You are on page 1of 3

XVI.

YÜZYILDA TÜRK MÛSİKÎSİ

Bu yüzyıl içerisinde Osmanlı Devleti, Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan


Süleyman ile zirveye çıkmış ve asrın sonlarında azamî sınırlarına ulaşmıştır. İran’da
Safevîlerin, Hindistan’da Timurlular’ın, Türkistan’da Şeybânîler’in Türk Devletleri
de kuvvetli siyâsi teşekküller olarak köklü kültür hareketleri ile Türk âlemini
tamamlamışlardır.

Hindistan Timuroğulları’nın kurucusu Bâbür Şâh, Ali Şîr Nevâî’den sonra


en büyük şair olarak siyâsi ve askerî dehâsının yanında kendini ispat etmiştir. Fuzûlî,
lirik şiirin zirvesidir. Osmanlı toplumunda, Şeyhülislâm Kemalpaşazâde Ahmed
Şemseddin Efendi tarih ve hukuk, Taşköprülüzâde ansiklopedi ve dînî ilimler, Pîrî
Reis coğrafya ve kartoğrafya (haritacılık), Seydî Ali Reis coğrafya ve matematik,
Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi hukuk, Şeyhülislâm Hoca Sâdeddîn Efendi ve
Gelibolulu Âli Efendi tarih sahasında parlamışlardır. Bâkî, Osmanlı lehçesinde Türk
şiirini zirveye çıkarmış, gazel ve kasidenin büyük ustası olmuştur. Nev’î ve Bağdatlı
Rûhî de asrın sonlarının zirve şairlerindendir1.

XVI. yüzyıl, Türk mûsikîsinde bestekârlık ve icrâ alanında büyük


gelişmelerin göze çarptığı, bilhassa dînî sahada parlak eserlerin verildiği ve mûsikî
ağırlığının Türkistan, Kuzey Hindistan ve Âzerbaycan’dan Osmanlı ülkesine
kayışının daha da hızlandığı bir devirdir. Nazarî alanda, geçmiş asırlardaki
zenginliğe ulaşılmasa da yine bazı Edvâr’ların yazıldığı görülmektedir.

Bu yüzyılın ilk yarısında nazariyat sahasında dikkate değer dört çalışmadan


ikisi Batı Türkistan’da, ikisi de Osmanlı ülkesinde ortaya konmuştur. Osmanlı
ülkesinden Timurlu ülkesine gidip orada uzun süre kalan ünlü mûsikîşinas
Zeynelâbidin el-Hüseynî (ö.1512)’nin Ali Şîr Nevâî adına ithaf ettiği Kânûnu İlmî
ve Ameliyyi’l-Mûsikî adlı eseri ile; yine orada çağın başka bir değerli sanatçısı
Necmeddîn Kevkebî Buharî (ö.1532), Özbek hükümdarı Ubeydullah Han adına
yazdığı Risâle-i Mûsikî’sinde, nazariyat çalışmalarını devam ettirdi.

1
Yılmaz Öztuna, Türk Mûsikîsi, İstanbul 1987, s.80-81.

1
Osmanlı ülkesinde ise Sultan II. Bâyezid Han çağında yaşadığı anlaşılan
fakat kimliği henüz bilinmeyen Seydî, el-Matla’ adlı eserinde2, yeni saray
mûsikîşinaslarından Abdülkâdirzâde Abdülaziz’in oğlu Ûdî Derviş Mahmûd
(Abdülkâdir Merâğî’nin torunu, ö.1526), Kanûnî Sultan Süleyman Han adına yazdığı
Makâsıdu’l-Edvâr3 adlı kitabında Safiyyüddîn’in sistemini ele alan son nazariyeciler
oldular.

XV.yüzyılın sonlarıyla XVI.yüzyılın başlarına yetişen bestekâr ve şair


Kâtîbî ile bestekâr Serezli Makâmî; aynı zamanda musavvir, nakkâş ve hattât olan
Nâyî Şeyh Murad; Neyzen İmamkulu; Kanûnî Şâhmerân, Sâznâme adlı eserin
sahibi olup Nihânî mahlâsıyla şiirler yazan Kemençevî Durak Çelebi ve Dâirezen
Maksûd bu yüzyılda yaşadığı tesbit edilen sanatkârlardan bazılarıdır.

