You are on page 1of 15

TDE236 ESKİ TÜRK EDEBİYATI-II

1. HAFTA

XV. YÜZYIL
TÜRK DÜNYASININ
SİYASİ, SOSYAL VE
KÜLTÜREL DURUMUNA
GENEL BAKIŞ
1

BAHAR DÖNEMİ DERS PLÂNI


1.Hafta: XV. yüzyılda Türk Dünyasının siyasi, sosyal ve kültürel durumuna genel bakış.
2.Hafta: XV. yüzyılda hükümdar şairler. II. Murad, Avnî, Adlî, Harîmî
3.Hafta: XV. YÜZYILIN DÎVÂN ŞAİRLERİ. ŞEYHÎ (ö.1431); hayatı, eserleri, edebî
kişiliği. Örnek metinler üzerinde çalışmalar.
4.Hafta: AHMED PAŞA (ö.1496-97); hayatı, eserleri, edebî kişiliği. Örnek
metinler üzerinde çalışmalar.
5.Hafta: NECÂTÎ (ö.1509); hayatı, eserleri, edebî kişiliği. Örnek metinler
üzerinde çalışmalar.
6.Hafta: XV. YÜZYILIN KADIN ŞAİRLERİ. ZEYNEP HATUN (ö.1474) ve MİHRÎ
HATUN (1460-1506);seçilmiş metinler üzerinde çalışmalar.
7.Hafta: XV. YÜZYILDA MESNEVÎ EDEBİYATI. HAMDULLAH HAMDİ (1449-
1503);hayatı, eserleri, edebî kişiliği. Yusuf ve Zelihâ’dan seçilmiş
beyitler üzerinde çalışmalar.ʻÂRİF ve Hamsesi, ABDÜLVASİ.
8.Hafta: HATİBOĞLU ve eserleri. TÂCİZÂDE CAFER ÇELEBİ (ö.1515); hayatı,
eserleri, edebî kişiliği. Heves-nâme’den seçilmiş beyitler üzerinde
çalışmalar.
9.Hafta: DİNÎ EDEBİYAT. SÜLEYMAN ÇELEBİ (ö.1422); hayatı, eserleri, edebî
kişiliği. Mevlid’den seçilmiş beyitler üzerinde çalışmalar.
10.Hafta: XV. YÜZYILDA NESİR. SİNAN PAŞA (1440?-1486); hayatı, eserleri,
edebî kişiliği. Tazarruʻ-nâme’den seçilmiş parçalar üzerinde
çalışmalar.
11.Hafta: MERCİMEK AHMED (XV. yy); hayatı, edebî kişiliği. Kābus-nâme’den
seçilmiş parçalar üzerinde çalışmalar.
12.Hafta: YÜZYILIN DİĞER SANATKÂRLARI VE ESERLERİ, AHMED-İ DĀʻÎ , MESÎHÎ
(1470-1512)
2
13.Hafta: XV. YÜZYILDA TARİH YAZICILIĞINA KISA BİR BAKIŞ; ÂŞIKPAŞAZÂDE
ve Tevârih-i Âl-i Osmân.
14.Hafta: XV. yüzyıl Eski Türk Edebiyatının genel görünüşü.

GENEL
KAYNAKLAR
AYMUTLU, Ahmed, Fâtih ve Şiirleri, İstanbul 1969.

BANARLI, Nihad Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, C. I, İstanbul


1970.

ÇELEBİOĞLU, Âmil, Sultan II. Murad Devri (1421-1451)


Mesnevileri, Erzurum 1976.

ERASLAN, Kemal, “Çağatay Edebiyatı”, DİA, c.8, S.168-176.

ERTAYLAN, İsmail Hikmet, Ahmed-i Dâ‘î: Hayatı ve Eserleri,


İstanbul 1952.
İZ, Fahir - Kut, Günay, “XV. Yüzyıl Dîvân Nazmı ve Nesri”,
Başlangıcından Günümüze Kadar Büyük Türk Klâsikleri, C.II,
İstanbul 1985, s. 105-322.

KOCATÜRK, Vasfi Mahir, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1964.

KÖPRÜLÜ, M. Fuad, “Türk Edebiyatı”, İA, C. 12.2, s. 530-565.

KÖPRÜLÜ, M. Fuad,”Azerî Edebiyatı”, İA, C.II, s. 119-150.

KÖSOĞLU, Nevzat, Tarih, Başlangıcından Günümüze Kadar Büyük Türk


Klasikleri, C. II, İstanbul 1985, s. 71-103.

LEVEND, Agâh Sırrı, Ali Şir Nevaî, 4 Cilt, Ankara 1965.

MAZIOĞLU, Hasibe, “Türk Edebiyatı, Eski”, TA, C. 32, s. 80-134.

ONAY, A. Talat, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, Ankara 1992.

