You are on page 1of 33

BLNMEYEN BAYAPIT KIRMIZI HAN GLLETTE 1612 ylnn sonlarna doru, souk bir aralk sabahyd; incecik giysili

bir delikanl Paris'te, Grands-Augustins Soka'nda, bir evin kaps nnde dolayordu. Sevdii kadn ne denli gnlsz olursa olsun, ilk sevgilisinin evine girmeyi gze alamayan bir k kararszlyla epey gidip geldikten sonra, eii aabildi. stat Franois Porbus'n (1) evde olup olmadn sordu. Alak tavanl, avlumsu bir yeri spren yal bir kadn, ''Burada,'' deyince, delikanl saray hizmetine daha yeni girmi, kraln kendisine nasl davranacan bir trl kestiremeyip zlen bir insan haliyle, basamaklar ar ar kt. Dner merdivenin sonuna varnca, bir sre sahanlkta kald. Bir zamanlar IV. Henri'nin baressamln yapm, sonradan Marie de Medicis'in (2) Rubens'i kendisine yelemesi zerine gzden dm sanatnn ierdeki resim iliinde altna kuku yoktu; ama delikanl o iliin kapsn ssleyen acayip tokmaa dokunmaya bir trl karar veremiyordu. imdi onun iindeki duygu, byk sanat adamlarnn genliklerinin, sanat aklarnn en ateli anda bir dahiyle ya da bir bayaptla karlanca yreklerini arptran o derin duyguydu. nsandaki btn duygularn temelinde, hep soylu bir cokudan doan bir saflk vardr; ama o soylu cokunun verdii mutluluk, zayflaya zayflaya, bir gn ancak bir andan, anla n de bir yalandan ibaret kalr. abucak krlveren o duygular arasnda aka en ok benzeyeni, hem onur hem de aclarla dolu yaamnda, tatl ileyi ekmeye yeni balayan bir sanatnn taze tutkusudur: hem cret, hem de ekingenlik, hem belirsiz inanlar, hem de kendilerini pek belli eden zntlerle dolu bir tutku. Dehas henz taze ve kesesi boken, bir stadn karsna ilk knda youn bir coku duymamsa insan, yreinde her zaman bir tel, yaptnda bilmem nasl bir fra vuruu, bir duygu, bir iir anlatm eksik kalacaktr. Kendilerini bir ey sanan kimi farfaralarda gelecee gvenme duygusu abuk ortaya kar; ama onlar ancak sersemler akll sayar. Byle dnr, yani sanat o ilk ekingenlikle, tanmlanamayan o utangalkla lersek, bu delikanlda, kesinlikle gerek bir yetenek vard. Utanma duygusunu gzel kadnlar nasl ive oyunlarnda yitirirlerse; bir gn ana, ne ulaan sanatlar da bu duyguyu, yaptlarn verdike, yle yitirirler. Utkuya alkanlk kukuyu azaltr, utangalksa belki bir kukudur. Yoksulluktan kolu kanad krk, gzpekliine o srada kendisi de aan o yoksul gen sanat, IV. Henri'nin ok gzel bir portresini borlu olduumuz ressamn dairesine belki de giremeyecekti; ama raslant kendisine olaanst bir yardmda bulundu. Merdivende yal bir adam grnd. Delikanl, giyiminin garipliine, boynundaki dantelann grkemine, kendisine olan gveni belli eden yryne bakarak, ''Ressamn ya bir dostu ya da kendisini koruyanlardan biri olacak,'' diye dnd. Adama yol vermek iin ekilip merakla bakt; onda sanat adamlarnn babacanln ya da sanatsever kimselerin iyilik etmekten mutluluk duyan zyapsn bulacan umuyordu. Hayr, o yzde eytanca bir ey, sanat adamlarn pek eken, o ne olduu bilinmez ey vard. Rabelais'nin ya da Sokrates'inki gibi ezik, ucu kalkk burun zerinde, darya frlam, salar dklm yksek bir aln; srtan, buruuk bir az; kr sakall, ksa, byklenmeyle kalkm bir ene; yalandka snme benzeyen, ama sedef rengi bir beyazlk iinde kara gzbebeklerinin belirginletirdii kartlk yznden fke ya da okunluk anlarnda yine de yldrmlar saar gibi grnen deniz yeili gzler dnn. Yze gelince; o yz, yalanmln getirdii yorgunluklarla, ama onlardan da ok hem ruhu, hem vcudu ypratan dncelerle ykntya dnmt. Gzlerin artk kirpii kalmamt; frlak eimleri zerinde kalarndan kalm izlerse, glkle fark ediliyordu. imdi o ba, clz, elimsiz bir vcudun stne koyun; bir baln srt gibi kark ilemeli, prl prl beyaz bir dantelayla sarn; siyah yelei zerine ar bir altn kstek takn; merdivendeki lo n bir kat daha gizemli bir renk verdii bu adam hayal meyal grm olursunuz. Sanki

Rembrandt'n bir resmi, erevesinden km, byk ressamn kendine mal ettii kara hava iinde sessizce yryor... Delikanlya, keskin zeksn belli eden baklarla bakt; kapya kez vurdu; gelip aan krk yalarnda, hastaya benzer adama, ''Merhaba, stat" dedi. Porbus saygyla eildi, yal adamla birlikte geldiini sanarak delikanly da ieri ald ve bir daha da onunla ilgilenmedi; aslnda o gen sanat da, anasndan resim yeteneiyle domu olanlarn ilk kez grdkleri, sanatn yaratlna sahne olan bir ilikte duyacaklar cokunun etkisindeydi. stat Porbus'n ilii, kubbeli tavanda alm bir pencereden aydnlanyordu. Sehpa zerindeki daha ancak drt beyaz izgi tayan bir tuvalin stne toplanm olan gn , o geni odann kelerindeki kara derinliklere ileyemiyordu; ama, sanki yolunu arm birka parlt, bu koyu kzl glge iinde bir eski svari zrhnn karn ksmnda gm pullar alevlendiriyor, acayip sofra takmlaryla dolu eski bir bfenin oymal, cilal aacndan birdenbire bir k izgisi geiriyor ya da oraya rnek diye aslm gibi duran, kat yerlerinde derin kvrmlar kalm eski srmal ipek perdelerin sk dokunmu yzeylerinde aydnlk noktalar oluturuyordu. Aldan biimler, eski tanralardan kalm, sanki yzyllarn ka plerle parlatt birtakm paralar, gvdeler, kk masalarla konsollarn stlerini dolduruyordu. Duvarlar ta tavana dek, yarm braklm resimler, renkle, yalnzca krmzyla ya da mrekkeple izilmi saysz taslaklarla kaplyd. Porbs'n solgun yzyle o garip adamn sedef rengi kafatasna bol k saan yksek caml pencere orta yerde bir aydnlk aylas oluturmutu; boya kutular, ya, esans ieleri, devrilmi ayakl tabureler, o aydnlk yere varmak iin ancak dar bir yol brakyordu. Az sonra delikanlnn btn dikkati bir tabloya taklp kald. O tablo, yle bir karklk, bir devrim dneminde bile n kazanmt; kutsal atein kt gnlerde de korunmasn kendilerine borlu olduumuz inatlar, ara sra onu grmeye geliyorlard. Bu gzel yapt, Azize Msrl Meryem'i, bindii gemide yol parasn demeye hazrlanrken gsteriyordu. Marie de Medicis iin yaplm olan bu resmi, kralie, yoksulluk gnlerinde satmt. Yal adam, Porbus'e: - Senin bu azize resmin houma gidiyor, dedi; kralienin verdiinden on altn fazla verip ben alrdm ama bir ite onun nne kmak pek tekin olmazd. - Demek gzel buluyorsunuz. - Beeniyorum demek fazla olur belki... Hem beendim, hem beenmedim. Kadnn biimi, grn kt deil; ama yaamyor. Sizler bir yzn dzgnce bir resmini yapp her eyi de anatomi kurallarna gre yerli yerine koydunuz mu, oldu bitti sanyorsunuz! O izgileri, paletinizde nceden hazrlanm bir ten rengiyle boyuyor, bir yan te yandan daha koyu brakmay unutmuyorsunuz; masa zerine km plak bir kadn da var; arasra ona da bir baktnz diye ressam olduk, Tanr'nn gizini kavradk sanyorsunuz!.. Vay efendim vay! Byk air olmak iin dilbilgisini iyice bilmek, dil yanllarna dmemek yetmez ki! Yaptn u azize resmine bir bak Porbus. nce, hayran olmaya deer bir ey gibi gzkyor; ama bir daha baktn m tablonun zeminine yapk olduunu, vcudunun evresini dnemeyeceini gryorsun. Tek boyutlu bir biim; yalnzca bir grn; ne dnmek elinden gelir, ne de yerini deitirmek. u kolla tablonun zemini arasnda bir boluk duymuyorsun; bir aralk da yok, derinlik de; geri perspektif bakmndan her eye, figrlerin uzaklatka ufalmalarna, btn bunlara dikkat edilmi; ama bu vlmeye deer abalara karn, bu gzel vcutta yaamn lk soluunun bulunduuna inanamyorum. Bana yle geliyor ki u smsk, yuvarlak boyuna elimi dedirsem, bir mermer soukluu duyacam! Hayr, dostum, bu fildii deri altnda kan dolamyor; akaklarn, gsn kehribar saydaml altnda birbirine sarlp rlen damarlar, lifleri, varln al ebnemi iirmiyor. Evet, urada bir arpnt var, ama uras donuk; her parada yaamla lm ekiiyor: urada bir kadn, burada bir yontu, daha tede bir ceset... Tam yaratamamsn. Pek sevdiin yaptna, ruhunun ancak bir parasn fleyebilmisin. Prometheus'un mealesi elinde bir yanm, bir snm; yaptnn birok yerine Tanr alevi dokunmam. Porbus saygyla:

- Ama neden, stadm? dedi. Delikanl da yal adam dvmemek iin kendini zor tutuyordu. Ksa boylu, elimsiz adam: - Ha! ite sorun orada, dedi. Sen iki yntem arasnda, resimle renk arasnda, eski Alman statlarnn o hi amaz, inceden inceye dikkatleri, soukkanllklaryla talyan ressamlarnn gz kamatrc atei, mutlu cokunluu arasnda bocalam durmusun. Hem Hans Holbein ile Albrecht Drer'e, hem de Tiziano ile Paolo Veronese'ye benzeyeyim demisin. Kukusuz byk, yce bir dilek. Ama nedir ortaya kan? Ne kuruluun kaba ekiciliine eriebilmisin, ne de karanlkla n kartrlmasndan doan o anlalmaz byye. urada, Tiziano'nun zengin, scak renkleri, Albercht Drer'in dar evresine dklmek istenince onu paralayvermi, kzgn tuncun kalbn patlatt gibi. tede izgiler direnmi, Venedik paletinin o grkemli taknlklarna kar koymu. Senin yaptn resmin ne izgileri yetkin, ne de renkleri; her yerinde de bu kararszln izleri grlyor. Kendinde o iki ayr, birbirine kar km yntemi birletirecek deha ateini bulamadnsa, aka birinden birini semeliydin; resmin en nemli elerinden biri olan birlik, ancak byle elde edilebilirdi. Biimlerin, ancak ortalarnda dorusun; d izgiler yanl; birbirini kavrayp kaplamyor, hibirinin arkasnda baka bir ey bulunduu sezilmiyor. Yal adam, azize resminin gsn gstererek: - Buras geree uygun, dedi. Sonra tabloda omuzun bittii yeri gsterdi: - Buras da yle. Boynun ortasna dnp: - Ama, dedi, bak burada her ey yanl. zmlemeye girimeyelim; bu, seni zntye drmek olur. Yal adam, tabureye oturdu, ban elleri arasna alp ylece, sessiz sedasz durdu. Porbus: - stadm, dedi, ben bu gs plak vcut zerinde uzun uzun incelemitim. Ama doada yle renk bireimleri, figr bireimleri; renklerin, biimlerin yle durumlar var ki, biz tablolarmza koyduk mu, talihsizliimizden midir nedir, olanaksz eyler gibi grnyor... Yal adam, Porbus'n szlerini, elini sert bir tavrla sallayarak kesti: - Sanatn grevi doay kopya etmek deil, anlatmaktr, dedi. Sen sradan bir kopyac deil, bir airsin! Yoksa bir yontucu, bir kadn vcudunun kalbn karnca, iini bitmi sayabilirdi. Hele sen sevdiin kadnn elinin kalbn kar, nne koyup bir bak, hibir benzeyii olmayan irkin bir cesetle karlar, o elin tpk eini karmaya deil, devinimini, canlln gstermeye alan sanatnn mermeri ileyen kalemini ararsn. Bize den, eyann, canl varlklarn anlamn, ruhunu, grnn kavramaktr. Renklerin, figrlerin yle bireimleri, yle durumlar var ki, diyorsun! Evet, ama btn bunlar yaamn kendisi deil, birtakm raslantlardr. El rneini verdiimize gre, sonuna dek srdrelim: bir el yalnzca vcudun bir paras deildir, bizim sezmemiz, gstermemiz gereken bir dncenin srei, anlatmdr. O bireimler, o durumlar nereden geliyor? Ayrlmaz biimde birbirine kilitlenmi olan etkiyle nedeni, air de, ressam da, yontucu da birbirinden ayrmamaldr! Asl sava, ite odur! Birok sanat, sanatn bu ilkesini bilmeden de, ilerinden gelen bir yetenekle ii baarmlardr. Siz bir kadnn resmini yapyorsunuz, ama kendisini grmyorsunuz! Doann gizi byle elde edilmez! Sizin yaptnz el, hocanzn iliinde kopya ettiiniz elin bir rneidir de siz ayrmna varmazsnz. Biimin gizemine yeterince akla, direnle, dikkatle bakmyorsunuz. Gzellik cidd, zor bir eydir, ona byle eriemezsiniz, zamann kollamal, beklemeli, gzlemlemeli, smsk sarlmalsnz ki bir gn kendinize boyun edirebilesiniz. Biim, bir Proteus'tur (3), hem de sylencedekinden ok daha zor ele geen, kendisini gizlemek iin daha ok yol bilen bir Proteus, ancak uzun savamlardan sonra onu asl yzyle grnmek zorunda brakabilirsiniz. Ama sizler! Size kendisini yalancktan bir gsteriversin, yetiyor; birincisinde deilse de ikincisinde,

ncsnde inanyorsunuz. Savamdan yenerek kacak olanlar bununla da yetinmez! O yenilmez ressamlar yle kaamaklara aldanmazlar; doay rlplak, asl ruhuyla grnmek zorunda brakncaya dein direnirler. Rafaello ite yle yapmtr... Yal adam, ressamlar sultannn adn anarken, saygsn gstermek iin kara kadife takkesini kard: - ... Onun o byk stnl, sanki biimi paralamak isteyen o i duygusundan gelir. Biim bizde, yaayan insanlarda neyse, onun izdii yzlerde de odur; yani dnceleri, duygular bildirmek iin bir ara, bir yorumcu, byk bir iirdir. Her yz bir dnyadr; modeli ressama yce bir ruh durumu srasnda, ktan renkler iinde grnm, ta iten gelme bir sesle gsterilmi, btn yaamn gemiindeki anlatm kaynaklarn iaret eden bir tanr parmayla fazlalklardan temizlenmi bir portredir. Siz resmettiiniz kadnlara etle deriden gzel giysiler biiyor, onlar salardan yaplm gzel rtlerle kaplyorsunuz; ama hani kanlar? Dinginlii de, tutkuyu da douran, trl renk, biim bireimleri oluturan kanlar nerede? Senin izdiin azize, esmer bir kadn; ama uras yok mu, benim zavall Porbus'm, bu ancak sarn bir kadnda bulunabilir! Sizin elinizden kan yzler, boyanm silik birer grnten baka bir ey deil; bunlar bizim gzlerimizin nnde gezdirdiniz mi, ite resim, ite sanat diyorsunuz. Bir evden ok bir kadna benzeyen bir ey ortaya koyunca, ereinize ulatnz sanyor; ilk ressamlar gibi yaptlarnzn altna "currus venustus" ya da "pulcher homo" (4) diye yazmak zorunda olmadnz iin de kendinizi pek yksek esiz birer sanat adam sanyorsunuz! Gleyim bari! Hayr, benim yiit yoldalarm, daha erekten uzaksnz, ona ulancaya dek daha ok kalem harcayacak, ok muamba kirleteceksiniz. Evet, doru, bir kadn ban byle kaldrr, eteini byle tutar, gzleri bu yazgya boyun een, tatl edayla geveyip sanki erir, kirpiklerin titrek glgesi yanaklar zerinde byle dalgalanr! Hem byledir, hem de byle deildir. Nedir eksii? Ufack bir ey, bir hi; ama o ufack ey yok mu? te her ey odur. Sizin yaptlarnzda yaamn grn var; ama onun taan i doluluunu, ruhun belki ta kendisi olan, d grnn zerinde bir bulut gibi dalgalanan eyi; Tiziano ile Raphaello'nun yakalayabildikleri o yaam ieini gsteremiyorsunuz. Sizin vardnz en son noktadan yola kmakla belki ok resim yaplabilir: ama siz pek abuk yoruluyorsunuz. Halktan insanlar hayran oluyor; ama asl anlayanlar, yalnzca glmsyor. O garip yal adam, birdenbire: - Ah Mabuse (5), ah! stadm! Meer sen bir hrszmsn, yaam da kendinle birlikte alp gtrdn! dedi. Sonra yine deminki edasyla srdrd konumasn: - Gene de bu tablo Rubens soytarsnn resimlerinden, zerine kzl boya dklm da gibi et yn Felemenk karlarndan, o ate yaar gibi kzl salarndan, o renk patrdsndan daha iyi. Hi olmazsa bunda renk var, duygu var, izgi var: de resmin ana elerinden. Delikanl, dald derin dlemden silkinerek yksek sesle bard: - Ne diyorsun, be adamcaz! Bu azize resmi, yce bir yapt. u iki yzde, azizenin yzyle kayknn yznde, yle bir ama incelii var ki, talyan ressamlarnn aklna bile gelmemitir; onlarn hibiri, u kaykda grdmz kararszl yaratamazd. Porbus, yal adama: - Bu delikanl sizinle mi birlikte? diye sordu. Delikanl kpkrmz kesilip: - Cretimi balayn, stadm! dedi. Ben ad san belirsiz bir insanm; iimden geldii iin resim yapp dururum. Her bilginin kayna olan bu kente daha yeni geldim. Porbus, eline krmz bir kalemle bir kt tututurup: - Grelim bakalm! dedi. Delikanl, Meryem'in izgilerini hemen kopya etti. Yal adam:

- Aferin! dedi. Adnz ne sizin? Delikanl kdn altna, "Nicolas Poussin" diye yazd. yle delice sylevi veren garip adam: - Yeni balam bir gen iin hi de kt deil! dedi. Gryorum, senin yannda sanat sz edilebilir. Porbus'n azize resmine hayran olduun iin sana bir ey demeyeceim. Herkes ona bir bayapt diye bakyor. Eksikleri nedir, onu sanatn en derin gizlerini bilenler, ancak onlar anlar. Ama sen ders almay hak eden, aldn dersi anlayacak bir gen olduun iin syleyeyim; bu yapt bitirmek iin az bir ey, pek az bir ey gerekli; gstereyim sana onu. Sen imdi gzlerini a, dikkat kesil; renmek iin byle bir frsat bir daha belki eline hi gemez. Ver paletini, Porbus. Porbus gidip paletle fra getirdi. Ksa boylu adam, titrek bir ivedilikle kollarn svad, Porbus'n uzatt boya dolu alacal palete baparman geirdi; onun elinden deiik kalnlkta bir avu fray koparrcasna ekip ald; sivri sakal da, sevdal bir hevesin taknln gsteren, sanki evreyi rkten bir telala titremeye balamt. Yal adam, bir yandan frasna boya alyor, bir yandan da aznn iinden syleniyordu: ''Bu boyalar da, bunlar yapan da pencereden atmal!.. Byle ilik, byle sahtelik insan isyan ettirir!.. Bununla resim mi yaplr!'' Sonra frann ucunu hummal bir ivedilikle boya ynlarna daldryordu; bu yle hzl oluyordu ki, Paskalya yortusunda "O filii" duasn alan sanat bile parmaklarn orgun tular zerinde belki o denli hzla koturamazd. Porbus'le Poussin, tablonun biri bir yanna, biri bir yanna gemi, derin, mutlak bir dikkatle seyrediyorlard. Yal adam onlara dnmeden: - Gryor musun, delikanl, diyordu, gryor musun? Frayla drt kez dokunmak, biraz mavi cil srmek yetti; azizenin bann evresinde hava esmeye balad; zavall! O ar hava iinde kukusuz bouluyordu! Bak u rtye, imdi nasl dalgalanyor! Onu kaldran hafif bir yel olduu nasl da belli! Eskiden sanki kolalanm, inelerle tutturulmu bir beze benziyordu. Farknda msn? Gsnn zerine vurduum atlas parlakl bir kz teninin tombul yumuakln ne gzel gsteriyor! Koyu krmzyla yank toprak renginin kartrlmasndan kan renk nasl scaklk verdi! Demin o koca glgenin kurun rengi soukluunda kan donmu gibiydi. Delikanl, delikanl, bu benim gsterdiimi sana hibir retmen retmez. Yzlere yaam vermenin gizini yalnzca Mabuse bilirdi; Mabuse bir tek renci yetitirdi, o da benim. Benim rencim olmad; bundan sonra da olmaz; yalandm artk. Sen akllya benziyorsun, bu gsterebildiimden tesini kendin sezer, bulursun. Garip yal adam syleniyor, hem de tablonun her yanna dokunuyor, uraya iki fra, buraya bir fra vuruyordu; hepsi de ylesine yerinde oluyordu ki, sanki yeni bir tablo ortaya kt, hem de klar iinde bir tablo. yle tutkulu bir atele alyordu ki plak alnnda ter damlalar belirdi. vedi ivedi, dzensiz, sinirli devinimlerle almasn srdryordu. Gen Poussin, ''Bu adamn iinde bir eytan var sanki! Zorla ellerini yakalyor, asl o alyor',' diye dnd. Yal adamn gzlerindeki o doast parlaklk, sanki bir direnten doan titremeler, delikanlnn o dncesine bir gereklik veriyordu; byle eyler de bir gencin dlemine pek iler. Yal adam, "Paf paf, paf! Bak, delikanl, bu i nasl dzenine konuyor! Haydi, benim fram! u buz gibi renkleri bir stver! Hadi, hadi canm! Pon, pon pon!" diye syleniyor, demin bir yaam eksiklii bulduunu syledii yerlere bir scaklk veriyor, biraz boya srerek zyap farklarn ortadan kaldryor, ateli bir Msr kadn iin gereken renk birliine eriyordu. - Gryor musun delikanl, asl saylan son fra darbesidir. Porbus yz fra vurmu, ben bir tek vuruyorum. Altta ne varm, o kimsenin umurunda deildir. Bunu iyi bil. Sonunda o eytan durdu, hayranlklarndan hi sesleri kmayan Porbus'le Poussin'e dnerek: - Daha benim Kavgac Gzel ayarnda deil, ama dorusu insan byle bir yapta imzasn atabilir, dedi.

Kalkp bir ayna ald, resme bir kez de aynadan bakt, sonra: - Evet, dedi, byle bir yapta ben de imza atabilirim... Haydi, imdi gidip karnmz doyuralm. kiniz de bana gelin. Evde isli jambonla iyi bir arabm var. Zamann ktlne bakmaz, resim sz ederiz! Biz, resim sz edebilecek insanlarz. Nicolas Poussin'in omzuna vurarak ekledi: - Aferin! dedi, eli ilek delikanlymsn! Sonra, Normandiya'dan gelen o delikanlnn srtndaki giysinin eskiliine bakp kemerinden mein bir kese ekti, ap kartrd, kard iki altn uzatp: - Sat bana demin yaptn resmi, dedi. Gen ressam btn yoksullar gibi gururlu olduundan, bu sz zerine titreyip kzarmt; Porbus onun bu durumunu grnce: - Al, al, dedi. Onun daarcndaki para, iki kral tutsaklktan kurtarr. de ilikten indiler, sanattan konua konua yryp Saint-Michel Kprs yaknlarnda ahap bir eve vardlar. Poussin darda evin sslerine, oymalarna, kapsnn tokmana, pencerelerinin erevelerine hayran olmutu; ieriye, bask tavanl geni bir odaya girince de bakt, ocakta ate grl grl yanyor, sofraya trl nefis yemekler dizilmi... Asl gzeli, o sofrada dilleri tatl, gnlleri temiz iki byk sanat adamyla birlikte oturacakt. Bir tablonun nnde, az ak, yle duraklamt. Porbus: - Bu resme yle ok bakmaya gelmez, delikanl, dedi, sonra kendinizden umudunuz kesilir. O resim Mabuse'n, kendisini hapse attrp uzun zaman braktrmayan alacakllarn elinden kurtulmak iin yapt "Hazret-i Adem" adl tabloydu; o yzde yle bir canllk, yle bir gereklik gc vard ki, Nicolas Poussin ona baktka yal adamn deminki kark szlerle asl ne demek istediini anlamaya balamt. Adam da o tabloya beenerek bakyordu ama yle bir cokunluk gstermiyordu, ''Ben daha da iyisini yaptm'' der gibi bir hali vard. - Evet, dedi, canldr: Rahmetli stadm bu yaptyla, denebilir ki kendisini de amt. Ama tablonun zemininde gereklik daha tam deil, bir eksii var. nsan canl; sanki kalkverecek, bize doru yryecek. Ama hava, gk, rzgr, bizim cierlerimize giren hava, grdmz gk, duyduumuz rzgr deil. Hem bu tablodaki sradan bir insan! Oysa ki dorudan doruya Tanr'nn elinden km biricik insanda, elbette tanrsal bir etkileyicilik, bir ey olmalyd, onu gsterememi; sarho olmad gnler bunu Mabuse de syler, kendi kendisine kzard. Poussin merakl merakl, bir yal adama, bir Porbus'e bakyordu. Porbus'n yanna gitti, yal adamn kim olduunu soracakt; ama ressamn, susmasn belirtir gibi parman dudaklarna gtrmesi zerine azn amad; hem gl bir ressam, hem de pek zengin bir adam olduu Porbus'n gsterdii saygdan da, odaya toplanm olaanst resimlerden de anlalan ev sahibinin adn ok merak ediyordu; ama iinden, ''Elbette erge bir sz olur, anlarz,'' dedi. Poussin, duvarlar rten koyu mee kaplama zerine aslm, son derece gzel bir kadn ba grerek: - Olaanst, dedi, Giorgione'nin (6), deil mi? Yal adam: - Hayr! dedi. O grdnz resim, benim ilk karalamalarmdan biridir. Poussin o saflyla: - Ya! dedi. Demek ben, resim tanrsnn evindeyim! Yal adam glmsedi; byle vglere oktandr alk olduu belliydi. Porbus: - stadm Frenhofer! dedi, hani u sizin iyi bir Ren arabnz var, ondan biraz getiremez miyiz? - ki ie getirsinler. Biri sana borcum, bu sabah senin o gzel gnahkr kadn resmine zevkle baktm; ikinci ie, sana dostluk armaan. Porbus: - Ah, stadm, dedi, hep byle hasta olmasam... siz de ltfedip bana bir kez

"Kavgac Gzel" tablonuzu gsterseniz, belki ben de yksek, geni, derin, insanlar doal byklkte bir resim yapabilirdim. Yal adam, birdenbire, cokuyla: - Yaptm gstermek mi! dedi. Hayr, hayr, daha dzelecek yerleri var, son biimini almad. Dn akamst, artk bitirdim sanyordum. Baktm, gzlerinde tpk bir insan gz gibi slaklk, teninde bir titreme vard; rgl salar kmldanyor, kendisi soluk alyordu. Gerekteki canll, uzakl, yaknl, dz bir muamba zerinde de gstermenin yolunu bulmutum dorusu... Ama bu sabah gndz gzyle baktm, yanlmm. Ben byle anl bir sonuca varmadan nce, rengin byk statlarn derinden derine inceledim, Tiziano'nun, o k sultannn yaptlarn sanki kat kat kaldrp zmledim; o ulu ressam gibi ben de resmime ak bir renk, kvrak, dolgun bir hamurla baladm; nk glge ancak ikincil bir edir; bunu aklndan karma, kk. Sonra yaptm yeniden ele aldm, ''yar renklerle'', saydamln gittike azalttm cillarla en sert glgeleri, hatt en koyu karanlklar gsterdim; orta ressamlarn vurduklar glgeler, kl renklerinden bsbtn baka trdendir: Tahtadr, tuntur, ne derseniz odur, ama glgede bir insan teni deildir. Tablolarndaki yzler dnecek, yerlerini deitirecek olsalar, glgeli ksmlarn yine de glgede kalp klanmayaca pek bellidir. En nller arasnda bile nicelerinde bu eksik grlr; ben ondan kandm, benim yaptmda en koyu glgenin altnda bile tenin beyazl sezilir. Bir sr bilisiz, izgilerinde prz kalmad diye, doru drst resim yaptklarn sanrlar. Ben onlara uyup da yaptm insan resminin en kk anatomi inceliklerini gstermeye kalkmadm. nsan vcudu yle izgilerle bitmez ki! Bu bakmdan yontucular geree bizlerden ok yaklayor. Doa da birbirlerine karan, birbirini iine alan yuvarlaklar dizisidir. Dosdorusunu isterseniz, izgi diye bir ey yoktur! Glmeyin, delikanl! Bu sz imdi tuhaf bulursunuz, ama gn gelir, niin byle dediimi anlarsnz. izgi, n eya zerindeki etkisini anlamak iin insann uydurduu bir eydir; ama doada izgi yoktur, doa tekdzedir; resim yapmak, nesnenin kalbn karmak, yani nesneyi evresinden ayrmak demektir; vcuda grnn veren, ancak n durumu, zerine n serpilmesidir. te bunun iin izgileri kesin olarak gstermedim, snrlara bulut halinde sarn, scak yar renkler serptim; bylece, o snrlarn zeminden ayrldklar noktalar zerine parmak koyarak gstermek olanakszdr. Byle yaplm bir resme yakndan bakld m, karmakark, ne olduu pek anlalmaz bir ey gibi gelir; ama iki adm teden bakn, her yeri glenir, belirir, btnden ayrlr; vcut dner, biim ortaya kar, evrelerinde havann estii duyulur. Ama, daha honut deilim, birtakm kukularm var. Belki de yzn hibir izgisini izmemek, nce en kl kntlara balanp sonra en glgeli yerlerine geerek ortasndan balamak daha doru olur. Gne, evrenin o Tanr ei ressam da yle yapmyor mu? