You are on page 1of 170

İSTANBUL

TİCARET
ODASI

~
TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR
J
BÜYÜME MODELİ

Dr. Can Fuat Gürlesel


Prof. Dr. Kerem Alkin

YAYlN NO: 2010-21


İstanbul, 2010
Copyright © İTO

Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarın ve


İTO'nun önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi
yoluyla veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı
bölümleri veya paragra:fları, sadece araştırma veya özel çalışmalar
amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir.

ISBN 978-9944-60-614-1 (Basılı)


ISBN 978-9944-60-615-8 (Elektronik)

İTO ÇAÖRI MERKEZi


Tel: (212) 444 O486

İTO yayınları için ayrıntılı bilgi


Bilgi ve Döküman Yönetimi Şubesi
Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir.

Tel : (212) 455 63 29


Faks : (212) 512 06 41
E-posta : ito.yayin@ito.org.tr
İnternet : www.ito.org.tr

Odamız yayıniarına tam metin ve ücretsiz


olarak internetten ulaşabilirsiniz.

YAYINA HAZlRLlK, BASKI, CİLT


NESİL MATBAACILIK
Tel: (212) 876 38 68
İÇİNDEKİLER

TABLO Lİ STES İ........................................................................................ 7


SUNUŞ ....................................................................................................... ll
ÖNSÖZ ........................................................................................................ 13

1. DÜNYA EKONOMİSİNİN BÜYÜME DİNAMiKLERİ VE KRİZ


SONRASI DÖNEM İÇİN ÖNGÖRÜLER ........................................ 15
GİRİŞ ......................................................................................................... 15.
1.1. DÜNYA EKONOMİSİNİN BÜYÜME PERFORMANSI. ..... 15
1.2. DÜNYA EKONOMİSİNİN BÜYÜME DİNAMiKLERİ ........ 20
1.2.1. Piyasa Ekonomisi Temelli Kurallar Ve
Deregülasyon .............................................................................. 21
1.2.2. Dünya Sanayi Üretiminde Yapısal
Değişim; De-Endüstrilizasyon ................................................... 22
1.2.3. Dünya Ticaretinde Serbestleşme Ve
Genişleme ................................................................................... 24
1.2.4. Finansal Serbestleşme Ve Finansal
Olanaklarda Genişleme ............................................................. 26
1.3. KÜRESEL KRİZ ALINAN ÖNLEMLER VE BÜYÜMEYE
ETKİLERİ ................................................................................... 32
1.3.1. KÜRESEL KRİZ VE HlZLI BÜYÜME DÖNEMİNİN SONU 32
1.3.2. EKONOMİK KRİZ KARŞlSlNDAALINAN
ÖNLEMLER .............................................................................. 35
1.4. YENİ DÖNEMDE DÜNYA EKONOMİSİNİN BÜYÜME
KOŞULLARI İÇİN ÖNGÖRÜLER ......................................... 43
1.4.1. Kısa Vadeli Büyüme Koşulları İçin
Öngörüler 2009-2010 ................................................................ 43
1.4.2. Uzun Vadeli Büyüme Dinamikleri İçin
Öngörüler 2011-2023 ............................................................... 46

2. TÜRKİYE'NİN BÜYÜME PERFORMANSI VE DİNAMiKLERİ 49


GİRİŞ ........................................................................................................ 49
2.1. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE BÜYÜME VE ULUSLAR
ARASI KARŞlLAŞTlRMALAR .............................................. 50

3
2.2. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE BÜYÜMENİN KAYNAKLARI 57
2.2.1. Türkiye Ekonomisinin Arz Yönlü
Büyüme Kaynakları ................................................................... 57
2.2.1.1. Türkiye'de Sermaye Üretim
Faktöründe Gelişmeler 1987-2007 ...................................... 57
2.2.1.2. Türkiye'de Emek Üretim
Faktöründe Gelişmeler 1987-2007 ...................................... 63
2.2.1.3. Türkiye'de Üretim Faktörlerinin
Verimliliğinde Gelişmeler .................................................... 65
2.2.2. Arz Yönlü Büyüme Kaynaklarının
Türkiye Ekonomisinde Büyümeye
Katkıları1987-2007 ................................................................... 67

2.2.3. Büyümenin Finansmanı Ve Yurtiçi


Tasarruf Oranları ....................................................................... 69
2.2.3.1. Türkiye'de Büyümenin
Finansmanı Olarak Tasarruflar ............................................. 70
2.2.3.2. Türkiye'de TasarrufSisteminin
Büyüklüğü Ve Etkinliği .......................................................... 73
2.2.3.3. Türkiye'de Özel Sektörün Tasarrufları
Ve Finansman Tercihleri ........................................................ 81
2.2.3.4. Türkiye'nin İkili TasarrufSistemi
Ve Dış Tasarruflara Artan Bağımlılığı.................................. 84
2.2.3.5. Türkiye'de Kamunun Tasarruf
Kapasitesi Ve Eğilimi............................................................. 86
2.2.4. Türkiye İle Seçilmiş Ülkelerin Büyüme
Kaynaklarının Karşılaştınlması ................................................. 89
2.2.5. Türkiye Ekonomisinde Büyümenin Talep
Bileşenleri .................................................................................. 95
2.3. TÜRKİYE'NİN BÜYÜME PERFORMANSINA VE
DİNAMİKLERİNE İLİŞKİN TEMEL BULGULAR .............. 97

3. KÜRESEL KRİZ SONRASI YAKIN DÖNEM İÇİN TÜRKİYE'NİN


BÜYÜME DİNAMiKLERİ VE KOŞULLARI ............................... 101
GİRİŞ ....................................................................................................... 101

4
3.1. KÜRESEL KRİZİN TÜRKİYE'NİN BÜYÜME DİNAMİKLERİNE
ETKİLERİ ..................................................................................... ı 02
3.2. TÜRKİYE'DE BÜYÜME KAYNAKLARI TÜKETİM YATIRIM
TASARRUFLAR İÇİN DEGERLENDİRME ............................ l 03
3.2.1. Yakın Dönemde Yatırım Ve Tüketim
Harcamalannın Seyri Ve Beklentiler ......................................... 103
3.2.2. Yakın Dönemde Tasarru:flann Seyri Ve
Beklentiler ................................................................................. 106
3.3. TÜRKİYE İÇİN YAKIN DÖNEM BÜYÜME ÖNGÖRÜLERi 109

4. TÜRKİYE İÇİN BÜYÜME MODELİ ÖNERİSİ.. ........................... 1ll


GİRİŞ········································································································ lll
4.1. BÜYÜME MODELİNİN TANIMI VE GEREKÇELERi ......... 113
4.1.1. ARZ YÖNLÜ BÜYÜME MODELİ TERCiHİNİN
GEREKÇELERi.......................................................................... 113
4.1.2. BÜYÜME MODELİ BiLEŞENLERİNİN TERCiH
GEREKÇELERi........................................................................ 114
4.2. BÜYÜME MODELİNİN TASARIMI ........................................ 116
4.2.1. Üretim Faktörleri Sermaye Ve Emek
Miktannın Arttırılması ............................................................... 116

4.2.1.1. Sabit Sermaye Yatırımlannda Yüksek


Tekno1ojili Ve Katma Değerli
Sektörlerde Yoğunlaşma......................................................... 116
4.2. 1.2. İstihdamın Arttırılması Ve Emek
Piyasasının Esnekleştirilmesi~ .................................................. l30
4.2.2. Sermaye Emek Ve Toplam Faktör ·
Verimliliğinin Arttırılması ........................................................... 13 7
4.2.2.1. Sermaye Verimliliğinin Arttırılması ....................... :................. 137
4.2.2.2. Emek Verim1iliğnin Arttırılması .............................................. 146
4.2.3. Yurt İçi Tasarru:flann Arttırılması ............................................... 150
4.2.3 .ı. Kamu Tasarruflarının Arttırılması .......................................... 151
4.2.3.2. Bireysel Tasarru:flann Arttırılması .......................................... 153
4.2.3.3. Kurumsal Taasrruflann Arttırılması ......................................... 154
4.2.3.4. Dış Tasarru:flann Daha Etkin Kullanımı .................................. 155

5
4.2.3.5. TASARRUF SİSTEMİNİN ETKİNLiGİNİN
ARTTIRILMASI. .......................................................................... 155

5. SONUÇ VE DEGERLENDİRME ..................................................... 157

KAYNAKÇA ............................................................................................ 161

6
TABLOLAR

Tablo. ı: Dünya Ekonomisinde Büyüme ı990-2008.................................................... ı8


Tablo.2: Dünya Ekonomisinde Gelir Büyüklüğünde Gelişmeler 1990-2008 ...... ı 9
Tablo.3: Dünya imalat Sanayi Üretimi İçinde Gelişen Ülkeler ........................ 23
Tablo.4: Seçilmiş OECD Ülkelerinde Büyümenin Kaynakları. ....................... 24
Tablo.5: Dünya Geliri ve Mal Ticaretinde Büyüme ilişkisi................................. 25
Tablo.6: Gelişmiş Ülkelerin Merkez Bankaları Faiz Oranları. ........................... 28
Tablo.7: Küresel FinansalAktifler 200ı-2001. ............................................................... 29
Tablo.8: Küresel Sermaye Akımları 200ı-2007. .......................................................... 30
Tablo.9: Gelişen Ülkelere Net Özel Sermaye Akımlan 200ı-2008 .............. 30
Tablo ı 0: ABD Dolan ve Diğer Para Birimlerinin Değerleri.............................. 3 ı
Tablo. ı ı: Global Resesyon Dönemlerinde Ekonomik Faaliyetler................... 34
Tablo.l2: Resesyonlann ve Resesyon Sonrası iyileşme Dönemlerinin
lJzunluğu........................................ 35
o •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Tablo.13: Merkez Bankaları Faiz Oranları .......................................................................... 36


Tablo.ı4: Finansal Kurumlara Sağlanan Destekler......................................................... 38
Tablo. ı 5: Kriz Karşısında Alınan Önlemler ile OECD Ülkelerinin Kamu
Mali Göstergelerinde Bozulma............................................................................ 40
Tablo. ı 6: Ekonomik Kriz Karşısında Alınan Önlemlerin İyileştirici
Etkileri ve Aşamaları .................................................................................................... 42
Tablo.17: Yeni Ekonomik Dönemin Büyüme Dinamikleri 2011-2023. .......... 47
Tablo.ı8: Türkiye Gayrisafi Yurt İçi Hasıla ........................................................................ 52
Tablo.ı9: Türkiye ve Dünya Ekonomik Büyüme Karşılaştırmalan ı990-
2008 ......................................................................................................................................... 53
Tablo.20: Türkiye ve Dünya Ekonomik Büyüklük Karşılaştırmalan ve
Türkiye'nin Payı ı990-2008 .................................................................................. 55
Tablo.2 ı: Türkiye Sektörel Büyüme Hızlan ı 987- ı 998.......................................... 56
Tablo.22: Türkiye Sektörel Büyüme Hızlan ı999-2008 ........................................... 56
Tablo.23: Türkiye'de Sermaye Üretim Faktöründe Gelişmeler ı987-2007 59
Tablo.24: Türkiye Gayrisafi Sabit Sermaye Oluşumu Yıllık Büyüme
Oranları ı988-ı998. ....................................................................................................... 60

Tablo.25: Türkiye Gayrisafi Sabit Sermaye Oluşumu Yıllık Büyüme


Oranları ı999-2008 ...................................................................................................... 60
Tablo.26: Türkiye Gayrisafi Sabit Sermaye Oluşumu ı988-ı997 ................... 6ı

7
Tablo.27: Türkiye Gayrisafi Sabit Sermaye Oluşumu 1998-2008 ............. 62
Tablo.28: Türkiye'de Sermaye Hasıla Oranı 1987-2007. ........................... 63
Tablo.29: Türkiye'de Emek Üretim Faktöründe Gelişmeler 1987-2007. .... 64
Tablo.30: Türkiye'de Faktör Verimlilikleri Gelişmeleri 1987-2007............ 66
Tablo.31: Türkiye Ekonomisinde Büyümenin Kaynakları .......................... 68
Tablo.32: Türkiye'de Tasarrufve Yatırım Oranları. .................................... 72
Tablo.33: Türkiye'de Parasal Büyüklükler ................................................. 75
Tablo.34: Türkiye'de Finansal Varlıklar ..................................................... 76
Tablo.35: Türkiye'de Finansal Büyüklüklerin GSMH Oranları ................. 79
Tablo.36: Finans Sektörünün AktifBüyüklüğü.......................................... 80
Tablo.37: Özel Sektörün Özkaynak Finansmanı ........................................ 82
Tablo.38: Özel Sektör Sermaye Piyasası Araçları 2008 ............................. 83
Tablo.39: Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Uzun Vadeli Krediler... 84
Tablo.40: Türk Bankalarının Yurt Dışı Şubelerinin Türkiye'de Yerleşiklerle
İlgili Seçilmiş Bilanço Büyüklükleri......................................... 85
Tablo.41: Türkiye'nin Uluslararası Yatırım Pozisyonu .............................. 86
Tablo.42: Türkiye'de Kamu Tasarrufları. .................................................... 89
Tablo.43: 1980-1990 Yılları Arasında Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren
Seçilmiş Ülkelerin Çeşitli Göstergeleri ...................................... 92
Tablo.44: 1990-2000 Yılları Arasında Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren
Seçilmiş Ülkelerin Çeşitli Göstergeleri ....................................... 93
Tablo.45: 2000-2007 Yılları Arasında Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren
Seçilmiş Çeşitli Göstergeleri ....................................................... 94
Tablo.46: GSMH Talep Bileşenlerinin Büyüme Oranları 1999-2008. ......... 96
Tablo.4 7: Sanayi Sektörlerinin Sınıflandırılması. ...................................... 117
Tablo.48: Dünya imalat Sanayi Sektörleri Katma Değerlerinde Büyüme
1990-2005 .................................................................................. ı 19
Tablo.49: Dünya Genelinde imalat Sanayi Üretimi ve İhracatının Sektörlerin
Teknoloji Grubu İtibariyle Dağılımı 1985-2005........................ 121
Tablo.50: Dünya imalat Sanayi Ortalama Ürün Fiyatları ......................... 122
Tablo.51: Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren Asya Ülkelerinde Sermaye-
Hasıla Katsayısı 1999-2007 ....................................................... 123
Tablo.52: Seçilmiş Ülkelerin imalat Sanayilerinde Katma Değerin
Sektörlerin Teknoloji Yoğunluğu itibari ile Dağılımı ............... 124

8
Tablo.53: Gelişen Ülkelerde Yüksek Teknolojili İhracatın imalat Sanayi
İhracatı İçindeki Payı. ............................................................... 125
Tablo.54: Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren Seçilmiş Ülkelerde Doğrudan
Yabancı Sermaye Yatırımlarının imalat Sanayinde Sektörel
Öncelikleri ................................................................................. 127
Tablo.55: Yeni Yatırım Teşvikleri ile Orta Yüksek ve Yüksek Teknolojili
Sektörlerin Desteklenmesi ......................................................... 129
Tablo.56: Türkiye'de Çalışma Çağı Nüfusa İlişkin Öngörüler.. ................ 131
Tablo.57: OECD Ülkelerinde İstihdam (Emek Faktörü) Büyüklüklerine
İlişkin Karşılaştırmalar 2007...................................................... 133
Tablo.58: Seçilmiş Ülkelerde Araştırma-Geliştirme Kapasitesi 2007 ....... 138
Tablo.59: OECD Ülkelerinde AR-GE Harcamalarının Kaynakları............ 139
Tablo.60: imalat Sanayinde AR-GE Harcamalarının Teknoloji Grupları
itibari ile Dağılımı ..................................................................... 142
Tablo.61: Dünya'daAlınan Patentlerin Sektörel Dağılımı2007 ............... 143
Tablo.62: imalat Sanayinde Yapılan AR-GE Harcamaları İçinde Yabancı
FirmalarınAR-GE Harcamaları Payı2003 ............................... 145
Tablo.63: OECD Ülkelerinde İşgücü Verimliliği 2006.............................. 147
Tablo.64: Seçilmiş Ülkelerin Fen Bilimleri ve Mühendislik Kapasiteleri
2005 ........................................................................................... 149

9
10
SUNUŞ

Türkiye, 2001 yılında kendi bünyesinden kaynaklanan sorunlar yüzünden kar-


şılaştığı krizin yaralarını geçtiğimiz süre zarfında sarmışken, kendisinin müseb-
bibi olmadığı.gelişmeler karşısında küresel ekonomik krizle yüz yüze kalmıştır.
Bu defaki kriz, adından da anlaşıldığı üzere ülkemizin de dahil olduğu sistem-
den kaynaklanmış ve dünyanın gelişmiş ülkeleri ve ekonominin diğer aktörleri
kadar olmasa da özellikle dış ticaret, istihdam ve büyüme gibi kriterler yönün-
den etkilenmiştir.

Tüm dünyayla birlikte toparlanma gayreti içine giren Türkiye ekonomisi, 2001 yı­
lında finans sektöründeki geçmiş ve birikmiş hatalardan nasıl ders çıkardıysa, bu
defa da hem finans piyasasının bu krizde sağlam durması, hem de almış olduğu ve
alacağı tedbirlerle yeni kriziere kaşı sağlam durmakla kalmayıp dünyanın en büyük
yirmi ekonomi içindeki yerini daha üst sıralara taşıyacak politikaları süratle uygula-
mak durumundadır.

Bu sebeple, bugüne kadar uyguladığı kısa vadeli ekonomik programlardan ziya-


de akla daha yatkın görünen üretim odaklı büyüme programı uygulamalı, bunu
yaparken. de ekonomisini dış tehditlere karşı korurken, aceleci olmayan ancak is-
tikrarlı bir sistem içerisinde "Yüksek Teknolojili ve Katma Değerli Sektörlere,
Faktör Verimliliği Artışına ve Yurtiçi Tasarru:flara Dayalı Büyüme" modelini uy-
gun bir model olarak öngörerek gerekli atılımları yapmalıdır.

Bu modelin uygulanması aşamasında Odamız arza dayalı bir model üzerin-


de çalışma hazırlanmasını uygun görmüş ve "Küresel Krizden Çıkış Sürecin-
de Türkiye'nin Büyüme Politikaları Seçenekleri/Krizden Çıkış ve 5 Yıllık Et-
kin Büyüme Modeli-Türkiye Seçenekieri" isimli bir araştırma gerçekleştirilme­
sine karar vermiştir.

Türkiye'nin bu dönemde uygulamaya koyahileceği öngörülen bir büyüme mode-


linin ele alındığı sözkonusu araştırmanın ülkemize, üyelerimize ve tüm ilgilile-
re faydalı olmasını diler, çalışmayı gerçekleştiren Dr. Can Fuat Gürlesel ve Prof.
Dr. KeremAlkin'e teşekkür ederim.

Dr. Cengiz Ersun


Genel Sekreter

ll
Dr. Can Fuat GÜRLESEL

1965 İstanbul doğumlu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu, İstan­


bul Üniversitesi İktisat Fakültesinde ekonomi doktorası yaptı.

1991 yılından beri kurucu ortağı ve yöneticisi olduğu Ekonomi ve Strateji


Danışmanlık Hizmetleri Şirketi ile reel ve mali sektör kurumlarına, iş örgüt-
lerine, yerel yönetimlere, kamu kurumlarına, yabancı kurumlara yönelik eko-
nomik ve sektörel danışmanlık ve araştırma hizmetleri sunmaktadır.

2003 yılından bu yana StratejikAraştırmalar Enstitüsü'nün kurucu Başkanı' dır.


Enstitü stratejik araştırmalar ve gelecek çalışmaları yapmaktadır.

13 kitabı, yayınlanmışçok sayıda makalesi, araştırma çalışmaları ve rapor-


ları bulunmaktadır. Çok sayıda konferans ve seminerde sunulmuş tebliğle­
ri mevcuttur.

Prof. Dr. Kerem Alkin

1965 yılında İstanbul'da doğdu. Işık Lisesi İlkokulu'nda ilköğretimini ta-


mamladıktan sonra, Saint-Michel Lisesi'nde eğitimini sürdürdü. 1983 yılında
Saint-Michel'den mezun olup, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde li-
sans eğitimine başladı. 1987 yılında lisans eğitimini tamamlayarak, aynı yılın
eylül ayında hem İstanbul Üniversitesi'nde araştırma görevliliğine, hem de
İktisat Anabilim Dalı'nda yükseklisans eğitimine başladı. 1989 yılında dok-
tora tez çalışmaları için kaynak amaçlı ve kısa süreli olarak İngiltere'de bu-
lundu. 1993 yılı şubat ayında doktora unvanını alıp ağustos ayında yardımcı
doçent kadrosuna atandı.

İstanbul Üniversitesi, İTÜ, Deniz Harp Okulu ve Silahlı Kuvvetler


Akademisi'nde çeşitli konularda dersler verdi. Halen, Deniz Harp Okulu ve
Akademi'deki görevi sürmektedir. 1998 yılı kasım ayında doçent oldu ve
2000 yılı mayıs ayında doçentlik kadrosuna atandı. İstanbul Üniversitesi'nde
idari görevlerde bulundu, ulusal ve uluslararası toplantı organizasyonlarında
görev aldı. Ekim 2001 'de İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde göreve başladı.
Yurtiçinde ve yurtdışında yayınlanmış önemli sayıda araştırma, rapor ve ma-
kalesi bulunmaktadır. Çeşitli gazete ve internet ortamındaki haber portalların­
da yorum ve yazıları sürmektedir.

12
ÖNSÖZ

Türkiye son yirmi yıllık yakın dönem içinde istikrarsız bir ekonomik büyüme
göstermiştir. Bu dönemde Türkiye'nin gerçekleştirdiği ortalama büyüme po-
tansiyel büyüme oranının altında kalmıştır. Türkiye'nin istikrarsız ve potan-
siyelinin altında kalan ekonomik büyümesinde en önemli neden Türkiye'nin
bir ekonomik büyüme modelinin olmamasıdır.

Buna ilave olarak yaşanmakta olan küresel kriz ile birlikte Türkiye'nin büyü-
me dinamikleri de diğer ülkelerinki gibi bozulmuş ve ekonomi küçülme dö-
nemine girmiştir.

Bu değerlendirmeler ve küresel kriz ile oluşmakta olan yeni koşullar çerçeve-


sinde Türkiye ekonomisi için bir büyüme modeli ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

"Küresel Krizden Çıkış Sürecinde Türkiye'nin Büyüme Politikaları Seçenek-


leri/Krizden Çıkış ve 5 Yıllık Etkin Büyüme Modeli- Türkiye Seçenekleri"
çalışması, Türkiye'nin küresel kriz sonrası büyüme performansının değerlen­
dirilmesi ve Türkiye için bir büyüme modeli geliştirilmesi amacıyla hazırlan­
mıştır.

Bu amaçla hazırlanan çalışma beş dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bö-


lüm Dünya Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri ve Kriz Sonrası Dönem İçin
Öngörüler, ikinci bölüm Türkiye'nin Büyüme Performansı ve Dinamikleri,
üçüncü bölüm Küresel Kriz Sonrası Yakın Dönem İçin Türkiye'nin Büyü-
me Dinamikleri ve Koşulları, dördüncü bölüm Türkiye İçin Büyüme Modeli
Önerisi, beşinci bölüm ise Sonuç ve Değerlendirmedir.

Çalışmamızın büyüme modeli ile istikrarlı ve hızlı ekonomik büyüme ihtiya-


cı içinde olan Türkiye için yararlı olmasını dileriz.

Saygılarımızla, ..
Dr. Can Fuat GURLESEL
Prof. Dr. Kerem ALKİN
İstanbul, Eylül 2009

13
14
1. DÜNYA EKONOMİSİNİN BÜYÜME
DİNAMiKLERİ VE KRİZ SONRASI
DÖNEM İÇİN ÖNGÖRÜLER
GİRİŞ

Dünya ekonomisinde küreselleşme ve bütünleşme ile birlikte ülke ekonomi-


lerinin dünya ekonomisine olan bağımlılıkları artmıştır. Bu bağımlılık Tür-
kiye için de geçerlidir. Özellikle ekonominin normalleşti ği 2001 sonrasında
Türkiye'nin dünya ekonomisine olan bağımlılığı artmaya başlamıştır.

Bu nedenle, Türkiye için orta uzun vadeli yeni bir büyüme modeli önerisi ge-
liştirilirken öncelikle dünya ekonomisinde büyüme incelenmekte ve değer­
lendirilmektedir.

Birinci bölümde dünya ekonomisinde büyüme dört başlık altında sunulmak-


tadır.

1. Dünya Ekonomisinin Büyüme Performansı


2. Dünya Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri
3. Küresel Kriz Alınan Önlemler ve Büyümeye Etkileri
4. Yeni Dönemde Dünya Ekonomisinin Büyüme Koşulları

1.1. DÜNYA EKONOMİSİNİN BÜYÜME


PERFORMANSI
Dünya ekonomisinin büyüme performansı dünya ekonomisinin geneli, geliş­
miş ülkeler ve gelişen ülkeler için, ekonomik büyüme oranları ve ekonomik
gelir büyüklükleri ile ölçülmekte ve değerlendirilmektedir.
Büyüme performansının değerlendirildiği zaman dilimi olarak ise 1990-2008
yılları arası kullanılmaktadır.

15
Bu z aman diliminin seçilmesinin veya performans ölçümünün ı 990 yılın­
dan itibaren başlatılmasının önemli üç nedeni bulunmaktadır. Bunlardan ilki
ı989 yılında doğu bloğunun çökmesi ile birlikte küresel ölçekte yepyeni bir
siyasi dönerne girilmiş olmasıdır. İkincisi yine doğu bloğunun çökmesi ardın­
dan dünya genelinde ekonomik düzeni şekillendiren ve Washington Konsen-
susu olarak adlandırılan kurallann benimsenmiş olmasıdır. Üçüncüsü ise İs­
tatistiklerin 1989 sonrasında yeni kategoriler ile tutulrnaya başlamış olma-
sı ve ı 990 yılından itibaren karşılaştırma ve ölçme için daha sağlıklı verile-
rin oluşmasıdır.

ı990-2008 yılları arasında dünya ekonomisinde büyüme performansı dört alt


evrede farklı özellikler göstermektedir.

1990-1993 yıllan arasında dünya ekonomisi gelişmiş ülkeler kaynaklı bir re-
sesyon ve etkilerinin görüldüğü bir dönemi yaşamıştır. Bu dönernde dünya
ekonomisinde büyüme önemli ölçüde yavaşlarnış ve yıllık ortalama yüzde
1.65 olmuştur. 1980 sonrası gelişmiş ülkelerde uygulanan yeni sağ ekono-
mi politikaların büyüme yönlü etkisini kaybetrnesi, 1989 sonrası ortaya çıkan
yeni dünya siyasi koşullarının yarattığı belirsizlik, !.Körfez Savaşı ve petrol
fiyatlarının artışı ile ortaya çıkan enflasyon baskısı, enflasyonu önlerneye yö-
nelik sıkı para politikası gibi etkenler ile birlikte dünya ekonomisi 199ı yı­
lında resesyona girmiş ve 1993 yılına kadar büyüme performansı sınırlı kal-
mıştır.

1994-2000 döneminde dünya ekonomisi hızlı bir büyüme göstermiş ve bu


dönernde yıllık ortalama büyüme yüzde 3.8 olmuştur. 1997 yılında yaşanan
Asya-Pasifik krizi ve bu krizin 1998 yılında Rusya ile diğer gelişen ülkelere
de yayılması ile birlikte 1998 yılında büyüme yüzde 2.8 olmuş, diğer yıllar
büyüme performansı kuvvetli gerçekleşmiştir.

1994-2000 yıllan arasında dünya ekonomisinde büyüme performansını kuv-


vetlendiren temel unsurlar ABD ve İngiltere merkezli uygulanan yeni sol eko-
nomi politikalan ile bilgi, teknoloji ve verimlilik tabanlı ekonomik faaliyetler
olmuştur. Küresel sermaye hareketleri ve küresel ticarette artan serbestleşrne

16
ve deregülasyonlar da bu dönem içinde büyürneyi hızlandırmıştır. Ancak fi-
nansal serbestleşme Asya-Pasifik bölgesinde ve diğer gelişen ülkelerde 1998
yılında önemli bir krize yol açmıştır.

2001-2002 döneminde dünya ekonomisi durgunluk içine girmiş ve yıllık or-


talama büyüme yüzde 2.5 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde ekonominin
durgunluğa girmesinin nedenleri; ABD'de bilgi, teknoloji ve verimlilik te-
melli ekonomik büyümenin sonuna gelinmesi, Japonya'nın uzun süreli re-
sesyonunun derinleşmesi, tek para birimi Euro'ya geçecek Avrupa Birliğinin
ekonomiyi soğutan politikaları ve Asya-Pasifik krizinin gecikmeli etkileri ol-
muştur.

2003-2007 döneminde ise dünya ekonomisinde uzun yıllar görülmeyen hızlı


bir büyüme yaşanmıştır. Beş yıllık bu hızlı ekonomik büyüme döneminde yıl­
lık ortalama büyüme yüzde 4.6 olmuştur.

ABD'nin 2001 yılından itibaren uygulamaya başladığı genişletİcİ para politi-


kası, bu politika ile oluşan ucuz ve bol dolar likiditesi, finansal aktiflerde ve
olanaklarda hızlı genişleme, artan sermaye hareketleri ve dünya ticaretinde
serbestleşme gibi temel belirleyici unsurların etkileri ile birlikte dünya eko-
nomisinde 2003-2007 yılları arasında hızla bir büyüme yaşanmıştır.

Ancak hızlı büyüme döneminde ortaya çıkan koşulların ve oluşan dengele-


rin (dengesizliklerin) sürdürülemez olması nedeni ile dünya ekonomisi 2007
Ağustos ayından itibaren finansal sistematik kriz riski ve resesyon riski ile
karşı karşıya kalmış, 2008 yılı Eylül ayında riskler fiilen gerçekleşmiş ve
dünya ekonomisi çok hızlı büyüme dönemi ardından derin bir resesyon içi-
ne girmiştir.

Dünya ekonomisinin büyüme performansı gelişmiş ve gelişen ülkeler itibari


ile değerlendirildiğinde ise 1990-2008 arasında gelişen ülkelerin gelişmiş ül-
kelerden daha hızlı büyüdüğü görülmektedir. 1990-2008 arasında dünya yıl­
lık ortalama yüzde 3.38 ve gelişmiş ülkeler yüzde 2.35 büyürken gelişen ül-
keler yıllık ortalama yüzde 5.8 büyüme göstermiştir.

17
1990-2008 döneminde gelişen ülkelerin potansiyel büyüme oranlarına (yüzde
6.0) çok yakın büyüdüğü ve dünya ekonomisinin büyümesinde belirleyici ol-
maya başladığı görülmektedir. Dünya ekonomisinin hızlı büyüme gösterdiği
2003-2007 döneminde gelişen ülkelerin yıllık ortalama büyümesi yüzde 7.36
olarak gerçekleşmiştir.

Tablo.l Dünya Ekonomisinde Büyüme Yüzde 1990-2008


YILLAR DÜNYA GELiŞMiŞ GELiŞEN
ULKELER ULKELER
1990 2.0 2.1 3.7
1991 0.6 0.2 4.2
1992 1.8 1.5 6.1
1993 2.2 1.4 6.3
1994 3.7 3.4 6.7
1995 3.7 2.7 6.2
1996 4.0 2.9 6.6
1997 4.2 3.5 5.8
1998 2.8 2.7 3.5
1999 3.6 3.4 3.9
2000 4.7 3.8 5.8
2001 2.2 1.2 3.8
2002 2.8 1.6 4.7
2003 3.6 1.9 6.2
2004 4.9 3.2 7.5
2005 4.4 2.6 7.4
2006 5.0 3.0 7.8
2007 4.9 2.6 7.9
2008 3.2 0.9 6.1
Kaynak:IMF World Economic Outlook,l990-2009

Dünya ekonomisinde 1990-2008 yılları arasında gerçekleşen büyüme perfor-


mansı ile birlikte oluşan gelir büyüklükleri de incelenmekte ve değerlendiril­
mektedir.

18
Dünya ekonomisinde büyümenin gelir büyüklüğü itibari ile değerlendirilme­
sinde ise belirleyici iki ana dönemin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu dönem-
ler 1990-2001 ve 2002-2008 dönemleridir. İlk dönemde dünya gelirinde artış
göreceli yavaş, ikinci dönemde ise oldukça hızlıdır.

Tablo.2 Dünya Ekonomisinde Gelir Büyüklüğünde Gelişmeler


Milyar Dolar 1990 - 2008
YILLAR DÜNYA ·GELİŞMİŞ GELiŞEN
ULKELER ULKELER
1990 2.0 2.1 3.7
1991 0.6 0.2 4.2
1992 1.8 1.5 6.1
1993 2.2 1.4 6.3
1994 3.7 3.4 6.7
1995 3.7 2.7 6.2
1996 4.0 2.9 6.6
1997 4.2 3.5 5.8
1998 2.8 2.7 3.5
1999 3.6 3.4 3.9
2000 4.7 3.8 5.8
2001 2.2 1.2 3.8
2002 2.8 1.6 4.7
2003 3.6 1.9 6.2
2004 4.9 3.2 7.5
2005 4.4 2.6 7.4
2006 5.0 3.0 7.8
2007 4.9 2.6 7.9
2008 3.2 0.9 6.1
YKaynak:IMF World Economıc Outlook,1990-2009

1990-2001 döneminde dünya toplam geliri yüzde 45 artarak22.12 trilyon do-


lardan 32.18 trilyon dolara çıkmıştır. Aynı dönemde gelişmiş ülkelerin geliri
yüzde 42.6 artarak 17.42 trilyon dolardan 24.84 trilyon dolara çıkmıştır. Ge-
lişen ülkelerin toplam gelirleri ise yüzde 55.9 artarak 4.70 trilyon dolardan
7.33 trilyon dolara yükselmiştir.

19
2002-2008 döneminde ise dünya geliri yüzde 88.6 artarak 32.1 trilyon dolar-
dan 60.69 trilyon dolara çıkmıştır. Gelişmiş ülkelerin geliri yüzde 68.1 arta-
rak 24.84 trilyon dolardan 41.75 trilyon dolara yükselmiştir. Toplam gelirle-
ri yüzde 152.0 artan gelişen ülkelerin gelirleri ise 7.33 trilyon dolardan 18.49
\

trilyon dolara çıkmıştır.

1990-2008 yılları arasında gelişmiş ülkelerden daha hızlı ortalama büyüme


gösteren gelişen ülkelerin dünya geliri içindeki payı 1990 yılında yüzde 21.3
iken, 2001 yılında yüzde 22.8'e ve 2008 yılında yüzde 30.5'e yükselmiştir.

1.2. DÜNYA EKONOMİSİNİN BÜYÜME


DİNAMiKLERİ

Dünya ekonomisinde 1990-2007 yılları arasındaki büyüme oranlarının ger-


çekleşmesine neden olan veya olanak sağlayan çok sayıda belirleyici değiş­
ken bulunmaktadır. Bu çok sayıda değişken dünya ekonomisinin büyümesi-
ne farklı ölçülerde katkılarda bulunmuştur. Bu değişkenierin dünya geneli ile
gelişmiş ve gelişen ülkelerin büyüme oranları üzerindeki etkileri de yine fark-
lılaşmaktadır.

Bununla birlikte 1990-2008 döneminde dünya ekonomisinin geneli ile geliş­


miş ve gelişen ülkelerin büyümeleri üzerinde belirleyici olan temel dinamik-
ler bulunmaktadır. Çalışmanın bu bölümünde bu temel dinamikler ile ilgili in-
celeme ve değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu temel dinamikler aşağıda su-
nulmaktadır.

1. Piyasa Ekonomisi Temelli Kurallar Ve Deregülasyon


2. Dünya Sanayi Üretiminde Yapısal Değişim
3. Dünya Ticaretinde Serbestleşme
4. Finansal Serbestleşme ve Finansal Olanaklarda Genişleme

20
1.2.1. PiYASA EKONOMİSİ TEMELLi
KURALLAR VE DEREGÜLASYON

Dünya ekonomisi 1989 yılında doğu bloğunun yıkılınası ardından yeni bir
döneme girmiştir. Doğu bloğunun temsil ettiği sosyalist ekonomik sistemin
de ortadan kalkmasının ardından ekonomik açıdan kapitalist sistem dünya ge-
nelinde alternatif tek ekonomik sistem olarak kalmıştır.

Ekonomik sistemler seçeneğinin bire inmesi ardından 1989 yılından sonra


dünya genelinde piyasa ekonomisinin benimsendiği bir döneme girilmiştir.
Piyasa ekonomisi temelli bu yeni dönemin ana kuralları ise Washington Kon-
sensusu adı verilen mutabakat ile ortaya konmuştur.

Washington konsensusu ile ortaya konulan ekonomik kurallar 1990 sonrası


dünya ekonomisinde yaşanan büyüme sürecinin de temel belirleyicisi olmuş­
tur. Washington konsensusu ile ortaya konulan temel kurallar aşağıda sunul-
maktadır.

1. Mal ve hizmet fiyatlarımn piyasada pazar koşulları ile belirlenmesi ve pi-


yasa ekonomisi kurum ve kurallanmn uygulanması

2. Kamunun ekonomideki payımn en aza indirilmesi veya ortadan kaldırılma­


sı, Kamunun ana işlevlerinin de özel sektör ortaklıkları ile gerçekleştirilmesi
veya özel sektöre devri (eğitim, sağlık, altyapı, sosyal hizmetler vb.)

3. Piyasa ekonomisinin çalışmasım sınırlandıranikısıtlayan veya etkinliğini


azaltan tüm düzenlernelerin kaldırılması veya esnetilmesi; deregülasyon

4. Sermaye hareketlerinde serbesti, sermaye piyasalarında açıklık, bütünleş­


me, faizlerin ve döviz kurlarımn piyasa koşullan içinde belirlenmesi, kontrol-
lü faiz ve döviz kuru politikalarından kaçınılması

5. Dünya mal ve hizmet ticaretinde serbestleşme, gümrük, kota, teknik vb


tüm engellerin çok taraflı ticaret anlaşmaları ile kaldırılması

21
Washington Konsensusu ile ortaya konulan bu temel kurallar 1990 sonrasın­
da önemli ölçüde benimsenmiş, gelişmiş ve gelişen ülkelerin tamamına ya-
kım tarafından uygulanmıştır.

Piyasa ekonomisi temelli kuralların dünya ekonomisindeki büyürnede önem-


li hızlandırıcı rol oynadığı görülmektedir. Ancak piyasa koşulları ve aşı­
rı serbestleşme ile oluşan dengeler zaman zaman sürdürülemez noktalara
ulaşmakta ve dünya ekonomisi önemli finansal krizler ve resesyonlar (1997
Asya-Pasifik, 2001 ve 2008 Dünya geneli) ile karşılaşmaktadır.

1.2.2. DÜNYA SANAYİ ÜRETİMİNDE YAPISAL


DEGİŞİM; DE-ENDÜSTRİLİZASYON

Dünya sanayinde 1990 yılından itibaren önemli bir yapısal değişim yaşan­
maktadırve bu yapısal değişim dünya ekonomisinde büyümeye hızlandırıcı
katkı sağlamaktadır.

Dünya sanayinde yapısal değişim düşük ve orta düşük teknolojili sanayile-


rin gelişmiş ülkelerden hızla gelişen ülkelere kayması ve bu ülkelerde toplu-
laşması ile gelişmiş ülkelerin yüksek teknolojili ve katma değerli sektörler-
de yoğunlaşmasıdır.

Dünya sanayİndekibu yapısal değişim de-endüstrilizasyon olarak tanımlan­


maktadır ve temelinde sanayilerin üretim yerindeki değişim bulunmaktadır.

Dünya sanayİndeki bu yapısal değişim ile birlikte büyüme iki yönden etkilen-
mekte ve ivme kazanmaktadır.

Birincisi sermayenin azalan verim kanunu nedeniyle katma değeri ve fak-


tör verimliliği sürekli gerileyen düşük ve orta düşük teknolojili sanayiler ge-
lişmiş ülkelerden gelişen ülkelere kayarak gelişen ülkelerde önemli bir sabit
sermaye stoku artışına yol açmakta ve gelişen ülkelerin üretim kapasitesini
genişleterek bu ülkelerin büyümelerini hızlandırmaktadır.

22
İkincisi ise gelişmiş ülkeler yüksek teknolojili ve katma değerli sektörlerde
yoğunlaşarak toplam faktör verimliliklerini artırarak büyümelerini hızlandır­
maktadır.

Dünya ekonomisinin büyüme performansının gelişimi içinde görüldüğü gibi


gelişen ülkelerin büyüme oranları 1990-2008 yılları arasında önemli ölçüde
artmış ve yüksek gerçekleşmiştir. Gelişen ülkelerin büyüme performansında­
ki bu artışın temel belirleyicisi sanayi üretiminin gelişen ülkelerde toplulaş­
maya başlamış olmasıdır. Nitekim buna bağlı olarak gelişen ülkelerin sana-
yi üretimlerinin dünya sanayi üretimi içindeki payı artmaktadır. Gelişen ül-
kelerin 1980 yılında yüzde 14.2 olan sanayi üretim payı, 1990 yılında yüzde
16. 7'ye, 2009 yılında ise 28.2 'ye ulaşmıştır.

