You are on page 1of 29

15.yy – 17.

yy
Felsefesi

1
2
Bilimsel Yöntem
• 15-17. yüzyılın en büyük başarısı bilimde olmuştur. Rönesans, diğer birçok alana
olduğu gibi MS 2-15. yüzyıl Hristiyan düşüncesinde şekillenen bilim anlayışına da
karşı çıkmıştır. Skolastik düşünce, deney ve gözlem yerine otorite kabul ettikleri
bilgilerle bilimsel konularda açıklama yapmaya çalışmıştır.
• Rönesans düşüncesi ise bilimde otorite olmuş bilgilere değil deney, gözlem ve
hesaplanabilir bilimsel çalışmalara yönelmiştir.
• 15-17. yüzyıl, bilim ve bilimsel yöntemin geliştiği dönemdir. Gözlem, kontrollü
deney, hipotez ve matematiksel hesaplama; bilimin yöntem kazanmasına katkı
sağlamıştır.
• Gözlem, eski çağlardan bu yana yapılan bilimsel çalışmanın aşamasıdır.
Rönesans’ta bilimin yöntem kazanması özellikle astronomi ve anatomi
konusunda ciddi bilgiler oluşturulmasını sağlamıştır.
• Kontrollü deneyler ise özellikle fizik alanında bilimsel hesaplamalar yapılmasını,
geçici açıklama modeli olan hipotezlerin doğrulanmasını sağlayan bilimsel
araştırmanın önemli bir basamağıdır. Gözlem, kontrollü deney ve hipotez sonrası
yapılan matematiksel hesaplamalar bilimsel bilginin güvenilirliğini oluşturmuştur.
• 17. yüzyıl düşünce dünyasının ve modern felsefenin ilk filozoflarından Francis
Bacon, bilginin güç için olduğunu ifade edip doğanın bilgisine ulaşmanın en
güvenilir yolunun bilim olduğunu ve bilimsel yöntemin bu bilgiyi sağlayabileceğini
savunmuştur. Bacon, bilimsel yöntemi aklın bir aracı olarak ifade etmiştir..

3
SKOLASTİK DÜŞÜNCE İLE MODERN DÜŞÜNCENİN TEMEL FARKLARI

4
Hümanizm
• Hümanizm anlayışı, insanı MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinin dogmatik
etkisinden uzaklaştıran ve Antik Yunan felsefesine geri götüren bir
düşünüşün sonucudur.
• Kökenleri insanı felsefenin merkezi haline getiren Sokrates’e kadar
gitse de Rönesans döneminde Tanrı’dan uzaklaşan dikkatin insana
yönelmesiyle ortaya çıkan, aydınlanma ve modernist hareketle iyice
belirginleşen bir akımdır.
• Bu geri dönüş, insanı ve evreni yeniden yorumlama anlamı taşır.
• Hümanizm bir felsefe değil bir yönelimin adlandırılmasıdır ve insanı
özneleştiren bir çaba içerir. İnsanın merkeze alındığı ve aklının öne
çıkarıldığı bir bakış açısıdır.
• Bu bakış açısı, yeni hayat anlayışı ile insan ve dünya üzerine felsefe
yapma isteğinden oluşur.

5
Niccolo Machiavelli (Makyavel)

• Doğum: 3 Mayıs 1469, Floransa, İtalya


• Ölüm : 21 Haziran 1527, Floransa, İtalya
• Rönesans hümanizminin önemli isimlerinden ve modern siyaset
biliminin kurucularındandır.
• En ünlü eseri asıl adı "De Principatibus" (Prenslikler Hakkında) olan
Prens’tir.
• Prens'te anlatılan görüşler okuyana uç noktalarda gelebilir, fakat
eserin Floransa'da süren kargaşa sırasında yazılmasından dolayı
Makyavel ancak mutlak güç sahibi kararlı bir yöneticinin bütün
sorunları aşabileceğini düşünür.

