You are on page 1of 34

Rize’nin Tarihçesi,

Kültürel Özellikleri ve
Doğal Güzellikleri

Hazırlayan: Aysun ÜSTÜN


 Rize ili batıda Trabzon, güneyde Erzurum ve Bayburt, doğuda Artvin illeri ile kuzeyde
Karadeniz’le çevrilidir. Rize’nin yüzölçümü 3920 km² ’dir. Çok engebeli ve dağlık bir
arazi yapısına sahip olan Rize’nin kıyı şeridinin uzunluğu 80 km, genişliği ise 20-150
km arasında değişmektedir.
 Rize ili, Türkiye'nin en çok yağış alan bölgesidir. Bu durum Rize'de sel baskını ve
heyelanların görülme sıklığını da arttırmaktadır. Kış aylarında iç kesimlerde karasal iklim
hüküm sürer.

 Rize’nin bitki örtüsü ormanlarla kaplıdır. Ormanlar alçak kesimlerde kızılağaç, gürgen,
kestane, ıhlamur, kayın, meşe gibi yayvan yapraklı ağaçlar ve yerli halkın komar adını
verdiği orman gülünden oluşmaktadır. Daha yüksek kesimler ise, ladin ve köknar gibi iğne
yapraklı ağaçlarla kaplıdır.

 Rize ekonomisi çay sektörüne dayalıdır. Sektöre yön veren kuruluş geçmişte olduğu gibi
günümüzde de Çaykur'dur. Rize'de kivi üretimine de son yıllarda önem verilmeye
başlanmıştır. Balıkçılığın payı ise günden güne azalmaktadır.
TARİHÇESİ
 Rize'nin tarih öncesi dönemi hakkında bilgiler sınırlıdır. Yöreye hakim olan orman dokusu
nedeniyle, Rize'nin tarih çağları ile ilgili bilgilere ışık tutacak arkeolojik bulgular da bu güne
kadar ortaya çıkarılamamıştır. Rize'nin tarihi ancak komşu illerin ve bölgelerin tarihleri ile
bağlantılı olarak ele alınabilmiştir.

 Antik Çağ yazılı kaynaklarında «Rhizus» olarak anılan Rize adının Yunanca «Riza» isminden
geldiği sanılmakta olup bu kelime «Dağ Eteği» anlamındadır. Bazı yazarlar kent adını yine
Yunanca «pirinç» anlamına gelen Rizi kelimesiyle ilişkilendirmiştir. Şehrin Lazca adı ise
«Rizini»dir.

 Rize ili ve çevresinin bilinen ilk hakim ahalisi, bitişken dilli ve Asya kökenli kavimlerdir. Bunlar
Rize ve çevresinde tarım ve hayvancılıkla geçinen yerleşik topluluklardır. Bu topluluklardan
«KULKU-KULKHA»ların adına, Erzurum yöresini kendi ülkesinin topraklarına katan
URARTU kralı II. SARDUR (M.Ö. 765-735) 'un Çıldır gölünün güneyinde Taşköprü köyünün
üstündeki kayalıklara kazdırdığı çivi yazılı kitabede rastlanmıştır.
 M.Ö. 2000'lerde Kafkas dağları ile Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan, daha sonraları da
Kızılırmak ve Adana Bölgesine kadar hakim olan Kimmerler'den, Trabzon-Bayburt
arasındaki Kemer dağı, Rize Çayeli İlçesi çıkışındaki Kemer köyü, Kızılırmak boyundaki
Gemerek ile Kars'ın doğusunda yer alan Ümrü gibi coğrafya adları günümüze kadar
gelmiştir.

 M.Ö. 670 yılında Ege'de yaşayan Milletoslu denizciler Marmara ve Karadeniz kıyılarında
Plinius'un tarihine göre 10 kadar empeion (Pazar yeri) adı verilen ticari nitelikle liman
şehirleri kurmuşlardır. Bu arada Rize'nin de Kolonize edilmiş olması kuvvetle
muhtemeldir.

