You are on page 1of 50

Tükürük, Diş ve Dental Çürüklerin

Biyokimyası

Doç Dr. Selda Telo

1
• Tükrük (Saliva), ağız boşluğunu sürekli
temizleyen biyolojik bir sıvıdır.
• Salgılarını ağız boşluğuna boşaltan
spesifik salgı bezleri tarafından üretilen
kompleks bir sıvıdır.

2
Tükürük karışımının %65’i
submandibular,
%20’si parotis ve % 5’i
sublingual bezlerden salınır,
geriye kalan %10 luk kısmı
ise dil, dudak, yanak sert-
yumuşak damakta bulunan
küçük tükürük bezleri
tarafından salgılanır.

3
• Yetişkin bir insanda, günde yaklaşık 1000 ile 1500
ml tükürük salgılanır.
• Salgı bezi, asiner hücrelerden yapılmıştır.
• Büyük tükürük bezleri ağız boşluğunun dışında
yer alırlar ve salgılarını dallanmış kanal sistemi
yolu ile ağzın içine boşaltırlar.
• Bu tip bezler salgılarını tek bir kanalda
birleştirerek ağız boşluğuna gönderirler.
 Bazal salınım hızı 0.05-3 ml/dk iken uyarılma ile
bu salgı 0.8-1,7 ml/dk olur.
 Tükürüğün %99 ‘u su olup makromoleküler
kompenentleri asiner hücrelerin salgı
granüllerinden, sıvı-su kompenentleri dolaşımdan
kaynaklanır
4
 Parotis(seröz); amilaz gibi enzimleri,
prolinden zengin proteinleri ve diğer
glikoproteinleri içeren sulu seröz bir
tükürük salgılar. 
 Submandibular:seröz-müköz
 Sublingual (seröz-müköz) dominant olarak
musin sekrete eden hücreler içerir ve
böylece bunların sekresyonları katı ve vizkoz
tabiattadır.

5
Tükürüğün Fonksiyonları
• Antibakteriyal ve antifungal etki
• Tamponlama
• Tat alma
• Sindirim
• Diş minesini demineralizasyonu ve remineralizasyonu
• Kayganlaştırma
 Tükürük sekresyonu, koku ve tat duyuları tarafından
stimüle edilir.
 Düzenleyici merkezler, beyindeki ponstadır.
 Tükürük sekresyonu hem parasempatik hem de
sempatik sekretomotor nöronlar tarafından kontrol
edilen bir refleks cevabıdır. 6
İnorganik Bileşenler
 Tükürük vücut sıvılarının temel elektrolitleri
olan sodyum, potasyum, klor ve bikarbonat
gibi temel molekülleri içerir.
 Potasyum ve bikarbonat iyonları, tükürüğe aktif
olarak sekrete edilirler.
• Birleştirici kanal : HCO3’u sekrete,
Cl’u absorbe eder
• Salgı kanalı : K’u sekrete,
Na’u absorbe eder, hipotonik salgı olur
• Boşaltıcı kanallar tükrük
modifikasyonu yapmazlar

7
Karışık tükürüğün bileşimi

• Hacim : 1000-1500 ml/gün


• pH : 6.7-7.4
• Su miktarı : %97-99,5
• Total protein : 0.1-0.6 g/dl
• Musin : 0.27 g/dl
• Glukoz : 10-20 mg/dl
• Potasyum : 10-40 mg/dl
• Sodyum : 2-50 mM
• Kalsiyum : 1-2.5 mM
• Magnezyum : 0.2-0.6 mM
• Fosfat : 2-22 mM
• Klor : 5-50 mM
• Total lipit : 20 mg/dl
• Kolesterol : 7.5 mg/dl
•  Tiyosiyanat : 2mg/ml 8
 Tükürüğün pH sı 6.7 ile 7.2 arasında değişebilir,
tükürük salgısı pH yükselmesi ile doğru orantılı
olarak artar. Tamponlama kapasitesinden dolayı
bikarbonatta artar.
 Kalsiyum ve fosfat konsantrasyonları direkt
olarak diş minesinin asidik çözünmesi ve diş
taşları oluşumu ile ilgilidir.
 Çok az miktarda tiyosiyanat iyonlarının
tükürükte bulunması antibakteriyel etki
oluşturabilir.