6
Niccolo Machiavelli (Makyavel)
Etkili bir politik liderin özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Büyük liderleri kendine örnek almaya istekli olmak.
Özellikle Antik Roma'dan.
- Hükümetin halkın yaşam kalitesini yükseltmek için ne kadar gerekli olduğunu
göstermek. Örnek olarak: Herhangi bir birey veya kurum üzerindeki kontrollü baskıyı
geçici olarak gevşetmenin neticesinde oluşacak kaos ortamının etkilerini göstermek.
- Savaş sanatına hakim olmak.
- Var olan acımasızlığın ve ahlaksızlığın gücü ve dengeyi koruyabilmek için gerekli
olabileceğini anlamak.
- Kaba ve ahlaksız sanılmamak için dindar görünmeye çalışmak. Makyavel, İspanya kralı
Ferdinand'ın İtalya'ya dini bahane ederek saldırmasını över.
- Gerektiği yerde öğüt ve tavsiye dinleyecek kadar erdemli olmak.
- Makyavel'in etik ve politika arasında kurulacak bağlantıya fazla aldırış etmediği
görünür, bu da çağdaşlarından tepki toplar. Prens merhametli, güvenilir, karşısındakini
anlayan, dürüst ve güvenilir görünmeye çalışmalıdır. Fakat aslında Prens'in kudreti onun
gerçekten merhametli olmasına çok az izin vermelidir.

7
Descartes

• René Descartes
Latinceleştirilmiş: Renatus Cartesius;
d. 31 Mart 1596 – ö. 11 Şubat 1650,
• Top atışları duvarlarda yankılanırken bir asker düşünceli bir biçimde
gözleri boşluğa takılı, ahşap karyolasında uzanmıştı. Birkaç dakika sonra
tavan boyunca sessizce ilerleyen bir böcek dikkatini çekti. Asker, birdenbire
sıçrayarak oturdu. Eğer böceğin yolu üzerindeki her bir noktanın en yakın iki
duvarın her birine uzaklığı bilinirse, o zaman böceğin yolu matematiksel
olarak resmedilebilirdi. Bu böcek, aylardır onu uğraştıran probleme anahtar
olabilirdi. Bu adam, Rene Descartes’tı. Descartes buradan hareketle
Kartezyen koordinat sistemini geliştirdi. Bu matematik alanındaki şöhretini
kaynağı oldu.
• Düşünür olarak şöhreti “Yöntem Üzerine Konuşma” ve “Meditasyonlar” adlı
kitaplarına dayanır.
• İsveç Kraliçesi Christina tarafından, kendisine öğretmenlik yapması için davet
edildi. Burada hastalanarak öldü.
• 1663’te Papa Descartes’ın çalışmalarını yasaklı kitaplar listesine aldı.
8
Descartes
• Şüpheciliğe farklı bir yaklaşım getiren Descartes’e göre
şüphe iki biçimdedir: septik şüphe, metodik şüphe.

• Ona göre septik şüphe anlamsızdır. Olması gereken metodik


şüphedir. Metodik şüpheyi şu şekilde uygular: Önce Tanrı’dan, çevreden,
kendinden ve başka insanlardan şüphe eder. Bunu şüphe edemeyeceği son
sınıra kadar götürür. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmek var olmaktır. Bu
durumda “Düşünüyorum o halde varım”
• Descartes felsefeye başlangıç önermeleri bulmak için dört aşamalı bir
yöntem önerdi:

1. Doğruluğunu açık ve seçik bilmediğimiz hiçbir şeyi doğru kabul etmemek.


2. Araştırdığımız sorunların her birini mümkün olduğunca küçük parçalara
bölmek.
3. Onları basitten karmaşığa doğru bir sırayla incelemek.
4. Sık sık geriye dönüp elde edilen verileri sınamak.

9
Descartes

• 1. adım: Ben varım.


