You are on page 1of 8

GEZİ

YAZISI
GEZİ YAZISI
Gezilip görülen yerlerle ilgili gözlem, izlenim ve bilgilerin anlatıldığı yazılara gezi yazısı denir.

Seyahatnamelerde (gezi yazılarında) bilgi vermek amaçlanır. Bu sebeple gezi yazıları öğretici metinlerdir. Gezi yazılarında gezilen
yerlerle ilgili tarihi, ekonomik, sosyal, kültürel bilgiler verilir.

PEKİ İNSANLAR NİÇİN GEZİ YAZISI YAZARLAR?

o Bunun belli başlı iki sebebi vardır. Birisi gezme isteği, diğeri yazma isteğidir.

o İnsanlar bulundukları ortamdan farklı yerlerde bulunan insanların yaşamları, farklı mekanlar hakkında bilgi sahibi olmak isterler.
Değişik yerlerle ilgili ekonomik, toplumsal, kültürel özelliklerle ilgili merak ettikleri şeyler hakkında bilgi sahibi olmak isterler.

o İnsanlar gezdikleri, gördükleri yerlerle ilgili duygu, düşünce ve deneyimlerini başkalarıyla paylaşmak isterler. Gezi yazıları da bu
şekilde ortaya çıkar.

o Gezi yazarlarına gezgin veya seyyah denir. Gezi yazılarına seyahatname de denir.

GEZİ YAZISININ TARİHSEL GELİŞİMİ

Dünya edebiyat tarihindeki ilk gezi yazısı Priskos (MS 5.yüzyıl)adlı Bizanslı bir gezginle Zemarchos (MS 6.yüzyıl) adlı Kilikyalı bir
gezgin yazmıştır.

Sefername adlı gezi yazısında İranlı şair ve din bilgini Nasır Hüsrev, Mısır seyahatini anlatmıştır. Bu seyahat 1045-1052 yılları
arasında gerçekleşmiştir.

Marco Polo, İbni Batuta ve Evliya Çelebi’nin seyahatnameleri gezi yazısı türünün gelişimi açısından önemlidir.
Türkçe yazılmış ilk seyahatname Seydi Ali Reis’in Mir’atü’l Memailk (Memleketlerin Aynası) adlı eseridir. Seydi Ali Reis Kanuni
Sultan Süleyman döneminde Mısır kaptanlığı görevine getirilmiştir. Bu eserde Mısır kaptanlığı görevine getirilmesinden
başlayarak Hindistan yolculuğu, oradan da İstanbul’a gelinceye kadar başından geçen ilginç olayları anlatmıştır. Seydi Ali Reis
komutasındaki askerler Hint Okyanusu’nda Portekizlilerle savaşmış, sonra fırtınaya yakalanarak karaya çıkmıştır. Daha sonra
Hindistan, Afganistan, Maveraünnehir, Horasan, İran ve Irak’ı geçerek İstanbul’a ulaşmıştır. Seydi Ali Reis üç buçuk yıl süren bu
yolculukta yaşadıklarını ve gördüklerini bu eserinde anlatmıştır.

Trabzonlu Âşık Mehmet, Manâzıru’l Avâmil adlı eserini yirmi beş yıllık seyahati boyunca edindiği izlenimleri, bilgileri değişik
eserlerden okuduğu ve duyduklarıyla zenginleştirerek oluşturmuştur. Bu eser edebiyat tarihimizdeki seyahatname türünün ikinci
eseridir.

Piri Reis’in (1465-1554) Kitab-ı Bahriye’si ile Katip Çelebi’nin (1609-1658) Cihannüma’sı kısmen gezi yazısı özelliği
göstermektedir.

Türk edebiyatında seyahatname türünün en önemli örneğini Evliya Çelebi vermiştir. Elli yıllık bir süre içine gezdiği yerleri
konuşma diline yakın bir dille anlatmıştır. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si on cillten oluşmaktadır. Evliya Çelebi, 1640
dolaylarında Bursa, İzmit ve Trabzon yörelerini gezdi, 1645′te Kırım’a Bahadır Giray’ın yanına gitti. Yakınlık kurduğu kimi devlet
büyükleriyle uzak yolculuklara çıktı, savaşlara, mektup götürüp getirme göreviyle, ulak olarak katıldı. 1645′te Yanya’nın
alınmasıyla sonuçlanan savaşta, Yusuf Paşa’nın yanında görevli bulundu. 1646′da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed
Paşa’nın muhasibi oldu. Doğu illerini, Azerbaycan’ın, Gürcistan’ın kimi yörelerini gezdi. Bir ara Revan Hanı’nı mektup götürüp
getirmekle görevlendirildi, bu nedenle Gümüşhane, Tortum yörelerini dolaştı. 1648′te İstanbul’a dönerek Mustafa Paşa ile Şam’a
gitti, üç yıl o dolaylarda gezdi. 1651′den sonra Rumeli’yi dolaşmaya başladı, bir süre Sofya’da bulundu. 1667-1670 arasında
Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerini gezdi. Kaynakların bildirdiğine göre, Evliya Çelebi’nin gezi
süresi 50 yılı kapsar.

Mehmet Edip’in Menâsikü’l Hac adlı eseri ile Nabi’nin Tuhfetü’l Harameyn adlı eserleri de hac seyahatinin önemli örnekleridir.

