You are on page 1of 34

KOMPOZİSYON

 Dilimize Fransızcadan geçmiş bir sözcük olan kompozisyon (composition) genel anlamda, parçaların
bir bütün içinde, bir düzen gösterecek şekilde bir araya getirilmesi demektir. “Genel olarak, bir
konunun çeşitli bölümlerini bir araya getirmek, çatısını kurmak.” şeklinde de tanımlanmıştır. Bir
terim olarak ise şöyle tanımlanabilir:
 Kompozisyon; olayların, durumların, isteklerin, duygu, düşünce ve hayallerin bir mesaj içerecek ve
iletecek şekilde, bir konu etrafında bütünlük düşüncesi gözetilerek düzenlenmesidir.
 Bu tanıma bağlı kalarak müzik, resim, mimari ve edebiyat gibi bütün sanat alanlarındaki eserlerin
kompozisyon düşüncesiyle oluşturulduğunu söylemek gerekir. Düzen, karışıklığı engeller ve karmaşaya
izin vermez; bir sorunun eksiksiz ve doğru anlaşılmasını sağlar. Düzensiz şeyler, kafa karışıklığına yol
açar; bu da ilgi ve dikkati dağıtır.
 İnsanın önemli özelliklerinden biri düşünme ise bir diğeri de buna bağlı olarak
anlatmadır. Hepimiz her gün bir şeyler anlatırız: Gördüğümüz rüyayı, rahatsız
bir uykuyu, işe gelirken tanık olduğumuz bir olayı, ailevi sorunlarımızı,
izlediğimiz bir filmi, okuduğumuz bir kitabın içeriğini ve üzerimizde bıraktığı
etkileri, beğendiğimiz bir insanı, televizyondaki bir haberi, okulun ne kadar
sıkıcı olduğunu, ülkenin nasıl kurtulacağını...
 Anlattığımız her şeye duygularımızı ve düşüncelerimizi katar; kimi zaman
anlattıklarımızın ilgi görmesi için olayı veya durumu abartır, çarpıtırız.
Anlattıklarımızın nasıl karşılandığını görmek üzere muhatabımızı denetler,
bıraktığımız etkiyi kaçamak bakışlarla anlamaya çalışırız.
Başlık

 Kısa tanımıyla başlık, yazının adıdır.


 Başlıksız metin tamamlanmamış bir çalışmadır.
 Başlık, yazanın konudan uzaklaşmasını önler; yazarı konunun içine çeker.
 İyi seçilmiş bir başlık aynı zamanda yazının içeriği hakkında bilgi de verir.
 Ayrıca başlık, işlenilen fikre uygun olduğu takdirde, yazı daha anlamlı ve
tesirli olur.
İyi bir başlıkta şu özellikler bulunmalıdır:

 1. Başlıklar ilgi ve dikkat çekici nitelikte olmalıdır. Okuyucu yazının ilk kez
başlığı ile karşılaşır. Bu yüzden ilgi çekici başlıklar, okuyucuda okuma merakı
ve isteği uyandırır.
 2. Başlık, kısa ve öz olmalıdır. Bilimsel yazılar ve bu yazıların alt başlıkları
dışındaki sanat yazılarında uzun başlıklardan mümkün olduğu kadar kaçınmak
lâzımdır. Uzun başlıklar daha işin başında yazının etkisini azaltır. Roman,
öykü, şiir, tiyatro vb. kurmaca metinlerin başlıkları incelendiğinde hepsinin
bir, iki yahut en çok üç sözcükten oluştuğu görülecektir.
 3. Başlık, anlamlı, orijinal ve doğru olmalı, okuyucuyu aldatıcı ve yanıltıcı
bilgiler sunmamalıdır.
 4. Başlık, konuyu tam olarak kapsamalıdır: Başlık konuya uygun olmalı, yazıda
anlatılanları kapsamalıdır.
 5. Başlıklar olumlu biçimde düzenlenmelidir. Olumsuzluk ifade eden
başlıkların okuyucu üzerindeki etkisi azdır.Özellikle “hiç”, “yok” gibi
olumsuzluk ifade eden kelimelerin kullanıldığı başlıklardan kaçınmalıdır
Yazıya Başlama (Giriş )

