You are on page 1of 1

AHLÂK AKILDAN TÜRER

Şimdi anlatacağım ufak tefek Alman filozof, anlatması da, anlaması da oldukça zor biri. En
önemli kitabı olan “Saf Aklın Eleştirisi” hakkında kendisi bile, “kupkuru bir kitap” demiş.
Kupkuru ama sağlam ve etkili bir kitap olduğu da bir gerçek.
İmmanual KANT’tan söz ediyorum tabii (1724-1804). Hani o kadar dakikmiş ki, yaşadığı
kasabanın halkı onun günlük yürüyüşünün neresinde bulunduğuna bakarak saatlerini
ayarlarlarmış. “Hımm, Herr Kant şimdi kilisenin bahçe kapısı önünden geçti; saat 08:45
olmalı” gibi. İşte o İmmanuel Kant’tan söz ediyorum. Felsefî düşüncelerini de aynı titizlikle
inşa etmiştir. Ahlak felsefesinin temel direklerinden biridir.
Diyor ki, rastladığınız, ama tanımadığınız yaralı bir adama yardım edebilirsiniz. Bu iyi bir
davranıştır ama sizi ahlaklı yapmaya yetmez. Bu davranışınız için ‘doğru’ veya ‘yanlış’
denemez. Kant’a göre ahlak sadece ne yaptığınıza değil, onu neden yaptığınıza da bağlı bir
kavramdır. Acıdığınız için o adama yardım etmişseniz bunun ahlakla bir ilgisi yoktur.
“Doğru” olan yani “ahlaklı” davranış, hislerin dürtüsüyle yapılmaz; akla dayanır. Akıl size
‘ödevinizin’ ne olduğunu söylemelidir. Bu adamcağıza, ödeviniz bu olduğu için yardım
ederseniz, doğru olan, ahlakî olan davranış budur.
“Hisleri ahlaka karıştırmayın” der; çünkü hisler insandan insana çok değişir. Kimi doğuştan
merhametlidir; kimisi ise katı, sert. Ama toplumdaki herkes bu adamcağıza yardım etmenin
görevi olduğuna aklıyla karar vermelidir.
Sevap işleyip cennete gitmek ümidiyle veya cehennemle cezalandırılacağı korkusuyla iyilik
yapanları ahlaklı davranmış saymaz Kant.
Peki akıl neyin ahlaklı olduğuna nasıl karar verebilir? Kant “Durumu genelleştirin” diyordu.
Aynı örnekten devam edersek, “yaralı adama hiç kimse yardım etmezse ne olur?” diye
kendimize sormamız gerekir. Adam muhtemelen ölürdü. Biz de bir gün yaralanırsak, kimse
bize yardım etmezse, biz de ölürdük. Toplumsal yaşamın hiç de yararına bir durum değil bu.
Dolayısıyla şahsımız için de iyi bir durum değil. O halde yaralı adama yardım etmeliyiz.
Doğru ve ahlaklı olan, bu nedeni düşünerek yardım etmiş olmamızdır.
Bir ülkenin başında olduğunuzu farz edin. Gücünüz var; size muhalefet eden bir adamı hapse
atıp susturmak istiyorsunuz. Çünkü o adamın eleştirdiği konu size göre ülkenin yararına ve
“yerli ve millî” değerlerine uygun. Hemen bu olayı kafanızda genelleştirin. Şiddete baş
vurmasalar da her muhalifi hemen hapise tıkıyorsunuz. Ne olur? Ülkede adalete duyulan
güveni yok edersiniz, demokrasiden söz edilemez. Sadece yalakalar sarar etrafınızı. İlk anda
hoşunuza gidecek ama sizi mahvedecek tavsiyelerde bulunurlar. Yanlışınızı gösterecek
kimsecikler kalmaz yanınızda. Aynı zamanda uluslararası saygınlığınız yerlerde sürünmeye
başlar, yabancı sermaye ve turist ülkenize gelmez olur, uluslararası hiçbir etkinliğe
çağrılmazsınız. Ekonominiz çöker. En başta kendi iktidarınız tehlikeye girer. (Sözüm
meclisten dışarı).
Ufak tefek ve çok dakik, cin gibi bir Alman söylemiş bunları. Ama bizim ülkemizde felsefe
neredeyse yasak. Üstelik “Sakalım yok ki lafımı dinleseler” deyimi de bize aittir. Maalesef
KANT’ın sakalı da yokmuş. Bütün suç sakal olmamasında.
Şu sözü bence önemli: “Başkalarının haklarını ihlâl eden yasalar önünde suçludur; ama etikte
(ahlâkta) bunu aklından geçiren bile suçludur"
İlişikteki karikatürde bir robot, KANT’ın “Saf Aklın Eleştiri” adlı başeserini okumaya çalışan
arkadaşına “Kafan karışıyorsa boş ver, okuma” diyor,

You might also like