Yurt dışında devleti temsil etmek amacıyla çeşitli ülkelere gönderilen diplomatların gittikleri yerlerle ilgili gözlemlerini, tanık
olduğu, izlenimlerini, karşılaştığı ilginç olayları anlattığı eserlere sefaretname denir. Sefaretnameler de gezi yazılarıyla birtakım
benzerlikler gösterir. Osmanlı Devleti de ülke dışına sefirler göndermiştir. Bu sefirlerden Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi,
Fransa Seyahatnamesi’nde 1720-1721 yıllarında Paris’teki izlenimlerini anlatır. Şehdi Osman Efendi’nin Rusya Sefaretnamesi,
Silahdar İbrahim Paşa’nın Sefaretname-i Necati, Yasincizade Seyyid Abdulvahhab Efendi’nin Musavver İran Sefaretnamesi
sefaretname türü eserlerdir.

Keçecizade İzzet Molla (1785-1829)’nın Mihnet Keşan adlı eseri de mesnevi nazım şekliyle yazılmış bir seyahatnamedir. İzzet
Molla bu eserinde Keşan’a sürülmesini, seyahat sırasında ve Keşan’dayken görüp yaşadıklarını, sürgün hayatının bitimini ve
İstanbul’a dönüşünü anlatır.

Türk edebiyatında 19.yüzyıldan itibaren gezi yazılarının sayısında artış yaşanmıştır. Bu eserlerin büyük çoğunluğunun yazarları
askerler, diplomatlar, denizci, gazeteci ve doktorlardır. Daha sonraları devlet görevlileri dışında da gezi yazarları çoğalmıştır.
Günümüzde ulaşımın kolaylaşmasının da etkisiyle gezi yazısı dergileri, kitapları artmıştır.
TÜRK EDEBİYATINDA YAZILAN ÖNEMLİ GEZİ YAZILARI ŞUNLARDIR:
 Mirat-ül Memalik – Seydi Ali Reis (İlk gezi kitabımız)
 Seyahatname – Evliya Çelebi
 Avrupa’da Bir Cevelan – Ahmet Mithat Efendi (Batı tekniğine uygun ilk gezi örneği)
 Hac Yolunda – Cenap Şahabettin
 Avrupa Mektupları – Cenap Şahabettin
 Frankfurt Seyahatnamesi – Ahmet Haşim
 Anadolu Notları – Reşat Nuri Güntekin
GEZİ YAZISININ ÖZELLİKLERİ ŞUNLARDIR:

 Gezi yazılarında, gezilip görülen yerin bütün özellikleri ele alınır.


 Gezilen yerin özellikle tarihî, coğrafî, tabiî ve sosyal nitelikleri belirgin şekilde anlatılır.
 Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi
konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslupla yazıya geçirilir.
 Gezi yazılarında ayrıca yörenin dil, din, inanç, âdet, gelenek, görenekleri incelenir. Bölgedeki insanların düşünce yapısı
ortaya konur.
 Bölge, okuyucunun daha iyi anlaması açısından başka bölgelerle kıyaslanır.
 Yazar, gezisi esnasında birçok yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızasında tutmak zor olduğu için gezi esnasında
kısa notlar alır ve bunları hikâye eder
İSTANBUL’DA GEZİLECEK YERLER
Dünyanın en güzel mimari ve sanatsal harikalarından süslü ve her sokak köşesinde olağanüstü tarihi mirasıyla süslenmiş olan İstanbul, canlılık ve etkinlikle
dolu gerçek sosyal, sanatsal ve ticari merkezidir. 1970'de 3 milyondan günümüzde yaklaşık 11 milyon nüfusa sahip devasa bir değere yükselen kent, nihai
kültürel kavşak olmaya devam ediyor. Onun cazibesi ve çekmesi her zamankinden daha güçlüdür – birçok insanın sokakları hala altınla kaplanmış gibi
görünüyor. Aşağıda güzel yerler anlatılmaktadır.

Süleymaniye Camii
16. yy ’da kanuni Sultan Süleyman döneminde yapıldı, ünlü Osmanlı mimarı Mimar Sinan tarafından tasarlandı ve İstanbul’un 3.tepesine kuruldu. Bu şehrin en
büyük camisidir. Yapımı 7 yıl sürmüş ve 1557’de bitmiştir. Cami, içinde hastane, aşevi, Türk hamamı, dükkan, din eğitimi veren medrese ve kanuni sultan
Süleyman ve eşi Hürrem sultanın bulunduğu karmaşık bir tesisin parçasıdır

Dolmabahçe
Saray eskiden Osmanlı donanmasının rıhtım olarak kullandığı İstanbul Boğazı’nın Avrupa yakasında bulunan yerde konumlandırılmıştır. Saray 45,000 m2 lik
ülkedeki en büyük saraydır. Bu harika saray ermeni mimar Hobert Amira Balya tarafından Sultan Abdulmecid için tasarlanmış ve 1856’da tamamlanmıştır.
Saray 1887’den beri 1909’a kadar hem ev olarak hem yönetim binası olarak hem de resmi ziyaret aileleri kabul etmek için kullanılmıştır. Saray 3 katlı 285 odalı
ve 43 salonlu simetrik yapıya sahiptir.
Endüstri Müzesi
Müze Türkiye’deki taşımacılık, endüstri ve iletişim tarihine odaklanmıştır. Müze Hosköy’deki Altın Boynuzun kuzey sahilinde konumlandırılmıştır. Ziyaretçiler
taşımalık türlerine ait orjinal ve antika eserleri görebilirler. Kalıcı sergiler, karayolu taşımacılığı, demiryolu taşımacılığı, navigasyon makine endüstrisinin
yaşayan tarihi, iletişim, bilimsel cihazlar, maketler ve oyuncaklardan oluşur.

You might also like