Professional Documents
Culture Documents
Hayatı genellikle büyük bir ciddiyet içinde yaşadığımızdan esprisini çoğu kez
kaçırıyoruz. Buna bazen yemeğin kendisi ve ilişkileri de dahil oluyor. Neden, dedik,
umutla girdiğimiz bu yaz döneminde yemeğin mizahla nasıl buluştuğundan,
nerelerde buluştuğundan söz etmeyelim? DERGİNİN MUTFAĞI
METRO GROSMARKET ADINA SAHİBİ
Disiplinlerarası bölümünde film ve kitapta Sinem Türüng
FOTOĞRAFLAR
Gastronomi ve Koku bölümümüze gelince; Vedat Ozan ‘konserve’yi yine bambaşka
Can Ünal
bir bakış açısı ile ve eğlenceli öykülerle anlatıyor. Bir davetiyeyle başlayan metin aynı Bayramiç Ziraat Odası arşivi
Mehmet Ali Sağbili
zamanda zihin açıcı bir tartışma da üretiyor.
YÖNETİM YERİ
Metro Grosmarket, Güneşli, İSTANBUL
Ve beslenme kültürümüzün geçiş dönemlerine, özel günlere odaklanan Besin Faks: 0212 474 40 30
Kültürümüzün İzleri bölümü. Gonca Tokuz adak yemeklerini anlattığı metninde E-posta: mgastro@metro-tr.com
http://www.metro-tr.com
konunun Anadolu coğrafyasındaki pratiklerinden örnekler veriyor.
Gastro Dergi, 101. sayı
özelinde limitli basılmıştır.
Umutla başladığımız yaz döneminin bereketle tamamlanması dileğimizde...
Bu dergi Metro Grosmarket tarafından hazırlanmıştır.
Tüm hakları Metro Grosmarket’e aittir. Yazı ve resimlerin tamamı
ya da bir bölümü, yayıncıdan izin almadan, fotokopi dahil,
optik, elektronik ya da mekanik herhangi bir yolla kopyalanamaz,
çoğaltılamaz, basılamaz, yayımlanamaz. Haber amaçlı kullanımlar
için kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
İÇİNDEKİLER
5
DİSİPLİNLERARASI / MİZAH VE YEMEK
5
Batuhan Sarıcan
21
GASTRONOMİ VE KOKU
Vedat Ozan
16
29
BİTKİLERLE / ŞEFTALİ
29
2 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
İÇİNDEKİLER
Birol Uluşan
45 34
BESLENME KÜLTÜRÜMÜZÜN İZLERİ
Adak sofraları
yağ benden”
Gonca Tokuz
36
46
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
TABAĞINDA NE VAR?
Metro’da mevsiminde toplanan yaz domateslerinin,
tarladan rafa kadar tüm hayat hikayesini öğrenmek artık çok kolay.
QR kodu okut, denetim raporlarından organik ürün
sertifikalarına, besin değerlerinden yetiştiren çiftçisine kadar
gıdaların izini sür, bilgiyle beslen.
4 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
DİSİPLİNLERARASI
MİZAH VE YEMEK
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
Dr. Tülin Ural
SIHIRLI TARIF:
2000’LERDE MIZAHI
1
SOFRAYLA BIRLEŞTIREN
FILMLER
6 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
Tüm bunlar geçmiş ideolojik aidiyetlerin yerine tüketimi Imdb komediyi şöyle sınıflamış: “Hemen hemen tüm
ve deneyimi, sınıfsal aidiyetlerin yerine bireyselleşmeyi sahneler mizahi veya komik deneyimlere katılan
koyan yeni yaşam biçimlerinin öncüsü oldu3. Daha karakterler içermelidir. Komedi, başlıktaki karakterler
doğru bir deyişle, bu dönemde ‘life style’ yükseldi ve pahasına izleyiciye özel olabilir veya onlarla paylaşılabilir”.
bireyin kimliğini tanımlayan temel unsur olarak tanındı. Hemen ardından da komedinin farklı biçimlerini tarifleyen
Böylece ‘haz ekonomileri’ doğarken, bireysel deneyimi anahtar kelimeler tanımlamış: “Parodi, ironi, şakacı, hiciv,
ve ifadeyi önceleyen ‘beğeni’ giderek önem kazandı4. kara komedi vb.”5. Daha bu tanımda görüyoruz ki; yeme-
Öte yandan küreselleşme ile artan göç ve gelişen iletişim içmenin, lezzetlerin, sofraların nasıl çeşit çeşit halleri
ve ulaşım teknolojileri de farklı kültürlerin çok daha sık varsa mizahın da çeşit çeşit halleri var. Ve bu filmlerin
ve denetimsiz şekilde karşılaşmasını da beraberinde yeme içmeyi temsil etme biçimleriyle, yeme içme alnında
getirdi. Bu gelişmelerle ulus devlet de güç kaybederken neyi değerli bulduklarıyla mizahları arasında da yakın bir
‘yerellik’ kimliği tanımlayan önemli bir kriter olarak anlam bağlantı var. Peki ama bu filmlerde nelerle karşılaşıyoruz?
kazandı. Aynı zamanda bu yeni dönemde temsil etmenin
değil, ‘hikâye etmenin’ yükselişine de tanık olduk. Bir kere tipik bir filmde, örneğin No Reservations’da ya
da Şef’te6, yıldız şefimizi yerel bir pazarda ya da markette
görüyoruz sıkça. Her zaman doğal malzemeden veya
İşte sofra, tüm bu yeni eğilimleri, kimliği, kültürü, yerelliği,
mahallenin bakkalından yana tercihleri olan şefler bunlar.
kültürlerin karşılaşmasını, tüketime dayanan yaşam
Yemeği iyi yapan şeyin her şeyden önce malzemenin
biçimini, elbette toplumsal cinsiyeti, hazzı, beğeniyi ve
kalitesi, malzeme ile ilgili bilgi ve malzemeyi yaratıcı
hikâye etmeyi aynı anda taşıyabilecek bir alandı. Bugün
şekillerde kullanmaya dayanan buluşlar olduğu; şefliği
artık yeme içmeye neredeyse kafayı takmış bir dünyada
simyacılığa yaklaştıran ve malzemenin sıradanlığı
yaşıyoruz. Restoranlar ve takipçileri ve yorumcuları, (bu
yanındaki sihrine dikkat çeken filmlerle karşı karşıyayız.
dergi de dahil olmak üzere) yemek etrafında gelişen yazılı
Tedarikçiler de ekrana en ilginç yanlarıyla, tüm
ve görsel medya, egzotik gıdaları market raflarına kadar
doğallıklarıyla yansıyor bu filmlerde: Yıldız şeften bir
taşıyan dev bir pazar, gastronomi kursları ve okulları ve
öpücük isteyen ya da onu azarlayıp duran, ama olduğu
(bu yazı da dahil olmak üzere) yemek kültürü etrafında
gibi görünen, sıradan insanlar. Gönül rahatlığıyla mahalle
gelişen yeni bir akademik disiplinin ürünleri ile devasa bir
esnafı diye anabileceğimiz tedarikçileriyle hep gündelik
altyapıya dayanan ve yalnızca seçkinlerle sınırlı olmayıp,
dilin samimiyeti, itiş kakışı ve şakacılığı içinde iletişim
seçkinliğe atlamaya hevesli orta sınıfları da içine alan,
kuruyor filmin kahramanı olan şefimiz. Kaldı ki; iletişim
neredeyse çılgınca bir takıntı bu.
deneyiminin bizzat kendisi, şefin sadece esnafla değil,
altında çalışanlarla, dostlarıyla, müşterileriyle, patronuyla
kurduğu iletişim, bunun kırılganlığı ve gündelik iletişim
Bu filmler tam da bu koşulların sonucu esasen. İşte bu
kazaları hem filmin dokusunu hem de mizahının
atmosfer eşliğinde, 2000’lerin başında yüzünü hazza
hammaddesini kuran önemli bir unsur olarak öne
dönmüş modern toplumlar (daha 20 yıl geçmeden
çıkıyor: 2000’li yılların yeme içme temalı mizah filmleri
başlarına küresel bir salgının düşeceğinden elbette
pek gürültülü değil, ama hemen her zaman konuşkan.
habersiz olarak) bu filmlerde dönemin, göç, çok
Kafamızdaki ciddi ve havalı şeflerin yerini artık sıradan
kültürlülük, kadınlığın ve erkekliğin ve başka olasılıkların
görünümlü ve içten starlar almış bu filmlerde7.
yeni kipleri gibi bazı büyük tartışmalarını yeme-içme
teması etrafında gündeme getirmekte. Ancak bu filmlerde
Bazen yerel bir yemeği yapan bazen de yerel malzeme ile
bir yandan da yemekler, içmekler, soslar etrafında
yeni lezzetler yaratan bu şefler, samimi üslûplarını yemek
çocukluk, hatıra, isyan gibi kadim temalar da izleniyor.
yapma aşamasında da izleyiciye hissettiriyorlar. Bir kere
Buraya kadar söylediklerimizde hiç de yeni bir şey yok
yemek yapma deneyimi bu filmlerde merkezî bir yer
aslında. Tüm kültürel ürünler gibi filmlerin de döneminin
işgal ediyor. Doğrama, kesme, pişirme, koklama ve tatma
ana tartışmalarıyla, ilgileriyle hemhal olması (ve elbette
sahneleriyle dolu ekran; öyle ustaca çekilmiş sahneler ki
dönemlerini etkilemeleri) son derece beklenebilir bir şey
bunlar, yapılmakta olan yemeği hayal etmeye, lezzetini
kuşkusuz. Ancak mizah boyutunu buraya kattığımızda
damağında hissetmeye çağırıyorlar izleyiciyi. Sadece bu
hem bu temalarla uyumlu hem de çok şaşırtıcı bir şeyle
da değil; bir restoran mutfağının tüm hareketi, temposu,
karşılaşıyor insan: Bu filmler bildiğimiz anlamda komik
kavga gürültüsü ve neşesi de sıkça karşımıza çıkıyor. Bu
değiller. Asla dolu dolu kahkahalarla güldüremiyorlar
filmlere göre yemek yapmak elbette bir ekip işi, ancak
bizi. Olsa olsa gülümsetiyorlar. Yine de neden komedi
her şeyden önce kişisel zevk, yetenek ve deneyim olarak
etiketiyle sınıflanıyorlar?
kurgulanıyor: Sıradan şefimizin istisnai, Tanrı vergisi,
neredeyse sihirli becerileriyle deneyimlediği bir etkinlik.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
Mutfağında da çarşı pazarda olduğu gibi rahat bir üslupla, bir yemek kamyonu. Dolayısıyla bu filmlerin bazıları,
kesinlikle esprili ve günlük bir dilde konuşuyor şeflerimiz; şeflerin patronlardan bağımsızlaşarak kendi mekânlarını
No Reservations’da olduğu gibi, başta öyle değilse de açmalarının hikâyesi aynı zamanda. Gündelik rutini kırıp
sonunda o samimi kişiye dönüşüyor. Dolayısıyla, mizahı kendi yoluna gitmek, buradaki cesaret hikâyesi. Tam da
kuran gündelik iletişimin yanında deneyim de önemli bu 2000’lerin yeme-içme temalı komedi filmlerinde sık
bir malzemesidir bu filmlerin. Deneyim ve iletişimden sık karşımıza çıkan ikinci temel hikâyeye götürüyor bizi:
oluşan bu lezzetli tarif, bu renkli üslup içinde esasen Yol ve yolculuk. Kaldı ki; aslında yetişkinleşme teması da
tüm bir yemek macerasının kendisi anlatılan bir hikâyeye bir yolculuk, bir iç yolculuk hikâyesi aslında. Sideways
dönüşüyor. ya da Şef, aynı zamanda yolculuk ve yolun sonunda
kendine kavuşma filmleri. Mizahları da yolculuğun
Bu filmlerde karşımıza çıkan iki temel hikâye var esasen. beklenmedik, bazen de kırık dökük sürprizli anlarından
İlki bir şefin kendini, asıl arzularını ve yeteneklerini doğuyor ya da iyi şaraptan anlasalar da, yemek yapmayı
keşfedişini izlediğimiz tipik bir yetişkinleşme hikâyesi. becerseler de aslında son derece beceriksiz adamlar
Toast’da bu seyir, çocukluk çerçevesinde ve acıyla dolu olan kahramanlarının sakarlıklarından türüyor.
bir yolculuk olarak sergileniyor: Yalnızlıkla, kayıplarla,
rekabetçi bir üvey anneyle dolu bir çocukluğun sonunda, Bu filmler genellikle aileyle, meslektaşlarla ya da dostlarla
bir delikanlının kendi olma macerasını izliyoruz. Ancak birlikte oturulan samimi sofralarla ya da sıkça restoran
tüm travmalarına rağmen yine de nostaljik göndermeleri konuklarının mutluluk içinde şefin ayrıcalıklı maharetinin
olan bir film Toast. Aşk Tarifi ise gene geçmişinden tadını çıkardıkları görüntülerle süsleniyor. Böylece bir
travmalar getirmiş göçmen bir gencin başkasının bakıma izleyiciler olarak bizler de kendi yalnızlığımızı
kültürü ile karşılaşmasını, ona açılarak yetişkinleşmesini geride bırakıp bu samimi sofralara konuk oluyoruz.
ve aşk yoluyla da güçlenerek kendi melez hakikatini Öyle ise bu filmlerde yemeğin hazırlanması kadar
hem keşfetmesini hem kurmasını anlatıyor. Bazen de paylaşılması da önemseniyor. İşte bu sahnelerle birlikte
bedenen çocuk olmasa dahi ergenlikte saplanıp kalmış, yemek asıl olarak bir beslenme ya da şıklık etkinliğinden
sorunlarıyla baş edemeyen bir adamın, yine kendini ve çok bir zevk ve haz etkinliğine ve bir iletişim aracısına
arzularını keşfetmek yoluyla yetişkinleşmesinin hikâyesi dönüşüyor. Bu nedenle bu filmlerdeki mizahın bir diğer
halini alıyor bu temel kalıp: Şef’de olduğu gibi. Tam unsuru da bu sofraların yine gündelik, hatta pejmürde
bir masumiyet çağı olarak temsil edilen çocukluk, ana iletişimi. Ve burada hazzın farklı kipleri olarak lezzeti de
karakterin, şefimizin ya da şef adayımızın hakiki ya da şakayı da yaratan en önemli unsurlardan biri paylaşmak,
mecazi çocukluğu ve gençliği olarak karşımıza çıktığı paylaşırken diğeriyle karşılaşmak ve iletişim içinde
gibi, ana karakterin etrafındaki çocuklarla da çıkıyor: No olmak; daha doğru bir deyişle yemek yapım aşaması
Reservations’da, Şef’de bilgelikle dolu çocuklar hayatın bireysel bir zevk olsa da ona anlam katarak haz verici
gerçek sırrını kendiliğinden ve hiç bilmeden taşıyorlar bir etkinliğe dönüştüren asıl unsur onu başkalarıyla
üzerlerinde. Modern ya da sahte olana karşı hayatın asıl paylaşma duygusu. Aslında bu filmlerdeki sofra sahneleri
anlamlarının, kendi olabilmenin ve sade bir varoluşun yalnızlaşan bir dünyada ortak özlemlerin taşıyıcısı: No
temsilcisi bu çocuk karakterler. İşte bu filmlerin mizahı Reservations’daki şef, meslektaşlarıyla paylaştığı öğle
biraz da bu masumiyet arayışının veya çocuk yalnızlığının, yemeği sofralarının keyfini taptaze bir aşk eşliğinde
çocukça yalnızlığın getirdiği mahzun bir mizah. Bu keşfederken, yemek yapmanın da mükemmeliyetçi
yaklaşım mutfağa, yeme içmeye yönelik tutumda da kurallarının ötesinde bir deneyim olduğunu da fark
kendini gösteriyor: Örneğin Şef’te ya da Ratatouille’da edecek örneğin8.
yemek eleştirmenlerinin zalimliği ve soğukkanlılığı
karşısında saf yeteneğe, duyguya, kırılganlığa dayanan Böylece bu filmlerle, her gün deneyimlenebilecek bir
bir tutum öne çıkıyor ve bu eleştirmenlerin temsil ettiği bütünlük vaadi olarak lezzeti oluşturan tüm parçacıklar
fine dining anlayışı karşısında otantik, yerel, kendiliğinden, bir araya gelmiş oluyor: Malzeme, maharetle soğan
sıradan olmasa dahi sıradana gönderme yapan, saf kesen ya da trüf mantarını gram gram rendeleyen
yeteneğin ortaya çıkardığı lezzetler savunuluyor. Neyse usta eller, duygular, hatıralar, nostalji ve elbette ilişkiler,
ki; sonunda eleştirmenler de hatalarını anlıyor, gerçek bağlar, dostluklar, hikâyeler. Hem çok sıradan hem de
lezzetin nerede saklı olduğunu keşfediyor da mutlu sonla mucizevi şeyler: Tevazu ve göz kamaştırıcı yetenek;
bitiyor filmlerimiz. Bu bağlamda No Reservations’da ya öyle ki, bir farenin bile iyi bir şef olabilmesinin imkân
da Şef’de olduğu gibi sonunda çoğu şef çalıştıkları yüksek dahilinde oluşu. Ratatouille’un meymenetsiz eleştirmeni
standartlı restoranları bırakıp en sıradan yemekleri, en Ego’nun büyük dönüşümünü yaşayıp kendi olabilmenin
sıradan insanlarla, ancak lezzetten asla ödün vermeden ferah iklimine kavuştuğu ve ‘herkes yemek yapabilir’
buluşturan mekânlarda yemek yapmaya başlıyorlar: sözünü anladığı an, ifade ettiği üzere ‘herkesin büyük
Basit bir kahvaltı salonu ya da Küba sandviçleri yapan bir sanatçı olamayabileceği, ancak büyük bir sanatçının
8 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
her yerden çıkabileceği’ anlatılıyor bu filmlerde içme gibi küçük görünümlü büyük bir mesele etrafında
(Burada sanatçı derken kast edilen elbette sanatların tartışılabileceğinin delili. İkincisi ve daha önemlisi, kendi
en gündeliğini icra eden şefler). Buradan devamla bu gündelik ve sıradan dünyalarımıza dönüşü, basitliğin
filmler hakiki yeteneğin sıradan birinden çıkabileceğini içindeki mucizeyi vurgularken açığa çıkardıkları hakikat,
vurguladıkları gibi, hakiki lezzetin de mutlaka ‘high ona politik bir boyut katmadan bir yere varamıyor. Ve
dining’de aranamayacağını, en sıradan, en gündelik aslında bu filmler, mütevazi mizahları, sıradan lezzetleriyle
yemeklerde dahi bulunabileceğini vurguluyorlar. No biraz da bu arayışla ilgililer.
