You are on page 1of 10

3.

AKIL VE İMAN: FİDEİZM VE


DELİLCİLİK

• Burada tartışma şu sorular bağlamında ilerlemektedir:


• İman ile delil arasında nasıl bir ilişki vardır?
• İman etmiş olmak için Tanrı’nın varlığına (ve Tanrı’ya ilişkin
diğer önermelere) dair inancın
temellendirilmiş/delillendirilmiş olması zorunlu mudur?
• Epistemik bir haklılaştırma söz konusu olmaksızın iman
etmek mümkün ve geçerli midir?
İmancılık (fideizm)
• İmanın akla dayanmadığını, imanla aklın bir alakasının olmadığını ve akla
dayanmayı öngören bir imanın mümkün olmadığını savunan görüştür.
• İmanı rasyonel bir takım kanıtlarla desteklemeyi reddederler.
• Bu yaklaşım ılımlı ve radikal fideizm olarak ikiye ayrılabilir.
• Ör. İmanın aklı aşan bir gerçekliğe delalet ettiğini fakat akılla çelişmediğini
öngören Pascal’ın yaklaşımı ılımlı fideizmdir.
• Öte yandan, imanın aklı aşmakla kalmayıp akla karşıt olduğunu savunan
Keirkegaard’ın yaklaşımı radikal fideizmdir.
• Yine, saçma olan bir şeye iman etmekte bir engel görmeyen Tertullian’ın
görüşü de radikal fideizmdir.
Dinlerde Fideizme Bakış
• İslam’da iman konusunda aklı/bilgiyi dışlayan fideist bir yaklaşımdan
söz etmek mümkün görünmemektedir.
• Tam tersine İslam’da iman etmeleri veya edebilmeleri için insanlar
akletmeye ve bilmeye çağırılmışlardır.
• İslamda iman, akıl ve bilgi birbirini dışlayan değil gerektiren şeyler
olarak belirlenmiştir.
• Dolayısıyla İslam’da fideist yaklaşımların aklı ve bilgiyi dışlama, bunları
alakasız ya da gereksiz görme şeklindeki tutumlarıyla örtüşen ya da
benzeşen bir yapının olduğunu söylemek zordur.
Hıristiyan Düşünce Geleneğinde Fideizm
• Diğer taraftan, Hıristiyan geleneğinde fideist iman anlayışının önemli
bir yere sahip olduğu söylenebilir.
• Böyle bir yaklaşımın benimsenmesinde, Hıristiyan inancının «teslis,
enkarnasyon ve asli günah» gibi rasyonel izahı –eğer imkansız değilse-
çok zor olan dogmaları içermesi etkili olmuştur.
• Teslis ve hulul (enkarnasyon) gibi dogmaların Hıristiyan teolojisinde bir
gerilime neden olduğu bilinmektedir.
• Bu bağlamda, Tertullian, Pascal, W. James, Kierkegaard gibi isimleri
fideist olarak anabiliriz.
Tertullian ve Aquinas
• Ör. Tertullian, Tanrı’nın Oğlu’nun ölümünü tam da saçma olduğu için
inanmaya değer bulurken, gömüldükten sonra yeniden dirilişini de
«imkansız olduğu için kesin» olarak nitelemiştir.
• Aquinas, aklın doğruları ile imanın doğruları arasında ayırım yapmıştır.
Ona göre Tanrı hakkındaki bazı hakikatler insan aklının bütün gücünü
aşar.
• Ör. Tanrı’nın var olduğunu doğal akıl ortaya koyabiliyorken, Tanrı’nın
hem bir hem üç olduğu (teslis) meselesi öyle değildir, yani aklın ortaya
koyabileceği bir şey değildir.
• Eleştiri: Doğruları bu şekilde ayırmak «hakikatin birliği»ni ortadan
kaldırır. Bu durumda insan zihninin peşinden koşacağı bir
amaç/hakikat düşüncesi olmaz.
Pascal ve Bahis Argümanı
• Pascal’a göre Tanrı varsa kavranamaz bir sonsuzluğa sahiptir. Dolayısıyla akıl
Tanrı’nın ne varlığı ne de yokluğunu bilebilecek konumdadır. Peki bu
durumda bir seçim yapmamalı mıyız?
• Pascal bir seçim yapmama özgürlüğümüzün olmadığını söyler.
• Bu durumda, bir tercihte bulunma konusunda aklın bir belirleyiciliği
olmuyorsa ve bir seçim de yapmak zorundaysak, iki seçenekten (Tanrı’nın
varlığı veya yokluğu) biri üzerine bahis oynamalıyız.
• Kazanma ve kaybetme şansımız birbirine eşit olduğunda, bir hayatı riske
atmaya karşın iki veya daha fazla hayatı kazanma şansımız varsa bir hayatı
riske atmak akıllıca olacaktır.
• Tanrı varsa kazanacağımız sonsuz ve mutlu bir hayat olacağından, Tanrı’nın
var olduğu seçeneği için bahse girmeliyiz. Yani, sonsuz bir hayatı riske atarak
