Professional Documents
Culture Documents
Urallardan Avrupa ve
Asya’ya Türk Fenotipi
Büşra SUNGUR
Antropolog
Gerçek Türk
Sizce de öyle mi?
Türk tipi (var
mı?)
D-Vitamini Sentezi ve Doğal Seçilim
• Güneş ışınlarında bulunan UV (ultraviyole) ışınları doğal cilt üzerine
etkidiğinde D vitamini sentezlenmesini sağlıyor. Bu şekilde D vitamini
vücutta depolanarak hayati önemde işlevleri gerçekleştirir, osteoporozu
ve raşitizmi engellemek gibi.
• Ciltteki melamin maddesinin çok olduğu koyu tenler doğal güneş kremi
özelliği göstermesi ile cildi UV ışınlarının zararlı etkilerinden korur. Bu
koruma açık tenlerde yok ya da daha az.
• Dolayısıyla ekvator ya da tropik bölgelerde yaşayan koyu tenli insanlar
güneşe fazla maruz kalsalar bile açık tenlileri tehdit eden cilt kanseri ya
da ter üretiminin bozulması gibi risklerden uzaktırlar ve bol miktarda D
vitamini sentezi yaparak bu bölgelerde sorunsuzca yaşayabilirler.
D-Vitamini Sentezi ve Doğal Seçilim
• Öte yandan açık tenli kişilerin yaşadığı soğuk ve bulutu iklimlerde, az
miktarda ortaya çıkan güneş ve UV ışınlarını çıplak tenlerinin bir kısmını
açıkta bırakarak doğrudan alan halklar yeterli D vitaminine ulaşabilirler.
Ayrıca beslenme diyetlerini de buna göre düzenleyebilirler.
• Koyu tenli insanların bu coğrafyalarda karşılaştığı risk tenlerinde
bulunan yüksek melamin yüzünden UV ışınlarının engellenmesi ve
yeterli D vitamini sentezi yapamamalarından dolayı çoğunlukla kemik
erimesi ve çocuklarda raşitizm görünme sıklığının artmasıdır.
• Açık tenlilerin güneşli iklimlerde cilt kanserine yakalanma olasılığı çok
yüksektir.
D-Vitamini Sentezi ve Doğal Seçilim
• Doğal seçilim koyu tenlilerin kuzeyde ya da ışığın az olduğu bulutlu
coğrafyalarda, açık tenlilerin de UV ışınlarının aşırı derecede bulunduğu
güneyde ve ekvator kuşağında yaşama şanslarını azaltır ya da yaşam
kalitelerini ve sağlıklı yaşama imkanlarını son derece düşürür.
• Bu demektir ki halkların şu anda yaşadıkları coğrafyalarda yaşaması için
hayati nedenler vardır ve ne bunlar ne de riskler değişmez.
• Bu gerçeğe ve soylarının gereklerine karşı gelerek farklı coğrafyalarda
yaşamayı isteyenlerin düşünmesi gerekiyor; nesiller sonra gittikleri
coğrafyaya uyum sağlamak yerine dikkatli olup ikincil önlemlerle
oralarda yaşamaya çalışacaklar ve sonraki nesilleri büyük ihtimalle
sağlıkları bozulmuş nesiller olacak (Kottak, 2021).
• Bu durumda doğal seçilim yanlış ve genlerine
uymayan yerlerde yaşayanları eleyecek.
• Bunu sadece gittikleri coğrafyanın yerlileri ile
karışarak değiştirebilirler, yani ırksal karışımla;
ciltleri ve diğer fenotip özellikleri başka türlü
Doğal Seçilim ve değişmeyecektir.
• Ama bunun sosyolojik sonuçları şekilde
Epigenetik olmayabiliyor, dolayısıyla herkes kendi ırkı ile kendi
bölgesinde kendi kültürü ile yaşamalı çünkü
epigenetik çevresel faktörlerin sonraki nesillere
aktarılan DNA yapısını değiştirme ihtimali olduğunu
öngörmektedir.
• İnsan genetik miras üzerinde tasarruf imkânına
sahiptir ve özgür irade kavramı epigenetik
paradigmanın biyolojiye bahşettiği hediyesidir
Pozitif Seçilim ve Depigmentasyon
• Avrupa üniversitelerince Karadeniz-Hazar steplerindeki Bronz çağı
toplulukları üzerinde ortak yapılan bir çalışmaya göre, düşük UVR
yoğunluğundan kaynaklanan D3 vitamin sentezi kısıtlamaları bu tip
yüksek enlem halklarında açık pigmentli toplum oluşumunu
kolaylaştıran önemli oranda bir seçici baskı oluşturmuş olabilir.
