadar
olduğuna tanıklık ederim kötülük olduğuna göre demek ki Tanrı yoktur.”
önermesi üzerinden Tanrı’yı inkâr etmenin
Kelime-i tevhid: La ilahe illallah,
bahanesi olarak kullanılmaktadır.
Muhammedün resulullah. Anlamı: “Allah’tan
başka ilah yoktur. Muhammed Allah’ın Kudret: Allah’ın (c.c.) sınırsız güç sahibi
elçisidir.” demektir. olması demektir.
Kıdem: Ezelî olmak, başlangıcı bulunmamak Kul hakkı: Allah’a (c.c.) olan kulluk
demektir. borcundan kaynaklanan haklara Allah (c.c.)
hakkı, insanlarla ilişkilerimizden doğan haklara
Kıyam Bi Nefsihi: Var olmak için hiçbir
kul hakkı denir.
şeye ihtiyaç duymamak demektir.
Kutsal: Güçlü bir dini saygı uyandıran veya Mağfiret: 1. Örtme, gizleme, bağışlama, af,
uyandırması gereken, kutsi, mukaddes. yarlıgama. 2. Allah’ın, kendisine içtenlikle
tövbe eden ve hatasını kabul edip bir daha
Küfür: Allah’ın (c.c.), varlığını veya birliğini günah işlememe konusunda söz veren
inkâr etme, dinin kutsal saydığı gerçeklere kullarının günahlarını bağışlaması, affetmesi.
inanmama. Hakkı inkar. Hakkı görmemekte
ısrar etme. (Bağnazlık) Mahremiyet: 1. Saygıya ve gizlenmeye
değer şey. 2. Herkesin bilmesi gerekmeyen
Külliye: Büyük bir cami ve etrafında onunla şey.
birlikte yapılmış olan medrese, türbe, hastane,
aşhane, mektep, kütüphane, çarşı, han, Malikilik: Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan
hamam, çeşme, sebil vb. binaların hepsine Malik b. Enes’in görüşlerine dayanır.
birden verilen isim. Maliki mezhebinin en önemli özelliği, Medine
halkının uygulamalarına diğer mezheplerden
Kültür: toplumların sahip olduğu maddi ve daha fazla önem vermesidir.
manevi değerlerin bütünüdür.
Marifet: Derin anlayış (İrfan) Varlıkların
Kütüb-i sitte: (Altı hadis kitabı)Günümüzde hakikatini ve ilahi sırları tefekkür ve ilham
de en çok bilinen “altı hadis kaynağı”ndan yoluyla kavrama, gerçeği bilme.
oluşan; Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebu Dâvûd,
Nesâi ve İbn Mâce adlı kitaplara verilen Mâsîva: Allah’ın (c.c.) zatı dışındaki bütün
isimdir. varlıklar. İnsanı Allah’tan (c.c.) uzaklaştıran her
şey.
Kütüb-i tis’a: (Dokuz hadis kitabı) Kütüb-i
sitte dışında altı kitaba ek olarak bilinen Materyalist: Zamanın ve maddenin
Muvatta, Ahmed b. Hanbel’in “Müsned”’i ve ebediliğine inanan, Allah’ın (c.c.) yaratıcılığını
Dârimî’nin “Sünen” adlı eserlerinin toplamına inkâr edip tüm evrenin tabiat kanunları
verilen isimdir. tarafından var edildiğini savunan kimse,
dehriye mezhebine inanan. Materyalizm:
L “Maddecilik” anlamına gelen Latince
“materya” kelimesinden türeyen materyalizm;
Lütuf: 1. Bağış, iyilik etme, yardımda var olan her şeyin maddeden ibaret olduğunu,
bulunma. 2. Nazik ve merhametli davranma. 3. maddeden bağımsız fizik ötesi bir alanın
Kulu, Allah’ın (c.c.) af ve rahmetine bulunmadığını iddia eder.
yaklaştıran, günahlara düşmekten uzaklaştıran
her türlü ilahî yardım. Maturidilik: Ebû Mansur Muhammed b.
Mahmud el-Maturidi es-Semerkandi’nin
M (ö.333/944) görüş ve düşünceleri çevresinde
oluşmuş itikadi ekoldür. İmam Maturidi, 862
Mabet: İbadet edilen yer, ibadethane, yılında Semerkand’da Maturid mahallesinde
tapınak. doğmuş ve 944 yılında aynı yerde vefat
etmiştir. Fıkıh konularında Hanefi mezhebinin
Mabut: Kendisine ibadet edilen, tapınılan görüşlerini kabul etmiştir. Dini konularda
varlık, ilah, rab. İbadet edilmeye layık olan tek Maturidi, dikkatli bir şekilde dinî nakillerle aklı
varlık, Allah. uzlaştırma yoluna yönelmiştir.
