You are on page 1of 5

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ

İngilizce Öğretmenliği

Adı: Ayşegül

Soyadı: KÜYÜK

Sınıf: 3. Sınıf

Numara: 202415054

Ödev Adı: Halkbilim Dersi Derleme Ödevi

Öğretmen: Dr. Öğr. Üyesi Özlem ŞAHİN

Yıl/Ay: 2023/11
(K1: Bu derleme Seher Yahşi ile 16.11.2023 tarihinde Düzce’de Ayşegül Küyük
tarafından gerçekleştirilmiştir.)
-Küçükken hangi oyunları oynardınız?
K1: Biz kardeşimle çember çevirirdik. Sokağımızda çok çocuk yoktu mahallemizde. Bir
kardeşimle ben vardım. Çember çevirirdik. Sonra aşağıki mahallelere indiğimizde saklambaç,
çizgi.
-Çember dediğiniz belde çevrilen oyun mu?
K1: Yok. Çember dediğimiz şey böyle demir halkadan yapılıyor, bir de onu tutmak için bir
demir çubuğu var, ona geçirilmiş. Onu ne kadar yürütebilirsen.
-Bildim. Evet.
K1: Onu çok oynardık.
-Tek başına yapabiliyorsun onu.
K1: Evet. Kardeşimle yarış yapardık. Hep o beni geçerdi.
-Sokakta oynuyordunuz değil mi?
K1: Sokakta oynuyorduk. Bir de, aşağıki mahalleye indiğimizde arkadaşlarımızla saklambaç,
körebe, çizgi oyunu, ip atlama.
-Çizgi oyunu nasıl bir oyun?
K1: 5 tane çizgi çiziyorsun, 5 tane boşluğu var. Düz bir taş alıyorsun. Onunla böyle ayağını
ittire ittire. Mesela 5 tane çizgiyi böyle çizdin. Şimdi bir taşın var. Bir bir atlatıyorsun, sonra
iki iki atlatıyorsun, öyle. Onun bir de gözün kapalı olarak çizgilere basmadan geçme kısmı
olurdu. Şimdi zaman bayağı geçtiği için çok hatırlayamıyorum ama bayağı eğlenceli
oluyordu yani. Birkaç kişi ile oynardık. İp atlardık. Sonra taş oyunu olurdu böyle 15 taş, 20
taş derler. Böyle bol bol dayak atardık birbirimize kim alırsa taşları böyle. İyi oluyordu. 4 kişi
isek kişi başına 15 taş olduğunu düşün 60 tane taş. Kim çok alırsa kazanıyordu, kimin eksikse
ona dayak atıyorduk.
-Sokaktan bulduğunuz taşları topluyordunuz ve kim eksik toplamışsa o ceza alıyordu yani?
K1: Evet. Küçük taşlarla. 5 taşın büyütülmüş hali. 5 taşı da oynardık. Onda da sonunda dayak
vardı.
-Bu oyunları sokakta oynadığınız zamanlar kaç yaşlarındaydınız?
K1: 8 ve 12 yaş arasında falan. Okullarımızda da beden eğitimi dersine çıktığımızda tavşan
kaç tazı tut, mendil kapmaca, bunları bize öğretmenimiz oynatırdı.
-Tavşan kaç tazı tut nasıl bir oyun?
K1: Yani şimdi, gene mendil olurdu böyle. Birisinin arkasına koyarsın, koyan kişi kaçardı ,
tavşan oluyor. Biz de söylerdik yani arkasına mendil konulana. Öbür o arkasına koyduğu da
onu kovalardı. Onu yakalamalı ki o ebelikten çıksın. Bizim sınıf öğretmenimiz çok iyi bir
öğretmendi. Kulakları çınlasın. Çok severim. Çok güzel oynatırdı bizi beden eğitimi
derslerinde. Sportif faaliyetlerde de oynatırdı. Mesela bizim okul duvarımız biraz şeydi. Spor
olarak bizi o duvardan atlatır, geri getirttirirdi. Yarış yaptırttırırdı.
-Duvar atlama yarışı mı? Hızlı gidip gelen mi kazanıyordu?
K1: Evet. Duvarı atlıyorsu geri geliyorsun.
-Duvar boyunuz kadar mıydı?
K1: Evet, ordan çıkıyorsun, tırmanıyorsun, bir daha geri geliyorsun. Hangi grup birinci
olursa, kim hızlı yaparsa. Sınıf iki gruba ayrılıyordu, öyle oynardık. Eğlenceliydi yani.
-Hızlı giden geliyor, arkadaşının eline vuruyor ve sonra arkadaşı mı devam ediyor?
K1: Evet, o şekilde oynuyorduk. Öğretmenimiz çok eğlendirirdi bizi okulda. Futbol,
voleybol, basketbol da oynanırdı. Özellikle okullarımızın maçlarına gelmeyi, izlemeyi çok
severdik. Takımları vardı okullarımızın. Ortaokul döneminde falan. Çok eğlenceliydi.
Tezahürat falan yapıyorsun.Gençlik var. Genelde hep bizim ilçemiz birinci olurdu çok mutlu
olurdum.

(K2: Bu derleme Selda Yalçın ile 18.11.2023 tarihinde Düzce’de Ayşegül Küyük
tarafından gerçekleştirilmiştir.)
-Küçükken hangi oyunları oynardın?
K2: Küçükken kalabalık bir arkadaş grubumuz vardı. 10-12 yaş arası bir yaştaydım. Bi 15
kişi falan saklambaç oynuyorduk. Klasik şekilde her yerde nasılsa öyle oynardık.
Mahallemizde oynardık, sokağımızda.
-Başka ne oynardınız?
K2: Başka bazen bilgisayarı olan bir arkadaşımın evine gidip ateş ve su ‘’date’’i yapardık.
Yananın yerine bir başkası geçerdi falan. O oynamaya devam ederdi.
-Nasıl bir oyun, tarif edebilir misin?
K2: 2 kişilik bir oyundu. Arkadaşımla klavyeden tuşlara basıyorduk, yön tuşlarına. Birimiz
ateş oluyordu, diğerimiz de su işte. Engelleri aşarak oyunu tamamlamaya çalışıyorduk.
Atıyorum su olan kişi ateş olan yere değerse o yanıyor, aynı şekilde ateş de suya değerse
eleniyordu, kaybediyordu.
-Başka hangi çocuk oyunu oynardınız?
K2: Mahallede su savaşı yapardık. Arkadaşım kovayla başımızdan aşağı su döküyordu. O
gün mahallede olan çocuklar 10 küsür kişi toplanıyorduk, evimizin önünde oynuyorduk. Su
balonları satılırdı bakkallarda, onlardan alıp içini suyla dolduruyorduk. Sonra birbirimize
fırlatıyorduk. Tabii su bizi kesmediği için bir yerden sonra etrafta bulduğumuz bidonlara ev
önündeki çeşmelerden su doldurur, birbirimizin başından aşağı dökerdik. Çok ıslanırdık, her
yer su olurdu tüm sokak.
-Epey ıslanmışsınız.
K2: Evet. Bir de yakalamaca, elim sende, ebelemece tarzı bir oyun oynardık. Yine sokakta bu
bahsettiğim mahalle çocuklarıyla 10 küsür kişi oynardık. Bir kişi ebe olurdu. Diğer herkes o
kişiden kaçardı. Eğer ebe birini yakalarsa ya da dokunursa elim sende diye bağırıyordu. İşte
ondan sonra da o kişi ebe oluyordu. Bu sefer herkes ondan kaçmaya başlıyordu. Böyle bir
oyundu.
-Herkes oynamıştır heralde bu oyunu. Çocuğun koşuşturması eğlenceli oluyordur.
K2: Aynen. Bir de şarkılı yerden yüksek tarzı bir şey oynuyorduk. Biri ortada oluyordu.
Sokakta işte kaldırım üstleri olur, taburelerin üstü, ağaç tepeleri gibi yerlere çıkıyordu kalan
herkes. Ortada olan kişi işte bir harf söylüyordu. Diğerleri de o harfle başlayan şarkı
söyleyerek karşıya başka bir yerden yüksek bir yere geçmeye çalışıyordu. Ortadaki kişi eğer
diğerleri şarkıyı söyleyemezse, yanlış söylerse veya söylemeden geçmeye çalışırsa yakalayıp
bu sefer kendisi hemen yüksek bir yere geçmek için koşardı. Bu arada bisiklet de sürerdik
ama herkesin bisikleti yoktu tabii. En yakın arkadaşlarım bize çok yakın otururlardı, üç
kişilerdi, ikisi kardeş diğer biri de kuzenleriydi. Onlarda iki tane bisiklet vardı, benim de
bisikletim vardı. Onlarla mahalle dışına çıkmadan mahalle içerisinde bisikletlerimizi
sürüyorduk. O kalan bir kişi de birimizin arkasına biniyordu genelde veya dönüşümlü
kullanıyorduk.
-Başka sokakta nasıl vakit geçirirdiniz?
K2: Bir oyun daha vardı. Bakkaldan almıştık böyle ayağına bağlıyorsun, ipli bir şey, ucunda
da top var plastik. Onu bir ayak bileğine bağlıyordun, çeviriyordun, diğer ayağınla da o ipin
ve topun üstünden atlıyorsun. Sokakta evlerin arasında mahalledeki 4-5 kişiyle oynadığımızı
hatırlıyorum. Ayağı ipe takılan veya ipe basan yanıyordu. Sıra diğerine geçiyordu.
-Başka anlatabileceğin bir oyun var mı?
K2: Bir arkadaşımızın evinin bahçesinde basket potası vardı. Elimizde de bir basketbol topu
vardı. 5-6 kişi bir araya gelip sahanın yarısı kadar bir alanda duruyorduk sırayla. Sonra
birimiz atınca, sırası gelen o atılan top yere 2 kere sektirilmeden topu yakalayıp sonra hemen
potaya atmaya çalışıyordu. Bu şekilde hem koşturmalı hem de potaya basket atmaya
çalışmalı bir oyundu. Tabii atıyorum mesela biri iki kereden fazla sektirdi ya diğeri de
yakalayamadı o zaman o yapamayan kişi oyundan çıkıyordu. Böyle git gide yananlarla
birlikte oynayan kişi sayısı azalıyordu. En sona kalan kişi de kazanıyordu hatırladığım.
Basketbolun yanında kız erkek en az 5’e 5 futbol da oynuyorduk. Klasik birbirimizin
kalelerine gol atmaya çalışıyorduk. Kalelerimiz de iki taş buluyorduk sokakta. Onları
koyuyorduk. İkisinin arası kale oluyordu. Böyle oyunlar oynardım küçükken.

(K3: Bu derleme Ümmü Gülsüm Göçer ile 19.11.2023 tarihinde Düzce’de Ayşegül
Küyük tarafından gerçekleştirilmiştir.)
-Küçükken hangi oyunları, nasıl, kaç kişiyle, neler ile oynardınız?
K3: Küçükken Düzce çok büyük bir şehir olmadığından sokakta evin önünde
oynayabiliyordum. O zamanlar kuzenim vardı, bir de komşularda yaşıt sayılabilecek birkaç
çocuk vardı. Onlarla toplanıp özellikle yazları bir de hava geç kararırdı tabii, geç saate kadar
sokakta oyunlar oynardık. Annelerimiz çağırırdı anca öyle girerdik eve.
-Ne güzel. Bol bol çocukluğunuzu yaşamışsınız. Oynadığınız oyunlar hangileriydi?
K3: Küçükken benim bir bebeğim vardı. Hatta böyle güzel, mis kokulu bir bebekti. Kırmızıya
yakın kahverengi-kızıl saçları vardı. Onu örerdim, kıyafet bile örüyordum bebeğime.
Kuzenimle birbirimizin evine gittiğimizde bebeklerimizi de alır gelirdik. Gerçekten
bebeğimmiş gibi kucağıma alırdım. Ayağımda sallardım. Hatta bir kaseye su koyardım, çay
kaşığı alırdım. Bebeğe mama verir gibi yapıp o suyu içirmeye çalışırdım dökülen suları da
bezle kurulardım. Bundan başka sokakta biz çok ip atlardık. 5 kişi olurduk aşağı yukarı. 2 kişi
ip tutardı genelde halat olurdu bu ip. Sonra bu iki kişi ipi çevirdikçe ortadaki kişi de atlardı.
Yandıkça da klasik işte diğeri geçerdi o atlardı. Hatta bazen çoklu atlıyorduk. 3 kişiysek
üçümüz de ortaya geçip atlamaya çalışıyorduk. Zor oluyordu tabii ama eğlencesi artıyordu.
-Başka oynadığınız oyunlar var mı? Bu bahsettiğiniz oyunları oynadığınızda kaç
yaşlarınızdaydınız?
K3: Kumla, çamurla oynardık. Çamurdan pasta yapardık, yemekler yapardık. Yiyormuş gibi
yapardık kızlarla. İşte suyla toprağı karıştırıyorduk kıvam vermek için. Sonra herhangi bir
kap buluyorduk ona koyuyorduk, yerden ağaç dalı falan bulunca onunla karıştırıyorduk
kıvam vermek için. Bir de topla vurmaca oyunu oynuyorduk. Bunu oynarken başka çocuklar
da oluyordu. 8-9 kişi, bir top oluyordu. Topu ebe olan kişi herhangi birine atıp isabet
ettirmeye çalışıyordu, herkes o toptan kaçmaya çalışıyordu. Vurulan kişi bu sefer topu alıp
diğer çocukları vurmaya çalışıyordu. Çok eğlenceliydi. Bir keresinde yüzüme topu yemiştim.
Burnum sızlamıştı hiç unutmuyorum. Bir de saklambaç çok oynardık. Bu da çok klasik bir
oyundur. Bu 8-9 kişilik mahalle çocuklarıyla saklambaç oynardık. Biri gözlerini kapatır,
duvarın birine yaslanır, eliyle gözlerini kapatır, 50’ye kadar falan sayardı. O sırada herkes
saklanmaya çalışırdı. Bazen bu ebe aramaya çıkarken saklandığım yeri bile değiştirdiğim
oluyordu. İşte o görmeden daha doğrusu benden önce gidip sobelemeden önce o sayım
yaptığı duvara gidip elimi değip sobe diye bağırırsam ben sobelenmiyordum öyle
oynanıyordu. Muhtemelen diğer her yerde de böyle oynanıyordur zaten tabii.
-Aklınıza gelen oynadığınız başka oyun var mı?
K3: Sek sek oynardık. Bi tane bahçenin fayansları vardı. orda belirlediğimiz karelerin içi sek
sek alanı oluyordu. Bi de taş alırdık. Önce 1. kareye atmaya çalışırdık, taş tam içinde kalmalı.
Sonra onun üstünden tek ayağınla atlayarak seke seke gidiyorsun tüm karelere basıp sonra
dönüp aynı şekilde geri geliyorsun. Geri gelirken o taşı alıyorsun. Bunu çok sık oynardık.