 Giriş bölümü, konunun bir tür takdimi sayılır. Birkaç cümle olabileceği gibi
birkaç paragraftan da oluşabilir. Bu bölümde neler anlatılacağının ipuçları
verilir.
 Bir yazıya çeşitli girişler yapılabilir. Bunlardan en yaygın olanlarını şöyle
sıralamak mümkündür:
 1. Konuya doğrudan girmek: Konunun ana düşüncesinden başlayarak konuyu açmaktır. Yazma
deneyimi olanlar zaman zaman bu yönteme başvururlar. Bu tür giriş tarzı tesirli olmakla
birlikte o kadar kolay değildir.
 Konuya doğrudan doğruya girişe örnek:
“Sanatla gerçeklik arasındaki bağıntı, genel olarak iki ayrı düzlemde ele alınır. Biri,
sanatın ister iç, ister dış gerçekliği olsun, gerçekliği doğrudan yansıttığıdır. Buna 'yansıtma
kuramı' deniyor. İkincisi, sanatta gerçeklik arasındaki bağıntının doğrudan ve basit bir bağıntı
olmadığı, karmaşık ve dolayımlı bir bağıntı olduğudur. Buna da 'dolayım kuramı' deniyor.
Şimdi, kısaca bu düzlemleri açalım”. Hilmi Yavuz, Gerçeklik Sorunu Üzerine, Yazın Üzerine,
s.23
 2. Tasvir yaparak konuya girmek: Konuyla ilgili eşya, kişiler, olay ve yer
tasvirleri ile yapılan bir giriş tarzıdır. Çok yaygın olarak kullanılan bu yöntemde
dikkat edilmesi gereken husus, uzun cümlelerden olabildiğince sakınmak ve
böylece okuru yazının başında sıkmamaktır.
 3. Öykü yoluyla giriş: Yazıya konu ile ilgili küçük bir öykü anlatarak girmek,
okurun serüven dinleme zevkine hitap ettiği ve olayı göz önünde canlandırdığı
için oldukça tesirlidir.
Yazıya öykü, anı ile girişe örnek:
“Okumayı, yazmayı bıraktım” diyordu dostum. “Okuyup yazdıkça
insanlardan uzaklaştığımı, etrafımın tenhalaştığını gördüm.” Ne zamandır
unutamıyorum söylediklerini. İlk anda çarpıcı ama yanlış gelmişti bana.
Okudukça, yazdıkça neden uzaklaşsındı insanlardan? Okumak, yazmak kendini
bütünlemenin ve aşmanın en ileri yollarından değil miydi? Kendini aşan insansa
gittikçe teklikten kurtulup öteki insanlarla bütünlüğe doğru gitmez miydi?”
Mehmet Doğan, Aydının Yalnızlığı, Tekrarın Tekrarı, s. 33
 4. Yazıya bir özdeyiş, bir atasözü yahut veciz bir cümle ile başlamak da ilgi
çekmek bakımından yazıyı tesirli kılan bir başlangıç tarzıdır.
 Yazıya bir özdeyiş, bir atasözü yahut veciz bir ifadeyle girişe örnek:
“Bir söz vardır, çok söylenirdi eskiden, bugün de söylendiği oluyor: “Doğu
Doğu’dur, Batı da Batı.” Doğulu bir kişi, dilediğince edinsin Batı acununun
bilgilerini, yıllar boyu dolaşsın, otursun Avrupa ülkelerinde, ne yaparsa
yapsın, gene de Doğuludur, tam bir Batılı gibi duyup bir Batılı gibi
düşünemez...” Nurullah Ataç, Diyelim-Söz Arasında, s. 154
 5. Yazıya soru sorarak başlamak da yazıyı canlı ve tesirli kılan hususlardandır.
Yazıya soru sorarak başlamaya örnek:
“Ufacık bir Anadolu kentinde polis peşinizde mi? Meyhanede kadehinizin içine mi
giriyor? Belediyede elektrik borcunuzu yatırırken bile hemen yanınızda mı, sizden daha
yoksul elbisesi, sizden daha ezik haliyle? O küçük kentin kebapçısı, birahanesi, sokağı,
parkı iki kişiyi alamayacak kadar daraldı mı sizin için?” Mehmet Doğan, Köylü-İşçi
Yazarı: Orhan Kemal, Tekrarın Tekrarı, s.84
Konunun Açılması (Gelişme)

