You are on page 1of 7

See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.

net/publication/324546869

KİTAP TANITIMI - EDWARD SAID - ŞARKİYATÇILIK

Preprint · March 2018


DOI: 10.13140/RG.2.2.12802.79043

CITATIONS READS

0 6,608

1 author:

Musa Ertürk
KTO Karatay Universiy
7 PUBLICATIONS 0 CITATIONS

SEE PROFILE

All content following this page was uploaded by Musa Ertürk on 16 April 2018.

The user has requested enhancement of the downloaded file.


Musa ERTÜRK – 17811401033

ŞARKİYATÇILIK- EDWARD SAID

BATI’NIN ŞARK ANLAYIŞLARI

“Batı’dan gelen hiçbir “izm” masum değildir.” Cemil MERİÇ

Kitap tasarımı Semih Sökmen’e ait olan bu kitap Pierre Loti’nin La Turquie Agonisante (Can
Çekişen Türkiye) kitabıyla Batı politikalarını eleştiren Loti aynı yıl devlet konuğu olarak Türkiye'ye
geldiği zaman, Tophane Rıhtımı'nda büyük bir törenle karşılanarak Sultan Reşat tarafından sarayda
ağırlandığı zamanki, İstanbul’a ayak basarken vapurdan inişini gösteren bir kapak fotoğrafıyla Metis
yayınları tarafından ilk defa 1995 yılından yayına hazırlanmıştır.

Pierre Loti’yi bilmeyenimiz yoktur. İstanbul’daki Pierre Loti’ye ismini veren bir Türk
dostudur. Pierre Loti, asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan Fransız bir romancıdır. 1850’de doğmuş
1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu göremeden ölmüştür Fransız romancı. Pierre Loti
isminin yazara, kimi kaynaklara göre öğrencilik yıllarında; kimi kaynaklara göreyse, 1867 yılında
yaptığı Okyanusya seferi sırasında, Tahitili yerliler tarafından verildiği söylenir. "Loti", egzotik
iklimlerde yetişen egzotik bir çiçeğin ismidir. Bir yönüyle Oryantalisttir Loti ama hümanisttir aynı
zamanda. Osmanlı’nın ve yegane mirasçısı Türklerin gönlünü fethetmiş bir “Fransız Zabiti” dir o.
Türk aydınlarını ikiye bölmüş ve Nazım Hikmet’in 1925 yılında onun ölümünün ardından iki sene
geçerken Şarlatan Pierre Loti şiirinde Pierre Loti’ye adeta kin kusmuştur.

“Şark yutmayacak artık!


Bıktık be bıktık!
İçinizden biri can verebilse bile
açlıktan ölen öküzümüze, burjuvaysa eğer gözükmesin gözümüze!
Hatta sen sen Pier Loti! Sarı muşamba derilerimizden birbirimize geçen tifüsün biti senden daha
yakındır bize Fransız zabiti!”

Şark’ta bu şekilde yayına verilen Said’in Oryantalizmi Batı’da ise bambaşka bir havayla
Şark’ı adeta aşağılayan bir kapak tasarımıyla “Jean-Léon Gérôme, The Snake Charmer (detail),
courtesy of the Sterling and Francine Clark Art Institute, Williamstown, Massachusetts” orijinal
kelimeleriyle, antika, eski ya da nostalji kitaplar başlığı altında, kuruluş tarihi 1927 olan ve Edward
Wadie Said’in doğumundan yaklaşık 8 yıl öncesine dayanan, Filistin’i 1917 de işgal eden İngilizler’in
ünlü yayınevi “Random House” tarafından Ekim 1979 da yayımlanmıştır. Jean-Léon Gérôme
Oryantalist Fransız bir ressamdır. Doğu’ya dair buram buram oryantalizm kokan tabloları meşhurdur.
Örneğin Şark’ın kadınlarını hamamlarda resmetmeye pek meraklıdır. Mısır’ın namaz kılan insanlarını
resimlemiştir ayrıca ve tabii bir de halı tüccarlarını. Bu Oryantalizm pek değerli Filistinli Hristiyan
Alim Edward Wadie Said’i kendi toplumlarına takdim ederken bile ötekileştiricidir. Batı’nın kendi
Şark algıları o kadar sapkındır ki; Léon Gérôme’un kapak resminde olduğu gibi Yılan Büyücüsünü,
Musa ERTÜRK – 17811401033