VARLIK, Mustafa Çetin, Germiyanoğulları Tarihi (1300-1429), Dr.


Tezi, Ankara 1974.

TİMURTAŞ, Faruk K., Şeyhî, Hayatı ve Eserleri, Eserlerinden


3
Seçmeler, İstanbul 1968.

TULUM, Mertol, Sinan Paşa, Tazarru-nâme, İstanbul 1971, Ankara


2001.

XV. YÜZYILDA TÜRK DÜNYASININ SİYASİ,


SOSYAL KÜLTÜREL DURUMUNA GENEL BAKIŞ

XV. YÜZYILDA TÜRK DEVLETLERİ


Osmanlı Devleti:
SİYASÎ GÖRÜNÜM

Asrın başında Anadolu Timur tarafından istila edilmiş, siyasî


birlik bozulmuş, aynı topraklar üzerinde yeniden küçük
devletçikler, beylikler türemiştir. Bu hâl uzun sürmemiş, Sultan
Çelebi Mehmed siyasî birliği yeniden sağlamıştır.

Rumeli topraklarında Türk nüfusu çoğalmış, Anadolu’nun


zengin ve münevver nüfusunun bir bölümü Rumeli topraklarına
kaydırılmıştır.

Türkçe, devlet dili olarak nüfuzunu daha çok artırmıştır.


Medreselerde de eğitim Türk diliyle yapılmaktadır.

Osmanoğulları’ndan Sultan II. Murad (1421–1451), âlimleri,


şeyhleri ve sanat erbabını korumuş, teşvik etmiş, devrinde ilim ve
sanat faaliyetleri hızlanmıştır. Müzikten hoşlandığı için kendisine
müzikle ilgili telif ve tercüme eserler sunulmuştur. Şiirle de
uğraşmıştır, fakat bunların çoğu günümüze kadar gelmemiştir.
Sultan II. Murad tercüme ve telif eserlerin “rūşen” yani açık,
anlaşılır bir dille yazılmasını emrederek Türkçenin korunmasını,
kültür, sanat, ilim ve edebiyat dili olarak gelişmesini sağlayan
büyük bir Osmanlı aydınıdır. Oğlu Fatih Sultan Mehmed de
babasının yolunu sürdürmüştür. XV. asırda asıl edebî faaliyetler 4
Osmanlı Devleti sahasında ve himayesinde gelişmiş ve yükselmiştir.
II. Bayezid (1481 – 1512).

DİVAN ŞAİRLERİ:

XV. yüzyılda Anadolu’da divan edebiyatı tam mânâsıyla


kurulmuş, manzum ve mensur, her türde ve her konuda pek çok
eser yazılarak edebiyat geliştirilmiş ve edebiyatımızda gerçek bir
yükselme devri başlamıştır. Bu asırda dört büyük sanatçı yetişmiş
ve bunların eserleri ve şöhreti günümüze kadar ulaşmıştır.
Bunlardan Necâtî Bey ile Ahmed Paşa divan şiiri, Şeyhî dîvân şiiri
ile birlikte mesnevî edebiyatı, Süleyman Çelebi de sadece mesnevî
edebiyatı ustaları olmuşlardır. Tezkirelerde adı geçen, divanları
günümüze kadar gelen şairlerin sayısı da pek çoktur.

☼ Tezkirelerimizde, XV. yüzyılda, kaside ve gazel alanında


tanınmış başka şairlerin de adı geçer. Mesîhî, Karamanlı Nizâmî,
İvaz Paşazade Atâyî, Melîhî, Cem, Sarıca Kemîl, Mihrî Hatun ve
Sa’dî; mutasavvıf divan şairlerinden de Eşrefoğlu Rûmî, Kemal
Ümmî ve Rûşenî bunların en iyileridir.
Bunların içinde MESÎHÎ (ö. 1512), Batılı müsteşrikler arasında
en çok tanınanıdır. Bahariyye’si Fransızca, Almanca, Lâtince ve
İngilizceye tercüme edilmiştir. Bir şehrin güzelliklerinden ve
güzellerinden, gelenek ve örneklerinden bahseden mesnevi türü
olan şehrengizin de mucididir.

☼Osmanoğulları ailesinden de bu yüzyılda şairler


yetişmiştir. Fatih Sultan Mehmed, Cem Sultan, Sultan II.
Bayezid, Şehzade Korkut bunlar arasındadır.

☼Bu yüzyılda divan tertip eden Zeynep Hatun (ö. 1474) ile
Mihrî Hatun (ö. 1506) iki hanım şair vardır. Bunlar büyük şair
değillerdir. Mihrî Hatun’un divanı Moskova’da basılmıştır (1967).

