You are on page 1of 12

TDE236 ESKİ TÜRK EDEBİYATI-II

2. HAFTA

XV. YÜZYILDA HÜKÜMDAR ŞAİRLER


II. MURAD, AVNÎ, CEM SULTAN,
ADLÎ, HARÎMÎ
Kaynaklar:
ÇELEBİOĞLU, Âmil, SULTAN II. MURAD DEVRİ MESNEVİLERİ, Doç.
Tezi, Atatürk Üniversitesi, Erzurum 1976.
AYMUTLU; Ahmed, FÂTİH VE ŞİİRLERİ, İstanbul 1959, 1994.
BİLMEN, Saffet Sıtkı, FATİH DİVANI, İstanbul 1944.
ÜNSEL, Kemal Edib, FATİH’İN ŞİİRLERİ, TTK Bas., Ankara 1946.
KARAHAN, Abdülkadir, “Fatih, Şair Avnî”, TDED, C. VI, İst. 1954.
YÜCEBAŞ, Hilmi, FATİH SULTAN MEHMET Kültür Dünyası-
Menkıbeleri-Şiirleri, İstanbul 1981. 1
İZ, Fahir- KUT, Günay, “XV. Yüzyıl Dîvân Nazım ve Nesri”, BÜYÜK
TÜRK KLÂSİKLERİ, C. II, İstanbul 1985.
YAVUZ, Kemal, “Frengistan’da Ağlayan Bir Şair: Ölümünün 515.
Yılında Cem Sultan”,
ERSOYLU, Halil, CEM SULTAN'IN TÜRKÇE DİVAN'I, TDK Yayını,
Ankara 1989.
SEVÜK, İsmail Habib, “La Poesie Turque au Temps de Mehmet II,
Conquerant et Poète. s.55-60.
JACOB, Dr. G., DER DİVAN SULTAN MEHMEDS DES ZWEİTEN DES
EROBERES VON KOSTANTİNOPEL; Berlin 1904.
DEVELİ, Hayati, “Gazavât-ı Sultan Murâd Han, İzladi ve Varna
Savaşları (1443-1444) Üzerinde Anonim Gazavât-nâme”, TDAY-
Belleten, 1992’den ayrıbasım, Ankara 1995.
MAZIOĞLU, Hasibe, “Türk Edb. Eski”, TA, XXXII, Ankara 1984.
MORAN, Berna, “İngiliz Edebiyatında Fatih Sultan Mehmed
Hakkında Piyesler”, TDED, 1958, VII, s.73-83.
SULTAN II. MURÂD. 1421-1444
Amasya’da doğdu (1404). Sultan I. Mehmed’in oğludur. Annesi
Dulkadır beyleri ailesinden Emine Hatun. Şehzade iken Bursa, Amasya ve
Edirne’de zamanının önde gelen bilginlerinden dersler aldı. Devlet
yönetmeyi ve özellikle askerlik sanatını Amasya Valiliği sırasında Yörgüç
Paşa’dan öğrendi. 1416’da, daha şehzade iken, Börklüce isyanını bastırdı.
1421’de de İsfendiyaroğullarının yönetiminde bulunan Samsun’u, Anadolu
Beylerbeyi Hamza Bey ile birlikte Osmanlı topraklarına kattı.
Sultan I. Mehmed, Edirne’de bir av esnasında ciddi şekilde
hastalandı. Durum Hacı İvaz, İbrahim ve Bayezid paşalar durumu
şehzadeye bildirip merkeze durumdan haberdar ettiler. I. Mehmed 26
Mayıs 1421’de vefat etti. Paşalar, sultanın ölümünü gizleyip Şehzade
Murad'ı merkeze davet ettiler. 25 Haziran 1421’de şehzade Bursa’ya geldi,
tahta oturdu.
Saltanat yılları komşu beyliklerle, Balkanlarda, Rumeli’de savaşlarla
geçti. Sanatkârları himaye etmiştir. Şair olduğu biliniyor. Ancak ele geçen
şiirlerinin sayısı azdır. Bunlar sade Türkçe ile yazılmıştır. Rindlik ve aşk
temalarını işlemiştir. Mûsikî ile de uğraşmıştır. II. Murad adına pek çok
eser yazılmıştır. Yazarlara sipariş vermiş, eserlerin “ruşen dil” ile 2
yazılmasını istemiştir. Bu yolla Türkçenin kültür ve sanat dili olmasına
hizmet etmiştir.
-1-

