You are on page 1of 53

1

DİN SOSYOLOJİSİ 1 ve 2. HAFTA

KÜRESELLEŞME VE DİN

Prof.Dr.Erkan PERŞEMBE
2

Küreselleşme kavramı:

'Global'(küresel) sözcüğünün yaklaşık dört yüz


yıllık bir kullanımı olmasına rağmen, 'küreselleşme'
(globalization) ve küreselcilik (globalism),küresel
köy küresel Pazar, küresel ekoloji gibi sözcüklerin
kullanımı yüzyılın son çeyreğindeki gelişmelerle,
sosyolojik olarak önem kazanmıştır.
3

Küreselleşmenin ilk aşamasını, ortaçağ coğrafi keşifler ve


sömürgecilik dönemiyle başlatabiliriz.
Avrupa Devletleri (İngilizler, İspanyollar, Fransızlar,
Hollandalılar) coğrafi keşiflerle yeni ulaşılan topraklardaki yerli
halkların zenginlik kaynaklarının sömürgeleştirilmesini kademeli
olarak gerçekleştirmişlerdir.
Yeni keşfedilen bölgelerin zenginliklerini Avrupa’ya
aktararak, sömürgecilik bağlantısını pekiştiren Avrupalılar, yerli
halkları katlederek egemen oldukları coğrafyalarda, çalıştırılacak
insan gücü kalmayınca daha kontrol edilebilir güçlü bedenlere
sahip Afrika’ları köle olarak bu coğrafyalara taşıdımışlardır.
4

Batılılar, yeni keşfedilen bu coğrafyada koloniler aracılığı


ile askeri, kültürel ve siyasi egemenliklerini de sağlayarak,
dünyanın geri kalan coğrafyalarındaki keşfedilecek yeni
koloniler yarışına girmişlerdir.
Küreselleşmenin ilk modeli olarak değerlendirilen
sömürgecilik dönemi tamamlandığında bölge halkları
bağımsızlıklarını elde edebilmişlerdir.
Ancak bu bağımsızlıklar genellikle göstermelik düzeyde
kalmış, bu ülkeler önceden bağlantılı olduğu hakim
devletlerin dolaylı ekonomik sömürge konumundan
kurtulamamışlardır.
5

Günümüzdeki anlamıyla küreselleşme,


sanayileşme ve teknolojiyle üstünlük kuran
devletlerin küresel ekonomiye hakim olma süreciyle
ortaya çıkan gelişmeleri ifade etmektedir.
Kavram 1960’lı yıllarda, uluslar arası ekonomik
hareketleri betimlemek amacıyla akademik dile
girmiş, 1990’lı yıllarda daha çok önem kazanmaya
başlamıştır.
6

Küreselleşmenin simgesi haline gelen “global


köy”(global village) kavramı ilk olarak 1963’de
Marshall McLuhan tarafından kullanmıştır.
Küreselleşme, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel
ve hukuksal alanlarda dünyanın bütünleşmesini ifade
etmektedir.
Küreselleşme ile zaman ve mekân kavramları
anlamını kaybetmiş, sınırlar kaybolmaya başlamış ve
ülkelerin birbirlerine bağımlılığı artmıştır.
7

Amerikan Ulusal Savunma Enstitüsü, küreselleşmeyi


“malların, hizmetlerin, paranın, teknolojinin, fikirlerin,
enformasyonun, kültürün ve halkların hızlı ve sürekli bir biçimde
sınır ötesine akışı” biçiminde tanımlamaktadır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu küreselleşmeyi;
“sadece ekonomik olmayan, sosyal, siyasal, çevresel, kültürel ve
hukuksal boyutları da olan bir süreç” olarak tanımlarken,
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) sürecin daha çok
ekonomik boyutuna değinmiş ve küreselleşmeyi, ‘farklı ülkelerin
üretim ve pazarlarının her gün artan bir hız ve derinlikle birbirine
daha çok bağımlı hale gelmesini ifade eden bir süreç” olarak
tanımlamıştır.
8

