You are on page 1of 30

ÇÜRÜK PROFİLAKSİSİ

Dr. Öğr. Üyesi Özge Gizem CABADAĞ


2. Bakteri plağında oluşan asitlere karşı dişin direncini arttırıcı girişimler
Diş çürüklerinden korunmada ve başlangıç çürüklerinin durdurulmasında
en yaygın kullanılan ve en etkili yöntemler F uygulamalarıdır.
FLOR nedir?
- Flor kayalık yörelerde ve bu yörelerin kaynak sularında ayrıca az oranda
olmak üzere atmosferde; su buharında ve yüzey sularında bulunur.
-Biyolojik yapılarda çok az miktarlarda bulunan (ppm) bir eser elementtir.
-Yüksek elektronegatifliğe sahiptir, bu sebeple doğada serbest halde değil,
bileşikler oluşturarak flor tuzları (floridler) halinde bulunur.
Flor insan vücudunda çoğunluğu kemik ve diş sert dokularında olmak üzere sert ve
yumuşak dokularda bulunur.

Flor organizmada; mineralizasyon ve kalsifikasyon olaylarını etkiler. Çeşitli


enzimatik olaylara katılır. Flor bu özellikleri nedeniyle yaşam için gerekli bir
eser elementtir.
Flor organizmaya iyonize şekilde mide-bağırsak kanalından absorbsiyon
yoluyla girer.
1 litre kanda 0,04-0,06 mg. oranında bulunur.
Florun vücuttan atılımı böbrekler üzerinden urin (idrar) ile olur.
Flor ayrıca tükürük bezleri üzerinde, tükürükle de atılır. Ancak tükürüğün
yutulması sonucu yeniden organizmaya geçer. Tükürük bir flor deposudur.
Florun ayrıca fazlası alındığında kandaki düzeyi yükseltir, fakat fazla florun
böbreklerden atılımıyla bu düzey kısa bir süre sonra tekrar normal
değerlerine iner.
Organizmaya böbreklerden hemen atılamayacak kadar fazla flor girdiğinde;
kandaki flor düzeyinin normal sınırlar içinde kalabilmesi için kemiklerdeki
tutulma artar.
Gerek genel sağlık, gerekse çürükten korunma açısından ideal olan günlük
flor alım dozu 1 litre içme suyunda 1 mg.’dır.
Plakta F 3 farklı şekilde bulunur:
1. Serbest F iyonu: Total plak F miktarının %1-5’i kadardır. Plak sıvısının F ile,
Ca ve PO4’tan zengin olması, mine kristallerinin çözünürlüğünü azaltır.
2. İyonize olabilen, zayıf bağlı F: Total plak F miktarının %15-75’i olan bu
depo gerektiğinde F rezervuarı görevi görür.
3. Kuvvetli bağlı F: Plağın yüksek ısı altında, kuvvetli asitle muamelesi sonucu
açığa çıkar.

Plaktaki F seviyesi: 1. su ve diyetle alınan F içeriğine


2. plak miktarına
3. minenin F içeriğine
4. ortamın pH’ına göre değişir.
Koruyucu diş hekimliğinde florun etki mekanizması
1.Mine dokusuna etkisi

