Professional Documents
Culture Documents
........................................................................................................................................................... 4
.............................................................................................................................................. 9
.................................................................................................. 11
...................... 15
.......................................................................................... 17
............................................................................................................... 18
......................................................................................................................... 24
....................................................................................................................... 27
.............................................................................................................. 28
............................................................... 31
............................... 32
...................................................................................................... 33
...................................................................................... 33
............................................................................................................................. 34
........................................................................................................................ 37
....................................................................... 39
................................................................................................................ 41
.................................................................. 45
..................................................................................................... 48
.......................................................................................................... 53
.................................................................................................................................... 60
........................................................................................................................................................... 65
...................................................................................................................................................... 65
..................................................................................................................................................... 67
..................................................................................................................................................... 69
..................................................................................................................................................... 70
3
(s.a.a): sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem (Allah ona ve ailesine salat ve selam etsin)
(s.a): kadınlar için selamullahi aleyha (Allah’ın selamı onun üzerine olsun)
(l.a): çoğul kişiler için lanetullahi aleyhim (Allah onlara lanet etsin),
tekil kişiler için lanetullahi aleyh (Allah ona lanet etsin)
4
Yeni ilim bazı kimseler tarafından inkar edildi ve onlar diyorlar ki, “Siz batıl
yoldasınız, Ahmed Muradın Mikail meleği olmasına ve Habil (a.s) veya Harun
(a.s) veya Selman Farsi (a.s) olarak enkarne etmesine, Abdullah Haşimin geçmişte
Yusuf (a.s) veya İdris (a.s) veya veya veya… olarak enkarne etmesine deliliniz
nedir?” ve onlar buna somut delil istiyorlardı.
Böyle yorumlar yapanlara birkaç soru sormak isteriz:
Ey şüphe ehli! İmam Ali (a.s) ilk Adem ve ilk Nuh olduğunu buyurduğu
zaman sizi onun (a.s) bu söylediğine inandıran ne oldu?
Sizin görüşünüze istinaden sormak isterim ki, İmam Alinin (a.s) aşağıda
buyurduğu sözlerin doğru olduğuna dair deliliniz nedir:
Benim dağları yükselten ve yerleri yayan.
Benim çeşmeleri akıtan.
Benim bitkileri yeşerten.
Benim ağaçları diken ve meyve verdiren.
Benim mahlûkatın kuvvetini verip takdir eden.
Benim yağmuru yağdıran, yıldırımı düşüren ve sesini işittiren.
Benim şimşeğe ışık verip çaktıran.
Benim Güneş’e ışık veren.
Benim Ay’ı doğurtan.
Benim yıldızları icat eden.
Benim denizlerde gemileri yaratıp seyrettiren.
Benim kıyameti koparacak olan.
Eğer ölürsem ölmemişimdir, eğer öldürülürsem öldürülmemişimdir.
5
Benim Ezille âleminde Allah’ın gaim ettiği ve mahlûktan itaat etme sözü
aldığı kişi.
Benim Mestur Kitap, Beyt-ul Mamur, Hers ve Nesil.
Benim Allah’ın itaatini ruhu olan ve nefes çeken her kalbe farz kıldığı.
Benim evvel ve ahirdekileri neşredecek olan.
Benim nagura üfleyen ve bugün kâfirlere kolay olmayan zor bir gündür.
Benim ismi azam ve o isim şudur: ك, ه,ى, ع,ص
Benim istediği şekle giren.
Benim birinci ahiret.
Benim başlatan ve benim geriye döndüren.
Benim nübüvvet kandillerinden bir kandil.
Benim zeytune dallarından bir dal.
– Beyan Hutbesinden alıntı
Ayrıca İmam Alinin (a.s) Turda Musa (a.s) ile konuştuğunu söylediği sözünün
doğruluğuna deliliniz nedir? Oysa Kurani Kerim buyuruyor ki, Musaya konuşan
Allah (s.v.t) idi.
Bizler ve sizler İmam Alinin (a.s) buyurduğu her sözüne iman etmişiz, hatta o
(a.s) buyurduğu o sözler için bizlere bir kanıt sunmadıysa bile. Böylece bizlerin,
onun (a.s) sözlerine iman etmemizin sebebi, onun a.s İmametinin bizler ve sizler
için kanıtlanmış olmasıdır, o yüzden de bizler onun a.s buyurduğu herşeye iman
ediyoruz, hatta anlamasak da bile. Bu, Muhammed ve Al-i Muhammedin (a.s)
yoludur ve bu yol, Hücceti tanıdıktan sonra ona teslim olmaktır.
Eğer sizler Allahın nebisi İmranın a.s zamanında yaşamış olsaydınız, onun
insanlara erkek çocuğunun olacağını vaadettiği, fakat kız çocuğu olduğu zaman,
onu inkar mı ederdiniz? Yoksa Allahın ve Elçisinin bir bildiği var ve ben bunun
hikmetini henüz anlamıyorum deyip imanınızda sabit mi kalacaktınız?
Eğer sizler Allahın nebisi Musanın (a.s) zamanında yaşasaydınız, Musa (a.s) 30
güne döneceğini vaadetmiş olduğu fakat 40 gün sonra döndüğü zaman, ondan
yüz çevirip buzağıya mı tapacaktınız? Yoksa tüm şüphe ve karışıklıkları
kendinizden uzaklaştırıp, onun (a.s) nebiliğine ve Hüccet oluşuna iman etmeğe
devam mı edecektiniz?
Eğer Allah Resulu Muhammedin (s.a.a) zamanında yaşamış olsaydınız, onun
(s.a.a) bir gecede Mescidi-Haramdan Mescidi-Aksaya götürülüp, oradan da
6
Allahın bizim üzerimize farz kıldığı görevimiz İmamı (a.s) bulmak, onu
tanımak ve ona teslim olmak, ayrıca onun ilmini sorgulamamaktır.
Ebu Cafer (a.s) şöyle buyurdu:
“Ey Cabir, bizim sözlerimiz zordur, zorun zorudur, değişmez, keskin, sert
ve temizdir. Vallahi onu mürsel nebi, mukarrep melek ve kalbi imtihan
edilmiş mümin hariç hiçkimse kaldıramaz. Öyleyse ey Cabir, eğer bizim
emrimizden sana birşey ulaşırsa ve kalbin ona meylederse, o zaman
Allaha şükret. Eğer (kalbin) onu reddederse, o zaman onu biz Ehlibeyte
geri döndür. Ve nasıl geldi, nasıl oldu, nasıl mümkün olabilir söyleme!
Zira vallahi bu, Allaha şirk koşmaktır!”
– Biharul-Envar c.2 s.208
Ebu Cafer (a.s) buyurdu:
“Ey Salim, gerçekten de İmam hidayet eden ve hidayet olunmuştur, Allah
hiçbir zaman onu gaflette bırakmaz ve herhangi bir Sünnette cahil
bırakmaz. Onun ne yaptığını soruşturmak veya ona baskı yapmak
insanlara düşmez! Bilakis onlara, ona teslim olmaları emrolunmuştur.”
– Muhtasar Besairul-Deracat: 74
Ebu Cafer (a.s) buyurdu:
“Allah insanları üç şeyle yükümlü kılmıştır: İmamları (a.s) tanımak,
onlardan gelen herşeyde onlara (a.s) teslim olmak ve ihtilafta oldukları
şeyler hususunda onlara dönmek.”
- Muhtasar Besairul-Deracat: 74
Ehlibeyt (a.s) buyurmuyor mu ki, Kaim kendisinden önceki şeyleri
mahvedecek ve İslamı yeniden başlatacaktır?
(Abdullah diyor ki) Eba Abdullahtan (a.s) Mehdinin davranışıyla ilgili sordum
ve (dedim ki) nasıl davranacaktır? Buyurdu:
“Allah Resulü (s) ne yapmıştısa o da onu yapacaktır. Kendinden
öncekileri yıkıp dağıtacaktır, Allah Resulünün (s) cahiliyeti yıkıp
dağıttığı gibi. İslamı yeniden başlatacaktır.”
- Gaybeti-Numani: 236
Abdullah ibn Eta rivayet ediyor ki, Ebu Cafer Bakır’a (a.s) şöyle sordu:
“Kaim kıyam etdiğinde insanlarla nasıl davranacaktır?” Buyurdu: “Allah
Resulü (s) gibi kendinden öncekileri yıkıp dağıtacak, islamı yeniden
başlatacaktır.”
- Biharul-Envar: 52/354, hadis 112
8
Ehlibeyt (a.s) insanların ilmin sadece 2 harfini bildiğini ve Kaimin (a.s) geri
kalan 25 harfi de getireceğini ve 2 harfi de onlara ekleyip 27 harf olarak
yayacağını söylemediler mi?
Eban bin Tağlip Ebu Abdullah’tan (a.s) şöyle rivayet ediyor:
“İlim 27 harftir. Resullerin getirdiğinin tümü sadece 2 harftir. Böylece
insanlar bugüne dek sadece 2 harfi bilmişler. Fakat bizim Kaimimiz
kıyam ettiğinde 25 ilmi getirecek ve insanlar arasında yayacaktır. Ve iki
harfi de ekleyip onları 27 harf olarak yayacaktır.”
– Biharul-Envar: c.52 s.336
Ehlibeyt (a.s) Kaimin ayeni emirle geleceğini ve araplara karşı sert olacağını
buyurmadılar mı?
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu:
“Kaim yeni bir emir, yeni bir kitap ve yeni bir hüküm getirecektir.
Araplara karşı sert olacaktır…”
- Gaybeti-Numani: s.238
Vallahi bu, Allahın hidayet ettiği kimseler hariç herkese ağır gelecektir.
[İnsanlardan beyinsiz takımı: «Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?»
diyeceklerdir. De ki: «Doğu da batı da Allah'ındır. O, dilediği kimseyi doğru
yola iletir. İşte böyle sizi, bütün insanlar üzerine adalet örneği, hak şahitleri
olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun diye, doğru yola iletip
ortada yürüyen bir toplum yaptık. Sana önceden durduğun Ka'be'yi kıble
yapmamız da yalnız peygamberlerin izinde gidecekleri iki ökçesi üzerinde
geri döneceklerden ayırt etmemiz içindir. Elbette o, Allah'ın doğru yola ilettiği
kimselerden başkasına mutlaka ağır gelecekti. Allah imanınızı zayi edecek
değildir. Allah insanlara karşı çok şefkatli ve merhametlidir.]
– Kurani Kerim 2:142-143
Allahtan hepimizi Kendi Nuruyla Kendi Hakkına ve Dosdoğru Yoluna hidayet
etmesini dileriz.
[Allah, dilediğini kendi nuruna yöneltir ve insanlara birçok misaller verir.
Allah, herşeyi bilendir.]
– Kurani Kerim 24:35
9
Lügatte Ric’at veya Kerret, ölümden sonra dünya hayatına geri dönüş
demektir. Cevheri ve Firuzabadi şöyle demiştir: […"Falanca Ric'ate inanıyor"
denildiğinde, "onun ölümden sonra dünyaya dönüşe" inandığı kastediliyor…]
1 Ric'ate "Kerret" de denilmektedir. Ric'at ve Kerret eş anlamlıdırlar. Cevheri der
ki: [Kerre, "geri dönmek" demektir. "Kerrehu" (onu geri döndürdü) ve "kerre bi
nefsihi" (geri döndü) denir; geçişli ve geçişsiz fiil olarak kullanılır.] 2 Ric’atın,
açıklamak istediğimiz ıstılahî anlamına ise şudur:
Ric’at, bazı ölülerin dirilmesi ve Mahşer gününden önce bu dünyaya geri
dönmesiyle ilgilidir. Kurani Kerimde ricatın eski dönemlerde bazı ümmetlerde
gerçekleşmiş olduğunun ve gelecek dönemlerde de gerçekleşeceğini kanıtlayan
çoğu ayetler vardır.