Reservation’ın makarnaları, Ratatouille’un ratatuyu hep
bunun işareti. Bu filmlerdeki çocukluk ve masumiyet
vurgusu ile sıradan yemeğe muhabbet de hatıra fikrinde
düğümleniyor; Aşk Tarifi’nde apaçık dile getiriliyor bu:
‘yemek hatıradır’. Tıpkı Proust’un dile getirdiği gibi, tıpkı 1. 2000’lerde komedi sınıflandırılmasına dahil edilen bazı
filmler şunlar: Bella Martha (2001), Bir Tutam Baharat (2003),
Ego’yu çocukluğuna götüren ratatuyun tüm egosunu
Sideways (2004), İyi Bir Yıl (2006), Hayatımın Tatili (2006),
yerle bir etmesi gibi. Ancak tam da bu noktada şurası Garson Kız (2007), No reservations (2007), Ratatouille
çok önemli: burada çocukluk veya hatıranın içerdiği saflık (2007), Bottle Shock (2008), Aşka Ruhunu Kat (2009),
vurgusu sadece masumiyete, olağanlığa, basitliğe ve Toast (2010), Şeflerin Savaşı (2012), Aşk tarifi (2014),
kendiliğindenliğe gönderme yapıyor. Yoksa yeme-içme Şef (2014). Biz bu yazıda sadece koyu ile vurgulanmış
filmleri konu edindik.
yoluyla kültürel olana saygıyı ilan eden bu filmlerde kültür
2. Adda, J., Ekonominin Küreselleşmesi, Çev. Sevgi İneci,
asla el değmemiş bir saflık alanı olarak kodlanmıyor. İletişim Yayınları, 2017.
Aksine melezleştikçe güzelleşiyor. İyi lezzetler de köklü 3. Tomlinson, J., Küreselleşme ve Kültür, Çev. Arzu Eker,
kültürlerden, ancak onların sıradan tecrübesinden Ayrıntı Yayınları, 2013.
beslendiği kadar farklı olanların karşılaşması ve 4. ‘Yeniden’ dememizin bir sebebi var. Zirâ aslında benzeri
eğilimler, ‘bireysel’ olanı ve ‘beğeni’yi önceleyen yaklaşımlar,
bileşimiyle oluşuyor. Aşk Tarifi’nin Hint kökenli şefi de
kapitalizmin henüz doğduğu; aynı günümüz gibi rakipsiz
başka olana açıldıkça daha zengin tariflere ulaşıyor; ama olduğu ve sınırsızca yayılma eğiliminde olduğu, dolayısıyla bir
yeteneği asıl, Paris’te karşılaştığı sahte modernliği geride hayli gürbüz geçen erken çocukluğunda, XVIII.-XIX. yüzyıl
bırakıp otantik ve taşralı Fransız lezzetini kendi kadim liberal Avrupa’sında da karşımıza çıkar.
kültürünün baharatı ile birleştirme kararını aldığında 5. https://help.imdb.com/article/contribution/titles/genres/GZD
RMS6R742JRGAG#genredefinitions Tercüme bana ait.
mayalanacak.
6. No Reservations da Türkçeye Aşk Tarifi adıyla çevrilmiştir.
Aşk Tarifi adlı diğer film ile karışmaması için bu filmin orijinal
Nurdan Gürbilek’in aktardığı üzere Şaka ve Bilinçdışıyla adı kullanılmıştır.
İlişkisi’nde Freud mizahın; bilinçdışının ani bir boşalması 7. Bu şef tiplemesinin bir benzeri günümüz yemek
ve çocukluğun dünyasına, oyuna, oyunun hazzına bir programlarında da karşımıza çıkar; Ural, T. ve Güçer, G.,
“Medya ve Yemeğin Romantik Dansı: Yeni Nesil Yemek
anlık bir dönüş olduğunu düşünüyordu. Çocuğun mizaha
Programları”, Metro Gastro,73.
gerek duymamasının sebebi buydu; çünkü mantıksal 8. Grandpa Kitchen gibi videolarda köyün çocuklarını doyurmak
düşüncenin ve uygarlığın baskısını henüz hissetmiyordu; üzere koca kazanlarda yemek yapan tatlı büyük babaları ve
çünkü oynuyordu; çünkü ‘kendisini mutlu hissetmek için az önce topladıklarıyla kırda bayırda yemek yapan mütevazi
mizaha gerek duymuyor’du9 Bu yeme içme filmlerindeki Azeri aileleri bıkıp usanmadan izlememize yol açan da benzeri
özlemlerimiz ve duygularımız değil mi aslında?
mizahın görkemli, fokur fokur olmayışının; sivri
9. Gürbilek, N., Ev Ödevi, Metis Yayınları, s.11.
şakalardan değil de hayatın doğal akışının kendiliğinden
kazalarından müteşekkil oluşunun sebebi de bu bana
kalırsa. Aynen savundukları, överek ve özleyerek andıkları
mütevazi, fakat yine de özenli lezzetler gibi.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
Batuhan Sarıcan
MIZAHLA BESLEYEREK
AYDINLATAN ESER:
GARGANTUA
Gülmecenin çıkış noktası ise genelde bir espri oluyor. Türk Dil Kurumu dergisinin Ocak 2017’de yayımlanan
Fransızca kökenli espri kelimesi, “ince anlamlı veya sayısına Gargantua’yı yazan Ergün Veren, “Gülmek
güldürürken düşündüren söz” tanımında karşılığını insana özgüdür.” diyen Henri Bergson’ın sözlerine atıfta
buluyor. Yani düşündürme, espriyle başlıyor, bir fikre bulunarak, Bergson’dan dört yüz yıl önce bu kitabı yazan
(gelenek veya kural) saldırarak bir çelişkiyi ortaya François Rabelais’nin eserde mizahın hiciv, alay etme, söz
çıkarıyor ve olaylar gelişiyor. Şimdi gelelim mizahı, oyunları, argo ve müstehcenlik gibi pek çok unsurunu
edebiyatın sınırları içine sokan ilk esere… kullandığını belirterek, kitabın mizahla ilişkisine dair
şunları yazıyor: “Eserde mizahın pek çok unsuru, işlevi ve
Edebiyat tarihindeki ilk mizahi yaklaşım: Gargantua türü yine dilbilimsel ögeler ve mizahın alansal içerikleri
Tarihte mizahı, üslup olarak kullanan derli toplu ilk eserler kullanılarak dönemin edebiyatı, eğitimi/kurumları, sosyal
François Rabelais’ye ait. 16. yüzyılın ilk yarısında kaleme yaşamı ile kilise ve din adamı tipolojisindeki aptallıklar,
aldığı beş ciltlik serinin, Türkçeye ilk çevrilen ve en çok kötülükler, suiistimaller vb. sergilenmek ve eleştirilmek
ses getireni (zamanında halk aydınlanmasın diye kilise amacıyla kınanmakta, yerilmekte, küçümsenmekte ve
tarafından yasaklanan) Gargantua’yı ‘çağdaş mizahın aşağılanmaktadır. Bunlar da komik ve saldırgan bir
yolunu açan ilk insani komedya’ olarak anabiliriz. Rabelais üslupla yapılmaktadır.”3
de daha kitabın başında okuruna şöyle sesleniyor:
10 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
François Rabelais Öyle iştahlı ki! Uyanır uyanmaz yatağında birkaç kere
yuvarlanıp saçını taradığı gibi vakit kaybetmeden
Bu noktada Gargantua’yı okurken dikkatimizi çeken kahvaltıya geçiyor. Ama ne kahvaltı! İşkembe kızartmaları,
ilk detaylar da yazarın alaylı üslubuyla birlikte, anlatımı ızgara etler, jambonlar, oğlak kebapları yiyor, türlü türlü
sayfalar süren abartılı şölenler ve aşırıya kaçan gündelik çorbalar içiyor. İçmek dedik de “kahvaltı insanın belleğini
yeme içme alışkanlıklarıyla yemeği de mizahın bir parçası işletir” diyerek sabahtan başlıyor içkiye, dev yudumlarıyla.
olarak kullanması oluyor. Çünkü bu eser, susuz kalmış bir Bu da onun iştahını iyice açıyor. Kahvaltıdan sonra
toprak gibi içenler, kıtlıktan çıkmış gibi yiyenler; sürahideki kiliseye gitse de -Rebalais’nin komedya yazarı Terentius’a
son damla için kavga edenler, tabaktaki son lokma için bulunduğu atıftaki gibi- gönlü hep mutfağa kayıyor.
birbirinin boğazını kesenlerle; ebediyetin yeme içme, Sonra yine başlıyor tıkınma eylemi; sabah yediklerinin
yeme içmenin de ebediyet olduğunu düşünen iştahlılarla üstüne birkaç düzine jambon daha, mevsimine göre
dolu. Tabii bir de açgözlülerle. etler, havyar ile mumbar, önüne gelen ne şarap mezesi
varsa yiyor. Karnı şişince yemeği mecburen kesse de
Gargantua’da iştah ile açgözlülük arasında kesin ayrım içmenin başı sonu yok onun için. Altı delik bir fıçı gibi
yaparken buluyoruz kendimizi. Bu ayrımda mizahın iki koydukça koyuyor, fıçı bir türlü dolmuyor. İştah için
unsuru karşımıza çıkıyor: Hiciv ve mübalağa. Açgözlüler yapılan pantagruellik ifadesi de kökünü Gargantua’dan
hicvediliyor; iştahlılar ise sadece mübalağa ediliyor. alıyor ve o gün bugündür ‘gönlünce yiyip içmeye’ karşılık
Yani yazar, karşısında durduğu açgözlüleri acımasızca geliyor.
eleştirirken, iştahlılara ise fazla dokunmuyor. Sadece
Ancak Gargantua’nın iştahı zamanla değişiyor. Akıl hocası
yiyip içtiklerini abartılı rakamlarla veriyor.
Ponokrates’in onu entelektüel anlamda beslemesiyle
(aydınlatmasıyla) Gargantua’nın iştahı, gastronomi
Devlerin iştahı........................................................................... ve yaşam bilgisine meylediyor; oturduğu sofralarda
Hikâye, Rabelais’nin de doğduğu yer olan Fransa’nın orta etrafındakiler değişiyor, entelektüel ahbaplıklar, serseri
yerindeki bereketli ve şarabı bol bir toprakta, ‘Fransa’nın takımının yerini alıyor; edilen muhabbet değişiyor: “...
Bahçesi’ Loire’de vuku buluyor. Burası için “ürünlerin en şarabın, ekmeğin, tuzun, etlerin, balıkların, meyvelerin,
dolgununu, canlıların en gürbüzünü yetiştirir,” ifadesi otların, köklerin nitelikleri, yararları, özellikleri, etkinlikleri
kullanılıyor.4 Öyle gürbüz ki; bu masala adını veren ve hazırlanışları üstüne tartışmalar” yapılıyor.5
Gargantua (ve ebeveynleri) normal insan boyutlarında O sofralarda doğa bilginlerinin yazdıkları konuşuluyor,
değil, devler olarak karşımıza çıkıyor. Gargantua da dönemin ilmine hâkim olmaya başlıyor.
Gastronomi bilgisi, boşboğazlığın yerini alırken
Gargantua’nın babası Grandgousier da ismiyle müsemma Gargantua artık sadece açlığını gidermek için yemeye
biri: adı ‘büyük ağız’ anlamına geliyor. Annesi Gargamelle başlıyor. İştah yerini doyuma bırakıyor.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
Açlığı gidermek için yemek.................................................. ihtiyacımızı belirleyen “açsın ye” ve “açlığın gitti, dur”
İşte bu sebeple Gargantua, zaman içinde hekimlerin deme görevlerini üstlenen -diğer birçok faktörle birlikte-
perhiz önerisiyle öğlenleri sadece mide kazıntısını almak iki temel hormon var: grelin ve leptin:7 Bir süre yemek
için yavan ve içkisiz bir yemek yiyor, akşamları ise gücünü yemediğimiz zaman midemiz, mide hareketliliğini ve
yitirmemek için ne kadar yemek gerekirse o kadar mide asidi salgısını artıran grelini üretiyor. Grelin, kan
yemeye başlıyor. Yani sadece biyolojik bir amaca hizmet şekerimiz düşük ve midemiz boş olduğunda, yemek
ederek, vücudun enerji açlığını gidermek için yiyor. yemeden hemen önce en yüksek seviyelerde seyrediyor.
Şimdi bu kısmı ve yazıdaki ana meselemi anlatabilmek Kısacası grelin, beynin beslenmeyle ilgili işlevlerini
için lisedeki biyoloji bilgilerimizi kısaca hatırlatacağım. düzenleyen hipotalamustaki nöronları uyararak bize
Kendisi aynı zamanda bir hekim olan Rabelais de eminim yemek yememizi söylüyor.
ki, bana kızmayacaktır.
Yiyeceği ağzımıza attığımızda ise mide-bağırsak
Bildiğimiz gibi vücudumuz enerjiye ihtiyaç duyuyor ve kanalında bir faaliyet başlıyor. Obur Zihin kitabının
bunu besinlerden elde ediyoruz. Bu açıdan da beslenmek yazarı nörobilimci John S. Allen, bu kanalın iç yüzeyini
bizim en temel ihtiyacımız. Hafif baş dönmesi, midemizin kaplayan sinir liflerinin, yediğimiz şeyin analizini yaparak
guruldaması veya onu boş hissetmemiz gibi birçok hacim ve bileşime dair bilgiyi önce beyin sapı, sonra
belirti, vücudumuzun enerji ihtiyacına dair gündelik da hipotalamusa gönderdiğini, bu süreçte bağırsak,
hayatta karşılaştığımız işaretler. Yani ‘acıkmak’ olarak karaciğer ve pankreasın da beyinle iletişim halinde
duyduğumuz ‘yemek yeme dürtüsü’ vücudun, enerji olduğunu belirtiyor.8
eksikliğine biyolojik tepkisidir diyebiliriz. Peki ama bu
nasıl gerçekleşiyor? Yemek yedikçe grelin seviyesi de düşüş gösterirken
vücudumuzdaki yağ hücreleriyle leptin salgılanmaya
Kanada Gastrointestinal Araştırma Derneği (CSIR), başlıyor. Bu da yine beyinle etkileşime girerek ‘depoda’
açlık hissi olarak bildiğimiz şeye neden olan karmaşık yeterli kaloriye sahip olduğumuzu söylüyor; “açlık
düzeni, fiziksel ve hormonal sinyal sistemi (beyin, sinyalini durdur” mesajı veriyor. Biz de o sırada iyi
sinir sistemi, pankreas ve sindirim sistemi) arasındaki ihtimalle “Doydum artık,” diyerek yeme içme eylemini o
ilişkiyle açıklıyor.6 Açlık sinyallerinde rol oynayan, enerji an için sonlandırıyoruz.
12 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
Açlık giderme ile iştah duyma arasındaki fark.................... iştahını dizginlemeyi başaran bir devin (Gargantua),
Melbourne Üniversitesi Tıp Profesörü Joseph Proietto’nun karşılaştığı açgözlülüğe karşı verdiği savaşla değişiyor.
da dediği gibi burada beyinden başlayan bir süreç söz
konusu değil, ‘acıkma hali’ beyinden ziyade esas olarak Olay şu şekilde gelişiyor: Gargantua’nın komşu şehri
kanda dolaşan hormonlar tarafından kontrol ediliyor.9 olan Lerné’in çörekçileri, iki düzine kadar arabayla
İşte açlığı gidermek için yemek ile iştah arzusuyla yemek şehre giderken Gargantua’nın memleketlisi çobanlar
(iştah duymak) arasındaki fark da burada devreye yola çıkıyor ve parası neyse vererek çörekleri almak
giriyor. Açlık giderme hissi, sindirim sisteminde başlıyor. istiyor, çörekçiler de buna razı olmayınca zorla alıyorlar
Buna karşın iştah beyinde başlıyor, biyolojik açıdan çörekleri. Sonra olanlar oluyor tabii; bağlar bozuldu
açlık belirtisi, sözgelimi midemizde gurultu hissetmesek yansın sepetler! Açgözlü Lerné Kralı Picrochole, pireyi
bile bir şeyi yeme arzusu duyabiliyoruz. Bu da iştahta deve yapıp komşusuna acımasızca saldırıyor. Çünkü
karşılığını buluyor. mesele üç beş çörek değil, bu saldırmak için bir bahane.
Neden sonra orduları ne horoz bırakıyor ne tavuk.
