You are on page 1of 23

ISPARTA

• GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü: 8.933 km²
Nüfus: 434.771 (1990)
İl Trafik No: 32
Ege, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgelerinin kesiştiği Göller
Bölgesi denilen noktada yer alan Isparta ili, Eğirdir,
Kovada ve Gölcük gölleri, Kovada ve Kızıldağı Milli
Parkları ile zengin bir fauna ve floraya sahiptir.
İnanç Turizminin merkezi Yalvaç ilçesi Anadolunun kültür
zenginliğini tüm ihtişamı ile yansıtmaktadır.
Kayak Merkezinin yeraldığı Davraz Dağı, doğa yürüyüşü
ve nehir sporlarına elverişli kanyonlar, mağaralar ve
dağları ile pek çok doğa sporlarının yapıldığı merkezdir.
Isparta'nın turizm kapısı Eğirdir, alternatif turizm
cennetidir. Dağcılık, trekking, rüzgarsörfü, yamaç
paraşütü, kampçılık turizm çeşitlerinden birkaçıdır.
ISPARTA GÜLÜ
• İnsanın günlük yaşamında çok özel bir yeri olan gül;
aşkın, güzelliğin, sevginin ve saygının ifadesini en güzel
bir şekilde bünyesinde toplayan bir çiçektir. Kuzey yarım
küre bitkisi olan gülün orijini Doğu Asya'dır. Kesin
olmamakla birlikte gül yağı ve gül suyunun ilk olarak İran
veya Hindistan'da üretildiği, buradan Anadolu, Avrupa,
Kuzey Afrika ve Doğu Asya'ya yayıldığı bildirilmiştir.
(Widrlechner, 1981)
Yağ gülü (Rosa damascena Mill.), bitkiler aleminin
Spermatophyta (tohunlu bitkiler) bölümünün
Angiospermae (kapalı tohumlular) alt bölümünden
Rosales takımı, Rosaceae familyası, Rosa cinsi
içerisinde yer almaktadır. Dünyada yaklaşık 1350 Rosa
(gül) türü tanımlanmıştır. Türkiye florasında 24 gül türü
kayıtlı (Davis, 1972) olmasına rağmen gül yağı elde
etmek amacıyla kullanılan tür kültürü yapılan Rosa
damascena Mill'dir.

ISPARTA HALISI
Koyunların kırkılmasından sonra elde edilen
yünlerden çeşitli şekillerde yararlanılır. Bu
bölümde de bu konulara kısaca
değinilecektir.
•             Elde edilen yün iyice yıkandıktan
sonra güneşli bir havada kurutulur. Kurutulan
bu yünlerin iyileri ( tam yapağı halinde
olanlar seçilir, çünkü bunlar yün tarağından
geçtikten sonra eğrilirken kolay kolay
kopmaz, daha sağlam olur ) seçilir. Seçilen
bu yünler yün tarağında iyice taranarak
birbirinden ayrılır. Tarama işi genellikle on
beş gün sürer. Taramadaki amaç, birbirine
dolanan yünü açmak ve eğrilmesini
kolaylaştırmaktır.
• İyice taranan bu yünler daha
sonra iğne denilen iplik yapma
aleti ile iplik haline getirilir. İğ
ile yün iyice inceltilir ve daha
sonra da iğ diz yardımı ile
çevresinde üç yüz atmış derece
döndürülür. Bu dönme
sırasında birbirine dolanan yün
adeta insan eli ile iplik olarak
işlenir. Sonrada kopmaması
için iğe sarılır.
• Halı dokumak için yün, bir önceki
konuda olduğu gibi iğden geçirilir.
Ancak bu sefer o kadar çok ipe
gereksinim olduğu için bu iğ
eğirme işi çok uzun sürer.
Köyümüzde kadınlar halı dokumak
için elde edilecek ipleri Kasım –
Aralık ayı içerisinde eğirirler. Bu iki
ay boyunca kadınlar her gün büyük
kelepler ( Çile ) halinde ip elde
ederler.
