You are on page 1of 150

le clezio - gmen yldz

Saint-Martin -Vesubie, yaz 1943 Suyun sesini duyunca, kn sona erdiini anlard. Kn, kar, evlerin atlarn, btn kasabay rter, ayrlar bembeyaz olurdu; atlarda, buzdan sarktlar oluurdu. Daha sonralar, gne yakmaya balar, karlar erir, saaklardan, kirilerden ve dallardan damla damla su akard. Damlalar bir araya gelerek derecikler oluturur, bu derecikler aylara karr ve su kasabann sokaklarnda sevinle alard. En eski ans belki de bu su sesiydi. Dada geirdii ilk k ve ilkyazda akan suyun ezgisini anmsyordu. Ne zamand btn bunlar? Kasabann sokaklarnda, anne ve babasnn arasn da, onlarn ellerinden tutarak yrrd. Babas ok uzun boylu olduundan, kolunu annesinden daha ok gererdi. Ve su, bu ezgiyle, bu rltlarla, bu slk sesleriyle, bu tp tplarla her yandan akard. Bunu ne zaman anmsasa, iinden glmek gelirdi, nk bu ses, bir okay kadar yumuak ve hotu. Annesiyle babasnn arasnda gler, oluklardaki ve deredeki su da onu ya ntlar, akar, alard... imdiyse, yazn yakcl ve masmavi gkyz, btn bedenini mutlulukla doldurmakta, neredeyse korkutmaktayd. zellikle, kasabann yukarsnda gkyzne doru ykselen ot larla kapl byk yamac severdi. Tepeye kadar kmazd, nk orada engerekler olduu sylenirdi. Topran serinliini ve kesici otlar dudaklarnda duyumsayncaya kadar tarlalarn ky snda yrrd. Kimi yerlerde otlar ylesine yksekti ki, arala rnda tmyle grnmez olurdu. On yandayd; ad Helene Greve'di, ancak babas ona Esther derdi. retmen Seligman hastaland iin, okul haziran banda kapanmt. Bir de yal Heinrich Ferne vard, sabah derslerine 11

girerdi; ne var ki, yalnz gelmek istemiyordu. ocuklar iin, ye ni balayan bu dinlence uzun srecekti. Bu dinlencenin birou iin lmle sonulanacan bilmiyorlard. Her sabah, gne doar domaz, evden dar frlyor, an cak ayakst bireyler attrmak iin eve dnyor, sonra, ya tarlalarda komak ya da birok kez patlayp bisiklet kaynayla onarlm eski topla, kasabann darack sokaklarnda oynamak iin yeniden dar kyorlard. Yaz banda yzleri, kollar ve bacaklar gneten yanm, salarna ot paralar karm, giysileri yrtk ve amurlu o cuklarn ou vahilere benziyorlard. Esther, her sabah, Bay Seligman'n snfndaki hepsi grltc ve yrtk prtk giyinmi kz ve erkek, Yahudi ocuklarla kasabann ocuklarnn oluturduu kark toplulukla birlikte gitmeyi severdi. Sabah erkenden, onlarla birlikte, henz serin olan sokaklarda ve kpek leri bartp gnete oturan yallar kzdrdklar o byk alana koard. Dere kysndaki yolu izleyerek rmaa inerler, kestir meden tarlalardan gmtle kadar giderlerdi. Gne iyice yakmaya balaynca, rman buz gibi sularnda ykanrlard. Olanlar orada kalr, kzlarsa byk kayalarn ardna saklanmak iin akntya-kar ilerlerlerdi. Ama olanlarn kendilerini allklarn ardndan izlediklerini bilirlerdi; onlarn bouk gllerini iitir, keskin lklar atarak onlara geliigzel su sratrlar -d. Esther, ksa, kara ve kvrck salar, esmer teniyle, ilerinde en yabanl olanyd; eve bireyler yemee geldiinde, annesi onu grnce, "Helene, ingeneye benziyorsun," derdi. Bu hali babasnn houna gider, o zaman adn spanyolca sylerdi: "Es trellita, kk yldz." Irman yukarsnda, kasabann st yannda byk otlaklar ilk kez babas gstermiti ona. Biraz ilerde, dalara ve karaamlardan oluan karanlk ormana giden bir yol vard; ancak oras baka bir dnyayd. Gasparini, kn, ormanda kurtlar oldu unu, geceleri, kulak verecek olursak, ok uzaktan ulumalarn iitebileceimizi sylerdi. Ama Esther, geceleri ne kadar kulak verirse versin, ulumalarn hibir zaman iitmemiti; belki de yol ortasndaki kk derede akan suyun grltsnden. 12

Yaz gelmeden nce, bir gn, babas, dere suyunun kayadan kayaya srayan mavi bir suya dnt yere, vadinin giriine kadar gtrmt onu. Ormanlarla kapl olan ve surlar andran dalar, vadinin her bir yanndan ykseliyordu. Babas vadi' ukurunu, bitiik dalarn karmakln gstermiti ona; ve yle demiti: "Buralardan tesi talya'dr." Esther dalarn br tarafnda neler olduunu anlamaya alrd. "talya uzak mdr?" Babas yle yantlamt: "Bir ku gibi uabilseydin, akama orada olurdun. Ancak, senin ok yr men gerekir, belki de iki gn." Hemen o akam orada olabilmek iin bir ku olmay ok isterdi. O gnden sonra, babas ne talya'dan, ne de dalarn br tarafnda olup bitenden sz etmiti. talyanlar yalnzca kasabada grmek olasyd. Alana bakan yeil kepenkli byk yapda, Terminus Otelinde kalrlard. Zamanlarnn byk bir blmn otelde, giri katndaki yemek salonunda, sohbet ederek ve kt oynayarak geirirlerdi. Hava gzel olduunda, polis ve asker alana kar, ikier, er, bir aa , bir yukar dolarlard. ocuklar, onlarn horoz tyleriyle ssl apkalarn alak sesle alaya alrlard. Esther br kzlarla birlikte otelin nnden getiinde, jandarmalar, talyancalarna birka Franszca szck katarak aka yaparlard. Gnde bir kez, Yahudiler saym yaptrmak ve tayn kartlarn denetletmek iin kuyrua girerlerdi. Esther, her seferinde, anne ve babasna elik ederdi. Byk karanlk salona girerlerdi. Jandarmalar, lokantann bir masasn kapnn yanna yerletirmilerdi ve ieriye giren herkes, polis memuru listede iaretlesin diye adn sylerdi. Buna karn, Esther'in babas talyanlara kzmazd. Alman lar gibi kt olmadklarn sylerdi. Bir gn, Esther'in evindeki mutfakta yaplan bir toplant srasnda, biri talyanlar hakknda kt konumutu da babas buna kzmt: "Susun, Vali Ribiere bizleri Almanlara teslin>etme emrini verdiinde, hayatmz on lar kurtard." Ama savatan ve btn bu olanlardan hi sz et mezdi, 'Yahudiler' demezdi hibir zaman, nk dine inanmazd ve komnistti. Bay Seligman, Esther'i Yahudi ocuklarn herakam gittikleri, kasabann yukarsnda ahap da evinde yap lan din derslerine yazdrmak istediinde, babas reddetmiti. Bu nedenle, br ocuklar onunla alay etmiler, hatta ona dinsiz 13

anlamna gelen 'goy' adn takmlard. Bir de 'komnist' demilerdi. Esther onlarla dvmt. Ancak babas kulak asmamt. yle demekle yetinmiti: "Brak onlar, senden nce usanrlar nasl olsa." Gerekten de, Bay Seligman'n snfndaki ocuklar unutmutu bunu, artk 'dinsiz' ya da 'komnist' demiyorlar-d. Ayrca, Gasparini gibi, ya da byk apkalar giyen esmer gzeli bir italyan annesi olan ve yar ngiliz saylan Tristan gibi, din derslerine girmeyen baka ocuklar da vard. Esther, Bay Heinrich Ferne'i piyanosu nedeniyle ok severdi. Gmtle inen yolda, alana tepeden bakan, ykk dkk eski bir villann giri katnda otururdu kendisi. Gzel bir ev deildi; hatta kenger otlaryla kapl terk edilmi bahesi ve birinci katnn her zaman kapal duran kepenkleriyle korkun olduu sylenebilirdi. Bay Ferne, okulda ders vermedii zaman lar, mutfana kapanr ve piyano alard. Kasabann tek piyanosuydu onunki; belki de, Nice'e ve Monte-Carlo'ya kadar, dalardaki kasabalarn hibirinde baka piyano yoktu, italyanlar otele yerletiklerinde, mzii ok seven jandarma yzbas Bay Mondolini'nin piyanoyu yemek salonuna koydurmak istedii sylenirdi. Ancak Bay Ferne yle demiti: "Galip olan sizlersiniz, elbette ki piyanoyu alabilirsiniz. Ama unu bilin ki, orada size hibir zaman almam." Hi kimse iin almazd. Bu ykk dkk villada tek bana yaard; kimi zaman, leden sonralar, Esther, oradan geerken mutfan penceresinden havalanan mzii iitirdi. ilkyazda akan derelerin rlts gibiydi mzik; yumuak, hafif, uucu, ayn anda her yerden geliyormu izlenimini veren bir ezgi. Esther, yol kysnda, parmaklklarn yannda durup dinlerdi. Mzik sona erdiinde, Bay Ferne kendisini grmesin diye hzla kaard oradan. Bir gn, annesine piyanodan sz etmi, o da ona Bay Ferne'in, eskiden, sava ncesinde, Viyana'da nl bir piyanist olduunu sylemiti. Akamlar, gece giysileri iindeki kadnlarn ve siyah ceketli erkeklerin geldikleri salonlarda konserler verirdi. Almanlar Avusturya'ya girdiklerinde, btn Yahudileri hapse atmlar, Bay Ferne'in eini de gtrmlerdi, kendisi ka abilmiti. Ama o gnden sonra, hi kimse iin almak istemiyordu. Kasabaya yerletiinde, piyano yoktu. Bir .ky kentin 14

den satn almaya baarm, kamyonetle kasabaya getirtip brandalarn altnda saklam, sonra da mutfana yerletirmiti. imdi btn bunlar rendikten sonra, Esther parmaklklara yaklamaya bile korkuyordu. Mzik notalarn, notalarn tatl akn dinliyor, bu notalarda kederli bireyler varm gibi bir duyguya kaplyor, gzleri yaaryordu. O le sonu hava scakt, kasabada her ey uykudayd san ki; Esther Bay Ferne'in evine kadar gitti. Bahede byk bir dut aac vard. Esther, parmaklklara tutunarak, dut aacnn glgesindeki duvara trmand. Mutfan penceresinden, Bay Ferne'in piyano zerine eilmi siluetini grd. Fildii tular yar karanlkta parlyordu. Sanki bu bir dilmi, Bay Ferne de nereden balayacan bilmiyormu gibi, notalar kayyor, du -raksyor ve yeniden yollarna devam ediyorlard. Esther, gzleri szlayncaya kadar, btn gcyle mutfan ierisine bakyordu. Sonra mzik gerekten balad, birdenbire piyanodan fkr -d ve btn eve, baheye, sokaa yayld; gcyle, dzeniyle her yeri doldurdu, yumuak, gizemli olmaya balad. imdi, mzik zplyor, derelerdeki su gibi yaylyor, dosdoru gkyznn zeine, bulutlara kadar gidiyor, a karyordu. Btn dala ra yaylyor, iki rman kaynana ulayordu; "derenin gc vard onda. Elleri pasl parmaklklara sk sk yapm durumda, Esther Bay Ferne'in dilini dinliyordu. retmen gibi konumuyordu artk. Esther'in anmsayamad ho ykler anlatyordu, dlerdeki gibi. Bu yklerde, insanlar zgrd; sava yoktu, ne Almanlar, ne italyanlar vard; korku salacak ya da yaam durduracak hibir ey yoktu. Gene de hznlyd; mzik ya valyor, sorguluyordu. Her eyin birbirini paralad, krd anlar vard. Sonra sessizlik. . Mzik yeniden balyor, Esther kan her sz dinliyordu. Annesinin ark syledii ya da babasnn kendisine yeledii kitaplardan, rnein Bay Pickwick'in Londra hapishanesine girii ya da Nicolas Nickleby'nin daysyla karlamas gibi blmleri okuduu zamanlar dnda, belki de hibir ey bu denli nemli olmamt onun iin. Esther demir parmakl itip baheyi geti. Sessizce mutfaa girdi ve piyanonun- yanna kadar yrd. Yal adamn sinirli 15

parmaklar altnda belirgin bir biimde ken fildii tular izliyor, her sz dikkatle dinliyordu. Bay Ferne birdenbire durdu ve sessizlik arlat, tehditle doldu. Esther geri geri gitmeye balyordu ki, Bay Ferne ona doru dnd. lgin kei sakall ak yz kla aydnlanmt. Sordu: "Adn ne senin?" "Helene," dedi Esther. "Hadi girsene." Sanki doal bir eymi gibi, sanki gen kz tanyormu gibi. Daha sonra, onunla ilgilenmeden gene almaya balad. Soluk almaktan bile ekinen Esther, piyanonun yannda ayakta dinliyordu onu. Mzik, ona hibir zaman bu kadar gzel gelmemiti. Yan karanlkta, siyah piyano her eyi siliyordu. Yal adamn uzun elleri tularn zerinde kouyor, duruyor, yeniden balyordu. Bay Ferne arada bir, zerinde gizemli adlar yazl bir deste defter arasndan bireyler aryordu. W.A.Mozart: Piyano sonat. Czerny: Kk hzllk etdleri, opus 636. Beethoven: Sonat, blm 2, Moszkowzki tarafndan. Liszt: Klaviefwerke, IV. bant. Bach: ingiliz siti, 4-6. Bay Ferne, Esther'e doru dnd: "almak ister miydin?" Esther ona akn akn.bakt. "Ben bilmem ki." Bay Ferne omuz silkti. 16

"nemli deil. Dene, parmaklarmn nasl dolatna dikkat et." Onu yanna, banka oturttu. Parmaklarn, zayf ye sinirli bir hayvan gibi, klavyede, garip bir biimde dolatryordu. Esther ona yknmeyi denedi, baardn grnce de ok ard. "Gryorsun, deil mi? ok kolay. imdi de br elinle dene." Esther'i izliyor, sabrsz grnyordu. "Gzel, sana ders vermek gerekir, alabilirsin belki de. Ancak zor itir. Akorlar dene, bakalm." Esther'in ellerini yerletiriyor, parmaklarn aralyordu. Kendi elleri uzun ve inceydi, yal elleri deildi, kk damarl, gl gen ellerdi. Akorlarn byleyici sesleri fkryordu. Gen kzn parmaklarnn altnda nlyor, ta yreine iliyordu. Ders bittiinde, Bay Ferne piyanonun zerinde duran kt tomarnn arasndan heyecanla bireyler aramaya balad, ilerinden birini ekip Esther'e uzatt: "Notalar okumay renmelisin. rendiinde, gel beni gr." O gnden sonra, Esther, leden sonralar frsat bulduka gelirdi. Bay Ferne piyano alarken, o villann demir parmaklklarn itip sessizce mutfaa girerdi. Bir sre sonra, Bay Ferne, ban bile evirmeden, onun orada olduunu bilirdi. "Gir, otur," derdi ona. Esther, onun yanna, banka oturur ve sanki notalar onlar yaratmasna, klavyenin stnde kouan uzun elleri izlerdi. Bu i yle uzun srerdi ki, ona her eyi, hatta bulunduu yeri bile unuttururdu. Bay Ferne ona parmaklarn tular zerinde nasl kaydracan gsterirdi. Notalar, beyaz kt stne yazmt, alarken ayn zamanda ark sylemesini de isterdi. Gzleri parldar, kei sakal kprdard. "Sesin gzel, ancak gerekten piyano alp akmayacan bilemiyorum." Esther hata yaptnda, Bay Ferne sinirlenirdi: "Bugnlk bu kadar yeter, git artk, beni rahat brak!" Ama sonra Esther'i kolundan yakalayp durdurur, onun iin, Mozart'n en ok sevdii bir sonatn alard.
Gmen Yldz 17/2

Esther sokaa ktnda, gne ve sessizlik onu akna evirirdi, yolunu yeniden bulabilmesi iin birka saniye gerekirdi. Akamstleri, Esther Bay Ferne'i kasaba alannda grrd, insanlar onu selamlamaya gelirler, ama o mzik dnda her eyden sz ederdi. Irman br kysnda, byk kestane aalar dikili baheler ortasnda, ahap da evlerinde oturan, varsl insanlard bunlar. Esther'in babas onlar pek sevmezdi; ancak onlarla ilgili kt szler sylenmesini de istemezdi; nk onlar, Rusya'dan ve Polonya'dan gelen yoksullara yardm ederlerdi. Bay Ferne, byk bir nezaketle herkesi selamlar, her biriyle bir-iki sz eder, daha sonra ykk dkk evine dnerdi. Akama doru, alan canlanrd. Saint-Martin'in btn sokaklarndan gelirdi insanlar; villalarda oturan varsllar, otel oda larnda kalan yoksullar, savatan dnm iftiler, nlkl ky kadnlar, italyan jandarmalarn ve askerlerin baklar altnda er er dolaan gen kzlar, kuyumcular, terziler, Avrupa'nn kuzeyinden gelmi krkler. ocuklar alanda kouur, kzlar itekleyerek elenir ya da aalar arasnda saklamba oynarlard. Esther, alan evreleyen kk duvarn stnde oturur, btn insanlar izlerdi. Sesleri ve barlar dinlerdi. ocuklarn lklar, ku sesleri gibi nlard. Daha sonra, gne, dan arkasna saklanrd; kasabay gl geleyen bir tr st beyaz sis oluurdu. Alan tmyle glgelenir di. Her ey tuhaf ve uzak grnrd. Esther, randevularndan dnmekte olan, dan herhangi bir yerinde uzun otlar arasnda yryen babasn dnrd. Elisabeth, hibir zaman kasaba alanna gelmezdi; evde bekler, kaygsn yok etmek iin de artk ynlerle rg rerdi. Esther btn bunlarn ne anlama geldiini bilemezdi: Bambaka diller konuan ve birbirlerinden ylesine farkl bu erkek ve kadnlar, dnyann eitli blgelerinden ne diye bu kasaba alanna gelirlerdi ki. Uzun kara paltolar giymi yal Yahudi erkekleri, tarla ilerinde ypranm giysiler iinde, eme evresinde dolaan bu gen kzlar izlerdi. Karanlk knce, alan yava yava boalrd. Herkes evine dner, sesler birbiri ardndan kesilirdi. emenin rlts ye so kaklarda birbirlerinin arkasndan kouan ocuklarn barlar duyulurdu yalnzca. Elisabeth kasaba alanna gelirdi. Esther'in 18

elinden tutar, karanlk kk dairelerine doru birlikte gider lerdi. Ayn uyumla yrrler, admlar sokakta yanklanrd. Annesinin elini sk sk tutard, sanki ikisi de on yandaym ve nlerinde btn bir mr varm gibi.

19

Tristan, leden sonralar, evrede her ey uyur gibiyken, annesinin siyah piyanonun zerinde oynayan ellerini hep anmsard. Salonda kimi zaman konuklar olurdu, annesinin dostlarnn seslerini, gllerini duyard. Yalnzca piyano tular zerindeki ellerin devinimini grrd ve mzik uup giderdi. ok zaman nceydi. Annesinin kendisine, iinde deniz dibinde yanklanan an sesleri duyulan bu mziin adnn Batk Katedral olduunu ne zaman sylediini bilemiyordu. Cannes'daydlar, baka bir zaman diliminde, baka bir dnyada. Bu yzden, o yaama dnmek isterdi, tpk dlerde olduu gibi'. Piyanodan kan mzik gittike artar, otelin kk odasn kaplar, koridorlara taar, her kata yaylrd. Gecenin sessizliinde, gl bir biimde yanklanrd. Yreinin, mziin ritmiyle arptn du-yumsard Tristan; sonra birden korkuyla, srt kan ter iinde, dten uyanr, evreyi dinlemek, bu mzii kendisinden baka kimsenin duymadndan emin olmak iin yatanda dorulur--du. Uyumakta olan annesinin dingin soluunu ve kepenklerin br tarafndaki eme suyunun rltsn dinlerdi. Victoria Otelinin ikinci katnda, balkonu alana bakan kk bir odada kalyorlard. Tm katlar, talyanlarn evlerinden sokaa attklar yoksul ailelerle doluydu, her yer ylesine kalabalkt ki, gndzleri, otel bir ar kovan gibi uuldard. Bayan O'Rourke otobsle Saint-Martin'e geldiinde, Tristan on iki yanda, ekingen ve yalnz bir ocuktu. Dz ve san salar, kafasn evreleyen bir 'tas' biiminde kesilmiti, ilgin ingiliz giysileri vard, ok uzun gri bir ortu, yn oraplar, tuhaf yelekleri. Her eyi yabancyd. Cannes'da, yazlklarda oturan ingilizlerin, savan daha da daraltt kapal evresi iinde yaamlard. Sava balam, Tristan'n Afrika'nn Ekvator blgesinde tccarlk yapan babas da smrgecilerin silahl kuvvetlerine katlmt. O zamandan bu yana, hibir haber alnama20

mt kendisinden. Tristan okula gitmeyi brakm, kendisine annesi ders vermiti. Bu nedenle, daa geldiklerinde, Bayan O'Rourke onu Bay Seligman'm snfna yazdrmak istememiti. Esther'in onunla ilgili ilk ans, otel kaps nnde durup okula giden ocuklar izlemekte olan Tristan'n ilgin giysiler iindeki siluetiydi. Bayan O'Rourke gzel bir kadnd. Uzun giysileri ve byk apkalaryla, yzndeki ciddiyet ve bakndaki melankolik anlatm birbirlerine aykryd. Akc ve aksansz bir biimde Franszca konuuyor, ancak gerekten italyan olduu syleniyordu, italyan jandarmalar iin casusluk yapt ya da saklanmakta olan bir katil olduu syleniyordu. Bu tr dedikodular zellikle kzlar anlatrlard fsr fsr. Tpk jandarma yzbasn gizlice grmeye giden Rachel'den sz ettikleri gibi. O zaman, ilk balarda, Tristan teki ocuklara karmak istemezdi. Kasabada tek bana dolar ya da kimi zaman tarlalara gider, dereye kadar yokuu inerdi. Orada baka ocuklar olunca, arkasna bakmadan dnerdi. Onlardan korkard belki de. Ya da kimseye gereksinimi olmadn gstermek isterdi. Esther onu akamlan, alanda, kolunda annesi, gsterili gsterili dolarken grrd. nar aalarnn altnda, kol kola, jandarma binasnn bulunduu alann br ucuna kadar yrrlerdi. Sonra ters ynde yrmeye balarlard, insanlar Bayan O'Rourke'la pek konumazd. Ancak, kendisi arasra yal He-inrich Ferne'le sohbet ederdi, nk Bay Ferne bir mzisyendi. Bayan O'Rourke, bakalar gibi, saym iin Terminus Oteline gitmezdi hibir zaman, Yahudi deildi. Zaman gemiti, yaz geliyordu. Artk herkes Bayan O'Rourke'un varsl olmadn biliyordu. Hatta hi paras kalmad, mcevherlerini kuyumculara rehin brakt, birka madalyon, fildii kolye ve deersiz tak dnda hibir eyi kalmad sylenirdi. Tristan annesine daha nce hi grmemi gibi bakyordu. Cannes'daki evlerinde geirdikleri zaman anmsamak istiyordu yalnzca: le sonu nda mimozalar, darda kularn tn, annesinin sesini, zellikle de kimi zaman iddetli, kimi zaman hznl mzii, Batk Katedral'i alan elleri anmsamak istiyordu. Silinen, uzaklaan bir grnmd bu.

Tristan artk otel odasnda duramyordu. Gne yzn, ellerini yakm, ok uzun olan sar salarnn rengini iyice amt. Giysileri allklarda kouturmaktan kirlenmi ve ypranmt. Bir gn, kasabann kndaki yolda, Gasparini'yle dvmt, nk bu olan Esther'e kur yapyordu. Gaspari-ni ondan yaa daha byk ve daha glyd, Tristan'n boynunu grei gibi boyundurua almt, yz kinle doluydu ve yle diyordu: "Bir manyak olduunu syle! Hadi syle!" Tristan, baylncaya kadar dayanmt. Sonunda, Gasparini onu brakm, brlerini de Tristan itiraf etti diye kandrmt. O gnden sonra her ey deimiti. imdi yazd, gnler uzamt. Her sabah, annesi dar odada hl uyurken, Tristan otelden ayrlrd. Ancak leyin, ackm ve dikenlerden bacaklar izik izik olarak dnerdi. Annesi hibir ey sylemiyordu, ama sezmiti. Bir gn, Tristan karken, annesi tuhaf bir sesle, "Biliyorsun, Tristan, bu gen kz sana gre deil," demiti ona, Tristan duraksamt: "Nasl, neden sz ediyorsun sen? Hangi gen kz?" Annesi yalnzca yinelemiti: "Sana gre deil, Tristan," ama bir daha hi amamlard bu konuyu. Sabahlan, Yahudilerin Terminus Oteli nnde kuyrua girdikleri saatte, Tristan kasaba alannda olurdu. Erkekler ve kadnlar, adlarnn listeye yazlmas ve tayn kartlarn alabilmek iin, srayla ieri girmek zere beklerlerdi. Tristan, aalarn arkasna yar gizlenmi olarak, sra bekleyen Esther'i ve ailesini izlerdi. Biraz utanrd, nk annesinin ve kendisinin kuyrua girmelerine gerek yoktu, tekiler gibi deillerdi. Esther ilk kez ite burada, bu alanda bakmt ona. ok yamur yayordu. Kadnlar allarna sk skya sarlyor, byk siyah emsiyelerini ayorlard. ocuklar koumadan, barmadan annelerinin yannda duruyorlard. Tristan, nar aalarnn glgesinde, bekleme kuyruunun ortasnda duran Esther'e bakyordu. Banda bir ey yoktu Esther'in, yamur damlacklar siyah salarnda parldyordu. Annesi koluna girmiti, babasysa, yannda ok uzun grnyordu. Esther konumuyordu. Hi kimse konumuyordu, lokantann kaps nnde ayakta dikilen jandarmalar bile. Kap her aldnda, Tristan, bahe tarafndaki caml kaplardan k alan byk salonun bir blmn

grebiliyordu.
22

Jandarmalar, pencerelerin yannda dikilmi, sigara iiyorlard. lerinden biri masaya oturmu, nndeki ak kte adlar iaretliyordu. Tristan iin, bu olanlarn rktc ve gizemli bir yan vard, sanki salona giren insanlar bir daha kmayacaklard. Alana bakan tarafta, otelin pencereleri kapal, perdeler ekikti. Gece olduunda, italyanlar kepenkleri rtp ieri kapanrlard. Alan kapkaranlk olur, sszlard. Kimsenin darya kma hakk yoktu. Tristan' otelin nne eken sessizlikti. Alanda beklemekte olan kara siluetlerin arasndaki Esther'i grmek iin, mzik ve bahe dlerini, annesinin hafife soluduu o lk oday brakmt. Jandarmalar onun adn yazyorlard. O, annesi ve babasyla birlikte ieri giriyor, nnde ktk duran adam da teki adlarn ardndan Esther'in adn da iaretliyordu. Tristan, onunla birlikte kuyrua girmeyi, masaya kadar onunla ilerlemeyi ok isterdi. Btn bunlar olurken, Victoria Otelindeki odasnda uyuyamazd ki. Alandaki sessizlik ok youndu. Yalnzca eme suyunun rlts, bir yerlerde bir kpein havlamas iitiliyordu. Daha sonra, Esther otelden kt. Alanda, babas ve annesinden azck uzakta yrd. Aalarn nnden geerken, Tristan' grd; kara gzlerinde fkeli ya da kmseyici bir alev vard sanki, delikanlnn yreinin daha hzl arpmasna neden olan yakc bir alev. Tristan geriledi. Gzelsiniz, yalnz sizi dnyorum, sizi seviyorum, demek istiyordu. Ama Est-her'lerin siluetleri hzla sokaklara yaklayordu imdiden. Gne gkyznde ykseliyor, k bulutlarn arasnda yanyordu. Tarlalarda otlar bacaklar sryor, allar krbalyordu. Tristan, kamak iin kouyor, buz gibi dereye kadar iniyordu. Hava, koku, iek tozu ve sinek doluydu.

23

Bu yazdan nce baka hibir yaz yaanmamt sanki. Gne tarlalar, rman talarn yakyor, soluk mavi gkyznn altnda dalar uzak grnyordu. Esther sk sk dereye, iki rman birletii vadi ukuruna gidiyordu. O blgede, vadi ok geniti. Oradan bakldnda, dalarn oluturduu halka daha da uzak grnrd. Sabahlan, hava souk ve yalz, gkyz masmaviydi. leden sonra, kuzeyde ve douda, doruklarn zerinde, gz kamatrc kvrmlarn iire iire, bulutlar beli-riyordu. Ik dere suyunun zerinde titriyordu. Titreim her yerdeydi; banz evirdiniz mi ekirgelerin ve suyun sesiyle birleiyordu. Bir gn, Gasparini Esther'le dereye kadar gelmiti. Gne tam tepeye geldii iin, Esther dnmek zere yamac trmanmaya balamt ki, Gasparini elini tutmutu onun: "Gel, aada, Roquebilliere'de, ekin bien kuzenimi grmeye gidelim." Esther duraksyordu. Gasparini: "Uzak deil, hemen aada, dedemin at arabasyla gideceiz," demiti. Esther, daha nce, babasyla birlikte hasad grmt, ancak budayn nasl olduunu anmsadndan emin deildi. Sonunda, at arabasna binrniti. Arabada ocuklar, balar rtl kadnlar vard. At sren Gasparini'nin dedesiydi. Araba, vadiye kadar dolambalar dne dne inerek yolu izlemiti. Evler grnmyordu artk, yalnzca parldayan dere ve otlaklar vard. Yol ukurlarla doluydu, araba sarslyor, bu da kadnlar elendiriyordu. Roquebilliere'e varmadan az nce, vadi geniliyordu. Esther herhangi bir ey grmeden nce, lklar, kadn sesleri, scak rzgrla birlikte gelen kahkahalar ve yamur sesi kadar dzenli bir bouk uultu iit-miti: 'Geldik, buday tarlalar ite urada," demiti Gasparini. Patika artk yolla birleiyordu ve Esther, tm bu alan insanlar birden grvermiti. ok kalabalkt, arabalar bekliyor, atlar yolun kysnda otluyor, ocuklar oynuyordu. Arabalarnn
24

yannda, yal erkekler, tahta dirgenlerle buday yklemeye alyorlard. Tarlalarn byk bir blm biilmiti bile; ba rtl kadnlar ekin demetlerinin zerine eilmi, onlar yola, arabalarn yanna atmadan nce, balyorlard. Yanbalarnda, bebekler, yumurcaklar. yere den baaklarla oynayorlard. Daha byk olan ocuklarsa, tarlalarda arta kalan baaklar toplayp uvallara dolduruyorlard. Gen erkekler, tarlann br ucunda alyorlard. Birbirlerine birka adm uzaklkta, askerler gibi bir izgi oluturmular, trpanlarn sallayarak budaylar arasnda yava yava ilerliyorlard. Esther'in gelirken, uzaktan iittii sesler bunlarn sesleriydi. Mekanik bir dzenle, trpanlar geriye doru kalkyor, gnete parlayan uzun azlaryla bir an devinimsiz kaldktan sonra, birden gcrdayarak budaylarn arasna iniyor, erkeklerin grtlaklarndan ve gslerinden kan bouk bir ses tm vadide yanklanyordu: HhL Esther arabalarnn arkasna saklanmt, nk kendisini grmelerini istemiyordu; ama Gasparini elinden tutup ekmi ve tarlalarn ortasnda yrmeye zorlamt. Tahl saplar sivri ve sertti, rme ayakkablarnn iinden geip, topuklarna bat-yorlard. zellikle de bir koku, Esther'in daha nce hi duymad bir koku vard, belki de geldiinde bu koku yznden korkmutu. Genzi yakan bu ter ve toz kokusu, insanla bitki karm bir koku. Gne gzleri kamatryor, gzkapaklarn, yz, elleri yakyordu. evrelerinde, yoksul giysiler iinde, Esther'in daha nce hi grmedii kadn ve ocuklar vard. Hummal bir aceleyle ekin demetlerinden den baaklar topluyor, bez torbalarna dolduruyorlard. Gasparini, sesinde kmseyici bir edayla: "Bunlar talyan!" demiti. "Evlerinde budaylar yok, o nedenle, baak toplamaya geliyorlar buraya." Esther, yrtk prtk giysiler iinde, yzleri yr yarya solmu rtlerle gizlenmi olan bu gen kadnlar merakla izliyordu. "Nereden geliyorlar?" Gasparini vadinin sonundaki dalar gstermiti. "Valdieri'den, Santa Anna'dan (o Santana demiti) geliyorlar, evlerinde yiyecek bireyleri olmadndan, yryerek da geiyorlar." Esther armt; talyanlarn'bu kadn ve ocuklar gibi olabileceini usuna getirmemiti. O srada, Gasparini oraklarn oluturduu sraya doru srklemiti onu.

bu benim kuzenim," stnde bir fanila, gneten yz ve kollar kzarm olan gen adam oran sallamay brakmt. "Eee! Nianln tantrmayacak msn?" Bir kahkaha atm, br adamlar da onlara bakmak zere ilerini brakmlard. Gasparini omuz silkiniti. Bayra oturmak zere, Esther'le birlikte tar lann br ucuna doru yryordu. Buradan, yalnzca oran budaylar arasnda kard slk sesi ve adamlarn bouk so luklar iitiliyordu: HhL.HhL. Gasparini yle demiti: "Babam talyanlarn, evlerinde yiyecekleri kalmad iin sava kaybedeceklerini sylyor." Esther: "O zaman buraya m yerleecekler?" Gasparini hi duralamadan yantlamt: "Buna izin vermeyiz. Onlar kovarz. Kald ki, sava ingilizlerle Amerikallar kazanacak. Babam Almanlarla talyanlarn yenik deceklerini sylyor." Ses tonunu biraz alaltmt yine de: "Babam Maki'ye kyor. Ya seninki?" Esther dnmt. Nasl yantlayacandan pek emin deildi. O da ayn eyi syledi: "Benim babam da Maki'de." Gasparini: "Ne yapyor?" Esther yle yantlamt: "Dalardan geen Yahudilere yardm ediyor, saklan malarna yardmc oluyor." Gasparini kzgn grnyordu: "Ayn ey deil ki. rgte yardm etmek deil bu." Esther btn bunlar sylediine imdiden piman olmutu. Annesiyle babas, ne savatan, ne de evlerine gelen insanlardan hi kimse ye sz etmemesini tembih etmilerdi ona. talyan ask erlerin bunlar ihbar edenlere para verdiklerini sylemilerdi. Gasparini btn bu sylediklerini Yzba Mondolini'ye anlatr myd? Saydam zarlarndan teker teker syrdklar buday taneciklerini ineyerek, ikisi de, uzun bir sre, suskun kalmlard . Sonunda Gasparini yle demiti: "Baban ne i yapar? Demek istediim, savatan nce ne i yapyordu?" Esther "retmendi," demiti. Gasparini ilgili grnyordu: "Ne retmeni?" Esther: "Lisede tarih retmeniydi, tarih ve corafya." Gasparini bir ey sylemiyordu artk. Anlalmaz bir yz anlatmyla nne bakyordu yalnzca. Esther, biraz nce, arta kalan baaklar top layan ocuklar grdklerinde, Gasparini'nin "Evlerinde yiye cek bireyleri yok," deyiini dnyordu. Daha sonra Gasparini yle demiti: "Babamn tfei var, hl da duruyor, evimiz 1

kinci Dnya Sava srasnda Almanlara kar direnmek zere Fransa'da oluan silahl da rgtne verilen ad. (ev.)

de, tahl ambarnda. stersen bir gn sana gsteririm." Esther ve o, yine bir sre, hibir ey konumadan, oraklarn ve adamlarn soluklarnn grltsn dinlemilerdi. Gne, gkyznn zeinde kmltszd, hi glge yoktu yerde. Saplarn sivri ular arasnda ilerleyen, duran ve yeniden yollarna devam eden iri, kara karncalar vard. Onlar da demetlerden den buday taneciklerini aryorlard. "Yahudi olduun doru mu?" diye sormutu Gasparini. Esther anlamyormu gibi ona bakmt. "Sylesene, doru mu? Yahudi misin?" diye yinelemiti ocuk. Birden yznde yle bir kuku anlatm belirmiti ki, Esther, kzgn bir biimde, abucak yantlamt: "Ben mi? Hayr, hayr!" Gasparini'nin yz hl gergindi. imdiyse yle diyordu: "Babam, Almanlar buraya gelince btn Yahudileri ldreceklerini sylyor." Esther, yreinin acyla daha hzl arptn, kannn boyun damarlarn iirdiini, kulaklarnda ve akaklarnda zonkladn duyumsam, nedenini bilmeden gzleri yaarmt. Onu bu duruma getiren yalan sylemi olmasyd. Delikanlnn ar, srarc sesini, bir de "Ben mi? Hayr, hayr!" diye yanklanp yinelenen kendi sesini iitiyordu. Gzlerinden taan korkuyu ya da acy duyumsuyordu. Tarlalarn zerinde, gkyz koyu maviye d nmt; k, oraklar ve dalarn talarn parldatyordu. Gne, Esther'in giysisinin zerinden srtn ve omuzlarn yakyordu. Biraz ilerde, tarlalarn ortasnda, yorulmak bilmeyen karncalar gibi, paavralar iindeki kadn ve ocuklar agzl lkle baaklarn saplarn kartrmaya devam ediyorlar, kesilmi parmaklar kanyordu. Esther, birden, hibir ey sylemeden yerinden kalkm, saplar bez ayakkablarna bata bata yryerek uzaklamt oradan. Ardnda brakt delikanl bouk bir sesle baryordu: "Helene! Helene! Bekle beni! Nereye gidiyorsun?" Esther, ekinlerin yklenmesini bekleyen arabalarn bulunduu yola gelince, btn gcyle kasabaya doru komaya balamt. Daha da hzl koabilmek iin ardnda kzgn bir kpek olduunu dn d, bir an bile yitirmeden, ardna bakmadan kouyordu. Vadinin serin havas bedenini yalyordu; buday tarlalarnn scaklndan sonra, bir su gibiydi. 27

26

Can acyncaya, soluksuz kalncaya kadar komutu. Sonra yolun kenarna oturmutu, sessizlik rktcyd. Bir mavi duman bulutu iinde jandarmalarn srd bir kamyon gelmiti. talyanlar onu arkaya oturtmular, birka dakika sonra da Esther kasaba alanna inmiti. Aada, insanlarn ekin toplad yerde olup bitenleri annesine anlatmamt. Buday tanelerinin ac tad uzun sre aznda kalmt. Bir sabah erkenden, yamur altnda, talyanlar gene de gtrmlerdi Bay Ferne'in piyanosunu. Nasl bilinmez, haber hemen yaylmt. Kasabann btn ocuklar oradayd, nlkl birka yal kadn ve yamur nedeniyle klk kaftanlarn giymi Yahudiler de. stnde eytan biiminde bakr amdanlar olan parlak, kara, kocaman byl mobilya, niformal drt talyan askerinin srtnda, soka trmanmaya balamt. Esther, bu tuhaf alay, iri bir tabut gibi sallanan, ne arkaya doru gidip gelen bu piyanoyu, asker apkalarnn her sarsntda oynayan kara tylerini izlemiti. Birok kez, soluk almak iin, askerler durmak zorunda kalmlard, piyanoyu kaldrm talarna her braktklarnda, teller szlar gibi titreyerek nlyordu. Esther RachePle ilk kez o gn konumutu ite. Uzaktan, alay gzlemi, daha sonra, Bay Ferne'in, yamur altnda, yolu kmakta olan siluetini grmt. Esther, beklemek zere bir kap eiine saklanmt, Rachel de yanna gelmiti sonra. Su damlacklar Rachel'in gzel kzl salarn slatyor, gzyalar gibi yznden szlyordu. Esther, belki de bu yzden, arkada olma isteini duymutu. Piyano, imdiden, yolun yukarsnda, Terminus Oteline doru gzden kayboluyordu. Ak yzn kaygdan ya da yamurdan tuhaf bir biimde buruturmu olan Bay Ferne kzlar grmeden nlerinden' gemiti. Adamcaz kendi kendine konuuyormu gibi, kei sakal kprdyordu, belki de kendi dilinde talyan askerlere ilenler yadrmaktayd. Hem gln, hem de zcyd bu; Esther, boaznn dmlendiini duyuyordu, nk birden savan ne olduunu anlay-vermiti. Demek ki, sava olduunda, insanlar, polisler ve tuhaf tyl apkalaryla askerler, Terminus Otelinin yemek salonuna gtrmek zere, Bay Ferne'in piyanosunu rahatlkla

evinden

alabiliyorlard. Oysa Bay Ferne, bu piyanoyu dnyalara deimezdi, nk u yaamda ona kalan tek eydi. Rachel alana gitmek zere soka kmt, Esther de yannda yryordu. Alana gelince, bir nar aacnn altna sndlar ve den yamuru izlediler. Rachel konutuunda, dudaklarnn evresinde bir buhar bulutu oluuyordu. Esther, Bay Ferne'in piyanosunun bana gelenlere karn, burada olmaktan mutluydu, nk uzun zamandr, Rachel'le konumak istiyor, ama gze alamyordu. Esther onun omuzlarna inen uzun ve dank kzl salarn seviyordu. Rachel artk dinsel trenlere katlmyor, otelin nnde sk sk talyan askerlerle konuuyordu. Bu da kasabada birok insan, yerli kadnlar ve Yahudi din adamlarn sarsyordu. Ama ylesine gzeldi ki, Esther, onun tekiler gibi davranmamasnn nemli olmadn dnyordu. Kasaba sokaklarnda alveri yaparken ya da leden sonralar anne ve babasyla birlikte alanda gezerken, Esther sk sk, belli etmeden izlemiti onu. nsanlar hakknda ok ey anlatyorlard; delikanllar sokaa kma yasana karn, geceleri dar ktn ve derede rlplak yzdn sylyorlard. Kzlarsa, daha sradan 28

ancak daha kt eyler anlatyorlard onunla ilgili. Rachel'in Yzba Mondolini'yle birlikte olduunu, Terminus Oteline onu grmek iin gittiini ve zrhl ara iinde onunla yollara ktn sylyorlard. Sava bitince, talyanlar da yenilince, onun o gzel salar dibinden kaznacak, Gestapo'nun ve talyan ordusunun btn ajanlar gibi o da kuruna dizilecekti. Esther kzlarn, btn bunlar kskanlktan anlattklarn biliyordu. O gn, Esthere Rachel uzun bir sre birlikte kalp konutular, su birikintilerine den yamura baktlar. Yamur dindiinde, insanlar, nlkl ve lastik ayakkabl yerli kadnlar, mantolu ve bartl Yahudi kadnlar ve uzun kara kaftanlar ve apkalaryla yal adamlar her sabah olduu gibi alana geldiler. ocuklar da komaya balyorlard, birou yrtk prtk giysiler iinde ve yalnayakt. Sonra Rachel Bay Ferne'i gsterdi. O da alanda, emenin br tarafndayd. Piyanosunu grebilmek iin otelden yana bakyordu. Jandarmalar kapnn nnde sigara itii srada, otelin iine doru bakan Bay Ferne'in aalar arasndaki zarif grn29

ts Esther'i utandryordu, hem gln hem de znt veren bir grntyd bu. Esther btn bunlardan skld birden. Rachel'in elini tuttu ve onu derenin akt sokaa doru srkledi: Derenin st tarafndaki yola kadar gittiler. Yamurla hl ldayan yolda, hibir ey sylemeden kprye kadar birlikte yrdler. Aada, iki derenin sel gibi akan sular burgalar olutu rarak kavuuyorlard birbirlerine. Yass akllarla kapl dar bir kumsaln bulunduu yerde su kavana kadar uzanan bir yol vard. Sel sularn grlts sar,ediciydi, ama Esther bundan holanyordu. Bu yer dnyadan tamamen soyutlanyordu, hatta birbirinizle konuamyordunuz bile. Bulutlar aralanmt, gne talar zerinde parlyor, hzl akan suyu ldatyordu. Esthere Rachel, uzun sre oturup burgalar oluturan su ya baktlar. Rachel sigara kartt, stnde ingilizce yazlar bulunan tuhaf bir paketti. Sigaray imeye balad, yumuak, yakc duman, evresinde dnyor ve yaban arlarn ekiyordu. Bir ara, denemesi iin sigaray Esther'e uzatt, ama duman onu k srtt, Rachel de buna gld. Daha sonra, dkleri iin, yamac trmandlar ve kk duvarn stne kp gnee oturdular. Rachel, tuhaf, hatta sert ve neredeyse ktcl bir ses tonuyla anne ve babasndan sz etmeye balad. Ailesini sevmiyordu, nk lkeleri olan Polon ya'dan kap Fransa'ya saklanm ve hep korkuyla yaamak zo runda kalmlard. Ne talyanlardan, ne de Mondolini'den sz ediyordu, sonra birden, giysisinin cebini kartrmaya balad ve avcunu aarak bir yzk gsterdi. "Bak, bana ne verdiler." Bembeyaz kk talar arasnda parldayan koyu mavi bir tat, ok gzel eski bir yzkt. "Safir bu," dedi Rachel. "evresindeki kk talarsa elmas." Esther, imdiye kadar byle bir ey grmemiti. "Gzel mi?" "Evet," dedi Esther. Ancak, renkli koyu ta sevmemiti. Tuhaf bir parlts vard, biraz rktyordu insan. Sava, Bay Ferne'in evinden gtrdkleri piyanoyu anmsatyordu Est her'e. Hibir ey sylememiti, ancak Rachel anlad ve yz hemen cebine koydu. 30

"Sava bittiinde ne yapacaksn?" diye sordu Rachel. Ve Esther'in dnmesine frsat vermeden hemen ekledi: "Ben ne yapmak istediimi biliyorum. Tpk Bay Ferne gibi, mzikle uramak, piyano almak, ark sylemek istiyo rum. Byk kentlere, Viyana'ya, Paris'e, Berlin'e, Amerika'ya, her yere gitmek istiyorum." Bir sigara daha yakt. O btn bunlar anlatt srada, Esther, onun prltl kzl salarn evreledii yznn profilini iz liyor, kollarna ve uzun trnakl ellerine bakyordu. Belki sigara dumanndan, belki de gneten, Esther bann dndn duyumsad. Paris, Varova ve Roma'daki gecelerden sz ediyordu Rachel, oralar gerekten grm gibi. Esther Bay Ferne'in mziinden sz edince, Rachel fkelendi hemen. Onun, mutfanda bir piyanosu olan yal bir aptal, bir sokak serserisi olduunu sylyordu. Esther, Rachel'in sigara dumann koklamak, onun yannda olabildiince ok kalabilmek, kzl salarnn olutur duu aylay ve incecik yznn profilini izleyebilmek ve bu imgeyi ykmamak iin, kar kmad ona. Ama onun bu ko -. numalarm iitmek, Bay Ferne'in piyanosunu jandarmalarn iki iip kt oynadklar Terminus Otelinin sigara dumanyla kapl byk salonunda tek bana dnmek hznlendiriyor-du Esther'i. Olanlar, Esther'e sava, lm ve durmakszn gznn nne gelen, kasabadan uzakta, hi geri gelmeyecekmi gibi byk tarlalarda yryen babasnn grntsn anmsat yordu. Rachel ingiliz sigarasn bitirdikten sonra, izmaritini vadiukuruna att ve yerinden kalkarak elleriyle arkasn silkeledi. Birlikte, konumadan, le yemei hazrlklar iin tten bacalarn bulunduu kasabaya dndler. Austos ayndaydk imdiden. Her akam, gkyz olaanst ekiller izerek ykselen beyaz ya da gri iri bulutlarla kaplanyordu. Birka gndr, Esther'in babas, stnde yazlk gri takm elbisesi, elindeyse eskiden Nice'te lisede tarih ve corafya dersleri verdii zamanlar kulland kk antasyla, sabah erkenden yola kyordu. Esther, babasnn gergin ve ask yzn kaygyla izliyordu. Henz aydnlanmam sokan aasnda, evlerinin kapsn aan babas, kzn pmek iin dnp 31

geliyordu. Bir gn, Esther sormadan edemedi: "Nereye gidiyorsun baba?" Sert bir anlatmla: "Kimi insanlar grmeye gidiyorum," diye yantlamt babas. Ve eklemiti: "Bana soru sorma, Estrellita. Bu konuda hi konumamalyz, anlyor musun?" Oysa Esther, babasnn dalar gemeleri iin Yahudilere yardm etmeye gittiini biliyordu, bu konuda hibir ey sormad yine de. Bu nedenle, mavi gkyznn gzelliine, bylesine byk ayrlara, ekirgelerin arklarna ve talar zerinden akan dere suyunun sesine karn, yaz rkn geliyordu. Esther, evde bir saniye bile yerinde duramyordu. Hissettii kaygy, sessizlii ve srekli beklemenin verdii acy annesinin yznde de grebiliyordu. Bu nedenle, sabah kahvalts iin bir tas scak st ier imez, evin kapsn ayor ve caddeye kan merdi venlere frlyordu. Annesinin, "Helene! Hemen kyor musun?" diye sesleniini iittiinde, Esther darya km olurdu. Annesi, sesi dardan duyulur korkusuyla, ona Esther demezdi hi. Bir akam, Esther karanlk odasnda yatandayken, ok gezdii iin annesinin kendisinden yakndn duymutu, babasysa: "Brak gezsin, bunlar belki de son gnlerimiz bizim...", demiti yalnzca. O gnden sonra, bu szckler usundan hi kmad: Son gnler... Onu dayanlmaz bir biimde darya srkleyen ite bu szcklerdi. Gkyzn bylesine mavi, gnei bylesine parlak, dalar ve ayrlar bylesine byleyici klan bu szcklerdi ite. Sabah erkenden Esther, bodrum katnn penceresini tkadklar kartonlarn aralklarndan n do masn beklerdi: Ona seslenen kularn ksa tlerini, darya davet eden serelerin cvltlarn ve saan kularnn ince lk larn iitmeyi beklerdi. Sonunda kapy ap ortasnda buz gi bi bir derenin akt caddenin serin havasna brakrd kendisini; olaanst bir zgrlk, snrsz bir mutluluk hissederdi o an. Kasabann son evlerine kadar gider, sabah sisinde bile hl u suz bucaksz grnen vadinin enginliini izlerdi ve babasnn szcklerini unuturdu bylece. Sonra da, derenin st tarafnda byk ayrlarda, engereklere dikkat etmeden komaya balar, yksek dalara doru uzanan yola varrd. Babas her sabah, ite burada bilinmeyene doru yola kard. Gnn ilk klar yznden kamaan gzlerle Esther, en yksek tepeleri, karaam 32

ormann, dalar arasndaki geitleri, tehlikeli kk koyaklar grmeye alrd. Aada, vadi ukurunda, derede oynaan ocuklarn seslerini duyard. Dizlerine kadar souk suya dalm olan ocuklar, dere kumundaki oyuklarda tatl su stakozlar avlayarak elenirlerdi. Esther, kzlarn gllerini ve keskin lklarn ayrdedebiliyordu: "Maryse! MaryseL" Sesler ve g ller azalncaya ve yok oluncaya kadar ayrlarda dolamaya devam ederdi. Vadinin br tarafnda, dan karanlk yamacn da, stlerinde yer yer dikenli allar bulunan krmz renkte ta kalntlar vard. Gne ayrlarda imdiden yakard. Esther, yznde ve koltuk altlarnda boalan terleri duyard. Biraz ilerde, kaya kitlelerinin kuytusuna girdiinde ne rzgr, ne esinti ne de grlt duyard. te bu sessizlii bulmak iin gelirdi Esther. Tek bir insan grlts bile iitilmedii, yalnzca bceklerin i gcklayc sesleri, arasra bir tarla kuunun ksa t ve otlarn kartt sesler duyulduunda, Esther kendini iyi hissederdi. Ar ar ve gl bir biimde arpan yreini ve hatta burun deliklerinden soluduu havann sesini dinlerdi. Bu sessizlii ni in bu kadar arzuladn bilmezdi. Gzeldi yalnzca ve buna gereksinimi vard. Bylece korku yava yava uzaklard. Gne , gkyznde kabaran bulutlar, sineklerin ve arlarn havada asl durduu aydnlk byk ayrlar, dalar ve orman lardan oluan karanlk iri duvarlar, btn bunlar hep var olacakt... Son gn deildi onlar iin* o zamanlar bunu biliyordu, btn bunlar hep var olacakt, kimse bunu engelleyemezdi nk. Esther bir gn, sr dedii bu yeri birine gstermek istemi ti. Gasparini'yi otlar arasndan kayalara kadar gtrmt. Be reket Gasparini engereklerden sz etmemiti, belki de korkmadn kantlamak iin. Ancak, kalnt talarn yanna varnca, Gasparini telala: "Buras iyi bir yer deil, ben dnyorum," demi, sonra da koarak uzaklamt. Esther ona kzmad. Bu kadar abuk kamasnn nedenini bildii iin aknd yalnzca. Btn bunlarn yllarca, yzyllarca hep var olacan, byle srmesi gerektiini ve hi kimsenin buna engel olamayacan bilmeye gereksinimi yoktu Gasparini'nin. Esther'i korkutan engerekli ayrlar deildi. Onu rkten harmanlard. Buday tarlalar, yapraklarn yitirmi aalar giGmen Yldz

33/3

biydi sanki. Esther, Roquebilliere'de, vadinin aasnda, Gasparini'nin daha nce gittii harman yerlerine bir kez daha gitmi ti. . Artk tarlalar neredeyse tamamen biilmiti. Parlak byk oraklarla donanm erkeklerin oluturduu izgi dalm, birbirlerinden ayrlm birka bek kalmt. Tarlalarn st tarafnda, kk tepelerin yamacnda, kylarda kalanlar biiyorlard. ocuklar son demetleri balyorlard. Yoksul kadn ve ocuklar, baak saplar arasnda dolayorlard, ama torbalan botu. Esther yamaca oturmu, plak tarlalara bakyordu. Baak saplar arasnda, bylesine yakan gnee ve masmavi gkyzne karn, neden hznl olduunu anlayamyordu. Gasparini gelip yanna oturdu. Konumuyorlard. Tarlalarn kylarnda ilerleyen oraklar izliyorlard yalnzca. Gasparini'nin elinde bir avu baak vard; ekimsi tadna vara vara iniyordu buday tanelerini. Gasparini artk ne savatan, ne de Yahudilerden sz ediyordu. Gergin, kaygl grnyordu. Daha imdiden omuzlan iri bir erkek kadar geni, gl kuvvetli ve kzlar gibi yanaklar abucak kzaran, on be on alt yalarnda bir delikanlyd o. Esther'se kendini ondan ok farkl hissediyor, ama yine de seviyordu onu. Tarlalarn kysndaki yoldan geerken arkadalar ona taklyorlard, o da onlara fkeyle bakp kavga etmek istermi gibi, azck doruluyordu. Gasparini bir sabah erkenden Esther'i almaya geldi. Yolun yamacndaki merdivenlerden indi, kapy ald. Kapy Esther'in annesi at. Bir an, yzne anlamszca bakt, daha sonra onu tand ve mutfaa buyur etti. Esther'in evine ilk geliiydi. Karanlk odaya, tahta masa ve oturaklara, dkm sobaya, tahta raf stnde dizili tencerelere, evresindeki her eye yle bir bakt. Esther geldii zaman, onu, masann banda, sklm bklm, gzleri muambaya dikili grnce, kahkahay basacakt neredeyse. Arada bir, Gasparini, elinin tersiyle sinekleri kovuyordu. Elisabeth ilkyazda yapm olduu vine suyundan getirdi. Gasparini, bardandaki meyve suyunu iti ve

cebinden kard bir mendille azn sildi. Mutfaktaki sessizlik zaman daha da uzatyordu. Sonunda Gasparini konumaya karar verdi ve biraz

ksk bir sesle: "Helene'i, cuma gn kilisede yaplacak bayram trenine gtrmek iin izninizi isteyecektim," dedi. Karsnda dikilen Esther'e bakt, kendisinden yardm istiyordu sanki. "Ne bayram bu?" diye sordu Elisabeth. "Meryem Ana'mn bayram var cuma gn," diye aklama getirdi Gasparini. "Meryem Ana daa dnmek zorunda, bu nedenle kiliseden gidecek." Elisabeth kzna doru dnd: "Eee! Ne diyorsun? Karar vermek sana der sanrm." Esther ciddiyetle yantlad: "Annemle babam izin verirse, giderim." Elisabeth: "Ben izin veriyorum, ancak babana da sorman gerekecek," diye srdrd. Tren, ngrld gibi, cuma gn yapld. talyan jandarmalar izin vermilerdi, sabah erkenden, insanlar kilisenin nndeki kk alana gelmeye baladlar. ocuklar kilisenin iinde mumlar yakp her yere iek demetleri koydular. zellikle yal kadn ve erkekler vard, nk gen erkeklerin ou savata esir dm, henz dnmemilerdi. Gen kzlar, ak yakal yazlk elbiseler iinde, bacaklar plak, ayaklarnda bez ayakkablar ve salarn sardklar bir alla gelmilerdi. Gasparini Esther'i almaya geldi. stnde, abisinin yalnzca vaftiz treninde
34

giydii golf pantolonlu ak gri renkteki takm vard. lk kez bir kravat takyordu, mor krmzyd. Esther'in annesi, bayram giysileri iinde gelen gen kylye alay edercesine glmsedi, ancak Esther onun bu davrann knad. Babasysa Gasparini'ye gzel szler syleyerek elini skt. Esther'in babasnn iri yaps ve retmen olmas delikanly ok etkiliyordu. zin isteyen Esther'e babas: "Evet, bu bayrama gitmen ok nemli," diye yant vermiti hemen. ylesine ciddi bir biimde sylemiti ki bunu, Esther kukulanmt. O gn, kiliseyi ok kalabalk grnce, neden bu kadar nemli olduunu anlamt. Her taraftan gelmilerdi insanlar, Boreon ya da Mollieres allarndan, hatta dadaki ssz iftliklerden de. zerinde talyan bayra dalgalanan Terminus Otelinin nndeki byk alanda, talyan jandarmalar ve askerler kalabaln geiini izliyorlard. Saat ona doru, tren balad. Papaz, ardnda kalabalk, kk kiliseye girdi. Koyu mavi takm elbiseli erkek orta yerde duruyordu. Gasparini Esther'in kulana fsldad: "Bak, kuzenim urada." Esther, Roquebilliere yaknlarnda, tarlada ekinle35

ri bien gen adam tand. "Sava bittikten sonra, Meryem Ana' yi daa o gtrecek." Kilise tklm tklmd ve ocuklar giremi-yorlard. Gnete, kilise nndeki alanda bekleiyorlard. anlar almaya balaynca kalabalk hareketlendi ve heykeli tayan adam belirdi. Esther, Meryem Ana'nn heykelini ilk kez gryordu. Kollarnda tuhaf ergin bakl bir bebek tayan, yz balmumu renginde kk bir kadnd. Heykelin zerinde, gnete parlayan saten byk bir manto vard. Salar da parlyordu, at yelesi kllar gibi kara ve kaln telliydiler. Bajar zerinde saa sola yalpalayan heykelin geebilmesi iin kalabalk yol at ve adam kiliseye girdi. Bu grlt patrt iinde Ave Maria nakarat iitiliyordu. "Sava bittikten sonra, kuzenim tekilerle birlikte, heykeli dadaki tapnaa gtrecek." Gasparini bu szleri telal telal yineliyordu. Tren bittiinde herkes kasaba alanna gitti. Esther parmak ularna basarak talyan askerleri grmeye alt. Gri niformalar, hlamur aalarnn glgesinde, tuhaf bir leke oluturuyordu. Ama Esther'in grmek istedii Rachel'di. Yal Yahudiler de biraz geriden bakyorlard. Kara giysileri, apkalar, kadnlarn bartleri ve yzlerinin solgunluu, uzaktan ayrmsanmalarna neden oluyordu. Ara ara ortaya kan gnein tm scaklna karn, yal adamlar kaftanlarn karmamlard. Konumadan, sakallarn okayarak izliyorlard. Bayramlklarn giymi Yahudi ocuklar bu kalabala karmyorlard. Byklerinin yannda kmltsz duruyorlard. Esther birden Tristan' grd. Alan kenarnda Yahudi o cuklarla birlikte duruyordu. Kmltsz bakyordu. Gnein et kisiyle krtrd yznde tuhaf bir anlatm, donmu bir kr ma vard. , , Esther kannn damarlarnda hzla aktn duyumsad. Gasparini'nin elini brakp Tristan'a doru yrd. Yrei hzla arpyordu, fkeden olduunu dnd. "Niye srekli beni izliyorsun? Beni niye gzetliyorsun?" Tristan biraz geriledi. Karanlk mavi gzleri parlyordu, ama o hibir yant vermedi. "Git! Git elen, beni rahat brak, sen benim abim deilsin ki!" Esther, Gasparini'nin kendisini ardn duydu: "Helene gel-sene, nereye gidiyorsun?"

Tristan ylesine zgn grnyordu ki, Esther bir an durdu, sesini yumuatarak ona: "Birazdan d36

nerim, zr dilerim, bunlar sana niye syledim, bilmiyorum," dedi. Sonra da ban ne eerek, Gasparini'yi yantlamadan kalabala kart. Kzlar Esther gesin diye yol atlar. Esther ssz dere yolundan inmeye balad. Ancak, eve dnmek ve annesinin sorularn yantlamak istemiyordu. Alandan uzakta, insan seslerinin, gllerinin, lklarnn ykselen grltsn ve her eyin tesinde, kilisedeki papazn bir uultuyu anmsatan Ave, Ave, Ave Mari-i-ia diye haykran sesini iitiyordu. Akamstne doru, Esther alana dnd. nsanlarn ou gitmiti, yalnzca hlamur aalarnn altnda bir bek kz ve erkek duruyordu hl. Esther yaklanca, akordeon sesini iitti. Kadnlar, alann ortasnda, ya boylar omuzlarna gelen gen erkeklerle ya da kendi aralarnda dans ediyorlard. talyan asker-lerse, otel nnde ayakta dikiliyor, mzii dinleyerek sigara iiyorlard. Esther imdi Rachel'i aryordu. Yavaa otele doru yrrken, yrei hzla arpyordu. Byk salona doru baktnda, ak kapdan askerlerle jandarmalar grd. Bay Ferne'in piyanosunun stnde duran gramofon almaktayd, genizden gelen ar bir mazurka mzii iitiliyordu. Darda, al yzleri gnete parldayan kadnlar kendi eksenlerinde dnyorlard. Esther bu kadnlarn, delikanllarn ve jandarmalarn nnden geti, otelin kapsna yaklat. Gkyznde iyice alalan gne, baheye bakan pencerelerden byk salonu tamamen aydnlatyordu. Ik Esther'i rahatsz ediyor, ban dndryordu. Her eyin artk bitmesi gerektiini syleyen babasnn szlerindendi belki de. Esther salona girdiinde rahatlad. Ancak yrei gsnde gm gm atyordu hl. Rachel'i grd. Masalarn ve sandalyelerin duvarlara dayal olduu salonun ortasnda, balar tyl askerlerle birlikteydi ve Mondolini'yle dans ediyordu. Salonda baka kadnlar da vard, ancak yalnzca Rachel dans ediyordu. teki kadnlar onu izliyordu, kolunu askerin omzuna hafife koyusunu, frl frl dnn ve alp ince bacaklarn ortaya karan ak renkli elbisesini... Arasra jandarma ve askerler onun nnde duruyorlar, Esther onu grebilmek iin parmak ularna basarak uzanmak zorunda kalyordu. Esther, mziin grltsn-

37

den onun sesini duyamyordu, ancak zaman zaman bir nlem, bir kahkaha iitiyordu sanki. Rachel gzne hi bu kadar gzel grnmemiti. Yeterince imi olmalyd, ama o sarho olduunda bile bilincini yitirmeyen insanlardand. Mazurkann sesiyle dnerken ok dik duruyor, uzun koyu kzl salar srtnda savruluyordu. Esther onun bakn yakalamaya alyordu bo yere. Soluk yzn geriye atmt, bir baka yere, bir baka dnyaya gitmiti sanki. Jandarma ve askerler ona dnmler, sigara ve iki ierek onu izliyorlard. Esther onlarn gllerini duyuyordu sanki. Kapnn nnde geen ocuklar ieriye bakmak iin duraksyor, kadnlarsa byk salonda dans eden belirgin silueti izlemk iin eiliyorlard. Bu nedenle jandarmalar zaman zaman darya dnp el kol devinimleri yapyorlard ve herkes kayordu. Dardaki genler, emenin br yannda, uzakta duruyorlard. Hi kimse dikkat etmezmi gibiydi. Est-her'in yrek atlarm hzlandran da buydu. Bunun doal olmadn, bir yerlerde yalana benzer bir ey olduunu seziyordu, insanlar grmemezlikten geliyordu, ancak Rachel'i dnyordu hepsi, italyan askerlerden ok, ondan nefret ediyorlard. Hmhmh sesiyle mzik durmak bilmiyordu, Bay Ferne'in piyanosu eliinde tempo tutulan polkalar ve klarnetin havaya yaylan bouk sesi... Esther otelden kar kmaz, Gasparini karsna dikildi. fkeden gzleri parldyordu. "Hadi gel, dolamaya gidiyoruz seninle." Esther kafa sallad ve tek bana, soka geip vadinin grlebildii yere kadar indi. Artk ne sesleri, ne de mzii iitmek, yalnz kalmak istiyordu. Birden, Gasparini onun bileini yakalad ve dans etmek istercesine belinden tutup beceriksizce kendisine doru ekji. Yz ateten kpkrmz kesilmiti, kravat boazn skyordu. Esther'e doru eildi, onu pmeye alt. Esther kokusunu duyumsad, kendisini kimi zaman rperten, kimi zaman da kendine eken ar bir kokuydu bu, erkek kokusu. "Beni rahat brak, brak!" diye yineleyerek nce onu itmeye balad, sonra da fkeyle onu trmalayp kurtulmaya alt, hibir ey anlamayan Gasparini'yse yolun ortasnda kala kald. evrelerinde olanlar glyorlard. O srada Tristan Gas-parini'nin zerine atlad, onu zaptetmeye alt, ama daha hafif olduu iin boynuna asl kald, havada tepiniyordu. Gasparini

onu bir rpda silkeleyip yere yuvarlad, ayn zamanda baryordu: "Seni pislik seni, bir daha denersen kafan krarm!" Esther hzla sokaklarda komaya balad ve tarlalardan geerek sel sularna kadar gitti. Komay brakp durdu, gsnde ve boaznda hzla arpan yrek atlarn duyumsad. Burada, derenin yannda bile, yz bir kr yz kadar uzak ve kaygsz Rac-hel'in Mondolini'yle birlikte dnp durduu enliin szlanan hznl mziini, plakta durmakszn ayn ezgiyi yineleyen klarneti iitiyordu hl.

