Professional Documents
Culture Documents
Orta oyunu nasıl çıktı? Karagözle ilişkisi? Orta oyunu perde arkasında deriden
görüntülerle oynanan Karagöze karşılık, canlı oyuncularla oynanırdı. Karagöz’den
çok ayrı olmasına rağmen, havası, kişileri, oyun dağarcığı, güldürme yöntemleri,
kuruluşu bakımından bu iki oyun arasında öylesine bir yakınlık vardır ki, ikisi
aynı zamanda çıkamayacağına göre, birinin ötekinden çıktığına inanmak
zorunda kalırız. Ortaoyunu-Karagöz Benzeşmeleri: Ortaoyunun Karagöze
benzeyişine eski kaynaklardan kanıtlar buluyoruz. Eski şenlikleri anlatan
surnamelerdeki minyaturlerde tıpkı Karagöz ve kukla oyunundaki, görüntüler
gibi giyinmiş soytarılar, taklitçiler bu ikisi arasındaki bağlantıya tanıklık
etmektedir. Bu minyatürlerin yanı sıra metinlerde de bu benzerlik
doğrulanmaktadır. Evliya Çelebi yeterince açıklamada bulunmamış olmasına
rağmen Bahçe taklidi, Bahçevan Gürcü taklidi, Çingene taklidi gibisinden
taklitlerin ortaoyunu dağarcığının başlangıcı olabiliceğini kabul edebiliriz.
Nitekim daha sonra bahçe oyunu,Hem karagöz, hem ortaoyunu fasıl darcığında
yerini almıştır. Ancak, hangisinin önce geldiğine karar vermek güçtür. Karagöz,
kukla seyirlik oyunları, meddah gibi tek anlatıcılı sözlü seyirleri oyunların
yanında, canlı oyuncularla oynanan en bellibaşlı geleneksel tiyatro olan
ortaoyunu üzerine çok araştırma yapılmış olsa da, gene de bu tiyatro türü
üzerine karanlık kalmış, çözülememiş pek çok nokta buluruz.
Ortaoyunu Bölümleri
Karakterler ve Kurgu: Oyunun iki önemli kişisi vardır. Pişekar ve Kavuklu.
Oyun tümüyle bu iki kişinin ekseninde gelişir. Bütün oyunun çatısı, gerilimli bu
iki kişinin karşıtlığında, aralarında ki çatışmada gelişir.
Bölümler: Eski Ortaoyunlarının başındaki curcuna bölümünü atlarsak, bir
ortaoyununda dört bölüm vardır. ÖNDEYİŞ, SÖYLEŞME (ARZBAR-TEKERLEME),
FASIL (OYUN), BİTİRİŞ.
1- ÖNDEYİŞ: Zurna pişekar havası çalar, Pişekar meydana gelir, iki eliyle
dört bir yanı selamladıktan sonra zurnacıyla konuşur.
Buradan sonra zurna genel olarak Kavuklu havası çalar ve Kavuklu ile Kavuklu-
arkası gelir. Kimi kez daha önce zenne takımı veya çelebi gibi başka kişilerin
gelip Pişekar ile iş konuştukları da olur. Oyuna kavuklu geldiği zaman Kavuklu
ile Kavuklu arkası (cüce veya kambur) arasında kısa bir söyleşme olur.
Çoğu kez Kavuklu ile Kavuklu-arkası, Pişekar’ı birden görünce korkarlar,
korkularından yere, birbirlerinin üstüne düşerler. Bundan sonra oyunun ikinci
bölümü olan Pişekar ile Kavuklu arasındaki söyleşme gelir.
NOT: Belki burda bir video kurgulanabilir burdaki tüm yazanları
gösterdiğimiz/oynadığımız. Arkaya da burdaki anlatıyı seslendiririz veya
video akarken canlı bir şekilde okuruz, anlatırız.