şarklı miskinleri belki de Camii duvarına yaslanırken, enfes Kuran ayetlerinin yer aldığı harika
çinilerle süslü atmosferde, çırılçıplak bir çocuğun boyundan büyük devasa bir yılanla sarmaş dolaş
dans ederken seyredildiği, muhtemelen seccadenin üzerinde ve Müslümanların Kabe’sine yönelmiş
olan o çırılçıplak yılanla dans eden çocuğu merkeze alarak resmetme cüretini göstermiştir.

Oryantalizm İslam Ansiklopedisinde şu şekilde tanımlanmıştır: Din, dil, bilim, düşünce,


sanat, tarih gibi alanlarda Doğu dünyasını inceleyen ve Doğu hakkında değer yargıları üreten Batı
kaynaklı kurumsal faaliyet. Wikipedia da ise Oryantalizm ya da diğer
adlarıyla Şarkiyatçılık, Şarkiyat; Yakın ve Uzak Doğu toplum ve kültürleri, dilleri ve halklarının
incelendiği batı kökenli ve batı merkezli araştırma alanlarının tümüne verilen ortak addır. Neredeyse
60000 yazıyla #altmışbin# adet eser telif etmiştir batılı araştırmacılar.

Oryantalizm batı kaynaklı bir kavramdır. Oryantalizm, Arapça tabirle Şarkiyatçılık, Orient
yani doğu kelimesinden türetilmiştir. Batı’nın Doğu’ya ilgisidir en yalın haliyle. Çağdaşlaştırmanın,
medenileştirmenin, özgürleştirmenin ve sonsuza değin sürdürülmesi planlanan aslında bir
köleleştirmenin murdar bir anahtarıdır Oryantalizm. Doğu’yu Batı’nın gözünde akademik bir inceleme
konusu akabinde bir disiplin haline getiren bir kavramdır Oryantalizm. Doğu’yu nesnelleştiren birkaç
çeşit Oryantalizm den bahsedilebilir, akademik disiplinin ötesinde bir düşünce sistemi olarak
Oryantalizm ya da bir kurum olarak Oryantalizm gibi. Doğu’yu fethetme arzusudur. Nihayetinde
Doğu’ya egemen olmanın ve bu egemenliği sürdürmenin adıdır.

Said oryantalizmi Antik Çağ’dan başlatıyor, Orta Çağ’da İslam – Hristiyanlık ikileminden
örnekler veriyor, Amerika Kıtası’nın keşfi sonrası Coğrafi Keşiflerle gelen zenginlikle beraber
başlayan Batı’nın Doğu’ya tıpkı Amerika Kıtası’nda olduğu gibi önce keşfe çıkması, Devlet-i Ali’nin
zayıflamasını fırsat bilip akabinde fetih hareketlerine girişmesi derken Doğu’yu sömürgeleştirmesini
işliyor Magnum Opus’unda.

Doğu Batının gözünde bir “phryne” dir. İğfal edilmesi, yağmalanması ve sonsuza değin
köleleştirilmesi gereken bir Phryne. Batılı ressamların zaman zaman resimlerinde işledikleri bu
güzellik ikonu Jean-Léon Gérôme’un fırçalarıyla, 1861 yılında, akademik sanat dalında yeniden hayat
bulmuştur. Batının sapkın ideolojisi olan Oryantalizmi adeta bu tabloda ölümsüzleştirmiştir. Batı’nın
düşünceleri böyle Özgürlüğüne Düşkün Antik Yunan fahişesini inceleyen senatörler kıvamında
Doğu’nun özgürleştirilmesi için akademik bir arkaik olmuştur. Doğu hakkında yazılan birçok
oryantalizm temalı kitapta öylesine, Doğu’nun kutsalına odaklanmış, aşağılayıcı ve vicdan yoksunu
satırlar vardır ki, Edward Said bile bu eserinde onlardan bahsederken yanlış anlaşılmaktan korkmuştur.