Karartma nedeniyle geceler kapkaranlkt. Bu nedenle, kaln perdeleri ekmek, btn aralk yerleri kuma paralar ya da kartonlarla tkamak gerekiyordu. Maki'deki adamlar kimi zaman le sonu geliyorlard. Dar mutfakta, muamba rtl masann evresindeki banklara yerleiyorlard. Esther onlar iyi tanyor, ancak birounun adn bilmiyordu. Kasabadan ya da yakn kylerden gelenler vard, gece olmadan gidiyorlard. Uzaktan gelenler de vard, Nice ya da annes'dan, Ignace Finck, Gutman, Wister ve Appel'in habercileriydi bunlar. Hatta talya makilerinden gelenler oluyordu. Aralarnda, Esther'in gerekten ok sevdii biri vard. Salar Rachel'inkiler kadar kzl olan Mario adnda biri. talyan obanlarn ve iftilerin faistlere kar savatklar dalarn br yamacndan gelmiti. Geldiinde ylesine yorgun oluyordu ki, mutfakta, yerde minderlerin s tnde uyuyakalyordu. Maki'den gelen br adamlarla pek konumazd. Daha ok Esther'le oynard. Ona yar Franszca yar italyanca gln ykler anlatr, kahkahalar atard. artacak yeillikte kk gzleri vard, Esther ylan gzlerine benzetirdi onlar. Geceyi onlarn mutfanda geirdii zamanlar, sabah erkenden, Terminus Otelindeki askerlerden korkmakszn, kasabann evresinde dolamaya gtrrd onu. Esther, derenin st ksmndaki tarlalara kadar giderdi onunla. Birlikte uzun otlarn arasna dalarlard, o nde, Es ther'se otlarda at izden arkasndan gelirdi. Ona ilk kez enge reklerden o sz etmiti. Onlardan rkmezdi, hatta kpeklere yapt gibi slk alarak onlar evcilletirebileceini, hatta yaka layabileceini sylemiti. Bir sabah, Esther'i, tarlalarn br tarafnda daha da uzaa, iki rman birletii yere gtrd. Yrei gp gp eden Esther, Mario'nun daha nce hi duymad hafif ve tiz bir mzii anmsatan ilgin sln dinleyerek ardndan yryordu. Gne40

in scakl imdiden dolayordu otlarda ve vadinin evresinde dalar,' bulutlarn doduu dev surlar anmsatyordu. Ma rio'nun, ayn anda her yandan geliyormu izlenimini veren ve biraz ba dndren sln dinleyerek otlar arasnda uzun sre yrdler. Birdenbire Mario elini havaya kaldrarak durdu. Esther sessizce arkasna geldi. Mario ona doru dnd, yeil gzleri parlyordu. Bir solukta "Bak!" dedi ona. Esther, otlarn arasndan, dere kysnda, kum ye akl dolu sahilde, ne olduunu anlayamad bir ey grd. ylesine tuhaft ki, gzlerini ondan alamyordu. l yaprak renginde, sudan yeni km gibi gnete parlayan, birbirine dolanm, ksa iki kaln ipi andryordu. Esther birden rperdi: p kmldyordu! Esther, dehet iinde, sahilde kayan ve bklen sarma dola iki engeree bakyordu. Bir ara, ksa burunlu, dikey gzbebekli ve aralk azl balar birbirinden ayrld. Kendinden gemi bir durumda, k-mltsz baklarla, engerekler birbirlerine yaptrlm gibi duruyorlard. Daha sonra, gvdeleri yeniden kvrlmaya balad. Sahildeki talar arasndan kayarak, yavaa yukardan aaya doru syrlan dmlerle birbirine balanm halkalar oluturarak ve kuyruklarn krbalar gibi savurarak birbirlerinden kopuyorlard. Srnmeye ve kaymaya devam ediyorlard, derenin rltsna karn, Esther srten deri pullarnn hrtsn iitebiliyordu. Esther ksk bir sesle: "Kavga m ediyorlar?" diye sordu. Mario engerekleri izliyordu. Kaln yz tmyle baknda ve ylanlarn gzlerini andran dar ve aralk gzlerindeydi sanki. Esther'e dnd: "Hayr, seviiyorlar," dedi. Bunun zerine, Esther, varlklarndan habersiz, sahildeki talar arasnda oynaan birlemi iki engerei daha dikkatli izledi. ok uzun srd, ylanlar kimi zaman dal paralar kadar souk ve devinimsiz kalyor, kimi zaman da birdenbire titreyerek yeri krbalyorlard. Birbirlerine ylesine dmlenmilerdi ki, balar grnmyordu. Sonunda gvdeleri dinginleti ve balar yere dt, her biri bir yana. Esther mazgal deliini andran o kmltsz gzbebeini gryordu, soluk aldklarnda ien gvdelerin pullar parldyordu. Engereklerden biri, yava yava dm zd, kayarak uzaklat ve dere kysndaki otlarn arasndan kayboldu. teki engerek srnmeye balaynca, Mario kendine zg, ilgin bir biimde, dilerinin arasndan, dudaklarn hemen 41

hemen hi aralamadan slk almaya balad, ince, hafif ve sessiz bir slk. Ban kaldran ylan, karsnda otlarn arasnda dikilen Mario ve Esther'e uzun uzun bakt. O bak Esther'in yreini hoplatt. Engerek bir sre devinimsiz kald, yayvan ba, dik duran bedeniyle dik a oluturuyordu. Daha sonra, o da gz ap kapayncaya dek tarlalarda yok oluverdi. Mario ve Esther kasabaya dndler. Yol boyunca uzun otlar arasnda yrrken hi konumayp yalnzca bastklar yere dikkat ettiler. Ancak caddeye vardklarnda, Esther sordu: "Ylan ldrdn m hi?" Mario glmeye balad: "Evet, evet, onlar ldrmesini de bilirim." Yolun kenarnda bir sopa buldu ve ona nasl yaplacan gsterdi: Ylann ensesine sert bir darbe vurarak. Esther yine sordu: "Ya o anda, onlar ldrebilir miydin?" Mario'nun yz deiti. Ban sallad: "Hayr, o anda ya pamazdm. yi olmazd." Esther Mario'yu bu yzden seviyordu. Bir gn, ona yk ler yerine kendi yaamndan blmler anlatt. Savatan nce, Valdieri yaknlarnda obanlk yapmt. Savaa katlmak istememi, doaya saklanmt. Ancak bir gn, faistler kpeini ve tm koyunlarn ldrmlerdi, Mario da Maki'ye katlmt. imdi, Esther'in sahte kimlikleri vard. Bir gn leden sonra, Mario'yla adamlar evlerine gelmiler, Esther, babas, annesi ve Mario iin kimlikler getirmiler, masann stne koymulard. Esther babasnn resminin yer ald sar karton parasna uzun uzun bakt. zerinde yle yazyordu: Soyad: JAUFFRET. Ad: Pierre, Michel Doum tarihi ve yeri: 10 Nisan 910 - Marsilya (Bou-ches-du-Rhne) Meslei: Tccar zellikleri: Burun: Srt: dz Taban : orta Boy: orta Yzn genel biimi: uzun Ten: ak Gz: yeil Sa: kumral

Daha sonra annesinin kartna gz att, LEROY soyadyla, JAUFFRET'nin kars, ad Madeleine, 3 ubat 1912 Pontivy (Morbihan) doumlu, meslei yok. Ve kendi kartn grd; JAUFFRET Helene, 22 ubat 1931 Nice (Alpes-Maritimes) doumlu, meslei yok, zellikleri: burun: srt: dz, taban: orta, boy: orta, yznn genel biimi: oval - ak tenli, gz: yeil, sa: siyah. Yzleri gaz lambasnn yla olaanst bir biimde aydnlanan adamlar uzun bir sre masann banda konutular. Kt bireylerin hazrl iinde olan yankesicileri dinler gibi, anlamakszn, onlarn sylediklerini duymaya alyordu. Esther Mario'nun geni yzne, kzl salarna, ksk ve eik gzlerine bakyordu, belki de o, tarlalardaki engerekleri ya da dolunay gecelerinde kurduu tuzaklarda yakalam olduu tavanlar dlyordu o an. Adamlar babasyla konutuklar zaman, srekli birinin ad geiyordu, babasnn okuduu yk kitaplarndaki kahraman ad gibi kulaa ho geldii iin, Esther bu ad hi unutamayacakt: Angelo Donati. Adamlar, "Angelo Donati yle demi, yle yapm," diyerek aralarnda konuuyorlar ve kafa sallyor lard. Angelo Donati kaaklar gtrmek ve kurtarmak iin, Li vorno'da yelkenli ve motorlu byk bir gemi hazrlatmt. Bu gemi, denizi ap tm Yahudileri Almanlardan uzaa, Kuds'e gtrecekti. Esther, yerde Mario iin yatak grevini gren minderler stne uzanm, btn sylenenleri dinliyor ve yar uyur bir durumda Angelo Donati'nin gemisini ve Kuds'e kadar s recek olan uzun deniz yolculuunu dlyordu. Bunun zerine, Elisabeth yerinden kalkt, Esther'i kollaryla sard ve birlikte Esther'in yatann bulunduu kk blmeye doru yrdler. Esther uyumadan nce sordu: "Sylesene anne, Angelo Donati'nin gemisiyle ne zaman gideceiz? Kuds'e ne zaman gidiyoruz?" Annesi onu pt, glmseyerek ksk ve endieli bir sesle: "Hadi uyu artk, Angelo Donati'den hibir zaman hi kimseye sz etme, anlyor musun? Bu bir sr," diye yant verdi. Esther ekledi: "Ancak, geminin herkesi Kuds'e gtrecei do ru mu?" Elisabeth: "Doru, biz de gideceiz, belki Kuds'e gideriz," dedi. Esther gzlerini ak tutuyordu karanlkta, kk mutfakta yanklanan sesleri ve Mario'nun kahkahalarn dinli43

42

yordu. Daha sonra adamlar dar ktklarnda ayak sesleri uzaklat ve kap kapand. Esther, annesiyle babasnn yandaki byk yataa yattktan ve onlarn soluk seslerini duyduktan sonra uykuya dalabildi ancak.

1
1

Yazn sonu gelmiti bile. Her gn, leden sonra, yamur yayor ve atlara ve oluklara damlayan suyun sesi iitiliyordu. Sabahlar, dalarn zerinde gne parldyordu. Esther bir an nce darya kabilmek iin alelacele bir tas st iiyordu. Kasaba alannda emenin yannda, Tristan' bekliyor, teki ocuk larla birlikte kk derenin akt sokakta koarak dereye kadar iniyorlard. Yamur, iddetli ve souk Boreon suyunu ok az bulandrmt. Olanlar aada kalyor, Esther'se teki kzlarla birlikte sel sularnn kayalar arasnda alad yere kyordu. allarn ardnda soyunuyorlard. Kzlarn birou gibi Esther de yalnzca klotuyla yzyordu, ancak kimileri Judith gibi fanilalarn karmaya ekmiyorlard. Gzel olan, kayalara tutu narak akntnn en iddetli olduu yere girmek ve suyun, bede nin her yerinden aktn duyumsamakt. Kaygan su srekli kartt o sesle iniyor, omuzlarda ve gslerde arln hissettirerek kalalardan ve bacaklardan kayyordu. Bylece her eyi unutturuyordu, souk su sizi en derinden temizliyor, rahatsz eden her eyden arndryor, sizi yakyordu. Esther'in arkada Judith (Rachel gibi gerek arkada saylmazd, Bay Seligman'n snfnda yan yana otururlard yalnzca), insan iledii btn sulardan arndran vaftiz olayndan sz etmiti ona. Esther de buna benzer bir ey olduunu dnmt, zerinizden akan ve sizi temizleyen kaygan ve souk bir dere gibi. Esther sudan gnee ktktan sonra sendeleyerek dz kaya stnde ayakta durdu, kendini yenilenmi ve tm ktlklerden ve fkeden arnm hissetti. Sonra olanlarn bulunduu yere indiler. Erkekler, yenge yakalamak iin deredeki btn delikleri aryor, hibir ey yakalayamadklarndan, almak iin de kzlarn stne su sratyorlard. Sonra hep birlikte, akntnn yukarsnda byk yass bir kayann stne oturup suya baklyordu. Gne, bulutlarn he45

nz ortaya kmad gkyznde ykseliyordu. Kayn ve kestane aalarndan oluan orman aydnlanyordu. Salardaki ve plak tenlerdeki su damlacklarnn ektii kzgn yaban arlar evrede dolanyordu..Esther her ayrntya ve her glgeye dikkat ediyordu. Neredeyse ac veren bir titizlikle yaknda veya uzaktaki her eyi izliyordu: Caires tepelerinin gkyznde oluturduklar izgiyi, kk dalarn tepesinde diken diken duran amlar, dikenli otlar, talar, havadaki kta asl kalm sinekleri... ocuklarn lklar, kzlarn glleri, her szck, kpeklerin havlamas gibi, onun iinde tuhaf bir biimde iki kez yanklanyordu. Hepsi anlalmaz ve yabancydlar; al yz, ksa salar ve gelimi omuzlaryla Gasparini ve teki delikanllar, slak giysiler iinde elimsiz, gz yuvalarnn glgesine gizlenmi baklaryla, uzaktan narin grnml siluetleriyle Maryse, Anne, Bernard ve Judith... Tristan tekiler gibi deildi. ok toydu, baklar da yumuakt. Artk kasaba evresinde dolamaya ktklarnda, Esther elinden tutuyordu onun. klar oynuyorlard birlikte. Dereye kadar iniyorlar, Esther kayadan kayaya srayarak onu boaza kadar srklyordu. Yaamnda en iyi yapt eyin bu olduunu dnyordu, kayalar arasnda kouturmak, hzn lerek hafife sramak, eyrek saniyede kendine bir geit seebilmek. Tristan da ayn eyi yapmak istiyordu, ancak Esther ona gre fazla hzlyd. ylesine abuk sryordu ki, kimse ona yetiemezdi. Yalnayak ve espadrilleri elinde, dnmeden atlyor ve ona yetimeye alan delikanlnn kesik kesik soluyuunu dinlemek iin duruyordu. Derenin st tarafna ktnda, bir kaya parasnn ardna gizlenerek suyun kysnda duruyor, btn grltleri, trtlar, bceklerin titreimlerini kolluyordu. Uzakta havlayan kpekleri ve kendisini aran Tristan'n sesini duyuyordu: "Helene! He-le-ne!..." Yant vermemek, kayann ardna saklanmak houna gidiyor, bylece kendi yaamna tek bana egemen olduuna ve bana gelecek her eyi kendisi kararlatrdna inanyordu. Bu bir oyundu, ancak hi kimseye sz etmiyordu bundan. Kim anlayabilirdi ki? Barmaktan sesi kslnca, Tristan derenin aasna iniyordu, Esther de gizlendii yerden kabilirdi artk. Patikaya kadar yokuu trmanyor ve gmtle ulayordu. Orada, Tristan'n kendisini grebilmesi iin, byk el devinimleri ya-

pp baryordu. Ancak, kimi zaman, kasabaya yalnz dnyor, evine gidip yatana atyordu kendisini, yzn yasta gmerek alyordu. Nedenini bilmeden. Tarlalar sarardnda ve tarlalarn kysndaki anzlar yakc scakln altnda gbreye dntnde, yazn en scak dnemi, yani sonu gelmi olurdu. Esther, tek bana, obanlarn k boyunca hayvanlar kapattklar kuru talardan yaplm pence-resiz kk kulbeleri, maaraya benzer tonoz eklinde mahzenleri geerek en uzaa kadar gitti. Birdenbire bulutlar belirdi, sanki gkyznde dev bir el alm da engellemiti. Esther ylesine uzaa gitti ki, yolunu yitirdiini sand, tpk dlerinde babasnn uzun otlar arasndan yitmesi gibi. Geitlerin giriinde, dan karanl iinde yok olma duygusu o kadar da rktc deildi. Kurtlarla ilgili ykler insan rpertiyordu. Mario, kn italya'da, kurtlarn karda birbirlerini izleyerek yrdklerini ve vadiye inip kuzu ve olaklar paraladklarn anlatmt ona. Ancak, onu rperten belki de yamurla gelen esintiydi. allarn ardnda, bir kayann zerine dikilmi, dalarn yamacn rten ve dar vadiye doru ilerleyen gri bulutlar gryordu. Bu bulut rts, kayalk duvarlar, ormanlar, ta paralarn yutuyordu sanki. Rzgr, gbrelemi otlarn scakln yok eden bir soukla, iddetle esmeye balad. Esther, yamur balamadan nce obanlarn kk kulbelerine dnebilmek iin kotu. Ancak buz gibi damlalar topra dvmeye balamt bile. Yaam alyordu sanki, Esther'in sakland yerlerden ald zaman geri almak istercesine. Esther kouyordu ve yrei gsnde ok hzl arpyordu. Al bir maara gibi usuz bucakszd. Dan ierisinde uzun bir tnel oluturuyordu. Karanlk tavanda yarasalar vard. Esther, brtlenlerle yar yarya kapanm girie sokuldu. Yamur yad iin Esther daha sakindi. imekler bulutlar arasndan, akyordu. Su byk krmz derecikler oluturarak tepelerden akmaya balad. Yaknda, Bay Seligman okulun kaplarn yeniden aacak, gnler gitgide ksalacak ve dalara kar dmeye balayacakt. Esther, den yamuru ve aaya doru

akan derecikleri izlerken bunu dnyordu. Bilinmeyen bir baka eye doru gittiklerini dnyordu. Bugnlerde, bu son gnlerde, insanlar eskisi gibi deildiler. Konumalarnda, davranlarnda acelecilik vard. zellikle o cuklar deimiti. Oynarken, dereye yzmeye ya da balk tutmaya giderken, alanda koarken sabrsz ve fkeliydiler. Gasparini yine: "Almanlar yaknda gelecek ve tm Yahudileri gtre cekler," dedi. Kesin bir ey gibi syledi bunu ve Esther yeniden boaznn dmlendiini hissetti, nk zaman bunu getiriyor, kendisiyse engellemek istiyordu. Esther: "yleyse beni de gtrecekler," dedi. Gasparini ona dikkatle bakt: "Sahte kimli in varsa seni gtremezler." Ve ekledi: "Helene Yahudi ad de il!" Esther souk bir ifadeyle ama barmadan: "Adm Helene deil Esther. Yahudi addr," diye yantlad. Gasparini: "Almanlar gelirse saklanman gerekecek," dedi. lk kez skntl grn yordu. "Almanlar gelirse, seni ambara saklarm," diye ekledi. Kasaba alannda, delikanllar RachePden sz ediyorlard. Onlara yaklaan Esther'i itekleyerek: "Git, sen daha ok kksn!" dediler. Ancak, abisi gruptan biri olan Anne nelerden sz ettiklerini biliyordu. Delikanllar kendi aralarnda, Moridoli-ni'yle Rachel'in birlikte derenin yaknnda, kprnn br yanndaki eski bir ambara gittiklerini anlatrlarken kulak misafiri olmutu. le zamanyd, ancak Esther, yemee gitmek yerine, kprye giden yoldan ve tarlalar arasndan ambara doru kotu. Oraya vardnda, kargalarn sessizlikte yanklanan lklarn iitti ve delikanllarn bu yky uydurduklarm dnd. Ancak eski ambara yaklatnda, onlarn allar ardna gizlenmi olduklarn grd. Birka olan vard, byk olanlar, kz lar da vard. Ambar, yolun aasnda, iki taraa zerine kurulmutu. Esther sessizce, ambara kadar uzanan yamac indi. delikanl otlara uzanm, duvarn st ksmyla at arasnda bulunan bir delikten ambarn iini gzlyordu. Esther yanlarna geldiinde ayaa kalktlar ve tek sz sylemeden onu dvmeye baladlar. Biri onu kollarndan yakalad, brleriyse tekmeleyip yumrukladlar. Esther, gzleri yal, kurtulmak iin abalyordu barmadan. Onu kollarndan tutan delikanly boynundan kskvrak yakalamaya alt ve delikanl sendeleyerek geriye doru kat. Esther'se smsk boynuna yapyor, bu arada 48

teki delikanllarsa kzn srtna yumruklar indiriyorlard brak sn diye. Sonunda Esther gzleri kanlarla perdelenmi bir du rumda yere yld. Delikanllar yamac trmanp yola doru katlar. Daha sonra ambarn kaps ald ve Esther, krmz bulutun arasndan Rachel'i grd. stnde ak renkli gzel el bisesi vard ye gne, bakr rengi salarn parldatyordu. Ar dndan Yzba grnd, giysilerini toparlyordu. Elinde taban cas vard. Kamakta olan delikanllar ve yamacn stnde du ran Esther'i grnce bir kahkaha att ve talyanca bireyler sy ledi. Bu srada, Rachel, Esther'in tanmakta glk ektii tiz ve baya bir sesle barmaya balad. Prl prl salaryla Rachel yamac trmand ve yerlerden talar toplayp, beceriksizce, ka makta olan delikanllara doru frlatt, tutturamadan. Esther acdan yerden kalkamyordu. Umutsuzca, gizlenebilecei, utan cn ve korkusunu dindirebilecei kuytu bir yer arayarak sr ne srne yamac trmanmaya balad. Ama Rachel geldi, otla rn zerinde yanna oturdu, salarn ve yzn okad, bar maktan kslm garip bir sesle: "nemli deil, canm, geti i te..." dedi. Gnein altnda, yamataki otlarn zerinde ikisi kal mt yalnzca. Esther souktan ve yorgunluktan tir tir titriyor du, Rachel'in kzl salarndaki izliyor, bedeninin kokusu nu duyumsuyordu. Daha sonra dereye doru indiler ve Rachel kanlanm olan yzn zenle ykamasna yardm etti. Esther ylesine bitkindi ki, kasabaya giderken yamac trmanmak iin Rachel'e dayand. imdi yamur yasn, ka kadar hi dinme : sin isterdi.

Gmen Yldz

49/4

50

Esther, Mario'nun ldn akam rendi. Gece, hafife kapya vuruldu ve Esther'in babas ieriye birka adam ald; bunlardan biri Gutman adnda bir Yahudi, brleriyse Lantos-que'tan gelen iki adamd. Esther yatandan kalkt, odasnn kapsn hafife aralad, mutfan yznden gzlerini kst. Kapnn aralndan, masann evresine oturmu, masadaki gaz lambasyla konuurmuasna fsldaan adamlar izledi uzun uzun. Elisabeth de onlarla oturuyordu, lambann alevine bakyordu o da, hibir ey sylemeden. O an kt bireylerin olduunu sezinlemiti Esther. Adamlar gittikten sonra, babas, gecelikle kap aralnda dikilen Esther'i fark etti: "Burada ne aryorsun? abuk yatana dn!" dedi ona. Daha sonra yanna geldi, bard iin pimanlk duymuasna onu kollarnn arasna ald. Gzlerinden yalar akan Elisabeth onlara doru yaklat ve: "Mario lm," dedi. Babas da ona olanlar anlatt. Yalnzca szcklerdi sylenenler, ancak Esther iin bitmek tkenmek bilmiyordu, tpk ryalardaki durmakszn yinelenen bir yk gibi. O leden sonra, Esther, RachePle Yzba Mondolini'nin randevulat yere, terk edilmi ambara doru gittii srada, Mario, plastikler, saatli patlayclar ve de tolamit kartularla dolu srt antasyla da yoluna kmt. Almanlarn genel kararghnn bulunduu Berthemont'daki elektrik ebekesini havaya uurmak iin gitmi olan gruba katlacakt o da. Gne otlar zerinde parldyordu yine; Esther'in terk edilmi ambara doru yrd srada Mario tek bana tarlalarda, dalarn eteklerinde ilerliyordu ve belki de yrrken yine engereklere slk alyordu; her zaman yapt gibi, Esther'le ayn gkyzne bakyor ve ayn karga lklarn iitiyordu. Mario'nun salar Rac-hel'inkiler kadar kzld ve Rachel o srada, srtndaki dmeleri iliklenmemi olan ak renkli elbisesiyle gnein altnda dikiliyordu; gnete parlayan beyaz omuzlaryla ok canl ve ekiciy-

di. Mario, Rachel'den holanyordu, bunu kendisi sylemiti bir gn Esther'e ve bu srrn aklarken kzarm, yz kpkrmz olmutu, Esther yanaklarnn rengini grnce kahkaha atmt. Esther'e sava bittiinde Rachel'i cumartesi geceleri dansa gtreceini de sylemiti ve Esther ona gerei sylemeye cesaret edememiti bir trl; Rachel'in onun gibi insanlar pek sevmediini,' daha ok talyan askerlerden holandn, Yzba Mondolini'yle dans ettiini ve insanlarn, onun fahie olduunu ve sava bittiinde salarnn kesileceini sylediklerini... Mario, patlayclarla dolu antay 'Berthemont yaknnda bulunan Ma-ki'deki adamlara gtryordu; karanlk olmadan varabilmek iin hzl hzl yryordu tarlalarda, nk o gece Sa-int-Martin'e geri dnmek istiyordu. adam kapy aldklarnda Esther o yzden yataktan frlamt, Mario'nun geldiini sanmt. Esther, sert otlarn arasndan ykk dkk ambara doru kayyordu. Scak ve nemli ambarda Rachel Yzbayla yatyordu ve o da onu dudaklarndan, boynundan, her yerinden pyordu. Kzlar anlatyordu btn bunlar, ama hibir ey grmemilerdi, nk ambar ok karanlkt. Sesleri, iniltileri ve giysilerin hrtlarn iitebilmilerdi yalnzca. Esther'i dvdkten sonra, delikanllar yola kadar koarak kap yok olmulard ve Esther, gzlerindeki o krmz bulutla yamataki otlarda srnmt. Ve ite o zaman iitmiti ok uzaktan, vadinin derinlerinden gelen o patlama sesini. Yzba da ite bu nedenle elinde tabancasyla kmt ambardan, nk o da duymutu patlamay. Ama o an Esther dikkat etmemiti, nk karsnda, ambarn nnde Rachel vard, yele gibi parldayan kzl salaryla, hakaretler yadryordu delikanllara, sonra da Esther'in yanna oturmutu. Ve Yzba glmeye balamt, daha sonra da yola doru ilerlemiti, bu srada Rachel, Esther'in salarn okamak iin otlarn zerine oturmutu. Bir tek patlama olmutu, ancak ylesine glyd ki, Esther kulak zarlarnn patladn sanmt. Maki'deki adamlar oraya geldiklerinde yalnzca byk bir ukur grmlerdi, kylar yanm ve barut kokan derin bir ukur. evredeki otlarn arasnda dolarken bir demet kzl sa bulmulard ve ite o zaman Mario'nun ldn anlamlard. Mario'dan geriye kalan buydu. Bir demet kzl sa. imdi de Esther babasnn

kollan arasnda alyordu.


51

Gzyalarnn gzlerinden dolup tatn, burnundan, yanaklarndan ve enesinden babasnn gmleinin stne aktn hissediyordu. Babas Mario hakknda bireyler sylyordu yaptklar ve cesaretiyle ilgili, ancak Esther'in alamasnn nedeni bu deildi. Neden aladn o da bilmiyordu aslnda. Belki de b tn gn gnein altnda otlarn arasnda kotuu ve kendini bezgin hissettii iin, kimbilir belki de Bay Ferne'in mzii yznden. Belki de, artk yakcln yitirmi olan yazdan, ekinler ve rmeye yz tutmu anzlardan, her akam toplu halde grnen kara bulutlar ve souk damlalar halinde den, krmz derecikler oluturan ve dalar andran yamur yzndendi. ylesine bezgindi ki. Uyumak istiyordu, her eyi unutmak, baka bir adla, ama bir kimlik kart zerinde uydurulmu deil gerek bir adla, baka bir yerde baka biri olmak istiyordu. Annesi onu kollarna ald ve yavaa yatann bulunduu karanlk kk blmeye doru gtrd. Aln yanyordu, atelenmi gibi titriyordu. Tuhaf ve bouk bir sesle sordu: "Angelo Donati'nin gemisi ne zaman kalkacak? Bizi Kuds'e ne zaman gtrecek?" Elisabeth bir ark sylercesine mrldand: "Bilmiyorum, canm, hayatm, hadi artk uyu." Esther'in yanna, yatann stne oturdu, kklnde yapt gibi salarn okad. "Bana Kuds'ten sz et ne olur." Gecenin sessizliinde, Elisabeth yine o yky mrldanyordu: Esther'in ocukluundan bu yana iittii szleri, anlamadan ezberledii o byl ad, klar k entini, pnarlar, dnyadaki btn yollarn birletii alan, srail'i, evet srail'i anlatyordu yine.

52

Vadideki geitte her ey gizemli, yeni, rktcyd. Tristan daha nce bunu hi hissetmemiti. Nehir boyunca ilerledike kayalar daha iri, daha kara, daha darmadan grnyordu, bir dev onlar dan tepesinden frlatmt sanki. Orman da karanlkt, neredeyse nehir suyuna kadar geliyordu ve talarn dip lerinde birbirine dolam, geii engelleyen, hayvanlar andran ereltiotlar ve brtlenler vard. O sabah, Tristan Esther'i daha uzun bir sre izledi. Kz ve erkeklerden oluan topluluk, bo azlarn giriinde kalmt. Tristan, bir sre, bar arlarn duydu, daha sonra da kayalar arasnda alayan suyun grlt s onlarn sesini bastrd. Vadinin zerinde gkyz masmaviydi, insann gzlerini actan sert ve gergin bir renkteydi. Tristan, seslenmeden, hibir ey sylemeden, geitte, Esther'in izini sr d. Bu bir oyundu, ancak gerekmi gibi, bir serven yayor mu gibi, yreinin gitgide daha hzl arptn duyuyordu. Bo yun damarlarnda ve kulaklarnda kannn zonkladn duyu yordu. Toprakta da yanklanan ve nehir suyunun titreimlerine karan tuhaf bir sarsntyd. Geitteki glgelik yerlerde hava souktu ve Tristan nefes aldnda hava iine iliyor, dadaki bir boluktan ya da bir pencereden esermi gibi, slk gibi t yordu. te bu nedenle her ey, burada, bylesine yeni, gizemli ve rktcyd. Annesinin kendisine okuduu kitaplar, De nizci Sinbad'n Beinci Yolculuunda kayalarn yaad ssz adaya iniini dinledii zamanlarda bile, hayalini hibir zaman kuramad bir yerdi buras. inde hissettii, ancak nedenini aklayamad bir ac, bir ba dnmesiydi. Nedeni belki de gkyznn ar mavi oluu, br grltleri bastran nehrin gmbrts ya da vadinin ze rine doru eilen kara aalard. Vadinin derininde, glgede hava souktu, Tristan topran tuhaf kokusunu duyuyordu. l
53

yapraklar kayalar arasnda ryorlard. Ayaklarnn altnda, iinden kara bir su fkran izler vard. Arasra, gen kzn ince silueti yok oluyordu. Kayadan kayaya zplyor, ukurlarda gzden kayboluyor ve daha ileride yeniden ortaya kyordu. Tristan da br delikanllar gibi ona: "HeleneL." diye barmak, seslenmek istiyor, ancak yapamyordu. Bu bir oyundu, kayalar stnde zplarken yreinin gp gp atmas, gzlerinin evreyi kollamas, glgelik yerleri aramas, izleri srmesi. Nehir boyunca ilerledike, boaz daralyordu. Kocaman ta ktleleri, karanlk ve sudan anmt. Gnein oraya hapsedilmiti sanki. Nehir suyunun evresinde burgaland, ta kesilmi, kocaman hayvanlar anmsatyorlard. Boaz kylarnn yukars sk ve kapkara ormanla kaplyd. Her ey yabanld. Her ey nehir suyuyla ykanyor, srkleniyor ye sonunda yok oluyordu. Geriye yalnzca bu kayalar, suyun sesi ve acmasz gkyz kalyordu. Tristan, Esther'in yanna, nehir suyunun havuz oluturduu ve kayalarn daire izdii yere geldi. Esther suyun kysna melmi, kollarn ykyordu. Sonra, hzla giysisini karp havuza atlad, br kzlarn yapt gibi nce ayaklarn sokarak deil, ba nde, burnunu tkayarak suya dald. Bembeyaz bedeninden yansyan k Tristan' rpertti. Kayalarn stnde, k-mltsz, yzmekte olan Esther'e ylece bakakald. Kendine zel bir yzme biimi vard Esther'in; kollarn bann zerinden attrarak suyun iinde kayboluyordu. Havuzun br bana ulatnda, ban kaldrd ve Tristan'a, yanna gelmesi iin iaret etti. Bir an duraksadktan sonra, Tristan, beceriksizce, kayalarn arasnda soyundu, o da buz gibi suyu atlad. alayan nehir grltyle havuza doru akyordu. Tristan tm gcyle, ama epeyce su yutarak br baa kadar yzd. Havuzun br banda, boaza bakan byk bir kaya vard. Tristan, Esther sudan ktnda, bembeyaz teninden, srtndan ve ince bacaklarndan yansyan izledi yine. Siyah salarn savurduunda arkasndan damlacklar serpildi. eviklikle kayay trmand ve tepesine, gnee oturdu. Tristan ise plak bedeninden ve beyaz teninden utanyordu. O da Esther'in yan-

54

na oturmak iin kayann tepesine kt. Havuzda yzdkten sonra teninin yandn duyuyordu. Esther kayann tepesinde, bacaklarn bolua sarktm oturuyordu. Tristan'a btn bunlar ok doalm gibi bakyordu. Bedeni bir olan ocuunki kadar ince ve kaslyd, ancak gslerinde imdiden bir yumuaklk belirmiti, hafif bir glge, bir titreim. Akan suyun grlts dar vadiyi gkyzne kadar kaplamt. Burada, bu boazda onlardan baka hi kimse yoktu, dnyada yalnzca onlar kalmt sanki. Yaamnda ilk kez, Tristan zgrl hissediyordu. Tm bedeni sarslm, sanki bir anda dnyada geri kalan her ey yok olmutu, yalnzca yabanl nehrin zerinde bir eit adac andran bu siyah kaya kalmt. Tristan, kara siluetlerin Terminus Oteline girmek iin bekleti-i alan dnmyordu artk. Annesinin, st, et ve patates alabilmek iin deersiz kolyelerini elmaslara satmaya altnda yznn ald ifadeyi artk dnmyordu. Esther, kaygan kayann stnde, gzleri kapal, arkaya yaslanmt. Tristan, ona yaklamaya ve teninde hl asl duran damlacklarn tadna bakmak iin dudaklarn parlak omuzlara dokundurmaya cesaret edemeden, yalnzca bakyordu. Delikanllarn buruk baklarn, alanda Rachel'i ekitiren kzlarn kt szlerini unutabilirdi. Tristan, gsnde hzla arpan yreini, bedeninde dolaan scak kann, kara kayalar stan ve bedenlerinde yaylan gne nlarn hissedebiliyordu. Birden Esther'in elini yakalad ve nasl olduunu anlayamadan dudaklarn kzn dudaklarna yaptrd. Esther nce ban evirdi, ancak daha sonra inanlmaz bir iddetle onu dudaklarndan pt. lk kez byle bir ey yapyordu Esther, gzlerini kapayp onu pyor, soluunu yakalamak, szlerini sndrmek ve duyduu korku bu kucaklamada yok olacakmcasna, bundan nce ye bundan sonra hibir ey olmayacakm, bu yumuak ve ayn zamanda yakc duyumdan, birbirine karan tkrklerinin tadndan, dillerinin birbirlerine dokunuundan, arpan dilerinin grltsnden, kesik kesik soluklar ve yrek atlarndan baka bir ey kalmayacakmasna. Bir k evrintisi olumutu. Souk su ve k, bulant verecek derecede ba dndryordu. Esther, elleriyle Tristan'n yzn geri itti ve gzleri kapal,
55

kayaya uzand. "Beni hibir zaman terk etmeyeceksin, deil mi?" dedi, bouk ve ac dolu bir sesle. "Artk senin kzkardein gibiyim, bunu kimseye sylemeyeceksin, deil mi?" Tristan anlamamt. "Seni hibir zaman terk etmeyeceim." Esther'i gldren bir ciddiyetle sylemiti bunu. Elini Tristan'n salar arasna soktu ve ban gsne doru ekti. "Yreimi dinle." Srtn kaygan kayaya dayam, gzleri kapal, kmltsz, ylece duruyordu. Tristan'n kulan dayad ten yumuak ve ate kadar yakcyd, sessizce atan yrei dinliyor, masmavi gky zn gryor ve bulunduklar adann evresinde alamakta olan suyun grltsn iitiyordu.

Almanlar artk ok yaklamt. Gasparini, bir akam, Berthemont yaknlarnda kl mermiler grdn sylyordu. talyanlarn savata yenik dtklerini ve teslim olacaklarn da sylyordu. Bundan byle Almanlar tm kasabalar ve da ele geireceklerdi. Babas sylemiti bunu. Bu akam, alanda, otelin nnde toplanmt herkes, kasaba erkekleri ve kadnlar, Yahudiler, kaftanlarn ve byk ap kalarn giymi yallar, villalarda oturan zengin Yahudiler ve Bay Heinrich Ferne, hepsi kendi aralarnda konuuyorlard, Tristan'n annesi de oradayd uzun elbisesi ve olaanst apkasyla. nsanlar bu nemli eylerden sz ederken, ocuklar, her zamanki gibi alanda kouturuyorlard, daha hzl ve daha ok bararak belki de kayglarn biraz olsun unutabilmek iin. Esther de gelmiti alana, annesiyle birlikte, duvarn dibinde, insanlar dinleyerek kmltsz bekleiyorlard. Ancak Esther'in ilgisini eken insanlarn syledikleri deildi. Rachel'i grebilmek iin dikkatle Terminus Oteline bakyordu. Kz ve erkekler, Rachel'in ailesiyle kavgal olduunu ve artk Yzba Mondoli ni'yle otelde kaldn sylyorlard. Ancak hi kimse onu girip karken grmemiti. Bu akam otelin yeil kepenklerinin, baheye bakanlar dnda, tm kapalyd. Askerler, ierdeki byk salonda konuup sigara iiyorlard. Esther biraz yaklamt, seslerini duyabiliyordu. Sabah, vadinin aasndan, kamyonla baka askerler gelmiti. Gasparini, Mario'nun bana gelenler yznden talyanlarn artk korktuunu ve bu nedenle kasabadan kmak istemediklerini sylyordu. Esther, duvara oturmu, kmltsz, Rachel'i grebilmek iin oteli gzlyordu. Annesi gittiinde bile, orackta, glgede oturrnay srdrd. Gnlerden beri Rachel'i aryordu. Hatta ssz ambara bile gitmiti bir gn, sanki yasak bir ey yapyormu 57

56

gibi, yrei gp gp ata ata ve bacaklar titreyerek ieri girmiti. Gzlerinin karanla almasn beklemiti bir sre. Ama ieride hibir ey yoktu, hayvanlara yataklk etmi ot yn ve kf ve idrar kokusu dnda. Rachel'i yalnzca bir an iin grmek istiyordu. Ona syleyeceklerini hazrlamt, kendisinin yanldn, ambara onu gzetlemek iin gelmediini, btn bunlarn artk nemi kalmadn, yalnzca onu korumak iin dvtn syleyecekti. "Bu doru deil! Bu doru deil!" diyerek, yalnzca ona inandn, hl dostu olduunu, brlerine inanmadm ve onlarla birlikte glmediini, tm gcyle haykracakt. Ald darbelerin izlerini, kaburgalarndaki ve srtndaki morluklar gsterecekti ona, ite bu yzden ne yryebiliyor, ne de konuabiliyordu; hatta geen gn ylesine can acyordu ki, ayakta duracak durumu kalmamt. Rachel nerelerdeydi? Gtrmlerdi belki de onu, gece, hi kimsenin gremeyecei bir srada, dalarn br yanma, talya'ya ya da daha kts, Almanlarn Yahudileri esir ettikleri kuzeyde bir yere. Bu akam, alanda, insanlar sinirli sinirli dolayor, her dilden konuuyorlard, hi kimse Rachel iin kayglanmyordu. Hibir ey yokmu gibi davranyorlard. Esther teker teker her birine sordu: "Rachel'i grdnz m? Nerede olduunu biliyor musunuz?" Ama hepsi, tedirgin, balarn evirdiler, hibir ey bilmiyor ve anlamyormu gibi. Bay Ferne bile hibir ey sylemedi, ban sallad yalnzca. ylesine ktlk ve kskanlk vard ki insanlarda, Esther korkuyor ve ac ekiyordu. Otelin kepenkleri kapalyd ve Esther, maaralar kadar karanlk ve hznl odalarda neler olduunu tahmin edemiyordu. Belki de Rachel bunlardan birinde tutsak edilmi, aralklardan, alanda dolaan ve konuan insanlar izliyordu. Esther'i de gryordu belki, ancak onun da tekiler gibi olduunu, kendisini gzetlemek ve alay etmek zere otlarn arasna gizlendiini dnd iin dar kmyordu. Bunu dnmek bile Esther'in ban dndryordu. Esther yar karanlkta, kasabann aasna, sisin etkisiyle aydnlanan vadinin ve dalarn yksek siluetlerinin grld yere kadar indi. 58

Ertesi sabah, alann br yanndan, dut aacnn bulunduu villadan bir mzik sesi geldi. Esther olabildiince hzl kotu. Yokulu sokakta, villann bahe demirinin nnde, kadnlar ve ocuklar dikilmi bakyorlard. Esther, glgedeki yerine, duvarn stne trmanp demirlere tutundu, mutfakta siyah piyanosunun nnde oturan Bay Ferne'i grd. "Onu geri getirmiler! Bay Ferne'in piyanosunu geri vermiler!" Esther, insanlara doru dnp ite byle haykrmak istiyordu. Ama bunun gereksiz olduunu anlad. Hepsinin yznde ayn ifade vard, insanlar, almakta olan Bay Ferne'i dinlemek iin sokaa toplanmlard. Hi bylesine gzel almamt imdiye kadar. Notalar, yan karanlk mutfan kapsndan uuuyor, havada ykseliyor, btn soka ve kasabay kaplyordu. Uzun bir sre sessiz kalan piyano sanki tek bana alyordu. Mzik akyor, uuyor ve k sayordu. ylesine hzl alyor, insann bedenini ve gsn ylesine kaplyordu ki, dut aacnn glgesinde demirlere trmanm olan Esther soluk almadan dinliyordu. Artk her eyin yeniden balayacan, eskisi gibi olacan dnyordu. Yeniden Bay Ferne'in yanna oturup ellerini tularn zerinde kay-drabilmeyi renebilir, hazrlam olduu ktlardan notalar okuyabilirdi. Bay Ferne'in piyanosu geri geldiine gre artk hibir eyin sona ermeyeceini dnyordu. Her ey ok daha kolay olacak, insanlar artk korkmayacak ve almaya almayacaklard. Rachel, anne ve babas iin alveri yapmak zere yeniden sokaklarda dolaacak, alana gidecek ve salar krmz bakr gibi gnete parlayacakt yine. Sabah, emenin yannda Esther'i bekleyecek ve birlikte nar aalarnn glgesine oturup konuacaklard. Sava bittiinde neler yapmak istediini, Viyana, Roma ve Berlin'de nasl arkc olacan anlatacakt ona. Bay Ferne'in mzii ite byleydi: Zaman durduruyor ve hatta onu tersine eviriyordu. Daha sonra, almay braktnda, Bay Ferne mutfan kapsnda belirdi. Kmldayan sakalyla, gnein parlts yznden gzlerini krparak herkese bakt. Alamakl bir ifade vard yznde. Bahede sokakta bekleen insanlara yaklamak iin birka adm att, kollarn aarak ban hafife ne edi ve "Teekkrler, teekkrler dostlarm," dedi. nsanlar alklamaya baladlar, nce birka erkek ve kadn, daha sonra da herkes, hatta ocuklar bile bararak alkladlar.

Esther de alklad, tpk Bay Ferne'in genliinde eskiden Viyana'da frakl baylar ve gece giysili kadnlarn nnde ald zamanlarda olduunu gibi. Esther kasabann tesinde, abbat treninin yapld sina goga ilk kez cuma gn gitti. Her puma ayn ey yaplyordu: Yal Rab Eizik Salanter'in asistan olan Bay Yakov, ev ev dolap Yahudilerin kaplarn alyordu. Her defasnda da Esther'in evinin kapsn alyor, ama dini inanlar olmad iin babas da, annesi de trene gitmiyorlard. Esther, bir gn, abbat trenine katlmak iin niye aleye gitmediklerini sorduunda, babas yalnzca: "Gitmek istiyorsan gidebilirsin, zgrsn," demiti ona. Kendisi, dinde zgrln gerekliliine inanrd. Esther, birok kez, abbat treni iin kadnlarn ve kzlarn hazrlk yapt zamanlarda alenin nne gitmiti. Ak kapnn ardndan parldayan klar grm ve sylenen dualar iit miti. Bugn de, ak kapnn nnde ayn tedirginlii yayor du. Kara giysileriyle kadnlar ona bakmadan nnden geiyor, salona giriyorlard. Okulda yannda oturan Judith'i tand. Ba nda siyah bir earp vard, aleye girerken Esther'i grd ve ona el sallad. Esther, sokan br yanndan, uzun sre ak kapya bakt. Ve birden, nedenini bilmeden, kapya doru yrd ve aleye girdi, ierisi, gecenin etkisiyle, bir maara kadar karanlkt. Esther, saklanmak istercesine, en yakn duvara doru yrd. nnde siyah earplarna brnm kadnlar ayakta duruyorlar, onunla ilgilenmiyorlard, yalnzca iki kz dnp bakmt. ocuklarn kara gzleri yar karanla karn parldyordu. Daha sonra, ad Cecile olan ve Bay Seligman'n okulunda oku yan bir kz, Esther'e doru geldi, ona bir earp uzatt ve fsldad: "Salarna bunu rtmen gerekiyor." Daha sonra salonun orta ksmna dnd. Esther rty bana takt ve kzlarn topland n tarafa geti. Earp salarn ve yzn sakladndan, kendini daha iyi hissediyordu. Bay Yakov'un evresindeki kadnlar kouturmaya balad lar, masay hazrladlar, su getirdiler, altn renkli amdanlar yerletirdiler. Birden, salonun bir yerinden bir k parlad ve tm baklar ona yneldi. nce snmeye yz tutmu k yl 60

dzlar birbiri ardna beliriyordu, sonra da alevler belli bir nok tadan karak uzun nlar oluturuyorlard. Kadnlar ellerinde mumlarla, amdandan amdana ilerliyorlard ve k gitgide b yyordu. Ayn zamanda, yeraltndan gelen ve bir ezgiyi anm satan bir uultu vard, Esther aleye giren ve ortalarnda yal Rab Eizik Salanter'in bulunduu erkek ve kadnlar izliyordu. Kendi dillerinde konuarak salonun ortasna, klarn nne kadar yrdler. Esther, yzlerinin iki yanna den beyaz allarna aknlkla bakyordu. eri girenler oaldka, k b yyor, sesleri gleniyordu. imdi de ark sylyorlard, siyahl kadnlarsa, en yumuak sesleriyle yant veriyorlard onlara. Birbiri ardna gelen sesler rzgr ya da yamur sesi gibiydi, git tike azalyor, daha sonra da ykseliyor, darack duvarlar arasnda yanklanyor ve mumlarn alevlerini titretiyorlard. Esther'in evresinde yzleri a evrilmi gen kzlar be denlerini ileriye ve geriye doru sallayarak gizemli szleri yineliyorlard. Mumlardan gelen koku ter kokusuna ve ezginin temposuna karyor, ba dndryordu. Kmldamaya ekiniyordu Esther, ancak bilincinde olmadan o da evresindeki kadnlarn devinimine uyarak bedenini ileriye ve geriye doru sallama ya balad. Hecelerinin kimi anlar canlandrd, iinde duyumsad o gzel dilden gelen szckleri kadnlarn dudaklarndan okumaya alyordu. Gizem dolu bu maarada, yar karanlkta yldzlar oluturan mumlarn alevlerini izledii iin ba dn yordu. imdiye kadar hi byle bir k grmemi, byle bir ezgi iitmemiti. Sesler ykseliyor, yanklanyor, azalyor ve baka bir yerde yeniden ortaya kyorlard. Kimi zaman, tek ba na konuan ve ark syleyen bir kadnn berrak sesi iitiliyordu; Esther onun daha hzl sallanan rtl bedenini, hafif aralk kollarn ve alevlere bakan yzn izliyordu. Kadn sustuunda, ona elik edenlerin ksk bir biimde 'Amin, amin!' diyen fsltlar iitiliyordu. Ve sonra bir erkek sesi baka bir yerden yant veriyor, bir ezgiyi andran o yabanc szckleri sylyordu. lk kez, Esther duann ne olduunu reniyordu. Bunun benliine nasl girdiini anlamamt, ama bu bir gerekti: Dilin bysn ieren seslerin bouk grlts, bedenlerin dzenli devinimleri, mumlarn oluturduu yldzlar ve kokulu, scak glgeler vard.
61

Burada, bu salonda, baka hibir eyin nemi kalmamt artk. Hibir ey gzn korkutmuyordu; ne Mario'nun lm, ne zrhl aralaryla vadiden gelen Almanlar, ne de afakta daa doru ilerleyen ve lmle birleir gibi otlarn arasnda yitip giden babasnn uzun silueti. Esther, gzlerini a dikmi, bedenini yavaa bir ileri bir geri sallyordu, bu gizemli dilin szcklerini syleyen erkek ve kadnlarn dokunakl seslerinin iinde yanklandn hi ssediyordu. Bylece Esther, kendisine babasn, denizlerin br yann ve gnein doduu srail'i gsteren o siyah bir kuu andran zaman ve dalar aabiliyordu.

62

8 Eyll cumartesi gn, bir grltyle uyand Esther. Ayn anda her yandan gelen, btn vadiyi kaplayan ve kasabann sokaklarnda yanklanan bir grlt, bir grleme tm evleri de rinden sarsmt. Esther kalkt ve yatann bulunduu o yar karanlk blmeden baktnda, anne ve babasnn yatann bo olduunu grd. Annesinin mutfakta, giyinik bir durumda ak kapnn nnde dikildiini fark etti. Esther'i asl rkten anne sinin bak oldu: Dardan gelen grlemeden kaynaklanan kaygl ve akn bir bakt. Esther soru sormaya hazrlanyordu ki, annesi ona: "Baban bu gece gitti, seni uyandrmak istemedi," dedi. Grleme uzaklayor, sonra yeniden balyordu, gerekd gibiydi. Elisabeth ekledi: "Cenova'ya giden Amerikan uaklarnn grlts bu... talyanlar savata yenik dm ve atekes imzalamlar." Esther annesine smsk sarld. "yleyse talyanlar gidecek mi?" Korku onu da sarm, buzlu su gibi ellerine ve bacaklarna kadar yaylmt. Bu da onun soluk almasn ve d nmesini geciktiriyordu. Uaklarn sesi uzaklayor, bir gkgrltsn andryordu. Daha belirgin olan baka bir grleme iitmiti Esther. Alman ordusundan kamak iin vadide ilerleyen, kasabaya doru giden talyan kamyonlarnn grltsyd bu. Elisabeth yavaa: "Sava bitmedi," dedi. "imdi Almanlar gelecek. Kamalyz. Herkes gitmeli." Ve dzeltti: "Tm Yahudiler bir an nce gitmeli, Almanlar gelmeden." Kamyonlarn sesi iyice ykselmiti artk, kasabaya varmadan nceki son dnemeteydiler. Elisabeth, kapnn yannda duran, nceden hazrlam olduu, eskiden iine deerli eyalarn koyduu eskimi deri bavulu kapt. "Git giyin. Scak tutacak giysiler ve salam ayakkablar giy. Dadan geeceiz. Babanla orada buluacaz.1' Sinir ve heyecanla kouturuyor, iskemleleri deviriyordu, sonradan gerekli olabilecek bir eyi aryormu gibi. Esther hzla giyindi. Yn kazann zerine, Mario'nun ld gn bir iskem63

le zerinde brakt koyun postunu giydi. Bana da abbat t reninin yapld gece Cecile'in kendisine verdii rty sard. Darda, byk alanda, gne parldyor, yapraklarn gl gesini yere yanstyordu. Kilisenin kubbesi parlyordu. Gky znde gzel, bembeyaz bulutlar vard. Esther acyla evresini izliyordu. Her yandan gelen insanlar alana toplanyorlard. Yoksul Yahudiler, kk sokaklardan, yllarca yaadklar bod rum katlardan kyor, ykleriyle, kartona benzer bavullaryla, amar dolu knlaryla ve erzaklarn koyduklar bez antalar la geliyorlard. Rab Eizik Salanter, Yakov ve Polonyallardan oluan yallarsa ar klk kaftanlarn ve astragan balklarn giymilerdi. Kimi kadnlar st ste iki manto giymiler, ancak hepsinin siyah al vard. Varlkl Yahudiler de geliyorlard, da ha gzel bavullar ve yeni giysilerle, ama birounun, hazrlanmak iin zaman bulamadklarndan, bavullar bile yoktu. Kimileri, yokulu yoldan taksiyle geliyorlard, yzleri gergin ve soluktu; Esther onlarn btn bunlar, bu alan, bu evleri, emeyi ve uzaklarda yer alan mavi dalar, bir daha gremeyeceklerini dnyordu. Kamyonlarn motor grlts alan kaplyordu ve bu ne denle hi kimse konumuyordu. Kamyonlar kestane aalarna kadar birbiri ardna btn yol boyunca sralanmlard. Motorlar grlyor, kaldrmn zerinde mavi bir bulut dolayordu, insanlar emenin bana mlerdi, ocuklar da oradayd, ama kouturmuyorlard. Yoksul giysiler iinde, annelerinin yanlarnda, amar torbalarnn stnde oturuyorlard donmu bir durumda. IV'nc italyan Ordusunun askerleri otelin nnde durmu, kalk iaretini bekliyordu. Esther onlara yaklat, bo baklar ve yzlerindeki dalgn ifade onu ok artt. Yenilgiyi ve atekesin imzalandn dorulayan haberi beklerken, birou hi uyumamt belki de o gece. Askerler hi kim senin yzne bakamyordu. Alann br yanndan kamyon motorlarnn grltleri geliyor, onlarsa otelin nnde dikilmi bekliyorlard. Yahudiler emenin evresinde bavullaryla bir likte dolanyorlard, beklemek iin daha uygun bir yer aryormu gibi. Kasaba halk ve iftileri de buradayd, uzaktan, belediye binasnn nne dikilmiler, emenin bana toplanm Yahudileri izliyorlard. 64

Tristan da, o binann glgesinde, yar gizlenmi bir durumda kmltsz duruyordu. O gzel yz solmu, gzlerinin alt morarmt. Yaz kaamaklar yznden eskimi ingiliz takmlar iinde titriyordu sanki. O da vadiyi kaplayan grlemelerle uyanm, abucak giyinmiti. Otel odasndan kmadan nce annesi ona seslenmiti: "Nereye gidiyorsun?" Ve yant alamaynca, ksk ve endieli bir sesle: "Gitme! Alana gitmemelisin, tehlikeli," demiti. Ancak o oktan kmt. Alanda, bekleen insanlar arasnda Esther'i aryordu. Onu grdnde, komaya yeltendi ve sonra duraksad. ok fazla insan vard ve kadnlarn baklar kayg doluydu. Daha sonra Bayan O'Rourke geldi. Daima ok k olduu halde, bu kez paspal grnyordu, elbisesinin zerinde bir yamurluk vard yalnzca, apka bile giymemiti. Uzun sar salar omuzlarna dklyordu. Onun da yz gergin, gzleri yorgundu. Esther Tristan'n yanna gitti, ne diyeceini bilmiyordu, boaz dmlendi. Yavaa Tristan' pt ve Bayan O'Rourke'un elini skt. Tristan'n annesi glmsedi, ona sarld, yanandan pt ve bireyler syledi, belki de "iyi anslar" diledi; bouk bir sesi vard, ilk kez konuuyordu Esthere. Annesinin yanna dnd Esther. Birka dakika sonra geriye dnp baktnda, Tristan ve Bayan O'Rourke yok olmulard. Artk gne daha ok parldyordu. Gzel beyaz bulutlar doudan gkyzne doru yavaa kayyorlard. Arasra, bulut larn oluturduu souk bir ktle alandan geiyor, yerdeki yap rak glgelerini yok ediyordu. Yolculua kmak iin gzel bir gn olduunu dnyordu Esther. Dalarda, hl glgede kalan vadilerin usuz bucakszlnda tepelerin oluturduu izgi de yrmekte olan babasn dlyordu. Belki de babas, bulunduu yerden, kck alanyla kasabay ve karncalar andran, insanlarn oluturduu karalklar grebiliyordu. Alman askerlerden kap Nice, Cannes ya da daha uzaklardan gelen Yahudilerle, Nantelle yaknlarnda bulumak zere, sararm ot tarlalar arasndan, hl glgede bulunan vadinin aasna doru iniyordu belki de? Birden, alanda motor sesleri duyuldu ve italyanlar gitmeye balad. Kukusuz sabahtan beri bekledikleri iareti almlar ya da beklemekten usanm, sabrszlanmalard. bekler halinde,
Gmen Yldz

65/5

birou da yaya olarak ard ardna gittiler. Motor grltleri arasnda, konumadan, birbirlerine seslenmeden gittiler. Kamyonlar yola koyuldu ve Boreon vadisi boyunca, yksek dalara doru giden yolu trmanmaya baladlar. Motorlarn grlts gittike ykseliyor, vadinin derinliine kadar gidiyor ve gkg-rlts gibi yanklanyordu. Askerlerin kat srada, Esther otele yaklat. Bir an iin, Rachel'i Yzba Mondolini'yle birlikte otelden ayrlrken grebilirdi belki de. Kadnlar ve stlerinde yamurluk ve ftr apkal sivil giysili adamlar vard, ama Rachel aralarnda deildi. Her ey ylesine hzl ve yle bir kouturmaca iinde oluyordu ki, belki de Rachel, Esther grmeden gemi ve bu insanlarla birlikte bir kamyona binmiti. Est her'in yrei hzla arpyor, kamyonlarn evresinde kouturan, brandal aralarn basamaklarn trmanan son italyan askerlerine bakarken boaz dmleniyordu. Her ey ylesine hznlyd ki, Esther Rachel'in kzl salarn son bir kez grmeyi ok arzuluyordu. Alandaki insanlar, subaylarn, sabah erkenden, saat ondan nce gittiklerini sylyorlard. Bu durumda, Rachel dada yryor, Ciriega geidindeki snr geiyordu belki de. imdi, insanlar dalmaya balamt. Alann ortasnda, emenin yannda, bir bek adam, retmen Bay Seligman'n evresinde toplanmt. Esther, kimi akamlar mutfaklarnda babasyla gren adamlar tanmt. Uzun bir sre tarttlar, nk kimileri italyan kamyonlarn izleyip Ciriega geidinden, ki-mileriyse en ksa yoldan, yani Fenestre geidinden gitmek istiyordu. talyanlarn ardndan yrmenin tehlikeli olduunu sylyorlard, nk kukusuz Almanlar onlar bombalamak iin izlerini sreceklerdi. Daha sonra, retmen Seigman emenin kysndaki ykseklie trmand. Kaygl ve zntl grnyordu, ama yine de sesi gr ve belirgindi, tpk ocuklara kitap okuduu zamanlarda olduu gibi. nce Franszca birka sz syledi: "Dostlarm! Dostlarm... Dinleyin beni." Sokaktaki grlt birden dindi, gitmeye yeltenen insanlar dinlemek zere bavullarn yere braktlar. ocuklara, Vebaya Tutulmu Hayvanlar ya da Nana''dan paralar okuduu zamanlardaki o gr ve belirgin sesiyle, Esther'in belleinden hibir zaman silinmeyecek olan u dizele-

66

ri, bir duann szleriymi gibi, yavaa okudu ve yllar sonra yazarnn Hayyim Nahman Bialek olduunu rendi: Yaammn dolambal yollarnda efkat nedir bilemedim. Duraszlk benim iin yok oldu. Esther'in yannda, Elisabeth sessizce alyordu. Hkrklar omuzlarn sarsyor, yz acyla buruuyordu. Esther bu olanlarn dnyadaki tm grlt ve lklardan daha korkun olduunu dnd. Annesine smsk sarld, tpk hkrklarn bastrmak iin bir ocua sarlr gibi. insanlar, alann yukarsna doru yrmeye balamlard bile, emenin yannda onlara bakan Bay Seligman'n nnden geiyorlard. Erkekler nde yryor, arkadan kadnlar, yallar ve ocuklar geliyordu. Yakc gnein altnda, cenaze trenini andran uzun, simsiyah bir sra olumutu. Otelin nnden geerken, Esther Bay Ferne'in bir nar altna yar yarya gizlenen, bir glgeyi andran siluetini grd. arpk bacaklar, ekilsiz cepli uzun gri ceketi, kasketi ve kei sakalyla, onunla ilgisi olmayan bir treni uzaktan izleyen bir gmtlk bekisini andryordu. Annesinin zntsne ve boazn dmleyen kaygya karn, Bay Ferne'i grr grmez, Esther'in iinden glmek geldi, italyan askerlerin piyanoyu sallaya sallaya gtrdkleri gn, Bay Ferne'in nasl gizlendiini anmsyordu. Ona doru kotu ve elini tuttu. Yal adam onu tanmam gibi yzne bakt. Ban sallayarak: "Hayr, hayr, gidin, hepiniz gidin, ben gidemem, burada kalmalym. Dada nereye giderim?" derken tuhaf kei sakal kmldyordu. Esther tm gcyle elini tuttu, gzlerinin yalarla buulandn hissetti. "Ancak Almanlar yaklat, bizimle gelmelisiniz." Bay Ferne alanda kouan insanlar izlemeye devam etti. "Hayr." Yavaa konuuyordu, ksk bir sesle. "Hayr. Ne yapsnlar benim gibi bir yalya?" Sonra da Esther'i, bir kez hzla pt ve geri ekildi. "Hoa kal artk. Hoa kal." Esther koarak annesinin yanna dnd, tekilerle birlikte, kasabann yukarsna doru yrmeye balad. Arkasna dnp baktnda, Bay Ferne'i gremedi artk. Belki de villann yar karanlk mutfanda bulunan pi67

yanosunun bana dnmt imdiden. Belediye binasnn nnde birka kii kalmt yalnzca, kasaballar ve iekli elbiseleri ve nlkleriyle kadnlard bunlar. Kasabann yukarsnda, tarlalarn ve kestane aalarndan oluan ormann balad yerde yava yava gzden kaybolan insanlar izliyorlard. imdi insanlar yolda, le gneinin altnda ilerliyorlard, ylesine kalabalktlar ki, Esther topluluun ne ban, ne de so nunu grebiliyordu. Vadide artk motor sesleri yanklanmyor, tal yolda ayak sesleri dnda tek bir grlt iitilmiyordu, kal drm talarnda akan bir nehrin kartt tuhaf bir grlty andryordu bu sesler. Esther evresindeki insanlara bakarak yryordu. Birou nu tanyordu. Onlar kasaba sokaklarnda, pazar yerinde ya da leden sonralar, alanda, kk bekler halinde sohbet ederken grmt; yanlarnda da ocuklar keskin lklar atarak kouturuyorlard. Krk yakal mantolar, aarm beliklerin kt siyah apkalar olan yallar vard. Hazan diye adlandrlan Bay Yakov da oradayd, ar bavullar elinde, yal Eizik Salanter'in yannda yryordu. Rab Eizik Salanter ve Bay Yakov dnda kimsenin adn bilmiyordu Esther. Savata her eyini yitirmi en sefil Yahudilerdi onlar, Almanya'dan, Polonya'dan ya da Rusya'dan gelmilerdi. Esther onlar, kasabann yukarndaki alede tapnaa girdiinde, balarnda byk beyaz allaryla klarn yand masann evresinde dikilirken grm, gizemli dilde yazlm kitaptan okuduklar, anlayamadan ie ileyen o gzel szlerini iitmiti. Onlar imdi, gnein altnda, bedenleri ne doru eik, ar gelen o byk paltolarla tal yolda yrr ken grnce, sanki dnyadaki tm insanlar bilinmeyene doru giden bu yolda yryormu ve balarna zc ve aklanamayan bir ey gelecekmi gibi Esther'in yrei daha hzl arpmaya balamt. zellikle kadn ve ocuklara bakyordu. Mutfaklarnda yle bir grd ve yalnzca bayram ya da dnlerde evlerinden kan yal kadnlar da oradayd. imdi onlar, stlerinde ar mantolar, balarnda siyah allaryla konumadan, gnein etkisiyle solgun yzlerini buruturarak tal yolda yryorlard. Gen, ince uzun kadnlar, o mantolara ve ellerinde trl trl paketler olmasna karn bir de bavullarn srklyorlard. 68

Aralarnda konuuyorlar, hatta kimileri glyordu, piknie gidiyorlard sanki. ocuklar, stlerinde kaln yn kazaklar ve ayaklarnda yalnzca zel gnlerde giydikleri byk deri ayak kablaryla nlerinde kouturuyorlard. Onlarn ellerinde de i leri ekmek, meyve ve su ieleriyle dolu paketler vard. Onlarla birlikte yrrken, Esther adlar anmsamaya alyordu, Cecile Grinberg, Meyerl, Gelibter, Sarah ve Michel Lubliner, Lea, Amelia Sprecher, Fizas, Jacques Mann, Lazare, Rivkele, Robert David, Yachet, Simon Choulevitch, Tal, Rebecca, Pauline, Andre, Marc, Marie-Antoinette, Lucie, Eliane Salanter... Ancak zorlukla anmsayabiliyordu, nk artk onlar, okulda grd, kasaba sokaklarnda bararak kouan, nehirde plak yzen ve allklarda savalk oynayan o tand kz ve erkekler deillerdi. stlerinde ok byk ve ar giysileri, ayaklarnda klk ayakkablar, kzlarn banda allar, erkeklerin bandaysa apka ya da bere olduu iin aralarnda hi konumuyorlar, eskisi gibi hzl koamyorlard. Gezintiye km, zgn ve yorgun, hibir eye ve kimseye bakmadan yryen yetimleri andryorlard. Kalabalk, kapal okulun ve jandarma binasnn nnden geerek kasabann yukarsna doru ilerliyordu. Getikleri yer lerde evlerinde insanlar kaplarnn nnde dikilerek ya da camlara karak, geenler kadar sessiz, izliyorlard. Esther ilk kez, teki kasaballar gibi olmadn anlamt, bu da ona ac veriyordu. Onlar evlerinde kalabilir, bu vadide, bu gkyznn altnda yaamay srdrebilir, nehir suyundan iebilirlerdi hl. Onlar kaplarnn nnde duruyor, camlarn dan bakyorlard, oysa Esther, stnde siyah giysileri ve Mario'nun koyun postuyla, ban siyah alla smsk sarm, ayak lar klk ayakkablar yznden yaralanm, nlerinden geiyordu; artk kendisi gibi evi olmayan, ayn gkyz altnda ya ama ve ayn sudan ime hakkn yitirmi olan insanlarla birlik te yrmek zorundayd o da. fkeden ve kaygdan boaz d mlenmiti, yrei ok hzl arpyordu gsnde. Tristan' dnyordu, beyaz yzn ve ateli gzlerini. Bayan O'Rourke'un yumuak yanan, elini skn dnyordu; yrei hzla arpmt, nk onunla ilk kez konumutu ve onu bir daha hi gremeyecekti. Rachel'i dnyordu, artk 69

bombo kalan oteli de. Rzgr ak pencerelerden ien girip byk salonda esiyordu herhalde. Esther ilk kez, farkl bin olduunu anlamt. Bundan byle babas ona Estrellita diye seslen meyecek, hi kimse ona Helene diyemeyecekti. Artk ardna bakmak anlamszd, nk geride kalanlar yaamyordu. Kalabalk, Esther'in, eskiden babasnn dnn beklemek zere sakland tarlalarn arasnda, tal yolda yryordu. Aadan nehir suyunun sesi gelmekteydi, da yamalarnda yanklanarak rldryordu. Gkyzndeki beyaz bulutlar, vadide kardan tepeleri ya da atolar andran olaanst yaplar oluturup douya doru toplanyorlard. Esther o bulutlar, yass kayalarn stne uzanm, hl nehir suyunun slaklyla, oyluklarnda kurumakta olan souk su damlalarn hissed erek suyun ezgisini ve arlarn vzltlarn dinlerken izlediini anm syordu. Bulutlarla birlikte gitmek istemiti, nk onlar rz grda zgrce dolaabiliyor, dalarn br yanna, denize kadar rahata gidebiliyorlard. Onlarn neler grdklerini dlyordu, vadileri, dereleri, karnca yuvalarna benzer kentleri ve denizin k sat kk krfezleri. Bugn de ayn bulutlard, ancak bu kez ok daha korkutucuydular. Dalarn tepelerini yok ediyor ve vadinin dibinde bir set, geit vermeyen yar karanlk byk beyaz bir duvar oluturuyorlard. Kalabaln iinde yrrken, Esther annesinin elini smsk tutuyordu. Orman imdiden sklayordu, kestane ve mee aalarnn yerini yapraklar kararmaya yz tutmu byk am aalar almt. Esther, hibir zaman bu kadar uzaa gitmemiti nehrin bulunduu vadide. Artk, vadinin ucu da, bulutlardan oluan duvar da grnmyordu. Aa gvdeleri arasndan, g nete parldayan nehir grlyordu yalnzca. Yokuu trmanan kalabalk biraz yavalamt. imdiden, yallar, ocuklarn tayan kadnlar duraksyor, kayalarn ya da bavullarnn stne oturup dinleniyorlard. Hi kimse konumuyordu. Kaldrm talarna vuran ayakkablarn grlts ve kk ocuklarn tu haf bir biimde yanklanan, aalarn younluu nedeniyle biraz hafifleyen ve hayvan barlarn andran lklar iitili yordu. Kalabalk ormandan geerken, gece kular rkyor, ya71

70

knr gibi lklar atarak uuuyorlard. Esther kara kulara bakyor ve bir zamanlar babasnn kendisine italya hakknda sylediklerini anmsyordu. Gkyznde bir karga gstererek: "Bu ku gibi uabilseydin, bu akam orada olurdun," demiti. Anne sine: "Babam ne zaman yanmza gelecek?" diye sormaya cesaret edemiyordu. Yrrken, elini smsk tutuyor, kaamak baklarla, onun gergin, soluk yzn, skca kapal tuttuu du daklarn ve azn, teki kadnlara benzemek iin bana takt o kara earp yznden yal grnen yzn izliyordu. Ve yine fkeden boaz dmleniyordu; nk annesinin babasna gzel grnmek ve kasaba alanna kadar ona elik etmek iin, ak yakal gzel mavi elbisesini ve sandaletlerini giydii, simsiyah ve ipeksi salarn tarad o yaz gnlerini anmsyordu. Esther, annesinin o uzun bronzlam bacaklarn, baldr kemiinin zerinde parlak tenini ve plak omuzlarnda parldayan anmsyordu. imdi, hi kukusuz, btn bunlarn hibiri yeniden yaanmayacakt, nk giderken geride braklan bir daha bulunabilir miydi ki? "Babamla buraya dnecek miyiz, yoksa buralar bir daha hi grmeyecek miyiz?" O sabah btn bunlar soramamt Esther, acele giyindikten sonra bavulunu eline alm ve caddeye kan alt basama trmanarak evden ayrlmt. Annesiyle birlikte alana doru yryorlard, Esther soruyu sormaya cesaret edememiti. Ancak annesi anlamt; yalnzca tuhaf bir biimde yzn buruturup omuzlarn silkmiti ve Esther biraz ilerledikten sonra, annesinin alad iin gzlerini ve burnunu sildiini grmt. Ve tm gcyle, kanayncaya kadar dudan srmt, tpk yapt kt bir eyi yok etmek ister gibi. Bundan byle, gzlerde acy okumamak ve kendisinin de ayn eyleri dndn anlamamalar iin, hi kimsenin y zne bakmamt. Ormana doru giden bu tal yolda, kalabalk iyice dalm, aralarndaki mesafeler gitgide bymt. Genler, adamlar ve delikanllar ok nden gidiyorlard, artk aralarndaki konumalar bile iitilmiyordu. Arkalarndan gelen alay gittike uzuyordu. Ellerini actan o ar bavullar yznden yava yrmelerine karn, Esther ve annesi teki kadnlar geiyorlard, zellikle aya talara taklan yallar, kucaklarnda ocuk tayanlar ve ar kaftanlarn giymi ve bastonlarna ba72

sa basa giden yal Yahudi adamlar. Onlara yaklatnda, Esther yardmc olmak iin yavalyordu, ama annesi hrsla onu kolundan ekiyordu; Esther o insanlar geerken annesinin sert yz ifadesini grnce rkmt. lerledike, yolun kysnda oturan kadn siluetlerine daha az rastlanyordu. Ve yle bir an geldi ki, Esther ve annesi yalnz balarna yryorlard artk, kendi admlarnn grlts ve dere suyunun yamacn altndan gelen ho rltsn iitiliyordu yalnzca. Gne, da tepelerinin oluturduu izginin hemen ardm dayd. Gkyz soluk gri grnyordu, Esther'le annesinin. karsna kara bulutlar toplanmt. Elisabeth, birden nehrin st ksmnda uzun zamandr arad aasz dz bir alan grd. "Geceyi burada geireceiz," dedi. Nehre bakan byk bir ka yann yanna kadar indi. Esther, imdiye kadar bylesine gzel bir yer grmemiti. Yuvarlak kaya ktlelerinin arasnda yeil otlar bir hal grnmndeydi ve yukarda, solda, nehir dalgalarnn vurduu kk kumsal vard. O zorlu tal yoldan ve yakc gneten, onca kargaa, belirsizlik ve yorgunluktan sonra, bu yer Esther'e cennetten bir para gibi grnd. Koarak kayalarn arasndaki yeilliin stne uzand ve gzlerini kapatt. Atnda, annesinin yzn grd karsnda. Elisabeth, nehirde kollarn ve yzn ykamt, akamn lo klar, dank salarnn evresinde bir hale oluturuyordu. "yle gzelsin ki," diye mrldand Esther. "Sen de gidip ykanmalsn," dedi Elisabeth, "su ok serinletiyor, bakalar da geceyi burada geir mek zere duraklayacaklardr." Esther earbn ve ayakkablarn kartt, elbisesini hafife kaldrarak yar baldrlarna kadar souk suya girdi. Buz gibi su bacaklarnn arasndan kayyor, onlar uyuturuyordu. Avulayarak sudan biraz iti, gne yann hafifletmek iin yzn gzelce slatt. Su elbisesinin eteklerini, yn kazann kollarn ve koyun postunun yapasn slatyordu. Az sonra, insanlar gerekten gelmeye baladlar. Birou, bir baka dz bir alanda durmutu ve Esther ocuklarn seslerini ve kadnlarn barlarn iitiyordu. Herkes, Alman ordusu tarafndan fark edilmemek iin ate yaklmamas gerektiini biliyordu, bu nedenle akam yemei iin ellerindeki imknlarla bireyler yapmaya altlar. Kadnlar ekmekleri dilimleyip o73

cuklara veriyor, onlar da nehrin karsna oturup yiyorlard. Esther'in, annesi ev sahiplerinin verdii bir para kuru peyniri getirmiti, nefis grnyordu. Birlikte incir de yediler, sonra da nehre gidip kk kumsalda diz kerek su itiler. Gece olma dan, am aalarnn aty andran ineli yapraklarndan ve dallarndan bir snak yaptlar. Gece yavaa kyordu. Ormann birok yerinde, insan sesleri gittike daha gl bir biimde yanklanyordu. Yorgun olmasna karn, Esther'in uykusu yoktu. Nehir akntsn izle yerek, ocuk seslerinin geldii yne doru yrd. Birka yz metre aada, nehir kysnda oynayan kk kzlar grd. Giyinik olmalarna karn dizlerinin st ksmna kadar suya girmi, glerek birbirlerini slatyorlard. Esther onlar tand. Yaz banda aileleriyle kasabaya gelen ve ancak kendi dillerinde, o ilgin ve ezgili dilde konuan gen Polonyal kzlard bunlar. Esther bir akam babasnn kendisine ad bu kzlarn dili kadar ilgin olan bir kentten, Rzeszow'dan ve evleri yakan ve tm Yahudileri kovalayan, daha sonra da onlar kamplara, ocuklarn bile lesiye altrldklar ormanlara gndermek zere hayvanlar tadklar vagonlara kapatan Alman askerlerden sz et tiini anmsyordu. te bunu anmsyor, kk kzlara bakyordu. imdi de buradaydlar, bu usuz bucaksz ormanda bir nehrin kysnda, yine kovulmu olarak bilinmeyene, bulutlarn biriktii dalara doru gidiyorlard, ancak bir gezintiye km gibi kaygsz grnyorlard. Esther onlar daha yakndan izleyebilmek iin dz alana indi. Kk kzlar, dans eder gibi etekleri kabaran uzun siyah elbiseleriyle, bir aatan bir aaca koarak kovalamaca oynuyorlard. lerinde on, on bir yalarnda, ok soluk gzleri ve salar olan byk bir kz vard, kzkardeleriy se esmerdi. Bir ara, Esther'i fark ettiler. Ve birden durakladlar. Sessizce bir araya toplanp kendi dillerinde bireyler sylediler. Gece oluyordu. Esther, annesinin yanna dnmesi gerektiini biliyor, ama gzlerini o kk kzn soluk gzlerinden alam T yordu. brleri yeniden oynamaya koyuldular. Aileleri, kara giysili kadnlar ve kaftanl erkekler, bir am aacnn altnda duruyorlard. Esther'in daha nce alede, tap nan giriinde grd, uzun ak sakall yal adam da oradayd. Kk kz Esther'i elinden tutup aacn yanna gtrd. 74

Kadnlardan biri glmseyerek, o tuhaf dilde, sorular sordu Esther'e. Dzgn, gzel bir yz vard ve yeil gzleri kk kzn gzleri kadar soluk grnyordu. Kara ekmekten bir dilim kesip Esther'e uzatt. Reddedemedi Esther, ama kendisi daha nce hi kimseyle paylamadan peynir ve incir yedii iin utan duyuyordu. Ekmei ald ve hibir ey sylemeden tal yola doru komaya balad, annesinin kendisini bekledii dz alana hzla dnmek istiyordu. Gece aalar daha da sklatr yor, yer yer rkn glgeler oluturuyordu. Esther, ardnda kk kzlarn seslerini ve gllerini hl iitiyordu.