2- SÖYLEŞME: Bu bölüm Karagözdeki muhavere gibi oyunun en ustalık
isteyen bölümüdür. Kavuklu ile Pişekar arasında bir çene yarışıdır.
Söyleşme bölümü iki kesimde gerçekleşir: Önce, Karagöz muhaveresine
benzeyen, söyleşenlerin birbiriyle tanıdık çıkması, birbirlerinin sözlerini
ters anlaması gibi güldürücü bir söyleşme, ki buna arzbar devri; sonra da
tekerleme denilen, Karagöz muhavelerinde de kimi kez rastlanılan, fakat
ortaoyununa özgü bir söyleşme. Tekerlemelerde Kavuklu, Pişekar’a
başından geçmiş gibi, olmayacak bir olayı anlatır. Pişekar da bunu
gerçekmiş gibi dinler, sonunda da bunun düş olduğu anlaşılır.
3- FASIL: Tekerleme sona erip, bunun bir düş olduğu anlaşıldıktan sonra
Fasıl denilen asıl oyuna geçilir. Çoğu kez, Kavuklu iş aramaktadır,
tekerleme sonunda Pişekar bu işi ona bulur. Kavuklu Hamam oyununda
aktar olur, Pazarcılar’da sergi açar, Fotoğrafçıda fotoğrafçı, Büyücü
hocada büyücünün çömezi, Gözlemecide gözlemeci çırağı, Kağıthane
sefasında kahve işletir. Dükkan dekorunda değişen olaylar dizisine
paralel olarak ikinci bir olaylar dizisi de zennelerin Pişekar aracılığıyla
kiraladıkları evde (yeni dünyada) gelişir. Böylece çeşitli taklitler kimi kez
zennelerle işi oldukları için, kimi kez dükkana müşteri olarak gelirleri fasıl
bunlarla gelişir.
4- BİTİŞ: Fasıl’dan sonra çok kısa bir bitiş bölümü gelir. Pişekar nasıl oyunu
seyircilerle tanıtıp sunmuşsa, oyunu bitirmek de gene Pişekar’a düşer.
Seyircilerden özür diler, gelecek oyunun adını ve yerini duyurur.
Yeni dünya ve Dükkan: Yeni Dünya ve Dükkan birbirine benzeyen iki, üç,
dört katlı bir paravandır. Aralarında boy bakımından fark olduğu gibi, görevleri
de değişiktir. Bunlar ortaoyunu dağarcığının hemen bütün fasıllarında rastlanan
ikili olaylar dizisinin gereçleridir. Hemen her fasılda Kavuklu’nun bir iş araması
ve iş sahibi olmasıyla işyerinde çalışması için Dükkan, zennelerin mahallede bir
ev aramaları için Yeni Dünya gerektir. Dükkan, Gözlemeci oyununda gözlemeci
dükkanı, Telgrafçı oyununda telgraf çekilen yer, fotoğrafçıda fotoğrafçı
dükkanı, Eskici Abdi veya Kunduracı oyununda ayakkabıcı dükkanı, Kağıthane
sefasında kahve ocağı yerine geçer. Yeni Dünya’ya gelince, bu da çoğu kez ev
olarak kullanılır. Kimi kez başka yerleri gösterdiği de olur. Örneğin Hamam
oyununda hamamı, Ferhad ile Şirin’de Şirin’in köşkü, Kimi kez iki yeni dünya
olabilir: Tahir ile Zühre oyununda bir Yeni Dünya, Kara Vezir’in konağının harem
dairesini, öteki Yeni dünya ise Zühre’nin kapatıldığı taş odayı canlandırır. Oyun
yeri yuvarlak ve çepeçevre seyirci ile kuşatılmış bir alan olduğu için, Yeni Dünya
açık bir kafestir; böylece, seyirciler hangi yönden bakarlarsa baksınlar, görüşleri
kapatılmamıştır. Kimi oyunlarda da bez veya kağıtla kaplanır.