• 2. adım: Tanrı var.
Descartes, ontolojik kanıt denilen ve Ortaçağ'da özellikle St.Anselmus
tarafından kullanılmış olan şu kanıtla Tanrı 'nın varlığını kanıtlar:
"Tanrı, en gerçek ve en mükemmel varlıktır. Tanrıyı bir defa var olan
bir defa da var olmayan bir şey diye düşünelim. Var oluşu, var
olmayışına göre daha fazla bir şeydir. Var olmamış olması mantık
bakımından da bir çelişki yaratır. O halde, Tanrı vardır.
3. adım: Dış dünya vardır.
Tanrı "mükemmel" bir varlık olduğu için beni aldatamaz. Zira, aldatmak
onun şüphe götürmez bir eksikliğine delalet eder. O halde dış dünya
vardır.

10
Descartes

Düalizm
1.adımda “Ben”i ya da “bilinç”i kanıtlayan Descartes, 3. adımda da
“şey”leri kanıtlayınca ortaya ikili bir töz anlayışı çıkar.
Ruh-beden ya da bilinç-madde ikiliği Descartes’ın ikili töz anlayışının
özetidir. Fakat buradaki temel problem, iki farklı tözün, yani madde ile
bilincin ya da ruh ile bedenin nasıl etkileşime geçtiğidir. Descartes
felsefesinde bu soruya verilmiş doyurucu bir cevap bulunmaz, her ne
kadar Descartes, sonraki dönemlerinde bu soruya karşılık olarak
“epifiz bezi teorisi” ya da “aranedencilik” gibi argümanlar
geliştirmişse de, felsefe tarihi açısından bu argümanların pek kıymeti
yoktur.

11
Spinoza (1632-1677)

• Baruch Spinoza (d. 24 Kasım 1632, Amsterdam – ö. 21 Şubat


1677, Lahey), Benedictus de Spinoza veya Bento d'Espiñoza olarak da
bilinmektedir.
• Portekiz’deki engizisyon baskısından kaçarak Hollanda’ya göç eden
Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
• Yahudi okulunda aldığı eğitimden memnun kalmadı ve Hobbes,
Descartes ve Bruno’dan etkilendi.
• Materyalist olmak ve Tevrat’ı küçümsemek suçlamasıyla Yahudi
cemaatinden çıkarıldı.
• Lahey’e yerleşerek hayatının kalanını bilim ve felsefeyle geçirdi.
Mercek ve optik cam üretimiyle geçimini sağladı.
• En önemli eseri Ethica da dahil olmak üzere, eserlerinin çok büyük
kısmı ölümünden sonra yayınlandı.

12
Spinoza (1632-1677)

• Tanrı sonsuzdur.
• Tanrı sonsuzsa, Tanrı olmayan bir şey olamaz.
• Evrende Tanrı olmayan bir varlık bulduğunuzda o zaman Tanrı sonsuz
olamaz, çünkü, Tanrı, prensipte her şey olabildiği gibi, o şey de
olabilir.
• Bu nedenle tüm varlıklar Tanrı’nın parçalarıdır. Hepsi inanılmaz
karmaşık bir bütünün içinde birbirine geçer, ama her şey nihayetinde
bu tek şeyin, Tanrı’nın bir parçasıdır.

PANTEİZM
13
Spinoza

• İnsan doğanın ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan davranışı herhangi


başka bir doğal olay gibi nedenler ve sonuçlar aracılığıyla
açıklanabilir.
• İnsan özgür değildir. Tüm insan davranışları doğa koşulları
tarafından belirlenir. Bu yüzden gerçek özgürlük kendi
doğamızın zorunluluğunu bilmek, buna ayak uydurmaktır.
• İnsanlar bilgisiz oldukları zaman tutkularının kölesi gibidirler.
Bilgili insan kendi kendini belirleyerek özgürleşir. Bu nedenle
ahlakta temel amaç düşünce ve akıl yoluyla tutkuları yenmektir.
Ahlaki hayat aklın tutkulara karşı bir savaşıdır.