 Tarihi akış içerisinde M.Ö. 7 YY sonlarında Medler'in ve Perslerin yöreyi istila girişimleri,
yöredeki savaşçı kavimlerin karşı koymaları nedeni ile Rize çevresinde başarılı
olamamıştır.
 İskenderin ölümünden sonra Komutanları ve Satraplar arasında çıkar egemenlik savaşlarında
bağımsızlığını ilan eden Mitridates Kitistes Karadeniz kıyısında Sinop dolaylarına doğru
genişleyen Pontos krallığını kurdu. Pontos kralı Farnakes M.Ö. 180'de Rize'yi İşgal ederek
krallığı topraklarına kattı.

 M.Ö. 5. Yüzyılda Karadeniz'in kuzeyini gezen Herodot Sakaların Alazlar boyundan söz eder.
M.S. 23-79 yılları arasında yaşayan Romalı PİLİNUS aynı yörede "Laz'lar" adlı bir kavim
yaşadığını bildirir. 131 yılında Karadeniz kıyılarını gemi ile dolaşan Romalı ARRİANOS da
Karadeniz'in doğusunda hakim olan Lazlardan bahseder.

 Rize, M.S. 10-395 yılları arasında Roma, 395 yılından itibaren de Bizans hakimiyeti altında yer
almıştır.

 Sakaların Kars, Iğdır kesimine yakın yaşayan bir boyu olan Amadunuler 626 yılında İranlıların
baskısından kurtulmak için Boy Beyleri Hamam'ın öncülüğünde Çoruh ırmağını aşıp Rize'nin
Dampur adlı ıssız yerini şenlendirerek ve bu yöreye «Hamam’ın Şenliği» adını vererek yerleşip
yurt tuttular. Bu yöreye bu gün Hemşin denmektedir. 646 yılında yöre Araplar tarafından vergiye
bağlanmış olup 737 yılında da kısa bir süre Araplar'ın eline geçmiştir.
 XI. Yüzyıldan itibaren Rize'ye Türkmenlerin akınları yoğunlaşır. 1071 Malazgirt zaferi ile
birlikte Bizans'tan fethedilen bölgelerde Türk emirlikleri kurulurken, Erzurum-Saltukluları
da Çoruh nehri boyları ile birlikte Rize bölgesini hudutları içine aldılar. Alpaslanoğlu
Sultan Melikşahın emirleri Gürcistan krallığını yenerek Giresun'un batısına kadar olan
Doğu Karadeniz bölgesinde Bizans'ın Hakimiyetine son verdiler. Böylelikle Büyük
Selçukluların yükselme devrinde tüm Anadolu ile birlikte Rize de Selçukluların
hakimiyetine girmiştir.

 Bu gelişmelerden sonra 100 bin nüfuslu Çepni'ler ile Kürtünler Doğu Karadeniz kıyılarına
ve Rize'nin İkizdere kesimine yerleştirildiler. 1098 yılında Danışmenlilerin yöreye kısa bir
dönem hakimiyetleri söz konusudur. Ancak Haçlı seferleri yüzünden canlanan Bizanslar,
1098'de Trabzon ve Rize kesimini aldılar.

 IV. Haçlı seferinde Frenklerin İstanbul'u işgali üzerine baskıdan kaçan KOMMENLER
soyu, 1204 yılında Rize'yi de içine alan TRABZON PONTOS RUM imparatorluğunu
kurmuşlardır.
 Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi vermeye başlamış, 1461
yılında Trabzon'u fetheden Fatih Sultan Mehmet 1470 yılında da Rize ve çevresini Türk
egemenliği altına almıştır.