75

Yamur balad. atlarn stnden hafif bir hrt geliyor du, kamyon motorlarnn uultularndan ve admlarn grlt snden sonra insana huzur veren yumuak bir sesti bu. Gecenin karanlna karn, Rachel kara earbyla iyice sarnarak sokaa kp yamurun altnda dolamaya balad, italyan kamyonlar nn grlts btn vadide yanklanrken, alana kadar komak istedi Rachel, ama annesi engelledi: "Gitme! Gitme, ne olur, bizimle kal!" Babas hastayd ve Rachel bu yzden gitmedi. Btn gn vadiden ve dalardan kamyonlarn grltleri geldi. Kimi zaman grlt ylesine yaklayordu ki, kamyonlar evlerin du varlarn ykacakm gibi oluyordu. Daha sonra, ayak sesleri geldi, bu yumuak ses, bu kouturmalarn grlts daha da rktcyd. Geceye kadar, insanlar soka trmanp uzaklat lar. Sesler, bouk lklar ve ocuk alaylar iitiliyordu. Rachel, annesinin uyuduu yatan yannda bir iskemlede, yar ka ranlkta btn gece oturdu. br yatan. bulunduu kk odadan astml babasnn ksrklerini iitiyordu. Ertesi gn pazard, byk bir sessizlik vard. Darda parldayan gne kepenklerin aralklarndan szyordu. Yaz gnlerinde olduu gibi, ku sesleri iitiliyordu. Ancak Rachel dar kmak, hatta kepenkleri bile amak istemiyordu. ylesine yorgundu ki, ii bu lanyordu. Annesi hazrlanmak ve bireyler piirmek iin kalk tnda, Rachel hl lk yataa girdi ve uyudu. imdi, gece yeniden bastrd, kasabann evlerinin atlarna usul usul yamur yamakta. Uyandnda, Rachel nerede olduunu pek anlayamad. Bir an kendini otel odasnda Mondoli ni'yle birlikte sand, sonra daha nce neler olduunu anmsad. Belki de talyan jandarmasnn otelde tek bana kaldn ve onun da yamuru dinlediini dnd. talyan askerlerin tm gitti ve daa yeniden sessizlik kt. Bir gn, otel odasnda, Rachel aynann karsnda taranrken, ona yaklap tuhaf bir bi~ 76

imde bakmt. "Sava bittiinde, seni talya'da Roma'ya, Napoli'ye, Venedik'e, her yere gtrrm, uzun bir yolculua karz," demiti sonra da. Mavi tal yz ite o gn vermiti ona. Rachel sessizce sokaklarda yryor. Tm kepenkler kapal. Yreinin hzla atmasna neden olan bir ey dnyor, artk o gnn geldiini, savan belki de bittiini dnyor. Amerikallar Cenva'y bombaladklarnda, Mondolini artk her eyin bittiini, talyanlarn atekes imzalayacaklarn sylemiti. tal yan askerler daa gittiler, evlerine dndler ve kasaba sessizce uykuya dald, ok yorgun bir insan gibi. Rachel hzla alana doru gidiyor. Otelin nne geldiinde, her zamanki gibi kepenklere tklatacak, gelip aacak. Onun kokusunu, ttnnn ve bedeninin kokusunu, sesinin gsnde yanklandn hissedecek. talya'dan sz etmesi Rachel'in houna gidiyor. Kentlerden, Roma'dan, Floransa'dan ve Venedik'ten sz ediyor, yavaa, talyanca bireyler sylyor, Rachel anlayabiliyormu gibi. Sava bitince, bu kasabadan uzaklara gidecek, kendisini gzetleyen ve ardndan konuan insanlardan, kendisine ta atan kk olanlardan, bu ykk dkk evden, babasnn durmadan ksrd bu souk daireden uzaklaabile-cek, sokaklarnda ezgiler iitilen, karelerin, sinemalarn ye maazalarn bulunduu kentlerde gezebilecek. Dlerinin bir an nce gereklemesini ylesine arzuluyor ki, bacaklar titriyor ve bir kap eiinde duraksamak zorunda kalyor, ba slanm ve bu nedenle kara earb salarna yapm durumda. Alana doru kan sokakta, Bay Ferne'in oturduu, bahe sinde dut aac olan villann nnden geiyor. Kepenklerin aralklarndan hi k szmyor, ayn zamanda sessiz, gece kapkaranlk. Ama Rachel yal adamn evde olduundan emin. Biraz kulak verdiinde, onun, titrek sesiyle kendi kendine konutuu nu iitir gibi oluyor. Onu, kendi kendine sorular sorup yantlarken dlyor, iinden glmek geliyor. imdiyse, eme havuzuna akan suyun rltsn iitiyor. Alanda aalar n etkisiyle gz kamatrc. Neden her yer bylesine l l? Atekes bitti mi yoksa? Rachel nbetileri dnyor. talyan jandarmalar, Julie Roussel'in kocasn, doum iin doktor armaya gittii gece vurmulard. Mondolini as -

kerlerden sz ederken, sesini alaltarak, hogryle, "Aptallar!" diyor. Almanlar sevmiyor. Onlarn hayvanlardan farksz olduunu sylyor. Rachel, alann kenarnda duraksyor. Otelden gelen bir k bir tiyatro dekorunu aydnlatr gibi aalar ve evleri aydnlat yor. Olaanst glgeler iziyor bu k. Ama Rachel havuzda rldayan suyu dinliyor, bundan gven duyuyor. Belki de talyan jandarmalar ve askerler savan sona eriini kutlamaya ka rar vermiler. Ne var ki Rachel imdi bunun gerek olmadn biliyor. Alan aydnlatan k souk, yamur damlacklarn parldatyor. Hibir grlt yok, bir tek ses bile. Her ey sessizlik ve boluk. Parmaklklar boyunca yryerek, Rachel otele yaklayor. Aa gvdeleri arasndan otelin n cephesini grd. Tm pen cereler aydnlanm. Kepenkler ardna kadar ak, kap da yle. Ik gz kamatryor. Yavaa, daha bir ey anlamadan, Rachel otele yaklayor. Ik cann yakyor, ancak hzla arpan yreine ve tir tir titre yen bacaklarna karn, onu kendine ekiyor. Bu kadar ok bir arada grmemiti imdiye kadar. Gece her zamankinden da ha karanlk, daha sessiz. Rachel otele geldiinde, kapnn nn de dikilen askeri gryor. Tfei elinde kmltsz duruyor, kar ya bakyor, kla bir olup gecenin karanln delmek istiyor sanki. Rachel de kmldamadan duruyor. Ve saklanmak iin ya vaa geri ekiliyor. Asker bir Alman. \ Daha sonra orada duran kamyonlar gryor, glgede ka lan Gestapo'nun arabasn. Rachel aalara kadar geri ekiliyor ve oradan hzla uzaklayor, eski eve kadar inen soka koarak iniyor; sessizlikte admlar, drtnala koan bir atn kartt ses gibi yanklanyor. Yrei ylesine hzl arpyor ki, gsnn ortasnda bir sz, bir yanma duyuyor. Yaamnda ilk kez l mekten korkuyor. Dalarn arasndan talya'ya, askerlerin bu lunduu kamplara kadar komak, Mondolini'nin sesini duymak, kokusunu hissetmek, kollarn beline sarmak isterdi. Ne var ki kapnn nne geliyor ve artk ok ge olduunu biliyor. Bundan sonra Almanlarn geleceini, onu, babasn ve annesini alp ok uzaklara gtreceklerini biliyor. Bir an bekliyor, yrei sakinlesin, soluunun yatsn diye. Annesiyle babasn tesel78

li etmeyi ve onlarn, olanlar hemen renmemeleri iin syle yecei szckleri aryor. Onlar lesiye seviyor, bunu kendisi de bilmiyordu.

79'

afakta, yamurun sesiyle uyandlar. Altnda yattklar am aalarnn ine yapraklarna yavaa vurarak sesler kartan ve daha sonra sellere karan ince bir yamurdu. Damlalar, yaprak larn arasndan szmaya balyordu ve o buz gibi damlalar yz lerine vuruyordu. Elisabeth dallan dzeltmeye alt ama daha ok damlamaya balad. Bunun zerine bavullarn aldlar ve allarna iyice sarlarak titreye titreye bir karaamn altna sndlar. Gnn ilk klar aalarn biimini belli ediyordu. Beyaz bir sis vadiden iniyordu. ylesine souktu ki, Esthere Elisabeth birbirlerine sarlm, kmltsz, karaamn altnda kalakalmalard. Daha sonra, ormanda insan sesleri yankland. Artk ayaa kalkmak, o slak elbiselere sarnmak ve bavullar toplayp yeni den yola kmak gerekiyordu. Esther'in ayaklar ylesine szlyordu ki, nde giden annesinin siluetine bakarken, tal yolda sendeliyordu. Baka siluetler de kyordu ormandan, tpk bir hayaletler gibi. Esther, onlarn arasnda Polonyal kk kzlar grmeyi umuyordu. Ama ocuk sesleri de, kahkahalar da iitilmiyordu. Yalnzca yol talarna vuran ayakkab sesleri ve ters yne akan nehrin susmak bilmeyen rlts iitiliyordu. Sisin iinde, orman usuz bucaksz grnyordu. Aalarn tepeleri ve dalar artk seilmiyordu. Bavullarn ykyle arlaan bedenler ne doru eilmi, yolda sendeleyerek, ayaklar akllar yznden yara iinde, amaszca yrnyordu sanki. Elisaheth le Esther, sabah olmadan yola kan ve yorgun den kimi insanlar geiyorlard. Yol kysnda, paketlerin stnde oturan yal kadnlarn yz siste daha da solgun duruyordu. Ama yaknmyorlard. Yol kysnda, kimi zaman tek balarna, olanlara boyun emi, ylece bekliyorlard.

Artk nehre ulamlard, onu gemek gerekiyordu. Sisin ardndan, karda karaamlarla kapl yama ve a k mavi gkyz seilebiliyordu. Bu da Elisabeth'i cesaretlendirdi. Esther'in elinden tutup nehri getiler ve duraksamadan yamac trmandlar. Daha yukarda, sa tarafta tatan bir ambar vard, evresinde inenmi imenler, kimi insanlarn geceyi orada geirdiinin gstergesiydi. Esther, gece kularnn lklarn iitti yine. Ne var ki bu lklar artk onu endielendirmiyor, houna bile gidiyordu: "Biz buradayz, sizinleyiz!" diyorlard sanki. Esther'le Elisabeth leden nce tapnaa vardlar. Ormann sonunda vadi geniliyordu, nehre bakan yksek dz bir alanda asker evlerini ve tapna grdler. Esther, Gasparini'nin kendisine Meryem Ana'dan, yazn tapnaa gtrlen ve kn da mesin diye stne manto giydirilerek geri getirilen hey kelden sz ettiini anmsyordu. Bu, ona ylesine uzak geliyordu ki, imdi vardna inanamad. Heykeli aalarn arasna giz lenmi bir maarada ieklerle evrili greceini dlemiti. Klaya benzeyen bu byk irkin binalara anlamadan bakyordu. Esther'le annesi yollarna devam ederek o dz alana vardlar. Tapnan nndeki alan olduka kalabalkt. Geceden yola kan kaaklarn hepsi buradayd. Erkekler, genler, kadnlar, ocuklar ve hatta kaftanlarn giymi yallar bile yerlere oturmu, srtlarn da duvarlara dayam, alanda bekleiyorlard. IV'nc Birlikten talyan askerleri de buradayd. Binalardan bi rine yerlemilerdi. Bezgin bir halde darda oturuyorlard ve niformalarna karn onlar da kaak insanlar gibiydi. Esther aralarnda Yzba Mondolini'yi arad, ancak gremedi. teki yoldan, Ciriega Geidinden gitmi, belki de talya'ya varmt bile. Rachel de burada deildi. Esther annesinin elini skarken: "Babamla burada m bulu acaktk?" diye sordu. Ama Elisabeth yant vermedi. Bavullar duvarn dibine brakt ve Esther'e onlarn yannda durmasn syledi. Bay Seligman'n yannda duran adamlarla konumaya gitti. Ancak onlar hibir ey bilmiyorlard. Esther, onlarn, Berthemont yolundan ve geitten sz ettiklerini iitti. Vadinin br yann gsteriyorlard, o kapkaranlk yksek da. Elisabeth geri geldi. Sesi yorgun ve titrekti. Yalnzca: "Yarn sabaha
Gmen Yldz

80

81/6

kadar burada bekleyeceiz. Sabah gideriz. O da buraya gele cek," dedi. Esther hibir ey bilmediini anlad. Kaak insanlar gece iin yerletiler, italyan askerler binalar dan birinin kaplarn ap kadnlara bavullarn tamasna yar dm ettiler, insanlara battaniyeler verdiler, hatta scak kahve ge tirdiler. Esther bu askerleri tanmyordu. Kimileri ok gen, ne redeyse ocuktu. "Sava bitti!" diyor ve glyorlard. , Yamurun altnda geen o geceden sonra, askerlerin binas lks saylrd. Herkese yeterli sayda yatak yoktu, bu nedenle Elisabeth'le Esther ayn yata paylamak zorundaydlar. teki kaaklar da geliyor, yatakhanede bulduklar yerlere yerleiyor lard. Yer kalmaynca, insanlar gidip kaplar krlm kk kiliseye yerletiler. Cesur erkekler, Bay Seligman'la birlikte boaz, gece olmadan gemeye karar verdiler. Rzgr bulutlar uzaklatrmt, vadinin sonunda stleri karla kapl yksek dalar l sld. Bir bek erkek tapnan tesinde bulunan yolu trmanmaya bala dnda, Esther alandayd. Onlarn gidiini izledi, o da onlarla gitmeyi ok isterdi, nk daha bu akam italya'da olacaklard. Ancak annesi ok yorgundu ve belki de babasnn bu gece gerekten geleceini umuyordu. Yamacn eteinde, nehirden gelen dereciklerin getii geni ayrlarn ortasnda bir inek ahr vard. Esther babasnn bu ynden geleceini dnyordu. Onu dalardan in erken, beline kadar gelen otlarn bulunduu otlaklardan geerken ve nehirdeki kayalarn zerinden atlarken dlyordu. Bu kaak insanlarn ocuklar yorgunluklarn unutmulard bile. Tapman nndeki alanda oynamaya, yamac koarak ve lklar atarak inmeye balamlard. Esther onlara bakyor, bu nedenle babasnn yolunu gzlemeyi unuttuunu ayrmsad - zaman kendine kzyordu. Ve ite ocuklarn lklar yank lanyordu yine, Esther gene gzleriyle onlar izliyordu. Gece kular tapman stndeydi. Onlar da, lklar atarak gkyznde dolanyor, insanlara bireyler sylemek istiyorlard sanki. Daha sonra annesi yanna gelip oturdu Esther'in, koluyla onu sarp smsk kendine ekti. O da tm leden sonra vadiyi, dan o karanlk ve dik yamacn gzlemiti. Hibir ey syle82

medi. Esther sordu: "Babam bu gece gelmezse, yarn onu yine burada m bekleyeceiz?" Elisabeth yantlad hemen: "Hayr, onu beklemememizi, hi durmadan yrmemiz gerektiini sylemiti." "yleyse onunla italya'da m buluacaz?" "Evet bebeim, onunla buluacaz, baka bir yoldan gelecek, tm yollar bilir o. Belki de dostlaryla birlikte Berthemont'dan gemitir bile. Almanlar her yerde Yahudileri kovalyor, anlyorsun, deil mi? te bu yzden hi durmadan yrmeliyiz." Ama Esther, annesinin, biraz nce olduu gibi, onu rahatlatmak iin yine yalan sylediini ve btn bunlar uydurduunu biliyordu. Bu ona ac veriyordu, bedeninin odanda bir an, tpk gemite, ssz ambarn yaknnda olanlarn kendisine vurduu yumruklarn verdii acy andryordu. "Ya Rachel?" diye sordu Esther. "Almanlar onu da m kovalyorlar?" Annesi birden irkildi, Esther bir kfr sylemiti sanki. "Rachel de nereden kt imdi?" "nk o da bir Yahudi," diye yant verdi Esther. Elisabeth omuzlarn silkti: "O ailesini, herkesi brakp italyanlarla gitti." Esther sinirlendi ve neredeyse bararak: "Hayr, bu doru deil! italyanlarla gitmedi o! Kasabada ailesinin yannda kald." "Bunu nereden biliyorsun?" diye sordu annesi. Esther inatla yineledi: "italyanlarla gitmedi, biliyorum. Ailesinin yannda kald." "Pekl," dedi Elisabeth souk bir biimde. "Sanrm bann aresine bakabilir o." Ve sonra sessizce, her ikisi de ayn noktaya, vadinin derinliklerinde, ormann balad yere dik tiler gzlerini. Ne var ki, bireyler bozulmutu artk, belki hi kimseyi beklemiyorlard da ondan. Akam stne doru, bulutlar tepeleri karartmt. Gkg rlts yeri sarsyordu ve grlt ylesine iddetliydi ki, kaak insanlardan kimileri bombardman balad sanp korkudan lklar attlar. Yamur iri iri yamaya balad. Esther slanmamak iin tapnaa kotu, ierisi yle karanlkt ki, hibir ey se emiyor, insan bedenlerine arpp sendeliyordu. Kaak insanlar battaniyelere sarnp yerlere uzanmlard. Kimileri de duvara dayanm, ayakta dikiliyordu. atnn sol ksm, bir obs mermisi tarafndan yklmt ve yamur tapnan iine yayordu. talyanlarn yasaklamasna karn, mihrabn sol yannda mumlar yaklmt, bu titrek k sayesinde Esther kaaklarn yzlerini seebiliyordu. ou, Esther'in daha nce, alede yaplan ab83

bat ayininde grd insanlar andran Rus ve Polonyallar gibi giyinmi yal erkek ye kadnlard. Yorgunluk ve korku yzle rinden okunuyordu. Mihrabn dibinde, mumlarn yannda, kaftanlarna sarlm yallarn hepsi, yksek sesle kitap okuyan ve daha iyi grebil mek iin srtn a vermi olan Rab Eizik Salanter'e doru d nkt. Esther, tapman souk duvarlarna dayanm, gzlerini mumlarn aydnlatt o yal adamdan ayrmakszn, yumuak ve ayn zamanda keskin olan bu dilde sylenen szleri dinledi yine. Ve yine ayn rpertiyi hissetti, sanki o ses bir tek kendisi iin ve yalnzca kendi iinde yanklanyormu gibi. Alak, fsl-tl ses kitab okuyor, bu ona yorgunluunu, korkusunu ve fkesini unutturuyordu. Babasnn gelmesi gereken o kapkara yamac dnmyordu artk, o yamac korkun ve lmcl bir ukur gibi deil de sonunda ne olduu bilinmeyen uzun ve uzak bir yol olarak gryordu. Her ey farkllamt burada, gkgrltlerinin iitildii o dalar, boazlarda yitip giden o yollar, hepsi dnp dolap yeni bir dzenle bir araya gelen elerden olumu bir efsane gibiydi. Darda yamur yayordu, delik tavandan akan sular tapnan iinde seller oluturuyordu. ocuklar, bedenlerini Eizik Salanter'in sesinin ritmiyle yavaa sallayan annelerine sarlm lard. Sonra yal adam, kitap nnde, uzun sre ylece durdu, ve sonra kaln ve alak bir sesle ark sylemeye balad. Bunun zerine, erkekler, kadnlar, hatta ocuklar ona elik ettiler, szlerini sylemeden yalnzca u szc yineleyerek: Ay, ay, ay, ay!... Daha nce kendisini ailesinin yanna gtren o soluk ba kl Polonyal kz yanma yaklat ve elini tuttu. Yar karanla karn onu tand. brleri gibi bedenini sallayarak ark 'syleyen o kzn imeklerin oluturduu kla aydnlanan yzn grd, sanki o yz iten gelen bir mutlulukla aydnlanyordu. Esther de onlarla birlikte ark sylemeye balad. ark, suyun ve gkgrltsnn sesini bastrarak, tapnan iinde yanklanyordu. Mihrabn yannda yanmakta olan birka mum tpk abbat ayininin yapld o tapnaktaki anmsatyordu. imdi askerlerin binalarmdaki yatakhanelerde kalan br insanlar da gelmeye baladlar. Esther annesini kap84

nn yannda ayakta durur grd. Ve Polonyal kk kzn elini brakmadan ona doru yrd, hep birlikte daha nce bu lunduklar duvarn yanna yerletiler. Darda, ara ara imeklerle aydnlanan karanlk bir gece vard. ark yava yava sustu. Herkes sessizlie gmld, vadilere doru uzaklaan yamurun sesini ve gkgrltsn dinledi. Mumlarn titrek alevi birbiri ardndan snyordu. Hi kimse o anda nerede olduunu bilmi yordu. Daha sonra, Esther souk rzgrn altnda, avluyu koarak geti ve Elisabeth'in yatana yatt, dmemek iin de birbirlerine sarldlar. Sabah erkenden, italyan askerler yola koyuldular, kaak in sanlar da onlar izledi. Karl yksek dalarn zerinde gkyz koyu maviydi. Tapnan ardnda tal yol, zikzaklar izerek trmanyordu. Yallarn ve ocuklarn geciktirdii bu topluluk, bir izgi halinde yolu izliyordu, talarla kapl bir alanda minicik kara siluetler gibi. Esthere Elisabeth imdi de usuz bucaksz kaya paralar nn arasndan geiyorlard. imdiye kadar byle bir manzara grmemiti Esther. stlerinde ne aa ne de ot bulunan byk kayalar vard tepelerinde. Uurumun banda byk kaya par alar dengeli bir biimde duruyordu. Patika ylesine dard ki, admlarn attklarnda talar vadinin aasna yuvarlanyordu. Belki tehlikeden, belki de souktan hi kimse konumuyordu. Hatta ocuklar bile o patikada sessizce ilerliyorlard. Vadide, ar tk grlmeyen nehrin grlts, aaya yuvarlanan talarn sesi ve soluklar iitiliyordu yalnzca. Bir ara, Esther bavulunu yere koyup stne oturmak istedi, ama annesi, umutsuz bir sertlikle, hemen kolundan tutup yoluna devam etmeye zorlad. imdi, insanlarn arasndaki mesafeler gitgide uzuyordu. Tapnaktan en son ayrlan yal adamlar ve kara earplara sarnm kadnlar ok geride kalmlard. Dalarn ardndan grnmyorlard. brleri, ocuklu kadnlar duraksamadan yavaa ilerliyorlard. Patika birka aacn tutunmay baard uuru mun kysndan ilerliyordu. \ Esther aada, yldrmn dmesiyle kapkara bir iskelete dnen byk bir karaam grd. Vadinin br yannda, tepesinde inelere benzer rktc sivri likler bulunan da, gkyzn deliyordu sanki. Burada korku
85

>

vard, ama gnete parldayan tan gzellii ve ulalmaz gkyz de vard. Asl rktc olan, vadinin sonunda grnen, hani u iki gndr ulamaya altklar, stnde buzlarn prl prl parlad, gkyznn zeine doru kayan beyaz byk bir bulutun iinde yok olan o karanlk ve mavi byk duvard. ylesine uzak ve ulalmaz grnyordu ki, Esther'in ba dnyordu. Oraya nasl varacakt? Oraya ulamak gerekten olanakl myd? Yoksa onlara yalan m sylemilerdi ve ite btn bu insanlar buzullarn ve bulutlarn arasnda yitip gideceklerdi, atlaklarn arasna gmlp kalacaklard. Patika, dan yamacnda zikzaklar izerek gittii iin, Esther, daha ilerde, gkyznde sessizce dolaan kara kular grd, ama bu kez ahindi bunlar. Yol boyunca, kaaklar dik kayalarn dibinde dinleniyorlard. Esther aralarnda tapnakta grd birka kadn anmsad. Yorgunluktan ve alktan zayf dm, yolun kysnda bo baklarla ve bitkin kayalarn stnde oturuyorlard. ocuklar, kmltsz, sessiz, yanlarnda dikiliyordu. Kzlar nlerinden geen Esther'e bakyorlard. Baklarnda tuhaf bir ifade vard, karanlk, yalvaran bir bak, sanki Esther'e tutunmak istiyorlard baklaryla. Esther'le Elisabeth yksek dan eteindeki gle vardklarnda, gne bulutlarn ardna gizlenmiti bile, ortalk karar-yordu. Gl suyu buz rengindeydi ve stnde onu bir ayna gibi blen buzul karlar aydnlatyordu onu. nsanlarn ou, gl kysna, byk kayalarn arasna oturmu dinleniyorlard. Aralarnda, daha gl olan erkek ve kadnlar geidi trmanmaya balamlard bile, yorgunluktan halsiz dm bir bek kadn ve yal erkek gle henz ulayordu. Keskin rzgrdan korunmak iin byk bir kayann dibine oturan Esther yeni gelenlere bakyordu. Elisabeth birka kez ayaa kalkp "Hadi, gitmemiz gerekiyor, gece olmadan gemeliyiz," diyordu. Ama Esther, dn gece babasn bekledii gibi yolu gzlyordu yine. Bu kez bekledii babas deil, Rab Eizik Sa-lanter'di, tapnakta kitab okuyan ve ark syleyen adam. Onsuz gitmek

istemiyordu. Annesi gene sabrszlannca, "Ne olur! Biraz daha bekleyelim," dedi. nlerinde kayalk duvarda, bulut

araland ve iki sivri da tepesi arasndan, yolun bir ukuru andran karanlk izgisini bir an iin grebildiler. imdiden, maaralarnn derinliklerinde, gk grldemeye balamt. Elisabeth solgun ve sinirliydi. Gln kysnda yryor, sonra dnyordu. Kaaklar birbiri ardndan yola kyordu. Yalnzca yal kadnlar ve ok kk ocuklar olanlar kalyordu. Esther, siyah bir ala sarnm kzl sal Polonyal gen bir kadna yaklatnda, bir kayaya dayanp sessizce aladn grd. Omzuna dokundu. Onunla konumak, cesaret vermek istedi, ama onun dilinde hibir ey bilmiyordu. antadan biraz ekmek ve peynir kartt ve ona uzatt. Gen kadn yzne bakt, glmsemeden hemen yemeye balad hep kayasnn stne bzlm durumda. En sonunda, bir bek insan grnd gln banda. Esther Rab Eizik Salanter'i ve ailesini tand. Yal adam bastonuna dayanm, tal yolda zor zar yryordu. Sert rzgr kaftann i-iriyor, gri sakaln ve salarn uuruyordu. Onu grr grmez, Esther ok halsiz olduunu anlad. Yal adam gln kysna oturdu ve yanndaki erkek ve kadnlar uzanmas iin ona yardm ettiler. Gkyzne evrili yz ok solgun ve ac doluydu. Esther ona yaklanca
86

slkl, bitkin soluunu iitti. Buna dayanamazd. Oradan uzaklat hemen ve annesinin kollarna snd. "Artk gitmek istiyorum," dedi ksk bir sesle. Ne var ki, imdi de Elisabeth yerde yatan adamdan gzn ayramyordu. Gkyznde titrek k yavaa kzla dnyordu. Gk-grltleri gitgide yaklamt. Frtna geliyordu, o byk yar karanlk bulutlar dalara arpp parampara oluyor, biraz ileride yine birleiyor, karl doruklarn arasndan dumanlar gibi kayyordu. Rab Eizik Salanter'e elik eden adam birden ayaa kalkt ve Esther'le Elisabeth'e doru dnd. Sesini ykseltmeden: "Haham artk yryemez, dinlenmesi gerekiyor. Siz gidin," dedi. Bunu, kendi dilinde yannda duran kadnlara da syledi. Bunun zerine hepsi paketlerini ve bavullarn toplayp geide doru yrmeye baladlar. Daa gmlen o yola girmeden ve bulutlarn arasnda yok olmadan nce, Esther, buzlu gln banda kmltsz duran Ei87

zik ve arkadan son bir kez grmek istedi. Kayalarn arasnda iki kara leke olmulard. Yol, da tepelerinde, zikzaklar izerek ilerliyordu. Sonu grnmyordu. imeklerle ykl kara bulutlar Esther'le Elisabeth'in tam stndeydi. rktcyd, ancak yle gzeldiler ki, Esther daha yukar kp bulutlara yaklamak istiyordu. Ar ar dolaan sis paralar kzllayor, kayalarn sivri ularna arpp yrtlyor ve dsel rmaklar gibi akyorlard. Esther'le Elisabeth'in aasnda, her ey silinmiti. Yerle gk arasnda dolayorlard ve ilk kez Esther kularn neler hissettiklerini anlayabiliyordu. Ancak burada ne ku, ne de insan vard. Yalnzca bulutlarn ve yldrmlarn var olduu bir dnyayd buras. Mario baz baz aalarn altnda ya da tatan kulbelerinde duran obanlarn lmne neden olan yldrmlardan sz etmiti. lm kuana giren bu insanlar, yldrm arpmadan nce, tuhaf bir ses iitirlermi, her bir yandan gelen arlarn vzlts kafalarnda uuldar ve onlar deli edermi. imdi, tal yolu trmanrken, Esther, yrei arpa arpa, bu sesi bekliyordu. nce bir yamur balamt ykseklerde. Sada, dan yamacnda bir blockhaus vard. Souktan donmu ve bitkin kadn ve erkekler oraya snmlard. Bu rktc snan giriinde siluetler seiliyordu. Elisabeth: "Burada durmamalyz, gece olmadan snr gemeliyiz," dedi. Soluk solua olmasna karn yrmeyi srdrd, hibir ey dnmeden. Sis onlar tamamen sarmt yle ki, o kadar uzaa yalnz kendilerinin gittiini sanyorlard. Birden gkyz ald ve byk bir mavi gk paras grnd. Esther'le Elisabeth hayranlk iinde durdular. Geide varmlard. O an Esther, kasabadaki ocuklarn kendisine anlattklarn anmsad, Meryem Ana heykelinin daa karld gn, gkyznde alan bu pencereyi. Dnyann br yann gsteren pencere ite buradayd. Bu kaya yn iinde, tepelerin arasndan gne nlar yeni yam karn zerinde parldyordu. Rzgr buz gibi esiyordu, ama Esther onu hissetmiyordu artk. Kaaklar, kayalarn arasna oturmulard soluklanmak iin. Aralarnda konumuyorlard hi. yice sarnm, srtlarn rzgra evirmiler, bulut88

larn altnda kayar gibi grnen o tepelere bakyorlard evrelerinde. zellikle br kyya bakyorlard, talya'ya, karla kapl yamaca ve imdiden yar karanla gmlm o byk vadiye. ok yaknda her yer kapkaranlk olacakt, ancak imdilik bunun bir nemi yoktu. Artk onlar en ok rkten bu engeli, bu duvar amay baarmlard, tehlikeleri, sisi ve yldrm geride brakmlard. Yukarda, daha nce bulunduklar yerde, bulutlarn arasndan imdi krmz alevler fkryordu. Gkgrlts top ateini andryordu. Gne grnmez oldu, gkyz yine kapand ve yamur balad. Yamur sert ve souktu, yz ve elleri actyordu, damlalar koyun postuna asl kalyorlard. Esther bavulu ald, Elisabeth de bez antasn omzuna att. br insanlar da ayaklanmlard ve geldikleri dzenle, erkekler ve genler nde ve geride kadnlar, yallar ve ocuklar olmak zere, kk bekler halinde vadinin derinliklerine inmeye baladlar, kurtuluu bulacaklarna inandklar o yerden, Stura'nn unutulmu kasabalarndan birka beyaz duman kyordu.

89

90

Festiond, 1944 ok uzun k dnemiydi. Duman bulutlar Festiona'daki evlerin atlarnda ar ar dolayordu. le sonralar souk oluyordu. Gne erkenden batyordu dalarn ardnda, Stura vadisi glgelerden oluan bir gl gibiydi. Esther, nedenini bilmeksizin seviyordu bu glgeleri. atlardan kp caddeler boyunca dolaan, Passagieri Pansiyonunu evreleyen, baheleri grnmez yapan ve aalar iinde yok eden bu duman seviyordu ite. Galolarnn yumuak sessizlii bozan grltsn dinleyerek ssz caddelerde yryordu. Havlayan kpekler vard hep. K boyunca, Festiona'da yalnzdlar, o ve Elisabeth. Her ikisi de, Passagieri Pansiyonunda, yemek ve birinci katta, atnn hemen altnda, balkonu kiliseye bakan bir oda karlnda alyorlard. an kulesinde durmu saat srekli drde on kalay gsteriyordu. Elisabeth, balkonda amar ve araf asyordu. nlkl elbisesinin stne bir sveter giymiti. Elleri ve yanaklar kpkrmzyd, bir kyl kadnnkiler gibi. Mutfan yerini sabun ve frayla ykar, sabah erkenden pleri bahede yakar, sebzeleri soyar ve lokantann temel yemeini oluturan tavanlara yem verirdi. Ancak hibir zaman tavanlar ldrmek istememiti. Bu pis ii evin idaresinden sorumlu Angela (Bay Passagieri'nin metresi olduu syleniyordu) yapard, hem de hi uzatmadan yapard; hayvann ensesine bir darbe vurup ayaklarndan asar, derisini soyard. Esther bunu ilk grdnde, otlar arasndan byk rmaa kadar kamt. "Saint-Martin'e dnmek istiyorum, burada kalmak istemiyorum artk, burada hibir zaman' bulamaz bizi!" Elisabeth ardndan allklara kadar komutu, nehrin kysnda yakalamt onu, soluk solua ve dizleri dikenlerden yara bere iindeydi, nce tokatlam, sonra da kollarnn

arasna almt, ilk kez vurmutu ona. "Gitme, bebeim, yldzm, benimle kal, yoksa lrm." Esther ondan nefret ediyordu b zaman, sanki btn bunlar o istemi, babasyla Esther'in arasna buzlu dalan o koymu gibi, onu zmek iin. Passagieri Pansiyonuna fazla mteri gelmezdi. Sava olduu iin. Yolunu arm gibi Vinadio yolundan geen birka gezgin satc ve yakn kylerden, evlerinde yemek yapamayacak kadar yal ya da dul iki kyl geliyordu yalnzca. Dirseklerini muambaya dayayp yemek salonunda konuurlard. Esther, yardm etmek iin, tabaklar, orbay, polentay ve arab tard. Kendi dillerinde konuurlard, Yleri ingilizler gibi tuhaf bir biimde syleyerek 'wagazza' derlerdi. Ei glmezlerdi, ama Esther severdi onlar, yle k, yle gizemliydiler ki. Angela alverie ktnda, ona Esther elik ederdi. Pek konumazd Angela. iftliin kapsnda beklerdi, st, sebzeleri, yumurtalar, kimi zaman da canl bir tavan kulaklarndan tutup getirirlerdi ona. ltihapl yaras gitgide ktleiyordu, topallyor, ayn zamanda orap da giyemiyordu artk. Esther, sinekleri eken bu yaraya korkuyla bakyordu, ilk bata tavanlar katleden birisine yaktn bile dnmt. Ancak, Angela, bu kaba grnnn yansra iyi yrekli, cmert birisiydi. Est-her'e 'figlia mia' derdi. Gzleri canl maviydi. Hi tanyamad bykannesine benziyordu. Festiona'da ne zaman kavram, ne de devinim vard; yalnzca dumann atlarnda dolat gri evler, sessiz baheler, gnein yava yava yok ettii, ancak le sonralar yeniden ortaya kan ve btn vadiyi kaplayan sabah sisi vard. Akamlan kk odada, Esther annesinin iten dnmesini beklerken grltleri dinler, rperirdi. Birbirlerini yantlar gibi havlayan kpekleri, kiliseye gidip gelen yetimhanedekilerin galolarnn kartt sesleri, kimi zaman da dua eden birinin fsltlarn iitirdi. Elisabeth onu yetimhanenin okuluna yazdrmay dnmt, ancak gen kz alamadan ve barmadan buna kar kmt: "Oraya hibir zaman gitmem." Yetimhane, saat drt olur olmaz kepenkleri kapanan, yaklak 12 sava yetimini ve aileleri tarafndan buraya yerletirilen birka ar yaramaz ocuu barndran tek katl byk bir evdi. Kzlarn ve erkeklerin stnde ayn gri nlkler vard, yzleri soluk ve

hastalkl 91

gibiydi, balarysa ne eikti hep. Yetimhaneden hemen hemen hi kmazlard; sabah akam kiliseye giderler, pazar gnleriyse sraya dizilir, rahibeler ve siyah giysili iriyar bir adam olan hademeleri eliinde nehre kadar gezintiye karlard. Esther onlardan ok korkard, yle ki alanda ya da caddede yanklanan ayak seslerini iittiinde hemen saklanrd. Akamlan, Elisabeth Esther'i kk odada bir gaz lambasnn nda ders altrrd. Balkon kapsnn pencerelerini mavi bir ktla kaplamlard, bombalardan korunmak iin. Kimi zaman, geceleri, ok yksekten geen uaklarn sesleri duyulurdu. Ayn anda her bir yandan gelen ve yrek hoplatan bir uultuydu bu. Esther annesine smsk sarlr, ban gsne dayard. Elisabeth'in bulak sularndan atlam elleri buz gibiydi. "Korkma, anne, gidiyorlar." Kimi zaman da tm vadide yanklanan silah sesleri iitilirdi. Partizanlard bunlar. Brao adlarnn Giustizia e Liberia olduunu, dalardan inip Demonte taraflarnda ya da Stura'dan inerken, Borgo San Dalmazzo yaknlarndaki boaz kprsnn bulunduu yerde Almanlara saldrdklarn sylerdi. Brao on be yalarnda, yetimhaneye verilmi o ar yaramaz ocuklardan biriydi. Birka kez evden kam, iftliklerden bireyler almt. ylesine zayf ve elimsizdi ki, on iki yanda bir ocuk gibi gsteriyordu, ama Esther ondan holanyordu. Kiliseye gidi saatlerinde kaar, pansiyonun bahesine Esther'i grmeye gelirdi. Biraz Franszca konuur, biraz da el iaretleriyle anlarlard. Elisabeth onunla grmesini istemiyordu. Esther'in hi kimseyle konumasn istemiyor, her eyden korkuyordu, hatta iyi insanlardan bile. Onun bir serseri olduunu sylyordu. Esther, Brao'yla birlikte kasabann evresindeki tarlalarda yrmeyi seviyordu. Sabahlar Brao yetimhaneden kaar, birlikte tarlalara giderlerdi. Vadi gnete prl prl grnyordu. Btn yollan, kestirmeleri, hatta eitli hayvanlarn izlerini srmeyi, ada tavanlarnn ve slnlerin saklandklar yerleri, balkl kular ve yabanl rdekleri uzaktan gzleyebilecei sazlk bir yeri, bunlarn hepsini ok iyi biliyordu Brao. Esther Ma-rio'yu anmsad,

Saint-Martin'de engerek avna ktnda nasl

da yrrd otlaklarda. Btn bunlar ok uzakta kalmt artk, sanki baka bir lkede, baka bir yaamda yaanm gibi. Brao'yla birlikte, R taraflarnda nehir yatanda yrrlerdi. lkbaharda, karlar eridiinde, Stura Nehri hzla, akan ve beraberinde amur, aa ktkleri ve kylardan kopard ot demetlerini srkleyen byk bir nehirdi. Hele kard grlt insann ban dndryordu. Girdaplarla beyaza dnen bu aknt her eyi gtryordu. Esther, dallardan ve otlardan yaplm bir sal zerinde nehri geip denize ulatn, hatta daha da uzaklara, dnyann br ucuna gittiini dlyordu. Brao bu akntnn Venedik'e kadar gtrebileceini sylyor du. Dalarn br yann, douyu gsteriyordu ve Esther bu suyun, yolunu armadan nasl da o kadar uzaklara gittiini anlayam-yordu. Stura Nehrinin yatanda adalar vard. Oralarda aalar bym, otlar ykselmiti. Nehir birka kola ayrlyor, kk krfezler, burunlar ve yarmadalar oluturuyordu. Gk mavisi gller vard. Sahillerde kargalar ar ar yryor, yaklalnca rktc ac lklar atarak
92

uuuyorlard. Burada, nehrin yatanda her ey ok gzeldi. Brao yerge ararken, Esther burada saatlerce kalabilirdi. Saklanabilecekleri ok yer vard. Esther babasn dnyordu burada. Sanki ok yaknnda, dada bir yerlerdeydi, Costa dell'Arp ya da Pissousa'da. Yukardan kendisini grebilirdi. Aaya inemiyordu henz, nk zaman gelmemiti daha, yalnzca izliyordu onu. Esther babasnn bakn bir okay, bir soluk gibi zerinde hissediyordu; aalardaki rzgra, kayalk sahillere vuran suyun rltsna, hatta kargalarn lklarna karan hem gl, hem yumuak bir eydi bu. "Bu ku gibi uabilseydin, bu akam orada olurdun." O zaman Esther onunla birlikteydi; Saint-Martin'de, elini tutuyor, glgesinde duruyordu, ylesine iriydi ki, glgesiyle yaz gneinden koruyordu onu. K, sonra ilkbahar, her ey ylesine yava ilerliyor, ylesine uzak grnyordu ki, tpk derin bir maarann iinden a bakar gibi. Borgo San Dalmazzo'da olanlar yzndendi btn bunlar. Elisabeth biliyordu, ama hibir ey sylemiyordu. Yalnzca bir kez, Esther'in Brao'yla birlikte, nehrin ok genileyip
93

birok dala ayrld, adalar oluturduu yere gittiinde, Elisabeth onu aramaya kmt. Esther karanlk kerken, Ru'da, onunla karlatnda zerinde nlkl iekli elbisesi, ayanda galolar vard, ba na da siyah bir earp balamt kyl kadn gibi. Onu kollar nn arasna alp smsk sarlmt, buz gibiydi. lk kez, Esther annesinin ne kadar narin olduunu anlad, sanki birden yaslan mt. Kendinden utand ve fkelendi. "Neden istediimi yap mama izin vermiyorsun? Bktm artk, buradan gitmek istiyo rum, bizi burada hi bulamayacak." Artk 'baba' demek , bu szc dnmek ya da ona inanmak istemiyordu. Boaz dmlenmi, gzleri yaarmt. Tuhaf bir eydi bu. Geceyle bir likte, sis tarlalarn zerinden geiyor, sokaklara taklyor, rmak yatandan ykseliyor, geceyle birlikte kayboluyordu. Elisabeth Esther'i smsk tutmu, balan ne eik, yzlerine yapan sis damlalaryla yavaa yryorlard. "Btn o insanlar gtrdler, Helene, anlyor musun?" Elisabeth ar ar konuuyordu, ite bu' yzden elleri buz gibiydi. Szckler ar, sakin, hem de souktu. "Hepsini Borgo San Dalmazzo yolunda yakalamlar. Hepsini gtrmler, yal kadnlar ve ocuklar bile. Onlar trenlere doldurmular, artk geri gelmeyecekler. Hepsi lecek." Bundan byle, Esther, Borgo San Dalmazzo adn her duyduunda, nehirden ykselen, her eyi, yzleri ve bedenleri silen, adlar boan o sisi dnyordu.

94

Tren istasyonunun binalarnda bekliyorlard. Alman asker leri onlar kolayca yakalamt Borgo San Dalmazzo'nun giri inde. Yorgunluktan, alktan ve uykusuzluktan bitkin dm lerdi. Gnlerce yrmlerdi bu korunmasz, tal yollarda. Dar vadiden indiklerinde, nce Entracque Kilisesini grmlerdi, sonra da kasaba evlerinin atlarn, yrekleri gm gm atyordu ve orada durdular. ocuklar hayranlkla izliyorlard ev relerini. Artk gidecekleri yere vardklarn, endielenecek bir ey kalmadn, savan bittiini dnyorlard. Vadi prl p -rld sabahn bu saatinde, sonbaharn renkleri belirmiti imdi den, neredeyse sarho eden cokulu bir sonbahard. Uzaktan an sesleri geliyordu ara ara, atlarn zerinde uuan gvercinlerin kanatlar parldyordu. Bayram gnyd sanki. Yeniden yola koyulmular, kasabay gemilerdi. Kpekler artlarndan havlyor, yol kenarndan koarak, onlar izliyorlard. ocuklar annelerine sarlmlard. Kasaballar, kaplarnn nnde durmu, onlar izliyorlard. ou yal insanlard, siyah elbiseli yal kyl kadnlard. Hibir ey sylemeden yalnzca izliyorlard, gneten kamaan gzlerini krparak. Ama dmanlk da, korku da yoktu. Hatta kimi kadnlar bu insanlara yaklap onlara ekmek, peynir ve incir uzatmlar, kendi dille rinde bireyJer sylemilerdi. Bu insanlar, vadiden geip Valdieri'ye kadar inmiler, daha sonra da Gesso Nehrini izlemilerdi. ocuklar, gnele aydnlanan yksek binalarn cephelerine, kiliseye ve onun ky fenerini andran sivri yksekliine aknlkla bakyorlard. Kubbelerin evresinde dnen ve gkyznde uuan gvercinler ve an sesleri de vard. Ykselen dumanlar, yemek kokularn ve tarlalarda yanmakta olan kuru otlarn kokusunu tayordu. Nehirdeki kayalara arpan suyun, gelecekten sz eden o huzur dolu rlts da vard. Tren istasyonuna doru ilerliyorlard, Cenova'ya, 95

Livorno'ya hatta belki Roma'ya kadar gidebilirler, oradan da Angelo Donati'nin gemisine binebilirlerdi. Sava bitmiti artk. Herkes istedii yere gidebilir, yeni bir yaama balayabilirdi. Gne en tepeye gelince, nehir kysnda durup dinlendiler. Kadnlar azklarn, Saint-Martin'in kuru ekmeini ve taze ekmei, getikleri kasabalardan, Entracque ve Valdieri kyllerinin kendilerine verdikleri peynir ve incirleri paylatlar. O zaman, ellerindeki bavullara ve paketlere, ayaklarndaki yaralara ve ocuklarn gzlerini yakan atee karn, onlara bir gezinti, krda yaplan bir piknik gibi geliyordu. Nehir gnete parldyordu, sivri sinekler havada asl duruyor, aalarda kular vard. Bireyler yemek iin, sahildeki akllarn stne oturmu lard. Nehirden gelen zgrlk arksn dinliyorlard. ocuklar oynarnaya, nehir kysnda komaya balamlard imdiden. Kk aa paralaryla gemiler yapyorlard. Erkekler oturmu, sigara ierek konuuyorlard. Dalarn br yanna, Ceno -va'ya ve Livorno'ya vardklarnda neler yapacaklarndan sz ediyorlard. Hatta kimileri Venedik'ten, Trieste'den ve srail'e gitmek iin gemeleri gereken denizden sz ediyordu. Kendi topraklarndan, bir iftlikten, bir vadiden sz edi yorlard. Kubbeleri ve minareleriyle grkemli grnen, Yahudi halknn doduu o klar kentinden sz ediyorlard. Belki de imdiden, oraya vardklarn, Valdieri'nin kubbeleri ve kulelerinin, Kuds kaplarnn da olduunu dlyorlard. Zaman kaybetmeden yola ktlar, gece yaklayordu n k. Wehrmacht askerleri onlar Borgo San Dalmazzo giriinde, tren istasyonuna giden yolda yakalad. Her ey ok hzl geliti, neye uradklarn anlayamadlar. Yeil paltolu askerler, dar ve souk caddede karlarna dikiliverdiler. Arkalarndaysa farlar yanan kamyonlar yavaa stlerine doru geliyor, onlar bir hayvan srs gibi ilerletiyordu. Tren istasyonuna kadar byle geldiler. Orada, askerler onlar sadaki byk bir binaya soktu. Byk salonlar dolana dek hepsini soktular birer birer. Sonra Almanlar kaplar kapatt. Gece olmutu. Tren istasyonunun evresinde sesler yank lanyordu. Kamyonlarn yanan farlar dnda hibir k yoktu. Kadnlar yerlere, paketlerinin yanna oturdular, ocuklar da on 96

lara smsk sarlmt. ocuk alaylar, hkrklar ve fsltlar iitiliyordu. Gecenin souk havas, demir parmaklklardan ve krk pencerelerden szarak byk salonlara yaylmt. Ne mo bilya ne de yatak vard orada. Byk salonun sonunda, tkan m ve bu nedenle kt kokular yayan tuvaletler vard. Gecenin souk rzgr korku iindeki ocuklarn zerinden esiyordu. Daha sonra, en kk olanlar uykuya daldlar. Geceyars, istasyona gelen trenin grlts, vagonlarn birbirlerine arpmasyla kan darbe sesleri ve lokomotifin ps krtt buharn sesi ocuklar uyandrd. Ddk sesleri duyul du. ocuklar neler olduunu grmeye abalyorlard, kkler alamaya balamt yine. nsan sesleri iitilmiyordu artk, yalnzca makine sesleri vard. Artk hibir yerde deildiler. afakta, askerler demiryollarna bakan kaplar ap erkek leri ve kadnlar pencereleri olmayan vagonlara doldurdular. Hava souktu, lokomotifin buhar bulutlar halinde yaylyordu. ocuklar annelerine sarlyorlar, belki de yle diyorlard: "Nereye gidiyoruz biz? Bizi nereye gtryorlar?" stasyonda, binalarda, evrede hi kimse yoktu. Tren buharnn ardndan, yalnzca, uzun paltolar giymi hayalet yzl askerler seiliyordu. Belki de o anda erkekler kamay dlyorlard, ocuklar ve kadnlar unutup demiryollarndan geerek tarlalarda yok olmak yeterliydi bunun iin. Sabah sessizdi ve bitmek bilmiyordu; sessiz ve lksz kular ve kpek sesi de yok, yalnzca lo komotiflerden kan buharn sesi, demir gcrtlar, daha sonra da, sonu olmayan bu yola gitmek zere kalkan trenin demiryolunda ilerleyen tekerleklerinin grlts; Torino, Cenova, Vintimilla, annelerine sarlm ocuklar, ter ve idrardan gelen kes kin koku, gz gz grmeyen vagonlardaki duman, kap aralk larndan szan sabahn ilk klar; Toulon, Marsilya, Avignon, tekerleklerin grlts, ocuk alaylar, kadnlarn ksk sesleri; Lyon, Dijon, Melun ve tren durduktan sonra ortaya kan sessizlik ve yine souk bir gece, ba dndren kmltszlk; Drancy, bekleyi, birbiri ardna yok olan bu adlar, Esther'in belleinden zorla silinen karde ve kzkardelerdi sanki.

Gmen Yldz

97/7

Yetimler, her akam st, Festiona Kilisesine giderlerdi. Bir akam Brao kat ve alanda Esther'le karlat. "Hadi gel." Ona kiliseyi gsteriyordu. Esther istemedi, ocuklarn ayak seslerinden ve dua ederken karttklar o mekanik uultudan nefret ediyordu nk. Kapnn yannda tuhaf bir resim vard, Meryem Ana'y ayayla bir ejderhay ezerken gsteriyordu. Brao Esther'i elinden tutup kilisenin iine gtrd. Kapkaranlk bir maara.gibiydi. Cilalanm tahta ve iya kokuyordu. Kilisenin sonunda, mihrabn her iki yannda birer mum titrek titrek yanyordu soukta. Esther klara yaklat, sanki gzlerini onlardan alamyormu gibi. Bir sre sonra, Brao onu kolundan ekti. Kaygl grnyordu, anlam veremiyordu. Bunun zerine Esther klardan birini alp btn mumlan birer birer yakt. Bunu niye yaptn o da bilmiyordu, her bir yann l l olmasn istiyordu yalnzca; tpk o akam Saint-Martin'de, kasabann st tarafndaki aleye girdiinde titrek titrek yanan o alevler gibi olsun istiyordu belki de. te ayn kt bu, sanki hi gememiti zaman, hl oradayd, dalan amamt ve alevler glgeleri delip ona bakyordu. Oradan bakan gzler, o insanlarn, ocuklarn, kadnlarn ve gzel siyah salar rtl olan Cecile'in gzleriydi. Erkeklerin ykselen ve frtna gibi yanklanan, daha sonra da alalan ve fsltlara dnen o sesleri, bu gizemli dilde sylenen ve anlayamadnz halde iinize ileyen kitabn o szleri. Elinde bir k, Esther kiliseyi dolap kelerde, heykellerin nnde, mihrabn her bir yannda, orada ne kadar mum varsa hepsini yakyordu. Brao, girite dikilmi duruyor, hibir ey sylemeden bakyordu, ama onun da gzleri parlyordu. Gen kz cokuyla gidip geliyor, ktan baka yldzlar douruyordu ve imdi kilise bir bayramm gibi parldyordu. Mumlar 98

k sayordu. Youn ve byl bir scaklk olumutu. Esther kilisenin ortasnda durup klar izledi. Isnn iine ilemesini bekliyordu. Sanki hepsi buradayd, bir an daha, ancak bir an, ne olur, baklarnn gcn, ocuklarn sorgulayan baklarn, sevgi dolu kadnlar, erkeklerin baklarndaki gc hissediyor, seslerindeki acy iitiyor, ark sylerken sallanan o bedenlerin ar devinimlerini, bir gemi gibi gidip gelen ve sarslan kiliseyi nk. Ama bu an uzun srmedi, nk birden kilisenin kaps ald ve hademenin sesi nlad. Siyah giysili adam Brao'yu nlnn yakasndan yakalamt, Brao baryordu: "Elena! Elena!" Esther utand, ona yardm etmesi gerekirdi, ama korktu, oradan koarak kat. Pansiyona geldiinde odaya kapand, ancak orada bile onu aran Brao'yu ve yine kiliseye giden o lanet yetimlerin ayak seslerini iitiyordu. Her akam olduu gibi, yine o karanlk maaraya giriyorlar, dirsekleri anm o eski gri nlkleriyle gcrdayan sralara oturuyorlard; kzlar sola, salar kaznm olanlar saa, ald darbelerle omzu hl acyan Brao da onlarla birlikteydi.

99

Yaz sonu gelmiti, Almanlarn artk ekilmeye baladklarn, kuzeye dnmekte olduklarn biliyordu. Brao ve Passagieri Pansiyonunun lokantasna gelen insanlar bundan sz ediyorlar d, Gustizia e Libert adamlarnn Festiona'nn yukarsnda, Madonna di Coletto'da bulutuklarn konuuyorlard. O an Elisabeth Esther'i kollarnn arasna almt, sesi deimiti, aklayamyordu bir trl. "Yaknda dneceiz, her ey "bitti, ok ya knda Fransa'ya dneceiz." Ancak Esther ona sert bir biimde bakyordu. "Yarn gidiyor muyuz o zaman?" Elisabeth iaretle ona susmasn iaret ediyordu. "Hayr, Helene, biraz daha be klememiz gerekiyor, imdi olmaz." Umursamyordu, sanki hibir ey olmam gibi, olaand bir ey yokmu gibi, artk ona 'Esther' diyemiyordu bile, bu ad ona korku veriyordu. Esther kollarndan syrlp kk odadan kt ve baheye inip tarlala ra kat. Yrei szlyordu, gsndeki bir damarn titrediini duyuyordu. Ertesi sabah, erkenden, Esther Coletto'ya doru yola kt. Toprak yoldan ilerlemeye balad. Sonbaharn etkisiyle kzllan karaamlarla dolu kar da olduka yksekti. Festiona'nn son evlerini getikten sonra, yol zikzaklar izerek trmanyordu. Bir yl olmutu, Esther'le Elisabeth Valdieri'den gelirken bu yoldan inmilerdi. Aradan ok zaman gemi olmasna karn, Esther admlarn, daha nce brakt izlere bastn d nyordu. Yaz geldiinden bu yana hi yamur yamamt. Ku raklktan yol atlamt, talar yuvarlanyordu, yol kysnda kuru otlar vard. Esther, dnemeleri ksaltmak iin allklardan geiyordu. Ardna bakmadan, kk aalara tutunarak tr manyordu. Yrei ok hzl atyordu gsnde, srtnda elbisesinin terden slandn, koltuk altlarnn yandn duyuyordu. 100

Ormanda hi ses yoktu, yalnzca arasra grlmeyen kargalarn att lklar iitiliyordu. Da ssz ve gzeldi, sabah gnei karaamlarn inelerini parldatyor, allklarn kokusunu glendiriyordu. Esther zgrl dnyordu. Giustizia e Libert. Brao onlarn, bu dan tepesinde olduklarn, kk kilisenin yann da bulutuklarn sylyordu. Belki de onlarla konuabilirdi Esther, belki bireyler biliyorlard, Saint-Martin'den haberler almlard. Hatta belki onlarla gidebilir, dalan aabilirdi ve orada Tristan', Rachel'i ve Judith'i, kasabann tm insanlarn, kaftanlarna sarnm yallar, balar rtl, uzun elbiseli kadnlar grebilirdi. ocuklar olurdu alanda, emenin evresinde ya da derenin bulunduu sokakta kouturan o ocuklar. Ama btn bunlar dnmek istemiyordu artk. Daha uzaklara gitmek istiyordu, trene binip Paris'e, okyanusa, hatta belki de Brtanya'ya gitmek istiyordu. Eskiden babasyla ok sz ederlerdi Brtanya'dan, kendisini oraya gtreceine sz ver miti. te bu nedenle trmanyordu bu da, zgr olmak iin, dnmemek iin. Giustizia e Libert'h adamlarla birlikte olduu zaman hibir ey dnmek zorunda kalmayacakt, her ey ok farkl olacakt. leye doru, Esther tapnaa vard. Kk kilise sszd, kaplar kapal, pencerelerin camlar krkt. Sundurmann altn da, mermi izleri vard, insanlar burada yemek yemi, belki de uyumulard. Karton paralan ve kuru ince dallar vard. Esther tapnan yukarsnclaki emeye kadar trmand, ok souk olan sudan iti. Ve daha sonra oturup bekledi. Yrei hzla ar pyordu. rkmt. Sessizdi her yer, yalnzca karaamlarda esen rzgrn hafif grlts iitiliyordu, ancak Esther yava yava br sesleri de duymaya balad, talarn trtlarn, allklarn hrtlarn ya da bir bcein hzla geiini, ormann de rinliklerinden gelen bir ku sesini. Gkyz masmavi ve bulut suzdu, gne yakyordu. Birdenbire Esther daha fazla bekleyemez oldu. Ve komaya balad, tpk eskiden olduu gibi, Roquebilliere yolunda, Gasparini, hasatlar gstermek iin onu gtrp de iine bir boluk, lm korkusu dolduu zamanki gibi. Valdieri yolunda, vadiye 101

bakan dnemece gelene dek kotu ve orada durdu, soluk solua. Her yeri grebiliyordu, bir ku gibi. Gne, Valdieri vadisini aydnlatyordu, Elisabeth'le birlikte geldii Entracque kasabasndan balayarak her evi ve her yolu anmsayabiliyordu. Rzgrn estii byk bir gedikti oras. Yolun kysnda yere oturdu ve uzaklara, dalarn olduu yana bakt. Tepeler ok sivriydi, gkyzn deliyorlard, glgeleri yamacn zerinden vadiye kadar uzanyordu. ok aalarda, buz, deerli bir ta gibi parlyordu. Bundan bir yl nce, Esther'le Elisabeth, Almanlardan kaan tm o insanlarla birlikte bu dalar gemilerdi. Esther her saniyesini anmsyordu, ancak btn bunlar ok geride kalmt, bir baka yaamd sanki. Her ey deimiti artk. imdi, dan br yannda olanlar yeniden yaanamazd. Belki de hibir ey kalmamt geriye. inde bir delik yaratyordu btn bunlar, boluun dolat bir pencere. te daa yaklap tepeye geldiklerinde, geidi amadan nce grd buydu. Prl prl gkyzne alan gerekd bir pencere. Belki de bulutlar, Elisabeth'i ve kendisini Festiona'da unutup zerlerine kapanmadan nce, Esther bir d grmt yalnzca. Giustizia e Libert savalarnn yapabilecei hibir ey yoktu artk, glgelerden kaabilir miydi insan? Gne yksek dalara doru iniyordu, Esther yznde cehenneme gidiin izlerini hissediyordu. Orada, insanlarn Cehennem Da olarak adlandrdklar o da vard.. Esther, gzlerini vadinin derinliklerinden, buzlarn arasndaki o geitten ayrmamak iin kendini zorluyordu. Glge yavaa yaylyor, vadiyi rtyor, kasabalar kaplyordu. imdi, Esther yaam grltlerini, havlayan kpekleri, anlar ve hatta ocuk seslerini duyabiliyordu. Rzgr duman kokusunu getiriyordu ona. Aadakiler iin herhangi bir gnd bugn. Hi kimse sava dnmyordu artk. Uzakta, bir bulut kadar hafif grnen Gelas Tepesi gitgide uzaklayor, sisin zerinde dalgalanyordu. Esther, dalara kanlmaz bir biimde yaklaan gnei izliyordu. Aada, Festiona'da olan Elisabeth'i dnd. Yaklaan gecenin souundan korunmak iin nlnn stne

sveterini giymiti belki de. Brao'ysa alanda bir keye gizlenmi bakmyordu herhalde, ye-

timhanedeki ocuklarn kiliseye gitme saatiydi nk. Esther birka dakika daha Valdieri vadisini ve buzullarn sivri ularn izledi, sanki birisi tepelerden aaya inmek ve duman tten kasabaya kadar yrmek zere gelecekmi 102

gibi, srt gnee dnk, iri bir adam tarlalar ve nehirleri geip gelecek ve Esther ite o an onun glgesini zerinde hissedecekti.