Meal: Kur’an ayetlerinin tam karşılıkları Merhamet: Rahmet… Sözlükte “şefkat
başka dillere aktarılamadığından, ayette gösterme, acıma, yumuşak huylu olma” gibi
anlatılmak istenileni kelimesi kelimesine değil anlamlara gelir. Allah’ın yarattığı varlıklara
de biraz eksiğiyle başka bir dile çevirme, yakın karşı merhamet duygusu olması ve her insanın
anlamlar verme. yerine getirmesi gereken ahlaki bir görevdir.
Medeniyet: Bir milletin örf, âdet, dil, din Mescid-i aksâ: Kudüs’te bulunan, Kâbe ve
vb. unsurlarının etkisiyle oluşmuş sanat, giyim Mescid-i Nebi’den sonra Müslümanların en
kuşam, edebiyat, mimari, müzik vb. alanları önemli üçüncü mescidi.
içeren, toplumların yaşamına dair geniş
yapıdır. Kentlilik. Mescid-i Haram: Kabe’nin çevresindeki
mescid.
Medrese: İslam ülkelerinde ve bilhassa
Osmanlı Devletinde tefsir, hadis, fıkıh, kelâm, Mescid-i Nebi: Peygamber mescidi. Hz.
tıp, tarih, astronomi, edebiyat, dil bilgisi, Peygamber döneminde, mabet, okul,
felsefe, mantık, matematik gibi ilimlerde diplomatik kabul ve görüşmelerin yapıldığı yer,
akademik seviyede öğretim yapan yatılı yüksek hukuki, ticari ve sosyal meselelerin
öğretim kurumu. konuşulduğu ve görüşüldüğü önemli ve etkin
bir merkez konumundadır.
Mehdî: 1. Doğru yolu bulan, gösteren,
hidayete götüren. 2. Kıyamete yakın bir Mesih: Kurtarıcı. Hz. İsa´nın (a.s.) lakabı.
zamanda zulüm ve kötülüğü ortadan kaldırıp
adaleti ve İslam’ı hâkim kılacağı öne sürülen Meşru: 1. Yapılmasına dinen izin verilmiş,
kişi. dine uygun olan şey. 2. İslam hukukunda farz,
vacip, sünnet, müstehap ve mübah olan tüm
Mekruh: İslam’a göre haram olmadığı halde davranışlar.
istenmeyen, hoş görülmeyen söz ve
davranışlardır. Metafizik: Doğa ötesi. Fizikötesi.
Duyularımızla algılayamadığımız varlıkları,
Mektep: Herhangi bir derecede öğrenim genel ve bütünleyici varlık kavramını konu
görecek olanların toplu olarak devam ettikleri edinen, varlığın mahiyetini araştıran felsefe
öğretim kurumu, okul. disiplini.
Mistik: Akıl erdirilemeyen, gizli, sırlı bir yönü Mukabele: 1. Karşılaştırma, karşılık verme,
olan, gizli bir anlam taşıyan.
karşı karşıya bulunma. 2. Hafızların cami ve
mescitlerde cemaate dönerek Kur’an-ı Kerim
Mizaç: Bireyin duygu ve davranış boyutlarını
okurken cemaatin de mushafları açarak takip
ifade eden bir kavramdır.
etmeleri şeklinde gerçekleşen bir okuma
Muahat: Kardeşleştirme demektir. Hz. biçimi.
Muhammed’in Medine’ye hicretten sonra Mükellef: Yükümlü. Dinin emirlerini yerine
Mekkeli Muhacirlerle Medineli Ensar arasında getirmek ve yasaklarından kaçınmakla sorumlu
tesis ettiği kardeşlik bağı. tutulan kimseye mükellef denir.
Mubah: Sözlükte serbest bırakılan şey Mülk: Bir kimsenin sahip olup üzerinde her
demektir. Dinî bir terim olarak ise mükellefin türlü tasarrufta bulunabildiği şeylere mülk
yapıp yapmamakta serbest bırakıldığı fiiller denir. Mülk sahibine ise malik denir.
anlamına gelir. Mübah, helal ve caiz
kavramlarıyla birlikte kullanılır. Mümin: Emin olan, İnanan, tasdik eden,
boyun eğen. Allah’ın (c.c.) varlığına, birliğine,
Müctehid: Kur’an ve sünnet gibi delillerden Hz. Muhammed’in (s.a.v.) O’nun kulu ve
dinî hükümler ortaya koyabilme bilgi ve peygamberi olduğuna ve İslâmiyet’in diğer
becerisine sahip kimseye müçtehid denir. iman esaslarına inanan, iman sâhibi kimse,
(İçtihad) Müslüman.