14
Leibniz

• Gottfried Wilhelm Leibniz, (d. 1 Temmuz 1646, Leipzig – ö. 14 Kasım


1716, Hannover)
• Babası Leipzig Üniversitesi’nde Ahlak Felsefesi Profesörüydü. Çocuk
yaştayken babasının ölmesi sonrası babasının kişisel kütüphanesi
Leibniz’e miras kaldı.
• Hukuk ve Felsefe üzerine lisans eğitimini tamamladı aldı.
• Descartes ve Spinoza’dan etkilendi.
• Hayattayken yayınladıkları eserleri başarısız bulunurken, ölümünden
sonra yayınlanan eserleriyle tanındı.
• En önemli eseri Monadoloji’dir.

15
Leibniz

• Varlık ile ilgili düşüncelerini Monad kavramı ile


temellendirdi.
• Bölünmez yetkin birim, atom anlamında olan monat deyimi antikçağ Yunan
felsefesinden gelmedir. Pitagorasçılar ve Yeni-Platoncular tarafından
kullanılmıştır.
• Leibniz’in kullandığı Monad kavramı; Yunanca’da “birlik” ya da “bir olan”
mânâsına gelen “monas” sözcüğünden türetilmektedir. Monadoloji eseri ise,
Monad’ın tanımının yapılması ve temel niteliklerinin belirlenmesiyle başlar.
• Leibniz, töz kavramı yerine monad kavramını kullanmaktadır. Monad,
bileşiklere giren yalın tözden başka bir şey değildir.
• Leibniz, monadların değişime uğradığını kabul etmektedir fakat bu değişim
dışsal bir nedenden dolayı değil, içsel bir nedenden dolayıdır; monadlar
dışarıdan etkilenmemektedir
• Leibniz'in deyisiyle monatların pencereleri yoktur ki oradan içlerine bir şey
girip çıkabilsin.
• Monatlar ancak yaratmayla başlayabilir ve yok olmayla bitebilirler.
16
Leibniz
Leibniz Çarkı

• Gottfried Leibniz; René Descartes ve Baruch Spinoza ile birlikte on


yedinci yüzyıl rasyonalist felsefesinin önder filozoflarından birisi olarak
kabul edilir.
• Bu üç filozof, rasyonalizmin temel ilke ve önermelerinde hemfikir
görünseler de, on yedinci yüzyılın yaygın tartışması olan “töz”ün ne
olduğuna dair fikirleriyle birbirlerinden kesin şekilde ayrılırlar.
• René Descartes, tözü “dualist” bir yaklaşımla tanımlayarak, “ruh” ve
“beden” olarak iki tözün varlığından söz eder,
• Spinoza için “töz” tektir, bu töz var olmak için kendisinden başka bir
nedene ihtiyaç duymayan şey, diğer bir ifadeyle ise Tanrı’nın
(Doğatanrı’nın) ta kendisidir.(Monizm)
• Leibniz ise hem Spinoza’dan hem de Descartes’tan ayrılarak “Monad”
teorisi ile sonsuz sayıda tözden söz edecektir. (Pluralizm)
17
Leibniz

Mümkün Dünyaların En İyisi


Yeter Neden İlkesi: Her şeyin akla uygun bir nedeni olmalıdır.
“her yargının doğruluk nedeni bir başka yargıdır. O halde, her yargının doğruluğu
için bir başka yargı gereklidir. Yeter sebep olmadıkça bir yargının doğruluğundan
söz edilemez.”
• Tanrı’nın da dünyayı olduğu gibi yaratmasının mantıklı sebepleri
olmalıdır.
• Dünya mutlak anlamda mükemmel olsaydı Tanrı gibi olurdu.
• Bu yüzden mükemmel olmayan varlıkların dünyasında kötülüğün
olması doğaldır.
• Tanrı, en az miktarda kötülük içeren mümkün olabilecek en iyi
dünyayı yaratmış olmalıdır.
• Hiçbir tasarım daha az kötülükle daha fazla iyilik üretemezdi.