• Ayrıca Neolitik devrim sonrası balık ve av eti tüketiminin azalması,
düşük UVR yoğunluğuna sahip enlemlerde depigmentasyonu
kolaylaştıran ek bir seçilim baskısı yaratmaya yeterli olmuş olabilir.
• Avrupalılardaki açık göz ve saç renginin ise açık ten rengi seçiliminin
yan ürünleri olma ihtimali yüksektir.
Pozitif Seçilim ve Depigmentasyon
• Kalıtımda açık renk fenotiplerin çekinik olmasından dolayı, bu
toplumların erkeklerinin eş seçiminde babalık güvenini sağlamak için
seçilmiş olması yönünde kanıtlar vardır.
• Bu yeni özellikler aynı zamanda topluluk üyeliği göstergesi oldukları ve
eş seçimini kolaylaştırdıkları için de tercih edilmeye devam edilmiş
olabilirler (Wilde ve diğerleri, 2014).
• Sonuç olarak bu çalışmanın epigenetiğin kendisini yaşanılan çevreyle
uyumlu olarak eş seçiminde gösterdiğini düşünebiliriz. Bilinçaltı
mekanizmaları ve hayatta kalma motivasyonu ile ortaya çıkıyor olması
muhtemeldir.
Etnogenez nedir?
• Bir halkın ya da ulusun ortaya çıktığı ve yok olduğu süreç.
• Toynbee toplumları uygar ya da ilkel olarak ayırır. Uygar bir toplumun ortaya
çıkışı ve gelişimi, toplumun coğrafi kaynakları başarılı kullanmasına dayanır
ve bu toplumlar lider kişileri taklit ederler.
• Bazı tarihçiler etnogenez sürecinde toplumun şekillenmesini etnik yapıya
bağlarken bazıları sosyotarihsel unsurları ön planda tutar.
• Lev Gumilyov’a göre ise etnogenez, bir etnosun tarih sahnesine çıkışından
silinişine kadar geçirdiği süreçtir ve bu süreç sadece etnisite ile açıklanmaz,
etnisite sistemi oluşturan unsurlardan sadece biridir (Aydın, 2020).
Etnogenez
safhaları
• Bir toplumda etnogenez süreci
uygun koşullar varolduğunda
yaklaşık 1000-1500 yıldır.
• Yeni etnos (halk) bir temas
sonucunda oluşmaya başlar.
• Halkın zihin ve bedeninde
oluşan enerji, bireyleri
yönlendirerek diğer bireylerle
iletişime geçmesini sağlar.
• İletişim sonucunda etnos
üyeleri, koşullar uygunsa,
aralarındaki ortak unsurlar
çerçevesinde bir araya gelerek
yeni etnosu oluşturur (Aydın,
2020).
Buna göre tarih boyunca aynı coğrafyada yan yana
bulunan ya da göçlerle bir araya gelen topluluklar
karışarak etnogenez yoluyla yeni topluluklar
oluşturmuşlardır.
Birçok örnek düşünebilirsiniz, örneğin Ortadoğu,
Etnogenez Orta Asya, Kuzey Hindistan ve Kuzey Afrika
toplumları gibi.
ve
Yeni gelenler yeni genler ve yeni diller, kültürler
Halkların getirdi, etnogenez aşamaları yaşandı ve hala
yaşanıyor.
Oluşumu
Tarihleri boyunca Türkler için de aynı durum
geçerliydi: İskitler, Hunlar, Kuman-Kıpçaklar, Bulgarlar,
Hazarlar, Oğuzlar… etkin oldukları coğrafyaları ve
ortaya çıkardıkları toplumları bir düşünün. Kimlerle
karıştılar?
• Sofi Semenova ‘‘Atalarımız
• Osman Karatay Hunlar’’ kitabında Hunların
‘‘Türklerin Kökeni’’ ataları olan ve Çin kaynaklarında
adlı kitabında eski Çin
sarışın-kızıl oldukları vurgulanan
ve Doğu
kaynaklarında MÖ 3.binyıldan itibaren ortaya
çıkan Ting-Ling (Ti/Di ya da Di-li)
İlk Çağlar Türklerin atalarını,
örn. eski Uygur ve halkından bahseder.