Allahın, iki grup insanı yeniden yaratacağına veya dirilteceğine işaret eden
çoğu sayıda hadisler ve ayetler vardır. İlk grup imanın zirvesine ermiş olanlardır,
diğer grup ise küfrün özüne ulaşmış olanlardır. Yani en iyi müminlerle en kötü
kafirler diriltilecekler. Ve bu grupların ehli eski dönemlerde yaşamış insanlardır.
Bu konuda henüz insanlara açıklanmamış birçok konular vardır, ve zamanı
geldiğinde herkes bilecektir inşaAllah. Fakat bu iki grup arasındaki bu savaş İlahi
Adalet Devletini kurmak için atılan ilk adımlardır.
[Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz
geçmiştir: Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır. Bizim ordumuz şüphesiz üstün
gelecektir. Onun için bir süreye kadar onlardan yüz çevir.]
– Kurani Kerim 37:171-174
İmam Ahmed el Hasan (a.s) buyurmuştur: “Ricat alemi bu alemden farklı bir
alem değildir, şuan biz Ricattayız ve her çağda bir Ricat olmuştur ve Ricat
şimdiye dek durmamıştır. Fakat bu devir çok özeldir ve bir daha tekrar
etmeyecektir, zira tüm peygamberler, elçiler, veliler ve seçkinler hepsi bir araya
toplanmaktadır.”
Musenna el-Hannat, İmam Cafer bin Muhammed’den (a.s), o da babasından
(a.s) şöyle rivayet etmiştir:
“Yüce Allah’ın günleri 3’tür: Kaim’in kıyam ettiği gün, Kerret (geri
dönüş) günü ve Kıyamet günü.” [3]
1
Sihah, c.3 s.1216; Kamus-ul Muhit cilt 3, s.28.
2
Sihah, c.2, s.805.
3
Şeyh Saduk, Mean-il Ahbar, s.366.
10
4
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.41-42.
5
Biharul-Envar: c.53, s.53, hadis 30.
6
Biharul-Envar: c.53, s.117, hadis 144.
11
Şia fakihleri Ric’atı, ölümden sonra bu dünya hayatında tekrar dirilme olarak
kabul eder.
Şeyh Müfid şöyle söylüyor: [Ric’at bahsinde, derim ki: Allah (s.v.t) insanları
yeniden canlandırarak eski şekilleriyle ölmüş halinden canlı hale getirecek ve
O (s.v.t) onların bazısını aziz ve bazılarını da zelil edecektir. Ayrıca hak ehli
batıl ehli üzerinde ve mazlumlar zalimler üzerinde zafer kazanacaktır. İşte bu
Al-i Muhammed’in (a.s) Mehdisi’nin kıyamı zamanındadır.] 10
Şeyh Hür Amuli şöyle söylüyor: [Bilin ki, buraya dönüş, ölümden sonraki ve
Kıyamet gününden önceki dirilmedir ve bizim, onun anlamından çıkardığımız
şey budur ve alimler de onu açıklamıştır...] 11
Buradan belli oluyor ki, onlar Ric’atı, içinde bulunduğumuz bu cismani alemle
bağlantılı olan tabii bir zaman dilimi gibi görüyorlar ve bunu daha da kanıtlayan
şey, Ric’atı kanıtlamak hususunda sebeplendirme yapısını belirlemeleridir ve işte
onların bazıları:
7
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.18-19.
8
Müntehab-ul Besair s. 484, Bihar-ul Envar c.53 s.116, Muhtasar Besair-ud Derecat s.194.
9
Tefsir-i Kummi, cilt 2, s.131; Bihar-ul Envar, cilt 53, s.53.
10
Evail-i Makalat, s.78.
11
el-Îkaz min'el-Hec'at bi'l-Burhan ala'r-Ric’at, s.61.
12
12
Resail-ul Şerif-i Murtaza, cilt 3, s.135.
13
Akaid-ul İmamiyye, s.109.
14
Tefsir-i Mecma-ul Beyan, cilt 7, s.366.
13
15
El İrşad, cilt 2, s.368-370.
16
el-Îkaz min'el-Hec'at bi'l-Burhan ala'r-Ric’at, s.67.
17
el-Îkaz min'el-Hec'at bi'l-Burhan ala'r-Ric’at, s.93.
14
18
Teklif, İslam dininin insanlara Allah'ın emirlerini yapmalarını, yasaklarından da kaçınmalarını
emretmesi manasına gelir.
19
Resail-ul Şerif-i Murteza:, cilt 1, s.126.
20
Bihar-ul Envar, cilt 25, s.109.
21
Evail-i Makalet, s.46.
22
İtikat fi Din-ul İmamiyye, s.60.
23
Akaid-ul İmamiyye, s.113.
15
Seyid Abdullah Şubber şöyle söylüyor: [Her şeyden önce, Ric’ata iman etmek
ve bazı müminler ile kafirlerin dünyaya geri döneceğine iman etmek vaciptir
fakat onun detaylarını onlara (a.s) bırakmak şartıyla. Ayrıca Emirel Müminin
(a.s) ve Hüseyin’in (a.s) Ric’atla ilgili rivayetleri anlamca mütevatirdir ve geri
kalan İmamlar için ise tevatüre yakındır. Ayrıca onların dönüşlerinin
keyfiyyeti, tertib üzere olup olmadığı vb. onun tüm ilmi, Allah (s.v.t) ve O’nun
velilerine havale edilir.] 24 Ayrıca, Ric’atın Usul-i Mezhep’ten 25 olup da Usul-i
Din’den 26 olmadığı da söylenmiştir.
Allame Meclisi şöyle söylüyor: [Nasıl olur da bir mümin, masum İmamlar
(a.s) ile ilgili şüpheye düşebilir ki, onlarla ilgili yaklaşık 200 apaçık mütevatir
hadis sunulmuştur. Bunlar Naif ve kırk tane başka çok güvenilir ve en alim
fakih tarafından, kendilerine ait 50’den fazla kitapta rivayet edilmiştir... Ayrıca
eğer bu rivayetler tevatür olmazsa, Şia halefinin seleften rivayet ettiği tüm
şeylere rağmen hiçbir rivayete tevatür dememiz de mümkün olmaz.] 27
Hür Amuli şöyle söylüyor: [Ric’atla ilgili rivayetler apaçık bir şekilde
Masumlar (a.s) tarafındandır, zira o rivayetler Dört Kitapta28 ve diğer güvenilir
kitaplarda bulunmaktadır. Ayrıca sık görülen açık deliller onun geçerliliğini
kanıtlıyor ve onun güvenilirliğini onaylıyor, hatta onun kanıtlanması için delil
bile gerekmez. Zira o, tevatür derecesine ulaşmıştır ve hatta o dereceyi de
geçmiştir. Onunla ilgili tüm rivayetler ona işaret eden delillerle birlikte yararlı
bir ilimdir, o halde tüm cemaat bunun üzerinde hemfikir iken, hâlâ nasıl
şüphe edilebilir?!] 29
Şüphesiz ki, Hidayet İmamları (a.s) Ric’attan etraflıca bahsetmişlerdir. Ayrıca
göz önünde bulunduralım ki, Ric’atla ilgili büyük detayların açıklanacağı
zamanın henüz gelmediğini ve onun Kaim (a.s)’a bırakılan bir mesele olduğunu
da açıklamışlardır.
24
Hakk-ul Yakin, cilt 2, s.35.
25
Mezhebin yani Şia’nın temel inançları.
26
Dinin temel inançları.
27
Biharul-Envar, cilt 53, s.122.
28
Şia’nın en önemli dört kitabı olan El Kafi, El Fakih, Et Tehzib, El İstibsar. Arapça kullanımıyla:
Kütüb-i Erbaa.
29
el-Îkaz min'el-Hec'at bi'l-Burhan ala'r-Ric’at, s.56.
16
Zürare şöyle nakletmiştir: Ben Ebu Abdullah’a (a.s) Ric’at ve benzeri bu büyük
meseleler hakkında sordum. İmam (a.s) da şöyle buyurdu:
Senin bana sorduğun bu şeylerin zamanı henüz gelmedi ve Allah (s.v.t)
şöyle buyurmuştur: {Hayır, ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine tevili
gelmemiş olan şeyi yalanladılar.} (Yunus 10:39) [30]
Bu yüzden, fakihler bunu bildikten sonra, Ric’atın detaylarıyla ilgili kendi
görüşlerini bir kenara bıraksalardı, düşmüş oldukları duruma düşmezlerdi ve
Allah’ın dininde öneriler ve teviller çıkarmazlardı ki, o öneriler ve teviller onların
bazılarını, Ric’at ile İmam Mehdi’nin (a.s) zürriyetinden olan Mehdiler (a.s)
hakkındaki rivayetler arasındaki bağlantıyı yanlış bir şekilde tasvir etmeye
götürdü.
Mehdiler (a.s) ile ilgili rivayetler mütevatirdir ve Şia kaynaklarında Ehlibeyt
İmamlarının (a.s) çoğundan sık sık rivayet edilmiştir. İmam Mehdi’nin (a.s)
Ensarı, bunların çoğunu onların kitaplarından bulup ortaya çıkarmıştır ve bu
mübarek davetin sitelerinde bulunmaktadır ve herkes onu detaylarıyla
okuyabilir. [31]
İmam Mehdi’nin (a.s) evlatlarından olan 12 Mehdi’nin var olduğunu ve
onların, Allah’ın yeryüzündeki Halifeleri olduğunu söyleyen pek çok mütevatir
hadis vardır. Ayrıca Ric’atın var olduğunu söyleyen pek çok hadis de vardır. Bu
yüzden, her iki akide de birçok mütevatir hadiste kanıtlanmıştır. Dolayısıyla,
onların birini inkar eden kimse ya aklından fayda görmeyen ve doğru ve kabul
edilebilir bir şekilde rivayetleri toplayıp uzlaştıracak ilmi olmayan biridir ya da
güneşi elek ile örtmek isteyen inatçı ve kibirli biridir. Zira, nesilden nesile Şia
alimleri tarafından çokça nakledilmiş olan bir hakikati inkar etmek başka ne
anlama gelir ki?!
Aslında bu, alimlerin hatasıdır ve bu, Al-i Muhammed’in (a.s) kendi Şialarına
şöyle vaad ederek bu konuyu kapatmalarından sonra olmuştur: “Senin bana
sorduğun bu şeylerin zamanı henüz gelmedi.” Bu yüzden, o alimlerin üzerine
düşen şey, bu vaadi bekleyip kendi vehimlerine göre o ikisi konusunda açıklama
yapmaya çalışmamaları ve sonra da ona (vehimlerine) ters olan şeye göre
hükmetmemeleriydi.