XV. YÜZYILDA MUTASAVVIF DÎVÂN ŞAİRLERİ

XV. yüzyılda şiirlerinde tasavvuf temasını işleyen şairler de


yaşamıştır. Bunlar arasında Divan’ı ve Kırk Armağan adlı didaktik
mesnevisi olan Kemal Ümmî’yi (ö.1475), Divan’ı ve Müzekki'n-
Nüfûs adlı tasavvufî, ahlâkî mensur bir kitabı olan Eşrefoğlu 5
Rûmî’yi (ö.1460), yine Divan’ı ve Ney-nâme, Miskin-nâme, Çoban-
nâme adlı tasavvufî mesnevileri olan Rûşenî Ömer Dede’yi
(ö.1486), meşhur tarikat pîri Hacı Bayram Velî’yi (1339-1429) ve
Divan’ı ve Ma’nevî adlı kırk bin beyitlik tasavvufî mesnevi sahibi
İbrahim Gülşenî’yi zikredebiliriz.

XV. YÜZYILDA MESNEVİ EDEBİYATIMIZ

HAMSECİLER: Tezkireler, Behiştî, Çakerî Sinan, Ahmed-i


Rıdvan, Muidî, Hâmîzade Celîlî, Edirneli Şâhidî’nin Nizâmî’nin
hamsesine cevap yazdıklarını bildiriyorlarsa da, Ahmed-i Rıdvân
hariç, hiçbirinin hamsesi henüz bulunamamıştır. Hamdullah
Hamdî ile Arif’in hamsesi ise mevcuttur.

AŞK ve MACERA TEMALI MESNEVİ ŞAİRLERİ:

HAMDULLAH HAMDÎ (1449–1508): Medrese tahsili görmüş,


kuvvetli bir edebiyat kültürü edinmiştir. Bir süre Bursa’da Çelebi
Mehmed Medresesi’nde müderrislik yaptıktan sonra Göynük’e
çekilmiştir. Burada babasının halifesi olan İbrahim Tennurî’ye
derviş olmuş, eserlerini yazarak kanaatkârca bir hayat yaşamıştır.

Dîvânı ve hamsesi olan bir şairdir.

Cem Sultan’ın Cemşîd ü Hurşîd’ini, Şeyhî’nin Hüsrev ü


Şirin’ini ve Mesîhî’nin Şehrengîz’ini, Şeyoğlu Cemalî’nin Gülşen-i
Uşşâk’ını, Münirî’nin Mihr ü Müşteri’sini, Halilî’nin Fürkat-
nâme’sini, Şehzade Korkud’un Hüsrev ü Şirin’in Sadrî’nin
Hüsrev ü Şirin’ini, Zihnî’nin Gül ü Nevruz’unu, Şahidî’nin Leylî
vü Mecnun’unu, Ahmed Rıdvan’ın Hüsrev ü Şirin ve Leylî vü
Mecnun’unu da aşk temalı mesneviler grubuna sokmamız gerekir.

Macera temalı mesneviler grubunda özellikle Câmasb-nâme


mesnevisini anmalıyız. Burada anlatılanlar, halk edebiyatında Şâh-
mârân hikâyeleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

DİN TEMALI MESNEVİLER

Din temalı mesnevilerin başında, Hz. Muhammed’in hayatını


çok kalın çizgilerle manzum olarak anlatan, siyer türünün bir alt 6
grubunu oluşturan ve birkaç asır moda olarak yazılan mevlidler
gelmektedir. XV. yüzyılda mevlid yazan ve eserleri günümüze kadar
gelebilen şairler şunlardır: Ârif, Yahyâ bin Bahşi, Kerimî, Ahmed,
Hocaoğlu, Sinanoğlu, Ebülhayr, Hamdullah Hamdi, Saruhanlı
Keşfî, Muhibbî. Şüphesiz bu asrın ve bütün asırların en büyük
mevlid ustası Süleyman Çelebi’dir.

SÜLEYMAN ÇELEBİ: Hayatı hakkında sağlam bilgilerimiz


yoktur. Rivayetlere göre Yıldırım Bayezid devrinde (1389-1402),
Bursa’da, Ulu Cami’de imamdır. 1422 yılında öldüğü tahmin
ediliyor.

Bilinen tek eseri Vesîletü'n-Necât adlı mesnevisidir. Halk


arasında Mevlid diye bilinen bu eser asırlardır türlü vesilelerle
merasimlerde okunur.