Kırgızların, ‘renkli
ve Doğu saçlı ve renkli gözlü’
olarak tasvir edildiğini
• Ögel, Ting-Linglerin daha sonra
Töles (Kao-Çi) olarak
ı • Tang-Shu Kırgızların
kızıl saçlı ve mavi
(Ögel, 1948).
• MÖ.3000’de Kuzey Çin’de
gözlü olduklarını ve sonlanan bin yıllık ‘sarıbaş ve
Ting Linglerle karabaş’ savaşı. Rus ve Çin
karıştıklarını yazar. kaynakları Çinli Sya Hanedanın
(Ögel, 1948) Di ve Huanünleri yendiği yazar
(Tram-Semen, 2007).
• Afanasiyevo ve Andronovo’nun güzeli.
Tarım Mumyaları • Ardılı İskitler, Tölesler, Hunlar, Hazarlar…
ve Lolan Güzeli
• Foto: https://onedio.com/haber/3800-yildir-mumya-olmasina-ragmen-
guzelliginden-hicbir-sey-kaybetmeyen-lolan-guzeli-996122
Tohar Sorunsalı:
• MÖ.2000’lerden itibaren
Andronovo kültürünün • Asya Hunlarının Hakanı Mete
ardından ortaya çıkan onları Hiung-nu hakimiyetine
Toharlar toplumlardan Baktriya’da
yer alan Toharların kökeni
aldı.
• Akraba kavim olan Yüe-çileri Orta
ve tartışma konusudur çünkü
Avrupa fenotipine
Asya’dan çıkararak Baktriya’ya
Eftalitler sahiptiler.
sürdü (Semenova, 2007).
• As/Aorsi boy adları MÖ.
2.yy’da Kangçi, Yüeçi
(Kuşan), Vusun ve
Toharlarla anılır (Mızrak,
2022).
Eftalitler ve Ak Hunlar:
• Ak Hunlar ve Kızıl Hunlar
• Karatay İdil-Ural kendilerine Kuşanların dediği
havzasının Eftalitlerle gibi Şahan/Şahi derlerdi. Hint
ilişkili olduğunu, özellikle kaynakları Kuşanlar ve Hunlar
Başkurtistan’ın Abzely arasında ayırım yapmaz.
Bildirinin 2. paragrafında
İskoç üst sınıfı, İskitya
bölgesinin İskoçların ana yurdu
olduğunu iddia
etmiştir.
Kaynak: Wikipedia
Avrupa ve İskitler
• "Sakalar/İskitler ve Kuşanlar Türk kökenlidir.“ (Bakhsh Khan Baloch, 2022).
• 1700'lerden önceki dünyada İskitler, Avrupa'da yalnızca eski yazarların, özellikle
Herodotus ve klasik tarihçilerin eserlerinden biliniyordu. O zamanlar Herodot'un
İskitlerinin Türklerin öncüleri olduğu ve Türklerin Slav, Moğol, Fin, Baltık, Ugrian ve
diğer belirtilmemiş varyasyonlara ayrıldığı kabul ediliyordu (Kisamov, 2012).
• Magni Tamerlanis, İskitlerin imparatoru - Adile Ayda, ‘‘Türklerin İlk Ataları’’, Petrus
Perondinus, 16.yy.
• Avar=İskit - Martin Hurbanič, ‘‘626'da İstanbul'un Avar Kuşatması: Tarih ve Efsane‘’,
2019
• Peçenek=İskit – Marek MEŠKO, ‘‘Anna Komnena’nın İskit Savaşı Anlatısı’’, 2019
• Hun=İskit – Ali Ahmetbeyoğlu, ‘‘Attila'nın Sarayı'nda Bir Romalı’’, Priscus, 2015
• 15. yüzyılda Türkler İskitler ve Truvalılarla eş tutuluyordu – Jerry Toner, ‘‘Homeros’un
İskit
Fenotipi Kaynak: https://www.artstation.com/artwork/398K1A
Kuzey Kafkasya ve İskitler
• Step yani bozkır fenotipi batılı araştırmacılar tarafından yukarıda
bahsettiğimiz halklarda bulunan beyaz ten, kızıl-sarı saç, mavi-açık renk
gözlerle eşleştirilmektedir.