Modernitenin bir ürünü olarak küreselleşme; yeni


teknolojilerin kullanımı, kentleşme, piyasa ekonomisi
gibi modern değerlerin medya, hukuk, din, ekonomi ve
aile gibi kurumlar üzerinde dünya çapında yaptığı
değişimlere işaret etmektedir.
Küreselleşme; piyasa ekonomisinin yaygınlaşması,
enformasyon ve iletişim teknolojisinin gelişmesi, bilgi
ve teknolojinin öne çıkması ile çevresel sorunlara
duyarlılığın artmasıyla siyasal, ekonomik, sosyal ve
kültürel alanlarda dünyanın bütünleşmesidir.
9

Küreselleşme, sınırlar arasındaki mal, sermaye, bilgi


ve insan akışları ve bunu sağlayan yeni iletişim ve ulaşım
teknolojileri(uydu bağlantıları, bilgisayar ağları, hava yolu
ve diğer ulaşımlar) aracılığıyla ekonomilerin birbirine
daha bağımlı hale geldiği bir döneme bizleri taşıyor.
Küresel üretim ve tüketimin ülkeleri ve toplumları
birbirine bağımlı hale getirdiği bu süreçte, dünya
borsaları aracılığıyla finans transferleri baş döndürücü bir
hıza erişmiştir. Ekonomiye yön veren küresel
sermayedarlar, dünya siyasetine yön verir konumdadırlar.
10

Küreselleşme, hem dünyanın küçülmesine hem


de bir bütün olarak tek bir dünya bilincinin artmasına
gönderme yapmaktadır.
Buna göre küreselleşme sürecinde, iletişim ve
bilişim araçları aracılığıyla dünya âdeta küçük bir
köye döndüğü için, herkes dünyada olup bitenlerden
anında haberdar olmakta; askeri, siyasal ve
ekonomik olarak, en azından duygusal ve düşünsel
planda etkilenmektedir.
11

Bu süreç içinde ulusal devletlerin önemi


azalırken, birinci öncelikleri kendi küresel çıkarları
olan çok uluslu şirketler ön plana çıkmakta,
dünyadaki üretim ve ticaretin büyük bir kısmı bu
şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir.
Ulusal ölçekteki ekonomi ve korumacılık
değer yitirmekte, güçlü ekonomiler, dünya
çapında çok yönlü olarak etkili olmaktadır.
12

Bir olgu olarak küreselleşme bu şekilde tek bir boyuta


sahip olmadığı gibi, tüm dünyayı da aynı biçimde
etkilememektedir. Dünyanın gelişmiş ülkeleriyle diğerleri
arasında, ekonomik, siyasî, sosyo-kültürel alanda
farklılaşmaya neden olmakta, bazı ülkelere refah, bazı
ülkelere de fakirlik getirmektedir.
Bu anlamda küreselleşme, ekonomik boyutta ulusal
piyasaların ötesine geçme gücü olanlar için dünya çapında
refah artışını sağlama gücü, gelişmekte olan, ekonomik
yönden güçsüz ülkeler için ise mevcut şartların daha da
kötüleşmesi anlamı taşımaktadır.
13

Bugün dünya nüfusunun en zengin % 20’si


küresel gelirin % 75’ini elde ederken, en yoksul %
40’ı küresel gelirin sadece % 5’ine sahiptir.
Küresel ölçekteki bu sosyo-ekonomik
adaletsizliğin sonucu gelişmekte olan ülkelerde her
üç çocuktan birinin uygun barınaktan, her beş
çocuktan birinin temiz sudan, her yedi çocuktan
birinin de sağlık hizmetlerinden yoksun olduğu
belirtilmektedir.
14

Küreselleşme sürecinin yürütücüsü çok uluslu


şirketler bilgisayar, teknoloji, ulaşım, ilaç, sigorta,
bankacılık gibi bir çok alanda küresel ticareti kontrol
etmektedirler.
Dünya üzerindeki en büyük 100 ekonomi
incelendiğinde, 50 tanesinin ülke değil, çok uluslu
şirket olduğu görülmektedir.
Bu şirketlerden en büyük iki yüz tanesinin
toplam yıllık gelirleri, dünya nüfusunun %80’inin
yaşadığı 182 ülkeninkinden daha fazladır.
15