Açlık gidermek için yemek vücudun ihtiyacıyken iştah, Aslında nedeni belli; basit ve telafisi mümkün bir olayı
beyin tarafından bize dikte edilen bir arzu, bir takıntı bahane ederek açgözlülüğü ayyuka çıkıyor.
aslında. Ruh hali ve duygular tarafından yönlendiriliyor;
stres, yalnızlık ve can sıkıntısı gibi duygu durumu etkileyen Gargantua’nın babası da kadim dostu olan ve her
haller iştahı tetikleyebiliyor.10 Bununla birlikte damak anlamda her daim destekte bulunduğu Picrochole’ün
tadımıza hitap eden bir şeyi görmek ya da hatırlamak yaptıklarına anlam veremiyor. İhanete uğramasına
da yine beynin bize geçmişi hatırlattığı tat ve kokulardan rağmen itidalli davranıyor, hatta parasının verilmesine
(veya görüntülerden) ileri geliyor. Bu sebeplerle de iştah rağmen çörekleri geri gönderiyor. Ancak Picrochole’ün
duyan kimse, aç bir insan gibi önüne ne gelirse yemekten derdi eldeki üç beş çörek veya para değil, o bir Tiran ve
ziyade duygusal bir tetikleyici sebebiyle spesifik bir gıda açgözlülüğü onu savaşa itiyor. Rabelais de Picrochole’ü
maddesine ihtiyaç duyuyor. (Yazıyı okurken gidip bir klasik, basmakalıp bir kral olarak göstererek bir güzel
tablet çikolata yiyorsunuz mesela.) hicvediyor.
Gargantua’nın da ilk zamanlarındaki iştahlı halini bu Picrochole, Yunanca ‘acı safra’ anlamına geliyor ve bu
takıntılı hale, zevk için yeme edimine bağlayabiliriz. karakter, Rabelais’nin gerçek hayatta mücadele ettiği
Çünkü tokken de yiyor, olur olmaz anda bir şeyler istiyor. Graucher de Sainte-Marthe adındaki bir açgözlünün,
Buna karşın entelektüel anlamda beslenmesi (yazar eserindeki yansıması. Bu adam, Loire Nehri’nin üzerine
Rabelais’nin takdir ettiği üzere aydınlanması) ve kendini dalyan kurarak her şeyi kendi almak istiyor ve insanların
geliştirmesiyle birlikte Gargantua, sadece ihtiyacı olanı avlanma özgürlüğünü engelliyor. Rabelais de Paris’teki
yemeye başlıyor. Biz de iştahlı halinden sıyrılarak sadece mahkemelere kadar giderek bu bencil ve açgözlü adamla
karnını doyurmak için yiyen bir karakterin gelişimine hukuksal bir mücadele yürütüyor. Metindeki Pichochole
ve halkı için nasıl bir kahramana dönüştüğüne tanıklık Savaşı da bu mücadelenin abartılı bir yansıtması.
ediyoruz.
Yazının başında da belirttiğimiz gibi yazar, ‘gerçeğin
Gargantua’da açgözlülüğün yerilmesi................................. gülünç ama acıklı yanlarını’ ortaya koyarak yalnızca
Buraya kadar hem iştah hem de açlık dürtüsünün, insanın güldürmüyor; doğruyu yanlışı, gerçeği yalanı ve eski
fizyolojik ihtiyaçlarına hitap ettiğini anlamış olduk. Çünkü ile yeni olanı da karşı karşıya getirerek aynı zamanda
iştah, zevk için olsa bile yine belli bir doyum noktasına düşündürüyor da. Yergiyi amaçlayan gülmece türünün
ulaşıyor, karşılandığında o an için sönümleniyor. teamüllerine uyarak alışılagelen basmakalıp düşüncelere
Açgözlülük ise insanın karakteri ve genel duygu durumu (kralın açgözlülüğüne, kilisenin skolastik öğretisine ve
bozukluğuyla ilişkili olup insani bir defoya işaret ediyor. kokuşmuş ‘bilim’ kurumlarına) saldırarak bir çelişkiyi
Çünkü açgözlü bir insan, arzu ettiğine ulaştığında da ortaya çıkarıyor. Biz de eserin sonuna geldiğimizde açlığı
doymaz ve daha fazlasını ister. Bu sebeple açlık ve iştahın gidermek için yemekle iştah arzusuna yenik düşerek
anlaşılabilir ve insani dürtüler olduğunu söyleyebiliriz. yemenin, açgözlülüğe göre ne kadar masum ve insani
Buna karşın açgözlülük, tedavisi mümkün olmayan bir edimler olduğunu iyice kavrıyoruz.
hastalık gibi adeta.
Dikkat edilirse, hicivli bir üslubu olmasına karşın yazar, Bu benim için epey önemli bir ayrım. Çünkü bu kitabı
başta iştahlı olma halini devler üzerinden sadece okuyana kadar açgözlülük ile iştahı aynı kefeye koyardım.
mübalağa ediyor, iştahlılığı yermiyor. Bu eseri bir kara Artık öyle değil. Bu ayrımı daha iyi gösterebilmek için
mizah yapan, bundan daha ziyade açgözlülüğü yerdiği Gargantua’dan yola çıkarak hazırladığım bir tabloyu
kısımlardan geliyor. Zaten olay örgüsünün seyri de takdim etmek isterim:
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
14 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Disiplinlerarası / Yaratıcılık
İTALYA’DAN SOFRANIZA
LEZZET YOLCULUĞU
Coğrafi işaretli İtalyan parmesan peynirlerini
Metro güvencesiyle sofralarınıza taşıyın.
18 ay
olgunlaştırılmış
10 ay
5 ay olgunlaştırılmış Parmigiano Reggiano
olgunlaştırılmış
Menşei: İtalya: Parma-Reggio
Grana Padano
Pecorino Romano Menşei: İtalya: Emilia-Romagna
Menşei: İtalya: Sardinia, Lazio
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
Doç.Dr. İlkay Kanık
YEŞILÇAM’DA
KEMAL SUNAL’IN
MIZAH IŞTAHI
16 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası / Mizah ve Yemek
Kâhyanın mektep bitirmiş akıllı yeğeni Şaban Ağa’yı “Tabii.” der. Restoranda kurbağa bacağı da yoktur. Bunun
eğitmek için çiftliğe gelir. Köylü Şaban sosyeteden Şaban üzerine salyangoz yani, “escargot” ister. Maalesef o da
haline dönüşmeye başlar. İstanbul’dan gelen hocalardan yok, diyen mahcup garsona, “Öyleyse maalesef getirin,
yemek yeme, dans, konuşma, Fransızca dersleri alır. lütfen, maaleseften başka bir şey yok galiba burada.”
“Medeni, oturmasını kalkmasını konuşmasını bilen, yani der. Garson da Fransız yemeklerini bulundurmadıklarını,
görgülü ayı mı olacağım?” diye hocalarına sorar. Sonra ama nefis balık çeşitleri olduğunu söyler. Bunun üzerine
da kendi kendine karar verir: “Ayı her zaman ayıdır.” Dilaver, öyleyse “Antre somon füme, sonra da mayonezli
dil balığı, yanında da beyaz şarap olsun.” der. “Nihayet
İlk aldığı ders yemek yeme dersidir. Hocası derse başlar, yiyecek bir şeyler bulabildik, ama içinize sinmediyse
“Yemek yemek bir sanattır.” der. Şaban da bunun üzerine Paris’e Lido’ya gidebiliriz.” diyerek zenginlik ve görmüş
“Ben o zaman büyük bir sanatçıyım aklıma estikçe yerim” geçirmişlik ifadesi kod kelimeleri kullanır. Lido Paris’in
diyerek aslında Peri’den intikam almak için öğrenmek en ünlü yemekli gece kulübüdür. Peri’nin aklını başından
zorunda kaldığı bu adap kurallarıyla dalga geçer. “Her alır, “Özel uçağımı hazırlatayım mı?” der. Beyaz şarabı
yemeğin ayrı bir yeniş şekli vardır.” der hocası ve Şaban’a görünce de “Aklıma Adnan Kaşıkçı geldi. Bir gün
sorar, “Örneğin çorba nasıl içilir?” Çorbayı başına diken Kanarya Adaları’nda yemek yerken şarabı ille kaşıkla
Şaban’a kızar, “Hayır, lütfen kaşıkla içelim.” Şaban bu sefer içeceğim diye tutturmaz mı herkese rezil olduk.” diyerek
de höpürdetince hoca kızar. “Olmaz höpürdetmeyin işte son hamlesini yapar. Karşılıklı “Şerefe, cheers” diyerek
böyle alacaksınız, yavaş yavaş kibarca” diyerek çorbayı mutlu bir şekilde şaraplarını içerler. Sonrasında ise evlilik
kaşıkla ve yavaş yavaş içer. Bunun üzerine Şaban “Böyle teklifini uçarak kabul eden ve kendisiyle hiç tereddütsüz
bir saatte içersek çorba soğur.” diye çıkışınca “Çorbayı evlenen Peri’ye Dilaver rolünde Şaban yapmadık oyun
kaldıralım.” der hoca. Şaban “Daha bitmedi.” diye şikâyet bırakmaz, inekten süt bile sağdırır. Peri’nin köylü Şaban’ın
etse de ana yemeğe geçilmiştir bile: Pirinç pilavı üzerine değerini fark etmesini sağlar. Peri ise Dilaver’in kendisine
bir bütün tavuk. Hocası Şaban’a sorar “Nasıl yenir?” Şaban oynadığı oyunların sonunda “tatlı ayısının” aslında ne
tavuğun bir budunu eliyle koparır, “İşte böyle yenir.” der ve kadar değerli olduğunu anlar.
bir güzel ısırır. Hoca “Sizinle işimiz var anlaşılan.” diyerek
kızar, yılmış bir şekilde ekler: “Çatal bıçakla ufak parçalara İki filmin sonunda da köylülük kazanır. Şehirliler, sosyete
ayıracaksınız”. Şaban Ağa onay almak isteyerek “Nasıl? sonradan görme tavırlarıyla köylü köklerinden kopmuş
bir garip haldedirler. Sonradan görmenin mizah konusu
Oluyor mu hocam?” diye sorduğunda, hocası “Ağzında
olmasını Türk sineması 19. yüzyıl ve devam eden yüzyıldaki
lokma varken konuşulmaz.” diyerek kızar. “Yuttum.” der
edebiyat ürünlerinden devir almıştır. Birçok Türk filmi de
Şaban ve birden tuvalete gitmek ister. Hocası, yemek
mizahi bir dille bu konuyu işlemiştir. Thorstein Bunde
yerken sofradan kalkılmayacağını hatırlatır. Artık Şaban
Veblen’in1 kitabında dikkat çektiği aylak sınıfı, gösterişçi
yorulmuştur. “Ben de çişimi buraya ederim.” der ver
tüketimin ifşası, Nasrettin hocanın yoğurdu ve kürküyle
bütün kuralları boş verip iki eliyle tuttuğu yarım tavuğu
kabul edildiği sofralarda olduğu gibi, toplumsal durumları
ısırarak yemeye başlar.
yemek aracılığıyla mizahla aktaran Türk sinemasında da
sıklıkla kullanılmaktadır.
Şaban gerdek gecesi kendisine “görgüsüz ayı” diye
mektup bırakıp terk eden Peri’ye gününü göstermek,
kibarlık ve zenginlik budalası olanlara bir ders vermek
istediği için bir yıl boyunca hocasından öğrendiği bu 1. Thorstein Bunde Veblen, Aylak Sınıfının Kuramı, Urzeni Yayıncılık,
detaylara çalışır, uğraşır ve sonunda Dilaver Bey olur. 2019.
Avrupalarda da tanınan bir numaralı iş adamı Dilaver Bey
olarak namı bütün İstanbul sosyetesine yayılır, sosyetede
ilgiyle karşılanır. Peri’nin gittiği kulüplerden birine gider,
hemen hamlesini yapar, Peri’yi yemeğe davet eder.
Dilaver Bey ve Peri lüks bir restorana giderler. Şöminenin
önünde, şık garsonlarla çevrili bir masaya otururlar.
Dilaver Bey Avrupa sosyetesini ne kadar yakın olduğunu
ve onlarla nasıl eğlendiğini anlatmaya başlar: “Bu arada
ben, Prenses Caroline ve Belmando Roma’nın altını üstüne
getirdik?” der. Peri’nin Avrupa sosyetesini hayal ettikçe
başı dönmeye başlamıştır. Dilaver Bey servis için gelen
garsona içki adları saymaya başlar, ama istediği içkiler
yoktur. İçki bilgisi ile Türkiye’de eksik olan içki kültürünü
bir şekilde aşağılar. Sonra Peri’ye “Kurbağa bacağına
ne dersiniz?” diye sorar. Peri büyük bir memnuniyetle
18 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Disiplinlerarası / Yaratıcılık
Y Ü KS E K
HİJ Y EN
İ İLE
ÖNLEMLER
İNDE
24 SA AT İÇ
TE SLİM AT
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası
20 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
GASTRONOMİ VE KOKU
HAYIRDIR GRIMOD BEY?
Vedat Ozan
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Gastronomi ve Koku
Vedat Ozan
HAYIRDIR
GRIMOD BEY?
22 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Gastronomi ve Koku
“Oğlumuz domuz ağılına düştü, aç domuzlar parmaklarını Gourmands’ın yayınına 1803 yılında başlıyor. Almanağı,
kopardı” söylentisini yayıyor, yaşı ilerlediğinde de yaylarla bu tarihten, yazının girişinde anlattığım, kendi cenaze
hareket ettirilen demir el protezleri taktırıyorlar. Şakacı yemeği davetinin gerçekleştiği 1812 yılına kadar geçen
kişiliğine az önce şahit olduğunuz Grimod’un ellerini dokuz yıllık süre içinde her yıl güncelleyerek tekrar
ateşe tutup, “Ya siz de deneyin, bir şey olmuyor” diye yayınlıyor ve her biri binlerce adet satılıyor. 1808 yılında
pek çok arkadaşının canını yaktığı, anlatılan hikâyeler da müşteriler veya konuklar değil bu kez mekân sahipleri
arasında. Ellerinin durumundan ve ailesinin bu olaya için bir rehber niteliği taşıyan Manuel des Amphitryons’u
yaklaşımından ötürü evlerinin Paris’in en seçkin ve çıkarıyor.
özenilen sofralarından birine sahip olduğu söylenmesine
rağmen, ailesi tarafından hep sofradan uzak tutulmaya
çalışılıyor. Üniversite eğitimini hukuk üzerine yapıyor,
fakat avukat veya yargıç olmayı reddederek yasalarla
problemleri olan kişilere ücretsiz hukuk danışmanlığı
yapmaya başlıyor. Yazmaya da meyyal olduğundan,
arada gönlünün yatkın olduğu tiyatrodan da uzak
durmuyor, oyun eleştirileri kaleme alıyor.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Gastronomi ve Koku
İlkel atalarımız sırtlarında bir heybe dahi olmadan seyyar- çevrede, çaba gerektirmeden bulunan imkânlarla
göçer yaşarken yiyeceği garantilemek adına, bilinçli geliştirilen yöntemler oluyor. Mesela çevrenizde bol
veya bilinçsiz bir tercih kullanarak yaşama tarzlarını güneş ve rüzgâr varsa saklama yapabilmek için daha
değiştiriyor, sürekli hareket halinden durağan olmaya, fazlasına ihtiyaç olmuyor, güneşe seriyor veya asıyor,
yerleşik yaşama geçmeye yöneliyorlar. Doğa koşullarının kurumasını bekliyorsunuz.
zaman içindeki döngüsüne uygun olarak sürekli yer
değiştirmekten bir yerde sabit kalarak o değişimleri Kurutulacak malzeme de azımsanacak gibi değil, geniş
orada göğüslemeye geçiş, şüphesiz ki başlarda bugün bir seçki oluşturuyor. Et, balık, hatta ileride meyvelerin
tahmin ettiğimiz konfor alanlarını açmıyor. de kurutulduğunu, kimi kültürlerde de enerji ihtiyacını
karşılamanın, yani temel beslenme ihtiyacını karşılama
Her ne kadar ‘artık yiyecek peşinde koşmuyor, karınlarını isteğinin ötesine geçerek haz veya keyif kaynağı olarak
doyurmak için gerek duydukları besinin önemli bir kullanılmaya başlandığını görebiliyoruz. Roma’da ‘Yaşlı
kısmını tarlalarından elde ediyorlardı’ desek de sürekli Cato’ diye bilinen Marcus Porcius Cato, M.Ö. 160’ta tarım
değişen iklim koşulları, yağışlar, kuraklıklar ve üzerine üzerine yazdığı De agri cultura’da kuru armut, üzüm,
oturup sabitlendikleri coğrafyanın diğer canlılarının bu incir, ayvadan bahsediyor.
yerleşik olma haline tepkileri karşısında statik yaşamın ne
kadar avantajlı olduğu tartışılır. Ne var ki; ismine ‘uygarlık’ Bu kuru meyveler içinden incir, ekmeğin hamuruna
denilen yolculuğun, varsayılan bu zorlukların üzerinden karıştırılarak incirli bir cins ekmek yapımına yol açıyor,
gelebilme mecburiyeti ve arzusu ile ivme kazandığı da bu ekmek de kış mevsimlerinde kırsalda yaşayan Roma
bir vakıa. vatandaşlarının ana gıdası haline gelebiliyor. Varlıklı
Romalıların kuru inciri ise hem o ekmeğin içindekinden
Elbette alışık olmadıkları yerleşik yaşamın koşullarını hem de bugün bildiğimiz, misal kuru incirlerden biraz
düşe kalka öğreniyorlar. Gıdayı mevsiminde belki fazla farklı; kimyon, anason, rezene tohumu veya kavrulmuş
fazla üretebiliyorlar, ama mevsim geçtiğinde yiyeceğe susam taneleri ile beraber yaprağına sarılarak kurutuluyor.
erişim için bolluk zamanında üretileni korunaklı bir
şekilde depolamak gerekiyor. Başlarda hepsi bunu
akıl edemiyor; bozulan, bozulduğu fark edilmeyip
zehirleyen yiyecek çok oluyor, can kaybı da. Zamanla
bu acı derslerden tecrübeler çıkartarak yiyeceği uzun
süre muhafaza edebilmek için pek çok farklı yöntem
geliştiriyorlar. Kısacası, evrim sürecine dair hangi
yaklaşımı kabul ederseniz edin, insanın ortaya çıktığı
coğrafya olarak hangi coğrafyayı telaffuz ederseniz
edin, bütün kültürlerde öyle bir an geliyor ki; yiyeceği
muhafaza etmek yaşamsal önemde ve üstesinden
gelinmesi gereken bir sorun oluyor.