9
Organik Bileşenler
• Tükürükte en fazla bulunan karbonhidrat,
glukozdur (10-20 mg/dL)
• Plazmada bulunan hormonlar, immünoglobulinler
ve enzimler gibi organik bileşiklerin tamamı eser
miktarda da olsa tükürükte de bulunur.
• Tükürükte total protein çok azdır, plazmanın %1
inden azdır.
• Tükürükte bulunan önemli proteinler; musin,
staterinler, histatinler, lizozim, prolince
zengin proteinler(PRP), karbonik anhidraz,
lingual lipaz, amilaz, peroksidaz, laktoferrin
ve immünoglobulin A(IgA). 10
Musinin Görevleri

Doku kaplama
Kayganlaştırma
Bakteriyal hücrelerin agregasyonu

• Tükürüğün majör protein bileşenini teşkil eder.


• Tükürüğün musinleri iki formda bulunur:MG1 ve MG2. Her
ikisi de glikoproteindir. Siyalik asit ve sülfat gibi negatif
yüklü gruplar içerir. Böylece hidrofiliktirler ve suyu tutarlar.
• MG1-Yüksek molekül ağırlıklıdır. Diş yüzeylerine bağlanarak
asit ataklarına karşı bariyer oluştururlar.
• MG2-Düşük molekül ağırlıklıdır. Mikroorganizmalara
bağlanarak etki ederler.

11
Musinler

• Musinler, hem sert hem de yumuşak doku


yüzeylerinde koruyucu bir katman oluştururken
aynı zamanda kayganlaştırıcı etki yapar.
• Oligosakkarit rezidüleri, bakteriyel proteinlere
bağlanır ve böylece bakterilerin yumuşak dokuya
ve mine tabakasına zarar vermesi engellenir.
• Bu oligosakkaritler aynı zamanda mukozal hücre
yüzeyinde bulunan oligosakkaritleri taklit ederek
bakteriyal adhezyonu inhibe eder.

12
Tükürük enzimleri
•Tükürükte bulunan başlıca enzimler; amilaz, lingual lipaz, karbonik anhidraz ve
peroksidazlardır.
•Bu enzimler asinar hücreler tarafından sentezlenir.
Amilaz
•Tükürük enzimlerinin en önemlisi alfa amilazdır.
•Alfa amilaz, karbonhidratlara etki eder. Nişastadaki 1,4 glikozid bağlarını parçalar. Bu
kısmi sindirim sonucu az miktarda maltoz (disakkarit) ve daha küçülmüş polisakkaritler
oluşur.
•Tükürük amilazı için optimum pH 6.0 dır. Ağızda yiyecekler çok kısa süre kaldığı için
etkisi çok kısadır ve midenin asidik ortamında enzim etkisini kaybeder.

•Amilazın çoğunu, parotis salgı bezi hücreleri sekrete eder.


•Tükürük kanallarında bir tıkanıklık olduğunda ya da salgı bezlerinin inflamasyonu (primer
olarak parotid bezleri etkileyen viral enfeksiyonlar) durumunda tükürük amilazı kana
geçer ve serum amilaz seviyesi yükselir.

13
Diğer Enzimler

• Lingual lipaz, midede etkin olan enzim, sublingual tükürük


bezlerinden salgılanan aside dayanıklı “lingual lipaz” dır
ve daha çok kısa zincirli TAG’lere saldırır.