ŞAKŞAK: Ortaoyununda önemli araçlardan birisi de Pişekar’ın elinde tuttuğu iki
dilimli, birbirine çarpıp ses çıkaran şakşak’tır.
Tiyatro eserleri de Açık ve Kapalı olarak iki ana bölüme Ayrılır. Göstermeci
tiyatroya yakın bir üslup da ‘’açık biçimdir’’.
Açık eser, seyirci ile oyuncu arasındaki alış-veriş temeli üzerine kurulmuş
eserdir. Sözleri ve oyun kişileri, seyircilerin kimliklerine, ilgilerine ve
oyuncuların isteklerine göre ayarlanan, parçaları yer değiştirebilen, uzatıp
kısaltılabilen, tuluata dayanan, esnek, değişken eserdir.
Kapalı eser ise, belli bir biçim içinde kapalı duran, yan, yazarın elinden çıktığı
gibi oynanmak zorunluluğu bulunan, tuluata yer vermeyen, seyircinin ve
oyuncunun isteğine göre değiştirilemeyen, kalıplaşmış eserlerdir.
Ortaoyunu tamamen açık biçimdir yani halk masallarından, romanlardan,
efsanelerden konuları ödünç alarak kendi özellikleriyle dallanıp budaklarlar.
Halk efsanelerinden Ferhad ile Şirin, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun
romanlardan Hüseyin Fellah, Hasan Mellah gibi ayrıca tiyatro oyunlarından da
yararlanırlar. Oyunlardaki çeşitli konu ve durum bu kaynakları “gerçek ve
“yapıntı” olmak üzere ikiye ayırır. Gerçek olanlar dönem olayları, görenek,
gelenek, törenlerini ya da günlük yaşayışını yansıtır. Bu oyunlarda
İmparatorluğun içinde yaşayan çeşitli insanların, toplumsal ayrımların, dil ve
anlayış karşıtlıklarını sergiler. (Rumuz Goncagül) Bahsettiğim efsanelerden,
romanlardan uyarlandığı zaman yine toplumsal gerçeğin çerçevesinde ele
alınmaktadır.
Kişiler ve Kişileştirme
TİP: Kukla, Karagöz ve ortaoyunu kişilerinin en büyük özellikleri TİP
olmalarıdır. Onlardan belli durumlar karşısında belli davranışlar bekleriz, kendi
istemlerini kullanma güçleri yoktur. Kişilikleri yoktur. Geçmişleri ve bir
gelecekleri yoktur. Bu yüzden olaylar onlara bir şey katmaz. Yaşantıları onlar
üzerinde bir iz bırakmadığı gibi, davranışlarında da bir değişiklik olmaz. Belirme,
büyüme, yaşlanmanın üzerlerinde bir etkisi yoktur. Belirli kusurlar ve özellikler
tek bir kişide toplanıp büyütülmüştür. Dış ve fizik görünüşleri önemlidir, işin
özünü tamamlar.
-Kavuk Geleneği-
Nesilden nesile devredilen bir gelenektir. Aynı zamanda güldürü geleneğini ve
geleneksel Türk tiyatrosunu temsil eden bir sembol niteliğindedir. Günümüze
dek ulaşan bu geleneğin adı İsmail Dümbüllü ile anılıyor. Fakat asıl ortaya
çıkmasını sağlayan aynı zamanda da kavuğun ilk sahibi olan Kel Hasan
Efendi’ydi. Geleneksel Türk tiyatrosunun ilk yıllarına bakacak olursak tek bir
anlatıcı ile ortaya çıktığını görürüz. Antik Yunan’da anlatıcı olarak adlandırılan
karakterler Türk tiyatrosunda ise kendilerine Meddah ismini vermişlerdir.
Geleneksel Türk tiyatrosu önce Meddah geleneği ile şekillenmiştir.
Fes daha çok tuluat sanatını temsil ederken kavuk ise orta oyunu ve
güldürünün sembolü olarak bilinir.