Esther

Alon Liman, Aralk 1947 On yedi yandaym. Bu lkeden ayrldktan sonra hi geri dnmeyeceimi biliyorum. Yaknda gidiyoruz, ancak oraya varabilecek miyiz bilemiyorum. Annem bana yaslanm, kk bir kulbenin iinde kumun stnde birlikte oturuyoruz. O uyuyor, bense bekliyorum. Giderken Simon Ruben amcann verdii bir askeriye battaniyesine sarndk. Amerikan Ordusuna ait, onun ok sevdii yamur geirmeyen kaln bir battaniye. Simon Ruben annemin bir dostu, benim de. Yolculuumuzla ilgili btn hazrlklar yapt. Sava sonrasnda, babam gelmedii iin Paris'e tek bamza gittiimizde, Simon Ruben bizi karlad. Babamn dostuydu, onu tanyordu, ite bu nedenle bizi o karlad. lk zamanlar, bizi bir garajda arlamt, nk savan bittiinden, Almanlarn bir daha geri gelmeyeceinden emin deildi. Daha sonra, savan gerekten bittiini, artk gizlenmemize gerek kalmadn anlaynca, Gravilliers Sokanda bulunan dairesinin yarsn bize verdi, br yarsndaysa Bayan d'Aleu adnda kr bir yal kadn oturuyordu. Ne var ki artk hi paramz kalmad ve nereye gidebileceimizi bilmiyoruz. Hibir yerde yerimiz yok artk bizim. Simon Ruben anneme, para iin deil, yaammz yeniden kurmamz ve her eyi unutmamz iin, gitmemizin gerekli olduunu syledi. "Topran altnda kalanlar unutmak gerekmez mi?" dedi. Byle sylediinden eminim, ama o gn ne demek istediini anlayamamtm. Masaya eilmi, annemin ellerini tutarak yzn onunkine iyice yaklatrarak ayn szleri yineliyordu: "Unutmak iin buralardan uzaklamak gerek! Her eyi unutmak gerek!" Neden unutmak gerektiini, topran altnda kalann ne olduunu an-layamyordum bir trl. imdiyse anlyorum, babamdan sz ediyordu, topran altnda gml olan oydu ve onu unutmak 107

gerekiyordu. Simon Ruben amcay anmsyorum, anneme dnk o dolgun ve yal yzn, annemse ylesine gzeldi,, ama gen olmasna karn solgun ve narindi. Yzn ok iyi anms yorum, kapkara kirpikleriyle o glgeli iri gzlerini. ocuu olduum halde, bana bile ok gen ve narin grnyordu, kk bir kz gibi. Alyordu sanrm. Sabahn erken saatlerinin yar karanlnda, Saint-Cyr istasyonundan bu yana, btn gece ya murun altnda yrdkten sonra geldik buraya, ormanda esen rzgrn sesini dinleyerek geldik, bizi denize doru iten bir rzgrd bu. Hi konumadan, kr krne,, yalnzca souk ya murdan srlsklam olmu pilli bir el fenerinin dk nda ka saat yrdk kimbilir? Zaman zaman yamur diniyor, rzgrn sesi iitilmiyordu. amurlu yol, dolambalar izerek tepeler arasndan geiyor, vadilere iniyordu. Gn dnda, vadinin sonunda denize yakn dev amlarla kapl bir ormana girdik. Aa ktkleri, denizden gelen lo n altnda dimdik duruyorlard ve sanki bilinmeyen bir lkeye gidiyormuuz gibi yreimiz hzla atyordu. Bize rehberlik eden adam, herkesi bir , kulbenin ykntlarnn yanna brakp gitti. Annem, biraz soluyarak ve ayaklarndaki arlardan yaknarak kumun stne oturdu. Sabahn yar karanlnda bekliyoruz ylece. Rzgr sert bir biimde esiyor, slak battaniyemizi delmek istiyor sanki. Annem smsk sarld bana. Ksa bir sre sonra uykuya dald hemen. Onu uyandrmamak iin hi kmldamyorum. yle yorgunum ki. Paris'ten bu yana geirdiimiz o tren yolculuu. Vagonlar tkabasa doluydu, oturabileceimiz yer yoktu hi. Annem, koridorda, tuvaletlerin nne bir karton serip yere uzand, ben de dayanabildiim kadar ayakta dikilip bavullarmza gzkulak oldum. ki bavulumuzu da iplerle salamlatrmtk. Tm hazinemiz ilerindeydi. Giysiler, bakm ve temizlik malzemeleri, kitaplar, resimler ve anlarmz. Annem yanmza iki kilo eker ald, nk orada bulamayz diye dnyordu. Benim fazla giysim yoktu. Pamuklu yazlk beyaz elbisemi, eldivenlerimi, yedek ayakkablar, zellikle de babamn kimi zaman akam ye meinden sonra bizlere okuduu, Nicolas Nickleby ve Bay Pickwick'in Maceralar adl o ok sevdiim kitaplar aldm yanma. 108

Yelediim kitaplard bunlar. Alamak, glmek ya da farkl bir ey dnmek istediimde, o kitaplardan birinin herhangi bir sayfasn ayor, beni hemen rahatlatacak bir blm bulabili yordum. Annem bir tek kitap almt yanna. Gitmeden nce Simon Ruben amca vermiti ona, Sefer Bereit,. Yaradl Kitab. Annem, vagonun o pis koridorunda, tm sarsntlara, alp kapanan tuvalet kapsna ve oradan gelen pis kokulara karn uyumutu. Arasra tuvalete girmek iin gelenler vard. Annemi yerde bir karton stnde uyurken grnce dnyorlard. Ancak birisi yin e de girmek istedi. Annemin karsna dikilip: "Pardon!" dedi, sanki annem hemen uyanp kalkabilecekmi gibi. Hl uyuduunu grnce, bara bara birka kez yineledi: "Pardon! Pardon! Pardon!" Ve eilip onu bir yana itekledi. O anda bana neler oldu bilmiyorum, ama rahat rahat tuvalete gitmek iin annemi uyandran bu iko adama dayanamadm. stne atladm, hibir ey sylemeden, barmadan, enelerim birbirine kilitlenmi durumda, gzlerim yal, onu yumruklu -yor ve trnaklyordum. stne kudurmu bir kedi atlam gibi, adam geri ekildi ve beni itti, korku, fke dolu, ince, tuhaf bir sesle barmaya balad: "Soracam ben sana, greceksin bak!" ve defolup gitti. Bunun zerine, ben de uyanmam olan annemin yanna yere uzandm, ona sarlp biraz uyudum, ba dndren grlt ve sarsntlarla dolu bir uykuya daldm. Marsilya'da yamur yayor. Byk istasyonda saatlerce bekliyoruz. Annem ve ben orada yalnz deiliz. Bavullarn arasna skm bir sr insan var. Btn gece bekliyoruz. Souk rzgr istasyonda esiyor, yamur elektrik lambalarnn evre sinde sis oluturuyor. nsanlar yerlere oturmu, srtlarn bavul larna dayamlar. Kimileri, Kzlha'n verdii battaniyelere sarnmlar. ocuklar alayor, sonra da yorgunluktan uyuyuve riyorlar hemen. Simsiyah giyinmi adamlar var, srekli kendi dillerinde konuan Yahudiler bunlar. Bavullarn stne otur mular, konuup sigara iiyorlar ve sesleri istasyonun boluun da yanklanyor. Geceyars, Marsilya'ya geldiimizde kimse bir ey. syle - medi bize, ancak tm istasyonda dolaan bir sylentiye gre, sa'Tevrat'n ilk blmnn ad. (ev.)

109

bah ya da drtten nce Toulon ynne giden tren yokmu. Belki de btn geceyi burada, istasyonda geireceiz, ne nemi var ki? Bizim iin zaman kavram yok artk. Yollardayz, uzun zamandr darda dolayoruz, zamann var olmad bir dnyada. lk olarak ite o istasyonda grdm onu, soluk bir saat ku lesinin altndayd. Paris'teki tren istasyonunda, tren kalkmadan nce de grmtm onu, o zamandan bu yana haftalar geti sanki. Tren, pskrtlen buharn sesi ve fren gcrtlaryla istas yona girerken, o, kalabalk arasnda ilerlemeye alyordu. Uzun boylu, zayf birisiydi, altn sars salar ve kendisine bir oban grnm veren sakal vard. Bu bir szck oyunu, nk artk adnn Jacques Berger olduunu biliyorum. Bu nedenle ona oban adn taktm. Kalabalk arasnda ilerlerken bakyla bir insan, bir akraba, bir dost arar gibiydi. Biraz yaklatnda gz gze geldik, uzun uzun bakt, ben bam evirmek zorunda kaldm ve yzmn kzardn grmemesi iin bavuluma eilip bir ey aryormu gibi yaptm. Onu unutmutum, aslnda tam anlamyla deil, ancak tre nin grlts, sarsntlar ve bir ocuk gibi tuvalet kapsnn nnde uyuyan annem, btn bunlar herhangi birisini dn memi engelliyordu. Yolculuklardan yle nefret ediyorum ki, A ......! Nasl oluyor da insanlar zevk iin tren ya da gemiye bine biliyorlar! Ben, mrm boyunca ayn yerde geip giden gnleri, bulutlar ve kular izleyerek ve d kurarak yaamak istiyo rum. Szn ettiim oban, Paris'te olduu gibi, burada da di kilmi birini, bir akrabasn, bir dostunu bekliyordu sanki. Ara mzdaki uzakla karn gz yuvalarnn glgesinden bakn seebiliyorum. Madem ki btn geceyi bu istasyonda geireceiz, gzelce yerleelim. ki bavulu da yere yatrdm, annem srtn bavullara dayam, yerde oturuyor. Ben de biraz sonra ayn eyi yapmay dnyorum. Btn bunlar ne zaman bitecek acaba? Dodu umdan bu yana srekli yolculuk yaptm sanki, trenlerde, otobslerde, da yollarnda, evden eve, Nice'te, Saint-Martin'de, Festiona'da ve yine Nice'te, Orleans'da ve sonunda sava bitene
Berger, Franszcada oban anlamna gelir. (ev.) '

kadar da Paris'te. te o an yaamm boyunca hep yolculu k yapacam, hi dinlenemeyeceimi anladm. Artk Saint-Martin'i ve Berthemont'u hi dnmemeyi o kadar ok istiyorum ki. Bir gn annem bu adlarn lanetli olduklarn ve bir daha onlar azmza almamamz gerektiini sylemiti. Hatta artk onlar dnmemek gerektiini. Biraz nce, istasyonun tuvaletinden dnerken oban bana bireyler syledi. Saat kulesinin altndan geiyordum, o ise, in sanlarn arasnda yere uzanm bavulunun stnde oturuyordu. Yannda, kendi aralarnda konuan ve sigara ien o siyah giysili Yahudiler vard. Bana, kaln bir sesle: "Merhaba bayan," dedi. "stasyonda byle beklemek ne kadar zor," ve yanlmyorsam, Paris ivesiyle: "ok myorsunuz ya?" dedi. Dudann k ysnda bir yara izi vard, babam dndm birden. Ne yant verdiimi anmsamyorum, belki de bam ne eip hibir ey sylemedim, ok yorgundum, umutsuzca yorgundum nk. Sanrm, ho olmayan szler homurdandm, bir an nce gidip yerime yerlemek, bacaklarm katlayp bavullara dayanarak an nemin yanna oturmak istiyordum nk. Onun bir gn lebileceim hi dnmemitim. Bu souk havada tren beklediinizde geceler ok uzun geliyor insana. Tm yorgunlua ve evremde dolaan bu bolua karn, bir trl uyku girmedi gzme. Hibir eyin deimediinden ve her eyin gerekte olduu gibi srp gittiinden emin olmak ister gibi, srekli evremi gzlyordum. Bu usuz bucaksz istasyonun erevelerine damlayan yamuru, sokak fenerlerinin evresinde oluan haleleri izliyordum ve yle dnyordum: Ben buradaym, ite bu kadar. Marsilya'daym ve yaammda son kez gryorum byle bir eyi. Gravilliers Sokanda bizimle ayn daireyi paylaan yal kr Bayan d'Aleu kadar yaasam bile bunlar hi unutmamalym. Bu olanlarla ilgili hibir eyi unutmamalym. Bu nedenle, eski bavullara dayanp oturdum ve istasyona yaylm, duvarlara yaslanm bu bedenlere, battaniyelere sarnm banklarda uyuklayan bu insanlara bakyordum, cesetleri ve atlm yrtk prtk giysileri andryorlard. Gzlerim yanyor, bam dnyordu, ar ve derinden gelen soluk seslerini iitiyordum; gzlerimden yalarn szld-n duyumsadm, yanaklarmdan ve burnumdan bavula daml111

110

yorlard, ben bu gzyalarnn neden aktn anlayamyordum. Annem arasra, inleyerek hafife kmldyordu, salarn okuyordum uyanmasn diye, bir ocuun salarn okar gibi. Saat lerin ok ar ilerledii saat kulesi, ay kadar soluk yzn gsteriyordu. Peronun sonunda, saatin altnda, oban' grmeye a lyordum, ancak yok olmutu. O da bir ceset, atlm bir kuma parasna dnmt belki de. Bam bavula yaslayp btn olanlar ve de olacaklar dnmeye baladm, bir mektup yazar gibi herhangi bir yolda nasl da ar ar ilerlediimizi. Babam dndm, o gittii gn, ondan geriye kalan son grnty, iri, gl, yumuak yz ifadesi, kapkara kvrck salar, su ilemi gibi zr dileyen o bak. Bir an iin, buradayd, be ni pyor, soluumu kesecek kadar smsk saryordu, ben de glyor, onu biraz iterek naz yapyorum. Ve sonra, ben uyurken gitmiti, geriye, ciddi yz ifadesinin ve kendini affettirmeye alan gzlerinin grntsn brakmt yalnzca. Onu dnyorum. Kimi zaman, bu yolun sonunda onunla buluacamza inanr gibi yapyorum. Uzun zamandr ger ekten inanncaya kadar inanr gibi yapma altrmas yaptm. Bunu aklamak ok g. Mknatstan, kalemin demir ucuna ge en akm gibi. Bir an iin kalemin ucu titriyor. Hemen sonra da, bir bakyorsunuz ki, u mknatsa yapvermi. Anmsyorum da, henz on yandaydm, sava yeni balamt, Nice'ten kap Saint-Martin'e gittiimiz zamand, o yaz babam beni vadinin aasna hasatlar grmeye gtrmt, belki de yl sonra gen Gasparini'nin gtrd yere. At arabasyla gitmitik, babam ekinleri biip demetler halinde toplayan iftilere yardm etmiti. Ben onun yannda ya da ardnda duruyordum, ter kokusunu iime ekiyordum. Gmleini kartmt, srtndaki beyaz teninde ipler gibi gerilmi kaslarn grebiliyordum. Ve birdenbire, gnee, insanlarn lklarna ve biilmi ekin kokusuna karn, her eyin biteceini anlamtm, ok iten du yumsamtm bunu; babamn, tpk bugn bizler gibi, geri dn memek zere gideceini biliyordum. Anmsyorum, bu dnce yavaa ve ok hafif bir hrtyla geldi, birden stme atld, penesiyle yreimi skt ve ben o gnden sonra hi yleymi gibi yapamaz oldum. Korku iinde, ekinlerin arasna kotum masmavi gkyznn altnda, tm gcmle oradan uzaklatm. 112

Ne barabiliyor ne de alayabiliyordum, yalnzca tm gcmle kouyordum, bu sknt yreimi eziyor, beni bouyordu. Babam ardmdan komaya balad; yolda yakalad beni, kucaklayp havaya kaldrd, anmsyorum; tepmiyordum, beni gsne bastrp sakinletirmeye alt, salarm ve ensemi okayarak hkrklarm ve gzyalarm dindirmeye alt. Daha sonra da bana hi soru sormad, yaknmad. Merakla ne olduunu soran insanlara da 'Hibir ey yok, yalnzca korktu,' dedi. Ancak gzlerine baktmda, beni anladn grdm, nk o da ayn eyi hissetmiti, o gzel le gneine ve altn sars ekinlere karn o souk glgenin geiini o da duymutu. Anmsyorum yine, bir gn annemle birlikte, Berthemont yaknlarnda dolamaya gitmitik, ykk dkk otelin st yann da bulunan kkrtl nehri izlemitik. Babam Maki'deki adamlarn yanna gitmiti, her ey ok gizemliydi. Gitmeden nce, evde, babam elindeki ktlar srayla okuyup yakmt hemen, annemse abucak giyinmiti. Sonra, elimi tutmu, ssz yolda, nehri izleyerek terk edilmi otele doru hzl hzl ilerlemitik. nce merdivenlerden, sonra da dar bir sokaktan geerek da trmanmaya balamtk; annem ok hzl yryordu, soluu kesilmeden, onu izlemekte zorlanyordum, ama hi sesimi karmadm, nk ilk kez beni de yannda gtryordu. O gn, imdi artk hi gremediim sabrsz bir ifade vard yznde, gzleri l sld. Artk, yksek otlarla kapl bir yamata, tepe lerde yryorduk ve her yanmz gkyzyle kaplyd. O kadar uzaa ve yksee hi gitmemitim imdiye kadar,, yreim korku ve yorgunluktan hzla arpyordu. Daha sonra yamacn tepesine ulamtk; orada zirvelerin hemen altnda, kuru kara talarla yaplm ve ara ara serpitirilmi oban kulbelerinin yer ald usuz bucaksz tarlalar vard. Annem ilk kulbelere kadar gitmi ve oraya vardmzda babam grnmt. Yksek otlarn arasnda ayaktayd, bir avcya benziyordu. stndeki giysiler yrtk ve kirliydi, tfei de omzunda aslyd. Onu tanmakta zorluk ektim, nk sakal uzam, yz gneten yanmt. Her zamanki gibi beni kollarnn arasna alp smsk sard. Daha sonra annemle birlikte kulbenin yanndaki imen lerin stne uzanp konumulard. Onlarn konutuklarn ve gltklerini iitiyor, ancak uzakta duruyordum. Talarla oyGmen Yldz 113/8

nuyordum, be ta oynar gibi elimin stnde tutmaya alyor dum onlar. O leden sonra, gkyznn.arasnda, o usuz bucaksz tarlalarda uzanrken geen konumalarn ve gllerini iitir gi biyim imdi. Bulutlar yuvarlanyor, gkyznn maviliinde kvrmlar iziyorlard ve ben, babamla annemin kahkahalarn iitiyordum. te o zaman babamn leceini anlamtm. Bu dnce birdenbire geldi, onu uzaklatrmaya alsam da geliyordu; babamn sesini, gln iitiyordum, onun yzn, gnete parlayan salarn ve sakaln, gmleini ve ona yaslanan annemi grmem iin bam evirip bakmam yeterliydi, bunu biliyordum. Ve birden kendimi yere attm, barmmak ve alamamak iin elimi sryordum; buna karn yine de gzyalarmn szldn, karnmda kaznan ve darya alan bir boluun olutuunu hissediyordum ve onun leceini, lmesinin kanlmaz olduunu dnmekten kendimi alamyordum. te Simon Ruben amcann dedii gibi bu yolculuk boyun ca unutmam gereken de buydu, "Unutmalsnz, bunun iin de buralardan gitmelisiniz!" Burada, Alon krfezinde, her ey sanki baka bir dnyada, bir bakasnn bana gelmi gibi uzak grnyor. Kuzey rzgr sert esiyor geceleri, bu nedenle anneme smsk sarlmm, Ruben amcann battaniyesini gzlerimize kadar ekmiiz. Uyu mayal o kadar ok zaman oldu ki. Tm bedenim aryor, gz lerim yanyor. Frtnal olmasna karn, denizin grlts beni rahatlatyor. Yaammda ilk kez deniz kysnda yatyorum. Marsilya'ya varmadan nce, vagonun koridorunda, alacakaran lkta, rzgrn dalgalandrd denizi, parldad bir anda pencereden grdm. Herkes vagonun ayn yanna toplanm denizi grmeye alyordu. Daha sonra, Bandol'a giderken, dnemelerde sarslan trende alnm cama yaptrp onu grmeye altm yine. Ancak karanlktan, arada bir akan klardan ve gemi klar gibi oynaan uzak lambalardan baka hibir ey grnmyordu. Tren, Cassis istasyonunda durdu ve birok insan, paltolarna sarnm erkek ve kadnlar, caddelerde yryeceklermi gibi ellerinde emsiyeleriyle indiler. oban'n da onlarla birlikte 114

inip inmediini anlamak iin darya baktm, ancak onu gre medim. Daha sonra tren hafife sarsld ve istasyonda dikilen insanlar gitgide hayaletler gibi uzaklayorlard, hem hznl hem de biraz glnt bu, rzgrn serseme evirdii yorgun kular gibiydiler. Onlar da Kuds'e mi gidiyorlar acaba? Yoksa Kanada'ya m? Bunu bilmek olanaksz, onlara sorulamaz. nk bizleri dinleyen ve gitmemizi engellemek iin bilmek iste yen insanlar var. Simon Ruben bize byle demiti, istasyona geirmeye geldiinde: "Kimseyle konumayn ve kimseye soru sormayn. Sizi dinleyenler var." Yaradl Kitabnn iine sktrd bir kt stne, Nice'te yaayan kardeinin adn ve ad resini yazmt: Edouard Ruben Mobilyalar, Crotti Yokuu, polis bizi durdurursa, oraya gittiimizi syleyeceiz. Daha sonra Saint-Cyr'e geldik ve herkes indi. Tren istasyonunda bizleri bekleyen bir adam vard. Gidecek olanlar toplad ve pilli el fe nerinin yla Alon Limanna kadar yrdk. imdiyse sahilde, ykk dkk kulbeye snm, sabahn olmasn bekliyoruz. Bakalar da belki benim gibi grmeye alyor. Ayaa kalkp, karya bakyor insanlar, karanlkta geminin n grmeye, denizin grlts arasnda tayfalarn sesle rini iitmeye alyorlar. Dev am aalarndan trtlar geliyor rzgrn etkisiyle, inelerinden kan ses, gemi direklerine vuran dalga seslerini andryor. Gelecek olan gemi talyan ban dralym, Angelo Donati gemisi gibi. Ad Sette Fratelli, Yedi Kardeler anlamna geliyor. Paris'te bu ad ilk duyduumda, Parmak ocuk masalnda ormanda yok olan yedi ocuu d nmtm. Bu adla bamza hibir ey gelmez sanyorum. Babamn Kuds'ten sz ettii gnleri anmsyorum, akamlar uyumadan nce bir masal anlatr gibi bu kentten sz ederdi. Ne babamn, ne de annemin dini inanlar vard. A....'a inanrlard, ancak ne Yahudilie ne de bir baka dine inanrlard. Ama babam Kral Davut zamanndaki Kuds' anlatrken olaanst eylerden sz ederdi. Dnyann en byk ve en gzel kenti olduunu dnrdm, en azndan Paris gibi deildir, karanlk sokaklar, eskimi binalar, delik oluklar, kt kokan merdivenler ve fare ordularnn cirit att dereler yoktur orada. Paris dediinizde, kimi insanlar ok ansl olduunuzu dnyorlar, bylesine gzel bir kentte yaamak! Kuds ok daha farkl ol115

malyd. Nasl bir kent acaba? Dmde canlandramyorum tam olarak; kubbeleri, an kuleleri ve minareleriyle bulut gibi bir kent, evresindeyse portakal ve zeytin aalar ekili kk tepeler, ln zerinde dolaan serap gibi, sradan, pis ve tehli keli eylerin bulunmad bir kent. Zamann dua ederek ve dler kurarak geirecein bir kent. Sanrm, o zamanlar dua etmenin ne demek olduunu bil miyordum. D grmek gibi bir ey olduunu sanyordum, uykuya dalmadan nce gizli eylerin, dnyada en ok sevdiiniz ve arzuladklarnzn evrenize dolmasna izin vermekti sanki. Annem de ok sz eder olmutu btn bunlardan. Son zaman larda, Paris'te yalnzca Kuds ad vard dilinde. srail'den ya da o lkeden deil de gemite orada yaanm olanlardan ve yeni den yaanacaklardan sz ediyordu daha ok. Onun iin, bir ka pyd oras, byle diyordu. Souk rzgr yava yava iliklerime iliyor, tm bedenimi saryor. Denizden gelen bir rzgr deil bu, kuzeyden esen, tepeleri aan ve aa gvdeleri arasnda yanklanan bir rzgr. Hava karard artk, aalarn ykseklerdeki uzantsn ve dallarn arasndan gkyzn grebiliyorum. Ama denizi hl sei lemiyor. Annem sabah souuyla uyand. Bana yasl titrek bedenini hissediyorum. Onu daha skca sardm kollarmla. Rahat lamas iin ona gzel szler sylyorum. Beni iitiyor mu aca ba? Ona btn dndklerimi, o kapy amann ne kadar zor ve uzun olacan anlatmak isterdim. O ocuk, ben de anneyim sanki. Bu yolculuk balayal ok zaman oldu. Paris'te, Gravilli -ers Sokanda, Ruben amcann dairesinde o yal kr kadnla yaamaya baladmzda, ben, ne konuuyor ne de yemek yi yordum, annem bir bebek gibi kakla azma veriyordu. Bir bebek gibi geceleri yatam slatyordum. Annem, rengrenk bez paralarn altma balyordu. Saint-Martin'den, italya'ya kadar dalar aarak Festiona'ya giden o uzun yoldan sonra bir boluk olumutu bende. Anlar, kasaba evlerinin atlarnda dolaan sis bulutlan, k gnlerinde vadiyi kaplayan glge gibi, paracklar halinde gzmn nne geliyordu. Passagieri Pansiyonunda saklanm, havlayan kpekleri, her akam karanlk kiliseye doru giden yetimlerin ar admlarn, Brao'nun Elena 116

diye baran sesini iitiyordum. Vadiyi saatlerce gzlediim yokular, bo da yollarn, kasabalarn demirci ocandan kan sesleri ve ocuk lklarn bana getiren rzgr, iliime kadar ileyen ve iimdeki boluun bymesine neden olan o rzgr hissediyordum. Simon Ruben amca her yolu denemiti. Beni iyiletirmek ve iimdeki boluu yok etmek iin dualar okumu, haham ve doktor armt. Bavurmad tek yol beni hastaneye gtrmek oldu, nk annem istememiti, zellikle de Sosyal Yardma bavurmasn kesinlikle istemiyordu. Ardmda, Gravilliers Sokann merdivenlerinde ve koridorlarnda, o souk glgede braktm korkun yllard bunlar. Onlar uzaklayorlar artk, tpk bir trenin ardnda brakt grntler gibi ters yne gidiyorlar. ; Hibir gece bana bu kadar uzun gelmedi imdiye kadar. Anmsyorum da, gemite, Saint-Martin'e gitmeden nce, geceyi kaygyla beklerdim, nk insann byle zamanlarda ldn, lmn insanlar gece aldn sanrdm. Uyuyor ve karanlk ktnde yok olup gidiyordum. te Bayan d'Aleu de byle lmt, bir gece buz gibi souk ve soluk bedenini geride brakarak yok olmutu, Ruben amca gelip ly ykamak ve cenaze iin hazrlamak zere anneme yardm etmiti. O zaman annem beni teselli etmeye almt, lmn bu olmadn, insanlar alp gtrmediini, yalnzca beden ve tinin yorgun dp artk yaayamaz duruma geldiklerini, uykuya dalmak gibi bir ey olduunu sylemiti bana. Ve ben sormutum: "Bir insan ldrlnce ne oluyor peki?" Bunu bara bara sylemitim, annemse ban evirmiti, yalan syledii iin utanm, olanlardan kendini sorumlu tutmutu sanki. nk o da, o an, babam dnm ve yle demiti: "Bakalarn ldrenler onlarn yaamlarn alyor, acmasz oluyorlar, yrtc hayvanlar gibi." O da anmsyordu babam, tfeiyle daa karken, geri gelmemek zere otlarn arasndan yok oluunu. Byk insanlar yalan sylediklerinde balarn eviriyorlar hemen, gzlerinden anlalacandan korkuyorlar nk. Ama ben daha o zaman o boluktan kurtulmutum, gereklerden korkmuyordum artk. Burada, Alon krfezindeki kayalara arpan denizin grl tsn dinlerken, o geceleri dnyorum ite. Bizi Kuds'e gtrecek olan gemi biraz sonra burada olacak. Bu geceler arala7

11

rmda birletiler sanki, gndzleri yok ettiler. Bu geceler Sa-intMartin'de iime yerleip, souk bedenimi yalnz ve gsz braktlar. Burada, bu sahilde, annemin titreyen bedenine sarl m, bir ocuk gibi inleyen soluunu dinlerken, o geceleri anm syorum, Gravilliers Soka 26 numaraya girdiimizde, souu, oluklardaki su sesini, dardaki atlyelerden gelen grltleri, yanklanan sesleri ve annem o souk ve dar odada yanma uzanm beni stmak iin kollaryla smsk saryor, nk iimdeki yaam benden kp gidiyor, yaam araflardan, havadan ve duvarlardan szp darya kayordu. Kulak veriyorum ve bana yle geliyor ki, gemiyi bekleyen bunca insan iitebilirim. Rzgrdan koruyan amlarn altna, kumlara uzanm ve ykk dkk kulbeye yaslanmlar hepsi. Onlar tanmyorum, oban dnda hibirisinin adn bilmiyo rum, o da ona taktm bir ad yalnzca. Yar karanlkta zar zor seilen yzler, siluetler, mantolarna sarnm kadnlar, byk emsiyelerinin altnda sk tepi oturan erkekler bunlar. H epsinde de iplerle salamlatrlm ayn bavullar, Kzlha'n ya da Amerikan Ordusunun verdii ayn battaniyeler var. Onlarn arasnda, bir yerde, tek bana duran delikanl oban da bulu nuyor. Ancak birbirimizle konumamalyz, birbirimizle ilgili hibir ey bilmemeliyiz. Byle demiti Simon Ruben tren istasyonunda. Beni ve annemi uzun uzun pm, biraz para vermi ve ktsamt. Bu kapy zorlayan bizler deiliz yalnzca. Bu sahilde ve birok yerde, binlerce insan geri dnmemek zere gidecek olan bu gemiyi bekliyor belki de. Baka dnyalara, Kana-da'ya, Gney Amerika'ya, Afrika'ya, onlar bekleyen bu lkelere yeni bir yaama balamak zere gidiyorlar. Ama burada, Alon sahilinde bu insanlar kim bekliyor? Simon Ruben amcann glmseyerek syledii gibi, Kuds'te bizleri bekleyen yalnzca melekler. Ka kapdan gememiz gerekiyor daha? Getiimiz her ufuktan sonra yeni bir kapya ulaacaz. Umutsuzlua kaplmamak, souk rzgra ve yorgunlua yenik dmemek iin serab andran, kubbeleri ve minareleriyle gne altnda parldayan, ln zerinde asl duran o dualar ve dler kentini dnmeliyiz. Ancak o kentte unutabilir insan. Orada, kapkara duvarlar, akan kara sular, boluk duygusu ve souk, hatta sokaklarda dolarken stnze yryen o kalabalklar yok. Yeni118

den yaanabilir, daha nce var olanlar, Saint-Martin yaknlarnda vadilerde duyumsadmz ekin kokusu, kar eridiinde nehir lerde akan su, le sonrasnda ortaya kan sessizlik, yaz gnle rinin masmavi gkyz, yksek otlarn arasnda yok olan patikalar, nehrin grlts ve Tristan'n gsme yaslad yana, btn bunlara yeniden kavuulabilir. Yolculuklardan ve zaman dan nefret ediyorum. Kuds henz bozulmam yaamn kendi si. Sette Fratelli'yle denizleri atktan sonra, btn bunlar yeniden yaanabilecek mi gerekten? Gn douyor. lk kez olarak, gelecei dnebilirim. Biraz sonra, yava yava semeye baladm bu Alon Limanna talyan gemisi yanaacak. Deniz sarsntlarn, imdiden hisseder gibiyim. Deniz kutsal kente gtrecek bizleri, rzgr da l kapsna kadar srkleyecek. Babamla hibir zaman sz etmedik A....'tan. stemiyordu nk. Ona soru sormanz engelleyen bir bak vard. Daha sonra, onun yokluunda hibir eyin nemi kalmamt. Simon Ruben amca, anneme, yitirilen zaman kapatmak iin, eitimi, yani dini eitimi artk dnmemiz gerektiini sylemiti. Annemse hep kar kt, tamamen red detmiyordu, ancak daha sonra dnrz diyerek geitiriyordu, nk babamn istemediini biliyordu. Seim yapacak yaa geldiinde dnrz demiti. O da, dinin bir seim sorunu ol duunu savunuyordu. Hatta Yahudi admla seslenilmesini iste miyordu: Helene, derdi hep, nk bana verdikleri ad buydu. Ancak ben kendime gerek adm veriyor, Esther diyordum, baka bir ad istemiyordum. Bir gn, babam bana Esther'in yksn anlatmt, ad Hadassa'yd, ne annesi ne babas vard, Ahavero Kralyla nasl evlendiini ve halknn balanmas iin kraln bulunduu byk salona nasl girdiini anlatmt. Simon Ruben de sz etmiti bana ondan, ancak A .......... 'in adn anmamamz ve yazmamamz gerektiini^ylemiti, bu nedenle ben de bu adn denizleri anmsattn dnyor, ok byk bir ad olarak gryordum, nk tmn tanmak olanakszd. imdi bunun doru olduunu biliyorum. Denizi geip te yana, Eretz srail'e ve Kuds'e kadar gitmeliyim, o gc bulmalym. O kadar byk olduunu, kaplarn bu kadar zor aldn d nmemitim hi. Souk ve yorgunluk, baka eyleri dnme 119

mi engelliyor. Ancak sabahn ilk klaryla yok olan bu bitmek bilmeyen geceyi, dev aalarda esen rzgr, kayalarda, sesler karan denizin grltsn dnebiliyorum imdi. O an, anneme sarlm, battaniyeyi savuran rzgrn sesini ve sahile vuran dalgalarn bitmek bilmeyen grltsn dinleyerek uykuya dalyorum. Belki de, gzlerimi atmda, prl prl parlayan denizin stnde gemiyi grmeyi dlyorum.

l, byk aacn yanndaki girintili kntl kayalarn stnde oturuyorum. evreyi gzlyorum. Karmda duran deniz gz kamatran mavilikte, canm yakyor. Rzgr zerimden geiyor. Onu allklarda ve am aalarnn dallarnda iitiyorum, beyaz kayalara arpan dalgalarn grltsne karan akc bir ses. Bu sabah uyanr uyanmaz, denizi daha iyi grebilmek iin Alon Limannn en u noktasna kadar kotum. Gne, imdi gzlerimi ve yzm yakyor. Deniz, dnyann br ucundan ar ar gelen alkantlaryla ylesine gzel ki. Dalgalar derin sularn grltsyle kyya vuruyor. Hibir ey dnmyorum artk, izliyorum yalnzca, usanmadan belirgin ufuk izgisini, rzgrn estii denizi ve plak gkyzn gzlyorum, italyan bandral geminin geldiini grmek istiyorum, gvdesi denizi yararak bize doru gelirken, onu ilk gren ben olmak istiyorum. Burada, Alon krfezinin giriinde durmazsam, o gemi hi gelmeyecek sanyorum. Bam bir an iin evirsem, bizi gremeyecek ve Marsilya'ya doru yolunu srd-recekmi gibi geliyor. imdi gelecek, bunu hissediyorum. Denizin bylesine gzel, gkyznnse bylesine ak olmasnn bir nedeni olmal. Gemi geldiinde ilk baran ben olmak istiyorum. Anneme hibir ey sylemedim, onu sahilde Amerikan battaniyesine sarnm olarak braktm. Hi kimse benimle gelmedi. Gzc benim, grme yetim Gustave Aymard'n romanlarndaki Kzlde-rililerinki kadar keskin ve gvenilir. Babamn u anda yanmda olmasn ne kadar ok isterdim! Onu dnmek, yanmda kayalarn stne oturmu, gz kamatran denizi gzlerken dlemek yrek atlarm hzlandryor ve bam dndryor. Bunun nedeni belki de yorgunluk ve alk olabilir. Uyumayal ve doru drst yemek yemeyeli o kadar uzun zaman oldu ki! ne doru

yklp cokulu denize deceimi sanyorum. Baba120 121

m beklerken bulutlu da da byle izlediimi anmsyorum. Festiona'da her gn, pansiyondaki odamdan ayrlp tm vadiyi, da ve yollar grebileceim yere, kasabann zerinde yer alan tepeye kyor, orada ylesine uzun uzun ve dikkatle izliyordum ki, bakm kayalarda delik aacak sanyordum. Ancak imdi kendimi brakamam. Gzcym ben. brleri, Alon krfezinde sahile oturmu bekliyorlar. Sabah oradan ayrlrken, annem hibir ey sylemeden elimi skt. Yeniden ortaya kan gne ona g kazandrmt sanki. Glmsedi. italyan bandral gemiyi grmek istiyorum. Gelsin ne olur! Usuz bucaksz deniz prl prl. Keskin rzgr, dalgalarn kpn alp geriye savuruyor. Gl dalgalar dnyann br ucundan geliyor, beyaz kayalara arpp Alon Limannn dar azna girerken birbirlerini eziyorlar. Mavi su, krfezde dnerek girdaplar oluturuyor. Ve sonra da kumlarn stne seriliyor. Yanmda l aacn gvdesi duruyor. Kemik kadar beyaz ve kaygan. Bu aac sevdim. Onu hep tanyor gibiyim. Byl, onun sayesinde bamza hibir ey gelmeyecek. Denizin ypratt ktn stnde, kkler arasnda bcekler dolayor. Scak gnein keskinletirdii am kokusu rzgrla bana kadar geliyor. Rzgr ilerliyor, deniz dnp duruyor. Sanrm, biz u anda dnyann bir ucunda, snrdayz, buradan artk geri dnemeyiz. Gemi imdi gelmezse, hepimiz burada leceiz, sanrm. Karanlk kentler, trenler, korku, sava, her eyi geride braktk. Bu gece, yamurun altnda, pilli el fenerinin yla, dalardan geerken ilk kapy ayorduk. te bu nedenle her ey bu kadar zor ve yorucuydu. Dev amlarla kapl orman, Alon krfezinin derinlikleri, dallar trdatan rzgrn sesi, souk rzgr, yamur ve frtnada yolunu bulamayan hayvanlar gibi snp yaslandmz o ykk duvar... Gzlerimi ayorum, deniz ve k tm bedenimi yakyor, houma gidiyor bu. Soluk alyorum, zgrm. imdiden rzgr ve dalgalar beni alp gtryor. Yolculuk balad bile. Btn gn kayalarn arasnda dolatm durdum. Deniz karmda, ufuk izgisiyse belleimden kmyor. Rzgr hl esiyor, aa gvdelerini yere doru eiyor, allklar

kprdatyor. ukurlarda oban psklleri ve saparnalar var. Denizin yak122

nnda, siyah gzl, kk pembe iekli fundalar yer alyor. Koku, k ve rzgr ba dndryor. Deniz alkalanyor. Gmenler, Alon Limannn sahilinde yan yana oturmu, .bireyler attryorlar. Bir an iin annemin yanna oturuyorum, ama gzlerimi deniz ve gkyzn birbirinden ayran o izgiden ayrmyorum. Gzlerim yanyor, yzm ate iinde. Dudaklarmda tuz tad var. Annemin antasndan kard yiyecekleri hzl hzl attryorum, bembeyaz Amerikan ekmeinden bir dilim, bir para peynir ve bir elma. ok iiyorum, limonata iesini dikiyorum. Ve yine kayalarn arasna, l aacn yanna gidip gzc yerine yerleiyorum. Deniz kpk kpk oldu. Srekli renk deitiriyor. Bulutlar gkyzne yeniden yayldnda, deniz grileiyor, kararyor ve mor bir renge dnyor, eriyen bir porfir. yorum imdi. Bir kayann ardna snyorum. brleri ne yapyor acaba? Hl bekliyorlar m? nancmz yitirdiimiz n gemi geri dnebilir, rzgra kar savamay brakp talya'ya dnebilir. Yreim hzl ve gl bir biimde arpyor, boazm kurudu, nk yaammzn bu ana bal olduunu, Sette Fratelli'nin herhangi bir gemi olmadn ok iyi biliyorum. Yazgmz tayor o. oban gizlendiim yere beni grmeye geldi. Akam oldu imdiden. Gne bulutlarda at bir delikten kl karm kzllkta keskin bir k frlatyor. oban yanma yaklap ktn stne oturuyor ve bana bireyler sylyor. Bata onu dinlemiyorum, ok yorgunum nk. Gzlerim yanyor, yalar gzlerimden ve burnumdan szlyor. oban umudumu yitirdiim iin aladm dnyor, yanma oturup kolunu omzuma atyor. Bunu ilk kez yapyor, bedeninin scakln hissediyor, sakalnn kllarn tuhaf bir biimde aydnlatan gryorum. Tristan' ve onun nehirde slanm bedeninin kokusunu dnyorum. Baka bir dnyada yaanm ok eski bir an. Bedenimde dolaan rperti kadar hafif. oban konuuyor, bana yaamn, Almanlarn Drancy'ye gtrd ve bir daha geri gelmeyen annesiyle babasn anlatyor. Adn sylyor, Kuds'te neler yapacan, belki

de doktor olmak iin Amerika'da yapaca renimi anlatyor. Elimden tutuyor ve birlikte insan123

larn bekledii limana, tatan kulbeye doru yryoruz. Annemin yanna yeniden oturduumda, neredeyse gece. Frtna yava yava geri geldi. Bulutlar yldzlar yok ettiler. Hava souk, yamur bardaktan boanrcasna yayor. Simon Ruben amcann battaniyesine iyice sarndk, srtmzsa ykk duvara dayal. Dev amlar yeniden atrdamaya balad, iimdeki boluu hissediyorum yine, dyorum. Artk gzclk yapan biri olmadna gre gemi bizleri nasl bulacak? oban beni uyandryor. zerime eilmi, omzuma dokunup bireyler sylyor, ancak ylesine uykulu grnmeliyim ki, zorla tutup kaldryor. Annem de ayakta. oban, denizde, Alon Limannn giriinde, uzaklarda ilerleyen ve sabahn yar karanlnda ok zor seilen bir biim gsteriyor bana. Sette Fratelli o. Kimse ne baryor, ne de bir ey sylyor. Hl battaniye ve paltolarla sarl duran erkek, kadn ve ocuklar birbiri ardna ayaa kalktlar sahilde ve denize bakyorlar. Yelkenleri rzgrla arpan gemi yavaa limana yanayor. Yn deitirip ona kar gelen dalgalarn arasndan ilerliyor. O anda, gkyznde bir delik alyor. Bulutlarn arasndan gkyz parldyor ve sabahn ilk klar Alon krfezini, beyaz kayalar ve byk am aalarnn yapraklarn aydnlatyor. Denizin zerinde kvlcmlar beliriyor. Geminin yelkenleri ok byk, beyaz ve neredeyse gerekd gibi grnyor. ylesine gzel ki, tylerimiz diken diken oluyor. Annem sahilde kumlarn stne diz kyor, teki kadnlar da onun gibi yapyor, erkekler de. Ben de diz ktm slak kumun stnde ve krfezin ortasnda kmltsz kalan gemiyi izliyoruz hepimiz. Yalnzca izliyoruz. Artk ne konuabiliyor, ne de dnebiliyoruz. Sahildeki tm kadnlar diz km. Dua ediyor ya da alyorlar, rzgrn grltsnn yansra, onlarn mrltlarn iitiyorum. Siyah ar paltolaryla, emsiyelerine bir baston gibi yaslanm yal Yahudiler ayakta duruyorlar. Denize bakyorlar, onlarn da dudaklar kmldyor, dua ediyorlar sanki. Yaammda ilk kez ben de dua ediyorum. imden geliyor, tm benliimden, istemim dnda. Gzlerimde ve yreimde hissedebiliyorum, sanki benliimden syrlp,

ufkun ve denizin tesini 124

grebiliyorum. Ve imdi grdm her eyin bir anlam var, beni alp gtryor, rzgrla savurup denizlere atyor. imdiye kadar byle bir ey hissetmedim hi: Btn yaadklarm, btn yorgunluklar, dalarda yryler, Gravilliers Sokandaki korkun yllar, gkyznn rengini grmek iin bile darya ayak basmaya ekindiim o yllar, insan boan ve bir hastalk kadar uzun sren irkin yllar, her ey yava yava siliniyor burada, Alon krfezini aydnlatan n altnda. Kasrgann etkisiyle birbirine arpan o byk beyaz yelkenleriyle, demir att yerde yavaa dnen Sette Fratelli sayesinde oluyor btn bunlar. Hepimiz, sahilde ya ayakta ya da yere diz km, hl battaniyelerimize sarl, uykusuzluktan ve yorgunluktan uyumu bir durumda kmltsz duruyoruz. Gemiimiz yok artk. Yeni yz, yeni domu gibi bu sahilde bin yllk bir uykudan yeni uyanm gibi. Bunu sylyorum nk yle dndm o anda, bu duygu ylesine glyd ki, yreim paralanacakm gibi ok hzl arpmaya balad. Annem sessizce alyor, yorgunluktan ya da belki sevinten, darbe yemi gibi ne doru eilen bana yaslanm bedenini hissediyorum. Belki de kendisini beklediimiz gelmeyen babam iin alyor. O zamanlar, onun hi geri gelmeyeceini anladnda bile alamamt. Ama imdi o boluk var, gemi biimine brnm ve krfezin ortasnda kmltsz duran o boluk, bu kadarna dayanamad. nsanlarn bindii gerek bir gemi mi bu? Her an halatlar ekip, bizleri bu sahilde brakarak denizde yok olmasndan korktuumuzdan olsa gerek, onu hem arzu, hem korkuyla izliyoruz. ocuklar kumsalda kouturmaya baladlar, yorgunluu, al ve souu unuttular. Elleri havada kayalk kntya kadar kouyor, baryorlar: "Hey! Hey!..." Keskin lklar dmden uyandryor beni. Bizleri denizin br ucuna, Kuds'e kadar gtrecek olan o beklediimiz gemi, Sette Fratelli bu. 'Yedi Kardeler', Simon Ruben bunu ilk syledii an bu geminin adn neden bu kadar ok sevdiimi anmsadm birden. Bir gn babam Yakup'un btn dnyaya dalan oullarndan sz etmiti. Hepsinin adn anmsayamyorum imdi, ancak ikisinin adn ok sevmitim,

125

nk gizemliydiler. Birinin ad Bnyamin'di, paralayan kurt da diyorlard ona. bryse denizci Zabulon. Frtnal bir gnde, gemisiyle birlikte yok olduunu, denizin onu baka bir dnyaya gtrdn dnmtm. lerindeki tek kz, ceylan dedikleri Naftali'ydi, annemin kapkara ve yumuak gzleriyle o nu anmsattn dnrdm (belki ben de anmsatyordum onu, evreyi srekli dikkatle izleyen ekik gzlerimle). Ve ite belki de bugn gemiyle buraya gelen Zabulon'du, denizlerde yzyllarca dolatktan sonra bizleri atalarmzn topraklarna gtrmeye geliyordu. oban yanmda yine, bir an iin hi ko numadan elimi tuttu. Gzleri parlyor, boaz ylesine dm lenmi ki, hibir ey syleyemiyor. Ben daha fazla dayanamayp birden elini brakyor ve ocuklarla birlikte sahilde komaya, barmaya ve el sallamaya balyorum. Souk rzgr gzlerimi yaartyor, salarm datyor. Annemin bundan holanmayacan biliyorum, ama ne yapalm! Komalym, olduum yerde duramam. Ben de barmahym. El sallayarak ben de bir eyler sylyorum gemidekilere: "Hey! Zabulon!" ocuklar ne demek istediimi anlyor ve fkeli kularn lklarn andran bir sesle onlar da barmaya balyorlar: "Zabulon! Zabulon! Hey, Zabulon!..." te mucize gerekleti: inde iki denizci bulunan bir san dal Sette Fratelli'den ayrlp bize doru geliyor. Limann sakin sularnda kayarak geliyor ve ocuklarn lklar arasnda sahile yanayor. Denizcilerden biri aaya iniyor. Korkuyla ocuklar bir an iin susuyor. Denizci durup hl diz ken kadnlara, el lerinde emsiyeleri olan siyah paltolu yal Yahudilere yle bir bakyor. Krmz bir yz ve tuzdan yap yap olmu kzl sa lar var. Yedi Kardelerin Yakup'un oullar olmadn anlyo rum. Hepimiz gemiye yerletiimizde, frtna yeniden ortaya kyor. Ambar azlarndan, deimekte olan gkyzn ve yeniden kapanan bulutlar izliyorum. Gri yelkenler (yakndan o kadar beyaz olmadklar anlalyor) rzgrla savruluyor. Titre yerek geriliyor, daha sonra da yrtlacakm gibi sesler kararak yeniden salnyorlar. Kumanyadan gelen motor grltsne karn, Sette Fratelli zorlanyor, bir yana iyice eildii iin her126

kes denize yuvarlanma korkusuyla geminin kaburgasna smsk tutunuyor. Ayaklarm bavullara dayayarak ahap yere annemin yanna uzanyorum. Yolcularn ounu imdiden deniz tuttu. Sintinenin yar karanlnda, yere uzanm siluetlerini ve soluk yzlerini grebiliyorum. oban da hasta olmal, nk ortalklarda grnmyor. G bulanlar, oluklarn stnden sar karak sintinenin altna kusuyor. Alayan ocuklar var, zayf ve tiz sesleri rzgrn uultusuna ve tekneden gelen gcrtlara kar yor. Baka sesler de geliyor, fsltlar, yardma aran sesler, szlanmalar. Sanrm u an hepsi denizin alp gtrd bu ce viz aacndan yaplm geminin tuzana dtkleri iin pimanlk iindeler. Annemse yaknmyor. Ona baktmda hafife g lmsyor, ama benzi toprak renginde. Konumaya, bireyler sylemeye alyor: "Yldz, kk yldz," gemite babamn bana seslendii gibi. Ancak hemen sonra olua kadar gidebilmesi iin ona yardm ediyorum. Geri dnp yere uzandnda bedeni buz gibi. Elini smsk tutuyorum, gemite ben hastalandmda bana yapt gibi... Gvertede^ frtna altnda, tayfalar yalnayak kouturuyor, talyanca haykrp kfrediyor ve deli bir atn stnde duruyorlarm gibi oradan oraya savruluyorlar. Motorlar durdu, ancak bunu hemen hissetmiyorum. Gemi korkun bir biimde alkalanyor ve o an batacamz dnyorum. Bu durumda kapal yerde duramam. Yasaklara ve rzgr ve yamur frtnasna karn, ambar kapsn ap kafam darya uzatyorum. Frtnann nda, denizin gemiye vurup kpk hortumlar oluturarak patladn gryorum. Rzgr gzle grnr bir canavara dnm, yelkenlere arpp onlar savuruyor, iki di ree bask yaparak gemiyi devirmeye alyor. Rzgr dnyor, soluumu kesiyor ve gzlerimi yaartyor. Bylesine gzel, rktc denizi grebilmek iin direniyorum. Denizcilerden biri sintineye geri dnmem iin iaret ediyor. Simsiyah sal gen bir delikanl, gemiye bindiimizde bizleri sintineye yerletiren oydu. Franszca konuuyor. Korkuluklara tutunarak yaklayor, batan aa srlsklam olmu. Haykryor: "nin! nin! Buras tehlikeli!" Aaya inmek istemediimi, orada hasta olmaktan korktuumu, gvertede kalmay yelediimi sylyorum ona. phesiz burada leceimizi ve lmle yz yze gel127

mek istediimi ekliyorum. Bana dikkatlice bakyor: "Siz.deli misiniz? nin abuk yoksa kaptana sylerim." Rzgra ve denizin grltssne karn haykryorum: "Brakn beni! Hepimiz leceiz! nmek istemiyorum!" Delikanl uzakta grnen kara bir lekeyi gsteriyor denizde. Bir ada. "Oraya gidiyoruz! Frtnann dinmesini bekleyeceiz! Kimse lmeyecek! Hadi artk sintineye geri dnn!" Ada, iki yz metre ilerde, nmzde duruyor. imdiden gemi onun kuytusunda saylr, rzgr artk direklere yklenmiyor. Su, gvertede seller gibi akyor, serenlere doru sarkan yelkenlerden szlyor. Birden, kulaklarmzda hl nlayan denizin grltsne karn sessizlik kyor. "yle mi? lmeyecek miyiz?" Bunu yle bir sylyorum ki, gen denizci bana kahkahalarla glyor. br tayfalar ortaya kt srada, delikanl beni ambarn kapsna doru gtryor. Gkyz alev renginde. "Bu adann ad ne? talya'ya imdiden vardk m?" Delikanl: "Oras Fransa'nn Port-Cros Adas, gen bayan. Port-Man krfezindeyiz," diyor yalnzca. Bunun zerine geminin i ksmna geri dnyorum. Pis kokuyu, korkuyu ve sknty duyuyorum. Yar karanlkta, el yordamyla annemi bulmaya alyorum. "Artk bitti. lk duramz olan Port-Man'a geldik." Gemiyle gezintiye kmz gibi sylyorum bunu. ok bitkinim. Ahabn stne uzanyorum ben de. Annem yanbamda, elini alnma dayyor. Gzlerimi kapatyorum. Bir gn ve bir gecedir, Port-Man'da hibir ey yapmadan bekliyoruz. Gemi, palamarlarn evresinde yavaa bir o yana, bir bu yana dnyor. Sintine, motorun onarmnda kullanlan aralarn sesleriyle yanklanyor. Kaptann getirdii yasaklara karn (denizciden baka her eye benzeyen kel ve iman bir adam), br ocuklarla birlikte her dakika gverteye kyorum. nce yaplym ve ksa salarmla olan ocuunu anmsattm dnyorum. plerin arasndan pupaya gidiyoruz. Oraya oturup adann kara kysn izliyorum frtnal gkyznn altnda. Ky ok yakn, yzerek oraya kolayca ulaabilirim. Port-Man krfezinde, yamurlu gkyzne ve , esen rzgra karn, su saydam ve dmdz grnyor.

Gen talyan denizci gelip yanma oturdu. Zaman zaman Franszca, zaman zaman ngilizce, zaman zaman da talyanca bireyler sylyor bana. Adnn Silvio olduunu rendim. Ba na Amerikan sigaras sundu. meye altm, ancak olduka ac, eker tad var, bam dndrd. Sonra da ceketinin cebinden bir tablet ikolata kard ve benim iin bir ubuk krd. ikola ta hem ac hem de ho, sanrm bugne kadar byle bir ey ye medim. Delikanl, bunlar glmsemeden, olduka ciddi bir bi imde yapyor, bu arada kaptan kprsnn merdivenini gzle meyi de unutmuyor. Ona bakarak yavaa: "Neden insanlarn gverteye kmalarna izin vermiyorsunuz? Aada kt du rumdayz, soluk alamyoruz, insancl deil bu yaptnz," diyo rum. Silvio biraz dnyor. "Kaptan istemiyor. Gemide insan larn bulunduunu kimse rensin istemiyor. Yasak nk," di ye yantlyor. "Ama biz kt bir ey yapmyoruz ki! Kendi l kemize gidiyoruz," diyorum. Sinirli sinirli sigarasnn dumann ekiyor. Adadaki karanlk ormana ve kk beyaz kumsala ba kyor. Ve ekliyor: "Gmrkler gelirse, gemiyi durdururlar. | Gidemeyiz bir daha." Sigarasn denize atp ayaa kalkyor: "Artk sintineye inmelisiniz." Aas olduka scak ve karanlk. Ses uultular iitiliyor. Annem koluma sarlyor, gzleri alev alev. "Ne yapyordun? Kiminle konuuyordun?" Sintinenin br ucundaki adamlar yksek sesle konuuyorlar. Seslerinde fke ya da korku var. "Yolumuza devam edemeyeceimizi, al datldmz ve bizleri burada indireceklerini sylyorlar," diye fsldyor annem. . Gn boyunca, ambarn giriinden szan ve gzlerimizi

yakan gri izliyoruz. Geip giden bulutlar, gece olmu gibi rtlerle kaplanan gkyzn izliyoruz. Erkeklerin sesi yavaa kesiliyor. Yukarda, gvertede, tayfalar artk almyor. Ahap zemine vuran yamurun grlts iitiliyor. Atlas Okyanusuna alp annemle birlikte Kanada'ya doru ilerlediimizi dlyorum. Gemite, Saint-Martin'deyken annem oraya gitmek istiyordu. O 128

ok beklediim karanlk kk odada, bana Kana-da'daki ktan, kardan, ormanlardan, nehir kylarndaki ahap evlerden ve yaban kazlarndan sz ettiini anmsyorum. Btn bunlar imdi yeniden duymak istiyorum. "Bana Kanada'y anlat." Annem eilip beni pyor. Ancak hibir ey sylemiyor.
. Gmen Yldz

129/9

Belki de gerekte var olmayan bir lkeden sz etmek iin ok yorgun. Belki de unuttu. Gece, frtna yeniden balyor. Dalgalar, Port-Man' evreleyen kayalarn zerinden atlyor sanki, gelip gemiye vuruyor, onu sallyorlar, bu nedenle herkes uyanyor. Yere savrulmamak iin geminin kaburgasna smsk sarlyoruz. Paketler, bavul lar ve seemediimiz birok eya geminin duvarlarna arpyor. Gverteden ne bir insan sesi, ne bir grlt geliyor ve hemen sylentiler yaylyor: Mrettebat bizi terk etti, gemide biz kaldk yalnzca. Korku iyice yaylmadan, erkekler bir kandil yaktlar. Herkes n evresine topland, erkekler bir yanda kadnlar ve ocuklar br yanda. Olaanst bir biimde aydnlanan yzleri ve parlayan gzleri grebiliyorum. lerinden biri Polonya'dan geliyor ad da Rab Joel. Gzel sal, kara sakall, ince ve uzun boylu bir adam. Kandilin nnde oturuyor, yanna iple bal siyah bir kutu koydu. Anlayamadm bu dilde tuhaf szler sylemeye balad. Yanklanan o sert ve uzun szckleri yavaa sylyor ve ben gemite, Saint-Martin'de tapnan iinde ark syleyen o sesleri anmsyorum. imdiye kadar hibir, sz beni bylesine etkilemedi, boazmda bir rperti, bir an gibi. "Ne diyor acaba?" Bunu anneme sessizce soruyorum. Erkek ve kadnlar frtnada savrulan geminin devinimleriyle sallanmaya balyorlar, annem de yerde duran kandilin alevine gzlerini dikerek onlara elik ediyor. "Dinle, bu bizim dilimiz artk." Bunu sylediinde yzne bakyorum. Hahamn kulland szckler ok gl, bizdeki lm korkusunu uzaklatryor. Yerde duran deriden yaplm parlak ve kk siyah kutu anlalmaz bir gle parldyor. Erkek ve kadnlarn sesleri Joel'in szleriyle yanklanyor, onlar anlayabilmek iin dudaklarndan okumaya alyorum. Neler sylyorlar? Jacques Ber-ger'ye sormay dndm, ne var ki gizemli havay bozmaktan ve korkunun yeniden ortaya kmasndan endie duyduum iin yanna oturmaya ekmiyorum. Bu szckler denizin devinimini andryor, gdyorlar, hem gl, hem de yumuak, umut ve lm szckleri, dnyadan daha byk, lmden daha gl szckler. Gemi Alon krfezine yanatnda duann ne olduunu renmitim. imdiyse dua szcklerini duyabili yorum, bu dil beni alp gtryor. Rab Joel'in szleri benim iin de yanklanyor artk bu gemide. Bundan byle darda de 130

ilim, yabanc deilim onlara. Szckler beni alp baka bir dnyaya, baka bir yaama gtryor. Bunu biliyor ve anlyo -, rum artk. Bizleri oraya, Kuds'e, Joel'in szleri gtrecek- Frtna ksa da, terk edilmi olsak da, dua szckleriyle Kuds'e varacaz biz. ocuklar annelerine sarlp yeniden uykuya daldlar. Kaln sesler Joel'in szlerini yantlyor, dalgalarn sarsntlarn izli yorlar. Belki de rzgra, yamura ve geceye onlar emir veriyor. Kandilin titrek alevi gzleri parldatyor. Rab Joel'in yanndaki kk siyah kutu ilgin bir biimde k sayor, sanki szler ondan kyor. Ahap yere yeniden uzandm. Artk korkmuyorum. Anne min eli salarmda dolayor eskiden olduu gibi, sesi duann yumuak szlerini yineliyor. Bana ninni gibi geliyor ve uykuya dalyorum. Anlardaym, dnyann en eski anlarnda. Bu sabah, afakta, Port-Man'dan ayrlrken, devriye gezen gmrkler Sette Fratei'yi durdurup denetleme yaptlar. Deniz frtnadan sonra olduka sakindi. Geminin motoru yeniden almaya balam, yelkenler gerilmi, denize alarak ilerliyordu. Birka ocukla birlikte gvertede duruyor, nmzde yar lan derin denizi izliyordum. Ve anszn, ne olduunu anlama dan devriyeye yakalandk. Gl teknesi denizde kendine yol ayor ve gemimize yaklayor. Bir sre, kaptan umursamad, Sette Fratelli bir yana yatm dalgalar aarak aklara doru ilerlemeyi srdrd. Bunun zerine, gmrkler hoparlrle bir eyler haykrdlar. Yanlmyorduk. Bize yaklaan devriyeye baktm. Yreim gmbr gmbr atmaya balad, niformal siluetlerden gzlerimi alamyordum. Kaptan emirler verdi ve italyan denizciler yelkenleri indirip motoru durdurdular. Gemimiz akntyla srklenmeye balad. Ve bir emirle, aklara srtmz dnp kyya yneldik. Karanlk toprak izgisi karmzda duruyordu. Kuds'e gitmiyorduk artk. Dua szckleri bizi gtrmyor. Toulon'un byk limanna doru gidiyoruz, orada bizleri hapse atacaklar. Geminin i ksmndaki insanlar hi konumuyor. Erkekler dnk yerlerinde hayaletler gibi oturuyor. ocuklarn ou an131

nelerinin dizlerinde hl uyuyor. brleriyse, salar darmadank, gverteden indiler. Sintinenin bir kesinde, bavullarn yannda duran kandil snm.