sonlu bir hayata sarılmaktan kaçınmalıyız.
William James ve İradeci-Pragmatik İman
Anlayışı
• James de akıl ve kanıtın Tanrı inancı konusunda nihai bir karar vermek için
yeterli olmadığından hareketle, karar vermenin hayati bir öneme sahip
olduğu bir durumda, (ör. Tanrı’nın varlığı veya yokluğu konusunda) sırf o
konuda yeterli veya zorlayıcı bir delil yok diye karar vermekten ve bir
tercihte bulunmaktan geri durmanın makul olmadığını savunur. Bir karar
verme kaçınılmazdır.
• İman konusunda, sırf yanlış bir şeye inanılabileceği kuşkusundan ve
çekincesinden dolayı, kişinin kendini inanmaktan alıkoyması doğru değildir.
• Bu durumda kişi tutkusal bir karar vermeli, inanmanın faydalarına
odaklanmalı ve kararının neyi getirip neyi götüreceğini düşünerek iman
yönünde bir adım atmalıdır.
Keirkegaard’ın İman Anlayışı
• Keirkegaard, Tanrı’nın varlığı konusunda nesnel kesinsizliği aslında iman
için gerekli bir şey olarak görür. Ona göre göre iman öznel düzlemde
gerçekleşen bir olgudur.
• İman nesnel kesinsizliğe rağmen, öznel kesinlikle ve içsel bir tutkuyla
bağlanmadır ve bu bağlanmanın ortaya çıkardığı gerilimdir.
• Matematik bir önerme nesnel kesinliğe sahip olduğu için kişinin ona
tutkuyla bağlanması düşünülemez. Ama imanın öngördüğü hakikat
nesnel açıdan kesinsizdir ve risk içerir. Risk içermeyen bir iman
düşünülemez.
• Tanrı nesnel anlamda kavranabilseydi kişi bu durumda inanmak zorunda
olurdu ki bu imanın tabiatına aykırıdır.
Fideist İman Anlayışlarının Eleştirisi
• Yanlış veya doğru olduğu konusunda hiçbir epistemik öngörümüzün
olmadığı inançlar arasında bir tercihte bulunmanın mantığı açık değildir.
• Fideist bir yaklaşım, keyfi bir şekilde bir imanı ve inancı benimsenin önünü
kapatamamaktadır.
• İmanın ancak öznel bir sıçrama ile gerçekleşebileceği kabul edilse bile, bu
sıçramanın neden A inancına değil de B inancına yönelmesi gerektiği sorusu
hala cevap bekler.
• Teistik kanıtların bizi orta yerde bıraktığı ve Tanrı’nın varlığı tartışmasında
yardımcı olmadığı iddiası kolay savunulabilir değildir.
• Delillerin herkesi ikna edemediği kabul edilebilir, ancak bu, onların bir
imanı ve inancı benimseme noktasında hiçbir etkilerinin olmadığı anlamına
gelmez.
Kaynaklar
• Peterson M. vdğ. (2003). Akıl ve İnanç: Din Felsefesine Giriş, (çev. Rahim Acar), İstanbul: Küre Yay.
• Reçber, M. S. (2013). «Akıl ve İman», Din Felsefesi, Recep Kılıç (ed.), Ankara: Ankuzem, ss. 175-223.
• Aydın, M. (2002). Din Felsefesi, İzmir: İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları.
• Yaran, C. S. (2011). Bilgelik Peşinde: Din Felsefesi Yazıları, İstanbul: Ensar Neşriyat.
• Taylan, N. (2015). Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu, İstanbul: Mahya Yay.
• Davies, Brian. (2011). Din Felsefesine Giriş, (çev. Fatih Taştan), İstanbul: Paradigma Yay.
• Evans, C. S. & Manis, R. Z. (2010). Din Felsefesi: İman Üzerine Rasyonel Düşünme, (çev. Ferhat Akdemir),
Ankara: Elis Yayınları.
• Özcan, H. (1992). Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul: Marmara Ün. İlahiyat Vakfı Yayınları.
• Uslu, F. (2004). Felsefi Açıdan İmanı Temellendirme, Ankara: Ankara Okulu Yayınları.
• Deniz, O. M. (2012). İman Akıl İlişkisi Açısından Fideizm, Bursa: Emin Yayınları.
• Pascal, B. (2013). «Bahis» Din Felsefesi: Seçme Metinler, ed. Michael Peterson vdğ. İstanbul: Küre, ss.141-143.
• James, W. (2013). «İnanma İradesi» Din Felsefesi: Seçme Metinler, ed. Michael Peterson vdğ. İstanbul: Küre,
ss. 150-158.
• Kierkegaard, S. (2013). «Doğruluk Öznelliktir» Din Felsefesi: Seçme Metinler, ed. Michael Peterson vdğ.
İstanbul: Küre, ss. 159-162.

You might also like