24 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Gastronomi ve Koku
bir coğrafyaya gidersek, örneğin yılın sadece belli bir her an savaşa hazır tutabilmek, her devlet idarecisinin
zamanında dahi olsa havanın donma derecesine geldiği üzerinden gelmesi gereken bir sorun olarak ortaya
yerlerde yaşıyorsak; dondurarak, donduramasak bile çıkıyor.
kar ve buzu kullanıp soğuk tutarak besin maddesinin
ömrünü uzatarak saklamak gündeme gelebiliyor. Haçlı Seferleri buna ilginç bir örnektir. İlk seferlerde
askerler uğruna yola düştükleri inanç sistemi için
Bu yöntemlerin hiçbirinin ‘icat’ edilmediğini, doğal halinde fedakârlık yapıp kaz gelecek yerden tavuk esirgemez,
bu şekillerde mahfuz kalan gıdanın tüketilebileceğinin çifti-çubuğu satıp kendilerine sefer erzakı alırlarken
fark edilmesi ile beraber bir alışkanlığa dönüştüğünü ileride işler değişiyor. Neredeyse birer yatırım projesine
unutmamamız gerekiyor. Demem o ki; muhtemelen dönüşen seferlerde Venedik gibi tüccar ‘sponsor’lar
yağmurda ıslanıp unutulmuş bir kısım arpada ortaya çıkarak asker ve hayvanın bir kısmının yiyecek
mikroorganizmalar şekeri alkole dönüştürüyorlar, zaman teminini belirli bir süre için de olsa üstlenebiliyor.
içinde oluyor size bira. Bunlar gayriiradî olarak gelişen
fakat iradî olarak beslenme alışkanlıklarının içine dâhil Ne var ki; üstlenmek demek üstlendiği sorumluluğu yerine
edilen yöntemler. Kaynak malzemeden lezzet olarak getirebilmek, realize edebilmek anlamına gelmiyor, zira
farklı olmalarına rağmen beğenilmiş, yararlı olduğuna o uzun yolculuklar boyunca kontrol edilemeyen koşullar
kanaat getirilmiş, isimlerinin çoğunluğu her ne kadar var ve o kontrolsüz ortamlarda pek çok sorunun yanında
somut doğal referanslara bağlı kalmaya çalışsa da ‘soyut’ beslenme sorunları da ortaya çıkabiliyor. Aç askerler bir
besinler. Alıp turşuyu doğaya çıksanız, aynısını bulabilme Müslüman kampını ele geçirdiklerinde savaşmayı bırakıp
imkânınız olmuyor. Elinizdeki ‘lahana turşusu’ olsa bile buldukları yemekleri yemeye, açlıklarını bastırmaya
tarladaki lahananın bilindik aroma, tat, doku, hele de başlayarak ne için orada bulunduklarını unutabiliyorlar.
kokusu ile aynı değil. Unutmayalım ki; 1189 ile 1191 yılları arasında gerçekleşen
Akra Kuşatması sırasında hem kuşatan hem de kuşatılan
Yöntemlerin sayısı oldukça fazla, üstelik hepsi de tuzlu ordular ciddi boyutlarda ve birden fazla kere erzak
gıdalar değiller. Kurutmanın yanı sıra ya eğer ortamda sorunları yaşamışlardı.
mevcut ise kendi başına var olan şekerle ya da bal gibi
bir başka gıdanın doğal yapısı içinde var olan şekeri Her halükarda ve her orduda taşınabilir, bozulmadan
kullanarak ve meyvenin kendi suyuyla sıcaklığa maruz muhafaza edilebilen erzak, en az seferin gayesine uygun
bırakarak bir kısım meyveyi reçel veya marmelat yapmak, bulundurulması gereken silah kadar büyük bir ihtiyaç.
böylece de odaklanılan meyveyi daha cazip bir lezzete Evet, sefer öncesi fırınlarda ekmekler kurutuluyor,
dönüştürerek uzun bir süre boyunca, hem de keyifle peksimet haline getirilerek yükte hafif, pahada ağır
kullanılabilir hale getirmek mümkün. besin kaynakları olarak erlerin yanına veriliyor ama
sadece peksimet yedirerek ne harcanan enerjiyi yerine
Başlarda aç kalmamak, temel ve yaşamsal bir ihtiyacı koyabilmek ne de belki de karnını doyurduktan sonra
karşılamak için besin peşinde koşmaktan zaman ölüme gidecek birliklerin moralini yüksek tutabilmek
geçtikçe soyutlaşan, enerji ihtiyacının ötesinde ayrı mümkün.
ve arzu duyulan, uğruna bedel ödenebilen bir keyfe
dönüşen beslenme eyleminin yolunun bazı durumlarda Bütün bu problemleri çözen ise doğada
çok hoş olmayan ama ‘insancıl’ eylemlerle kesiştiğini gözlemlemediğimiz, daha önce var olmayan, yani insan
de unutmamamız gerekiyor. Diğer canlı türlerinden icadı yeni bir yiyecek koruma yöntemi oluyor.
farklı olarak insan, biyolojik ihtiyaçları dışında da hayat
sonlandırabilen bir tür ve bunu da çok övündüğü soyut 1795 yılında İtalya’dan Karayipler’e pek çok cephede
düşünebilme yetisine borçlu. Yarattığı soyut hikâye ve asker bulunduran Fransa’da yönetim, denizde ve karada
idealler uğruna da zaman zaman (hatta çoğu zaman) bir cephelere sevk ettiği askerler için istikrarlı, dayanıklı ve
savaş makinesine dönüşebiliyor, türdaşını öldürmek için besleyici bir besin kaynağına ihtiyaç olduğunu, bunun
uzak coğrafyalara doğru yola düşebiliyor. her durumun kendine özel koşullarında çözülmeye
çalışılmasındansa sürekli ve standart bir beslenme
İşte bu bir ideal uğruna kan peşinde yola çıkma hali protokolüne dönüşmesi gerektiğini düşünerek yiyecek
beslenmenin yaşamsallığı ile bir arada düşünüldüğünde muhafazası konulu bir yarışma açıyor. Yarışmayı
az önce değinmiş olduğumuz uzun süreli yiyecek kazananın ödülü de azımsanmayacak bir miktar, 12 bin
muhafaza olayı yeniden gündeme gelebiliyor. Roma’nın Frank oluyor.
lejyonlarından Napoléon’un piyadelerine kadar ordusunu
mümkün mertebe sağlıklı gıda ile doyurabilmek, onları Champagne bölgesinden Nicolas Appert (1750-1841)
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Gastronomi ve Koku
isimli bir şekerci, daha bu yarışma duyurulmadan yiyecek Metal kutu bir konserve standardı haline geliyor
saklama işini kendine dert edinmiş durumda. Şeker gelmesine, ama gene de askeri birlikler veya gemiciler
yaparken bozulma ve ekşimeye yol açan etki her ne ise, dışında evsel kullanımı hemen mümkün olamıyor.
onun kap içinde ana malzemeden geri kalan boşluğu Askerler veya tayfalar içindeki yiyecekten daha ağır
dolduran havadan sebep olduğunu düşünüyor ve ilk çeken, demirden dökülmüş kutuları keski ve çekiçle,
denemelerinde kısmî anaerobik ortamlar oluşturmaya vura vura açıyorlar ama evlerde ne arasın böyle aletler?
çalışıyor. Daha sonra ise henüz bakteri kavramından İnsanlar evlerinde her tarafı sıkı sıkıya kapalı bu nevzuhur
bîhaber olmasına rağmen bozulmaya sebep olan hantal kutuları bir türlü açamıyorlar.
‘görünmez şeyler’in yüksek ısıda etkisini kaybettiğini,
bozulmanın geciktiğini veya neredeyse tamamen ortadan İlk konserve açacağı Atlantik’in öte tarafından, A.B.D.’den
kalktığını gözlemliyor. Bölgede üretilen şarapların geliyor. 5 Ocak 1858’de, yani Appert’in konserve ile gıda
şişelerini kullanarak çorba veya sebzeler gibi muhtelif saklama yöntemini bulmasından yaklaşık elli yıl sonra
yiyecekleri ısıtıp şişeliyor, denemeler yapıyor. Daha sonra Ezra J. Warner isimli bir muhterem konserve açacağının
dar ağızlı şişelerden bugün bildiklerimize yakın geniş patentini alıyor. Bu dönem aynı zamanda demir kaplardan
ağızlı cam kavanozlara geçiyor ve yiyecekleri bu cam teneke kaplara geçildiği, metal kutularda sorun yaratan
kavanozlara dolduruyor. Ağızlarını mantarla kapatılıp o hantallığın ortadan kalkmaya başladığı dönem. Önce
mumsu bir malzemeyle contalanan kaynamış yiyecek mahalle bakkalları satın alıyor. Müşterilerine satın
örneklerini de değerlendirilmek üzere ilgili hükümet aldıkları konserveyi açarak takdim edecekler. Daha sonra
ofisine yolluyor. Nicolas Bey aslında daha önce denenen ise açacaklarla beraber boyları da ufalarak evlere girecek
iki tekniği bir araya getirmiş, sıcaklık uygulamak ile konserve kutuları.
havasını almayı aynı kap içinde gerçekleştirmiş durumda.
26 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Gastronomi ve Koku
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası
28 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
BİTKİLERLE
ŞEFTALİ
BEHRENGİ’DEN DİDEROT’YA
BİR ŞEFTALİ BİN ŞEFTALİ
Doç.Dr. Ahmet Uhri
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Bitkilerle / Şeftali
Doç.Dr. Ahmet Uhri
BEHRENGI’DEN
DIDEROT’YA
BIR ŞEFTALI BIN
ŞEFTALI
30 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Disiplinlerarası
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Bitkilerle / Şeftali
métiers yani Türkçesiyle Akla Göre Düzenlenmiş Bilimler, Çin kültüründe oldukça önemli yeri olan şeftaliyle ilgili
Sanatlar ve Zanaatlar Ansiklopedisi ya da Sözlüğü. O ilk izlere 1973 yılında Hemudu Neolitik yerleşiminde
güne kadar yazılan kitaplar kilisenin ve dinin kurallarına yapılan kazılarda rastlanılmakta. Hemudu kazılarında
ve kralların desteklerine dayandığından onların istedikleri ortaya çıkarılan ve MÖ. 7000-6000 yıllarına tarihlenen
yazılırken bu kez sadece akla dayanan bilgilerin bir tabakadan elde edilen arkeobotanik veriler içinde
kitapta bulunması çığır açıcı sayılabilir. Zira akla, bilime ve yabani şeftali çekirdekleri de bulunmakta.2 Bu veriler
deneye dayanmayan bilgiler bu kitapta bulunmuyordu. ışığında şeftalinin anavatanının Çin olduğu rahatlıkla
İşte tam burada işin içine şeftali girmekte ve ortalığı çok belirtilebilir. Ayrıca Çin kültüründe de son derece
karıştırmakta, zira kitabın içinde ‘P’ harfiyle başlayan önemli bir yeri bulunan şeftaliye yüklenen simgesel
maddelerin olduğu cilt kıyameti koparacak ve şeftali anlamlar da anavatanının burası olduğunun bir diğer
farkına varmadan bunda büyük bir rol oynayacaktır. kanıtıdır. Zira insan ancak çok eski çağlardan beri
Fransızcada şeftali ve günah sözcükleri neredeyse aynı birlikte olduğu bir bitkiye ya da hayvana ancak bu
şekilde yazılır, şeftali/pêche olarak yazılırken günah/ kadar anlam yükleyebilir ve kültürünün bir parçası
péché olarak yazıldığından alfabetik sırada birbirini yapar. Örneğin şeftali anlamına gelen tao/tav sözcüğü
izlerler. Ansiklopedi’nin ilk baskısında şeftali/pêche hemen her zaman uzun ömür, ölümsüzlük ve kötü
sözcüğü açıklamasıyla birlikte yer alırken, açıklaması ruhları uzaklaştırma ile ilgilidir. Şeftali ile ilişkilendirilen
akla değil dine dayanan günah/péché sözcüğü kitaba ölümsüzlük özellikle Tang Hanedanı’nın lirik şairlerini
alınmamıştır.1 Elbette kitabın bu cildi otorite tarafından etkilemiş olup, örneğin 710-762 yılları arasında yaşayan
hemen toplatılmakla birlikte sonraki baskılar aynı şekilde Li Bo’nun aşağıdaki dizeleri şeftali ve ölümsüzlük
çıkmıştır. İşte şeftalinin tarihsel ilişkiler ağı içinde bu arasındaki ilişkiyle ilgilidir. “Şeftali çiçeğinin yaprakları,
yazının başlığına da yansıyan hikayesi böyle başlamakta. gizlilik içinde, akıntıyla beraber/ölümlülerin dünyaları
Ancak elbette bu 18. yüzyıldan önce şeftalinin bir tarihi, ve göklerinden farklı bir yere doğru uzaklaşırlar.”3 Halk
arkeolojisi veya mitolojisi olmadığı anlamına gelmemekte. dilindeyse, ‘yeşil şeftali çiçeği’ aşıkların gizli buluşma
Şimdi sırada bunlar var. yerine işaret eder, ‘şeftali çiçeği mağarası’ ise tabut için
kullanılır.4
Şeftalinin Latince adı olan Prunus persica’ya aldanıp
onu Yakın Doğu coğrafyasının bir bitkisi sanma Şimdi burada şeftali çiçeğine yüklenen simgesel
yanlışına kapılmamak gerek. Evet, Türkçeye Pers anlamlar üzerinden coğrafi bir zıplama yaparak şeftaliye,
eriği ya da kayısısı gibi çevrilebilecek bu ad aslında şeftali çiçeğine ve esas olarak çiçeğe yüklenen anlamlar
bitki taksonomisinin ilk yapıldığı dönemlerle ilgili bir üzerinde durmak gerek. Zira benzer simgesel anlamlar
adlandırma. Ancak ilk dönemlerde Malum persica şeftali çiçeği de dâhil neredeyse bütün gülgillere ait
adıyla vaftiz edildiğinden Pers elması olarak da çiçekler için Avrupa kültürlerinde de bulunmakta.
adlandırılmakta. Adında geçen bu pers ya da persicum Bunun için öncelikle çiçek sözcüğünün anlamlarına ve
sözcüğü zaman içinde şeftalinin Batı dillerindeki adlarına etimolojisine bakılmalı. Bir tomurcuk ya da müjdeci olan
dönüşür. İngilizce peach, ansiklopedistler ve kitapları çiçeğin İngilizcedeki başlıca anlamlarından biri ‘öz’dür
Ansiklopedi anlatılırken değinildiği gibi Fransızca pêche, (essence); tıpkı buğdayın çiçeğinin bu bitkinin özü
Almanca pfirsich, İtalyanca pesca, Rusça piersika’nın olması gibi, ayrıca İngilizcedeki ‘un/flour’ sözcüğü de
da kökeni Pers sözcüğüne dayanmakta. Latince ismi flower sözcüğünden böyle türemiştir.5 Bununla birlikte,
nedeniyle yukarıda Behrengi ile ilgili kısımda değinildiği hem Latince hem de Fransızcada çiçek/fleur sadece öz
gibi İran Yaylası ya da Pers ülkesiyle bir ilişkisi olmakla değil, İngilizcedeki çiçek açmak yani bloom gibi zaman
birlikte, adlandırmaya aldanmamak gerek, zira şeftalinin zaman ‘yüzey’ anlamına da gelir: le velouté, le duvet du
anavatanı Uzak Doğu’dur. Yani şeftali de diğer birçok raisin, d’une pêche (üzümün ve şeftalinin kadifemsiliği ve
gülgil gibi Çinli. Akdeniz havzasına gelişi ise diğer tüyü) gibi.6 Bunun nedeni çiçeğin üreme organı olması
bitkilere göre daha yeni olmalı. Zira ilk yazılı kaynakların ve bu amaca yönelik olarak renklenip kokulanmasıdır;
ortaya çıkmaya başladığı Mezopotamya ve sonrasında dolayısıyla teşhir edilen şey aynı zamanda üreme
Mısır ve Anadolu uygarlıklarından kalan belgelerde adı organıdır, yani yüzey aynı zamanda özdür ya da meyve
geçmemekte. Bir diğer deyişle çivi yazılı belgelerden veya tohum haline geldiğinde öyle olur.7 Ayrıca Isabel
yapılan transkripsiyonlarda adı geçen bazı bitki, hayvan Allende de şeftaliyi afrodizyak tatlar arasında sayar.
ve yemek adlarının ne olduğu tam anlaşılamamakla Bu türden örnekleri çoğaltmak olası ancak konu
birlikte çözülebilenler içinde adına rastlanılmamakta. çiçeklerden çok şeftali olduğu için şeftaliden devam
Dolayısıyla Yakın Doğu’ya gelişinin tarihi Helenistik etmekte yarar var.
dönem ve sonrası olmalı. Bu konuya tekrar dönmek
üzere şimdi Çin’de şeftalinin izlerini sürmeye başlayalım.