Sahabi/Ashab: Arkadaş, dost, a takımı. Seyr-u Sülûk: Bir tarikata girme, intisap
Hz. Muhammed’in çevresindeki arkadaşları. etme ve o tarikatın gereklerini yerine getirerek
manevi bakımdan yol alma.
Salih amel: Barışçık eylem. Uygun/ uyumlu
eylem. İnsan fıtratına uygun eylem. İyi, yararlı Sezgi : İçe doğma. İşrak. çabuk kavrayış,
işler. derin anlayış. İrfan
Şia: Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Tasavvuf Dönemi: Tasavvuf tarihcileri,
Ali’yi (r.a.) ve ehl-i beytini halifeliğe (imamet) sufi ve tasavvuf kavramlarının kullanılmaya ve
ilk sufi adlarının duyulmaya başlandığı bu Teheccüd: Yatsı namazından sonra gece
döneme "Tasavvuf Dönemi" adını kalkarak kılınan nafile (sünnet) namazdır.
vermektedirler. Hicri 2. asrın sonundan,
tarikatların kurumsallaştığı döneme kadar olan Teizm: Tanrıcılık. Yunancada “Tanrı” için
yaklaşık dört asırlık zaman dilimini kapsar. kullanılan “teos” kelimesinden türetilen teizm
Cüneyd-i Bağdadi (ö.908), Ma'ruf Kerhi (ö. düşüncesini benimseyene teist denilir. Teizm;
815) ve Gazali (ö. 1111) gibi büyük sufi ve Tanrının varlığına, her şeyi kurguladığına
mutasavvıflar bu dönemde yetişmiştir. (Sünnetullah) ve kendi yaptığı kurgudan daha
Zünnun-i Mısri (ö.858), Beyazıd-ı Bestami (ö. güçlü bir iradesi (Mutlak İrade) olduğuna,
874). 24 evrene müdahale etmekte olduğuna
inanmaktır. Vahiy/ Peygamber/ din gönderen,
Tasavvuf: Mistisizm. İnsanın, Allah’ın Mucize yapan, Dua edene yardım eden… vs bir
birliğinin zevkini bütün benliğinde hissederek tanrı anlayışı.
kendi iç âleminin derinliklerine ve dış âlemin
sırlarına ermek için takip ettiği düşünce ve Tekfin: Ölünün kefenlenmesine denir.
amel sistemi; yaratılış, bu âlem ve ölümden
sonrası üzerindeki düşünüş ve inanış yolu; Tekke: Bir tarikata mensup dervişlerin zikir
İslâm’ı ve imanı kulluğun gerektirdiği şekilde ve ibadet ettikleri ve içinde tarikatın
ahlakı, özü ve ruhu ile yaşama disiplini. gerektirdiği şekilde yaşadıkları yer, dergâh.
Tasvir: Şekilsel anlatım. Betimleme. Teklif: Kabul edilmek üzere sunulan şey,
Dinin emirleri, hükümleri.
Tebliğ: İletmek. Allah’ın mesajlarını insanlara
iletmek. Allah’a sözcülük yapmak. Tekvin: Yaratmak demektir. Yüce Allah (c.c.)
Beliğleştirmek/ apaçıklaştırmak kudret ve tekvin sıfatıyla dilediğini yoktan
yaratır.
Tebyin: Beyan etmek. Sözlükte “bir şeyin
açığa kavuşması, açıkça söyleme, anlaşılır bir Teravih: Ramazan’da yatsı namazından
dille açıklama” anlamına gelir. Tebyin; sonra kılınan yirmi rekatlık nafile namaz.
peygamberlerin, Allah’tan (c.c.) aldıkları
vahiyleri insanların anlayabilmeleri için yapmış Terbiye: Eğitim. Yetiştirmek. Arapça bir
oldukları açıklamalardır. kelime olup, ıslah etmek, düzene koymak,
idare etmek, eğitmek, gözetmek anlamlarına
Techîz: Sözlükte “hazırlamak, donatmak” gelir.
anlamlarına gelir. Dinî kavram olarak vefat
eden kişinin yıkanmasından kabre Teşri: Sözlükte “hüküm koyma, yasama” gibi
defnedilinceye kadar yapılması gerekenlerin anlamlara gelir. İslam dininde hüküm koyma
tamamını ifade eder. yetkisi, Allah’a (c.c.) ve Hz. Peygamber’e aittir.