Tablo.3 Dünya imalat Sanayi Üretimi İçinde Gelişen Ülkelerin Payı%


GELiŞEN BÖLGELER 1980 1990 2000 2005
DOÖU ASYA (ÇİN HARiÇ) 2.7 4.6 6.9 8.1
ÇİN 1.5 2.7 7.1 9.5
GÜNEYASYA 0.8 1.3 1.8 2.1
LATiN AMERiKA
(MEKSİKA DAHiL) 6.7 5.2 5.2 5.0
ORTADOÖU K.AFRİKA 1.5 2.0 2.4 2.7
SAHRAAFRİKASI
(G.AFRİKA DAHiL) 1.0 0.8 0.8 0.8
TOPLAM 14.2 16.7 24.2 28.2
Kaynak: The Changing Nature OfManufacturing In OECD Economies, OECD 2006

Gelişmiş ülkeler ise teknoloji ve bilgi ternınelli ve hizmetler odaklı bir üretim
yapısına dönüşerek büyümelerini sermaye ve emek stoku artışından çok top-
lam faktör verimiiliklerindeki artışı ile sağlamaktadır.

23
Tablo.4 Seçilmiş OECD Ülkelerinde Büyümenin Kaynakları (Yüzde)
GSYİH
BÜYÜMESi SERMAYE
YILLIK STOKUNUN İSTİHDAMIN TFV'NİN
ÜLKE VE DÖNEMLER ORTALAMA KATKlSI KATKlSI KATKlSI
ABD (1970-2000) 3.06 33.8 40.5 25.1
KANADA (1970-2000) 3.21 30.4 49.0 18.7
JAPONYA (1970-2000) 3.45 62.2 12.2 26.0
BELÇİKA (1970-2000) 2.56 36.8 5.8 57.0
DANİMARKA

(1970-2000) 2.49 23.5 14.4 61.7


FiNLANDiYA
(1970-2000) 3.10 30.0 0.4 69.3
FRANSA (1970-2000) 2.62 44.7 -8.0 63.2
ALMANYA (1970-2000) 1.71 52.7 -15.9 64.2
İTALYA (1970-2000) 1.55 55.4 9.5 35.3
İSVEÇ (1970-2000) 2.18 29.9 4.9 63.5
TÜRKİYE (1970-2000) 4.02 72.3 21.0 6.5
.. -
Kaynak: Productıvıty and Growtlı ın OECD Countrıes; Saygılı, Cihan, Yurtoglu, Yapı Kredı Economıc Revıew

1.2.3. DÜNYA TİCARETiNDE SERBESTLEŞME


VE GENİŞLEME

Dünya ticaretinde çok taraflı ticaret anlaşmaları çerçevesinde sağlanan ser-


bestleşme ve ona bağlı olarak ortaya çıkan dünya ticaretindeki genişleme
dünya ekonomisindeki büyüme üzerinde hızlandırıcı etki yaratmıştır.

Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde sürdürülen ticaret turları içinde Uruguay


Turu müzakerelerinde 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren mal ticaretinde kota-
ların kaldırılması ve vergilerin indirilmesi şeklinde sağlanann geniş katılımlı
mutabakat ile dünya ticaretinde hızlı bir genişleme süreci başlamıştır.

Dünya ticaretindeki serbestleşme ile birlikte artan sayıda gelişen ve gelişmiş

24
ülke dünya ticaretine katılmaya başlamış, ülkelerin dışa açıklık oranları ya dış
ticaret hacimlerinin milli gelire oranları yükselmiştir.

Başta gelişen ülkeler olmak üzere çok sayıda ülke dünya ticaretindeki ser-
bestleşmeye bağlı olarak ihracata dayalı büyüme modellerini uygulamaya
başlamıştır.

Tablo.S Dünya Geliri Ve Mal Ticaretinde Büyüme ilişkisi


DÜNYAMAL DÜNYAMAL
DÜNYA GELiRi TiCARETi TİCARETil
YILLAR MİLYAR DOLAR MİLYAR DOLAR DÜNYA GELiRi %
1990 22.129 3.442 15.6
1991 22.245 3.509 15.7
1992 23.470 3.759 16.0
1993 25.090 3.747 14.9
1994 27.050 4.244 15.7
1995 29.609 5.079 17.2
1996 30.847 5.347 17.3
1997 30.788 5.537 18.0
1998 30.793 5.447 17.7
1999 31.627 5.662 17.9
2000 32.326 6.456 20.0
2001 32.178 6.191 19.2
2002 33.633 6.492 19.3
2003 37.087 7.585 20.5
2004 41.728 9.220 22.1
2005 45.090 10.475 23.2
2006 48.761 12.113 24.8
2007 54.841 13.883 25.3
2008 60.690 15.785 26.2
Kaynak: Dünya Geliri için Uluslararası Para Fonu, Dünya Ticareti için Dünya Ticaret Örgütü

Küresel sanayi üretiminin gelişen ülkelerde toplulaşmaya başlaması, gelişmiş


ülkelerin gelişen ülkelerde üretim yapmak amacı ile genişleyen doğrudan ya-

25
bancı sermaye yatırımları ve sanayi üretiminin giderek parçalanarak çok sa-
yıda tedarikçi ülkenin ortaya çıkması gibi nedenler hem dünya ticaretindeki
serbestleşmenin yarattığı olanaklardan yararianmış hem de dünya ticaretinde-
ki genişlemeyi hızlandırmıştır.

Dünya mal ticareti ı990 yılında 3.44 trilyon dolar iken 2000 yılında 6.45 tril-
yon dolara çıkmıştır. Bu dönemde dünya ticareti yüzde 87.5 genişlemiştir.
Dünya ticareti 2000' den sonra daha hızlı genişlemiş 2008 yılına kadar yüzde
ı46 aratarak 2008 yılında ı5.87 trilyon dolara ulaşmıştır.

Dünya ticareti dünya gelirinden daha hızlı büyüme göstermiştir. Ticaretteki


serbestleşme ve ülkelerin dış açıklık oranının artması ile birlikte dünya tica-
retinin dünya gelirine oranı ı990 yılında yüzde ı5.6 iken, 2000 yılında yüzde
20.0, 2008 yılında ise yüzde 26.2'ye yükselmiştir.

Dünya ticaertindeki serbestleşme ve genişleme ı 990 sonrasında ve özellikle


200ı yılından sonra dünya ekonomisindeki büyüme üzerinde belirleyici ol-
muştur.

1.2.4. FiNANSAL SERBESTLEŞME VE FiNANSAL


OLANAKLARDA GENİŞLEME

Finansal serbestleşme ve finansal olanaklardaki genişleme dünya ekonomi-


sindeki büyürneyi özellikle 200 ı yılından sonra önemli ölçüde etkilemiş ve
hızlandırmıştır.

Finasal serbestleşme ve finansal olanaklardaki genişleme dünya ekonomisin-


de büyümenin finansınanına önemli katkı sağlamıştır. Özellikle bu etki ucuz
ve bol dolar likiditesinin yaratıldığı 200 ı sonrasında daha kuvvetli olmuştur.

Finansal serbestleşme ve finansal olanaklar büyümenin finansmanında hem


arz yönlü hem de talep yönlü katkı sağlamıştır. Arz tarafında yatırımların,
üretimin, ticaretin ve satın almaların finansmanında geniş ve ucuz olanaklar
kullanılmıştır. Talep tarafında ise hanehalkı ve tüketici finansınanına yönelik

26
olanaklar hızla genişlemiş, hanehalkı tüketim harcamaları gelirlerin çok üze-
rinde büyümüştür.

Finansal serbestleşme ı990'ların başından itibaren hızla genişlemiş ve geliş­


miş ve gelişen ülkeler tarafından benimsenmiştir. Finansal serbestleşme ile
birlikte öncelikle faiz, döviz kuru vb. gibi fiyatlar piyasa koşulları içinde be-
lirlenmeye başlamış ve teknolojik gelişmelerin desteği ile sermaye dolanı­
mının hız ve miktarı artmıştır. Finansal piyasaların çalışma koşulları esrretil-
miş ve kısıtlayıcı düzenlemeler en aza indirilmiş, böylece finansal mühendis-
liğe dayalı finansal araçlar hızla artmış ve geleneksel finansal araçların önüne
geçmiştir. Finansman olanaklannda türevaraçların genişlemesi ile risk-getiri
oranlan da kökten değişmiş ve kaldıraç oranları(özkaynak veya verilen temi-
nata göre borçlanma oranı) hızla artmıştır. Böylece finansal olanaklar geniş­
lemiştir.

Finansal serbestleşme ve olanaklardaki bu genişleme ekonomide arz ve talep


yönlü genişlemeleri tetiklemiş ve hızlandırmış ve özellikle 2001 sonrasında
dünya ekonomisindeki hızlı büyümenin önemli bir belirleyeisi olmuştur.

Finansal olanakların genişlemesinde finansal serbestleşme kadar 200 ı yılın­


dan itibaren gelişmiş ülkelerin uygulamaya başladıkları genişletİcİ para pol-
tikaları da etkili olmuştur.

Dünya ekonomisinin 200 ı yılında içine giridi ği resesyon nedeni ile öncelikle
ABD Merkez Bankası FED radikal bir politka değişikliğine gitmiş ve onu di-
ğer gelişmiş ülkelerin Merkez Bankaları izlemiştir.

FED faiz oranlarını 2000 yılında yüzde 6.50 iken 200ı yılında yüzde 1.75,
2002 yılında yüzde 1.25 ve 2003 yılında yüzde ı 'e indirmiştir. FED'in 2001-
2003 arasında uyguladığı genişletici para politkası ile dünya genelinde ucuz
ve bol dolar likiditesi oluşmuş bu bollikidite izleyen yıllarda finansal piyasa-
lardaki işlemler ile daha da genişlemiştir.

27
Tablo.6 Gelişmiş Ülkelerin Merkez Bankaları Faiz Oranları

MERKEZ
BANKALAR! 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008

ABD
MERKEZ
BANKASI
fE D 6.50 1.75 1.25 1.00 2.00 4.00 5.25 4.25 0.25

~VRUPA
MERKEZ
!BANKASI
V\MB 3.25 2.75 2.00 2.00 2.25 3.25 4.00 2.50

~APONYA
!MERKEZ
~ANKASI
~OB 0.25 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.25 0.50 0.10

~GİLTERE
!MERKEZ
BANKASI
BOE 6.00 4.00 4.00 3.75 4.75 4.50 5.00 5.50 2.00
Kaynak: Merkez Bankalan Yıllık Raporları

2001 sonrası uygulanan genişletİcİ para politikası uygulamaları ile oluşan


ucuz ve bol dolar likiditesi finansal olanakların da genişlemesine yol açmıştır.
Finansal olanaklar ekonomide büyümenin arz ve talep yönlü finansmanı için
kullanılmış ve ekonomik büyüme dünya genelinde hızlanmıştır.

Finansal olanaklar finansal aktifter ile ölçülmektedir. Dünya genelinde 200 ı


yılında 92 trilyon dolar olan finansal aktiflerin büyüklüğü 2007 yılında ı 84
trilyon dolara çıkmıştır.

28
Tablo. 7 Küresel Finansal Aktifler 2001 -2007 Trilyon Dolar
2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007
TOPLAM
FiNANSALAKTiFLER 92 96 117 134 142 167 184
HiSSE SENETLERİ 28 24 32 38 44 54 58
ÖZELSEKTÖR
SABİT GETiRİLİ
MENKUL KlYMETLER 23 26 30 34 36 43 48
KAMU
MENKUL KlYMETLERi 14 17 20 24 24 26 28
BANKA MEVDUATLARı 26 30 34 38 39 45 50
..
Kaynak: IMF, Global Fiıuuuaal
Stabılity Report 2009, Aprıl 2009

Dünya ekonomisinde 200 ı yılından itibaren uygulamaya başlanan gevşek


para politikalarının önemli sonuçlarından biri de küresel ölçekte sınır ötesi
sermaye akımlarında yaşanan genişlemedir.

200 ı yılında
toplam 3. 7 trilyon dolar olan sınır ötesi sermaye akımları 2007
yılında 9.5 trilyon dolara ulaşmıştır. Sermaye akımlarının 2007 yılı dağılımı­
na bakıldığında sınır ötesi kredi ve mevduatlar 4.0 trilyon dolar ile ilk sırayı
almaktadır. Sabit getirili menkul kıymetiere (kamu ve özel) sermaye akımla­
rı toplamı 2.8 trilyon dolardır. Doğrudan sermaye yatırımları ı.5 trilyon dolar
ve hisse senedi yatırımları ise ı.2 trilyon dolardır.

Küresel sermaye akımlarındaki genişleme ile birlikte finansman olanakları


küresel ölçekte yayılmış ve tasarruf açıkları kapatılmıştır. Genişleyen ser-
maye akımları ülkelerin büyüme finansınanına katkı sağlamış ve dünya eko-
nomisindeki büyürneyi de hızlandırmıştır. Bu büyüme küresel sermaye akım­
ları ile düşen faiz oranları ve borçlanma maliyetleri ile gerçeklemiş, bu uy-
gun koşullar ilave borçlanma talebini de genişletmiş, doğrudan sermaye yatı­
rımları, satın alma ve birleşmeler, portföy yatırımları gibi doğrudan varlıkla­
ra yönelik finansman akımları ile bu varlıkların talebi ve fiyatları da artmıştır.

29
Tablo.8 Küresel Sermaye Akımları 2001 - 2007 Trilyon Dolar
2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007

TOPLAM SERMAYE AKIMI 3.7 3.0 4.0 5.5 6.9 8.2 9.5

DOÖRUDANSERMAYE
YATIRIMLARI ı. o 0.9 0.7 0.8 1.1 1.3 1.5

HiSSE SENEDi YATIRIMLARI 0.7 0.2 0.5 0.5 ı. o 0.9 1.2

SABİT GETiRİLİ MENKUL


KIYMET YATIRIMLARI ı. o ı. o 1.4 2.0 2.2 2.5 2.8

KREDi VE MEVDUAT ı. o 0.9 1.4 2.2 2.7 3.5 4.0


Kaynak: IMF, Global Fınancial Stability Report 2009, Aprıl2009

Küresel ölçekte sermaye hareketleri sadece gelişmiş ülkelere değil gelişen ül-
kelere yönelik olarak da genişlemektedir. Gelişen ülkelerin ekonomik ve fi-
nansal olarak dünya ekonomisi ve finansal sistemi ile bütünleşmesi hıziandık­
ça bu ülkelere yönelik sermaye akımları da genişlemektedir.

Gelişen ülkelerin hızlı ekonomik büyümeleri ve ekonomik büyüme potansi-


yelleri küresel sermaye için önemli fırsatlar ve getiriler sunmaktadır. Gelişen
ülkelere yönelik sermaye akımları 2001 yılında 73.5 milyar dolar iken 2007
yılında 617.5 milyar dolar kadar ulaşmıştır.

Tablo.9 Gelişen Ülkelere Net Özel Sermaye Akımları 2001 - 2008

2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008


TOPLAM 73.5 54.0 154.2 222.0 226.8 202.8 617.5 109.3
DOGRUDAN
YATIRIM 180.5 144.4 161.3 183.9 243.7 241.4 359.0 459.3
PORTFOY
YATIRIM! -76.9 -86.4 -86.4 10.0 -5.6 -100.7 39.5 -155.2
DIGER
SERMAYE -30.1 -4.1 -4.1 28.0 -11.3 62.2 219.2 -194.6
Kaynak: IMF, World Economıc Outlok 2009, Aprıl2009

30
Gelişen ülkelere yönelik net sermaye akımları hem bu ülkelerin tasarruf
kapasitelerini genişletmiş hem de doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile
üretim kapasitelerini artırarak büyümelerini hızlandırmıştır.

ABD'nin uyguladığı para politikası ile küresel ölçekte dolar arzı ve likidite-
si önemli ölçüde genişlemiştir. Bu politikanın doğal bir sonucu olarak ABD
doları 2002 yılından itibaren tüm diğer gelişmiş ve gelişen ülke para birimle-
ri karşısında değer kaybetmiştir. Değer kaybı küresel krizin tetiklendiği 2008
yılı Eylül ayına kadar sürmüştür.

Tablo.lO ABD Doları Ve Diğer Para Birimlerinin Değerleri

2008 2002/2007%
PARA BİRİMLERİ 2002 EYLÜL DEGİŞİM

EURO/DOLAR 1.04 1.47 41.3


STERLİN/DOLAR 1.62 2.00 23.5
DOLAR/YEN 118.67 112.01 -5.6
ÇİNYUAN 8.28 7.30 11.8
G.KOREWON 1186.3 935.8 21.1
HİNDİSTAN RUPE 48.00 39.42 17.9
MACAR FÖRİNT 225.2 173.4 23.0
RUSYARUBLE 31.78 24.63 22.5
UKRAYNA HRYVN 5.33 5.05 5.3
POLONYA ZLOTY 3.84 3.42 36.5
BREZiLYA REAL 3.54 1.78 49.7
GÜNEY AFRiKA RAND 8.58 6.85 20.1
TÜRKLİRASI 1.61 1.17 27.3
l\..aynaK: JMt, uıooaı rınancıaı Maoıııty Keport LUU~, Apru LUU~

Doların değer kaybetmesi ile birlikte ABD dışındaki diğer tüm ülkelerin eko-
nomik büyüklükleri ve varlık değerleri dolar cinsinden ölçüldüğünde artmış­
tır. Bu öncelikle ülkelerin milli gelirlerindeki artıştan başlamıştır. Ülke para-
larının dolar karşısında değer kazanması ile birlikte ülkelerin dolar cinsi mil-
li gelirleri reel büyümenin daha üzerinde genişlemiştir.

31
Dolar cinsinden gelirlerin, servetierin ve varlıkların ölçülmesinde oluşan bu
şişme yine dolar cinsinden ilave bir servet etkisi yaratmış, bu servet etkisine
dayalı olarak borçlanmalar artmış ve yine servet etkisine dayalı tüketimdeki
genişleme ekonomik büyürneyi hızlandırmıştır.

1.3. KÜRESEL KRİZ ALINAN ÖNLEMLER


VE BÜYÜMEYE ETKİLERİ

1.3.1. KÜRESEL KRİZ VE HlZLI BÜYÜME


DÖNEMİNİN SONU

Dünya ekonomisinin büyüme performansının incelendiği ve analiz edildiği


1990-2008 döneminde en derin ekonomik kriz ile 2008 yılı Eylül ayında kar-
şılaşılmıştır.

Dünya ekonomisinde büyüme 2002 yılından sonra hızlanmış ve 2003-2007


döneminde yıllık ortalama yüzde 4.85 büyüme ile 1990 yılından sonraki sü-
reçte en hızlı büyüme sağlanmıştır.

Bu hızlı büyüme sürecinin koşulları ve ortaya çıkan dengeler bir süre


sonra sürdürülemez seviyelere ulaşınaya başlamıştır. Hane halkı tüketi-
mi, yüksek kaldıraçlı borçlanmalar, türev piyasalarda üstlenilen riskler ile
emtia fiyatları gibi göstergelerin sürdürülemez seviyelere ulaşması sonu-
cu hızlı büyüme dönemine ilk küresel ölçekli uyarı 2006 yılı mayıs ayın­
da gelmiştir. Uluslar arası finansal piyasalarda yaşanan bu ilk dalgalanma
ardından hızlı büyüme dönemi içinde ilk öncü sarsıntı ise ABD konut fi-
nansmanı sisteminde 2007 yılı Ağustos ayında yaşanınaya başlanan çö-
zülme olmuştur.

Dünya ekonomisi ABD konut finansman sisteminde başlayan çözülme ile bir-
likte küresel ölçekte finansal sistematik kriz riski ve resesyon riski ile karşı
karşıya kalmıştır.

32
2007 yılı Ağustos ayı samasında alınan önlemlere rağmen finansal sistemde
küresel ölçekte dalgalanmalar ve sürdürülemez eğilimler bir arada devam et-
miş ve 2008 yılı eylül ayında dünya ekonomisi küresel ölçekte finansal sis-
tematik kriz ve resesyonun birlikte yaşandığı derin bir kriz ile karşı karşıya
kalmıştır.

Küresel kriz dünya ekonomisinde 1990 samasında görülen en hızlı büyüme


döneminin de sonu olmuştur. Hızlı ekonomik büyürneyi sağlayan koşullar bu
kez derin bir küresel ekonomik krizin nedenleri olmuştur. ·

Dünya ekonomisi bundan önceki dönemlerde de finansal krizierin yol açtığı


ekonomik krizler veya resesyonun yol açtığı krizler ile karşı karşıya kalmış­
tır. Ancak finansal kriz ile resesyonun birbirini karşılıklı besler nitelikteki bir
kriz ilk kez yaşanmaktadır.

Ekonomik krizin ilk bileşeni finansal krizdir. Finansal kriz gelişmiş ülkelerin
bankalarında öncelikle ipotekli konut kredilerinin geri ödenmemesi ile başla­
mış, ardından bilançolardaki diğer varlıkların değer kayıpları ile bankalar ser-
mayelerinin önemli bir bölümünü ve buna bağlı olarak da ödeme kapasitele-
rini kaybetmişlerdir. Finansal kriz hızla sistematik niteliğe bürünmüş ve ban-
kaların birbirleri ile olan bilanço ilişkileri nedeniyle tüm bankalar sermaye ve
ödeme kapasitesi kayıpları ile karşı karşıya kalmıştır.

Ekonomik krizin ikinci bileşeni ise resesyondur. Dünya ekonomisi gelişmiş


ülkeler kaynaklı derin bir resesyon içine girmiştir. Resesyon ülke ekonomile-
rinin mal ve hizmet üretimlerinin bir önceki dönemlere göre küçülmesi anla-
mına gelmektedir. Gelişmiş ülkelerin tamamında ekonomiler küçülme süreci-
ne girmiştir. Gelişmiş ülkelerin resesyona girmeleri gelişen ülkeleri de olum-
suz etkilemiş ve gelişmiş ülkelerin bir bölümünde büyüme önemli ölçüde ya-
vaşlarken, bir bölümünde ise küçülmeler yaşanınaya başlamıştır.

2008 yılında başlayan ekonomik krizin hem finansal sistematik krizi, hem de
resesyonu içeriyor olması krizin daha derin ve daha uzun yaşanınası olasılı­
ğını kuvvetlendirmektedir.

33
Dünya yakın dönemde ı975, ı982 ve ı99ı yıllarında da üç kez resesyon ile
karşı karşıya kalmıştır. Bu üç resesyon ile 2008 yılında yaşanınaya başlayan
resesyonun ekonomik göstergeler üzerindeki etkileri karşılaştırmalı olarak
aşağıda Tablo. ı ı' de sunulmaktadır.

Buna göre resesyonların kişi başı büyüme, sanayi üretimi, global ticaret, sınır
ötesi sermaye akımları, petrol tüketimi ve işsizlik üzerindeki etkileri resesyon
başlangıcı ile resesyonun sona erdiği dönemler arasındaki yüzde değişimleri
itibariyle karşılaştırılmaktadır.

Tablo.ll Global Resesyon Dönemlerinde Ekonomik Faaliyetler


2008 1975-1982-1991
EKONOMİK FAALİYETLER 1975 1982 1991 PROJEKSiYON ORTALAMA
KİŞİ BAŞI BÜYÜME (SATIN
ALMA GÜCÜ PARİTESİ İLE) -0.13 -0.89 0.18 -2.50 -0.40

K.İŞİ BAŞI B:ÜYÜME (PiYASA


FIYATLAR! ILE) -0.33 -1.08 -1.45 -3.68 -0.95

SANAYİ ÜRETİMİ -1.60 -4.33 -0.09 -6.23 -2.01

GLOBAL TİCARET -1.87 -0.69 4.01 -11.75 0.48

SINIR ÖTESi SERMAYE


AKIMLARI 0.56 -0.76 -2.07 -6.18 -0.76

PETROL TÜKETİMİ -0.90 -2.87 0.01 -1.50 -1.25

İŞSizLiK (ARTIŞ PUAN) 1.19 1.61 0.72 2.56 1.18


Kaynak: IMF, World Economic Outlook, April 2009

2008 yılında başlayan resesyonda kişi başı büyümenin, sanayi üretiminin,


global ticaretin ve sınır ötesi sermaye hareketlerinin önceki resesyonlara göre
daha kuvvetli küçüleceği, işsizliğin ise daha kuvvetli artacağı öngörülmekte-
dir.

Resesyonların ekonomik faaliyetler üzerindeki etkileri kadar süreleri de önem


taşımaktadır. ı960-ı985 yılları arasında yaşanan resesyonlarda yavaşlama ve
daralma süreleri ortalama 3. ı yıl, resesyonlar sonrası büyüme süresi ise 3.9

34
yıl olmuştur.1986-2007 yılları arasındaki resesyonlarda ise yavaşlama daral-
ma süresi 2.3 yıl, resesyon sonrası büyüme ise 4.6 yıl olmuştur.

2008 yılında yaşanınaya başlanan resesyonun süresinin 1960-2007 yılları ara-


sında yaşanan resesyonların süresinden daha uzun olacağı öngörülmektedir.

Ta blo. 12 R eses' on ı arın ViR


e esesyon s i il
onrası Lyı eşme n··onem . .
ı
erının

Uzunluğu
RESESYON
YAVAŞL~-D;\RALMA RESE~:VQ~ SONRASI
DÖNEMLER SURESI BUYUME(l)

1960-1985 3.1 YIL 3.9YIL

1986-2007 2.3 YIL 4.6YIL

Kaynak: IMF, World Economic Outlook 2009, April2009

( 1) Resesyon Bitimi ile En Hızlı Büyümeye Ulaşıldığı Çeyrek Dönem Arası

Dünya ekonomisinde hızlı büyüme dönemi sona ererken, ikinci dünya savaşı
sonrasında dünya ilk kez 2009 yılında ekonomik küçülme yaşayacaktır. Kü-
resel kriz ile birlikte hızlı ekonomik büyüme döneminin büyüme dinamikle-
rinin önemli bir bölümü de ortadan kalkmaya başlamıştır.

Krizin sona ermesi ve dünya ekonomisinin yeniden normalleşmeye başlama­


sı ardından muhtemelen hızlı büyüme döneminin koşullarına dönülmeyecek
ve yeni büyüme dinamikleri ortaya çıkacaktır.

1.3.2. EKONOMİK KRİZ KARŞlSlNDAALINAN


ÖNLEMLER

Dünya ekonomisinde yaşanan kriz karşısında ülkeler tek başlarına ve koordi-


nasyon içinde politika önlemleri almakta ve uygulamaktadır. Önlemler 2008
yılı Ekim ayı başından itibaren alınmaya ve uygulamaya başlamış olup muh-

35
temelen 2009 ve 20 ı O yıllarında kapsamı ve etkinliği arttırılarak sürdürü-
lecektir. Ekonomik kriz karşısında uygulanan ve planlanan önlemler 4 ana
grupta toplanmaktadır.

Gevşek Para Politikası

Gelişmiş ülkelerin Merkez Bankaları karşılaşılan ekonomik kriz karşısında


çok gevşek bir para politikasını (quantitative easing) hızla benimsemiş ve uy-
gulamaya koymuşlardır.

Merkez Bankalarının bu yeni para politikasının temelinde politika faiz oran-


larındaki indirimler yer almaktadır. ABD Merkez Bankası FED 2008 Eylül
ayında yüzde 2.0 olan faiz oranlarını 2008 Aralık ayında yüzde 0.25'e kadar
indirmiştir. Avrupa Merkez Bankası faiz indirimlerini zamana yaymış 2008
Eylül ayında yüzde 4.25 olan faiz oranlarını 2008 Aralık ayında yüzde 2.5'e,
sonrasındaki kademeli indirimleriyle de 2009 Mayıs ayında yüzde l.O'e in-
dirmiştir. İngiltere Merkez Bankası 2008 Eylül ayında yüzde 5.0 olan faiz
oranlarını Mart 2009 ayında yüzde 0.50'ye indirmiştir. Çin Merkez Bankası
da 2008 Eylül ayında yüzde 7.20 olan faiz oranlarını 2009 Ocak ayında yüz-
de 5.3 ı 'e çekmiştir.

Tablo.13 Merkez Bankaları Faiz Oranları %

MERKEZ 2007 2008 2008 2008 2008 2009 2009 2009 2009
BANKALARI ~IK EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCAK ŞUBAT MART NİSAN

ABDFED 4.25 2.00 1.00 1.00 0.25 0.25 0.25 0.25 0.25
AVRUPA MERKEZ
BANKASIAMB 4.00 4.25 3.75 3.25 2.50 2.00 2.00 1.50 1.25

JAPONYAJOB 0.50 0.50 0.50 0.30 0.10 0.10 0.10 0.10 0.10

İNGİLTERE BOE 5.50 5.00 4.50 3.00 2.00 1.50 1.00 0.50 0.50

ÇİN 7.29 7.20 6.66 5.58 5.31 5.31 5.31 5.31 5.31
Kaynak: Ülke Merkez Bankaları

36
Merkez Bankalarıfaiz indirimleri dışında finansal sistemin likidite ihtiyacı­
nın karşılanmasına yönelik olarak da çok etkili önlemler almışlardır. Merkez
Bankaları finansal kurumlara yönelik likidite ve borç verme olanaklarını ge-
nişletmiş, finansal kurumların bilançolarındaki menkul kıymetleri satın ala-
rak bu kurumlara likidite aktarmış, zorunlu karşılıkları indirerek finansal ku-
rumların likit olanaklarını arttırmış, swap işlemleri ile her türlü para cinsin-
den ilave likidite olanakları sağlamışlardır. ABD Merkez Bankası FED likidi-
te olanaklarının bir bölümünü reel sektör şirketleri için de kullandırmaya baş­
lamıştır.

Merkez Bankaları faiz oranlarını aşağı çekerek hem ekonomik küçülmeyi ya-
vaşlatmayı hedeflemekte, hem borçlanma maliyetlerini aşağı çekmekte, ilave
olanakları ile de likidite krizini ve bankaların ödeme kapasitelerini yitirmele-
rini önlerneyi hedeflemektedir.

Finansal Kurumlara Destekler

Finansal sistematik kriz ile birlikte gelişmiş ülkelerin bankalarında yüksek


sermaye kayıpları oluşmuş ve bankalar yükümlülüklerini karşılayamama (in-
solvency) sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Geri dönmeyen krediler, sorunlu
aktifler (toksik varlıklar) ve aktiflerin değerlerinin düşmesi (varlık fiyatların­
daki gerileme ile) sonucu bankaların sermaye yapıları ve ödeme kapasiteleri
önemli ölçüde zayıflamıştır.

Bu çerçevede ekonomik kriz karşısında alınan ikinci önemli önlem grubu fi-
nansal kurumlara yönelik olarak sağlanan destekledir.

Finansal kurumlara yönelik olarak sağlanan destekler iki ana grupta toplan-
maktadır. Bunların ilki nakit destekler ikincisi ise gayri nakdi desteklerdir.

Nakdi destekleri; sermaye katkıları, kötü aktiflerin satın alınması ve kötü ak-
tifler yerine hazine kağıtları verilmesi oluşturmaktadır. Gayri nakdi destekleri;
banka yükümlülüklerinin garanti edilmesi, bankamevduatlarının garanti edil-
mesi ve ilave likidite depolarının sunulması oluşturmaktadır.

37
G-20 ülkelerinin kriz karşısında finansal kurumlara yönelik verdikleri nak-
di ve gayri nakdi desteklerinin toplamının GSMH toplamiarına oranı yüzde
27.9'a ulaşacaktır.

Bankalara sağlanan bu destekler ile bankaların sermaye yapılarının güçlendi-


rilmesi, bilanço yapılarının düzelmesi ve bankaların yeniden kredi verir hale
gelmeleri hedeflenmektedir.

Tablo.14 Finansal Kurumlara Sağlanan Destekler GSMH Yüzdesi


Olarak
G-20 ÇELiŞMiŞ GELiŞEN
DESTEKLER ÜLKELERİ ULKELER ULKELER

NAKIT DESTEKLER

SERMAYE KATKlSI 1.90 2.90 0.22

KÖTÜ AKTİFLERİN
SATlN ALINMASI 3.29 5.20 0.09

HAZİNE KAGITLARI
VERİLMESİ 0.96 1.34 0.32

TOPLAM 6.15 9.44 0.63

GAYRİNAKDi DESTEKLER

MERKEZ BANKASI
LİKİDİTE OLANAKLARI 9.34 13.93 1.64

GARANTiLER 12.39 19.74 0.06

TOPLAM 21.73 33.68 1.69

TOPLAM DESTEKLER 27.88 43.12 2.32


Kaynak: G-20 Task Force Working Paper Mart 2009

38
Ekonomileri Canlandırma Paketleri

Ekonomik kriz karşısında alınan üçüncü önlem grubunu ekonomi canlandır­


ma paketleri oluşturmaktadır. Ekonomi canlandırma paketlerinin arnacı ka-
munun ve hane halklarının harcamalarının arttırılması yolu ile ekonomite-
rin yeniden canlandırılrnasıdır. Daha önceki resesyon örneklerinde uygula-
nan ekonomileri canlandırma paketlerinin resesyonların derinleşmesini önle-
diği ve sürelerini kısalttıkları görülmüştür.

2008 yılındaki ekonomik kriz karşısında da e~.onorniyi canlandırma paketle-


rinin uygulanmaya koyulduğu görülmektedir. Ekonomiyi canlandırma paket-
lerinin içeriğini vergi indirimleri, tüketicilere verilen harcama çekleri, kamu
tüketim harcamalarının arttırılması, kamu altyapı yatırırnlarının genişletilrne­
si, sosyal ödemelerin genişletilmesi ve işsizlik ödemelerinin arttırılması gibi
uygulamalar oluşturmaktadır. Ekonomiyi canlandırma paketlerinin 2009 ve
20 1Oyıllarının tarnamında uygulanması planlanmaktadır.

Ekonomi canlandırma paketlerinin fiilen uygulanmasında kamu kesimle-


ri bazı gelirlerinden vazgeçrnekte, buna karşın ilave harcamalar yapmakta-
dır. Bu çerçevede ekonomi canlandırma paketleri uygularnaya koyan ülke-
lerin bütçe açıklarının artacağı, bütçe açıklarının finansmanı için yapılacak
borçlanmalar ile de borç stoklarının genişteyeceği öngörülmektedir. Ekono-
miyi canlandırma paketlerini geniş ölçüde uygularnaya koyan ABD, Japon-
ya, Euro Alanı ve OECD ülkelerinde paketierin bütçe açıkları ve borç stokla-
rı üzerindeki artırıcı etkileri Tablo.15'de sunulmaktadır.

Kamu kesimlerinin ekonomileri canlandırmak için uyguladıkları paketierin


finansmanı için daha çok borçlanacak olmaları finansal kaynaklara erişme­
de sıkıntı çeken özel sektöre yönelik kaynakların daha da daralması sonucu-
nu doğuracaktır. Kamu kesimlerinin daha çok borçlanması Merkez Bankala-
rının faiz oranlarını indirerek ekonomileri canlandırma etkisini de sınırlandı­
racaktır.

39
Tablo. lS Kriz Karşısında Alınan Önlemler İle OECD Ülkelerinin
Kamu Mali Göstergelerinde Bozulma
ÜLKELER GÖSTERGELER
ABD GENELKAMU
AÇlGl/GSMH -2.2 -2.9 -5.8 -10.2 -11.9

ABD BRÜTKAMU
BORCU/GSMH 61.7 62.9 71.9 88.1 100.0

JAPONYA GENELKAMU
AÇlGl/GSMH -1.6 -2.5 -2.6 -6.8 -8.4

JAPONYA BRÜTKAMU
BORCU/GSMH 172.1 167.1 172.1 186.2 197.3

EUROALANI GENELKAMU
AÇlGl/GSMH -1.3 -0.7 -1.8 -5.4 -7.0

EUROALANI BRÜTKAMU
BORCU/GSMH 74.6 71.2 71.0 77.7 84.4

OECD ÜLKELERİ GENELKAMU


AÇlGl/GSMH -1.3 -1.4 -3.0 -7.2 -8.7

OECD ÜLKELERİ BRÜTKAMU


BORCU/GSMH 76.0 74.5 78.8 90.6 99.9
Kaynak: OECD Economıc Outlook, Interim Report March 2009

Düzenleyici Önlemler

Ekonomik kriz karşısındaki önlemlerin dördüncü grubunu ise finansal piya-


salar ağırlıklı yeni düzenlemeler oluşturmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak
G-20 bünyesinde çalışmalar yürütülmekte olup yeni bir küresel finansal mi-
mari için hazırlıklar yapılmaktadır. Yeni küresel finansal mimari bankacılık
sektöründe ve diğer tüm finansal piyasalarda daha sıkı kuralları ve daha etkin
denetim ve gözetimi getirecektir. Yeni mimari içinde finansal genişleme muh-
temelen daha sınırlı ancak daha güvenli ve istikrarlı olacaktır.

40
Ekonomik kriz karşısında alınan önlemlerin iyileştirİcİ etkileri ve aşamaları
zamana yayılacaktır. Alınan önlemlerin 2009 yılındaki etkileri finansal piya-
salarda dalgalanmaların azaltılması, krizin yol açtığı bozulmaların durdurul-
ması, ekonomik aktivitelerdeki küçülmenin durdurulması, krizde dip nokta-
sına ulaşılması ve ardından öncelikle bozulan güven ve beklentilerin yeniden
iyileştirilmesi ile ekonomik aktivitelerde dipler sonrası yeniden, ancak sınırlı
canlanmanın başlaması şeklinde olacaktır.

Alınan önlemlerin 2010 yılındaki etkileri ise tüm piyasalarda normalleşme,


yeni arz ve talep seviyelerinin belirlenmesi ve buna bağlı olarak yeni fiyat se-
viyelerinin oluşması ile birlikte dünya ekonomisinde yeniden istikrarın sağ­
lanması olacaktır. 201 Oyılı içinde dünya ekonomisinde iktisadi faaliyetler ye-
niden büyüme sürecine girmeye başlayacaktır.

41
Tablo.16 Ekonomik Kriz Karşısında Alınan Önlemlerin İyileştirici
Etkileri Ve Aşamaları

2011 VE
ÖNLEMLER 2009 2010 SONRASI

FİNANS AL
PiYASALARDA
FİNANS AL
İSTiKRAR
GEVŞ~~PARA PiYASALARDA EKONOMİK
POLITIKASI GÖRECELİ BÜYÜME
İSTiKRAR
EKONOMiDE
BÜYÜME
BAŞLANGlCI

BANKALARIN
SERMAYE VE BANKALARIN
LİKİTİDE BANKALARIN
FİNANS AL
SERMAYE
İHTİYAÇLARININ YENİDEN KREDi
KURUMLARA YETERLiLiGiNE
KARŞILANMASI
YENİDEN VERMEYE
DESTEKLER
FiNANSAL KUVUŞMASI BAŞLAMASI
PiYASALARDA
GÜVEN TESİSİ
EKONOMİLERİ KAMU HANE HALKI ÖZEL
RESESYONUN KESİMİNDE TÜKETİM
CANLANDlRMA
PAKETLERİ
SINIRLANMASI BÜYÜME HARCAMAJ..ARINDA
BUYUME
BAŞLANGlCI

DÜZENLEMELER FİNANS AL
YENİ FiNANSAL
VE PiYASALARDA
DÜZENLEYiCi MiMARİ
UYGULAMAYA İSTİKRARLI
ÖNLEMLER UZLAŞMA
ARATIŞI
GEÇİŞ BÜYÜME
BAŞLANGlCI

Alınan önlemlerin etkileri ile birlikte 2009 yılında krizin durdurulması ve


201 O yılında normalleşme ardından dünya ekonomisi 20 ll yılından itibaren
yeniden büyümeye başlayacaktır. Ekonomik büyüme daha istikrarlı ve hızlı
büyüme dönemine göre daha sınırlı olacaktır.

42
1.4. YENİ DÖNEMDE DÜNYA
EKONOMİSİNİN BÜYÜME
KOŞULLARI İÇİN ÖNGÖRÜLER

Dünya ekonomisinde büyüme koşulları küresel krizin ve alınan önlemlerin


etkileri ile birlikte değişmekte ve yenilenmektedir.

1990 sonrasında dünya ekonomisinin büyüme performansını ortaya çıkan bü-


yüme koşulları ve dinamikleri etkilemiştir. Büyüme koşulları ve dinamikleri-
ne bağlı olarak dünya ekonomisi zaman zaman sınırlı büyümüş, bazı dönem-
ler hızlı büyüme süreçleri yaşanmış ve üç kez de resesyon ile karşılaşılmıştır.