Sürme öncesi Sürme sonrası


-Amelogenezis üzerine etkisi
-Mine dokusunun olgunlaşmasına etkisi
2.Bakteri plağına etkisi
3.Başlangıç çürük lezyonu üzerine etkisi
4.Dentin üzerine etkisi
1. Mine Dokusuna Etkisi
1a. Dişler Sürmeden Önce
Amelogenezis üzerine etkisi: Birbirini izleyen ve birbirinden farklı 2 olayla
etkiler.
• Önce eser element olarak çeşitli enzimatik olaylara karışıp, mine organik
matriksini oluşturan ‘keratoprotein lifleri’nin sentezinde rol oynar.
F yokluğunda -> protein sentezi olmaz.
Aşırı F varlığında -> florozis meydana gelir.
Organik matriksi oluşturan keratoprotein liflerinin CaPO4’ın en ideal formu
olan HAP’e dönüşümünde katalizör rolü oynar.
1. Mine Dokusuna Etkisi
1a. Dişler Sürmeden Önce
Mine dokusunun olgunlaşmasına etkisi: Profilaksideki büyük önemi,
sürmeden önce mineralize olmuş minenin olgunlaşması dönemindeki
hidroksiapatit kristalleri üzerine olan etkisiyle başlar.
1. Kristal formasyonu sırasında serbest kalmış intrakristallin boşlukları
doldurur. Boşlukları doldurarak kristal yapının stabilitesini artırır.
2. Kristalden kolayca ayrılabilen iyonların boşluklarını doldurur.
3. Hidroksiapatit yapısında bulunan hidroksil iyonlarının kristal yüzeyine
yakın olanlarıyla yer değiştirir.
1. Mine Dokusuna Etkisi
1b. Dişler Sürdükten Sonra
•Posteruptif dönemde diş sert dokularına flor ya düşük konsantrasyonda yani bir
litre içme suyunda 1 mg. olarak ya da bu konsantrasyona eşdeğerde süt, tuz gibi
besinlerle ya da tabletlerle önce doğrudan değinim sonra da tükürük ile atılım
sırasında ikincil değinimle yollanabilir.
Ayrıca; diş macunlarıyla da flor sert dokulara doğrudan değinimle verilebilir.
Düşük konsantrasyonda verildiğinde flor kristal yapısına; preeruptif mine
oluşması dönemindeki benzer bir mekanizma ile girer ve yerleşir.
•Posteruptif dönemde, flor dişlere yüksek konsantrasyon ile de verilebilmektedir.
Ancak bu tür flor uygulamasında florun apatit yapısına girişi diğer
mekanizmadan biraz daha farklı olmaktadır.
Yüksek konsantrasyondaki flor birleşiği doğrudan değinmede bulunduğu
yüzeydeki hidroksiapatit kristalini iyonize eder ve açığa çıkan Ca ile reaksiyona
girerek yüzeyel bir CaF2 tabakası oluşturur. Yerel uygulama preparatlarının belirli
bir süre dişe yapışma özelliği nedeniyle bu yeni oluşan CaF2 tuzu diş yüzeyinden
uzaklaşmaz ve yavaş bir tempo ile alttaki apatit kristallerine flor iyonlarını
yollayıp bunların flor-hidroksiapatite dönüşmelerini sağlamış olur.
Sürme sonrası dönemde kullanılan F ajanına bağlı olarak CaF2 , FAP yada FHAP
oluşmaktadır.
FAP ve FHAP çürükten korunmada minede oluşturulmak istenen ürünlerdir ve
‘sıkı bağlı F’ olarak adlandırılır.
Ancak rutinde kullanılan topikal F ajanları ile minede genellikle ‘gevşek bağlı F’
olarak bilinen CaF2 oluşur. CaF2 plak, tükürük ve bazı oral dokularda birikerek,
gerekli durumlarda ağız ortamına F salgılayan bir rezervuar görevi görür.
Günümüzde topikal F uygulamalarının çürük önleme gücü CaF2 oluşturma
kapasitesiyle açıklanır.
Topikal ajanın: 1. pH’ının asidik olması
Mine yüzeyinde daha fazla ve
2. F konsantrasyon yüksekliği saf CaF2 oluşmasına neden olur.
3. Uygulama süresinin uzaması