Tefrit: İnsanın söz ve fiillerinde gevşek ve Teşyi: Ölünün tabuta konulup musallaya ve
ihmalkâr davranması demektir. (İfratın zıddı) cenaze namazından sonra da kabristana
taşınmasına denir.
Tefsir: Bir metnin –özelde Kuranın- içerdiği
manaların ortaya çıkarılması, yorumlanması. Tevazu: Alçak gönüllü olmak, Tevâzu sahibi
Tefsir yapan kişiye müfessir denir. insana mütevâzı denir.
Tevhid: Tek Allah’a inanmak. Kelime-i Vacip: Sözlükte yapılması gerekli, zorunlu
Tevhid: “La ilahe illallah, Muhammedün olan anlamına gelir. Kur’an ayetleri ile kesin
resulullah.” (Allah’tan başka ilah yoktur, olarak emredilmeyen (delaleti Zanni) bu
Muhammed Allah’ın elçisidir) yüzden farz denilemeyecek fakat sünnetten
daha güçlü delilleri olan dinsel hükümler. Fıtır
Tevil: Yorumlamak ve yordamak. Bir Ayetin sadakası, vitir ve bayram namazları ile kurban
muhtemel yorumlarından birtini tercih etmek. kesmek vaciptir.
Tezhib: Arapça “zeheb (altın)” kelimesinden Vahdaniyet: Allah’ın (c.c.) bir olması
gelen tezhib, altınla süslemek anlamına gelir. demektir. Allah (c.c.) tektir. Eşi, benzeri, ortağı
Bir çeşit kitap süsleme sanatıdır. Tezhib yoktur.
alanının sanatçılarına “müzehhib” denir.
Vahiy: Allahîn Peygamberlerinin kalplerine
Tezkiye: Temizlenme. Nefsi manevi dolaylı, şifreli/ gizli olarak mesajlarını iletmesi
kirlerden arındırma, kusurlardan arıtıp temiz tekniğidir.
duruma getirme.
Vakar: Ağırbaşlılık, heybet, ciddiyet, Onur,
Tövbe: Dönmek. Hatadan ve günahtan haysiyet, izzet ve şeref. (Vakur)
dönmek. Etkin pişmanlık. (Nedamet)
Vasiyet: Tavsiye. Bir kimsenin vefatından
Türbe: Sahabe, büyük âlimler, şehitler, sonrasında kendine ait şeylerle ilgili
veliler, hükümdarlar, vezirler ve tarihte önemli talimatları.
işler başarmış kişilerin mezarları üzerine
yapılan ve üzerleri kubbelerle örtülü bina. Vedûd (el-Vedûd): Çok seven anlamına
gelen Allah’ın ismi/ sıfatı.
U
Vehhâb: Karşılık beklemeden bol bol veren
Ubudiyyet: Kulluk, itaat, boyun eğme, demektir.
ibadet etme.
Vehim: Halüsinasyon. Evham. Gerçekte var
Uluhiyyet: İlahlık, tanrılık, ibadet edilen varlık olmayan, fakat var olduğu sanılan, varmış gibi
ve mabut. tasarlanan düşünce ve zan. Yersiz korku ve
zan, şüphe.
Ü
Ümmet: Bir Peygamberin ardından gelen
topluluk, cemaat, millet, nesil. Vücud: Allah’ın (c.c.) kendiliğinden /
Yaratılmaksızın (ezeli) var olması demektir.
Üsve-i hasene: Güzel bir model/ Rol
model. Ahzab Süresi 21. Ayette, Hz. Y
Muhammed’in bizim için güzel bir rolmodel
olduğu belirtilmektedir.. Yahudilik: Hz. Musa’yı takip eden kutsal
kitabı Tevrat olan “millî” bir tek tanrılı dindir.
V Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde (İsrail, ABD,
Avrupa) 20 milyon civarında Yahudi vardır.
Dinin temel düşüncesi on emirde
özetlenmiştir. Musevi: Yahudi dininin Yahudiliği Yahudi milletinin tarihleri boyunca
peygamberi olarak kabul edilen Hz. Musa’ya oluşturduğu bir kültür olarak değerlendirir.
(a.s.) izafeten Yahudilere Musevi, dinlerine ise Mesih inancını kabul etmezler.
Musevilik denilmiştir.