ı 990 sonrasında en belirgin ortaya çıkan ve farklı büyüme koşullarını içeren


dönem 2002-2007 yılları arasındaki dönem olmuştur. Bu dönemde ortaya çı­
kan koşullar ve dinamikler ile dünya ekonomisi hızlı bir büyüme göstermiştir.
Ancak bu hızlı büyüme dönemi ardından yaşanan kriz ile birlikte hızlı ekono-
mik büyürneyi sağlayan dinamiklerin önemli bir bölümü ortadan kalkmakta-
dır ve muhtemelen önümüzdeki süreçte de olmayacaktır.

Küresel krizin etkileri, alınan önlemler ve küresel krizden alınan dersler (alın­
dığı varsayılan) yeni dönemin büyüme dinamiklerini de şekillendirmektedir.
Yeni dönemin büyüme dinamiklerini bunların dışında şekillendirecek nüfus
ve demografi, enerji, sürdürülebilir büyüme, teknolojik gelişmeler ve benzeri
gibi önemli diğer belirleyiciler de bulunmaktadır.

Bu çerçevede dünya ekonomisinin büyüme koşullarına ilişkin olarak öngörü-


lerde bulunulmaktadır. Öngörüler 2009-20ıo yılları için kısa vadeli ve 2011-
2023 yılları için uzun vadeli bir perspektifle yapılmaktadır.

1.4.1. KISA VADELİ BÜYÜME KOŞULLARI


İÇİN ÖNGÖRÜLER 2009-2010

Dünya ekonomisinde 2009 ve 20 ı O yılları için büyüme koşulları bir önce-


ki dönemin büyüme koşullarının hızla bozulduğu ve ortadan kalktığı ve daha

43
sonra alınan önlemler ile birlikte yeni dönemin büyüme koşullarının oluşma­
ya başladığı bir geçiş dönemi olacaktır.

2009 yılında bir önceki dönemin büyüme dinamiklerinin önemli bir bölümü
ortadan kalkmaktadır. Buna bağlı olarak büyümenin talep yönünde iç tüketim
ve dış talep (ihracat), arz yönünde ise özel sektör yatırımları önemli ölçüde
daralmaktadır. Büyümenin finansmanı tarafında ise finansal olanaklar ve ser-
maye akımları hızla daralmaktadır. Kamu kesiminde alınan önlemler ile bir-
likte artan harcamalar ve küçülme ile birlikte gelirlerin azalması sonucu den-
geler bozulmaktadır. Fiyatlar ise hızla gerilerken de:flasyon riski ortaya çık­
maktadır. Tüm bu koşullar içinde dünya ekonomisi 2009 yılında küçülmek-
tedir. Gelişmiş.ülkeler de 2009 yılında küçülürken, gelişen ülkelerin büyüme
performansı önemli ölçüde yavaşlamaktadır.

Kısa vadeli büyüme koşulları için iktisadi faaliyetlere ilişkin öngörüler aşa­
ğıdadır;

İç Talep-Tüketim

• Gelişmiş Ülkelerin Hane Halkı Borçluluk Oranının Çok Yüksek Olması


• Yüksek İşsizlik Ve Sürecek Olması İle Satın Alma Gücünde Daralma
• Varlık Fiyatlarındaki Gerilemenin Servet Etkisi İle Satın Alma
Potansiyelinde Daralma
• Gelişmiş Ülkelerin Hane Halklarında Tasarruf Eğiliminde Artış
• Gelişen Ülkelerin Hane Halklarında Tüketim Eğiliminde Artış
• Kamu Kaynaklarının Tüketim İçin Hane Halklarına Değil Zarar
Finansmanı İçin Banka Ve Şirketlere Kullandmiması

Özel Sektör Yatırımları

• Arz Yönünde Atıl Kapasitelerinin Oluşması İle Yatırım Güveni Ve


iştahında Bozulma
• Özel Sektör Yatırımlarında Yavaşlama-Gerileme
• Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarında Gerileme

44
Kamu Harcamaları Ve Dengesi

• Kamu Kaynaklarının Daha Çok Zaraların Finansmanı Yeniden


Sermayelendirme İçin Kullamlması
• Kamu Açıklarının Hızla Genişlemesi Ve Borçlanma ihtiyacındaki Artış İle
Kaynakların Kamuya Akması( Özel Sektörün Dışlanması Etkisi)
• Kamu Harcamalarının Etkisinin Sınırlı Kalması (Kamu Kesiminin
Ekonomi İçindeki Payının Küçük Olması)

Finansman Olanakları

• Sınır Ötesi Sermaye Hareketlerinde Daralma


• Gelişen Ülkelerin Gelişmiş Ülkeleri Finansmanı
• Finansal Piyasaların Finansman Olanaklarında Daralma (Hane Halkına Ve
Özel Sektöre)
• Kaldıraç (Leverage) Oranlarının Hızla Düşmesi (De-Leverage)

Fiyatlar

• Enerji, Emtia, Gıda, Metal Fiyatlarında Gerileme Ve Durağan Fiyatlar


• Varlık Fiyatlarında Gerileme Ve Durağan Fiyatlar

2010 yılında ise dünya ekonomisinde büyüme dinamikleri yenilenmeye baş­


layacak ve dünya genelinde yeniden bir büyüme yaşanacaktır. Ancak dünya
ekonomisinde 2010 kriz sonrası bir normalleşme yılı ve yeni büyüme dina-
miklerinin oluştuğu bir yıl olacağı için dünya genelinde büyüme sınırlı ola-
caktır. 201 Oyılında gelişmiş ülkelerin de çok sınırlı da olsa pozitif bir büyü-
me göstereceği, gelişen ülkelerin büyüme performansının da yeniden kuvvet-
lenıneye başlayacağı öngörülmektedir.

45
1.4.2. UZUN VADELİ BÜYÜME DİNAMiKLERİ
İÇİN ÖNGÖRÜLER 2011-2023

Dünya ekonomisinde kriz soması küçülme yılı 2009 ve normalleşme yılı 20 ı O


ardından yeni büyüme dinamiklerinin ortaya çıktığı döneme girilecektir.

20 ı ı soması orta uzun vadeli dönemin büyüme dinamiklerine ilişkin öngörü-


ler Tablo. ı 7'de bir önceki hızlı ekonomik büyüme döneminin dinamikleri ile
karşılaştırmalı olarak verilmektedir. Buna göre yeni büyüme dinamikleri için-
de en belirleyicisi büyürnede iç talep ve dış talep arasında sürdürülebilir ve
makul bir dengenin oluşacak olmasıdır. Bir önceki dönemin aşırı iç talebe ve
aşırı ihracata dayalı modelin yerini daha dengeli bir büyüme modeli alacaktır.

Yeni dönemin büyüme dinamiklerinin bir diğeri geliriere dayalı bir tüketim ve
öz kaynaklara dayalı bir yatırım büyümesi olacaktır. Bir önceki dönemin aşırı
borçlanmaya dayalı tüketim ve yatırım büyümesi yeni dönemde olamayacaktır.
Tüketim ve yatırımların belirleyicisi gelirler ve öz kaynaklar olacaktır.

Dünya ticaretinde genişleme ve ülkelerin dışa açıklık oranındaki artış yeni


dönemde de sürecektir. Ancak artış oranı daha sınırlı ve sürdürülebilir ola-
caktır.

Finansal piyasalarda asli işlevierin payı artacaktır. Finansal piyasalarda yeni


düzenlemeler ile birlikte kaldıraç oranları ve alınan riskler azalacaktır.

Sermaye akımlarında genişleme sürecektir, ancak artış hızı bir önceki döne-
min altında kalacaktır. Uluslararası rezerv para olma işlevini dolar payı azalsa
bile koruyacaktır. Ancak dolar arzı ve likiditesi daha sınırlı kalacaktır.

Varlık ve emtia fiyatlarında daha sınırlı artışlar ve buna bağlı olarak daha sı­
nırlı servet etkisi olacağı öngörülmektedir.

Yeni dönemde çevreyi koruyan, daha az kaynak tüketen, sürdürülebilir büyü-


me ile uyumlu tüketim aşırı ve hızlı tüketimin yerini alacaktır.

46
Tablo.17 Yeni Ekonomik Dönemin Büyüme Dinamikleri 2011-2023
HlZLI EKONOMİK BÜYÜME
YENİ EKONOMİK DÖNEMİN DÖNEMİNİN (2003-2007)
BÜYÜME DİNAMiKLERİ BÜYÜME DİNAMiKLERİ

. AŞIRI İÇ 'fÜISETİME .e..ş"QU


BÜYÜMEDE İÇ TALEP- DIŞ TALEP DENGESi IHRACATA BAGIMLI BUYUME

GELİRLERE DAYALI AŞIRI _BORÇLANMAYA DAYALI


TÜKETiM, ÖZKAYNAKLARA DAYALI TUKETIM VE YATIRIM
YATIRIM HARCAMALARI

DÜNYA TİCARETiNDE HlZLI


DÜNYA TİCARETiNDE GELiŞME GENİŞLEME
FiNANSAL OLANAKLARDA
FiNANSAL PiYASALARDAASLİ AŞ:qli GENİŞLEıy.IE
İŞLEVLERİN (KREDi YB}. YENİDEN AGlRLIK VE ÇETINLEŞME, YUKSE~
KAZ~SI, ~UŞlJ!( ~AipiR{\.Ç KALDIRAÇ QRANLARI VE RISK
ORANLARI YONETILEBILIR RISK IŞTAH! IŞTAH!

SERMAYE AKIMLARINDA HlZLI


SERMAYE AKIMLARINDA GENİŞLEME GENİŞLEME
BOL VE UCUZ DOLAR ARZI VE
SINIRLI DOLAR ARZI VE LİKİDİTESİ LİKİDİTESİ

VARLIK VE EMTİA
FİYATL~AAŞJ!P
VARLIK VE EMTİA FİYATLARINDA OYNAKLIK ŞIŞME V~ yuKSEK
İSTiKRAR VE SINIRLI SERVET ETKİSİ SERVET ETKISI
_ÇEVREYi ~ORYYAN D~J-!:AA;ı<AYN~
TUKETEN SURDURULEBILIR BUYUME ILE
UYUMLU TÜKETİM AŞIRI VE HlZLI TÜKETİM
DÜZENLEMELERD~ARTIŞKAMU
KURUMLARININ DUZENLEME VE DEREGÜLASYON;
GÖZETİM OTORiTELERİNİN DÜZENLEMELERDE VE KAMU
GÜÇLENDİRiLMESi DENETİM GÖZETİMiNDE ESNEKLİK

YENİ TEKNOLOJi VE YENİ ÜRÜNLER AŞIRI KAPASİ~!'! ~TIŞINA


ODAKLI VERİMLİLİK ARTIŞI VE BÜYÜME DAYALI BUYUME
...
Kaynak:TUIK

Düzenlemelerde artış ve kamunun düzenleme ve gözetim otoritesinin yeni-


den arttırılması ve güçlendirilmesi de yeni bir büyüme dinamiği olacaktır.
Deregülasyondan re-regülasyona dönüş yaşanacaktır.

Son olarak yeni teknoloji ve yeni ürünler odaklı verimlilik artışına dayalı bü-
yüme dinamiği kapasite artışına dayalı büyüme dinamiğinin yerini alacaktır.

47
Yeni döneme ilişkin olarak ortaya koyulan büyüme dinamikleri öngörülerine
bağlı dünya ekonomisinde büyümenin daha istikrarlı, ancak hızlı büyüme dö-
nemine göre daha sınırlı olacağı öngörülmektedir.

48
2. TÜRKİYE'NİN BÜYÜME·
PERFORMANSI VE DİNAMiKLERİ
GiRiş

Türkiye için yeni bir büyüme modeli önerisi geliştirilirken en önemli ve ön-
celikli kaynak Türkiye'nin yakın geçmiş dönem büyüme performansı ve bü-
yüme dinamikleridir.

Bu nedenle çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye'nin büyüme performansı


ve büyüme dinamikleri incelenmekte ve değerlendirilmektedir.

Türkiye'nin büyüme performansı ve dinamikleri için 1987-2008 arasında­


ki dönem incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Bu dönemin seçilmesinin
önemli nedenleri bulunmaktadır. Birincisi dünya ekonomisinde 1989 ve son-
rası oluşan yeni dönem ile paralel bir dönem seçilmiştir. İkincisi yirmi yıllık
bir süreç büyüme performansı ve dinamiklerinin sağlıklı analizi için uygun
bir uzunluktur. Üçüncüsü ise Türkiye İstatistik Kurumu'nun milli gelir hesap-
lamalannda en son kullandığı iki serinin 1987 ve 1998 yılı tabanlı olmasıdır.
Böylece birbiri ile uyumlu iki zaman serisi kapsanmaktadır.

Türkiye'nin 1987-2008 dönemine ait büyüme performansı ve dinamiklerine


ilişkin analiz ve değerlendirmeler üç başlıkta sunulmaktadır.

1. Türkiye Ekonomisinde Büyüme ve Uluslar arası Karşılaştırmalar


2. Türkiye Ekonomisinde Büyümenin Kaynakları
3. Türkiye'nin Büyüme Performansına İlişkin Genel Değerlendirme

49
2.1. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE
BÜYÜME VE ULUSLARARASI
KARŞlLAŞTlRMALAR

Türkiye ekonomisi 1987-2008 yılları arasında istikrarsız ve dalgalı bir büyü-


me performansı göstermiştir. Türkiye'nin 1987-2008 yılları arasındaki büyü-
me performansında farklı büyüme koşullarına ve dinamiklerine sahip iki ayrı
alt dönem ortaya çıkmaktadır. Bu iki ayrı alt dönemdeki büyüme performansı
kendi içlerinde daha büyük benzerlikler taşımaktadır. Bu iki alt dönem 1987-
2001 dönemi ile 2002-2008 dönemidir.

1987-2001 döneminin temel ekonomik koşulları yüksek enflasyon, yüksek


kamu açıkları ve borçlanma ihtiyacı, yüksek faizler ve Türk Lirasının sürek-
li değer kaybıdır.

2002-2008 dönemi ise göreceli daha düşük ve tek haneli enflasyon, kamu açık­
ları ve kamu borçlanma ihtiyacında sınırlanına, göreceli daha düşük faiz oranla-
rı ve Türk Lirasının sürekli değer kazanınası şeklinde koşullara sahip olmuştur.

Türkiye ekonomisi 1987-2001 yılları arasında istikrarsız ve dalgalı bir büyü-


me performansı göstermiştir. Bu dönemde ekonomi bir iki yıl yüzde 8-9 gibi
hızlı büyüme sağlamış, ardından ekonomi yüzde 5-6 gibi hızla küçülmüş ve
bu büyüme ve küçülmeler kendi içinde istikrar kazanarak büyürnede ciddi bir
istikrarsızlık yaratmıştır.

Birbirini izleyen yıllar arasında ciddi büyüme performansı farkları oluşmuş­


tur. 1987 yılında yüzde 9.8 büyüyen ekonomi 1988 yılında yüzde 1.5 büyü-
müştür. 1990 yılında ekonomi yüzde 9.4, 1991 yılında yüzde 0.3 büyümüştür.
Ekonomi 1993 yılında yüzde 8.1 büyümüş, 1994 yılında yüzde 6.1 küçülmüş,
1995 yılında yüzde 8.0 yeniden büyümüştür.

Türkiye ekonomisi 1987-2001 arasında kendine has oluşturduğu yüksek enf-


lasyonlu ortamda diğer ülke örneklerinde hiç rastlanmayan istikrarsız ve aşı­
rı dalgalı bir büyüme performansı göstermiştir.

50
1987-2001 yıllan arasında büyüme performansındaki istikrarsızlık ve aşırı
dalgalanma milli gelir büyüklüklerine de yansımıştır. 1987 yılında 140.3 mil-
yar dolar olan milli gelir 1993 yılında 318.6 milyar dolara çıktıktan sonra
2001 yılında tekrar 196.7 milyar dolara gerilemiştir.

Ekonomik büyüme performansı açısından 2002-2008 dönemi ise göreceli


daha istikrarlı ve daha hızlı bir büyüme dönemi olmuştur.

2001 yılında yaşanan ekonomik krizin ardından izlenıneye başlanan ekono-


mi politikalan ile birlikte ekonomik büyüme için yeni dinamikler oluşmaya
başlamıştır.

2001 sonrasında uygulanan ekonomi politikalarının temel hedefi yapısal re-


formlar, kamu mali disiplini, fiyat istikrarı ve sürdürülebilir büyümenin sağ­
lanması olmuştur. Bu politikalarda da önemli ölçüde başarı sağlanmıştır. Bü-
yüme koşulları olarak düşük enflasyon, göreceli düşük faizler, kamu dengesi
ve değerlenen Türk Lirası öne çıkmıştır.

Yeni büyüme koşulları içinde Türkiye ekonomisi 2002 yılından itibaren istik-
rarlı ve hızlı bir büyüme sağlamıştır. 2002-2007 yıllan arasında yıllık ortala-
ma yüzde 6.82 büyüme gerçekleşmiştir. Ancak 2007 ve 2008 yıllarında büyü-
me performansının zayıftadığı görülmektedir. Ekonomik reformların yavaşla­
ması ve küresel kriz etkileri ile 2008 yılında büyüme yüzde 1.1 'e gerilemiştir.

Türkiye ekonomisinde 2002 yılından sonra sağlanan istikrarlı ve hızlı büyü-


me performansı ile birlikte milli gelir de önemli genişleme göstermiştir. Milli
gelir 2001 krizinde 196.7 milyar dolara geriledikten sonra 2008 yılında 742.1
milyar dolara yükselmiştir.

Türkiye ekonomisi 1987-2008 arasında iki farklı büyüme performansı göster-


miştir. 1987-2001 istikrarsız ve dalgalı bir büyüme dönemidir ve bu 14 yıl bo-
yunca ekonomide toplam büyüme yıllık ortalama yüzde 3. 7 olmuş ve potan-
siyelin altında kalmıştır.

51
2002-2007 arasında ise büyüme daha istikrarlı ve hızlı olmuş, yıllık ortalama
yüzde 6.82 büyüme ile potansiyel büyüme hızı yakalanmıştır.

Tablo.18 Türkiye Gayrisafi Yurt İçi Hasıla


CARI
1998 YILI SABİT cARi FiYATLARLA GSMH
FiYATLARlYLA FiYATLARLA MİLYAR BÜYÜME GSMH
YILLAR MİLYAR MİLYAR TL DOLAR % DEFLATÖRÜ

1987 45.2 0.12 140.3 9.8 33.5


1988 46.2 0.20 140.8 1.5 69.7
1989 46.3 0.36 169.8 1.6 75.5
1990 50.5 0.60 230.7 9.4 57.6
1991 51.0 1.0 239.9 0.3 59.2
1992 54.1 1.7 247.1 6.4 63.5
1993 58.4 2.9 318.6 8.1 67.4
1994 55.2 5.8 200.0 -6.1 107.3
1995 59.2 11.4 253.3 8.0 87.2
1996 63.3 21.1 263.8 7.1 78.0
1997 68.1 40.0 264.9 8.3 81.2
1998 70.2 70.2 270.9 3.9 75.3
1999 67.8 104.6 247.5 -3.4 54.2
2000 72.4 166.7 265.4 6.8 49.2
2001 68.3 240.2 196.7 -5.7 52.8
2002 72.5 35.05 230.5 6.2 37.4
2003 76.3 454.8 304.9 5.3 23.3
2004 83.5 559.0 390.4 9.4 12.3
2005 90.5 648.9 481.5 8.4 5.3
2006 96.7 758.4 526.4 6.9 9.3
2007 101.3 843.2 658.8 4.7 7.6
2008 102.3 950.1 742.1 1.1 11.4
Kaynak: TÜIK

52
Türkiye'nin büyüme performansının daha sağlıklı değerlendirilmesi için
dünyanın büyüme performansı ile karşılaştınlmaktadır. Dünyanın, gelişmiş
ülkelerin ve gelişen ülkelerin büyüme oranları ile Türkiye'nin büyüme
oranları 1990-2008 yılları arasında karşılaştırıldığında 2001 öncesi ve sonrası
iki ayrı dönem yine belirginleşmektedir.

Tablo.19 Türkiye Ve Dünya Ekonomik Büyüme Karşılaştırmaları


1990-2008
BÜYÜME%
GELİŞMİŞ GELiŞEN
YILLAR DÜNYA ÜLKELER ÜLKELER TÜRKİYE
1990 2.0 2.1 3.7 9.4
1991 0.6 0.2 4.2 0.3
1992 1.8 1.5 6.1 6.4
1993 2.2 1.4 6.3 8.1
1994 3.7 3.4 6.7 -6.1
1995 3.7 2.7 6.2 8.0
1996 4.0 2.9 6.6 7.1
1997 4.2 3.5 5.8 8.3
1998 2.8 2.7 3.5 3.9
1999 3.6 3.4 3.9 -3.4
2000 4.7 3.8 5.8 6.8
2001 2.2 1.2 3.8 -5.7
2002 2.8 1.6 4.7 6.2
2003 3.6 1.9 6.2 5.3
2004 4.9 3.2 7.5 9.4
2005 4.4 2.6 7.4 8.4
2006 5.0 3.0 7.8 6.9
2007 4.9 2.6 7.9 4.7
2008 3.2 0.9 6.1 1.1
Kaynak:IMF World Economic Outlook,l990-2009

53
Türkiye ekonomisi 200ı öncesi dönemde hem büyüme ve küçülme yılları iti-
bariyle hem de büyüme ve küçülme oranları itibariyle dünyadan ayrışrnaktadır.
Türkiye'nin büyüme performansı ile dünya ekonomisi ve gelişen ülkeler
büyüme performansı arasında bir korelasyon bulunmamaktadır. Bunda
Türkiye'nin istikrarsız ve dalgalı büyüme performansı belirleyici olmaktadır.

200ı yılından sonraki dönemde ise Türkiye ile dünyanın ve gelişen ülkel-
erin büyüme performansı arasında yakın bir korelasyon bulunmaktadır. 200 ı
yılından sonra dünya ekonomisi gelişmiş ve gelişen ülkeler hızlı bir ekonomik
büyüme gösterirken aynı şekilde Türkiye de hızlı bir büyüme göstermektedir.
Bu dönernde Türkiye'nin büyüme performansı dünya ortalamasının üzerinde
ve gelişen ülkeler ortalamasının da sınırlı ölçüde üzerinde gerçekleşmiştir.

Türkiye ile dünyaekonomisinin büyüme performanslarınınkarşılaştırılmasında


gelir rakamları da kullanılarak değerlendirmeler yapılmaktadır.

Milli gelir rakamları ile karşılaştırma yapıldığında yine büyüme performansı


için iki ayrı dönem ortaya çıkmaktadır.

Milli gelir büyüklüğü açısından Türkiye'nin büyüme performansıı990-200ı


yılları arasında zayıf kalmış ve gerilemiştir. Dünya geliri ı990- 200 ı arasında
yüzde 45.4, gelişen ülkelerin geliri yüzde 55.94 artarken, Türkiye'nin milli
geliri aynı dönemde yüzde ı4.77 gerileme göstermiştir. 200ı krizi öncesi bir
önceki yıl 2000 alındığında ise Türkiye'nin gelir artışı yüzde ı5'dir.

Türkiye'nin milli gelirinin dünya geliri içindeki payı ı990 yılında yüzde 1.04
iken 2000 yılında yüzde 0.82'ye, 2001 yılında ise yüzde 0.6ı 'e gerilemiştir.
Gelişen ülkeler içindeki payı ise 1990 yılında yüzde 4.9 iken 2000 yılında
yüzde 3.56, 2001 yılında ise yüzde 2.68'e gerilemiştir.

Milli gelir göstergeleri itibari ile Türkiye'nin büyüme performansı 2001


yılından sonra kuvvetlenmekte ve hem dünyanın hem de gelişen ülkelerin
üzerine çıkmaktadır. 2001-2008 arasında dünyanın geliri yüzde 88.6, gelişen
ülkelerin geliri yüzde 152.0 artarken, Türkiye'nin geliri yüzde 377.2 artmıştır.

54
Tablo.20 Türkiye Ve Dünya Ekonomik Büyüklük
Karşılaştırmaları Ve Türkiye'nin Payı 1990-2008

GELİRMİLYAR DOLAR TÜRKİYE PAY %


GELişMiş GELiŞEN GELiŞEN
YILLAR DÜNYA ÜLKELER ÜLKELER TÜRKİYE DÜNYA ÜLKELER
1990 22.129 17.424 4.705 230.7 1.04 4.90
1991 22.245 17.462 4.783 239.9 1.08 5.02
1992 23.470 18.330 5.140 247.1 1.05 4.81
1993 25.090 19.521 5.569 318.6 1.27 5.72
1994 27.050 21.018 6.032 200.0 0.74 3.32
1995 29.609 22.947 6.662 253.3 0.86 3.80
1996 30.847 23.876 6.971 263.8 0.86 3.78
1997 30.788 23.830 6.958 264.9 0.86 3.81
1998 30.793 23.772 7.021 270.9 0.88 3.86
1999 31.627 24.353 7.274 247.5 0.78 3.40
2000 32.326 24.875 7.451 265.4 0.82 3.56
2001 32.178 24.841 7.337 196.7 0.61 2.68
2002 33.633 25.988 7.635 230.5 0.69 3.02
2003 37.087 28.759 8.328 304.9 . 0.82 3.66
2004 41.728 31.942 9.786 390.4 0.94 3.99
2005 45.090 33.454 11.636 481.5 1.07 4.14
2006 48.761 35.124 13.637 526.4 1.08 3.86
2007 54.841 38.736 16.105 658.8 1.20 4.09
2008 60.690 41.749 18.491 742.1 1.22 3.91
Kaynak: Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri 2008, TCMB, TÜSİAD

Türkiye'nin 2001 somasında gösterdiği daha kuvvetli büyüme performansı


ile 2008 yılında dünya geliri içindeki payı yüzde 1.22 'ye, gelişen ülkeler
içindeki payı ise yüzde 3.91 'e yükselmiştir.

55
Tablo.21 Türkiye Sektörel Büyüme Hızları 1987-1998
YILLAR TARIM SANAYİ HİZMETLER GSMH
ı987 0.4 9.1 ı2.9 9.8
ı988 7.8 1.8 0.5 1.5
1989 -7.6 4.6 0.9 1.6
ı990 6.8 8.6 10.3 9.4
ı99ı 0.9 2.7 0.6 0.3
ı992 4.3 5.9 6.5 6.4
ı993 -1.3 8.2 ıo.7 8.ı

ı994 -0.7 -5.7 -6.6 -6.1


ı995 2.0 ı2.1 6.3 8.0
ı996 4.4 7.1 7.6 7.1
ı997 -2.3 ıo.4 8.6 8.3
ı998 8.4 2.0 2.4 3.9
Kaynak: DPT Ekonomik ve Sosyal Göstergeler 1950-2006

.. kiıye Sekt""oreI n··uyum


Tablo. 22 Tur .. e HızIarı 1999-2008
TARIM TOPTAN
AVCILIK iMALAT PERAKENDE
YILLAR ORMANCILIK SANAYİ İNŞAAT TİCARET GSMH
ı999 -5.7 -5.1 -3.1 -9.2 -3.4
2000 7.4 6.9 4.9 7.5 6.8
200ı -8.1 -7.6 -ı 7.4 -ı6.ı -5.7
2002 9.3 2.9 13.9 6.9 6.2
2003 -2.2 8.4 7.8 ı 1.4 5.3
2004 2.7 ı 1.9 ı4.1 13.8 9.4
2005 6.6 8.2 9.3 9.5 8.4
2006 1.3 8.4 ı8.5 6.3 6.9
2007 -7.0 5.6 5.7 5.7 4.7
2008 4.1 0.8 -7.6 -0.9 ı. ı

Kaynak:: Türkiye İstatistik Kurumu

56
2.2. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE
BÜYÜMENİN KAYNAKLARI

Ekonomik büyümenin kaynakları iktisat teorilerinin ortaya koyduğu büyüme


modelleri içinde iki yönlü ele alınmaktadır. Birincisi, büyümenin talep veya
harcamalar yönüyle kaynakları, ikincisi ise arz yönlü yani üretim faktörleri
ile büyümenin kaynakları.

Ekonomik büyüme için talep ve harcamalar tarafı kısa vadeli etkiler yaparken
bir ülkenin orta-uzun vadeli büyüme potansiyeli ve performansında belirley-
ici olan arz yönlü unsurlar yani üretim faktörleridir. Üretim faktörlerinin hem
miktarı hem de verimiiliklerindeki değişim orta uzun vadeli büyürnede belir-
leyici olmaktadır.

Bu nedenle Türkiye ekonomisinde büyümenin kaynaklarının analiz ve


değerlendirmesi büyük ölçüde arz yönlü ve üretim faktörleri temelli
yapılmaktadır.

2.2.1. TÜRKİYE EKONOMİSİNİN ARZ YÖNLÜ


BÜYÜME KAYNAKLARI

Ekonomik büyümenin arz yönlü kaynaklarını üretim faktörleri emek ve ser-


maye ile bunların miktarları ve verimlilikleri belirlemektedir. Bu çerçevede
Türkiye'nin 1987-2007 yılları arasındaki döneme ilişkin olarak arz yönlü
büyüme kaynakları analizinde sermaye ve emek faktörlerindeki gelişmeler in-
celenmekte ve uluslar arası karşılaştırmalar ile değerlendirmeler yapılmaktadır.

2.2.1.1. TÜRKİYE'DE SERMAYE ÜRETİM FAKTÖRÜNDE


GELİŞMELER 1987-2007

Bir ülkenin üretim arzını sahip olduğu sermaye stoku belirlemektedir. Ser-
maye stoku belli bir dönemde mal ve hizmet üretmek için sahip olunan veya

57
gerekli· olan fiziki yatırım unsurlannın toplamını ifade etmektedir. Üretim
faaliyetleri için sahip olunan sermaye miktan ekonomide üretilecek mal ve
hizmet miktarının üst sınırını (potansiyelini) da göstermektedir. Sermaye
stoku makine ve teçhizat, binalar, bilgisayar donanım ve yazılımları, yollar
barajlar gibi alt yapılar ile bireylerin fiziki yatırım olarak kabu1 edilen konut
stokundan oluşmaktadır.

Ülkeler daha fazla üretim yapmak için daha yüksek sermaye stokuna sahip
olmayı hedeflemektedir. Bu amaçla yaratılan sermaye stokunun toplamı ül-
kenin sermaye birikimini de ifade etmektedir.

Ülkelerin sermaye stokundaki büyürneyi sağlayan belirleyici unsur sabit ser-


maye yatırımları dır. Her yıl yapılan sabit sermaye miktan ile ülkeler sermaye
stoklarını, yani üretim potansiyellerini arttırmaktadır.

Sermaye bu niteliği ile ekonomik büyümenin belirleyicisi iki üretim fak-


töründen biri olmaktadır.

Türkiye ekonomisinde sermaye üretim faktöründeki gelişmeler sabit sermaye


yatırımlarındaki ve sermaye stokundaki gelişmeler ile değerlendirilmektedir.

1987-2007 yılları arasında sabit sermaye yatırımlannda büyüme yıllık ortala-


ma yüzde 5.69, çalışan başına sabit sermaye yatırımlarında büyüme ise yıllık
ortalama yüzde 4.50 olarak gerçekleşmiştir.

Sabit sermaye stokundaki artış ise aynı dönemde yıllık ortalama yüzde 4.76
ve çalışan başına sabit sermaye stoku artışı yüzde 3.43 olarak gerçekleşmiştir.

1987-2007 yılları arasında yine dalgalanma gösteren sabit sermaye


yatırımlarındaki ve sabit sermaye stokundaki büyüme göreceli olarak hızlı
büyümüştür. Ancak bu büyüme Türkiye'nin büyüme potansiyeline ulaşması
ve gelişmiş ülkelere yakınsaması için yeterli olmamıştır.

2002-2007 yılları arasındaki hızlı büyüme ile birlikte ekonomik büyüme po-
tansiyel büyüme hızına yaklaşmıştır. Ancak sabit sermaye yatırımlarındaki

58
bu büyüme bir önceki dönemde yaşanan daralma ardından gerçekleşmiş olup
sürdürülebilir oranlar olarak görülmemektedir.

Tablo.23 Türkiye'de Sermaye Üretim Faktöründe Gelişmeler


1987-2007
ÇALIŞAN ÇALIŞAN
BAŞINA BAŞINA
SABİT SABİT SABİT SABİT
SERMAYE SERMAYE SERMAYE SERMAYE
YATIRIM YATIRIM STOKU STOKU
ARTIŞI ARTIŞI ARTIŞI ARTIŞI
YILLIK YILLIK YILLIK YILLIK
ORTALAMA ORTALAMA ORTALAMA ORTALAMA
DÖNEMLER % o/o % %
1987-1991 5.48 3.34 4.85 2.01
1992-1996 6.88 4.89 5.24 3.28
1997-2001 -5.32 -5.62 4.15 3.82
2002-2007 14.97 14.05 4.79 3.96
1987-2007 5.69 4.50 4.76 3.43
Kaynak: Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri 2008, TCMB, TÜSİAD

Sermaye üretim faktöründeki büyürnede belirleyici olan sabit sermaye


yatırımlarıdır. Türkiye'de sabit sermaye yatırımlarının 1987-2007 yılları
arasındaki gelişimi aşağıda 1988-1998 ve 1999-2008 dönemleri itibari ile
sunulmaktadır.

Sabit sermaye yatırımlarında yıllar itibari ile büyüme oranları incelendiğinde


önemli dalgalanmalar görülmektedir. Sabit sermaye yatırımlarındaki bu dal-
galanmalar sabit sermaye stoku ve sermaye birikimi üzerinden ekonomik
büyümenin de dalgalanmasına yol açmaktadır.

2001 yılından sonraki dönemde ise sabit sermaye yatırımlarının daha istikrarlı
ve hızlı arttığı görülmektedir. Ancak hızlı artış 2007 yılında yavaşlamış, 2008
yılında ise küçülme yaşanmıştır. Sabit sermaye yatırımlarındaki hızlı artış
sürdürülebilir olmamıştır.

59
Tablo.24 Türkiye Gayri Safi Sabit Sermaye Oluşumu Yıllık
Büyüme Oranları 1988-1998 1987 Fiyatlarıyla

KAMU SEKTÖRÜ ÖZELSEKTÖR


MAKİNE MAKiNE
YILLAR TOPLAM TOPLAM TEÇHİZAT İNŞAAT TQPLAM _ TEÇHİZAT İNŞAAT

1988 -1.0 -20.2 -7.1 -25.0 12.6 ı. o 30.1


1989 2.2 3.1 -6.8 1.4 1.7 -1.7 17.8
1990 15.9 8.9 3.9 13.3 19.4 66.4 9.6
1991 0.4 -2.2 -0.5 -14.2 1.7 4.1 0.4
1992 6.4 6.5 9.9 7.3 6.3 7.2 1.5
1993 26.4 7.2 17.8 26.7 35.0 59.3 5.1
1994 -16.0 -30.8 -52.7 -41.2 -10.7 -26.8 1.4
1995 9.1 -18.8 -14.0 6.2 16.9 32.3 4.8
1996 14.1 24.4 12.0 30.2 12.1 25.2 2.7
1997 14.8 28.4 36.2 22.8 11.9 21.2 4.0
1998 -3.9 13.9 19.1 25.0 -8.3 -12.3 -0.4
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

Tablo.25 Türkiye Gayri Safi Sabit Sermaye Oluşumu


YıllıkBüyüme Oranları 1999-2008 1998 Fiyatlarıyla
KAMU SEKTÖRÜ ÖZELSEKTÖR
MAKİNE MAKİNE
YILLAR TOPLAM TOPLAM TEÇHİZAT İNŞAAT TOPLAM TEÇHİZAT İNŞAAT
1999 -16.2 -5.1 3.1 -8.3 -19.0 -28.8 -1.5
2000 17.5 17.5 6.0 22.6 17.5 31.3 -0.5
2001 -30.0 -20.2 -32.2 -15.6 -32.9 -41.8 -17.6
2002 14.7 8.3 27.5 2.4 16.9 16.2 17.9
2003 14.2 -15.1 -23.3 -12.0 23.7 30.9 15.0
2004 28.4 -6.6 -6.8 -6.5 36.1 48.2 19.8
2005 17.4 25.0 34.8 21.7 16.2 21.4 7.6
2006 13.3 2.6 -18.5 10.4 15.0 12.2 20.3
2007 5.4 6.3 13.0 4.5 5.3 4.7 6.2
2008 -4.6 13.1 22.4 10.4 -7.3 -4.4 -12.2
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

60
Sabit sermaye yatırımlarının büyüme oranları ile birlikte GSMH'ya oranı da
büyüme kaynaklarının analizinde önem taşımaktadır.

Sabit sermaye yatırımlarının GSMH oranı analizi önemli bulgulara işaret et-
mektedir. 1988-2008 yılları arasında sabit sermaye yatırımlannın GSMH'ya
oranı genellikle yüzde 20-25 arasında gerçekleşmektedir. Oranın yüzde
20'nin altında gerçekleştiği yıllarda ekonomi küçülmektedir.

Sabit sermaye yatırımlarının GSMH'ya oranı 2006 yılında yüzde 25.5, 2007
yılında ise yüzde 25.7 ile en yüksek oranlarına ulaşmıştır. Ekonomik küçülme
yaşanan yıllar bırakıldığında sabit sermaye yatırımlarının GSMH'ya oranı
yıllık ortalama yüzde 22.7 olmuştur.

Son yirmi yıl içinde oluşan bu ortalama Türkiye'nin yüzde 6-7 gibi hedeflediği
potansiyel büyüme oranlarına ulaşılması için yetersiz kalmaktadır.

Tablo.26 Türkiye Gayri Safi Sabit Sermaye Oluşumu 1988-1997


GSMH Oran itibari İle 1987 Fiyatlarıyla

KAMU SEKTÖRÜ ÖZELSEKTÖR


MAKİNE MAKİNE
YILLAR TOPLAM TOPLAM TEÇHİZAT İNŞAAT TOPLAM TEÇHİZAT İNŞAAT
1988 18.0 6.3 2.6 3.7 12.5 4.1 8.4
1989 19.2 6.5 2.6 3.9 12.7 4.1 8.6
1990 20.4 6.5 2.3 4.2 13.9 6.3 7.6
1991 20.4 6.4 2.3 4.1 14.0 6.5 7.5
1992 20.1 6.3 2.3 4.0 13.8 6.4 7.4
1993 23.3 6.7 2.5 4.2 16.6 9.5 7.1
1994 20.7 4.6 1.2 3.4 16.1 7.3 8.8
1995 21.5 3.5 ı. o 2.5 18.0 9.2 8.8
1996 23.0 4.1 1.1 3.0 18.9 10.8 8.1
1997 24.5 4.9 1.3 3.6 19.6 12.2 7.4
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

61
1988 sonrası sabit sermaye yatırımlarının GSMH oranlarında ortaya çıkan
diğerönemli iki bulgu ise özel sektörün payı artarken, kamunun payı azal-
makta, makine ve teçhizat yatırımlarının payı artarken inşaat yatırımlarının
payı azalmaktadır.

Tablo.27 Türkiye Gayri Safi Sabit Sermaye Oluşumu 1998-2008


GSMH Oran itibari İle 1998 Fiyatlarıyla

KAMU SEKTÖRÜ ÖZELSEKTÖR


MAKiNE MAKiNE
YILLAR TOPLAM TOPLAM TEÇHiZAT İNŞAAT TOPLAM TEÇHiZAT İNŞAAT

1998 22.9 4.6 1.3 3.3 18.3 11.7 6.5


1999 19.8 4.5 1.4 3.1 15.3 8.6 6.7
2000 21.8 5.0 1.4 3.6 16.8 10.6 6.2
2001 16.2 4.2 ı. o 3.2 12.0 6.6 5.4
2002 17.5 4.3 1.2 3.1 13.2 7.2 6.0
2003 19.0 3.5 0.9 2.6 15.5 8.9 6.6
2004 22.3 2.9 0.7 2.2 19.3 12.1 7.2
2005 24.1 3.4 0.9 2.5 20.7 13.5 7.2
2006 25.5 3.3 0.7 2.6 22.3 14.2 8.1
2007 25.7 3.3 0.8 2.6 22.4 14.2 8.2
2008 24.3 3.7 0.9 2.8 20.6 13.5 7.1
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
Sermaye üretim faktörünün değerlendirilmesinde bir diğer önemli gösterge
sermaye/hasıla katsayısıdır.

Gerçekleştirilen sabit sermaye yatırımlannda temel amaç üretimin yani


hasılanın arttırılmasıdır. Ancak sabit sermaye yatırımlan içinde yapılan
yatırımların tümü farklı hasıla yaratma kapasitesine sahiptir. Bu kapasite de
sermaye/hasıla katsayısı ile ölçülmektedir.

Sermaye-hasıla katsayısının çeşitli belirleyicileri bulunmaktadır. Bun-


lar yatırımın yapıldığı sektörün katma değer yaratma kapasitesi ve fiilen
yaratılan katma değer, yatırımın teknoloji seviyesi, yatırımın emek ve ser-

62
maye verimliliğinde artış etkisidir. Ayrıca aynı sektörde genişleyen yatırımlar
ile birlikte sermayenin azalan verim kanunu da çalışmakta, sermaye/hasıla
katsayısı bir dönem sonra düşmeye başlamaktadır.