Murādı göñlümüñ senden vefādur


Ki ol cevr ile çoḳdan mübtelādur
Kimüñ kim bir büt-i sîmîni varsa1
Eger şāh-ı cihān ise gedādur
-2-
Sāḳî getür yine dünki şarābumı
Söylet dile getür yine çeng ü rebābumı
Ben var iken gerek bana bu zevḳ u bu ṣafā
Bir gün gele ki görmeye kimse türābumı
(Tarih-i Atā, C. IV, s. 5vd.)

FÂTİH SULTAN MEHMED (AVNÎ) (1451- 3 Mayıs 1481)

1
Varsa: vardur. Süheyl Ünver, Muradiye Camii, s.7.
24 Mart 1432’de Edirne’de doğdu. İsfendiyaroğulları’ndan
Hümâ Hatun ile Sultan II. Murad’ın oğludur. Molla Güranî ve Molla
Hüsrev’den özel dersler aldı. Yakın çevresinde Molla Lütfî, Molla
Vefâ, Molla Temcid, Molla Zeyrek, Sinan Paşa gibi devrin tanınmış
bilim adamları vardı ve onlar aynı zamanda Fâtih’in “müsâhip”leri
idi. 18 Şubat 1451’de tekrar sultan oldu. Ḳānūn-nāme’sini hazırlattı.
Kardeşi şehzade Ahmed’i boğdurdu. Rumeli Hisarı’nı yaptırdı. Bu
arada koyunlarını otlatan bir Türk ile bir Rum arasında kavga çıktı.
Mütecaviz Rum dayak yedi. Bizans İmparator’u XI. Konstantin,
Osmanlı ile olan barış antlaşmasını bozduğunu ilan etti. Fâtih de ona
savaş açtı. Urben/Urban’a top sipariş etti. “Şâhî” diye adlandırılan
bu yeni topları 1000 kişi, 50 çift öküz çekerek Yeşilköy’e getirdiler.
Maltepe’de ordugâh kuruldu. Toplar Rumeli’den surlara tevcih
edildi. Donanma, Balta limanına üslendi. Önce adalar alındı.
Donanma, karadan, Halic’e indi. Tekerlekli kulelerden yararlanıldı.
28-29 Mayıs gecesi “mum donanması” yapıldı. 29 Mayıs 1453’te
3
zafer kazanıldı. Sonra Sırbistan seferi yapıldı. Ege adalarının bir kısmı,
Bosna ve Hersek fethedildi (1643). [Son Kral, Stjepan
Tomašević Yayçe. Evliya Çelebi. Ahid-nâme]. Karaman alındı. Güney
İtalya’da bulunan Otranto şehri fethedildi. 05 Mayıs 1581’de vefat
etti.

Babası Sultan II. Murad gibi ilme ve sanata çok önem verdi.

“İstanbul’u Doğu ve Batı’nın en büyük kültür ve sanat


merkezi yapmak istiyordu. Bunun için Sahn-ı Seman denilen
8 büyük medrese kurdu. Bu medreselerde Ali Kuşçu, Hayâlî
Şemseddin, Molla Hüsrev, Hocazade Muslihiddin Mustafa,
Hatipzâde Muhyiddin Mehmed gibi zamanın en büyük
âlimleri dersler verdi.” (Mazıoğlu,TA:100).