Tersane atlyelerinin sonundaki byk salona kapattlar hepimizi, nk sradan mahkmlarla birlikte hcrelere koyamazlard. Portatif karyola ve battaniyeler verdiler bizlere. Kimlik belgelerimizi, paramz ve kadnlarn rg ileriyle erkeklerin sakallarn kesmek iin kullandklar kk makaslar da dahil, silah olabilecek her eyi aldlar elimizden. Demir parmaklkl pencerelerden, atlaklarla dolu asfalt, binann nnde rzgrn ot paralarn savurduu bo alan grebiliyoruz. Alann sonunda, tatan byk bir duvar var. Bu duvar olmasayd, Akdeniz'i grebilir ve yeniden gidebileceimizi dleyebilirdik. Tersaneye kapatldktan iki gn sonra, denizi grmeyi ok arzuladm ve bir ka plan tasarladm. Bunu hi kimseye sylemedim, annem ok endielenir ve ben bir daha gitmeye yeltene-mezdim nk. le yemei saatinde, tfekli denizci salonun ucundaki kapdan buraya girdiler. ki denizci orbalarmz datrken, ncs tfeine yaslanm bizleri gzlyordu. Dikkatleri zerime ekmeden kapya kadar gelmeyi baardm. Denizcilerden biri, orba dolu taba verir vermez, onu ayaklarna drdm ve ardmdaki lklara aldrmadan koridorda komaya baladm. Tm gcmle kotum, ylesine hzl ve hafiftim ki, hi kimse beni yakalayamazd. Koridorun sonunda, alana alan bir kap vard. Ak havada, durmakszn kotum. Gne n grmeyeli ok olmutu, bu nedenle bam dnyor, yrek atlarm boynumda ve kulaklarmda hissediyordum. Gkyz bulutsuz ve masmavi, souk havada her ey prl prld. Bir k bulmak iin byk ta duvara kadar kotum. Souk hava boazm ve burnumu yakyor, gzlerimi yaartyordu. Bir an durup ardma baktm. Kimse beni izlemiyordu. Alan bombotu, yksek duvarlar l sld. Yemek saati olduuna gre tm denizciler yemekhanede olmalyd. Alan evreleyen duvar boyunca kotum. Birden karmda iki kanad da

132

133

ak byk kapy ve ardnda denize giden caddeyi grdm. Nbeti kulbesinde biri olup olmadn dnmeden bir ok gibi frlayp kapy getim. Soluk almadan, caddenin sonuna, kk bir kaleye, denizin stnde yer alan kayalarn bulunduu yere kadar kotum. imdi allklarn arasna girdim, bacaklarm ve ellerim izik iinde, kayadan kayaya atladm. Unutmamm, Saint-Martin'de de byle koardm nehir kysnda. Bir saniye iinde nereye atlayacam, nereden geebileceimi ve sakncal ukurlar hemen grebiliyordum. Kayalar gitgide sivrili -yordu, yavalamalydm. allklara tutunup atlaklardan indim. Denizin yukarsna ulanca, hzla esen rzgr soluumu kesti, beni kayalara doru itiyor ve allklarda slk alyordu. Bir kayann kuytusunda sndm, deniz hemen akmdayd. Bir ate uzam, Alon Limanndaki kadar gzel, sert ve kaygand, uzakta yarmadalarn ve burunlarn oluturduu siyah ktleler grnyordu. Gizlendiim yerin giriinde rzgr uulduyor, grlyor ve bir hayvan gibi szlanyordu. Aada, kpkler ka yalara arpp rzgrn etkisiyle uuuyorlard. Kendimi hibir zaman bylesine zgr hissetmemitim. Bam dnyor, rperiyordum. Ufuk izgisine baktm, belki gemimiz gnein denizde izdii ateli yoldan gelir diye. Dncemde, dnyann br ucuna gitmitim bile, rzgr ve denizi ap insanlarn yaad ve bizleri hapsettikleri ada ve burunlardan oluan o kara yn larn ardmda brakmtm. Bir ku gibi, rzgr boyunca, tuzun tozu ve altnda denizin tam zerinden kaydm. Zaman ve uzam yok ettim, dnyann br ucuna, insanlarn ve topran zgr ve her eyin yeni olduu yere ulatm. nceleri bunu hi dnmemitim. Sarho olmak gibi bir ey, nk o anda ne Simon Ruben'i, ne Jacques Berger'yi ne de annemi dnyordum, hatta Berthemont yaknlarnda uzun otlar arasnda yitip giden babam, gemiyi ve beni aramakta olan tfekli denizcileri de dnmyordum. Gerekten beni aryorlar myd acaba? Denizin yukarsnda, kayalarn arasnda, ku yuvamda, gzlerim denize dikili, yoksa ben burada sonsuza dek yitip gidecek miyim? Yreim yavaa atyor, korkuyu, al, susuzluu ve gelecein ykn hissetmiyorum artk. zgrm, iimde rzgrn ve n zgrl var. lk kez. 134

Btn gn gizlendiim yerde oturup yavaa denize inen gnei izledim. Kimse gelmedi. ok uzun zamandr yalnz kal may dlyordum, yanmda konuan birinin olmamasn. Dalg, usuz bucaksz vadiyi, buzdan pencereyi,.babam drt gzle beklediim o gnleri dnyorum. Srekli yanmda tadm grnt bu, nerede olursam olaym, yalnz kalmak istediimde onu dlerim hep. Gravilliers Sokandaki karanlk odama ka pandmda bu grnt gelirdi gzlerimin nne, duvarn k dnda beliriverirdi. Karmda, otlarn arasnda yryen babam, ve annemle birlikte gittiimiz ta kulbeler. Sessizlik, tek grlt otlarn arasnda esen yelin sesi. prken attklar kahkahalar. Tpk burada olduu gibi; sessizlik, allklarda ten rzgr, bulutsuz gkyz, sisli usuz bucaksz vadi ve adalar andran tepelerin sivri ular. Bunu kendimde, belleimde tuttum hep, Simon Ruben'in garajnda, Gravilliers Sokanda Simon Ruben'in Almanlarn bir daha geri gelmeyeceklerini syledii halde hi kmadmz dairede. te o anlarda usumda o da vard, gkyzne kadar giden otlarla kapl yama, sislerin altnda kalan vadi, alacakaranlkta, kasabalarda tten ve saydam havada ykselen o ince dumanlar. Korkun grltler ve silah atlarndan ok, anmsamak istediim bunlar ite. Bir dte yrr gibiyim, annem kolumu skp: "Gel yavrum, gel, ka buralardan! Ka!" diyor bana ve beni dan alt tarafna doru srklyor, dudaklarm kesen otlarn arasndan kayorum, annem "Ka! Ka!" diye titrek sesiyle haykrd srada ben, dizlerim zangr zangr titredii halde, hzla komaya devam ediyorum. Burada, gizlendiim yerde, ilk kez bu grltleri, bu sz ckleri artk iitmeyeceimi, dlediim bu grntleri artk grmeyeceimi sanyorum, nk rzgr, gne ve deniz iime girdiler ve her eyi temizlediler. Gne ufka yaklap limann br ucunda, yarmadada aalarn oluturduu izgiye ulancaya kadar gizlendiim bu yerde, kayalarn arasnda bekledim. Sonra birden souu hissettim. Geceyle birlikte o da k mt. Belki de alk, susuzluk ve yorgunluktand da. Dudaklarm ve bacaklarm kesen otlarn arasnda indiimiz o dadan bu yana srekli yryp komutum sanki, o gnden sonra y 135

reim ok hzl ve gl bir biimde att hep, korkmu bir hay van gibi gsmde arpt. Gravilliers Sokanda, o karanlk dairede bile srekli yryor ve kouyordum, soluk alamyordum. Beni grmeye gelen doktorun ad Rose'du, onu bir kez grme me karn unutmadm, nk Simon Ruben ve annem bu olaanst ad dillerinden drmyorlard: "Bay Rose yle dedi... Bay Rose uraya gitti... Bay Rose yle dnyor..." Gelip sefil dairemize girdiinde her eyin aydnlanacan, prl prl olacam dnmtm. Kaln caml miyop gzlkler takm, ksa boylu, iman ve kel bir adam olan Bay Rose'u grnce d krklna uramadm nedense. Boynumdan ve bileimden yrek atlarm yoklayp beni muayene ettikten sonra astml olduumu ve zayf dtm syledi. Astm iin okaliptst emme haplarndan verdi ve anneme bol bol et yemem gerektiini ekledi. Et ha! Annemin halde arta kalanlar arasndan toplayp getirdii sebzeleri yediimizi, hatta kimi zaman yalnzca kabuklarla yetindiimizi nereden bilebilirdi ki bu adam. Ama, o gnden sonra, annem, haftada iki kez satn ald boyun ve ayaklardan paa orbas yapt bana. Bir daha da Bay Rose'u hi grmedim. Limanda gece olduunda bunu dndm, nk burada, gizlendiim bu yerde, ilk kez yrmyor ve komuyordum. Yreim gsmde yavaa atmaya balad, zorlanmadan ve cierlerim tmeden soluk alabiliyordum. Gn domadan kpekler beni uyandrd. Denizciler beni maaramda bulup tersaneye gtrdler. Byk salona girdiimde annem yatandan frlad ve yanma gelip beni pt. Hibir ey sylemedi. Ben de bir ey syleyemedim, neden katm da anlatmadm, zr bile dileyemedim. Byle bir gn ve geceyi bir daha yaayamayacam biliyordum. Deniz, rzgr ve gkyzyle birlikte iimde kalmt. Artk beni sonsuza kadar hapsedebilirlerdi. Kimse bir ey sylemedi. Ne var ki, beni imdiye kadar fark etmemi olanlar artk benimle konuurken ok sevimli g rnmeye alyorlard. oban geldi, yanma oturup kibarca ko nutu benimle. Sanki orada, kayalarn arasnda gizlendiim o yerde, yllarca kalmtm. Burada, yksek pencerelerin yannda 136

yere oturup aramzda konuarak geiriyorduk gnlerimizi. Rab Joel de geldi yanmza bir kez, Kuds' ve halkmzn tarihini anlatt. zellikle dinden sz etmesinden ok holanyordum. Ne annem, ne de babam bana dinden sz etmediler hi. Simon Ruben amca, arasra, dinden, trenlerden ve dnlerden sz ederdi. Ama btn bunlar onun iin korkulacak bir yan olmayan olaan eylerdi, dinsel srlar tamayan kimi alkanlklar ite. Ve ona dinle ilgili bir soru sorduumda hemen fkelenirdi. Kalarn atp bana yan yan bakard, annemse suluymu gibi ayakta dikilirdi. nk babam, sylediklerine gre, inansz ve komnistti. Bu nedenle Simon Ruben amca eve haham aramyor, konu dinden aldnda, fkeleniyordu. Ancak oban, Rab Joel'le birlikte dinden sz ederken bambaka biri oluveriyordu. Onlar dinlemek houma gidiyordu, kaamak baklarla, oban'm ince siluetini ve altn sars sakaln ve salarn, Joel'in siyah salarn ve bembeyaz yzn izliyordum. Gzleri soluk yeildi Mario'nunkiler gibi, gerek oban oydu ite. Tutsak edildiimiz bu byk salonda, byle dinden sz etmek tuhaft dorusu. oban ve Joel tekileri rahatsz etmemek iin alak sesle konuuyorlard; yine Msr'da tutuklanm, oradan gidecekmiiz gibi anlatyorlard; o korkun ses dalarda ve gkyznde yanklanacak, k lde yine parldayacakm gibi. Sanrm, ben aptalca sorular soruyordum, nk bu konu da hibir ey bilmiyordum. Babam bana bunlardan hi sz et memiti. A....'a neden ad verilemediini, onun neden grnmez ve gizli olduunu sormutum, nk bu dnyadaki her eyi o yaratmt. Joel ban sallayp: "O grnmez deil ki, gizli de deil, grnmez ve gizli olan bizleriz, glgede kalan bizleriz," diyordu. ok kez glge szcn yineliyordu. Dinin tek k olduunu, insan yaam, davranlar, yarattklar o byk ve olaanst yaptlannsa glge olduunu sylyordu. "Her eyi yaratan babamz, bizler ondan doduk. Kuds'se doduumuz yer, n ilk kez parlad ve ilk glgelerin olutuu yerdir," diye ekliyordu. Demir parmaklkl pencerenin nnde oturu yorduk ve ben masmavi gkyzn izliyordum. "Kuds'e hibir zaman varamayacaz." Bunu syledim, nk dnmekten o kadar 137

yorgundum ki. Denizin yukarsnda yer alan gizli yerime yeni den gitmek istiyordum. "Belki de Kuds gerekte yok?" oban serte bakt bana. Yumuak bak fkeyle gerginlemiti. "Ne den byle sylyorsun?" Ar ar konuuyordu, ancak gzleri sabrszca parlyordu. Ben de ekledim: "Belki de gerekte byle bir yer var, ancak bizler oraya ulaamayz. Polis gitmemize izin vermez. Paris'e dnmek zorunda kalacaz." oban: "Bugn gitmemize izin vermezlerse, biz de yarn gideriz. Ya da ertesi gn. Ve gemiyle gitmemize izin vermezlerse eer, biz de yr rz, bir yl srse bile," diye srdrd. Bunu, oraya gitmi olmak iin sylemiyordu, o da dinin doduu ve ilk kitabn yazld o lkeyi grmek istiyordu. Gzlerindeki grdke yrek atlarm hzlanyordu. Kuds'e gitmeyi bu kadar istediine gre, belki bir gn gerekten ulalacakt. Gnler byle geti, hepsi de ok uzun du, unutuluyordu, insanlar, bize dava alacan ve hepimizi Paris'e gnderecekle rini sylyorlard. Annemi yatan stne oturmu, gzleri ye re dalm, souktan Amerikan battaniyesine sarnm halde bitkin ve hznl grdmde yreimde bir sz duyu yordum. Ona: "zlme kk annem, greceksin bak, kaacaz buralardan. Bir planm var. Bizleri yine Paris trenine bindirirlerse, kamak iin bir plan tasarladm," diyordum. Doru deildi bu, herhangi bir planm yoktu, stelik kamdan bu yana tfekliler beni yakndan izliyorlard. "Peki, nereye gideriz? Bizi bulurlar naslsa." Ellerini smsk tuttum. "Grrsn ite, ky boyunca yrr, Nice'e kadar gideriz, Simon amcann aabeyine. Oradan da italya'ya ve Yunanistan'a geeriz, bylece Kuds'e varrz." israil'e gitmek iin geilmesi gereken lkelerle ilgili hibir bilgim yoktu, ancak oban italya'dan ve Yunanistan'dan sz etmiti. Annem glmsyordu biraz. "ocuksun sen, ya yolculuk iin gereken paray nereden bulacaz?" "Para nemli deil ki, getiimiz yerlerde biraz alrz. Grrsn bak, ikimiz birbirimize yeteriz." Bunlar anlata anlata kendim de inanmtm sonunda. bulamasak bile, Londra sokaklarhdaki Minstrel'ler 1 gibi ben de yzm siyaha boyar, beyaz eldiven takp ark sylerim ya da bir ip stnde yrmeyi renir, pullu klotlu oOrtaada, kentten kente dolaan ozanlar. (ev.)

rap giyerim; ve gelip geenler eski bir apkann iine para atarlar ve annem de hep yanmda durup beni gzler, nk dnya kt insanlarla dolu. Hatta oban'n da talya'da bizimle bir- likte yrdn dlyordum, siyah giysileri ve dua kutusuy la Rab Joel'in de bize katldn. nsanlara dinden sz eder, Kuds' anlatrd. Ve insanlar evresine oturup onu dinler ve bize yiyecek ve biraz da para verirlerdi, zellikle de kadnlar ve gen kzlar oban'n o gzelim altn sars salarm grmek iin gelirlerdi. Buradan kamak iin bir plan hazrlamalydm. Gecelerimi bunu dnmekle geiriyordum. Denizcilerden ve polisten ka abilmek iin bavurabileceim btn kurnazlklar dnyordum. Belki de denize atlayp can simitleriyle talya snrn ge inceye kadar dalgalarda yzebilirdik ya da bir salla. Ne var ki, annem yzme bilmiyordu, oban'n da bildiinden emin deil dim, Rab Joel'inse o gzelim siyah takm ve kitabyla suya atlamak isteyeceini sanmyordum. Hem dorusunu isterseniz, o, ailesini, halkn, bizleri burada tutsak eden dmanlarn eline brakp gitmeyi uygun grmezdi. Hep birlikte gitmeliydik, yallar, ocuklar, kadnlar, burada tutsak olan herkes, nk onlar da Kuds'te olmay hak etmilerdi. Dorusu, Musa da teki insanlar brakp tek bana gitmedi srail'e. te zor olan buydu. Tutsak olduumuz bu byk salonda, en ok sevdiim ey, yemek sonras o uzun le sonralaryd, gnein yksek pencerelerden ierisini aydnlatt ve nemli buz gibi havay biraz stt zamanlar. Kadnlar, n, gri ta demenin stne izdii dikdrtgen yerlere battaniyeleri hal gibi serip yerleiyor, o cuklar yanlarnda oynarken onlar aralarnda konuuyorlard. Konumalarndan kan grlt ar kovan vzltsn andryordu. Erkeklerse, salonun sonunda karyolalarn stne oturuyor, sigara ve kahye ierek alak sesle konuuyorlard; seslerinden gelen grlt daha kalnd ve kahkahalarla noktalanyordu. Rab Joel'in anlatt ykleri dinlemeyi seviyordum. Yere, bir pencerenin na ocuklarla birlikte otururdu, salar ve si yah giysileri ipek gibi ldard. lk zamanlar, Joel, tekileri rahatsz etmemek iin alak sesle yalnzca Jacques Berger ve bana 139

138

anlatrd. Kara kitabn ap daha nceleri Saint-Martin'de tapnakta iittiim bu gzel, sert ve ayn zamanda yumuak dilde bireyler okurdu ar ar. Sonra da Franszca anlatrd szckleri dnerek, kimi zaman oban ona yardm ederdi, nk o, bu dili iyi bilmezdi. Sonra, annem de yanmza gelirdi, dilimizi bilmeyen br ocuklar da dinlemeye gelirlerdi. Yoksul giysiler iinde ve kyller gibi bana srekli iekli rt takan Judith adnda gen bir kz vard aralarnda. Rab JoePin konumasn beklerdik, balad zaman da iimizden gelen bir ses bize sylenenleri aktarrd sanki. Adaletten ve dinden, dnyann en kolay eyleriymi gibi sz ederdi. Tini anlatmak iin glgemizden sz etmiti, adaletiyse gnein ve ocuklarn gzelliiyle aklamt yaln bir biimde. Sonra da Simon Ruben amcann anneme verdii Yaradl Kitabn alp iinde yazl olanlar anlard. Dnyann balangcndan sz eden bu ykden daha gzel bir ey yoktu. Her adn ve hecenin yanklanmasn salayarak bu kutsal dildeki szckleri ar ar sylerdi nce ve kimi zaman, hapishanemizin sessizliinde yanklanan szckleri iitmekle anlayabiliyorduk sanki. nk o anda herkes susuyordu, karyolalar stnde oturan yallar bile. A....'in szckleriydi bunlar, dnyay kurmadan nce uzama savurduu szckler. Joel bir solukta yle sylerdi bu ad, "Yeloha, Yeloha, tekilerin arasnda yalnz, insanlarn en by, yalnz kendinden olan ve her eyi yapabilen..." Ta demede yava yava ilerleyen gne yla, bu byk salonda bizlere insanln ilk gnlerini anlatrd. "Balangta Allah (tpk insan yaratr gibi) gkleri ve yeri 1 yaratt." Sorardm: "nsan m? Yeryz ve gkyz insan myd?" "Evet, insandlar, Allaha benzeyen ilk varlklard onlar." Okumay srdrrd: "Veyer ssz ve botu; ve enginin yz zerinde karanlk vard." Eklerdi: "Allah boluktan yararland, nk boluk yeryznn ve varlmzn temel tadr." Srdrrd: " Ve Allahn Ruhu sularn yz zerinde hareket ediyordu." "Suyun souunu andran bir tindi bu." Gne ve ay, bir masal gibi anlatrd. Artk, salonun nemli havasna, pencereden gelen a ve zamana aldr etmezdik.
' 'Kitab Mukaddes,' Orhan Matbaaclk, 1995, s. 1& 2. (tali k yazlar). (ev.)

Olaanstyd. Hepimiz, Judith ve kk ocuklar bile, bu szleri hemen anlayabiliyorduk. Okumay srdrrd yine: "Ve Allah dedi: k olsun; ve k oldu. Ve Allah n iyi olduunu,grd; Ve Allah karan lktan ayrd." Aklard: "Ik bizlere yabanc deil, karanlksa yeryznn temel ta. Ve bunlarn her ikisi de bylece yaratld, ayr olarak, hibir zaman ayn anda var olmamak zere. Bir yanda anlak, br yanda dnya..." "Ve Allah a IOM, karanla LAYLA dedi." imdiye kadar iittiimiz en gzel adlard bunlar. "IOM deniz gibiydi, snrszca, her eyi dolduran ve veren. LAYLA ise boluktu, dnyann temel ta." Hapishanede yanklanan, kutsal dilde sylenen bu adlar iitiyordum. " Ve akam oldu ve sabah oldu. IOM EHED." Joel, Gn Bir, dediinde, rperiyordurh: Birinci gn, doum an, "Ve Allah dedi: Sularn ortasnda kubbe olsun, ve sular sulardan ayrsn. Ve Allah kubbeyi yapt, ve kubbe altnda olan sular, kubbe zerinde olan sulardan ayrd; ve byle oldu." "Kubbe altndaki sular nedir?" d iye sordum. Joel yant vermeden yzme bakt. Sonra da: "Kitapta her eyin nedeni var dr. Devamn dinle: "Ve Allah kubbeye SHAMAIN dedi, ve akam oldu ve sabah oldu, IOM SHENI." Biraz ara veriyor ve yine devam ediyordu: "Ve Allah dedi: Gk altndaki sular bir yere biriksin, ve kuru toprak grnsn; ve byle oldu. " "Niye orada su vard nce?" "Durgunluk ncesi devinimdi, yaamn ilk devinimi." Gememiz gereken denizi dnyordum. Susuz toprak br taraftayd. Joel okumaya devam ediyor ve eviriyordu: "Ve Allah kuru topraa ERETZ dedi; ve sularn birikintisine IAMMIM, dedi; ve Allah iyi olduunu grd. " "Eretz nasld?" Denizden kan o ilk topraklar dlemeye altm, frtnada, Sette Fratelli'nin gvertesinden grdm yar karanlk adalar gibiydi herhalde. "Bunu nasl grebiliyorsun?" Joel nce bana sonra oban'a ve hepimize srayla bakyordu. Ve hi kimse bir ey sylemedi i iin: , 141

140

"ite bunu anlatmak olanaksz..." Devam ederdi: "Ve Allah dedi: Yer ot, tohum veren sebze, ve yer zerinde tohumu kendisinde olup cinslerine gre meyve veren aalar hasl etsin; ve byle oldu." Dururdu; "Bu tohumun ne olduunu dndnz m hi?" Eklerdi: "Sca soukla, anla dnyayla birletiren devi nimdir o. Gn, gece, tohumlar, su... Her ey vard." Kitabn szlerini okurdu: " Ve Yer ot, cinslerine gre tohum veren sebze, ve tohumu kendisinde olup cinslerine gre meyve verin aalar kard; ve Allah iyi olduunu grd. Ve akam oldu ve sabah oldu, IOM SHELESHL" Bu ses iimde kprdyor, yreime ve karnma dokunuyor, boazmda ve gzlerimde dolayor. ylesine etkilemi ki beni, oradan uzaklap annemin earbna gizliyorum yzm. Her sz iime girip bireyleri paralyor. Din byledir ite. i nizden bireyleri paralar, bu sesin dolamn engelleyen eyleri. Haftalar boyunca, her gn, bu hapishanede, hocamzn se sini dinliyorum. br ocuklar, kadnlar ve erkekler, hepimiz yere oturup bu eitimden geiyoruz. Artk kamay, denizi gr mek iin gnete komay arzulamyorum. Kitapta sylenenler darda olanlardan daha nemli. Joel okuyordu: "Ve Allah dedi: Gndz geceden ayrmak iin gk kubbesinde klar olsun; ve almetler iin, ve vakitler iin, ve gnler ve seneler iin olsun;" "Zaman dedikleri bu muydu?" Ancak Joel yant vermeden yzme bakyordu. Okuyordu: " Ve yer zerine k vermek iin gk kubbesinde klar olarak bulunsunlar; ve byle oldu." Ve sorumu yantlamak iin bana dnyordu: "Allah bizlere zaman deil, anla ve anlama yetisini verdi. Bugn buna bilim diyoruz. Dnyada kurulu d zenin en iyi biimde ilemesi iin her ey hazrd. Bilim, yldzlardaki aydn lkt..." imdiye kadar kimse bana yldzlardan sz etmemiti, babamn, ld yaz, bir gece bana gsterdii yldzlar dnda. 142

Duraan yldzlar ya da damlalar gibi gece zerinde kayan yldzlard bunlar. Ve bylece bana o ad takmt, yldz, kk yldz... "Ve Allah, daha byk olan k gndze hkmetmek iin, ve kn geceye hkmetmek iin, iki byk k yapt; ve Chocha-bim dediimiz teki klar, yani yldzlar da yapt." Joel Yaradl Kitabn kapatyordu, nk gece olmak ze reydi. Sessizlik, souk hava gibi giriyordu salona. Herkes birer birer kalkp kesine ekiliyordu. Annemle birlikte duvarn di binde yatamza oturuyordum. "Artk, bir gn Kuds'e var acamz biliyorum." Bunu annemi yreklendirmek iin syl yordum yalnzca, ama ben de inanyordum. "Kitapta yazan her eyi rendiimizde oraya varacaz." Annem glmsyordu: "Onu okumamz iin geerli bir neden bu." Babamn bu kitab bana neden hi okumadn, neden Dickens'n romanlarn okumay yelediini anneme sormay ok isterdim. Gerekten ok gereksinim duyduum bir gn, onu kendi isteimle renmemi istedi belki de. Ve bylece, bugne kadar bana aklamaya alt ve okulda bana retilen her ey yaln ve gerek oluyordu artk, her eyi anlamak kolaylayordu. Geree dnmt nk her ey.

143

Avukat, bizleri grmeye geldi hapishaneye. Bu sabah er kenden, ii ktlarla dolu bir antayla geldi ve uzun bir zaman kald bu byk salonda, insanlarla konutu. Tfekli denizciler yemekte halanm patates ve et getirdiklerinde, bizlerle oturup yedi o da. Yal Yahudi erkekler eti yemek istemediler, nk bozuk olduunu sylyorlard, ancak kadnlar ve ocuklar on lara kulak asmadan yediler. oban'a gre nemli olan, zgr olabilmek ve Kuds'e gidebilmek iin gereken gc elde etmek ve yaamakt. Avukat annemle, Jacques Berger'yle ve yanmzda duran Judith'in annesiyle de konutu. Avukat pek gen sayl mazd, stnde gri bir takm, dzgn taranm salar ve kk bir by vard. ok yumuak bir sesi ve sevimli gzleri vard, annem onunla konumaktan ok honuttu. Anneme birka soru sordu, nereden geldiimizi, kim olduumuzu ve neden Kuds'e gitmek istediimizi. Adlar ve yantlan bir deftere kaydediyordu ve babamn sava srasnda Maki'de olduunu, sonra da Almanlar tarafndan ldrldn renince, bu bilgileri zenle defterine geirdi. Burada, bu hapishanede, daha fazla kalamayacamz syledi. Jacques Berger ve Judith'in annesi iin de ayn ilemleri yapt ve tm belgeleri zenle inceledi, ,nk bu belgeler ona gelmeden nce genel karargha verilmiti. Sonra da herkese ktlarn, kimlik belgelerini ya da pasaportlarn geri verdi. nsanlar evresine toplandlar, o da he r birinin elini skt. Erkekler ve kadnlar bana m, sorular soruyorlard, ne zaman zgrlklerine kavuacaklarn, onlar Paris'e geri gnderip gndermeyeceklerini. zellikle Polonya'dan gelenler renmek istiyorlar, kadnlar hep bir azdan konuuyorlard. Bunun zerine, sessiz olmamz istedi ve herkesin duyabilmesi iin yksek sesle: "Dostlarm, sevgili dostlarm, endielenmenize hi gerek yok. Her ey dzelecek ve hepiniz zgrlnze kavuacaksnz. Size sz veriyorum, endieye gerek yok," dedi. 144

Franszca bilmeyenler bu szleri bakalarna evirttiler. evre sindeki sesler yle diyordu: "Ya gemi? Gemiye binebilecek mi yiz yeniden?" Gemi szcnn iitilmesiyle bir uultu balad ve avukat daha yksek sesle konumak zorunda,kald: "Evet dostlarm, yolculuunuza devam edebileceksiniz. Gemi hazr, sizi bekliyor. Kaptan Frullo gemide eksik olan can filikalarn koydurdu ve size sz veriyorum... Bir -iki gne kadar yolculuunuza devam edebileceksiniz, sz veriyorum."'Avukat gitti inde gece olmak zereydi. Herkesin elini skt yine, ocuklarn Ve yineliyordu: "Bana gvenin, dostlarm. Her ey dzele cek." Bundan sonraki saatleri coku iinde geirdik. Kadnlar ara larnda konuup glyorlard, ocuklarsa geceleri uyumak is temiyorlard. Belki de o gnlerde esen kuru yeldendi. Gkyz ylesine akt ki, geceleri bile aydnlk oluyordu. Bense, batta niyeme sarlp pencere yannda oturuyor, ayn, demir parmak lklar arasndan kayp bina nnde alan evreleyen duvara ini -I sini izliyordum. Byk salonda erkekler alak sesle konuuyor lard. Yal dindarlarsa dua ediyorlard. Sanki bizleri kutsal kentten ayran uzaklk artk yoktu, gkyznde kayan ayn ay Kuds', oradaki evleri, zeytin aalarndan oluan baheleri, kubbeleri ve minareleri de aydnlatyordu. Zaman da yoktu artk. Gemiteki gkyzyd bu, Mu sa'nn, Firavun'un evinde bekledii zaman ya da ibrahim'in, gne ve ayn, yldzlarn, suyun, topran ve dnyadaki tm hay vanlarn nasl yaratldklarn dledii zaman da var olan gkyz. Burada, tersane hapishanesinde, o dnemin bir parasn oluturduumuzu biliyordum, bu da rktyor ve rpertiyordu beni, kitabn szlerini dinlediim zamanlarda olduu gibi yreim hzla arpyordu. O gece, oban yanma geldi ve pencerenin yanna oturdu. O da uyuyamamt. Alak sesle konutuk. evremizdeki in sanlar yava yava yattlar, ocuklar da uykuya dald. Soluklarnn dzenli grltsn ve yallarn horultularn iitiyorduk. oban bana Kuds'ten, zgrce yaayabileceimiz kentten sz I etti. Bir iftlikte alp para biriktireceini, sonra okumak iin _ ya Fransa'ya ya da Kanada'ya gideceini syledi. Orada, tand Gmen Yldz 145/10

bile.

kimse, akraba ya da dostu yoktu. Annemle benim, bir kibutzda alabileceimizi syledi. lk kez, gelecekten, iten sz ediliyordu benim iin. Roquebilliere'deki buday tarlalarn, oraklarn savuran adamlar ve baaklan toplayan ocuklar dndm. Yreim arpyor, yzmde gnein scakln du yumsuyordum. ylesine yorgundum ki, Festiona'da, kasabann yukarsnda, tarlada, gzlerimi, babamn bir trl gelmek bil medii geit yoluna bakan kayalara dikmi, hep bekliyrdums sanki. Bunun zerine, bam Jacques Berger'nin omzuna dayadm, o da elini omzuma att, Alon Limannda, kayalarn arasnda geminin yolunu gzlediim anlarda olduu gibi. Bedeninin ve salarnn kokusunu hissediyordum. Artk uyumak, gzlerimi kapatmak istiyordum, atmdaysa kendimi zeytin aalarnn arasnda, Kuds'n tepelerinde bulmay, atlarda ve minarelerde parldarken grmeyi arzuluyordum. Annem geldi. Hibir ey sylemeden, btn sevimliliiyle, kolumdan tutup kalkmama yardm etti, yatama kadar gtrd beni. oban anlamt. Hafife geri ekilip ksk bir sesle iyi geceler diledi ve erkeklerin olduu yere, yatana doru gitti. Annem beni yatrp battaniyeyle gzelce sard, memem iin. ylesine yorgundum ki, annemi hi bu kadar sevecen bulmamtm, hibir ey sylemiyordu nk. Battaniyemin kylarn gzelce sktrd, ocukluumda, Nice'te, at arasnda kaldmz zamanlarda yapt gibi. Kulamn yanndan pt, ok houma gider bu. Sonra, o da yatt, uyuyan teki insanlarn ho rultularn iitmeden, onun o dzenli soluunu dinledim. Uy kuya daldm srada, onun gzleri hl akt ve bana bakyordu. Sette Fratelli, bu sabah erkenden yola kt. Deniz dmdz, karanlk ve martlarla dolu. Artk gverteye kabiliyoruz, onlarn ilerini engellememek kouluyla. Avukat iskele kapsna kadar bizlere elik etti. Her birimizin elini skp: "Gle gle, dostlarm. Yolunuz ak olsun!" dedi. stnde siyah takmyla, Rab Joel en son bindi gemiye. Alakgnlllkle, ona olan borcumuzu nasl deyebileceimizi sordu, avukatsa elini skp: "Varr varmaz bana yazn," dedi yalnzca. skelede dikilip tek ba146

na ylece durdu. Kaptan Frullo halatlar toplayn emrini verdi. Geminin motoru hzland ve oradan uzaklamaya baladk. Avukat, elinde okul antasyla iskelede ylece kalakald. Kadn lar ve ocuklar ona mendil salladlar ve iskele gitgide kld, sabahn yan karanlnda, silueti zor seiliyordu artk. Annem earbna ve battaniyesine sarnd yine ve alkantlar yznden benzi imdiden solmutu. Uzaklaan kyy ve denize alan yarmadalar izledi. Sonra da sintineye inip yatt. Herkes eski yerine yerleti yine. Aldmzda, yunuslar geminin nnden atlayarak bizle re elik ettiler. Sonra, gne ortaya kt ve yunuslar uyumaya gittiler. Bu akam, talya'da, Spezia'da olacaz. Esther kaptan kprsnn stnde dikilmi^ gverteye toplanm yolcular izliyordu. Hava olaanstyd. Gnlerden beri ilk kez, karanlk bulutlar dalm, gne prl prld. Deni zin koyu mavisi gz kamatryordu. Esther onu izlemekten usanmyordu. Bu gece, Kbrs aklarndan geerken, Sette Fratelli'e tm klar sndrld, makineler durduruldu, yelkenleri savuran rzgrn etkisiyle ilerleniyordu yalnzca. Sintinede, tehlikenin bilincinde olmayan ocuklar dnda, kimse uyumuyordu. Her kes adann sada, ok yaknmzda olduunu ve buralarda ngi liz devriyelerin dolatn biliyordu. Kbrs'ta, figilizler, srail'e giden binlerce insan, erkek, kadn ve ocuklar denizde yakalayp hapse atmlard. oban, ngilizlerin, onlar yakalamalar durumunda kesinlikle geri gndereceklerini sylyordu. Onlar nce kamplara kapatp sonra da kimilerini Fransa'ya, kimilerini talya'ya, Almanya'ya ve Polonya'ya gndereceklerdi. Esther o gece uyumamt. Gemi alkantl denizde kayyor, byk yelkene vuran rzgr nedeniyle yana yatyordu. Kaptan Frullo kimsenin gverteye kmasn istemiyordu. Tek bir k yaklmamalyd, sigara yakmak iin bile. Sette Fratel-li'nin sintinesi bir maara kadar karanlkt. Esther annesinin elini tutarak, gemiye arpan suyun sesini ve savrulan yelkenleri dinliyordu. Gece bitmek bilmiyordu. G een her an nemliydi, Festiona'da, Almanlarn dalarda kaaklar arad gece kadar, Amerikallarn Cenova'y bombaladklar gece kadar nemliy147

di. Ne var ki bu gece daha da uzundu, nk denizde geirilen yirmi gnden bu yana yolun sonuna gelinmiti neredeyse. Herkes kadar ok beklemi, dua etmi; konumu ve arklar sylemiti ki. Karanlkta, bir sre sessizce, bilinmeyen bir dilde ark sylemilerdi. Sonra da birdenbire susmulard, uzakla ve dalgalarn grltsne karn, denizde bir yerlerde dolaan ngiliz devriyesi onlar iitebilirdi. Bir ara, yasaa karn, biri. akman yakp saate bakm, ve haber kiiden kiiye yaylmt, Almanca, Almanca-Yahudice krmas ve Franszca olarak: "Geceyars olmu... Saat yirmi drt. Kbrs' getik." Nereden biliyorlard ki? Esther aday, artk geminin ardnda kalan ve bir lm canavarn andran yksek dalar dlemeye alyordu. Yolcular yeniden konumaya balamlard, kahkahalar iitiliyordu. Gverteden ayak sesleri gelmi, ambar kaps almt. Esther'in dostu gen italyan Silvio birka basamak inmiti: "Grlt yapmayn, sessiz olun, ingiliz gemileri yaknmzda." Gvertede emirler verildi ve toplanan yelkenin grlts iitildi. Rzgrdan kurtulan gemi do - rulmu, suyun stnde dalgalarla yalpalyor, dalgay kimi zaman bir yandan, kimi zaman baka bir yandan alyordu.. ngiliz ler neredeydi acaba? Denizin zerinde halkalar izerek ve yar karanlkta kurbanlarnn yerlerini bulmaya alarak her bir yandan saryorlar sanyordu Esther. Gemi rzgrda, dalgalarn etkisiyle kendi ekseninde dne rek uzun sre olduu yerde durdu. Gverteden hi ses gelmi yordu. Yoksa talyan denizciler gitmiler miydi? Belki de gemiyi terk etmilerdi. Esther annesinin elini hl smsk tutuyordu. ylesine youn bir sessizlik vard ki, kk ocuklar uyanm ve alamaya balamlard, anneleri onlar gslerine bastrp lklarn yok etmeye altlar. Dakikalar, saniyeler gemek bilmiyordu, her yrek atn dan sonra ac bir bekleyi vard. ok uzun bir sre sonra, gvertede ayak sesi iitildi yine, kaptann sesi haykryordu: "Alza la vela! Alza la vela!" Rzgr yeniden yelkeni kabartmt. Direklerin atrts ve armalardan gelen slk sesi iitilmiti yeniden. Gemi, yana yatm, dalgalara kar ilerlemeye balamt. Esther'e hibir ey bundan daha gzel gelmemiti. Karan lkta, insanlar yeniden konumaya balamlard, nce alak ses148

le, sonra gitgide yksek, hepsi birden lklar ve kahkahalar atp ark sylediler. Ambar kaps yeniden ald. Silvio bir kandille iniyordu. "Getik artk," demiti. Herkes barp alklamt. Bir sre sonra motorlar altrlmt. Makinelerden ge - ^ len grlt yumuak bir mzik gibi geliyordu onlara. Ve insanlar, yere uzanp, ini iin hazrladklar paketlere balarn dayamlard. Esther, Elisabeth'in elini brakmadan, motorlarn ahapta yarattklar dzenli titreimleri dinleyerek gzlerini kandilin kl yldzna odaklayp uykuya dald. Daha gne domadan gverteye kmt Esther. Denizciler hl uyuyordu. Ambarn kapsn atnda, rzgr soluunu kesti. Sintinede kapal kalal o kadar uzun zaman olmutu ki, bir an kmltsz kald. Sonra, geminin n blmne doru dikkatle yrd ve oraya, fluka yelkeninin ikin geni karsna yerleti. Denizde gn douunu oradan izlemiti. lk bata yalnzca mavi glgelikler, sallanan yldzlar ve uzayn belli belirsiz vard. Aydnlk, ufukta yava.yava do uyordu, tam karda, yldzlar silen bir leke gibi. Ksa bir sre, gkyz grilemi ve sonra deniz ortaya kmt, ldayan dalga tepeleri ve dnyann zerinde gerili duran ufkuyla. Yelkenleri iiren rzgr ve motorlarn tekdze titreimleriyle, gemi dal galar geride brakarak ayn hzla ilerliyordu. Ik ortal aydn lattnda, Esther gzlerini evirmeden ve gz krpmadan ufkun ince izgisine odaklamt bakn. Korkulua dayanm, ge miyle tek beden olmu, denizi kendisi yaryor, szlen bir ku gibi kendi arzularnn zerinden kayyordu, kylarn bir bulut kadar ince ve hafif, ama gerek olan ilk izgisini grebilmek iin ufka doru ilerliyordu, ok dikkatli bakmaktan can acyordu. Saatlerce byle kalmt. Ve Silvio omzuna dokunmutu. "Ltfen, gen bayan." Esther anlamadan yzne bakmt. Gne artk ykseklerdeydi ve deniz yakyordu. Silvio, k st gvertesine kadar yrmesine yardm etmiti: "Kaptan istemiyor... Tehlikeli." Yanllkla 'tehligeli' demiti, ancak Esther glemedi buna. Yz, rzgrdan ve srekli bakmaktan acyla do nup kalmt. "Gelin, size scak bir kahve vereyim." Ama ambarn giriine geldiinde, Esther ieri girmek istememiti. Sintineye inip 149

korkunun ve beklemenin kokusunu duyamazd artk. Oraya inerse, srail'in kylar denizde hi grnmeyecek sanyordu. Ban sallyordu ve gzyalar szlyordu. Gzyalarnn ne deni rzgr ve gnein olmalyd, ancak birdenbire, boa znda dmlenen hkrklar hissetmiti. Silvio zlerek ona bakmt, sonra elini omzuna atp onu, gvertede merdivenin kuytusuna oturtmutu. Bir dakika sonra, elinde bir fincanla geri dnmt: 'Kaffe'. Esther kaynak svyla dudaklarn slatmt. Salar, gzyalaryla slanm yanaklarna yapmt, glmseyemiyOTdu bir trl. "Teekkrler." Konumak, ona sorular sormak isterdi, ancak szckler boazna taklp kalyord. Delikanl, bakndan anlamt her eyi. Geminin nnde ufuk izgisini gstermiti ona: "Mezzod." Sonra da, br denizcile rin yanna gitmiti. Esther, tekilerin onunla dalga getiklerini iitmiti. Yolcular sintineden birer birer kmlard. Gne doruk noktasndayd, denizin zerinde ldyordu, kadnlar ve ocuk lar gverteye ktklarnda, elleriyle gzlerini koruyorlard gneten. Hepsi bitkin ve soluktu, sintinede yllarca kalmlard sanki. Erkeklerin sa sakal birbirine karm, giysileriyse kr krt. Gneten ve rzgrdan korunmak iin apka ya da kas ket takmlard. Kadnlar allarna sarnm, kimilerindeyse krk yakal mantolar vard. Yallar da ar kaftanlarn giymi lerdi. Birbiri ardna, geminin k tarafnda yer alan gverteye toplanyorlar, sessizce douya, ufuk izgisine bakyorlard. Rab Joel de oradayd, siyah takmyla. iaret odasnda, denizciler, radyoyu amlard, mzik gelip gidiyordu, Esther'in, bir gece, Messina Boaznda dinledii Billie Holiday'di bu, bir blues sylyordu. Elisabeth de geldi bir sre sonra. Jacques Berger elinden tutuyordu. Yz ok soluk grnyordu, siyah giysilerinin ya nnda. Esther yanna gitmeyi istedi, ancak kalabalktan geemedi. Daha iyi grebilmek iin merdivene kt. Elisabeth de tekiler gibi ufuk izgisine bakyordu. Artk gne geminin br yanna nmeye balamt. Rzgr dinmiti. Birden, nasl oldu unu anlamadan ky belirdi ufukta. Kimse konumuyordu, ya nlm olmaktan korkuyorlard sanki. Herkes, denizde beliren 150

gri izgiye bakyordu. Kynn zerinde byk.bulutlar toplan mt. Sonra, herkes ayn szc yinelemeye balad: "srail! srail!" talyan denizciler bile kmltszd. Onlar da ky izgisini izliyorlard. Gne dalgalan parldatyordu. Geminin yelkenleri daha beyaz grnyordu. Sonra, ilk kular geminin evresinde umaya baladlar. lklar denizin sessizliinde yanklanyor, in sanlarn ve motorlarn grltsnden, Billie Holiday'in sesinden baskn kyordu. Herkes, onlar dinlemek iin konumay brakt. Esther, gemite babasnn kendisine gsterdii, dalan aan o kara kuu anmsad o an. Onlar da gece olmadan oraya varabileceklerdi artk. zgrce sahillere konabileceklerdi. Rab Joel merdivenin yanna geldi. Salarn ve sakaln zenle taramt, siyah takm bir zrh gibi parlyordu gnete. Yznde yorgunluk ve endie vard, ancak gl grnyordu ve gzleri, Fransa'da hapishanede, Yaradl Kitabn okuduu zamanki gibi parlyordu. Kalabaln arasndan geerken , uzun bir aradan sonra onlar yeniden grm gibi hepsini selamlad. Yzndeki yorgun ifadeye karn, ince silueti, gen bir adamn siluetini andryordu. Merdivenin nnde durdu ve kitab at. Bunun zerine, herkes toprak parasndan oluan o izgiyi unutup ona dnd. Kaptan Frullo da geldi ve denizciler radyoyu kapattlar. Deni zin sessizliinde Rab Joel'in sesi ykseldi. Bu tuhaf ve yumuak dilde ar ar okuyordu, Adem ile Havva'nn cennette konutuklar ve Musa'nn Sina lnde konutuu dildi bu. Esther anlamyordu, ancak daha nce olduu gibi, szckler yine iine giriyor, soluuna karyordu. Szckler mavi denizde parlyor du, geminin her bir yann, yolculuun kirlettii ya da ykp dkt her keyi, hatta gvertede lekeleri ve yelkende yrtklar bile aydnlatyordu. Her yz aydnlatyordu. Siyah giysili kadnlar, iek desenli rtleriyle gen kzlar, erkekler, kk ocuklar, herkes dinliyordu. Her szden sonra, Joel duruyor, geminin grlts ve motorlar iitiliyordu. Kitabn szleri deniz kadar gzeldi, gemiyi ileriye, srail'in bulutlu kylarna doru gtryordu. 151

Esther, merdivenin basamaklarna oturmu, sesi dinliyor ve gittike byyen kyya bakyordu. Bu szler hibir zaman silinmeyecekti. Bunlar Joel'in hapishanede rettii, iyilik ve ktl, k ve adaleti, insanolunun douunu anlatyordu. Ve ite bugn olan da buydu, yeni bir balang. Deniz yeniydi. Toprak sularn altndan kmt, gnein klar ilk kez parl yordu ve gkyznde kular, doduklar sahilin yolunu gstermek iin geminin zerinde uuuyorlard. Sonra, her ey bir d gibi ok hzl geliti. Sette Fratelli, koyu yeil dalarn izgisi nnde, byk bir sahilin aklarna demir att. Sandallar gemiye kadar gelip insanlar kk bekler halinde karaya gtrdler. Elisabeth ile Esther'e sra geldiinde, gen kz, sahilde paketleri ve bavullar yannda bekleen erkek ve kadnlar, annelerine sarlan ocuklar grd. Ve birden rkt. Gemiyle birlikte dnmek, yolculuu srdrmek istiyordu sanki, eski yerine, merdivenin yanna kotu. Elisabeth onu bekliyordu, Jacques Berger gelmesi iin iaret ediyor, ama Esther merdivenin demirlerine yapm ylece duruyordu. Sonunda, Elisabeth yanna gidip korkuluklara doru gtrd onu, birlikte ipli merdivenden sandala indiler. Bir sre sonra, Elisabeth'le Esther sahile vardlar. oban bavullarn yannda dikiliyordu, yz endieden gerilmi, gzleri ktan kamamt. Esther kendiliinden glmeye balad, hemen sonra da gzleri doldu. Yz ateten yanyordu. Kendini kumun stne brakp gsn annesinin bavuluna yaslad. Hibir eye bakmyordu artk. "Her ey bitti, her ey dzelecek Estrellita." Elisabeth'in sesi sakindi artk. Tuzdan yap yap olan salarnn arasnda dolaan ince parmaklan hissetti. Annesi, imdiye kadar ona hi "kk yldz" diye seslenmemiti, ilk kez oluyordu. Aklarda duran gemi sarslyordu. apalarn zincirleri, keskin ve ksa sarsntlarla yukarya doru ekiliyordu. Gver tede duran denizciler sahildeki insanlar izliyordu. Byk yelken, rzgrn etkisiyle savruldu, sonra da gerildi hemen. Ve Sette Fratelli oradan uzaklat. Bir sre sonra, orada, batan gnete gz kamatran deniz ve halatlarla kyya balanan sandallar kalmt yalnzca. Esther'le Elisabeth sahilde ar ar yrdler, Jacques Berger de yanlarndayd, bavullar tayordu. nsan l 52

lar kumullarn yanna oturmu, bekliyorlard. Kimileri battani ye sermiti yere. Gece oluyordu. Rzgr lkt, tatl polen kokusu yaylmt. nsann ban dndryor du.

153

Gzel olan, k ve talard burada. Sanki imdiye kadar byle bir ey grmemi, hep karanlkta yaamt. Ik, ocuklu undan beri bekledii kentin adyd, uyumas iin babasnn kendisine her akam syledii ad. Ormanlarn arasndan tal ya'ya geerken yrdkleri tal yolda karlarna kan ite bu add yine. Festiona'da, leden sonralar otlarn arasna gizlenip babasn bekledii zamanlar duymak istedii yine bu add. Ka ranlk geidi, sularn akt merdivenleri ve delik tavanyla Gra villiers Sokann 26 numaral dairesinde de bu ad vard. Kn, denizde ilerleyen gemide, gverteye ktnda gzlerini kamatran yine oydu. Esther gmenlerin yerletii bu yeni kentin sokaklarnda kouyordu. Tepeleri trmanyor, am ormanlarnda yolunu aryordu. O kadar uzaklara gidiyordu ki, insanlarla ilgili hibir ey bulunmuyordu orada, yalnzca amlarn inelerinde ten rzgr ve bir kuun kard hafif trt iitiliyordu. Gkyznn mavilii ba dndryordu. Kayalar beyaz alevle yanyordu. iddetli k gzlerini yaartyordu. Yere otu rup ban dizlerine dayyordu, mantosunun yakas kulaklarna kadar ekikti. Bir sabah, Jacques Berger onu orada bulmutu ve ona her gn elik etmiti bundan byle. Belki de ayak izlerini izlemiti ya da onu, uzaktan gzetleyip, sokaklardan dalara kadar ko tuunu grmt. Adyla seslenip bard Esther'e, o da allk larn ardna gizlendi. Ve delikanl oradan getikten sonra, Esther ykk bir duvara kadar indi. Ve orada ona yakaland. amlarn arasnda yrdler el ele. Onu pmek istediinde, Esther kar kmad, ama sonra, gz gze gelmemek iin ban evirdi. Jacques, sava yznden ortalkta kol gezen tehlikelerden sz ediyordu, israil dman olan Arap ve ingilizlerle savaaca154

n sylyordu. Gandhi'nin lm haberini verdii gn, olay orada gereklemi gibi, allak bullak olmu, yz solmutu. Bunu duyduunda Esther, lmn, gkyznde, talarda, amlar da ve servilerde parladn grd. lm, bir k gibi parld yordu, her kar toprakta, admlarmzn altnda yer alan tuz gibi. "llerin stnde yryoruz," diyordu Esther. Baka yerlerde len, unutulan, terk edilen, Wehrmacht askerlerinin dalarda ve Stura vadisinde kovaladklar insanlar, Borgo San Dal mazzo kampna kapatlan ve bir daha geri gelmeyen o insanlar dnyordu Esther. Babasnn yolunu gzlemekten neredeyse bilincini yitirdii yeri, Coletto'nun aasndaki yamac dnd. Burada parlayan beyaz talar aslnda yitirdiimiz insanlarn kuru kemikleriydi. Jacques Yaradl Kitabn okuyor, Esther'se bu topraklar da len ve kemikleri taa dnen bu insanlarn adlarn dikkatle dinliyordu. Esther sordu: "Bana, Rab JoePin, buraya varmadan nce, geminin gvertesinde okuduklarn yeniden okur mu sun?" O da ar ar okudu, yumuak sesi glenmi, iddetlenmiti, Esther rperdi. "Tanr Musa'yla konutu ve yle dedi: Ben Tanrym, ibrahim'e, Ishak'a ve Yakup'a grndm. Ben hkmdar IA OH'ydum, onlara kendimi bir tin olarak gstermedim. Birer ya banc gibi dolatklar topraklar, Kenan lkesini onlara verip anlama yaptm. Sonra, Msrllar tarafndan kle gibi kullanlan is rail ocuklarnn ac lklarn iittim ve yaptmz anlamay dndm, israil ocuklaryla konu, onlara Tanr olduumu syle. Sizleri Msrllardan ve klelikten kurtarmak istiyorum. Korkun cezalar yollayarak, kolumu uzatp sizleri zgrlnze kavuturacam. Sizleri halkm olarak kabul edecek, kralnz olaca m. Ve benim gerekten IAOH, Tanr olduumu greceksiniz, nk sizleri Msrllardan kurtaracam. Ve bylece, ibrahim'e, Ishak'a ve Yakup'a vaat ettiim topraklara siz de basabileceksiniz, oray size atamak olarak vereceim." Szler dan sessizliinde yanklanyordu. Jacques Esther'e doru eilip elini omzuna att. "Neyin var? yor m usun?" Esther ban sallad, boaz dmlenmiti. "Neden sava var? Bar iinde yaayamaz myz?" Jacques yantlad: "Artk bu son 155

olmal, baka savalar olmamal. Bylece, kitaptaki szler gereklemi olur, Tanrnn bizlere verdii topraklarda yaayabiliriz." Ne var ki, Hayfa kentinin yukarsndaki da, kuru kemik lerden bembeyaz olmutu. Ik yumuak deildi. iddetli ve yr tcyd, gzlerimizi yakyordu, korku, rzgra, mavi gkyzne ve denize karmt. "Yorgunum, ok yorgun," diyordu Esther. "Dinlenmek istiyorum." Jacques, anlamadan bakyordu. Ik, sar salar ve sakalnda, soluk gzlerinde daha yumuak grnyordu. Glmseyebiliyordu artk Esther. ingene ellerini andran kara kk ellerinin arasnda duran byk beyaz ele bakyordu. Birlikte, tal yamaca uzanyor, am ve mersin aalarnn kokusunu ilerine ekiyor ve rzgrn geip giden ezgisini dinliyorlard. Gne denize doru inmeye baladnda, Jacques Esther'in elini tuttu ve birlikte, zeytin aalarnn arasndan yeni kentin evlerine kadar gittiler. Karlarnda, ovada hafif dumanlar dolayordu. Gvercinler, atlarn zerinde uuuyordu. Limana, ingilizlerin elinden kurtulmay baaran yeni gemiler yanamt. Esther ve Jacques birbirlerinin elini brakmadan kentin sokaklarna girdiler. te byle nianlanmt onlar.

14 Mays sabah, insanlar, byk cami nnde Yafa alanna ve sahil boyunca toplanmaya baladlar. evre kasabalardan ge - lenler yalnzca birka saattir buradayd. ou da, Esther, Elisabeth ve Jacques gibi, yolculua kmak zere bavullaryla gelmilerdi. Delikanl erkek ve kzlardan oluan bekler olduka grltcyd. Birka yoksul kadn, ocuklaryla gelmi, am ormann kuytusuna snmlard-. Gne, imdiden gl biimde parlyordu. Elisabeth'le Esther de yoksullar gibi eski kentin yanndaki sahile yerlemilerdi, insanlar, ne olacan bilmeden sessizce bekliyorlard. Bugn, her eyin yeniden balayacan sylyordu herkes. Kamyonlar insanlar Kuds'e gt -1 recekti. imdi, baka aileler geliyordu sahile. ou Orta Avrupa'dan gelenlerdi, siyah giysileri vard. Yol yaknnda kum tepe -w lerinin stne yerlemiler, denize bakarak bekliyorlard sabr szlanmadan. Bir ocuklar ve genler yerlerinde duramyordu. Sahil boyunca kouyor, birbirlerine baryorlard. Kimileri mzik aletleri getirmiti yanlarnda, akordeon, gitar ve armonika gibi. Ara ara, arklar iitiliyordu. Kimsecikler olacaklar, bugn dnmyordu. Zamandan uzak, yeryznn yukarsnda uuyorlard sanki. Kamyonlar, Hayfa'daki gmen kamplarna girdiinde, geceydi hl. Esther' le Elisabeth giysileriyle bavullarnn yannda uyuyorlard. Bir anda, kamyona binmilerdi. Jacques, yalnzca erkeklerin bulunduu bir kamyona bindi, yolda bir saldrya urama olasl ol duu iin hepsi silahlyd. Kamyonlar Tel-Aviv'e girdiinde, gne parlyordu. Bu nedenle, bu gnn balangc olmam gibiydi. Kamyonlar kente girdii srada, ters yne, Hayfa'ya doru giden bir konvoyla karlatlar. Tm erkekler, konvoyu izle mek iin kamyonlardan indi. lklar atarak alklyorlard.

156

Jacques Esther'in yanna geldi, gzleri cokudan parlyordu. "Bunlar ingiliz, gidiyorlar. Artk zgrz!" dedi. Zrhl ingiliz aralar, tozlu yolda ar ar ilerliyordu, konvoyun ortasnda Ba Komiser Cunningham'n arabas bulunuyordu. Erkek ve kadnlarn nnden geip toz duman arasnda yok oldular, on lar bekleyen Euryalus kruvazrne doru ilerliyorlard. imdi, insanlar, sahilde, ekmek, zeytin ve meyve yemeye baladlar. Gen erkekler, kuru odunlarla yaktklar atelerde iki kuzu evirip kzarm et paralarn insanlara dattlar. Delikanllardan biri Esther'in yanma gelip bir tabak et uzatt. Esther, Elisabeth ve Jacques birer para aldlar. Getiren gen, on iki ya da on yalarndayd. Esmer yz, kvrck salar ve akik ta gibi parlayan gzleri vard. Esther ona Franszca olarak sordu: "Adn ne?" ocuk anlamad. Jacques evirdi. "Ad Yohanan. Macaristan'dan geldiini sylyor. O da Kuds'e gi diyormu." Sahilde bekleyen br ailelere de et datmak zere yanlarndan ayrld. Yedikten sonra, ellerini kum ve deniz suyuyla temizlediler. Jacques Berger, Yaradl Kitabn at ve ar ar okumaya ba lad, zaman zaman evirisini yaparak, Beha alote'ha, bir meteor gibi sabaha kadar havada asl duran , kutsal sandn gizli tutulduu adrn zerinde duran ve lde Musa'nn halkna rehberlik eden bulutu anlatan blmlerden sz ediyordu. Esther, bu gizemli szckleri dinliyordu, tuhaf bir biimde yank lanyorlard sahilde, masmavi denize kar, gkyznn altnda, gmenlerin bekledii ve ocuklarn oynat kumda, nereden geldii bilinmeyen armonikann mzii ve duman kokusuyla. Esther, Saint-Martin'de aleye ilk girdiinde grd klar, yar karanlkta yanan mumlar ve anlayamad yumuak dildeki szckleri okuyan beyaz all yal Eizik Salanter'i dnd. Saat drt olmak zereyken, Esther'le Jacques eski kentteki mzeye gittiler. Kalabaln iinde, genlerin ve ocuklarn ara snda yryorlard. Mzenin evresinde silahl askerler ve kolluklu milis askerleri vard. Byk cadde kalabalkt, ancak ses sizdi her yer. Yeni gelenler durup bekliyorlard, grlt yapma dan, konumadan. Bir arabadan inen birka kadn ve erkek mzeye girdiler. Esther, parmak ularna basp kafalarn zerinden grmek iin uzandnda, siyah giysili, yal oban yzne sa158

hip, gr beyaz sal kk bir adam grd. Sonra, eski evin bahesinde, bir hoparlrden bouk bir ses yaylmaya balad ve herkes sylenenleri iitebilmek iin soluk bile almyordu, h atta branice bilmeyenler de kulak' vermilerdi. Jacques Esther'e dnm, szleri eviriyordu: "srail Yahudi halknn doduu yerdir, dini, zgrl ve uygarl da orada domutur. Kitap, evren ve onun halk iin burada yazld, btn dnyaya yayl mak zere." eviri yapmay brakmt Jacques, nk artk konuamyordu. Birden o sesin kesilmesiyle, sessizlik kt, sonra bir ark iitildi, nce uzaklardan geldi, sonra gitgide tm sokaa, komu sokaklara ve btn dnyann duyabilecei kadar uzaklara yayld bu ark. Esther arkya elik edemiyordu, nk szlerini bilmiyordu, ama boaz dmlenmi, gzleri yaarmt. Yeniden sessizlik oldu ve hoparlrden bu kez insanlar kutsayan yal Haham Maimon'un yumuak sesi geliyordu. Jacques Esther'e doru eilip: "srail bamszln ilan etti," dedi. Mzenin stndeki bayrak gndere ekildi, mavi yldz gkyznde dalgalanyordu. Genler sokaklarda kouyor, ark sylyorlard. Eller bir leiyor, halaylar kuruluyordu. Esther de katlmt halaya, o da soluu kesilinceye kadar kouyordu tanmad caddelerde, eli, izgili denizci kaza giymi gen bir kzn elinde. Yaanan onca yorgunluktan sonra, bir delilikti bu, ba dnyordu. Jacques da kouyordu gz kamatran caddelerde, zaman zaman Esther'e kavuuyor ve sonra yine ayrlyorlard. Mzik ve arklar her bir yan sarmt. Sahilde, dinlenmek iin bir kafeye oturdular, bira ve kahve itiler. izgili kazakl kzn ad Myriam'd, brnn Alexia. Gen erkekler de adlarn sylediler, Samuel, Ivan, David. Yalnzca, Almanca-Yahudice krmas dili, Almanca ve biraz da n gilizce konuuyorlard. ki ve sigaralarn itiler, zar zor konumaya alarak gltler. Hibir eyin nemi kalmamt artk. Jacques Esther'i kollarnn arasna alm, salarn okuyordu. Biraz sarhotu nk. Sokaklarda dolamaya baladlar yine. abbat treni iin hazrlklarn balam olmasna karn, mzik hl alyor, genler dans etmeyi srdryorlard. Gece olduunda, amlarn killi toprakta byd ve kayalarn denize kart sahile dn159

dler. Delikanllar, tahta paralar ve amlarn kuru inelerini toplayp talar arasnda bir ate yaktlar, n parltsn gre bilmek iin. Konumadan, atein evresinde oturuyor, alevler den gelen trtlar dinleyerek arasra atee kuru dal paralar atyorlard. Hi bylesine gzel bir k grmemilerdi,, deniz den gelen rzgr ve gece elik ediyordu bu gzellie. Ate sndnde, aalarn arasna, am inelerinin stne uzandlar. Esther ayann altndan topran kaydn sand, dalgalara kaplm bir sal gibi. Ona yaslanan Jacques'in bedenini hissediyor, soluunu iitiyordu. br iftlerden gelen grltleri de iitiyordu, bedenlerinin arl altnda kalan am inelerinin ve kuru dal paralarnn trtlarn. oban'n dudaklar onun dudaklarn aryordu. Bedeninin tir tir titrediini duyum-sad Esther. Ayaa frlad: "Gel, annemin yanna gitmeliyiz." Bir sre hi konumadan yrdler. Sonra, Esther Jacques'in elini tuttu ve kumsalda tkezleyerek sahilin s onuna kadar kotular. Elisabeth'in yanna vardklarnda, o battaniyesine sarnm ve bavullara yaslanm oturuyordu. Onlar grnce: "Uyumak artk," dedi yalnzca. Ve kumun stne uzand.

ki gn sonra; Esther ve Elisabeth Kuds'e giden kamyonun arka kasasndaydlar. Alt kamyon ve bir Amerikan cipinden oluan konvoy, kurak tepeler arasndan Ramla'nn dousuna doru, delik deik yoldan ar ar ilerliyordu. Bata giden kamyonlarda, silahl adamlar bulunuyordu ve Jacques onlarn arasndayd. Arkadan gelen son drt kamyondaysa kadnlar ve ocuklar vard. Esther, adr hafife kaldrdnda grd tek ey toz ve artlarndan gelen kamyonun farlaryd. Zaman za man toz duman azalyor, bylece Esther tepeleri, ukurlar ve kimi evleri seebiliyordu. Rzgr olduka souk, denizse deimeyen bir mavilikteydi. Her eye karn, evrelerinde, savan izleri vard hl. Sylentilere gre, gmen topluluklarn bulunduu Ataroth'da, Yahudi iftiler ldrlmt. Yolculua k madan nce, Tel-Aviv'de, Jacques, General ShealtiePin duvarlara asl bildirisini okumutu Esther'e: "Dman gzlerini Kuds'e, sonsuz halkn sonsuz topraklarna dikti. Kural tanmaz, bir sava olacak, kimseye acmak ya da geri ekilmek yok. Yazgmz galibiyet olacak ya da yok olacaz. Yaammz srdrmek ve bakentimizi korumak iin kanmzn son damlasna kadar savaacaz." John Bagot Glubb ve Kral Abdullah tarafn dan ynetilen Arap Ordusu Tel-Aviv ve Hayfa arasndaki yolu bombalamt. Msrllar snr gemi, l Deniz'in bat kysnda bulunan birliklere ulamak zere yryorlard. Buna karn, kamyonlardaki insanlardan hibiri korkmu yordu. zerlerinde hl, srail'in bamszlnn ilan edilmesinin sarholuu vard, gne nlar altnda sokaklarda ektikleri halayn, arklarn, amlar arasnda ve sahildeki o tatl gecenin sarholuu. ngilizler gittiine gre artk her ey dzelecek diyordu in sanlar. Kimileriyse, bu savan henz yeni baladn ve nc dnya savann kacan sylyordu. Ancak Elisabeth bunlafcmen Yldz 161/11

160

r iitmek istemiyordu. imdi yolculuun amac bu denli yaknken, yolun sonuna bu kadar yaklamann sarholuunu ve sevincini o da yaamt. Gzleri parlyordu, konuuyor ve hatta glyordu, uzun zamandr yapamadklarnn acsn karmak ister gibi. Esther onun siyah earpla sarl dzgn yzne bakt, gen ve gzel grnyordu. nsanlarn yola kmay bekledii saatler boyunca, o konuup Kuds' anlatmt, tapnaklarn, camilerini, parlayan kubbelerini, baheleri ve emelerini. Daha nce grm gibi anlatyordu, belki de dnde grmt. Dnyann en gzel yeriydi o kent, arzulanan her eyin gerekletii bir yer, dnyada kovulan ve soyulan, srekli g eden vatansz insanlarn erin iinde yaayabilecei, bu nedenle de savan asla kmayaca bir yerdi. Kamyonlar ortasnda berrak nehirlerin akt am ve servi ormanna girdi. Latrun kasabasnda, konvoy duraksad, askerler ve gmenler serinlemek iin arabalardan indiler. Bir eme ve amar ykama teknesi vard, su sakin bir sesle akyordu. Kadnlar toz toprak olmu yzlerini ve kollarn ykadlar, ocuk-larsa glerek birbirlerine su sratyorlard. Esther bu tatl souk sudan kana kana iti. Anlar havada dolayordu. Kasabann sokaklar ssz ve sessizdi. Ara ara, uzak dalardan gelen gkg-rltlerine andran sesler iitiliyordu. Kadnlar ve ocuklarn su itii srada, erkekler, silahlar ellerinde sokak balarnda dikiliyorlard. Sessizlik tuhaf ve tehdit ediciydi. Esther, Saint-Martin'de, siyah paltolu yal erkeklerin, ba rtl kadnlarn ve anlamakszn kouan ocuklarn yola kmak zere toplandklar kasaba alanna Elisabeth'le birlikte gittikleri gn anmsad, orada da ayn sessizlik vard. Ve ayn gkgrlts yalnzca. Konvoy yeniden yola koyuldu. Daha ilerde, yol gecenin imdiden kt kayalarla kapl geitleri ayordu. Bunun zerine, kamyonlar yavalad. Esther adr kaldrdnda mltecilerden oluan bir kol grd. Yannda oturan kadn da uzanp bakt. "Araplar." Syledii buydu yalnzca. Mlteciler yol kysnda, kamyonlarn yanndan yryerek geiyorlard. Yz kadardlar, belki daha fazla, yalnzca kadnlar ve ocuklard bunlar. stlerinde yrtk prtk giysiler, yalnayak, balan bez paralaryla sarl, toz bulutu iinde geen kadnlar balarn eviri-

yorlard. Kimileri balarnda ar ykler tayordu. Kimilerinin-se, ellerinde bavullar ve iple balanm kartonlar vard. Yal bir kadnn, ii karmakark nesnelerle dolu bir puseti vard. Kamyonlar durmu, mltecilerse balarn evirmiler, ar ar yryorlard. Toz ve tatan yaplm maskeleri andran bu yzlerde, ezici ve lmcl bir sessizlik vard. Yalnzca ocuklar bakyordu, korkulu gzlerle. Esther arabadan indi ve yaklat, anlamaya alyordu. Kadnlar balarn eviriyordu, kimileriyse kendi dillerinde serte haykryordu. Birden, kck bir kz bu topluluktan ayrlp Esther'e doru yrd. Yz solgun ve bitkindi, giysisi toz iinde, byk bir earp salarn rtyordu. Esther, sandaletlerinin iplerinin kopuk olduunu grd. Kk kz ona dokunacak kadar yaklamt. Gzlerinde tuhaf bir k vard, ancak ne konuuyor ne de bir ey soruyordu. Uzun bir sre, bir ey sylemek ister gibi Esther'in kolunu tutarak, kmltsz, ylece kald. Daha sonra, ceketinin cebinden siyah kapl ve sayfalan bo olan bir defter kard, ilk sayfasnn sa st kesine byk harflerle adn yazd: NEJMA. Kendi adn yazmas iin, defteri Esther'e uzatt. Sonra, siyah defteri dnyann en nemli eyiymi gibi barna basp bir sre daha ylece durdu. Ve sonunda, hibir ey sylemeden, uzaklamakta olan mltecilerin yanna dnd. Esther, ona seslenmek ve durdurmak iin ardndan bir adm att, ancak ok geti artk. Kamyona binmek zorundayd. Konvoy toz bulutlan arasndan ilerlemeye balad yine. Ne var ki Esther, Nejma'nn yzn, bakn, kolunu tutan elini, adn yazd defteri uzatrken davranlarndaki trensel arl usundan sikmiyordu bir trl. Kadnlarn yzn, evirdikleri baklarn, ocuklarn gzlerindeki korkuyu, ukurlarn glgesinde ve emelerin evrelerinde dnyay saran bu sessizlii unutamyordu. "Nereye gidiyorlar?" Bu soruyu Elisabeth'e sordu. rty aralam olan- kadn hibir ey sylemeden ona bakt. O da omuzlarn silkti, belki de anlamamt. Siyah giysili ve soluk yzl baka bir kadn yantlad: "Irak'a gidiyorlar." Bunu serte syledi ve bu nedenle Esther daha fazla soru soramad. Yol, sava nedeniyle delik deik olmutu ve toz kamyonun adr altnda sar bir hale oluturuyordu. Elisabeth Esther'in elini, gemite Festiona yolunda olduu gibi smsk tuttu. Kadn, d-

162

163

ncelerini okumak ister gibi Esther'e bakarak ekledi: "Susuz insan yoktur, bizleri ldrenlerin anneleri ve eleri bunlar." Esther sordu: "Ya ocuklar?" Korkunun iriletirdii gzler usundan kmyordu, hibir eyin o baklar silemeyeceini biliyordu. Akam, konvoy Kuds'e vard. Kamyonlar byk bir alanda durdu. Orada asker ya da silahl insanlar yoktu, yalnzca baka kamyonlarn yannda bekleen kadn ve ocuklar vard. Gne yava yava ekiliyor, ancak kent hl parlyordu. Esthere Elisabeth bavullarn alp indiler. Nereye gideceklerini bilmiyorlard. Jacques Berger kent merkezine doru ilerlemeye balamt bile. Gkgrlts ok yakndan geliyordu, her patlama yeri sarsyordu, imeklerde atein grlebiliyordu. Kent duvar, dar pencereli evlerle kapl tepeler ve cami ve tapnaklarn masals grntleri, Esther ve Elisabeth'in karsnda duruyordu belki de. Kentin zeinden byk kara bir duman yukarya, bakr rengi gkyzne doru kyor, geniliyor ve gecenin izlerini tayan bir bulut oluturuyordu.