Gelişmiş ülkelerde 5 gelişen ülkelerde (yüksek teknolojili sektörlere


yoğunlaşmış olanlarda) 4-5 arasında olan sermaye/hasıla katsayısı Türkiye' de
1987-2007 yılları arasında yüzde 2.47 olarak gerçekleşmiştir.

Kapasite kullanım oranı ile düzeltilmiş sermaye/hasıla oranı ise aynı dönemde
yıllık ortalama yüzde 1.90 olmuştur.

Türkiye'de gerçekleştirilen sabit sermaye yatırımlarının sermaye/hasıla


oranının düşük olması sermaye üretim faktörünün büyümeye olan katkısını
da sınırlandırmaktadır.

Tablo.28 Türkiye'de Sermaye Hasıla Oranı 1987-2007


SERMAYE HASILA ORANI
SERMAYE KAPASiTE KULLANIM
DÖNEMLER HASILA ORANI ORANI İLE DÜZELTiLMiŞ
1987-1991 2.30 1.72
1992-1996 2.43 1.87
1997-2001 2.59 1.94
2002-2007 2.54 2.03
1987-2007 2.47 1.90
...
Kaynak: Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri 2008, TCMB, TUSIAD

2.2.1.2. TÜRKİYE'DE EMEK ÜRETİM FAKTÖRÜNDE


GELİŞMELER 1987-2007

Büyümenin arz yönlü kaynakları içinde ikinci üretim faktörü emektir.


İstihdam seviyesi emek üretim faktöründeki gelişmelerin ölçülmesi için
kullanılan göstergedir.

Emek faktöründeki artış veya istihdam seviyesindeki artış ekonomik büyüm-


eye katkı sağlamaktadır.

63
Türkiye'de istihdam genel seviyesi veya emek miktarı 1987-2007 yılları
arasında yıllık ortalama yüzde 1.27 oranında artmıştır. 1987 yılında 16.2 mi-
lyon olan istihdam genel seviyesi 2007 yılında 21.2 milyona yükselmiştir.

Türkiye'nin bu dönemde emek üretim faktöründeki artışın ve onun büyüm-


eye katkısının sınırlı ve potansiyelinin oldukça altında kaldığı görülmektedir.
Bu dönemde çalışma çağı nüfustaki genişleme (demografik fırsat penceresi)
emek üretim faktörünün büyümesi için önemli bir olanak sunmuş olmakla
birlikte istihdam artışı sınırlı kalmıştır.

2002-2007 yılları arasında


ekonomik büyümenin göreceli hızlı olduğu dönernde
emek artışının tüm alt dönemler içinde en düşük oranla gerçekleşmiş olması da
ernek faktörünün büyümeye katkısının giderek azalmakta olduğunu göstermek-
tedir.

Tablo.29 Türkiye'de Emek Üretim Faktöründe Gelişmeler


1987-2007
EMEK
(İSTiHDAM)
İSTiHDAM GENEL SEVİYESİ ARTIŞIYILLIK
DÖNEMLER BİNKİŞİ ORTALAMA%

1987-1991 16.207 (1987) 18.099 (1991) 2.80

1992-1996 18.260 (1992) 19.888 (1996) 1.90

1997-2001 19.897 (1997) 20.198 (2001) 0.31

2002-2007 20.038 (2002) 21.189 (2007) 0.80

1987-2007 16.207 (1987) 21.189 (2007) 1.27

Kaynak: Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri 2008, TCMB, TÜSİAD

64
2.2.1.3. TÜRKİYE'DE ÜRETİM FAKTÖRLERİNİN
VERİMLİLiGiNDE GELİŞMELER

Ekonomik büyümenin arz yönlü büyüme kaynaklarının üçüncüsü sermaye ve


emek üretim faktörlerinin verimlilikleri ve verimiiliklerindeki gelişmelerdir.

Sermaye ve emek miktarı değişmeksizin aynı sermaye ve emek miktarı ile


daha fazla üretim yapılması veya hasıla elde edilmesi emek ve sermaye
verimliliğindeki artış ile sağlanmaktadır. Verimlilik en az miktarda kaynak
kullanarak en yüksek düzeyde katma değer yaratılmasıdır.

Bu nedenle sermaye ve emek verimlilikleri sermaye ve emek miktarı gibi


büyümenin arz yönlü kaynaklarını oluşturmaktadır.

Emek ve sermaye verimliliğini belirleyen temel unsurlar üretimde kullanılan


yatırım unsurlarının (makine-teçhizat, bina, fiziki, altyapı vb.) teknoloji
düzeyi ve niteliği, işgücünün eğitimi, becerisi ve donanımı, örgütlenme ve or-
ganizasyon yetenekleri ve etkinliği, bilgi ve teknoloji üretme, kullanma, uyar-
lama kapasitesi ile sektör ve piyasalardaki rekabetçi olanakların seviyesidir.

Verimlilik kısmi verimlilik ve toplam faktör verimliliği olarak ayrı ayrı ölçül-
mekte ve değerlendirilmektedir. Emek ve sermaye için tek başına kısmi verim-
lilikler ölçüldüğü gibi, emek ve sermayenin birbirlerine olan katkılarının da
içerildiği toplam faktör verimliliği ölçülmektedir.

Türkiye'de 1987-2007 yılları arasında işgücü verimliliği yıllık ortalama


yüzde 2.90 oranında artmıştır. Çalışma saati ile düzeltilmiş işgücü verimliliği
artışı ise aynı dönemde yıllık ortalama yüzde 2.98 olarak gerçekleşmiştir.

Sermaye verimliliği ise 1987-2007 yılları arasında yıllık ortalama yüzde


0.61 oranında gerilemiştir. Kapasite kullanım oranı ile düzeltilmiş sermaye
verimliliği ise aynı dönemde yıllık ortalama yüzde 0.91 oranında gerilemiştir.
Sermaye verimliliğinde artış yaşanan tek dönem yıllık ortalama yüzde 1.86
ile 2002-2007 yılları arası dönemdir.

65
Türkiye gibi gelişen bir ülkede sermaye verimliğin azalması ve büyümeye
katkının negatif olması çok ender görülmektedir.

Türkiye' de sermaye verimliğinin gerilemesinin ana sebepleri Türkiye 'nin aynı


sektörlerde yoğunlaşması ile azalan verim kanununun etkisi ile karşılaşması
ve sermaye yatırımlarının halen düşük ve orta-düşük teknolojili sektörlerde
yoğunlaşmasıdır. 2002-2007 yılları arasında orta yüksek teknolojili sektörl-
erdeki yeni yatırımlar ile ilk kez sermaye verimliliğinde artış sağlanmıştır.

Tablo.30 Türkiye'de Faktör Verimlilikleri Gelişmeler 1987-2007

IŞGUCU
VERİMLİLİGİ SERMAYE
ARTIŞI VERİMLİLİGİ
İŞGÜCÜ YILLIK SERMAYE ARTIŞI KKO
VERİMLİLİGİ ORTALAMA. VERİMLILİGİ İLE
ARTIŞI ÇALIŞMA ARTIŞI D ÜZEL TİLMİŞ
YILLIK SAATiİLE YILLIK YILLIK
ORTALAMA DÜZEL TİLMİŞ ORTALAMA ORTALAMA
DÖNEMLER % % % %

1987-1991 0.58 1.33 -1.64 -0.65

1992-1996 2.48 1.97 -0.77 -1.81

1997-2001 1.21 1.90 -2.52 -0.63

2002-2007 5.89 5.59 1.86 -0.55

1987-2007 2.90 2.98 -0.61 -0.91

Kaynak: Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri 2008, TCMB, TÜSİAD

66
2.2.2. ARZ YÖNLÜ BÜYÜME KAYNAKLARININ
TÜRKİYE EKONOMİSİNDE BÜYÜMEYE
KATKILARI 1987-2007

Arz yönlü büyüme kaynakları olan sermaye, emek ve üretim faktörlerinin


verimliliğinde yaşanan gelişmeler 1987-2007 dönemi için ayrı ayrı incelenmiş
ve değerlendirilmiştir.

Çalışmanın bu bölümünde ise arz yönlü büyüme kaynaklarının Türkiye eko-


nomisindeki büyümeye katkıları incelenmekte ve değerlendirilmektedir.
Arz yönlü büyüme kaynakların Türkiye ekonomisinde büyüme katkıların
değerlendirilmesinde "Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri"
çalışmasının (2008 Saygılı. Ş, Cihan. C, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
TÜSİAD) verilerinden yararlanılmaktadır.

Adı geçen çalışmada büyüme kaynaklarının katkısı üç ayrı model ile ayrı ayrı
hesaplanmaktadır. Model 1 ekonomide yaşanan kısa dönemli dalgalanmaları,
içsel, dışsal şokların etkisini ve sermayenin yaşında meydana gelen değişmeleri
dikkate almamaktadır. Model 2 ekonomide kısa dönemli dalgalanmaları temsil
eden işgücünün ortalama çalışma saatindeki ve kapasite kullanım oranındaki
gelişmeleri yansıtmaktadır. Model 3 ise Model 2 'ye sermaye stokunun ye-
nilenme hızındaki değişmeleri de ekleyerek kurgulanmaktadır.

Model 1 ile değerlendirildiğinde 1988-2007 yıllan arasında büyümeye ser-


mayenin katkısı yüzde 54.5, toplam faktör verimliliğinin yüzde 30.2 ve
işgücünün katkısı yüzde 15.3'dür. Model 1'de 1988-2001 arasında sermay-
enin katkısı yüzde 73.4' e, 2002-2007 arasında ise toplam faktör verimliliğinin
katkısı yüzde 58.7'ye çıkmaktadır.

Model 2 ile değerlendirildiğinde 1988-2007 yıllan arasında sermayenin


büyümeye katkısı yüzde 70, toplam faktör verimliliğinin katkısı yüzde ı 7.4
ve işgücünün katkısı yüzde ı2.5 olmaktadır. ı988-200ı arasında sermay-
enin katkısı yüzde 78.7'ye, 2002-2007 arasında toplam faktör verimliliğinin
katkısı yüzde 3 ı. 7 'ye çıkmaktadır.

67
Model 3 ile değerlendirildiğinde ise 1988-2007 yılları arasında sermayenin
büyümeye katkısı yüzde 86.6'ya çıkarken, toplam faktör verimliliğinin katkısı
yüzde 3.8 ve işgücünün katkısı yüzde 9.6 olmaktadır.

Türkiye'de büyümenin temel kaynağı her üç modelde de sermaye fak-


törü olarak görülmektedir. Türkiye büyürnede büyük ölçüde sabit sermaye
yatırımlarındaki büyümeye bağımlıdır. Sabit sermaye yatırımları içinde ithal
ve yabancı teknolojiyi taşıyan yabancı makine ve teçhizat yatırımları belir-
leyici olmaktadır.

Büyümenin kaynakları içinde emeğin katkısı ise sınırlı kalmaktadır.

Tablo. 31 Türkiye Ekonomisinde Büyümenin Kaynakları

1988- 2002- 1988-


BÜYÜME KAYNAKLARI 2001 2007 2007
ORTALAMA GSYİH ARTIŞI% 3.19 6.76 4.32

MODEL İŞGÜCÜNÜN KATKISI% PAY 24.3 6.1 ı5.3


ı
SERMAYENİN KATKISI% PAY 73.4 35.2 54.5
TOPLAMFAKTÖR
VERİMLİLİGİKATKISI% PAY 2.3 58.7 30.2
ORTALAMA GSYİH ARTIŞI% 3.19 6.76 4.32

MODEL İŞGÜCÜNÜN KATKISI% PAY ı 7.8 7.1 ı2.5


2
SERMAYENİN KATKISI% PAY 78.7 61.2 70.0
TOPLAMFAKTÖR
VERİMLİLİGİKATKISI% PAY 3.6 31.7 ı7.4

ORTALAMA GSYİH ARTIŞI% 3.19 6.76 4.32

MODEL İŞGÜCÜNÜN KATKISI% PAY 13.6 5.4 9.6


3 SERMAYENİN KATKISI% PAY 88.5 84.7 86.6
TOPLAMFAKTÖR
VERİMLİLİGİ KATKISI% PAY -2.1 3.8
.. 9.9
Kaynak: Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri, 2008,TCMB TUSIAD

68
Büyümenin kaynakları içinde toplam faktör verimliliğindeki artışın da katkısı
sınırlıdır. Model2 ve Model 3 içinde katkı çok daha düşük seviyelere inmektedir.

Türkiye insan kaynakları ve işgücünün donanımını geliştirerek, teknolojik


ilerlemeler sağlayarak ve organizasyonel iyileştirmeler sağlayarak toplam
faktör verimliliğini arttırınayı ve büyümesini hızlandırmayı ı 987-2007 döne-
minde sağlayamamıştır.

Ekonomik büyüme büyük ölçüde sermaye stokundaki genişleme ve onu


sağlayan sabit sermaye yatırımları ile sağlanmıştır. Ancak sabit sermaye
yatırımlarının da finansman olanakları ile kısıtlanması sonucu Türkiye ı 987-
2007 döneminde potansiyelinin altında büyüme göstermiştir.

2.2.3. BÜYÜMENİN FiNANSMANI VE YURTİÇİ


TASARRUF ORANLARI
Ekonomide büyümenin finansmanını ekonomide yaratılan tasarruflar
sağlamaktadır. Ekonomik büyüme için kullanılan öncelikli tasarruflar ülkel-
erin kendi içlerinde yarattıkları yurtiçi tasarruflardır.

Yurtiçi tasarruflar kamu tasarrufları ve özel tasarruflar olarak ikiye


ayrılmaktadır. Kamu ve özel sektör kullanılabilir gelirleri üzerinden yaptıkları
tüketim harcamalarından kalanını tasarruf etmektedir. Özel kesimde tasarru-
flar bireysel ve kurumsal tasarruflar olarak ikiye ayrılmaktadır

Ekonomik büyümenin finansmanında yurtiçi tasarruflar ile birlikte yurtdışı


tasarruflar da kullanılmaktadır. Sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ile
birlikte tasarruf fazlası olan ülkelerden tasarruf açığı olan ülkelere sermaye
akımları yoluyla tasarruflar aktarılmaktadır. Dış tasarrufların aktarım aracı
olan sermaye hareketleri doğrudan yabancı sermaye yatırımları, portföy
yatırımları ve krediler şeklinde gerçekleşmektedir.

Ekonomide yaratılan tasarruflar sabit sermaye yatırımlarının finansmanı için


kullanılmaktadır.
Sabit sermaye yatırımları da ekonomik büyümenin temel

69
belirleyicilerinden olduğu için sabit sermaye yatırımlarının hacmini ve böy-
lece ekonomik büyürneyi belirlemektedir. Bu ilişki içinde yüksek tasarruf
oranları yüksek büyüme potansiyelini yansıtmaktadır, veya ülkeler daha yük-
sek büyüme hızları için daha yüksek tasarruf oranlarına ihtiyaç duymaktadır.
Yurtiçi tasarruf oranları büyümenin sınırlarını çizmektedir.

Ekonomik büyümenin finansmanında yurtdışı tasarruflar da kullanılmaktadır.


Ancak ülkeler için yurtdışı tasarrufların kullanımının belirli sınırlan vardır.
Ülkeler, makro ekonomik büyüklükleri ve taşıdığı ekonomik risklerine para-
lel olarak yurtdışı tasarrufian kullanabilmektedir.

Ekonomik büyümenin finansmanında ana kaynak yurtiçi tasarrufiardır. Dış


tasarruflar büyüme finansınanına ilave katkı sağlayarak hızlandırıcı etki
yapmaktadır.

Bu nedenle ülkeler yurtiçi tasarruf oranlarını arttırınayı ve tasarruf sistemlerin-


de ve piyasalarında etkinliği arttırınayı hedeflemektedir. Buna ilave olarak da
dış tasarrufları en etkin araçlan ile büyümenin finansmanında kullanmaktadır.

2.2.3.1. TÜRKİYE'DE BÜYÜMENİN FiNANSMANI


OLARAK TASARRUFLAR

Türkiye ekonomisinde 1987-2007 yılları arasında yurtiçi tasarruf oranı


düşük gerçekleşmiştir ve düşük yurtiçi tasarruf oranları ekonomik büyürneyi
sınırlandırınıştır.

Türkiye ekonomisi 1987-2007 yıllan arasında ekonomik büyümenin


finansmanı için önemli ölçüde dış tasarrufları kullanmıştır. 1987-2007 yılları
arasında ekonomik büyümenin finansmanının dış tasarrufiara olan bağımlılığı
yüksek gerçekleşmiştir.

Türkiye'nin yurtiçi ve yurtdışı tasarruflarının kullanımı, yatırım-tasarruf den-


gesi, tasarruf açığını yansıtan cari açık ile dış tasarruf kullanımını yansıtan
net sermaye girişleri ekonomik büyüme oranları ile birlikte 1987-2007 yılları
için Tablo.32'de sunulmaktadır.

70
Türkiye 1987-2007 yılları arasında yatırım- tasarruf dengesinde sürekli tasar-
ruf açığı vermektedir. Yurtiçi tasarruflar yatırımlar için yeterli olmamaktadır.
Yatırımların ve ekonominin daha hızlı büyüdüğü yıllarda yatırım-tasarruf
açığı daha yüksek gerçekleşmektedir. Tasarruf fazlası verilen yıllar ekono-
minin küçüldüğü veya çok sınırlı büyüme sağlanan yıllar olmuştur.

1987-2001 yıllan arasında tasarruf açığının GSMH'a oranının en yüksek


olduğu yıl yüzde 3.61 ile 2000 (2001 kriz öncesi yıl) yılıdır.

Ekonomide daha istikrarlı ve hızlı büyümenin gerçekleştiği 2002 yılından son-


ra ise yurtiçi tasarruf oranının küçülmeye başladığı ve yatırım tasarruf açığının
giderek büyüdüğü görülmektedir. Yatırım-tasarruf açığı yüzde 6.9 büyüme
sağlanan 2006 yılında GSMH' a oranla yüzde 9.56 olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye' de büyümenin finansmanı açısından yurtiçi tasarruf oranlan düşük


ve yetersizdir. 2004 yılından itibaren ise yurtiçi tasarruf oranları sürekli bir
azalma eğilimine girmiştir.

Ekonomik büyümenin finansmanı için yeterli yurtiçi tasarrufa sahip olma-


yan Türkiye ekonomik büyüme için artan oranda dış tasarruf kullanmaktadır.
Türkiye'nin tasarruf açığının bir göstergesi cari açık /GSMH oranı, dış tasar-
rufkullanımının göstergesi ise net sermaye girişi /GSMH oranıdır.

Türkiye ekonomisinde yurtiçi tasarruflar büyümenin finansmanında yeter-


siz kaldığı için büyüme hızı arttıkça, cari açık/GSMH oranı yükselmek-
te ve yurtdışı tasarrufların kullanımı yani net sermaye girişi /GSMH oranı
artmaktadır.

1987-2001 yıllan arasında en yüksek cari açık/GSMH oranı ve net sermaye


girişi/GSMH oranı yüzde 6.8 büyüme yaşanan 2000 yılı olmuştur. 2000
yılında cari açık /GSMH oranı yüzde 3.69, net sermaye girişi/GSMH oranı
ise yüzde 3.39 olmuştur.

71
Tablo.32 Türkiye'de Tasarruf ve Yatırım Oranları
YATIRIM NET
TASARRUF cARi SERMAYE GSMH
YATIRIM/ TASARRUF/ AÇI GI! AÇIK/ GİRİŞ İ/ BÜYÜME
YILLAR GSMH% GSMH% GSMH% GSMH% GSMH% %
ı987 ı9.45 ı8.6 -0.85 -0.57 +ı.35 9.8
ı988 ı8.8ı ı8.9 0.10 +ı .ı o -0.64 1.5
ı989 ı9.18 ı9.4 0.22 +0.53 +0.47 1.6
ı990 20.40 20.0 -0.40 -ı.12 +1.73 9.4
ı99ı 20.44 20.0 -0.44 +0.12 -0.96 0.3
ı992 20.10 ı9.7 -0.40 +0.40 +ı.46 6.4
ı993 23.26 20.8 -2.46 -2.00 +2.79 8.1
ı994 20.67 21.0 0.33 +1.30 -2.15 -6.ı

ı995 21.52 20.5 -1.02 -0.90 +1.82 8.0


ı996 22.97 20.8 -2.17 -0.9ı +2.08 7.1
ı997 24.53 21.3 -3.23 -1.02 +2.64 8.3
ı998 22.87 22.0 -0.87 +0.74 -0.33 -3.9
ı999 ı9.83 20.5 0.67 -0.52 +ı.94 -3.4
2000 21.8ı ı8.2 -3.6ı -3.69 +3.39 6.8
200ı ı6.20 ı7.5 1.30 +1.72 -7.37 -5.7
2002 ı 7.49 ı7.0 -0.49 -0.65 +0.52 6.2
2003 ı8.98 ı8.1 -0.88 -2.62 +2.36 5.3
2004 22.27 20.5 -ı.77 -4.00 +4.56 9.4
2005 24.1 ı ı8.0 -6.1 ı -4.74 +8.87 8.4
2006 25.56 ı6.0 -9.56 -5.95 +8.1ı 6.9
2007 25.29 ı6.ı -9.ı9 -5.77 +7.37 4.7
2008 24.30 ı5.9 -8.40 -5.56 +4.50 ı. ı
Kaynak: DPT Yıllık Programlar, Türkiye Istatistik Kurumu, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası

2002 yılından
soma ise ekonomik büyüme daha istikrarlı ve hızlı
gerçekleşmiştir. Bu dönemde hem cari açık/GSMH oranı hem de net sermaye
girişi/GSMH oranı hızla artmıştır. Bu dönemde Türkiye ekonomisi büyüme-
sinin finansmanı için yüksek oranda dış tasarrufları kullanmıştır. Yüzde 6.9

72
büyüme sağlanan 2006 yılında cari açık/GSMH oranı yüzde 5.95 net sermaye
girişi/GSMH oranı ise yüzde 8.11 olmuştur. Net sermaye girişinin /GSMH
oranı 2005 yılında yüzde 8.87 olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye ekonomisinin yurtiçi tasarrufları büyümenin finansmanı için yeterli


değildir, yüksek yatırım-tasarruf açığı oranları oluşmaktadır ve ekonomik
büyümenin finansmanında artan oranda dış tasarruflar kullanılarak net ser-
maye girişine bağımlı hale gelinmektedir.

2.2.3.2. TÜRKİYE'DE TASARRUF SİSTEMİNİN


BÜYÜKLÜGÜVE ETKİNLİGİ

Ekonomide yurtiçi tasarruflar kamu ve özel kesim tarafından yaratılmaktadır.


Tasarrufların ekonomik büyümenin finansmanı için en optimum şekilde
kullanılmasını sağlayan ise tasarruf sisteminin etkinliği dir.

Ekonomide büyümenin finansmanında temel belirleyici olan özel kesim


tasarruflarıdır. Kamunun ekonomide kullanılabilir gelir payının yüzde IO'lar-
da olduğu düşünüldüğünde yurtiçi tasarrufların çok büyük bir bölümünü özel
tasarruflar oluşturmaktadır.

Bu nedenle ekonomik büyümenin finansmanında özel kesim tasarruflarının


attınlması ve göreceli olarak yüksek oranlarda olması tercih edilmektedir.
Tasarruf sistemleri de özel kesim tasarruflarının artırılmasında önemli rol
oynamaktadır.

Türkiye'de tasarruf sistemi ekonomik büyümenin finansmanı için yeterli ve


uygun koşullarda kaynak sağlayacak büyüklükte değildir.

Tasarruf sisteminin büyüklüğü çeşitli göstergelerle ölçülmektedir. Parasal


büyüklükler, mali varlıklar, krediler ve finansal kurumların aktifbüyüklükleri
bu göstergelerin başında gelmektedir.

Tasarruf sistemi içinde mali varlıkların yaratılmasında temel kaynak birincil


para olan emisyon hacmidir. Merkez Bankası bilanço büyüklüğü ile rezerv
para büyüklüğü de ikincil para kaynakları olan önemli büyüklüklerdir.

73
Parasal büyüklükler ı 990-2008 yıllan için Tablo.33 'de sunulmaktadır. Yük-
sek enflasyon yaşanan 1990-200ı dönemi ile 2002-2008 dönemi iki alt döne-
mi oluşturmaktadır.

ı 990-200 ı yıllan arasında emisyon, rezerv para ve Merkez Bankası bilançosu


yüksek enflasyonun ana kaynağı olarak önemli ölçüde birlikte genişlemiştir.
Merkez Bankası bilançosu 828 kat, emisyon 530 kat ve rezerv para 40 kat
artmıştır. Bu artışlar sağlıklı bir parasal büyümeden çok enflasyonİst parasal
genişleme yaratmış ve büyüme dinamiklerini de bozarkentasarruf sisteminin
gelişmesini de sınırlandırmıştır.

2002-2008 döneminde ise Merkez Bankası bilançosu sadece yüzde 35.87,


emisyon 6.2 kat ve rezerv para 7 kat artmıştır. Enflasyonİst olmayan bu para-
sal genişleme fiyat istikrarı ve dolayısıyla sürdürebilir büyüme için daha uy-
gun koşullar yaratmış ve tasarruf sisteminin etkinliğine katkı sağlamıştır.

Türkiye'de finansal varlıkların gelişimi ise Tablo.34'de sunulmaktadır. Fi-


nansal varlıklar olarak toplam mevduatlar (vadeli- vadesiz, bireysel- tica-
ri, TL- döviz tevdiat) ve menkul kıymetler (özel sektör ve kamu kesimi)
değerlendirilmektedir. İlave olarak toplam banka kredilerinin gelişimine yer
verilmektedir.

Yüksek enflasyon finansal varlıkların nominal olarak genişlemesine yol


açmaktadır. Bu etki özellikle 1990-2001 yılları arasında yaşanmıştır. 2002
yılından itibaren ise enflasyondaki gerileme ile birlikte nominal şişme önemli
ölçüde azalmıştır. 2008 yılına gelindiğinde Türkiye' de mevduatlar ve menkul
kıyınet stokundan oluşan mali varlıkların toplamı 770.8 milyar TL' dir.

Toplam banka kredilerinin büyüklüğü ise 2008 yılında 367.6 milyar TL'ye
ulaşmıştır.
Yüksek enflasyonlu 1990-2001 dönemi ardından 2002 yılından iti-
baren banka kredilerinde önemli bir reel genişleme sağlandığı görülmektedir.

Krediler ekonomik büyümenin arz ve talep yönlü finansmanını sağlayan en


önemli finansal araç olarak 2001 yılından sonra önemli ölçüde genişlemiştir.

74
2001 yılında krediler 1 mevduat oranı yüzde 32.7 iken 2008 yılında bu oran
yüzde 85'e yükselmiştir.

2001 yılı sonrasında fiyat istikrarına yaklaştıkça tasarruf sisteminin etkinliğinin


arttığı görülmektedir.

Tablo.33 Türkiye'de Parasal Büyüklükler Milyar TL


MERKEZ BANKASI
BİLANÇO REZERV
YILLAR BÜYÜKLÜGÜ EMİSYON PARA
1990 0.1 0.01 0.2
1991 0.1 0.02 0.4
ı992 0.2 0.04 0.6
1993 0.3 0.06 0.1
ı994 0.7 o.ı 0.2
1995 1.5 0.2 0.4
ı996 3.0 0.4 0.6
ı997 6.8 0.8 1.2
ı998 ı 1.6 1.3 2.1
ı999 20.4 2.4 3.9
2000 30.9 3.8 5.9
200ı 82.8 5.3 8.0
2002 80.9 7.6 ıo.7

2003 82.0 10.7 ı5.0

2004 78.6 13.5 20.3


2005 94.8 ı9.6 32.7
2006 ıo4.4 26.8 4ı.4

2007 ıo4.7 27.9 44.8


2008 ı ı2.5 32.7 55.8
Kaynak: TCMB

75
Tablo.34 Türkiye'de Finansal Varlıklar Milyar TL

MENKUL KIYMET STOKU


TOPLAM TOPLAM
TOPLAM FiNANSAL BANKA
YILLAR MEVDUATLAR KAMU ÖZEL TOPLAM VARLIKLAR KREDiLERİ

1990 0.1 0.05 0.05 0.1 0.2 o .ı


1991 0.2 0.05 0.05 0.1 0.3 0.1
1992 0.3 0.1 0.1 0.2 0.5 0.2
1993 0.5 0.3 0.1 0.4 0.9 0.4
1994 1.1 0.6 o .ı 0.7 1.8 0.6
1995 2.3 1.2 0.3 1.5 3.8 1.4
1996 5.4 2.8 0.5 3.3 8.7 3.3
1997 10.9 6.1 0.9 7.0 17.9 7.5
1998 19.7 ı 1.8 1.9 13.7 33.4 ı 1.7

ı999 40.1 23.3 3.8 27.ı 67.2 ı6.9

2000 56.0 36.8 6.9 43.7 99.7 27.4


200ı ıo4.9 ı22.9 ıo.s 133.4 238.3 34.3
2002 132.7 ı50.9 13.2 164.1 296.8 52.0
2003 ı5o.o ı96.0 ı8.0 2ı4.0 364.0 68.4
2004 ı82.7 227.4 25.2 252.0 435.3 101.0
2005 236.2 248.8 31.9 280.7 516.9 ı53.1

2006 293.6 252.4 40.9 293.3 586.9 219.0


2007 338.5 255.3 51.7 307.0 645.5 285.6
2008 432.7 274.8 63.3 338.ı 770.8 367.6
Kaynak: TCMB, SPK

Finansal varlıkların tasarruflar ve ekonomik büyümenin finansmanı açısından


değerlendirilmesinde daha sağlıklı gösterge finansal varlıkların GSMH'ya
oranlan ve bu oranda yaşanan gelişırıelerdir.

Finansal büyüklüklerin GSMH'ya oranları itibari ile iki farklı dönem görül-
mektedir; 1990-2001 dönemi ve 2002-2008 dönemi.

76
Merkez Bankası bilançosunun GSMH' a oranı izlenen para politikalarına göre
değişiklikler göstermektedir. ı 990 yılında yüzde ı 6. 7 olan oran uygulanan
para programlarının etkisi ile 1993 yılında yüzde 10.3 'e gerilemiş, 1994 krizi
ile genişlemeye başlamış ve 2000 yılında yüzde ı 8.5 'e yükselmiştir. 200 ı krizi
ve IMF kaynaklarının Hazine ve Merkez Bankası tarafından kullandırılması
nedeni ile MB bilançosu şişmiş ve GSMH'ya oranı 200ı yılında yüzde 34.5
olmuştur. Daha soma uygulanan enflasyon hedeflernesi ile birlikte bilanço
büyüklüğünün GSMH'ya oranı 2008 yılında yüzde ıı.8'e gerilemiştir. Fiyat
istikrarı açısından daha sağlıklı bir büyüklüğe ulaşılmıştır.

Yurtiçi tasarrufların temel göstergesi olan toplam finansal varlıkların GSMH'ya


oranı 1990 yılında yüzde 33.3 iken ı999 yılında yüzde 64.2'ye yükselmiştir.
Bu dönemdeki artışın önemli bir nedeni artan kamu kesimi borçlanma gereği
nedeni ile ihraç edilen kamu menkul kıyınet stokundaki genişlemedir.

Toplam finansal varlıkların 1 GSMH'ya oranı 200 ı yılında yüzde 99.2 'e
sıçramıştır. Ancak bu sıçramanın yaklaşık 20 puanı fiktiftir. Ekonomik krizde
sermayelerini kaybeden özel ve kamu bankalarına aktarılan nakit dışı kamu
menkul kıymetleri ile menkul kıyınet stoku ve dolayısıyla finansal varlıklar
ve GSMH'ya oranı şişmiştir. izleyen yıllarda ise mali varlıkların GSMH'ya
oranı gerilemiş ve 2008 yılında yüzde 88.1 'e inmiştir. Bu gerilernede 2001
soması nakit dışı ihraç edilen kamu menkul kıyınet stokunun itfası kısmen rol
aynarken tasarruf eğilimindeki gerileme daha etkili olmaktadır.

Toplam mevduatların GSMH'ya oranı ise tasarruf eğilimi açısından daha


sağlıklı bir göstergedir. Ancak bu göstergede de yakın yıllar itibari ile yük-
sek dalgalanmalar görülmektedir. Bunun nedeni de döviz tevdiatlarının kur
artışları veya düşüşleri yaşanan yıllarda (200 1; 2008) TL cinsi karşılıklarının
farklılaşması dır.

Toplam mevduatlar 1 GSMH oranı 1990 yılında yüzde ı 6. 7 iken ı 999 yılında
yüzde 38.3 'e kadar çıkmıştır. 2001 yılı kriz yılında milli gelirin önemli ölçüde
küçüldüğü özel bir yıldır ve bu nedenle mevduatların 1 GSMH'ya oranı yüzde
43.7 olmuştur. 2001 yılındansoma ise mevduatların GSMH'ya oranında gö-

77
receli bir gerileme yaşanmış ancak 2005 yılından somaki artış ile birlikte
2008 yılında yüzde 45.5'e yükselmiştir.

Finansal büyüklüklerin GSMH'ya oranında en istikrarlı ve belirgin gelişme


toplam banka kredilerinin /GSMH'ya oranındaki artıştır. ı 990 yılında yüzde
ı6.7 olan oran 2000 yılında da yüzde ı6.4 olmuştur. 200ı yılında kriz ile
birlikte yüzde ı4.3'e inen oran izleyen yıllarda sürekli ve hızla artmış, 2008
yılında yüzde 38.7'ye yükselmiştir.

Fiyat istikrarı, faiz oranlarındaki


önemli gerileme ve kamu borçlanma
ihtiyacının azalması ile birlikte bankaların kredi iştahı ve hacmi 2002 yılından
soma hızla artmıştır.

Tasarruf sisteminin büyüklüğüne ilişkin bir diğer önemli gösterge finansal sek-
törde faaliyet gösteren kurumların bilanço büyüklükleri ve bunun GSMH'ya
oranı dır. 200 ı ekonomik krizi ile birlikte Türk finansal sistemi aktiflerinin
bir bölümünü kaybetmiştir. Bu nedenle aktif büyüklükleri 2002 yılından
itibaren sunulmaktadır.

Finans sektöründe faaliyet gösteren kurumların aktifbüyüklüğü toplamı 2002


yılında 240.0 milyar TL, 2005 yılında 469.9 milyar TL ve 2008 yılında ise
822. ı milyar TL olmuştur. Artışın büyük bölümü bankacılık sektöründeki
büyümeden kaynaklanmıştır.

Finansal sektörde faaliyet gösteren kurumların GSMH'ya oranı ise 2002


yılındayüzde 68.5 iken, 2008 yılında yüzde 86.6'a yükselmiştir.

Türkiye'de ı990-2008 yılları arasında yaşanan gelişmeler somasında tasarruf


sisteminde ulaşılan büyüklükler sınırlı kalmıştır. Özellikle GSMH oranları
itibari ile uluslararası ortalamaların altında kalınmaktadır.

Türkiye hızlı ve sürdürülebilir bir büyüme için daha büyük bir finansal sek-
töre ve tasarruf sistemine ihtiyaç duymaktadır.

78
Tablo.35 Türkiye'de Finansal Büyüklüklerin GSMH Oranları

MERKEZ
BANKASI TOPLAM TOPLAM
BİLANÇO FİNANSAL TOPLAM BANKA
BÜYÜKLÜGÜl VARLIKLARI MEVDUATLARI KREDİLERİ/
YILLAR GSMH% GSMH% GSMH% GSMH%
1990 16.7 33.3 16.7 16.7

1991 10.0 30.0 20.0 10.0

1992 11.8 29.4 17.8 11.8

1993 10.3 31.0 17.3 13.8

1994 12.1 31.0 18.9 10.3

1995 13.2 33.3 20.2 12.3

1996 14.2 41.2 25.6 15.6

1997 17.0 44.8 27.3 18.8

1998 16.5 47.6 28.1 16.7

1999 19.5 64.2 38.3 16.2

2000 18.5 59.8 33.6 16.4

2001 34.5 99.2 43.7 14.3

2002 23.1 84.7 37.9 14.8

2003 18.0 80.0 33.0 15.0

2004 14.1 77.9 32.7 18.1

2005 14.6 79.7 36.4 23.6

2006 13.8 77.4 38.7 28.9

2007 12.4 76.6 40.2 33.9

2008 ı 1.8 81.1 45.5 38.7


Kaynak: Sermaye Piyasası Kurumu ve Istanbul Menkul Kıymetler Borsası Yıllıkları

79
Tablo.36 Finans Sektörünün Aktif Büyüklüğü Milyar TL ve GSMH
Oranı Yüzde

KURUMLAR 2002 2005 2008


BANKALAR 216.7 406.9 732.8
FiNANSAL KİRLAMA ŞİRKETLERİ 3.8 6.1 17.2
F AKTORİNG ŞİRKETLERİ 2.1 5.3 7.8
TÜKETİCİ FİNANSMANI ŞİRKETELRİ 0.5 2.5 4.7
SİGORTA ŞİRKETLERİ 5.4 14.4 26.5
Emeklilik Şirketleri 0.0 5.7 12.2
MENKUL KIYMET ARACI KURUMLAR! ı. o 2.6 4.2
MENKUL KIYMET YATIRIM
ORTAKLIKLARı 0.1 0.5 0.6
MENKUL KIYMET YATIRIM FONLAR! 9.3 29.4 24.0
GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIKLARı 1.1 2.2 4.3
TOPLAM AKTiFLER 240.0 469.9 822.1
TOPLAM AKTiFLER/GSMH% 68.5 72.4 86.6
Kaynak:BDDK 2009 Finansal Piyasalar Raporu

Türkiye'de tasarruf sisteminin büyüklüğü ile birlikte tasarruf sisteminin


etkinliğine ilişkin de önemli kısıtlar bulunmaktadır. Bu kısıtlar aşağıdaki gibi
tanımlanmaktadır;

a. Tasarruf sahiplerinin geleneksel tasarruf eğilimi ile altın ve döviz gibi tasar-
ruf araçlarına gösterdiği bağlılık

b. Tasarruf sisteminde yeterli sayıda tasarruf aracı bulunmaması ve tasarrufların


az sayıda geleneksel araçlarda toplulaşması

c. Tasarrufların ortalama vadesinin kısa olması ve uzun vadeli tasarruf


araçlarının payının çok sınırlı kalması

d. Tasarruf sisteminde uzun vadeli yatırımlar yapan ve fonlar yaratan kurum-


sal yatırımcıların sınırlı olması

80
e. Bankacılık sektörünün finansman olanaklarında halen geniş yer alması ve
sermaye piyasasının yeterince kullanılmaması

f. Sermaye piyasasında kamu kalabalıklaşmasının halen sürmesi ve ser-


maye piyasası olanaklarından yararlanmayı gerektiren şartları çok az şirketin
sağlaması

g. Bankaların kredilendirmede teminat ve kişisel kefalet karşılığı işleri tercih


etmesi, proje ve fikirden çok teminat olan varlıkları finanse etmesi

2.2.3.3. TÜRKİYE'DE ÖZEL SEKTÖRÜN


TASARRUFLARI VE FİNANSMAN TERCiHLERİ

Ekonomide tasarrufların büyük bir bölümü özel kesim tarafından


yaratılmaktadır. Özel kesim tasarruflarının iki kaynağı bulunmaktadır. Birey-
sel tasarruflar ve kurumsal tasarruflar.

Şirketler de ekonomi için doğrudan ve dolaylı tasarruf yaratmaktadır. İktisadi


faaliyetlerinden elde edilen karın sermayeye eklenen bölümü doğrudan
yaratılan tasarrufları oluşturmaktadır. Dolaylı tasarruflar ise öz kaynak
finansmanı ile sermaye piyasalarından elde edilen ve kullanılan kaynaklar
aracılığı ile yaratılmaktadır.

Sermaye piyasaları şirketlerin temel ve birincil finansman kaynağıdır. Ser-


maye piyasaları aynı zamanda tasarruf sisteminin asli unsurudur ve tasarruf
sistemi ile yurtiçi tasarrufların ana belirleyicisidir.

Türkiye'de ise sermaye piyasaları bu işlevleri itibari ile yeterince


gelişmemiştir ve tasarruf sisteminin gelişmesine ve büyümesine yeterli
katkıyı sağlayamamaktadır. Dolayısıyla yurtiçi tasarrufların arttırılması ve
ekonomik büyümenin hızlandırılması için yeterli olamamaktadır.

Bunun iki temel nedeni bulunmaktadır. İlki sermaye piyasalarında kamunun


hakimiyeti ve kaynakların büyük ölçüde kamu tarafından kullanılmasıdır.

81
İkincisi ise Türkiye' de özel sektör şirketlerinin finansman tercihleri dir.

Özel sektör finansman olanakları için sermaye piyasası kaynaklarını çok


sınırlı kullanmaktadır. 1990-2008 yılları arasında yeni hisse senedi ihracı ve
bedelli sermaye artırımı yoluyla sağlanan kaynak toplamı 26.9 milyar TL' dir.