*NaF gibi nötral pH’taki uygulamalarda yada düşük konsantrasyonlu F içeren


macunlarda yüksek düzeyde inorganik fosfat içeren CaF2 kristalleri oluşur.
*APF gibi düşük pH’lı yada yüksek konsantrasyonda F içeren preparatlar
uygulandığında büyük boyutlarda ve daha az fosfat içeren, daha saf CaF2
kristalleri oluşur.
2. Bakteri Plağı Üzerine Etkisi
Florun bakteri plaklarındaki mikroorganizmalar, asit üretimi ve demineralizasyon
olayları üzerinde de etkileri vardır:
•Ortamda flor bulunduğunda, asidojen bakterilerin glikoz yıkımı yavaşlar ve ortaya
çıkan asit miktarı daha az olur.
•Asit etkisiyle plağa geçen fosfat iyonlarının bakteri sitomembranına fiske olmalarını
flor önler ve böylece plak-mine yüzeyi arasında asidin tamponlanması ve
demineralize minenin remineralizasyonu için serbest PO4 lar kalır. Ortamın pH’sı
yükseldiğinde bu PO4’lar Ca iyonlarıyla tuz kompleksleri oluşturup, çökelebilirler.
•Florun mine apatitinde bulunması halinde, tükürük glikoproteinlerinin dişlere çok
zor çökeldikleri ve böylece plak oluşumunun da zorlaştığı bildirilmiştir.
•Florun mikroorganizmaların, özellikle st. mutans ve sangiusların plaktaki sayılarını
azaltıcı etkisi vardır.
3. Başlangıç Çürük Lezyonları Üzerine Etkisi
Aktif plak altında ortamın asidik olduğu koşullarda, tükürük ve plak
minedeki apatit kristallerine göre doymamış olduğundan, minede çözünme
olur. Tersi olduğunda ise çözünen mineraller tekrar çöker.
Demineralizasyon sırasında minedeki difüzyon kanalları boyunca plak asitleri
mineye ulaşır. Bu sırada plakta ve tükürükte F varsa, asiditeyi sağlayan H+
iyonlarıyla birleşip HF halinde difüzyon kanallarından mine iç tabakalarına
ulaşır.
Bu şekilde F, asit etkisini azaltıcı ve remineralizasyon başlatıcı rol oynar.
Ayrıca asidin etkisiyle minenin iç tabakalarında çözünmüş olan Ca ile
birleşerek difüzyon kanallarını kapatmakta ve asidin daha derinlere ulaşmasını
önleyen bariyer fonksiyonu görmektedir.
Demineralizasyondan sonra ortamda çözünmüş halde bulunan Ca ve PO4
iyonlarının FAP yada FHAP’e dönüşmesinde katalitik etki yapar.
Ortamdaki Ca iyonlarıyla birleşip mine yüzeyine çökelir. CaF2 şeklinde zayıf
bağlı F kristalleri oluşturarak, minenin iç kısımlarındaki porlarda serbest
kalmış iyonların dışarıya difüzyonunu engeller ve bunlar için depo vazifesi
görüp, bu iyonlarla reaksiyona girip sıkı bağlı FAP oluşturur.
Antibakteriyel ajan etkisi olup, plak bakterilerinin glikolitik enzimlerini
inhibe eder.
4. Dentin Üzerine Etkisi
Ekspoz dentin üzerine uygulanan F, dentin çürüğünün ilerlemesini engeller.
Dentin dokusunun yüzeyel tabakalarına F iyonunun etkisiyle apatit kristalleri
çöker. Dentinde remineralizasyon
F, Ca ile birleşerek dentin kanallarının ağzını tıkar, dentin hassasiyetini
giderir.
F açık dentine uygulandığında odontoblastlar üzerine tamir dentini yapımını
uyarıcı etkide bulunur.
FLORÜR UYGULAMA YÖNTEMLERİ
A) Sistemik: 1. İçme suyunun florürlenmesi
2. Tuzun florürlenmesi
3. Sütün florürlenmesi
4. Flor damla ve tabletleri
B) Topikal: 1. Florürlü jel ve solüsyonlar
2. Vernikler
3. Gargaralar
4. Diş macunları
5. Diş ipleri
6. Sakızlar
7. Uzun süre salınım yapan sistemler
A. SİSTEMİK FLORÜR UYGULAMALARI
A1. İçme Suyunun Florürlenmesi
*En etkin ve yaygın kullanılan yöntemdir.
*Her kesime ulaşabilir ve nispeten ucuzdur.
*Çürük prevalansında % 40-60 azalma sağlar.
*Günümüzde bir çok ülkede içme sularına optimal düzeyde F katılmış su