Ricatın en önemli meselesi Resulullahın (s), İmamların (a.s) ve Mehdilerin (a.s)
geri dönüşleridir. İmam Mehdiden (a.s) sonra Mehdilerin geleceğini söyleyen
birçok hadis vardır. Mehdilerle ilgili olan hadisler uzun süre Şiaların ilgi
30
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.24
31
Mehdiler (a.s) hakkındaki hadisler için buraya bakabilirsiniz:
https://ahmedelhasan.wordpress.com/takvim/sii-kanitlari/12-mehdi-hadisleri/
17
alanından kenarda kalmış, zira onlar için Ricat ile ilgili, Mehdilerle ilgili,
İmamlarla ilgili ve Kaimin (a.s) Mübarek Kıyamı ile ilgili hadisler arasında uyum
sağlamak çok zor bir meseledir ve bu, açıklanması için Kaimin (a.s) kendisine
bırakılmıştır. Ayrıca bu dört meselenin İlahi Adalet Devletinin kurmak için
hazırlanmış İlahi Plan ile çok önemli ve sıkı bağlantıları vardır. Öyleyse hiçkimse
buna erişemezdi. Şimdi, önemli olan mesele şu ki, Mehdilerle ve Ricatla ilgili
bahseden hadisleri okurken mühim ortak bir meseleyle karşılaşıyoruz. Bu ortak
mesele odur ki, hakimiyet ve zafer olacak, ayrıca İlahi Adalet Devleti
kurulacaktır. Diğer taraftan bizler inanıyoruz ki, İlahi Adalet Devleti Kaimin (a.s)
eliyle kurulacaktır. Böylece Mehdilerle Ricat hadisleri arasında bir bağlantı
vardır, diğer yönden de Kaim ile İlahi Adalet Devleti arasında bir bağlantı vardır.
Ve bu bağlantı gün gibi apaçıktır.
Ricatın nasıl gerçekleşmesiyle ilgili ve onun Mehdilerle ve geri dönmüş
kimselerle bağlantısına gelince, bu konu özellikle Al-i Muhammedin (a.s)
Kaimine, zamanın İmamına (a.s) özeldir. Ve bugün, Kral Abdullahın öldüğü gece
İmam Mehdinin (a.s) zuhur müjdesini vermiş ve Siyah Bayrakları kaldırmış
İmam Ahmed el Hasan (a.s) bu dört meseleyle ilgili bağlantıyı Kurani Kerim ve
Al-i Muhammedin (a.s) hadislerine uygun şekilde açıkladı ve insanlara sundu.
Böylece de o (a.s) bu dört mesele arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırarak, onlar
arasında bağlantı kurmaya çalışan fakat hiçbir türlü bunu beceremeyen sözde
Şialar ve Necef Ofisinin Samirilerine meydan okudu.
32
Cevab-ul Münir, cilt 2, soru 59.
18
“Yüce Allah’ın günleri 3’tür: Kaim’in kıyam ettiği gün, Kerret (geri dönüş)
günü ve Kıyamet günü.” [33]
Muhammed bin Selam, Allah’ın {Diyecekler ki: «Ey Rabbimiz, bizi iki kere
öldürdün, iki kere de dirilttin, şimdi günahlarımızı itiraf ettik; acaba çıkmanın
bir yolu var mı?»} (Mümin 40:11) ayetiyle ilgili Ebu Cafer’in (a.s) şöyle
buyurduğunu rivayet eder:
“Bu, ölümden sonra, Ric’attaki kavimlere hastır ve Kıyamet’te cereyan
edecektir. Zalim kavim uzak olsun.” [34]
Hammad şöyle nakleder: Ebu Abdullah (a.s) şöyle buyurdu:
İnsanlar bu ayetle ilgili ne söylüyorlar: {Ve her ümmetin âyetlerimizi yalan
sayanlarından bir cemaati toplayacağımız gün, artık onlar bir arada tutulup
sevkedilirler.} (Neml 27:83) Dedim ki: Onlar bunun Kıyamette olacağını
söylüyorlar. İmam (a.s) da şöyle buyurdu: Onların söylediği gibi değildir,
bu Ric’attır. Allah Kıyamet’te her ümmetten bir cemaat toplayıp geriye
kalanını bırakacak mı? Kıyamet ayeti şudur: {Onları toplamış ve hiçbir
kimseyi geride bırakmamışızdır.} (Kehf 18:47) [35]
33
Şeyh Saduk, Mean-il Ahbar, s.366
34
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.194-195
35
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.41-42
36
Tefsir-i Kummi, cilt 2, s.131; Bihar-ul Envar, cilt 53, s.53
19
İmam Sadık (a.s), Ric’atta İblis’in (l.a) Allah Resulü’nün (s.a.a) elleriyle
öldürülmesini zikrettikten sonra şöyle buyurdu:
İşte o zamanda, Allah azze ve celle’ye ibadet edilir ve O’na (s.v.t) hiçbir
şey ortak koşulmaz. Emirel Müminin (a.s) 44.000 yıl hükmeder, tâ ki
Ali’nin (a.s) Şia’larından bir adam kendi sulbünden 1000 erkek çocuk
doğurur. O zamanda, Allah’ın dilediği şey vasıtasıyla, Kufe Mescidi ve
etrafında her tarafı yemyeşil olan iki bahçe ortaya çıkar. [37]
Şeyh Saduk (r.h) uzun bir rivayette Memun Abbasi’nin (l.a) İmam Rıza’ya (a.s)
sorduğu soruları rivayet edip şöyle naklediyor: ...ve Memun (l.a) şöyle dedi: Ey
Ebul Hasan, Ric’at ile ilgili ne diyorsun? İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu:
Bu gerçekten de haktır ve geçmiş ümmetlerde de olmuş ve Kuran ondan
bahsetmiştir. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Geçmiş
ümmetlerde olan her şey adım adım, nokta nokta bu ümmette de
olacaktır.” [38]
Esbağ bin Nebata rivayet ediyor ki, Abdullah bin Ebu Bekir el-Yeşkari Emirel-
Müminine (a.s) ölümden sonra bu dünyaya geri dönüşle ilgili sordu. İmam Ali
bin Ebu Talip (a.s) şöyle buyurdu:
“Allahın (s.v.t) Kendi kitabında şöyle buyurduğunu bimiyor musun:
“Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti.” (7:155) “Ve
bir vakit: «Ey Musa, biz Allah'ı açıkça görmedikçe, senin sözüne kesinlikle
inanmayacağız.» dediniz.” (2:55) ve Allah şöyle buyurdu: “Bunun üzerine
sizi o yıldırım yakalayıverdi; siz de bakakalmıştınız. Sonra şükredesiniz
diye sizi ölümünüzden sonra yine dirilttik.” (2:55-56). Görmüyor musun ey
ibn el-Kevva, onlar hiç şüphesiz öldükten sonra kendi evlerine geri
döndüler. Daha sonra Allah Kendi kitabında buyurmuyor mu ki, “Ve
üstünüze o bulutu gölgelik yaptık ve size verdiğimiz güzel rızıklardan yiyin
diye üzerinize hem kudret helvası, hem de bıldırcın indirdik.” (2:57). Odur
ki bu, onlar öldükten ve Allah onları yeniden dirilttikten sonra oldu. Ey
ibn el-Kevva, İsrailoğullarından bazı kimseler için Allah şöyle
buyurmuştur: “Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı
yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi? Allah onlara «Ölün!» dedi
(öldüler). Sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır.
Lâkin insanların çoğu şükretmez.” (2:243). Ayrıca Allah Acce ve Celle
Üzeyir ile ilgili şöyle buyurdu: “Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin
duvarları çatıları üzerine çökmüş (alt üst olmuş) bir kasabaya uğradı;
«Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!» dedi. Bunun üzerine
37
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.27
38
Uyun-u Ahbar–ir Rıza (a.s), cilt 1, s.218
20
Allah onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrar diriltti. Ne kadar kaldın?
dedi. «Bir gün yahut daha az» dedi. Allah ona: Hayır, yüz sene kaldın.”
(2:259). Öyleyse Allah Azze ve Cellenin kudretine şüphe etme ey ibn el-
Kevva.” [39]
Hamran bin A’yen şöyle nakleder: Ebu Cafer’e (a.s) şöyle sordum:
“İsrail oğullarında gerçekleşip de bu ümmette gerçekleşmeyecek bir şey
var mıdır?” İmam (a.s) “Hayır.” Diye buyurdu. Ben de şöyle dedim: “O
halde Allah’ın şu buyruğunun anlamı nedir: [Binlerce kişi olarak evlerini
ölüm korkusuyla terk eden kimseleri görmedin mi? Allah, onlara “ölün”
dedi ve sonra da onları hayata geri döndürdü.] (2:243) Allah onları hayata
geri döndürdü ve insanlar onlara baktılar sonra da Allah onları tekrar
öldürdü mü yoksa O (s.v.t) onları normal şekilde mi dünyaya geri
döndürdü?” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Allah, onları bu dünyaya geri
döndürdü ve onlar, evlerinde yaşayıp yemek yediler ve kadınlarla
evlendiler. Bundan sonra da Allah dileyinceye kadar diri kaldılar ve
bunun ardından sürelerini bitirdikten sonra öldüler.” [40]
Memun (l.a) şöyle dedi: “Ey Ebul Hasan, Ric’at ile ilgili ne diyorsun?” İmam Rıza
(a.s) şöyle buyurdu:
“Bu gerçekten de haktır ve geçmiş ümmetlerde de olmuş ve Kuran ondan
bahsetmiştir. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Geçmiş ümmetlerde
olan her şey adım adım, nokta nokta bu ümmette de olacaktır.” [41]
Zürare şöyle nakleder: Ebu Cafer’e (a.s) şöyle sordum:
“Bana bildir, katledilen (öldürülen) ölmüş müdür (eceli tatmış mıdır)?”
Buyurdu ki: “Hayır, ölüm ölümdür, öldürülme öldürülmedir. Bunlar ayrı
ayrı şeylerdir.” Dedim ki: “Ama her kim öldürülürse ölmüştür.” Buyurdu
ki: “Allah’ın buyruğu senin sözünden daha doğrudur, Çünkü Allahu
Teâlâ Kuran’da ölüm (ecel) ile öldürülmeyi birbirinden farklı kılmıştır:
[O, ölür ya da öldürülürse…] (3:144) ve yine şöyle buyurmuştur: [Eğer ölür
ya da öldürülürseniz Allah’a götürüleceksiniz.] (3:158) Ey Zürare, dediğin
gibi (ölüm ile öldürülme) aynı şey değildir. Ölüm/ecel ölümdür,
öldürülme öldürülmedir. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: [Allah,
müminlerden, canlarını ve mallarını kendilerine cennet verilmek üzere satın
almıştır. Allahın yolunda çarpışacaklar da öldürecekler de
öldürüleceklerdir. Bu, Onun kendi üzerine yüklendiği bir ahittir.] (9:111) ve
yine buyuruyor ki: [Her canlı ölümü/eceli tadacaktır.] (3:185) Gördün mü,
39
Biharul-Envar: c.53 s.72, h.72
40
Bihar-ul Envar c. 12 s. 381, Muktasar Besair-ud Derecat s. 23-24
41
Uyun-u Ahbar–ir Rıza (a.s), cilt 1, s.218.