Tablo.37 Özel Sektörün Özkaynak Finansmanı


Hisse Senedi İlıracı İle Kaynak Kullanımı Milyon TL

YENİHiSSE
SENEDi HALKA BEDELLi
ARZIİHRAÇ SERMAYE
YILLAR FİYATLARI İLE ARTTIRIMI TOPLAM
ı990 3 2 5
ı99ı 2 6 8
ı992 ı 6 7
ı993 2 6 8
ı994 8 29 27
ı995 ll 4ı 52
ı996 ı5 49 64
ı997 64 139 203
ı998 94 327 42ı

ı999 45 402 447


2000 1.722 759 2.481
200ı ı ı.094 1.095
2002 77 ı.oı8 1.095
2003 ı8 598 6ı6

2004 713 ı.oı4 1.727


2005 2.362 532 2.894
2006 1.239 665 ı.904

2007 4.364 1.765 6.129


2008 2.372 5.375 7.747
Kaynak: Sermaye Piyasası Kurumu ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Yıllıklan

82
Özel sektör sabit getirili araçlar yolu ile sermaye piyasasından kaynak temi-
nini de tercih etmemektedir.

Özel sektörün finansman tercihleri ve sermaye piyasasını yeterince


kullanmaması Türkiye'de sermaye piyasalarının gelişimini ve yurtiçi
tasarrufların genişlemesini sınırlandırmaktadır.

Tablo.38 Özel Sektör Sermaye Piyasası Araçları 2008

ÖZELSEKTÖRBORÇLANMA %
ARAÇLARI STOK MiLYON TL GSMH
TAHYİL 370 0.03
FİNANSMAN BONOSU 320 0.03
VARLIÖA DAYALI MENKUL KIYMET - -
BANKA BONOSU - -
TOPLAM 690 0.06
PORTFÖY DEGERi %
Dİ GER MENKUL KlYMETLER MİLYONTL GSMH
MENKUL KNMET
YATIRIM FONLAR! 23.978 2.52
EMEKLiLİK YATIRIM FONLAR! 6.563 0.69
MENKUL KNMET
YATIRIM ORTAKLIKLARı 553 0.06
GAYRiM:ENKUL
YATIRIM ORTAKLIKLARı 4.269 0.44
GİRİŞİM SERMAYESİ
YATIRIM ORTAKLIKLARı 141 0.01
TOPLAM 35.504 3.72
Kaynak: Sermaye Piyasası Kurumu Yıllıklan

Türkiye'de özel sektör finansman tercihlerinde özellikle 2002 yılından iti-


baren artan oranda dış kaynakları ve dış tasarrufları kullanmaktadır. Özel
sektörün kullandığı uzun vadeli krediler 2002 yılında 29.1 milyar dolar iken
2008 yılında 139.4 milyar dolara yükselmiştir. Özellikle reel sektör şirketleri
yurtiçinden ve sermaye piyasalarından kaynak temini yerine yurtdışından
döviz cinsi uzun vadeli kredileri kullanmayı tercih etmektedir.

83
Özel sektörün bu tercihi ile yurtiçi tasarrufların genişleme potansiye-
li sınırlanırken, Türkiye'nin ekonomik büyüme için dış tasarruflara olan
bağımlığı artmaktadır.

Tablo.39 Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Uzun Vadeli


Krediler Milyar Dolar
ÖZELSEKTÖR 2002 2004 2006 2008
TOPLAM 29.1 36.8 81.8 139.4
BANKALAR 3.0 5.8 21.9 32.1
BANKA DIŞI FiNANSAL KESiM 1.8 2.9 7.1 ı 1.5

REEL SEKTÖR ŞİRKETLERİ 24.3 28.1 52.8 95.9


Kaynak: TCMB

2.2.3.4. TÜRKİYE'NİN İKİLİ TASARRUF SİSTEMİ VE


DIŞ TASARRUFLARA ARTAN BAGIMLILIGI

Ekonomik büyümenin finansmanını tasarruflar sağlamaktadır. Ülkeler önce-


likle yurtiçi tasarruflarını, yetersiz kalması halinde de yurtdışı tasarrufları
kullanmaktadır. Yurtiçi tasarruflar için de tasarruf sistemi ve finansal sektör
belirleyici olmaktadır.

Türkiye için de aynı koşullar geçerlidir. Bununla birlikte 2001 ekonomik krizi
sonrası Türkiye 'nin ikili tasarruf sisteminin oluştuğu veya tasarruf sisteminin
ikiye bölündüğü görülmektedir.

Türkiye' de tasarruf sisteminin veya finansal sektörün esas oyuncusu


bankaların yurtiçi finansman akımları kadar önemli olmaya başlayan yurtdışı
şubelerinin finansal akımları oluşmuştur.

Türk bankalarının yurtdışı şubelerinden yurtiçi yerleşik gerek ve tüzel kişiler


ile ve yine kendi ana bankası ve diğer bankalada arasında kredi, mevd-
uat, menkul kıyınet yatırımları ve borçlar ile alacaklar şeklinde önemli fi-
nansal akımlar oluşmuştur. 2009 Haziran sonu itibari ile yurtdışı şubelerin

84
Türkiye'ye finansal akımları ı 74.5 milyar TL, Türkiye'den yurtdışı şubelere
finansal akımlar ise ı55.2 milyar TL' dir.

Tasarruf sisteminde oluşan bu ikili yapı Türkiye'de tasarrufların büyüklüğü


ile yurtiçi ve yurtdışı tasarruf ayırımı yapılmasını zorlaştırrnaktadır.
Türkiye'nin kullandığı dış tasarrufların (kaynakların) önemli bir bölümü yur-
tiçi tasarrufların uzantısı gibi görülmektedir.

200 ı krizi sonrası bankalar için getirilen düzenlemeler, vergi seçenekleri ve


döviz cinsi işlemlere ilişkin sınırlamalar ile oluşan ikili tasarruf sisteminin
yeniden bütünleştirilmesi sağlıklı olacaktır.

Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde Türkiye'de yurtiçi tasarrufların


büyüme için yetersiz kaldığı ve özellikle 2002 yılından itibaren Türkiye'nin
dış tasarruflara olan bağımlığının arttığı görülmektedir.

Tablo.40 Türk Bankalarının Yurt Dışı Şubelerinin Türkiye'de


Yerleşiklerle İlgili Seçilmiş Bilanço Büyüklükleri Milyar TL
2009
BİLANÇO KALEMLERİ 2007 2008 HAZİRAN
GERÇEK VE TÜZEL KİŞiLERE VERiLEN
KREDiLER 40.9 65.2 62.0

BANKALARDAN ALACAKLAR 48.6 81.2 96.7

TÜRK MENKUL KNMETLERİ 12.5 ı 7.0 15.8

AKTİF KALEMLER TOPLAMI 102.0 163.4 174.5

GERÇEK KİŞİLER MEVDUATI 0.7 0.8 0.7

TÜZEL KİŞİLER MEVDUATI 18.4 24.5 25.2

BANKALARABORÇLAR 65.2 110.7 129.3

PASiF KALEMLER TOPLAMI 84.3 136.0 155.2


Kaynak: TCMB

85
Türkiye'nin uluslararası yatırım pozisyonundaki gelişmeler bu bağımlığı
açıkça ortaya koymaktadır. Net dış tasarruf kullanımını da yansıtan
Türkiye'nin uluslararası net yatırım pozisyonu 1996 yılında 54.8 milyar dolar
açık verirken bu açık 2008 yılında 199.9 milyar dolara çıkmıştır.

Tablo.41 Türkiye'nin Uluslararası Yatırım Pozisyonu Milyar Dolar

1996 2000 2004 2008


VARLIKLAR 27.6 53.2 87.0 177.8
YURT DIŞINA DOGRUDAN YATIRIM - 3.7 7.1 14.0
PORTFÖY Y ATIRIMLARI - - 0.9 2.0
KREDiLER 2.6 4.7 9.2 11.3
MEVDUATLAR 7.4 19.7 30.2 74.0
REZERV VARLıKLAR 17.6 23.3 37.6 74.2
DİGER 1.8 2.0 2.3
YÜKÜMLÜLÜKLER 82.4 151.8 213.8 377.7
YURT İÇİNDE YATIRIMLAR 19.2 38.5 74.6
PORTFÖY YATIRIMLARı 16.3 35.9 45.8 68.8
KREDiLER 49.9 80.6 105.3 205.5
MEVDUATLAR 16.2 16.1 24.2 28.8
NET ULUSLARARASI
YATIRIM POZiSYONU -54.8 -98.6 -126.8 -199.9
Kaynak: TCMB

2.2.3.5. TÜRKİYE'DE KAMUNUN TASARRUF


KAPASİTESİ VE EGİLİMİ

Ekonomide yaratılan yurtiçi tasarrufların kaynaklan özel kesim ile birlikte


kamu kesimidir. Kamu kesiminin ekonomi içindeki payı daha sınırlı olduğu
için özel kesim tasarrufiannın toplam yurtiçi tasarruftar içindeki payı ve öne-
mi daha büyüktür.

Bununla birlikte kamu kesimi tasarruf kapasitesi, tasarruf dengesi ve tasar-


ruf açıklan toplam yurtiçi tasarrufian açısından önem taşımaktadır. Kamu-

86
nun özellikle tasarruf açığı ile karşılaşması halinde toplam yurtiçi tasarrufları
gerilemektedir. Özel sektör tasarrufları veya dış tasarruflar kamu tasarruf
açığının kapatılması için de kullanılmaktadır.

Kamunun kuvvetli bir tasarruf kapasitesine sahip olması ve tasarruf fazlası


verdiği hallerde ise yurtiçi tasarruf miktarı ve oranı da artmaktadır.

Kamu kesimi tasarruflarına kamu kesimi genel dengesi büyüklükleri


içinde ulaşılmaktadır. Kamu kesimi genel dengesi içinde esas belirley-
ici büyüklükler kamu gelirleri ile cari transfer harcamalarıdır. Bu ikisinin
farkından kamu harcanabilir gelir büyüklüğüne ulaşılmaktadır. Kamu har-
canabilir gelir büyüklüğünden kamunun cari harcamalarının çıkarılması ile
kamu tasarruflarına ulaşılmaktadır. Kamu harcanabilir gelirinin cari harcama-
lardan büyük olması halinde kamu tasarruf fazlası vermektedir. Tersi halinde
ise kamu tasarruf açığı oluşmaktadır.

Türkiye'de kamu kesimi 1990-2008 döneminin önemli bir bölümünde tasar-


ruf açığı vermiştir. 1990-1998 yılları arasında kamu tasarruf dengesi sınırlı
ölçüde açık veya fazla şeklinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde tüm kamu
büyüklüklerinin GSMH'ya oranının arttığı da görülmektedir.

1999-2003 yılları arasında ise kamu kesimi yüksek tasarruf açıkları vermiştir.
Tasarruf açıkları 1999-2001 yıllarında özellikle cari transfer harcamalarının
büyümesi ile artmış, 2001 yılındaki ekonomik kriz sonrası alınan ekonomik ön-
lemler ile birlikte yüksek kamu tasarruf açıkları bu kez cari transfer harcamalarının
küçülmesi ile azalmıştır. Bununla birlikte bu dönemde yüksek kamu tasarruf
açıkları oluşmuştur. 2001 yılında GSMH'ın yüzde 7.14'ne çıkan kamu tasarruf
açığı alınan önlemler ile birlikte 2004 yılında yüzde 0.96'ya indirilmiştir.

Kamu tasarrufları 2004-2008 yılları arasında ise fazla vermiş ve 1990 sonrası
dönem içindeki en yüksek kamu tasarruf fazlası oranlarına ulaşılmıştır.

Bu dönemde kamu tasarruf fazlasına ulaşılırken kamu gelirlerinin GSMH'ya


oranında değişim olmadığı esas katkının cari transfer harcamalarındaki (özel-

87
likle de faiz harcamaları) daralmadan kaynaklandığı görülmektedir. Böylece
2001 yılında yüzde 2.5'e kadar düşen kamu harcanabilir gelir 1 GSMH oranı
2006 yılında yüzde 13.87'ye kadar yükselebilmiştir. Kamu cari harcamaları
da yüzde 9-10 arasında tutulmuş ve böylece 2004-2008 yılları arasında gö-
receli yüksek tasarruf fazlasına ulaşılmıştır. En yüksek kamu tasarrufu 1
GSMH fazlası 2006 yılında yüzde 4.33 ile 2006 yılında gerçekleşmiştir.

Türkiye ekonomisinde kamunun tasarruf yaratma kapasitesi 2003 yılına


kadar negatif çalışmış, kamu ancak 2004 yılından sonra tasarruf fazlası
yaratab ilmiştir.

Kamunun tasarruf fazlası yaratmasında belirleyici unsur harcamalar


tarafındaki iyileşmedir. Kamu gelirlerinin /GSMH'ya oranı sabitleşmiştir
ve arttırma olanağı sınırlı gibi görülmektedir. Harcamalar tarafında ise cari
transferierin 1 GSMH'ya oranında 200 ı yılından itibaren ı O puan iyileşme
sağlanmıştır. Burada yüksek enflasyonun gerilemesi ve buna bağlı olarak faiz
oranlarının düşmesi ve faiz harcamalarının azalması esas rolü oynamıştır.
Buna ilave olarak cari harcamaların/GSMH'ya oranı da sınırlanmıştır. Burada
da uygulanan mali disiplin politikalarının etkileri bulunmaktadır. Türkiye'de
kamunun tasarruf fazlası yaratmasında temel belirleyici gelirlerdeki artıştan
çok harcamaların kısılması ve disipline edilmesi olarak görülmektedir.

Bu çerçevede harcamalar yönünde kamu halen yapısal reformlara ihtiyaç


duymaktadır. Nitekim ekonomilerde kamunun en önemli tasarruf yaratma
araçlarından biri olan sosyal güvenlik sistemi verdiği açıklar ile Türkiye'de
önemli bir tasarruf açığına yol açmaktadır. Sosyal güvenlik sistemi
açıklarının GSMH'a oranı 2002 yılından sonra yüzde 2.45 ile 3.50 arasında
açık vermiştir. Türkiye' de sosyal güvenlik sistemi tasarruf fazlası yaratmak
yerine yurtiçi tasarrufların önemli bir bölümünü yutmaktadır. Türkiye'de
kamu tasarruflarının arttırılması için harcamalar yönünde kalıcı iyileştirmeler
sağlayacak yapısal reformlara ihtiyaç duyulmaktadır.

88
Tablo. 42 Türkiye'de Kamu Tasarrufları GSMH Oranı Yüzde

KAMU KAMU
GELİR İ! cARi HARCANABİLİR cARi KAMU SOSYAL
GSMH TRANSFERI GELİR! HARCAMALARI TASABRUF/ GÜVENLİK/
YILLAR % GSMHo/o GSMH% GSMH% GSMH% GSMH%

1990 13.34 -5.00 8.34 -6.67 +1.67 0.0


1991 12.00 -4.00 8.00 -7.00 +1.00 0.0
1992 11.77 -4.12 7.65 -7.65 0.00 0.0
1993 14.49 -6.56 7.93 -8.28 -0.35 -0.35
1994 14.49 -7.42 7.07 -7.07 0.00 -0.69
1995 14.04 -7.46 6.58 -6.58 0.00 -0.88
1996 15.60 -9.62 5.98 -6.97 -0.99 -1.57
1997 17.18 -8.53 8.65 -7.93 +0.72 -1.90
1998 18.54 -11.49 7.05 -8.44 -1.39 -2.00
1999 18.77 -13.79 4.98 -9.98 -5.00 -2.63
2000 20.65 -14.80 5.85 -9.29 -3.44 -2.00
2001 22.42 -19.92 2.50 -9.64 -7.14 -2.13
2002 22.67 -17.62 5.05 -9.90 -4.85 -3.20
2003 21.42 -15.89 5.53 -9.68 -4.15 -3.50
2004 21.10 -12.85 8.25 -9.21 -0.96 -2.88
2005 22.20 -10.18 12.02 -9.07 +2.95 -3.07
2006 22.72 -8.85 13.87 -9.54 +4.33 -2.45
2007 21.11 -8.88 12.23 -9.87 +2.36 -3.07
2008 21.32 -9.13 12.19 -10.04 +2.15 -2.47
Kaynak: DPT Yıllık Programlar

2.2.4. TÜRKİYE İLE SEÇİLMİŞ ÜLKELERiN


BÜYÜME KAYNAKLARININ
KARŞILAŞTIRILMASI

Türkiye ekonomisinin büyüme performansı, büyüme kaynakları ve büyüme


dinamikleri 1987-2008 yılları arasındaki dönem için ayrıntılı olarak incelenmiş
ve değerlendirilmiştir.

89
Türkiye için yapılan bu inceleme ve değerlendirmelere ilave olarak uluslararası
karşılaştırmalar da yapılarak analizler genişletilmektedir.

Karşılaştırmalar, büyümenin kaynağı göstergeleri kullanılarak 1980-1990,


1990-2000 ve 2000-2007 dönemlerinde hızlı ekonomik büyüme göstermiş
seçilmiş gelişen ülkeler ile yapılmaktadır.

Türkiye ile seçilmiş ülkelerin büyüme kaynaklarının karşılaştırmasından


aşağıdaki temel bulgular elde edilmektedir.

1. Hızlı ekonomik büyüme gösteren seçilmiş ülkelerin büyük bölümünde


yüksek yatırım oranları bulunmaktadır. Yatırımların GSMH oranı ortalama
yüzde 30'lar ve üzerindedir ve bu yatırım oranları uzun süre korunmakta ve
sürdürülmektedir. Türkiye' de yatırım 1 GSMH oranı göreceli düşüktür.

2. Hızlı ekonomik büyüme gösteren seçilmiş ülkelerin büyük bölümünde


yüksek yurtiçi tasarruf oranları bulunmaktadır. Yüksek yatırım oranları yük-
sek yurtiçi tasarruf oranları ile sürdürülmektedir. Türkiye' de tasarruf/ GSMH
oranı göreceli düşüktür ve yatırım/ GSMH oranı karşılaştırmasına göre daha
da düşüktür.

3. Büyümenin finansmanı açısından önemli bir gösterge olan yurtiçi banka


kredileri 1GSMH oranı hızlı büyüme gösteren ülkelerde yüksektir. Bir çok ül-
kede de bu oran sürekli artarak yüzde lOO'lerin üzerine çıkmıştır. Türkiye'de
bu oran oldukça düşüktür.

4. Hızlı ekonomik büyüme gösteren seçilmiş ülkelerde yıllık ortalama isti-


hdam artışı her bir dönem önceki döneme göre yavaşlamaktadır. İstihdam
artışının büyümeye katkısı sınırlanmaktadır. Burada büyümenin kaynağı
olarak ve emek miktarı yanı sıra emek verimliliğindeki artışın da kullanıldığı
görülmektedir. Türkiye emek miktarı artışı itibari ile karşılaştırıldığında
seçilmiş ülkeler ile yakın artış oranlarına sahip bulunmaktadır.

90
5. Türkiye toplam faktör verimliliği artışını büyümenin kaynağı olarak çok
sınırlı kullanmaktadır.

6. Hızlı ekonomik büyüme gösteren seçilmiş gelişen ülkelerin bir başka ortak
özelliği ise çok hızlı büyüme oranlarına rağmen düşük enflasyon oranlarına
ve fiyat istikrarınasahip olmalarıdır. Türkiye fiyat istikrarına ulaşamadığı için
hızlı ve sürdürülebilir büyüme sürecine girememektedir. Karşılaştırmalarda
görüldüğü gibi enflasyon hedeflernesi veya fiyat istikrarı büyümeye engel
değil, tam tersine hızlı büyümenin gerekli bir koşuludur.

91
Tablo.43 1980-1990 Yılları Arasında Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren Seçilmiş Ülkelerin Çeşitli
Göstergeleri
ORTALAMA ORTALAMA YURT İÇİ YURTİÇİ YILLIK
ORTALAMA YATIRIM/GSMH TASARRUF/GSMH BANKA ORTALAMA
ORTALAMA MİLLİGELİR KREDİLERİI İSTiHDAM
BÜYÜME DEFLATÖRÜ GSMH ARTIŞI
ÜLKELER % % 1980 1990 1980 1990 1990 % i

çiN 10.2 5.9 35 36 35 36 90.0 3.2

HİNDİSTAN 5.8 8.0 20 24 17 21 50.6 3.5

ENDONEZYA 6.1 8.5 24 35 38 37 45.5 5.2

G.KORE 9.4 6.1 32 35 24 37 56.9 4.0


-.o MALEZYA 5.3 1.7 30 30 33 34 77.9 5.5
N

PAKİSTAN 6.3 6.7 18 18 7 ll 50.9 5.2

SİNGAPUR 6.6 2.2 36 35 38 43 60.9 4.1

TAYLAND 7.6 3.9 29 31 23 29 91.1 4.1

JAPONYA 4.0 1.7 32 33 31 34 266.8 1.8

TÜRKİYE 5.4 45.2 18 20 ll 21 25.9 4.9


Kaynak: World Bank, World Economic Outlook Data Set 1961-2009
Tablo.44 1990-2000 Yılları Arasında Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren Seçilmiş Ülkelerin Çeşitli
Göstergeleri
ORTALAMA ORTALAMA YURT İÇİ YURTİÇİ YILLIK
ORTALAMA YATIRIM/GSMH TASARRUF/GSMH BANKA ORTALAMA
ORTALAMA MİLLİGELİR KREDi İSTiHDAM
BÜYÜME DEFLATÖRÜ LERİ/ ARTIŞI
ÜLKELER % % 1980 1990 1980 1990 GSMH1990 %

şiLi 6.8 7.3 25 24 28 23 74.7 2.4

çiN 10.3 7.1 36 38 36 42 132.7 1.3

HİNDİSTAN 6.0 8.2 24 25 21 20 48.2 2.3


ENDONEZYA(I) 7.5 8.5 35 31 37 31 66.2 2.5
\0
w
İRLANDA 7.3 3.6 21 23 27 37 93.8 2.1

G.KORE<2) 7.2 5.3 35 35 37 34 104.1 1.9

MALEZYA<3) 8.7 4.4 30 43 34 44 143.9 2.7

POLONYA 4.6 6.8 18 27 32 18 37.6 2.8

SİNGAPUR<4) 8.5 2.9 35 37 43 51 89.6 1.7

TÜRKİYE 3.7 76.3 20 22 21 21 26.0 2.8


--

Kaynak: World Bank, World Economic Outlook Data Set I 96 I -2009


(I) (2) (3) (4) I990-I997 2000-I997
Tablo.45 2000-2007 Yılları Arasında Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren Seçilmiş Ülkelerin Çeşitli
Göstergeleri
ORTALAMA DOGRUDAN i

YURTİÇİ YURT YABANCI


ORTALAMA ORTALAMA TASARRUF/ içi SERMAYE
MİLLİ YATIRIM/GSMH GSMH BANKA YATlRlMI YILLIK
ORTALAMA GELİR KREDİ/ MİLYAR ORTALAMA
BÜYÜME DEFLATÖRÜ GSMH DOLAR İSTiHDAM
ÜLKELER % % 2000 2007 2000 2007 2007 2007 ARTIŞI%

BREZiLYA 3.3 8.5 23 22 20 24 96 18.8 1.8


G.AFRİKA 4.3 6.6 15 20 18 16 89 4.4 ı. o
İSPANYA 3.4 4.0 24 31 22 25 194 20.0 1.1

ÇİN 10.2 3.7 42 44 42 52 136 78.1 0.9


\0 ÇEKCUM 4.5 2.1 28 27 29 31 55 6.0 1.6
.ı;:.
HİNDİSTAN 7.8 4.4 25 38 20 35 63 17.5 1.8
İRLANDA 5.2 3.1 23 27 37 40 199 11.0 1.1
MALEzyA 5.1 4.8 43 23 44 37 117 6.1 2.6
FİLİPİNLER 5.1 5.1 20 15 16 10 41 2.3 3.0
PERU 5.4 3.8 22 20 20 28 16 3.5 2.6
ROMANYA 6.1 18.0 19 22 10 10 36 11.4 -2.2
TAYLAND 5.4 2.9 22 30 32 33 96 9.0 1.1
ViETNAM 7.8 3.0 25 35 21 27 49 20.0 2.2
TÜRKİYE 5.9 ----
18.8
---·-----
22 26 21 17 34 19.9 2.5
Kaynak: World Bank, World Economic Outlock Data Set 1961-2009
2.2.5. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE BÜYÜMENİN
TALEP B İLEŞENLERİ

Türkiye ekonomisinde orta uzun vadeli kalıcı bir büyüme modeli oluşturulması
için büyümenin arz yönlü unsurları önemli olup talep bileşenleri kısa dönemli
ve kalıcı olmayan etkilere sahip bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye ekono-
misinin büyüme performansı kaynakları ve dinamikleri arz yönlü olarak ince-
lenmekte ve değerlendirilmektedir.

Bununla birlikte ekonomide talep yönlü bileşenler de büyüme dinamikleri


üzerinde etkili olabilmektedir. Özellikle iç veya dış talep bileşeni veya büyü-
menin iç taleb e veya ihracata dayalı gerçekleşmesi önemli bir büyüme modeli
unsurdur.

Çoğu gelişen ülkenin ihracata yani dış talebe dayalı büyüme modelini ben-
imsedikleri, sınırlı iç talep ve yüksek iç tasarruflara ulaşarak yatırımlarını ve
üretim kapasitelerini dış talep odaklı oluşturdukları ve büyüdükleri görülme-
ktedir.

Bu çerçevede çalışmanın bu aşamasında Türkiye ekonomisinde büyümenin


talep bileşenlerine de yer verilmektedir. GSMH serisinin 1998 tabanlı
değiştirilmesi nedeniyle büyümenin talep bileşenlerine ilişkin göstergeler
1999-2008 dönemi için incelenmekte ve değerlendirilmektedir.

Büyürneyi oluşturan talep bileşenlerinin incelenmesinde iki önemli sonuç or-


taya çıkmaktadır.

İlk olarak Türkiye' de talep bileşenleri içinde baskın bir unsurun olmadığı iç ve
dış talebin, özel ve kamu harcamalarının, tüketim ve yatırım harcamalarının
hepsinin birlikte büyümeye benzer eğilimler içinde katkı sağladığı görülmek-
tedir. İç talep (2003-2004), ihracat (2004-2005), sabit yatırımlar (2004-2005)
ithalat (2003,2004,2005) belirli yıllarda daha hızlı büyümekte ve büyümeye

95
daha fazla katkı sağlamaktadır. Ancak bunlar kısa süreli ve geçici olmaktadır.
Büyümenin talep bileşenlerindeki artışlar ve yavaşlamalar da paralellik gös-
termektedir ve bileşenler birbirini ikame etmemektedir.

Bu değerlendirme sonrasında ikinci önemli sonuç ise Türkiye'nin bilinçli


bir büyüme modeline sahip olmadığının ortaya çıkmasıdır. Türkiye'nin ihra-
cata dayalı veya iç talebe dayalı gibi bir büyüme modeline veya tercihine
sahip olmadığı görülmektedir. Büyümenin talep bileşenlerinin konjonktürel
eğilimleri büyümenin niteliğini belirlemekte ancak bu da geçici olmakta ve
her dönem nitelik değişmektedir.

Türkiye'nin büyüme modeline ve seçeneklerine sahip olmaması nedeniyle büyüme


de konjonktürel gelişmelerden etkilenmekte ve dalgalanma göstermektedir.

Tablo.46 GSMH Talep Bileşenlerinin Büyüme Oranları Yüzde


1999-2008
ÖZEL KAMU SABİT MAL VE MAL VE
TÜKETİM TÜKETİM SERMAYE HİZMET HİZMET
YILLAR GSMH HARCAMASI HARCAMASI YATlRlMI İHRACATI iTHALATI

ı999 -3.4 o.ı 4.0 -ı6.2 -ı0.7 -3.7

2000 6.8 5.9 5.7 ı 7.5 ı6.0 21.8

200ı -5.7 -6.6 -ı. ı -30.0 3.9 -24.8

2002 6.2 4.7 5.8 ı4.7 6.9 20.9

2003 5.3 ıo.ı -2.6 ı4.2 6.9 23.5

2004 9.4 ı 1.0 6.0 28.4 ı 1.2 20.8

2005 8.4 7.9 2.5 ı 7.4 7.9 ı2.2

2006 6.9 4.6 8.4 13.3 6.6 6.9

2007 4.7 4.6 6.5 5.4 7.3 ıo.7

2008 ı. ı 0.3 1.8 -4.6 2.6 -3.1


Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

96
2.3. TÜRKİYE'NİN BÜYÜME PERFORMANSINA
VE DİNAMİKLERİNE İLİŞKİN
TEMEL BULGULAR
Türkiye'nin büyüme performansına ve dinamiklerine ilişkin olarak yapılan
ayrıntılı inceleme ve analizler ile uluslar arası karşılaştırmalar sonucu elde
edilen temel bulgular aşağıda sunulmaktadır. Bu bulgular Türkiye için yeni
bir büyüme modelinin seçilmesinde ve geliştirilmesinde de esas olacaktır.

1. Türkiye ekonomisinde büyüme istikrarsız ve dalgalıdır.

2. Türkiye ekonomisinin seçilmiş ve belirlenmiş bir büyüme modeli yoktur


ve uygulanmamaktadır.

3. Buna bağlı olarak büyüme odaklı strateji ve politikaları da çok sınırlıdır.

4. Büyüme modelinin olmaması nedeni ile ekonomi konjonktüre göre arz veya
talep bileşenlerinde (iç talep, ihracat, özel sektör yatırımları, ithalat) meydana
gelen ve sürekli olmayan genişlemeler ile büyümektedir (veya küçülmekte-
dir). Büyüme konjonktüre göre oluşan gelişmelere bağımlı kaldığı için de
istikrarsız olmaktadır.

5. Türkiye'nin büyüme performansı ile dünyanın büyüme performansı


arasında 1987-2001 arasında korelasyon düşükken, 2002-2008 arasında git-
tikçe kuvvetlenen bir korelasyon oluşmaktadır. Türkiye' de ekonomik büyüme
2002 sonrası dünya ekonomisindeki gelişmelere daha bağımlı hale gelmek-
tedir.

6. Ekonomik büyümenin kaynakları içinde ana unsur sermaye ve sabit ser-


maye yatırımlarıdır. Emek miktar artışı ile toplam faktör verimliliğindeki
artışın büyümeye katkısı sınırlı kalmaktadır.

97
7. Ekonomik büyümenin arz yönlü en önemli kaynağı olmasına rağmen sabit
sermaye yatırımları göreceli düşük ve potansiyel büyüme hızı için yeterli
değildir.

8. Sermaye-hasıla katsayısı da ı987-2007 arasında 2.47 ile (KKO ile


düzeltilmiş ı .90)
çok düşüktür. Düşük ve orta düşük teknolojili sektörlerde
yoğunlaşma ile sermaye hasıla katsayısı düşük kalmaktadır.

9. Ekonomik büyümenin arz yönlü diğer kaynağı emek miktarındaki artış


ı987-2007 arasında potansiyelin altında gerçekleşmiştir. 2002 sonrasında
emek miktar (istihdam) artışı daha da yavaşlamaktadır. İstihdama katılım
oranı da düşüktür.

ıo. Toplam faktör verimliliğinin artışı ı987-2007 yılları arasında sınırlı


kalmıştır. İşgücü niteliğinin ve teknoloji yoğun sektörlerin sınırlı kalması
nedeniyle işgücü ve sermaye verimliliği artışı sınırlı kalmaktadır.

ı ı. Sabit sermaye yatırımlarında ithal makine ve teçhizata ve dolayısıyla


yabancı teknolojiye bağımlılık yüksektir. Ekonomik büyürnede yabancı
(ithal) üretim teknolojisi ve ürün teknolojisi belirleyici olmaktadır.

ı 2.
Ekonomik büyümenin finansmanında yurtiçi tasarruflar yetersiz kalmıştır.
Yurtiçi tasarrufların oranı düşüktür ve 2003 sonrasında giderek azalmaktadır.
Özel kesim tasarruf eğilimi ve oranı düşmektedir.

13. Yatırım-Tasarruf dengesi sürekli açık vermektedir. Sınırlı yurtiçi tasarru-


flar yatırım hacmini ve ekonomik büyürneyi sınırlandırmaktadır.

14. Yurtiçi tasarrufların yetersiz olması nedeniyle Türkiye'de ekonomik


büyüme artan oranda dış tasarrufların kullanımına bağımlı hale gelmektedir.
Yüksek ekonomik büyüme hızı ile yüksek cari açıklar ve yüksek net sermaye
girişi arasında korelasyon kuvvetlenmektedir.

15. Tasarruf sistemi ve finansal sektör yeterli büyüklüğe sahip değildir ve

98
tasarruf sisteminin etkinliği sınırlıdır. Özel sektör, sermaye piyasası araçları
yerine yurtdışı finansmanı tercih etmektedir. Bankaların yurtdışı şubelerinin
finansal akımları ile ikili tasarruf sistemi oluşmuştur.

16. Kamu sürekli tasarruf açığı veren yapısına 2001 sonrası izlenen para
ve maliye politikaları ile son vermiştir. Kamu 2004 yılından itibaren tasar-
ruf fazlası vermeye başlamıştır. Ekonomik kriz ile yeniden tasarruf açığı
oluşacaktır.

17. Seçilmiş gelişen ülkeler ile karşılaştırmalarda Türkiye'nin sermaye


yatırımları,
yurtiçi tasarruflar, faktör verimlilikleri, istihdama katılım, finansal
sistemin büyüklüğü göreceli olarak daha küçük veya zayıf kalmaktadır.
Seçilen tüm ülkelerde fiyat istikrarı sağiandıkça büyüme hızlanmaktadır.

99
100
3. KÜRESEL KRİZ SONRASI YAKIN
DÖNEM İÇİN TÜRKİYE'NİN
BÜYÜME DİNAMiKLERİ VE
KOŞULLARI

GİRİŞ

Çalışmanın birinci bölümünde Dünya ekonomisinde 1980'ler sonrası döne-


rnin büyüme dinamikleri incelenmiş ve kriz sonrası dönem için öngörüler
yapılmıştır. İkinci bölümde ise Türkiye'nin büyüme performansı ve din-
amikleri ayrıntılı olarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir.

Birinci ve ikinci bölümde yapılan inceleme ve değerlendirmelerden elde ed-


ilen temel bulgular çerçevesinde Türkiye için küresel krizin yeni koşulları
içinde uzun vadeli bir büyüme modeli geliştirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmakta
olup bu ihtiyaç çalışmanın amaç ve hedefi ile de uyum göstermektedir.

Türkiye için yeni bir büyüme modeli geliştirilmesi çalışmanın esas arnacı ol-
makla birlikte küresel krizin etkileri sonrası Türkiye'nin kısa dönem içinde
göstereceği büyüme performansı da önem taşımaktadır. Nitekim Türkiye eko-
nomisi 2009 yılında kuvvetli bir küçülme yaşayacaktır. Türkiye ekonomisinin
yeniden büyüme patikasına girebilmesi açısından 201 O ve 20 ll yılları önem
taşımaktadır.

Çalışmanın üçüncü bölümünde yeni bir büyüme modeli önerisi öncesinde


Türkiye ekonomisinin yakın dönem için büyüme dinamikleri ve koşulları in-
celenmekte ve değerlendirilrnektedir.

101
3.1. KÜRESEL KRİZİN TÜRKİYE'NİN
BÜYÜME DİNAMİKLERİNE ETKİLERİ
Türkiye ekonomisi küresel kriz öncesi yakın dönemde dış talebe (ihracata),
özel sektör yatırımiarına ve dış tasarrufların kullanımına bağımlı bir büyüme
göstermiştir. Ancak küresel kriz ile birlikte büyümenin ana dinamikleri ile
olan dış talep (ihracat) ile dış tasarrufian kullanma olanakları önemli ölçüde
sınırlanmıştır. Özel sektör yatırımlan da hızla daralmıştır.

Büyüme dinamiklerinin ortadan kalkması veya zayıflaması ile birlikte Türki-


ye ekonomisi 2009 yılında küçülecektir. Ekonominin yeniden büyüme süre-
cine taşınması ise büyüme dinamiklerinin iyileştirilmesi ve yeni dinamiklerin
ortaya çıkartılması ile mümkün olacaktır.

Bununla birlikte küresel krizin sadece Türkiye'nin değil, hemen tüm ülkeler-
in büyüme dinamiklerini olumsuz etkilediği, bir çoğunu sınırladığı ve ortadan
kaldırdığı görülmektedir.

Küresel kriz öncesi hızlı büyüme gösteren çok sayıda ülkenin büyüme din-
amikleri bozulmuş ve 2009 yılında ekonomiler küçülme ile karşı karşıya
kalmıştır. Özellikle gelişmiş ekonomilerde büyüme dinamiklerinin kaybı ve
küçülmeler daha kuvvetli gerçekleşmektedir. Başta Çin ve Hindistan gibi
küresel krize rağmen ekonomik büyüme gösteren ülkelerin büyüme din-
amikleri de hızla değişmektedir. Bu ülkeler dış talebe aşırı bağlı büyümelerini
iç talepteki genişleme ile dengelerneyi hedeflemektedir.

Küresel kriz ile birlikte gelişmiş ülkelerin en çok etkilenen büyüme dinamiği
yurtiçi tasarrufların erimesi ve iç talepteki hızlı gerileme olmuştur. Gelişmiş
ülkelerin tasarrufian varlık (menkul, gayrimenkul) fiyatlarındaki hızlı ger-
ileme ile erimiş ve önemli bir servet kaybı oluşmuştur. Hızlı iş kayıpları ve
işsizlik ile birlikte hane halklarının gelirleri de gerilemiş ve gelişmiş ülkel-
erde iç tüketim hızla daralmıştır.

102
Gelişen ülkelerin en çok etkilenen büyüme dinamikleri ise dış talepteki (ihra-
cat) ve dış tasarrufların (net sermaye girişi) kullanımındaki daralma olmuştur.

Küresel krizin gelişmiş ve gelişen ülkelerin büyüme dinamikleri üzerindeki


bu etkileri birlikte değerlendirildiğinde Türkiye'nin büyüme dinamiklerinin
de etkilenmesi ve değişimi olağan karşılanmalıdır.

3.2. TÜRKİYE'DE BÜYÜME KAYNAKLARI


TÜKETİM YATIRIM TASARRUFLAR
İÇİN DEGERLENDİRME

Türkiye ekonomisinin büyüme dinamikleri küresel kriz ile birlikte olumsuz


etkilenmiştir ve Türkiye ekonomisi 2009 yılında küçülecektir. Türkiye 20 ı O
ve 2011 yılları için ekonomiyi yeniden büyüme sürecine taşımalıdır. Bu çer-
çevede büyümenin yeniden sağlanmasına yönelik olarak yakın dönem için
büyümenin kaynakları olan tüketim ve yatırım harcamaları ile tasarru:flara
ilişkin değerlendirmeler yapılmaktadır.

3.2.1. YAKIN DÖNEMDE YATIRIM VE TÜKETİM


HARCAMALARININ SEYRİ VE BEKLENTiLER

Türkiye ekonomisinde sabit sermaye yatırımları büyümenin en önemli belir-


leyicisidir. İç tüketini harcamaları da büyümeye önemli katkı sağlamaktadır.
Bu nedenle yatırım ve tüketim harcamalarının kısa vadeli seyri ekonomik
büyümeye yeniden geçiş için önem taşımaktadır. Yatırımların çarpan ve
hızlandıran etkisi de özellikle büyürnede belirleyici olmaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun 1998 yılı bazlı milli gelir verilerine göre özel
kesimin tüketim ve yatırım harcamalarının GSYİH içindeki ağırlığı 2008
yılında yüzde 89 .ı' dir. Türkiye ekonomisi özel sektörün tüketim ve yatırım
harcamalarının canlandırılması ile yeniden kalıcı büyüme patikasına gire-
bilecektir. Özel sektörün yatırım ve tüketim harcamalarındaki genişlemenin

103
büyümeye katkısı kamu kesiminin yatınm ve tüketim harcamalarının büyü-
meye katkısından çok daha fazladır.

Özel kesimin (yurtiçi yerleşik hane halkı) nihai tüketim harcamalarının GSYİH
içindeki ağırlığı 2008 yılında yüzde 68.5, özel kesim yatırım harcamalarının
payı ise yüzde 20.6'dır. Bu ağırlıkianna göre hesaplandığında özel kesim
yatırım harcamalarındaki ortalama yıllık yüzde 28-30 aralığında reel bir artış
tek başına Türkiye ekonomisinin büyümesine 5 puan katkı sağlamaktadır.

Nitekim, Türkiye buna benzer bir özel sektör yatınm harcaması reel artışını
2004 yılında yakalamış ve ekonomi aynı yıl yüzde 9.4 büyümüştür. Özel
kesimin yatırım harcamalarındaki artışın ivme kaybetmesi ile birlikte
büyüme yavaşlamaktadır. Büyüme 2007 yılında yüzde 4.7'ye ve özel sektör
yatırımlarının geriledi ği 2008 yılında yüzde ı. ı' e inmiştir.