Açtığı İlim kurumları: 1.Hâric medrese (çocuklar için). 2.Dâhil


medrese (Sarf, nahiv, iştikak, hesap, hendese, münazara-mantık
dersleri verilirdi.). 3. Tetimme medresesi (Tıp, ‘teşhis-tedâvî-teşrih’,
astronomi, aritmetik, geometri, felsefe/hikmet dersleri verilirdi).
4.Semâniye (ihtisas kurumu, enstitü idi. Burada dânişmendler okurdu.
[Yemek verir. Oda ister.] Tatbikat ön plandadır. Kütüphanesi (11
adet), doğumevi, hastanesi vardır. Enderun teşkilâtı onun zamanında
kuruldu. [Fâtih’in ilim adamlarına ziyafet vermesi ve Uluğ Bey’in bir
tasarrufu.]

Şairleri var: Ahmed Paşa, Şeyhî, Melîhî vd. Hariçten gelen âlim ve
sanatkârlara bol para verir, yüksek ücret politikası izler [Ali Kuşçu,
Uzun Hasan’ın elçisi olarak İstanbul’a geldi. İran’dan Molla Câmî,
Kudüs’ten Hekim Arap geldi.] Mesîhî bu yabancıları kıskanır:

Mesîhî gökden ağsaň sana yer yok


Yürü var gel Arab’dan yâ Acem’den der.

Ömür boyu maaşa bağladığı şairler vardır: Ahmed Paşa,


Ahmed-i Dâʻî, Enverî, Adlî, Eşrefoğlu Rûmî, Fakih, Halîlî, Hātemî,
Kâttibî, Kemâl Ümmî, Melîhî, Necâtî Bey, Sinan Paşa, Süleymân,
Sarıca Kemâl. “Şair Hafî'nin ağzını üç defa mücevherle doldurmuştur” 4
(Mazıoğlu, TA, s.100. Bu bilginin aslî kaynağı Pervane Bey
Mecmuası’dır.)
Mûsikîye, resme, mimariye önem verir.
“Açık fikirli, serbest düşünceli idi. Huzurunda ilmî ve felsefî
tartışmalar yaptırır, bazen kendisi de bunlara katılırdı. Sarayında
Müslüman ve Hristiyan ressamlar vardı. 1479’da İstanbul’a gelen G.
Bellini’ye resmini yaptırdı. Veronalı Matteo dei Pasti, Ferraralı
Costanzo da İstanbul’a geldi. Fâtih'in özel müşaviri Sinan Bey ile
şebih-nüvist (=portre ressamı) Şiblî-zâde, Matteo dei Pasti’nin
öğrencilerindendir. (Bu tablolardan birini Büyükşehir Belediye
Başkanı satın aldı, İstanbul’da sergilenmektedir.)
Babası gibi şairdir.
[Edebî şahsiyeti:]
*Ahmed Paşa ile “muaşere”de bulunur. *İtalyanca, Lâtince, Rumca,
Fransızca, Farsça, Arapça bildiği söylenir. *Şeyhî, Ahmed Paşa, Melîhî
ve Mesîhî tesirindedir.
*Samimiyet, sanatlı üslup ve yalın Türkçe şiirinin özelliklerindendir.
*Divan tekniğini bilir.
*Şiirlerinin temaları: aşk, şarap, rintlik, tabiat, tasavvuf, ölüm.
*71 gazeli, 1 muhammesi, 1 kıtʻası vardır.
*Şiirlerinde tema birliği bulunur.
*Şekle önem verir.
*Orta derecede bir dîvân şairidir.
*Dîvânı, Fatih Millet Ktp., Ali Emirî Mnz. Eserler Bl.ndedir:1. nr.395.
2. nr. 530. 3. Nr.531.
“Kanuni’nin, İran hattatlarından Hacı Hasan’a yazdırdığı
Uppsala Klasikler Kütüphanesi’nde bulunan fevkalade nüshadaki
şiirlere, tezkireler ve tarihlerdekiler de eklenerek ilk defa G. Jacob
tarafından yayımlandı (Mazıoğlu, TA, 100). Şiirleri üç defa da
Türkiye’de neşredildi.

GAZEL
1.Bir güneş yüzlü melek gördüm ki ʻālem māhıdur
Ol kara sünbülleri ʻāşıklarınuñ āhıdur

2.Ḳaralar geymiş meh-i tābān gibi ol serv-i nāz


Mülk-i efrengüñ meger kim ḥüsn içinde şāhıdur
5
3.ʻUḳde-i zünnārına her kimse dil bağlamaz
Ehl-i îmān olmaz ol ʻāşıḳlaruñ gümrāhıdur

4.Gamzesi öldürdügine lebleri cānlar virür


Var ise ol rūḥ-baḫşuñ dîni ʻÎsā rāhıdur

5.ʻAvniyā ḳılma gümān saña rām ola nigār


Sen Stanbul şāhısıñ ol [kim] Ḳalata şāhıdur

2.meh-i tābān: parlak ay.


serv-i naz: naz servisi, zarif şekilde salınarak yürüyen (sevgili)
mülk: ülke, memleket.
Efreng: Frenk
hüsn içinde: güzellikte, güzel hâliyle.
3.ʻujkde-i zünnar: papaz kuşağının düğümü.
Dil bağlamak: sevmek.
ehl-i iman: Müslüman.
gümrāh: yolunu şaşırmış; doğru yoldan ayrılmış.
4.rūḥ-bahş:ban bağışlayan.
5.gümān kılmak: şüphe etmek.
rām olmak: itaat etmek, boyun eğmek.
nigār: resim.

CEM SULTAN (1459-1495)


Fâtih’in oğludur. 1459’da doğmuştur. Tahtın, bir de Bayezid
adlı namzedi vardır. Her ikisinin de yüksek dereceli memur ve
askerlerden oluşan yandaşları vardır. Fâtih'in ölümü sırasında Cem
Konya valisi, Bayezid de Amasya valisidir. Bayezid yemeye içmeye
düşkün, zamanını içki meclislerine geçiren biridir. Fâtih ölünce,
yakınında nezarette bulunan Karamanlı Mehmet Paşa hem Cem’e,
hem Bayezid’de gizlice haber yollar. Lakin Cem’e yollanan haberci
yakalanır, haberi yollayan veziri/sadrazamı yeniçeriler öldürüp,
Bayezid’in oğlu Korkud’u, babasına vekâleten hükümdar yaparlar.
Cem, Bursa üzerine yürür, işgal eder. Bayezid’in gönderdiği orduyu
yener, adına hutbe okutur, para basar. Ona “sultan” denmesinin
sebebi budur. Bayezid, Cem'in lalası Aştınoğlu Yakub’u kandırıp
yandaş eder ve Cem'i yener. Cem önce Karaman’a sonra annesiyle 6
Suriye’ye giderek Memlükler’e sığınır. Oradan hacca gider. Dönüşte
Karamanoğulları'ndan yardım alıp kardeşinin üstüne yürürse de
başarılı olamaz, Rodos şövalyelerine sığınır. Onlar da Cem’i
Osmanlı'ya karşı bir koz ve tehdit unsuru olarak kullanmışlardır.
Neticede Cem Napoli'de ölür (1482). Cenazesi deniz yoluyla
Mudanya'ya getirilir. Kara yoluyla Bursa'ya getirilip defnedilir.
Cem şehzadeliği sırasında, 5 yaşında iken eğitimine başlanır.
Sonra, öğretmenleri ile birlikte Kastamonu Sancak Beyliği'ne
gönderilir.
Fâtih, 1473’te Otlukbeli savaşına giderken Cem'i Edirne’ye
görevli olarak bırakır. Bir ara babasının savaşta öldürüldüğü
dedikodusu üzerine padişahlığını ilân eder. Fâtih, sefer dönüşü Cem'i
bu yola teşvik eden paşayı öldürtür. Cem'i de Konya'ya yollayıp
eğitimini orada devam ettirir. Burada mükemmel derecede Farsça
öğrenir, askerlik bilgilerini geliştirir. Çevresinde şairleri vardır (Saʻdî,
Haydar, Sehâyî, Laʻlî, Kandî, Şâhidî).
Cem, kendi meclislerinde, ermişliğine inanılan Sarı Saltuk’un
hayatını, kerametlerini anlatan Ebülhayr-ı Rûmî’den SALTUK-NÂME'Yİ
yazmasını ister ve yazdırır. “Eserin tek ve mükemmel yazması Topkapı
Sarayı Kütüphanesindedir. Basımı: Fahir İz, Şinasi Tekin ve Gönül Alpay
Tekin, Saltuk-nâme, Harward University Press, 1974. Şükrü Halûk Akalın
da Latin harfliyle yayımını ise gerçekleştirilmiştir (Saltuk-nâme, 1988, 2
cilt).