Çok uluslu şirketler dünyada birçok ülkeye


istikrarsızlık ve yoksullaşma getirmişlerdir.
Teknolojik getirileri bakımından düşünüldüğünde,
küreselleşme ile iletişim medyası yayılmış, seyahat
teknolojileri gelişmiş ve insanlar bir bütün olarak
dünyayı tanıma fırsatı bulmuşlardır. Ancak çok uluslu
şirketler bu teknolojiyi kendi menfaatleri yönünde
kullanarak küreselleşmeyi, dünyanın geri kalan
kısmına zarar verir hale getirmişlerdir.
16

Bir başka açıdan küreselleşme, küçülen dünyada


insanları kuşatan duvarları ortadan kaldırmakta,
yaygınlaşan iletişim, ulaşım ve bilgiye erişim kaynakları
aracılığıyla yerel değerler ve paradigmalar yerini daha genel
ve evrensel değerlere bırakmaktadır.
İnsanları sarmalayan kaos, adaletsizlik, açlık, fakirlik,
şiddet, suç, terör, eğitimsizlik gibi toplumsal sorunlar
yalnızca bu sorunlardan muzdarip olanları değil, hemen her
toplumu ilgilendiren hususlar olarak görülmekte ve
bunların üstesinden gelebilecek uluslararası kalıcı çözüm
yolları da aranabilmektedir.
17

Dünyanın hemen her tarafında yaygınlaşan yeni


teknolojilere dayalı üretim tarzı, hemen her sektörde
tüketim piyasalarının canlılığını gerçekleştirmektedir.
Otomotiv sektöründen, gıda sektörüne, giysilerden, her
yerde yoğun kullandığımız eşyalarımıza ve iletişim
araçlarına kadar birçok alanda çok yoğun ekonomik
hareketlilik yaşamaktayız.
Küreselleşme sürecinin bugünkü bu konumunu,
insanlığın son iki yüzyılı içindeki teknolojik, ideolojik ve
politik, ekonomik gelişmelerle bağlantılı olarak ele
alabiliriz:
18

1) İdeolojik ve Siyasal Gelişmeler:


Teknolojik gelişmelerin yanında dünyada gerçekleşen ideolojik ve
siyasal gelişmeler de küreselleşme sürecinde etkili olmuştur. Büyük
imparatorlukların mücadeleleri, din savaşları, aydınlanma, Fransız
İhtilâli gibi pek çok olay, sonraki yüzyılları da yoğun etkileyecek siyasi
ve ideolojik dönüşümleri gündeme getirmiştir.
Fransız devrimi, İmparatorluklar çağından ulus-devlet yapılarına
geçişin en önemli dinamosu olmuştur.
İnsan hakları, demokrasi, laiklik, sekülarizm, liberalizm, kadın hakları
ve siyasal ideolojiler bu gelişmenin söylemleri olarak sonraki
dönemlerin toplumsal yapılarını daha yoğun etkileyebilmiştir.
19

Sanayi Devrimi de, birçok alanda yeni teknik


buluşlarla üretim artışına ve dolayısıyla refah artışına yol
açmış, üretimde geleneksel üretim tarzını değiştirmiş ve
makineleşme ile birlikte yeni bir sınıfın (işçi sınıfı)
doğmasına yol açmıştır.
İngiltere’de kırsal bölgelerden sanayi merkezlerine
akan insanların işsizlik, aşırı süresiz çalışma koşulları,
hastalıklar ve yoksulluk gibi sorunlar yaşadığı bu
olumsuzluklar dönemin diğer ayırt edici tablosuydu.
20

Sanayi toplumunun ağır koşullarında köle gibi


çalıştırılan işçilerin sırtından aşırı kazanç sağlayan kapitalist
efendilerle bu yeni işçi sınıfı arasında gerilimler büyüyordu.
Karl Marx ve Engels’in bu olumsuzluklara karşı
yayınladıkları Komünist Manifesto(1848), ideolojik
anlamda önemli bir dönüşümün habercisiydi. Çünkü sanayi
devriminin taşıyıcısı insanların sistemdeki sorunlara
müdahalesi olarak öngörülen proleterya devrimi
beklentisi, 20. Yüzyılı etkileyecek çapta siyasal gelişmelere
(kapitalizm-sosyalizm) neden olabilmiştir.
21