Küresel kriz ile birlikte özel kesimin yatırım harcamaları hızlı daralma süre-
cine girmiştir. 2009 yılı ilk çeyreğinde özel kesimin yatırım harcamaları
yüzde 35.8 daralmış, ekonomi de yüzde 13.8 küçülmüştür.

Türkiye ekonomisinin 20ı0-2011 yıllarında yeniden büyüme patikasına


döndürülmesi için özel sektör yatırımları önem taşımaktadır. Özel sektörün
yatırım kararlarını iç ve dış talebin seyri ile birlikte geleceğe dönük beklen-
tiler şekillendirmektedir.

2009 yılında hızla daralan iktisadi faaliyetlerin 20 ı O ve 20 ı ı yılında gö-


receli olarak yeniden artacağı öngörülmektedir. Ancak bu artış kademelİ ve
sınırlı hissedilen bir artış şeklinde olacaktır. Bu nedenle sınırlı ve kademelİ
genişleyecek iç ve dış talebin özel sektör yatırımlarını uyarıcı etkisi de sınırlı
olacaktır.

Özel sektör yatırımlarının tetiklenmesinde daha etkili olacak unsur ise önü-
müzdeki döneme ilişkin belirsizliklerin ortadan kaldırılması ve orta vadeli
gelecek için yeniden güven sağlanması olacaktır.

ıo4
Ekonomide inandırıcı bir orta vadeli programın hazırlanması, orta vadeli
gerçekçi makro hedeflerin ortaya konulması güven sağlanması konusunda en
önemli işlevi görecek araçlar olacaktır.

Özel sektör orta vadeli inandırıcı ve gerçekçi bir program hedefleri çer-
çevesinde yatırım kararlarını öne çekebilecektir.

Özel sektörün yatırım harcamalarının tetiktenınesinde belirleyici veya


kısıtlayıcı bir diğer unsur ise yatırımların finansmanı olanakları olacaktır.
Özel sektör küresel kriz öncesi hızlı genişleyen yatırımlarını büyük ölçüde
dış borçlanma ile karşılamıştır. Özel sektörün 2008 yılı sonunda yurtiçinde
kullandığı kredi hacmi ile yurtdışından kullandığı kredi hacmi eşitlenmiştir.
Ancak önemli ölçüde döviz açık pozisyonuna da sahip hale gelen özel sek-
törün yurtdışından borçlanma olanakları küresel kriz ile azalmış ve özel
sektör net dış borç ödeyicisi konumuna gelmiştir.

Özel sektörün yatırımlarının finansmanında dış tasarruflar ve dış finansman


olanakları yine belirleyici olacaktır. Özel sektörün küresel ölçekte sınırlarran
finansman olanaklarından yeniden yararlanmasının aracı ise yine Türkiye
ekonomisi için güven sağlayan ve belirsizlikleri ortadan kaldıran gerçekçi
hedeflere sahip bir Orta Vadeli Ekonomik Program olacaktır.

Orta Vadeli Program ile birlikte 2009 yılı içinde yürürlüğe konulan yeni
yatırımları teşvik sistemi de etkili olabilecektir. Nitekim yatırımların
teşvikinde ilk kez önemli değişiklikler getiren teşvik sistemi ekonomik be-
lirsizlik ortamında etkisiz kalmıştır. Belirsizlikleri ortadan kaldıran bir pro-
gram ile yeni yatırım teşvik sistemi 201 O yılından itibaren büyümeye katkı
açısından daha etkili olabilecektir.

Özel kesimin nihai tüketim harcamalarında ise 2009 yılında yaşanan daral-
ma ardından 201 O ve 20 ll yıllarında genişleme kademeli ve sınırlı olacaktır.
Özel kesimin kullanılabilir gelirlerinde gelişmeler esas belirleyici olacaktır.
Kamunun bu konudaki tercihleri (gelir vergisi politikası ile) kullanılabilir ge-
lirde artışlar yaratabilecektir.

105
Kamunun tüketim ve yatırım harcamalarının ekonomik büyürneyi tetik-
leyici rolü ise sınırlı olacaktır. Bu nedenle kamu ilave tüketim ve yatırım
harcamalanna gitmek yerine büyüme üzerinde daha etkili olan özel sektöre
kaynak bırakacak bir politikayı tercih etmelidir.

3.2.2. YAKIN DÖNEMDE TASARRUFLARlN


SEYRİ VE BEKLENTiLER

Küresel kriz öncesinde Türkiye ekonomisinin büyüme dinamikleri içinde en


belirleyicisi büyümenin finansmanında yurtdışı tasarruflara olan bağımlılıktır.
Küresel kriz ile birlikte yurtdışı tasarrufların kullanım olanakları hızla
daralmıştır. 2009 yılında yaşanan hızlı küçülmenin önemli bir nedeni de dış
kaynak kullanımındaki keskin daralmadır.

Türkiye'nin 2010 yılından itibaren tekrar büyüme sürecine girmesinde be-


lirleyici bir diğer unsur yurtiçi tasarrufların seyri olacaktır. Türkiye büyü-
menin finansmanı için daralan yurtdışı tasarruflar nedeniyle mutlaka yurtiçi
tasarruflarını arttırmak zorunda kalacaktır.

Küresel krizin yaşandığı 2009 yılı içinde yurtiçi tasarrufların reel olarak
büyümediği de görülmektedir. Bireysel tasarruflar kişisel gelirlerin azalması
ile gerilemektedir. Kurumsal tasarruflar ise şirket karlannın azalması ve
yurtdışı kredilerin geri ödenmesinde mevcut tasarrufların kullanılması ile
azalmaktadır. Kamu da 2003 'den soma ilk kez yeniden net tasarruf açığı
verecektir. Bu koşullar altında yurtiçi tasarrufların arttırılmasında bireysel,
kurumsal ve kamusal tasarrufların seyri önem taşımaktadır.

Büyümenin yurtiçi kaynağını oluşturan toplam yurtiçi tasarruflar içinde hane


halklannın toplam tasarruflanndaki reel genişleme ya tasarruf eğiliminin
artması ile ya da kullanılabilir gelirin artması ile mümkün olabilecektir. Bir
ekonomide özel kesim için kullanılabilir gelirin oluşumu aşağıdaki denklik
ile ortaya konulmaktadır.

106
(PF) GAYRİ SAFi YURTİÇİ HASILA (HEM ÜRETİM, HEM GELİR
DEGERİ)
(-) AMORTiSMANLAR (MİLLİ SERVETTE OLUŞAN
YlPRANMALAR)
(PF) SAFi YURTİÇİ HASILA
(-) DüLAYLI VERGİLER
(FF) SAFi YURTİÇİ HASILA =MİLLİ GELİR
MİLLİ GELİR= RANT GELİRİ + ÜCRET GELİRİ + FAİZ GELİRİ
+ KARGELiRi
(+)TRANSFER ÖDEMELERİ = KİŞİSEL GELİR
(-) DiREKTVERGİLER
KULLANILABİLİR GELİR= TÜKETİM HARCAMALARI +
TASARRUFLAR

Buna göre özel kesimin kullanılabilir gelirinin artması GSYİH'nın reel olarak
büyümesi veya bireylerin ve kurumların vergi yükünün azaltılması ile müm-
kün olabilecektir.

Özel kesimin kullanılabilir geliri değişmezken tasarruf oranının artması ve


tasarrufların genişlemeside bir olasılık olmakla birlikte, bunun gerçekleşmesi
halinde yurtiçi tüketimin daralması ve talepteki daralmanın özel sektör
yatırımlarındaki genişlemeyi de geeiktirmesi gibi beklenilen sonuçlar ekono-
mide daha olumsuz etkiler yaratabilecektir.

201 0-20 ll yıllarında kullanılabilir gelirin reel olarak sınırlı artacağı


öngörüsüne bağlı olarak hane halkının tasarruflarını arttırınanın bir yolu hane
halklarının kullanılabilir gelirlerini arttıracak gelir vergisi indirimleri ola-
bilecektir. Buna karşın yeniden artan bütçe açıklarının kapatılması için ver-
gilerin artırılarak özel kesimin kullanılabilir gelirlerinin azaltılması yurtiçi
tasarrufları olumsuz etkileyecektir.

Kurumsal tasarrufların temel belirleyicisi ise şirketlerin karlılıkları olacaktır.


Şirket karlılıklarının20 ı Ove 20 ı ı yılında görece li olarak iyileşeceği öngörülme-
ktedir. Bu iyileşme kurumsal tasarrufların da sınırlı ölçüde artmasına yol açacaktır.

ıo7
Kamu tasarrufları tarafında ise 2004 yılından itibaren verilmeye başlanan
kamu tasarruf fazlasının 2009 yılında yeniden tasarruf açığına dönüştüğü
görülmektedir.

Küresel kriz ile birlikte hızla artan bütçe açığı ve kamu kesimi borçlanma
gereğİndeki artışa ilave olarak genel kamu dengesi içindeki faiz dışı fazla da
açığa dönüşmektedir. Türkiye faiz ödemeleri için de ilave borçlanmak duru-
munda kalmaktadır.

Kamu tasarrufları tarafında küresel kriz ile açığa dönüşen tasarrufların


yeniden fazla verir hale getirilmesi ve kamu tasarrufları yaratılması orta vad-
ede gerçekleştirebilecektir.

Türkiye'nin 2010-2012 yıllarını içeren orta vadeli bir dönemde bütçe ve


kamu açıkları, faiz dışı fazla, kamu kesimi borçlanma gereği, kamu borç
stoku/ GSMH oranları ile ilgili yeniden iyileşme stratejisini inandırıcı şekilde
ortaya koyması gerekmektedir.

Orta Vadeli Program bu stratejinin aracı olacaktır. Stratejinin temel ilkeleri


ise "mali kural", kamu harcamalarının kısılması ve özel kesim üzerine ilave
vergi yüklerinin getirilmemesi şeklinde olmalıdır. Böylece kamu yeniden
kamu tasarruf fazlası yaratırken özel kesimin tasarruf olanaklarını da
sınırlandırmamış olacaktır.

Kamunun önümüzdeki orta vadeli dönemde karşılaşacağı açıkların finansmanı


politikası
da tasarrufların büyüme için etkin kullanımı açısından önem
taşımaktadır.

Kamu kesimi borçlanma gereğinin karşılanmasında iç tasarrufların(banka


kaynakları) aşırı kullanımı özel sektöre aktarılacak kaynakların daha uzun
süre sınırianmasına yol açarak büyümeye geçişi de geciktirecektir.

Bu nedenle IMF kaynakları dahil dış kaynak kullanımı olanaklarının


genişletilmesi iç tasarruflar üzerindeki baskıyı da hafifletecektir.

108
3.3. TÜRKİYE İÇİN YAKIN DÖNEM BÜYÜME
ÖNGÖRÜLERi
Türkiye ekonomisinin büyüme dinamikleri ile büyümenin kaynakları olan
yatırımlar- tüketim ve tasarruflar ile kamu dengesi ve yurtdışı tasarrufların
kullanımına ilişkin değerlendirmeler göstermektedir ki Türkiye'nin eko-
nomik büyürneyi tetikleyecek ve hızlandıracak olanakları ve araçları kısıtlı dır.

Bu nedenle Türkiye, kısa vadede iktisadi faaliyetleri hızlandırmak ve bunun


için mevcut dengeleri daha da bozacak ve ancak kalıcı sonuçlar alınmayacak
politikalar uygulamak yerine orta uzun vadeli yeni bir büyüme modeline
altlık olacak ve uygun koşullar yaratacak bir programa odaklanrnalıdır.

Türkiye ekonomisi küçülme yaşayacağı 2009 yılı ardındaki yakın dönem


içinde 20 ı Ove 20 ı ı yıllarında yeniden büyüyecektir. Ancak 20 ı Oyılı içindeki
büyüme büyük ölçüde 2009 yılındaki küçülmenin yarattığı baz yılı etkisi ile
gerçekleşecektir. 20 ı O yılında iktisadi faaliyetlerdeki canlanmaya ve dünya
ekonomisindeki gelişme olasılıklarına bağı olarak yüzde 2-3 veya yüzde
3-4 aralığında ve büyük ölçüde matematiksel düzeltme içeren bir büyüme
yaşanacaktır. 20 ı ı yılında ise büyüme muhtemelen bu oranların altında ve
daha sınırlı kalabilecektir.

Türkiye ekonomisinde yakın dönemde kalıcı ve istikrarlı bir büyümeye geri


dönüşün temel aracı yurtiçi ve yurtdışı ekonomik aktörlere güven verecek ve
belirsizlikleri ortadan kaldıracak bir orta vadeli program olacaktır.

Orta vadeli program iki ana konuda kapsamlı, gerçekçi ve yeterli hedefler
ve reformlar ortaya koymalıdır. Bunlardan ilki mali kural uygulaması ile
güçlendirilmiş kamu büyüklükleri ve kamu dengesine ilişkin gerçekçi
hedeflerdir.

İkincisi ise yeni büyüme modeli için de uygun koşulları yaratacak yapısal
reformların yeniden hızlandırılmasıdır.

109
Bu iki unsuru içeren bir program ile birlikte yurtiçinde ve yurtdışında
sağlanacak "güven" beklentilerin iyileşmesine, iktisadi faaliyetlerin yeniden
kalıcı olarak canlanmasına ve ekonomik büyüme için yeni bir modele geçişe
büyük katkı sağlayacaktır.

110
4. TÜRKİYE İÇİN BÜYÜME MODELİ
ÖNERİSİ
GİRİŞ

Çalışmanın temel amacı Türkiye için orta uzun vadeli bir büyüme modeli önerisi
geliştirilmesidir. Bu amaçla çalışmanın birinci, ikinci ve üçüncü bölümlerinde
Dünya ve Türkiye ekonomisinin büyüme perfermansına ve büyüme dinamikler-
ine ilişkin ayrıntılı analiz ve değerlendirmeler yapılmış, küresel krizin etkileri
incelenmiş ve Türkiye için yakın dönem büyüme öngörüleri yapılmıştır.

Çalışmanın dördüncü bölümünde ise çalışmanın önceki bölümlerinde elde


edilen temel bulgular ışığında Türkiye için bir büyüme modeli önerisi
geliştirilmekte ve sunulmaktadır.

Çalışmanın dördüncü bölümü iki ana bölümden oluşmaktadır.

1. Büyüme Modelinin Tanımı ve Gerekçeleri


2. Büyüme Modelinin Tasarımı

4.1. BÜYÜME MODELİNİN TANIMI VE


GEREKÇELERİ
Ekonomik büyüme ülkelerin mal ve hizmet üretimlerini sağlayan toplam
üretim kapasitesinin ve 1 veya sahip olunan üretim kapasitesi ile elde edilen
hasılanın arttırılması yoluyla sağlanmaktadır.

Ekonomik büyüme ülkelerin ve bireylerin gelir ve refah düzeylerini arttıran en


belirleyici unsur olduğu için ülkeler sürekli büyüme ve hatta hızlı büyürneyi
arzu etmektedirler.

Ancak ülkelerin ekonomik büyüme oranları ve ekonomik büyüklükleri


farklılıklar göstermektedir. Burada belirleyici olan ise ülkelerin uyguladıkları

lll
büyüme modelleri veya bir model uygulamıyorlar ise büyüme koşulları ve
dinamikleri dir.

Uygulamalar göstermektedir ki tüm ülkeler için geçerli olan tek tip bir büyüme
modeli bulunmamaktadır. Ayrıca aynı veya benzer modeller her ülke için aynı
sonucu vermemektedir.

Başarılı olan büyümeler arkasında ülkenin koşullarına ve hedeflerine uygun


seçilmiş ve geliştirilmiş modeller, uzun vadeli stratejiler ve büyüme modeli
ile uyunılu ekonomi politikalarının tasarımı ve uygulamaları bulunmaktadır.

Son otuz yıldır uygulanan büyüme modelleri içinde birbirine benzer olanlar
toplulaşmaktadır. Bunlar teknolojik gelişmeye dayalı büyüme modeli (Japonya,
Güney Kore, Singapur, Malezya, İrlanda), ucuz emek gücüne dayalı büyüme mod-
eli (Çin, Endonezya, Tayland, Vietnam, Bangladeş), emtia ve enerji kaynakları
ihracatına dayalı büyüme modeli (Rusya, Güney Amerika ve Afrika ülkeleri), böl-
gesel birlikler ile bütünleşmeye dayalı büyüme modeli (İspanya - Avrupa Birliği,
Meksika - NAFTA), dış tasarruflara ve yabancı sermaye yatırımiarına dayalı
büyüme (Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya) ile dış talebe veya ihra-
cata dayalı büyüme modeli (Japonya, Çin, Kore) gibi farklı büyüme modelleridir.

Bu büyüme modelleri ülkeler tarafından sahip oldukları mevcut koşulları,


olanakları ve hedeflerine bağlı olarak belirlenmekte ve uygulanmaktadırlar.

Önceki bölümlerde yapılan inceleme ve karşılaştırmalar göstermiştir ki


Türkiye'nin yakın dönemde tasadayarak uyguladığı bir büyüme modeli ve
uzun vadeli büyüme stratejisi bulunmamaktadır. Bu nedenle Türkiye için
bir "yeni" model değil belki de ilk kez uygulanacak bir büyüme modeli
geliştirilmekte ve önerilmektedir.

Türkiye için önerilen büyüme modeli;

"Yüksek Teknolojili ve Katma Değerli Sektörlere, Faktör Verimliliği Artışına


ve Yurtiçi Tasarruflara Dayalı Büyüme"dir.

112
Türkiye için önerilen büyüme modeli "Arz Yönlü" bir büyüme modelidir ve
yukandaki tarif içinde yer alan üç ana unsurdan oluşmaktadır.

4.1.1. ARZ YÖNLÜ BÜYÜME MODELİ


TERCiHİNİN GEREKÇELERİ

Bir ülkenin orta uzun vadeli ekonomik büyüme potansiyelini ve büyüme


kapasitesini belirleyen temel unsur ülke ekonomisinin üretim kapasitesidir.
Üretim kapasitesi ise ekonominin arz yönü ile ilgilidir.

Bu nedenle Türkiye için önerilen büyüme modeli Türkiye'nin üretim kapasi-


tesinin geliştirilmesi odaklı ve arz yönlü bir modelidir.

Bir ülkenin üretim kapasitesini sağlıklı, yeterli ve sürekli şekilde arttırmaksızın


kısa dönemli talep genişlemeleriyle ekonomik büyürneyi sağlamak veya eko-
nomik büyüme oranlarını hızlandırmak kaçınılmaz olarak "hızlı ekonomik
büyüme ve küçülme" döngüleri yaratmaktadır.

Bu kısır döngüler ülke için kalıcı bir büyüme ve refah artışı sağlamamaktadır.
Ülkenin tüketim seviyesinin kısa süreli arz kapasitesinin üzerine çıkması ile
yaratılan refah "geçici" olmaktadır. Bir dönem sonra tüketimin azalması ile
birlikte bu kez refah kaybı oluşmaktadır.

Ekonomik büyümenin talep yönlü sağlanmasına yönelik politikaların


yarattığı "hızlı ekonomik büyüme ve küçülme" döngüleri kalıcı bir refah
artışı yaratmadığı gibi makro ekonomik istikrarı ve dengeleri de bozmak-
ta (enflasyon, cari açık), kaynakların sağlıklı dağılımını olumsuz etkileyer-
ek ekonomide kaynak israfına yol açmakta ve potansiyel büyüme oranının
zayıflamasına yol açmaktadır.

Ayrıca talep yönlü büyüme politikaları büyürneyi dışsal şoklara daha açık
hale getirmekte, iç ve dış talepteki daralmalar ile önemli ekonomik küçül-
meler ve refah kayıpları yaşanmaktadır.

113
Ekonomik büyüme modelleri içinde; sağlıklı ve rekabetçi bir üretim kapa-
sitesi kuran, ekonominin üretim kapasitesi ile talep gelişmeleri arasındaki
dengeyi gözeten ve üretim kapasitesinin orta uzun vadeli istikrarlı ve reka-
betçi gelişimini gözeten modeller daha sağlıklı, kalıcı ve başarılı olmaktadır.

Bu nedene Türkiye için de üretim kapasitesinin geliştirilmesi odaklı ve arz


yönlü bir büyüme modeli geliştirilmekte ve önerilmektedir.

Önerilen büyüme modelinin temelini ekonomilerin uzun dönemli büyüme


oranlarını, potansiyellerini ve kapasitelerini belirleyen üretim kapasitesinin
rekabetçi ve istikrarlı şekilde geliştirilmesi oluşturmaktadır.

Böylece Türkiye ilk kez kısa vadeli talep uyarıcıları ile büyüyen veya küçül-
en bir ekonomi olmaktan çıkarak, arz-üretim yönünü güçlendirmeye odakla-
nacak ve uzun vadeli stratejilere ve politikalara dayalı bir büyüme modeline
sahip olabilecektir.

4.1.2. BÜYÜıvtE MODELİ BİLE~ŞENLERİNİN


TERCIH GEREKÇELERI
Türkiye için önerilen arz yönlü büyüme modelinin üç temel bileşeni
bulunmaktadır. Bunlar;

1. Yüksek Teknolojili ve Katma Değerli Sektörlerde Yoğunlaşma


2. Faktör Verimliliği Artışı
3. Yurtiçi Tasarrufların Arttırılması

olarak belirlenmiştir.

Türkiye ekonomisi için önerilen büyüme modeli önemli bir yapısal dönüşümü
gerekli kılmaktadır. Türkiye'nin mevcut yapısı ile yukarıdaki bileşenleri
içeren büyürneyi gerçekleştirmesi mümkün değildir. Türkiye için önerilen
büyüme modeli bir bakıma "Yapısal Dönüşüme Dayalı Büyüme Modeli" dir.

Ekonomide yapısal dönüşümü sağlayacak unsurlar da büyüme modelinin


bileşenlerini oluşturmaktadır.
Büyüme modelinin bileşenleri dönem sonunda
aynı zamanda ekonomide yapısal dönüşümü de sağlamış olacaktır.

114
a. Düşük katma değerli ve teknolojik sektörlerden orta yüksek ve yüksek
teknolojili ve katma değerli sektörlere yoğunlaşma

b. Ucuz emeğe ve ithal teknolojiye dayalı sektörel yoğunlaşmanın yarattığı


düşük verimlilik ve rekabetten, nitelikli insan gücü ve teknoloji üretme, kul-
lanma ve uyarlama kapasitesine dayalı yüksek verimlilik artışına ve rekabete
geçış

c. Dış tasarruflara bağımlı büyüme finansmanından yurtiçi tasarrufların


arttırılması ile yurtiçi tasarruflara dayalı büyümeye geçiş

Türkiye için önerilen büyüme modelinin üç bileşeni;

a. Ekonomik büyürneyi istikrarlı ve sürekli kılacak

b. Potansiyel üretim kapasitesi ve potansiyel ekonomik büyüme hızını


artıracak

c. Ekonomik büyümenin dışa (dış tasarruflu) ve dışsal şoklara (talep ve finans


şokları) olan bağımlılığını azaltacak

d. Ekonominin rekabet gücünü arttıracaktır

Büyüme modelinin üç bileşeni Türkiye'de büyümeyi sınırlandıran


darboğazları ve kısıtların etkilerini de azaltacaktır;

a. Toplam faktör verimliliğini artırarak yatırımlara olan bağımlılığı azaltmak

b. Toplam faktör verimliliğini artırarak tasarruflara olan (yatırımlar için ger-


ekli tasarruflar) bağımlılığı azaltmak( cari açık sorununu hafifletmek)

c. Teknoloji üretme kapasitesini genişleterek kendi üretim ve ürün teknoloji-


sine sahip olmak ve ithal teknolojiye olan bağımlılığı azaltmak

d. Yurtiçi tasarrufları arttırarak büyümenin finansmanında dış tasarrufların


belirleyiciliğini ve bağımlılığı azaltmak

115
Türkiye için önerilen büyüme modelinin bileşenleri hem üretim kapasite-
sinin gelişimini sağlamakta, hem ekonominin rekabet gücünü arttıran yapısal
değişimleri sağlamakta, hem de ekonomik büyümenin önündeki engelleri
kaldırmakta ve bu özellikleri nedeniyle tercih edilmektedir.

4.2. BÜYÜME MODELİNİN TASARIMI


Türkiye için önerilen büyüme modeli;

"Yüksek Teknolojili ve Katma Değerli Sektörlere, Faktör Verimliliği Artışına


ve Yurtiçi Tasarruflara Dayalı Büyüme" dir.

Büyüme modelinin tasarımı bu üç bileşen odaklı olarak üç ana başlık altında


aşağıda sunulmaktadır;

1. Üretim Faktörleri Sermaye ve Emek Miktarının Arttırılması


2. Sermaye, Emek ve Toplam Faktör Verimliliğinin Arttırılması
3. Yurtiçi Tasarrufların Arttırılması

4.2.1. ÜRETİM FAKTÖRLERİ SERMAYE VE


EMEK MİKTARININ ARTTIRILMASI

Ekonomik büyümenin arz yönlü kaynaklarını sermaye ve emek üretim fak-


törleri oluşturmaktadır. Türkiye için önerilen büyüme modelinde sermaye ve
emek üretim faktörleri ile ilgili uzun vadeli hedefler şunlardır;

1. Sabit sermaye yatırımlarının GSMH'ya oranının arttırılması ve yatırımların


yüksek teknolojili ve katma değerli sektörlerde yoğunlaştırılması
2. İstihdamın ve istihdam edilen işgücünün niteliğini arttırılması

4.2.1.1. SABİT SERMAYE YATIRIMLARıNDA YÜKSEK


TEKNOLOJİLİ VE KATMA DEGERLİ
SEKTÖRLERDEYOGUNLAŞMA

Türkiye için önerilen yeni büyüme modelinin öncelikli temel bileşeni sabit
sermaye yatırımlarının yüksek teknolojili ve katma değerli sektörlerde
yoğunlaştırılmasıdır.

116
,.._, (1Q o.. ::ı.· m
-cr
pj - · pj - · ......
cr'"'
~ -·
O ,.,.,...
ı:::
......... pj
""! ::ı
o
lı';"' -· 0
• V"'
-+:>- ~:
--:ı-.. (D
g. :::.:
....... ~ ~ -·
s
:::1. (1Q
\.lol .-.

o.. ~
Tablo.47 Sanayi Sektörlerinin Sınıflandırılması ~~::ı
r/).§
""!

......... r/).
aa
'O ~
§ ~ i55'"
E.. s· pj
y~ y~UNLAŞAN
F~~':ü
TEKNOLOJi KATMA r/).
SINIF! DEGER SANAYiLEŞME
ÜLKELERDE~
BAŞI MİLLİ GE ÜLKE ::ı ~
_(YoğuDluğu) SEKTÖRLER YOGUNLUGU KAPASİTESİ STATÜSÜ DOLAR ÖRNEKLERİ s -·--< o..~
Havacılık ve Uzay Sanayi e:,.r::r:=.::::; o:
A.~~:::..::L
YÜKSEK
TEKNOLOJi
İlaç ve Bezacılık Ürünleri

Büro Muhasebe ve Bilgi İşlem Makineleri BİLGİYOGUN ÇOKYÜKSEK


İLERİ SANAYİ
ÜLKE Sİ
20.000+
ABD
JAPONYA
ALMANYA
pj [s ~. ......
o..~~;>;"'
~
Radyo ve Haberle me Cihazlan
İNGİLTERE
Rso..s-~
Tıbbi Hassas Ölçü ve Optik Aletleri
~ ı::: o.. ::ı
~~R2..
~ L...< 0
Elektrikli Makine ve Aletler
G.KORE
o.. ...... ,.....,<...;;;.,
Motorlu Kara Tasıdan ve Cekiciler YENİ -·s~·-·
~r/).
ORTA TAYVAN
....... !"! ~-·


YÜKSEK TEKNOLOJi YOGUN YÜKSEK SANAYİLEŞMiŞ 10.000-20.000 SİNGAPUR ~ ~
....... TEKNOLOJI
Kimvasal Madde ve Ürünler
ÜLKE İSPANYA czı (1Q ......... <
--:ı Dernizyolu ve Diğer Taşıt Araçlan İRLANDA
~ ~ ~
~ :=: :::1. ~
Makine ve Teçhizat
o:-vı ::ı .....
Gemi İnşa ve Onanın ::!...Sr::r~
Kauçuk ve Plastik ÇİN ~..c;;· ı= -·
ORTA
Petrol Rafineri Ürünleri NükleerYakıt SANAYİLEŞEN
BREZiLYA
MALE2YA ::ı~~~
-· ......... r/). <
DÜŞÜK SERMAYE YOGUN ORTA 3.000-10.000
TEKNOLOJi
ÜLKE TÜRKİYE
cr' ~ '<
ı= §; o: pj
Metalik Olmavan Mineral Ürünler POLONYA
Ana Metal Sanavi ENDONE2YA t-.ı' ""! ""!
(1Q ~ (i) pj
Metal Esva Sanavi
2--<""~S:
A~ç ve Orman Ürünleri 'O
..... -·-·lı';"'
::ı "() . . . . .
DÜŞÜK Kağıt ve Kağıt Ürünleri ile Basım Yayım SANAYiLEŞME
MISIR pj -·-·pj
TEKNOLOJI
Gıda İçecek Tütün
EMEKYOGUN DÜŞÜK
BAŞLANGlCI
1.000-3.000 viETNAM
BANGALADEŞ
5.<[:::1
::;~~lı';"'
Tekstil Hazır Giyim Deri Ayakkabı :::.. lı';"'-·~
a ..c;;·-<
pı -·o s
r/).
- cr' §' o.. pj
pj ~ ~
-til - Er (JQ<
~(
,......
(1Q lı';"' ~
(D """"""""
ı---

o..:=:~~
pj ""! - -·
Ülkeler ekonomik gelişme süreçlerinin başlangıcında öncelikle düşük
teknolojili ve katma değerli sanayi sektörlerinde faaliyet göstermeye
başlamaktadırlar.

Ekonomik gelişme sürecinde ülkeler daha sonra orta düşük teknolojili ve


katma değerli sektörlere ve sırası ile de orta yüksek ve yüksek teknolojili ve
katma değerli sektörlere geçerek gelişmelerini sürdürmektedir.

Ekonomik gelişme süreci içinde ülkeler daha yüksek teknolojili ve katma


değerli sektörler grubunda toplulaştıkça sanayileşen, yeni sanayileşmiş ve
ileri sanayi ülkeleri niteliğine ulaşmaktadır ve kişi başı milli gelirleri de
sanayileşme başlangıcı ülkelerde 1000-3000 dolar arasında iken, ileri sanayi
ülkelerinde 30.000 dolar ve üzerine çıkmaktadır.

Türkiye halen sanayileşen ülkeler grubu içinde yer almaktadır ve bunda be-
lirleyici olan da ekonomide düşük ve orta düşük teknolojili ve katma değerli
sektörlerde yoğuntaşma olmasıdır.

Bu nedenle Türkiye için büyüme modelinde orta yüksek ve yüksek teknolojili


sektörlerde yoğuntaşma ve sabit sermaye yatırımlarında bu sektörlere ağırlık
verilmesi önerilmektedir.

Türkiye 'nin orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğuntaşarak kendi


üretim ve ürün teknolojisine sahip olmadan sanayileşmiş ve gelişmiş ülke
olması mümkün değildir ve bu kural Türkiye ile birlikte diğer tüm ülkeler
için de geçerlidir.

Orta yüksek ve yüksek teknolojili ve katma değerli sektörlerde yoğuntaşma


ekonomik büyümeye daha çok katkı sağlamaktadır. Daha hızlı bir eko-
nomik büyüme orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşma ile
sağlanabilmektedir.

Orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerin daha hızlı büyüme sağlamasının


temel gerekçeleri şunlardır;

118
1. Dünya Genelinde Yüksek ve Orta Yüksek Teknolojili Sektörlerin Katma
DeğeriDaha Hızlı Büyümektedir

Dünya genelinde sektörlerin büyümeleri farklılık göstermektedir. 1990-2005


yılları arasında sektörlerin teknoloji grupları itibari ile yıllık ortalama büyüme
oranları Tablo.48'de sunulmaktadır.

TABL0.48 Dünya imalat Sanayi Sektörleri Katma Değerlerinde


Büyüme 1990-2005 Yüzde Yıllık Ortalama

YILLIK
TEKNOLOJi SEKTÖRLER ORTALAMA
GRUBU BÜYÜME%
Radyo Televizyon ve İletişim Araçlan 21.3
Yüksek Büro Muhasebe ve Bilgi İşlem 12.9
Teknoloji Bezacılık Ürünleri ve İlaç 8.2
Havacılık ve Uzay Sanayi 5.2
Tıbbi Aletler Hassas Ölçü ve Optik 4.4
Orta Elektrikli Makine ve Aletler 6.8
Yüksek Motorlu Kara Taşıtlan 4.5
Teknoloji Kimyasal Madde ve Üriinler 3.6
Makine ve Teçhizat 1.9
Plastik ve Kauçuk Üriinleri 3.4
OrtaDüşük Kok Kömürii, Rafine Petrol Nükleer Yakıt 2.5
Teknoloji Ana Metal Sanayi 2.0
Metalik Olmayan Mineral Üriinleri 1.3
Metal Eşya Sanayi 1.1
Gıda ve İçecek 1.8
Kağıt ve Kağıt Üriinleri 1.7
Basım ve Yayım Sanayi 1.5
Tütün Üriinleri 1.3
Düşük
Mobilya 1.2
Teknoloji
Ağaç ve Mantar Ürünleri 1.1
Tekstil 0.2
Deri, Deri Ürünleri Ayakkabı -0.6
HazırGiyim -1.8
Kaynak: Manufacturing Statistics, UNIDO

119
Buna göre ileri teknoloji grubu sektörlerinin yıllık ortalama büyüme oranlan
çok yüksektir ve teknoloji seviyeleri azaldıkça sektörlerin büyüme hızlan
azalmakta hatta bazı sektörlerde küçülmeler yaşanmaktadır.

Türkiye 1990-2005 yıllan arasında üretim ve yatırımlarda dünya genelinde


büyüme oranı göreceli çok düşük veya küçülen sektörlerde yoğunlaşmıştır.

Bu nedenle yeni büyüme modelinde Türkiye mutlaka dünya genelinde katma


değeri daha hızlı artan sektörlerde yoğunlaşmalıdır.

2. Dünya Genelinde Yüksek Teknolojili Sektörlerin Üretilen Katma Değer ve


Ticaret İçinde Payı Artmaktadır

Dünya genelinde yüksek teknolojili sektörlerin dünya ticareti ve üretilen


katma değer içindeki paylan 1985-2005 döneminde artmıştır ve bu değerler
itibari ile payında artış görülen tek grup yüksek teknolojili ve katma değerli
sektörler grubudur. Orta yüksek ve orta düşük ve düşük teknolojili ve katma
değerli sektörlerin üretilen katma değer ve dünya ticareti içindeki paylan
1985-2005 döneminde gerilemiştir.

Türkiye üretim ve ihracatta 1985-2005 yıllan arasında dünya paylan azalan


düşük ve orta düşük teknoloji sektörlerde yoğunlaşmıştır.

Bu nedenle yeni büyüme modelinde Türkiye üretilen katma değer ve ihracat


paylan genişleyen yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşmalıdır.

120
TABL0:49 Dünya Genelinde imalat Sanayi Üretimi ve İhracatının
Sektörlerin Teknoloji Grubu İtibariyle Dağılımı 1985-2005

ÜRETİLEN
TEKNOLOJi GRUBU KATMA DEGER İHRACAT
İTİBARİ İLE SEKTÖRLER 1985% 2005% 1985% 2005%
PAY PAY PAY PAY
YÜKSEK TEKNOLOJİLİ iMALAT
SANAYİ SEKTÖRLERİ ı 1.7 19.1 12.3 28.9
ORTA YÜKSEK TEKNOLOJİLİ
iMALAT SANAYİ SEKTÖRLERİ 29.1 26.8 41.7 36.2
ORTA DÜŞÜK TEKNOLOJİLİ
iMALAT SANAYİ SEKTÖRLERİ 22.8 23.2 18.8 13.1
DÜŞÜKTEKNOLOJİLİİMALAT
SANAYİ SEKTÖRLERİ 36.4 30.9 27.2 21.9
Kaynak: Science and Engineering Indicators 2008, National Science Board, ABD

3. Orta Yüksek ve Yüksek Teknolojili Ürünlerin Fiyatları Artarken Düşük ve


Orta Düşük Teknolojili Ürünlerin Fiyatları Azalmaktadır

Dünya genelinde orta yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin fiyatları teknolo-


jik gelişmelere bağlı olarak artarken, düşük ve orta düşük teknolojili sek-
törlerde üretim giderek daha ucuz emek maliyetlerinin bulunduğu ülkelerde
toplulaştığı için bu sektör ürünlerinin fiyatları sürekli gerilemektedir. Tab-
lo.50 teknoloji grubu itibari ile ürünlerin fiyatlarındaki gelişimi 1971-2006
dönemi için yansıtmaktadır. Bu nispi fiyat değişimleri orta yüksek ve yüksek
teknolojili sektörlerde üretimi cazip kılmaktadır.

Türkiye fiyat gelişmelerinin izlendiği bu dönemde ürün fiyatları sürekli ger-


ileyen düşük ve orta düşük teknolojili sektörlerde yoğunlaşmıştır.

Bu nedenle yeni büyüme modelinde Türkiye içerdiği teknoloji seviyesine


bağlı olarak fiyatları artmakta olan orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörl-
erde yoğunlaşmalıdır.

121
Tablo.SO Dünya imalat Sanayi Ortalama Ürün Fiyatları Üretici
Fiyatları İle 1971-2006 2000=100 Endeks
DÜŞÜK VE ORTA DÜŞÜK ORTA YÜKSEK VE
YILLAR TEKNOLOJİLİ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ
ÜRÜNLER ÜRÜNLER
ı971 131.0 30.0
ı976 ı45.0 43.0
ı98ı ı47.0 80.0
ı986 ı24.0 83.0
ı99ı ı ı9.0 94.0
ı996 ııo.o 117.0
2000 ıoo.o ıoo.o
2006. 96.0 ı ı3.0
Kaynak: Developments Economic Prospects Group, World Bank The Growth Reports; Strategies For Sustained Growth and
Inclusive Developments 2007, UNCTAD

4. Yüksek ve Orta Yüksek Teknolojili Sektörlerde Sermaye Hasıla Katsayısı


Daha Yüksektir

Sabit sermaye yatırımlarının gerçekleştirildiği sektörlerin sermaye-hasıla


katsayıları farklılıklar göstermektedir. İçinde barındırdığı teknoloji ve bil-
gi seviyesi arttıkça sektörlerin sermaye-hasıla katsayısı da artmaktadır. Bu
nedenle yüksek ve orta yüksek teknolojili sektörlerin sermaye hasıla katsayısı
daha yüksek gerçekleşmektedir.

Aşağıda hızlı ekonomik büyüme gösteren Asya ülkelerinin 1999-2007


yılları arasındaki sermaye-hasıla katsayılarıTablo.5 1'de sunulmaktadır.
Sermaye - hasıla katsayılarının ortalama yaklaşık 5 gibi yüksek bir oranda
gerçekleşmesinin temel nedeni bu ülkelerin sabit sermaye yatırımlarında ve
üretimde orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşmalarıdır.

122
Tablo.51 Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren Asya Ülkelerinde
Sermaye-Hasıla Katsayısı 1999-2007
ORTALAMA
ÜLKE GRUPLARI SERMAYE HASILA
ÜLKELER KATSAYISI
ASYA 5.8
JAPONYA 17.3
GELiŞEN ASYA 4.7
çiN 4.9
HİNDİSTAN 4.1
YENİ SANAYİLEŞMiŞ ÜLKELER 4.9
HONGKONG 4.6
GÜNEYKORE 5.1
SİNGAPUR 4.6
TAYVAN 5.2
DİGEASYA-5 4.7
ENDONEzyA 5.0
MALEZYA 4.3
FİLİPİNLER 4.2
TAYLAND 5.1
viETNAM 4.6
Kaynak: De balaneing Grawthin Asia, Prosad.S, 2008, The Institute For The Study O Labor, IZA

Asya ülkeleri ile yine seçilmiş bazı ülkelerde sanayide yaratılan katma değerin
teknoloji yoğunluğu itibari ile sektörel dağılımı da aşağıda Tablo.52 'de
sunulmaktadır

Buna göre katma değerin orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde


yoğunlaştığı ülkeler aynı zamanda sermaye hasıla kat sayısı yüksek ve doğal
olarak hızlı ekonomik büyüme gösteren ülkelerdir.

Türkiye sabit sermaye yatırımlarında ve sanayi üretiminde düşük ve orta

123
düşükteknolojili sektörlerde yoğunlaştığı için hem sermaye hasıla katsayısı
küçük kalmakta (1987-2007 ortalama yüzde 2.47), hem de ekonomik
büyüme hızı göreceli olarak daha düşük (1988-2007 ortalama yüzde 4.32)
gerçekleşmektedir.

