You are on page 1of 18

Bilim Tarihi ve Felsefesi

Bilim, Bilimsel yöntem ve Felsefe -1


2
• Bilim Üzerine
• - Bilim tanımlarının tarihselliği ve nedenleri
• - Bilimsel bilginin nitelikleri
• -- Evrensel oluşu
• -- Nesnel Oluşu
• -- Birikimci ve İlerlemeci Oluşu
• -- Yöntemli ve Sistemli Oluşu
Bilim tanımlarının tarihselliği ve nedenleri 3

• Bilim nedir sorusunu enine ve boyuna irdeleyebilmek için öncelikle


yaygın birkaç bilim tanımlamasından hareket etmek konunun
tartışılmasında kolaylık sağlayacaktır, Bunun için klasik fiziğin son büyük
temsilcisi Newton'un ünlü Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri (kısaca
Principia) başlıklı kitabının giriş bölümünde yaptığı tanımlamayla
başlayabiliriz. Belki Platon veya Aristoteles’e kadar uzanmak da olanaklı
olabilirdi; ancak daha uzağa gitmek konuyu zenginleştirmeyeceğinden
Newton iyi bir seçim gibi görünmektedir. Newton kitabının girişinde
şunları belirtmektedir; Felsefenin tüm güçlüğü, hareket olgusunu
inceleyerek,(hareketin gerçekleşmesine yol açan) doğal kuvvetleri
belirlemek (değişimleri düzenleyen yasalara ulaşmak ve daha sonra
bu kuvvetlere dayanarak meydana gelecek diğer olguları
öngörmekten kaynaklanıyormuş gibi görünmektedir.
Bilim tanımlarının tarihselliği ve nedenleri 4

• Burada felsefe sözcüğünün neden kullanıldığı üzerinde de


durulabilir, ancak bilim için şimdilik felsefe dedikçe doğa
felsefesini kastettiğimizi bilmek yeterli olacaktır. Tanımı analiz
ettiğimizde şöyle bir durumdan söz edildiğini görmek
mümkündür. Doğada gerçekleşen olgulardan, o olgularla ilintili
doğal kuvvetleri belirlemek, ardından da bu kuvvetler
yardımıyla gelecekte meydana gelecek olguları öngörmek bilim
yapmaktır. Bununla birlikte bu sürecin bilim mi araştırma mı
görünen en önemli güçlüğünü oluşturduğunu da Newton
eklemektedir. Öncelikle bu bilim yapma izlencesi neden bir güçlük
olarak görülmektedir, onun açıklanmasıyla başlayalım.
Bilim tanımlarının tarihselliği ve nedenleri 5

• Doğrusunu söylemek gerekirse, bilimin aslında geçmişle ve şimdiyle fazlaca sorunu


olmamaktadır; Olsa da nadiren olabilmektedir. Çünkü geçmiş olmuş, bitmiş,
yaşanmış ve artık görünür bir değişimin gerçekleşmesinin beklenmediği bir zaman
dilimidir. Burada karşılaşılabilecek güçlük en çok açıklamanın dayandırıldığı nedenin
niteliği üzerinde olabilmekte, yani örneklendirmek gerekirse, sorun Fatih'in
İstanbul'u alması üzerinde değil almak istemesinin nedenlerinden bir ya da birkaçı
hakkında farklı değerlendirmelerde olabilmektedir. Oysa bilimsel açıklamanın ve
aynı anlama gelmek üzere bilim yapma etkinliğinin asıl güçlüğü henüz varlık
olan, yani yaşanmamış olan, gelecek hakkında verilecek yargılarda ortaya
çıkmaktadır. Ancak bilimden beklenen de zaten gelecek hakkımda öngörülerde
bulunmasıdır. Burada kaynaklanan güçlükler ise iki biçimde ortaya çakmaktadır:
Birincisi açıklamanın doğasından, ikincisi ise bilimsel açıklamanın mantığından
kaynaklanmaktadır. Bilimi bilim yapan özelliği öngörülerde bulunabilme gücüdür;
Öngörülerde bulunamadığı ve öngörülerinin isabetli olmaması durumunda bilimin,
ancak bilinenleri tekrar eden bir etkinlik olabilir. Geleceği kontrol edemiyorsak,
gelecek hakkında projede de bulunamayız.
Bilim tanımlarının tarihselliği ve nedenleri 6