18
Thomas Hobbes
• Doğumu 5 Nisan 1588
Malmesbury, Wiltshire, İngiltere
• Ölümü 4 Aralık 1679 (91 yaşında)
Derbyshire, İngiltere
• 15 yaşındayken Oxford’a gitti Skolastik, mantık ve Aristoteles felsefesi
öğrendi.
• 22 yaşındayken Lord Hardwick’in eğiticisi olmuş, ve 1610 yılında
onunla büyük bir gezi yapmıştır.
• Çok etkilendiği Galilei ve Kepler üzerinde çalışmaya başlaması da bu
tarihlere rastlamaktadır.

19
Thomas Hobbes

Mekanik Materyalizm
• Evrende mekanik yasalara uygun olarak hareket eden cisimler dışında hiçbir şey yoktur.
• Duyum olmadan düşünce olamayacağından, düşünceler nedensel olarak duyuma bağlı
olmak durumundadırlar.
• Duyularımızı etkilemeyen varlıkların varoluşunu öne sürmek, Thomas Hobbes ’a göre,
kabul edilemez ve anlatılamaz bir şeydir.
• Madde dışında ikinci bir tözün olmadığını söyleyen filozof, cisimsel olmayan ruhlardan söz
etmenin kendi kendisiyle çelişik bir söylem olduğunu öne sürerken, varoluşunu teslim ettiği
ruhun da madde cinsinden olduğunu savunur.

“kalp bedenin bütününe hareket veren bir tulumbadan, sinirler sayısız yaydan, eklemler
de çok sayıda çarktan başka bir şey değildir”

“Aristotelesçi metafizik, pagan demonoloji ve Hıristiyan teolojisi, yalnızca kötü bir


bilime neden olmakla kalmayıp; politik itaati koşullayan veya etkileyen tahkik edilemez
güçlere, ruhlara dayanan tartışmalara meydan verdiği için politik açıdan da yıkıcı sonuçlara
yol açtı“

20
Thomas Hobbes

“Hobbes, yaşadığı süre içinde, biri entelektüel, diğeri siyasi


olan iki devrime tanıklık etmiştir. Bu devrimlerden siyasî
olanı, yani mutlak monarşinin parlamenter demokrasinin
temsili kurumlarıyla sınırlanması söz konusu olduğunda,
Hobbes tam bir karşı devrimcidir. Entelektüel devrim, yani
Ortaçağın tanrı merkezli ve Aristotelesçi dünya görüşünün
bırakılarak, yeni doğa bilimleriyle, mekanik açıklamanın ve
deneysel yöntemin benimsenmesi söz konusu olduğunda,
o tam bir devrimcidir.”
Ahmet Cevizci “Felsefe Tarihi”

21
Thomas Hobbes

• “Homo homini lupus” İnsan insanın kurdudur.

• Doğa durumu Herkes eşittir. Bu eşitlik amaçlara ulaşmada


da eşitliği ve bu da rekabeti doğurur. Rekabet
çatışmayı getirir. Herkesin birbirine kin
duyduğu bir savaş ortamı oluşur.
• Toplumsal Sözleşme “Barışı ara, bul ve sürdür”
doğal yasasına sahip olan insanlar
herkesin herkese karşı savaşının
karmaşadan başka bir şey getirmediğini
gördüler ve bazı haklarından feragat
ederek anlaşma yaptılar.

22
Thomas Hobbes
• Leviathan:
• İnsanların sözleşerek yetkilerini
devretmesiyle bireylerin
toplamının hükümdar olduğu
bir “ortak zenginlik”
(commonwealth) ortaya çıkar.
• İngiliz İç Savaşı sırasında (1642-
1651) yazılmış olan Leviathan,
toplumun yapısı ve hükümetin
meşruiyeti ile ilgilidir ve
toplumsal sözleşme teorisinin
en eski ve en etkili
örneklerinden biri olarak kabul
edilir.
• Hobbes’a göre devlet doğal
değil sözleşmeye dayalı yapay
bir kurumdur.

23
John Locke
• Doğumu: 29 Ağustos 1632 Wrington, Somerset, İngiltere
• Ölümü :28 Ekim 1704 (72 yaşında) Essex, İngiltere
• Kumaş ticareti ile uğraşan bir aileden gelmektedir.
• Yüksek öğrenimini Oxford Üniversitesi'nde yaptı.
• 1683'te İngiltere'den ayrıldı.
• 1689'da İkinci İngiliz Devrimi Başarı kazanınca İngiltere'ye dönebildi.
• Daha sonra tekrar Fransa'ya iltica etmek zorunda kaldı.
• Liberalizmin en önemli isimlerinden biri olarak görülür.

24
25
John Locke
• Metafizik çöplükten kurtulmak gerekir!

TABULA RASA!
• Tüm bilgilerimizin temeli deneyimdir!
• Empirizm (Deneycilik) denilince akla gelen ilk düşünürlerdendir.
• Descartes, Spinoza, Leibniz gibi rasyonalistleri eleştirdi.
• Locke felsefesinde, zihnimiz, edindiğimiz deneyimler sayesinde bazı ideler
oluşturur. Bu idelerin ise iki kaynağı mevcuttur:
• Birinci kaynak dış kaynaktır beş duyuyla elde edilen deneyimlerdir. Bu
deneyimlerde insan edilgen durumdadır. Çünkü duyumsadığımız bir
deneyimi, duyum aracını işlevsizleştirmeksizin yok etmemiz mümkün
değildir.
• Locke, ikinci bir kaynak olarak refleksiyon ya da içebakış deneyimini gösterir.
Refleksiyon, dış kaynaklı duyumdan farklı olarak, bir iç algıyı, iç duyumu
işaret eder. Burada ise insan, dış duyumun aksine etkin bir rol oynar.

26
John Locke

• Hobbes’un mutlakçılığı karşısında liberal bir anlayış geliştirdi.


• Locke’a göre doğa durumu bir özgürlük durumudur. Ama özgürlük
Hobbes’un ileri sürdüğü gibi daha baştan bir savaş durumu değildir.
• Devletin kökeni bireylerin özgür ve eşit oldukları doğa durumundan
çıkmak için yapılmış bir sözleşmedir.
• Bireyler egemenlik ve özgürlük hakkından vazgeçip başka bir gücün
egemenliği altına neden girer?
• Mülkiyet haklarını korumak için.
• Mülkiyet yaşam + özgürlük + sahip olunan mallar

27
John Locke
Yönetimde Güçler Ayrılığı
• Devlette üç kuvvet bulunmaktadır:
Yasama, Yürütme ve Federatif güçler
• Yasama gücü iyi düzenlenmiş bir devlette, yasayı yaptıktan sonra
dağılan ve bu yasalarla kendilerinin de bağlandığı, kamu iyiliğini
gözeten çeşitli kimselere verilmelidir.
• Yapılan yasalar sürekli bir güç taşıdıkları ve aralıksız yürütülmeleri
gerektiğinden, yürütme gücünün varlığı zorunludur. Bu şekilde,
yasama ve yürütme gücü birbirinden ayrılmış olur.
• Federatif güç ise, bütün topluluk kendi dışındaki başka devlet ve
kişiler bakımından doğa durumundaki bir kurul gibi olduğundan,
savaş, barış, birlik, ittifak ve devletin kendi dışındaki bütün kişiler ve
topluluklarla her türlü işlemi yapma gücü olarak ifade edilebilir
• Federatif güç, yürütme ve yasama güçlerine bağlı ve onların emrinde
görev yapar.

28
John Locke

• Locke mülkiyet hakkının emek ile


kazanılacağına inanmaktadır.
• Yeryüzü Tanrının insanlara ortaklaşa
yararlanmaları için sunduğu bir nimettir.
• Akıllı bir yaratık olan insan, bu nimeti
çalışması ile işler, üretir ve kendi emeğiyle
doğadan söküp aldığı bu nimet de onun
malı olur.
• Mülkiyetin gerçek kaynağı insanoğlunun
emeği olup, mal edinme konusunda
çalışmanın dışında herhangi bir
sözleşmenin, yasanın ya da otoritenin sözü
geçemez.

29

You might also like