Osmanlı padişahlarından Sultan II.Bâyezid Hân (1481-1512) ve oğlu


Şehzâde Korkut (ö.1513) devrin önemli mûsikîşinaslarından idi. Birçok sanatkâra
hâmîlik eden, “Adnî” mahlası ile yazdığı şiirleri bir divânda toplayan II.Bâyezid’in
Mecmûa-i Sâz ü Söz de nevâ makamında bir peşrevi kayıtlıdır. Ayrıca Evliyâ Çelebi
Seyâhatnâme’sinde, II.Bâyezid tarafından hazırlanan vakıfnâme gereği hastaların,
özellikle akıl hastalarının tedavisi maksadıyla haftada üç defa mûsikî faslı tertip
edildiğinden, bu faslı icrâ eden topluluğun da üç hânende, birer kemânî, mûsikârî,
santûrî, çengî, çeng-santûrî ve ûdîden teşkil edildiğini kaydeder4. II. Bâyezid ayrıca
Osmanlı hat ekolünün kurucusu Şeyh Hamdullah’ı Amasya’dan İstanbul’a getirmiş,
devletin önemli kültür kurumlarından, İstanbul’un ilk Mevlevî dergâhı olan
Kulekapısı (Galata) Mevlevîhânesi de onun zamanında kurulmuştu (1491). Şehzâde
Korkut da devrinde şair, bestekâr ve sâzende olarak tanınmıştı. Ayrıca gıda-ı rûh
adlı bir mûsikî aleti de icâd ettiği söylenen Korkut’un bestelerinden sekiz adet saz
eseri günümüze ulaşmıştır5.

2
Eseri, Türkiye’de ilk defa keşfedip tanıtan değerli tarihçi, rahmetli hocam Prof.Dr. Muammer Kemal
Özergin’dir. Bu nüsha bugün Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, III.Ahmed, nr.3459’da kayıtlıdır.
3
Nüshası için bkz. Nuruosmaniye Kütüphanesi, nr.3649.
4
bkz. Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme, İstanbul 1317, III., s.469-70.
5
Yılmaz Öztuna, Büyük Türk Mûsikîsi Ansiklopedisi, I., s.307.

2
Sultan I.Selim Hân (Yavuz, 1512-1520)’ın Tebriz seferi dönüşü İstanbul’a
getirdiği sanatkârlar arasında bulunan Hasan Can Çelebi (ö.1567) de devrin önemli
mûsikîşinaslarındandır. Sultan Selim zamanında onun nedîmleri arasında yer aldı.
Sonra Sultan I. Süleyman Hân (Kanunî, 1520-1566) devrinde de bu hükümdardan
yakın ilgi gördü. Şeyhülislâm ve tarihçi Hoca Sadeddin Efendi’nin babası olan ve
Enderun’daki hocalığı sırasında birçok talebe yetiştiren Hasan Can’dan zamanımıza
üç peşrev ulaşmıştır6.

Kanunî Sultan Süleyman zamanının büyük bestekârlarından olan Nefîrî


Behram Ağa (ö.1560?), mehterdeki ‘nefir’ adlı nefesli sazın icrâcılarından olup
bestelediği saz eserleri ile tanınmıştı. Elyazması güfte mecmualarında ‘şeyh’, ‘hâce-i
sânî’ başlıklarıyla bestelerine rastlanan Hâce Abdülalî, Abdülkâdir-i Merâğî’ye
nisbetle ‘ikinci hoca (hâce-i sânî)’kabul edilmiştir. Devrin en önemli bestekârları
arasında yer almış olan Abdülalî’nin eserleri hakkında -kaynaklarda çoğu zaman
Merâğî’ninkilerle karıştırıldığından dolayı- kesin bir sayı verebilmek mümkün
değildir.

Bu devrin bir diğer bestekârı ise, Kırım hanlarından ünlü devlet adamı II.
Gazi Giray (1588-Ekim 1596, Aralık 1596-1608)’dır. Genellikle ‘Tatar’ başlığı ile,
güfte mecmualarında eserlerine rastlanan Gazi Giray Hân aynı zamanda dîvân ve
mesnevî sahibi bir şair olup bestelediği saz eserleri ile tanınmıştır.

Bu yüzyılda bazı mûsikîşinasların özellikle dînî eserlerle şöhret kazandıkları


görülmektedir. Bunlar arasında, dindışı sahada da eserleri bulunan Üsküplü Niyâzi;
birçok İslâm ülkesini dolaşmasıyla ün yapmış, şair Trabzonlu Tab’î Mehmed
(ö.1552); ‘Tecvîd’ ve ‘Kırâat’ ilminde büyük söz sahibi; Haseki, Sultan Selim ve
Süleymâniye camileri hatipliklerinde bulunmuş, Süleyman Çelebi’nin ‘Mevlîd’
manzumesini bestelediği tahmin edilen Sinâneddin Yusuf (ö.1565)’dan bilhassa
zikredilmelidir7.

6
Nuri Özcan, “Hasan Can Çelebi”, DİA, c.XVI., s.312.
7
Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Mûsikîsi Antolojisi, İstanbul 1942, c.II., s.16-17.

You might also like