kullanılmaktadır. (1 litre içme suyunda 1 mg dır. /1 ppm = 1 parts per million)
*İklime bağlı olarak eklenecek F miktarı değişiklik gösterir. Çok su içmeyi
gerektiren sıcak iklimli ülkelerde florun suya karıştırılma oranı 1 litre içme
suyunda 0.8 mg’a düşürülmelidir.
*Florürlü su kullanan bireylerde, florürün çürük önleyici etkisi düz ve
aproksimal yüzeylerde daha belirgin olup, okluzal yüzeylerde daha düşüktür. Bu
sonuç pit ve fissürlerin F’lu su ile temasının daha az olmasıyla açıklanmaktadır.
*Günümüzde suları florlanmış toplumlarda F’un asıl koruyucu etkisinin
sistemik olarak mine yapısına katılmasından çok, ağızda mevcut dişlere
yüzeyel temasla ilişkili olduğu görüşü hakimdir.
*Sistemik flor kullanımlarının bu tartışmalı sonuçlarının yanı sıra, suların
florlanması ortamın ısısı, iklim, yiyeceklerle alınan F miktarı düşünülerek
programlanması gereken hassas bir konudur, aksi taktirde optimal doz
üzerinde alınan florun dental florozise neden olacağı bilinmektedir.
*Ayrıca zorunlu flor verilmesinin hukuk açısından insan özgürlüğüne ters
düşmesi ve çevre kirliliğine yol açma dezavantajları da vardır.
*Ülkemizde ise, suların florlanması zaten temizleme santralleri uygun
olmadığından yapılmamaktadır.
A2. Tuzun Florürlenmesi
*Tuzun fabrikasyonu sırasında F, sodyum yada potasyum florür şeklinde tuza
ilave edilir.
*Tuzdaki F konsantrasyonu 200-350 mg/kg civarındadır.
Uygulanmasıyla ilgili karşıt görüşler vardır:
•Ayrı bir ünitenin gerekliliği => ekonomik problem
•Tuz tüketimi kişiler ve toplumlar arasında farklılık gösterir.
•Yemeklerle beraber alınması F absorpsiyonunu azaltır.
•Tuz tüketimini özendirdiği ve hipertansiyona neden olabileceği düşüncesiyle
bazı ülkeler bu uygulamanın karşısında.
A3. Sütün Florürlenmesi
*Süte 2.5-5 mg F/lt katılır.
oSütün florürlenmesinin topikal etkinliği düşük olduğundan çok yaygın
değildir.
oDüşük sosyo-ekonomik düzeyi olan toplumlarda paketli süt kullanımı
düşüktür.
oPahalı bir halk sağlığı yöntemidir.
A4. Florür Damla ve Tabletleri
oNaF ve APF tabletleri mevcut.
oYurtdışında bebekler için damla, çocuklar için tablet formu varken;
ülkemizde sadece tablet formu mevcut.
oTablet yatmadan önce çiğnenerek yada emilerek kullanılır.
*Emme, çiğneme esnasında => Topikal etki
*Yutulduktan sonra => Sistemik etki
Sakıncaları: 1. Çocuklarda ilaç kullanma eğilimi ve bağımlılığı gelişebilir.
2. Aşırı kullanımda toksik etki
3. Uzun süre uygulanması gerekmesi kontrolü zorlaştırır.
Yaş İçme suyu F Günlük F
konsantrasyonu dozu
(ppm)
6 ay-3 yaş <0.3 ppm 0.25 mg Damla
3-6 yaş <0.3 ppm 0.50 mg Tablet
0.3-0.6 ppm 0.25 mg
6-16 yaş <0.3 ppm 1 mg Tablet
0.3-0.6 ppm 0.50 mg

*6.ayda başlanıp, 3. molarların kalsifikasyonunun tamamlandığı 16 yaşına


kadar devam edebilir.
*Sudaki F oranı >0.6 ppm ise ilave F uygulamasına gerek yoktur.
*Flor tabletleri çürük riski yüksek çocuklara önerilebilir, diğer çocuklara 6-7
yaşından itibaren F gargaraları önerilebilir.
***Plasenta seçici geçirgen olduğundan anneye verilen F’un ¼’ü fetusa geçer.
Hamilelik döneminde plasenta bariyeri nedeniyle anne adayına verilen F
bebeğin dişlerinde yeterli koruyuculuk sağlayacak düzeye ulaşamadığından, F
desteğine hamilelik döneminde gerek yoktur.

oÇürük risk grubu


oDiyetin karyojenitesi
Çocuğa F tableti verilmeye
oHastanın yaşı başlanmadan önce göz
oİçme sularındaki F miktarı önünde bulundurulması
gereken faktörler
İYİ ÇALIŞMALAR DİLERİM…

You might also like