Professional Documents
Culture Documents
Biyokimyası
1
• Tükrük (Saliva), ağız boşluğunu sürekli
temizleyen biyolojik bir sıvıdır.
• Salgılarını ağız boşluğuna boşaltan
spesifik salgı bezleri tarafından üretilen
kompleks bir sıvıdır.
2
Tükürük karışımının %65’i
submandibular,
%20’si parotis ve % 5’i
sublingual bezlerden salınır,
geriye kalan %10 luk kısmı
ise dil, dudak, yanak sert-
yumuşak damakta bulunan
küçük tükürük bezleri
tarafından salgılanır.
3
• Yetişkin bir insanda, günde yaklaşık 1000 ile 1500
ml tükürük salgılanır.
• Salgı bezi, asiner hücrelerden yapılmıştır.
• Büyük tükürük bezleri ağız boşluğunun dışında
yer alırlar ve salgılarını dallanmış kanal sistemi
yolu ile ağzın içine boşaltırlar.
• Bu tip bezler salgılarını tek bir kanalda
birleştirerek ağız boşluğuna gönderirler.
Bazal salınım hızı 0.05-3 ml/dk iken uyarılma ile
bu salgı 0.8-1,7 ml/dk olur.
Tükürüğün %99 ‘u su olup makromoleküler
kompenentleri asiner hücrelerin salgı
granüllerinden, sıvı-su kompenentleri dolaşımdan
kaynaklanır
4
Parotis(seröz); amilaz gibi enzimleri,
prolinden zengin proteinleri ve diğer
glikoproteinleri içeren sulu seröz bir
tükürük salgılar.
Submandibular:seröz-müköz
Sublingual (seröz-müköz) dominant olarak
musin sekrete eden hücreler içerir ve
böylece bunların sekresyonları katı ve vizkoz
tabiattadır.
5
Tükürüğün Fonksiyonları
• Antibakteriyal ve antifungal etki
• Tamponlama
• Tat alma
• Sindirim
• Diş minesini demineralizasyonu ve remineralizasyonu
• Kayganlaştırma
Tükürük sekresyonu, koku ve tat duyuları tarafından
stimüle edilir.
Düzenleyici merkezler, beyindeki ponstadır.
Tükürük sekresyonu hem parasempatik hem de
sempatik sekretomotor nöronlar tarafından kontrol
edilen bir refleks cevabıdır. 6
İnorganik Bileşenler
Tükürük vücut sıvılarının temel elektrolitleri
olan sodyum, potasyum, klor ve bikarbonat
gibi temel molekülleri içerir.
Potasyum ve bikarbonat iyonları, tükürüğe aktif
olarak sekrete edilirler.
• Birleştirici kanal : HCO3’u sekrete,
Cl’u absorbe eder
• Salgı kanalı : K’u sekrete,
Na’u absorbe eder, hipotonik salgı olur
• Boşaltıcı kanallar tükrük
modifikasyonu yapmazlar
7
Karışık tükürüğün bileşimi
9
Organik Bileşenler
• Tükürükte en fazla bulunan karbonhidrat,
glukozdur (10-20 mg/dL)
• Plazmada bulunan hormonlar, immünoglobulinler
ve enzimler gibi organik bileşiklerin tamamı eser
miktarda da olsa tükürükte de bulunur.
• Tükürükte total protein çok azdır, plazmanın %1
inden azdır.
• Tükürükte bulunan önemli proteinler; musin,
staterinler, histatinler, lizozim, prolince
zengin proteinler(PRP), karbonik anhidraz,
lingual lipaz, amilaz, peroksidaz, laktoferrin
ve immünoglobulin A(IgA). 10
Musinin Görevleri
Doku kaplama
Kayganlaştırma
Bakteriyal hücrelerin agregasyonu
11
Musinler
12
Tükürük enzimleri
•Tükürükte bulunan başlıca enzimler; amilaz, lingual lipaz, karbonik anhidraz ve
peroksidazlardır.
•Bu enzimler asinar hücreler tarafından sentezlenir.
Amilaz
•Tükürük enzimlerinin en önemlisi alfa amilazdır.
•Alfa amilaz, karbonhidratlara etki eder. Nişastadaki 1,4 glikozid bağlarını parçalar. Bu
kısmi sindirim sonucu az miktarda maltoz (disakkarit) ve daha küçülmüş polisakkaritler
oluşur.
•Tükürük amilazı için optimum pH 6.0 dır. Ağızda yiyecekler çok kısa süre kaldığı için
etkisi çok kısadır ve midenin asidik ortamında enzim etkisini kaybeder.
13
Diğer Enzimler
19
MİNE
• Dişin ağız içindeki görünür kısmı
• Vücutta bulunan en sert doku
– Mineral konst.(%99) hidroksiapatit kristallerinden oluşmuştur
• Olgunlaşmış mine cansız ve hücre içermez.