• Karbonik anhidraz, tükürüğün tamponlama kapasitesinden


birinci derecede sorumlu enzimdir.
• Peroksidazlar, bakterisidal fonksiyonlara yardım eder.
• Tükrükteki lizozim antimikrobiyal etkiye sahiptir.
İmmünoglobulin A (IgA), vücut sekresyonlarında bulunan
bir antikordur. Bazı dental çürükleri olan kişilerde IgA
seviyesi düşük bulunmuştur.
• Laktoferrin, serbest demirle şelat oluşturarak onu
bağlar, ortamda serbest demir olmayınca bakterilerdeki
metabolik prosesler inhibe olur.
14
• Staterinler,
• Staterinler kalsiyuma bağlanarak kalsiyum fosfatın
çökmesini önlerler.
• Dişleri aşınmaya karşı korur. Hidroksiapatitlere
bağlanarak remineralizasyonda görev alırlar.
• Prolince zengin protein(proline Rich protein=PRP),
%40 ya da daha fazla prolin içeren proteindir.
• PRP ler esasen parotid bezlerce sentezlenir. Bunlar
da kalsiyum fosfat tuzlarının çökmesini azaltırlar.

• PRP dişlerin minesini korur. Bu, bakteri saldırılarını


azaltır ve dişten kalsiyum ve fosfat kayıplarını en
aza indirir.
15
Tükrükteki enzimler ve görevleri
Enzim Görevi
Pityalin Nişasta ve glikojeni maltoza
parçalar
IgA Bakteri ve viruslara karşı ilk
immünolojik savunma
Lizozim Bakterilerin duvarlarına saldırı
Laktoferrin Demire bağlanır ve
bakteriyostatik etkili
Tiyosiyanat Antibakteriyel etki
Prolinden zengin Dişlerin minesini korur 16
Hastalıkta Kompozisyonda Değişimler

• Tükürüğün kompozisyonundaki değişimler


tükürük bezlerinin hastalıklarına işaret edebilir.
• Tükürük bezlerinin iltihabı durumunda, sodyum
ve klor konsantrasyonu yükselirken fosfat
düşer.
• Benzer tablo Sjögren sendromunda da görülür.
Bu hastalıkta tükürük ve lakrimal bezlerin
sekresyonlarındaki azalma vardır yani ağız
kuruluğu ( kserostomia) ve göz kuruluğu ile
karakterize bir bağ dokusu hastalığıdır.
17
DİŞİN KOMPOZİSYONU

• Kemik, dentin ve sementum orjinde


mezodermal kaynaklıdır.
• Fakat dental yüzey ektodermden
orjinlenir.
• Diş oluşumu sırasında inorganik (mineral)
kristal materyal ve organik fibroz
(polimer) yapılar arasında sıkı bir ilişki
vardır ve her iki bileşen dişte yapısal rol
oynar.
18
DİŞ DOKUSU
KURON
Mine
KÖK
Dentin
Sement
Pulpa

19
MİNE
• Dişin ağız içindeki görünür kısmı
• Vücutta bulunan en sert doku
– Mineral konst.(%99) hidroksiapatit kristallerinden oluşmuştur
• Olgunlaşmış mine cansız ve hücre içermez.
DENTİN
• En fazla miktarda bulunan diş dokusu
• Odontoblastlarca sentezlenir
• Kemik dokusuna benzer, tip I kollajenden zengindir
• Yapısında tubuluslar mevcuttur.
• En fazla miktarda bulunan diş dokusu olan dentin dişin şeklini ve
büyüklüğünü belirler
• %70 kadarını mineral %20’si kadarını organik madde ve %10’nunu
su meydana getirir.

20
SEMENT DOKUSU
• Sementoblastlarca sentez edilirler.
• Diş kökündeki dentinin üzerini kaplayan ince kalsifiye
doku
• %65 anorganik, %35 organik maddede oluşur
• Kimyasal ve fiziksel özellikleri kemik dokusuna benzer
fakat kan damarları yoktur.
• Dış yüzeyinde periodantal bağa bitişik olan sement
dokusu iç yüzeyinde dentine sıkıca bağlanmıştır.
• Başlıca görevi periodonatal bağın kollajen liflerine
tutunma yeri sağlamaktır. Diş kökü bütünlüğü için önemli
bir rolü vardır

21
PULPA
• Diş kökünden kuron bölgesine kadar uzanır
• Dişin en yumuşak bölümüdür
• Pulpa içinde kan damarları, sinirler ve bağ
dokusu bulunur.
• Dişin kanlanması ve beslenmesini sağlar.