• Promoting Christian Knowledge topluluğunun dergisi The Home Friend
Şeyh Şamil’in kızıl saçlarını şöyle anlatır: “Açık kızıl saçlı, iri gözlü,
ağırbaşlı, görkemli bir figür; yüzü çilli.’’ (Ayres and Maier, 2021).
• Merkezleri Hazar-Karadeniz stepleri olan Asil/Çar İskitler daha sonra
diğer bölgelere de yayılarak oraların halklarını yönetti. Genellikle
dövmeli olarak tanımlanan İskitler kaynaklarda çoğu zaman sarışın ya da
kızıl saçlı ve renkli gözlü olarak bahsedilir (britishmuseum.org).
MÖ.680-600
yıllarında
İskit Krallığı
Foto:Wikipedia
Kuzey Kafkasya ve Hazar-Karadeniz
Stepleri
• Tunç Çağı'ndan sonra günümüzün Kuzey Kafkasya halkları, kendilerini güney
Kafkasyalılardan ayıran sıradağların kuzeyindeki nüfuslardan ek gen akışı almış olmalı.
Ayrıca step ve dağ ekozonlarının kesişim noktasında bulunan kuzeydeki dağ etekleri,
arkeolojik kayıtların da doğruladığı gibi, güneyden ve komşu Avrasya bozkırlarından
kuzeye gelen kültürel yeniliklerin aktarım bölgesi olarak görülebilir.
• Yamnaya kültürüyle ilişkilendirilen Kuzey Kafkas bozkırlarındaki bireyler, daha önce
Avrasya bozkırlarındaki Yamnaya bireyleri olarak rapor edilenlerle genetik olarak
neredeyse aynı görünmektedir. Aynı durum Kuzey Kafkasya ve Yeraltı Mezarlığı
kültürüne mensup bireyler için de geçerlidir.(Wang ve diğerleri, 2018).
• Yamnaya Culture: MÖ.3300-2400, North Caucasus culture: MÖ. 2800-2500,
Catacomb culture: MÖ. 2600-2200
Kuzey Kafkasya
ve Hazar-
Karadeniz
Stepleri
• Hazarlar 7. yy’da tarih sahnesine
çıkan, tarihte kızıl saçları ile
bilinen Türk boyudur. Kırım ve
Kuzey Kafkasyadan Ukrayna-
Kiev’e ve İdil-Ural bölgesine
kadar siyasi iktidar kurdular.
• Hazarlar Göktürklerin atası
Tölesler ve Ting-Linglerle
ilişkilendirilebilirler ama kimi
tarihçiler Kuzey Kafkasya’nın
yerli halkı olduklarını söyler
(Sabirler). Ayrıca Avar, Bulgar ve
Ogurları yönettiler.
• Beyaz ırk ve sarı ırkın karıştığı toplumlar.
• Kıpçaklar: MS.8-9.yy’da Kimeklerle (Yüe-ban) beraber
Orta Asya: Genç tarih sahnesine çıkan, sarışınlığıyla ünlü Türk boyu.
Etnogenezler • Kafkas-Karadeniz ve Ukrayna steplerinden doğuda Orta
Asya batida Macaristan’a, kuzeyde Urallara uzanan bir
coğrafyada hükmettiler.
• 13.yy’da Moğol istilası çok şeyi değiştirdi.
(Resim: Wikipedia)
Orta Asya
Anadolu: Etnik Yaşam ve Ölüm
• Eski Anadolu halkları: Hattiler, Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar,
Likyalılar, Urartular ve onların kültürel ve genetik mirasları.
• Orta Doğu kavramının olmadığı o eski güzel günlerde Anadolu Sümer,
Kura-Aras gibi eski kültürler ve İskit kökenli halkların kültürleri ve
insanlarıyla şekillendi. Bunlar Ön-Türk kökenli halklardı.
• Kıpçak, Peçenek, Oğuz boyları. Selçuklular ve Osmanlılar.
• Halifeliğin Osmanlıya geçmesi, Bektaşi isyanları ve İran Türkleri ile
yaşanan sorunlar yüzünden gelen diğer etnisitelerin Anadolu
Türklerinin etnogenezine olan etkisi.
• Yoğun etnik temizliğe maruz kalmasına rağmen hala genetiğini önemli
ölçüde koruyabilen Anadolu Türklüğü.