Bu nedenle yeni büyüme modelinde Türkiye orta yüksek ve yüksek teknolo-


jili sektörlerde yoğunlaşmalıdır.

Tablo.52 Seçilmiş Ülkelerin imalat Sanayilerinde Katma Değerin


Sektörlerin Teknoloji Yoğunluğu itibari İle Dağılımı 2005
ORTA ORTA
DÜŞÜK DÜŞÜK YÜKSEK YÜKSEK
TEKNOLOJİLİ TEKNOLOJİLİ TEKNOLOJİLİ TEKNOLOJİLİ
SEKTÖRLER SEKTÖRLER SEKTÖRLER SEKTÖRLER
ÜLKELER % % % %
İSPANYA 36.7 31.6 25.9 5.9
JAPONYA 26.2 21.3 12.8 18.7
çiN 26.8 23.7 20.1 29.5
HİNDİSTAN 24.0 31.6 35.9 8.9
ENDONEzyA 32.8 12.0 42.6 12.5
MALEZYA 20.6 27.8 19.8 31.7
FİLİPİNLER 46.6 20.2 17.2 16.0
SİNGAPUR 7.1 16.5 20.6 55.8
G.KORE 16.2 29.5 28.5 25.8
TAYVAN 16.4 34.0 22.7 26.9
TAYLAND 39.6 31.1 25.9 3.4
İRLANDA 30.2 4.0 34.9 30.9
POLONYA 39.3 30.5 21.9 8.3
MACARİSTAN 20.5 21.5 26.3 32.2
TÜRKİYE 34.5 38.1 25.6 1.8
Kaynak: Science and Engineering lndicators 2008, National Science Board, ABD

Hızlı ekonomik büyüme gösteren seçilmiş gelişen ülkelerin ortak belirleyici


özellikleri orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşmalarıdır.

124
Bu ülkeler ihracat stratejilerinde de orta yüksek ve yüksek teknolojili sektör
ürünlerinin ihracatına yoğunlaşrnaktadır. Böylece hem katma değeri düşen
düşük ve orta düşük teknolojili sektörlerde ucuz erneğe dayalı ülkelerin fi-
yat maliyet rekabetinden kaçınrnakta hem de ihracatta rekabet güçlerini
arttırmaktadırlar. Seçilmiş gelişen ülkelerde yüksek teknolojili ihracatın to-
plam imalat sanayi ihracatı içindeki payının 1980 sonrası gelişimi aşağıda
Tablo.53 'de sunulmaktadır.

Buna göre hızlı ekonomik büyüme gösteren ülkelerde yüksek teknolojili sektör
ihracatının toplam imalat sanayi ihracatı içindeki payı hızla genişlemiştir. Bu
ülkeler büyük ölçüde yüksek teknolojili ürün ihraç eder hale dönüşrnüşlerdir.
Bu yapısal dönüşüm bu ülkelerin hızlı ekonomik büyürnelerine de katkı
sağlamıştır.

Türkiye'nin yüksek teknolojili sektör ihracatının toplam imalat sanayi ihracatı


içindeki payı ise 2005 yılında ancak yüzde 5.7 olmuştur.

Tablo:53 Gelişen Ülkelerde Yüksek Teknolojili İhracatın imalat Sanayi


İhracatı İçindeki Payı %

ÜLKELER 1980 1995 2000 2005


MALEZYA 2.0 25.5 61.0 84.2
TAYLAND 1.5 15.9 30.4 40.0
ENDONEZYA 0.7 9.4 ı 1.6 14.4
FİLİPİNLER 2.9 41.0 57.6 94.5
çiN 4.0 13.0 25.4 35.0
G.KORE 0.8 24.0 41.4 48.9
TAYVAN 10.3 27.7 48.9 85.0
SİNGAPUR 17.3 51.8 65.9 67.2
İRLANDA 6.0 35.2 50.2 50.1
POLONYA 4.1 3.5 6.5 6.7
BREZiLYA 3.6 3.2 14.0 9.4
TÜRKİYE 2.3<•> 4.0 5.7
Kaynak: Science and Engineering Indicators 2008, National Science Board, ABD
(1)1997 Yılı Verisi

125
İhracatın bu yapısı nedeniyle Türkiye düşük ve orta düşük teknolojili sektör-
lerin ihracatında artan sayıda ülkenin düşük üretim maliyeti ve fiyat rekabeti
ile karşılaşmakta ve ihracatın ekonomik büyümeye katkısı sınırlı kalmaktadır.

Bu nedenle yeni büyüme modelinde Türkiye orta yüksek ve yüksek teknolojili


sektörlerde yoğunlaşarak bu sektörlerdeki ihracatının toplam ihracat içindeki
payını arttırmalıdır.

Türkiye yeni büyüme modelinde orta yüksek ve yüksek teknolojili yabancı


sermaye yatırımlarını Türkiye'ye çekmelidir.

Türkiye'nin büyüme modeli odaklı ve sanayi stratejisi ile uyumlu bir yabancı
sermaye stratejisi bulunmamaktadır. Bunun temel nedeni Türkiye'nin bir
büyüme modelinin ve sanayi stratejisinin olmamasıdır.

Türkiye yabancı sermaye yatırımlarını daha çok ödemeler dengesi açıklarının


kapatılması işlevi ile değerlendirmektedir ve bu nedenle yabancı sermaye
yatırımları için sektörel tercihler ve öncelikler bulunmamaktadır.

Buna karşın hızlı ekonomik büyüme gösteren seçilmiş ülkelerin orta yüksek
ve yüksek teknolojili sektörlerdeki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını
ülkelerine çektikleri görülmektedir.

Bu ülkeler izledikleri yabancı sermaye yatırımları stratejileri ile hem eko-


nomik büyümelerini hızlandırmakta hem de ihracatta rekabet güçlerini
arttırmaktadır.

Aşağıda Tablo.54'de Çin, Singapur, Hindistan, Malezya, Tayland, Kore ve


İrlanda'da yabancı sermaye yatırımları stokunun 2005 yılı itibari ile sektörel
dağılımı sunulmaktadır. Buna göre orta yüksek ve yüksek teknolojili elek-
trikli-elektronik araçlar, makine ve ekipman, motorlu taşıt araçları, kimya
ve kimya ürünleri gibi sektörlerde önemli ölçüde yabancı sermaye yatırımı
çekmiş olan bu ülkelerin hem ekonomik büyüme hızları, hem de ihracat
artışları göreceli daha hızlı gerçekleşmektedir.

126
Türkiye'de yabancı sermaye yatırımları ekonominin normalleştiği 2002
sonrası ve özellikle 2004 yılında itibaren hızla artmıştır. Ancak yatırımlar daha
çok hizmet sektöründe ve daha çok satın almalar seklinde gerçekleşmiştir.

Türkiye yeni büyüme modelinde orta yüksek ve yüksek teknolojili imalat


sanayi sektörlerinde daha yüksek yabancı sermaye yatırımı çekmeyi hedefle-
melidir.

Bu sektörler için yatırım cazibesi oluşturmanın temel koşulu ise teknoloji


geliştirme kapasitesinin arttınlması, araştırmacı, mühendis ve nitelikli işgücü
olanaklannın genişletilmesi, fikri mülkiyet haklarının etkin kullanımı ile adil
rekabet koşullarının (kayıt dışı olmamalı) sağlanmasıdır.

Tablo.54 Hızlı Ekonomik Büyüme Gösteren Seçilmiş Ülkelerde


Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının
imalat Sanayinde Sektörel Öncelikleri
Yatırım Stoku Milyar Dolar 2005

SEKTÖRLER çiN siN IliN MAL TAY KOR iRL


KİMYA VE
14.0 32.1 3.8 3.6 6.4 32.2
KiMYA ÜRÜNLERİ
ELEKTRiKLi
ELEKTRONiK 39.3 22.4 8.4 16.5 7.0 10.3 25.1
ARAÇLAR
METAL VE
11.0 6.3 5.0
METALEŞYA
MAKiNE VE
20.3 6.5 16.8
EKiPMAN
GIDAiCECEK 14.7 6.6
MOTORLU
12.3 3.6 4.6
TAŞIT ARAÇLARI
PETROL RAFİNERİ
2.8 6.5
ÜRÜNLERİ
iMALAT SANAYİ
163.6 62.3 26.6 40.3 35.3 31.3 88.8
TOPLAM
Kaynak: Foreign Direct Investment Data Base, UNCTAD

127
Türkiye yeni büyüme modeli içinde kendi üretim ve ürün teknolojisine sa-
hip olmayı hedeflemeli dir. Bir ülkenin kendi üretim ve ürün teknolojisine sa-
hip olmasında temel belirleyici makine sektöründe kendi teknolojisine sahip
olmasıdır. Bu nedenle Türkiye yeni büyüme modelinde makine sektörü için
ayrı bir geliştirme programı uygulamalıdır.

Büyüme modeli içinde sabit sermaye yatırımlarında ve üretimde orta yüksek


ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşmanın temel yönlendiricisi teşvik
sistemi olacaktır.

2009 yılı içinde yenilenen yatırım teşvik sistemi orta yüksek ve yüksek
teknolojili sektörlerin tamamını büyük proje yatırımları kapsamına alarak
proje bazlı desteklemeye başlamıştır.

Yeni büyüme modeli içinde orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlere


yoğuntaşınada yeni teşvik sisteminin büyük proje destekleri büyük önem
taşımakla birlikte tek başına yeterli değildir.

Bu sektörlerde yatırımların desteklenmesi ıçın teşvik sisteminde ayrıca


aşağıdakilerde sağlanmalıdır.

a. Bu sektörlerde üretim ve urun teknolojisinin geliştirilmesine yönelik


teknoloji ve mükemmeliyet merkezleri kurulmasının desteklenmesi

b. Nitelikli işgücü planlaması yapılması ve mühendis kapasitesinin


güçlendirilmesi, yüksek nitelikli işgücüne prim ve vergi desteği sağlanması,
yabancıların çalıştırılmasında esneklik sağlanması

c. Teknoloji ve mükemmeliyet merkezleri için araştırmacı ve mühendis


kapasitesinin güçlendirilmesi, merkez çalışanlarına prim ve vergi desteği,
yabancıların çalıştırılmasında esneklik sağlanması

d. Ara ve yan sanayilerin de desteklenmesi, ithal girdi bağımlığının sınırlı


tutulması

128
e. Yatırımların finansmanı için sermaye piyasası araçlarının çeşitlendirilmesi,
ihracatın finansmanında Eximbank'ın alıcı finansmanı temelli yeni program-
lar hazırlaması

f. Yurtiçi ve yurtdışı navlun destekleri ile yurtdışı aktif pazarlama ve satış


kanallan destekleri sağlanması

g. Yabancı sermaye yatırımlan için özellikli destekler verilmesi

Tablo.55 Yeni Yatırım Teşvikleri ile Orta Yüksek ve Yüksek


Teknolojili Sektörlerin Desteklenmesi

SEKTÖRLER ASGARİ YATIRIM TUTARI


KİMYASAL MADDE VE ANA KİMYASAL MADDELER ı MİLYAR TL
ÜRÜNLERİ DİGERKİMYASAL ÜRÜNLER 300 MİLYON TL
RAFiNE EDİLMİŞ
PETROL ÜRÜNLERİ ı MİLYAR TL
İMALATI
MOTORLU KARA
250 MİLYON TL
TAŞlTLARI İMALATI
DEMİRYOLU VE
TRAMVAY
50MİLYONTL
LOKOMOTİFLERİ/
VAGONLARI
LCDPLAZMA ı MİLYAR TL
MODÜLPANEL ı50 MİLYON TL
ELEKTRONiK SANAYİ
BİLGİ İLETiŞiM CİHAZLARI
DAHiL DiGER CİHAZLAR 50MİLYONTL
TIBBİ ALETLER,
HASSAS ÖLÇÜ VE
50MİLYONTL
OPTiK ALETLER
İMALATI
İLAÇ İMALATI ıoo MİLYON TL
HAVA VE UZAY
50MİLYONTL
TAŞlTLARI İMALATI
MAKiNE 50MİLYONTL

129
4.2.1.2. İSTİHDAMIN ARTTIRILMASI VE EMEK
PiYASASININ ESNEKLEŞTiRiLMESi

Büyüme modeli içinde ikinci üretim faktörü olan emek ile ilgili hedefler
doğal olarak istihdamın arttırılması ve bu amaçla emek piyasasının
esnekleştirilmesi dir.

1. İstİlıdamın Arttırılması

Ekonomik büyüme için üretim faktörleri olan sermaye ve emeğin miktarında


artışlar temel belirleyicidir. Bu açıdan bakıldığında ülkelerin çalışma çağı
nüfustaki artışlar emek miktarının artışına da olanak verdiği için ekonomik
büyüme potansiyeline katkı sağlamaktadır.

Çalışma çağı nüfusun artışı ve toplam nüfus içinde en geniş paya ulaştığı
dönem ülkelerin demografik fırsat penceresi olarak tanımlanmaktadır. Ül-
keler emek miktarındaki artışın desteği ile bu dönemde daha hızlı ekonomik
büyüme gösterme olanağına sahip olmaktadır. Ülkeler için fırsat penceresi
dönemi azami 20-25 yıl sürmektedir.

Türkiye de 2000'li yılların başından itibaren demografik fırsat penceresi


dönemine girmiştir. Çalışma çağı nüfusun toplam nüfus içindeki payı 2025
yılını kadar artacak ve en yüksek payiarına ulaşacaktır.

Türkiye'de çalışma çağı nüfus (15-64 yaş ve 20-59 yaş grubu) ilişkin öngörül-
er Tablo.56'da sunulmaktadır. Buna göre 15-64 yaş çalışma çağı nüfus 2010
yılında 48.76 milyona 2025 yılında ise 56.96 milyona ulaşmaktadır. 20-59
yaş çalışma çağı nüfus ise 2010 yılında 40.2 milyona, 2025 yılında ise 46.8
milyona çıkmaktadır.

Her iki yaş grubu itibari ile yapılan öngörülerde de çalışma çağı nüfusun
genişlemesi ekonomik büyüme için emek miktarı artış potansiyelini ortaya
koymaktadır.

130
Tablo.56 Türkiye'de Çalışma Çağı Nüfusa İlişkin Öngörüler
15-64 YAŞ GRUBU (Bin Kişi) 20-59 YAŞ GRUBU (Bin Kişi)
YILLAR KADlN ERKEK TOPLAM KADlN ERKEK TOPLAM
2010 24.166 24.596 48.762 19.915 20.285 40.200
2011 24.522 24.978 49.500 20.194 20.576 40.770
2012 24.867 25.354 50.221 20.461 20.859 41.320
2013 25.223 25.731 50.954 20.729 21.139 41.868
2014 25.548 26.053 51.601 21.015 21.440 42.455
2015 25.865 26.367 52.232 21.278 21.715 42.993
2016 26.170 26.672 52.842 21.525 21.973 43.498
2017 26.453 26.952 53.405 21.751 22.208 43.959
2018 26.704 27.210 53.914 21.955 22.430 44.385
2019 26.962 27.461 54.423 22.156 22.629 44.785
2020 27.206 27.700 54.906 22.343 22.817 45.160
2021 27.433 27.928 55.361 22.520 22.995 45.515
2022 27.650 28.143 55.793 22.688 23.166 45.854
2023 27.848 28.347 56.195 22.850 23.331 46.181
2024 28.048 28.542 56.590 23.011 23.489 46.500
2025 28.232 28.726 56.958 23.166 23.638 46.804
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

Ekonomik büyüme için önemli olan bu potansiyelin değerlendirilmesidir ve


bunun için de ilave istihdam yaratılması gerekmektedir.

Önerilen yeni büyüme modelinde hedefler istihdamın arttırılması ve nite-


likli istihdamın toplam istihdam içindeki payının arttırılmasıdır. İstihdamın
arttırılması için Türkiye' de emek piyasası esnekleştirme yönünde yeniden
yapılandırılmalıdır.

2. Emek Piyasasının Esnekleştirilmesi

Türkiye'de üretim faktörlerinden emeğin ekonomik büyümeye katkısı potan-


siyelinin altında kalmaktadır. Hem mevcut çalışma çağı nüfus büyüklüğüne

131
göre istihdam düşüktür, hem de işgücünün verimliliği düşüktür. Bu nedenle
emek faktörünün büyümeye katkısı sınırlı kalmaktadır.

Türkiye' de istihdam seviyesi diğer ülkeler ile mukayese edildiğinde düşük


kalmaktadır. OECD ülkelerinde istihdam ile ilgili büyüklükler karşılaştırmalı
olarak aşağıda Tablo.60'da sunulmaktadır.

İstihdam büyüklüğünün ilk belirleyicisi olan çalışma çağı nüfusun toplam nü-
fusa oranı OECD ülkelerinde yüzde 63 ile 71.6 arasında değişmektedir ve
oldukça yüksektir. Türkiye yüzde 64 oranı ile 27 .sırada bulunmaktadır.

İstihdamın bir diğer temel belirleyicisi ise işgücüne katılım oranı dır. İş gücüne
katılım oranı çalışma çağı nüfus içinde işgücüne katılmak isteyenlerin oranını
göstermektedir. Türkiye'de bu oran yüzde 46.1 ile çok düşüktür. OECD ülkel-
erinde bu oran İsviçre' de yüzde 77.4' e kadar çıkmaktadır. Macaristan, İtalya,
Slovakya, Yunanistan ve Polanya'da oran yüzde 60'lara yakındır. Diğer tüm
ülkelerde ise yüzde 60 ve 70 oranının üzerindedir.

Çalışma çağı nüfus kadın ve erkeklerden oluşmaktadır. Bu itibarla işgücüne


katılım oranında ve istihdamda kadınların işgücüne katılım oranı en az
erkekler kadar belirleyicidir. Türkiye'de çalışma çağı kadın nüfusunun
içinde istihdam edilenlerin oranı yüzde 23.7 ile çok düşüktür. OECD ülkel-
erinden Norveç'te yüzde 73.5, Danimarka'da yüzde 73, İsveç'te yüzde 72.8,
İsviçre' de yüzde 71.6' dır. Diğer tüm ülkelerde oranlar yüzde 60-7 Oaralığında
toplulaşmaktadır. Türkiye'ye en yakın oran yüzde 44 ile Meksika' dır.

Türkiye'de kadın işgücünün istihdama katılım oranındaki düşük seviye


emeğin ekonomik büyümeye katkısını da önemli ölçüde sınırlamaktadır.

Son olarak OECD ülkelerinde işgücü piyasasında katılık oranları


karşılaştırılmaktadır. İşgücü piyasasında katılık işe alma ve işten çıkarma
koşulları, esnek çalışma ve ücret uygulamalarının varlığı, asgari ücretin
varlığı, işten çıkarmalarda işveren üzerindeki yükler ve ücret dışı ödemelerin
yükü gibi kriterler ile değerlendirilmektedir.

132
Tablo.57 OECD Ülkelerinde İstihdam (Emek Faktörü) Büyüklüklerine
İlişkin Karşılaştırmalar 2007

ÇALIŞMA
15-64 ÇALIŞMA İŞGÜCÜ ÇAGIKADIN
ÇAGI NÜFUS/ KATILIM NÜFUSUNUN İŞGÜCÜ
TOPLAM ORANI İSTİliDAM PİYASASlNDA
ÜLKELER NÜFUS% % ORANI% KATILIK
SLOVAKYA 71.6 57.0 53.5 2.4
ÇEKCUMH 71.2 64.2 57.3 3.2
G.KORE 71.0 63.6 53.6 2.3
POLONYA 69.0 51.9 50.0 2.2
İRLANDA 68.8 65.5 60.5 1.6
KANADA 68.0 72.5 70.0 1.3
İSViÇRE 67.8 77.4 71.6 1.2
İSPANYA 67.7 62.0 56.6 2.9
MACARİSTAN 67.7 56.8 50.0 1.9
PORTEKİZ 67.4 67.8 62.0 4.2
HOLLANDA 67.1 71.2 68.0 2.7
AVUSTRALYA 66.6 70.3 66.7 2.3
AVUSTURYA 66.4 67.8 64.0 1.5
FiNLANDiYA 66.3 67.2 68.6 2.2
İTALYA 66.1 57.4 47.6 1.7
ALMANYA 66.0 65.0 62.7 2.7
BELÇİKA 65.9 60.4 55.0 1.7
DANİMARKA 65.7 76.0 73.0 1.5
OECD 65.6 65.1 58.0 2.2
YENİ ZELANDA 65.5 73.5 69.0 1.7
JAPONYA 65.0 68.4 60.0 2.4
ABD 64.7 71.2 66.5 0.4
NORVEÇ 64.5 75.6 73.5 2.2
FRANSA 64.4 62.4 60.0 2.4
YUNANİSTAN 64.2 59.6 48.1 2.4
İSVEÇ 64.1 73.5 72.8 2.8
TÜRKİYE 64.0 46.1 23.7 2.6
İNGİLTERE 63.2 72.7 67.2 1.2
MEKSİKA 63.0 59.9 44.0 2.2
Kaynak: OECD, Going For Growth 2009

133
Türkiye işgücü piyasasında katılık açısından 32 OECD ülkesi içinde Portekiz,
Çek Cumhuriyeti, İspanya, İsveç, Almanya ve Hollanda'dan sonra 7. sırada
yer almaktadır. OECD ülkeleri içinde Türkiye'de göreceli olarak oldukça
katı ernek piyasası vardır ve bu Türkiye'de istihdam oranının artmasını
sınırlandıran temel kısıtlardan biridir.

Türkiye için önerilen büyüme modelinde istihdam artışı kaçınılmaz ve


vazgeçilmez bir tercihtir. Ancak Türkiye' de büyüme ile istihdam arasındaki
ilişki giderek zayıflarnaktadır. Ekonomik büyüme yeterince istihdam
yaratrnarnaktadır.

Buna ilave olarak çalışma çağı nüfusunun ortalama eğitim ve beceri seviye-
sinin düşük olması hangi tip istihdarna öncelik verilmesi konusunda kısıtlar
yaratmaktadır. Bir yandan çok ucuz ücret ile çalışabilecek bir çalışma çağı
nüfus, diğer yandan ekonominin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü istihdamı
ikilern yaratmaktadır.

Türkiye'nin mevcut sektörel yapısı da rekabet için halen ucuz İşgücünü ter-
cih eder konumdadır. Türkiye'de mevcut sektörel yapı geniş oranda nitelikli
İşgücünü istihdam edebilecek katma değeri yaratarnarnaktadır. Türkiye'nin
önünde bir diğer önemli kısıt özellikle Asya-Pasifik merkezli gelişen ülkel-
erdeki istihdam koşulları ve çok düşük ücretierin yarattığı sektörel rekabet
baskısıdır.

Tüm bu kısıtlar ve baskılar karşısında ernek piyasası da kayıt içi ve kayıt dışı
olarak bölünrnektedir. Sektörler ve işletmeler katı ernek piyasası uygularnaları
ve dış rekabet karşısında kısmen veya tamamen kayıt dışı çalışarak kend-
isine rekabet ve yaşarn olanakları yaratmaya çalışmaktadır. Kayıt dışı da hem
haksız rekabet yaratmakta hem de ekonomide tasarrufları azaltmaktadır.

Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde Türkiye' de istihdarnın arttırılmasının


temel koşulu olarak ernek piyasasının esnekleştirilmesi ihtiyacı ortaya
çıkmaktadır. Aşağıda büyüme modeli ile uyumlu olarak ernek piyasasının
esnekleştirilrnesine yönelik öneriler sunulmaktadır.

134
a. İşe alma ve işte çalıştırma koşulları esnetilmeli ve çeşitlendirilmelidir; yarı
zamanlı çalışma, esnek çalışma (belirli gün ve saatler), saat karşılığı çalışma
gibi istihdam uygulamalarına geçilmelidir.

b. işten çıkartılma koşulları esnetilmeli, işten çıkartma ile işveren üzerinde


oluşan yülder hafifietilmelidir.

c. Kıdem tazminatı fonu kurulmalı, işten çıkartılma, ayrılma ve emeklilik hal-


lerinde kıdem ve emeklilik ödemeleri bu fondan karşılanmalıdır. Bu geçişte
kazanılmış haklar yeni kurulacak fona devredilmeldir.

d. Çalıştırılan kişi sayısı ile paralel uygulanan zorunlu istihdam koşulları


azaltıimalı ve esnetilmeli ve böylece şirketlerin bölünmesi ve küçük ölçeklerde
kalması da engellenmelidir.

e. Ücretlendirme esnekleştirilmeli ve çeşitlendirilmeli, esnek ücret sistemine


geçilmelidir; tam zamanlı yansıra yarı zamanlı, esnek zamanlı ve saat başı
ücret uygulamalarına da yer verilmelidir.

f. işgücüne ödenen net ücret dışında diğer ücret dışı ödemelerin oranı çok
yüksektir. Vergi, prim ve diğer yasal kesintilerden oluşan ücret dışı yük ücret
kadar paya sahiptir. Ücret dışı ödemeler yükü gelir vergisi, sosyal güvenlik
primleri ve değer yasal kesintilerin oranları azaltılarak mutlaka hafifietilme-
lidir.

g. Gelir vergisi ve sosyal güvenlik sistemlerinde alternatif oranlar ve program-


lar olmalı, çalışanlar bu alternatifler içinden istediği oran veya programları
seçebilmelidir. Böylece net ücret ile ücret dışı ödemeler arasında dengeyi
çalışan ve işveren kendi sağlamalıdır.

h. Asgari ücret uygulaması esnekleştirilmelidir; asgari ücretin kaldırılması,


asgari ücret üzerinden alınan gelir vergisinin kaldırılması veya azaltılması,
bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilmesi seçeneklerdir.

135
i. Şirketler ücretlendirmede performansa dayalı ücret uygulamasına geçer-
ek verimlilik ve katına değer ile ölçülen ücret ödeıneli, böylece veriınliliğe
dayalı ücret sistemleri kurulınalıdır .

j. Kadın istihdamında pozitif ayrımcılık yaklaşımı benimsenın eli ve kadın


istihdamı desteklenmelidir. Gelir vergisi oranlarının indirilmesi bir seçenek
olarak kullanılmalıdır. Kadınların yarı zamanlı veya evlerinde yapacakları
işler de düzennlemeli ve desteklenmelidir. Tarım kesiminden çözülen
ve ücretsiz aile işçisi olarak görülen kadın istihdaınına meslek ve beceri
kazandırılınalı dır.

k. Etkin bir işgücü planlaması ile eğitim planlaması yapılarak işgücü


piyasalarının ihtiyaç duyacağı nitelikte işgücü yetiştirilınelidir.

1. Mevsimsel işlerde (inşaat-turizm-tarım) işgücünün 12 ay istihdam edilmesi


için çalışılınayan dönemlere ilişkin ücret, vergi, sosyal güvenlik primi öde-
ınelerinde esnekliğe gidilıneli ve düşük oranlar uygulanmalıdır.

ın. Orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlere geçiş hedefi çerçevesinde bu


yapısal dönüşüm sağlanana kadar (1 O yıl) ARGE çalışanları, araştırmacılar,
tasarııncılar, mühendisler gibi çalışanlar için esnek uygulama koşulları get-
irilmeli ve bu çalışanların vergi ve sosyal güvenlik prim ödemelerine kamu
katkı sağlamalıdır.

n. Kendi işini yapanların ve girişiıncilerin teşvik edilmesi için iş kurma ve iş


kapatma koşulları kolaylaştırılınalıdır. Tam kayıtlı olmak koşulu ile ilk 3 yıl
için (mikro işletmelerde) vergi istisnaları sağlanmalıdır.

o. Yeni iş olanaklarının yaratılması için piyasalarda tam rekabet sağlanmalı,


enerji, ulaştırma, taşıma, iletişim, altyapı gibi kamunun katı düzenlemeleri
ve varlığı olan piyasalarda sınırlamalar kaldırılmalı, özel sektörün ve yabancı
sermayenin katılımının önü açılmalıdır.

136
4.2.2. SERMAYE EMEK VE TOPLAM FAKTÖR
VERİMLİLiGİNİN ARTTIRILMASI

Ekonomik büyümenin arz yönlü kaynaklarını sermaye ve ernek miktarı ile


birlikte sermaye ve emeğin yani üretim faktörlerinin toplam verimlilikleri
oluşturmaktadır. Türkiye için önerilen büyüme modelinde hedef sermaye ve
ernek verimliliğinin arttırılması, artışın sürekli kılınması ve toplam faktör
verimliliğin ekonomik büyürneye olan katkısının arttırılmasıdır.

Bu çerçevede sermaye ve ernek verimliliğinin arttınlmasına yönelik öneriler


geliştirilmekte olup bu öneriler aşağıda sunulmaktadır.

4.2.2.1. SERMAYE VERİMLİLiGİNİN


ARTTIRILMASI

Büyüme modeli içinde sermaye verimliliğinin arttınlmasına yönelik öneriler


dört başlık altında sunulmaktadır;

1. Teknoloji Kapasitesinin Geliştirilmesi


2. Ulusal İnovasyon Sisteminin Geliştirilmesi
3. Teknoloji Kapasitesinde Orta Yüksek ve Yüksek Teknolojili Sektörlerde
Yoğunlaşrna
4. Teknoloji ve Mükernrneliyet Merkezi Haline Gelinmesi ve Yabancıların
Katılımı

1. Teknoloji Kapasitesinin Geliştirilmesi

Sermaye verimliliğinin arttırılmasında öncelikli hedefteknoloji kapasitesinin


geliştirilmesidir. Teknoloji kapasitesinin geliştirilmesi ekonomideki toplam
ARGE harcamalarının GSMH'ya oranının arttırılrnasını, kamu kesimi, özel
kesim ve üniversitelerde teknoloji ve ARGE kapasitelerinin birlikte ve uyum
içinde geliştirilrnesini, bu çerçevede araştırma merkezleri ve araştırmacı
sayısının arttırılrnasını, patent-buluş sayısının arttırılrnasını, yabancıların
ARGE kapasitesindeki payının genişletilrnesini ve Türkiye'nin seçilmiş sek-

137
törlerde teknoloji ve mükemmeliyet merkezleri haline gelinmesini içermek-
tedir.

Tablo.58 Seçilmiş Ülkelerde Araştırma-Geliştirme Kapasitesi 2007


TOPLAM ŞİRKETLERİN 1000
AR-GE AR-GE ÇALIŞAN TOPLAM
HARCAMALARI HARCAMALARI BAŞINA ARAŞTIRMACI
ÜLKELER /GSMH% /GSMH% ARAŞTIRMACI SAYISI
FİNLANDİYA 3.45 2.46 16.56 39.000
İRLANDA 1.32 0.89 5.96 12.169
MACARİSTAN 1.00 0.48 4.49 ı 7.391

GÜNEYKORE 3.23 2.49 8.65 221.928


İSPANYA 1.20 0.67 5.79 122.624
TAYVAN 3.16 2.71 6.41 103.455
çiN 1.43 1.02 1.60 1.423.381
İSRAiL 4.53 3.50 - -

ÇEKCUMH 1.54 1.02 5.17 27.878


TÜRKİYE 0.76 0.28 1.91 49.668
Kaynak: OECD, Main Science and Technology Indicators 2009

2. Ulusal İnovasyon Sisteminin Geliştirilmesi

Sermaye verimliliğinin artırılmasındatemel araç teknoloji kapasitesinin


geliştirilmesidir. Teknoloji kapasitesinin geliştirilmesi ise Ulusal İnovasyon
Sisteminin varlığı ve geliştirilmesi ile sağlanmaktadır.

Ulusal inavasyon sistemleri ülkelerin uzun vadeli teknoloji geliştirme strate-


jilerini uygulayan ve böylece ülkelerin teknoloji kapasitelerinin geliştirilmesini
sağlayan sistemlerdir.

Türkiye'de de ulusal inavasyon sistemi teknoloji kapasitesinin geliştirilmesi


ve böylece sermaye verimliliğinin arttırılması hedefli olarak geliştirilmelidir.

Ulusal inavasyon sistemi içinde teknoloji çalışmaları kamu kesimi, özel sek-

138
tör ve üniversiteler/araştırma
kurumlan tarafından gerçekleştirilmektedir.
Aşağıda Tablo.59 OECD ülkelerinde ARGE harcamalarının kamu kesimi,
özel sektör ve üniversiteler/araştırma merkezleri arasındaki dağılımını gös-
termektedir. Özel sektör ARGE faaliyetleri içinde ilk sırayı almaktadır. Onu
kamu kesimi ve sonrasında üniversiteler/araştırma merkezleri izlemektedir.

Tablo.59 OECD Ülkelerinde AR-GE Harcamalarının Kaynakları

ÜNİVERSİTE/
KAMU ARAŞTIRMA
YILLAR KURUMLARI ŞİRKETLER MERKEZLERİ
1981 44.0 51.8 4.2
1990 36.8 57.8 5.4
2000 28.3 64.4 7.3
2001 28.7 63.8 7.5
2002 29.7 62.5 7.8
2003 30.4 61.9 7.7
2004 30.3 62.2 7.5
2005 30.6 62.5 7.0
2006 28.8 64.4 6.8
2007 24.7 68.8 6.5
2008 24.6 69.6 6.0
Kaynak: OECD, Main Science and Technology Indicators 2009

Ulusal inavasyon sistemlerinin temel işlevi; ülkenin uzun vadeli teknoloji


ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli teknoloji geliştirme çalışmalarının
planlanması, çalışmaların kamu, özel sektör ve üniversiteler/araştırma
merkezleri arasında dağıtılması ve bu üç kesim arasında etkin bir işbirliğinin
sağlanmasıdır.

Bu çerçevede Türkiye'de Ulusal İnovasyon Sisteminin geliştirilmesine yöne-


lik öneriler aşağıda sunulmaktadır;

a. Kamu uzun vadeli teknolojik ihtiyaçların belirlenmesinde ve teknoloji


planlamasında koordinasyon ve izleme rolü izlemeli, kamunun teknoloji

139
çalışmaları temel bilimsel ve mühendislik araştırmaları temelli olmalı, kamu,
özel sektör ve üniversiteler ile araştırma merkezlerinin teknoloji geliştirme
çalışmalarını uygun araçlar ile desteklernelidir

b. Kamu, özel sektörün teknoloji ihtiyaçları ile ilgili teknoloji öngörü


prograrnlan hazırlarnalı, kamu araştırmalarını bu ihtiyaçlara odaklandırmalı,
kamu tarafından geliştirilen teknoloji ve bilginin özel sektöre aktanınında uy-
gun mekanizmalar yaratılmalıdır

c. Kamu geliştirdiği teknoloji, buluş veya patentlerin özel sektöre aktanınında


lisan satışı, piyasa değeri üzerinden satış, maliyet değeri üzerinden satış gibi
mekanizmaları kullanmalıdır

d. Kamu ile özel sektör karnu-özel ortaklıklar (PPP-Private Public Partner-


ship) modeli çerçevesinde teknoloji geliştirme alanında işbirliği yapmalı,
ortak araştırma merkezleri kurmalı, işbirliği programları, maliyet veya risk
temelli projeler gibi mekanizmaları geliştirmelidir

e. Kamu ile özel sektör arasında bilim adamı, araştırmacı ve mühendis


değişim prograrnları uygulanmalıdır

f. Özel sektör şirketleri kendi içlerinde veya organize sanayi bölgeleri ile
kürnelenme alanlannda ortaklıklar ile kurulmuş ARGE merkezlerinde
teknoloji geliştirme çalışmalarını genişietmelidir

g. Üniversitelere teknoloji geliştirme çalışmaları için daha çok otonorni


sağlanmalı ve kaynak aktanlmalıdır

h. Teknoloji geliştirme odaklı özel statülü üniversiteler kurulmalıdır. Fen bil-


imleri ve mühendislik ağırlıklı üniversiteler araştırma geliştirme üniversitesi
şeklinde faaliyet göstermelidir.

i. Üniversiteler ile özel sektör arasında teknoloji geliştirme prograrnları


hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Bu konuda üniversiteler ile ilgili kısıtlamalar
azaltıimalı dır

140
j. Özel sektörün teknoloji geliştirme çalışmalarına sağlanan destekler
geliştirilerek sürdürülmelidir. 2008 yılında çıkartılan ARGE teşvikleri bu ko-
nuda çok önemli bir işlevi yerine getirecektir

k. Üniversitelerde bilim adamı ve araştırmacı yetiştirilmesi iki yönlü


(üniversiteler-kişiler) desteklenmeli, mühendislik alanlarında yurtdışı lisans
üstü eğitimler desteklenmeli, yabancı üniversite ve araştırma merkezleri ile
bilim adamı, araştırmacı-mühendis değişim programları uygulanmalı, kamu
özel sektör ve üniversiteler arasında da bilim adamı-araştırmacı-mühendis
değişim programları uygulanmalı, yabancı bilim adamı-araştırmacı ve müh-
endislerin Türkiye'de çalışmaları teşvik edilmeli ve bir araştırmacı havuzu
oluşturulmalıdır

1. Fikri haklar, patent ve marka haklarının korunmasına yönelik hukuki çer-


çeve güçlendirilmeli ve etkin şekilde uygulanmalıdır

m. Araştırma kurumları ile özel sektör şirketleri arasında çalışacak Teknolo-


ji Transfer Ofisleri, Teknoloji Lisanslama Ofisleri gibi kurumsal yapılar
oluşturulmalıdır

3. Teknoloji Kapasitesinde Orta Yüksek Ve Yüksek Teknolojili Sektörlerde


Yoğuntaşma

Türkiye teknoloji kapasitesinin geliştirilmesine yönelik araştırma geliştirme


çalışmalannda orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşmalıdır.

Türkiye için önerilen büyüme modelinde öncelikli bileşen ekonomide orta


yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşmasıdır.

Bu yoğunlaşmanın en önemli aracı da Türkiye'nin bu sektörlerde üretim


ve ürün teknolojisine sahip olması ve teknolojik gelişmeler ve buluşlar
sağlaması dır.

Buna ilave olarak dünya genelinde de tüm ülkelerin teknoloji geliştirme


çalışmalarında daha yüksek teknolojili ve katma değerli sektörlere

141
yoğunlaştıkları görülmektedir. Tablo.60'da seçilmiş ülkelerde ARGE
harcamalarının teknoloji grupları itibari ile sektörel dağılımı görülme-
ktedir. Ülkeler yüksek teknolojili ve orta yüksek teknolojili alanlarda
yoğunlaşmaktadır.

Tablo.60 imalat Sanayinde AR-GE Harcamalarının Teknoloji Grupları


itibari İle Dağılımı 2005
YÜKSEK ORTA DÜŞÜK
ÜLKELER TEKNOLO.Jİ TEKNOLO.Jİ TEKNOLO.Jİ
FİNLANDİYA 65 20 15
KANADA 63 17 20
ABD 62 28 10
İRLANDA 61 25 14
İNGİLTERE 61 30 9
GÜNEYKORE 60 30 10
İSVEÇ 59 34 7
DANİMARKA 59 27 14
FRANSA 50 38 12
HOLLANDA 49 41 10
BELÇİKA 48 32 20
İTALYA 45 43 12
JAPONYA 42 45 13
İSPANYA 38 39 23
ALMANYA 34 57 8
NORVEÇ 32 30 38
POLONYA 30 49 21
AVUSTRALYA 27 36 37
ÇEK CUMHURİYETİ 20 62 18
Kaynak: OECD Science Technology and Industry, 2007

Teknoloji geliştirme çalışmaları ile elde edilen buluşlar ve patentler de büyük


ölçüde yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşmaktadır. Aşağıda Tablo.61 'de
2007 yılı itibari ile alınan patentlerin dağılımı sunulmaktadır. Buna göre
194.852 adet patentin yaklaşık yüzde 95'i yüksek teknolojili sektörlerde
geliştirilen buluşlara verilmiştir.

142
Tablo:61 Dünya'da Alınan Patentlerin Sektörel Dağılımı2007

TEKNOLOJİALANLAJU ADET
ELEKTRiK ELEKTRONiK 56.585
Elektrikli Araçlar, Elektrik Mühendisliği, Elektrik Eneıjisi ı 1.121

Ses ve Görüntü Teknolojileri 7.802


Haberleşme İletişim 15.818
Bilgi Teknolojileri 15.231
Yarı İletkenler 6.613
HASSAS ÖLÇME ALETLERİ 32.441
Optik Araçlar 6.015
Analiz, Ölçme, Kontrol Teknolojileri 13.696
Sağlık Teknolojileri 12.006
Nükleer Eneıji 724
KİMYA-ECZACILIK-İLAÇ 49.604
Organik Kimya 6.168
Makromoleküler Kimya, Polymer Teknolojisi 5.989
İlaç-Kazınetik 14.096
Bioteknoloji 7.308
Tarnn ve Gıda 2.338
Kimya, Petrol, Temel Malzeme Kimyası 5.364
Yüzey Teknolojileri 4.259
Malzeme Metalüıji Teknolojileri 4.082
İŞLEME MÜHENDİSLİGİ 20.842
Kimya Mühendisliği 5.899
Malzeme İşleme Tekstil, Kağıt vb 5.352
Dokuma Baskı Teknolojileri 6.315
Tarnn ve Gıda İşleme 1.489
Çevre Teknolojileri 1.787
MAKiNE, MEKANİK, ULAŞTlRMA 21.990
Makine 3.136
Motor, Pompa, Türbinler 4.194
Termal İşleme 2.318
Mekanik Parçalar 5.099
Ulaştırma Araçları 6.733
Uzay Teknolojisi ve Silahlar 510
TÜKETİCİ ÜRÜNLERİ VE siviL MÜHENDİSLİK 13.390
TOPLAM 194.852
Kaynak: The International Patent System Yearly Review 2007, World Intellectual Property Organization

143
4. Teknoloji ve Mükemmeliyet Merkezi Haline Gelinmesi ve Yabancıların
Katılımı

Ülkelerin, sektörlerin ve işletmelerin teknoloji ve yetenek kapasitesini


geliştirme konusunda öne çıkan belirleyici ve önemli bir eğilim kapa-
site geliştirme çalışmalarının sınır ötesine yayılması ve sınır ötesinde hızla
genişlemesidir.

imalat sanayinde küresel eğilimler teknoloji kapasitesini geliştirme faaliy-


etlerini de küresel hale getirmiştir. Ülkeler, sektörler ve işletmeler teknoloji
kapasitelerini küresel ölçekte geliştirme eğilimi içinde bulunmaktadır.