Nitekim, Birinci dünya savaşı yıllarında 1917’de


Rusya’da Lenin tarafından gerçekleştirilen sosyalist devrim,
Marx’ın görüşlerine göre oluşturulmuş bir ideoloji ve
ekonomi modelini yürürlüğe sokmuştu.
Sovyetler birliğinin hakim olduğu coğrafyada
benimsenen bu model, devletin egemen olduğu yeni bir
üretim tarzını benimsiyordu.
İkinci Dünya savaşı yıllarında Sovyetler Birliğinde
Stalin’in yeni yön verdiği devletçi sosyalist yapılanma, Batı
dünyasının kapitalist modeli karşısındaki en güçlü ideolojik
ekonomi modeliydi.
22

İkinci dünya savaşı sonrasında Sovyet SCB’nin Doğu


Avrupa’da, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya,
Macaristan, Çekoslavakya gibi sosyalist ideoloji modeli
benimseyen devletlerle kurduğu Varşova paktı, kapitalist
modeli uygulayan Batılı politikalara karşı siyasi ve
ekonomik bir güç birliğiydi.
Nato ile Varşova Paktı ülkeleri arasındaki soğuk savaş
dönemi, her alanda, (teknolojik anlamda uzay projeleri,
nükleer silahlanma, haberleşmelerin kontrolü) ciddi bir
kutuplaşmayı getirdi.
23

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ(1945-1990)


Soğuk Savaş, II.Dünya savaşı sonrasından 1990’lı
yıllara kadar dünyanın NATO örgütü olarak bilinen
ABD’yi destekleyenler(Batı Bloku) ile
SSCB’yi destekleyenler(Doğu Bloku) arasında siyasi,
kültürel, askeri ve teknolojik açıdan ayrıştığı döneme
denir.
24
25

1985 yılında Sovyetler Birliği ekonomisinin iflasıyla


birlikte Başkan M.Gorbaçov’un yeni ekonomik model olarak
Glastnost politikasını(açıklık ve yeniden yapılanma)
benimsemesiyle, Sovyetlerin kontrolündeki ülkeler
bağımsızlıkları kazandılar.
Öncelikle doğu Avrupa ülkeleri kendi ekonomik kurtuluş
arayışlarına yöneldi. Orta Asya’da Türk cumhuriyetleri, Batıda,
Estonya, Letonya,Ukrayna gibi ülkeler bağımsızlıklarını elde
ettiler.
Bunun sonucunda çift kutuplu dünya düzeninden tek
kutuplu dünya düzenine geçiş gerçekleşmiştir. Bu gelişme
küreselleşmenin hakimiyetinde önemli bir gelişmeydi.
26

Bu gelişmeleri takip eden dönemde, özellikle ABD


ve Batılı devletlerin siyasi ve ekonomik modellerinin
üstünlüğünü ön plana çıkarma ve yeni dünya düzeni
fikrini yaygınlaştırma amacıyla bazı bilim adamları
çeşitli teoriler geliştirmişlerdir.
Bunlar arasında Francis Fukuyama’nın liberal
demokrasi ve dolayısıyla Batı’nın temsil ettiği değerlerin
insanlık tarihinin geldiği son nokta olduğu düşüncesini
savunduğu “Tarihin Sonu” tezi önemli bir çalışmaydı.
27

Samuel Huntington ise, bu teze ölçülü


yaklaşarak, soğuk savaşın bitmesinden sonra artık
olası savaşların milli devletler arasında değil de
insanlık tarihinde önemli bir konuma sahip farklı
medeniyetlerin oluşturduğu bölgeler arasında
olacağını savunduğu “Medeniyetler Çatışması”
tezi tüm dünyada çok önemli tartışma yaratmıştır.
Küreselleşme süreci bu tartışmalardan önemli
ölçüde etkilemiştir.
28

2) Ekonomik Gelişmeler:
Küreselleşmeyi meydana getiren faktörlerden ekonomik
faaliyetler, çok eski tarihlerden itibaren uluslararası düzeyde
farklı devletler veya medeniyetler arasında gerçekleşmektedir.
C. Kolumb ve Vasco da Gama tarafından yapılan coğrafi
keşifler sayesinde de ekonomik faaliyetler sınır komşularının
dışındaki deniz aşırı bölgelerle de yapılmaya başlamıştır. Ancak
küresel düzeyde bir ekonomik faaliyetten bahsetmek için
elbette uzun tarihi bir sıçrayış yapmak gerekecektir.
29