32 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Bitkilerle / Şeftali
Yabani örneklerine MÖ. 7000-6000 gibi rastlanılan da cinsel organını istemek anlamlarına gelir.13 Halk müziği
şeftalinin MÖ. 4000’den sonra evcilleştirildiği çalgılarının yapımındaysa kolay işlenip cila tutması
düşünülmektedir. Dolayısıyla evcilleştirilmesinden sonra nedeniyle nefesli sazların yapımında ve bağlama, ud
giderek batıya doğru yayıldığını düşünebileceğimiz ve lavta gibi mızraplı sazlarda başka ağaçlarla beraber
şeftalinin Akdeniz dünyasına girişi olasılıkla Büyük sazın tekne kısmının yapımında kullanılır.14
İskender’in İran ve İndus civarına gerçekleştirdiği
seferle ya da o dönemin Doğu-Batı ilişkiler ağıyla ilgili İşte böyle şeftalinin bize anlattığı öyküler ve ilişkiler ağı.
gibi gözükmekteyse de Avrupa’ya Romalılar tarafından Çocukken annemin dediği gibi, şeftali yiyin çocuklar ama
tanıtıldığı da bilinmekte.8 Yukarıda belirtilen tarihlere üzerinize damlatmadan...
bazı itirazlar da gelebilir. Zira konuyla ilgili birçok yayına
bakıldığında şeftalinin Roma, özellikle de Augustus
döneminde tanınmaya başladığı belirtilir. Ancak bence
bu tarihi daha geriye çekmek ve Büyük İskender’e kadar
götürmek olasıdır. Zira Latince adından da anlaşılabileceği
gibi Avrupa’da tanınışı coğrafi olarak çoğu zaman Pers 1. R.Lambrecht, Melancholié, Fransa-1994, s.51-52 ve S.Teber,
Melankoli-Normal Bir Anomali, Say Yay., İstanbul, 2009, s.155.
bölgesiyle yani İran’la ilişkilendirilmiştir. Doğu-Batı
2. H.Huang-Z.Cheng-Z.Zhang-Y.Wang, “History of Cultivation
ilişkilerinde oldukça öneme sahip olan MÖ. 545 gibi bir and Trends China”, The Peach: Botany, Production and Uses,
tarihte Anadolu ve oradan Yunanistan’a ulaşan Perslerle (edt.) D.Layne-D.Bassi, CABI, USA, p.37-60.
onların gelişinden yaklaşık iki yüz yıl sonra bu kez Büyük 3. W.Eberhard, Çin Simgeleri Sözlüğü, Çev.A.Kazancıgil-
İskender ile MÖ. 333-334 gibi bir tarihte başlayan doğu A.Bereket, Kabalcı Yay., İstanbul, 2000, s.284.
4. age., s.285.
seferi her iki coğrafyadaki halkların en derin anlamda
5. J.Goody, Çiçeklerin Kültürü, Çev.M.Beşikçi, Ayrıntı Yay.,
birbiriyle tanışmasını sağlamıştır. Elbette bu tanışıklığın İstanbul, 2010, s.30.
beslenme kültüründe de yansımaları olmalıdır. Ancak bu 6. age., s.30.
tanışıklıktan sonra tedrici olarak batının yemek kültürü 7. age., s.30.
içine şeftalinin de dâhil olduğu belirtilebilir. Bu nedenledir 8. K.F.Kiple-K.C.Ornelas, The Cambridge World History of Food
Vol.1-2, Cambridge Univ. Pres. UK, 1999, p.1830; A.H.Ensminger,
ki; Geç Roma ve Bizans dönemine doğru şeftali ile ilgili
Foof&Nutrition Encyclopedia Vol.II, CRC Pres, USA, 1993, p.834.
tanımlamalar kaynaklarda daha fazla geçmekte, örneğin 9. A.Dalby, Bizans’ın Damak Tadı; Kokular, Şaraplar, Yemekler,
Bizans kayıtlarında şeftali besin değeri düşük ya da az Çev.A.Özdamar, Kitap Yay., İstanbul, 2004, s.140.
besleyici meyveler arasında sayılmaktadır.9 10. P.M.Işın, Osmanlı Mutfak Sözlüğü, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2010,
s.349; S.Nişanyan, Sözlerin Soyağacı-Çağdaş Türkçenin Eti
molojik Sözlüğü, 3.baskı, Adam Yay., İstanbul, 2007, s.454;
Osmanlı, Türk ve İslam mutfak kültüründe ise ilginç
H.Şirin, Sözcük Hikâyeleri/Sözlerde Saklı Kültür, Bilge Kültür
bir yeri bulunmaktadır şeftalinin. Kaşgarlı Mahmut’un Sanat Yay. İstanbul, 2019, s.35.
sözlüğünde ‘şeftali’ dışında bir adlandırmaya sahip olup, 11. Işın, 2010, s.349.
tülüğ erük yani tüylü erik olarak geçer, şeftali sözcüğü 12. Y.Dağlı, “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Meyve”, Meyve Kitabı,
ise Farsça kaba ya da kalın erik anlamına gelen şaft ālū (Edt.) E.G.Naskali-D.Herkmen, Kitabevi Yay., İstanbul, 2006,
s.225-289.
sözcüğünden gelir ki ālū sözcüğü de Farsçada alıç ya
13. M.Erol, “Elma Yanaklı Kiraz Dudaklı”, Meyve Kitabı, (Edt.) E.G.
da erik için kullanılır.10 Şeftalinin tüylü ve iri olanı Osmanlı Naskali-D.Herkmen, Kitabevi Yay., İstanbul, 2006, s.129-151.
sarayında makbul sayılıp meyve olarak tüketilmenin yanı 14. N.İyigün, “Çalgı Yapımında Meyve Ağaçları”, Meyve Kitabı, (Edt.)
sıra reçel ve hoşaf yapımında da kullanılmaktaydı. Saraya E.G.Naskali-D.Herkmen, Kitabevi Yay., İstanbul, 2006, s.437-446.
gönderilen bu tüylü ve iri şeftalinin olasılıkla Bursa’da
üretilen ve havlu sözcüğünün de kökeninde bulunan
hulu/hevli şeftali olabileceği Mary Işın tarafından
önerilmektedir.11 Evliya Çelebi ise şeftali çeşitlerini
sayarken papa, sultani, cânî, baba, zerraki, çelebi,
cüce ve et şeftalisi, al yanaklı şeftali ve dilber yanağı
şeftalisinden söz ederken sanki birazdan değinilecek
olan halk edebiyatındaki şeftalinin kullanımlarına da
gönderme yapmaktadır.12 Anadolu halk kültürüne
gelindiğindeyse şeftali yine cinsellik içeren simgesel
göndermelerin konusu olarak halk şiiri ve türkülerinde
geçmektedir. Halk edebiyatında şeftali pazarı kurmak,
şeftali göndermek, şeftali vermek, şeftali dermek, şeftali
istemek gibi kullanımlar sevgiliden öpücük, cinsel ilişki ya
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Bitkilerle / Şeftali
Aylin Öney Tan
MEYVELERIN
ŞAHI ŞUH ŞEFTALI,
İLHAM PERISI
ŞEFTALI
34 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Disiplinlerarası
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Bitkilerle / Şeftali
görüntüleri ile ünlü olsa da şeftali resmetmenin de ustası yaratıcısı La Quintinie’nin tavsiyelerinin yardımıyla
sayılabilir. Şu anda New York Metropolitan Müzesi’nde olağanüstü şeftaliler yetiştirmeye başlamış. Bir seferinde
bulunun 1881 tarihli Şeftalili natürmort resmi1 izlenimci bahçesinde yetiştirdiği en seçmece bir düzine şeftaliyi
akımın en çarpıcı meyve betimlemelerinden biridir. bir sepete koyup “Kral’ın Tatlısı İçin” yazarak bahçıvana
Renoir, bu resmi patronu Paul Berard’ın Normandiya göndermiş. Bir süre sonra da bahçıvan ve kral bahçeleri
bölgesindeki Wargemont kasabasındaki yazlık evinde ziyarete gelmiş. Bu hikâyenin sonu kralın şövalyeye ömür
geçirdiği dönemde yapmış. Anlaşılan o ki yaz boyunca boyu emeklilik maaşı bağlaması, şövalyenin ise ömür
beyazdan sarımsı pembeye değişen renkleriyle müthiş boyu krala her yıl bir sepet şeftali göndermesiyle bitiyor.
şeftalilerin çekim alanına kapılmış, pek çok şeftali resmini
ardı ardına sıralamış. Hatta şeftalilerin konulduğu mavi- Montreuil şeftali bahçelerinin sırrı bahçe duvarlarında
beyaz porselen meyvelik bile değişmemiş, bazen yanına gizli. Öyle ki; bu yüzden “Murs-à-Pêches”, yani şeftali
bir salkım üzüm konulmuş ama o duru beyaz adeta duvarları diye bir kavram gelişmiş. Saray bahçıvanı La
şeffaf tenli şeftaliler hep aynı kalmış. Bu şeftalilerin Quintinie adeta mimarlık harikası duvarlarla çevrilmiş
aynı dönemde daha sade çeşitlemeleri de var. Bugün setler halinde bahçeler yaratmasıyla bilinir. İşte onun
Paris’teki Musée de l’Orangerie koleksiyonunda olan ve tavsiyeleriyle ilerleyen Girardot da böyle özel bir mikro
basitçe Pêches2 (Şeftali) olarak isimlendirilen bir başka klima yaratan duvarla çevrili avlucuklar inşa etmiş.
resimde şeftali ön planda, tabak ve fon gibi detaylar En az yarım metre kalınlığında olan duvarlar gün
neredeyse yok denecek kadar geri planda kalmış. Renoir boyu güneşin sıcaklığıyla ısınarak gece boyu ağaçları
şeftali tutkusundan uzun süre kurtulamamış, ama hep soğuktan koruyacak şekilde tasarlanmış. Ağaç dalları bu
aynı şeftalilere takılmamış. Başka resimlerinde beyaz duvarlara iliştirilip yelpaze gibi açılacak şekilde ağaçlara
etli şeftaliler yerine daha koyu renk kızılımsı kabuklu sarı şekil verilmiş. Böylece her bir meyveyi bebek gibi bakıp
şeftalilere merak saldığını da görüyoruz. büyütmek mümkün oluyormuş.
36 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Bitkilerle / Şeftali
Bir dönem Fransız mutfağının en ünlü klasik tatlılarından yapılıyor. Sapsarı etli yarma şeftali, hele hele konserve
biri olan peşmelba için şeftalinin kutsanması denebilir. olanı asla ve asla kullanılmıyor. Beyaz şeftali mevsim
Peşmelbanın adı kadar hikâyesi de çok hoş. Fransız başı çıkan, uçuk pembemsi beyaz renkli, güzel kokulu,
mutfağının babası efsanevi şef Auguste Escoffier (1846- biraz daha ufak ve çekirdeği etine yapışık olan bir tür.
1935) tarafından ünlü Avustralyalı soprano Nellie Melba Gerçek tutkunları için kokulu beyaz şeftalinin yeri
için 1890’larda Londra’da Savoy otelinde yaratılmış.5 tartışılmaz. Venedikliler “Beyaz şeftali yoksa Bellini
Asıl adı Helen (Nellie) Porter Mitchell olan sanatçı de yoktur, mevsimine göre başka meyvelerden başka
sahne adı olarak kullandığı Melba adını doğduğu kent içkiler yaparız.” diyor. Venedikli için alternatifler sonsuz.
Melbourne’dan almış. Melba’nın 1892’de Lohengrin’deki Sanat kenti Venedik’te her Prosecco’lu içkiye başka bir
Elsa rolü, Escoffier’in bu ölümsüz tatlısına ilham kaynağı Venedikli sanatçının adı verilmiş: Rossini çilek, Canaletto
olmuş. Escoffier, billur sesli soprano için yaptığı tatlıya ahududu, Tintoretto nar suyu, Puccini mandalina suyu,
Pechê Melba yani “Melba usulü Şeftali” adını vermiş, Tiziano üzüm suyuyla yapılıyor. Ama hiçbiri sanatçıların
servis yaparken de buzdan yapılmış billur gibi bir kuğu ilham kaynağı şeftalinin yerini tutamıyor.
heykeli üzerinde şekerden bir kafes içinde sunmuş. Bu
ilk peşmelba bir anlamda sahneye çıkan Diva gibiymiş.
Ancak esas başrol şeftalide olsa bile kostüm ve şatafatlı
makyajın ana malzeme şeftaliyi biraz gölgelediği
söylenebilir doğrusu. İlk tarif beyaz şeftaliden yapılmış, 1. https://www.metmuseum.org/art/collection/search/437429
sonraları eklenen ahududu sosu ilk başta yokmuş, o 2. https://www.pop.culture.gouv.fr/notice/joconde/00000089511
3. Dumas, Alexandre, Alexandre Dumas’ Dictionary of Cuisine,
kısmı şef sonradan eklemiş. Escoffier kitabında verdiği
edited, abridged and translated by Louis Colman, Routledge,
tarifi kısa kesmiş: “Şeftalileri vanilyalı bir şurupta poşe London and Newyork, 2005, s.187.
edin. Biraz ahududu püresi ile kremalı vanilyalı dondurma 4. https://www.francetoday.com/travel/paris/the_fruits_of_par
üstünde servis yapın.” is_the_preservation_and_rebirth_of_montreuil_s_peach_or
chards/
Tarif basit ama şeftalinin en iyisi olması şart. Pek çok 5. https://www.pbs.org/food/the-history-kitchen/opera-escoffier-
Venedikli Bellini.......................................................................
Bellini kokteyli adını ünlü Venedikli ressam Giovanni
Bellini’den (1430-1516) alıyor. Arkasında öyle romantik
bir hikâye yok. Çünkü kokteyl ressamın ölümünden yıllar
sonra 1934-48 yılları arasında Venedik’teki ünlü Harry’s
Bar’da yapılmış. Beyaz şeftali püresi, ahududu şurubu
ve köpüklü şarap Prosecco ile yapılan kokteyl ideal bir
günbatımı içkisi. Bellini’nin yaratıcısı Giuseppe Cipriani
kokteylin tam da şeftali rengi olarak adlandırılabilecek
pembemsi turuncu rengini Giovanni Bellini’nin bir
tablosundaki figürün pelerinine benzetmiş ve o resimden
aldığı ilhamda adını ressama atfen Bellini koymuş.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Bitkilerle / Şeftali
Birol Uluşan
AB TESCILLI
BAYRAMIÇ BEYAZI
38 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Fotoğraflar: Bayramiç Ziraat Odası arşivinden. Fotoğraf: Ali Güder
Bitkilerle / Şeftali
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Bitkilerle / Şeftali
tespit edilen Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde bitkisel Bitki bilimindeki ismi Prunus Persica var. olan bu
ve meyve özellikleri farklılık gösteren ender meyve meyvenin sağlığımız için faydaları nelerdir?
türlerinden biridir Bayramiç Beyazı. Yöreye özgü olan Bayramiç Beyazı bünyesinde doku ve hücrelerimizin
bu Bayramiç Beyazı ülkemizin çeşitli coğrafyalarında normal işlevine devam edebilmeleri için gereken fosforla,
yetiştiriciliğinin denenmesine karşılık, yöremizdeki temel mineraller bulunmaktadır.
aroma, tat ne nefasetine ulaşamamaktadır. Üretimin Düzgün hücresel ve sinirsel fonskiyonlar için
tamamen çekirdekten gerçekleşmesiyle bitki ve meyve gereken potasyumu içererek metabolik süreçlerin
yapısında belirgin varyasyonlar görülerek, bölgedeki desteklenmesine, optimum karbonhidrat kullanımına,
gece ve gündüz sıcaklık farkları, toprak özellikleri, floranın elektrolit dengesine ve protein sentezine yardımcı
zenginliği ve iklimi meyve kalitesindeki farklılıkların olmaktadır.
sebebini oluşturmaktadır. Diğer nektarin çeşitlerine göre Nektarinin bünyesinde bulunan alkalin ve lif sindirim
dayanıklılığı daha fazla olan Bayramiç Beyazı meyveleri sisteminin korunmasını sağlıyor; antioksidan çeşitlerinden
0 derece ve %90 oransal nem koşullarında açıkta 25-30 polifenol, karotenoid ve C vitamini varlığı antioksidan
gün depolanabilmektedir. Erkenci çeşidinin hasadı 20 kaynağıdır.
Haziran’da başlayıp orta mevsim ve son olarak geççe Bünyesinde yer alan lutein ve beta karoten benzeri
çeşidi bulunan Bayramiç Beyazı 30 Ağustos’a kadar antioksidan bileşikler cilt sağlığını korumada destek
hasadı devam eden nektarin türüdür. görevi üstlenmektedir.
İçerisinde yer alan koruyucu özelliğiyle öne çıkan fenolik
Bayramiç Beyazı’nın kullanım alanlarından bahseder asit, çinko ve bol miktarda C vitamini sayesinde bağışıklık
misiniz? sistemini geliştirmektedir.
Sofralarımızı meyve olarak şenlendirmesinin yanında Nektarin, klorojenik asit içeriği sayesinde başta kolon
meyve suyu sanayi, marmelat, reçel ve komposto kanseri olmak üzere çeşitli tümörlere yönelik koruyucu
yapımında kullanımına hız verilen Bayramiç Beyazı son etki oluşturan doğal bir bileşiktir.
dönemde pestil gibi katma değere sahip ürünlerde İçerdiği doymamış yağ içeriği ve 100 gramında bulunan
de kullanıma başlamıştır. Bununla birlikte Bayramiç 44 kalori sayesinde kilo vermeyi düşünen bireylerin diyet
Beyazı kolonya, sabun, dondurma ve parfüm deneme listelerinde kullanacakları leziz bir meyvedir.