Yörük (Oğuz)
Afet İnan, Türk Tarih Kongreleri ve
Anadolu
• ‘‘1928 yılında İstanbul'da Fransız (N.D.D.) mektebinde okuduğum derslerin
arasında, bir coğrafya kitabında, resimlerle de gösterildikten sonra, Türk ırkının
sarı ırka mensup olduğu ve ikincil addedildiği yazılı idi. Bu resim ve bilgiye göre
etrafıma bakıyor ve bunun hakikate uygun olmadığını görüyordum.’’ (İnan, 1957).
• I.Türk Tarih Kongresine göre (1932) Türkler kökenleri Orta Asya’ya dayanan Hint-
Avrupalılar da dahil olmak üzere tüm brakisefal ulusların atasıydı. Göç ettiği tüm
topraklardaki medeniyetleri Türk ırkı yaratmıştı.
• Diğerlerinin yanı sıra Sümerlerin, Mısırlıların ve Yunanların başarılarının
mirasçısıydı. Ayrıca, Hititler vasıtasıyla Anadolu’daki ilk uygarlığın da sahibiydiler.
Asıl, yerli sakinlerini Türklerin oluşturması nedeniyle, Anadolu Türklerin
anavatanıydı (Çağaptay, 2002).
Afet İnan, Türk Tarih Kongreleri ve
Anadolu
• Dr. Reşit Galip, “Uzun boylu, beyaz şimali, düz veya kemerli ince burunlu,
muntazam dudaklı, çok kere mavi gözlü ve göz kapakları çekik olarak değil, ufki
açılan ‘Türk’, beyaz ırkın en güzel örneklerinden biridir”.
• II. Tarih Kongresinde (1937) İnan’ın sunuşuna göre, Türkiye’de yakın tarihli
arkeolojik kazılarda bulunan kemikler üzerinde yapılan antropometrik
incelemeler, modern Türklerle Anadolu'nun en eski sakinleri arasında bir soy
birliği olduğunu kanıtlıyordu.
• İki dünya savaşı arasındaki dönemde Türkiye’nin en önemli antropologu olan
Prof. Şevket Aziz Kansu, Selçuklu Türkleri'nin iskeletleri üzerindeki son
araştırmalarından İnan’ın tezini destekler nitelikteki bazı bulgulan takdim etti
(Çağaptay, 2002).
Afet İnan, Türk Tarih Kongreleri ve
Anadolu
• Türkler arasında yüksek oranda A grubu kanın bulunuşu ve belirli bazı parmak izleri
çeşitlerine rastlanması, Türklerin Avrupalıların çoğundan, bu arada Yunanlardan ve
Almanlardan da daha az bozulmuş bir ırk olduğunu ortaya koyuyordu.
• II. Tarih Kongresi, Anadolu’nun çok eski zamanlardan beri Türk ırkıyla iskân edilmiş
olduğu sonucuna vardı. Hititler de dahil olmak üzere eski sakinlerinin tümüyle
beraber, Anadolu’nun Ermeniler gibi bugünkü ahalisi de, Türkçe konuşsunlar veya
konuşmasınlar, ırki açıdan Türklerdi (Çağaptay, 2002).
• 1929 ekonomik buhranının etkilediği Avrupa, yaşadığı çöküntünün çaresini
antropolojide ararken, Naziler Ari ırk tezlerine başvururken, Türkler de “brakisefal”
kafa yapısına sahip olduklarını kanıtlayacaklardı (Uzun, 2019).
Türk Tarih Tezi ve Anadolu
• Toplumların ırksal bir köken bulma hevesinde olduğu, Alman Nazi antropolojisine
karşı brakisefal olmanın uygar olmak ile eşanlamlı görüldüğü bir dönemde Afet
İnan’ın dünyanın en geniş anketini düzenleyerek, devletin birçok kademesinin
seferber edilmesi ve 64.000 kişinin ölçülmesi boşuna değildi (Uzun, 2019).
• Türkiye ari ırk kuramların karşı tezler geliştirmek için brakisefal tezleri desteklemeye
başlamış ve Türklere atfedilen alt ırk iddialarını çürütmek için çabalamıştı.
• Bu politika çerçevesinde ve Afet Hanım’ın tezi kapsamında 64.000 kişinin kafatası ve
fiziksel özelliklerinin ölçümü yapılmış ve Türk ırkının brakisefal ırk içerisinde olduğu
ispatlanmaya çalışılmıştı. Afet İnan’a göre insan topluluklarının ana kaynaklarından
biri Anadolu’ydu ve Türkler de bu grupların bir parçasıydı (Gökçay, 2012).