 Yazının bu bölümü, önceden yapılan plânlamaya ve ölçüye göre düzenlenir. Bu


bölüm bir bakıma yazının omurgası sayılabilir. Yazı, konunun özelliğine, ana dü­
şüncesine, türüne ve kullanılacak malzemeye göre kısa yahut uzun olabilir. Buna
göre yazının hacmi, birkaç paragrafla sınırlandırılabileceği gibi sayfalar, ciltler
dolduracak kadar genişletilebilir.
 Konunun açılımında şu hususlar da gözden uzak tutulmamalıdır:
 1. Yazıda okuyucu faktörü dikkate alınmalıdır: Her yazı bir amacı, bir
olayı, bir dileği ortaya koymaktadır. Yazının hedefi ise okur kitlesidir. Amaç,
okuru kışkırtmak, etkilemek olduğuna göre, istenilen etkiyi sağlamanın yolu
yazarın kendisini okurun yerine koyarak yazmasıdır. Aslında konuyu okur
açısından ele alıp işlemek sanıldığı kadar kolay değildir. Ancak önceden
belirlenen ilkeler işi biraz olsun kolaylaştırabilir. Buna göre okurun yaşı,
eğitim düzeyi, ilgi alanı iyi tespit edilip ona göre yazılması çözüm
yollarından sadece birkaçıdır.
 2. Yazı anlaşılır olmalıdır: Yazı okuyucu tarafından kolayca anlaşılmalıdır.
Bunu sağlamak için çetrefilli ifadelerden kaçınmak, yazıyı mantıkî bir plân
içinde sürdürmek gerekir. Anlaşılır olmanın bir başka boyutu yazıda kullanılan
sözcüklerle ilgilidir. Dilimizde eski-yeni çatışması bir asırdan beri süregelen bir
sorundur. Bir kuşağın kullandığı dili bir sonraki kuşak güçlükle anlamaktadır.
Bu yüzden kimi yazarlar eserlerinin dilini daha ikinci baskılarında yenilemek
gereğini duymaktadırlar. Bu hızlı değişimi dikkate alarak yazı yazanlar yaşayan
dili kullanmalı, kültür diline girmemiş ve Türkçe karşılığı yaygın olarak
kullanılmayan yabancı sözcüklerden kaçınmalıdırlar.
 3. Yazı mantıkî bir bütünlük içinde olmalıdır: Seçilen sözcükler ve bu
sözcüklerin oluşturduğu cümleler bir mantık sırası içinde birbirini takip
etmeli, cümleler ve paragraflar arasındaki kopukluklar bağlantı sözcükleri ve
geçiş paragrafları ile birbirine bağlanmalı; olayların ve fikirlerin sıralanışı
ahenkli bir tarzda düzenlenmelidir. Bu düzenlemede sebep-sonuç ilişkisi
gözetilebileceği gibi zaman sırasına göre, kolaydan zora, bütünden parçaya,
yahut parçadan bütüne, içeriden dışarıya yahut dışarıdan içeriye, yukarıdan
aşağıya yahut aşağıdan yukarıya, yakından uzağa, uzaktan yakına, geçmişten
şimdiye yahut şimdiden geçmişe doğru bir sıra takip edilebilir.
 4. Yazı kısa ve öz olmalıdır: Burada kısa sözcüğüyle gereksiz ifadelerden
kaçınmayı kastediyoruz. Yani yazıda kullanılan gereksiz sözcük ve ifadeler
okuyucunun dikkatini dağıtır ve yazının okunabilirliğini azaltır. Türü ne olursa
olsun her yazının asgari ölçüde belirlenmiş bir hacmi vardır.
 Bir paragraflık ya da yarım sayfalık öğrenci yazılarının inceleme ve
değerlendirme için yetersiz olduğunu burada hatırlatmalıyız.
 5. İyi bir yazı anlamlı olmalı, bir amaca hizmet etmelidir.
Sonuç

 Yazıyı Bitirme
Bir yazının giriş bölümü gibi sonuç bölümü de okuyucuda tesir
uyandırması bakımından oldukça önemlidir. Genelde bir iki cümlelik kısa bir
paragraftan oluşan sonuç bölümünde giriş, gelişme bölümlerinde anlatılanlara
göre temel bir hüküm ortaya konur. Yazının temel düşüncesi kimi zaman bu
bölümde yer alır. Okuyucunun zihninde beliren sorular burada cevaplandırılır.
 Aşağıda farklı yazıların sonuç bölümleri verilmiştir. Yukarıda verilen bilgilere
göre inceleyiniz.
Örnek

 “Bu küçük derlemenin sonuna dek gelebilmiş olanlar, “Bu adam da amma
kavgacıymış!” diyerek parçalı kişiliğime yeni bir parça daha ekleyebilirler.
Vardıkları sonuç buysa, ne söyleyebilirim? Olsa olsa şunu: “Kim değil ki?” On
iki yıldan fazla bir sürede on iki kav­ga yazısı. Çoğu da savunma. Çok mu gene
de? Çok diyorsanız çok olsun. Bir kavga daha çıkarmayalım.” Tahsin Yücel,
Tartışmalar, s. 145
Kaynaklar:

 Prof. Dr. Şerif Aktaş, Yrd. Doç. Dr. Osman Gündüz, Yazılı ve Sözlü Anlatım,
Akçağ Yay., 6 Baskı, 2005 Ankara.
 Dr. Ali Yakıcı vd., Yazılı Anlatım, Yargı Kitabevi, Ankara.
 KOMPOZİSYONDA PLAN
Paragrafta Yapı

 Paragraf, bir düşünceyi aktarmak amacıyla bir araya getirilmiş cümleler


topluluğudur. Dolayısıyla onu bir yazının küçük bir örneği olarak düşünebiliriz.
Çünkü bir yazıda bulunması gereken birlik, bütünlük, anlam ve yapı uyumu
gibi nitelikler paragrafta da aranır.
 Bir yazı, nasıl, bir ana düşünce etrafında oluşur ve gelişirse bir paragraf da aynı biçimde bir
ana düşünce cümlesi etrafında gelişir. Bir düşünce etrafında toplanan her cümle, kendinden
öncekine ve sonrakine dil ve düşünce yönünden iyice bağlanmalıdır. Cümleler arasında doğal
geçişler kurulmalı, boşluklar bırakılmamalıdır.
 Cümleler arasında dil ve düşünce bağlantısı sağlanmalıdır:
 Bir önceki cümlede geçen sözcük ya da sözcük öbeği bir sonraki cümlede tekrar edilerek,
 Bir cümlede geçen kavram ya da sözlerin yerine, onları karşılayan adıllar, önadlar kullanılarak,
 Bağlaçlardan yararlanılarak, (ama, fakat, çünkü, ne var ki…)
 Aynı düşünce değişik biçimde tekrar edilerek sağlanır.
 Paragraflar, giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur. Buna paragrafın planı
da denir.

 1. Giriş
 Paragrafın konusunun söylendiği ve genellikle tek cümle­den oluşan bölümdür.
Paragrafın konusunun belirtildiği bölüm olduğundan “konu cümlesi” de denilen
giriş cümlesinde parag­rafın ana düşüncesi de belirtilebilir. Paragrafın giriş
cümlesi genel bir yargı özelliği taşır. Giriş paragrafı “Paragrafta neden söz
ediliyor?” sorusuna yanıt veren bölümdür.

 Giriş cümlesi yapı ve anlam bakımından bir sonraki cüm­leye bağlıdır.
 Giriş cümlesinde konunun ne olduğu belirtilir.
 Giriş cümlesindeki anahtar sözcük veya sözcüklerden konunun ne olduğu
anlaşılabilir.
 Giriş cümlesindeki sözcükler sonraki bölümlerde tekrarlanır.
 Giriş cümlesinde “yalnız, fakat, ama, halbuki” gibi bağlaçlar bulunmaz.
 "İnsan sevgisiyle ilgili elimde birçok belge var. Bun­lardan biri, Fransız yazar
Albert Camus’nün imzasını taşıyor. Camus, vatan sevgisi konusunda
ikiyüzlüleri, kişisel çıkarlarını ön plana çıkaranları alaya alarak “Ben önce
anamı, sonra vatanımı severim.” diyor. Camus’de insan sevgisinin ön planda
yer aldığını açıklıyor onun bu sözü.“

 Paragrafın konusu nedir?


 2. Gelişme
 Girişte belirtilen konunun veya ana düşüncenin ayrıntılandırıldığı bölümdür.
 Yardımcı düşünceler, gelişme bölümünde bulunur. Bunun için karşılaştırma,
örnekleme, benzetme gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurulur. Dolayısıyla
da gelişme bölümü, birden fazla cümleden oluşur.
 Gelişme bölümü, konunun ayrıntısına inildiği, yardımcı düşüncelerin bulunduğu
bölüm olduğundan bu bölümde “sözgelimi, özellikle, diyelim ki, örneğin, bir
kere, aynı şekilde, ama, ayrıca, bundan başka” gibi bağlayıcı sözcükler bulunur.