22
İnorganik Bileşenler
• İnorganik kalsiyum, bütün diş dokusunda
kalsiyumun en önemli formu olan hidroksi apatit
halinde depolanmıştır( Ca10(PO4)6(OH)2).
• Kalsiyum fosfatın diğer kristal formları da az
miktarlarda dişte bulunur. Amorf (kristal
olmayan) kalsiyum fosfatlar da dentinde bulunur.
• Fosfat iyonları, kristalde mevcut iyonların en
önemli bileşenini oluşturur.
Kemik ve diş dokusuna florid katılması kristal ve
amorf kalsiyum fosfat oranını artırarak dokunun
sertleşmesini sağlamaktadır. Bu floroapatit olarak
adlandırılır.
23
• Eser Elementler
• İnsan diş minesinde demir, çinko, bakır ve
magnezyum gibi eser elementler bulunur.
• Demir ve çinko daha çok diş minesinin dış
yüzeyinde birikir.

24
Organik Bileşenler
Kollagen
• Sementum, dentin ve kemik gibi kalsifiye dokuların en
önemli(majör) protein bileşenini oluşturur.
• Dişin organik komponentlerinden en fazla olanı da yine
kollagendir.
• Kollagen fibrillerinin süper katlanmaları birbirine paralel ve
gergin düzenlenmelerini sağlar.
• Bu gergin düzenlenişteki boşluklar, apatit mineralizasyonu
için çekirdek yüzeyleri temin edebilir.
• Dişin apatit ve protein yapılarının sentezi birbirine iyice
entegre olmuş şekilde gerçekleşir.
• Dişte bulunan üç boyutlu kollagen fibrilleri öyle
düzenlemişlerdir ki; strese karşı direnç oluşturdukları gibi
apatit kristallerini de desteklemektedirler.
25
Dişte Bulunan Diğer Proteinler

• Kollagene ilaveten ekstraselüler matrikste


glikoproteinler (GP) ve Glikozaminoglikanlar
(GAG) da bulunur.
• Bu proteinler, bazal tabaka ve dentinle yakın
ilişki içindedir.
• Kemikte bulunan bu tip spesifik proteinler,
osteokalsin ve osteonektin(GP) iken, dişin
sementumunda bulunan muadil proteinler; her
ikisi de GP olan osteopentin ve amelogenin
dir.
26
• Dentin, GP olarak osteonektin içerir ve ayrıca
fosforin olarak adlandırılan bir fosfoprotein de
yapısında bulundurur.

• Kemik ve sementum da matriks, sırasıyla osteoid ve


sementoid olarak adlandırılır.
• Dentin de ise henüz mineralize olmamış matrikse
predentin denir. Apatit kristallerin çökmesiyle dentin
adını alır.
• Diş minesi, amelogenin ve enamelin denilen proteinler
içerir.

• Diş minesinde, matriks hızlı bir şekilde hemen


kalsifiye edilir.
• Diş minesi olgunlaştığında inorganik tuzların
konsantrasyonu bu dokuda %37 den %95 lere yükselir.27
Diş Minesinin Proteinleri
• Amelogenin, küçük moleküler ağırlığı olan bir
matriks proteinidir.
• Total mine proteinlerinin %90 nını oluşturur.
• Amelogenin, mine tabakasının
mineralizasyonu için hidroksiapatit
kristallerinin oluşumunun başlatılması ve
büyümesinde modülatör etkiye sahiptir.
• Ayrıca, sementumun oluşumunda da etkindir.

28
• Amelogenin geninde bir mutasyon, mine
tabakasının kalitesi, büyümesi ve
olgunlaşması ile ilgili anormalliklerle
karekterize kalıtsal bir hastalık olan
amelogenezis imperfecta ortaya çıkar.