 Yavuz Selim devrinde Trabzon'un doğusundaki dirliklerden bazıları ünlü Oğuz boyu
Çepniler'in elinde idi. Çepniler karada ve denizde yiğitçe mücadele vererek oralarda
kalabalık topluluklar halinde yurt tutmuşlardır. Bilhassa Rize şehri ve bölgesinde Çepniler
yoğun bir şekilde yerleşmişlerdir. Zamanımızda Rize bölgesindeki köylerde Çepni adlı
ailelere rastlandığı gibi, Çepni bu yörede "yiğit" , "gözü pek", "cesur ve çetin", adam
manasına geliyor.

 Rize, 1867 Vilayet Nizamnamesine göre Trabzon Vilayetinin merkez sancağının 6


kazasından biri durumundadır. 1877 yılında merkez sancağa bağlı nahiye olmuştur. 1877-
1878 Osmanlı-Rus savaşının ardından Lazistan sancağı kurulunca Rize hem kaza, hem de bu
sancağın merkezi oldu.

 I. Dünya Savaşı’nda Rize, Rusların işgaline uğramış, 2 Mart 1918 de bağımsızlığına


kavuşmuştur.
Cumhuriyet dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan
1924 tarihinde Vilayet olmuştur.
Atatürk, 1924 yılı Eylül ayında "Atatürk'ün Sonbahar Gezisi"
olarak bilinen birkaç ay süreli bir geziye çıkmış, bu gezi sırasında
Karadeniz illerini ziyaret etmiştir. Bu gezi günlerinde Atatürk,
beraberindeki eşi Latife Hanım ve birkaç milletvekiliyle birlikte
17 Eylül 1924 günü Trabzon'dan Hamidiye Vapuru ile Rize'ye
gelmiş, Rize de coşkun gösterilerle karşılanmıştır. O geceyi
Rize'de Mataracı Mehmet Bey'in evinde geçiren Atatürk, ertesi
günü şehirde bazı ziyaretlerde bulunmuş, incelemeler yapmıştır.
Atatürk’ün bu ziyaretinde misafir olarak kaldığı ev bugün Atatürk
Müzesi olarak halkın ziyaretine açıktır.
KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ
 Rize halk müziği ve geleneksel oyunları Doğu Karadeniz yöresinin tipik özelliklerini taşır.
Yörede en yaygın kullanılan saz Karadeniz kemençesidir. Bundan başka davul, zurna,
darbuka ve kaşık da çalınır. Yöre oyunlarında Doğu Karadeniz bölgesi oyunlarının hemen
tüm özellikleri görülür. En çok Horon oynanır. Rize'de sahil kesiminde kemençe iç
kesimlerde ise tulum oyunlara eşlik çalgısı olarak kullanılmaktadır.
 Geleneksel erkek giyimi Rize bezinden
yapılmış gömlek, yelek-cepken,
pamuklu kuşak, ağ kısmı bol paçaları
dar zıpka denen pantolon, zangal denen
kıl çorap ve fortlu çizmeden oluşur.
Rizeli kadınlar ise uzun entari giyerler.
Entarinin üzerine peştamal bağlanır.
Bele kalınca kuşak sarılır. Ayağa renkli
yün çorap ve çarık giyilir.
 Rize Bezi: Geçmişte Rize’de en yaygın el sanatı dokumacılıktı.
Kenevir ipliği ile dokunan bezler teri çabuk kuruttuğu, havsız
olduğu için alıcısı çoktu. Dokunan Rize bezleri birçok ülkede
alıcı bulurdu. Ancak, Cumhuriyet döneminde kenevir
üretiminin giderek yerini çay üretimine bırakması ve
dokumalarda pamuk ipliğinin kullanılmasıyla bezlerin
nitelikleri de değişti ve İlde kenevir üretimine dayanan
dokumacılık giderek azaldı.