ÂRİF: Din (ve tasavvuf) temalı mesneviler yazan bir başka


şairimiz hamseci Ârif’tir. Kaynaklarda hayatı hakkında bilgi yoktur.
Mesnevileri genellikle din, kısmen de tasavvuf ve Hz. Muhammed’in
hayatı ile ilgilidir. Anadolu’da, tasavvuf konusunda yazılan ilk
Türkçe telif eser de –bugünkü bilgilerimize göre- Ârif’indir. Şair bir
sanat iddiası gütmez. Halka faydalı olmak ve öğretmek amacıyla
eser vermiştir. Dili sade ve külfetsizdir. Hamsesi şu mesnevilerden
oluşur: 1. Mürşidü'l-‘ubbâd: Şeyhlerin sözlerinin derlenmesiyle
oluşmuştur. Tasavvufî telif bir eserdir. 2. Nüsha-i Âlem: Tasavvufî
telif bir eserdir. 3. Mevlid: Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inden
farklıdır; tasavvufî özellikler gösterir. Diğerler: 4. Mi‘râcü'n-Nebî, 5.
Vefât-ı Nebî.

Yazıcıoğlu MEHMED (ö. 1451): Meşhur eseri Muhammediye


adını taşır. İçinde kâinatın yaratılışı, cennet, cehennem, melekler,
peygamberler, Hz. Muhammed’in genişçe hayatı, Resulullah’ın
yakınları, kıyamet ve âhiret gibi konular anlatılmıştır. Dili,
Süleyman Çelebi’nin dili kadar sade değildir. Sadece Anadolu’da
değil Kırım ve Kazan Türkleri tarafından sevilerek okunmuş,
defalarca basılmış, şerhler ve nazireler yazılmıştır. İsmail Hakkı
Bursavî bu eseri, tasavvufa göre, üç cilt hâlinde şerh etmiştir. En
son baskısı Âmil Çelebioğlu tarafından gerçekleştirilmiştir ( 4 cilt, 7
İstanbul 1975).

HATİBOĞLU (ö. 1451-1456 arası): Kaynaklarda hayatı


hakkında bilgi bulunmamaktadır. Germiyanoğulları Beyliği'nin
Honas kasabasında doğduğunu, iyi bir medrese öğrenimi
gördüğünü, tasavvufu öğrenip benimsediğini, üç adet mesnevi
yazdığını eserlerine bakarak öğreniyoruz.

İlk mesnevisi Bahrü'l-hakaayık, Hacı Bektaş Velî’nin Arapça


mensur bir eser olan Makalat’ının manzum olarak Türkçeye
tercümesidir. Dinî didaktik bir eserdir ve bazı ayetlerin
açıklamasıdır. Bahrü'l-Hakaayık, bir ön söz ilâvesiyle tıpkıbasım
olarak yayımlanmıştır (İstanbul 1960). Bir defa da yeni harflerle
neşredilmiştir (Ankara 1971).

Letâ’if-nâme ikinci mesnevisidir. Arapça mensur bir Mülk


suresi tefsirinin Türkçeye manzum çevirisidir. Ferâh-nâme konusu
yüz hadis ve bunu açıklamaya yarayan yüz hikâye olan nasihat
edici, dinî, didaktik bir eserdir. Hadislerin çoğu ahlâk ve ibadetlerle
ilgilidir. Hikâyeler de Kur’ân'dan ve İslâm tarihinden alınmıştır.
Hatiboğlu’nun sade Türkçe ile yazdığı mesnevileri, kültür
tarihimiz ve dil özellikleri bakımından önem arz etmektedir.

ABDÜLVÂSÎ ÇELEBİ (ö. 1441’den sonra): Medrese öğrenimi


görmüş, kadı olmuştur. I. Mehmed’in veziri Bayezid Paşa’dan
himaye görmüştür. Hayatı hakkında başka önemli bilgilerimiz
yoktur. Halil-nâme ve Mi‘râc-nâme adlı mesnevilerinin ilkinde Hz.
İbrahim’in hayatı, ikincisinde de Hz. Muhammed’in mi‘râc mucizesi
anlatılmaktadır. Eserlerinin zengin dili ve başarılı kompozisyonu
vardır

☼Din temalı mesneviler konusunda son olarak Devletoğlu


Yusuf’un Kitâbü’l-Beyân’ını, Yusuf Hakîkî’nin Muhammediye
tarzında yazdığı Muhabbet-nâme’sinin, İbrahim Tennurî’nin yine
Muhammediye tarzında yazılmış Gülzâr-ı Ma‘nevî'sinin, Kemal
Ümmî’nin Hz. Muhammed’in öğütlerini anlatan Kırk
Armağan’ının, ve Hamdullah Hamdi’nin Mevlid’inin adını anıp
geçeceğiz.

TASAVVUF VE AHLÂK TEMALI MESNEVİLER 8


Tasavvuf, önceki iki asırda olduğu gibi, bu yüzyılda da gözde
fikir akımlarındandır. Anadolu ve Rumeli’de yaşayan Türk
aydınlarının bir bölümü Fars dilinden tasavvufî eserleri ya
doğrudan doğruya tercüme ettiler, ya serbest tercümeler yaparak
adeta yeni bir eser meydana getirdiler, veya kendileri, teması
tasavvuf olan orijinal eserler yazdılar. Bunların mensur olanları da
manzum olanları da vardır. Manzum tasavvufî eserlerde genellikle
mesnevi nazım şekli tercih edilmiştir.