Türk tiyatrosunda kavuğun ilk sahibi 1874 doğumlu Kel Hasan Efendi’dir. Asıl
mesleği yoğurtçu olan Kel Hasan hevesli olduğu tiyatroya başlar. Dönemin
tanınan güldürü ustalarından olan Abdürrezzak Efendi’yi örnek alarak ilerleyen
Kel Hasan sahneye ilk kez Küçük İsmail’in kumpanyasında çıktı. Orada
Külhanbeyi (Osmanlı döneminde İstanbul'daki sokak serserilerine verilen ad)
rolünü üstlendi. Topluluktan ayrıldıktan sonra kendi kumpanyasını kurdu.
Sahneye burnunu kırmızıya, kaşlarını siyaha boyayarak çıkardı. Orta
oyunundaki Kavuklu’ya benzer bir tipi canlandırmasıyla yaşadığı dönemin
dikkat çeken güldürü ustalarından biriydi.
İSMAİL DÜMBÜLLÜ_
MÜNİR ÖZKUL_
FERHAN ŞENSOY_
Oyun yazarı, tiyatro ve sinema oyuncusu olmasının yanı sıra aynı zamanda
tiyatro yönetmenidir. 1975’te Montreal’de Ce Fou De Gogol oyunuyla en iyi
yabancı yazar ödülünü almaya hak kazandı. Yurt dışında birçok oyunda
yönetmenlik yapıp bazı oyunlarda ise rol aldı. Ardından Ali Poyrazoğlu
Tiyatrosu’nda, Anyamanya Kumpanyası’nda ve Ayfer Feray Tiyatroları’nda
görev aldı. 1980’de Ortaoyuncular adı altında kendi topluluğunu kurdu. Şahları
da Vururlar, Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı gibi şuanda da bilinen
oyunlarını sergiledi. 1987 yılından itibaren oynadığı Ferhangi Şeyler ile
seyircinin büyük beğenisini ve ilgisini kazandı. Gündelik durumların ve olayların
“Ferhanca” bir mizah çerçevesinden anlatıldığı bu tek kişilik oyunu stand-up
türü için de ilham kaynağı oldu. 1989 yılında oyunu seyretmeye gelen Münir
Özkul’un takdirini de kazanmıştır. Münir Özkul Ferhan Şensoy ile aynı sahneyi
paylaştıktan sonra yaşadıkları farklı deneyimin ardından kavuğu ona vermek
istemiştir.Orta oyunu denilince akla ilk gelen isim Ferhan Şensoy’dur. Aslında
Ferhan Şensoy ile birlikte çalışmış oyunculara orta oyunu oyuncuları desek
yanlış söylemeyiz çünkü kendi toplulukları içerisinde bir çok oyun koymuşlardır.
Ferhan Şensoy'un yazıp yönettiği, söz oyunlarına dayalı bir fars güldürüsü
(izleyiciyi son derece abartılı, absürt ve olasılık dışı durumlar aracılığıyla
eğlendirmeyi amaçlayan bir komedi) olan "Şahları da Vururlar", topluluğun ilk
oyunudur.
RASİM ÖZTEKİN_
1973 İstanbul doğumlu Şevket Çoruh kavuğun son temsilcisi. Liseden mezun
olduktan sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitim aldı. Broadway
tarihinin en uzun tek kişilik gösterisi olan Mağara Adamı (Cavemen) en çok
dikkat çeken performansı oldu. evket Çoruh 2017 yılında Kadıköy’de büyük
emeklerle ve bütçelerle Baba Sahne’yi kurdu. Baba Sahne’nin açılışında Müjdat
Gezen Dümbüllü’nün fesini Şevket Çoruh’a devretti. Böylelikle hem fes hem de
kavuk Şevket Çoruh’a geçmiştir.
KAYNAKÇA:
METİN AND TÜRK TİYATRO TARİHİ
CEVDET KUDRET ORTAOYUNU