164

Nur ams Kamp, Yaz 1948 Ben Nejma, Bedevi Saadi Abou Talib ve teyzem Aamma Huriya ansna, Nur ams Kampnda geirdiimiz gnleri anlatan bu gnl yazmaya karar verdim. Ayn zamanda babam Ahmed ve gremediim annem Fatma ansna yazyorum. Gne herkes iin parlamyor mu? Her an bu soruyla kar karya geliyorum. Bu soruyu bir yl nce soran kii, imdi yaamyor artk. Kampn st tarafnda yer alan tepeye gmld o. Kendi evlatlar, topra kreklerle kazp talar her bir yana eit lde ydlar ve onu, kendi elleriyle diktikleri eski bir arafa sardlar, sonra da oraya gmdler. Ancak araf ok ksayd, g-mte indirilen yal adamn kaskat kesilmi bedeni ve araftan kan ayaklar ok tuhaf grnyordu. Oullan krekleriyle topra yeniden rttler, ocuklar da ayaklaryla onlara yardm ettiler. Sonra da, ortalkta dolaan kpeklerin gmt amamalar iin, stne byk talar oturttular. Yamurlu gnlerde, halamn bizlere anlatt ykleri anmsyorum, lleri yiyen a kurtlar ve gulyabanilerle ilgili. Aamma Huriya, hava karardnda korkun eytan ve hortlak ykleri anlatmay severdi. Yal Nas ldnde, zlemeden daha, ilk dndm ey Aamma Huriya'nn yamur yadnda bizlere anlatt ykler oldu. , Askerler yal adam kampa gtrmek zere evine geldiklerinde, onlara byle demiti ve durmakszn bu soruyu yineliyordu. Askerler phesiz anlamamlard. Anlasalard glerlerdi belki de: "Gne herkes iin parlamyor mu?" Topraklarn atlad ve kuyularn birer birer kuruduu o yaz, kampmzda gerektiinden fazla gne vard. Yal Nas, yaz sonunda, kii bana den yiyecek paynn azaltlmasyla, lme yenik dt, insanlar, tal tepeye kp, saatlerce Birle167

mi Milletler'in kamyonlarnn gelmesini bekliyorlard, nk ' Tulkarm yolu en iyi oradan seiliyordu. Kamyonun gelii ok nceden anlalyordu, batdan, Zey ta yaknlarndan kalkan toz bulutu bu tepeden grlyordu nk. O zaman ocuklar lklar atmaya, ark sylemeye balyorlard. Durmak bilmeden ayn szckleri yineliyorlard, "Un!... Un!... St!... Un!..." ve sonra da tepeden kamp giriine kouyor, sopalarla bo benzin bidonlarnn ya da eski konserve kutularnn stne vuruyorlard, ylesine grlt yapyorlard ki, yallar onlara lanet yadryor, kpeklerse havlyordu. Yal Nas, dan tepesinden onlar iitiyordur hl, un, ya, st ve kuru et getiren kamyonlar ilk gren o oluyor. Belki de, o tepeye ocuklarla birlikte o da ksayd, bugn yayor olurdu. Ama aada, kampn sokaklarnda, aresizlik,iinde kvranan insanlarn sesi vard, her yandan gelen bu sesler yreini kemiriyor-du, belki de bu nedenle yaamak istememiti artk . Yavaa kuruyan bir bitki gibi, gn be gn lyordu. Bu szlerin grlts, nce Jenin'den geliyordu, sonra da btn kamplara yaylmaya balad, Fariaa'ya, Balata'ya, As kar'a: Birlemi Milletler bizleri terk ediyor, artk ne yiyecek ne de ila datacaklar bizlere, hepimiz leceiz, iimizde en gsz olan yal erkekler lecek nce, sonra yal kadnlar ve srasyla memeden yeni ayrlm bebekler, douran kadnlar ve ateli hastalar. Genler de lmeye balayacak sonra, hatta en gl ve yrekli gen erkeklerimiz de. l rzgryla kurumu aalara dnp lecekler. te, sonsuza kadar yeryznden yok olmamz iin, byle bir karar almt yabanclar. Nas'n oullar Hasan ve Said gl ve yiittiler, boylar uzun, bacaklar kasl, yzleri tarlalarda almaktan' yanm, baklarndaysa alev vard. Babalarn arafa sarl bir biimde tal tepeye gmdkten sonra, o sesler ve fke ilerine iyice yerleti. Bu nedenle, yabanclarn kamyonlarn beklemiyorlar artk. Belki de onlara kin besliyorlar. Ya da kent kaplarnda dilenecek duruma dtkleri iin utanyorlar. Nur ams Kamp yava yava felaket alanna dnmekte. Birlemi Milletler'in kamyonlaryla getirildiimizde, bu yerin bizler iin yeni bir yaam olacan bilmiyorduk. Hepimiz bu 168

rada yalnzca bir iki gn kaldktan sonra yeniden yola kacamz dnyorduk. Kentlerde bombalamalar ve sava bittikten sonra, yabanclarn bizlere toprak, ekip biebileceimiz bir bahe ve yine eskisi gibi yaamaya balayabileceimiz bir ev vereceklerini dnyorduk. Yal Nas'n oullarnn Tulkarm'da iftlii vard. Orada, hayvanlarn, ara gerelerini, hatta buday ve ya rezervlerini brakmlard, kadnlarysa mutfak eyalarn ve amarlarn brakmlard, nk onlar da yalrzca : birka gnlne gittiklerini sanyorlard, iler dzelinceye kadar. Nas'n oullar, bu konvoyla gtrlmeyen komu obana, eve ve hayvanlarna gzkulak olmas, keilere ve ineklere su vermesi iin rica etmilerdi. Karlnda, srnn artk yavru ve st vermeyen en yal keisini vermilerdi. Onlar kamyona bindirildiklerinde, ekik gzl yal gebe oban artlarndan bakmt, yannda da bir gazete parasn kemirmeye alan iple balanm yal kei duruyordu. Doduklar evden geriye kalan bu son grntyd, ilerleyen kamyonun ardndan, her ey toz bulutu arasnda yok olmutu. Tal tepede, yal Nas'n gmld yerin yaknnda bir kayann stne oturmu kamp izliyorum. Gne herkes iin parlamyor mu, derken bu tepeyi mi dnyordu acaba? Burada k lleri yakp kavuruyor, gne nlar ylesine gl ki, Yaabad ve Cenin yaknlarnda tepeler dalgalar halinde ilerliyor sanki. Aada, kampa doru izgiler oluturan yollar grlyor. Buras, gn getike hapishanemiz oldu, kim bilir, belki de gmtlmz olacak. Douda, Oued Nehrinin kurumu yatayla snrlanan tal ovada ve tozlu yolun sonunda yef alan Nur ams Kamp, amur ve pas renginde byk bir leke oluturuyor. Burada, bu tepede, le sonrasnn sessizliinde, Ak -k'nn dz, kubbeli ya da yksek kuleli atlarn, denizin.yukarsnda martlarn uuunu izleyebildiimiz ykk duvarlarn, balk avna km teknelerin yelkenlerini dlemeyi seviyorum. Bunlarn hibiri artk bizim olmayacak, biliyorum. Yzleri kanlar iinde, bacaklar pansuman yerine bez paralaryla sarnm, silahsz, yzleri alktan ve susuzluktan km, hl ocuk saylan kimileri, yorgunluk ve sava nedeniyle yalanm Arap askerler, kadn ve ocuklar, sakatlar, hepsi Akk'mn kap169

larna gelip dayandklarnda, girmeye ekindiler ve onlara su ekmek ve bozuk st verilmesini beklerken zeytin aalarnn arasna, yerlere uzandlar. lkyazd o zamanlar, Hayfa'da olanlar, eski kentin st rtl pazar yerinde ve dar sokaklarnda yaplan savalar ve yerlere boylu boyunca uzanm l bedenleri anlatyorlard. Bunun zerine insanlar, deniz boyunca usuz bucaksz sahili izleyip kavuran gnee ve rzgra karn, btn gn Akk'ya yrmlerdi. Anmsyorum da o gece, uzun bir elbise giyip her bir yanm rtmtm, elime bir baston alp kambur dolamtm tm gece sokaklarda, biraz yiyecek dilenen yal bir kadn gibi grnmek zorundaydm, nk kentte gen kzlara tecavz eden haydutlarn kol gezdii syleniyordu. Kentin kaplarnda, zeytin aalarnn arasnda yerlere uzanm, binlerce dilenciyi andran bu insanlar grdm. Bitkin dmt hepsi, ancak uyumuyorlard. Gzleri susuzluktan ve ateten kocaman olmutu. Birkann yakmay baard ateler sahilde yer yer ldyor, alacakaranlkta yenik dm insanlarn yzlerini aydnlatyordu. Yal erkekler, kadnlar ve ocuklard bunlar. Yerlere yaylm bu insanlar, sahilde kumullarn arasnda usuz bucaksz bir alan kaplyorlard. Ne yaknyorlar, ne de herhangi bir ey sylyorlard. Ve bu sessizlik, yaknma ya da lklardan daha korkuntu. Yalnzca, arasra, ocuk alamalar iitiliyordu. Bir de sahile vuran denizin grlts, kuma yaylan dalgalar karaya vurmu sandallar hafife sarsyordu. Bu bedenler arasnda bir sre dolatm, onlara ylesine acdm ki, yal bir dilenci gibi grnmem gerektiini tamamen unutmuum. Ve birden, cesaretimi yitirdim. Kente dndm. Girie geldiimde silahl bir asker yolumu kesti. Sert bir ifadeyle: "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Adm ve babamn oturduu yeri syledim. Pilli el feneriyle yzme k tuttu. 'Senin yanda bir kzn, tek bana, bu saatte sokaklarda ne ii var?' diyerek alay etti. Yant vermeden oradan uzaklatm. Grdklerimden utanmtm nk. Yaz ncesinde, Drziler Haganalara sava atklar srada, gece gndz, yeryzn sarsan top atlarn ve kent evresinde patlayan silahlar iitiyordum. Bunun zerine, salkl erkekler kuzeye savaa gitti, babam

Ahmed de onlarla birlikteydi. Evi

bana emanet etti, sonra da helalleip ayrld. O da hemen geri dneceini dnyordu, ne var ki hi dnmedi. ok sonra, Nahariyya'nn bombalanmas srasnda ldn rendim. Sonra, sivil halk daha emin bir yere gtrmek zere, adrl kamyonlar geldi. Askerlerse gelip evimize yerletiler, beni de bir kamyona bindirdiler. Konvoy, geri kalanlarn baklar altnda, Akk kaplarn geti. Kamyonlar her bir yne gidiyorlard, Kantara, Nabatieh, gneyde Gaza, Tulkarm, Cenin ya da Ramallah'a doru. Kimilerinin, rdn Nehrini geip Salt ve Amman'a kadar gittikleri syleniyordu. Aamma Huriya ve ben nereye gittiimizi bilmiyorduk. Bir gece surlarn altnda yere serilmi olarak grdm bedenlerin arasna katlacamz bilmiyorduk. Nur ams Kamp dnyann sonu olmal, nk onun tesinde yer yok, umut yok. Gnler birbirini izliyor. Nereden geldii belli olmayan, grnmez ve dokunulmaz, ancak her eyi kaplayan bu tozu andryor gnler, ykn stmde hissettiim, itiim suya karan, sabah uyandmda tadn dilimde ve yediim her eyde
170

aldm bu toz gibi ite. Nur ams'ta, kurumu nehrin yatanda, yass talarla evrilmi ve st eski tahtalarla rtl kuyu var. Sabah erkenden, gne tepelerin ardndan kmadan nce, kovalarla, yeni yeni bulanmaya balayan durgun ve serin sudan almaya gidiyorum. O saatlerde bile, kuyulara doru giden bir sr kadn ve ocuk var. Kampa ilk geldiimiz zamanlar, insan sesleri ve glleri hl iitiliyordu, sava ve tutuklular yoktu sanki. Kadnlar birbirleriyle ilgili dedikodular yapyor, yalanlar uyduruyorlard, hibir ey olmam, buraya gezmeye gelmi ve dnecek-lermi gibi. Birbirlerine soruyorlard: "Nerelisin?" doup bydkleri, sonra da evlenip, ocuk sahibi olduklar yerlerin adlarn sylyordu her biri: Kalkilia, Yafa, Kakun, Safa Amr ve oralarda tandklar insanlarn adlarn, Akk'nn, Al-Kuds'un ve Nab-lus'un eski sokaklarn; Makpela maarasnn yaknnda yaayan Hamza'dan, dkkn Rabbi Yohanan Sinagogunun yannda bulunan kunduracnn annesi Malika'dan, Glubb Paa'nn top-. lann yerletirdii kalenin yaknnda byk Hristiyan kilisesinin yannda oturan ve kz olan Aye'den sz ediyorlard.
171

iitiyordum bu adlar, Mukhalid, Jebaa, Kaisariyeh, Tanturah, Yajour, Djaara, Nazira, Dj'itt, Ludd, Ramleh, Kafr Saba, Ras alAin, Askalan, Gazza, Taberiye, Roumaneh, Araara, bu adlarn tm imdiden baka bir yere g etmiler gibi souk hava da, kuyularn evresinde tuhaf bir biimde yanklanyordu... Aamma Huriya, ok yorgun olduundan, adlar dinlemek iin bile kuyularn yanna gelemiyordu. Bu n edenle, kovalarla geri dndmde, onlar kulbenin nne brakyor, sonra ona duyduum adlar, hatta tanmadklarm bile tek tek sayyor dum. Bu adlarn, benim bilmediim bir anlam varm gibi, din lerken srekli kafa sallyordu Aamma Huriya. Olaanst bir belleim vard. lk zamanlar byleydi, sonra kuyularda su gitgide azalp bulandka sesler de yava yava kesildi. Suyu kovalardan testi lere boaltmadan nce durulmas iin iki saat beklemek gerekiyordu artk, dibindeki amurun kalkmamas iin de kovay yavaa eiyorduk. Artk gne, daha ac dolu, daha krmz ve ya nk topraklara douyordu, tek tk allklar ve ok az glge ya pan akasya aalan, kurumu vadi, kartondan ve ince tahtadan evler, yrtlm adrlar, araba saclarndan yaplm sn aklar, benzin bidonlar, at niyetine birbirlerine demir tellerle ba lanm tekerlek paralar. Herkes, sabah namazndan sonra, te pelerin ardndan doan gnei izliyordu, yalnzca adna uygun bir yazgyla kr olan Leyla gnei gremiyordu. Btn gn, kulbesinin nnde byk bir tan stne oturup dualar ya da kfrler mrldanarak birilerinin kendisine yiyecek ve iecek getirmesini bekliyordu ve unutulursa leceini biliyordu herkes. Oullarnn hepsi, Hayfa'nn ele geirildii srada kan savata lmt, o da tek bana kalmt. Zamanla, ocuklar bile komay, barp armay ve kampn kylarnda kavga etmeyi braktlar. Artk, kk kulbelerin yannda duruyorlar, srekli a, kpekler gibi, gnein devi nimlerini izleyip glgede tozun iinde oturuyorlard. Yalnzca, gnein en yakc olduu saatlerde, yemek datmnn yapld zamanlar ayaklanyorlard. Onlar ylece izliyordum, kendi zayflmn ve gszl mn bir yansmasyd sanki o grnt. lerinden birounun, zellikle de yoksul, yetim ya da ky kasabalar parasz ve 172

erzaksz terk etmek zorunda kalanlarn yzlerindeki ocukluk izleri gitmi, yerine anlalmaz yallk izgileri yerlemiti. Kamburlar km ve bedenleri byk elbiseler iinde yzen zayf kk kzlar, arpk bacakl, kocaman diz kapakl, kararm ve solmu kl rengi tenli, salar kel hastal nedeniyle yok denecek kadar az ve gzlerine sinekler m, yar plak er kek ocuklar. zellikle yzlerine bakyordum, nk o du rumlarn grmek istemiyordum: Yzlerinde anlayamadm bir ifade vard, ate klarnn parldad bo, uzak ve yabanc baklarla bakyorlard. Nur ams'n sokaklarnda sralanm evlerin, katranla kaplanm kartonlardan ya da eski tahta paralarndan yaplm duvarlarn arasnda dolarken, bu ocuklarn yzlerini, usumdan kmayan bo ve uzak baklarn izliyordum yalnzca. Ve bir aynaya bakar gibi kendi yzm gryordum; delikanllarn sabrsz baklarnn sorgulad on alt yalarnda gizli gzellikte gen bir kzn yz deil de aclarn karartt, lmn yaklamasyla yava yava kuruyan, solgun ve krm yal bir kadnn yzyd benimki. Kampta nereye gitsem hep bu yz gryordum, kendi yzm, damarlarn fkrd zayf eller ve bir glge kadar ince bedenimin silueti. tekiler, beni grdklerinde, ya balarn e viriyorlar ya da tam tersine, hibir ey sylemeden, ama dilsiz bir lgnlkla, maara iinden gzler gibi, gzlerini krpmaks zn izliyorlard beni, Artk kadnlar kuyu banda bile konumuyorlard. Yaknmyor, kentlerin ve yitirdikleri insanlarn adlarn saymyorlard. Yazn kurakl nedeniyle, kuyulardaki su iyice azalmt, kova ipin ucunda sallanyor ve dipteki amurlu ve neredeyse kapkara suyu kazyordu sanki. Su ylesine azalmt ki, artk ne kendilerini, ne de amarlarn ykayabiliyorlard. ocuklarn giysilerinde dk, yiyecek ve toprak lekeleri vard, kadnlarn elbiseleriyse aa kabuu gibi yadan kaskat olmutu. Kara yzl ve darmadank sal yal kadnlarn zerine sinen le kokusu midemi bulandryordu. Evimizi, deniz kysndaki bir kentten (Z arka'dan) gelen yal bir kyl kadnla paylayorduk. Yal kadnn pis "kokusu ylesine dayanlmaz 173

olmutu ki, eski bir adra sarnp darda, tozun iinde uyuyordum artk. Yalnzca kamptan uzaklatm zamanlar kendimi iyi hissediyordum. Sabah erkenden, tal tepeye, yal Nas'n gmt-nn bulunduu yere kadar trmanyordum. Bir gn, yolda, susuzluktan len bir hayvan grdm. Nas'n en kk olu Sa-id'in beyaz kpeiydi; onu iyi tanyordum nk yal adam son gnlerinde ona iyice balanmt, kpek onun yannda duruyordu srekli, yere uzanp ban kaldryordu. Ad yoktu sanrm, nereye giderse gitsin, yal adamn yanndan hi ayrlmyordu. Adam ldnde, onu tepeye, gmtne kadar izledi, ertesi sabah dnd ancak. O gnden sonra, her sabah tepeye kyor, ancak gece dnyordu. Su ok deerliydi artk, bir sabah onunla karlatmda lmek zereydi. ylesine hzl soluk alyordu ki, sesini yolun aasndan iitmitim. allklarn arasnda, sabah gneinin altnda, zayf dm ve salnm bir biimde, bir lekeyi andryordu. Ona dokunacak kadar yaklatm, ancak beni tanmad. lme iyice yaklamt, gzleri donuk, bedeni rpertilerle sarslyordu, azndan sarkan diliyse kara ve ikindi. Gne gzleri daha ok kamatrmaya balamt, yere oturup sonuna kadar yannda durdum. Yal Nas'n syledii, bir nakarat gibi durmakszn yineledii o soruyu dnyordum: "Gne herkes iin parlamyor mu?" O srada, gne gkyznde iyice ykselmiti, bu umutsuz topra, ocuklarn yzlerini yakyor, lmekte olan kpein tylerinde parlyordu. imdiye kadar hi byle bir ey hissetmemitim, lanetlenmitik sanki; yaamn yok olduu, her yeni gnn bir nceki gnden bireyler gtrd bugnlerde, acnn kmltsz, kr ve maarasnda duran Leyla'nn homurtular kadar anlalmaz olduu bu dnyada parlayan n acmasz gcn hissettim. Bu nedenle, daha sonralar kocam olacak olan, okuma yazma bilmeyen Bedevi Saadi Abou Talib, Al-Jazzar'da okula gittiimi renince, burada, Nur ams Kampnda ektiklerimizi bir bir yazmam istedi, unutulmamas ve herkesin bunu renmesi iin. Ben de szn dinledim ve beraberimde getirdiim okul defterlerime yaam yazdm gn be gn. Kuzeye gidip bir daha dnmeyen babam Ahmed, Kuran'n surelerini okuyabilmem ve her olan ocuunun yapabildii geometri problemlerini z-

174

meyi ve hesap yapmay renmem iin okuma yazmay renmemi istemiti. Bir gn, bu defterleri anlarmla dolduracam bilseydi, ne dnrd acaba? Sanrm onaylard ve ite bu nedenle Bedevi Saadi'nin szn dinledim. Bu anlar, Latrun yaknlarnda yolda defterimin st tarafna adn yazan Esther Greve iin de yazyorum, bir gn okur ve beni bulur umuduyla. O gn, bana doru geldiinde yazgm grdm yznde. Ksa bir sre iinde birlikte olduk, ancak bu karlama yazgmzd sanki. Bu defterleri yazmay bitirdikten sonra Birlemi Milletler'den bir askere vereceim, nerede olursa olsun onu bulup iletmesi iin. Yalnzla ve evremi saran bu ldrtc olaylara karn, yazacak gc o veriyor bana. Gnein acmaszca tal tepenin zerinden gkyzne doru ykselmeyi srd srada len beyaz kpekten, kesintisiz acsndan sz ettim, nk lm ilk kez yakndan gryordum. Daha nce, Akk'da ok temiz odalarda hasrlar stne yatrlm l erkek ve kadnlar grmtm, zerlerine dikilecek olan bembeyaz ve tertemiz araflar iinde uyuyormu gibi grnyorlard, gzleri kapal, dudaklarn kapal durmas iin de eneyi, ular salara kadar uzanan ince bir iple bal. Teyzem Raysa ve bykbabam Muhammed'i l de grmtm, souk, kmltsz ve daha lme alamam gibi biraz beceriksiz. Sonra da, ba gneye dnk bir biimde gmte braklan tabutlar, mezarclarn almalarn, profesyonel alayc kadnlarn keskin lklarn. Yal Nas da flenip sndrlen bir mum gibi sessizce gitmiti ve orada grdm tek ey eski ksa arafa sarlm bir biim ve yere sarkan iki plak ayak. Ama beyaz kpek gerekten lmt, bakndaki amasz deheti, donuk gzlerini grm, durmak istemeyen soluunun abasn iitmi, elimle, uzun sren ac dolu rpertileri ve bedenindeki souk sessizlii hissetmitim, gnese tozlu tylerini acmaszca yakmay srdryordu. te o an, lmn kampmza girdiini anlamtm. Bundan sonra, birer birer br hayvanlar, erkekleri, kadnlar ve ocuklar da alacakt. allklardan geerek Attil ve Tulkarm yollarn, Cenin kenti tepelerini, bizim dnyamz oluturan ve bizleri tutsak eden her yeri grebildiimiz o tepeye koarak kmtm. Niye

buradaydk ki biz?
175

Niye bu tepeleri ap batya, bizi kurtarabilecek olan denize doru gitmiyorduk? Nur ams'ta kalan insanlarn ou dalardan gelmiti. Bir ocuun obanlk ettii kei srlerinin dolat, ine yaprakl aalarla kapl kzl vadilerde yaamt hepsi. Baka bir ey tanmyorlard, denizi de hi grmemilerdi. Aamma Huriya bile dnmyordu denizi. Ama ben Akk'da dodum, denizin karsnda, kentin g ney sahilinde bydm; surlara kadar gelen dalgalarda yzdm, ingilizlerin kalesinin yannda ya da Franszlarn kalesinin alt tarafnda, balk teknelerinin yelkenlerini gzledim, tm ocuklarn arasnda babamn teknesini ilk gren ben olaym diye. Denizi bir kez daha grebilseydim, lmn bir nemi kalmayacak, benim de Aamma Huriya zerinde de hibir etkisi olamayacak sanyordum. Bylece, gne o kadar acmasz olmayacak, yeni gn gemi gnn soluunu yok etmeyecekti. imdi btn bunlar bana yasakt. Yabanc askerler bizleri kamyonlara bindirip dnyann br ucu diyebileceimiz bu yere getirdiklerinde, sevdiim her eyi bir daha gremeyeceimi biliyordum. Sabahlar, martlarn ve pelikanlarn evresinde uutuu denizin stnde kayan ge milerin yelkenleri nerede imdi? Kk kulbelerin glgesinde kmltsz duran, hi kimsenin dnmedii babo kpekleri andran o ocuklarn baknda kendi yallm, kendi sonumu gryorum. Zayf, krk ve solgun yzm, eskiden belime kadar ipek manto gibi inen o gzelim salarm imdi bitlerin dolat, toz ve dikenlerle kapl allklar andryor, ellerimle ayaklarm yal kadnla-rnkiler gibi kara ve damarl. Nur ams'ta, kimsenin aynas yok. Askerler bavullarmz aradklarnda, baklar, makaslar ve hatta aynalar, silah olabilecek her eyi almlard. Kendileri iin mi korkuyorlard aca ba? Yoksa kendimiz iin kullanmamzdan m endie duyuyorlard? Bundan nce, aynalar hi dnmemitim. Yzm gr mek kadar doal bir ey yoktu benim iin. Aynasz kalnca insann ok farkl biri olduunu, eskisi gibi olmadn anlyorum imdi. Belki de onlar bizden alm olan askerler bunu biliyor 176

du. Kendimizdeki deiimi anlamak ve admz kadar bedenimi zin de eskiden nasl olduunu anmsamak iin, birbirimizin y zne ne kadar endieli baktmz grnce anlamlardr belki de. ' . Nur ams'ta geen her gn, her hafta, yeni erkekler, kadn lar ve ocuklar ekliyordu kampmza. Huriya teyzemizin buraya nasl geldiini anmsyorum. Benden birka gn sonra Al-Kuds snmaclaryla geldiine gre, herhangi bir yaknlmz olmamasna karn, ona teyze di yordum, nk bir akraba kadar ok sevmitim onu. O: da be nim gibi Nur ams'a, Birlemi Milletler'in arkas adrl bir kamyonuyla geldi. Eya olarak bir tek diki makinesi vard yannda. Kalacak yeri olmad iin, tal tepenin eteinde tek ba na yaadm eski tahtalardan yaplm kulbeme getirdim onu. Huriya kamyondan en son inmiti, olduka asil grn mt bana, sonuna kadar da hep yle grdm o nu, bunca yorgunluktan sonra aramzda en iyi durumda olan oydu. Bu tozlu yerde dimdik duran, insana erin veren bir siluetti onunki. Geleneksel bir biimde giyinmiti, ak renk kumatan yaplm uzun bir galabieh, siyah bir alvar, yznde beyaz rtler , ayandaysa deri sandaletler vard. Yeni gelenler bavullarn topla yp gneten korunmak ve kalacak bir yer bulabilmek iin kampn zeine doru yrmlerdi. Yabanclarn adrl kam yonlar, toz bulutu iinde Tulkarm yolunda yok olmutu. Bir kamyon gelip onu biraz daha uzaa gtrecekmi gibi, diki makinesinin yannda ylece bekliyordu. Sonra onu izlemekte olan ocuklarn arasndan beni seti, belki de en bykleri ol duum iin. "Bana yolu gster, kzm," dedi. Byle seslenmiti bana, kzm anlamna gelen benti demiti, ben de ona teyze anlamna gelen Aamma diyordum, Nur ams'a beni grmeye gelmi ve ben de burada onu bekliyordum sanki. Kk kulbede, rtsn kardnda yz ok houma gitmiti. Teni koyu bakr rengindeydi, tire renkli gzleri tuhaf bir biimde parlyordu, zel bir k vard baknda, insana erin veren ve ayn zamanda etkileyen bir bak. Belki de kimi krler gibi insanlarn ve nesnelerin tesini grebiliyordu. '
Gmen Yldz

177/12

Aamma, yalnz yaadm bu kulbeye yerleti. Toz yznden bezlerle sard diki makinesini yere brakt. Evde, kapya en yakn olan blmde kalmay yeledi. Yerde uyuyordu, arafn kylarn iyice kvrp iinde yok oluyordu sanki. Gndzleri, yemek yaptktan sonra, diki makinesinin bana geiyor, insanlarn giysilerini onaryordu, karlnda para yerine yiyecek ve sigara veriyorlard, nk kampta parann deeri yoktu. plii bulunduu srece bu ii srdrd. Kadnlar ona ekmek, eker, ay ya da zeytin getiriyorlard. Ama kimi zaman da yalnzca teekkr ediyorlard, bu da ona yetiyordu. En gzeli akamlard, masallar nedeniyle. Zaman zaman, akamstleri, gne sisin ardna gizlendii zamanlar, birdenbire, nedenini bilmeksizin ya da tersine, rzgrn bulutlar kovalad ve gkyznn ak olduu zamanlar, ayn kl gibi parlad- akamlar, Aamma oturup cin yks anlatyordu. Masallar gece anlatlrd, bunu biliyor ve byle yapyordu. Karma oturuyor ve gzleri tuhaf parltlar iinde yle diyordu bana: "Dinle bak! Sana cin yks anlatacam." Cinleri tanyordu, onlar grmt, geceleri lde dans eden krmz klar'gibiydiler. Gndzleri hi grnmezlerdi, n aydnlna gizlenirlerdi. Ancak, gece yeniden ortaya karlard. Onlar da insanlar gibi, kaleleri, surlar ve baheleri olan kentlerde yaarlard. O kentlerin nerede olduunu bir tek o bilirdi, savatan sonra, beni de oraya gtreceine sz verdi. yksn anlatmaya balyordu bylece. Kulbemizin kapsnn nne, darya dnk bir biimde oturuyordu, nk yalnzca bana anlatmyordu. Bense, ierde, sesini daha iyi duyabilmek iin ona yakn bir yere oturuyordum. Bunun zerine, evredeki ocuklar birer birer geliyorlard. Birbirlerine haber veriyorlar, evin nne, tozun iine oturuyorlar ya da tahta duvara yaslanp ayakta dikiliyorlard. Cin yks anlatrken, Aamma Huriya'nn sesi ok farkllayor, yepyeni bir ses oluyordu. Her gn duyduum ses deildi bu, daha bouk ve kalnd, bu nedenle hepimiz sessizce dinliyorduk, onu daha iyi duyabilmek iin. Akamlar, kampta t kmyordu. Sesi bir fslt gibiydi, buna karn her bir sz iitebiliyor ve bir daha da hi unutmuyordu.

Aamma Huriya'nn sesi de deiiyordu yava yava. Daha iyi duyabilmek iin kapnn nne uzanyor, canlanan yzn gryordum. Gzleri gitgide daha ok parlyor, kvlcmlar sayordu. Mimiklerle ifade ediyordu her eyi, yznde korkuyu, fkeyi ve kskanl grebiliyorduk. Sesleri de taklit ediyordu, zaman zaman sesi kaln, ince, bouk, keskin ya da iniltili kyordu. Elleriyle, bakr bileziklerini ngrdatarak, dans eder gibi devinimler yapyordu. Ama kap eiinde terzi oturuuyla otururken, bedeninin geri yan kmltszd. Gne nn yok olmaya yz tuttuu ve gnn bunaltc scaklnn azald bu saatlerde, kulbe kapsnn nnde, tozlu yerde, Aamma Huriya'nn anlatt bu ykler gzel yklerdi. Bizleri rktyordu bu ykler, dereyi getikten sonra kurda dnen adamlar ya da soluk almak iin gmtlerinden kan ller. Hortlaklar ya da ln ssz bir kesinde kaybolmu kentleri anlatyordu, yolunu kaybedip oraya giden yolcu-larsa bir daha geri dnemiyordu. Kadnla evlenen bir cinin ya da bir erkei batan karp dalara gtren dii cinin ykleriydi bunlar. l rzgr estiinde, kt niyetli bir cin ocuklarn bedenlerine girip akllarn balarndan alyor, onlar bir ku gibi evlerinin stne trmandrtyor ya da kurbaa gibi kuyunun dibine indirtiyordu. Bizlere bylerle ilgili ykler de anlatyordu, rnein, kk bir ocuun annesine by yapan; sonra da halas olduuna inandran cad Bayrut. Gen kadn bir sre iin odadan ayrld srada cad, beikten ocuu alp yerine amarlarla sarlm byk bir ta koyar, sonra da ocuu piirip kendi annesine yemek olarak sunar. te bu durumda gzn etkisinden nasl kurtulabileceimizi sylerdi; elini yznn karsna koyup kll suyla alnna Allann adn yazarak. Cadlar nasl korkutabileceimizi de sylerdi; avucuna biraz kum alp fleyerek. lmszlemek iin kle klna girip ocuklarn yreini yiyen acmasz, esmer Afrikal Aye'nin yklerini de anlatrd. Aamma Huriya elimi tutup yanna oturttuktan sonra sorard: "Bu akam sana ne anlataym?" "lmsz yal Aye'nin yksn anlat!" diye yantlardm hemen.

178

179

Onu dinlerken 'her eyi unutuyordum, kim olduumu, ne rede olduumu, kurumu kuyuyu, erkek ve kadnlarn gece .yi ve bilinmeyeni beklemek zere iine uzandklar sefil barakalar, alk eken ocuklarn tal tepeye kp Birlemi Milletler'in kamyonlarn drt gzle beklemelerini ve yoldan kalkan toz bulutunu grdklerinde: "Ekmek! Un! St! Un!" diye barmalarn. Bizlere dattklar o kurumu tatsz ekmei de, gnde kii bana iki, hatta kimi zaman yalnzca bir dilim den ekmei. ocuklarn bedenlerini saran yaralar, bit ve pire srklarn, atlam ayak topuklarn, avu avu dklen salar, konjonk tivit yznden yanan gzkapaklarn unuturdum. Aamma Huriya, bizi korkutacak eyler anlatmyordu yalnzca. Bunalm, bitkin ocuklar, alktan km yzlerini ve gnein dayanlmaz scakln grnce: "Bugn, su, baheler, pnarlarn rl rl arklar syledii ve bahelerinde kularn tt kentlerle ilgili yklerden birini anlatma gn," derdi. Bu ykleri anlatmaya baladnda, sesi daha yumuak, gzlerindeki k daha canl olurdu. "Eskiden, dnya byle deildi. Cinler ve insanlar birlikte yayorlard. Dnya, iki yne de akabilen byl bir nehirle evrili byk bir baheydi. Bir yandan douya, br yandan batya doru akyordu. O yer ok gzel olduundan adn, cennet anlamna gelen Firdus koymulard. Bana sylediklerine g re, buradan pek fazla uzakta deilmi. Akk kentinin yaknnda, deniz kysndaym. imdi orada cennet adn tayan kk bir kasaba var ve oradaki yerli insanlarn cinlerden geldikleri sylenir. Bu doru mu, yanl m, bilemem. Ama orada ilkyaz bitmek bilmiyordu, iek ve meyve dolu baheler, hi ku rumayan pnarlar vard, insanlar hi yiyeceksiz kalmyorlard. Meyve, bal ve otlarla besleniyorlard, nk etin ne olduunu bilmiyorlard. Bu byk bahenin ortasnda, bulut renginde muhteem bir saray vard o zamanlar, orada cinler yayordu, nk bu dnyann efendileri onlard, Allah onlara emanet et miti dnyay. O zamanlar cinler iyi niyetliydi, kimseye ktlk etmiyorlard. Erkek, kadn ve ocuklar sarayn evresindeki bahede yayorlard. Hava ok lk, gnese ok yakc deildi, korunmak iin evlere gereksinimleri yoktu, k ve souu bil miyorlard. ocuklar imdi sizlere btn bunlarn nasl yok ol 180

duunu anlatacam. nk eskiden, Firdus, yani cennet adn tayan, aa ve ieklerle kapl, iinde kularn ve pnarlarn durmakszn ark syledii ve insanlarn yalnzca meyve ve balla beslenerek bar iinde yaadklar bu bahe, imdi artk, susuz, ac dolu ve plak, aasz, ieksiz bir dnya oldu ve orada yaayan insanlar gitgide birbirlerine dman kesilip acmasz bir savaa girdiler, cinler de onlara yardm etmiyor bir daha." Aamma Huriya konumay brakyordu. Devamn kmltsz bekliyorduk. Anmsyorum, gen Bedevi Saadi Abou Talib kampa ilk kez o bu yky anlatrken geldi. Biraz uzakta, yere diz kp o da dinledi teyzemizi. Aamma Huriya, bu kez uzun uzun sustu, yrek arpntlarmz, br evlerden gelen tkrtlar, bebek seslerini ve kpek havlamalarn iitmemiz iin belki de. Sessizliin deerini biliyordu. Devam etti: "Bu bahede gzel olan suydu, biliyor musu nuz? imdiye kadar grmediiniz, tatmadnz, dlemediiniz bir suydu o, ylesine berrak, serin ve saft ki, onu ienl er sonsu- za dek gen kalyor, hi yalanmyor, lmyorlard. Dereler bahenin iinde alyor, batdan douya, doudan batya, her iki yne de akan ve baheyi evreleyen byk nehre kavuuyorlard. O zamanlar byleydi ite. Ve byle de devam edebilirdi, bu bahenin efendileri olan cinler, insanlara kzp btn pnarlarn suyunu kurutmasalard, imdi tatsz ve usuz bucaksz olan o byk nehre tuz atmasalard, bizler de o bahede, aalarn glgesinde kularn ve pnarlarn arksn dinliyor olabilirdik u anda." Huriya biraz daha susuyordu yine. Gkyz yava yava kararyordu. Barakalarn atlarndan dumanlar ttyordu, ancak aldatc ve dsel olduklarn hepimiz biliyorduk. Yal kadnlar atei su kaynatmak iin yakmlard, ama iinde yalnzca biraz ot ve tepelerden topladklar birka bitki kk kaynatabi liyorlard. Kimilerininse kaynatacak hibir eyleri yoktu, ancak alkanlktan olsa gerek, ate yakyorlard yine de, Aamma Huriya'nn anlatt hortlak yklerinde olduu gibi, dumanla ka rnlarn doyuruyorlard belki de. Anlatmaya devam ediyordu, birden yreim daha hzl atmaya balyordu, anlattklarnn kendi ykmz olduunu, cinleri fkelendirerek kaybettiimiz bu bahenin, bu cennetin bize ait olduunu anlamtm nk. 181

"Nasl oldu da cinler insanlara bu kadar kzdlar, neden sonsuz ilkyaz yaayabileceimiz bu baheyi yerle bir ettiler? Kimileri bir kadnn buna sebep olduunu sylyor; cinlerin sarayna girmek istemi, bunu yapabilmek iin de insanlar sayca cinlerden daha kalabalk olduklar iin daha gl olduklarna inandrp onlar saraylarndan kolayca koyabileceklerine inandrm. Kimileriyse, Suad ve Safi adlarnda, ayn babadan ve farkl annelerden olan, bu nedenle de birbirlerinden nefret eden iki kardein bu baheyi paylaamamalarndan kaynaklandn sylyor. ocukluklarnda bile srekli dvyorlard, tozlar iinde iki ko gibi birbirlerine saldrdklarn gren cinlerse ok glyorlard. Bydklerindeyse, ta ve sopayla srdrdler kavgalarn; bulutlara yakn saraylarndan onlar izleyen cinler, iki maymun seyreder gibi glmeye ve onlarla alay etmeye devam ettiler. Artk yetikindi onlar, ancak kavgalarn kllarla ve tfeklerle srdryorlard hl. Bu adamlarn her ikisi de birbirinden gl ve kurnazd. Acmaszca birbirlerini yaralyorlard, kanlar srekli akyordu topraa, yine hibirisi yenilgiyi kabul etmiyordu. Onlar saraylarndan izleyen cinler: 'Gleri tkeninceye kadar savasnlar, yorulduklarnda dost olacaklardr naslsa,' diyorlard. Daha sonra, dediklerine gre, kara yzl ve yrtk prtk giysili yal bir cad ortaya kt, belki de o Aye'ydi, nk cinlerin tm srlarn bilen ok yal bir kadnd o. ki karde, srayla gidip bu kadndan yardm istediler, karlnda altnlar vaat ettiler ona. Yal kle, sandklarn kartrp her birine birer armaan verdi. En by olan Suad'a, kk bir kafes iinde geceleri tuhaf bir biimde ldayan, kimsenin imdiye kadar grmedii kpkrmz azl yabanl bir hayvan verdi. Safi adndaki br delikanlya da ii gzle grlmez, ama ok gl bir bulutla dolu byk bir deri torba verdi. O zamanlar, o bahede ate ve rzgr yoktu nk. Bunun zerine, kardeler, hi dnmeden, bu zehirli iki armaan birbirlerinin zerine frlattlar. Kafes aldnda, krmz azl yabanl hayvan darya atlad, ksa bir sre iinde tm aalar ve otlar kapp kocaman oldu. Sonra br karde torbay at, iinden kan rzgr atee doru esmeye balad ve onu, btn baheyi alevler iinde brakan devasa bir yangna dntrd. Kzl

alevler, bu bahede bulunan tm aalan, kular ve insanlar yakt, yok etti, byk nehre snan birka insan kurtul abildi yalnzca. Kara dumanlarla evrili saraylarnda duran cinler artk glmyorlard. 'Allahn laneti hepinizin zerinde olsun, sizlerin ve gelecek nesillerinizin,' diyorlard. Ve yakp yklan bu baheyi sonsuza dek terk ettiler. Ama gitmeden nce, bu topraklarda bir daha hibir eyin yetimemesi iin btn pnarlar ve su kaynaklarn yok ettiler, sonra da byk bir tuz dan paralayp byk nehre attlar. Bylece Firdus bahesi bu susuz le dnt, byk nehir de artk iki yne akmayan tatsz bir su oldu. ykm burada sona eriyor. O gnden beri, cinler insanlar sevmez oldu, onlar affetmediler, szlerini dinleyenlere silah ve lm dnda hibir ey vermeyen yal ve lmsz Ay-e'yse hl bu topraklarda dolayor. Allah onu bizim yolumuza kartmasn, ocuklar." Gece olmutu, Aamma Huriya aya kalkp namazn klmak zere kuyulara yneldi, ocuklarsa evlerine dndler. Kapnn yanna uzanm, Aamma Huriya'nn soluu kadar dzenli ve hafif sesini hl iitiyordum. Gkyzne yaylan duman ve alk kokusunu da hissediyordum. Dnyordum, cinler bizleri daha ne kadar yalnz brakacaklard? Rumiya kampa yaz sonunda geldi. Geldiinde, en az alt aylk hamileydi. Kz denecek kadar genti, yorgunluun izlerini tayan, ancak ocuksu havasn hl koruyan bembeyaz yz, iki belik halinde toplad sar salar ve size kimi hayvanlarn bak kadar korkulu ve ocuksu bakan su rengi gzleri vard. Aamma Huriya onu hemen korumas altna almt. Eve kadar getirip baka bir barakaya tanan yal kadnn yerine yerletirmiti. Rumiya, Deir Yassin kentinden kamay baaran insanlardan biriydi. Rumiya'nn ei, annesi, babas, kaynvalidesi ve kaynpederi orada lmlerdi. Yabanc askerler onu sokaklarda dolarken bulmu ve askeri hastaneye gtrmlerdi, deli olduunu dnmlerdi. Belki de Rumiya o gnden sonra delirmi, > tek bir sz sylemeden, kmltsz, bir kede saatlerce oturmay alkanlk edinmiti. Askerler onu srasyla Kuds yaknlarnda Jalazun, Muaskar, Deir Ammar, sonra da

Tulkarm ve Bala182 183

ta'daki kamplara gtrmlerdi. Ve bylece bizim kampa, yo lun sonuna gelmiti. ilk geldii zamanlar, ierde rtsn kartmak istemiyor du. Kapnn yannda, hi kmldamadan, dizlerine kadar inen byk tozlu rtsne sarnp oturuyor, gzlerini karya dikip bo bo bakyordu. ocuklar onun deli olduunu sylyorlar, bizim kapnn nnden getiklerinde ya da kampn giriindeki yolda onunla karlatklarnda, kt ruhu uzaklatrmak iin, avularna kum alp flyorlard. Ondan sz ederken fsldayorlard: 'Delirdi' anlamna ge len "habla, habla," diyorlar ve: "Kayfi," "korktu," diye de ekliyorlard, nk gzleri korkmu bir hayvannkiler gibi iriydi, srekli ayn noktaya .bakyordu. Oysa korkan ocuklard. He pimiz; iin biraz yleydi, kayfi. Ancak Aamma Huriya yolunu bulmutu. Rumiya'y her gn biraz daha evcilletirdi. Yemein i o yedirirdi. lk zamanlar, ocuk mamasna benzeyen un ve st bulamac hazrlar, yiyebilmesi iin de tkrkl elini atlak du daklarnda gezdirirdi. Srekli onunla alak sesle ve ar ar ko nuup san okard, bylece Rumiya yava yava kendine geldi, yeniden yaamaya balad. rtsn ilk kard zaman anmsyorum, bembeyaz yz kta parldyordu, ince burnu, ocuksu az, yanaklarnda ve enesinde, mavi dvmeleri, zel likle de uzun,.altn ve bakr rengi gr salaryla. imdiye kadar bylesine gzel sa grmemitim, niye ona Rumiya adn verdiklerini anlyordum, nk bizim rkmzdan deildi o. Ksa bir sre iin, baklarndaki korku izleri yok olmutu, Aamma Huriya'yla bana konumadan ve glmsemeden bakt. Hemen hemen hi konumazd, yalnzca su ya da ekmek istemek iin birka szck sylerdi ya da birden, anlamn bilmedi i bir tmceyi ezbere okurdu, biz de bir anlam veremezdik. Kimi zaman bo baklarndan usanr, yal Nas'n gml olduu, Bedevi'nin dallardan ve talardan kulbe yap p oturduu o tal tepeye kardm. Erzak getiren kamyonlarn yolunu gzlemek iin ben de br ocuklarla otururdum. Belki de beni rkten Rumiya'nn sessiz gzelliiydi, her eyi delip geen ve anlamn da beraberinde gtren o baklaryd. Gne gkyznde en tepeye ulap evimizin duvarlarn frn gibi sttnda, Aamma Huriya slak bir bezle Rumiya'nn 184

bedenini nemlendirirdi. Su az ve amur gibi olduundan, Aam ma her sabah erkenden kuyudan su getirir, durulmasn bekler di. meleri ve yiyecek bireyler hazrlamalar iin gereken suyla gen kadnn karnn slatrd, ancak bunu hi kimse bilmez di. Aamma Huriya, doacak olan ocuun susuz kalmamas ge rektiini sylyordu, nk o ocuk imdiden yaamaya bala mt, annesinin karnna akan suyun sesini iitiyor, yamur gibi serinliini hissediyordu. Aamma Huriya'nn ilgin dnceleri vard, tpk ykleri gibi, onlar anladnzda her ey daha ak, daha doru grnyordu. Gne gkyznde en tepeye ulatnda ve kamptaki her ey kmltsz kaldnda, scaklk, frn saran alevler gibi katranl kartonlardan ve tahta paralarndan yaplm barakalar sardnda, Aamma Huriya rtsn kapya asar, bylece ier de mavi bir glge oluurdu. Rumiya, kendisini tamamen soymasna ses karmazd. Havludan damlayacak olan suyu beklerdi. Aamma'nn usta elleri, gen kadnn ensesini, omuzlarn ve kalalarn srayla ykyordu. Srtndaki uzun belikler, slanm ylanlar gibi kvrlyordu. Daha sonra, Rumiya srt st yatard, ve Aamma suyu gslerine ve gergin karnna aktrd. lk zamanlar, bunu grmemek iin, darya kyor, scan altnda sendeliyordum. Sonra, istemediim halde kalmaya baladm, nk yal kadnn, ar ar yaplan ve bir ayini, bir duay an dran el devinimlerinde anlalmaz, gerek ve gl bireyler vard. Rumiya'nn boynuna kadar toplanan siyah elbisesinin al tndan beliriveren ve mavi glgenin etkisiyle harelenen kocaman beyaz karn, ay gibiydi. Aamma gl elleriyle havlunun suyunu gen kadnn tenine sktnda, maaray andran bu evde, su o gizemli sesiyle alyordu. Gen kadna baktmda, karnn, gslerini ve gzleri kapal baygn yzn grebili yordum, o anda, srtmdan ve alnmdan szlp salarm yz me yaptran teri hissediyordum. Dardaki scakln ve kurakln ortasnda sr gibi duran evin iinde, Rumiya'nn bedenine damlayan suyun sesini, ar ar soluk aln ve Aamma Huriya'nn havluyu kovaya her daldrnda susup sonra yeni den mrldand ninniyi iitiyordum. 185

Btn bunlar ok uzun sryordu, yle ki Aamma Huriya ykamay bitirdiinde, Rumiya karnnn stnde lekelenen rtler altnda uyumu oluyordu. Darda, gne hl gz kamatryordu. Kampta, tozun arl ve sessizlik hissediliyordu. Gece olmadan tepeye kyordum, kulaklarmda hl suyun sesi ve yal kadnn mrlts oluyordu. Belki de artk kamp ayn gzlerle grmyordum. Sanki her ey deimiti, yeni gelmi gibi hibir eyi tanmyordum, bu talar, kapkara evleri, tepeler yznden grnmeyen ufku, birka kurumu aacn bulunduu ve denizi hibir zaman gremeyecek olan bu kurak vadiyi biliyordum sanki.

186

Bu kampa kapatldmzdan bu yana ok uzun zaman geti, eski gnleri, Akk'y anmsamakta glk ekiyorum. Denizi, denizin kokusunu, martlarn lklarn. Sabahn erken saatlerinde, krfezde kayan sandallar. Akam saatlerinin yar karanlnda, surlarn yannda, zeytinliklerde yrrken iittiim ezan seslerini. Kular uuuyordu evremde, tembel kumrular, gm rengi kanatlaryla gkyznde bekler halinde dolaan gvercinler. Gece yaklanca, bahelerdeki karatavuklar rktc sesler kartyorlard/Yitirdiklerim bunlar ite. Burada gece aniden, habersizce kyor, ezan sesi yok, namaz vakti yok, kular yok. Bombo gkyz renk deitirip kzla dnyor, sonra da gece ukurlardan beliriveriyor aniden. lkyazda, yeni geldiimde, geceler scakt. Tal tepeler, gnein scakln gece yarsna kadar srdryor. imdiyse, sonbahar geldi, geceler soudu. Gne tepelerin ardnda yok olur olmaz, topraktan gelen souk hava hemen hissediliyor, insanlar ellerinden geldiince, Birlemi Milletler'in datt battaniyelerle, kirli mantolarla, araflarla sarnp rtnmeye alyorlar. Odun ylesine azald ki, artk geceleri ate yakamyoruz. Her ey karanlk, sessiz ve buz gibi. Dnyadan ve yaamdan uzak bu yerde, unutulduk. nceden, hi byle hissetmiyordum. Gkyznde beliren yldzlar, olaanst resimler iziyor. Anmsyorum da eskiden babamla birlikte sahilde yrrdk, yldzlarn izdii resimler tandk gelirdi bana. Onlar, bilmediimiz kentlerin gkyznde asl duran klaryd sanki. imdiyse o klar kampmz daha karanlk ve ssz gsteriyor. Ayn yuvarlak olduu geceler, babo kpekler havlyor. Aamma Huriya: "lm dolayor," diyor. Sabahlar, adamlar, l kpekleri uzaa gtrp atyorlar. 187

Geceleri, ocuklar da baryorlar. Bedenimin her bir yan rperiyor. Ertesi sabah, bu kez, l ocuk cesetlerini mi topla mak gerekecek? Saadi adndaki Bedevi, bundan bir yl nce len yal Nas'n gml olduu tal tepeye yerleti. Gmte yakn bir yere, tahta paralar ve bezlerden kendine bir snak yapt. Orada, gece gndz, neredeyse hi kmldamadan oturup Tulkarm yolunu izliyor. ocuklar her sabah yanna gidiyorlar, o da onlarla birlikte kamyonlar bekliyor. Ama kamyonlar geldiinde o aa inmiyor. nemsiz bir eymi gibi, snann yannda ylece oturuyor. Hibir zaman kendi payn almaya gitmiyor. Ancak, kimi zaman ok ackt iin, tepenin yar yoluna kadar inip karsna kan ilk evin, bizim evin nnde dikiliyor. Aamma Huriya biraz ekmek ve kendi eliyle yapt nohutlu poaadan bir tan stne brakyor, sonra da eve dnyor. Saadi yaklayor. Utanga ve sert bir ifadeyle bana uzun uzun bakyor, yreim hzla arpyor o zaman. Tepede ve kampn evresinde dolaan kpeklerin gzleri de ayn renkte. Kpeklerden korkmayan tek kii Bedevi. Tepeye ktnda onlarla ko nuuyor. ocuklar byle sylyor, bunu duyan Aamma Huriya,onun saf biri olduunu ve sayesinde kampmzn korunduunu syledi. Her sabah, Birlemi Milletler'in kamyonunu grebilmek iin tepeye ktm. Byle sylediime bakmayn, aslnda yn paltosuna sarnm kulbesinin nnde, tan stnde oturan Bedevi'yi grmeye gidiyordum oraya. Salar uzun ve dankt, ama yz, byklan yeni terleyen toy bir delikanlnnki gibiydi. Ona yaklanca yzme bakt, gzlerinin rengini grdm, ba bo dolaan kpeklerininkini andryordu. O tepeden, yalnzca kuyudan su imek iin iniyordu. Kuyrukta bekliyor, sonra sra kendisine gelince, kovann iinden suyu avulayp iiyor, bir daha da akama kadar hi susamyor. Gen kzlar onunla alay ediyor, aslnda ondan biraz da korkuyorlar. Kzlar iemeye git tiklerinde, onlar allarn ardndan gzlediini sylyorlar. Hatta bir kza saldrdn, kzn da onu srdn anlatyorlard. Ama btn bunlar dedikodu. 188

Kimi zaman, Aamma Huriya cin ykleri anlattnda, o da gelip dinler. ocuklarn yanna oturmaz. Ban ne eip biraz uzaktan dinler. Aamma Huriya, onun yalnz olduunu, artk hibir akrabas kalmadn sylyor. Ancak, hi kimse onun Nur ams'a nereden ve nasl geldiini tam olarak bilmiyor. Belki de o, keileriyle birlikte uzun zamandr burada ya yordu, onlar birer birer lnce nereye gideceini bilemedi ve burad a kald. Belki de burada dodu. Yanma gelip benimle konutu. Sesi yumuakt ve imdiye kadar hi duymadm ivesi vard. Aamma Huriya, onun lde yaayan Bedeviler gibi konutuunu sylyor. Adn da bu ne denle byle koymutuk. Sar gzleriyle bana bakyordu. Kim olduumu ve nereden geldiimi sordu. Ona Akk'dan ve denizden sz edince, zellikle denizi anlatmam istedi. Denizi hi grmemiti. Yalnzca b yk tuzlu gl ve cinlerin saraynn bulunduu Ghor ve Al Mujib'deki usuz bucaksz vadiyi biliyordu. Ona grdklerimi anlattm, kentin duvarlarna arpan dalgalar, sahile vuran aa ktklerini ve sabahn erken saatlerinde, pelikanlar uuurken sisi delip geen yelkenli gemileri. Denizin kokusunu, tu zun tadn, rzgr, her akam suya dalan gnei anlattm ona. Beni dinlemesini, prltl bakn, paltosunun stnde birletirdii kollarn ve topraa basan plak ayaklarn seviyordum. Ben Aamma Huriya gibi konuamyordum, rik masal bilmiyordum. Yalnzca grdklerimi anlatabiliyordum. O da bana bildiklerini anlatyordu; byk tuzlu gln yannda sr lere obanlk ettii dalar, yannda kpekleriyle, gnlerce al lar ve otlarla beslenerek kumun altnda akan dereler boyunca yrylerini, gebe kamplarn, ate kokularn, kadnlarn sesini, baka srlerle dolaan oban arkadalaryla karlamalarn ve sonra da nasl ayrldklarn anlatyordu. Birlikte oturup konutuumuzda, ocuklar gelip bizi dinli yorlard. Gzleri ateten irilemi, salar darmadand, kapkara tenleri, yrtk prtk giysilerinin altnda parlyordu. Ne var ki, biz. de onlara benziyorduk artk, ben deniz kysnda yaam kentli kz, o ise Bedevi, onlardan farkl bir yanmz kalmamt, bizim bakmz da o babo kpeklerinkini andryordu. Her akam, gn scann azald saatlerde, kamptan ykselen 189

ince dumanlan izleyerek konuuyorduk, bylece aresizliimizi daha az hissediyorduk. Buralardan kaabiliyor, bylece yeniden zgr olabiliyorduk. imdi ben de erzak kamyonlarn beklemeye gitmiyordum. Tepenin stnde, Saadi'nin yanna oturup Tulkarm yolundan kalkan toz bulutunu izliyor: "Un!... St!... Un!..." diye barp kouturan ocuklar iitiyordum. Paylarmz Aamma Huriya gidip alyordu. Ben kalp Sa-adi'yi dinliyordum, gemi gnleri unutmamak, babamn teknesini ilk ben greyim diye, balk teknelerin dnn drt gzle beklediim Akk sahilini daha iyi anmsamak iin. Aamma bana barmaya balamt: "Bedevi sana by yapt! Onu dveceim!" Benimle alay ediyordu. Sava ylesine uzak ki. Burada hibir ey olmuyor. lk gnler, ocuklar tahta paralaryla oynayp silah sesleri kartyorlar ya da birbirlerine ta atp el bombasym gibi kap yerlere yatyorlard. Artk bunu da yapmyorlar. Unuttular. "Neden buradan gitmiyoruz? Neden evimize dnmyoruz?" gibi sorular soruyorlard eskiden, imdi onu da unuttular. nk anneleri ve babalar her defasnda balarn eviriyor. Erkeklerin gzlerinde bir eit duman, bir bulut var. Bu da baklarn sndryor, daha hafifletiriyor, yabanclatryor. Burada, artk kin ve fke yok, hatta gzya, arzu ve korkudan da. iz kalmad. Belki de suyun eksikliinden kaynaklanyor bu, su holuk demek. Artk, insanlarn gzlerinde, lmek zere olan beyaz kpein baknda izlediim ak leke var. Bu nedenle Saadi'nin gzlerini seviyorum. Onun baknda su rengi yok olmad. Sar gzleri, kampn evresinde, tepelerde dolaan kpeklerinki gibi parlyor. Onu grmeye geldiimde, gzleri ldyor. Dudaklarn kprdatmadan, yalnzca gzleriyle glmsyor. Bunu rahatlkla grebiliyorum. Kimi zaman, savatan da sz ediyor. Her ey bittiinde, gneye, tuzlu gln yaknlarnda, ocukluunun getii vadiye gideceini sylyor. Orada, babasn, kardelerini, amca ve teyzelerini aramak istiyor. Onlara yeniden kavuacan dnyor, sonra da hayvanlaryla birlikte yine grnmeyen dereler boyunca yryeceini.

190

Bana yldzlarn ad kadar uzak adlar sayyor, imdiye kadar duymadm adlar bunlar: Suweima, Suweili, Baa, Saft, Madasa, Kamak ve herkesin sonunda kavuaca gizler deresi Wadi al-Sir. Sylediine gre orada toprak ylesine acmasz ve rzgr ylesine glym ki, insanlar hzla kayorlarm. Rzgr esmeye baladnda, hayvanlar rdn Nehrine, hatta kimi zaman branilerin Kuds adn verdikleri byk kent Al-Kuds'a kadar gidiyorlarm. Rzgr dindiinde de hayvanlar le dnyorlarm. Yal Nas'n dedii gibi: Dnya herkesin deil midir? Gne herkes iin parlamyor mu? Saadi'nin yz gen, ama bakndan ok ey bildii anlalyor. O, Nur ams Kampnda tutuklu deil, istedii zaman gidebilir, tepeleri geip Al-Kuds'a, hatta daha uzaklara, nehrin br yanna, Aamma Huriya'nn anlatt, eskiden cinlere bile hkmeden krallarn yaad altn ve sedef kapl kentlere, Badat'a, sfahan'a ve Basra'ya gidebilir. Bir gece kendimi ok kt hissettim, ateler iinde yan-yordum. Sanki gsme bir ta koymulard. Darya ktm. Her yer sessizdi. Aamma Huriya araflarna sarnm uyuyordu, Rumiya'ysa uyankt. Gzlerini kocaman amt. Soluk aldka ykselen bedenini gryordum, nnden getiimde hibir ey sylemedi. Yldzlar grdm. Sonra birdenbire, geceyars, her ey gl bir biimde ldamaya balad, k canm yakyordu. Hava scakt, esen rzgr frn scakindayd. Darda kimse yoktu, kpekler bile gizlenmiti. Kampn dz izgiler oluturan yollarn, evlerin katranla kapl atlarn, saa sola sallanp duran sac paralarn izledim. Sanki herkes lm, her ey geri gelmemek zere yok olmutu. O an, neden yle davrandm bilmiyorum: Korkmutum birden, gsmde ken o arlk ve kemiklerime kadar beni yakp kavuran ate yznden canm ok acyordu. Sonra birden, kamp sokaklarnda, nereye gittiimi bilmeden komaya baladm, ayn zamanda baryordum: "Kalkn!... Kalkn!..." lk bata, sesim kmyordu, bouk bir lkt, deli l gibi. Sesim, tuhaf bir biimde kampta yanklanyordu, sonra birka kpek havlamaya balad ve gitgide btn kpekler, kampn evresin-

191

deki tepelerde dolaanlar da havlyordu. Tozlu yere yalnaya k basarak sokaklarda kouyordum hl, yzmde ve bedenimde o ate, dinmek bilmeyen o ac vard. Tahta ve sac paralarndan yaplm evlerde, adrlarda, kartondan smaklarda yaayanlara, hepsine sesleniyordum: "Kalkn!... Kalkn!..." nsanlar k maya baladlar. Erkekler, scaa karn, mantolarna sarnmalard, kadnlar da darya ktlar. Kouyordum, ama yine de sylediklerini szc szcne iitebiliyordum, ilk geldii zamanlar Rumiya iin sylediklerini yineliyorlard: "Delirdi, delirdi." ocuklar da uyanmt, bykler benimle kouyor, kklerse karanlkta alyordu. Artk duramyordum. Kampn iinde, defalarca ayn yoldan geerek, tepenin yanndaki yol dan, sonra da kuyularn bulunduu yerde, yabanclarn koyduu dikenli tel rgler boyunca, dudaklarm kprdatmadan, yalnzca gzlerim ak, srekli kouyordum. Yrek atlarm, ci erlerimde ten soluumu iitiyor, yzmde ve gsmde gnein ateini hissediyordum. Benim olmayan bir sesle banyor dum artk: "Kalkn!.. Hazrlann!.." Sonra birden soluum kesildi. Dikenli tel rgnn yannda yere yldm. Ne kmldayabiliyor, ne de konuabiliyordum, insanlar yaklat. Ayak seslerini, soluk allarn ve szlerini rahatlkla iitebiliyordum. Biri bir demir tas iinde su getirdi, su, azma ve yanama kan gibi akt. Yanma gelen Aamma'nn yzn grdm. Adn saykladm. Yan basmdayd, elini alnma dayad. Anlayamadm szler fsldyordu. Sonra, o szlerin dua olduunu anladm, cinlerin benden yava yava uzakla tklarn hissettim. Birden iimde bir boluk olutu, kendimi ok zayf hissettim. Aamma'nn koluna dayanarak eve kadar yryebildim. Hasrn stne uzandmda, dardaki grltlerin yava yava azaldn duydum. Kpekler uzun sre havladlar, onlardan nce uyudum.

Ertesi sabah, tal tepeye ktmda, Saadi yanma gelip: "Gel, seninle konumak istiyorum," dedi. Yal Nas'n gmt nn yanna gittik. Saat" henz erkendi, ocuklar daha ortalkta yoktu. Saadi'nin deimi olduunu grdm. Sabah namaznda kuyuya gidip elini yzn ykamt, giysileri yrtk prtk olmalarna karn temizdi. Elimi yakalayp smsk tuttu, gzleri imdiye kadar grmediim bir biimde parlyordu. Bana: "Nej ma, bu gece sesini duydum. Sen barmaya baladnda henz uyumamtm. Bunun Allah vergisi olduunu hemen anladm. Seni hi kimse duymad, bir tek ben duydum ve bu nedenle hazrlandm," dedi. Elimi ekip kamak istedim, ancak ylesine sk tutuyordu ki beni, yapamadm. Tepe ssz ve sessizdi, kamp uzakt. Korku yordum, ancak anlayamadm bir duygu karmt bu korkuya, bakndaki parlt yznden. Konumasn srdrd: "Be nimle gelmeni istiyorum. Nehrin br yanna, doduum vadi ye, AlMujib'e gideriz. Karm olursun, Allah izin verirse oullarmz olur." Yava konuuyordu, bakn aydnlatan bir sevin vard yznde. te, beni eken ve ayn zamanda rkten ey de buydu. "stersen, hemen bugn gidebiliriz. Yanmza biraz ek mek ve su alp dalar geeriz." Douyu, hl karanlk olan dalar gsteriyordu. Gkyz bombotu, gne ykselmeye balamt. Dnya yeni bir kla parlyordu. Tepenin aasnda, kamp, zerinde dumanlarn ttt kararm bir leke gibi duruyordu. Kuyu ba nda bekleen kadnlarn ve toz iinde kouan ocuklarn silu etleri seiliyordu. "Konu benimle, Nejma. Evet dersen, hemen bugn gideriz. Bizi hi kimse tutamaz." "Bu olanaksz, Saadi. Seninle gide mem," diye yantladm. Gzlerindeki parlt birden snd. Eli mi brakp bir kayann stne oturdu. Ben de yanna oturdum.
Gmen Yldz 193/13

192

Yreim gsmde hzla atyordu, nk onunla gitmek isti yordum. Yrek atlarm duymamak iin, konutum. Aamma Huriya'dan, Rumiya'dan ve doacak ocuktan sz ettim. Kentim Akk'ya dnmem gerektiini syledim. Hibir ey syle meden, geni vadiyi, bir hapishaneyi andran kamp, karncalar gibi kouturan ve hzl hzl kuyuya doru ilerleyen insanlar izliyordu. "Bu gece Allahm sana gnderdii o ary anladm sanyordum," dedi. Bunu ok doal bir biimde sylemiti, ama hznlyd. Gzlerimden yalar szld, yreim hzla arpmaya balad yine, nk onunla gitmeyi ok istiyordum. Bu kez, uzun ve ince parmakl ellerini ben tuttum. Ellerindeki kann scakln hissettim. "Belki bir gn seninle gelirim, Saadi. Ancak imdi olmaz. Bana kzdn m?" Glmseyerek yzme bakt, gzleri yeniden ldamaya balamt. "Allann sana gnderdii mesaj buydu demek. O halde ben de kalyorum." Tepede biraz yrdk. Snann nne geldiimizde, hazrlam olduu paketi grdm. Bir bez parasnn iine yiyecek sarm, bir ie suyu da iple balamt. "Sava bitince, seni Akk'ya gtrrm. Orada ok sayda pnar var, yannda su tamana gerek yok." Paketi at ve birlikte oturup biraz ekmek yedik. Gne nlan sabahn serinliini alp gtryordu yava yava. Kam pn grltsn ve buraya gelen ocuklarn sesini iitiyorduk. Keskin lklar atan bir ku hzla geti tepenin zerinden. Her ikimiz de kahkahalarla gldk, nk bir ku grmeyeli o ka dar uzun zaman olmutu ki. Bam omzuna dayamtm. Olan kardeleriyle birlikte, Al-Mujib'de, yerin altnda akan dere bo yunca srleri gttklerini anlatrken, ark syler gibi ara ara duraksayan sesini dinledim.