DENTİN
• En fazla miktarda bulunan diş dokusu
• Odontoblastlarca sentezlenir
• Kemik dokusuna benzer, tip I kollajenden zengindir
• Yapısında tubuluslar mevcuttur.
• En fazla miktarda bulunan diş dokusu olan dentin dişin şeklini ve
büyüklüğünü belirler
• %70 kadarını mineral %20’si kadarını organik madde ve %10’nunu
su meydana getirir.
20
SEMENT DOKUSU
• Sementoblastlarca sentez edilirler.
• Diş kökündeki dentinin üzerini kaplayan ince kalsifiye
doku
• %65 anorganik, %35 organik maddede oluşur
• Kimyasal ve fiziksel özellikleri kemik dokusuna benzer
fakat kan damarları yoktur.
• Dış yüzeyinde periodantal bağa bitişik olan sement
dokusu iç yüzeyinde dentine sıkıca bağlanmıştır.
• Başlıca görevi periodonatal bağın kollajen liflerine
tutunma yeri sağlamaktır. Diş kökü bütünlüğü için önemli
bir rolü vardır
21
PULPA
• Diş kökünden kuron bölgesine kadar uzanır
• Dişin en yumuşak bölümüdür
• Pulpa içinde kan damarları, sinirler ve bağ
dokusu bulunur.
• Dişin kanlanması ve beslenmesini sağlar.
22
İnorganik Bileşenler
• İnorganik kalsiyum, bütün diş dokusunda
kalsiyumun en önemli formu olan hidroksi apatit
halinde depolanmıştır( Ca10(PO4)6(OH)2).
• Kalsiyum fosfatın diğer kristal formları da az
miktarlarda dişte bulunur. Amorf (kristal
olmayan) kalsiyum fosfatlar da dentinde bulunur.
• Fosfat iyonları, kristalde mevcut iyonların en
önemli bileşenini oluşturur.
Kemik ve diş dokusuna florid katılması kristal ve
amorf kalsiyum fosfat oranını artırarak dokunun
sertleşmesini sağlamaktadır. Bu floroapatit olarak
adlandırılır.
23
• Eser Elementler
• İnsan diş minesinde demir, çinko, bakır ve
magnezyum gibi eser elementler bulunur.
• Demir ve çinko daha çok diş minesinin dış
yüzeyinde birikir.
24
Organik Bileşenler
Kollagen
• Sementum, dentin ve kemik gibi kalsifiye dokuların en
önemli(majör) protein bileşenini oluşturur.
• Dişin organik komponentlerinden en fazla olanı da yine
kollagendir.
• Kollagen fibrillerinin süper katlanmaları birbirine paralel ve
gergin düzenlenmelerini sağlar.
• Bu gergin düzenlenişteki boşluklar, apatit mineralizasyonu
için çekirdek yüzeyleri temin edebilir.
• Dişin apatit ve protein yapılarının sentezi birbirine iyice
entegre olmuş şekilde gerçekleşir.
• Dişte bulunan üç boyutlu kollagen fibrilleri öyle
düzenlemişlerdir ki; strese karşı direnç oluşturdukları gibi
apatit kristallerini de desteklemektedirler.
25
Dişte Bulunan Diğer Proteinler
28
• Amelogenin geninde bir mutasyon, mine
tabakasının kalitesi, büyümesi ve
olgunlaşması ile ilgili anormalliklerle
karekterize kalıtsal bir hastalık olan
amelogenezis imperfecta ortaya çıkar.
29
Amelogenesis Imperfekta
Otozomal dominant geçişli hem süt hem daimi diş dentisyonunu
ilgilendiren bir hastalık
DENTAL ÇÜRÜKLER
• Çürükler latince kökenli bozulma anlamına
gelir.
• Alternatif terimler, diş oyukları ya da
bozulmalarıdır.
• Küçük azı dişleri (premolar) ve
öğütücü(polar) dişlerdeki çizik ve oyuklar,
dişlerde kalan yiyeceklerin bakteriyal
fermentasyonu sonucu asit oluşumu ile artar.
• Çürük gelişiminin ilk adımı plak oluşumudur.
31
• Bakteri, asit, yiyecek kalıntıları ve tükürük
ağızda kombine olarak katı bir yapı (plak)
oluşturur ve bu da dişe yapışır.
32
Mikroorganizmalar Diş Çürümelerine Sebep Olur
34
Sükroz ve Çürükler
36
Laktik asit biriktiğinde mine tabakası
çözünmeye başlar, kalsiyum ve fosfat
iyonları mine tabakasının yüzeyine doğru
serbestleşirler (demineralizasyon);.
37
Remineralizasyon sayesinde çürük engellenebilir ve
hatta yeni başlayan çürükler geriye döndürülebilir,
başka bir ifade ile tükürük dişte oluşan çürük hasarını
tamir edebilir.