• Boyama için ise Malatya’nın Darende ilçesinden
köyümüze boyacılar gelmektedir. Bu boyacılar köylerdeki
insanların iplerini sırayla boyamaktadır. İpler birer metre
boyunda kelepler  halinde boyanmaktadır. Boyacı,
kazanlarla kaynattığı ( yüz dereceye yakın olmalıdır
suyun sıcaklığı ) suya, yanında getirdiği kökboyalarını
(taş boyası da kullanılmaktadır) katarak iyice kaynatır.
Ayrıca bu suyun içine kezzap  atarak boyayla ipin iyice
birbirini almasını sağlar. Kaynatılan ve boyanan ipler
çıkarılıp çok iyi bir şekilde kurutulur. Bazı evlerde ise ipin
boyanmasını - bu boyacılardan öğrenilerek - kendileri
yapmaktadır.  Bu şekilde dokunan halıların yüz yılı aşkın
rengi ve kalitesi bozulmaz. Dokuma işi için evin geniş bir
yerine halı tezgâhları kurulur. Köyümüzde dokunan
halıların örnekleri genellikle Karaguz (Avşarcık),
Kuluncak ve Davutoğlu köylerinden getirilmektedir.
Çünkü bu köylerdeki halı dokumacılığı çok gelişmiştir.
Çeşitli renklere boyanan ipler kurulan bu tezgâhlarda
çeşitli motif ve şekillerde işlenmektedir.
ISPARTA’ NIN DAĞLARI
• Davraz dağı
• Dedegöl dağı
• Sultan dağı
• Isparta Ovası: Isparta Ovası, esas olarak asıl Isparta
Ovası ile daha kuzeyde yer alan Atabey (Kuleönü-
Bozanönü) Ovası’nın birleşiminden meydana gelir. Asıl
Isparta Ovası, ortalama 1000 m. yüksekliğe sahip,
kuzeybatı-güneydoğu yönlü elips biçimli bir ovadır.
Savköy ile Çünür mahallesinin kuzeyindeki ovacık
arasında 13 km, kuzeydoğu güneybatı yönünde
Deregümü ile Aliköy arasında 10 km kadar bir uzunluğa
ve yaklaşık 100 km2 alana sahiptir. Ova, Akdağ,
Davras Dağı ile Hisartepe ile Karatepe ile çevrili,
Darıdere, Isparta Çayı gibi akarsuların getirdiği
alüvyonlarla oluşmuş verimli bir tarım alanıdır. Ovadaki
tarım arazilerinin bir kısmı DSİ tarafından Eğirdir
Gölü’nden yapılan pompajla, bir kısmı yeraltı su
kaynakları ile bir kısmı da çevredeki dağlardan
kaynağını alan küçük derelerden sağlanan sularla
sulanmaktadır. Bu su kaynaklarıyla Isparta il
merkezinin güney ve güneybatısında yer alan başta gül
bahçeleri olmak üzere çok çeşitli ürünlerin üretildiği
(elma, kiraz, vişne...) bahçeler sulanmaktadır.
• Isparta ilinde, alüvyal ovalar ile yüksek dağlar arasında
akarsular tarafından yarılmış az eğimli, dalgalı düzlüklerin
bulunduğu platolar yer almaktadır. İldeki en geniş plato alanı,
Kumdanlı Ovası ile Gelendost Ovası’nın kuzey ve kuzeydoğusu
ile Sultan Dağları arasında kalan kesimdir. Bu ovalar ile dağlar
arasında az eğimli ve dalgalı yüzeylerden oluşan bir etek
düzlüğü yer alır. Bu düzlük, Sultan Dağları’ndan gelen Köydere,
Oku Çayı, Sücüllü Deresi, Karayer Dere, Harmanaltı Dere,
Gökçek Dere, Buzacı Dere, Büğdüz Dere, Özdere ve bu
derelerin kolları tarafından parçalanmışlardır. Isparta’da
yetiştirilen buğday, arpa gibi tahıl ürünlerinin ve baklagillerden
nohut üretiminin en fazla yapıldığı sahalar olarak karşımıza
çıkmaktadır.