29
Amelogenesis Imperfekta
Otozomal dominant geçişli hem süt hem daimi diş dentisyonunu
ilgilendiren bir hastalık
DENTAL ÇÜRÜKLER
• Çürükler latince kökenli bozulma anlamına
gelir.
• Alternatif terimler, diş oyukları ya da
bozulmalarıdır.
• Küçük azı dişleri (premolar) ve
öğütücü(polar) dişlerdeki çizik ve oyuklar,
dişlerde kalan yiyeceklerin bakteriyal
fermentasyonu sonucu asit oluşumu ile artar.
• Çürük gelişiminin ilk adımı plak oluşumudur.

31
• Bakteri, asit, yiyecek kalıntıları ve tükürük
ağızda kombine olarak katı bir yapı (plak)
oluşturur ve bu da dişe yapışır.

• Böylece plak, diş yüzeyinde mikroorganizmaları


da barındıran bir biyofilm tabakası oluşturur.
• Eğer plak düzenli fırçalamayla
uzaklaştırılmazsa, kalsifiye olabilir, tartar ya da
kalkulus oluşumuna yol açar.
• Bozulan tükürük sekresyonu da plak büyümesini
hızlandırır.

32
Mikroorganizmalar Diş Çürümelerine Sebep Olur

• Çürük lezyonlarının oluşması bakteri mevcudiyetini


gerektirir.
• Streptococcus mutans, genelikle oral mukoza ve
dental plakta görülür.
• Normalde tükürük, ağız boşluğunu devamlı
yıkayarak bakteri büyümesini kontrol altında tutar.
• Tükürük akımında azalma olduğunda plak pH sı
düşer ve S.mutans gibi aside dirençli bakteri
çoğalmaya başlar.
• S.mutans, kalsiyum, fosfat iyonları ve bakterileri
barındıran katı plak yapıları oluşturur.
33
Streptococcus mutans

• S.mutans diğer plak organizmalarından


oldukça farklı bir tarzda sükrozu
metabolize eder.
Sükrozu, glukoz ve fruktoz monomerlerine
ayırır, bunlar da glikolitik yolda laktik
aside çevrilir.

34
Sükroz ve Çürükler

Sükroz, plak florası tarafından hızlıca metabolize


edilebilen düşük moleküler ağırlıklı bir disakkarittir.
• Sükrozun fermentasyonu ile üretilen laktik asit plak
ile diş minesi arasındaki pH’yı 5.0 ya da daha aşağı
düşürür.
• Öğün esnasında sükroz alındığında, yeterli miktarda
tükürük sekresyonu plak pH sını tamponlar ve diş
minesinde bozulma, çürüme olmaz.
• Gerçekten de araştırmalar göstermiştir ki, iki yıl
boyunca yemeklerle birlikte alınan sükrozla diş
çürümeleri arasında doğru orantılı bir artış yoktur.
35
• Aynı ya da daha az oranda öğünler arası alınan
sükroz yılda yaklaşık 3 ile 4 kat daha fazla diş
çürümelerine sebep olmaktadır.
• Sonuçta normal sükroz tüketimi, diş çürümelerini
hızlandırmaz, fakat sükrozun uzun süre ve sık
tüketilmesi plakta oluşturduğu asidik etki ile
çürümeleri başlatıcı etki yapar.

• Özellikle plak pH’sı 5.0 in altına düştüğünde


tükürük tamponlamada yetersiz kalır.

36
Laktik asit biriktiğinde mine tabakası
çözünmeye başlar, kalsiyum ve fosfat
iyonları mine tabakasının yüzeyine doğru
serbestleşirler (demineralizasyon);.

Ortam nötr veya bazik hâle geldiğinde


ise, tükürük içindeki kalsiyum ve fosfat
kristalleri tekrar diş yüzeyine çökelir
(remineralizasyon).