Küçükken oynanılan oyunlar üzerine Seher Yahşi (K1), Selda Yalçın (K2) ve Ümmü
Gülsüm Göçer (K3) ile yaptığım röportajları aynen aktardım. Seher Yahşi aralarında yaşı en
büyük olan konuşmacıydı. Saydığı oyunların arasında çember çevirme, saklambaç, körebe,
çizgi oyunu, ip atlama, taş oyunu, tavşan kaç tazı tut ve duvar atlamaca oyunları vardı.
Röportaj yaptığım ikinci kişi olan Selda Yalçın ise saklambaç, bilgisayarda ‘’Ateş ve Su’’
adlı oyun, su savaşı, yakalamaca, yerden yüksek, ayak bileğine bağlı ip üzerinden atlama,
basket potasına sırayla top atma gibi oyunlar sıraladı. Son kişi olan Ümmü Gülsüm Göçer de
bebeğiyle oynadığını, sokakta kum ve toprakla oynadığını, top ile birbirini vurmaca, seksek
gibi oyunlar oynadığından bahsetti. Bu 3 kişiyle yapılan röportajlardan elde edilen sonuca
göre yaptığım çıkarım Düzce’de çocukların bir hayli sokak oyunu oynayabilmiş olduğu,
muhtemelen büyükşehirde yaşayan bir çocuktan çok daha fazla fırsatları olduğu yönündedir.
Yaşı diğerlerine nazaran daha genç olan K2 diğerlerinden farklı olarak teknolojik bir cihaz
olan bilgisayardan bahsetti. Bilgisayar oyunu hayatına yeni yeni dahil olan bir çocuk yine de
sokak oyunları oynayabilmiştir. Yaşı daha büyük kişilerde ise teknolojik hiçbir cihaz
gözlenmemiştir.

KAYNAKÇA:
K1: Yahşi, Seher (2023), Yaşı: 48 , Düzce, Temizlik işçisi, Lise mezunu ile Ayşegül
Küyük’ün 16.11.2023’teki görüşmesi. (Düzceli, 48 yıldır Düzce’de yaşamakta.)

K2: Yalçın, Selda (2023), Yaşı: 21, Düzce, Üniversite öğrencisi, Uluslararası ilişkiler 2. sınıf
öğrencisi ile Ayşegül Küyük’ün 18.11.2023’teki görüşmesi. (Düzceli, 21 yıldır Düzce’de
yaşamakta.)

K3: Göçer, Ümmü Gülsüm (2023). Yaşı: 31, İstanbul, Üniversite mezunu, Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi Öğretmeni ile Ayşegül Küyük’ün 19.11.2023’teki görüşmesi. (Düzceli, 18 yıl
Düzce’de yaşamıştır. 13 yıldır İstanbul’da yaşamakta.)

You might also like