Ancak bu iyon alışverişi sanıldığı gibi kendiliğinden
gerçekleşmez, tükürük içerisindeki birtakım tükürük
proteinleri (staterin, asidik PRP, histatin) vasıtasıyla
kontrol edilir.
38
• Sonuçta, dişin minesinde oyuk oluşturacak
kadar yeterli mineral kaybı olduğunda, hele bir
de bu kayıplar dentine kadar uzanırsa pH’nın
5.0 ın altında olduğu kapalı bir sistem oluşur.
• Bu asidik şartlar, lactobacilli gelişmesini
sağlar ve bu organizmalar oyuktaki lezyonda
bulunan bakteri popülasyonunda daha baskın
hale gelirler.
• Lactobacilli, en fazla asit üretme
potansiyeline sahip plak bakterisidir, fakat bu
organizmalar oyuk lezyonlar dentine kadar
ulaştığı zaman daha çok etkindir.
39
• Asit, daha sonra dentini uzaklaştırıp diş
özüne ulaştığında inflamasyona yol açar ve
diş ağrısı başlar.
• Tedavi edilmediğinde dişin iç yapılarının
bozulmasının olduğu çürükler oluşur ve
sonuçta diş kaybı kaçınılmaz hale gelir.
40
Dental Çürüklerin Diğer Nedenleri
• Şekerler ve zayıf hijyen, diş çürümelerinde en önemli
faktörler olmakla birlikte diş çürümelerinde rolü olan
diğer bazı etiyolojik faktörler de tanımlanmıştır.
• Yetişkinlerde tütün ve tütün ürünlerinin içilmesi,
kurşun ve kadmiyum gibi ağır metallerin alınması ve
bu metallerin kalsiyum yerine geçerek diş çürümeleri
ile sıkı bir bağlantısının olduğu bilinmektedir.
• İyotun da diş minesi, dental pulp, periodental
dokulara penetre(nüfuz etmek) olabildiği tespit
edilmiştir.
• Ancak İyot, antibakteriyal etkisinden dolayı
koruyucu etki de oluşturabilir.
41
Çürüklerin Önlenmesi
• İlke olarak, oral hijyen diş çürümelerini
önlemede en etkin yoldur. Bu, günde iki kez doğru
ve düzenli fırçalama ile, düzenli diş muayenesi ve
her 6 ayda bir temizleme ile sağlanabilir.
• Sık yemek yeme çürük gelişimini artırır, çünkü
bu, uzun periyotlarda diş plak pH sının düşük
kalmasını sağlar.
• Yiyeceklerin tüketilmesinin hemen ardından
uygun temizliğin yapılması ve yiyecek artıklarının
uzaklaştırılması önemlidir.
42
• Dişleri çürüklere karşı koruyan diyetetik
faktörler, flor ve şekersiz tükürük
stimülanlarıdır.
• Diş çürüklerinin tedavisi hakkında önemli
bir kavram, hasar gören dişin bir daha
eski haline döndürülemeyeceğidir.
• Dolayısıyla tedavinin başlıca amacı,
çürükleri erken dönemde yakalamak ya da
doğrudan önlemeye yönelik tedbirlerin
alınmasıdır.
43
FLOR
45
• Sudaki mevcut flor, diş mineralizasyonu prosesinde
hidroksil grupları yerine flor yerleşmesine yol açar.
Bu, floroapatit oluşumuyla neticelenir.
• Floroapatit, asit sindirimine karşı hidroksi apatite
göre çok daha dirençlidir.
46
• Flor iyonları aynı zamanda glikolitik yolun
bir enzimi olan Enolaz inhibitörüdür.
• Bakterilerin temel enerji kaynağı glikolitik
yolun inhibe olması, bakterilerin
çoğalmasını ve bu metabolik yolun sonunda
fermentasyonla oluşan laktik asidinde
azalmasına yol açar.
• İçme sularında bulunması gereken flor
iyonlarının güvenlik sınırı 1 ppm civarında
olmalıdır. (ppm,part per million,milyonda
bir, bir diğer ifade (1mg/lt su) 1000 ml
suda 1 mg flor).
47
Florozis Diş Çürümelerinden Çok daha Tehlikelidir
49
Florozisin toplumlarda görülme sıklığı
(insidansı)
• Flor oranı yüksek olan tuzların, suların,
yiyeceklerin kontrolsüz kullanılması, flor içeren
diş macunları kulanılarak fırçalanan dişlerin arta
kalan florların çocuklar tarafından özellikle
yutulması, florozis insidansını artırmaktadır.
• Bunun dışında flor kaynakları, deniz balıkları,
peynir, çay, tütün ve jowar(sorghum bitkisi ılıman
ülkelerde üretilen 30 kadar türü olan bir bitki)
de sayılabilir. Florozis jowar bitkisinin tüketildiği
bölgelerde çok yaygın görülmektedir.
50