 3. Sonuç
 Ortaya konan duygu, düşünce veya olayın sonuca bağlan­dığı bölümdür. Bir veya
iki cümleden oluşur. Ana düşünce, giriş veya gelişme bölümlerinde
belirtilmemişse sonuç bölümünde söylenir. Bu durumda sonuç cümlesi “sonuç
olarak, özetlersek, kısaca, işte, demek oluyor ki” gibi bağlaçlarla başlayabilir.
Ancak ana düşünce giriş veya gelişme bölümlerinde belirtilmişse sonuç bölümü
konunun özetlendiği veya çarpıcı örneklerle desteklendiği bölüm olur.
 ÖRNEK:
 "Sanatın bilimden farklı bir amaç taşıdığı su götürmez bir gerçektir. Sanat
düşünceden öte, içe, duygulara kadar iner. Ruhu harekete geçirir. Bilimde olduğu
gibi, gerçeği ya da olaylar, olgular arasındaki ilişkileri, yasaları bulmaya yönelik
değildir. Hatta “Bilim, kişinin ve doğanın gizemini açıklamaya çalışır; sanat ise
yeni gizemler getirir” diyen Tahsin Saraç’ın yaklaşımına göre, bilimle çelişebilir
de. Sonuç olarak, sanatın başlıca amacı, insanlarda heyecan yaratmaktır,
diyebiliriz."

 "Aydın, karşılaştığı her meseleyi yeniden irdeleyen insandır. Fikirler, üzerinde
düşünülmeyince basmakalıp hâle gelir; bir nevi batıl inanç şekline girer. Aydın,
başkalarından önce kendi kendine karşı hür olan insandır. Onun için hakikat, en
üstün kıymettir."

 Yukarıdaki paragrafın konusu nedir?


 PARAGRAFIN ANA DÜŞÜNCESİ

 Ana düşünce, parçada yazarın okuyucuya vermek istediği mesajdır. Buna


yazarın paragrafı yazma amacı da diyebiliriz. Her paragrafın belli bir ana
düşüncesi vardır. Bu düşünce bazen paragrafın herhangi bir yerinde bir cümle
halinde verilir. Diğer cümleler bu düşünceyi açıklar ya da destekler. Bazen ise
belli bir cümleyle verilmez, paragrafın bütününe sindirilir.
 , Paragrafın ana düşüncesini bulabilmek için kendimize "Yazar bu parçayı
hangi amaçla yazdı?", "Bize ne demek istedi?" gibi soruları sorabiliriz.

 "Bir dilin söz dağarcığıyla o dili konuşan toplumun yaşama biçimi arasında çok sıkı
bir ilişki vardır. Sözgelimi sözcük sayısı Türkçeye oranla çok fazla olan İngilizcede
yeşil için birkaç sözcük bulunurken, Türkçede, doğayla içli dışlı olmanın bir
sonucu olarak yosun yeşili, çağla yeşili, tirşe, ördekbaşı gibi birçok sözcük vardır.
Bunun gibi, söz dağarcığını oluşturan öğelerin somutluğu, soyutluğu da yine
toplumun yaşama biçimine bağlıdır."
 Yukarıdaki paragrafın ana düşüncesi nedir?
 PARAGRAFIN YARDIMCI DÜŞÜNCELERİ
 Her paragrafın tek bir konu üzerinde durduğunu ve bir ana düşünce etrafında
döndüğünü söylemiştik. Paragrafta bunun dışında, ana düşüncenin daha iyi
açıklanmasını sağlayan, onu daha belirgin hale getiren, işlediği konunun sınırlarını çizen
düşünceler de vardır. Bu düşüncelere de paragrafın yardımcı düşünceleri denir. Bir
paragrafta ana düşünce bir tane iken yardımcı düşünce sayısı birden fazla olabilir.

 "Gündelik dil bilincimiz ile algımız, ister istemez birtakım toplumsal kalıplarla
koşullanmıştır. Oysa şiirin, öykünün, romanın sunduğu kurmaca dünya, bizim yeni bir
algı durumuna girmemizi gerektirir. Gerçekte, okuma sırasında bir beklentiden
ötekine, bir varsayımdan ötekine geçerek sürdürdüğümüz bilinç etkinliği, bu yeni algı
konumunun aranışından başka bir şey değildir. Haşim'in şiirindeki karanfil, bizim
gündelik deneylerimizden tanıdığımız karanfil olmaktan çok uzaktır.“
 Yukarıdaki parçadan aşağıdaki düşüncelerden hangisi çıkarılamaz?
 a-Toplumsal kalıplar algımızı ve bilincimizi koşullandırır.
 b-Şiir, öykü, roman gibi türler bize kurmaca bir dünyanın kapılarını açar.
 c-Okuma sırasında bilinç etkinliğimiz sürekli değişir.
 d-Gündelik hayatta karşılaştığımız nesneler, şiirde karşımıza farklı nesneler olarak
çıkabilir.
 e- Haşim şiirinde karanfili en güzel biçimde betimlemiştir.

You might also like