37
 Remineralizasyon sayesinde çürük engellenebilir ve
hatta yeni başlayan çürükler geriye döndürülebilir,
başka bir ifade ile tükürük dişte oluşan çürük hasarını
tamir edebilir. 
Ancak bu iyon alışverişi sanıldığı gibi kendiliğinden
gerçekleşmez, tükürük içerisindeki birtakım tükürük
proteinleri (staterin, asidik PRP, histatin) vasıtasıyla
kontrol edilir.

38
• Sonuçta, dişin minesinde oyuk oluşturacak
kadar yeterli mineral kaybı olduğunda, hele bir
de bu kayıplar dentine kadar uzanırsa pH’nın
5.0 ın altında olduğu kapalı bir sistem oluşur.
• Bu asidik şartlar, lactobacilli gelişmesini
sağlar ve bu organizmalar oyuktaki lezyonda
bulunan bakteri popülasyonunda daha baskın
hale gelirler.
• Lactobacilli, en fazla asit üretme
potansiyeline sahip plak bakterisidir, fakat bu
organizmalar oyuk lezyonlar dentine kadar
ulaştığı zaman daha çok etkindir.
39
• Asit, daha sonra dentini uzaklaştırıp diş
özüne ulaştığında inflamasyona yol açar ve
diş ağrısı başlar.
• Tedavi edilmediğinde dişin iç yapılarının
bozulmasının olduğu çürükler oluşur ve
sonuçta diş kaybı kaçınılmaz hale gelir.

40
Dental Çürüklerin Diğer Nedenleri
• Şekerler ve zayıf hijyen, diş çürümelerinde en önemli
faktörler olmakla birlikte diş çürümelerinde rolü olan
diğer bazı etiyolojik faktörler de tanımlanmıştır.
• Yetişkinlerde tütün ve tütün ürünlerinin içilmesi,
kurşun ve kadmiyum gibi ağır metallerin alınması ve
bu metallerin kalsiyum yerine geçerek diş çürümeleri
ile sıkı bir bağlantısının olduğu bilinmektedir.
• İyotun da diş minesi, dental pulp, periodental
dokulara penetre(nüfuz etmek) olabildiği tespit
edilmiştir.
• Ancak İyot, antibakteriyal etkisinden dolayı
koruyucu etki de oluşturabilir.
41
Çürüklerin Önlenmesi
• İlke olarak, oral hijyen diş çürümelerini
önlemede en etkin yoldur. Bu, günde iki kez doğru
ve düzenli fırçalama ile, düzenli diş muayenesi ve
her 6 ayda bir temizleme ile sağlanabilir.
• Sık yemek yeme çürük gelişimini artırır, çünkü
bu, uzun periyotlarda diş plak pH sının düşük
kalmasını sağlar.
• Yiyeceklerin tüketilmesinin hemen ardından
uygun temizliğin yapılması ve yiyecek artıklarının
uzaklaştırılması önemlidir.

42
• Dişleri çürüklere karşı koruyan diyetetik
faktörler, flor ve şekersiz tükürük
stimülanlarıdır.
• Diş çürüklerinin tedavisi hakkında önemli
bir kavram, hasar gören dişin bir daha
eski haline döndürülemeyeceğidir.
• Dolayısıyla tedavinin başlıca amacı,
çürükleri erken dönemde yakalamak ya da
doğrudan önlemeye yönelik tedbirlerin
alınmasıdır.