 Bu eski gelenek günümüzde tekrar canlandırılarak


yaygınlaştırılmaya çalışılmakta, halk eğitim merkezlerinde bu
sanatı yaşatmak amacıyla kurslar düzenlenmektedir.
Hammaddesi ithal edilen Rize bezleri, birkaç atölyede
fabrikasyon olarak dokunmakta ve pazarlanmaktadır. Desenler
oluşturulurken mahalli motiflerden yararlanılır.
 Sepet Örme: Rize’nin engebeli arazi yapısı
nedeniyle taşımacılığın büyük bir bölümü sırtta,
sepetle yapılır. Yörede üretilen ve kullanılan
sepetler, taşınması amaçlanan ürüne göre
tasarlanır; dolayısıyla farklı tasarım örneklerine
rastlamak mümkündür. Örneğin; meyve sepetleri
ince, uzun ve koni biçimindedir, çoğunlukla üzüm
toplamak için kullanılır. Çay toplama sepetleri ise
daha çok iki ayaklıdır, ağız kısmına doğru gövdesi
genişler ve ayaklarından bağlanan iplerle sırta
asılarak taşınır. Ayaklı olmayan sepetler ise
genellikle yayvan ve saplı olurlar. Sepetlerin
büyük çoğunluğu fındıktandır.
 Çorap Örme: Rize’nin özellikle Hemşin ve
Çamlıhemşin İlçelerine özgü olan el sanatlarındandır.
Çorabın ana malzemesini koyun yünü oluşturur. Farklı
boyut ve desenlerle üretilen çorapların motifleri için esin
kaynağı doğadır. Kullanılan motife göre isim verilen
çorapların adlarından bazıları şunlardır; Kiraz çiçeği,
çay yolu, Kibele, çiçek bahçesi, kırmızı lale,
koçboynuzu, bahçeli, papatya… Hemşin çorapçılığında,
günümüzde yün iplerle geleneksel yapıyı bozmadan
devam edilse de büyük oranda orlon ipler
kullanılmaktadır.
 Bakır İşlemeciliği: Rize’de bugün daha çok
turistik amaçlı yapılan bakır dövmeciliği, gerek
biçim gerek dövme sanatı açısından komşu illerdeki
uygulamalardan farklılık gösterir. Rize bakır
dövmeciliği ince işçilik isteyen çekiç dövmeciliğine
dayanır. Diğer kentlerdeki gibi iri ve seyrek darbeli
değildir.
MUTFAK KÜLTÜRÜ

 Rize mutfak kültürü son dönemlerde, halk kültürünün genelinde olduğu gibi dönüşümler geçirse
de, özellikle köylerde geleneksel yapısını korumayı sürdürür. Bölgedeki tarım alanlarının darlığı
ve iklim koşulları nedeniyle sınırlı sayıda sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Arıcılık ve bal
üretimi (Anzer Balı, Deli Bal) hala yaygınlığını sürdürürken, pekmez üreticiliği de (üzüm
pekmezi, armut pekmezi/balı) devam etmektedir.