Bu türde olan eserler arasında, Şeyh Elvân-ı Şirazî’nin


Gülşen-i Râz’ını, Muin Bin Mustafa’nın, Mevlânâ’nın Ma‘neviy-
yü'l-Murâdî’sini, Abdürrahim Karahisarî (ö.1483-85?)’nin Vahdet-
nâme’sini, İznikli Ahmed Hayalî’nin Ravzatü'l-Envâr’ını, Âşık
Ahmed’in Câmi‘ü'l-Ahbâr’ını, İbrahim Tennûrî’nin Gülzâr-ı
Manevî’sini ve Gülzâr-ı Niyâz’ını, Ahmed-i Rıdvan’ın, Mahzenü'l-
Esrâr’ını, Refiî’nin Beşâret-nâme’sini ve nihayet Pîr Muham-
med’in Tarîkat-nâme’sini sayabiliriz.
ANSİKLOPEDİK MESNEVİLER

Bu grupta, o asırlarda bilim sayılan bilgi dallarından biri veya


birkaçından bahseden telif veya tercüme edilmiş mesneviler vardır.
Bunların ilki Bedr-i Dilşâd’a ait olan Murâd-nâme’dir. İkici eser
Yazıcı Selâhaddîn’in Şemsiyye adlı kitabıdır. Bu kitapta tabiat
olaylarına bakarak gelecek hakkında nasıl hüküm verileceği
anlatılır. Akşemseddinzâde Hamdullah Hamdi’nin Kıyâfet-nâme
mesnevisi de orijinal mesnevilerdendir, insanın fizikî özellikleri ile
karakteri arasındaki ilişki anlatılır.

İbrahim Bin Balı’nın Mısır hükümdarı Kayıtbay’a sunduğu


Hikmet-nâme’si de ansiklopedik mesneviler türündendir.

☼XIV. yüzyılda gördüğümüz dinî-destanî mesneviler, XV.


asırda yerlerini gerçek tarihî olayları anlatan manzum tarihlere terk
etmişlerdir. Zaifî’nin Sultan II. Murad’ın savaşlarını anlatan Gazâ-
nâme’si, Mahremî’nin Sultan II. Bayezid’in seferlerini anlatan Şeh-
nâme’si, Enverî’nin Düstur-nâme-i Enverî’si, Uzun Firdevsî’nin
Midilli savaşlarını hikâye eden Kutub-nâme’si, Sarıca Kemal’in 9
Selâtîn-nâme’si, Sinoplu Safâyî’nin İnebahtı ve Moton seferlerine
ait olan Gazâ-nâme’si, Sûzî Çelebi’nin Mihailoğlu Ali Bey’in
Gazâları, Behiştî’nin Târih-i Sultân Cem (veya Vekayi-nâme-i
Behişti’si) bu türden eserlerdir. Bunlar sanat eseri olarak fazla
değerli değillerdir. Dil, tarih ve kültür tarihimiz açısından
önemlidirler. Ahmed Rıdvan’ın, İskender-nâme’sini de bu grupta
inceleyebiliriz.

XV. YÜZYILDA MENSUR ESERLER:

Bu asırda nesrimiz iki kola ayrılarak gelişti. Bir kol Sinan Paşa
tarafından temsil edilen süslü (sanatlı, artistik) nesir kolu, diğer kol
sade nesir koludur. Her iki grubun özelliklerini belirli ölçülerde de
olsa gösteren orta yol daha sonraki asırda ortaya çıkacaktır.

SİNAN PAŞA (1440?-1486): Süslü nesrin ustası ve ilk büyük


sanatçısıdır. Bu nesir türünün gereği olarak secili, edebî sanatlar ve
divan şiiri klişeleri ile yüklü, ahenkli bir dille yazmıştır. Eserlerinde
din, tasavvuf, ahlâk ve felsefe konularını işler. Tazarrû-nâme
(tenkitli metni Mertol Tulum tarafından yayımlandı, İstanbul 1971),
Tezkiretü’l-evliyâ ve Maârif-nâme (içinde öğütler vardır. İsmail
Hikmet Ertaylan tıpkıbasımını yaptı, İstanbul 1949) adlı üç mensur
eseri vardır.

XV. yüzyılda basit, sade Türkçeyle yazmayı tercih eden


yazarlarımız da vardır. Bunlar arasında Ķābūs-nâme mütercimi
Mercimek Ahmed’in, Envârü’l-Âşıkîn sahibi Yazıcıoğlu Ahmed
Bîcân’ın, Süleyman-nâme yazarı Uzun Firdevsî’nin, Saltuk-name
yazarı Ebü’l-hayr Rûmî’nin, Cihân-nümâ müellifi Neşrî’nin adı
zikredilmelidir.