çalışmalarımız devam ediyor. Aromatik koku ve tada
sahip bu leziz ürünümüzün birçok alanda yaygınlaşmasını
sağlama öncelikli amaçlarımız arasında yer almaktadır.
40 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Bitkilerle / Şeftali
Bayramiç Beyazı’nın patent sürecinden bahseder Ekim 2020 tarihinde tescil edilmiş olup farklı dönemlerde
misiniz? olgunlaşan bu türe ait çeşitlere Bayramiçi Beyazı 1,
İlçemizin en önemli tarım ürünlerinden olan Bayramiç Bayramiçi Beyazı 2, Bayramiçi Beyazı 3, Bayramiçi Beyazı
Beyazı coğrafi işareti 12.10.2011 tarih ve 28082 sayılı resmi 4 isimleri verilerek Türk tarımının hizmetine sunulmuştur.
gazetede ilan edilmiştir. 555 sayılı coğrafi işaretlerin
Aynı zamanda 2016 yılının nisan ayında Bayramiç
korunması hakkındaki kanun hükmünde kararnamenin
Beyazı AB tescil başvurumuzu yaptık. 16 Aralık 2020
12. Maddesi gereğince 17.09.21010 tarihinden itibaren
tarihinde AB Resmi gazetesinde tescilimiz yayınlanarak,
geçerli olmak üzere tescil edilmiştir.
16.04.2021 L131 sayılı karar ile Avrupa Birliği tescil işlemi
Bayramiç Beyazı fidanı Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Avrupa’daki tescilli 7. ürünü
Araştırma Enstitüsü ve Bayramiç Ziraat Odası Başkanlığı Çanakkale’mizin de tescilli 1. ürünü olmuştur. Böylece
tarafından ortaklaşa yürütülen çalışmalar sonucunda Bayramiç Beyazı’mız kısa zamanda 27 Avrupa Birliği
Tohumculuk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi tarafından 28 ülkesi raflarında yerini alacaktır.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Bitkilerle / Şeftali
Prof.Dr. Yavuz Tekelioğlu
COĞRAFI
IŞARETLERIMIZIN
AVRUPA BIRLIĞI
YOLCULUĞU VE
BAYRAMIÇ BEYAZI
42 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Bitkilerle / Şeftali
AB’den alınan tesciller hepimizi sevindiriyor ancak ulusal Tarımda sanki bir butik üretim tarzı oluşturan Bayramiç
tescillerde olduğu gibi AB tescilleri de bir katma değer Beyazı’nda işletme ölçekleri son derecede küçük.
yaratmıyor, hatta Malatya Kayısısı örneğinde olduğu Nitekim işletmelerin %54’ü 1 Ha’ın altında, %37,4’ü de 1-3
gibi coğrafi işaretin fiyatı nı düşürüyor. Oysa tescillerin Ha arasında yer alıyor. Toplamın %8,7 ini oluşturan 37
bir premium price yaratması gerekiyor. Ülkemizde bu işletme ise 3-5 Ha arasında. Bayramiç Beyazı satış değeri
konudaki temel sorun “coğrafi işaret” yönetişiminin 2020 yılında 50-60 milyon TL, bu miktarın 2021 de 140-
tanınmaması ve var olan yasal boşluk. O nedenle Kasım 150 Milyona ulaşması bekleniyor.
2019’da Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bizzat okunan
“Tarım ve Orman Şurası” kararlarının 38. Maddesi Çiftçi ürününü tüccar, hal temsilcileri ya da market
“Coğrafi İşaretler de yönetişim ve denetim konularında temsilcilerine veriyor. Üretim ve pazarlamada herhangi
gerekli mevzuat değişikliğinin yapılmasını” öngörüyor. bir örgütlenme söz konusu ne yazık ki değil.
Ancak geçen zamana rağmen hiçbir gelişme söz konusu
değil. Bayramiç Beyazı’nda esas iş şimdi başlıyor
Mütevazi ölçeğine rağmen Bayramiç Beyazı’nı AB tescili
ile buluşturan Bayramiç Ziraat Odası her türlü tebrike
şayan. Ancak esas iş şimdi başlıyor.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Disiplinlerarası
%0,3
ERKEN SOĞUK ASIT
HASAT SIKIM DEĞERI
ÜSTÜN KALİTELİ,
NATÜREL LEZZETİN
ARKASINDA METRO VAR!
Kuzey Ege Bölgesi’nin zeytinliklerinde yetiştirilen,
toplanan ve işlenen zeytinlerden elde edilen
Metro Premium Naturel Sızma Zeytinyağı,
yumuşak ve üstün kaliteli lezzeti ile
yalnızca Metro’da!
44 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
BESLENME
KÜLTÜRÜMÜZÜN İZLERİ
ADAK SOFRALARI
“ADAMAKLA PILAV PIŞSE, DENIZ KADAR DA YAĞ BENDEN”
Gonca Tokuz
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Beslenme kültürümüzün izleri
Gonca Tokuz
ANTIKSOFRALARI
ADAK ÇAĞ’DA INSAN VE
YENILEBILIR BITKILER
“ADAMAKLA
PILAV PIŞSE,
DENIZ KADAR DA YAĞ
BENDEN”
46 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Beslenme kültürümüzün izleri
Kilisesi sadece Hristiyanlar için değil Müslümanlar için de Tanrı’ya iletmektedir. Kişilerin adaklarında sınır yoktur
ziyaret yeridir. Tepeye çıkılmadan makaraya sarılmış iplik ve “Dile kulum, vereyim inancı” esastır. Kişiler bir dileği
bir yere bağlanıp, hiç konuşmadan ipliği açarak6 kiliseye olduğunda ibadet yapabilir, bir eylemi yapmamak
ulaşırsanız dileğinizin olacağına inanılmaktadır7. için söz verebilir veya kötü bir alışkanlıktan kurtulmak
isteyebilir. Ülkemizde adakların pek çoğunun ziyaret ve
Ülkemizde bolluk ve bereket için, mevsimsel geçiş yatır çevresinde şekillendiği görülmektedir.
dönemlerinde yağmur yağması vs. insanların geçiş
dönemlerinde -çocuk sahibi olmaktan başlamak üzere, Bilindiği gibi ziyaret herhangi bir dileğin gerçekleşmesi
çocuğun yaşaması, sağlıklı büyümesi, askere gidip ya da hayır işlemek için gidilen kutsal yer anlamında
dönmesi, evlenmesi gibi aşama törenlerinde, bolluk ve kullanılmaktadır. Yatır ise belli bir yerde mezarı olan/
bereketin yanı sıra hayvanların hastalıktan kurtulmaları olduğuna inanılan ve insanlara yardım ettiğine inanılan
vb. nedenlerle adaklar yapılmaktadır. ölü, evliya10, veli, ermiş, baba, dede adları verilen Allah’ın
sevgili kullarıdır11. Sadece kutsal kişiler değil onların
Halk kendi gücü dışındaki gizli özlemlerinin, isteklerinin mezarlarının yanındaki ağaçlar, sular, tepeler, dağlar,
gerçekleşmesi için Tanrı’nın nezdinde dualarının kabul taşlar, mezarlar/şehitlikler de kutsal kabul edilmektedir.
edileceğine inandığı kutluların (dedelerin, babaların, Adak yerleri tekke, minare çevresi, su, kuyu, mağara,
şeyhlerin, yatır, ziyaret, türbedeki velinin) yüzü suyu kovuk vb. bile olabilmektedir12. Hatta adak yerleri
hürmetine dilekte/adakta bulunmakta, dilekleri arasında geyik boynuzunun -geyik kültü- bulunduğu yere
gerçekleşince adağını yerine getirmektedir. Adaklar bile rastlanmıştır13. Ünal Kahraman’ın derlediği ve bize
arasında bir işi, eylemi yapmamaya söz verilmesi, kurban aktardığı adak yeri öyküsü özetle şöyledir: “Hatay ilinden
kesilmesi, çeşitli yemeklerin, yiyeceklerin dağıtılması veya Gaziantep yönüne doğru giderken Amanos Dağları’nın
birilerinin alması için -çorba, şeker, yumurta, helva, çörek, yüksek yamaçlarında konuşlanmış olan Yeniyapan
çeşitli meyveler vb.- bırakılması, cami, kilise, havra, cem köyünde bir ocaktır. İçinde yatır olmayan bu mekânda
evi gibi ibadet yapılan yerlere nakdi veya ayni yardımda köşede odun ateşi yakılarak kullanılan bir yer ocağı ve
bulunulması olarak özetlenebilir. duvarlardaki tereklerde kap kacak sıralıdır. Dikkat çeken
en önemli obje ise büyük bir geyik boynuzunun duvarda
Geçmişten günümüze tüm yörelerde karşımıza çıkan en asılı olmasıdır. Bu ocağa adakta bulunulur. Genellikle
yaygın adak şekli kurban olarak görülmektedir. Çeşitli horoz ya da tavuk kesilir. Gücü kudreti yerinde olanlar
hayvanların -horoz, tavuk, koyun, keçi, sığır hatta deve- ise teke keserek yatırdaki ocakta etli aş pişirir ve yöre
kurban edilmesinde en önemli husus hayvanın erkek halkına orada dağıtır. Ocağın dumanının tüttüğünü gören
olmasıdır. Bu konu Dede Korkut hikâyelerinde bile köylüler mutlaka ocağa gelerek bu aştan alır. Dileyen
özellikle vurgulanır. Örneğin Dirse Han Oğlu Boğaç Han evine götürür, dileyen orada yiyerek, adak sahibine sağlık
hikâyesinde Tanrı’dan erkek çocuğunun olmasını isteyen ve sıhhat bulması için dua eder”14. Artvin’in Yaylalar
kişi “Attan aygır, sığırdan boğa, koyundan koç, keçiden köyünde adak yeri köyün yakınında bulunan şehitliktir15.
teke” kurban etmeye söz vermektedir. Kırgız ve Kazak Adak kurbanları yılda bir ya da iki kez köy yakınında
destanlarında da benzer cümlelere rastlanmaktadır8. bulunan bu şehitlikte kesilmekte, kurban etiyle kavurma
Kümes hayvanlarının adak olarak kesilmesi daha çok hazırlanarak yenilmektedir. Köyde havaların iyi gittiği
maddi durumla bağlantılıdır. Bazen ilginç uygulamalara ve çoğunluğun bulunduğu zamanlarda gerçekleştirilen
da rastlanır. Örneğin Çorum’da adanmış horoz adak şenliğini Havva Özüak şöyle özetlemektedir12. “Yıl
kesilmeden önce ayakları yıkanarak eve alınmakta, kırk içinde hepimizin adağını bir veya iki defada şehitlikte
gün evde beslenmektedir9. yerine getiririz. Sabahleyin köy halkı hep birlikte şehitliğe
gider. Orada evden hazırlanan çeşitli yiyecekleri, börek,
Bu çalışmada yaklaşık yüz yıllık dönem içerisinde kete, vs. yeriz. Hep birlikte horon çekilir, mutlaka
Türkiye’de adak konusu sadece beslenme kültürüyle ilgili davullar, kemençeler çalınır. Çocuklar çeşitli oyunlar
olarak incelenmiş, belli bir yöre din, inanış bazında ele oynar. Bu arada herkesin adak kurbanları kesilir, etler
alınmamıştır. Ülkemiz mutfak kültürüne farklı bir açıdan hazırlanır, kavurma pişirilmeye başlanır. İkindi ile akşam
bakmak üzere adak sofraları ve adak çevresinde oluşan arası kavurma pişince herkes tepsisini alır, aile üyelerine
yiyecek, içeceklerden örnekler verilmiştir. Çalışmada yüz yetecek kadar -bu arada gelemeyenler komşular için de-
yüze görüşme ile yazılı kaynaklardan derleme yöntemi kavurma alınır. Dualar edilir, yemekler yenildikten sonra
kullanılmıştır. eve dönülür.” Çankırı’nın Ilgaz ilçesine bağlı Cömert13
köyünde bulunan Yılgıcı Baba Türbesi’nin yanında
Ziyaretler bulunan ağaçlara bez parçaları bağlamak suretiyle
Kişiler doğrudan adak yaptıkları gibi bazen ulu yer ve adakta bulunulmakta, dilekler gerçekleştiğinde orada
kişilerin aracılığıyla, onların yardımını da alarak dileklerini kurban kesilmektedir14. Özellikle tek yetişen ağaçların
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Beslenme Kültürümüzün İzleri
48 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Beslenme Kültürümüzün İzleri
yanında mutlaka evliya mezarı bulunduğu inancıyla ile erkek çocuğu dileğinin gerçekleşmesi için adak yapılır,
tek ağaçların bazen adak yerine dönüştürüldüğü de dilek gerçekleştiğinde çocuğun ismi Gazihan veya Gazi
görülür. Örneğin Kahramanmaraş’ın Helete köyünde konur ve bir takım kaşık alınarak ziyaret yerine bırakılır.
bir tepede bulunan bir tek meşe ağacının bulunduğu Abdülgani Baba özellikte genç kızların bahtlarının
yer adak yeridir. Ağaca bez bağlanarak adak yapılır, açılması için adaklar yaptığı mekândır. Ziyarete gidilirken
adak gerçekleştiğinde çebiş (oğlak) kesilir. Eti ile biraz kel köfte götürülür ve orada dağıtılır, bu ziyaretin
suluca bulgur pilavı pişirilir. Sabahat Küpelikılıç, adak ardından Sıratut Camisinin avlusundaki İzollu Baba
yerine kaşık götürülmediğinden, birkaç erkeğin çocukları Ziyaretine uğranır, orada da bisküvi dağıtılır19.
oyalamak amacıyla ağacın dallarından basit kaşıklar
yaptığından söz etmiştir15. Adak yiyeceklerini kurban ve kurban etinden yapılan
yemekler, diğer yiyecekler ve sofralar olarak üç ana
Ülke genelinde yüzlerce ziyaret yeri ve yatır ile onlarca başlıkla ele alabiliriz.
adak yiyeceği vardır. Sadece Ankara ve çevresinden
verilecek örnekler bile konunun büyüklüğü hakkında bir 1. Adak kurbanları ve yemekler
fikir verebilecektir. Dr. Hikmet Tanyu’nun 1959 yılında Mardin’de bulunan Sultan Şeyhmus Türbesi ülke çapında
hazırladığı doktora tezinde Ankara ilinde on sekizi çok bilinen bir ziyaret yeridir. Çeşitli kerametleriyle bili-
merkezde, kırk adedi çevre ilçelerde olmak üzere16 elli nen Musa Bin Mahın-El Mardini El-Zuli adlı şahıstan baş-
sekiz adet ziyaret yeri görülmektedir. Yine aynı çalışmada ka İsa, Ömer, Davut, Mehmet Sait, Hasan, Davut, Mehmet
İstanbul merkezde tespit edilen adak yerlerinin sayısı ise Sait, Hasan, İsmail, Yusuf ve Mehmet isimli şeyhlerin tür-
kırk bir adettir17. Şanlıurfa’da Halîlürahman Camii, Hz. beleri de vardır20. Şeyh Şehmus Türbesi çeşitli adakların
Eyüp Türbesi ulusal ölçekte çok ziyaret edilen ve adaklar yanı sıra en çok çocuk adağı için gidilen ziyaret yerleri-
adanan yerlerin başında gelmektedir. Şanlıurfa’daki nin de başında gelir. Buraya adakta bulunmuş ve çocu-
meşhur diğer adak yerleri arasında Mevlüd-Halil Camii, ğu olmuş kişilerden alınan bilgilere göre çocuğu olup da
Dede Efendi, Dibsiz Ziyaret, Boztepe Ziyaret, Oküz Taşı, yaşamayan kadınlar adakta bulunduktan sonra çocukları
Abdurahman Dede, Hekim Dede, Yakup Kalfa, Ariş Hoca, olduğunda adını Şeyhmus koymakta ve kurban kesmek-
Dabakhane, Akbalık, Nebi Efendi, Şeyh Bekir, Hayat-i tedirler. Yedi yıl kurban kesen kişilerin sayısı oldukça faz-
Harrani, İmam Bakır, Şeyh Yahya, Şeymüslüm, Eyyüb ladır21. Konuyla ilginç bir adak Malatya’dan derlenmiştir.
Peygamber Makamı, Pazar Camii, Ak Ziyaret, Hacı Kileb Malatya’nın Arguvan köyünde oturan bir kişi çocuğunun
Ocağı, Şeyh Tufani, Sultan Bey, Şeyh Sani Şeyh Mehmet olması için Elazığ’ın Baskil ilçesinde bulunan Abdülvehap
Buhari sayılabilir. Ülkemizin sadece bir ilinde karşımıza hazretlerine adak adamış. Adağında eğer erkek çocuğu
çıkan adak yerleri bile bu yazının sınırlarını çok aştığından olursa yedi yıl bu ziyarete yalınayak geleceğine ve kurban
ulusal ve yerel birkaç örnek verilmekle yetinilmiştir. keseceğine söz vermiş. Çiftin çocuğu olmuş, adını Vahap
koymuşlar ve yedi yıl yalınayak gelerek türbeyi ziyaret
Adak yerleri ve yiyecekleri edip kurban kesmişler22. Kahramanmaraş’ta Ökkeşiye ve
Günümüzde ulusal ölçekte bilenen; İstanbul’da Malik Ejder türbeleri en önemli adak yerlerindendir. Çe-
Eyüp Sultan Türbesi, Sünbülefendi, Merkezefendi, şitli adakların yapılabildiği bu türbelerde yoğunluk çocuk
Karacaahmed ve Tezveren Baba, Aya Yogi, Tarsus’ta için dileklerde bulunulmasıdır. Dileği gerçekleşenler mut-
Eshab-ı Keyf, Konya’da Mevlâna Türbesi, Ankara’da Hacı laka kurban kestirir ve doğan çocuğun adını Ökkeş veya
Bayram Veli, Hz. Pir Şeyh Şaban-i Türbesi, Bursa’da Ejder koyarlar23. Gaziantep’te erkek çocuğu olmayan karı
Yeşil Türbe, Şanlılıurfa’da, Halîlürahman Camii, Hz. kocalar ve daha değişik maksatları olanlar Ökkeşiye haz-
Eyüp Türbesi, Diyarbakır’da Şeyhmus Baba gibi burada retlerinin türbesini ziyaret ederler arzularına kavuşmak
hepsini sayamayacağımız kadar çok ziyaret ve adak yeri ümidiyle burada Allah’a niyazda bulunurlar ve kurban
bulunmaktadır. Ulusal çapta tanınan, bilinen bu yerlerin keserler. Dilekleri kabul olduğunda doğan erkek çocuk-
dışında en küçük yerleşim biriminde bile bir yatır veya larına Ökkeş adını verirler24. Sivas’ta Yukarı Tekke’de bu-
kutsal olarak bilinen birden çok adak yeri vardır. Bu lunan Abdülvehap Gazi Türbesi, Soğu Çermik’teki kayalı-
yerlerden bir kısmında belli yiyecekler, bazılarında arzu ğın üzerinde metfun bulunan Ahmet Gazi (Halk “Ahmedi
edilen yiyecekler yapılır. Örneğin Adıyaman’da genelde Duran” gibi söyler) kabri, Divriği’deki Üçpınar Köyündeki
adak atanan yatıra18 dilek gerçekleştiğinde aile fertleri Hasan Paşa türbesi çocuk adaklarında sık sık karşımıza
yakınlarıyla birlikte gidilerek adak yerine getirilir, adak çıkan kutsal yer ve kişilerdir. Adağı olanlar çocuklarının
eti kesinlikle eve girmez, mutlaka dağıtılır. Genelde adını sırasıyla Satılmış veya Kaya, Ahmet Turan ve Hasan
ziyaretlerde ziyaret pilavı -etli bulgur pilavı- pişirilir. Yine Paşa koyarlar25. Şanlıurfa’da Abdurahman Dede, İmam
aynı ilde bulunan Mahmut el-Ensari, Kazğan Dede ve Bakır ve Şeyh Müslüm çocuk isteyenlerin adak yeridir.
Abdülgani Baba gibi pek çok ziyaret yerinden Kazğan Bu yatırlara adakta bulunanlar çocuklarına Abdurahman,
Dede (Gazihan Dede) türbesine oradan alınan bir kaşık İmam Bakır (kız olursa Rabia), Şeyh Müslüm (kız olursa
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Beslenme Kültürümüzün İzleri
İslim) adlarını koyarlar ve yedi yıl bu yatırlarda kurban ni alır. Adak yerine geldiğinde ise her sürüden bir kurban
keserler26. Kilis’te maddi durumu yerinde kişiler bir za- verilir38.
manlar doğan kız çocuk için bir, erkek çocuk iki kurban
keserler ve bu uygulama çocuklar yedi yaşına gelinceye 2. Adak yiyecekleri: niyaz pişirmek, lokma...
kadar devam eder ve adak kurbanı genellikle fakirlere Adak daha çok hayvan olarak düşünülmesine rağmen
dağıtılır27. başka besinler de adak olabilir. Bunlardan birisi ekmektir
ve genelde ‘niyaz pişirmek’ olarak adlandırılır. Niyaz bol
Bolu’da Tokadi Hayrettin Türbesi ve Bolu’nun Mudurnu yumurta, tereyağı, süt ve undan yapılan bir ekmek çeşi-
ilçesindeki Kara Aslan Şehriman ziyaret yerleri halkın didir. Kişiler rüyasında ulu bir insan ya da veli/evliya gibi
adak için başvurdukları makamlardır. Bolu/Mudurnu’da kutsal kişiler gördüğü zaman veya dilemiş oldukları di-
herkes adak kurbanını getirir, adak kurbanlarının eti ile lekler gerçekleşirse, kaza, bela ve hastalıktan kurtulmuş
bulgur pilavı pişirir28. Diyarbakır’ın Ergani ve Hakkâri’nin iseler niyaz pişirir ve çevredeki komşulara dağıtır. Batı
Çukurca ilçesindeki bazı köylerde günümüzde hâlâ ya- Anadolu’da ‘lokma’ adıyla bilinen bu gelenek, Dersim
şatılan gelenek; ecelin geride kalan bebeklere uğrama- yöresinde de sürdürülmektedir. Hatta kurban kesilmesi
ması için adak adanmasıdır. Ailelerin maddi gücüne göre gereken durumlarda da maddi durumu olmayan kişiler
büyükbaş veya küçükbaş hayvanlardan seçilen adak kurban yerine niyaz pişirip dağıtırlar. Bu ritüelde önemli
kurbanlarının eti dağıtılırken, kemikleri mezarlık alanına olan, yemeği eşit bir şekilde herkesle paylaşmaktır39.
gömülür29. Malatya’da kurban adanmış ise et çiğ olarak
dağıtılır ya da tüm olarak bir yere, kuruma bağışlanır. Pi- Anadolu’daki Alevi-Bektaşi kültüründe aynı zamanda ye-
şirilerek dağıtılacak ise adak yapılan mekânda gerçekle- mek anlamına gelen lokma ile adak yiyeceği olan lokma
şir, genelde etli pilav veya sac kavurmalı pilav hazırlanır30. farklıdır. Aleviler arasında sadece dede tarafından duala-
Malatya’da adak kurbanı olarak kümes hayvanı (horoz) nan lokma/yemek “adak lokması” olarak adlandırılmak-
da kesilebilmekte, ayrıca adak yiyeceği olarak pilav-köm- tadır.40 Bu adak lokması birçok ilimizde karşımıza çık-
be dağıtılabilmektedir. Malatya’nın Arapgir ilçesinde bir maktadır. Örneğin Malatya ve Adıyaman illerinde adak
dağın yamacında bulunan Ağ Baba Türbesi adak yeri lokması uygulaması olduğu bilinmekle birlikte Malat-
olup dileği gerçekleşenler burada kurban kestirerek etini ya’da ayrıca ölü lokması, kada-bela savma lokması gibi
pişirilmiş olarak gelen ziyaretçilere dağıtırlar31. Kastamo- farklı lokmalara da rastlanmaktadır.41 Adıyaman’da isebir
nu’da adak yerlerinden kısaca Piri Baba olarak da anılan, rüyanın hayra çıkması, ölülere hayır yapmak, bir durumu
Hazreti Pir Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi’nde kutsal olduğu- kutlamak, birini anmak vb. durumlar için yapılan lokma
na inanılan asa suyundan içilir, yemek pişirilmez sadece yörede aynı zamanda adak yiyeceği konumundadır.42
adak kurbanı bağışlanır, kurban etleri türbeye gelen kişi-
lere dağıtılır32. Kilis’te Oylümhüyük köyünde her yıl nisan Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde Altı Karaağaç Dedesi yö-
ayının son cuma günü halk Yusuf İzzettin hazretlerinin renin adak yerlerinden birisidir. Halk “Allah’ım şu işim
türbesinin bulunduğu tepeye çıkarlar. Birçok kişi adak olursa Altı Karaağaç Dedesi’ne bir Yasin adadım!” der.
kurbanını burada keser veya kestiği kurban etiyle lebeni- Bu adak yerinde Hıdırellez’den önceki cuma günü mut-
ye ve bulgur pilavı pişirir33. Gaziantep’te eski mezarlıkta laka hayır lokması yapılır43. Sivas/Divriği Ovacık köyünde
bulunan Pancarlı Dede’ye dilekte bulunanlar pancar pişi- lokma adı verilen yiyecek maddeleri bazen dağıtılır, ba-
rirler34. Kocaeli/Örcün köyünde Sultan Baba Türbesi et- zen mezarın üzerine konur veya çobanların alabileceği
rafındaki uygulamalar şöyle özetlenebilir. Adakta bulun- derinliğe gömülür. Pişmiş yumurta için yapılan bu uygu-
mak, adak kurbanı kesmek, kurban eti pişirmek, pilavla lamayı bilen çobanlar taşın veya ağacın dibini elleriyle
birlikte dağıtmak, Hıdırellez’de adak kurbanı kesmek, pi- yoklayıp bakarlar44. Şanlıurfa’da adak olarak kurbanın
lav pişirmek ve dağıtmaktır35. Kuzey Kıbrıs’ta Hala Sultan dışında üzüm, elma ve hedik gibi yiyeceklerin de dilek
veya Baf’taki Hacı Mehmet’e adakta bulunulur ve dilek olduktan sonra mezarlara konulduğu veya dağıtıldığı
kabul olunca beş ya da yedi yıl kurban kesilir.36 tespit edilmiştir. Örneğin Mevlüd Halil Camisi’nin mezar-
lığında Üzümbaba adıyla bilinen bir yatır bulunur. Buraya
Bazen hayvanlar için yapılan ilginç adaklara da rastlanır. adanan şey üzümdür. Dileği yerine gelen kişiler mezarın
Örneğin Narlıdere tahtacılarında beygirlerin piri Apsak üzerine üzüm koyarlar, Şeyh Tufani’ye adakta bulunan ve
Koca diye bilinen bir evliyadır. Atlar sancılanınca ona dileği gerçekleşenler ise mezarının üzerine elma koyarlar.
çorba adanır37. Afyon bölgesindeki, Kara Baba adıyla Üzüm ve elmalar fakirlerin hakkıdır45.
anılan iki yatıra ise hayvanların hastalıklarının sağaltılma-
sı amacıyla adaklar adandığı tespit edilmiştir. Karadalak Hatay’ın İskenderun ilçesinde Mercimekli Dede adıyla
hastalığına yakalanan hayvanlar için çoban, sürüsünü anılan türbede yatan zatı muhteremin kim olduğu tam
yatırların çevresinde üç ya da yedi defa çevirir, sopasını olarak bilinmez, ama halk mercimekli köfte ve mercimek-
yatırın üzerine atar, yatırın üzerindeki değneklerden biri- li bulgur aşını çok sevdiğine inanmıştır. Bir dileği ya da
50 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Beslenme Kültürümüzün İzleri
adağı olan kişi işinin rast gitmesini takiben evinde merci- ve şekeri konuklara dağıtılır. Mevlit okunurken bir tepsi
mekli aş ya de mercimekli köfte yaparak bu türbeye ge- içerisinde tabaklara konulmuş şeker, tuz küçük kağıtlara
tirip orada bulunanlara Allah rızası için ve Mercimek De- sarılarak alınır, bolluk ve bereket için eve getirilir. Türkiye
de’nin ruhu için dağıtır46. İstanbul’da yaygın olan Helvacı genelinde mevlitlerde yenilen belli bir yemek yoktur.
Baba, Tuzcu Baba, Zuhurat Baba gibi pek çok mekânda Mevlitler yemekli olarak organize edildiğinde adak olarak
şeker, helva, tuz gibi yiyeceklerin dağıtıldığı bilinmekte- bir yiyecek adı belirtilmemiş ise herkes istediği yemeği
dir. Oruç Baba’nın yüzü suyu hürmetine Allah’tan ne di- ikram edebilir, ancak bazı yörelerde keşkek yemeğinin
lerlerse bir yıl içinde gerçekleşeceğine inanan ve dileği pişirildiğinden söz edilebilir.
olanlar, yedi ya da on bir kişiden zeytin, sirke veya şe-
ker alarak ramazan ayında ilk oruçlarını burada açarlar. Zekeriya Sofrası: Ülkemizde en yaygın adak sofralarından
Adlarından da anlaşılacağı üzere adak için Helvacı Ba- birisidir. Bazı yörelerimizde, örneğin şaban ayının
ba’ya gelenler helva, Tuzcu Baba’ya gelenler tuz getirip herhangi bir gününde hazırlanan Zekeriya Sofrası’nda
dağıtmaktadır47. Kilis’te Şurahbil Türbesi’nin bulunduğu ateşe değmemiş kırk bir çeşit yiyecek hazırlanır. Eğer
tepe kadınların hem ibadet hem piknik yaptıkları yerdir. sofra iki kişi için düzenlenirse sofrada seksen iki kap
Türbede adak yapıp camide namazlarını kılan kadınlar yiyecek olmak zorundadır54. Genelde perşembeyi cumaya
adak yiyeceklerini orada bulunanlara dağıtırlar.48 Adak- bağlayan gece, akşam namazıyla yatsı namazı arasında
lar çoğunlukla kesme şekerdir. Aynı ilde Kalleş Dağı’nın gerçekleşir. Önce Enbiya Sûresi55 okunur, namaz kılınır.
batısında bir tepede bulunan Şeyh Muhammed Bedevi Yasin ve ilahilerin okunmasından sonra sıra yemeğe gelir.
Türbesi ile Şıh Efendi Türbesi adak yapılan yerler arasın- Daha önce böyle bir sofrada adakta bulunan kişi, dileği
dadır49. Kilis’te Kara Baba Türbesi adak yeri olup evlilik ve gerçekleştiğinde kendisi de Zekeriya Sofrası düzenler ve
çocuk vb. dilekleri için ziyaret edildiğinde, beş ya da yedi genelde o gün oruç tutar. Günümüzde az da olsa hâlâ
ciğer adanır. Ziyarette adak olarak dağıtılan yiyecekler- devam ettirilen bir toplantıdır56.
den yiyip adak adayan kişiler, adakları gerçekleştiğinde
aynı yerde adak yiyeceği dağıtır50. Sivas Divriği Ovacık Sivas’ta Peygamber Sofrası da denilen organizede
köyünde muharrem ayının son gününde adak yerine Kur’an-ı Kerim okumayı bilen birinin sesli olarak Meryem
aşure kaynatılıp dağıtılır51. Şeyh Sani sütü az olan kadın- Süresi’nden ayetler okuduğu57 sonra ateşe değmemiş
ların adak yeridir, yatırda fakirlere buğday ve nohuttan kırk bir çeşit yiyecekten oluşan sofranın kurulduğu
yapılan hedik dağıtılır52. belirtilmekte, sofranın ardından konuklara çay, pasta
börek vb. ikramlarda bulunulduğu eklenmektedir58.
3. Adak sofraları Hikmet Tanyu 1950’li yıllarda Ankara’da derlenen
Ülkemiz genelinde adak sofraları kadınlar tarafından Zekeriya Sofrası’nı şöyle özetlemektedir. “Ankara’da
organize edilir. Gerçi Hikmet Tanyu, Zekeriya Sofrası için umumiyetle şaban ayının 15. gecesi bilhassa makbuldür.
“Yalnız Ankara’da daha önce kadınların toplantısı ayrı Bunu müteakip günlerde de yapılır. En az kırk bir
olurdu. Şimdi bazı semtlerde (Yenişehir) bazen erkeklerle türlü yemiş, çerez, (yaş, kuru) olması lâzımdır. Kırk biri
birlikte oluyor”53 dese de yaygın bir uygulama değildir. doldurmak mümkün olmazsa tuz, yoğurt, sirke gibi
şeyler dahi konulur. Adamak niyetiyle gidenler abdestli
Adak için düzenlenen sofralar veya hazırlanan özel olduklarından önce iki rekât namaz kılarlar. Akşamla
yiyecek, içecekler adak mevlitleri, Zekeriya Sofrası, yatsı arasında, yatsı ezanı okunmadan niyet yapılır ve
Aceleci Bacı Helvası, Dardar Baba Pilavı (Abudardar sofra açılır. Mum dikilmeden konuşulması yasaktır, çünkü
Pilavı/Derder Kınası) olarak özetlenebilir. Adana’da adağı bozar. Konuşulursa tekrar abdest almak ve yeniden
tespit edilen Halil İbrahim Sofrası; Zekeriya Sofrası’na niyetlenmek gerekir. Ankara’da usul böyledir”59.
benzer. Sütlü kahve adağı ise sütlü kahve adanması ve
dilek gerçekleştiğinde konukların davet edilip konuklara Dardar Baba/Derder Kınası/Abudardar/Deri Gecesi
sütlü kahve ikram edilmesi şeklinde uygulanmaktadır. Adağı: Ülkemizde yine en yaygın adak sofralarından birisi
olan Dardar Baba adağına Adana, Bursa, Gaziantep, Kilis,
Adak mevlitleri: Bilindiği gibi Arap ve Türk İstanbul, Sivas ve Kuzey Kıbrıs’ta rastlanmıştır. Büyük
Edebiyatlarında Hz. Muhammet’in doğumunu ve kısaca bir olasılıkla pek çok yörede daha uygulanmaktadır.
yaşamını övgüyle anlatan bir eser olan mevlit, genelde Diğer adak aşlarında olduğu gibi konuklara birer mum
Süleyman Çelebi’nin kaleme almış olduğu Vesiletü’n verilir, onlar da dilek tutarlar. Sofrada pilavdan başka
Necat’tır. Adak adayan kişiler dilekleri gerçekleştiğinde bir şey yenilmez, ayrandan başka bir şey içilmez. Son
komşu, dost, akrabaları mevlide davet ederler. Belirlenen bir kural ise pilavın evden dışarı çıkarılmayacağıdır.
tarihte ve saatte konuklar toplanır. Hocalar tarafından Bu adak aşı Adana’da çocuğu olmayan kadınlar için
okunan mevlit duayla sona erer. İlahiler, gazeller düzenlenmektedir. Uzun süre çocuğu olmayan kadınlar
okunur, koşmalar söylenir. Hazırlanan mevlit şerbeti kendileri veya yerlerine bir yakınları adakta bulunabilirler.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
kültürümüzün izleri
Beslenme Kültürümüzün İzleri
Un helvası
Fotoğraf: Merhmet Ali Sağbili
52 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Beslenme Kültürümüzün İzleri
Hamileliklerinin ilk ayında derder pilavı pişirir, komşu, Aceleci Bacı Adağı/Acele Bacı Helvası: Kaynak kişilerden
dost akrabalar davet edilir, pilav birlikte yenir, adaklar alınan bilgilere göre bu adak günü son yıllarda ortaya
yapılır ve oyun oynanıp eğlenilir. çıkan bir uygulamadır68. Kilis ilinde Hıdırellez gününde
harman yeri adı verilen yerde kadınların kısır, dolma,
Yazar Ali Nadi Ünler 1964 yılında yazmış olduğu bir pasta ve börek vb. yedikten sonra Acele Bacım Helvası
yazıda bu gecelerin Gaziantep’te yaklaşık on, on beş pişirdikleri tespit edilmiştir69. Sivas ilinde uygulanan
yıldır yapıldığını belirtmektedir60. Müjgan Üçer ise Sivas’ta helva adağı şöyledir. “Cuma günü selâ ile cuma arasında
eskiden beri mevcut olmadığını, Sivas’ta çok bilinmemekle yapılır. Helva karan kişiye birisi sorar: ‘Ne yapıyorsun?’ O
birlikte Ankara’da oturan Sivaslı kadınlar ile kente taşındığını da ‘Acele Bacı’ya helva yapıyorum.’ diye cevap verir. Bu,
belirtmektedir61. Ankara’da Derder Adağı, Adana ve üç kez tekrarlanır. Sonunda dilek dileyecek olan kaşığı
Gaziantep’te62 Derder Kınası/Derder Gecesi, Sivas’ta eline alır, karıştırmaya başlar ve o esnada dileğini diler.