Ekonomik açıdan küreselleşme üç dönemde ele


alınabilir.
1490’larda birinci dönem başlar. Bu dönemin
karakteristik özelliği, pusulanın icadı, buna bağlı
denizcilikteki gelişmeler ve Avrupa kıtasına mümkün
olduğu kadar fazla altın ve gümüş getirme, mümkün
olduğu kadar fazla ihracat yapma olarak ifade
edebileceğimiz “merkantilist” politikalarıdır.
30

1890’larda başlayan ikinci dönemin karakteristiği ise


sanayileşme, onun doğurduğu hammadde ve üretilen
mamuller için pazar bulma ihtiyacıydı.
İçinde bulunduğumuz üçüncü dönemin itici güçleri ise
1970’lerde çok uluslu devletlerin güçlenmesi 1980’lerde
iletişim devrimi ve 1990’larda Sovyet Blok’unun
çökmesiyle gündeme gelmiştir.
Son dönemi biraz daha genişleterek, ekonominin,
küreselleşmenin meydana gelmesine etkisini
irdeleyebiliriz.
31

Ekonomik alanında bugünkü küreselleşmenin altyapısı


incelendiğinde, 2.Dünya Savaşı sonrasında küresel ekonomi için
ulusal bağımsızlığı güçlendirmek, gelecekteki mâli krizleri
önleyecek istikrarlı, işbirliğine dayanan uluslar arası para sistemi
oluşturmak amacıyla BrettonWoods konferansı düzenlenmiş ve
küresel ekonomiyi yönetecek üç kurum ortaya çıkmıştır:
Bunlardan IMF; bozulan dünya ekonomisini yeniden
istikrara kavuşturmak, Dünya Bankası; üyelerine ticarî
bankalardan daha düşük faiz ile kredi sağlamak, Dünya
Ticaret Örgütü; ulusal ticaret sınırlamalarını azaltmak ve
rekabetçi politikalara son vermek için kurulmuştu.
32

Ekonomik faaliyetlerin küreselleşmesi, teknolojik


üretimler için yeni pazarlar bulma amacıyla uluslararası
ticaretin daha gelişmesiyle artış gösterdi.
1971-73 döneminde yarı-sabit kur rejiminin çöküşüyle
birlikte, sermaye piyasaları hızla uluslararasılaşmıştır.
Bu süreçte, uluslararası menkul kıymetler yatırımları
ve banka kredileri yaygınlaşmaya başlamış, bütünleşmiş ve
bağımlı bir dünya ekonomisine geçişle birlikte
küreselleşmenin adımları duyulmaya başlamıştır. Bu
dönem, çokuluslu şirket faaliyetlerinin güçlendiği bir
gelişmeye kapı aralamıştır.
33

Küreselleşmeyi meydana getiren unsurlardan


ekonomik küreselleşmenin ikinci döneminde, uluslararası
ticaret hacmi hızla artmış ama asıl gelişme finansal
sermayede gözlenmiştir. Küresel ekonomi öncelikle ulaşım
maliyetlerinin, ardından da küreselleşme dönemindeki
teknolojik gelişmelere bağlı olarak telekomünikasyon
maliyetlerindeki düşüşe dayanmaktadır.
1930 yılında New York ile Londra arasındaki üç dakikalık bir
telefon konuşması 300 dolar tutuyor iken, günümüzde internet
aracılığıyla neredeyse bedavaya gelmektedir.
34

3) Teknolojik Gelişmeler:
Teknolojik gelişmeler, insanların üretime geçtikleri ve
toplu olarak yaşamaya başladığı anlardan itibaren var
olmakta ve değişimini korumaktadır. İnsanın doğa ile
mücadelesinde karşısına çıkan zorlukları alt edebilmek için
keşifleri teknolojinin temelini oluşturmaktadır. Tarımın
insan hayatına girmesi ile toprağın işlenmesi için gerekli
olan araçların üretiminden, günümüzde uzaya gönderilen
uydulara kadar gerçekleşen gelişmeler teknolojinin ulaştığı
boyutları gözler önüne sermektedir.
35