21
42
Tefsir-i Kenz’üd Dekâik C.2, S.242; İbn-i Cuma el-Arusi el-Havîzi “Tefsir-i Nûr es-Sakaleyn” C.1, S.403;
Tefsir’us Sâfi C.1, S.387, Mektebet’üs Sadr Tahran 2. Bas; Tefsir’ül Burhân C.1,S.323; Allâme el-Meclisi
“Bihâr’ül Envâr” kitabı C.53, S.65-66; Tefsir’ül Ayyâşi C.1, S.202; C.2, S.112; Müntehab’ul Besair, el İkaz
minel Hacat bil Burhan alar Ricat s. 257
43
Allâme el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.53, S.40-41; Tefsir’il Ayyâşi C.1, S.202; İbn-i Cuma el-Arusi el-
Havîzi “Tefsir-i Nûr es-Sıkleyn” C.1, S.403-404; Müntehab’ul Besâir
44
Bihar’ul Envar, c. 53, s. 41.
45
Muktasar-Besairud-Derecat s.26.
22
Abdulkerim bin Amr Has’imi şöyle nakleder: Ben Ebu Abdullah’ın (a.s) şöyle
buyurduğunu duydum:
46
Allâme el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” kitabı C.53, S.74; Tefsir’il Ayyâşi C.2, S.113-114; Tefsir’ül Burhân C.2,
S.167; Müntehab’ul Besâir.
47
Tefsir-i Safi c.1 s.405, Tefsir-i Ayyaşi c.1 s.160, Tefsir’ül Burhân c.1 s.329, Tefsir’ül Ayyâşi c.1 s.210.
48
Allame el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” kitabı C.53, S.71; Tefsir’us Sâfi C.1, S.734, 1.Bas; Tefsir’ül Ayyâşi C.2,
S.113; Tefsir’ül Burhân C.2, S.166; Müntehab’ül Besâir.
49
Biharul-Envar c.53 s.120 h.156.
50
Biharul-Envar c.53 s.46 h.17.
23
İblis (l.a) şöyle dedi: {bana onların gönderileceği (diriltileceği) güne kadar
mühlet ver}. Allah da onu reddetti ve şöyle buyurdu: {Sen mühlet
verilenlerdensin, malum vaktin gününe kadar}. Böylece, malum vaktin
günü geldiğinde, iblis (l.a) Allah’ın (s.v.t) Ademi (a.s) yarattığı günden
malum vaktin gününe kadar olan tüm ortaklarıyla görünecektir ve bu,
Emirel Müminin’in (a.s) döneceği son dönüştür.” Ben de şöyle dedim:
“Dönüşler mi?” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Evet, dönüşler ve dönüşler. Bir
dönemdeki hiçbir İmam yoktur ki, kendi zamanının iyileri ve kötüleri
onunla birlikte dönmesin, nihayet Allah kafirlere karşı müminlere zafer
verir. Malum vaktin günü olduğunda, Emirel Müminin (a.s) kendi ashabı
içinde döner ve İblis (l.a) de kendi ashabı içinde gelir. Onların tayin
edilmiş yeri, Fırat yerlerinden bir yer olacaktır ve oraya ‘Ravha’ denir.
Orası, sizin Kufe’nize yakındır. Sonra, onlar öyle bir şekilde savaşırlar ki,
Allah azze ve celle alemleri yarattığından beri öyle savaşılmamıştır.
Sanki, Emirel Müminin Ali’nin (a.s) ashabının yüz adım geriye
çekildiğini görür gibiyim ve sanki, bazılarının ayaklarının Fırat’a
girdiğini görür gibiyim. İşte o anda, Cabbar azze ve celle iner
{bulutlardan gölgeler içinde ve melekler de ve iş bitirilir.} (Bakara 2:210)
Resulullah’ın (s.a.a) elinde nurdan bir mızrak vardır. İblis onu görünce,
topukları üstünde geri dönerek geri çekilir ve ashabı ona şöyle der:
“Nereye gidiyorsun oysaki kazanan sensin?” O da şöyle der: {Gerçekten
de ben sizin görmediğinizi görürüm, gerçekten de ben Alemlerin Rabbi
Allah’tan korkarım.} (Enfal 8:48) Böylece, Nebi (s.a.a) onu takip edip onun
omuzlarının arasına çok sert bir şekilde (mızrağı) saplar ve hem onu hem
de tüm ortaklarını helak eder. İşte o zamanda, Allah azze ve celle’ye
ibadet edilir ve O’na (s.v.t) hiçbir şey ortak koşulmaz. Emirel Müminin
(a.s) 44.000 yıl hükmeder, tâ ki Ali’nin (a.s) Şia’larından bir adam kendi
sulbünden 1000 erkek çocuk doğurur. O zamanda, Allah’ın dilediği şey
vasıtasıyla, Kufe Mescidi ve etrafında her tarafı yemyeşil olan iki bahçe
ortaya çıkar. [51]
Kendilerini ilim sahibi olarak iddia eden kimselerin, Ric’at ve diğer akideler
hususundaki rivayetleri basit ve yanlış bir şekilde anlamaları hakkında, İmam
Ahmed el Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur:
[Örneğin, hadislerdeki bu basit anlayışı, bazılarının Deccal’ın bir kişi olduğu
yönündeki tasvirlerinde görüyoruz: Onun eşeğinin bir adımı çok uzundur ve
iki kulağının arası 40 ya da bazı hadislere göre 70 zira’dır. Hatta bir hadiste
bahsedildiğine göre beraberinde bir aş dağı ve ateş dağı ile gelir. Nasıl bir
eşeğin kulağı 30 zira’ yada iki kulak arası 40 zira’ olabilir ki?! Ayrıca onun
51
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.27.
24
beraberinde nasıl ateş ve aş dağı olabilir ki?! Akıl veya normal bir insan böyle
bir hadisi bunun bir sembol veya şifre olduğunu görmeden kabul edebilir mi?!
Hadislere yaptıkları bu basit açıklamalar, insanları vehimler ve hayallerde,
gerçekten uzakta yaşar yapmıştır.
Örneğin: Onların hadisler üzerindeki basit anlayışlarına göre, Mehdi’nin
Ensarı yataklarında kaybolacak ve birdenbire hiçbir başlangıç evresi olmadan
biraraya geleceklerdir, sanki çocuklar için bir çizgi film gibi. Aynı şekilde,
Akaid ile ilgili hiçbir hazırlık yapılmadan, Mehdi onları ilimle
silahlandırmadan, Mekke’de birdenbire bir araya geleceklerdir. Onların
insanlara yaptıkları tasvir, bir gece Mehdi’nin Ensarının havada uçup sadece
Mehdi ve onunla birlikte 313 kişinin kendilerini Kabe’de bulacak olmasıdır
ama tabii ki aslında kendilerini Mekke’de 100.000 Vahhabi ile çepeçevre
kuşatılmış bir halde bulacaklardır. Bu anlayış aptallığa yakındır. Bu şekilde,
insanları kandırıp onun ve 313 Ensarının Mekke’de zafere ulaşacağını bahane
ederek onların Mehdi’ye yardım etmelerini engellemektedirler. Siz hepiniz
ona yardım etmek için zuhurunu bekleyin ve hiçbir şey yapmayın! Çok güzel!
O zaman Mehdi (a.s) eğer bu 313 kişi ile Mekke’de savaşırsa, yüz binlerce
Vahhabi üzerine nasıl zafer sağlayabilir?! Hicaz’a nasıl egemen olabilir?! Bu
sadece birkaç yüz kişiyle mi yoksa mucizevi güçler ile mi olacaktır? Eğer konu
mucizeler konusuysa ve sadece insanları helak etmekse, o zaman Mehdi’ye ne
gerek vardır? O zaman, Allah Tebareke ve Teala, insanları helak eder,
mucizeler ile onlara galip gelir ve onları zorla iman ettirir ve böylece de mesele
bitmiş olur! İster Mehdi (a.s) ister de Ric’at ile ilgili olsun, akidevi meselelerin
bu şekilde basit anlaşılması, bu fikirleri benimseyenlerin ahmaklığını ve ne
kadar az anladıklarını gösterir. Bunlar açıklanmalıdır ki, bunları duyan
insanlar onların ilim ve fikir seviyelerini bilsin ve onlar tarafından
kandırılmasın.]
Allah (cc) buyuruyor: {Biz onlara en büyük azaptan önce daha hafif azap
olan dünyanın azabından tattıracağız, olur ki (tevbe edip) dönerler.} [Secde 21]
Küçük azap, dünya azabı ise bu azabı yaşamak için bu insanların bir şeyler
yapmış olması gerekmektedir… O hafif azap mutlaka dünyada çekilmektedir…
Ve şimdi gelelim aşağıdaki ayetlere:
{Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri
gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu
sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar
dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah)
vardır.} [Muminun 99-100]
{Allah, “Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil
mi?” der. Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük
ve sapık bir toplum olduk.” “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar
günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz. Allah, “Aşağılık
içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der.} [Muminun 105-108]
Bu ayetlerde dünyaya tekrar geri dönmek isteyenlere ret cevabı verildiği
söyleniyor. Ancak bu, reenkarnasyonun hiç olmadığına değil, sürekli dünyaya
geri gidip açığını kapatmak isteyenlerin bu isteklerinin reddedildiğine delildir.
Elbetteki dünyaya tekrar dönmemesine karar verilenlerin bu yoldaki istekleri
reddedilecektir. Ama bu onların daha önce reenkarne olmadıklarını veya
başkalarının dünyaya tekrar gönderilmediğini ifade etmez; geri gelmenin herkes
için kural olmadığını belgeler. Bilakis onların defalarca dünyaya
döndürüldüklerini ama her defasında küfür edip Allah’a isyan içinde
yaşadıklarını belgeler.
Kur’an, reenkarnasyonun herkes için mutlaka işleyen sürekli bir mekanizma
olduğunu kabul etmekle birlikte bazı ruhların reenkarne olabileceklerini
göstermektedir. Burada önemli olan nokta reenkarnasyon meselesini Hint
sistemlerinde veya bazı çağdaş spirütüalist anlayışlarda esas alınan haşir inancını
inkar şekline büründürmemektir. Esasen İslam bilginleri çoğunluğunun
reenkarnasyona bir çırpıda karşı çıkışlarının arkasında Kur’an’ın haşir inancının
zedelenmesi endişesi vardır. Onlar bu endişenin itişiyle reenkarnasyona delil
olacak ayetleri parantez içi ilaveler yaparak veya acayip tevillere giderek anlam
kaymalarına uğratmışlardır. Onların bu tavrına saygı duyabiliriz fakat kur’an’ın
reenkarnasyonu toptan reddettiğini söyleyerek şunun bunun hatırı için kur’an’ın
beyanlarını görmezlikten gelemeyiz.
Cenab-ı Allah, adaleti emrediyor, fakat acaba kendisi adaletli mi? Muhakkak ki
adaletlidir. Bundan şüphemiz dahi olamaz. Biz her gün etrafımızda pek çok olay
26
İmamınız yeni bir şey getirmedi ve o, sadece ofisten yararlanıp sadece kopyalama
yapıyor. Bu yüzden o, bir İmam değildir.”
6- Temel ilke onların dedikleri gibiyse o halde İmam Mehdi’nin (a.s) bin yıldan
uzun bir süre önce doğması bir yalandır ve Vahhabiler haklıdır. Zira bunu
zikreden tek bir Kuran ayeti yoktur.
