Professional Documents
Culture Documents
2003 - 10 - OKTAYAS-kınalızade Hikmet Kavramı
2003 - 10 - OKTAYAS-kınalızade Hikmet Kavramı
ĐLAHĐYAT FAKÜLTESĐ
DERGĐSĐ
Hakemli Dergi
DERGĐNĐN EDĐTÖRÜ
Doç. Dr. Đsmail Hakkı GÖKSOY
DĐZGĐ
SDÜ Đlahiyat Fakültesi
KAPAK
SDÜ Basın ve Halkla Đlişkiler
BASKI
Ali ÇOLAK
SDÜ Đlahiyat Fakültesi Dergisi hakemli bir dergi olup, yılda iki defa yayımlanır.
Dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Dergide yayınlanan makale ve
yazılar kaynak gösterilmek şartıyla iktibas ve atıf şeklinde kullanılabilir.
©Đlahiyat Fakültesi Isparta-2004
ĐSTEME ADRESĐ
SDÜ Đlahiyat Fakültesi 32260 ISPARTA
Tlf: 0 246 237 10 61 Fax: 0 246 237 10 58
II
KINALIZÂDE ALĐ EFENDĐ’DE HĐKMET KAVRAMI
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Sıdıka OKTAY∗
ÖZET
Kınalızade eserlerinde felsefe yerine, hikmet kelimesini aynı
manaya gelecek şekilde kullanır ve hikmeti bütün ilimlerin temeli olarak
kabul eder. Kınalızâde hikmetin “insan nefsinde ilim ve amelin meydana
gelmesi ve insan nefsinin ilim ve amel(bilgi ve davranış) yönünden kemal
derecesine ulaşması” biçimindeki tanımını verir. Bu hikmet ise nazarî
(teorik) ve amelî (pratik) olmak üzere ikiye ayrılır. Kınalızâde’nin
açıklamalarından bütün ilimlerin temeli olan hikmet, nazarî ve amelî hikmet
ile kişisel ahlâkın fazileti olan hikmet olmak üzere dört ayrı hikmet kavramı
ortaya çıkmaktadır. O bunların birbirinden farklı olduklarına dikkati çeker.
Anahtar kelimeler: Kınalızâde Ali Efendi, felsefe, hikmet, ahlâk,
fazilet.
ABSTRACT
Kınalızâde Ali Efendi’s View of “Wisdom”
Kınalızade uses the word “wisdom” instead of “philosophy” with
the same meaning in his works and he advocates that wisdom is the basis of
whole science. Kınalızâde describes wisdom as “growing of science and act
in human soul and reaching of the human soul to the perfection in science
and act recpect”. This wisdom is divided into two sections as speculative
wisdom and practical wisdom. According to Kınalızâde’s explanation of
wisdom, four kinds of wisdom are identified. These are, the wisdom which
is the basis of whole science, speculative and practical wisdom and the
wisdom which is the ethics’s virtue. He calls for attention that these
wisdoms are all different from each other.
Key Words: Kınalızâde Ali Efendi, philosophia, wisdom, ethics,
virtue.
∗
SDÜ Đlahiyat Fakültesi Din Felsefesi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
25
Kâtip Çelebi1 tarafından Osmanlı’da felsefe ve hikmetle
ilgilenen en son kişiler arasında anılması sebebiyle Kınalızâde Ali
Efendi’nin hikmet (Felsefe) konusundaki görüşlerinin önemli olduğu
ve tanıtılması gerektiği kanaatindeyiz. Onun bu konudaki
düşüncelerini Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Ahlâk-ı Nâsırî ile Celâleddîn
Devvânî’nin Ahlâk-ı Celâlî adlı eserleri doğrultusunda yazdığı ve
geleneksel ahlâk anlayışının devamı niteliğindeki Ahlâk-ı Alâî isimli
eserinden öğreniyoruz. Bu onun en tanınmış eseridir ve kendi felsefi
birikimini yansıtması kadar dönemine ulaşan felsefi birikimi aktarması
bakımından da önemlidir.
1
Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zunûn an esâmi’l-kütüb ve’l-fünûn, (nşr. Kilisli Muallim
Rıfat-Şerafettin Yaltkaya), Đstanbul, 1360-62/1941-43, I, 680.
2
Đsmail Yakıt, Türk-Đslâm Düşüncesi Üzerine Araştırmalar, Đstanbul, 2002, s.
51-52.
3
Đsmail Yakıt, a.g.e., s. 52-53.
4
Katip Çelebi felsefe ve hikmet kavramlarını bir arada kullanmaktadır bkz. Kâtip
Çelebi, Keşfü’z-zunûn, I, 676-681; Nihat Keklik ve Mehmet Bayraktar hikmetin
felsefeden daha geniş bir anlamı olduğunu düşünmektedirler. Bkz. N. Keklik,
Türk-Đslam Felsefesi Açısından Felsefenin Đlkeleri, Ankara, 1996, s. 51-53;
Mehmet Bayrakdar, Đslâm Felsefesine Giriş, Ankara, 1988, s. 27, 29.
5
Osmanlı’nın felsefeye bakış açısını görmek için bkz. Kemal Sözen, Đbn
Kemal’de Metafizik, Isparta, 2001, s. 37-39.
26
Aristoteles’in ilimleri teorik, pratik ve poetik olarak üçe
ayırmasıyla6 başlayan ilimler tasnifi yapma geleneği, Müslüman
düşünürler tarafından da devam ettirilmiştir. Kaynaklar Kindî’nin
ilimler tasnifiyle ilgili Kitabu mâ’iyyetü’l-ilim ve aksâmihi ve Kitâbu
aksâmu’l-ilmi’l-ünsî adlı iki eserinden söz etmekle beraber bunlar
elimize ulaşmamıştır.7 Onun Kemmiyyetü’l-kütüb8 adlı risalesinde
Aristoteles’in eserlerinden ilimler tasnifine, dolayısıyla ahlâk ilminin
ilimler içindeki yerine bir atıf vardır ve buradan yola çıkılarak
Kindî’ye göre ilimler tasnifi yapılmış ve ilk ilimler tasnifi yapan kişi
olarak kabul edilmiştir.9 Ancak bu konudaki –elimizde hala mevcut
bulunan- ilk eseri yazma şerefini bazı kaynaklar Đhsâu'l-ulûm adlı
eseriyle Fârâbî’ye vermektedirler.10
6
Aristoteles, Politika, çev. Mete Tuncay, Đstanbul, 1990, I, 3, II, 1; a.mlf,
Metafizik, çev. Ahmet Aslan, Đzmir, 1985, I, 299; Alfred Weber, Felsefe Tarihi,
çev. H. Vehbi Eralp, Đstanbul, 1949, s. 60.
7
Đbnü’l-n-Nedîm, el-Fihrist, Beyrut, 1415/1994.
8
Kindî, Resâilü’l-Kindî el-felsefiyye, nşr. Muhammed Abdülhadi Ebu Rîde,
Kahire, 1369/1950, s. 363-374, çev. Mahmut Kaya, Kindî, Felsefî Risaleler,
Đstanbul, 1994, s. 153-171.
9
Kindî’nin ilk ilimler tasnifi yapan kimse olduğuna dair görüşlere ve Kindî’ye
göre ilimler tasnifi için bkz. Mehmet Bayraktar, Đslâm Felsefesine Giriş, s. 137-
138; Kasım Turhan, Âmirî ve Felsefesi, Đstanbul, 1992, s. 41, 60; Ahmet Fuad
el-Ehvâni, “Kindî” Đslam Düşüncesi Tarihi, Đstanbul, 1990, II, 38; Ali Bulaç,
Đslam Düşüncesinde Din-Felsefe/Vahiy-Akıl Đlişkisi, Đstanbul, 1995, s. 121.
10
Kadı Đbnü’s-Sa’id el-Endülüsi, Tabakât el-ümem, Mısır, tr., s. 84.
11
Kınalızade Ali Efendi, Ahlâk-ı Alâî, Bulak, 1833, I, 11, Kınalızâde bu hikmet
ile bunun altında yer alacak hikmetleri ayırmak ve karıştırmamak için buna
mutlak hikmet diyor. Kaç tane hikmet olduğu ve bunların tasnifteki yerleri için
bkz. A.A., I, 56. (makalede Ahlâk-ı Alâî için A.A. kısaltması kullanılacaktır.)
27
olduğu miktar”12 biçiminde yani insanın gücü yettiği nispette dış
varlıkları bizzat bulundukları durumda ne halde iseler o şekilde bilmek
olarak tanımlasa da bu hikmet tanımı Đslâm düşünce tarihinde
Kınalızâde veya görüşlerini takip ettiği Tûsî’ye ait olmayıp
benzerlerine onlardan daha önce Đbn Sînâ, Harizmî, Âmirî gibi
filozoflarda rastladığımız bir tariftir.13 Kınalızâde’ye göre bu doğru ve
genel olarak kabul gören bir tanım olmakla beraber tarif edilirken
amele yer verilmemiştir. Bu sebeple filozoflar hikmeti daha da
genelleştirmişler ve ameli de içine alan bir tanım yapmışlardır. Bu son
tanıma göre hikmet; “nefs-i insânîyede ilim ve amelin husûlî ve nefsi
insânîye bu iki cihedden kemâl mu’tedaya olan mertebeye vusûlîdir”
yani insan nefsinde ilim ve amelin oluşması ve insan nefsinin bu iki
yönden yetkinlik sayılan dereceye ulaşmasıdır.14 Kınalızâde burada
Ahlâk-ı Nâsırî’ye atıf yapar ve Hace Nâsırüddîn Tûsî’nin “hikmet
eşyayı layık olduğu şekilde bilmek, fiilleri layık olduğu şekilde
yapmak” şeklindeki amelî hikmeti de içine alan tarifini verir.15 Ancak
Nasîruddîn Tûsî’nin tarifiyle konunun anlaşıldığı ve tanımdaki
ihtilaflar açığa çıkmış olduğu düşüncesiyle kendi tarifini yapmadan
hikmetin taksimatına geçer.16
12
A.A., I, 11-12.
13
Đbn Sînâ, Uyûnü’l-hikme, nşr. Abdurrahman Bedevî, Kahire, 1973, s. 16;
Hârîzmî, Mefâtihu’l-ulûm, Beyrut, 1309/1989, s. 153; Âmirî’nin benzer tarifi
için bkz. Kasım Turhan, Âmirî ve Felsefesi, s. 179.
14
A.A., I, 12; benzer tanım ve açıklamalar için bkz. Celâleddîn Devvânî, Ahlâk-ı
Celâli, Leknev, 1316/1898, s.25-26, 27.
15
A.A., I, 12; krş, Nasîrüddîn-i Tûsî, Ahlak-ı Nasıri, thk., Mücteba Minovî, Ali
Rıza Haydarî, Tahran, 1369h, s.37, Đng. çev. G. N. Wickens, The Nasirean
Ethics, London, 1964, s.26.
16
A.A., I, 12.
17
A.A., I, 12.
28
1. Nazarî Hikmet ve Bölümleri
18
A.A., I, 12.
19
A.A., I, 17.
20
A.A., I, 13.
21
A A., I, 14.
29
ve nefis gibi maddî olmayan varlıklardan bahseden ilme ilahî ilim
denir. Kusurlu ve aşağılık olan maddî şeyler değil, bunların dışındaki
yüksek ve şerefli şeyler incelendiği için bu ilme yüksek ilim (ilm-i
a’la) de denilir.
b) Đlm-i riyazi (matematik), ilm-i evsat (orta ilim): Zihinde
maddeye muhtaç olmayıp hariçte maddeye muhtaç olanlarla ilgili
ilimdir. Daire, üçgen ve dörtgen gibi varlıkları herhangi bir yardıma
ihtiyaç duymadan zihinde düşünmek mümkündür. Ateşin var
olabilmek için taş ve demire muhtaç olması, bunlar olmadan var
olamaması gibi, bu varlıklar da zihnin dışında var olabilmek için
maddenin yardımına muhtaçtırlar.
30
fiillerini ve amellerini inceler. Böylelikle dünyada ve ahirette
kötülükten kaçınmak, yetkinlik derecesindeki gerçek mutluluğa
ulaşabilmek için hangi davranışların salih ve makbul, hangilerinin
kötü ve istenilmeyen davranışlar olduğu anlaşılır.22
22
A.A., I, 12.
23
A.A., I, 13.
24
A.A., I, 14-15.
25
Tûsî bu isim yerine Tehzîbu'l-ahlâk kelimesini kullanmıştır. Krş, N. Tûsî, a.g.e.,
s. 40.
26
Kınalızâde burada “menzil (ev)” kelimesinin tekilini kullanırken Tûsî, “menâzil
(evler)” şeklinde çoğulunu kullanmıştır. Krş. Tûsî, a.g.e, s. 40.
27
Tûsî bu kısım için siyâset-i müdün terkibini kullanır. Kınalızâde burada bu
kavramı tercih etmemesine rağmen bazı yerlerde siyaset-i müdün tabirine de yer
verir. Bkz. A.A., I, 11, 53.
31
Kınalızâde’nin hikmet ve kısımları ile ilgili bilgileri eserini
yazarken ana kaynak olarak kullandığı Ahlâk-ı Nâsırî’nin sahibi
Tûsî’nin açıklamalarına benzemekle birlikte o tabii ilimlerin
bölümlerinden ve tıb, mantık gibi ilimlerin sınıflandırılmasından
bahsetmez, ilimlerin usûl ve fürû kısımları gibi alt dallarının
ayrıntılarına girmez ve bunlar hakkında herhangi bir açıklama
yapmaz.28 Dolayısıyla buradan Kınalızâde’nin Tûsî’den metinleri
olduğu gibi aktarmak yerine kendisine intikal eden ilmî birikimi
yansıtmaya çalıştığını, bununla birlikte zaman zaman eserlerinden
faydalandığı, Hace ve Muallim diyerek andığı Tûsî’ye de
başvurduğunu söyleyebiliriz. Oysa kendisiyle aynı dönemde29 eser
yazmış olan Muhyî-i Gülşenî’nin Ahlâk-ı Kirâm adlı eserindeki
hikmet tasnifi incelendiğinde, Tûsî’nin tasnifinin aynısı olduğu
görülür.30 Gülşenî Tûsî’nin, ismini ne kaynak olarak ne de herhangi bir
vesile ile vermemesine rağmen Ahlâk-ı Kirâm adlı eseriyle Tûsî’nin
Ahlâk-ı Nâsırî’si arasında biri diğerinin Osmanlıca tercümesi
denilebilecek kadar ifade benzerlikleri vardır. Buna karşılık
Kınalızâde’nin doğrudan tercüme etmek veya pasajları aktarmak
yerine bazı tasarruflarda bulunarak kendi bilgi birikimini ve dönemin
ilim anlayışını yansıtan yeni bir eser telif etme gayreti içinde olduğu
rahatlıkla görülebilir. Onun bu çabası Tûsî’nin hikmetin kısımlarına
verdiği isimlerle Gülşenî ve Kınalızâde’nin verdiği isimler
karşılaştırılınca daha iyi anlaşılır. Çünkü Gülşenî, Tûsî ile tehzibu’l
ahlâk, tedbiri’l menazil, siyaset-i müdün gibi aynı kelimeleri
kullanırken Kınalızâde bunların yerine kendi seçtiği yukarıdaki
tabirleri tercih etmiştir.31 Kaldı ki hikmeti amelî ve nazarî olarak ikiye
ayırma, bunları da kendi içlerinde sınıflandırarak amelî hikmeti ahlâk
ilmi, aile ahlâkı ve devlet ahlâkı olarak bölümlere ayırma geleneği
Hârizmî32 ile başlamış, Âmirî, Đbn Sînâ, Gazzâlî gibi düşünürler
tarafından benimsenmiş, Kınalızâde’nin zamanına kadar iyice
olgunlaşıp yerleşmiş ve genel kabul gören bir prensip haline
28
A.A., I, s. 14; krş, N. Tûsî, a.g.e, s. 38-40; Ethics, s. 26-28.
29
Kınalızade Ali Efendi 973 tarihinde, Gülşenî 993 tarihinde kitabını bitirmiştir.
Krş. A.A., III, 52; Muhyî-î Gülşenî, Ahlâk-ı Kirâm, Nuruosmaniye ktp,
no.2261, v.2a; Abdullah Tümsek, Muhyi-îGülşenî ve Ahlâk-ı Kiram Adlı Eseri,
M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Đstanbul, 1995. (basılmamış doktora tezi), s.
43.
30
Tûsî gibi Gülşenî bölümleri usul ve furu’ şeklinde kısımlara ayırmıştır. Krş.
Tûsî, a.g.e., s. 38-40; Gülşenî, a.g.e., v.2b-4b.
31
A.A., I, s. 14-15; krş., N. Tûsî, a.g.e., s. 38-40; Gülşenî, a.g.e, v.2a-4b.
32
Hârizmi, Mefâtihu’l-ulum, s. 153-155.
32
gelmiştir.33 Kınalızâde zamanında genel kabul gören bu anlayışın bir
başka özelliği de bazı ilimlerin ilim olarak kabul edilmemesidir.
Nitekim Kınalızâde kendi dönemine uzanan Aristotelesci ilim
anlayışının ürünü olan, zamanın değişmesine bağlı olarak değişen tarih
gibi ilimleri ilim olarak kabul etmeyip hikmetin34 bölümleri arasına
almaz. Bunun yerine zamanın geçmesine rağmen değişimin meydana
gelmediği alanları hikmet-i ameliyenin içinde tutar.35 Bu ilim
anlayışından dolayı kendisinden yaklaşık 150 yıl önce yaşamış36 Đbn
Haldun’dan ve tarihi ilimler içinde sayan eserinden Kınalızâde’nin
haberi olmadığı veya onun tarafından bu düşüncenin benimsenmediği
sonucunu çıkarabiliriz.37
33
Örnek olarak bkz. Âmirî’nin benzer tarifi için Kasım Turhan, Âmirî ve
Felsefesi, s. 179-181,189; Đbn Sînâ, Uyûnu’l-hikme, s. 16; amlf, “Fi aksâmi’l-
ulûmi’l-akliyye”, Tis’u resâil içinde, Kustantiniyye, 1298(1880), s. 73; Gazzâlî,
Makâsıdu’l-felâsife, Kahire, 1331/1912, s. 75-76.
34
Burada hikmetin en genel ilim, adeta ilimlerin anası sayıldığı ve bütün diğer
ilimlerin hikmetin altında ve ona bağlı olduğu unutulmamalıdır.
35
A.A., I, 15-16.
36
Đbn Haldun 733-809/1332-1406 tarihleri arasında yaşamıştır.
37
Đbn Haldun, Mukaddime, çev. Zakir Kadiri Ugan, Đstanbul, 1988, I, s. 18.
38
A.A., I, 15-16; krş, Tûsî, a.g.e., s. 43-44.
39
A.A., I, 16.
33
a) Bütün herkesi ayrı ayrı ilgilendirir. Buna ibadet denilir.
40
A.A., I, 23; krş, Tûsî, a.g.e, s. 28.
41
A.A., I, 52-53.
34
karışıklık çıkabileceğine dikkati çekerek, bunların birbirlerinden farklı
olduğunu vurgular. O, üç erdemden birisi olan bu hikmetin, felsefe
teriminin karşılığı olan ve “mevcudatı beşer takatince bilmek”
manasına gelen meşhur hikmet –ki o buna mutlak hikmet adını
vermişti- olmadığını hatırlatır. Yine bunun ameli hikmet manasındaki
hikmet olmadığı gibi nazarî hikmet de olmadığını belirterek şu
inceliğe dikkat çeker: Hikmet nazarî ve amelî olmak üzere ikiye
bölünmüştü. Amelî hikmet de ahlâk, tedbiru’l menzil ve ilm-i
siyaseti’l müdün olarak üçe ayrılmıştı. Amelî hikmet içinde yer alan
ahlâk da hikmet, iffet ve yiğitlik (şecaat) şeklinde üçe ayrılır. Bu
durumda hikmet yine kendinin bir alt bölümü olup kendisine
bölünmüş gibi olur. Asıl erdemler arasında yer alan hikmet, felsefe
anlamındaki hikmet değildir. Yine hikmet-i nazarî ve hikmet-i amelî
diye taksim edilen iki hikmetin de bu hikmetle aynı olmadığı açıktır.
Çünkü eğer böyle olsaydı hikmet yine kendisinin bir bölümü olup, bir
şeyin hem kendisine ve hem de kendinden başkasına bölünmesi gibi
bir durum ortaya çıkar. Oysa Kınalızâde ahlâkın altındaki erdemler
arasında yer alan hikmetin ilk bölünen hikmet olmadığını, ondan ayrı
bir alanda bulunup ayrı bir anlam taşıdığını belirterek meydana
gelebilecek bir kavram kargaşasına mani olur.42 Nitekim bu dört ayrı
hikmet kavramı Gazzâlî43 ve Gülşenî’de44 birbirine karışmış
görünmektedir.
Hikmet
______________↓_____________
↓ ↓
Nazarî Hikmet Amelî Hikmet
________________________ _______________________
↓ ↓ ↓ ↓ ↓ ↓
42
A.A., I, 56, krş, Tûsî, a.g.e., s. 110, Ethics, s. 80, 81.
43
Gazzâlî, Mîzânü’l-amel, Beyrut, 1983m., 1403h., s. 55-56.
44
Muhyî-î Gülşenî, Ahlâk-ı Kirâm, v.2a, 21a.
35
Đlm-i ilâhi Đlm-i riyazi Tedbîru’l-menzil Đlm-i
(Matematik) Đlm-i tabiî Ahlâk siyâseti’
(Metafizik) 1.Heyet l-müdün
(Astronomi) (Fizik) 1.Hikmet
2.Hendese 2.Đffet
(Geometri)
3.Hesap 3.Yiğitlik
(Cebir)
4.Musiki
36