43
FLOR

• Flor, yer kabuğunda ve deniz suyunda bulunur. Birçok ülkede su


kaynaklarına katılmaktadır.
• Plazma ve ekstraselüler sıvıdan kalsifiye dokuya geçer.
• Dokunun büyümesi ve gelişmesi esnasında, flor direkt olarak
apatit kristallerine yerleşir. Büyüme sonlandığında, kemik
turnoverının olduğu yerlerde flor girişleri devam eder.
• Flor, kemik yüzeylerinde iyon değişimiyle de alınır.
• Flor birikmesi, alınan flor miktarıyla orantılıdır.
• Kalsiyum kaybı yavaş yavaş vuku buldukça yerine flor alımı ve
yerleşimi devam eder.
• Kemikte, sudaki flor konsantrasyonuna bağlı olarak hayat boyu
flor birikimi olur.
• Örneğin 5 yaşındaki bir çocukta ortalama flor konsantrasyonu
250 ppm iken 80 yaşındaki bir erişkinde bu miktar 2000 ppm
lere kadar varabilir.
44
Diş Çürümelerini Önlemede Flor Faydalıdır
Deneysel veriler, günde 1-2 mikrogram flor alımının diş çürüme
insidansında azalmalar sağladığını desteklemektedir.
Florün diş çürümelerindeki yararlı etkilerine ilişkin muhtemel
fikirler;
• Floridler minenin demineralizasyonunu inhibe eder,
remineralizasyonu destekler, çürük yapan bakterileri
etkileyerek, asit oluşumunu azaltır.
• Dental plakta minenin demineralizasyonundan ve tükürükten
kaynaklanan Ca iyonları vardır.
• Topikal flor uygulamalarından sonra flor, kalsiyum ile
reaksiyona girerek CaF kristalleri oluşturur

45
• Sudaki mevcut flor, diş mineralizasyonu prosesinde
hidroksil grupları yerine flor yerleşmesine yol açar.
Bu, floroapatit oluşumuyla neticelenir.
• Floroapatit, asit sindirimine karşı hidroksi apatite
göre çok daha dirençlidir.

• Floroapatit, diş yüzeyini plak bakteri saldırılarına


karşı daha dirençli kılar.

46
• Flor iyonları aynı zamanda glikolitik yolun
bir enzimi olan Enolaz inhibitörüdür.
• Bakterilerin temel enerji kaynağı glikolitik
yolun inhibe olması, bakterilerin
çoğalmasını ve bu metabolik yolun sonunda
fermentasyonla oluşan laktik asidinde
azalmasına yol açar.
• İçme sularında bulunması gereken flor
iyonlarının güvenlik sınırı 1 ppm civarında
olmalıdır. (ppm,part per million,milyonda
bir, bir diğer ifade (1mg/lt su) 1000 ml
suda 1 mg flor).
47
Florozis Diş Çürümelerinden Çok daha Tehlikelidir

• Çürükten koruyucu ve güvenli içme suyu flor


konsantrasyonunun 1 ppm civarındadır
• Flor iyonlarının 2 ppm den daha yüksek seviye de olması,
gastroenterit gibi kronik intestinal rahatsızıklara yol
açacak ve buna bağlı kilo kaybı olacaktır, ayrıca apatit
kaybı da söz konusudur.
• Bu seviye 5 ppm in üzerine çıkarsa mine beneklenmesi,
dişlerde genel renk ve yapısal bozukluklar görülür.
• 20 ppm in üzerine çıkması olayı farklı boyutlara taşıyan
toksik etkiler oluşturur; osteoporoz, osteoskleroz ve sert,
kırılgan kemik oluşumu gibi.
• Bu durum florozis olarak adlandırılır.
• Sindirim yoluyla alınan flor kemiklerde birikir. Vücuttan
atılamayan devamlı biriken bir toksindir. 48
• Florozis, eklem defektleri ile
karekterizedir; eklem ağrıları gibi.
• Kemik matriksindeki yıkıma bağlı idrarda
hidroksiprolin atılımı artar.

49
Florozisin toplumlarda görülme sıklığı
(insidansı)
• Flor oranı yüksek olan tuzların, suların,
yiyeceklerin kontrolsüz kullanılması, flor içeren
diş macunları kulanılarak fırçalanan dişlerin arta
kalan florların çocuklar tarafından özellikle
yutulması, florozis insidansını artırmaktadır.
• Bunun dışında flor kaynakları, deniz balıkları,
peynir, çay, tütün ve jowar(sorghum bitkisi ılıman
ülkelerde üretilen 30 kadar türü olan bir bitki)
de sayılabilir. Florozis jowar bitkisinin tüketildiği
bölgelerde çok yaygın görülmektedir.

50

You might also like