Sonra k geldi, Nur ams'ta yaam zorlat. Kampta geir diimiz ikinci yld. Erzak getiren kamyon daha az uruyor, haftada iki, hatta bir kez geliyordu artk. Bir hafta boyunca kamyonun gelmesini beklediimiz oluyordu. Sava sylentileri vard, korkun eyler anlatlyordu. Al-Kuds'ta eski kentin tamamen yandn, Arap savalarn tututurduklar lastikl eri maazalara ve evlerin bodrumlarna attklar syleniyordu. Kamyonlarla yeni mlteciler getiriliyordu, yzleri tannmaz ol mu erkek, kadn ve ocuklard. Bunlar, ilk zamanlar gelen yoksul iftilerden deildi. Hayfa'nn ve Yafa'nn en varlkl in sanlaryd, tccarlar, avukatlar, hatta aralarnda bir dii bile vard. Kamyondan indiklerinde, ocuklar evrelerini saryor ve "Fulus! Fulus!" diye baryorlard. Arkalarndan gidiyor, bir -Ita kuru kopartncaya kadar rahat brakmyorlard. Kampta, nereye yerleeceklerini bilmiyordu bu insanlar. Kimileri, battaniyelere sarnp akhavada bavullarnn yannda uyuyordu. Kamyonla onlara sigara, ay ve Marie biskvilerinden getirmilerdi. ofrler gizlice satyordu bunlar, br taraftaysa yoksul insanlar un, st ve kuru et gibi yiyecek paylarn almak iin kuyrua giriyorlard. Yeni gelenler kamyondan indii zaman, kamptakiler balarna yor ve sorular soruyorlard: "Nerelisiniz? Haberler nasl? Kuds'n yand doru mu? Babam, Ain Karim yolunda oturan yal Serays' tanyan var m? Sen, olan kardeimi grdn m? Sleyman'da en byk binada oturuyor, hani u iinde mobilya maazas olan? am'n giriinde bulunan kuma maazam hl duruyor mu? Ya benim Omar Camiinin yanndaki anak mlek atlyem? Ya benim Al-Aksa'da, nnde iki palmiye aac olan byk beyaz evim? Ya Mehdi Abou Tarash'n evi? Tren istasyonunun yanndaki semt ne durumda? n gilizlerin oray bombaladklar doru mu?" Yeni gelenler, yol195

194

culuk nedeniyle akna dnm, toz yznden srekli gz krpan, ter ve tozdan imdiden kirlenmi o gzelim giysileriyle bu sorularn arasndan ilerlemeye alyorlard, sorular gitgide azalyor ve yine sessizlik kyordu. Kamptakiler, onlara yol ve rirken bile, ocuklarn korkuyla ldayan yzlerinde, omuzlar km bu insanlarn bo bakan gzlerinde sorularnn yantla rn okumaya alyorlard hl. Onlar, bombalardan kap gelen ilk kentlilerdi. Paralar burada hibir ie yaramyordu. Yolculuk boyunca, bo yere avu avu kt para datmlard. Gei izni almak, evlerinde biraz daha kalabilmek ve onlar kampa getiren kamyonda yer bulmak iin. Kampa gelenler arttka, yiyecek paymz azalyordu. Artk lm her yerde kol geziyordu. Sabahlar kuyuya gittiimde, dikenli tel rglerin arasndaki yol, geri kalan kpeklerin yabanl hayvanlar gibi paralayp yedikleri lelerle kaplyd. ocuklar, kpeklerin kendilerini paralamalarndan korktuklar iin, artk evlerden fazla uzaklaamyorlard. Tal tepeye Saadi'yi grmeye giderken, kpeklerden korunmak iin elime bir sopa alyordum. O ise korkmuyordu. Orada kalmay yeliyordu. Gzleri panldyordu hep, benimle konuurken elimi tutuyordu ve sesi yumuakt. Ancak yannda pek fazla kakmyordum artk. Rumiya'nn doumu yaklamt ve ben onu karmak istemiyordum. Aamma Huriya yorgundu. Artk Rumiya'y ykayamyor-du. Kuyular, yamurlara karn tamamen kurumulard nere deyse. En son gidenler, yalnzca amur ekebiliyorlard. Kuyu larda yeniden su birikmesi iin, btn gece beklemek gerekiyordu. Tek yiyecek stle kaynatlm yulaft. Salkl erkekler, on on bir yalarnda olanlar, hatta kadnlar bile art arda kamptan ayrlyor, Kuzeye, Lbnan'a ya da douya rdn Nehrine doru gidiyor, fedailere katlyorlard. Onlara yid deniyordu, nk bir gn mutlaka geri geleceklerdi. Saadi savaa gitmek iste miyordu, nk bir yid olmak houna gitmiyordu. Beni bekli yordu, birlikte, ocukluunun getii Al-Mujib'e, tuzlu gln br yanna gidecektik. 196

Rumiya evden hi ayrlmyordu artk, yalnzca tuvaletini yapmak iin kampn dndaki ukurlarn bulunduu yere gidi yordu. Ben ya da Aamma Huriya eliinde, elleriyle karnn tutup sendeleye sendeleye yryordu yol boyunca. te o ukurlardan birinde balad sanclar. Sabah erken saatlerde olduu iin, ben tepedeydim, yeni doan gne bir sisin ardndan aydnlatyordu ortal. Tam cinlere uygun bir ortam vard, Aamma Huriya'nn ingilizler gelmeden nce grm olduu gibi, Zikhron Yaacov kuyusunun banda dans eden krmz alevlerin yeniden ortaya kmas iin ok elverili bir ortamd. Birden, sabah sessizliini delen bir lk iittim. Saadi'yi brakp sivri talarda yaralanan ayaklarma aldrmadan koarak tepeden indim. Bir tek lk duymutum yalnzca ve nereden geldiini anlamak iin durmu bekliyordum. Eve girdiimde, yattklar yerlerde araflar ak duruyordu. Sabah doldurdu um testiye dokunulmamt, igdsel olarak ukurlara doru kotum. Yreim arpyordu, nk o lk iime ilemiti, zamann geldiini anlamtm, Rumiya douracakt. Yeniden iittim sesini. Artk lk atmyor, gittike ykselen bir sesle szlanyor, ara ara durup soluklanyordu. ukura girer girmez onu grdm. Yere uzanm, bacaklarn hafife katlamt, ba mavi bir rtyle kapalyd. Yan banda oturan Aamma Huriya onu okuyor ve bireyler sylyordu. ukurun ii karanlkt hl. Gecenin serinlii, dk ve idrar kokusunu biraz olsun azaltyor du. Aamma Huriya bana doru dnp bakt, ilk kez baknda aresizliin izlerini grdm. Gzleri dolu doluydu. Bana: "Onu tamamz gerekiyor. Artk yryemez," dedi. Yardm istemeye gidiyordum ki, birden Rumiya rty aralayp ban kaldrd. ocuksu yz ac ve sancdan bozulmutu. Salarysa terden s lanmt. "Burada kalmak istiyorum. Bana yardm edin," diye haykrd Rumiya. tersndeki kaslmalarla birlikte sanclar yeniden balad. Ben, karsna dikilmi, ne kmldayabiliyor, ne de dnebiliyordum. Aamma Huriya sert bir biimde: "Git araflar ve suyu getir," dedi. Ve hl kmldamadm grnce: "abuk ol! Douracak imdi," diye bard. Bunun zerine, komaya baladm, kulaklarmda kan basncn ve boazmda ten soluumu duyuyordum. Evden su testisini ve araflar 197

kaptm gibi kotum yine, srayan sular elbisemi srlsklam etmiti. ocuklar arkamdan geliyordu. ukurun bana geldiimde, onlara gitmelerini syledim. Ama orada duruyor, hatta ukurun kylarndan trmanarak grmeye alyorlard. Onlara ta attm. Biraz geri ekildiler, sonra yine geldiler. Rumiya yerde aclar iinde kvranyordu. Onu kaldrp altna araf sermek iin Aamma'ya yardm ettim. Suyunun akmasyla elbisesi srlsklam olmutu, beyaz ve gergin karnndaki kaslmalar denizdeki dalgalanmay andryordu. Hi byle bir ey grmemitim. rktc ve ayn zamanda gzeldi. Rumiya ayn insan deildi sanki, yz ok deimiti. Ban arkaya atm, gkyzne bakyordu, yz bir maskeyi andryordu, sanki o maskenin altnda baka birisi vard. Rumiya azn am, bir hayvan gibi soluyordu. Onun sesine hi benzemeyen iniltiler kyordu boazndan. Biraz daha yaklatm. Islak bir bez alp yzn sildim. Gzlerini ap beni tanmyormu gibi bakt yzme. Ve fsldad: "Canm yanyor, canm yanyor!" Elimdeki bezin suyunu dudaklarna sktm, iebilsin diye. Karnndaki dalga ykseliyor, yzne yansyordu. Bedenini arkaya doru kvryor, sesinin kmasn engellemek istercesine dudaklarn smsk kapatyordu, ama dalga gitgide ykseliyor, iniltiyse bir la dnyor, kesiliyor, sonra solumaya balyordu yeniden. Aamma Huriya ellerini gen kadnn karnna dayam tm gcyle bastryordu, amar ykarken kiri kartmak iin bastrd gibi. Btn olanlar, Rumiya'nn karnn ezerken yzn ekilden ekle sokan yal kadn korku iinde izliyor, sanki bir cinayete tank oluyordum. Birden dalgann devinimleri hzland. Rumiya topuklar stnde ykseldi, omuzlan tal yere dayanmt, yzyse gnee dnkt. Olaand bir lkla ocuu iinden att, sonra yavaa yere yld. Sonunda, bedeninin evresine dolanm kordonla, kanlar iinde bir varlk ortaya kmt ve Aamma Huriya onu alp ykamaya baladnda ilk ln att. Rumiya'ya bakyordum, hl yerdeydi, yukarya doru syrlm elbisesinin altnda yumruklarla ezilmi karnn ve mor ularyla ikin gslerini grdm. Midem bulanyor, bam dnyordu. Aamma Huriya bebei ykadktan sonra bir tala kordonunu kesti ve karnnn stnden

dmledi. lk kez sakin

bir yzle bakyordu bana, burumu minicik bebei gsterdi: "Bir kz! ok gzel bir kz!" Bunu sylerken sesi ok rahatt, sanki gerekte hibir ey olmam, bebei bir sepetin iinde bulmu gibi. Onu yavaa annesinin kucana yatrd, st imdiden akmaya balamt. Sonra stlerine temiz bir araf rtp yanbalarna oturdu ve ark mrldanmaya balad. Artk gne ykseliyordu 198

gkyznde. Kadnlar ukura gelmeye baladlar. Erkek ve ocuklarsa ukurun tepesinden, uzaktan izliyorlard. Sinekler havada uuuyordu. Birden Aamma Huriya buradaki pis kokunun farkna vard. "Eve dnmemiz gerekiyor artk." Kadnlar bir battaniye getirdiler. Bei Rumiya'y battaniyeye yatrp onu bebeiyle bir prenses gibi, yavaa tadlar. 199

Evimize bebek gelince, yaam deiti. Yiyecek ve su olmamasna karn, yeni bir umut domutu bizler iin. Komularmz bile byle dnyordu. Her sabah kapmzn nne gelip kk armaanlar getiriyorlard, eker, temiz amarlar, paylarna den yiyeceklerden ayrdklar sttozu. Verecek bireyleri olmayan yal kadnlar, ate iin topladklar odunlardan ve gzel kokulu otlardan getiriyorlard. Bebek doduundan bu yana Rumiya da deimiti. Yaban bak yoktu artk, rtsnn ardna gizlenmiyordu. Kznn adn Lula koymutu, nk ilk ocuuydu. Al-marra alloula. Ve bu doruydu, nk, her eyden uzak, terk edilmi bu sefil kampta ilk kez oluyordu byle bir ey. Gerekten ilk kez. Burada doan tek ocuktu. Artk bu kampta her eyin zei olan bir yrek vard ve o da bizim evdeydi. Aamma Huriya, doum nn eve ziyarete gelen kadnlara anlatmakla bitiremiyordu, bir tanskm gibi. "Dnn ki, g ne domadan, Rumiya'y tuvaletini yapmas iin ukura gtrmtm. Ve Allah, dnyann en gzel eyinin en aalk yerde, pisliklerin iinde doabileceini kantlamak istercesine, ocu un orada, o ukurda domasna gz yumdu," diye anlatyordu. Durmamacasna iliyordu bu konuyu, olay, kadnlarn arasnda kulaktan kulaa dolaan bir sylence oluyordu. Ziyareti kadnlar kapdan balarn uzatp bu olaanst varl, Rumiya'nn stn emmen Lula'y grmeye alyorlard. Aamma Huri-ya'nn anlatt bu sylence sayesinde farkl bir k belirmiti evrelerinde, temiz bembeyaz elbisesi iinde, omuzlarna den uzun sar salaryla Rumiya ve memeyi emmen bu ocuk artk farkl grnyordu. Bireyler balayacakt gerekten, ilk kez oluyordu byle bir ey. K mevsimindeydik, kampmz aresizlik, alk ve terk edilmilik iinde kvranyordu. ocuklar ve yallar, kuyu su 200

yundan kaynaklanan ateli hastalklar yznden bir bir lyor lard. zellikle kampn aasnda, yeni gelenlerin bulunduu blmde kayplar fazlayd. Saadi, bulunduu tepeden, lleri gmen insanlar grebiliyordu. Tabut yoktu, lleri eski bir arafa sarp, dikme abasna bile girimeden, tepenin eteine hzla atklar bir ukura gmyor, kpeklerin eelememesi iin de stne ta diziyorlard. Btn bunlarn bizden ok uzakta olduuna ve Lula'nn sayesinde bizim bamza gelmeyeceine inanmak istiyorduk. Artk hava iyice soumutu. Gece, rzgr talk alanda esi yor, gzlerimizi kavuruyor ve btn organlarmz uyuturu yordu. Arasra yamur yayordu, tahtalara ve katran kapl a tya damlayan suypn sesini dinliyordum. Yaadmz felakete karn, bahesinde yamurun ezgiler syledii havuzu ve kaln yksek duvarlar olan bir evdeymiim gibi kendimi erin iinde hissediyordum. Yamur suyunu toplamak iin, Aamma Huriya eline geen tm kap kaaklar, tencereleri, testileri boaltm, sttozu kutularn, hatta ocuklarn dere yatanda bulduklar eski bir kaportay oluklarn altna yerletirmiti. Kap kaaklara damlayan suyun rltsn dinlerken, eskiden, evimizde, atda ve bahede talar stne akan ve babamn sakslara diktii por takal fidanlarn sulayan yamurun sesini dinlediim zaman duyduum mutluluu hissediyordum yine. Bu ses beni alatyordu da ayn zamanda, nk benimle konuuyor, artk hibir eyin eskisi gibi olmayacan, evime, babama, komularma ve yaadklarma bir daha kavuamayacam sylyordu bana. Aamma Huriya hznl olduumu anlam gibi gelip yan ma oturuyordu. Usul usul konuuyordu benimle, belki de bir cin yks anlatyordu yine, ona yaslanyor, ama fazla dayan myordum, nk ok zayf dmt son zamanlarda. Akam, yamur yamaya baladnda, aka yapmt: "imdi yal bitki yeniden yeerecek," demiti. Ne var ki, yamurun ona eski gcn yeniden kazandramayacan biliyordum. ylesine solgun ve zayft, srekli ksryordu. Artk Rumiya ilgileniyordu onunla. Aamma'ysa bebee bakyor, ona ninniler sylyordu. 201

Birlemi Milletler'in kamyonu uzun zamandr uramamt. ocuklar tepelere kp bitki kkleri, yaban mersini yapraklarn ve meyvelerini topluyorlard. Saadi l iyi tanyordu. Ava kp kk kular ve tarla fareleri yakalyordu, sonra da kzartp birlikte yiyorduk. Bylesine kk hayvanlar yemenin bana bu kadar tatl geleceini hi dnmemitim. Uzak tepelerden toplad yaban meyveleri ve kocayemilerden getiriyordu bizlere. Topladklarn bir bez parasnn iinde getirip kapnn nndeki tam stne trensel bir biimde yaydnda, bizler meyvelere saldrp yiyor ve sularn emiyorduk, o da umarsz sesiyle bizimle alay ediyordu: "Parmaklarnz yemeyin sakn! Talar ayrmay da unutmayn!" Bedevi ile Rumiya arasnda tuhaf bir ey vard artk. Eskiden Saadi eve yaklatnda baka yerlere bakan Rumiya, imdi gizlenmek istercesine peesini ekiyordu hemen yzne, ancak ak renk gzleri gen adam izliyordu. Sabahlar kuyudan dn dmde, Saadi'yi grmek iin yukar kmama gerek yoktu. Evimizin yannda, tan stnde oturur buluyordum onu. Hi kimseyle konumuyor, birini bekliyormu gibi ylece oturu yordu. Artk eskisi gibi ne elini tutabiliyor, ne onu dinlerken bam omzuna dayayabiliyorum. Benimle ayn ses tonuyla ko nuuyordu, ancak zlediinin artk ben olmadm hiss ediyordum. Rumiya'nn evin iinde dolaan siluetini, Aamma Huriya onun uzun salarn tararken, bebeini emzirirken ya da un ve yala yemek hazrlarken izliyordu onu. Kimi zaman konuuyorlard. Rumiya, mavi rtsne sarnm kapnn eiine otu ruyordu, karsnda Saadi, birlikte konuup glyorlard. Ben de sopay elime alp kpekleri kovalamak iin tepeye kyordum. Artk ocuklar gelmiyordu, erzak getiren kamyonun yolunu tek bama gzlyordum. Gnein gzlerimi kamatryordu, rzgr vadide tozu kaldryordu. Uzakta, ufuk, gri ve mavi karm bir renkte ve elle dokunulmaz bir grnmdeydi. O an kendimi, deniz kysnda, sahilde, sabahn erken saatlerinde, ok iyi tandm, krmz yelkenli ve stnde babamn beraberinde gtrd, adm simgeleyen yeil yldzn bulunduu tekneyi herkesten nce grebilmek iin balk teknelerinin yolunu gzlerken dlerdim. 202

Bir sabah, bir yabanc, askerler eliinde kampmza geldi. Her zaman olduu gibi tepeye km gzlyordum, Zeyta yo lundan toz dumannn kalktn grdmde, erzak getiren kamyonlar olmadn anladm. O an, yreim hzla atmaya balad, nk askerlerin bizi ldrmek iin geldiini dn dm. Konvoy kampa girdiinde, herkes korkudan bir yerlere sakland. Daha sonra erkekler kulbelerden ktlar, arkalarndan kadnlar ve ocuklar da kt. Ben de koarak tepeden in dim. Kamyonlar ve arabalar kampn giriinde durmulard, ile rinden, askerler, doktorlar ve hemireler indi. Kimileri fotoraf ekiyor, kimileriyse insanlarla konuuyor ya da ocuklara eker datyordu. Kalabala yaklap neler konutuklarn duymaya altm. Beyaz giysili adamlar ingilizce konuuyorlard, ancak birka szck anlayabiliyordum. Bir kadn: "Neler sylyorlar? Neler sylyorlar?" diye sordu endieyle. Kucanda ok zayf ve hastalktan banda sa kalmam bir ocuk vard. "Onlar doktor, bizleri tedavi etmeye geldiler." Onu rahatlatmak iin sylemi tim bunu. Ancak, kadn, peesinin ardndan merakla bakyordu hl: "Ne diyorlar?" diye yineliyordu. Askerlerin arasnda, uzun boylu, ince, zarif, gri giysili bir yabanc vard. tekiler gibi bana kask takmamt o. Sevimli yz biraz kzarmt, doktorlar dinlemek iin onlara doru hafife eiliyordu. Yabanclarn efi olduunu dndm ve onu daha iyi grebilmek iin yaklatm. Ona gidip her eyi an latmak istiyordum, burada ektiimiz aclar, her gece len ve sabah sabah dan eteine gmdmz ocuklar, kampn bir ucundan br ucuna yanklanan kadn lklarn ve onlar iit memek iin kulaklarmz tkamak ve tepeye kadar komak zorunda kaldmz. Askerlerle birlikte sokaklarda dolamaya baladklarnda, yreimin hzla attn hissettim. Yrtk elbiseme, dank salarma ve kirli yzme aldrmadan, utanmakszn, onlara doru kotum. Askerler fark etmediler, birilerinin onlara saldrmasn dan korktuklar iin evreyi gzetliyorlard o srada. Ama o, ak renk giysili uzun boylu adam beni grd, durdu, sorgular 203

casma gzlerini bana dikti. Gneten kzarm sevimli yzn ve gm rengi salarn iyice seebiliyordum. Askerler beni durdurup yakaladlar, kolumu ylesine skyorlard ki, canm acyordu. eflerine kadar gidemeyeceimi, onunla konuamayacam anlaynca, ingilizce olarak ne biliyorsam barmaya baladm: "Good morning sir! Good morning sir!..." Btn gcmle baryordum, yalnz bu birka szckle sylemeye altm anlasn istiyordum. Ancak askerler beni geriye doru ittiler ve beyaz giysili erkekler ve hemireler yollarna devam ettiler. efleri olan adamsa, bana doru dnp glmsedi, anlayamadm bireyler syledi, sanrm yalnzca: "Good morning," diyordu o da, sonra da yoluna devam etti. nce uzun silueti ve hafife yana eik bayla, kampa doru uzaklat. teki kadnlarn ve ocuklarn yanna dndm. Yaptklarmdan dolay ylesine yorgundum ki, ne kolumdaki acy, ne de hibir syleyememe-nin verdii aresizlii hissedebiliyordum. Evimize dndm. Aamma Huriya battaniyeye sarnm yatyordu. Ne kadar solgun ve zayft. Yiyecek kamyonunun gelip gelmediini sordu, ben de onu sevindirmek iin kamyonun geldiini, ekmek, ya, st ve kuru et getirdiini syledim. Hatta doktorlardan, hemirelerden ve getirdikleri ilalardan sz ettim. "yi, ok iyi," dedi Aamma Huriya. Yerinden kalkmad, battaniyesine sarnm, ban bir taa yaslamt. Doktorlarn ziyaretine karn, hastalk kampa yerleti. Artk kk ocuklar ve yallar alp gtren, en zayf olanlarn bedenlerine girip yaam ateini sndren o souk lm deildi bu. Kampn sokaklarnda dolap gpegndz her an lm saan, hatta en salam erkekleri bile alp gtren vebayd. nce, fareler lmeye balad, ukurlarndan kovulmu gibi, sokaklarda gnein altnda can veriyorlard. lk zamanlar o cuklar bu l farelerle oynuyordu, kadnlarsa bir sopayla yaka layp onlar uzaa frlatyorlard. Aamma Huriya onlar yakmamz gerektiini sylyordu, ancak tututurmak iin ne benzin, ne de odun paralar bulabiliyorduk. Fareler her bir yandan kmlard. Geceleri, evlerin atlarnda kprtlarn iitiyorduk, trnaklaryla sacda gcrtlar kartyorlard. 204

lmden kayorlard byle. Sabah erkenden, gnlk su yumuzu almaya giderken evrenin l farelerle kapl olduunu gryordum. Babo kpekler bile onlara dokunmuyordu. nce, farelerle oynayan ocuklar ld. Sylenti abuk yayld, nk len ocuklarn kardeleri ya da arkadalar kampn sokaklarnda bararak kouyorlard. Keskin sesleri, eytan adlar sylyormu gibi, o korkun ve inanlmaz szcklerle yanklanyordu: "HabubaL. KahulaL." le sonrasnn durgun saatlerinde, ocuklarn barlar uursuz ku lklarn and ryordu. Kzgn gnee ktm, kampn sokaklarnda dolatm. Her yer sszd. Dinginlik iindeydi, ancak lm kol geziyordu. Kampn kuzey tarafnda, yeni gelenlerin, savatan kaan AlKuds, Yafa, Hayfa zenginlerinin bulunduu yerde, insanlar bir evin nne toplanmlard. Aralarnda, ngilizler gibi giyinmi biri vard, ancak giysileri kirli ve yrtkt. Hayfa'nn dii -siymi kendisi. Kampa gelen doktorlar ve yabanclarn efini o karlamt. Onu askerlerle de grmtm. Gri giysili adama doru kotuumda bana bakmt. Yznde bir mendille, kapnn nnde dikiliyordu. Yann da, yzleri peeli kadnlar alyorlard. Evin iinde, yerde yatan bir delikanlnn bedeni grlyordu. Gvdesinin st ksmnda ve karnnda koyu mavi lekeler vard, yznde, hatta avularnn iinde de. Ak gkyznde, gne her bir yan kavuruyordu, scaklk kampn evresindeki tepelerin grntsn dalgalandryordu. Tozun iinde yalnayak, evlerden gelen sesleri dinleyerek, sokaklarda ar ar yrdm anmsyorum. Yrek atlarm iitebiliyordum ve bu gz kamatran n altnda sessizlik saryordu beni, sanki lm btn dnyaya yaylmt. nsanlar evlerinin iinde, karanlk bir kede oturuyorlard. Sesleri iitilmiyordu, ama urada burada vebaya yakalanm baka ocuklarn, erkeklerin ve kadnlarn olduunu, ate iinde kvrandklarn, koltuk altlarnda, boyunlarnda ve kasklarnda sertlemi ve imi salg bezlerinin verdii aclar yznden szlandklarn biliyordum. Aamma Huriya'y dndm, bu kanlmaz leke lerin onun bedeninde de ktndan emindim. Midem bulan -. yordu. Eve dnemiyordum. Scaa karn, talk tepeyi trmanp yal Nas'n gml olduu yere kadar gittim. 205

ocuklar artk oraya gitmiyorlard, Bedevi de dallardan yapt kulbesinde deildi. Erzak getiren kamyonun yolunu kimse gzlemiyordu, belki de hi gelmeyecekti artk. Veba, Nur ams'ta tm canllar yok ediyordu. Belki de btn dnyaya yaylacakt yava yava, Allahn emri zerine, cinlerin sebep olduu bir afetti bu, insanlarn artk savamamas iin; sonra da her ey ldnde, l kumu kemikleri rttnde, cinler geri gelecek, cennet bahesinde, saraylarda yeniden hkm sreceklerdi. Btn gn, gnete kavrulmu aalarn glgesinde, nedenini bilmeksizin bekledim. Belki de Saadi'yi grmeyi umut edi yordum. Ne var ki o, bizim evin yaknna tandktan sonra gmte gelmiyordu. Gittii zaman birka gn hi grnmyordu, tavan ve keklik avlamak iin, dou tarafndaki dalara ya da kuzeye, Beds'e, ocukluunu geirdii vadide olduu gibi, cin saraynn kalntlarnn bulunduu yere gidiyordu. Btn gn, dan tepesinde oturup kadnlarn uzaktan ge len seslerini dinleyerek bir erkek, bir ocuk silueti grmeyi bekledim. Gnbatmndan nce, aaya dndm, nk geceyle bir likte vahi kpekler de ortaya kyordu. Karanlk evimizde, Aamma deil, Rumiya hastalanmt. Yerde, arafn stne uzanm, hastala yenik dmt imdiden. Ateten yz i mi, gzleri yuvalarndan frlamt. Ac dolu bir sesle hzla soluk alyordu, tm bedeni rpertilerle sarslyor, dalgalanyordu. Aamma Huriya sessizce yambanda duruyordu. Mavi rtsne sarnm, kmltsz, onu izliyordu. Bebek Lula burada deildi. Aamma onu komuya emanet etmiti. Arasra, Aamma bir bez parasn testideki suya daldrp, Rumiya doururken benim u kurda yaptm gibi, suyunu gen kadnn yzne skyordu. Su, dudaklarndan akp, boynunu ve salarn slatyordu. Ru miya'nn gzleri, imdiden grmez, olmutu. Kulaklar iitmiyor, hatta atlak dudaklarna akan suyu da hissetmiyordu. O gece, Aamma Huriya, Rumiya'nn bandan hi ayrlmad. Darda dolunay mavi karanlk gkyznn zeinde muh teem grnyordu. Soluk seslerini iitmemek iin, battaniyeye sarnp bam dz taa yaslayarak darda yattm. Sabah erken saatlerde, Saadi geldi. Keklik ve yaban hurmas getirmiti. Kap206

nn, nnde dikilmi duruyordu, ok uzun boylu ve zayf g rnd gzme. Kara yz maden gibi parlyordu. Saadi ieriye girdi, bense, kampn sokaklarnda grdm o sessizlii bekledim yine. kt, birka adm yrd ve bitkin bir ekilde kapnn yanna oturdu. Elindeki hurmalar ve l kular tozlu yere dkld. Eve girdim. Aamma Huriya ayn yerde oturuyordu, elinde de bez vard hl. Yar karanlkta, Ru miya'nn bedenini seebiliyordum, ba yana yklm, gzleri kapal, sar salar omuzlarnda slak slak duruyordu. Uyur gi biydi. Kampa ilk geldii gn anmsadm, ok uzun zaman ol mutu. lm sessizlii kmt ve gzlerimden ya gelmiyor du. Ama savala gelen bir lmd bu, evresindekileri donduruyordu. Rumiya'nn yznde ac izi yoktu. Bembeyazd, gz evrelerinde karanlk halkalar olumutu. Bu yz hibir zaman unutamam. Kapnn nnde kmltsz dikiliyordum, Aamma Huriya bana bakt. Sert bir bakt bu. imdiye kadar iitmediim bir sesle, kin dolu bir sesle: "Git. Buradan uzakla. ocuu al ve git. Hepimiz leceiz burada," dedi. Yere, Rumi ya'nn yanna uzand. O da gzlerini kapatt, uyuyacakm gibi. Bunun zerine, onu alnndan pp ktm. Komunun evinde, un, ekmek, kibrit, tuz ve Lula iin birok sttozu kutular alp bir paket hazrladm. Yaamm gn gnne yazdm defterlerimi de aldm. Kamptan gtrebilece im bunlard yalnzca. Saadi su iesini hazr tutmutu. Sonra, ocuu bir rtyle srtma baladm, paketimi alp kamptan ktm ve kamyonlarn geldii yoldan ilerlemeye baladm. Gne alalmt tepelere doru, ancak ufuk imdiden titremeye balyordu. Bir ara, dnp kampa baktm. Saadi yanmdayd ve hi konumuyordu. Bak sert ve keskindi. Elini omzuma koydu ve beni yola yneltti.

207

Her gn, sabahtan lene kadar, gneye doru, kurak tepelerde yrdler. Ellerindeki sttozu bittiinde, Nejma bir an nce yenisini bulamazlarsa ocuun leceini syledi. Askerler Tulkarm' igal etmilerdi. Saadi, yksek bir burnun tepesinde, kmldamadan btn gn gzledi, tpk yal Nas'n gmtnn bulunduu tal tepede yapt gibi. Gzleri ylesine keskindi ki, kenti evreleyen dikenli telleri ve talarn altna gizlenen makineli tfekleri rahatlkla grebiliyordu. br tarafta, verimli tarlalar arasndan geen tren yolunun siyah izgisi, daha tede, liman kenti Mukhalid'den kan dumanlar ve gerek d ve yar karanlk engin deniz grlyordu. Geri dndnde, zellikle ulalmaz uzak denizi anlatmasn istemiti Nejma. Bir aacn glgesine oturdu, kalan son bir kak sttozunu suyla kartrp biberonla bebee iirdi. Bitir dikten sonra bebek yine szlanmaya balad. Orada, aacn dibinde ylece bekledi, btn gn, souk bir gece ve ertesi gn de, yalnzca tuvalet gereksinmelerini karlamak iin ayrlyordu oradan, aacn glgesiyle birlikte srekli yer deitiriyordu. Lula iin biraz ekerli su kalmt ve birka Marie biskvisi. Saadi dnmezse orada leceklerdi. Bebek scaktan ve susuzluktan kvranyordu. Onu araf larla sarm olmasna karn, derisi gneten yanm, dudaklar imiti. Onu rahatlatmak iin Nejma ocukluunda rendii arklardan syledi, ancak szlerini iyi anmsayamyordu artk. Gzlerini bolua dikmi, ylece kalmt, dalarn sessizliinde tuhaf bir ses gibi gelen Lula'nn soluunu dinliyordu. Birok kez, yaknlarndan geen glgeler grd, Saadi geldi diye yrei hzla att. Ne var ki, Tulkarm'dan kap gneye 1 ar doru giden insanlard onlar. Nejma'y f k etmeden ve karan1 lkta alamakta olan Lula yi duymadan geip gittiler. 208

ikinci akam, Nejma dua okuyup kendi yznde ve bebeinkinde amin dedikten sonra lmeye hazrlanyordu ki, Saadi geldi. Grlt yapmadan aaca kadar yaklat ve Nejma'ya: "Gel bak," dedi. Sesinde sabrszlk hissediliyordu. Yryebilmesi iin Nejma'ya yardm etti. "abuk gel." Nejma, biraz aada, bir aaca balanm ak renkte iki glge grd, bir kei ve yavrusuydu. ocukluundan bu yana hi olmad kadar byk bir mutluluk duydu o an. Hayvanlara doru kotu, onlar rktmt. Kei ipini ekeleyerek kamaya alt, yavrusuysa allklarda koturmaya balad. Nejma bebei yere brakp, elinde kalan son biskviyi ald ve keiye uzatt. Hayvan sakinle-% since Nejma onu samaya alt, ancak ellerinde hi derman kalmamt. Hayvan Bedevi sad, madeni bir anan iine. Hayvann ikin memelerinden koyu, ho kokulu st akyordu. Nejma, s cak st hemen biberona boaltp Lula'ya gtrd. Bebek st soluksuz iti, sonra da hemen uyudu, Nejma onu aacn dibine yatrd. Biraz daha st kalmt, Saadi iti nce, sonra da Nejma taba azna dayayp bitirdi. Tuzlu ve lk st boazndan aktktan sonra, scakl btn bedenine yaylmt. "ok tatl." lk kez Nejma yeniden umutlanmt. "Artk lmeyiz." Bunu alak sesle kendisi iin sylemiti. Saadi yant vermeden bak yordu ona. Gece olduunda, Lula'ya aralarna alp yere uzandlar. Ge cenin sessizliinde, Nejma, talara taklan kei yavrusunun annesini emerken kartt sesleri dinliyordu. Yldzlar, karanlk gkyznde parlyordu. Uzun zamandr onlar izlememiti Nejma. Gneydekiler ok gzel grnyordu. Kampn zerinde parlayanlardan ok farklyd. Hava souyordu. Nejma Bedevinin elini tuttu, o da uyumakta olan bebein zerinden atlayp yanna uzand. Ban gsne dayadnda, Nejma onun yrek atlarn ve kokusunu duyabiliyordu. Uzun bir sre, gzleri ak, kmltsz, ylece durdular. Delikanlnn bedenindeki arzular uyand, giysilerini zmeye balad. Nejma bann dndn hissetti, tir tir titri yordu. "Korkuyor musun?" diye yavaa sordu Saadi, alay et meksizin. Gsn bedenine dayayarak: kollar ve bacaklaryla ona iyice sarlp kilitlendi. ok komu gibi, soluk solua kalGmen Yddz 209/14

mt. Hibir ey dnmyordu, yldzlarn parlad o souk gecede, yalnzca Saadi'nin ateli bedenini ve kendi bedenini yr tarak iine giren cinsel organn hissediyordu. Her gn, dalarn arasndan geerek, zaman zaman da denizin karanlk izgisini izleyerek, gneye doru yol alyorlard. Daha sonra, kurak dereler boyunca CemaPe kadar gittiler. Kei ve yavrusu yanlarnda yryor, ayn kuyu suyundan iiyor ve kklerle besleniyorlard. Her sabah ve her akam, Lula'nn karnn doyurduktan sonra, onlara g veren o lk stten iiyor lard. Saadi, ikin memeleri nasl saacan, st nasl aktacan gstermiti Nejma'ya. Kocayemi ve mersin aac meyveleriyle besleniyorlard. Askerlerden korktuklar iin kentlere girmiyorlard. Sava her yere yaylmt. Atlan toplarn grlts gk grlemesini and ryordu, ancak onlar grmyor, iitiyorlard yalnzca. Getikleri kimi yerlerde, yklm evleri, lm atlarn ve eeklerin iske letlerini, obs mermilerinin yerde at ukurlar gryorlard. Bir gn, Azzun'a yaklatklar bir srada, gkyznde korkun bir grlt oldu. Saadi ile Nejma donup kaldlar olduklar yerde, uaklar geiyordu, glgeleriyse yeryznde kouyordu. Yldzlar kmesini andran klar gkyznden yavaa kayp gittiler, zeinde Nejma ile Saadi'nin bulunduu bir yarm daire izmilerdi. Bu srada kei ile yavrusu allklarn arasna kat. Uaklar ufukta kaybolduklarnda, Nejma korkudan ylesine titriyordu ki, yere oturmak zorunda kald, alamakta olan ocuu kollarnda smsk tutuyordu. "Bir ey yok," dedi Saadi. "Gneye, Kuds'e doru gidiyorlar." Ancak, o da uaklar hi bu kadar yakndan grmemiti. Keiyi yakalamak iin peinden kotu. Binbir kurnazlkla ipini tutmaya alt ve bir tavan yakalar gibi konumunu rzgrn ynne gre ayarlad. Daha sonra, akama kadar, Hauarah ynne, douya doru yrdler. Karanlk kerken, Azzun vadisine varmlard. Dere kysnda, akasyalarn altnda konakladlar. Gece serindi, rzgr yapraklan hrdatyor ve havada yarasalar dolayordu. Biraz ilerde, terk edilmi zeytinlikten ho kokular geliyordu. Bu rada, yavaa akan dere suyunun rltsyla, aalardan yaylan 210

kokuyla, akasyalarda ve kk palmiye aalarnda esen rzgrla, al, susuzluu, kadn ve ocuklar ldren ve insanlarn evlerinden kamasna neden olan sava, yetikinlerin bedenlerinde lekeler oluturan ve Rumiya'nn bedenini yakp kavuran hastal unutuyorlard. Aamma Huriya'nn "Git! Buradan uzakla. Hepimiz leceiz," diyen sesi Nejma'nin kulaklarnda yanklanyordu hl. Saadi, namaza oturmadan nce ykanmak iin dereye gitti. ocukluunun getii vadiye, Al-Mujib'e doru dnd ve alnn kuma dayad. Gecenin karanl iyice ktnde, btn giy silerini kartp dereye girdi. Uzun bir sre akntya kar yzd. Nejma da gitti yanna. O da alvarn karmadan bebekle birlikte girdi. Souk su tm bedenini sarm, srtnda girdaplar oluturuyordu. Lula lk att, bunun zerine Nejma ona bir eyler mrldand, su onu gldrmeye balad. Yldzlarn altnda, dere, karanlk kylarn arasnda panldyordu. Rzgr ara ara hzlanyor, akasyalarn yapraklarnda yanklanyordu. Nejma sudan ktnda, Saadi keiyi samt. Lula'ya biberonunu verdi. Sonra onlar da srayla itiler. Nejma snmak iin ate yakmak istedi, ancak Saadi askerlerin dikkatini ek mekten korkuyordu. Mersin meyvesi, yaban inciri ve birka ac zeytin yediler. Nejma'nin rtsyle sarl duran bebek, kumlu ukurda imdiden uyumutu. Saadi ve Nejma giysileriyle uzanmlard. Rzgrn akasyalardan gelen sesini ve vadide durmakszn akan suyu dinliyorlard. Saadi Nejma'nin yzne uzand ve dudaklaryla dokundu. Soluundaki scakln tadn hisseden Nejma sarholuk iindeydi. Yeniden iine girdiinde, ac hissetmedi bu kez. Onu bacaklar ve kollaryla sarmalad, elleri ensesindeydi. Gitgide artan soluunun grltsn ve hzlanan yrek atlarn iitiyordu. Vadi ukurunda, derenin, zerinde kular uuan deniz ka dar mavi derin bir havuz oluturduu yerde uzun sre konaklamak zere yerletiler. Kylarda akasyalar, lgnlar ve yabanl zeytin aalar vard. Vadinin st tarafnda, Saadi iftlik kalnt larna rastlad, kerpi ve tatan yaplm yksek duvarlar, yanm bir atdan geriye kalanlard. iftliin evresi ahra kadar 211

yanmt. Nejma ieri girmek istemedi. ller evi olduunu syledi. Saadi keiyi ahra kapatt ve biraz aaya, derenin ky sna, dallardan bir snak yapt. Gnler uzamt ve ok gzel geiyordu bu vadide . Nejma, sabahlar, dalarn arasndan dere suyunun zerine doan gnee bakyordu. Su, kvlcmlardan oluan bir yol gibi karanlk kylarn arasnda panldyordu. Hava aydnlanyor, kayalk dalar gecenin karanlndan syrlyorlard. Nejma, bebei snakta, rtlerin arasnda brakp dereye gidiyordu. Gnee doru d np bedenini, yzn ve salarn ykyordu. Namazn kldktan sonra, Saadi'nin getirdii kuru dallarla atei yakyordu. Ten cerede, beyaz teke sakallar, yaban havular ve adn bilmedii baka ac bitki kkleri kaynatyordu. Yalnzca, sabahn erken saatlerinde yakabiliyorlard atei, nk Saadi'nin dediine g re, uaklar youn sis nedeniyle onlar gremezlerdi. Nejma, savan belki de bittiini, Tulkarm ve Nur ams kamplarnda her kesin artk lm olduunu dnyordu. Belki de askerler artk evlerine dnmlerdi. Lula biberonunu bitirdiinde, Nejma, lgn aacnn glge sinde oturmay srdryordu. Derin havuzda akan suyu izli yordu, uzun zamandr bylesine erin iinde hissetmemiti kendini. Gzleri yar kapal dler kurabiliyordu, denizin kayalar stndeki devinimlerini, dalgakrana yaklaan balk tekneleri ni grnce lklar atan martlar. Saadi yiyecek peindeydi. Yalnayak, stnde yn elbisesi, yz ve salar beyaz uzun rtsyle rtl, talk dalar dolayor, kk ve mersin meyveleri aryordu. Bir gn, bir akasya aacnn iinde, dallardan sarkan ve gne meyvesini andran bir ar kovan buldu. Arlar iinden kartabilmek iin kuru yapraklarla bir ate yakt; Sonra aaca trmanp kovan krd ve iindeki petekleri ald. Nejma, peteklerin iindeki koyu bal i tahla yedi, Lula da onlar bir gzel emdi. Gnler, sabahtan akama kadar, derenin deimeyen rlts, Lula'nn alamalar ve kei ile yavrusunun melemele ri iinde gemekteydi. Saadi Nejma'ya 'karm' diyor, bu da onu gldryordu. Akamlar seviyordu, zellikle her eyin sona erdii saatleri. Saadi gecenin karanlna dnp Allann adn zikrediyordu, sonra fa Lula'nn uyuduu srada, Nejma yanna oturu212

yor, birlikte konuuyorlard. Sanki dnyada onlardan baka hi kimse yoktu, ilk ya da son insanlard, ikisi ayn eydi. Yar karanlk gkyznde yarasalar beliriyor, onlar da derin havuz su yunun zerinde, sivrisinek peinde uuuyorlard. Saadi ile Ne jma, hl lk olan stten dudaklarn srayla madeni anaa dal drarak iiyorlard. Yldzlar dalarn arasndan parldyor, gecenin souk rzgr lgn aalarnn yapraklarnda iitiliyordu. Daha sonra, hava iyice souduunda, Saadi Nejma'nn du daklarna yavaa eiliyor, o da yeniden onun yaam soluunu iine ekiyordu. ylesine ateli bir and ki, sanki yalnzca bu an iin yayordu Nejma, bedenlerinin btnleip soluklarnn ve terlerinin birbirine kart ve evrede her eyin yok olduu an. Daha sonra, Nejma'nn uykusu geldiinde, Saadi onun kulana ksk sesle doduu vadiyi, babasn ve annesini, kardelerini, byk rmaa doru gtt srleri anlatan iir ve arklar sylyordu. Bu arklar Nejma ye kendisi iin sylyordu, sonra o da paltosuna sarnarak uykuya dalyordu. Bir gece, evreden gelen insan sesleriyle uyandlar: Glgeler byk rman kysnda yryp havuzun yannda duruyordu. Saadi kendini savunmaya hazr, tetikte bekliyordu. Alayan ocuk sesleri iittiler. Kaan insanlard bunlar, gece yol alp gndzleri gizleniyorlard. Sabah erkenden Nejma Lula'y kucana alp dereye doru gitti. Gelen insanlar grd: Attil, Tulkarm ve Kalansaueh kamplarndan ve Yafa, Mukhalid ve Tan-turah gibi ky kentlerden kap gelen kadn ve ocuklard. Kadnlar korkun eyler anlatyorlard, yerle bir olmu kasabalar, ldrlm hayvanlar, hapsedilmi ya da dalara kam insan lar, yollara dm ve yiyecek torbalarn balarnda tayan kadn ve ocuklardan sz ediyorlard. ansl olanlar kamyon bulup Irak'a kamlard. Askerler her bir yan sarmlard. Zrhl aralaryla sokak sokak dolap Al-Kuds'a ya da daha uzaa, tuzlu gle kadar gidiyorlard. Yal kadnlar tekdze bir sesle, len oullarnn adlarn sayyorlard. Kimileri Saadi'ye sordu: "Ya sen? Neden savaa katlmadn? Tfeini eline alman gerekirken neden kadnlarla bir likte kayorsun?" Saadi yant vermedi. Kadnlar, Nejma'nn kucandaki ocuu grnce sylenmeyi braktlar. "Olun

213

mu?" rty ap baktklarnda kz olduunu grdler. Nejma yalan syledi: "Kzm. Ad Lula, ilk kez anlamna geliyor." Kadnlar kahkaha attlar. "Onunla yatar yatmaz bir ocuun oldu yle mi?" Saadi gitmek istiyordu. Bundan byle buraya baka insanlarn da gelebileceini, askerlerin de onlar bulup gtreceini syledi. Bunu sakin bir biimde sylemiti. Ona gre hep bir yerlere gitmek ok doald. ocukluundan beri, yanna birka ey alp surleriyle hep llerde yrmt. Oysa Nejma evresine hznle yle bir bakt. Sava dnmeden yaayabildii tek yerdi buras. Tpk eskiden, Akk'da, surlarn altnda gelecei dnmeden denizi gzledii zamanlarda olduu gibi. Sabah, gnein dousuyla birlikte, kei ve.yavrusunu alp yola koyuldular, berrak dere suyunun kayalar arasnda alayp bir rmaa dnt yere, vadinin st ksmna doru yrdler. Bir sabah, Hauarah yaknlarnda, dan tepesine vardklarnda, Saadi Nejma'ya ufukta beliren yeil bir glge gsterdi. "Oras Gor, byk rmak." Uurumlarn bulunduu yerden gememek iin, Yassuf, Lublan ve Djidjiliah'a giden gney yolundan devam ettiler. Sonra yeniden douya Mejdel'e doru yrdler. Saadi byk vadiye kaygyla bakt. Toz bulutlan havalanyordu. "Askerler imdiden oraya varmlar." Ama Nejma gzlerindeki konjonk-tivit yznden gremedi. ylesine yorgundu ki, alayan bebei duymadan yere kp uyuyuvermiti hemen. Irmaa gelmeden nce, Samra ykntlarnn arasnda uyudular. Sabah kalktklarnda, Saadi kei yavrusunun ldn fark etti. Anas yannda duruyor, anlayamad iin boynuzla-ryla itekliyordu yavrusunu. Saadi yere bir ukur ap yavruyu gmd. Babo kpeklerin eelememesi iin de Roma ykntlarndan ald talardan dizdi stne. Ve sonra da keiyi sad. Ancak hayvann atlak memelerinden-kanla kark ok az st geliyordu. Akam olmadan byk rmaa vardlar. amurlu su byk aalarn arasndan vadiye akyordu. Kylarda, insan izleri grlyordu, tank trtllar, patlam tekerlekler, ayak izleri ve dklar vard.
214

Gneye, snrdaki Al-Riha'ya doru yrdler. Gnbatmnda, kamakta olan baka insanlarla karlatlar. Bunlar, Amman'dan gelen erkeklerdi. Yrtk prtk giysileri, yank zayf czleri vard. Kimileri yalnayak yryordu. Kamplarda alktan ve hastalktan len insanlardan sz ettiler. len ocuk says o kadar fazlaym ki, cesetlerini kuru kanallara atyorlarm. Gl olanlar, kuzeye, beyaz lke Lbnan'a ya da am'a gidiyorlarm. Gece olmadan, Saadi ile Nejma, Kral Abdullah'n askerlerinin bekledii kprden nehrin br yanna getiler. Btn gece nehir kysnda beklediler. Yerin altndan gelen bir scaklk var-|d, sanki derinliklerde bir ate yanyordu. Gn doduunda, Tejma ilk kez tuzlu gl grd. Suyun zerinde, tuhaf mavi ve jbeyaz bulutlar yksek kayalklara doru yavaa kayyordu. K-fida, nehir suyunun gle akt yerde, sar kpkler rzgrda titreyen bir duvar oluturmutu. Nejma yanan gzleriyle denize bakt. Gne henz gkyznde belirmemiti, ancak rzgr '/imdiden scak esiyordu. Saadi, gneyde, sisin arasnda kaybolan dalar gsterdi. "Oras Al-Mujib, ocukluumun getii vaKi." Giysileri yrtk prtkt, plak ayaklan talardan yara iindeydi ve yz beyaz rtsnn altnda yanm ve kurumutu. Nejma'ya ve alayarak emecek bir meme arayan Lula'ya bakt. "Al-Mujib'e hibir zaman varamayz. Cinlerin sarayn gremeyiz artk. Belki onlar da gitti." Bunu o sakin sesiyle syledi, ancak gzlerinden szlen yalar, yanaklarnda izgiler iziyor ve tozlu rtsnn kysn slatyorlard. Kadnlar ve ocuklar kpry gemeye balamlard. Kaan insanlar, douya, Salt'a, Amman, Wadi al-Sirr, Madaba, Cebel Hseyin kamplarna doru yryorlard. Ayaklarnn altndan kalkan toz rzgrda uuan gri bir buluta dnyordu. Zaman zaman, yoldan, askerlerin, farlar yanan adrl kamyonlar geiyordu. Saadi keinin boynundaki ipi bileine balad ve kolunu karsnn omuzlarna att. Birlikte, Amman yolunda yrmeye baladlar, admlarn onlarn nnde giden insanlarn ayak izlerine gre atyorlard. Gne gkyznde, herkes iin parlyordu. Yolun sonu yoktu.
215

Ramat Yohanan, 1950 Kardeimi bulmutum, Yohanan'd, ilk geldiimizde, sahilde bize koyun eti datan ocuktu. Yz ok sevimli, gzleri hep gler, ingenelerinki gibi siyah ve kvrck salar var. Ki-butza girdiimizde, bizlere evleri, ahrlar, kuleyi ve sarnlar o gsterdi. Onunla birlikte tarlalarn snrna kadar yrdm. Elma aalarnn arasndan parldayan gl ve tepede, ovann br yannda Drzilerin evlerini grdm. Yohanan yalnzca Macarca konuuyordu, imdi de birka ingilizce szck renmiti. Bunun nemi yoktu. El iaretleriyle anlayorduk, ben gzlerinden okuyabiliyordum. Bizleri anmsad m, bilmiyorum. Canl birisiydi, kpeini yanndan ayrmadan allklarn arasnda kouyordu. Uzun bir tur atp yanma geldiinde, soluk solua kalyordu. En olmayacak eye glyordu. Burada oban oydu. Her sabah, erkenden, kei ve koyun srsyle gidiyordu. Hayvanlar ovann br yanna, dalara otlatmaya gtryordu. Boynuna ast bir torbaya ekmek, meyve, peynir ye iecek bireyler koyuyordu. Kimi zaman ben ona scak yiyecekler gtryordum. Elma aalarn geip ovaya vardktan sonra koyun seslerini kulak verip srnn bulunduu yeri tahmin edebiliyordum. Ramat Yohanan kibutzuna kn banda geldik. Jacques Taberiye taraflarnda, Suriye snrnda savatayd. Her izinde, arkadalaryla birlikte, n cam yldzl, yeil eski bir Packard'la geliyordu. kimiz denize kadar gidiyor, Hayfa sokaklarnda dolayor, dkknlara bakyorduk. Ya da Karmel dana kp amlar arasnda oturuyorduk. Gne denizde parlyor, rzgr am inelerinde esiyordu, yeillik kokuyordu her yer. Akamlar benimle kampa geliyor, birlikte caz plaklar dinliyorduk. Yemekhanede, Yohanan salonun ortasnda, bir tabureye oturup 219

akordeon alyordu. Lambann siyah salarn parldatyor du. Kadnlar insann ban dndren tuhaf danslar ediyorlard. Ben de Jacques'la dans ediyordum, bardandan beyaz arap iiyor, bam omzuna dayyordum. Sonra da, birlikte, darya kp konumadan yryorduk. Gece aydnlkt, aalar hafife parlyordu, lambalarn evresinde yarasalar uuuyordu. k ocuklar gibi el ele dolayorduk. Onun scaklm ve bedeninin kokusu hissediyordum, onu hibir zaman unutamam. Evlenmek zereydik. Aslnda bunun nemli olmadn, yalnzca annemi memnun etmek ve gelenei srdrmek iin yapldn sylyordu Jacques. lkyazda, askerlikten dndkten hemen sonra dn yaplacakt. zni bittiinde, arkadalaryla birlikte snra dnyordu. Onunla gitmemi istemiyordu. ok tehlikeli olduunu syl yordu. Birka hafta boyunca onu gremiyordum. Ama bedeni nin kokusunu anmsyordum. Nora seviebilmemiz iin odasn, veriyordu bize. Annemin renmesini istemiyordum. Bana bir ey sormuyordu, ancak pheleniyordu sanrm. Geceler ho geiyordu, kadife rengindeydi. Her yerde b cek sesleri iitiliyordu. abbat akamlarnda, akordeonun sesi bir soluk gibi saryordu her bir yan. Sevitikten sonra, kulam Jacques'm gsne dayyor yrek atlarn dinliyordum. Dlerde yaayan ocuklar gibiydik. Btn bunlarn hi bitme yeceini dnyordum. Mavi gece, bceklerin arklar, m zik, darack karyolada birleen bedenlerimizin atei, evremiz deki dinginlik. Zaman zaman da oturup sigara ierek konuuyorduk. Jacques, tp eitimi grmek istiyordu. Kanada'ya, Montreal'e ya da Vancouver'e gitmeyi dnyorduk. Jacques askerliini bitirir bitirmez gidecektik. Evlenip hemen gidecektik. arap bamz dndryordu.

Tarlalar usuz bucakszd, i, karklarda, aralklar yirmi be santimetre brakacak biimde pancar filizlerini koparmakt. Kzlar ve erkekler birlikte alyordu, stlerinde ayn panto lonlar ve kaln kumal ceketler, ayamzda kaln tabanl asker postallar vard. Sabahlar, tarlalar gecenin souuyla kaskat kesilmi oluyordu. Tepelere ve aalara st gibi bir iy dm oluyordu. Pancarlarn soluk dallarn toplamak iin melerek ilerliyorlard. Sonra gne ufukta ykseliyor, gkyz i bir maviye dnyordu. Karklar kular gibi sesler kartan insanlarla doluydu. Zaman zaman, nmzden sereler uup gidi yordu. Elisabeth kampta kalyordu. Ona amarhanede grev ver milerdi, i elbiselerini ykayp onaryordu. Btn gn darda durabilecek kadar gen hissetmiyordu kendini. Oysa Esther iin zor, ama ayn zamanda olaanst gzel bir iti bu. Yzn, ellerini ve gmleinin altndan omuzlarn yakp kavuran gneten usanmyordu. Nora'yla birlikte alyordu. Kopar dklar filizleri uvallara doldurup karklarda ayn tempoda ilerliyorlard. lk balarda, sohbet ediyor, rdek gibi yrdkleri iin glyorlard. Zaman zaman dinlenmek iin duruyor, bir sigara iiyorlard birlikte. Ancak, gnn sonunda ylesine bitkin dyorlard ki, yryecek halleri kalmyordu. Uyumu bacaklar artk onlar tamaz duruma geliyordu. yle ki, so nunda, ilerini popolarnn stnde srnerek bitiriyorlard. Drde doru, Esther odasna gidip uzanyor, annesiyse yemee gidiyordu. Sonra uyandnda sabah olmu oluyordu, yeni bir gn balyordu. Gne yann stnde tayordu. Yitip gitmi, snm yllarn ansna. Nora da delicesine tayordu bu yan. Kimi zaman, yere uzanyor, kollarn apraz yerletirip gzlerini ka221

220

patyordu ve ylesine uzun uzun duruyordu ki ylece, Esther onu tartaklayp yerinden zorla kaldryordu. "Byle yapma, hasta olacaksn." Tarlalarda ileri bitince, Nora ve Esther tepelerde dolaan obana yiyecek gtryorlard. Onlar grr grmez, Yohanan armonikasn kartp akordeonda ald Macar dans havalarndan alyordu. Kasabann ocuklar da duyar duymaz talk tepeleri koarak inip skla skla yaklayorlard. ok yoksuldular, giysileri yrtk prtkt, deliklerden yank tenleri grlyordu. Esther ile Nora'y grdklerinde azck rahatlyorlard, biraz daha yaklap talarn stne oturuyor, Yoha-nan'n armonikasn dinliyorlard. Esther torbadan ekmei, elmalar ve muzlar kartyor, meyveleri onlara datyor, ekmei de paylatryordu. lerinde en gzpek olan olanlar hibir ey sylemeden yiyecei kaptklar gibi kayalara doru kayorlard. Esther talarn stnden atlayp kzlara yaklayor, kampta rendii birka Arapa szck syleyip onlarla konumaya alyordu; hubs, aatani, kul! ocuklar glyorlard, sanki baka bir dilde syleniyor-mu gibi yineliyorlard bu szckleri. Daha sonra insanlar geldi. stlerinde, Drzilerin uzun beyaz elbiselerinden, balarndaysa ular enselerinde savrulan beyaz bir mendil vard. Tepede dikiliyorlard, siluetleri kular gibi grnyordu gkyznde. Yohanan almay brakp gelmeleri iin iaret etti. Ama gelmediler. Bir gn, Esther kayalarn arasndan trmanp onlarn yanna gitme yrekliliini gsterdi. Kadnlara ekmek ve meyve uzatt. rktc bir sessizlik vard. Yiyecekleri dattktan sonra, Nora ile Yohanan'n yanna dnd. Sonraki gnlerde, sr tepeye gelir gelmez ocuklar beliri-yordu. Onlarla birlikte bir kadn inmiti, Esther'in yalarnday-d, stnde gkyz mavisi uzun bir elbise vard ve salarnn arasnda altn renginde teller bulunuyordu. Bir testi arap verdi. Esther tatt, arap taze, hafif ve biraz da ekiydi. Yohanan ile Nora da tattlar. Daha sonra kadn testiyi alp kayalklardan tepeye trmand. Yalnzca sessizlik, ocuklarn bak, arabn azda brakt tat ve gne parlts kalmt geriye. te bu nedenle, Esther olanlarn hep byle sreceini, sanki gemite hi-

222

bir ey olmam gibi babas yeniden ortaya kp bu tepeyi tr-manacakm sanyordu. Gne ufka iyice yaklatnda, Yohanan hayvanlar topluyordu. Kpee slk alp oban deneini eline alyordu, sonra koyunlar ve keiler, ovann ortasna, aalarn arasndan parldayan gln bulunduu yere doru yola koyuluyorlard.

223

Zaman zaman, le sonralar, gne batmaya yz tuttuunda, Esther ile Nora birlikte avokado ekili tarlalarda oturuyorlard. Yapraklarn glgesi olduka serindi, orada uzun bir sre kalyorlar, birlikte sohbet edip sigara iiyorlard ya da Esther ban Nora'nn dizine dayayp uyuyordu. Tarla ykseke bir yerdeydi, oradan btn vadi grlebiliyordu. Uzakta, Taberiye yaknlarndaki karanlk tepeler ve Arap kasabalarn oluturduu ak renk lekeler seilebiliyordu. Daha ileride de, Jacques'in savamakta olduu snr vard. Kimi geceler, havan toplar imekler gibi ldyordu, ancak grltleri iitilmiyordu. Nora talyand. Livorno'luydu, babas, annesi ve kk kz kardei faistler tarafndan karlmt. Milislerin geldii gn, bir arkadandayd ve sava boyunca bodrumda saklanarak ge irmiti gnlerini. "Baksana Esther, her taraf kan olmu." Byle tuhaf eyler sylyordu. Bo baklar ve dudaklarnn her bir yannda ac izleri tayan krklklar vard. giysilerini kar dnda, bir Sicilyal gibi srekli simsiyah giyinirdi. "Talarda parlayan kan gryor musun?" Yass talan kaldrp altlarndaki akrepleri ortaya karrd. Akrepler topran zerinde karlar, avokado aalar arasnda yeni bir snak ararlard. Nora, iki ubukla canlarn actmadan onlar yakalar, zehir salglayan ikin salg bezini ve sivrilen inesini gzlerdi. Onlar evcil letirebileceini, deiik oyunlar retebileceim sylyordu.. Esther gibi o da pancar tarlalarnda alyordu, dallarn al tna saklanan rmceklerin yerlerini buluyordu hemen. Bir ot parasyla onlar tutuyor, kimse canlarn yakmasn diye uzak bir yere tayordu. Odasnda, tavanda oluan rmcek alarna hi dokunmuyordu. Odada cereyan olduunda, gri tuhaf yldzlar andran bu alar hafife titriyordu. Jacques onun odasna ilk girdiinde, rpererek geri ekilmiti. Alar sprmek istemi, ama Esther ona engel olmutu: "Bunu yapamazsn, onlar onun 224

arkada." Sonunda Jacques da almt, o da Nora'nn biraz deli olduunu dnyordu. nemi yoktu. "Ne de olsa, bizim burada yaptklarmz yapmak iin biraz deli olmak gerekir," diyordu. Bir gn, Nora tarlada alt srada, odasn boyamlar, yerden tavana kadar her yer donuk beyaz olmutu. Nora lgna dnm, kampta bararak koup yapanlara svmt. rmcekleri yok olduu iin alyordu. . Esther ile Nora'nn, binalarn sonunda, su deposunun al tnda gizli bir yeri vard. Orasn Nora kefetmiti, leden sonralar ok scak olduunda oraya smyordu. Su deposunun al tndaki kapnn anahtarn da bulmutu. ki mazgal deliinin yla aydnlanan bo ve byk bir salondu. Yalnzca, kasalar, eski uvallar, kablolar ve bo bidonlar vard orada. Bir maara kadar karanlk ve souktu. Hi grlt yoktu, yalnzca borularda akan ve srekli bir yerlere damlayan suyun sesi iitiliyordu. Tuhaf ve korku vericiydi. Nora talarn altnda, neredeyse effaf denilebilecek kadar beyaz akrepler buluyordu. Kimileriyse kapkarayd. Esther'e kuyruklarnda grnen ve zehrin gcn ka ntlayan halkalar gsteriyordu. Odasn beyaza boyadklarndan bu yana, burada oturduunu sylyordu. Tiyatro yapmak istiyordu. Deponun altnda saa sola yryor, yksek sesle iir ler sylyordu. iirler ona benziyordu, iddet dolu ve trajikti ler. Bu haykrlarn ve arlarn Esther'e tercme ediyordu. Garcia Lorca'nn, Mayakovski'nin iirleriydi bunlar. Sonra da talyanca msralar sylyordu, Dante ve Petrarca'dan blmler, Pavese'den paralar, lm Getirecek Gzlerin. Esther onu dinliyordu, tek seyircisi oydu. Nora yle diyordu: "imden ne yapmak geliyor biliyor musun? ocuklar buraya getirip onlar ark sylerken ve oynarken izlemek." Youn bir sessizlik vard, bir ey bekliyorlard sanki. Bit miti. Esther, her ann dolu dolu kalmasn, belleinin bo kalmamasn istiyordu. Srgn yolunda Nejma'nn adn yazd defteri andran kara bir deftere, Hayyim Nahman Bialik'in iir lerinden yazmt. Onlar okudu: "Karde, karde, stne bastmz kara gzlere ac,
Gmen Yldz

225/15

yorgunuz nk biz, paylayoruz nk senin acn. zgrlk yollarnda m bulamadm ben. Babamdan kalm bir ey de deil, kendi etimden kopardm onu, kendi yreimde yonttum." ocuk evi, kibutzun ortasnda yer alyordu. Ayn zamanda okul iin de kullanlan yemekhane salonlaryd bunlar. ocuklarn boylarna uygun masalar ve iskemleler vard, ancak donuk beyaz duvarlar bombotu. Elinde deildi. Nora kendini denetleyemiyordu bir trl. Darda n gz kamatrd srada; suyun grltsnn iitildii o depoda tek bana kalmaya dayanamyordu artk. Dar kp su deposunun evresinde bulunan otlarn arasnda yr yordu. Ylanlar aryordu. Solgun yz, kara elbisesinin yann da, bir maske gibi aydnlanmt. Esther'le karlayordu da, onu tanmyordu. Belleinin dibinde silinip gitmiti. Livor -no'dayd, milisler kardei Vera'y gtryorlard. Bir deli gibi dolanyordu ortalkta, bu ad haykryordu: "Vera, Vera, Vera'y hemen grmek istiyorum!" ocuklarn evine kadar gidiyor, derslie giriyordu, retmen karatahtaya yazmakta olduu tmceyi bitiremeden, ylece ayakta kalakalyordu. Nora kk bir kzn karnda diz kyor, ona smsk sarlyor ve ocuk korkudan alamaya balayana kadar onu pyor ve talyanca bireyler sylyordu. Ve birden Nora nerede olduunu anlayp geree dnyor, yaptklarndan utanyor, italyanca ve Franszca zr diliyordu, nk yalnzca bu iki dili biliyordu. Esther onu elinden tutup odasna kadar gtryor, bir karde gibi yatana yavaa yatryordu. Konumadan yatan bir ucuna oturuyordu. Nora gzlerini, karsndaki bembeyaz duvara d ikiyor, sonra birden uykuya dalyordu. Iklar bayram gelmiti. Hepsi sabrszlkla bekliyordu, ilk kez kutlanyordu, her ey yenilenecek, her ey yeniden balayacakt sanki. Esther babasnn kendisine her eye yeniden balamak gerekiyor dediini anmsad. Yklp yaklan dnya, ykntlar, hapishaneler, insanlarn ldrld topraklar, her yer kn yla, sabahn serinliiyle, bir douu simgeleyen yeni bir atein, hanukkalarn yaklmasyla ykanyordu sanki. Yaradl Kitabnn szcklerini de anmsad Esther, nc gn yldzlarn ldamasyla Festiona'da kilisede yanan mumlarn alevlerini dnd. O gnlerde Jacques yanndayd. Bayram gnleri biter bitmez gitmesi gerekiyordu. Ancak Esther bunu duymak bile istemiyordu. Greyfurtlar toplama zaman gelmiti. Jacques ile Esther yan yana alyorlard, meyveleri elle toplarken, kan g rlt tarlada yanklanyordu. Olaanst gzel bir sabaht. Hava souk olmasna karn, gne yakyordu. leden sonra, yi ne Nora'nn odasna gitmilerdi. Birbirlerine sarlp yatmlard, soluklar birbirine karmt. Jacques yalnzca yle demiti: "Biraz sonra gideceim." Esther gzlerinin yaardn hissetmiti. lk hanukkay yaktklar zamand. Hi unutamad bir gece oldu. Yemekhane kalabalkt, mzik vard ve arap iiliyordu. Kzlar Esther'in yanna gelmi ve sormulard: "Ne zaman evleniyorsunuz?" Esther Nora'yla birlikteydi, ilk kez sarho olmutu. kisi beraber ayn ieden beyaz arap iiyorlard. Esther kiminle olduunu bilmeden dans etti. inde byk bir boluk hissediyordu. Nedenini anlayamyordu. Oysa Jacques snra ilk kez gitmiyordu. Belki de btn gn yz yakan gnein nlarndand. Jacques'in salar ve sakallan altn gibi parlyordu.
Yahudilerin klar bayramnda yaklan dokuz mumlu amdan. (ev.)