 Yöre mutfağının başlıca hammaddeleri mısır(mısır unu), kara lahana, fasulye, kabak gibi
sebzelerin yanı sıra, Karadeniz denince akla ilk gelenlerden olan hamsidir. Bununla birlikte
hayvansal gıdalar da (et ve süt ürünleri) Rize mutfağını zenginleştiren ve tamamlayan
unsurlardandır. Yılın büyük bölümünde kapalı ve yağışlı bir havaya sahip olan Rize’de
yiyeceklerin güneşte kurutularak saklanması pek mümkün olmadığından turşu ve salamura
yapımı da ön plana çıkar.
 Hamsikoli (Hamsili Ekmek) : En az bir yıllık
ayıklanmış salamura hamsiden yapılır. Kılçığı alınmış
hamsi, elenmiş mısır unu ve bol yeşillik (pırasa,
lahana, pazı, soğan, maydanoz…) birlikte yoğrulur.
Karışıma içyağı veya tereyağı da konulabilir.
Hazırlanan hamur tepsiye konularak pişirilir.
 Muhlama: Bazı yörelerde kuymak da
denilen muhlama; mısır unu, tereyağı ve tel
veren(kolot peyniri) peynirden yapılır.
Tereyağında kavrulan mısır ununa
doğranmış peynir ve su ilave edilerek
peynir eriyinceye kadar pişirilir. Sıcak
olarak servis yapılır.
 Turşu Tavalı(turşu kavruntusu) : Turşu
tavalısı, fasulye turşusundan yapılır. Soğan
zeytinyağında pembeleşinceye kadar kavrulur.
Küpten çıkartılan salamura fasulyeler, suda
bekletildikten sonra, sıkılarak kavrulmuş
soğanın içine bırakılır. Birlikte kavrulup arzu
edilirse baharat eklenir, bir müddet daha
pişirilir. Soğuk ve sıcak servis yapılabilir.
 Laz Böreği: Rize’de sevilerek yenilen ve yıllardır
özel günlerin, düğünlerin, festivallerin ve çeşitli
kutlamaların olmazsa olmaz tatlılarındandır. Bir hamur
tatlısı olan Laz Böreğinin içine konulacak muhallebi;
buğday unu, şeker, az tuz, yumurta ve süt karıştırılıp
kaynatılarak hazırlanır. Sonra buğday unundan baklava
yufkası gibi yufkalar açılır. Tepsiye önce dört adet
yufka serilir, hazırlanan muhallebi üstüne yayılır, altı
adet yufka daha serilir, tereyağı eritilip üstüne dökülür,
kesilip fırına verilir, çıkarıldıktan sonra üzerine şerbeti
verilir.
 Pepeçura: Bir çeşit muhallebi kıvamında,
tatlı ekşi dengesi olan meyveli bir tatlıdır.
Siyah üzüm şırası, su, buğday unu ve nişasta
veya mısır unundan yapılır. Yöresel olarak
pepeçi olarak da bilinmektedir.
DOĞAL GÜZELLİKLERİ
 YAYLALAR
Kaçkar Dağları’nın eteklerinde kalabalıktan uzak kalıp, doğanın eşsiz güzellikleriyle
baş başa kalmak için ideal çok sayıda yayla bulunur. Handüzü, Çağrankaya, Vaşa, Petran,
Demirkapı(Homeze), Sivrikaya, Anzer, Ovit, Gölyayla, Sal, Pokut, Hazindağ, Samistal,
Golezana, Palovit, Elevit, Çat, Verçenik, Hacivanak, Aşağı Kavron, Yukarı Kavron, Ambarlı,
Kito. Yayla hayatı Haziran ayının başından Eylül ayının ilk haftasına kadar sürüp giden üç
aylık bir dönemi kapsar. Yaylalar; insanların birbirini, bereketi simgeleyen gülsuyu ile
ıslatması anlamına gelen ve coşkuyla kutlanan bağbozumu bayramı “Vartavor” şenlikleriyle
ünlüdür. Horon ve sisli manzaralar, yayla yaşamının vazgeçilmezlerindendir.
 Ayder Yaylası
 Çağırankaya Yaylası
 Anzer (Ballıköy) Yaylası
 Palovit Yaylaları
 ŞELALELER

Rize farklı noktalarında yükseklerden akan şelaleleriyle doğa harikası manzaralar


sunar. Bölgede yapacağınız yürüyüşlere huzur verici sesi ve heybetiyle eşlik eden bu
şelalelerden en bol suya sahip olanı ve Kaçkar Dağları Milli Parkı içinde yer alan Palovit
Şelalesi’dir. Çayeli İlçesindeki Ağaran Şelalesi mutlaka mola verilmesi gereken
duraklardandır. Ayrıca Çamlıhemşin İle Ayder Yaylası arasındaki Tar Deresi’nden birçok
küçük düşümlü şelale akar. Bunların en uzunu ve seyrine doyum olmayanı Bulut Şelalesi’dir.
Üç kademeli olarak yaklaşık 250 m yükseklikten akar. Ayder Turizm Merkezi’ndeki Gelintülü
Şelalasi de en bilinen ve en çok fotoğrafı çekilen şelalelerdendir, 23 m yüksekten düşüp
Fırtına Deresine kavuşur. Çamlıhemşin’e 34 km uzaklıkta bulunan Topluca Köyü’ndeki
Çoponi Şelalesi bir başka tabiat harikasıdır. Ayrıca Palovit, Manle, Cimil, Eğvane şelaleleri de
görülmeye değer yerlerdendir.
 Palovit Şelalesi
 Bulut (Tar Deresi) Şelalesi
 Gelintülü Şelalesi
 AKARSU SPORLARI