Bir diğer plato da, Eğirdir-Kovada depresyonunun doğusunda,


kuzeyde Yılanlı Dere vadisinin güneyinden başlamak üzere
Sütçülerin güney ve doğusuna, Kuyucak Dağlarının batı
yamaçlarına kadar uzanan sahadır. Bu saha, Kemer Dere,
Gökpınar Dere gibi bazı vadiler tarafından parçalanmıştır.
ISPARTA’NIN GÖLLERİ
ISPARTA’NIN
• Eğirdir GÖLLERİ
Gölü: Isparta İl hudutları içinde
olduğu kadar Göller Bölgesi'nin de en önemli
göllerinden birisidir. 517 km2 yüzölçümü ile
Türkiye'nin 4. büyük gölüdür. Göl iki kısma
ayrılmaktadır. Kuzeyde kalan ve daha küçük
olan kısmına Hoyran Gölü, güneyde kalan
kısmına Eğirdir Gölü denir. Her iki bölüm
Hoyran Boğazı ile birbirine bağlanır.
•  
• Kovada Gölü ve Milli Parkı: Eğirdir İlçesi'nin
30 km. güneyindedir.Bu gölün doğal
görünümü çok güzeldir. Çevresi çok zengin
bitki örtüsüyle çevrilidir. Yabanî ördekleri ve
diğer av hayvanları yaşamaktadır. Bu
özelikleri nedeniyle göl ve çevresi Bakanlar
Kurulu kararıyla 1970 yılında Milli Park ilân
edilmiştir.
• ÖRF ADET GELENEK GÖRENEKLER
Isparta ve Uluborlu'da yapılan "Kiraz bayramları", yine Isparta'da ki
"Halı ve Gül Festivali" resmi hüviyete bürünen geleneklerdir.
Isparta'daki Kiraz Bayramı, kiraz, ceviz ve kestane ağaçlarının içinde
bir yaylayı andıran Dere ve Yenice Mahallesinde kutlanır. Haziran ayının
ikinci pazarı başlar, üç hafta süre ile her pazar yapılır. Mahalle sakinleri,
yakın akraba ve dostlarını davet eder. Akşama kadar kiraz bahçelerinde
süren eğlenceler, oyunlar, sokaklarda akın akın gelen giden gruplar
bölgeyi hareketlendirir. Ayrıca bu gezintiler ve eğlenceler kız
beğenmede etkin bir rol oynar.
Ispartalı, dini, örf ve adetlerine çok bağlıdır. Bilhassa üç ayların
girişiyle normal yaşayışının da değiştiği görülür. Hayır, hasânet işleri
artar. Mübarek günlerde topluca mahalle camiini, minareyi, cami
meydanlarını "Tırtıl" adı verilen renkli kağıtlarla süslerler. Bunların bir
başka mahallenin gençleri tarafından çalınmaması için, yaşlısı, genci
nöbet tutar. Bir saldırı anında, topyekün müdafaaya geçilir. Rivayet
olunur ki, geçmiş yıllarda böylesine bir müdafaa anında cinayet bile
işlenmiştir. Çünkü tırtılın muhafazası, mahallenin namusunun
muhafazası ile eşdeğerde tutulur.
Esnaf arasında, "Ahi Evran Geleneği"nin halâ sürdürülmekte olduğu
nâdir illerimizden birisi de Isparta'dır. Aynı zanaat ve ticaret erbabı, dün
ARASTA'larda toplanırdı; bugün ise SİTE'lerde toplanmaktadır. Dünkü
AYAKKABICILAR ARASTASI, bugün AYAKKABICILAR SİTESİ; dünkü
TUHAFİYELER ARASTASI, bugün TUHAFİYECİLER SİTESİ olarak ad
değiştirmektedir.