7- Böyle hadisleri talep eden bir kimse, ilk önce kendisinin masum bir İmam
olduğunu kanıtlamalıdır. Zira eksik akıllara sahip kimseler, tevil etmekten men
edilmiştir. Bu yüzden de bu söylenilenlerden sonra Vahhabilerin talep ettiği gibi
bu tür deliller isteyen kimseler Allah’ın sünnetini inkar eden kimselerdir zira o
kimse, Allah’ın ve Velilerinin düşmanları gibi davranmıştır ve velayette hiçbir
payı yoktur. Gerçek Mümin, buradan başlamaz. Gerçek Mümin, Resul’ün
(Elçinin) İmametini ispatlamaktan başlar. Ortaya çıkabilecek şüphelere gelince
onlar, insanoğlunun akılları kadar çok olabilir. Ayrıca her ne kadar çok sık
karşılaşmazsak da bu hakikatlere işaret eden böyle az sayıdaki rivayetlere de
rastlayabiliriz: Emirel Müminin (a.s) şöyle buyurmuştur:
“…sonra onlar hiçbir şey iken O, onları nütfeden yarattı. Bu, onların,
öldükten sonra ilk defa yaratıldıkları gibi yeni bir mahluk olarak geri
dönüşlerinin delilidir.” [52]
Muhammed bin Selim rivayet eder: Ebu Cafer (a.s) Allah’ın bu ayetiyle ilgili
şöyle buyurdu: [Diyecekler ki, “Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez
dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ettik. Buradan bir çıkış yolu var mı?”]
(Mümin, 40:11)
“Bu, ölümden sonra Ricattaki insanların hakkındadır ve o, Kıyamette
olacaktır, öyleyse eyvahlar olsun zalimlere.” [53]
Şimdi lütfen dikkat edin. Hepimiz biliyoruz ki, sadece iki Kıyamet vardır:
Büyük Kıyamet ve Küçük Kıyamet.
Ricatın Büyük Kıyamette (hepimizin bildiği Mahşer ve Hesap günü) olması
mümkün değildir zira hadislerin belirttiği üzere Ricat, Büyük Kıyametten önce
gerçekleşmelidir.
Böylece tabi ki hadiste sözü geçen kıyamet, Küçük Kıyamete işaret ediyor, ki
hepimiz bunun Kaim’in a.s kıyamı olduğunu biliyoruz ve bu konuda ittifak
ediyoruz, hadislerin de apaçık beyanları üzere.
52
Sahifet-ul Aleviyye, Emirel Müminin Ali’nin (a.s) Allah’ı tenzih ve tesbih etme duası, ilk sayfa.
53
Müntehab-ul Besair s. 484, Bihar-ul Envar c.53 s.116, Muhtasar Besair-ud Derecat s.194
29
54
Bihar-ul Envar, cilt 51, s.56, Kitab-ur Ricat, hadis 103
55
Te’vil-ul Ayat-ı Zahire, c. 2, s.762, h.1; Tefsir-ul Burhan, c. 4, s.424, h.1
30
Ben, Ammar bin Yasir ve Uveys Karani ile bin adamı öldüreceğim.
Zalimlere eyvahlar olsun! “Keşke, nasıl, nerede, ne vakit, nereden, öyle
mi” gibi şeyler söylenecektir. Sahib-i Şam kılıçlar savurup mızraklar
kullandığı ve sonra da benim, ona acı azabı tattırdığımı gördüğünüz
vakit ne halde olacaksınız?
Öyleyse müjdeleyin zira yarın, yaratılış emri bana döndürülecektir. O
halde söylediklerimi büyük görmeyin zira bize, ölümler ve belalar, tevil
ve tenzil ilmi, nihai kelam (belki de fasl-ul hitap), afetler ve hadiseler
bilgisi verilmiştir. Öyleyse hiçbir şey bizden uzak değildir.
(Eliyle oğluna (a.s) işaret etti ve şöyle devam etti) Bunun Medine’den
Kerbela’ya geldiğini görür gibiyim. O, susuz halde öldürülecektir ve
onun önünde öldürülecek adamlar olacaktır. Onlar, hak üzere ona (a.s)
biat etmiştir. Develere yapılan şeyin onlara yapıldığını görür gibiyim.
Yeryüzü, onlara bunu yapan kimseleri neredeyse içine alacaktır.
İsteseydim öldürülecek olanların isimlerini tek tek sayardım ve onların
katillerini de kendilerinin, annelerinin ve babalarının isimleri ile
sayardım. İşte onlar, onlar bana yakındır.”
İmam (a.s) eliyle onlara işaret etti ve biz, onun önünde öyle adamlar
gördük ki, yüzleri aydan daha parlaktı, renkleri değişmişti, bedenleri
inceydi, onlardan daha yakışıklı hiç kimse yoktu. İmam (a.s) şöyle
buyurdu: “Onların nereden geldiklerini bilmiyorsunuz. Onlar, hakkın
destekçileridir.”
Cabir şöyle arz etti: “Ey Mevlam! Bunlar nerede olacaktır?”
İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Ey Cabir! Onlar, babalarının sulplerinde
olacaklar ve nihayet malum vakitte (Kaim’in (a.s) kıyam vaktinde) onlar
temiz sulplerden pak rahimlere intikal edeceklerdir… Ey Cabir! Nakveler
feryat ettiği ve onun nuru (eliyle Hüseyn’e (a.s) işaret etti) gözleri önünde
parladığı vakit ne halde olacaksınız? Böylece o, kendi zamanında uzun
bir özlemle ortaya çıkar. O, (arzı) sarsacak ve onu yıkacaktır. Müminler,
her yerden onun yanında olacaktırlar.
Vallahi eğer isteseydim onları tek tek isimleri ve babalarının isimleri ile
zikrederdim. Onlar, erkeklerin sulpleri ve kadınların rahimlerinden
doğmaya devam edecektir ta ki malum vaktin günü gelene dek.” [56]
56
Ali Hairi, İlzam-un Nasib fi İsbat-ul Hüccet-ul Gaib, c.2 s.213. Meşarik-ul Envar-ul Yakin s.265
31
57
Cevab-ul Münir, cilt 6, soru 531.
32
Allah Teala şöyle buyuruyor: {Ve O Allah’tır. O'ndan başka ilah yoktur.
Ûla’da ve Ahirette hamd O'nadır ve hüküm O'nundur ve O’na
döndürüleceksiniz.} (Kasas 28:70)
Seyid Ahmed el Hasan’a (a.s) bu ayetle ilgili bir soru soruldu, o da onu
cevaplayıp şöyle buyurdu:
[Yani, Allah’a (s.v.t) edilen gerçek hamd, yüksek mertebede bir marifete göre
daha tam ve kâmil bir şekilde O’na (s.v.t) sena etmektir: {İnsanları ve cinleri
ancak, Bana ibadet etsinler diye yarattım.} (Zariyat 51:56), yani tanısınlar diye.
Yaratılışın gayesini temsil eden bu en yüksek marifet Ûla’da gerçekleşir ve o,
ûla Ric’attır. {Hüküm O’nundur}: Yani, İmam Mehdi’nin (a.s) ve Mehdilerin
(a.s) hükmü vasıtasıyla Allah’ın hakimiyeti... Hüküm Nebilere Mürsellere,
İmamlara ve Vasilere (a.s) ait olur. {ve O’na döndürüleceksiniz}: Onlardan (a.s)
rivayet edildiği üzere, Ric’atta salihlere salihliklerinin ve zalimlere
zulümlerinin karşılığı verilecektir (Halis imana ve halis küfre sahip kimselere)
[59]. Her zalim kendi tartısıyla ve her salih de kendi tartısıyla tartılır. Böylece
Allah (s.v.t), halis küfre sahip zalimlerden Nebilerin, Mürsellerin ve
İmamların (a.s) intikamını alacaktır. {Şu da bir gerçek ki, en büyük azaptan önce
onlara o yakın azaptan da tattıracağız, belki dönerler.} (Secde 32:21) Yani,
Ric’atta, onlara o yakın azaptan da tattıracağız.] [60]
58
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.18-19.
59
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.24.
60
Müteşabihat, cilt 4, soru 171.
33
Velid bin Sabih nakleder: Bir gün Ebu Abdullah’ın (a.s) yanına gittim. Sonra o
bana bir elbise uzattı ve şöyle buyurdu:
“Ey Velid, onu katlı hale getir.” Ben de onun önünde böyle yaptım ve
Ebu Abdullah (a.s) şöyle buyurdu: “Allah Mualla bin Huneys’e rahmet
etsin.” Ben de onun (a.s) kendi önündeki hareketimi, Mualla bin
Huneys’in kendi önündeki hareketine benzettiğini düşündüm ve sonra
İmam (a.s) bana şöyle buyurdu: “Of olsun Dünyaya, of olsun Dünyaya.
Dünya bir bela yurdudur, Allah Teala orada kendi düşmanını kendi
velisine musallat eder. Doğrusu şu ki, onun ötesinde, böyle olmayan bir
yurt vardır.” Ben de şöyle dedim: “Sana feda olayım, o yurt nerededir?”
İmam (a.s) “Burada” buyurdu ve eliyle yeryüzüne doğru işaret etti. 61
Elbette ki, bu yurt Ric’attır ve o, bu dünyada her devirde gerçekleşmektedir.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur:
Yeryüzünü yarıp dünyaya Ric’at eden ilk kimse, Hüseyin bin Ali’dir (a.s).
Ric’at, genel değildir, özeldir. Yalnızca, halis imana ve halis şirke sahip
olanlar Ric’at edecektir. 62
61
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.49.
62
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.24.
34
Ayrıca Allah Teala şöyle buyuruyor: {Ve her ümmetin âyetlerimizi yalan
sayanlarından bir cemaati toplayacağımız gün, artık onlar bir arada tutulup
sevkedilirler.} (Neml 27:83) Bu ise küfür imamları ve özel bir grup takipçileri
hakkındadır.] [63]
Mufazzal bin Ömer rivayet ediyor ki, Ebu Abdullah (a.s) şöyle buyurdu:
“Ey Mufazzal, sen ve 40 kişi Kaimin (a.s) yanında toplanacaksınız. Sen
Kaimin (a.s) sağında olacak, emredip nehyedeceksin. O zamanda insanlar
sana bugünkinden daha çok itaatkar olacaklar.” [64]
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Bu dünyaya ilk ricat edecek kişi Hüseyin bin Alidir (a.s). O (a.s) o kadar
hakimiyet sürecektir ki, yaşının çokluğundan kaşları gözlerinin üzerine
düşecektir.” [65]
Cabir Cufi rivayet ediyor ki, Ebu Cafer (a.s) şöyle buyurdu:
“Sonra Müntesir (intikam alan) dünyada ortaya çıkacaktır. O, Hüseyindir
(a.s), kendi kanının ve ashabının kanının intikamını alacaktır.” [66]
Ebu Abdullah Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu:
“Gerçekten de bu dünyaya geri dönecek ilk kimse Hüseyin (a.s) ve ashabı
olacaktır. Ve Yezid bin Müaviye (l.a) (de geri dönecektir). Ve şüphesiz o
(a.s) onları (Yezid ve ashabını) göz göze öldürecektir.” Sonra Ebu
Abdullah (a.s) şu ayeti okudu: {Sonra sizi tekrar onların üzerine galip
kıldık, size mal ve oğullarla yardımda bulunduk ve toplum olarak daha
çoğalttık.} [17:6]. [67]
Malum günde Kufe Mescidi’nde İblisi (l.a) öldüren kimsenin Kaim (a.s) olduğu
belirtilmiştir:
Vehb bin Cemi’ Mevla İshak bin Ömer şöyle nakleder: Ebu Abdullah (a.s)’a
İblis’in (l.a) {«Ey Rabbim, öyle ise, bana onların gönderileceği (diriltilecekleri)
güne kadar mühlet ver!» dedi. O buyurdu ki: «Sen mühlet verilenlerdensin,
malum vaktin gününe kadar...»} (Hicr 15:36-38) sözüyle ilgili şöyle sordum:
“Sana feda olayım, o hangi gündür?” O (a.s) buyurdu:
63
Cevab-ul Münir, cilt 3, soru 235.