18. ve 19. Yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devrimi,


teknolojik gelişmelerin, toplum üzerinde yarattığı
değişimlerin en bariz şekilde gözlemlendiği olayların
başında gelmektedir. Makinenin insan hayatına girmesi ve
teknolojik buluşlarla artan üretim, insanların hayatlarını
değiştirirken, bu değişimler olumlu veya olumsuz özellikleri
ve getirileri sonucunda tartışmaya açılmaktadır.
Teknolojinin gelişmesi ile ortaya çıkan bu olumlu
değişimler daha çok hayatı kolaylaştırma, mesafeleri
kısaltma, daha rahat yaşama insanları etkilemektedir.
36

Dünya tarihinde üç önemli teknolojik devrim


gerçekleşmiştir.
Bunlardan birincisi, 19.yy.ın ortalarında İngiltere’de
buhar makinesinin demir ve deniz yollarında kullanılmaya
başlanması sonucunda insan ve eşya taşımada yeni bir
döneme girilmesi ile gerçekleşmiştir.
Sanayi devriminin dinamosunu oluşturan bu
gelişmeler, daha hızlı iletişim ve ulaşım imkanlarıyla
kıtaları, ülkeleri birbirine yakınlaştırmıştır.
37

İkinci teknolojik devrim ise 19.yy.ın sonu ve 20.yy.ın


başlarında petrol enerjisinin keşfedilmesi ve bağlı olarak
elektrik enerjisinin farklı alanlara uygulanmasıyla kentlerin
aydınlatılması ve benzinle çalışan karayolu araçlarının
geliştirilmesi görülmüştür.
Daha sonra iletişim alanında telgraf, telefonla
haberleşme ve radyo yayınları, sinema teknolojisi ile
dünyanın küçülmesini gerçekleştirecek önemli gelişmeler
söz konusu olmuştur. Bu dönemde hava araçlarının
başarıları ise diğer önemli gelişmedir.
38

1874 Mercedes
39

1883
Mercedes
40

İlk radyo ve TV örnekleri


41

Üçüncü teknolojik devrim ise; mikro-elektronik


alanda gerçekleşmiştir.
İletişim ve bilişim teknolojisi üzerinde
yoğunlaşmış olan bu devrim sonucu bilgisayarlaşma,
dijitalleşme, uydu iletişimi ve internetin devreye
girmesiyle bilgiyi toplama, değerlendirme, kullanma
daha hızlı gerçekleşir hale gelmiştir. İletişim
teknolojisindeki gelişmeler, zaman ve mekan
engellerini kaldırarak sınırlar ötesi iletişimin ve
ekonomik faaliyetlerin yoğunluğunu arttırmıştır.
42

Mikro elektronik teknoloji


43
44

Türksat 4A
Uydusu
45

Haberleşmenin maliyeti azalırken, hızı artmış,


uluslararası ticareti yapılabilir mal ve hizmetlerin
kapsamı genişlemiş, şirketlerin üretim birimleri
arasındaki koordinasyon kolaylaşmış ve bu çevreler
arasında rekabet genişlemiştir.
Günümüzde hızla ucuzlaşıp yaygınlık
kazanmakta olan enformasyon teknolojileri,
uluslararasındaki etkileşim sürecinde küresel
dönüşümü hızlandırmaktadır.
46

Bilimsel bilginin yayılması ile teknolojik gelişmelerin çok


daha hızlı bir şekilde gerçekleştiği görülmektedir. Bilimdeki
gelişmeler, kitle iletişim araçlarının değişiminde matbaadan
sonra zamanı daha verimli kullanabilme çabasına odaklanarak
ilerlemektedir. Telgrafın icadıyla insanlar bir yerden başka bir
yere enformasyonu çok hızlı bir şekilde geçirmeyi başarmışlardı.
Hemen ardından telefonun icat edilmesi ise iletişimde ilk önemli
devrimlerdendi. Kitle iletişimi düşünüldüğünde ise bu
gelişmelerin arasında en büyük etkiyi radyo, televizyon ve
internetin yarattığı bilinmektedir. Radyonun icadı, uzaktan
kitlesel haber verme işinin yapıldığı ilk etkili kitle iletişim
teknolojisiydi.
47