Bu nedenle çok sayıda ülke teknoloji kapasitelerini geliştirerek yabancı


yatırımları ülkesine çekmekte, diğer ülkelerin teknoloji çalışmalarına olanak
sağlayarak kendi teknolojik gelişmelerini de hızlandırmaktadır. Bu ülkeler
seçilmiş sektörlerde birer teknoloji ve mükemmeliyet merkezi haline gelme-
ktedir. Seçilmiş ülkelerde imalat sanayi içinde yapılan ARGE harcamaları
içinde yabancıların payı aşağıda Tablo.62'de sunulmaktadır. Teknoloji ve
mükemmeliyet merkezi haline gelmiş ülkeler aynı zamanda yüksek teknolo-
jili sektörlere yönelmiş ve hızlı ekonomik büyüme gösteren ülkelerdir.

Türkiye de küreselleşen teknoloji geliştirme faaliyetleri içinde yer almalıdır.


Bu hedefTürkiye için önerilen orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde
yoğunlaşma hedefi ile de uyumludur.

Türkiye bu amaçla seçilmiş sektörlerde teknoloji ve mükemmeliyet merkezi


haline gelecek altyapıyı kurmalı ve yabancıların bu altyapıya katılımları
sağlanmalıdır. Motorlu kara taşıtları, havacılık uzay ve savunma sanayi, elek-
tronik sanayi ve makine sanayi Türkiye için bu konuda potansiyeli olan önce-
likli sektörlerdir.

144
Tablo.62 imalat Sanayinde Yapılan AR-GE Harcamaları İçinde
Yabancı Firmaların AR-GE Harcamaları Payı 2003

YABANCI FİRMALARlN AR-GE


ÜLKELER HARCAMALARI PAYI%
İRLANDA 72.1
MACARİSTAN 62.5
SİNGAPUR 59.8
BREZiLYA 47.9
ÇEK CUMHURİYETİ 46.6
İSVEÇ 45.3
İNGİLTERE 45.0
AVUSTRALYA (ı999) 41.ı
KANADA 34.8
İTALYA (2001) 33.0
MEKSİKA (2001) 32.5
PORTEKİZ (200 ı) 30.9
TAYLAND 28.1
İSPANYA 27.9
HOLLANDA (200 ı) 24.7
ÇİN 23.7
ARJANTİN (2002) 23.2
ALMANYA (200ı) 22.ı
İSRAiL (200 ı) 20.7
FRANSA (2002) ı9.4
POLONYA ı9.ı
SLOVAKYA ı9.0
FİNLANDİYA (2002) ı5.0
ABD (2002) ı4.ı
TÜRKİYE (2000) ıo.6
YUNANİSTAN (1999) 4.5
HİNDİSTAN(ı999) 3.4
JAPONYA (200ı) 3.4
GÜNEY KORE (2002) 1.6
Kaynak: World Investınent Report 2005. UNCTAD

145
4.2.2.2. EMEK VERİMLİLiGİNİN ARTTIRILMASI

Büyüme modeli içinde emek verimliliğinin arttınlmasına yönelik öneriler iki


başlık altında sunulmaktadır.

1. İşgücü Niteliğinin Arttırılması


2. Fen Bilimleri Ve Mühendislik Kapasitesinin Geliştirilmesi

Bu öneriler ile birlikte sermaye verimliğinin arttınlmasına yönelik olarak


yapılan öneriler de emek verimliliğinin artmasına doğal olarak katkı
sağlayacaktır.

1. İşgücü Niteliğinin Arttırılması

Emek verimliliğinin arttırılması için öncelikli hedef çalışma çağı nüfusun or-
talama eğitim seviyesinin arttırılmasıdır. İşgücünün ortalama eğitim seviyesi
emek verimliliğinde de temel belirleyici olmaktadır.

OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye'nin emek verimliliği ile


birlikte çalışma çağı nüfusun ortalama eğitim seviyesi çok düşüktür. Aşağıda
Tablo.63'de OECD ülkelerinde işgücü verimliliği ve çalışma çağı nüfusun
ortalama eğitim seviyesi karşılaştırılmaktadır. Çalışılan saat başına yaratılan
GSMH büyüklüğü itibari ile Türkiye 27. sırada yer almaktadır. Çalışma çağı
nüfusun eğitim seviyesi itibariyle karşılaştırıldığında ise Türkiye Portekiz ile
birlikte en düşük eğitim seviyeli iki ülkeden biri konumdadır.

Çalışma çağı nüfusun veya istihdam edilen işgücünün eğitim seviyesi emek
verimliliğinde tek başına belirleyici değildir. Mesleki standartların varlığı,
işgücünün mesleki bilgi ve tecrübeleri, işgücünün tecrübe ve yetenek biri-
kimi, yeni mesleki formasyanlara uyum yeteneği ve seviyesi gibi unsurlar da
belirleyici olmaktadır. Ayrıca kurumların organizasyon yapıları ve iç süreçleri
ile iletişim ve bilgi işlem teknolojileri kullanma seviyeleri belirleyicidir.

146
Tablo:63 OECD Ülkelerinde İşgücü Verimliliği 2006
ÇALIŞMA ÇAGI NÜFUS
(15-64) İÇİNDE LiSE VE
ÇALIŞAN SAAT DENGİ MESLEK
BAŞINA YARATILAN LiSESi EGİTİMİ
HASILA DOLAR ALMlŞ OLANLARlN
ÜLKELER (Satın Alma Gücü Parites i İle) PAYI%
LÜKSEMBURG 76 30
NORVEÇ 70 28
İRLANDA 66 36
BELÇİKA 65 37
HOLLANDA 64 31
FRANSA 63 35
ABD 62 19
ALMANYA 60 25
İSVEÇ 47 21
AVUSTURYA 46 24
İNGİLTERE 45 14
AVUSTRALYA 45 38
FİNLANDİYA 42 27
DANİMARKA 42 23
KANADA 42 19
İSViÇRE 42 20
İSPANYA 41 51
İTALYA 39 50
JAPONYA 38 15
YUNANİSTAN 32 41
YENİ ZELANDA 30 22
SLOVAKYA 28 20
PORTEKİZ 27 71
MACARİSTAN 24 29
ÇEK CUMHURİYETİ 24 17
GÜNEYKORE 14 26
TÜRKİYE ll 70
POLONYA 10 21
MEKSİKA 9 80
Kaynak: OECD, Going For Growth 2009

147
Bu çerçevede işgücü niteliğinin arttırılması ile ilgili aşağıdakiler önerilmek-
tedir;

a. Çalışma çağı nüfusun: temel eğitim seviyesinin arttırılması ve lise-lise den-


gi-meslek lisesi- meslek yüksekokulu ve üniversite eğitimi almış olanların
miktarının ve oranının genişletilmesi

b. Temel eğitim ile mesleki eğitim alanlarında iyileştirmeler sağlanması ve


işgücü piyasasının talepleri ile uyumlu müfredatlara ve uygulamalara yer ver-
ilmesi

c. Mesleki standartların belirlenmesi ve uygulamaya geçilmesi (AB uyum süre-


ci ve zorunluluğu), uygulama ile tüm çalışanların yeniden sertifikalandırılması
ve mesleki yeterlilik için gerekli eğitimierin verilmesi

d. Eğitim, iş
ve meslek sahibi olanlar için yaşam boyu eğitim ve işbaşı eğitim
programlarının uygulanması ve bilgi ve yetenekierin yenilenmesi güncellen-
mesı

e. Eğitim
seviyesi düşük, meslek sahibi olmayanlar için aktif işgücü piyasası
programları ile meslek ve beceriler kazandırılması

f. Kurumların organizasyon yapılarını ve iş süreçlerini iyileştirmeleri, iletişim


ve bilgi işlem teknolojilerinden azami oranda yararlanmaları

2. Fen Bilimleri ve Mühendislik Kapasitesinin Geliştirilmesi

İşgücü veya emek verimliliğinin artırılmasında ikinci hedef fen bilimleri ile
mühendislik kapasitesinin geliştirilmesidir.

Ülkeler, sermaye ve emek verimliliklerini arttırmak, teknoloji kapasitel-


erini geliştirmek ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşarak ekonomik
büyümelerini hızlandırmak için fen bilimleri ve mühendislik kapasitelerini
geliştirmektedirler.

148
Aşağıda hızlı ekonomik büyüme gösteren seçilmiş ülkelerin fen bilim-
leri ve mühendislik kapasitelerine ilişkin göstergeleri karşılaştırmalı olarak
Tablo.64' de sunulmaktadır.

Tablo.64 Seçilmiş Ülkelerin Fen Bilimleri ve Mühendislik Kapasiteleri

4 YILLIK ÜNiVERSiTE 4 YILLIK VNIVERSiTE


MEZUNLARI 2005 MEZUNLARI
FEN MÜHENDiS 2005
BİLİMLERİ/ MÜHENDİSLİK 1 MÜHENDiS DOKTORA
ÜLKELER TOPLAM% TOPLAM% MEZUNLARI 2004
çiN 56.2 37.0 442.463 8.054
GÜNEYKORE 45.6 26.9 70.374 2.040
TAYVAN 40.8 22.2 46.870 758
SİNGAPUR 58.5 34.5 3.509 116
TAYLAND 68.9 11.6 10.918 311
FiLiPiNLER 25.5 8.9 31.151 640
İRLANDA 31.8 10.0 2.508 108
İSPANYA 27.7 18.5 16.372 603
POLONYA 32.6 10.6 29.275 908
MEKSİKA 33.9 15.5 42.846 261
TÜRKİYE 28.6 9.0 17.001 418
Kaynak: OECD, Main Science and Technology Indicators 2008

Türkiye orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlere yoğunlaşma ve toplam


faktör verimliliğini arttırma bileşenlerine sahip bir büyüme modeli uygulay-
abilmek ve bu yolla emek verimliliğini arttırmak için fen bilimleri ve müh-
endislik kapasitesini geliştirmelidir.

Bu amaçla işgücü piyasasının ve teknoloji geliştirme programlarının ihti-


yaç duyacağı bilim adamları, araştırmacılar ve mühendislerin yetiştirilmesi
planlanmalı, bu alandaki lisans, yüksek lisans ve özellikle doktoralı mezun
sayısı arttınlmalı, bu alanda eğitim veren üniversitelerin eğitim kalitesi
arttınlmalı, bu alanda yurtdışı eğitim olanakları sağlanmalı ve bu faaliyetler
kapsamlı olarak kamu tarafından desteklenmelidir.

149
3. Orta Yüksek ve Yüksek Teknolojili Sektörlere Geçiş

Türkiye'nin ekonomik faaliyetlerde düşük ve orta düşük teknolojili sektörl-


erde yoğunlaşmış olması emek verimliliğinin artışını da sınırlandırmaktadır.

Bu sektörlerde hem katma değer düşüktür hem de fiyat-maliyet rekabeti


nedeniyle ucuz emek (düşük nitelikte işgücü) temelli yapı emek verimliliğini
sınırlandırmaktadır. Bu sektörlerde emek verimliliği artışı çok sınırlı ola-
bilmektedir.

Bu nedenle Türkiye'nin orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde


yoğunlaşması halinde nitelikli işgücü, teknoloji ve mühendislik temelli bu
sektörlerde işgücü verimliliği artışı daha kuvvetli olacaktır.

4.2.3. YURTİÇİ TASARRUFLARlN


ARTTIRILMASI

Türkiye için önerilen büyüme modelinin üçüncü bileşeni yurtiçi tasarrufların


arttırılmasıdır.

Büyüme modelinde yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşma, toplam fak-


tör verimliliğinin arttırılması ile yurtiçi tasarrufların artırılması üç bileşeni
oluşturmaktadır.

Yurtiçi tasarrufların arttırılması ile Türkiye'nin büyümesi önünde yer alan


kaynak kısıtının azaltılması/kaldırılması ve büyürnede yurtdışı tasarruflara
olan bağımlılığın azaltılması hedeflenmektedir.

Bu hedeflere bağlı olarak yurtiçi tasarrufların GSMH'ya oranının en az yüzde


25 gibi bir orana ve üzerine çıkartılmasına ihtiyacı bulunmaktadır.

Büyüme modelinde üçüncü bileşen olarak belirlenen yurtiçi tasarrufların


arttınlmasına yönelik öneriler çalışmanın bu bölümünde sunulmaktadır.

150
Tasarruflar, ihtiyari veya zorunlu tasarruflar, kamu veya özel tasarruf, bi-
reysel veya kurumsal tasarruflar ile iç ve dış tasarruflar şeklinde tasnif edile-
bilmektedir.

Bu çerçevede yurtiçi tasarrufların arttınlmasına yönelik öneriler beş başlık


altında sunulmaktadır.

1. Kamu Tasarruflarının Arttırılması


2. Bireysel Tasarrufların Arttınlması
3. Kurumsal Tasarrufların Arttırılması
4. Dış Tasarrufların Daha Etkin Kullanımı
5. Tasarruf Sisteminin Etkinliğinin Arttırılması

4.2.3.1. KAMU TASARRUFLARININ ARTTIRILMASI

Kamu tasarruflarının arttırılması ile ilgili öneriler beş başlık altında


sunulmaktadır.

1. Kamu Harcamalarının "Mali Kural" ile Sınırlanması

Türkiye'de kamu harcamala,rı anayasal veya yasal düzenlemeler ile getiril-


ecek mali kural uygulamaları ile sınırlanmalıdır. İktisat teorisinde anayas-
al iktisat olarak tarif edilen ve birçok ülke ve ülkeler üstü kuruluşlar (AB)
tarafından uygulanan mali kural ile kamu harcamalarının sınırlanması kamu
tasarrufu yaratılması için uygun koşullar (tek başına yeterli değil) sağlamış
olacaktır.

2. Kamu Cari Transfer Harcamaları ve Cari Harcamalarında Reform

Kamu gelirlerinden kamu cari transfer harcamaları çıkartılarak kamu


kullanılabilir gelirine, ondan da cari harcamalar çıkartılarak kamu tasarrufuna
(açık veya fazla) ulaşılmaktadır.

Kamuda tasarruf fazlası verilmesi kamunun cari transfer harcamaları ile cari
harcamaları alanında yapılacak reformlar
ile sağlanmalıdır.

151
Kamunun cari transfer harcamaları içinde sosyal güvenlik sistemi ( açıkları
bütçeden finanse ediliyor) sağlık, yerel yönetimler, tarım destekleri ve sosyal
yardımlar alanlarında reformlar yapılarak bu alanlarda kendi kendine yeter
finansman yapıları oluşturulmalı ve cari transfer harcamaları azaltılmalıdır.

Kamunun cari harcamaları içinde ise personel harcamalarına ilişkin per-


sonel rejimi reformu hayata geçirilerek harcamalar sınırlanmalıdır. Yatırım
harcamaları tarafında ise özel sektörün, kamu-özel sektör ortaklıklarının (PPP)
ve yabancı sermayenin katılımını sağlayacak yasal ve piyasa düzenlemeleri
yapılmalıdır. Böylece kamunun yatırım harcamaları yükü de payiaşılarak
azaltıimalı dır.

3. Kayıt Dışının Azaltılması

İktisadi faaliyetler içinde yer alan şirketlerin ve emek piyasasında yer alan
çalışanların kayıt içine alınması sağlanmalıdır. Kayıt dışı, vergi ve sosyal
güvenlik primleri ile toplanacak zorunlu tasarrufların genişlemesini engelle-
mektedir. Ayrıca kayıt içinde olanlar için de haksız rekabete ve ilave yüklere
yol açmaktadır.

Vergi ve sosyal güvenlik sistemi açısından kayıtlı tabanın genişletilmesinde


mevcut vergi ve sosyal güvenlik prim oranları ile diğer yasal kesinti oranları
azaltılmalıdır ve emek piyasası esnekleştirilmelidir. Mevcut oranlar ve katı
düzenlemeler ile kayıt dışının azaltılması sınırlı ve kademelİ olacaktır.

4. Kamuda Kurumsal iyileştirmeler

Kamunun zorunlu tasarrufları topladığı sosyal güvenlik sistemi, tabanı


genişleten, sisteme katılımı çeşitlendiren ve prim yüklerini azaltan şekilde
yeniden yapılandırılmalıdır.

Kamunun zorunlu tasarrufları toplayacağı genel sağlık sigortası sistemi en


kısa zamanda hayata geçirilmelidir.

152
Kıdem tazıninatı fonu kurularak şirketlerin kurumsal tasarrufları üzerindeki
yük kaldıolmalı ve etkin bir sistemle şirketlerden yapılacak zorunlu kesintil-
erle tasarruflar arttınlmalıdır.

İşsizlik fonunda oluşan tasarruf fazlası kamunun tasarruf açığı yaratan cari
transfer harcamaları için kullanılmamalıdır.

5. Vergi Oranlarında İndirim ve Vergi Tabanında Değişim

Vergi oranları kayıt dışının kayıt içine alınacağı hesaplamalarına dayalı


olarak azaltıimalı ve vergi yükü yaygınlaştınlırken vergi geliri kaybına
uğranmamalıdır.

Kayıt dışının kayıt içine alınması ile birlikte gelir üzerinden alınan vergiler
arttıkça dolaylı vergilerin oranları azaltılmalıdır.

Vergi tabanında rant gelirleri ve servet değişimleri geniş olarak yer almalı ve
vergilendirilmelidir.

Vergi istisnaları ve destekleri daha çok yüksek katma değer ve yüksek teknolo-
ji, verimlilik artışı ve nitelikli işgücü lehine kullanılmalıdır.

4.2.3.2. BİREYSEL TASARRUFLARlN ARTTIRILMASI

Türkiye'de bireysel tasarruflann arttınlması konusunda hem önemli kısıtlar


hem de demografik koşulların getirdiği bir tasarruf artışı potansiyeli
bulunmaktadır.

Bireysel tasarrufların arttıolmasında kısıtlar; hane halklarının geleneksel


tasarruf eğilimleri, genç ve hızla kentlileşen nüfusun yüksek tüketim eğilimi,
gelir dağılımı bozukluğu ve ortalama gelir düzeyinin düşük olması, nominal
ve reel faiz oranlarının gerilemesi ve finansal sistemde tüketim finansman
olanaklarının genişlemesidir.

153
Demografik koşulların getirdiği tasarruf artış potansiyeli ise çalışma çağı nü-
fusun en geniş miktarına ulaşacak olması ve buna bağlı olarak istihdamın
artacağı varsayımına dayalı tasarruf artışı yaklaşımı dır.

Bu koşullar çerçevesinde bireysel tasarrufların arttırılması için aşağıdakiler


önerilmektedir.

a. Bireysel emeklilik, özel emeklilik, hayat sigortaları ve benzeri gibi uzun


vadeli tasarrufları arttıracak araçların çeşitlendirilmesi ve vergisel destekler
ile teşvik edilmesi

b. Sosyal güvenlik sistemine (zorunlu katılım) katılımın koşullarını


esnekleştirerek bireylerin alternatif emeklilik sistemlerine katılımın
özendirilmesi

c. Orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğunlaşma ile gelirlerde


meydana gelecek artış ve tasarrufkapasitesinin güçlenmesi

d. Finansal sistemde tasarruf araçlarının ve özellikle sermaye pıyasası


araçlarının çeşitlendirilmesi

4.2.3.3. KURUMSAL (ŞİRKETLER) TASARRUFLARlN


ARTTIRILMASI

Şirketlerin tasarruflarının arttırılmasının iki yolu bulunmaktadır. Bunlar şirket


karlarının arttırılması ile sermaye piyasalarından öz kaynak finansmanı
sağlanmasıdır.

Türkiye'de kurumsal tasarrufların ve dolayısıyla yurtiçi tasarrufların


arttırılmasının öncelikli araçlarından biri sermaye piyasalarının genişletilm esi,
şirketlerin sermaye piyasasından kaynak sağlamalan ve sermaye piyasasında
ikincil pazarların (menkul kıymetleştirme) kurulmasıdır.
(

Bu çerçevede kurumsal tasarrufların arttırılması için öneriler aşağıda


sunulmaktadır.

154
a. Orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde yoğuntaşma arttıkça
şirketlerin karlılık ve tasarruf potansiyelleri büyüyecektir

b. Şirketlerin sermaye piyasasından kaynak temini teşvik edilmeli, bu ama-


çla düzenlemeler esnetilmeli, erişim kolaylaştırılmalı, vergi olanakları ile
destekler sağlanmalı, alternatif finansal araçlar için düzenlemeler yapılarak
pazarlar kurulmalıdır

c. Türk Ticaret Kanunu taslağı yasalaştırılmalı, şirketlerin şeffaflıkları


arttırılınalı ve şirketler sermaye piyasasından kaynak temini için gerekli
koşulları karşılar hale getirilmelidir

4.2.3.4. DIŞTASARRUFLARlN KULLANIMINDA


ETKİNLİGİN ARTTIRILMASI

Yurtiçi tasarrufların arttırılması yanı sıra Türkiye yurtdışı tasarrufları kullan-


maya devam edecektir. Yeni dönemde dış tasarrufların kullanımında doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarının payı arttırılmalı, doğrudan yabancı sermaye
yatırımları içinde orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlere öncelik ver-
ilmeli ve teşvik edilmelidir.

4.2.3.5. TASARRUF SİSTEMİNİN ETKİNLiGİNİN


ARTTIRILMASI

Yurtiçi tasarrufların arttırılması ve tasarrufların etkin kullanılması için tasar-


ruf sisteminin etkinliği arttırılmalıdır.

Türkiye'de tasarruf sisteminin etkinliğinin arttırılması ıçın aşağıdakiler


önerilmektedir;

a. Tasarruf sisteminde tasarrufların vadesinin uzatılınası için uzun vadeli fi-


nansal araçlar çeşitlendirilmeli, uzun vadeli mevduatlar daha düşük (sıfır)
vergiler ile özendiritmelidir

155
b. Sermaye piyasası araçları ve piyasaları çeşitlendirilmeli, özel sektörün
erişimi kolaylaştırılmalı, menkul kıymetleştirme yaygınlaştırılmalı, şirketlerin
bankalar yerine sermaye piyasası kaynakları kullanımı teşvik edilmelidir

c. Bankaların kredi verirken kullandığı teminata ve kefalete dayalı sistem


yerine proje karlılığı ve verimliliğine dayalı sisteme geçilmelidir. Böylece
kaynaklar yüksek katma değer ve verimlilik yaratacakprojelere aktanlmalıdır

d. İkili tasarruf sistemine yol açan bankacılık, kambiyo ve vergi düzenle-


meleri kaldırılmalı, tasarruf sistemi ve finansal akımlar gerçek büyüklükler-
ine kavuşmalıdır

e. Orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörler ile teknoloji geliştirme faa-


liyetlerinin finansmanı için kamu ve özel bankalar özel finansman paketleri
geliştirmeli, farklı getiri- risk-teminat yaklaşımları göstermelidir

f. Eximbank orta uzun vadede yurtiçinde satıcı finansmanından yurtdışında


alıcı finansmanı yapısına geçmelidir

156
SONUÇ VE DEGERLENDİRME

Türkiye'nün büyüme analizinin yapıldığı 1987-2008 döneminde Türkiye


ekonomisinde büyüme istilaarsız ve dalgalıdır.

Büyümenin istilaarsız ve dalgalı olmasının en önemli nedeni Türkiye ekono-


misinin seçilmiş ve belirlenmiş bir büyüme modelinin olmamasıdır. Buna
bağlı olarak büyüme odaklı strateji ve politikalar da çok sınırlıdır.

Büyüme modelinin olmaması nedeni ile ekonomi konjonktüre göre arz veya
talep bileşenlerinde (iç talep, ihracat, özel sektör yatınmları, ithalat) meydana
gelen ve sürekli olmayan genişlemeler ile büyümektedir (veya küçülmekte-
dir). Büyüme konjonktüre göre oluşan gelişmelere bağımlı kaldığı için de
istilaarsız olmaktadır.

Bu nedenle Türkiye küresel kriz ile birlikte oluşmaya başlayan yeni dönem
için uzun vadeli bir büyüme modeline ihtiyaç duymaktadır.

Türkiye için yeni bir büyüme modeli ihtiyacı ile birlikte Türkiye'nin kısa
dönem içinde göstereceği büyüme performansı da önem taşımaktadır.

Türkiye ekonomisinin büyüme dinamikleri ile büyümenin kaynakları olan


yatırımlar-tüketim ve tasarruflar ile kamu dengesi ve yurtdışı tasarrufların
kullanımına ilişkin değerlendirmeler göstermektedir ki Türkiye'nin kısa va-
dede ekonomik büyürneyi tetikleyecek ve hızlandıracak olanakları ve araçları
kısıtlı dır.

Bu nedenle Türkiye, kısa vadede iktisadi faaliyetleri hızlandırmak ve bunun


için mevcut dengeleri daha da bozacak ve ancak kalıcı sonuçlar alınmayacak
politikalar uygulamak yerine orta uzun vadeli yeni bir büyüme modeline
altlık olacak ve uygun koşullar yaratacak bir. programa odaklanmalı dır.

Türkiye ekonomisinde yakın dönemde kalıcı ve istikrarlı bir büyümeye geri


dönüşün temel aracı yurtiçi ve yurtdışı ekonomik aktörlere güven verecek ve

157
belirsizlikleri ortadan kaldıracak bir orta vadeli program olacaktır. Orta vadeli
program iki ana konuda kapsamlı, gerçekçi ve yeterli hedefler ve reformlar
ortaya koymalıdır. Bunlardan ilki mali kural uygulaması ile güçlendirilmiş
kamu büyüklükleri ve kamu dengesine ilişkin gerçekçi hede:flerdir. İkincisi
ise yeni büyüme modeli için de uygun koşulları yaratacak yapısal reformların
yeniden hızlandırılmasıdır.

Bu iki unsuru içeren bir program ile birlikte yurtiçinde ve yurtdışında


sağlanacak "güven" beklentilerin iyileşmesine, iktisadi faaliyetlerin yeniden
kalıcı olarak canlanmasına ve ekonomik büyüme için yeni bir modele geçişe
büyük katkı sağlayacaktır.

Bu orta vadeli programın ötesinde Türkiye yeni dönemin koşullarına uygun


bir büyüme modeli tasariarnalı ve uygulamalıdır.

Ekonomik büyüme ülkelerin ve bireylerin gelir ve refah düzeylerini arttıran en


belirleyici unsur olduğu için ülkeler sürekli büyüme ve hatta hızlı büyürneyi
arzu etmektedirler. Ancak ülkelerin ekonomik büyüme oranları ve ekonomik
büyüklükleri farklılıklar göstermektedir.

Farklılıklarda belirleyici olan ise ülkelerin uyguladıkları büyüme modelleri


veya bir model uygulamıyorlar ise büyüme koşulları ve dinamikleridir. Uygu-
lamalar göstermektedir ki tüm ülkeler için geçerli olan tek tip bir büyüme
modeli bulunmamaktadır. Ayrıca aynı veya benzer modeller her ülke için aynı
sonucu vermemektedir.

Başarılı olan büyümeler arkasında ise ülkenin koşullarına ve hedefierine


uygun seçilmiş ve geliştirilmiş modeller, uzun vadeli stratejiler ve büyüme
modeli ile uyumlu ekonomi politikalarının tasarımı ve uygulamalan
bulunmaktadır.

Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde Türkiye için bir büyüme modeli


önerisi geliştirilmektedir

Türkiye için önerilen büyüme modeli;

158
"Yüksek Teknolojili ve Katma Değerli Sektörlere, Faktör Verimliliği Artışına
ve Yurtiçi Tasarruflara Dayalı Büyüme"dir.

Türkiye için önerilen büyüme modeli "Arz Yönlü" bir büyüme modelidir ve
yukarıdaki tarif içinde yer alan üç ana unsurdan oluşmaktadır.

Bir ülkenin orta uzun vadeli ekonomik büyüme potansiyelini ve büyüme


kapasitesini belirleyen temel unsur ülke ekonomisinin üretim kapasitesidir.
Üretim kapasitesi ise ekonominin arz yönü ile ilgilidir. Bu nedenle Türkiye
için önerilen büyüme modeli Türkiye'nin üretim kapasitesinin geliştirilmesi
odaklı ve arz yönlü bir modelidir.

Ekonomik büyüme modelleri içinde; sağlıklı ve rekabetçi bir üretim kapa-


sitesi kuran, ekonominin üretim kapasitesi ile talep gelişmeleri arasındaki
dengeyi gözeten ve üretim kapasitesinin orta uzun vadeli istikrarlı ve reka-
betçi gelişimini gözeten modeller daha sağlıklı, kalıcı ve başarılı olmaktadır.
Bu nedenle Türkiye için de üretim kapasitesinin geliştirilmesi odaklı ve arz
yönlü bir büyüme modeli geliştirilmekte ve önerilmektedir.

Önerilen büyüme modelinin temelini ekonomiterin uzun dönemli büyüme


oranlarını, potansiyellerini ve kapasitelerini belirleyen üretim kapasitesinin
rekabetçi ve istikrarlı şekilde geliştirilmesi oluşturmaktadır.

Böylece Türkiye ilk kez kısa vadeli talep uyarıcıları ile büyüyen veya küçül-
en bir ekonomi olmaktan çıkarak, arz-üretim yönünü güçlendirmeye odakla-
nacak ve uzun vadeli stratejilere ve politikalara dayalı bir büyüme modeline
sahip olabilecektir.

Türkiye için önerilen arz yönlü büyüme modelinin üç temel bileşeni


bulunmaktadır. Bunlar; Yüksek Teknolojili ve Katma Değerli Sektörlerde
Yoğunlaşma, Faktör Verimliliği Artışı ve Yurtiçi Tasarrufların Arttırılması
olarak belirlenmiştir.

159
160
KAYNAKÇA

• World Economic Outlook, 1990-2009

• World Bank; World Economic Outlook Data Set 1961-2009

• The Changing Nature OfManufacturing In OECD Economies, OECD, 2006

• Productivity and Growth in OECD Countries, Saygılı, Cihan, Yurtoğlu,


Yapı Kredi Economic Review, 2003

• International Trade Statistics, 1991-2008, WTO

• Yabancı Merkez Bankaları (FED, AMB, JOB, BOE) Yıllık Raporları


2001-2008

• Global Financial Stability Report 2009, IMF, 2009

• Task Force Working Paper, G-20, Mart 2009

• Economic Outlook Interim Report, OECD, Mart 2009

• Manufacturing Statistics Database, UNIDO

• Science and Engineering Indicators 2008, National Science Board, ABD

• Strategies For Sustained Growth and Inclusive Developments 2007,


UNCTAD

• Debalancing Growth in Asia, Prosad.S, 2008, The Institute For The Study
Of Labor, IZA

• Foreign Direct Investment Data Base, UNCTAD

• Going For Growth 2006, OECD

161
• Going For Growth 2009, OECD

• Main Science and Technology Indicators 2008-2009, OECD

• Economic Survey of India, 2007, OECD

• Turkey' Long-Term Growth Potential, 2007, Goldman Sachs, GEP 175

• Finance, Financial Sector Policies, and Long-Run Growth, Kunt-Levine,


World Bank,WPS 4469,2008

• Infrastructure and Economic Growth in East Asia, Stroud Vellutini, Walters,


World Bank, WPS 4589, 2008

• India Rising, Faster Growth, Lower Indebtedness Pang, Pinto, Wes, World
Bank, WPS 4241,2007

• The Source OfEconomic Growth in OECD Countries, 2003, OECD

• Growing Unequal, Ineome Distrubition and Poverty in OECD Countries,


2008, OECD

• Long Run GDP Growth Framework and Scenarios for The World Economy,
2009, OECD

• Financial Globalisation and Emerging Market Capital Flows, BIS, 2008

• Projecting World Economic Growth, Jorgenson.W Vu.K, 2008

• The International Patent System Yearly Review 2007, World Intellectual


Property Organization

• World Investment Report 2005, UNCTAD

• Türkiye Gayri Safi Yurt İçi Hasıla Büyüklükleri, TÜİK

162
• Ekonomik ve Sosyal Göstergeler ı950-2006, DPT

• Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamikleri Saygılı.Ş, Cihan.C, 2008,


TCMB- TÜSİAD

• Türkiye Gayri Safi Yurt İçi Hasıla Oluşumu Harcamalar Yönüyle ı988-
ı 997, ı 998-2008, TÜİK

• Türkiye Ekonomisinde Yurt İçi TasarrufOranları ı987-2008, TÜİK

• Türkiye'de Parasal Büyüklükler ı990-2008, TCMB

• 2009 Yılı Finansal Piyasalar Raporu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme


Kurumu

• İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Yıllık Raporları

• Sermaye Piyasası Kurumu, Yıllık Raporları

• Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Uzun Vadeli Krediler, 2008, TCMB

• Türk Bankalarının Yurt Dışı Şubelerinin Türkiye'de Yerleşiklerle İlgili


Seçilmiş Bilanço Büyüklükleri, 2008, TCMB

• Türkiye'nin Uluslararası Yatırım Pozisyonu, 2008, TCMB

• Devlet Planlama Teşkilatı, Yıllık Programlar 2003-2009

• Türkiye Gayri Safi Yurt İçi Hasıla Talep Bileşenlerinde Büyüme, ı 999-
2008, TÜİK

• Yatırımlarda Devlet Yardımları, 2009, TC Başbakanlık

• Türkiye'de Çalışma Çağı Nüfusa İlişkin Öngörüler, TÜİK

ı63
• Türkiye'de Tasarruf Oranı'nın Evrimi ve Başlıca Belirleyicileri, Rijckeg-
hem, Üçer, 2009, TÜSİAD

• Yeni Ekonomik Dönem ve Gayrimenkul Sektörü İçin Öngörüler Gürlesel.C,


2009, GYODER

• Global Sanayi Eğilimleri ve Türkiye İçin Değerlendirme, Gürlesel.C, 2009,


İSO

164
İTO YAYlNLARI (2009)

2009-1 Züccaciye-Turizm Sektörleri Ekonomik Etkileşimi


2009-2 Züccaciye-Turizm Sektörleri Ekonomik Etkileşimi (Broşür)
2009-3 Organik Tarım Bakımından Türkiye'nin Potansiyeli, Bugünkü
Durumu ve Geleceği
2009-4 Sosyal Güvenlik ve Vergi Mevzuatındaki Düzenlernelerin Etkileri
2009-5 Profesyonel Mutfak ve Ekipmanlan İçin Avrupa Direktifleri ve
Standartlannın
Uygulama Rehberi
2009-6 Haberlerden Yansıyan İTO: 2005-2008
2009-7 Toptancı Hallerin Tarım Sektörüne Katkıları ve Ekonomideki Önemi
(Cd)
2009-8 Dünden Bugüne İstanbul'da Yaygın Eğitim
2009-9 E-Ticaret Güvenlik Rehberi
2009-ıO Türkiye'de Optometrik Ürünler Sektörü
2009-11 Meslek Dallan İtibariyle İstanbul'daki Meslek Liseleri
2009-ı2 Fiyat İndeksleri (=Price Indices)
2009-ı3 İstanbul Balık Hali'nin Pazarlama ve Satış Durumu
2009-ı4 Türkiye'de ve Dünyada Tarımsal Destekleme Politikası
2009-15 Türkiye'de Madencilik
2009- ı 6 Düzenleyici Etki Analizi Rehberi
2009- ı 7 İstanbul' da Kırk Yıllık 40 Lezzet Durağı (=40 Relais Gourmands,
40 Ans d'Histoiredes Saveurs d'İstanbul)
2009- ı 8 Türkiye' de Otelcilik ve Kongre Turizminin Geliştirilmesi
2009- ı 9 Halkla İlişkiler Yönetimi
2009-20 Geçmişten Günümüze İstanbul Hanları
2009-2ı Herkes İçin Ekonomi
2009-22 Makroekonomik Göstergeler (=Macroeconomic lndicators)
2009-23 İşletmelerde İş Etiği
2009-24 Özürlüler Vadisi
2009-25 TelifHukukunda Yayın Sözleşmesi Örnekleri
2009-26 Vergi-Sosyal Güvenlik ve Ticaret İşlemleri Açısından Fatura
Uygulama Rehberi

ı65
2009-27 KOBİ Girişimcileri İçin Yatırım Projelerinin Hazırlanması ve
Değerlendirilmesi
2009-28 İstanbul'un EsnafLokantaları (İngilizce-Almanca)
2009-29 Forty Years Old 40 Taste Havens in İstanbul (=Geschmacksoasen in
İstanbul 40 Vierzig Jahre Tradition)
2009-30 Dünden Bugüne Kapalıçarşı:İstanbul
2009-3 ı Yaşayıp Unuttuğumuz İstanbul
2009-32 Türkiye'de Regülasyon ve Özelleştirınelerin Gelir Dağılımı Etkileri
2009-33 Türk İşletme Kültüründe Ortaklık ve Güven
2009-34 Devletin Bankacılık Sektöründe Düzenleyici Denetleyici Rolü ve
Türkiye Uygulaması
2009-35 Türk Bankacılık Sektöründe Pazar Hakimiyeti ve Sektörün Rekabet
Gücünün Uygumalı Analizi
2009-36 E-ihale
2009-37 Türkiye İnşaat Sektörü Hammadde Haritası
2009-38 İstanbul Ticaret Odası Yayın Broşürü
2009-39 Dersaadet Ticaret Odası ı882-ı923: Türkiye Ticaretin Öncü
Kuruluşu
2009-40 20ı0 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'da Gıda İşyerlerinin
Potansiyeli Paneli (DVD)
2009-4 ı Türkiye İlaç Sanayi
2009-42 Türkiye'de Tıbbi Cihaz ve Malzeme Üretimi
2009-43 Türkiye'de Tıbbi Cihaz ve Malzeme ithalatı, Yarattığı Kayıplar ve
Çözüm Önerileri
2009-44 Yeni Perakendecilik Sisteminde Toptancı Hallerinin izlemesi
Gereken Stratejiler
2009-45 İstanbul 'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri
2009-46 Social and Economıc Indicators of Istanbul
2009-4 7 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi
2009-48 Turkey in Figures
2009-49 Türkiye'de Yayın Hayatı (Türkçe-İng-Alm.Fr.)
2009-50 Başarılı İhracatçılar 2008 (=Outstanding Exporters 2008)
2009-5 ı Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
enerjisi: Türkiye Değerlendirmesi

ı66
2009-52 2008 Yılı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması
2009-53 Başarılı Vergi Mükellefieri: 2008 (Kitap-CD)
2009-54 Toplantı Yönetimi ve Kararlara Katılma
2009-55 Liderlik Sitilleri, Değişim Yönetimi ve Ekip Çalışması
2009-56 Ahilik Kuruluşu, İlkeleri ve Fonksiyonları (Broşür)
2009-57 İTO Bilgi Merkezi ve Uluslararası Ticari Sınıflandırma Sistemi
2009-58 Yaşayıp Unuttuğumuz İstanbul (2.bs.)

İTO YAYlNLARI (2010)

2010-3 Bir Zamanlar İstanbul: Şehir Mektupları (2.bs.)


2010-7 Edebiyatımızda Ticaret ve Taeider
2010-8 Haberlerden Yansıyan İTO: 2009
2010-9 Fiyat İndeksleri (aylık)
201 O-ll Osmanlı' dan Cumhuriyete Özel Girişimciliğe Yönelik Devlet
Politikaları
2010-12 Büyümenin Yolu Afrika' dan Geçiyor
20 ı 0- ı 6 Şehbender Raporlarına Göre I.Dünya Savaşı Öncesi Osmanlı Ticareti
20 ı 0-27 Karikatürlerle İstanbul' da Toplu Ulaşım
20ı0-33 Suyun İki Yakası

• Nisan itibariyle

Not: 2004 Yılı ve Sonrası Çıkan


Bütün
Yayınlarımıza İnternet Sitemizden Tam Metin
Olarak Ücretsiz Ulaşılabilmektedir.

ı67

You might also like