Professional Documents
Culture Documents
Mustafa Durak
Giriş öncesi:
Giriş:
Bu yazıda bir deneme olarak Cahit Sıkı Tarancı’nın Ziya Osman
Saba’ya 1930-1946 yılları arasında yazdığı mektuplardaki şiirle
ilgili bakışını, anlayışını ortaya koymaya çalışacağım.
Dize şiiri:
Ahenk:
Yetkinlik:
Güzellik:
Güzellik
Ölümlüler, ben güzelim! Bir taşın düşüne
benzerim, göğsüm, ki her canlı ona kurban
Şaire bir aşk esinlesin diyedir. Bir aşk
Ki sıradan bir madde gibi dilsiz ama sonsuz.
…
Zira, büyülemek için şu uysal aşıkları
Pırıl pırıl aynalarımla her şey daha güzel:
Gözlerim, iri gözlerimde sonsuz aydınlık var! (çev: MD)
Güzellik İlahisi
Söyleyiş:
Denge:
CSTarancı; şiirin, dil ile ilgili her türlü kullanımda dört dörtlük
olması, eksiği fazlası olmaması gerektiğini düşünür. Bu dengeyi
bir benzetmeyle şöyle ifade eder: “İyisi mi güzel bir
muvazeneye [dengeye] varmalı ve uçurumlar arasında gerili
bir ip üzerinde yürüyen cambaz gibi jestlerinin ve dolayısıyla
bütün o tehlikelerin hakimi olmaya ve karşı tarafa zipzinde
geçmeye bakmalı” (58).
Dil:
Şiirin asıl malzemesi dildir. Şiir dilsel bir ifadedir. Dilin içinde
var eder şair şiirini. Şair, bu dil varlığını çok iyi tanımak, onunla
halleşmek durumundadır. Dille ilişkisini, CSTarancı cinsellik ve
iyi bir beraberlik açısından bir erkeğin kadınla ilişkisine
benzetir: “Bu dili bir kadını memnun eder gibi memnun etmeye
mecbur olduğunu, şair sıfatıyla asla unutmamalısın”(59). Şairin
işinin dile hizmet, dili hoşnut etme olduğunu düşünür. Dili
eğretilemeli olarak canlılaştırır, dişileştirir, güzelleştirir: “Bu
can bu tende oldukça, Türkçe diliyle daha ne güzel, ne yeni, ne
harikulade şiirler yazacağız.. Türkçe bizden hoşnut olsun.
Gerisi kolaydır”(60).
Bütün mimarlığı:
Form ve çeşitlilik:
Konu, tema:
Ses:
Ezgi (nağme):
Haz:
Gerçeklik:
Serbest şiir:
Uyak:
Uyak konusunda, klasikçiliğin sözcüsü Boileau’nun görüşünün hem Paul
Verlaine’in “Şiir Sanatı”nda hem de CSTarancı poetikasında yinelendiğini
görüyoruz:
Boileau:
Şairin zorlu mesleğine koşan siz,
Boş dizelerle tüketmeyin kendinizi,
Uyaklama aşkınızı da abartmayın
Sakının boş bir zevkin tuzaklarından
…
Uyumlu olmalı sağduyu uyakla
Köledir o ve boyun eğmelidir.
Çalışırsanız önce uygun uyağa
Alışır us, giderek onu bulmaya (çev MD)
Verlaine:
Tut belâgati boğazından, sustur
El değmişken bir zahmete daha gir.
Kafiyenin ağzına da bir gem vur
Bırakırsan neler yapmaz kim bilir?
Dikkat edilirse Boileau’da uyak, şiirin bir ögesinden başka bir şey değildir. Asıl
öne çıkan ‘sağduyu’dur. Sağduyu; okura, şaire tanınmış öznel bir alan olarak
düşünülebilir genelde. Doğrusu “sağduyu”, şiiri açıklamak bakımından havada
kalan bir terim gibidir. Ancak burada söz konusu olan, şairin şiir oluşturma
konusunda şair ustalığı, şiir bilgisidir. Uzmanlaşmış biri için mutfak alanı
deyişiyle “el kararı göz kararı” bilgisidir.
Şair:
Şiir ve çeviri:
Etki:
Notlar:
(3) (s: 165); (4) (s: 197); (5) (s: 149); (6) (s: 198); (7) (s: 179);
(8) (s: 203); (9) (s: 198); (10)(s: 60); (11)(s: 198); (12) (s: 134);
(13) (s: 114); (14) (s: 112); (15) (s: 70); (16) (s. 133); (17) (s:
198); (18) (s: 137);
(19) “İşte şiir serbest konuşmak, mısraların ses istiklaline
[bağımsızlığına] hürmet etmek, şiirin heyet-i umumiyesine
[bütün olarak şiir] bir senfoni ahengi –şüphesiz ses
tenevvüleriyle[çeşitleriyle]- vermek böyle olur” (s: 153);
(21) (s: 142); (22) (s: 149); (23) (s: 149); (24) (s: 99); (25) (s:
114); (26) (s: 89); (27) (s: 68); (28) (s:71); (29) (s: 119); (30)(s:
127); (31)(s. 122); (32) (s: 131);
(38) (s: 149); (39) (s: 123); (40) (s: 127); (41)(s: 72); (42) (s:
179); (43) (s: 178); (44) (s: 211); (45) (s: 213);
(51) (s: 60); (52) (s: 142); (53) (s: 149-50); (54) (s: 137); (55)
(s: 141); (56) (s: 148); (57) (s: 122); (58) (s: 141); (59) (s: 193);
(60) (s: 101-102); (61) (s: 141); (62) Henri Bremond; La Poésie
Pure; Grasset; Paris; 1926.
(83) (s: 98); (84) (s: 159); (85) (s: 154); (86) (s:118); (87) (s:
118); (88) (s: 113-4); (89) (s: 146); (90) (s: 182); (91) (s: 190);
(92) (s: 204); (93) (s: 188);
(102) (s:106); (103) (s: 140); (104) (s: 72); (105) (s: 91);