Neil Postman, televizyon ile birlikte yaşanan her


olayın, gelişmenin, dolayısıyla haberin görsel olarak
yarattığı etkiye odaklanmaktadır. İnsanların bilincinde
yaptığı değişimler söz konusu olunca kitle iletişim aracı
olarak televizyonun kullanılmasının önemli ortaya
çıkmaktadır.
Bilgisayar teknolojisi ise mobil aygıtlar aracılığıyla
toplu taşıma araçlarında, sokakta, arabada, tatilde kısacası
gündelik hayatımızın her anında maruz kaldığımız bütün
dünyayı etkileyen ve bağımlı kılan küreselleşmenin sembol
teknolojisidir.
48

Ancak kitle haberleşme araçlarında gözlemlenen


teknolojik yeniliklerle birlikte ulaşım teknolojilerinde
görülen gelişmeler, hızlı trenler, deniz yolu ve kara
ulaşımındaki hız ve yoğunluklar, özellikle havacılık
sektöründeki büyüme insanların bütün dünyada
sürekli mobil olabildikleri küresel bir hareketlilik ve
yakınlık oluşturmaktadır.
49

Günümüzde teknolojik ve ekonomik gücü elinde


bulunduran ülkeler, siyasi ve sosyo-kültürel
küreselleşmede de etkin olabilmektedirler.
Çünkü, dünyanın herhangi bir bölgesine
ekonomik yatırım yapan ya da üretimini
küreselleştirip yeni pazarlara sunan ülkeler, öncelikle
söz konusu coğrafyaya kendi kültürlerini
benimsetmekte ve yerel halkın sahip olduğu sosyal
ve kültürel yapı üzerinde belirleyici olmaktadırlar.
50

Küresel ekonomide finansman yöneticileri,


bankalar, büyük şirketler, büyük miktarlarda sermayeyi
tek bir tuşu tıklayarak dünyanın bir ucundan öbür ucuna
aktarabiliyorlar ve bu hareketleriyle kaya gibi sağlam
görünen ekonomilerin tüm istikrarını bozabiliyorlar.
Küresel döviz pazarlarında her gün bir trilyon
dolardan çok daha fazlası alınıp satılıyor ve el
değiştiriyor.
51

Dünya hızla tek, birleşik bir ekonomiye doğru


ilerlerken, artan sayıda şirket ve insan yeni piyasa ve
ekonomik fırsatların arayışı içinde dünya üzerinde
yer değiştirmektedir.
Sonuç olarak, dünyanın kültürel haritası da
değişmektedir: insan ilişkileri ulusal sınırları ve hatta
kıtaları aşmakta, bireylerin doğum yerleri ile
yaşadıkları ülkeler arasındaki kültürel bağlantıları
sürekli yer değiştirebilmektedir.
52

Çok uluslu şirketler, ürünlerini birkaç ülkede üreten


ya da pazarlayan şirketlerdir.
Bunlar, merkezlerinin bulunduğu ülke dışında bir
ya da iki fabrikası olan ve pazarlama stratejileri bütün
dünyayı kapsayan dev uluslararası girişimlerdir.
Apple, Samsung, Microsoft, Pfizer, Coca-Cola,
General Motors, Unilever, Nestle, Mitsubishi ve diğer
pek çok şirket, bugün bütün dünyada bilinen
uluslararası şirketler kategorisine girmektedir.
53

Dünyanın önde gelen uluslararası şirketleri, ekonomik


yönden dünyanın pek çok ülkesinden daha büyüktür.
500 uluslararası şirketin toplam satışları 14,1 trilyon
Doları - yani yaklaşık tüm dünyanın ürettiği mal ve
hizmetlerin yarısına yakın bir değeri - bulmaktadır.
İmalat sanayinin küresel meta zincirleri şeklinde, -
işlenmiş ürünlerin emek ve üretim süreçlerinin dünya
çapındaki ağları – birleştirilmesi, ucuz işgücü ve çok büyük
kârlar elde edilen tüketim piyasasında hakimiyetlerini
güçlendirmektedir.

You might also like