XV. YÜZYILDA MİZAHİ ŞİİR VE NESİR:

Mizah edebiyatı bu yüzyılda Şeyhî’nin Har-nâme’si ile


şaheserini vermiştir. Aynı asırda yaşayan Gazalî (diğer adı Deli Birâ-
der)’in Refie’l-Gumûm ve Dafie’l-Humûm’u, Abdülcebbaroğlu
Ahmed’in Tuhfetü’l-letâ’if’i, Molla Lütfî’nin Uslu Şücâ Münaza-
rası veya Har-nâme’si de bu türden
10
TÜRKİYE DEVLETİ:
(XIII-XIV. yüzyıllarda mevcut.) XV. asrın başında Sultan Ferec
tarafından yönetiliyordu. Bu zat 1402’de öldü. 10 yıl süren kargaşa
döneminden sonra 1422’de Melik Eşref Baybars yönetime hâkim oldu.
Dışarıda Akkoyunlular ve Dulkadiroğulları ile savaşır. Kıbrıs’ı
fetheder. Hicaz topraklarını denetin altına alı. Suriye isyanlarını
bastırır. Ticaret tekelleri kurmaya çalışır→Kötü sonuç verir, ticaret
azalır.→ Mısır ve Suriye şehirleri bozulmaya başlar. Sultan Baybars
1438’de ölür. Sonra gelen hükümdarlar Baybars kadar güçlü olmaz.

Bu devletin resmî dili KIPÇAK TÜRKÇESİdir.

CELÂYİRLİLER, KARA-KOYUNLULAR, AK-


KOYUNLULAR DEVLETLERİ: Toprakları önce Timur
tarafından fethedildi. Timuro-ğulları'nın taht kavgalarından
yararlanarak tekrar bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ancak bu topraklar
XV. asır boyunca savaş sahnesi oldu ve her üç devlet, XVI. yüzyılda
tarih sahnesinden silindiler.
Cihân-şâh bin Karayusuf (ö.1467). Dîvân’ında Türkçe ve Farsça
şiirleri vardır.

Sultân Yakub: Akkoyunlu hükümdarıdır. Âlimleri, sanatkârları


korumuştur. Türkçe ve Farsça şiirler yazmıştır.

Habîbî: Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakub’un himayesinde


yetişmiş, sonra Şah İsmail’in sarayına sığınmıştır. Sultan II. Bayezid
zamanında İstanbul’a gelmiş ve Sultan Selim’in saltanatının ilk
yıllarında ölmüştür. Azerbaycan sahasında, Nesîmî ile Fuzûlî arasında
yetişen en büyük şair olarak zikredilir. Pek çok Osmanlı şairi onun
şiirlerine nazireler yazmıştır

ŞİRVANŞAHLAR DEVLETİ: Doğu Kafkaslar ile bugünkü


Azerbaycan’ın kuzeyinde, 799-1607 yılları arasında mevcut olan bir
devlettir. Devletin resmî dil Farsça idi. Din eğitimi Arapça yapılırdı.
Konuşma dili olan Türkçe, XIII. yüzyıldan itibaren şiir dili hâline
gelmiş, Türkçe şiirler yazılmıştır. Türk asıllı hamse şairi de bu
topraklarda yaşamış ve eser vermiştir. Bu yüzyılda, Şirvanşahlar
sarayında yetişen şair Hamîdî Önce Candaroğulları (Kastamonu),
11
sonra Osmanoğulları’na intisab etmiştir. Fatih’in değer verdiği şairler
arasında iken, bir iftira sebebiyle Bursa’ya sürülmüş ve orada
ölmüştür. Dîvân’ını Fatih Sultan Mehmed’e sunmuştur. “Dili Osmanlı
Türkçesinden farklı değildir. H.M.” (EAT’dir. M.A.) Şiirlerinin çoğu
Farsçadır. 4 kaside 28 gazel Türkçedir.

KARAMANOĞULLARI DEVLETİ : Kendilerini Selçuklu’nun


vârisi sayan beyler Türkçeye çok önem verirlerdi. Âlim ve şairler
Karaman ve Konya’da himaye görürdü. Şairler arasında Fehhâr,
Hoca Fakih Karamanî, Halîmî, Nizâmî adları sayılabilir. Bilhassa
NİZÂMÎ, Ahmed Paşa’ya rakîp sayılacak derecede kuvvetli idi. (Haluk
İpekten, Karamanlı Nizami Divanı’nı neşretti.)