“Saltuknâme’nin III. cildinin sonunda (TSMK, Hazine Kitaplığı,


nr. 1612, vr. 615a) müellif eserin yazılış sebebini açıklarken
kısaca kendisinden ve yaşadığı dönemden de bahsetmiştir.
Buna göre Fâtih Sultan Mehmed 1473’te Uzun Hasan üzerine
sefere çıkarken eski bir geleneğe uyarak Şehzade Cem'i
Edirne'ye gönderir. Edirne'den Babadağı'na geçen şehzade Sarı
Saltuk'un türbesini ziyaret eder ve buradaki dervişlerden Sarı
Saltuk'un menkıbelerini dinler. Menkıbeleri çok beğenen Cem,
bunların derlenerek bir kitap haline getirilmesi için Ebülhayr
Rûmî'yi görevlendirir. Ebülhayr Rûmî de yedi yıl boyunca 7
Anadolu ve Rumeli’yi dolaşarak Sarı Saltuk'un menkıbelerini
derleyip Saltuk-nâme'yi meydana getirir. Buna göre Ebülhayr
eserini 1480 yılında tamamlamış olmalıdır. Bu bilgilerden, onun
XV. yüzyılda yaşadığı ve Cem Sultan'ın maiyetinde bulunduğu
anlaşılmaktadır.”
Kütüphanelerde Saltuknâme’nin çeşitli nüshaları bulun-
maktadır. Baştan bir iki yaprak eksik olmasına rağmen üç cildi
de ihtiva eden tek nüsha Topkapı Sarayı Müzesi Kütüp-
hanesi’nde kayıtlıdır (Hazine Kitaplığı, nr. 1612). 1000/1591
yılında istinsah edilen bu nüsha 618 varaktır. Bor'daki Halil Nuri
Yurdakul Kütüphanesi'nde (nr. 17.292) eserin II ve III. ciltlerini
ihtiva eden 985 (1577) yılında Edirne'de istinsah edilmiş 449
varaklık bir nüsha daha bulunmaktadır. Ankara’da Millî
Kütüphane'de biri I. cilde (nr. B-64, 283 varak), diğeri III. cilde
(nr. A. 2897, 170 varak) ait olmak üzere yazı karakterleri
birbirinden farklı, istinsah tarihleri belli olmayan iki ayrı nüsha
mevcuttur. Sivas’ta öğretmen Necati Demir'in şahsî
kütüphanesinde ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde
(İbnülemin, nr. 3056) eserin muahhar birer nüshası daha
vardır. Ayrıca Konya’daki Koyunoğlu Müzesi Kütüphanesi’nde
(nr. 14.305) kitabın eski bir nüshasından koparılmış sekiz
varaklık bir parça bulunmaktadır. Saraybosna'daki Gazi Hüsrev
Bey Kütüphanesi'nde G. M. Smith’in gördüğünü belirttiği
yetmiş iki varaklık nüsha ise sonradan kaybolmuştur. (Ş. H.
Akalın, DA: 360-362).
Şükrü Halûk Akalın, Saltuk-nâme I (İnceleme-Metin) (doktora
tezi, 1987), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, nr. 1695.
a.mllf., “Saltuk-nâme’nin Yeni Bulunan Nüshaları ve Bazı
Düşünceler”, TKA, XXVI/2 (1989), s. 229-234.