226

227

Nora ilk bata glyordu, sonra birdenbire sebepsizce alamaya balad, itii arap ve sigara dumanndan midesi bulan-yordu. Elisabeth'in yardmyla, onu diarya kartt. Kusarken kollarndan tuttular, sonra odasna gtrdler. Yalnz kalmak istemiyordu. Korkuyordu, italya'dan, Livorno'dan ve kardei Vera'y gtren milislerden sz ediyordu. Sakinlemesi iin, Elisabeth bir para bezi slatp alnna koydu. Uykuya dalmt, ancak Esther salona geri dnmek istemiyordu. Elisabeth yatmaya gitti. Esther, Nora'nn yannda, yatan bir ucunda, gece lambasnn yla bir mektup yazmaya balad. Kime yazdn bilmiyordu, belki de Jacques ya da babasnayd. Ya da belki de Nejma'ya yazyordu, o tozlu yolda kard ve stne adlarn yazd kara deftere yazmaktayd.

Sabaht, Esther hamile olduunu ilk kez rendi. Fiziksel kant grmeden bunu anlad, bedeninin zeinden gelen bir ekim, bir rahatszlk hissetti, aklayamad bir eydi bu. Bir sevin, evet, imdiye kadar hi duymad bir sevinti bu. Sabahn erken saatleriydi, gecenin serinliini hissetmek ya da odaya ve araflara sinmi olan sigara ve arap kokusuna yok etmek iin btn gece kapy ak brakmt. Elisabeth hl uyuyordu, sessiz mi sessiz. Henz ok erken olduu iin kampta hi kmlt yoktu, aalarn arasnda uuan birka sere dnda. Ya da zaman zaman kibutzun br ucunda ten bir horozun yrtk sesi geliyordu. Her ey soluk ve kmltszd. Esther su deposuna kadar yrd, sonra da avok ado tarlalarna doru gitti. stnde hafif bir elbise, ayaklarndaysa Jaques'la birlikte Hayfa'dan satn ald Bedevi sandaletleri vard. Ayaklarnn altnda atlayan topra dinliyordu. lerledike, gn yava yava douyordu. Artk glgeler olumaya balamt, tepelerdeki aalarn siluetleri seilebiliyordu. Kular nnden geiyor, yamac srck kular tarlalarn zerinden geip gle doru uularn srdryorlard. Yava yava grltler balyordu. Esther her birini ayrdedebiliyordu. Art arda gelen bir tmcenin szckleri gibi, kkle rini en derin anlara gmerek iine giriyorlard. Onlar tanyordu artk, nk hepsini sk sk iitmiti. Onlar Nice'te, Roquebilliere'deki dada, Saint-Martin'de de hep vard. Kularn grltleri, ahrda duran koyun ve keilerin barlar, kadnlarn ve ocuklarn sesleri, su borularndan gelen grltler. Bir ara, grmedii halde, Drzi kasabalarnn yaknnda, otlaklara doru giden Yohanan'n srsn duydu. Sonra da inekleri gle su imeye gtren kovboyu. Esther yeniden tarlalarda yrmeye balad. Gne tal tepelerde yeniden belirdi, aalarn tepelerini aydnlatyor, gln 229

228

zerinde krmzlklar oluturuyordu. Ve iinde adn bilmedii, o gne, o krmz ve yakc ate vard. Jacques'i dnd. Ona hemen sylemeyecekti. Hibir e yin deimesini istemiyordu. Yeni birisinin varlna henz hazr deildi. Jacques, snra dnmeden nce, Kanada'ya gider gitmez orada okumaya balayacan ve evleneceklerini sylemiti. Bu nedenle Esther ne Jacques'a, ne bir bakasna herhangi bir ey anlatmak, gelecei fazla dnmek istemiyordu. Hl issiz olan tarlalarda yryordu. Tepelere doru, ok uzaklara gitti. ylesine uzakt ki, artk ne insan grltleri, ne hayvanlarn sesleri iitiliyordu. Avokado aalarnn arasndan, da trmand. Gne iyice ykselmiti artk, gl ve su kanallarn aydnlatyordu. Gneyde, ok uzakta, denizin de tesinde Karmel dann tepesi grlyordu. Hibir grnt Esther'i bylesine etkilememiti. Olduka usuz bucaksz ve saft, ayn zamanda ok da eskimi grnyordu. Esther kendi gzleriyle deil de bu grnty dlemi olan gzlerle, bu umutla kapa nan gzlerle, Stura vadisinde kaybolan ve penceresiz vagonlarda gtrlen ocuklarn gzleriyle gryordu her eyi. Hayfa krfezini, Akk'y, Karmel'i, bundan ok zaman nce Esther ile Elisabeth'in Sette Fratelli gemisinden grdkleri tepelerin ufukta beliren kara izgisini. Esther'in iinde bireyler byyor, iiyordu, ancak o bil miyordu, bilemezdi. ylesine glyd ki, Esther tir tir titriyordu. Artk yryemez duruma gelmiti. Bir aacn glgesin deki taa oturup yavaa solukland. ok uzaktan geliyor, tm varln dolayordu. Toulon'daki hapishanede Joel'in sylediklerini, gizemli dilde sylenen szcklerin boazndan ktn ve btn bedenini sardn anmsyordu. Burada, bu toprak larda, gnein altnda her birini yeniden grmek isterdi. Elisabeth'le birlikte, denizin tuzuyla kirlenmi giysileri ve elle rinde eski amar paketleriyle gemiden inip bu topraklara ilk ayak bastklar an, sahildeki kumu anmsyordu. Yeniden yrmeye balad. Ekili alanlardan km, allk larn iinde yryordu. Kibutzdan iyice uzaklam, akreplerin ve ylanlarn yaad yere gelmiti. Ve birden rkt. Tpk eskiden Roquebilliere yolunda babasnn zerinde dolaan lm, 230

nnde alan o boluu hissettiinde soluu tkeninceye dek kotuu gibi. Esther komaya balad. Admlarnn grlts dalarda, yreinin, akan kannn grltsyse akaklarnda yanklanyordu. Her ey tuhaf bir biimde bombotu. Tarlalar terk edil mi gibi grnyordu, dzgn karklar gnein nda prl p rld tpk yok olmu bir dnyadan geriye kalan izler gibi. Gk yznde tek bir ku yoktu. Biraz ilerde, Esther kei ve koyun srsyle karlat. Hayvanlar bir ukurda durmular, tarlaya dalmlard, hatta birka kei yamac trmanmaya alyor ve yetien pancar fidanlarn yiyordu. Kesik kesik sesleriyle baryorlard. Esther kibutza dndnde, evlerin nne toplanm insanlar grd. ocuklar da okuldan ayrlp gelmilerdi. Yoha nan'n bedenini ortadaki binann glgesine, imentonun stne boylu boyunca yatrmlard. Esther, geriye doru sarkan bembeyaz yzn grd. Kollar bedenine dayal elleriyse akt. Duvara yansyan k gzlerini ve siyah salarn aydnlatyordu. Korkuntu, le scanda uyuyor gibi grnyordu yalnz ca. Gmleinde katilin vurduu yerde kararm geni bir leke vard. Esther, ayn gn, Taberiye Gl yaknlarndaki snrda vu rulan Jacques'in lmn rendi. Askerler haberi sylediklerinde, Esther hi konumad. Gzleri yaarmad. Yalnzca yle dnd: te, geri gelmeyecek artk, olunu gremeyecek.

231

Montreal, Notre-Dame Soka, k 1966 Balkonun kapal penceresinden, hi deimeyen caddeyi izliyorum. Gkyz ylesine uzak ve beyaz grnyor ki, sanki yeryznn en yksek blgesindeyiz. Cadde kardan leke leke oimu. Tekerleklerin dolambal izlerini ve insanlarn ayak izle rini grebiliyorum. Oturduum binann karsnda, plak aalarn solgun gkyzne doru sivrildii bir bahe var. Michel, ilk admlarn ite b bahede att. Yamalar hl bembeyaz. Kargalarn brakt izler var yalnzca. Caddenin her bir yann da, hafife eik byk sokak lambalar duruyor. Geceleri, sar kl birikintiler oluturuyorlar. Arabalar karl kaldrmlara park etmi. Bir blm uzun sredir yerinden oynamad iin, stleri ve camlar buzlu karla kaplanm. Lola'nn, aks k banda boalm olan VW'unu grebiliyorum. Buzlu sularn arasnda skp kalm olan bir gemiyi andryor. Caddenin sonunda, kavakta duran arabalarn arka lambalar yanyor. Kavunii ve beyaz renkte otobsler ehir alannda dolanp kavaa giden caddeden ilerliyorlar. Mac GiH'e gitmek iin otobse oradan biniyorum. Lola'yla ilk kez orada karlatm. Tiyatro dersleri alyordu. da hamileydi, bu sebeple ko numutuk. Pazar gnleri, birlikte, VW'le Longueil'e ya da Mont-Royal gmtln ve orada yaayan sincaplar grmeye gidiyorduk. Btn bunlar ylesine uzak ki, gerek d gibi geliyor. imdiyse daire bombo, yalnzca birka karton, kitap ve ieler kald. Gitmek ok g. Bunca yl bu kadar ok ey biriktirdiime inanamyorum. Hepsini paketleyip verdim ya da satmak zorun da kaldm. Dn, bahede, Lola'nn evinin nnde sat yapld. Philip, Michel ve Lola'nn kz Zoe birlikte eyalar tadlar; mutfak malzemelerini, elektrikli aletleri, eski oyuncaklar, plak 232

lan, National Geographic serisini. Sattan sonra, bir elence yapld, bira iilip dans edildi, Philip biraz yksek sesle konuuyordu. Michel ile Zoe yanmzdan ok abuk ayrldlar, biraz utanmlard sanki. Dostlaryla birlikte bowling oynamaya gittiler. . Pazar gnyd, kar yayordu. Lola, ocuklar kkken yaptmz gibi, birlikte gmtle dnelim istedi. Hava ok souktu, aramamza karn gmtlerde yaayan sincaplar gremedik ne yazk ki. Dnmek zordun Her bir ayrnty belleime iyice yerle tirmek iin, ac veren bir dikkatle bakyorum caddeye. Yzm cama ylesine yakn ki, alnma vuran souu hissediyorum, soluumdan kan buhar camda iki yuvarlak oluturuyor. Cadde usuz bucaksz grnyor, solgun gkyzne, briket binalarn ve plak aalarn oluturduu sonsuzlua doru uzanyor. yle ki, oraya, okyanusun br ucuna annem Elisabeth'in yanna gitmek iin herhangi bir otobse binmek yeterli sanki. Tam gitmek zereyken, Tristan'n, Saint-Martin'de dalarda dolatmz gn kestane aalarnn glgesinde grdm sevimli ocuksu yz geliyor gzlerimin nne. Bundan bir yl nce Tristan'n bu lkede olduunu rendim. Toronto'da, bir irkette ya da otelcilikle ilgili bir ite alyormu. Biri ondan sz etmiti Philip'e, hatta kibrit kutusuna telefon numarasn karalamt. Bir an iin aramay dndm, ancak sonra numaray kaybedip unuttum. imdi gitmek zereyken yz geliyor gzlerimin nne, ama o, yaantmn br dneminde yer alyor, beni srekli izle dii ve her yerde karma kt iin kzdm o yeniyetme delikanly anmsyorum. Toronto'daki ileriyle uraan krk yan da, ak sal, gbekli bir adam deil benim grmek istediim. SaintMartin'de, dnyada bireylerin henz deimedii, evremizde sava yaanmasna karn her eyin olabileceine inandmz o gnlerde tandm ocuu grmek istiyorum. O gn babam kapnn eiinde dikiliyordu, Tristan'sa byk bir ciddiyetle elini skmt. Ya da dere suyunun grltl boaznda, Tristan kulan plak gsme dayayp sanki dnyann en nemli eyiymi gibi yrek atlarm dinlemiti. Nasl oldu da btn bunlar bozuldu? im szlyor, unutamyorum. 233

Dnmek zor, gitmekten de zor. Michel iin dnyorum, en sonunda toprana ve gkyzne kavusun, kendini daha fazla yaban ellerde hissetmesin diye. Dnyorum da birden, Sette Fratelli'ye bindiim yata o imdi. Tek farkla, bugn uakla, bizi topramzdan ayran uurumu gemek, yalnzca birka saat sryor. Caddeye bakyor, bamn dndn hissediyorum. Her eyin ok uzakta, neredeyse ulalmaz bir yerde, zamann br ucunda, lm kadar uzun ve ac dolu bir yolculuun sonunda olduunu sanyordum. Ulaabilmek iinse, tm bir yaamn gemesi gerektiini dnyordum. Ve ite yarn geldi saylr. Bu caddenin sonunda duruyor. Semaforlarn br tarafnda, ka vunii ve beyaz otobslerin dnp yksek binalarn arasnda yok olduu yerde.

imdi soluk gzl ve esmer tenli Nejma'y dnyorum, kamyonlarn bizleri kutsal kente gtrdkleri srada onunla bir kez rastlant sonucu karlatm. Kuds yaknlarnda, Siloe yo lunda, bir toz bulutunda domu ve yine bir toz bulutunda yok olmutu. Kimi zaman, koluma dokunan elini, sorgulayan bak n hissediyor, kara defterinin ilk sayfasna adn Latin harflerle yavaa yazn izliyorum. Bunca yldan sonra, onu yok eden toz bulutunun ardndan, ondan kesin olarak geriye kalan tek ey, gizemli bir anlama yapar gibi benim de adm yazdm o kara defterdir yalnzca. Bu defteri dmde grdm. Gecenin ortasnda, srayla kullandmz ayn kara kalemle yazlm ince bir yazyd. Onu okudum ve neler anlatldn, benim olabilecek bir gezi ve ak yks olduunu dledim. O defterin postayla bana ulatn ya da Montreal'deki dairemin kapsnn nne, tpk Dickens zamannda terk edilen ocuklar gibi, esrarengiz biri tarafndan brakldn dledim. Bunun zerine ben de kara bir defter aldm ve ilk sayfasna Nejma'nn adn yazdm. Yaantm anlatyordum orada, gn be gn, niversitede geen gnlerimi, Michel'i, Lola'yla olan dostluumu, Berenice Einberg'le karlamamz, Philip'le yaadm ak. Ve Elisabeth'in mektuplarn, dn beklentisini, ok gzel tepeleri, topran kokusunu, Akdeniz'in n da. Oydu, bendim, ayrdedemiyordum artk. Bir gn Siloe yoluna geri dneceim, o toz bulutu dalacak ve Nejma bana doru yryecek. Zaman yok etmek, lm insanlarn aclarn ve yanklarn ortadan kaldrmak iin, defterlerimizi deitireceiz onunla. Philip benimle alay ediyordu. "Anlarn m yazyorsun?" Kimi eyleri ge yaayan gen kzlarn aklarn ve srlarn yaz dklar basit bir gnlk olduunu dnyordu belki de. 235

234

Nejma'y bugne kadar hep aradm. Penceremden bu karl caddede onu grmeyi umut ettim. Hastanenin koridorlarnda, tedaviye gelen yoksul insanlarn arasnda aradm onu. Dle rimde, kapy ap karma dikiliyordu, beni ekiyor, ayn zamanda da bende nefret uyandryordu bu olay. Bana bakyordu, elinin hafife koluma dokunuunu hissediyordum yine. Soluk baknda hep o sorgulayan ifade vard. Karlatmz gnden bu yana hi deimemiti. stnde ayn elbise, tozlu gri hrka, yzn yar yarya rten o ayn earp vard. zellikle elleri, bir kyl kadnnkiler kadar geni ve yankt. Her zaman yalnz gryordum onu, birlikte yrd teki kadn ve ocuklar yoktu. Srgnden, unutulmu kurak lkelerden benim iin geliyordu. Jacques ldnde yklmtm, d kuramyordum artk. Elisabeth beni evine gtrmt. Hayfa'da denize bakan bir eve yerlemitik. Nerede olduumu bilmiyordum. Sokaklarda dolap durdum, yllar nce ayak bastmz o sahile gittim. Kalabaln iinde hep ayn kadn gryordum, yrtk prtk giysileriyle, yz tozlu bir bez parasyla rtl, ya belli olmayan bir siluet, ocuklar dere boyunca deliler gibi dolaan bu kadnn peine taklp ta atyorlard. Kimi zaman onu arabalarn ve kamyonlarn grltsne aldrmakszn, glgede, bir duvarn dibine oturmu olarak gryordum. Bir gn ona yaklatm, gzlerinin iine bakp Nejma'y bulmak istedim onda. Yaklatm grnce elini uzatt, sicimler gibi frlayan damarlaryla zayf yal bir kadnn eliydi onunki. Bam dnd ve hemen geri ekildim, anlamsz bakl bu dilenci kadn stme tkrd, dar sokaklarn arasndan kap yok oldu. Nora gibi ben de her yerde kan ve lm gryordum. K gelmiti, gne Galile tepelerini ve yollan yakyordu. Ve kar nmda bu arlk, bu ate paras vard. Geceleri uyuyamyordum, gz kapaklarm kapanmak bilmiyordu, gzlerimde tuz vard sanki. Anlayamyordum birok eyi, iime brakt ve lm aan bu yaam parasyla balanmtm sanki Jacques'a. Hep yanmdaym ve beni duyabiliyormu gibi onunla konuuyordum. Elisabeth beni duyuyor, salarm okuyordu. Kederden byle davrandm dnyordu. "Ala Estrellita, kendini 236

daha iyi hissedersin sonra." Ona ocuktan sz etmek istemiyordum. Gndzleri, amaszca sokaklarda yryordum. Pazar ye rinde dilenen o deli kadn gibi yryordum. Bir gn anlamsz bir ey yaptm, ocuk saylacak kadar gen olan iki askeri kan drp snrda savaan nianlm grmeye gideceimi syledim ve malzeme ve yiyecek tayan kamyonu karmay baardm. Taberiye'ye kadar gittim ve orada dalarn arasnda yrmeye baladm, nereye gittiimi bilmeksizin, yalnzca Jacques Berger'nin ld topraklarda yrmek istiyordum. Gne yakyordu, n arln omuzlarmda ve srtmda hissedebiliyordum. Zeytinliklerin arasndan yamac trmandm, duvarlar kurun izleriyle kapl olan terk edilmi iftliklerin nnden getim. Hi grlt yoktu. Tpk Festiona yolunda, babam beklediim dalarda olduu gibi. Sessizlik ve rzgr yrek atlarm hzlandryor, gnein gzlerimi kamatryordu, buna karn yrmeye ve o sessiz dalarda komaya de vam ediyordum. Bir ara, yol kysnda durmu bir tank grdm. Yanp kl olmu bir iskelet gibiydi, tekerleklerdeki trtllar topraa sap lanmt, ama ok korktum, daha fazla ilerleyemedim. Daha sonra cepheye ulatm. Srklarla oluturulmu ve allklarla kapl siperler, yldz paralan gibi, dan yamacnda zikzaklar iziyordu. Siperler boyunca yrdm, sonra kysna oturup uzun bir sre Taberiye Glne doru baktm. Sonra askerler beni buldu. Sorgulamak zere Genel Karar gha gtrdler, nk Suriyeliler adna alan bir casus olabi leceimi dnyorlard. Sonra da bir kamyonla beni Hayfa'ya geri gtrdler. Elisabeth her eyi dzenleyip kararlatrmt, Kanada'ya, Montreal'e gidip Mac Gill niversitesinde tp eitimi grecektim. Jacques Berger'nin yapmak istedii de buydu. ocuk yznden kabul ettim. Benim srrmd nk, uzak bir yerde do masn istiyordum, Elisabeth renmemeliydi. Mart ay sonunda Providence adnda, Arap mlteciler iin Birlemi Milletler'in gnderdii yiyecek ve ila getiren ve dnte yolcular Marsil ya'ya brakan bir gemiye bindim. Marsilya'da da gmenleri Yeni Dnyaya tayan Nea Hallas'z. 237

man adn sen koyarsn." Lola ocuumun babas hakknda hi bir zaman soru sormad bana. Belki onun gibi beni de bir ada mn terk edip gittii dnyordu. O kadar benziyorduk ki bir birimize, suyla srklenen bir ktk paras gibi Montreal'e vurmutuk, bir gn bir dalgann bizi birbirimizden ayracan ve bir daha gremeyeceimizi de biliyorduk. Gneim, eyll sonunda dodu. Oysa onun kend i topraklarmzda, okyanusun br ucunda, Elisabeth ve benim Sette Fratelli'fen inip ilk ayak bastmz sahilde doacan dlemitim. Hamileliimin son aylar zorlu geti, derslere gidemiyordum, dnemim boa gemiti. Hocalar son derece kaytszdlar , biri, patoloji hocas Salvadori, bykl ve Ghandi gibi kk yu varlak gzlkler tayan yal adam dnda. Bana: "Sonra de vam edersin yine, her ey bittiinde," demiti. Snavlara katlmadm halde, onun sayesinde bursumu korumutum. Lola benimle bir karde gibi ilgileniyordu. O da hamileydi, ancak onun ocuu Noel'den nce domayacakt. kimiz birbi rimize destek oluyor, ykler anlatyorduk. O da yalnzd. Ni anls adres brakmadan yok olmutu. Hemen her zaman bera berdik. Bana yoga retiyordu. Bize yararl olacan sylyordu. Soluk alp vermek, karnn ileriye doru atmak, bacaklarn yuvarlak oluturacak ekilde yere yatrmak, gzlerini kapayp dncesini younlatrmak. Lola elendiriyordu beni, uzun boylu ve sinirli bir yaps, ocuksu bir yz, mavi gzleri, kvr kvr salar ve Hollanda yapma bebeklerini andran bir teni vard. Ad van Walsum'du, annesi ve babasnn ona niye bu Meksikal adn taktklarn hibir zaman anlayamadm. Adlardan sz ediyorduk. Bir kz istiyordu, adlar say yor, sralamay her gn deitiriyordu, Leonora, Sylvia, Birgit, Romaine, Albertine, Christina, Carlotta, Sonya, Maryse, Marik ya da Marit, Zoe ve her defasnda Helene'i de ekliyordu benim iin. ocuun ona benzemesi' durumunda, Zoe'nin ok uygun bir isim olabileceini sylyordum. "Ya olun?" Benim olum, gneim olacakt. Ancak bu konuyu hi dnmyor gibi yap yordum. Yazgdan korkuyordum. Ona gne olacan syle meye cesaret edemiyordum. Ona eer erkek olursa babamn adn vereceimi sylemitim. Michel. "Ya kz olursa?" "O za238Gnein ocuu olacakt. Hep iimdeydi sanki, etimden ve kanmdan, topramdan ve gkyzmden doacakt. O da dalgalarla kumlu sahile, ayak bastmz ve doduumuz yere srklenecekti. Kemikleri Karmel Dann talarn ve Gelas'n kayalarn oluturacak, etiyse Galile tepelerinin krmz topran, kan Saint-Martin'deki derelerin suyu, Stura'daki amurlu su, ve Samiriye'nin karsnn Nabulus kuyusundan ald ve sa'ya verdii su olacakt. Bedeninde, obann gc ve eviklii olacak, gzlerinde Kuds'n parlayacakt. Ramat Yohanan'da, tepelerin arasnda, avokado tarlalarnn tozlu topraklarnda dolarken de hissetmitim bunu, bu varl, bu gc. Bir gne paras kadar yakc ve ard. brleri nasl anlayabilirdi ki? Onlarn en azndan doduklar belli bir yer, aileleri, byklerin adlarn yazl olarak grebildikleri bir gmtlk ve anlar vard. Benimse, iimde tadm ve sonradan ortaya kacak bir ktlem vard yalnzca. Bu nedenle bam hep dnyor, iimdeki bulanty dudaklarmda hissediyor dum, bedenimde baka bir dnyaya, bir de alan bir delik, bir boluk vard hep. Rab Joel'in Toulon hapishanesinde sylediklerini, o esrarengiz, dilde bizlere Aye'nin doumunu anlat n anmsadm. Szckler iimi rpertiyordu, daha hzl evir mesi iin Jacques'in elini skyordum. imdi de ayn gc hissediyorum, bedenimde dolayor, sanki o szckler geree d nt. Tmceler de dolayor, tpk rzgrn suyun stnde oluturduu izler gibi dalga dalga yaylyorlar. Nerede olduumu bilmiyorum. Hastahanedeki alma salonu, parlak sarya boyanm duvarlar, kadnlarn uzand te kerlekli sedyeler, ebenin dourmak zere olan bir kadn getirdiinde bir ileri bir geri savrulan o kahverengi iren kap ve tavanda trdayan alt floresan lamba, geceyi grntleyen parmaklkl byk pencereler, kar ltsyla parlayan gri ve pembe 239

gkyz, bozkrlarn sessizliini delen kadnlarn ac lklar ve koridorda yanklanan ayak sesleri. Gnein, dnyann br ucunda, bundan yllar nce Elisa beth'le birlikte gittiimiz o byk sahilde doacan dledim. Orada olduumu dledim, gece annem Elisabethe birlikte kumun stne uzandm, annemin salarm okadn ve kyya vuran dalgalarn yumuak sesini, sabahn erken saatlerinde ba lk teknelerini izleyen martlarn ve pelikanlarn lklarn iitiyordum. Gzlerimi kapattmda orada buluyordum kendimi. Denizin kokusunu, dudaklarmda tuzun tadn hissediyor dum. Kirpiklerimin arasndan, sabahn berrak n grebili yordum, denizden gelip yavaa kyya vuran o . Jacques da benimleydi, elini elimde hissediyor, aydnlk yzn, altn sars salarna ve sakalna vuran grebiliyordum, ite bu nedenle sar sal olum gnein ocuuydu. Yaradl Kitabnn szlerini eviren sesini duyabiliyordum: "Ve RAB Allah adamn zerine derin uyku getirdi, ve o uyudu; ve onun kaburga kemiklerinden birini ald, ve yerini etle kapad; -ve RAB Allah adamdan ald kaburga kemiinden bir kadn yapt, ve onu adama getirdi. Ve adam dedi: imdi bu benim kemiklerimden kemik, ve etimden ettir; buna Nisa denilecek, nk o insandan alnd. " imdiye kadar yaadm en uzun geceydi. ylesine yor gundum ki, hamilelik sanclar arasnda uyuyabiliyordum. "Ne zaman balyor?" diye ebeye sordum, iyice bitkin dmtm artk. Beni pt. "Aslnda balad bile, canm." ocuumun g nein dousuyla ayn anda doacan biliyordum, nk onun ocuuydu, onun gcne ve topramn gcne sahip olacak, o ok sevdiim denizin gcn ve gzelliini alacakt. Alon Li manndan srail'e doru gidiyorduk, gzlerimi kapattmda dalgalarn yumuak sarsntlarn duyumsuyor, sabahn erken saatlerinde, durgun denizin uzantsn grebiliyordum, gemi k yya yaklarken blues syleyen o bouk ses iitiliyordu. Bebek domak zereydi, dalgalar beni Elisabeth bavullarn banda bekledii srada uykuya daldm o sahile gtrd. Olaanstyd. ylesine gzeldi ki. Canm acyordu, ama kuma vuran dalgalarn sesini duyabiliyordum, beni alp gtryorlard, iki ' 'Kitab Mukaddes,' Orhan Matbaaclk, 1995, s. 2. (ev.)

ye blnen denizin stnde kayyordum, sahil, doan gnein etkisiyle l sld. "Soluk aln, itin, itin, itin." Ebenin sesi, ssz sahilde tuhaf bir biimde yanklanyordu. Soluk alyordum, ba rmyordum. Gzlerim yala dolmutu, dalgalar karnmda gi dip geliyordu. Ve Michel dodu. Youn k gzlerimi kr etmiti. Sonra neler oldu, beni kimler gtrd, hi bilmiyorum. En sonunda vardm o byk ve dmdz sahilde uzun bir sre uyudum.

240

Gmen Yldz

241/16

Nice, yaz 1982, Yalnzlk Oteli, Annem Elisabeth dn ld, onun istei zerine, b u gece gnbatmnda, sahilde, setin stnde ar scak akamn ma murluuyla kmltsz duran birka balknn dnda kimsenin kalmad bir srada kllerini o ok sevdii denize savuracam. Bunu gzlerim dolmadan yapmalym, hatta hibir ey hisset meden. Sonra deniz kysnda yer alan ve adlarnda i harfinin bulunduu, Ribotti, Macarani, Verdi, Alexandre Mari gibi sokaklarda dolaacam. Annemin o ok sevdii denizin buram buram kokusunu ve rzgrn iime ekeceim. Gne tm bu haftalar ve tm bu aylar yakp kavurdu. Yangnlar yznden birok tepe kl oldu, duman yznden yar mavi, yar kararm gkyz tuhaf grnyordu. Her akam kl yamuru yayordu denizin stne. Kafelerin terasnda, Alman, italyan, Amerikan, Arjantinli ya da Arap, turistler vard, insanlar ok yksek sesle konuuyor lard, kadnlar stlerine ok fazla koku srmlerdi. Narin yapl ecinsel iftler, dadlar, Yunan, Kbrsl, Tunuslu ve Rus de nizciler vard. Sefil Alman dilenciler, bulvar bulvar dolaanlar, pizza dknleri, jigololar, pezevenkler de vard. Sarraflar, Fransz Demiryollar letmeleri emeklileri, sar sal bo bakl gen kzlar, lecek kadar uyuturucu alm yeniyetmeler vard. Gnete yanm Hollandal yzcler, Kabilli iiler, eski sava lar, kuafrler, eliler, araba tamircileri, bakanlar ve daha sayamadm birok insan. Hi bilmediim bu dnyay izliyordum. Artk hibir eyi tanyamyordum. Gidip gelen, duraksayan, birbirleriyle konuan, birbirlerine dokunan bu insanlar, bir kanalda akp giden v e kaln bir tortu ynn andran kalabal izliyordum. zel likle de motorlarn uultusuna karn iitilen o ayak sesleri ve 245

insan seslerinin grlts vard. nsanlar, smsk kapal tuttuk lar kabuklarndan, bir yansmay andran sert ve uzak baklarla bakyorlar. Elisabeth, 1973 ylnda Sina l sava srasnda gitti, ben de o yl Philip'le evlenip Tel-Aviv'in grltl bir sokanda, Habima Tiyatrosu yaknnda ocuk hastalklar muayenehanemi atm. Nasl oldu da onun gitmesine izin verd im? Hasta.olduunu, sessizce ac ektiini anlamalydm. Kanser iini kemir miti. Oysa ben, o srada, yaamaya bakyordum, hzl ve gl olmaya alyordum, dur durak bilmeden, neler olduunu anlamaya almadan. Elisabeth'in stnde siyah giysileri,ve elinde gemiye binerken ald o kk bavulu vard, ona engel.olmaya altm, an cak kararn deitiremeyeceini biliyordum. Ona mesleimden, Philip'ten, ona muhta olan Michel'den sz ettim. Fazla abartmamam gerektiini gsteren bir ifadeyle el iareti yapp glmsedi. "O benim yokluumu hissetmeyecektir, ama ben onu zleyeceim," dedi yalnzca. Sahte bir mutluluk ifadesiyle ekledi: "stediinde gelip beni grebilir. Houna gideceinden eminim." Havaalannda, uaa binmeden nce, soukkanllkla ve acmaszca: "Elbette, geri dnmemek zere gittiimi anlam-ndr," dedi. Yreim hzla arpmt. Neden byle sylediini imdi anlyorum. Tanmadm bu kentin sokaklarnda yryorum. Annem le babam genlik yllarn burada geirdiler. Babamn tarih ve corafya dersleri verdii liseyi, kk kuleleri, mazgal deliklerini, sivri ulu demirleriyle gri tal o olaanst hapishaneyi grdm. imenler ortasna dikilmi, bar simgeleyen clz zeytin aacn da grdm. Rakamlar Latince yazl gne saatini grdm, bana Pickwick Club'n formllerini anmsatt. Annemle babamn yaad balkonu, dereye bakan binay aradm. Ne var ki, imdi derenin yerine parkingler ve beton ynlar ina edil mi. Biraz ilerde, eski bir binada, adn ok beendiim bir otel var, Hotel Soledad, Yalnzlk Oteli. Trafik grltlerini iitmemek iin baheye bakan kk bir oda tuttum. Dar yataa uzandmda, gvercin seslerini, uzaktan gelen radyo sesini ve 246

ocuk lklarn duyabiliyorum. Herhangi bir yerde ya da her yerdeyim, belki de hibir yerde deilim. Hi bilmediim bu kentte, yangnlarn kavurucu scakln da geirdiim bunca gn. Geen her gn, beraberinde, Lbnan'daki savan yanklarn, Maures'da, Esterel'de, Var tepele rinde patlayan silahlarn haberini getiriyordu bana. Gn be gn, hastanenin darack odasnda, kansz ve zayf dm olan annemin yava yava yok oluunu izliyordum. ok derinden gelen alak sesini iitiyor, elini elimde hissediyordum. Gemi ten ve babamdan sz ediyordu. Michel, diyordu srekli, Nice'i, Antibes'i, mutlu gnlerini, deniz kysnda yapt uzun gezinti leri, talya'da, Siena'da, Floransa'da, Roma'da geirdii tatili an latyordu. Btn bunlar bir yetikine, bir dosta, bir kardee, iftin gl kysnda bir otelde karlat ve bir an iin mutluluunu paylat bir gen kza anlatr gibiydi. Amantea Lokanta sn, masmavi denizi, gnbatmnda kydaki yksek burunlar. Ben de oradaydm sanki, onlarla birlikte buz gibi karpuzlardan yemi, o arab imi, dalgalarn ezgisini ve martlarn sesini iitmistim. Bana Amantea'y, balaym geirdikleri o yaz, sanki ben de oradaymm ve genliin yla aydnlanan o yzleri grmm, seslerini ve gllerini duymuum gibi anlattnda, geriye kalan her ey siliniyordu. Konuurken elimi smsk tutuyordu, tpk mart lklar arasnda denizin stnde kayan teknede babamn elini skt gibi. Elisabeth'in sesi gn getike kslyordu, ayn yky an latyordu srekli, ayn adlar sayklyor, ayn kentleri sayyordu, Piza, Roma, Napoli ve hep Amantea ad geiyordu, sanki dnyada savan yaanmad tek yerdi oras. Son gnlerinde sesi iyice gitmiti, onu duyabilmek iin dudaklarna iyice eiliyor, szcklerini, an paracklarn alp gtren o soluunu hissedebiliyordum. Her gn, akam saatlerinde hastaneden ayrlyor, bamn dnmesine aldrmadan sokaklarda amaszca dolayor, srekli yinelenen ve peimi brakmayan o ad iitiyordum hep: Aman tea, Amantea... Gazetelerde, Toulon, Fayence, Draguignan ve Tanneron'da aalklar kl eden yangn haberini okuyordum. Yitip gitmekte olan Beyrut'u ldatan yangnlar. 247

Ben de, geceleri, yakc sokaklarda, anlar ve glgeler pein de yryordum. Elisabeth elimi smsk tutmu, anlalmaz sz ckler fsldyordu bana, Amantea'da, sahilde babama sarld srada syledii ak szckleri, babamn ona bir sr gibi syledi i szler. Deniz daha da gzel grnyor, k kvlcmlaryla doluydu, her dalga kumsala doru ilerliyordu. Son gnlerde ar tk hi konuamyordu, ama szckler iindeydi hl, dudakla rna kadar geliyorlard, ben de eilip soluunun arasndan onla r yakalamaya alyordum, o yaam szcklerini yeniden du yabilmek iin. Onun gc yetmedii iin artk ben konuuyor dum, ona Siena'dan, Roma'dan, Napoli'den, Amantea'dan sz ediyordum, orada olan bendim sanki, sahilde martlarn gky znde uularn izliyor, dalgalarn ezgisini dinliyor, ufukta ya va yava batan a bakarak babamn elini ben tutuyordum. Elini smsk tutuyor, ona bireyler sylyordum, yzn v e araf hafife kmldatan gsn izliyor, ona g vermek iin elini hi brakmyordum. Kuatlm kentte, ne su, ne ekmek kalmt, yalnzca yangnlarn titrek lts, toplarn grlts, ykntlar arasnda bo bo dolaan ocuklarn siluetleri vard. Austos aynn son gnleriydi, Sainte-Maxime'in yukarsnda, dalarn tm yanyordu. 7 Geceleri, hastaneden ktktan sonra, tepelerde yrrken, gkyznde gnbatmn andran o gryordum. Var'da, yedi bin hektar alan alevlerle kaplanmt, kl kokusu havaya, suya, hatta denize kadar yaylmt. Yk gemileri, insanlar top layp harabeye dnen kentten ayrlyorlard. Adlar belleime kaznmt artk, Sol Georgios, Alkion, Sol Phryne, Nereus. Kbrs a, Tunus'a, Sudan Limanna gidiyorlard. Durgun denizde ilerliyorlard, oluturduklar dalgalar gitgide byyor ve kyya vurup yok oluyordu. Martlar, gnbatmnda, aydnlk gky znde, kyda binalar minicik beyaz lekelere dnnceye kadar gemileri izliyorlard. Ara sokaklarda, yzler sorgularcasna bana bakyordu. Kadn ve ocuklarn ykk dkk caddelerde, Sabra ya da Chatila kamplarndaki sokaklarda glgeler gibi k mldadklarn gryordum. Gemiler uzaklayor, dnyann br ucuna, denizin br tarafna gidiyorlard. Atlantis, dalgakrann yanndan ar ar geiyor, gnbatmnn scak rzgrnda, durgun denizde kayyor, bir bina kadar yksek ve bem248

beyaz duruyordu. Kuzeye doru ilerliyordu, belki de Yunanistan'a ya da talya'ya doru. Bu klrengi denizde onun yolunu gzlyordum, karanlkta yanan klaryla, martlar eliinde denizde kayarken grrm diye. Elisabeth ylesine zayf dmt ki, artk gzleri beni se emiyordu. Kulana iyice yaklap ak salarn dudaklarmda hissederek uzun uzun anlatyordum ona. Sevdii szckleri, adlar sylyordum, Napoli, Floransa, Amantea, nk ancak bu szckler iine girebiliyor, kanna ve soluuna karabiliyordu hl. Hemireler beni uzaklatrmaya almlard, ancak yatan demirlerine smsk yapm, bam ayn yasta dayam, bekliyor, soluk alyor, yayordum orada. Su damarlarna dam la damla akyordu, benim sylediim szckler de bu damlack lar gibiydi, alglanamayan, ok alak, ok ar sylenen bu szckler birbiri ardna sralanyorlard, gne, deniz, siyah kaya lar, uuan kular, Amantea, Amantea... Verilen ilalar, ineler, acil yardmlar ve elimde birdenbire acyla kaskat kesilen Elisabeth'in eli. Biraz zaman kazanmak, biraz daha aramzda kalmasn salamak iin yinelenen szckler. Gne, meyveler, kadehlerde kpren arap, balk yelkenlerinin silueti, bir le sonrasnn scanda Amantea kentindeki dinginlik, araflarn plak tende hissedilen serinlii, kapal kepenklerden oluan mavi glgeleri. Ben de yaamtm btn bunlar, orada annem ve babamla birlikteydim, o glgelikte, serinlikte, meyvelerin i ac sularndaydm. Sava olmamt, hibir ey durgun denizin enginliini bozmamt henz. Elisabeth gece ld. Odaya girdiimde, sedyede araflara sarl bedenini, erin iinde, ama sahte bir glmseme ta yan ok soluk ve zayf yzn grdm. Yaamla birlikte banndaki ac da yok olmutu. Ona bir sre baktm ve oradan ayrldm. Hibir ey hissetmiyordum. Gereken ktlar doldurduktan sonra, bir taksiye binip korkun ayini yerine getirmek zere llerin yakld yere gittim. Sekiz yz derece scaklktaki frn, birka saniyede, annemi bir yn kle dntrd. Sonra da, para karlnda, kapakl demir bir silindir verdiler, alp antama koydum. Uzun yllardr bu kentte yayordum ve artk buradan hi ayrlamayacakmm gibime geliyordu. 249

Sonraki gnlerde, antamla birlikte, kentin evresinde, yangnlarn scanda dolap durdum. Ne aradm bilmiyordum. Belki de Gestapo ajanlarnn lm cezasna arptrp yakalamaya altklar, bodrum katlarnda ya da atlarda saklanan insanlard aradm. Alman ordusunun Stura vadisinde yakalayp istasyon yaknndaki Borgo San Dalmazzo Kampna kapatt, sonra da zrhl vagonlara doldurulup Nice istasyonundan geen, yolculuklarn kuzeye doru srdren, Drancy'ye ve daha uzaa, Dachau'ya, Auschwitz'e gtrlen insanlard belki de? Kentin caddelerinde yryordum, sokak lambalarnn yla aydnlanan yzler nmde uuuyorlard sanki. Kimi adamlar bana doru eilip kulama bireyler fsldyordu. Gen insanlar sarma dola glyorlard. Vali Ribiere'in lme mahkm ettii, snrd ettii Yahudilerdi bunlar. Denizin br tarafnda, bir sahilde, kentin yok olduu bir srada, mlteci kamplarnda kadn ve ocuklar sakin denizde uzaklaan byk gemileri izliyorlar. Burada, bu kentteyse, insanlar sokaklarda gidip geliyor, kl vitrinlerin nnden geiyorlar, kaytsz ve uzaklar. ldrlm ocuklarn, kasaplardaki engellere taklm gibi sokak lambalarna boyunlarndan asld kelerden geiyorlar. Elisabeth'in lmnden sonraki gn, Cimiez tepelerinde, gnele parldayan sessiz sokaklarda, servi ve bodur aac kokular arasnda yrdm. Arabalarn arasnda dolaan kediler ve pervasz karatavuklar vard. Kumrular villalarn tepelerinde dans ediyorlard. Yangn kokusu kalmamt artk, gkyznde bulut yoktu. Ne aradm, ne grmek istediimi bilmiyordum. Yreime alan bir yarayd sanki, kty grmek, imdiye ka dar kardklarm, beni baka bir dnyaya itenleri anlamak isti yordum. Bu ktln kkenini bulduumda, buradan gidebi leceimi, her eyi unutup yaamm o ok sevdiim iki erkekle, Michel ve Philip'le, yeniden kurabileceimi sanyordum. Sonunda, yeniden yolculua kabilecek, konuabilecek, yeni yer ler ve yzler tanyacak, imdiki zamanda yaayabilecektim. Zamanm az. Ktln kkenini bulamazsam, tm yaantm ve gerei yitirebilirim. Ve bo bo dolamaya devam ederim.

Gnler boyunca, omzumda antam, bahelerde, denize bakan lks yaplarn nnde yrdm hep. Sonra da beyaz byk bir yapnn nne vardm, gnein son klaryla aydnlanan bu bina ok gzel ve sakindi. te grmek istediim buydu. Kraliyet saray gibi gzel ve rktcyd, gvercinlerin ve karatavuklarn sakin havuzundan su itikleri Fransz usul bir baheyle evriliydi. Nasl oldu da imdiye kadar grememitim onu? Oysa bu bina kentin her bir yanndan grlebiliyordu. Caddelerin sonunda, arabalarn ve insanlarn grltsnden uzakta, sonsuza dek gne gren ve batan sona deniz bakan bu beyaz grkemli ev vard. Zaman hi gememi, lm ve ac hl buradaym gibi, ar ar, dikkatle yaklatm grkemli dairelere, dzgn gr nml parka, grgen fidanlarna ve aldan yaplm her heyke le. Parkta ar ar yryor, ayakkablarmla ezdiim akllar dan kan sesi iitiyorum, maliknenin sessizliinde bu ses sert ve neredeyse tehdit edercesine yanklanyor. Dn, istasyon yaknlarnda grdm Excelsior Otelini dnyorum, bahelerini, barok tarz beyaz cephesini, sorgulamadan nce Yahudile rin nnden getii aldan yaplm kk meleklerle donatlm byk giri kapsn. Ne var ki, burada, byk parkn erinci ve lks iinde, beyaz evin pencereleri altnda, kumrularn ve karatavuklarn ho sesine karn lm sessizlii hkm sryor. Yrmeyi srdryorum, Saint-Martin'deki evimizin mutfandan babamn sesini duyuyorum sanki, bu grkemli binala rn gizli bodrumlarnda, gnlerce ikence gren ve ldrlen in sanlardan, akamlan dvlen kadnlarn lklarndan, parkn yeilliklerinde ve havuzunda kaybolan lklardan, karatavuklarn sesiyle hibir benzerlii olmayan bu lklardan sz ediyor, belki de o zamanlar olanlar duymamak iin kulaklar tka mak yeterliydi. Sarayn yksek pencereleri altnda ilerliyorum, 251

250

Nazi subaylarnn drbnlerle kentin sokaklarn gzledikleri ,bu pencereler. Babamn, evin adn sylediini, Ermitage dedii ni duyuyorum, her gece, mutfan yar karanlnda, pencerelerin' skynetim srasnda gazete paralaryla her bir kesini t kadmz o gnlerde srekli bu adn sylediini, anmsyorum. Ve bu ad, bunca zaman, tiksindirici bir sr gibi iimde kalm, Ermitage ad bakalar iin gvercinlerin dolat bir park olan ve denize bakan byk lks daireler dnda hibir ey ifade et miyor. Evin nnden geiyor, cephesine, her bir penceresine, ikence grenlerin lklarnn yankland karanlk bodrum pencerelerine bakyorum. Bugn kimse yok burada, bense, gne na ve uzakta, palmiye aalarnn arasndan grlen denizin parltsna karn, iimde bir soukluk hissediyorum.

Elisabeth'in lmnden sonraki pazar gn, Saint-Martin'e kadar giden otobse bindim. Derenin akt sokakta, biraz aada kalan ve birka basamakla inilen evimizi aradm. Ne var ki, her ey yabancyd bana ya da ben yabanclamtm. Sokan ortasnda akan, eskiden bir nehir kadar gl ve tehlikeli olan dere, kk kt paralarn srkleyen ince bir akntya dnmt artk. Eski bodrum katlan ve ahrlar, lokanta, piz zac ya da dondurma ve kk hediyelikler satan dkknlara dnmler. Byk alana, ne olduu bilinmeyen byk bir bi na yaplm. O gizemli rktc oteli bile aradm, her sabah annem ve babamla gittiimiz, kuyrua girip jandarmalarn kt ne admz yazdrdmz o yeri. Rachel'in italyan yzbasy-la dans ettii yeri, askerlerin zavall Bay Ferne'in piyanosunu gtrdkleri yeri. Sonunda anladm ki, reklam dolu brandalar ve pencerelerinde gln el ii perdeleri olan, o grdm iki yldzl kk otelmi. Hatta Bay Ferne'in tek bana siyah p iyanosunda Macar valsleri ald, bahesinde dut aac olan o terk edilmi tuhaf villas, artk bir dinlence evine dnm. Ama eski dut aacn tandm. Ayak ularma basp uzandm, ince kenar oyuklaryla, ho yeillikte geni bir yaprak koparttm. Kasabann aasna, nehrin ve ykanmaya gittiimiz karan lk boazn grnd dnemece kadar yrdm, buz gibi su yun ve gnein etkisiyle tylerim diken diken oldu yine, arlarn vzltsn iittim, yrek atlarm dinleyen Tristan'm gsme dayad yumuak yanan hissettim yine. Belki de glen ocuklarn sesini, delikanllarn su fkrtt iin lklar atan gen kzlar, eskisi gibi: "Maryse! Sonia!" diye baran sesleri de iittim. Yreim darald, hemen kasabaya dndm. Kimseyle konumaya cesaret edemedim. Zaten yallar lm, genler de buradan ayrlmt. Kukusuz, her ey unutul .253

252

mutu. Turistler ocuklar ve kpekleriyle birlikte sokaklarda dolayordu. abbat ayini iin kadnlarn mumlarla aydnlatt o eski ev artk bir garaj lm. IV'nc italyan Ordusunun geri ekilip kasabay Almanlara terk ettii srada, Yahudilerin dalara kmadan nce toplandklar byk alanda, kk demir toplarla oynayan insanlar, park etmi arabalar, fotoraf eken turistler grdm. ocuklarn uzanarak su itikleri, drt azdan su fkrtan havuzlu emenin suyu akyor yalnz. Notre-Dame-des-Fenestres yolu zerinde otostop yapmak zorunda kaldm, nk baka seeneim yoktu. Sarn gen bir kzn kulland bir araba nmde durdu. Aracn iinde, talyan'a benzeyen esmer gen bir erkek ve gzel siyah gzl es mer gen bir kz vard. Araba, deiik aalarn bulunduu or mann iinden geerek tapnaa kadar giden yolu birka dakikada trmand. Elisabeth'le birlikte yrdmz yola baktm hi duygulanmadan, nehrin kysnda duraklayp uyuduumuz o dz alan arad gzlerim. Arabadaki genler benimle konumaya abalyorlard. Gen adam: "Buraya ilk kez mi geliyorsunuz?" diye sordu. Hayr, ilk kez olmadn, ok zaman nce geldiimi syledim ona. Yolun sonunda, dafarn kaplad alanda bulutlar tepeleri imdiden gizliyordu, iinde uyuduumuz kk binalar, italyan askerlerin barakalar, kk kilise, her ey yerli yerindeydi, ne var ki bireylerini yitirmilerdi sanki, ayn eyleri ifade etmiyorlard. Asker barakalarnn karsnda, iinde uyuduumuz o binada, imdi Club Alpin'in bir durak yeri var. Arabadaki genler de, geceyi orada geirmek zere, antalarn oraya braktlar. Bir an iin, ben de onlara elik edip orada kalmay dndm, ama olanakszd. "Bu mevsimde bile, bir hafta nceden rezervasyon yaptrmak gerekiyor." Durak yerinin bekisi ilgisizce syledi. Eskiden insanlar bu kadar zorluk kartmyorlard. Ge olduu iin, turistlerin dnmekte olduu talk yolda yrmeye cesaret edemedim. Barakalardan fazla uzaklamadan yol kysna, rzgrdan korunmak iin bir kayann yanna otur dum ve daa baktm, tpk eskiden gzlerim acyncaya ve bam dnnceye kadar babamn yolunu gzlediim gibi. Ama imdi, hi geri gelmeyeceini biliyorum. 254

talya'ya gitmek zere, annemle birlikte yola koyulduu muz o gn, babam Berthemont yaknlarnda, snr gemeye alan insanlara yardm ediyordu. le saatlerinde, Almanlar onlar buldu. Gestapo'dan olan adam onlara: "Koun! Kan!" diye bard. Bunun zerine, yksek otlarn arasnda kamaya ba ladklar srada, kurun yamuruna tutuldular ve erkekler, ka dnlar, yallar ve kk ocuklar birbirlerinin stne yldlar. allklar arasna, sonra da terk edilmi bir ala saklanan gen bir kadn anlatt bunu. Bunun zerine, Elisabeth, kocasnn ld topraklarda olabilmek iin Fransa'ya dnd. Bunlar o in ce ve zarif el yazsyla okul defterlerinden kopartlan bir sayfada, uzun bir mektupta anlatt, babamn adn, Michel Greve ve onunla birlikte, Berthemont yaknlarnda, otlarn arasnda len br insanlarn adlarn da yazmt. Bugn, o da ayn toprak larda ld, bedeni, yanmda tadm elik bir silindir iinde duruyor u anda. Saint-Martin'e doru giden yolda biraz yrdm. Ardmd a braktm nehrin sesini ve bulutlardan gelen gkgrltlerini iitiyorum hl. ngiliz turistler beni arabalarna bindirip kasa baya kadar gtrdler. Mevsim kalabalna karn, Centrale Caddesinde, tanmadm eski bir evde, otelde kk bir oda bulabildim. Berthemont'da, babamn ld yeri grmek istedim. Sabahn erken saatlerinde, yol kavana kadar bir otobsle gittim, sonra da vadinin sonuna, eskiden kaplcalarn bulunduu terk edilmi eski otele kadar yrdm. Kkrtl sularn akt nehrin yukarsnda merdivenlerden kp daa trmanan patikay izledim. Gkyz olaanstyd. Philip ile Michel'in de bu grntleri sevebileceklerini dndm, sabahn ilk klaryla parldayan otlarla kapl yamalar ve kayalar. Vesubie vadisinin br tarafnda bulunan mavi yksek dalar, bulutlar kadar hafif grnyordu. Byle bir sessizlii iitmeydi, bar iinde yaamayal ok zaman olmutu. Denizi dndm, Sette Fratelli'nin sintinesinden bam uzattmda grdm o denizi, aradan yle ok zaman geti ki, bir sylence gibi geliyor imdi. Babam dledim o gemide, gnein dnyaya ok yakn olduu ve dalgalarn tepelerini aydnlatt bir srada. Kuds'ten, klar kentinden byle 255

sz ederdi babam, yeni bir dnyann zerine,doan bir bulut , bir serap gibi. O kent nerede? Gerekten var m byle bir yer? Dan kysnda, Mario'nn engerekleri arad byk ot laklarn balad yerde, babam grmeyi dlediim o yerde durdum. Gne yakyor, gkyznn zeinde parldyor, gl gelerin hepsini yava yava yok ediyordu. Vadi hl sabahn sis li havasn tayordu, ne insan silueti, ne ev, ne bir grlt vard. Otlarla kapl yama, sonsuza uzanr gibi, gkyzne doru ykseliyordu. Tek bir iz, yol. Buradan getiklerini anladm, balarnda babam, kaak insanlarsa ardna dizilmiler, allarna sarnm kadnlar, szlanan ve her eyden habersiz ocuklar ve arkada bavullar, yiyecek antalarn ve yn battaniyeleri tayan erkekler. Yreim hzla atmaya balad, yksek otlarn arasndan trmanmaya de vam ettim. Yine bir yaz sonuydu, tpk krk yl ncesi gibi, ok iyi anmsyorum: Usuz bucaksz mavi gkyznden uzam grle biliyordu sanki. Yanm otlarn kokusu, ekirgelerin keskin ses leri. Yar karanlk vadilerin zerinde lklar atarak uuan aylaklar vard. Geree doru ilerlediim iin yrek atlarm gitgide hzlanyor. Her ey yerli yerinde, unutmadm, dn gibi sanki, annemle birlikte keskin talarla kapl yolda, bulutlarn arasndan, vadiye, talya'ya doru yryorduk. Kadnlar, bo ve duraan baklarla, yol kysna oturmulard, paketleri yanlarndayd. Burada, otlarn kokusu gl bir parfm gibi ba dn dryordu, belki de iftiler otlar yeni bimilerdi. Patika yolda, otlarla kapl yamaca doru ilerlerken yzmden ve srtm dan terler boalyor. Tepelerdeki kayalara kadar uzanan usuz bucaksz bir otlaktaym imdi. ylesine yksee ktm ki, artk vadinin aasn gremiyorum. Gne br yana, mavi dalarn arasna indi. Bulutlar ikin ve olaanst gzel, bir yerlerden gk grltleri geliyor. Karmda, obanlarn kulbeleri var. Eski ypranm talar dan yaplm kulbeler bunlar. Belki bunlar, insanlar buraya ge lip kasabalarn, tapnaklarn kurmadan nce de vard. Kulbelere yaklatka, gnein scana ve mayalanmaya yz tutmu otlarn ba dndrc kokusuna karn, iimde gitgide by yen bir rperti hissediyorum. Ve birden, biliyorum, hi kukum yok. Buras. Buraya gizlenmilerdi, bu tal kulbelerin ar256

dna. Kaak insanlar otlakta yrdkleri srada, katille r, otomatik tabanclaryla ortaya ktlar, ilerinden biri Franszca bard: "Kan! abuk kan! Gidin, sizlere bir ey yaplmayacak!" Gestapo adamlarndan biri sylemiti bunu, stnde k gri bir takm vard, banda ftr apka. Kadnlar, ocuklar, yal insanlar, erkekler, kudurmu hayvanlar gibi yksek otlarn arasnda kamaya balamlard. Bunun zerine, S.S.er tetie basp otomatik silahlaryla otlarla kapl tarlay taramaya baladlar, bedenler birbirlerinin stne ykld ve korkunun keskin lklar kana kart bylece. Kimileri yayordu hl, yamacn aasna , doru geldikleri yoldan kamaya alyorlard, ancak mermiler srtlarndan vurdu onlar. Paketler, bavullar, un uval lar otlarn arasna yuvarlanyor, giysiler, ayakkablar ortala dalyordu. Askerler bavullara dokunmadlar. Cesetleri bacak larndan tutup oban kulbelerine kadar srklediler, sonra da onlar gnein altna ylece brakp gittiler. Akamst, otlarla kapl yamaca ve tal kulbelerin st ne yamur yamaya balad. Patika yksek otlarn arasna, glgelik vadiye doru iniyor, tpk eskiden, keskin otlarn dudaklarma dedii ve artk nerede olduumu bilemediim o gnlerde olduu gibi grnyor her yer. Belli ki artk buraya hi kimse gelmiyor. Belki de, yalnzca yaz sonlarnda, kpeiyle slklarla konuan yal bir oban koyun srlerini getiriyor buraya ve bir tan stne oturup kayan bulutlar izliyor. Kaygan patikada, yksek otlarn arasndan, yamac koarak indim. Birbirlerine sarlp sevimekte olan engerekler hl var m? Mario gibi dilerinin arasndan islik alarak onlara seslenen birileri var m? evremde her ey dnyor, savatan kurtulmay baaran tek canl, tek kadn benim sanki. Babamn grmek istedii klar kenti Kuds, yukarda, otlarla kapl yamacn stnde yer alyor sanki, yeryzn bulutlarla birletiren yksek kubbeler ve minareler var orada. Vadide, glgeler serin. Yamur yumuak bir sesle yolun s tnde kayyor. Bir talyan'n kulland kamyonla Nice'e dndm. Aradm bulmutum artk. ki gn sonra, Philip ile Michel de buraya geliyorlar. Onlar seviyorum. Onlarla birlikte, denizin br tarafna, n ok gzel olduu kente gideceim. zellikle ocuklarn gzlerinde, acy yok etmeye altm o
Gmen Yldz 257/17

gzlerde bambaka parldyor. Her eyin balayacan biliyo rum. Ve Nejma'y dnyorum, yllar nce yolda, tozlarn arasnda kaybettiim kardeimi artk bulmam gerekiyor.

Deniz, gnbatmnda ok gzel. Su, toprak ve gkyz bir birine karyor. Bir sis bulutu dolayor ve ufkun nn kapatyor. Arabalarn devinimine, insanlarn ayak seslerine karn, ortalk sessiz. Esther'in oturduu sette her ey olduka dingin. Kirpiklerini neredeyse hi oynatmadan karya bakyor. Birka gndr, gne batarken denize bakmak iin buraya geliyor. Bu akam son kez bakyor. Yarn, Philip ile Michel geliyor, birlikte trene binip Paris'e ya da Londra'ya gidecekler. nk unutmak iin gitmek gerek. Her akam, ayn saatlerde, balklar gelip yerlerini alyor^ lar. Dalgakrann stnde, olta yemlerini ve oltalarn zenle hazrlyor, her zamanki eyleri yapp kendinden emin davranyorlar. Esther onlar izlemeyi seviyor. ylesine cokulu ve dikkatliler ki, geriye kalan her ey bir dten, tmarhane koridorla rnda tek bana bo bo dolaan bir delinin d gcnden, sayklamasndan baka bir ey deil sanki. Esther gerein bu olduunu dnyor; gnbatmnn klar altnda oturan bu ba lklar, denize saldklar oltalar, dalgalara arptklarnda sesler kartan kurun tanecikleri ve gnein yava yava sisin iinde kaybolduu srada, dalgalanan k. Esther, karsnda duran gri mavi enginlere dalyor, sonra da bak tek bir kk gemide younlayor, sisi yavaa delen gen biimde ince bir yelken de. Yazn son gnleri yaanyor. Gnler gitgide ksalyor, ani den gece oluveriyor. Esther, hava lk olmasna karn, rperi yor. Kayalarda oturan balklar radyoyu atlar. Mzik, rz grla birlikte geliyor, yksek sesle kt bir biimde ark syle mekte olan bir kadn sesi ve dalardaki gkgrltleri yzn den kan czrtlar iitiliyor. ' Balklar, arasra dnp ona alayl alayl bakyor, Nice lehesiyle bireyler sylyorlar, Esther kendinden sz ettikleri258 259

ni anlyor, nk zaman zaman aralarnda glyorlar. lerinden, olduka esmer, olu yanda kimi erkekler, italyan'a benziyor, stlerine ksa kollu pembe gmlekler var. Onun hakknda ne syleyebilirler ki? Tahmin etmek g, stndeki giysilerle bir serseriyi andryor, aklamaya yz tutmu ksa salar, dada gnein altnda geirdii gnler yznden yanm ocuksu yznden olsa gerek. Ama her eye karn, seslerini, baya m ziklerini ve gllerini duymaktan honut. Gerek olduklarnn bir kant bu, sakin deniz, beton ynlar, siste ar ar ilerleyen yelkenli, btn bunlar gerek. Hibir zaman da yok olma yacaklar. Havann hafiflii ve sisin lts her bir yann saryor. Srekli kendini yenileyen deniz, krlan klaryla Esther'in iine yerleti. Her eyin bozulup deitii bir saat bu. Uzun zamandr bylesine bir deiiklik, bir erin duymamt. Gece, geminin gvertesinde, toprak paralarnn ve zamann yok olduu anlar anmsyor. Livorno'dan sonrayd ya da daha gneyde belki, Messina Boazndayd. Kaptann yasaklamasna karn, Esther ambarn yar aralk kapsndan geip merdiveni trmanm ve gverteye kmt, tutuna tutuna souk rzgrda n tarafa kadar gitmiti. Silvio nbetteydi o srada, onu grmemezlikten gelip hi sesini karmamt. Esther, karanlk gecede, denizin stnde kayan gemiyi, yelkenlerden gelen yumuak sesleri, gvertenin altnda alan motorlarn uultusunu anmsad. On ta rafn st gvertesinde radyo akt, denizciler, buradaki balk larn dinledii trden hmhmli ve yrtk bir sesin iitildii bi r mzik dinliyorlard. Sicilya ve Tance'deki Amerikallarn radyosuydu, caz mzii geceyi zaman zaman deliyordu, tpk bu gn gibi, uzamda kaybolmu, nereye gittiimizi bilmiyorduk. Gl yrtk ses, zaman zaman uzaklayor, sonra geri geliyordu, Solitude ve Sophisticated Lady'y' syleyen Billie Holiday, Ada Brown, Jacques Dupree, piyanoda Little Johnnie Jones. Bu adlar Jacques Berger sylemiti ona, sonralar Ramat Yohanan'da, Nora'nn odasnda eski bir gramofonda plaklar dinler ken. Jealous Heart. Esther o arknn ezgisini anmsad, Kanada'ya gittiinde, sokaklarda yrrken hep onu mrldanmt, Notre-Dame Sokandaki dairede, souk ve yalnzlk iinde, srgnde yaamasn kolaylatrmt o mzik. Bugn burada, 260

dalgakrann stnde, kararan denize bakarak balklarn radyosundan gelen mzikle dalp gidiyor yine. O zamanlar, sonsuza, denizin br ucuna gitmenin nasl olduunu anmsyor. Ama birden yrei burkuluyor, nk Elisabeth iin btn bunlar yok artk, bir daha yolculua kamayacak o. Elisabeth soluk almay braktnda, Billie Holiday'in mziiyle ilerleyen gemi de sakin denizin stnde kaymay brakt. Elisabeth, geceyars, karyolasnda, tek bana, elini tutacak biri olmad srada ld. Esther odaya girdi ve yastkta yana doru dm bembeyaz yz ve gzkapaklarndaki karanlk lekeyi grd. Souk ve kaskat kesilmi bedenin zerine eilip: "imdi olmaz, yalvarrm. Biraz daha kal! Sana italya'dan, Amantea'dan sz etmek istiyorum," dedi. l parmaklar biraz stabilmek iin bu z gibi eli smsk tutarak yksek sesle sylemiti bunu. Hemire ieri girdi, hibir ey sylemeden kapnn yannda, ayakta bekledi. Artk btn bunlar uzaklayor. Bir baka evrende gibi, n, renklerin, tatlarn ok farkl olduu, seslerin farkl eyler syledii, baklarn farkl bakt bir dnyada. Babasnn, "Es trellita, kk yldz," diyen sesi, Bay Ferne'in sesi, Sa-intMartin'de alanda baran ocuklarn sesleri, Tristan'n sesi, Rachel'in sesi, Toulon Hapishanesinde, Rab Joel'in szlerini eviren Jacques Berger'nin sesi. Nora'nn, Lola'nn sesi. Bu seslerin uzaklamas ne korkun bir ey. Karanlk kt srada, Esther, yllardan sonra, ocukluundan bu yana ilk kez gzlerinin yalarla dolduunu duyuyor. Yalar gzlerinden boanp yanaklarna akyor. Neden aladn bilmiyor. Jacques Berger Taberiye tepelerinde ldnde, asker kibutza gelip haberi vermilerdi. zr dilercesine, Jacques Berger'nin 10 Ocak tarihinde ldn ve gmldn sylediler. Sonra da hemen gittiler. ok sevimli yzleri vard. Esther o an alamamt. Belki de o zamanlar sava nedeniyle gzlerinde ya kalmad iindi. Ya da belki tarlalarda, ekili alanlarda parldayan gnein ndan, Yohanan'n siyah salarnda parldayan ktan, sessizlikten ve gkyznn parltsndand. imdiyse gzlerinden dolu dolu akan yalan hissedi yor, deniz suyu gzlerine kadar ykseldi sanki. Esther, gnlerce, kent sokaklarnda, dalara ktnda ya da babasnn ld yamata dolat srada yannda tad 261

antadan, iinde annesinin kllerinin bulunduu madeni silindiri kartt. Tm gcyle kapan amaya alt. Beton ynlarnn zerinde zaman zaman esen lk rzgr beraberinde hm-hmh mzii de getiriyor, Messina Boaznda duyulan, Solitude arksn syleyen Billie Holiday'in sesi bu. Yok, yok, baka bir ses. Gecenin esintisi, klleri madeni silindirin iinden alp denize doru savuruyor. Kasrga, zaman zaman, klleri Esther'e doru geri getiriyor ve kller gzlerini kr ediyor, salarnn arasna giriyor. Esther, boalan kab uzaa frlatyor, denizde kan grlt balklarn dikkatini ekiyor. Sonra, antasn kapatp dalgakran boyunca kayadan kayayaatlayarak oradan uzaklayor. Bir sre iskelede dolayor. Byk bir yorgunluk ve byk bir rahatlk duyuyor. Sokak lambalarnn evresinde yarasalar uuuyor.
son

262

You might also like