GERMİYANOĞULLARI DEVLETİ: ‫ﻛﺭﻤﻳﺎﻦ‬ halkı Kıpçak,


Kanklı, Afşar (Oğuz) asıllı idi. Celâleeddin Harzemşah onları Malatya
civarına yerleştirmişti. 1277 Cimri olayında Kütahya civarında
görüldüler. [İbni Bibi (ö.1272). XIII. yüzyılda yaşamış İranlı tarihçidir.
Eseri, Anadolu Selçuklu tarihi konusunda temel kaynaktır.) Devletin
idare ve bilim merkezi Kütahya idi. Bu asrın başında, beyliği II. Yakup
idare ediyordu. Osmanlı ile iyi geçindi; 1429’da öldü. Ölmeden önce
topraklarını Osmanlı’ya vasiyet etti. Şairleri (Ahmed-i Dâʻî), ŞEYHÎ,
Şeyhoğlu Mustafa (Kenzü'l-Küberâ, Hurşîd-nâme).

CANDAROĞULLARI DEVLETİ: Sinop ile Kastamonu


bu devletin Türk kültür ve sanat merkezi durumunda idi. Beyler
adına Türkçe Türkçe eserler yazıldı. Özellikle İsmail Bey’in
himayesinde şiir sanatı gelişmişti. Hamdî, Hâkî, Sendî, Dâʻî, Derviş
Türâbî, Mehmed Sinobî, Rüstem Bey gibi şairleri vardı.

ALTINORDA SAHASI: XV. yüzyıl çözülme, yeni


hanlıkların kurulma asrıdır. Timur, Toktamış Han’ı yenip öldürünce,
bu sahada bitmeyen taht savaşları başladı. 1412-1426 yılları
arasında Celaleddin Han, biraz varlık gösterir. 1426-1436 arasında,
oğlu Ulug Muhammed Han iç savaşla uğraşır. Moskova müdahale
eder, isyan çıkarır; Muhammed Han tahtı terk eder. 1480’de Seyid
Ahmed Han Moskova’ya karşı durur, başaramaz; aksine Moskova
güçlenir. Asrın sonunda Altınorda Hanlığı sona erer.
12
KIRIM HANLIĞI: Timur Bey, Hân kabul edilir. Kırım adına
para basar. Oğlu Gıyaseddin Han zamanında Altınorda Hanı Polat,
Nogay komutanı Edige ile Kırım’ı işgal eder; Gıyaseddin kaçar.1438’de
oğlu Hacı Giray Han Kırım’a gelir, hanlığını ilân eder. Cenevizlileri
yener ama Kefe’yi alamaz. Nogayların bir kısmı Kırım’a göçüp yerleşir.
1454’te Osmanlı ile dost olurlar, Osmanlı gemilerinin yardımı ile Kefe
zaptedilir. Cenevizliler vergiye bağlanır. Yine Altınorda taarruzu
başlar, Kırım işgal edilir. Hacı Giray yaralı olarak kaçar. Altınorda
askeri çekilince yine han olur (1466). Sonra 20 yıl süren taht
mücadeleleri başlar. Mengli Giray Han 4. Defa hanlığı elde eder;
Osmanlıya tabi olur. Hazine yardımı alır. Devlet Osmanlı sistemine
sokulur.

KAZAN HANLIĞI: Ulu Muhammed Han 1439’da Moskova


önlerine gelir, Çar kaçar. 1439’da tekrar gelir, Moskova'yı alır.
Anlaşma yapılır, Çar Altınorda’ya vergi vermek şartıyla bırakılır. Han
1445’te ölür. 1502 yılına kadar hanlık kavgaları, Rus tehditi devam
etmiştir. Kazan, 1487’de Ruslara açılır.

Kazan bir ticaret merkezidir. Tarım da yapılır. Dericilik,


kuyumculuk, demircilik ileri seviyededir. Medreseleri, mescitleri var.
Bilim ve sanat yok, çünkü servet birikimi ve asayiş yok.

KASIM HANLIĞI: Kurucusu Ulu Muhammed Han’ın


oğludur. Başkenti Oka şehridir (Moskova’nın Güney-Doğusunda).
Halkı Türkler ve Finlerdir. Son hükümdar Danyal Han Altınorda
Hanlığı ile savaşırken ölür. Devlet Kırım Hanlığı eline geçer. Bilim ve
sanat en zayıf noktadadır.

ASTIRHAN HANLIĞI: Başşehir Astırhan/Hacıturhan’dır.


1466’da Kasım Han tarafından kurulmuştur. Sürekli saldırılara
tehditlermaruz kalırlar ama devlet varlığını sürdürür. Edebiyat, sanat,
bilim yoktur.