Bu başyapıt 2003 basımı için bir önsözle başlar; Said burada Amerikan ve İngiliz politikalarını
yerden yere vurur. Nitekim ölümüne az bir zaman kala yazmıştır bu önsözünü. 13 sayfa boyunca sanki
bir manifesto kaleme almıştır. Aradan geçen 15 yıl Said’in bu önsözünde yer alan ileri görüşlülüğüne
Musa ERTÜRK – 17811401033

dalalet etmektedir. Amerikan yüzyılı edasıyla Amerikan Hegemonyasını inşa etmeye çalışırken ABD
Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmuştur. Eski gücü kalmadığı gibi, artık, gayr-ı insani
bir şekilde terör örgütlerinden medet umar hale gelmiştir ve o örgütleri kullanarak Ortadoğu’yu adete
kesip biçmektedir gücünün tükeneceğini bile bile. Amansız ve beyhude bir çaba içerisindedir ABD.
Oryantalizm fikri sanki çöküş sürecine girmiştir.

Said bu Şarkiyatçılık kitabını üç ana bölümde kaleme almıştır. İlk bölüm Şarkiyatçılığın
Etkinlik Alanı’na dairdir. Bu etkinlik alanını dörde bölüp Şarklıyı Bilmek, İmgesel Coğrafya ve
Temsil Biçimleri: Şark’ın Şarklaştırılması, Tasarılar ve Bunalım başlıklarını kapsamaktadır. İkinci
bölüm, Şarkiyatçı Yapılar ve Yeniden Yapılandırmalar yine dört bölüm halinde neşredilmiştir. Üçüncü
ve son bölümde Bugünkü Şarkiyatçılık konusunu en ince detaylarına kadar yine dört başlık altında
incelemiştir.

1 Kasım 1935’te doğan Edward Wadie Said 25 Eylül 2003’ de ölmüştür. Said Wadie ismini
babasında almaktadır. Babası Wadie Said başarılı bir iş adamıydı. Kırtasiye sektöründe faaliyet
göstermişti ve iyi bir servete sahipti. Baba Wadie said Devlet-i Alinin seferberliğinden korkarak
kaçmış ve WWI. Yaşandıktan sonra Amerikan ordusunun saflarında savaştığından Amerikan
vatandaşı olmuştur babası. Edward Said Hristiyanlığın Protestan mezhebine bağlı bir ailede dünyaya
gelmiştir. Wadie ismini babasından almıştır. Babası bir Arap annesi ise Lübnanlı bir Arap’tır. Bu
sebepten Edward Said safkan Arap bir etnik kimliğe sahiptir.

14 Mayıs 1948 tarihi bir dönüm noktası olmuştur Said ve ailesi için. Babası İsrail’in kuruşu ve
Nekbe’nin yıldönümü olan ve akabinde Arap-İsrail savaşı patlak vermesinden ötürü ailesini de alarak
Mısır’a Kahire’nin zengin müreffeh bir kenti olan Nil Nehri’nin ortasında kurulu bulunan Zamalek’e
yerleşmiştir. Kolonyal Mısır idarecilerinin yaşadığı bu semtte yer alan Kolonyal prestijli okullarda ilk
yıllarını geçirmiştir ve kişiliğinin, entelektüel duruşunun temelleri babası tarafından bu şekilde inşa
edilmiştir. Fakat bu biraz sorunlu olmuş okuldaki ilk yıllarını uyumsuz ve huzursuz bir şekilde
tamamlamıştır. Zamalek’te arap kimliği hep yüzüne vurulmuş ve bu onda psikolojik travmalara neden
olmuştur. Ayrıca aile bulunduğu bu lüks kolonyal semte uyum sağlayabilmek adına evde de İngilizce
konuşmaktadır. Kendisini Türkçeye sonradan çevrilen Out of Place (Yersiz Yurtsuz) adlı hatıratında
hayli samimi bir şekilde ifade etmiş, çocukluk yıllarına dair birçok detayı bu güzide eserine
nakşetmiştir.