Rize’de akarsu sporları meraklılarını buluşturan en


ideal yer Fırtına Deresi’dir.

Fırtına Deresi, Kaçkar Dağlarının Karadeniz’e


bakan yamaçlarından çağlayan derelerin birleşmesi ile
oluşmuştur. Bu nedenle Rize’deki akarsular içinde akarsu
turizmi açısından en önemlisi sayılır. Çay ve meyve
bahçeleri içerisinden, halen kullanımda olan tarihi taş
kemer köprülerin altından akan Fırtına, sadece heyecan ve
spor için değil, Rize kültürünün kalbinden geçen bir
seyahat içinde bulunmaz fırsatlar sunar. Çamlıhemşin’in
yaklaşık 1 km güneyinden parkura başlanabilir. Parkuru,
Fırtına deresinin Karadeniz’e dökülmeden önce uygun bir
yerinde bitirmek mümkündür. Yaklaşık 23 km süren
parkur boyunca derenin yatağı çok taşlı olup, suyun
debisine göre 3-4-5 zorluk derecesinde yerler vardır.
Özellikle aşırı yağmurlar sonrası dikkat edilmelidir.
 DOĞA YÜRÜYÜŞÜ

Rize turizminin en önemli turizm seçeneğidir.


Doğa yürüyüşü en basitinden en zoruna kadar
bütün fırsatları sunar. Bu anlamda Turizm
seçeneği olarak doğa yürüyüşü ilimizde bir
başkent konumundadır. Her mevsim
yapılabilecek bir aktivitedir, doğa yürüyüşü
burada. Dinlenmek, spor yapmak, fotoğraf
çekmek, kuş gözlemciliği ve botanik gibi bir çok
ilgi alanını tek etkinliğin içinde yapabileceğiniz
doğa yürüyüşleri için köy ve yayla yolları,
patikalar ile pek çok alternatifler sunar.
 HELİSKİ ( HELİKOPTERLE KAYAK)

Dünya’nın en heyecanlı doğa sporlarından


biri olarak gösterilen heliski, yakın zamana kadar
sadece İsviçre Alpleri’nde, Himalayalar’da ve
Kanada dağlarında yapılıyordu. 2004 yılından
itibaren, Avrupalı kayak tutkunları için Kaçkar
Dağlarına turlar düzenlenmeye başlandı. Ayder
Yaylasında konaklayan kayakçılar ve
snowboardçular helikopterle Kaçkar Dağlarının
sarp tepelerine ulaşıyor ve dağların eteklerine
doğru serbest stilde iniş yapıyorlar. Yalnızca
profesyonel kayakçılar tarafından yapılan bu spor,
özel malzemeler ve tecrübe gerektiriyor.
 JEEP SAFARİ

İkizdere’den Fındıklı’ya, Rize yaylalarının


eşsiz manzarası içinde, derelerin kenarından,
adeta bir dantel gibi birbirine bağlı toprak ve
yayla yollarında, şelalelerin önünde serinleyerek
kısa sürede de olsa bulunduğunuz ortamdan
uzaklaşarak doğa, tarih, kültür, kamp, yürüyüş
gibi aktiviteleri bir arada yapabilme şansına sahip
olacağınız doğayı yerinde keşfe çıkma olarak da
tanımlanabilecek bir turizm türüdür.

You might also like