Tanah (Tanak) ve Talmud: Yahudilikte kutsal Yesevilik: Hoca Ahmet Yesevi’nin görüş ve
kitapların yazılı kısmına Tanah (Tanak), sözlü düşünceleri çerçevesinde oluşmuş tasavvufi
kısmına da Talmud denir. Tanah; Tora (Tevrat), bir akımdır. Hoca Ahmet Yesevi’nin güzel
Neviim (peygamberler) ve Ketuvim (kitaplar) ahlakı ve dinî değerleri konu alan şiirlerine
kitaplarından oluşur. Kippa: Yahudi erkeklerin hikmet adı verilir. Onun şiirleri, "Divan-ı
ibadet esnasında başlarına taktıkları şapka. Hikmet" adlı eserde toplanmıştır.
Şabat/Sebt: Yahudiler haftalık ritüellerini
(Kur’an-ı Kerim’in “sebt”) cumartesi Z
günlerinde sinagoglarda yaptıkları ibadetler.
Yahudilerin sembolleri: Davud yıldızı (Altı Zahid: Dünyadan yüz çevirip, dinin
köşeli yıldız), menora (yedi kollu şamdan), emirlerine titizlikle riayet eden, takva sahibi ve
Süleyman Mabedi ve Ağlama Duvarı. mala, mülke değer vermeyen kişi.
Sinagog/Havra: Yahudilerin ibadet yerleridir.
Zan: Gerçeğini bilmeden ihtimal üzerine
Yakîn: Kesin ve güvenilir olan, aksine ihtimal hüküm verme, bu yolda verilen hüküm, sanı,
olmayan, şüphenin zıddı. İlgili olduğu olaya şüphe, kuruntu.
uygun düşme koşuluyla sabit ve kesin inanç;
iman. Ölüm; hayatın sonu. Zarûrât-ı diniye: İslam dinine göre
insanın dünyada ve ahirette fayda elde etmesi
Yalan: Gerçek dışı söz söylemek, asılsız bilgi için koruması gereken beş gaye denir. Bunlar;
ve haber vermektir. Yalan, doğruluğun zıttıdır. dinin, hayatın (can), aklın, neslin ve malın
korunmasıdır.
Yeni dinî hareketler: Kişisel gelişimi veya
toplumsal dönüşümü amaçlayan ve genel dinî Zâtî Sıfatlar: Sadece Allah’ın (c.c.) zâtına
düşüncenin yapısından kopan hareketler has olan başka varlıklarda bulunmayan
şeklinde tarif edilebilir. Bu akımlar, bazı yaygın sıfatlardır. Vücut, kıdem, beka, vahdaniyet,
din veya mezheplerin bir alt kolu olarak muhalefetün lil havadis, kıyam binefsihi.
meydana gelmekte ve kendilerini yeni bir din
olarak görmektedir. Ancak bunların hiçbiri din Zaviye: Osmanlı Devleti’nin ilk devirlerinde
bilimleri açısından başlı başına bir din olarak genellikle yerleşim merkezleri dışındaki yollar
kabul edilmez. Kendilerini bir din olarak üzerinde, derbentlerde kurulan ve dinî-
sundukları için yeni dinî hareketler olarak tasavvufi inanç ve fikirleri yaymak, bölgenin
isimlendirilmektedir. Bu hareketlerin hedef güvenlik ve asayişini sağlamak, gelip geçenleri
kitlesi gençlerden oluştuğu için “gençlik barındırmak, yedirip içirmek gibi işleri
dinleri” olarak da tanımlanmaktadırlar. üstlenen, Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük
“Milenyum Tarikatları”, “Kıyamet rol oynamış olan dinî ve sosyal kurum.
Tarikatları”, “Reiki, Sahaja Yoga,
Transandantal Meditasyon” gibi dinî
Zekât: Temizlenme, temizleme, arınma..
Çoğalma, bereketlenme, gelişme, büyüme.
hareketlere bağlı olanlar bulunmaktadır.
Zzengin olan Müslümanların dinî bir görev
Yeniden Yapılanmacı Yahudilik: Muhafazakâr
olarak her yıl mallarının ve paralarının yüzde
Yahudilikten ayrılarak oluşan bu grup,
iki buçuğunu ibadet niyetiyle, fakirler başta
olmak üzere Kur’an-ı Kerim’in belirlemiş Abbasiler Dönemi (750-1258),
olduğu yerlere vermeleri. Selçuklular Dönemi (1040-1308),
Osmanlılar Dönemi (1299-1923),
Zikir: Anmak, hatırlamak. Allah (c.c.)Allah’ı
anmak ve hatırlamak. Farkındalık (tezekkür)