Derder Dede Pilavı, Bursa’da Derder Dede, İstanbul’da Pişen helva orada bulunanlarla birlikte yenir. İleride dileği
Dardar Baba, Kıbrıs’ta Abudardar Pilavı (Kıbrıs) gibi olan kişi kendisi de helva yapar. Sivas’ta bir de Adak
farklı adlar ile anılsa da ritüel aynıdır. Sadece Gaziantep’te Helvası vardır. Bir dileğinin olmasını isteyen kadın davet
Mevlitli Derder Kınası ve Eğlenceli Derder Kınası olmak üzere ettiği komşu ve tanıdıkları ile 45 adet Yasin suresi okurlar.
iki eş metni derlenmiştir. Gaziantep’te Derder Kınası şöyle Helvayı ev sahibi yapmaya başlar. Üç İhlas ve bir Fatiha
gerçekleşmektedir. Zeytinyağlı mercimekli pilav büyük bir suresi okur. Tezveren Hatun, Aceleci Bacı, Helvacı Baba
tepsiye konur. Kenarına toplantıya katılanların sayısı kadar ve Selamet Hatun’a bağışlar. Helvayı karıştırmaya diğer
birer parça yoğrulmuş kına ile etrafına mumlar dizilir. Tepsi kadınlar da yardım ederler. Bu esnada dilek dileyenler de
sırayla tüm konukların önünden geçirilir. Konuklar bir parça dilekleri olduğu zaman helva yaparlar. Bu helvaya Dilek
kına63 ile pilavdan bir kaşık alır ve dileklerini tutar. Buraya Helvası denir. Bir de Adak Helvası vardır ki, pişirilirken kırk
kadar herhangi bir değişiklik yoktur. Dileklerden sonra bir Yasin okunur. Hiç konuşmadan helva pişirilir. Adakta
eğlenceli Derder Kınası ise oyun faslına geçilir, kadınlar oyun bulunanlar dilekleri gerçekleştiğinde kendileri de adak
oynayıp eğlenirler. Eğer Mevlitli Derder Gecesi organize helvası düzenlerler70”. Adana ilinde Acele Bacı Helvası
edilmiş ise mevlit okunup, ilahiler söylenir64. kuralları daha belirgindir. Adakta bulunan ve adağı olan
kadın en az yedi komşu ve bir kadın hoca çağırır. İrmik
Dardar Baba’nın öyküsü Bursa’dan şöyle derlenmiştir. kavrulurken her kadın bir kez helvayı karıştırmalıdır.
Bursa’da Derder adlı ulu bir kişi varmış. Bir gün çok Bu esnada üç İhlas ile bir Fatihâ suresi okunur, dilekler
acıkıp bir evin kapısını çalmış, onlardan yemek istemiş. tutulur. Bu arada hoca Kuran’dan ayetler okumaya
Evde o gün mercimekli pilav varmış, evin kadını Derder devam etmektedir. Pişen helva hep birlikte yenir71.
Dede’ye mercimekli bulgur pilavı ile boğazından kolay Aceleci helvası ev dışına kesinlikle çıkarılmaz, artan helva
geçmesi limonata hazırlayıp ikram etmiş. Ev sahibine çok kuşların vb. yemesi için pencere kenarına bırakılır72.
dua edip ayrılan Derder Dede’nin ardından kadının tüm
dilekleri gerçekleşmiş. Bir daha mercimekli pilav pişirip
limonata ile komşularına ikram etmiş65. Kuzey Kıbrıs’taki
Abudardar pilavının öyküsü ise biraz farklıdır. “Eski Sonuç
Türk Kültür geleneği içinde mezar, zaviye, yatır, ziyaret, türbe gibi
zamanların birinde bir kadının çocuğu kaybolmuş. Aradan
kutsal kabul edilen mekânlar etrafında kümelenen halk inançlarına
günler geçmiş. Çocuğu ne gören olmuş ne de bilen... bir dayalı süreklilik kazanmış uygulamalar, doğumdan ölüme kadar
gece düşünde çocuğunu deniz kıyısında tek başına oturur hemen hemen bütün geçiş ritüellerini içine almaktadır. Bugün pek
görmüş. O anda yanında ak saklı bir adam belirmiş. Kadına çoğumuzun batıl olarak adlandırdığı inanmalar eskisi kadar olmasa
‘Merak etme hanım, Çocuğun sağdır. Üç gün sonra yanında da halk arasında hâlâ önemini ve yaygınlığını korumaktadır. Halk
inanışları din, ahlak kuralları gibi kesin ve katı olmadığından içinde
olacak,’ demiş… Kadın yaşlı adama, dile benden ne dilersen,
bulunulan coğrafyaya, kültüre, dine vs. bağlı olarak sürekli değişim
deyince yaşlı adam ‘Bana bol mercimekli, bol soğanlı bulgur geçirmektedir. Her sosyal grup yeni inanç sistemine geçerken yeni
pilavı yaparsın makbulumdur,’ demiş... Kadın düşünde inanç kalıplarına ters düşmeyen birçok unsuru yeni sistem içerisinde
gördüklerinden etkilenmiş ertesi sabah kalkar kalkmaz bir korumaktadır.
kazan bol soğanlı, bol mercimekli bulgur pilavı66 pişirmiş, Kaynaklar
Abuzer Akbıyık, Sabri Kürkçüoğlu, Folklor (Halkbilim) ve Şanlıurfa,
gelip gidene yedirmiş, gelmeyenlerin ayaklarına götürmüş.
Şurhoy Yayınları, Şanlıurfa, 1990.
Kadının oğlu yaşlı adamın söylediği gibi üç gün sonra gelmiş. Ahmet Âkil Yağınlı, Adıyaman Merkez Ağzı ve Kültürü, Adıyaman
O günden sonra bir dileği olanlar Abu Dardar dedeye Belediyesi, Adıyaman, 2013.
pilav adamaya başlamışlar. Tören sırasında konuşmamak Aktan Oktar, 1942, Kilis doğumlu, ilkokul mezunu ev kadını.
kuralmış. Yasin-i Şerif okununcaya kadar dileği olan kadın Ali Nadi Ünler, “Gece Toplantıları”, Gaziantep Kültür Dergisi, sayı.74,
Gaziantep, 1964.
pilav pişirmeye başlarmış. Yasin okunurken de adak mumu
Ayfer Yavi, 1959, İstanbul doğumlu, fakülte mezunu, yazar, İstanbul.
yemek yenilecek yerin ortasına getirilip yakılır ve mum Cafer Özdemir, “Alevi Bektaşi Kültüründe Lokma Geleneği”, IV.
bitinceye kadar söndürülmezmiş.”67. Uluslararası Alevilik ve Bektaşilik Sempozyumu, 18-20 Ekim 2018,
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL GASTRO
Beslenme Kültürümüzün İzleri
Ankara Bildiriler Kitabı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Yayını, Müjgan Üçer, Sivas doğumlu, fakülte mezunu-yazar Sivas.
1. Cilt, Ankara, 2018. Nilgün Çıblak, “Çukurova’da Halk Hekimliği ve İlgili Uygulamalarda
Eda Sabuncuoğlu, “Kilis’te Özel Günlere Ait Uygulamalar ve Bunlara Eski Türk İnançlarının İzleri”, Karacaoğlan’dan Bela Bartok’a,
Bağlı Mutfak Kültürü”, Zeytindalı dergisi, sayı. 66, Gaziantep, 2012. Dadaloğlu’ndan Aşık Feymani’ye Osmaniye Kültür Sanat ve Folklor
Erdal Tercan, 1955, Hatay/Hassa doğumlu, bankacı, Gaziantep. Sempozyumu, Osmaniye Valiliği, Ankara, 2004.
Erman Artun, Adana Halk Kültürü, Ulusoy Matbaacılık, Adana, 2006. Nilgün Dalkesen, “Orta Asya’dan Anadolu’ya Türk Kültüründe Geyik
Filiz Evran, 1974, Gaziantep/Merkez doğumlu, yüksekokul mezunu, iş Kültü”, Milli Folklor Dergisi, sayı 106, Ankara, 2015.
kadını, Şehreküstü, Gaziantep. Orhan Oktar, 1935 Bolu/Mudurnu doğumlu, polis, Bolu.
Gaziantep, 2004. Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkudun Kitabı, Kabalcı Yayınevi,
Gonca Tokuz, 20. Yüzyıl’da Gaziantep’te Eğlence Hayatı, Gaziantep İstanbul, 2006.
Üniversitesi Vakfı, Perizat Çekmeceli, 1938, Kilis/Merkez doğumlu, okur-yazar, ev
Gonca Tokuz, Gaziantep ve Kilis Mutfak Kültürü, Gaziantep Üniversitesi kadını, Akcurun, Kesik Minare Mahallesi, Kilis.
Vakfı, Gaziantep, 2002. Pertev Naili Boratav, Yüz Soruda Türk Folkloru, K kitaplığı, 2. Cilt.
Gülay Çekmeceli, 1954, Kilis/Merkez doğumlu, ilkokul mezunu, ev İstanbul, 1999.
kadını, Kilis. Piri Er, “Çorum İli Alaca İlçesi Eskiyapar Köyünde Alevi İnançları”,
Gülsüm Gözenler, “Abudardar Pilavı”, Gurme dergisi, yıl 2, sayı 23, Türk Halk Kültürü’nden Derlemeler, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1995.
s.26, Ağustos, Kuzey Kıbrıs, Lefkoşe, 2013. Sabahat Küpelikılıç, Gaziantep/Merkez doğumlu, fakülte mezunu,
Günay Güres, 1954 Gaziantep/Merkez doğumlu, yüksekokul mezunu, Kahramanmaraş.
Gaziantep. Selmin Barman Oral, 1968 Kilis doğumlu, yüksek okul mezunu,
Hakan Sinan Mete, “Hamza Baba Türbesi Etrafında Oluşmuş Halk İstanbul.
İnançları”, Türk Halk Kültürü Araştırmaları, Kültür Bakanlığı, Ankara, Sevim Tokuz, 1930 Kilis/Merkez doğumlu, ilkokul mezunu, ev kadını,
1996. Gaziantep.
Havva Özüak, 1930, Artvin/Yaylalar Köyü doğumlu ev kadını, Sula Bozis, Kapadokya Lezzeti, Kapadokya Rumlarının Yemek
Gaziantep. Kültürü, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2004.
Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevresinde Adak Yerleri, A.Ü.İlahiyat Şevkiye Kazan Nas, Burdur Yemekleri ve Kültürü, Burdur Belediyesi
Fakültesi Yayını, Ankara, 1967. Yayınları, Burdur, 2012.
İbrahim Halil Kılıç, Işın Polat, Hayriye Başaranlar, Şeref Çakar, Ülkü Menşure Solak, Çorum Yöresel Mutfağının Geleneksel Yapısı,
Malatya Mutfak ve Yemek Kültürü, Malatya Valiliği, İstanbul, 2013. Çorum Mutfağına Güzelleme, Metro Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Işıl Altun, “Kocaeli’de Türbelerle İlgili İnanış ve Uygulamalara Örnek: Ünal Kahraman, 1966 Antakya doğumlu, mühendis, Antakya.
‘Sultan Baba’”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sayı 37, s.182, Ankara, Yıldız Öztürk, 1950, Artvin/Yaylalar Köyü, lise mezunu, doğumlu ev
2008, erişim tarihi: 22.03.2021. kadını, Gaziantep.
Kamil Toygar, Nimet Berkok Toygar, Hatice Doğruol, Kıbrıs Türk Zekeriya Özdemir, Bigadiç Halk Bilimine Notlar, Kendi yayını,
Mutfak Kültürü ve Yemeklerinden Örnekler, Kuban Matbaacılık ve TİSAMAT Basımevi, Ankara,1996.
Yayıncılık, Ankara, 2017. https://www.basnews.com/tr/babat/500175 erişim 20.03.2021
Kutlu Özen, Sivas Divriği Yöresinde Adak Yerleri Mutfağı, Türk Halk https://pdfs.semanticscholar.
Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı, Ankara, 1996. org/487d/91e7afa702e4d5a69530e02bbd2a8c9e965a.pdf
Lütfüye Barman, 1914 Kilis/Merkez doğumlu, ilkokul mezunu, ev erişim:20.03.2021
kadını, Deveciler Mahallesi, Kilis. http://www.turkiyatjournal.com/
Mary Priscilla Işın, Avcılıktan Gurmeliğe, Yemeğin Kültürel Tarihi, Makaleler/1406320960_I%C5%9F%C4%B1l%20ALTUN.pdf erişim
YKY, İstanbul, 2018. 20.03.2021
Mehmet Durmuş Gürel, 1952, Kilis/Oylumhüyük doğumlu, ilkokul https://mehmetugurbeser.wordpress.com/2017/12/12/inanc-ve-
mezunu, memur, Kilis. kultur-turizmi-noktasinda-bir-ornek-mardin-sultan-seyhmus-
Mehmet Erol, Kilis Halk Kültürü, Belgelerle Kilis, Kalkınma Bakanlığı, turbesi/ 22 Mart 2021
Güneydoğu Anadolu Projesi, Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
İstanbul, 2012.
Mehmet Öncü, Cemile-Adıyaman Mutfak Kültürü, Adıyaman
Tanıtma Vakfı, İzmir, 2015.
Mehmet Uğur Beşer, “İnanç ve Kültür Turizmi Noktasında Bir
Örnek: ‘Mardin Sultan Şeyhmus Türbesi’”, 18. Ulusal Turizm Kongresi,
19-22 Ekim, 2017, erişim tarihi: 22 Mart 2021.
Mehmet Yardımcı, İsmail Doğan, Zeki Kaymaz, Hüseyin Şahin, 1. Atasözü (yn).
Malatya Mutfak Kültürü, Kültür Bakanlığı, Ankara, 2001. 2. Mary Priscilla Işın, 2018, s.60-62.
Muammer Ulutürk, Süryanilerde Doğum ve Çocuk Yetiştirmeye 3. Sula Bozis, 2004, s.20.
Dair Ritüeller, Gelenekler-Midyat Örneği, S.903, Tarih Okulu Dergisi 4. Mıhallemiler: Çoğunluğu Mardin, Midyat dolaylarında yaşayan
(TOD) Journal of History School (JOHS) Mart 2016 March 2016 Yıl Mıhellemilerin büyük bir bölümü İslam dinine mensuptur,
9, sayı XXV, sayfa 899-915. ancak Hrıstiyan ve Yahudi olanları da vardır (yn).
Müjgan Üçer, “Sivas’ta Özel Gün Yemek ve Yiyecekleri”, Türk Mutfak 5. Muammer Ulutürk, 2016, s.899.
Kültürü Üzerine Araştırmalar, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve 6. İplik açılmasına İzmir’in Kemalpaşa ilçesi yakınlarında
Tanıtma Vakfı, Ankara, 1993. bulunan Hamza Baba Türbesi’nde de rastlanmıştır. Hamile
Müjgan Üçer, Anamın Aşı, Tandırın Başı, Sivas Mutfağı, Kitabevi, kalmak isteyen kadınların adağıdır. Bu konuda köyde ana
İstanbul, 2006. denilen kadın adak sahiplerine yardımcı olmakta, iplik
Müjgan Üçer, Beşik, Eşik, Keşik, Kitabevi, İstanbul, 2020. tabutun başucundan ayak ucuna makaradan koparmaktadır.
Müjgan Üçer, H. Suna Ertekin Akkaya, Güldağı’nın Güldestesi, Kadının hamile kalıncaya kadar bu ipi ıslatmaması ve belinde
Arapkir, Sivas, 2008. taşıması gerekmektedir. bk. Hakan Sinan Mete, 1998, s.127.
54 GASTRO TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL
Beslenme Kültürümüzün İzleri