Şiirlerinde Ahmed Paşa etkisi görülür. [Avrupa’dan II.


Bayezid’e yolladığı “kerem” redifli kasidede Ahmed Paşa’nın
kasidesini örnek alır. “Sefer” redifli gazeli de Ahmed Paşa’ya
nazîredir. Cem’e 2 kaside yazmış olan Ahmed Paşa, Cem için 8
takdir duygularını ifade ederken “Hüsrev-i sultān-nişân”
kelimeleriyle onu geleceğin sultanı olarak görmek ister.”
(Mazıoğlu,TA:104)]

Şiirleri ile yaşadıkları arasında ilgi vardır (vatan, aile hasreti,


mağlubiyet vb.). Arapça ve Farsça’yı iyi bilir.
Eserleri:
1. TÜRKÇE DÎVÂN. Halil Ersoylu tarafından önce 2 cilt olarak
Tercüman Gazetesi yayınları arasında (İstanbul 1981), sonda TDK
yayınları arasında (Ankara 1989) basılmıştır. Metin tenkidi yapılmıştır.
348 gazel, 11 “uzun manzume”, 1 rubâʻî, 41 muamma, 19 beyit ihtiva
eder.
2. FARSÇADÎVÂN.
3.CEMŞÎD Ü HURŞÎD TERCÜMESİ/ ÂYÂT-I
ʻUŞŞÂK. Manzum. Mesnevî. Selman-ı Sâvecî’den tercümedir. Fâtih
Sultan Mehmed adına çevirmiştir.
4.FARSÇA MEKTUPLAR.
5.FÂL-İ REYHÂN-I SULTAN CEM. (H. Ersoylu, “Fal,
Falnâme ve Fal-ı Reyhân-ı Cem Sultan”, İslâm Medeniyeti, CV, S.2,
Haziran 1981).

Frengistân Kasidesi’nden:

Câm-ı Cem nūş eyle iy Cem bu Fren-istāndur


Her ḳuluñ başına yazılan gelür devrāndur kader

Mekketu'llāh'a varup bir gün ṭavāf eyledügüñ


Biñ Ḳaraman biñ ʻArab biñ mülket-i ʻOŝmān'dur

Pādişāh oldur ki hergiz ẕātına irmez zevāl
Ḥayy u bāḳî ḳādir ü ḫallāḳ-ı ins ü cādur

SULTAN II. BAYEZİD (ADLÎ) (1447-1512)


Bu hükümdarın saltanat yılları her iki asrı da kapsadığından,
XVI. yüzyıl ders planına alınmıştır. 9
ŞEHZÂDE KORKUT (HARÎMÎ) (1467?-1513)
Kaynakça:
Emine ATMACA, (hzl.) Harimî (Şehzade Korkut) Divanı. Palet Yay.Konya 2020.
Feridun EMECEN, “Korkut, Şehzade”, DİA, C.26, Ankara 2002, s. 205-207.
Ahmet Hamdi FURAT, “Osmanlı Hânedanında Şâfiî Bir Fakîh:
Şehzade Korkud (Ganimet Ahkamıyla Alakalı “Kitabu Halli İşkâli’l-Efkâr Fi
Hilli Emvali’l-Küffâr” İsimli Eseri Bağlamında)”. Ekev Akademi
Dergisi (44): 2010, 193-211.
Tayyib GÖKBİLGİN, “Korkud”, İA, VI, 855-860. a.mllf., “Ḳorḳud b.
Bāyezīd”, EI2 (İng.), V, 269.
Filiz KILIÇ, “HARÎMÎ, Şehzâde Korkud (d. 1469-70/874 - ö. 1512-13/918)”,
HAYUKTÜ, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü.
Filiz KILIÇ “Osmanlı Hanedanında Bir Şair: Şehzade Korkut”. Ahmet
Yesevi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (2): , (1996). 203-219.
Nabil AL-TİKRİTİ, “Şehzade Korkud [ca 1468-1513]”, Pax Ottomana.
Studies in Memoriam Prof. Dr. Nejat Göyünç, Haarlem-Ankara 2001, s.
659-674.
İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, “II’nci Bayezid’in Oğullarından Sultan
Korkut”, TTK Belleten, XXX/120 (1966), s. 539-601.
Sultan II. Bayezid’in oğludur.

Vezîriâzam İshak Paşa, Fâtih’in vefatı üzerine onu vekâleten tahta


oturttu. Vekâlet 2 hafta sürdü.

1483’te Manisa Sancak Beyliği’ne atandı. 1502 başlarına kadar


burada kaldı; Midilli seferine asker gönderdi. Sonra Manisa’dan
Antalya’ya nakledildi. Bu nakilden hoşlanmadı. Sancak Beyliği’nden
ayrılıp büyük miktardaki yıllık gelirlerle yetinip Antalya kalesinde
münzevi hayat yaşamaya başladı. İlimle meşgul oldu.

Babasına mektup yazıp, saltanat iddiası olmadığını, Hacca gidip


dönünce hayatını ibadetle geçireceğini, hac için izin vermesini istedi.
Babası isteğini reddettiyse de onu dinlemedi, 5 gemi 87 köle 49
muhafız ve yakını ile yola çıktı (1509). Kahire’de Memlük Sultanı onu
törenle karşıladı; Korkud’u Antalya’ya dönmeye ikna için çalıştı. 10
Korkut 14 ay kadar Kahire’de kaldı. Hacca da gidemedi, Antalya’ya
avdet etti.

İzinsiz olarak Manisa’ya göçerken Şahkulu Baba asilerinin


taarruzuna uğradı.

Saruhan sancağına atandı. Kardeşi Selim’le haberleşti. Şehzade


Ahmed’e karşı Selim’in yanında yer aldı. İzinsiz İstanbul’a gelip
Yeniçeriler’e sığındı Yeniçerilerden destek görmeyince, babası ile
görüşüp Manisa’ya döndü.

Selim yanlıları onu saltanat yolunda büyük bir engel olarak


gördüler ve öldürdüler. Cesedi Bursa’ya taşındı ve Orhan Gazi
Türbesi’nde toprağa veridi.

*İlme, şiire düşkündü. Harîmî mahlâsı ile şiirler yazıyordu.


*Sanatkârları himaye ederdi. Bu sebeple Korkud adına bazı eserler
yazılmıştır. Hep yanında yer alan Deli Birader lakaplı Bursalı Gazâlî
bunlardan biridir ve Dâfiu’l-Gumûm adlı eseri Harîmî adına
yazmıştır (?).
*İyi derecede Arapça bilir ve bu dille kitaplar yazardı.
*Mûsikiden hoşlanır, her çeşit sazı çalabilirdi. “Gıdâ-yı rûh” adındı
verdiği bir saz da icat etmişti. Beste de yapıyordu.
*Amasya’da, küçük yaşta iken Şeyh Hamdullah Efendi’den hat
dersleri almıştır.
*Din ilimlerini iyi bilirdi.
*Osmanoğulları arasında, şiir dışında eser veren nadir kimsedir. Bu
tür eserlerinde ahlâk, din konularını işlemiştir.
*Az sayıda şiir yazmıştır. Gazellerinin teması beşerî veya ilâhî
aşktır.
*Bazı şiirlerinde âhenkli beyitler görülür. Bunu, daha çok kelime
veya harf tekrarları ve vezin ile sağlamıştır.
*Zaman zaman tasavvufî unsurlara da yer vermiştir.

ESERLERİ:
1. KİTÂB Bİ-ḤALLİ İŞKÂLİ’L-EFKÂR FÎ ḤİLLİ (?) EMVÂLİ’L-
KÜFFÂR. Savaşta alınan esirler ve ganimetin pay edilmesi, câriyelerle
nikâh, onların satışı gibi meseleler, bazı fakihlerin görüşlerinden de 11
yararlanılarak anlatılmıştır. Bir nüshası: Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr.
1142’dadır.
2. VESÎLETÜ’L-AḤBÂB ʿALÂ VECHİ’L-ÎCÂZ. Yazımı Kahire’de
tamamlanmıştır. Hac, hac yolu, haccın faziletleri, anneye babaya itaat,
ebeveyninin evlat için hayır dilemesi, ahde vefa gibi konular anlatılmıştır.
Eserin bir nüshası: Süleymaniye Ktp., Ayasofya Bl., nr. 3529’da kayıtlıdır.

3. DAʿVETÜ’N-NEFSİ’Ṭ-ṬÂLİḤA İLE’L-AʿMÂLİ’Ṣ-ṢÂLİḤA. İslâmın


çeşitli dinî kaynaklarını inceleyerek oluşturduğu bu tefsir kitabını
babasına sunmuştur. İçinde Arapça, Farsça, Türkçe şiirler de vardır.
Bazıları kendi şiirleridir. Sultan II. Murâd’ın tahtını oğluna terk etmesi
hadisesi, Rodos’taki Müslüman esirlerin kurtarılmasının önemi, bu iş için
Kemal Reis’in görevlendirilmesi gibi konulara da yer verilmiştir.
Süleymaniye Ktp., TT. 1508 numarada bir nüshası vardır.

4. ŞERḤU ELFÂẒİ’L-KÜFR / ḤÂFIẒÜ’L-İNSÂN ʿAN LAFẒİ’L-ÎMÂN .


Kelâm ait bir esedir. İnsan hangi sözleri söylerse dinden çıkar, kâfir olur
konusunu işlemiştir. Bir nüshası: Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya
Kitaplığı, No. 2289.
5.KORKUDİYYE: Varlığını, tezkireci Sehî Bey duyurmuştur (İsen 1998:
57). Fetva kitabı olduğu da kaydedilmiştir. Eser ele geçmemiştir.

6. KİTÂBU VESÎLETİ’L-AḤ BÂB: “Babasına Mısır’a gidiş sebebini


anlatmış, baba-oğul ilişkisi ile ilgili hadislere yer verilmiştir. Süleymaniye
Kütüphanesi, Ayasofya Ktpl., No. 3529. (F. Kılıç)

7. DÎVÂNÇE: Harîmî’nin “52 gazel, 2 beyitlik Arapça bir şiir, 2 Türkçe


beyit”ten oluşan Dîvânçe’sinin bir nüshası “Millet Kütüphanesi, Ali Emiri
Bölümü, Manzum Eserler, No. 104”tedir. Harîmî’nin 29 şiiri Ahmedî,
Ahmed Paşa, Çâkerî Sinân Bey, Cezerî-zâde Kâsım Paşa, Hâfî-i Edirnevî,
Mestî, Necâtî Bey, Nizâmî, Sücûdî, Şâhidî, , Şâmî, Şeyhî, Vasfî Çelebi,
Zülâlî’ye naziredir. Dîvânçe yayımlanmıştır (Kılıç 1996 ve 2020).Yaşadığı
devrin kaynaklarına göre “mükemmel” bir divanı vardır. Ama henüz ele
geçmemiştir. Günümüzde mevcut olan divanı daha çok ona ait
manzumelerin Ali Emîrî Efendi tarafından bir araya getirilmesiyle ortaya
çıkmıştır (Millet Ktp., nr. 104).
12
Filiz Kılıç tarafından 23 Ekim 2020’de yayımlanan Dîvânçe’nin
arka kapak yazısından: “Sultan II. Bayezid ile Nigâr
Hatun’un şehzadesi ve Yavuz Sultan Selim’in ağabeyi
olan Şehzade Korkut XV. yüzyılın sonu ile XVI. yüzyılın
başında Amasya Sarayı’nda doğmuş (H.872/M 1467
veya H874/M 1468).” Çalışma Giriş, İnceleme (İmlâ
Özellikleri ve Ses Bilisi ve Şekil Bilgisi Özellikleri, Metin, Sözlük
ve Tıpkıbasım bölümlerini içermiştir.

You might also like