• ÖRF ADET GELENEK GÖRENEKLER
Isparta ve Uluborlu'da yapılan "Kiraz bayramları", yine Isparta'da ki
"Halı ve Gül Festivali" resmi hüviyete bürünen geleneklerdir.
Isparta'daki Kiraz Bayramı, kiraz, ceviz ve kestane ağaçlarının içinde
bir yaylayı andıran Dere ve Yenice Mahallesinde kutlanır. Haziran ayının
ikinci pazarı başlar, üç hafta süre ile her pazar yapılır. Mahalle sakinleri,
yakın akraba ve dostlarını davet eder. Akşama kadar kiraz bahçelerinde
süren eğlenceler, oyunlar, sokaklarda akın akın gelen giden gruplar
bölgeyi hareketlendirir. Ayrıca bu gezintiler ve eğlenceler kız
beğenmede etkin bir rol oynar.
Ispartalı, dini, örf ve adetlerine çok bağlıdır. Bilhassa üç ayların
girişiyle normal yaşayışının da değiştiği görülür. Hayır, hasânet işleri
artar. Mübarek günlerde topluca mahalle camiini, minareyi, cami
meydanlarını "Tırtıl" adı verilen renkli kağıtlarla süslerler. Bunların bir
başka mahallenin gençleri tarafından çalınmaması için, yaşlısı, genci
nöbet tutar. Bir saldırı anında, topyekün müdafaaya geçilir. Rivayet
olunur ki, geçmiş yıllarda böylesine bir müdafaa anında cinayet bile
işlenmiştir. Çünkü tırtılın muhafazası, mahallenin namusunun
muhafazası ile eşdeğerde tutulur.
Esnaf arasında, "Ahi Evran Geleneği"nin halâ sürdürülmekte olduğu
nâdir illerimizden birisi de Isparta'dır. Aynı zanaat ve ticaret erbabı, dün
ARASTA'larda toplanırdı; bugün ise SİTE'lerde toplanmaktadır. Dünkü
AYAKKABICILAR ARASTASI, bugün AYAKKABICILAR SİTESİ; dünkü
TUHAFİYELER ARASTASI, bugün TUHAFİYECİLER SİTESİ olarak ad
değiştirmektedir.
• DÜĞÜNLER
Türk sosyal yapısının en önemli kuruluşu olan ailenin,
kuruluşu ve işlerliğinin sağlanması, üzerinde önemle
durulan konulardan biri olmuştur. İlimizde evlenmelerde
özellikle yaş, sosyal ve ekonomik denklikler gözetilirdi.
Evlenmelerde kız anaları, gelinlik çağına yaklaşan kızına,
hayatta eş olacak, yakışacak damadı beklerken, oğlan
anaları da oğluna hayat arkadaşı olabilecek serpilmiş
kızları araştırırlardı.
"Erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır" atalar sözüne
uyarak ergenlik çağına giren kız ve erkekler küçük yaşta
evlendirilirler. Evlenmelerde erkeğin ve kızın fikrine bakılır.
Ailelerin görüşüne göre evlenmeler düşünülür ve rızalarıyla
gerçekleştirildi. "Kızı keyfine bırakırsan zurnacıya, oğlanı
kendi haline bırakırsan bir yosmaya gönül verir" atalar
sözünden hareket edilerek, ana ve babanın kararı haricinde
hareket saygısızlık sayılırdı.
Evlenme yaşına gelen erkekler, düşüncelerini ya aracılar
tarafından ailelerine bildirir, ya da babasının ayakkabı sını
hanaya çiviyle çakmak, gündüz lambayı yakmak, zamansız
ezan okumak, kaşığı pilava saplamak gibi hareketlerle bu
isteği ailesine ulaştırmak isterler.