64
Delailul-Eimme: 284; Mucemul-Ehadis: c.4 s.97; İsbatul-Huda: c.3 s.573
65
Biharul-Envar: c.53 s.46 h.19
66
Biharul-Envar: c.53 s.196
67
Biharul-Envar: c.53 s.76
35
68
Bihar-ul Envar, c.60 s.254.
36
69
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.27.
70
İmam Ahmed el Hasan (a.s), Tevhid kitabı, s.41.
71
Bihar-ul Envar, c.53, s.113-114.
72
Bihar-ul Envar, c.52, s.331.
73
İrşad-ı Müfid, c.2, s.386.
37
Allah Teala şöyle buyurmuştur: {Söylenen söz başlarına geleceği zaman, onlar
için yeryüzünden bir dabbe çıkarırız, insanlara, ayetlerimize yakin etmediklerini
söyler (tukellimuhum).} (Neml 27:82)
İmam Ahmed el Hasan’a (a.s) bu ayet-i kerimenin ne anlama geldiği soruldu
ve o (a.s) şöyle buyurdu:
[…Bir kişi Ebu Abdullah’a (a.s) şöyle sordu: “Duydum ki, amme (sünniler) bu
ayeti “tekellimuhum” yani “tecrihihum” diye kıraat ediyor.” İmam (a.s) da
şöyle buyurdu: Allah, onlara cehennem ateşinde konuşsun. Kelamdan inen şey
ancak, “tukellimuhum”dur. [74]
İmam Rıza (a.s) Allah’ın (s.v.t) şu buyruğu hakkında: {onlar için yerden bir
dabbe çıkarırız, onlara söyler ki} (Neml 27:82) şöyle buyurmuştur: (Yani) Ali
(a.s). [75]
Bu yüzden bu ayetteki dabbe, bir insandır ve onun Ali (a.s) olduğunu gösteren
hadisler vardır. O dabbe onlara, göklerin melekutundaki Allah’ın hak
ayetlerine – ki onlar rüya ve uyanık iken olan keşiftir – imanlarının ne kadar
zayıf olduğunu açıklar. Ayrıca onlara, insanlığın bu yeryüzündeki seyahati
boyunca insanların çoğunun Allah’ın melekutî ayetlerine yakin etmediklerini
ve rüya ile göklerin melekutundaki keşfe iman etmediklerini beyan eder. Zira
onlar kendi bakışlarını bu yeryüzü ve madde ile sınırlamışlardır ve onların
ilimden erişebildikleri şey, yalnızca onlar (yeryüzü ve madde) olarak kabul
edilmiştir. {İşte budur onların ilimden erişebildikleri şey! Şüphesiz Rabbin, O
en iyi bilendir yolundan sapanı, hem de O en iyi bilendir hidayet yolunu
tutanı.} (Necm 53:30)] [76]
Mukaddes zuhur zamanında huruç eden Dabbet-ül Arz’a gelince, onunla ilgili
birçok rivayet vardır. Örneğin, İmam Sadık (a.s) uzun bir hadiste şöyle
buyurmuştur:
...sonra rükun ve makam arasında Dabbet-ül Arz zuhur eder ve o,
müminlerin yüzüne “mümin” (yazısı) ve kafirlerin yüzüne de “kafir”
(yazısı) yazar. Sonra Süfyani zuhur eder ve ordusuyla Irak’a doğru
ilerler... ve o, Zevra’yı harap eder ve orayı alevler içinde bırakır. Kufe ve
74
Bihar-ul Envar, c.53, s.53.
75
Pek çok rivayet, Dabbet-ül Arz’ın (Yeryüzü Yaratığı) Ric’atta Ali bin Ebi Talib (a.s) olduğuna
işaret eder. Bu rivayetler hakkında daha fazla bilgi için şu kaynaklara bakın: Bihar-ul Envar,
c.53, s.53; Allame Bahrani, Medinet-ul Meaciz, c.3, s.90.
76
Müteşabihat, cilt 4, soru 145.
38
77
Esterabadi, Ric’at, s.100.
78
Beşarat-ul İslam, s.236.
79
Cevab-ul Münir, cilt 6, soru: 529.
80
Bihar-ul Envar, cilt 53, s.59-60.
39
81
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.37.
40
82
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.37.
41
83
Muhtasar-u Besair-ud Derecat, s.26.
84
El-İhtisas, hadis 122
42
85
İbni Tavus, el-Melahim vel fiten s.266
86
Bihar-ul Envar c. 2 s. 303
43
87
Biharul-Envar c.53, s.46, hadis 20;
88
Hasan bin Suleymân el-Hilli “Muhtasar el-Basâir” s.33-34; Bihar’ul-Envâr, c.53, s.46-49, Feyz Keşani
“Tefsir el-Sâfi” c.1, s.352, Mirza Muhammed el-Meşhedi “Tefsir Kenz’ul-Dekâik” c.2, s.143-144, Şeyh
Muhammed Hasan el-Hur el-‘Âmili “El-İkâz” s.335-336, Seyyid Hâşim el-Bahrâni “Gâyet-ul Merâm” c.4,
s.123-125, Şeyh Ali Yezdi Hâiri “İlzâm-un Nâsib” c.2, s.319-320
44
89
Medine Tarihi, c.47. sah.505. Ayrıca Suyutinin "Kitabul Burhan fi Elametil Mehdiyyil Ahirzaman"
kitabında da geçmektedir.
45
90
Muhtasar Besairud-Derecat s.48
91
Muhtasar Besairud-Derecat s.48
92
Bihar-ul Envar, c.53, s.113-114
93
Biharul-Envar c.53, s.56, hadis 33, ayrıca s.46, hadis 19
46
94
Biharul-Envar: c.53 s.52
95
Biharul-Envar: c.53 s.33
47
96
Biharul-Envar c.53, s.46, hadis 20;
97
Biharul-Envar: c.53 s.46 h.19
98
Biharul-Envar: c.53 s.196
99
Bihar-ul Envar, cilt 51, s.56, Kitab-ur Ricat, hadis 103
48
Ahmed bin Ukba kendi babasından rivayet ediyor ki, o şöyle dedi:
“Biz Ebu Abdullaha (a.s) ricatın doğru olup-olmadığını sorduk. O (a.s)
buyurdu: “Evet.” Ona sorduk: “Öyleyse ilk ricat eden kişi kim olacaktır?”
O (a.s) şöyle buyurdu: “Hüseyin Kaimin (a.s) izinden gelir.” Ben dedim:
“Tüm insanlar da onunla birlikte mi (gelir)?” O (a.s) şöyle buyurdu:
“Hayır, bilakis bu, Allahın (s.v.t), kendi kitabında buyurduğu gibidir:
{Sur'a üfürüldüğü gün, bölük bölük gelirsiniz!} [78:18], her cemaat bir
diğerinden sonra (gelir).” [100]
Allah bizlere Kendi Nurunu – İmam Ahmed el Hasanı (a.s) – tanıma şerefiyle
nimetlendirdikten ve Mübarek Doğu Siyah Bayrakları kaldırıldıktan sonra, İmam
Ahmed el Hasan (a.s), mahlukatın yaratılışından bu yana akılları hayrette
bırakan, Allahın sırlarını açıklamaya başladı. Ve bugün, İmam Ahmed el Hasan
(a.s) bizlere Ricatın sırlarını açıklıyor. Siyah Bayraklar ashabının Ahirzaman
karakterleri belgeselinin bir bölümünde bizlere açıklandı ki, Allah Resulü
Muhammed (s.a.a) Resul olarak geldiği enkarnasyonundan sonraki ricatları
şunlardır:
1. İmam Muhammed Bakır (a.s)
2. İmam Muhammed Cevat (a.s)
3. İmam Muhammed Mehdi (a.s)
İmam Alinin (a.s) Resulullah (s.a.a) ile birlikte ricatından sonraki ricatları
şunlardır:
1. İmam Ali bin Hüseyin (a.s)
2. İmam Ali Rıza (a.s)
3. İmam Ali Hadi (a.s)
İmam Hasanın (a.s) daha sonraki ricatları şunlardır:
1. İmam Cafer Sadık (a.s)
2. İmam Hasan Asgari (a.s)
İmam Hüseyinin (a.s) Hüseyin olarak ricatından sonraki ricatları şunlardır:
1. İmam Musa Kazım (a.s)
100
Biharul-Envar: c.53 s.103
49
101
Biharul-Envar: cilt 26, sayfa 3-6
50
onlara şöyle dedi: “Bu kimdir?” Onlar dediler: “Bu, senin oğlundur.” O
(a.s) dedi: “Ben kimim?” Onlar dediler: “Sen, onun babası Ali bin
Hüseyinsin.” O (a.s) bizim anlamadığımız şekilde konuşma yaptı, ve
orada Muhammed, kendi babası Alinin, Ali de kendi oğlu Muhammedin
suretinde oldu! Onlar dediler: “La ilahe illallah!” Ve İmam (a.s) şöyle
buyurdu: “Allahın kudretine şaşırmayın. Ben Muhammedim,
Muhammed de ben.” Ve Muhammed (a.s) şöyle buyurdu: “Ey insanlar!
Allahın emri sizleri hayrete düşürmesin. Ben Aliyim, Ali de ben. Biz
hepimiz biriz, tek nurdanız ve bizim ruhumuz Allahın emrindendir.
Evvelimiz Muhammed, ortamız Muhammed, sonuncumuz Muhammed
ve hepimiz Muhammediz.” [102]
Burada İmam Ali Zeynel Abidin (a.s) buyuruyor ki, “Ben Muhammedim,
Muhammed de ben.” Daha sonra İmam Bakır (a.s) buyuruyor ki, “Ben Aliyim,
Ali de ben.” Bu, Ali bin Ebu Talibin (a.s), Selman ve Ebu Zerle (a.s) konuşurken,
Allah Resulü ile ilgili buyurduğu sözün aynısıdır. O yüzden de İmam Ali Zeynel
Abidin (a.s) ve İmam Muhammed Bakır (a.s) kendileri İmam Ali (a.s) ve
Resulullah Muhammeddir (s.a.a), Allah dilerse bir şekilden başka bir şekle
düşmüştür.
Sürah bin Kuleyb rivayet ediyor ki, İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle
buyurdu:
“Biz, Allahın Peygamberimize verdiği Mesaniyiz (7 tekrarlanan ayet) ve
biz Allahın yüzüyüz, biz sizlerin sırtlarınızda (aranızda) yeryüzünde
dolaşırız. Bizi tanıyan tanır. Bizi tanımayan da tanımaz. Bizi tanımış olan
kimsenin önünde Yakin vardır. Bizi tanımayan kimsenin önündeyse ateş
vardır.” [103]
İbn Abbas rivayet ediyor ki, Allah Resulü (s.a.a) Aliye (a.s) şöyle dedi:
“Ey Ali, senin Şiaların Mahşer gününün galipleridir. Herkim onlardan
birini aşağılarsa, seni aşağılar, herkim seni aşağılarsa beni aşağılar, ve
herkim beni aşağılarsa Allah onu ebedi olarak ceheneme atar. Ne sefil
akıbettir orası! Ey Ali, sen bendensin, ben de sendenim. Senin ruhun
benim ruhumdan ve senin çamurun da benim çamurumdandır.” [104]
Munaşade hadisinde İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
“…Allah Resulünün (s.a.a), Hamzanın kızı ile ilgili benim, Caferin ve
Zeydin arasında hüküm verdiğini ve şöyle buyurduğunu kabul ediyor
musun: “Ey Ali, gerçekten de sen bendensin, ben de sendenim. Ve sen
102
Biharul-Envar: cilt 26, sayfa 8-13
103
Biharul-Envar: c.24 s.114
104
El-Emali (Şeyh Saduk): s.66
52
105
Süleym bin Kays: s.196
106
El-Emali (Şeyh Tusi): s.50
107
Biharul-Envar: c.38 s.73-4
108
Kemalul Ziyaret: s.116
109
Biharul-Envar c.53, s.56, hadis 33, ayrıca s.46, hadis 19
53
Hadislerde sabit olduğu gibi, İmam Hüseyin (a.s) ricat edecektir (geri
dönecektir) ve hepimiz biliyoruz ki, İmam Hüseyin bin Ali (a.s) Kerbelada şehit
edildikten sonra yeniden şu karakterler olarak enkarne etti:
1. İmam Musa Kazım (a.s)
2. İmam Ahmed el Hasan (a.s)
İmam Ahmed el Hasanın vaat edilmiş Yamani olduğunun çoğu sayıda
kanıtları sunulmuştur. Şimdi sizlere sunacağımız bu iki hadis kanıtlıyor ki, İmam
Hüseyin (a.s) vaat edilmiş Yamanidir:
1- Esbağ bin Nebata rivayet ediyor ki, Emirel Müminin Ali (a.s) uzun bir hadiste
şöyle buyurdu:
“Siyah Bayraklar yeryüzünün doğusundan gelecektir. Üzerinde işaret
olmaz, ne pamuktandır ne ketenden nede ipekten. Mızrağının başı
Büyük Seyidin (Hz Muhammed (s.a.a)) mühürüyle mühürlüdür. Al-i
Muhammedden (a.s) bir kişi onu yönetecektir. Doğuda ortaya çıkar, oysa
kokusu (rüzgarı), dışarı taşan müşk kokusu gibi batıda yayılır. Korku bir
ay onların önünden yürür. Nihayet babalarının kanını (intikamını) talep
ederek Kufeye ulaşırlar. Onlar bu haldeyken YAMANİNİN ATI ve
Horasaninin atı sanki iki yarış atları gibi yarışıyor olacaklar…” [110]
2- Mus’ade rivayet ediyor ki, Ebu Abdullah (a.s) buyurdu: Emirel Müminin (a.s)
“el-Mehzun” isimli hutbesinde şöyle buyurdu:
...Siyah Bayraklar yeryüzünün doğusundan gelecektir, ne pamuktan ne
ketenden nede ipektendir. Mızrağının başı Büyük Seyidin (Hz
Muhammed (s.a.a)) mühürüyle mühürlüdür. Al-i Muhammedden (a.s) bir
kişi onu yönetecektir. Doğuda dalgalandığında, kokusu (rüzgarı), sert
müşk kokusu gibi batıda yayılır. Korku bir ay onların önünden yürür.
Sa’d el-Saka’nın çocukları Kufeye gelir, babaları için intikam talep
ederler, onlar ahlaksız kimselerin evlatlarıdır. Nihayet HÜSEYİNİN (A.S)
ATI onlara saldırır. İki at yarış meydanında yarışan atlar gibi yarışır.
Onlar ağlayacak ve üzüntülü olacaklar ve onlardan birisi göyaşı dokerik
ve bağırarak ayağına vuracak ve şöyle söyleyecektir: “Bu günümüzden
sonra bizim burada oturmamızda hiçbir hayır yoktur! Allahım! Gerçekten
de biz tevbe edenler, Allah korkusu olanlar ve secde edenleriz.” Onlar
Allahın şöyle tanımladığı İbdal’lardır (değiştirilmiş olanlar): {Allah
110
Biharul-Envar: cilt 52 s.274
54
111
Biharul-Envar: cilt 53 s.83; Muhtasar Besairud-Derecat: s.200
112
Biharul-Envar: 53/106; Muhtasar Besairud-Derecat: s.178
55
113
Gaybeti Numani, s.298, hadis 1
114
Gaybeti Numani, s.303, hadis 8
115
Gaybeti Tusi, s.428, hadis 10
116
Gaybeti Numani, s. 303, hadis 9
117
Üsuli-Sitat Arş: s.91
56
118
Biharul-Envar: cilt 24, s.117
119
Gaybeti-Tusi: s.43
120
Gaybeti-Tusi: s.44
121
Gaybeti-Tusi: s.45
122
Gaybeti-Tusi: s.46
123
Gaybeti-Tusi: s.47
57
Muhammed bin Hasan babası Hasan bin Harundan naklediyor ki, Ebu Abdullah
(a.s) şöyle buyurdu:
“Benim şu oğlum – Ebül Hasan Musaya (a.s) işaret etti – Kaimdir ve o,
kesin olandandır (kesin olarak gerçekleşecek olan) ve o kimsedir ki,
yeryüzü zülm ve adaletsizlikle dolduktan sonra, onu adalet ve rifahla
dolduracaktır.” [124]
Abdullah bin Sinan şöyle dedi: Ebu Abdullah (a.s) şöyle dedi:
“Kesin meselelerden olan şu ki, benim bu oğlum bu ümmetin Kaimi ve
kılıcın sahibidir.” Ve eliyle Ebül-Hasan Musaya (a.s) işaret etti. [125]
Ebu Velid Teraifi şöyle dedi: Bir gece Ebu Abdullahın (a.s) hüzurundaydım. O,
yanındaki yardımçısını çağırdı ve şöyle dedi:
“Bana evlatlarımın rehberini çağır.” Yardımcı sordu: “O kimdir?” İmam
(a.s) şöyle buyurdu: “Ebül-Hasan (a.s).” Çok geçmedi o (a.s) ipsiz
gömlekle geldi... ta ki o (birşeyler) söyledi... sonra o (a.s) elini benim
omuzlarıma koydu ve dedi: “Ey Ebu Velid, sanki Siyah Bayrakları, yeşil
noktanın sahibini görür gibiyim. Burada oturanın başının üzerinde
dalgalanıyor ve o, yanındaki ashabıyla birlikte olacaktır, onlar demir
dağları sert biçimde mahvedecekler. Onlar mahvetmedikleri birşey
bırakmayacaklar.” Ben dedim: “Canım sana feda olsun, burda oturanı mı
söylüyorsunuz?” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Evet.” Sonra o (a.s) buyurdu:
“Onu takip et, ona tabi ol, ona iman et ve ona kendinde olanı vermekle
onu memnun et, böylece sen onu idrak edeceksin inşaAllah.” [126]
Abdullah bin Galip şöyle dedi: Bu şiiri Ebu Abdullaha (a.s) okudum: “Siz
beklenilen kimsesiniz...” O (a.s) şöyle buyurdu:
“Ben o alametlerin sahibi değilim. Fakat o alametlerin sahibi bu şahıstır”
ve eliyle Ebül-Hasana (a.s) işaret etti. [127]
Sarim bin İlvan Cuhi şöyle dedi: Ben, Mufazzal, Yunus bin Tubyan, Fuzeyl bin
Muhtar ve Kasım, Ebu Abdullahın (a.s) hüzuruna geldik ve o, oğlu İsmail ile
birlikteydi. Füzeyl şöyle dedi:
“Biz İsmailin sizden sonra bu emrin sahibi olduğunu düşünüyoruz.” Ebu
Abdullah (a.s) şöyle dedi: “Hayır! Vallahi böyle değildir.” Sonra o (a.s)
buyurdu: “Bu emre layık olan, bu şahıstır” ve eliyle Ebül-Hasan Musaya
(a.s) işaret etti, bu zaman Ebül-Hasan Musa (a.s) uyuyordu, sonra İmam
124
Gaybeti-Tusi: s.47-48
125
Gaybeti-Tusi: s.48
126
Gaybeti-Tusi: s.48
127
Gaybeti-Tusi: s.49
58
128
Gaybeti-Tusi: s.49-50
129
Gaybeti-Tusi: s.51
130
Gaybeti-Tusi: s.52-53
131
Gaybeti-Tusi: s.53
132
Gaybeti-Tusi: s.57
59
133
Gaybeti-Tusi: s.58
134
Kafi, cilt 1, s.311; İrşad 2/216
135
El-İhtisas: s.87; Biharul-Envar: c.26, s.256, h.32
136
Biharul-Envar: 48/41; Menakibul-Talip (ibn Şerh Eshub): 3/419
60
Melekler (a.s) Ricatta İmam Hüseyinin (a.s) ashabından olacaklar. Ebi Abdillah
(a.s) şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki Hüseyin (a.s) kendisine verilmiş olan listeyi okudu ve onun
için gelecek olan ve geriye kalacak olan şeyler açıklandı, ve orada, geriye
kalan bazı şeyler oldu ki, daha gerçekleşmedi. Böylece savaşmak için
çıktı. Geriye kalan şeyler şunlardı ki, melekler, Hüseyine (a.s) zafer
vermek için Allahtan izin istemiştiler, ve O (s.v.t) da onlara izin vermişti.
Böylece melekler savaşa hazırlanmaktaydılar, nihayet Hüseyin (a.s)
öldürüldü. Öyle ki, melekler yere indiğinde onun zamanı artık geçmiş ve
öldürülmüştü, Allahın selatı onun üzerine olsun. Böylece melekler
dediler: “Ya Rab, Sen bize yere inme ve ona (a.s) zafer verme izni verdin.
Ve biz yere indik, fakat sen artık onu almıştın?” Ve Allah (s.v.t) onlara
şöyle vahyetti: “Onun kubbesine adanmış olarak kalın, TA Kİ ONUN
ÇIKTIĞINI GÖRDÜĞÜNÜZDE, ona zafer verin, ve onun için ve ona
zafer vermek uğruna kaçırdığınız şey için ağlayın. Sizler ona zafer
vermek ve ona (onun müsibetine) ağlamak için (özel olarak)
seçilmişsiniz. Böylece melekler Allaha yakınlık arayarak ve Hüseyine
(a.s) zafer vermek uğruna kaçırdıkları şeyden dolayı hüzünlenip
ağladılar. Böylece Hüseyin (a.s) çıktığında, onlar onun ENSAR’INDAN
(destekçilerinden) olacaklar.” [137]
Ebi Hamza Somali şöyle naklediyor: İmam Muhammed Bakır’ı (a.s) şöyle
buyururken duydum:
“Al-i Muhammed’in Kaimi kıyam ettiğinde Allah ona müsevvim, mürdif,
münzel ve kerrüb meleklerle yardım edecektir. Cebrail, onun önünde
olacak, Mikail sağında ve İsrafil ise solunda olacaktır. Ve korku bir aylık
yoldan onun önünden, arkasından, sağından ve solundan ilerleyecek.
Mukarreb (Allaha yakın) melekler de onun hizasında olacaklar. Onu ilk
izleyecek olan Muhammed ikincisi ise Ali’dir – Allahın selamı onlara
olsun – Onun elinde bir yalın kılıç vardır. Allah ona Rum’u, Deylem’i,
Sind’i, Hindistan’ı, Kabilşah’ı ve Hazar’ı fethettirecektir.” Ta ki şöyle
buyurdu: “Onun zamanında yaşayarak ona yardım edecek olanlara ne
mutlu. Ona ve onun emrine karşı çıkıp da ona düşman olanlara ise
gerçekten eyvahlar olsun.” Sonra şöyle buyurdu: “Yeni bir emir, yeni bir
sünnet ve yeni bir hüküm getirecek, araplara karşı çok sert olacaktır.
Onun şanı sadece katletmektir, hiç kimseden tevbe etmesini istemeyecek
137
Biharul-Envar: 53/106; Muhtasar Besairud-Derecat: s.178
61
138
Gaybeti-Numani: s.239
139
Gaybeti-Numani: s.19; Biharul-Envar: 52/360
140
Muhtasar Besairud-Derecat: s.37
62
141
Tefsirul-Burhan: 3/146, hadis 5; Biharul-Envar: 52/297, hadis 54 vb.
142
https://www.youtube.com/watch?v=6zcmON53C6g
63
İmam Ahmed el Hasan (a.s) 2003 senesinde İmam Mehdi (a.s) ile buluşma
hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Her halukarda, Ey Irak halkı, şüphesiz beni
yeryüzündeki insanlara babam gönderdi ve o, şehirlerin anası olan Necef ile,
sizinle başladı. Ve şüphesiz ben, Cebrail, Mikail, İsrafil ve Melekut Alemi ile
desteklenmekteyim. Ve beni Hakk ile kabul eden birçoklarından perde
kaldırılmıştır ve onların rüyaları bugün demir gibidir. Onlar, insanların
görmediklerini görürler, duymadıklarını duyarlar. Ve Ruhun bu alametinden
başka, hangi alamet daha büyük olur?”
---
75. Allah, meleklerden ve insanlardan resûller seçer. Muhakkak ki Allah, en
iyi işitendir, en iyi görendir.
Kurani Kerim 22
---
98. Kim, Allah’a ve O’nun meleklerine ve O’nun resûllerine ve Cebrail’e ve
Mikail’e düşman oldu ise, o taktirde muhakkak ki Allah kâfirlere düşmandır.
Kurani Kerim 2
---
8. 'Ona bir melek indirilmeli değil miydi?' dediler. Bir melek indirmiş
olsaydık iş bitmiş olurdu da onlara göz bile açtırılmazdı.
9. Eğer onu bir melek de yapsaydık, yine onu bir erkek kılacak ve onları yine
düştükleri şüpheye düşürecektik.
Kurani Kerim 6
---
1. "O zaman senin halkını koruyan büyük önder Mikail görünecek. Ulusun
oluşumundan beri hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi olacak. Bu dönemde
halkın - adı kitapta yazılı olanlar - kurtulacak.
2. Yeryüzü toprağında uyuyanların birçoğu uyanacak: Kimisi sonsuz yaşama,
kimisi utanca ve sonsuz iğrençliğe gönderilecek.
3. Bilgeler gökkubbe gibi, birçoklarını doğruluğa döndürenler yıldızlar gibi
sonsuza dek parlayacaklar.
4. Ama sen, ey Daniel, son gelinceye dek bu sözleri sakla, kitabı mühürle.
Birçokları orada burada dolaşacak, bilgi artacak."
5. Ben Daniel baktım, biri ırmağın bu kıyısında, öbürü öbür kıyısında duran
başka iki varlık gördüm.
64
6. İçlerinden biri, ırmağın suları üzerinde duran keten giysili adama, "Bu
şaşırtıcı olayların son bulması ne kadar zaman alacak?" diye sordu.
7. Irmağın suları üzerinde duran keten giysili adamın sağ ve sol elini göğe
kaldırarak sonsuza dek Diri Olan'ın adıyla ant içip, “Bir vakit, vakitler ve
yarım vakit olacak" dediğini duydum, "Kutsal halkın gücü tümüyle kırılınca,
bütün bu olaylar son bulacak.”
8. Adamın söylediklerini duydumsa da anlamadım. Bunun için, “Ey efendim,
bunların sonu ne olacak?” diye sordum.
9. Şöyle yanıtladı: “Sen git, Daniel. Bu sözler son gelinceye dek saklanıp
mühürlenecek.
10. Birçokları kendilerini arıtıp temizlenecek, lekesiz duruma gelecek, ama
kötüler kötülük etmeyi sürdürecek. Kötülerin hiçbiri anlamayacak, bilgeler
anlayacak.
Danyal Kitabı 12
Soru:
Peygamberler, Elçiler ve İmamlar’ın (a.s) seçiliş nedeni nedir? Onlara verilmiş
ismetin nedeni nedir?
Cevap:
Allah (s.v.t), o zaman ki, insanoğullarını, kendi varlığına yayınlayıp, onlara şöyle
sorduğunda: (Ben sizin Rabbiniz miyim?), onlar, herbiri kendi cevabına uygun, 3
kategoriye bölündüler:
İlk kategori:
Bu kategoridekiler, soru kulaklarına gelmeden önce, nuru, perdelerin (hicapların)
arkasından gördüler ve EVET, Sensin bizim Rabbimiz, diye cevapladılar. Ve
bunlar da; nuru, arkasından gördükleri hicaplar ve perdelerin sayısına göre,
birkaç kategoriye bölündüler. Ve onlar, o kişilerdirler ki, nurun hicaplarını geçip,
büyüklüğün madeninde erdiler.
Hz.Ali (a.s) buyurmuştur:
Ey Yüce Yaradan, beni, Sana karşı, tam bir şekilde ayrılmayı nasip et. Ve
bizim yüreğimizi, gözlerimizi, Senin nurunu görme kabiliyeti olan bi
nurla aydınlat. Ta ki, bizim basiretimizin gözü, nurun hicaplarını
kaldırıp, büyüklüğün nuruna ersin ve bizim canlarımız, Senin izzetinin
mukaddes makamına katılsın.”
İkinci kategori :
O kişilerdi ki, sorunun kulaklarına değmesinden sonra, nuru hicaplar ve perdeler
kaldırıldığında gördüler ve EVET diye cevap verdiler. Ve bunlar da; işitme ve
cevaplama süratine göre, ayrı kategorilere bölünüyorlar.
66
Müteşabihat Cilt 1
Ahmed el Hasan
67
Soru:
{Rabbin Âdemoğulları’ndan – onların sırtlarından – zürriyetlerini alıp bunları
kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz değil
miyim? “Elbette öyle! Tanıklık ederiz” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde,
“Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz} Araf: 172
Zer Alemi, hakiki bir alem midir? Ve doğrudan var mıdır yoksa yok mudur? Ve
nerede yer almıştır? Şeyh Saduk der ki: Zer Alemi vardır. Ve Şeyh Müfid,
Teshihül İtikat kitabında der ki: Eğer ki, Zer Alemi var olsaydı, onu unutmaz ve
bazı şeyleri hatırlardık.
Cevap:
Zer alemi, hakiki alemdir ve hayali değildir. Ama gafiller veya kendilerini
gaflete d, onu unuturlar. Ama, Peygamberler, Resuller ve Vasiler, onu
unutmazlar, bilakis onu hatırlarlar, tanırlar. Oradakı taraftarlarını da tanıyorlar
ve bu fiziki dünyada onları ayırt ediyorlar, nitekim Muminlerin Emiri Ali bin
Ebu Talip (a.s) “Ben senin Şii’lerindenim” söyleyen birine “Ben seni
tanımıyorum” söylüyor.
SubhanAllah, Şeyh Müfit, Allah ondan razı olsun ve makamını yüceltsin, şöyle
söylüyor: “Eğer o, yani Zer Alemi olduysa, biz onu unutmuş olmazdık.” Ve işte,
siz aynadakı şeklinize baktığınızda, aynayı unutursunuz, subhanAllah, eğer siz
ellerinizin arasında, gözleriniz önünde olan şeyi önemsemiyorsanız, ve onu
görmüyorsanız, o zaman sizin Zer Alemine olan gafletiniz daha uyğun ve
gereklidir.
Bunun yanısıra, Ehlibeyt (a.s) o alemden çok fazla konuşmuşlar, böylece, ben
içinde cehalet olan birinin reddedişinden başka bir reddediş görmüyorum. Ve
arzu edilir ki (keşke), onlar onunla ilgili konuşmaktan sakınmış olsunlar, bir
halda ki onun ilmi müteşabih oldu ve Allahın bu buyurduğunu dikkate almış
olsunlar: {Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini
unutturduğu kimseler gibi olmayın…} Haşr: 19
Şüphesiz ki bu, Zer Alemi ile ilgili inmiştir, aksi halde bir anlam taşımazdı.
68
Soru:
Allah Teala buyurmuştur: {Andolsun ki, ilk yaratılışı bildiniz. Öyleyse
hatırlamaz mısınız?} (Vakıa 56:62) Bu ayetin anlamı nedir ?
Cevap:
{ilk neş’eti (yaratılışı)}: yani Zer Alemi’nde ilk imtihan gerçekleşti, insan oğlu bu
Aleme dair bilgi sahibi oldu fakat dünya alemine geldikten sonra, Cismani
yoğunluk, şehvetleri, günahları ve Allah’ın zikrinden gafletlerinden dolayı bu
ilmi unuttular. Nebiler, Peygamberler, ve Hüccetler (a.s) ilk neş’eti hatırlıyorlar
ve kendi dostlarını tanıyorlar. Her kimin fıtratı temiz ise bu Zer Alemini hatırlar
ve eski halini bilir fakat insanların çoğu : {Allah’ı unutan kimseler gibi olmayın!
Böylece (Allah da) onlara, kendi nefslerini unutturdu.} (Haşr :19).
Dolayısıyla İnsanlar Allah’ın zikrinden gafil olduklarından, şehvete
battıklarından ve Cismani Alemle uğraştıklarından dolayı kendilerini, hallerini
ve yaşadıkları Zer Alemini hatırlamıyorlar.
Ahmed el Hasan (a.s)
Müteşabihat cilt 3 s.114
70
[Allah yaratışa başlar, sonra onu varlık alanından çekip tekrar yaratır. En sonunda
O’na döndürülürsünüz.] (Rum Suresi, 11. Ayet)
[Allah’a nasıl nankörlük ediyorsunuz? Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine
öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O’na döndürüleceksiniz.] (Bakara Suresi,
28. Ayet)
[Onlar: “Ey Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Artık
günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir başka yol daha var mı?”]
(Mümin Suresi, 11 .Ayet)
[Ancak gereğince dinleyenler çağrıya cevap verir. Ölülere gelince, Allah onları
diriltecektir, sonra O’na döndürülecekler.] (En’am Suresi, 36. Ayet)
[De ki: Eğer Allah dileseydi onu size okumazdım. Allah da onu size bildirmezdi.
Ben bundan önce bir ömür boyu içinizde durdum. Hâlâ akıl erdiremiyor
musunuz!] (Yunus Suresi, 16. Ayet)
[Ölümü aranızda biz takdir ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz. Yerinize diğer
benzerlerinizi getireceğiz ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden oluşturacağız.]
(Vakıa Suresi, 60, 61, 62)
[Senin o Ganî Rabbin rahmet sahibidir. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi bir
başka topluluğun soyundan yeniden vücuda getirir.] (En’am Suresi, 133)
71