• Oysa insanlığın ilerlemesi hep bu kontrol ve kestirimde


bulunabilmeyle gerçekleşmiştir. Nil nehrinin taşması kontrol
edilemeseydi, Mısır uygarlığından söz etmek olanaklı değildi. Nüfus
artışlarının öngörülmesi, kalkınma planları hep ilerlemenin
düzenli, sistemli ve kalıcı bir biçimde gerçekleşmesini sağlamak
içindir. Öyleyse bilimi bilim yapan geleceğin kestiriminde
beklenen isabetli kararların verilmesini sağlayan bir etkinlik
olmasıdır. Newton'un tanımında bu hususa yaptığı derin vurguya
dikkat edilmelidir.
Bilim tanımlarının tarihselliği ve nedenleri 7

• Bilim tanımlarının neden tarihsel olduğunu anlamamızı sağlayacak bir diğer


tanımı daha ileri sürmenin zamanı geldi. Bu görüşe göre, bilim çevresi
üzerinde kontrolü elde eden insanın davranış kalıbıdır. Böylece bilim
geleneksel zanaatlar ve teknolojiyle ilintili kabul edilmiş olur ve tarih öncesi
insanların metalleri işleyebildiklerinde ve verimli tarım yapabildiklerinde
bilimin gelişmesine de katkıda bulundukları kabul edilmiş olmaktadır
(Lindberg, 1992, s. 11). Bu tanımda da kontrol etme yönüne veya özelliğine
dikkat çekildiği açıkça görülmektedir. Bu tanım saf kuramsal bilim yapma
biçimini öne çıkarmaktan daha fazla, bilimin ürettiği bilgilerin uygulamaya
dönük özelliklerine vurguda bulunulması, bilim ve tekniği bir arada ve
birbirlerini besleyen veya dayanan etkinlik biçiminde anlatmayı öne
çıkarmaktadır. Atatürk'ün 'hayatta en hakiki mürşit ilimdir; fendir"
sözünün anlamı da burada açığa çıkmakta, sürekli olarak bilimsel
başarıların toplumsal ilerlemeyi beslemesine vurgu yapmaktadır. Öyleyse
bilim aynı zamanda gerçek zamanlı bir kalkınma demektir
Bilim tanımlarının tarihselliği ve nedenleri 8

• Bilimin ne olduğu, doğası ve mahiyeti hakkında oluşturulacak açıklamaların


tarihsel oluşunu gösteren bu değerlendirmelerin dışında bilimin ürettiği
bilginin niteliği üzerinde yürütülen tanımlar da bulunmaktadır. Bunlardan
bir tanesini şu şekilde ifade etmek mümkündür; iddia ancak ve ancak
deneysel bir temele sahipse bilimdir" (Lindberg 1992, s. 2). Bu yargı açıkça
bilimi temel bir başvuru nesnesi olarak görmekte, sağlam ve güvenilir
bilginin tek kaynağı olarak değerIendirmektedir. Bu yaklaşım Yirminci yüzyıl
bilim felsefesinde, yer yer kuşkularını dile getirecek sorgulamalarda bulunsa
da, sonunda "olağan bilim etkinliğinin sonu ilerlemeyle biten tek entelektüel
etkinlik (Kuhn. 1982, s, 152-153 Nd,) olduğu biçimindeki anlayışının ilk
örneği olarak görülebilir. Kuhn ünlü sorgulamasının sonucunda aslında
ilerlemeden daha çok ilerlemenin birikime dayalı olduğu görüşüne itiraz
etmekte, en sonunda bir bakış düzeyinde olsa da, bilimi ilerlemeci bir
etkinlik olarak gördüğünü itiraf etmektedir (Kuhn, 1982, s. 1541)
Bilim tanımlarının tarihselliği ve nedenleri 9

• Bununla birlikte bilimin tanımı değil, aynı bilim karşısında takınılan


vaziyet alış da tarihsellik taşımaktadır. Ünlü Türk filozofu Fârâbi
kadim bilgelik çizgisinde yürüyerek bilginin hem bireysel hem de
toplumsal açılardan olmazsa olmaz değerini vurgulamak ve
belirtebilmek için erdem olarak tanımlamıştı. Bilgi karşısında bu
vazıyet alışın en dikkat çekici tarafı bilginin peşinde koşulması,
sahip olunması için bir gayret içerişine girilmesi, çıkarsız bir
değerin simgesi olarak gösterilmesiydi. Burada bilgi, bütün
entelektüel etkinlik sonuçlarını kapsayan meta bir kavram olsa da,
elbette bilimin ürettiği bilgiyi özel bir yer verdiği açıktır.
Bilimsel Bilginin Nitelikleri 10

• Felsefe ve bilim tarihi araştırmaları değişik zaman dilimlerinde


bilimin ürettiği bilgilerin kaynağı, niteliği, amacı, kapsamı vb.
hususlar dikkate alınarak değerlendirmelere tabi tutulduğunu
göstermektedir. Kaynağı açısından her türlü bilginin duyum ve
algıdan kaynaklandığını, kaynağın akıl olduğunu ve kendi bilimcimiz
üzerine eğilmekle de bilgi elde edildiğini ve nihayet belleğe
dayanılarak gerekçelendirme yoluyla mevcut bilgilerin kapsamının ve
mahiyetinin genişletilebileceğini savunan yaklaşımlar söz konusudur.
Böylece günümüz bilgi kuramı açışından duyu, akıl ve bellek üzerinde
temellendirilen yaklaşımlardan söz edilebildiği anlaşılmaktadır.
1. Bilimsel bilginin evrensel oluşu 11

• Yukarıdaki açıklamalar ışığında bilimsel bilgi söz konusu


edildiğinde, genellikle ilk akla gelen özelliğin genel ve evrensel
oluşu olduğu hemen anlaşılmaktadır. Bununla birlikte evrensel
niteliğinden şüphe etmemek koşuluyla, bilimin bu özelliğini fazlaca
abartmamak ve belirli bir sınırlılığı içerecek şekilde dile getirmek
gerektiğini hatırlamak yerinde olur. Çünkü bilimin ortaya koyduğu
her bilginin ister istemez belirli koşulların sınırlandırdığı bir olgu
durumunun ürünü ve sonucu olduğu unutulmamalıdır, Dolayısıyla
evrenselden kast edilen ortaya konulan bilginin, aynı koşulların söz
konusu olduğu bütün durumlarda geçerli olduğunun ve koşullar
değişmediği sürece geçerli olacağının kabul edilmesidir. Yoksa
ezeli ve ebedi geçerliliği olan bir bilgi olmayacağı, bilimsel bilginin
tarih boyunca gösterdiğj değişimden açıkça anlaşılabilmektedir,
1. Bilimsel bilginin evrensel oluşu 12

• Demek ki evrenselliğin birincil anlamı budur, İkincil anlamı ise


bütün zihinler için geçerli olduğunu belirtmeye yöneliktir: F = m.v
yani hareketteki değişimi belirleyen yasa bütün zihinler için
geçerlidir, Bu anlamda ırk ve cinsiyet gibi ayrımlardan arınıktır,
Bilimsel bilgiye bu özelliğini kazandıran ise belirli ölçüde
tartışmazlık niteliğini kazanması, başka bir deyişle klasikleşmiş
olmasıdır (Sayılı, 1985, 5), Bu çalışmanın ilerleyen sayfalarında
gösterildiği üzere, bilimin tarihsel gelişimi bu durumu açıkça
ortaya koymaktadır.
2. Bilimsel Bilginin Nesnel Oluşu 13

• Bilimsel bilgi aynı zamanda nesnel bir bilgidir: Aslında koşullar


değişmediği sürece geçerliliğini koruması, ırk ve cinsiyet ayrımından
arınık olması, aynı zamanda nesnel oluşunun da göstergesidir. Bu
anlamda bilimsel bilgi demokrasinin veya başka bir siyasi yapının
muhatabı kılınamaz. Yukarıda söz konusu edilen ivme yasasının
demokratik oylamayla ve çoğunluğun yasanın aleyhine oy yermesiyle
geçerliliği kaybolmayacaktır. Çünkü koşulların ürünüdür, sevgi,
muhabbet veya ideolojik bir yaklaşımın sonucu ve ürünü değildir.
Buradan hareketle bilginin koşulların değişmesiyle ortaya çıkan
değişimini güvenilmez oluşuna kanıt olarak göstermek de anlamsız ve
boşuna bir çabadır.
2. Bilimsel Bilginin Nesnel Oluşu 14

• Çünkü değişme keyfi değil, koşulların yeterince ve doyurucu bir


biçimde denetlenmemesi veya Descartes’in deyimiyle az anlaşılmış
bir sonucunu yeterince anlaşılmış kabul etmekten kaynaklanan bir
sonuçtur (Descartes, Tarihsiz, s- 23) ve bu bilimsel bilginin değil,
bilim insanlarının başarısızlığıdır. Böyle olunca da bu bilginin
üretildiği koşullar değiştiğinde, yeniden gözden geçirilmesinin, bir
anlamda yeni duruma, eğer uygulanabiliyorsa, uygun hale
getirilmesinin gerekliliği açıkça ortaya çıkmaktadır, Hatta yukarıda
söz konusu edilen bilimin genellik niteliğini elde etmesinin de bu
yoldan gerçekleştiğini söylemek yerinde olur (Sayılı, 1985, s. 6).
Grekler açıları kirişlerle ölçerken, İslâm dünyasında sinüs, kosinüs vb.
yaylarla ölçme girişimi veya dairesel yörünge kabulünden elips
yörüngelere geçme başarısı bu değişim ve değişimle birlikte bilgide
ortaya çıkan yetkinleşme özelliğinin bir sonucudur.
3. Bilimsel Bilginin Birikimci ve İlerlemeci
Oluşu 15

• Bilimsel bilgi biriken ve ilerleyen bir bilgidir. Bilimin birikimci


özelliği üzerinde tartışmalar söz konusu olmakla birlikte ilerlemeci
özelliği tartışması kabul edilen bir doğruluk olarak bütün
entelektüel etkinlik tarihi boyunca kabul görmüştür, Birikim
üzerindeki tartışmalar, birikimin yokluğu veya varlığı hakkında
değil, gerçekleşme biçimi üzerinedir. Başka bir deyişle birikimin
olduğu açık olmakla birlikte, bu birikim kesintisiz olarak mı
gerçekleşmektedir yoksa devrimci kesilmelerle ortaya çıkan
kuramların kendi içlerinde oluşan birikim mi olduğu tartışma
konusudur,
3. Bilimsel Bilginin Birikimci ve İlerlemeci
Oluşu 16

• Burada özellikle Kuhn bu ikinci yaklaşımı bilim tarihine taşımakta ayrıcalıklı


bir konum elde etmeyi başarmıştır. Buna göre bilimde konusu edilen
birikimin kesintisiz, aralıksız bilgi yığılması yerine, bir süreli yığılan bilginin
zaman zaman yeniden elden geçirilerek temelden değişme ve dönüşmelere
yerini bırakabilmesi biçiminde bir süreli yığılma olarak düşünülmesinin doğru
olacağı ileri sürülmektedir. Bilim tarihi bunun pek çok örneğini bize
sağlamaktadır, Aristoteles'in hareket kuramı bütün Ortaçağ boyunca -Doğu
ve Batı Dünyası’nda ve daha sonra modern dönemin başlarında Galileo
tarafından önemli değişimlere uğratıldıktan sonra, elde edilen bilgi yığını
Newton tarafından köklü bir değişim ve dönüşüme uğratılmıştır. Elbette bu
noktada ulaşılan bilgi düzeyi, doğayı daha ayrıntılı ve değişik bir biçimde
tanımlamayı ve anlamlandırmayı olanaklı kılmaktadır. Örneğin o zamana
kadar Dünya'nın hareket edemeyeceği üzerine kurulu doğa algısı, eylemsizlik
ilkesi aracılığıyla devinen bir Dünya algısı üzerine kurgulanmış yeni bir doğa
kavrayışına yol açmıştır (Sayılı, 1985, s., 7; Kahrı, 1982, s, 107-108).
4. Bilimsel Bilginin Yöntemli ve Sistemli Oluşu 17

• Bilimsel bilginin yukarıdaki nitelikleri taşıyabilmesi, aynı zamanda


ele alınan problemlerin veya inceleme nesnesi haline getirilen
konuların bütüncül olarak ve olanaklı olduğu ölçüde geniş kapsamlı
bir yaklaşımla ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Başka bir deyişle
bu bir seçim değil, bilimsel bilginin doğasının gerektirdiği bir
zorunluluktur, Çünkü bilimin önermeleri tümel yargı şeklindedirler
ve bu yargıların istisnasını en aza indirgemek için geniş kapsamlı
gözlem yapılması ve deneysel sınama kaçınılmazdır. Aksi takdirde
her an genellemeye uymayan bir durumla veya aykırı örnekle
karşılaşmak kaçınılmaz olur.
4. Bilimsel Bilginin Yöntemli ve Sistemli Oluşu 18

• Bundan dolayı da bilimsel bilgi sistemli ve tutarlı bir bilgidir ve bunun


bir sonucu olarak da doğru çıkarımlara ve akıl yürütmelere olanak
tanır (Sayılı, 1985, 5- II)- Klasik pozitivist felsefenin ve devamındaki
çağdaş akımların «her bilim dalının sahip olması gereken ideal»
olarak gösterdikleri bilimin kuramsal bir nitelik kazanması da bu
yoldan olmaktadır. Newton'un uzun bir süre içerişinde
gerçekleştirmeyi başardığı parçacık kuramının yaklaşık yüz yetmiş
yıllık bir dönem boyunca kendine üstünlük sağlamasının temel nedeni
sahip olduğu kuramsal alt yapısıdır. Bu kuramsal yapının gelecekte
olacakları öngörmenin de temel nedeni olduğunu da yine Newton'un
dile getirmiş olması dikkat çekicidir (Newton, 1848, s, 68).

You might also like