• GÖRÜCÜLÜĞE GİTME KIZ SEÇİMİ:
Oğlan anasının çevrede yaptığı araştırmaları,
akraba ve tanıdıkların tavsiyeleri, evlenme
çağına gelmiş oğlanın ağzının yoklanması
sonucu yapılan araştırmalarla tesbit edilen
kızların evine görücüler, kendi aralarında
kararlaştırılan bir günde, haber vermeden
giderlerdi. Hiç görmedikleri bu yabancı
konukların ziyaret sebeplerini anlayan ev sahibi,
konuklarına gereken saygıyı gösterirse de,
kızlarını birdenbire verecek izlenimini yaratacak
davranışlardan kaçınırlardı. Bu nedenle
konukların başörtüleri alınmaz, onlara kahve
ikram edilmezdi.
Görücülerin her biri, kızın özelliklerini anlamak
için, evin düzeni, temizliği, el becerilerini gözden
geçirirler, kızı yakından görebilmek için su vb.
ihtiyaçlarını isterlerdi.
Eve dönen görücüler, görebildiklerini ortaya atar
ve kızı ile ailesi hakkında olumlu ya da
• NİŞAN TÖRENİ:
Oğlan evinin uygun bulduğu bir günde nişan töreni
yapılacağı önceden kız evine bildirilirdi. O gün kız evinde
misafirlere yemek verilir, masrafları oğlan evi tarafından
karşılanırdı. Oğlan evinin sosyal ve ekonomik durumuna
göre takılması gereken takılar gönderilirdi. O gün öğleden
önce misafirler kız evinde toplanır, kızın arkadaşları özel
olarak çağrılırdı. Kız ve oğlan evinin misafirleri, ayrı
odalarda bulunurdu. Kızın yürüyeceği yerlere kıymetli
kumaşlar serilir ve bir top kumaş kızın başına örtülürdü.
Oğlanın en yakın yenge ve ablası, gelinin kolundan tutarak
oğlan evinin bulunduğu odaya götürür, kocası ölmemiş ve
başı bozulmadık bir kadın tarafından yüzüğü sağ eline;
daha sonra da önce sağ, sonra sol kulağına küpesi
takılırdı. Bunu altın, elmas gibi takılar izlerdi. Gelinin
nişandan sonra önce oğlan evinin büyüklerinden
başlanarak el öpülür, daha sonra akrabalarının takıları
takılırdı.
Bunu şerbet içme töreni ve eğlentiler izlerdi. Bu eğlentiler
yemekle son bulurdu
• SİNİ HEDİYESİ:
Nişandan bir kaç gün sonra, kız evinden oğlan evine "sini
hediyesi" gönderilirdi. Sinide güvey için hazırlanan iç giysi,
yakınları için de küçük armağanlar bulunurdu. Nişanla
düğün arasında kızın çeyiz hazırlamasına yetecek bir süre
bırakılırdı. Bu sürenin uzamamasına özen gösterilirdi.
Çeyiz; gelin ve güveyin iç çamaşırları, kimi dış giysileri,
güveyin yakınlarına verilecek armağanlar ve gelinin yatak
odası takımlarından oluşurdu. Oda takımına yörede
"düzen" denilirdi. Çeyiz hazırlığına çocuk küçükken
başlanırdı. Ancak, son yıllarda el işlemeleri dışındaki eşya
çarşıdan alınmaktadır. Düğünden bir hafta on gün önce "
elbise kesimi" yapılırdı. Seçimi kız yanı yapar, giderleri
oğlan yanı karşılardı.
Bu hazırlıklardan sonra "okucu" (okuyucu) çıkarılarak
düğün günü duyurulurdu. Konuklar çağrılırdı. Okucu çıkan
kişi, tatlılık getirmesi, uğurlu olması için ilk karşılaştıklarına
katmer, helva ve pide verirdi. Erkek okucularsa, bir top
kumaş ve şekerle çağrıya çıkardı. Çağrılıların pazar günü
yük yığmaya, pazartesi tel hamamına, çarşamba gelin
hamamına ve kınaya, perşembe gelin çıkarmaya ya da
karşılamaya beklendikleri duyurulurdu. Uğursuz olacağı
inancıyla salı boş bırakılırdı.

You might also like