TİMUROĞULLARI DEVLETİ 13
Emir Timur (1370-1405): Emir Timur 1405 yılı Şubat ayında,
bugün Türkistan Eylaletine bağlı olan Otrar’da vefat etti. Kurduğu
devletin başkenti olan Semerkant’ta, daha önce kendisi yaptırdığı
türbesine, torunu Muhammed Sultan Mirza’nın yanına gömüldü1.
Timur’un ölümünden sonra tahtın varisleri arasında bir yıldan fazla
süren taht kavgaları oldu. Savaşı, Timur'un oğlu Mirza Şahruh
kazandı. Mirza Şahruh başkent olarak Herat’ı tercih etti. Eski
başkent Semerkand'ı da oğlu Uluğ Bey’e teslim etti. Sonra Ulug Bek
sultan oldu. O bir bilim adamı idi. İran’dan gelen Gıyaseddin Cemşit,
Bursa’dan gelen Kadızâde Rumî ve öğrencileri Ali Kuşçu ile astronomi
bilimini geliştirdiler. Şehzade Abdüllatif 1449’da tahta hakim oldu,
babasını öldürülmesine göz yumdu.. Bunu takiben diğer sultan
Abdullah’ın yönetimi de uzun sürmedi, Hüseyin Baykara da çok
başarılı olamadı; Timurlular devleti sona erdi.
Dilleri Türkçedir. İlk üç hükümdar zamanında Semerkand ve
Herat Doğu Türklerinin en gözde medeniyet merkezi hâline geldi.

1
Bu türbede Timur ile beraber oğulları Mîrânşâh, Şahruh, Uluğ Bey, diğer torunları
Muhammed Mirza Sultan ile Pîr Muhammed ve hocası Seyyid Bereke medfundur.
Okullar, kütüphaneler açıldı; âlimler ve sanatkârlar himaye gördü.
Pek çok şair, bilim adamı yetişti.
Edebiyat sanatı da gelişti. Eserler Tür ve Fars dilleri ile yazıldı.
Bu yüzyılda yetişen şairlerden bazıları:
Sekkâkî: Şahruh devri şairidir. Farsça ve Türkçe şiir yazmıştır.
Dîvân'ında kaside gazel ve tuyuglar vardır.
Emîrî: Dîvân, Deh-nâme (mesnevî), Beng ü Çagır (münazara
tarzı, mesnevî). Nevâî onu beğenir.
LÜTFÎ: Dîvân’ı var. Kasideler, gazeller, tuyuglar yazmıştır. Ziya
Paşa Harabat’ında Lütfî'ye de yer vermiştir. Fuzûlî de bir gazelini tahmis
etmiştir. Gül ü Nevrûz mesnevîsinin yazmaları dünya kütüphane-
lerindedir. Bir de Zafer-nâme aslı eser yazdığı bilinir.
Seyyid Ahmed Mirza: Timur soyundandır. Türkçe ve Farsça
şiirleri vardır. Mesnevîleri: Taaşşuk-nâme, Letâfet-nâme.
Mirza Gedâyî: Lirik şiirler şairidir. Farsça ve Türkçe gazeller ve
kıtʻalar yazmıştır.
Atâyî: Ahmed Yesevî'nin torunu İsmail Ata’nın oğludur. Şiirleri var. 14
Yakînî: Ok ve Yay münazarası var. Mesnevî şekliyle yazmıştır.
Sultan Hüseyin Baykara: Dîvân’ı var. 40 yıl hüküm sürdü. İlim
ve sanatın himayecisi oldu. Çağatay edebiyatı bunun devrinde en
yüksek seviyeye çıkmıştır. Herat ve diğer şehirlerde pek çok okul
açılmıştır. Sarayında ilim ve sanat sohbetleri yapılırdı.
ALİ ŞÎR NEVÂÎ: Timuroğulları ve eski Ulu Türkistan
edebiyatının, Türk dünyası Eski Türk Edebiyatı’nın en büyük şairi
budur.

HİNDİSTAN TÜRKLÜĞÜ: Çağın başında bu


topraklarda, Tuğlukların Dehli Türk Sultanlığı vardır. Sultan Tuğluk
1413’te vefat eder. Türk komutanlardan olan Hızır Han sultanlığa el
koyar ve sultan olur. Böylece Seyidler Hanedanı kurulur,1451’e kadar
devam eder. İktidarın Lûdiler’den Behlül Han’a geçtiği yıllarda artık
devlet çok zayıf hâldedir; büyük şehirler birer birer bağımsızlıklarını
ilân ederler. Türk boylarından gelenlerin kurdukları hanedanlıklar da
kısa süreli olmuştur.
Bu topraklarda bir de Gucerat (Türk) Sultanlığı vardır. 1403’te
bağımsız olmuşlar, asrın sona kadar topraklarını genişletmişlerdir.

Alp Han’ın Yeni Dehli Sultanlığı, Handeş Sultanlığı, Dekkan


Sultanlığı da bu asırda kurulmuştur. Bunlar XV. yüzyılı birbirleriyle
mücadele ederek geçirmişlerdir. Sonunda Bâbür gelmiş, hepsini kendi
bayrağı altına toplamıştır.

15

You might also like