Türk Tarih Tezi ve Anadolu
• Atatürk antropolojiye yönelerek Şevket Aziz Kansu ve Afet İnan’ın çalışmalarıyla
1930’larda antropolojinin gelişimini sağladı. Türkiye yükselen ırkçı akımlara karşı
savunmacı bir konum aldığı.
• Bu yönelimin yanında, ulus inşa sürecini yeni bir tarih anlayışı ile kurmak
gereksinimin de önemli bir yere sahip olduğu ve Türk Tarih Tezi’nin bir anlamda
“Türklere yeni bir imaj kazandırmak” için biçimlendirildiği açıktır.
• Prof. Zafer Toprak’a göre Türk Tarih Tezi Ankara’nın Anadolu’ya tutunma, bu
topraklarda yaşayan insanların geçmişine gönderme yaparak uygar kimliğini
kanıtlama ve çağdaşlığa açılım özlemini ifade ediyordu. Türkler de Avrupalılar gibi
uygar bir ırktan geliyorlardı” (Gökçay, 2012).
• Yani erken Cumhuriyet’in “ırk sorunu” “defansif”ti. İçe değil, dışa dönüktü. Batı’daki
önyargılara, kalıtımsal mitlere karşı direnişi simgeliyordu.
Türk’ün
Antropometrik Verileri
• Afet İnan Türk unsurunun sarı
ırkla hiçbir ilişkisi olmadığını,
beyaz ırkın Alpin koluna mensup
bulunduğunu ve ırkların
sınıflaması yapılırken Türk
vasıflarının yeterince
incelenmeyişini göz önünde
bulundurarak, eksik ve yanlışları
düzeltmek amacıyla kitabını
yazdığını belirtiyordu.
• Neden geri plana çekildi?
Türk’ün Antropometrik Verileri
• Boy ortalaması: erkeklerde 1,65m, kadınlarda 1,52m (cins farkı 13
santim) idi. Doğu bölgelerimizde boy daha uzun, batıda isedaha kısaydı.
İskelik karinesi erkekler (93,91) makroskel, kadınlar ise(87,86)
mesatikseldi.
• Bu sonuca göre Türkiye sekenesi aşağı yukarı % 75 brakisefaldi. Bölgelere
göre brakisefallik oranı değişiyordu: Orta Anadolu’da %93,16, Doğu
Anadolu’da % 62,61, Batı vilâyetlerinde % 76,69 idi.
• Burun karinesi erkeklerde 65,04, kadınlarda 64,05 idi. Özellikle kadınlar
küçük (leptorriniyen) burunluydu. Göz şekli düzgündü; genel olarak
mongoloid vasıf yoktu.
Türk’ün Antropometrik Verileri
• Nüfusun ancak % 5’inde mongoloid vasıf görülmekteydi. Bu Moğol
akınının bir sonucu olsa gerekti.
• Burun şekli düzdü; kartal burun nadirdi. Çıkıntılı burun kadınlarda
biraz vardı. Baş arkası ekseri düzdü. Bu Dinarid etkisi olsa gerekti.
• Cilt rengi nadiren yanıktı. Göz ekseri açık, bazen da mavi veya çakır
renkti. Türkiye’de doğu vilayetleri hariç, koyu kahve renginde göze
hemen hemen rastlanmıyordu.
• Saç rengi zannedildiği oranda siyah değildi. Az miktarda sarışın,
çoğunlukla da orta kestane rengindeydi (Toprak, 2020).
Türk Genetiği – Haplogruplar y-DNA
• Anadolu: J2a (19%), R1b (15%), R1a (12%)
• Balkan: I2 (20-50%), R1a (17-24%), E1b (10-24%)
• Rusya ve Doğu Avrupa: R1a (44-58%), I2 (11-21%), R1b 13% (Polonya), N1 23%
(Rusya)
• Kuzey Kafkasya: J1 (4-58%), J2 (5-55%), G2 (6-87%), R1a (2-28%-Dargin: 21% ?),
R1b (2-15% - Bagvalal Avars:67% ?)
• Urallar: N1 (16-67%), R1a (15-36%), R1b (3-48%)
• Batı Avrupa: R1b (56-69% - Basque: 85% ?), E1b (7-14%), J2 (6-10%), I1 9% (France)
• Orta Avrupa: R1a (16-33%), R1b (19-45%), I1 (8-16%), E1b (6-8%)