En büyük kız kardeşi ile çocukluk yıllarında vermiş olduğu, meşhur fotoğrafında yer alan,
Filistin’in yerel kıyafetleri içindeki pozu çok samimi ve masum bir duruştur ve ömür boyu bu
masumiyeti hiç kaybetmeyecek, Filistin davasına entelektüel dünyadaki büyük hizmetini hiç
bırakmayacaktır. Babasından ötürü Amerikan vatandaşı olan Said üniversite eğitimine ABD’de devam
etmiş, üniversite hocalığını 1964-2003 yılları arasında burada devam ettirmiştir.
Musa ERTÜRK – 17811401033

Üniversite eğitimini 1951-1964 yılları arasında İngiliz Dili ve Edebiyatı disiplininde almıştır .
İlk olarak Mount Hermon Hazırlık okulunda hazırlık okumuş daha sonra da Princeton üniversitesinde
Lisans ve Yüksek Lisans derecelerini almıştır. Doktorasını ise Harward Üniversitesinde
tamamlamıştır. 1964 ten itibaren 2003 yılındaki vefatına değin 39 sene bilfiil Doçentlik ve Profesörlük
icra etmiştir Columbia Üniversitesinde. Columbia Üniversitesi, ABD, New York, Manhattan
Morningside Heights'ta kurulmuş olan bir özel Amerikan üniversitesidir. New York eyaletinin en eski,
Amerika'nın ise beşinci eski üniversitesidir. Prestijli fakat bir o kadar cesur bir meslek hayatı
geçirmiştir Said bu üniversitede.

Çalışma hayatı boyunca Arap Studies Quarterly dergisinin editörlüğü ve Council Foreign
Relations (CFR), Royal Society of Literature ve Amerikan Philosophical Society kurumlarında
yönetim kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.

Said kitabı üç ana bölümde yazmıştır. 2003 basımı için yazmış olduğu enfes Önsözden sonra,
Teşekkür ve yaklaşık otuz sayfa boyunca devam eden Giriş bölümüyle devam eder Said. Özetle Joan
Warmbrunn, Chris Hoth, Jane Kielsmeier, Preston Cutler ve Merkezin yöneticisi Gardner Lindzey’e
teşekkür eder. Onların yardımlarından bahseder. Dostlarına, meslektaşlarına ve sayamayacağı kadar
uzun öğrencilerine teşekkür eder. Bu Magnum Opus’a başından sonuna kadar nezaret eden Janet ve
İbrahim Abu-Lughod’lara, Noam Chomsky’e ve Roger Owen’a özellikle teşekkür eder. Nihayet
hanımı Mariam Said’in gönül desteğine vurgu yaptıktan sonra Şarkiyatçılığın Giriş’ine geliriz.

Desteklerini özellikle övdüğü Janet’e ile İbrahim’e ithaf eder bu muazzam çalışmasını.

Kitabın Girişinden önce Karl Marx’ın Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire eserinden bir alıntı ile
başlar Said. ‘Onlar kendilerini temsil edemezler, temsil edilmeleri gerekir.’ Ayrıca Benjamin
Disraeli’nin Tancred Roman’ına atıfta bulunur. ‘Doğu bir meslektir.’ 1975 yılında başlayıp iki yıl
sürmüş olan Lübnan iç savaşına götürür bizi, orada Beyrut’ta bulunan yerle bir olmuş kent merkezinde
Fransız Gazete gazetecinin yana yakıla söylediği sözlerine kulak kesilmemizi ister. “Burası bir
zamanlar Chateaubriand ile Nerval’in Şark’ına …aitmiş gibi görünürdü” Şark’ısını söylemeye başlar
Said. “Şark neredeyse tümden Avrupa’ya özgü bir buluştu; antik çağdan beri, gönül maceralarının,
egzotik varlıkların, akıldan çıkmayan anılarla görünümlerin, olağanüstü deneyimlerin mekanı
olagelmiştir. Artık yok oluyordu; bir anlamda yok olmuştu bile, vadesi dolmuştu. Bu süreçte Şarklılara
ait bir şeylerinde tehlikede olduğu, Şarklıların Chateaubriand ile Nerval’in zamanında da orada
yaşamış olduğu, şimdi acı çekenin onlar olduğu, kayda değer bulunmamıştı belki de; Avrupalı
ziyaretçi için esas olan, Şark ile onun bugünkü yazgısının Avrupa’ya özgü bir temsil biçimiydi,
gazeteci ile Fransız okurları açısından bunların ikisinin de özel bir toplumsal anlamı vardı.” Kitap
genel anlamda, Doğu’nun halklarının akademik açıdan tahlilini yapar ve Batı yazarlarının, bilim
adamlarının ve siyasetçilerinin Doğu halklarına, ekseriya Müslüman halklarına nasıl baktığını,
neredeyse 360 derece tam bir açısıyla, anlatır anlatır. Genelde menfi bir bakış açısıdır bu. Doğuyu
Musa ERTÜRK – 17811401033

ötekileştirirler ve vahşi hayvanların evcilleştirilmesi gibi Doğu halklarını da evcilleştirmek için


kendilerini paralarlar. Keşfetmek ve sahip olmaktır temel amaçları. Yavuz hırsız misali ev sahibini
bastırırlar. Edwar Said’de bunları bir müfettiş edasıyla sorgulayarak, tarihi bir misyon üstlenerek,
deşifre eder. Tabir-i Caiz ise Batı’nın kirli çamaşırlarını Doğu ahalisinin önüne atar. Bakın! Görün! ve
İbret alın! der kendince. Doğu’yu silkeleyerek ve sarsarak kendine getirmeye çalışır. Esasen ben
Hümanistim der. Hümanizme inandığını vurgular. Bu masum olmayan Batı menşeili ‘izm’ li ideoloji
bile bizzat kendisi Batı vatandaşı olduğu için onun bu gayretlerini perdelemeye yetmez.

Said üç ana bölüme ayırdığı bu kitaba ilk bölümde, ŞARKİYATÇILIĞIN ETKİNLİK ALANI
diye başlar. Şarklıyı Bilmek, İmgesel Coğrafya ve Temsil Biçimleri: Şark’ın Şarklaştırılması, Tasarılar
ve Bunalım alt başlıklarıyla birinci bölümü tamamlar. İkinci bölüme ise ŞARKİYATÇI YAPILAR VE
YENİDEN YAPILANMALAR adını verir. Burada Yeniden Çizilen Sınırlar, Yeniden Tanımlanan
Meseleler ve Dünyevileşen Din der detaylarıyla işler bu başlığı. 18 yy sonları ve 19 yy ilk yarılarında
ünlenen Fransız asilzade, filolog ve oryantalist olan Silvestre de Sacy ve ve 19 yy da yaşamı olan
Fransız filozof ve yazar Ernest Renan çerçevesinde Akılcı Antropoloji ile Filoloji Laboratuvarı kurar.
O laboratuvarda Sacy ve Renan’ı en kompleks formüller üzerinde çalıştırır. Onlardan Oryantalizmi
damıtmasını ister Said. Elde ettiği saf Oryantalizmle Batı’nın maskesini düşürüp altın vuruşunu yapar
adeta. Laboratuvarda işi biten Said Şark’ta İkamet ve Araştırmacılığa merak sarar. Sözlük Bilim ve
İmgelemin Gereklerini aşkın ilgilerimize sunar. Hacılar ve Hacılık konusunda İngilizler ve Fransızları
sömürgeleşen ortaklılarında yarıştırır adeta.

Üçüncü bölüm can alıcıdır. Zira profesyonelmiş Batı’nın BUGÜNKÜ ŞARKİYATÇILIK


anlayışını sorgular ve yakın tarihini sorgular Batı’nın.

On les apercevait tenant leurs idoles entre leurs bras çömme de grands enfants paralytiques.

-Putlarını felçli koca çocuklar gibi kollarında tutarak beliriyorlardı karşımızda.

GUSTAVE FLAUBERT - Ermiş Antonius ve Şeytan

Çoğu zaman farklı bir ten rengi ya da bizimkine göre

birazcık basık bir burnu olanların elinden dünyayı almak

demek olan yeryüzünün fethi, dikkatlice bakacak olursanız eğer,

pek de hoş bir şey değildir. Bunu kurtaracak tek şey, fikirdir;

duygusal bir bahane değil, bir fikir; ayrıca bir de bu fikre duyulan

bencillikten uzak inanç – önce oluşturacağınız, sonra önünde boyun büküp

kurban sunacağınız bir şeydir bu fikir..

JOSEPH CONRAD - Karanlığın Yüreği


Musa ERTÜRK – 17811401033

Üçüncü bölüme dünya klasikleri arasına girmiş Madam Bovary’nin yazarı olan ve aynı
zamanda Modern Romanın kurucusu sayılan 19. yy da yaşamış olan FLAUBERT’in Ermiş Antonius
ve Şeytan romanından bir pasajla başlar. Oryantalizm dogmalarını belki de putlara benzetiyordu Said,
felçli koca çocuklar gibi olan Putlara. Daha sonra üzerine doktora tezi hazırladığı edebiyat dünyasında
ünlü ve Modernizmin öncülerinden kabul edilen Polonya asıllı İngiliz yazar JOSEPH CONRAD’ın
1899 yılında yayımlanan Karanlığın Yüreği romanına müracaat eder. Karalığın Yüreğinden
emperyalizmin motivasyon kaynağı olan –yeryüzünün fethi- ile alakalı bir pasajla çıkar karşımıza
Said. Hümanizmin temel dayanağı olan “Fikir” ile mesaj verir bizlere. Fikir bizi ona duyacağımız
bencillikten uzak bir şekilde oluşturacağımız inanç ve belki de imana ulaştıracaktır. Bu inanç
menziline varınca önünde gerdan kırıp kurbanlarımızı sunacağımız bir şeydir adeta bu Fikir.

Örtük ve Açık Şarkiyatçılık başlığı açar ve işler. Batılıların ne demekte olduğu aslında ne
demek istediğini açıklar. En ince ayrıntısına kadar Batı’nın içindekileri art niyetli düşünceleri açık
eder. Biçem, Uzmanlık, Tasavvur: Şarkiyatçılığın Dünyeviliği başlığı altında bütün soyut ve manevi
düşüncelerine ait metinleri dünyevileştirir burada Said. Modern İngiliz-Fransız Şarkiyatçılığının
Olgunluk Çağında ise birinci dünya savaşı öncesi ve sonrasını dinler tarihiyle harmanlayarak analizler
yapar. Oryantalistleri yakından tanımamıza yardım eder. Son Evre ile sona erer Şarkiyatçılığın
gösterisi. İkinci dünya savaşı ve sonrasında cereyan eden yakın tarih olaylarını kitabı yayımladığı
1978 yılına kadar modern şarkiyatçılık eşliğinde bir şölene dönüştür. “…Hiçbir eski Şarklı, bu
Şarklılığı yaşamış olduğu için, şimdi kendisinin ürettiği yeni Şarklıları ya da Garplıları incelemeye
yatkın –fazlasıyla yatkın- olduğu düşüncesiyle rahatlamamalı. Şarkiyat bilgisinin bir anlamı varsa
eğer, bu anlam, Şarkiyatçılığın bilgide ortaya çıkabilecek ayartıcı alçalışın bir hatırlatıcısı olmasında
yatar – herhangi bir bilgide, herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda. Belki şimdi eskisinden çok.”
cümleleriyle bitirir Magnum Opus’unu Said.

View publication stats

You might also like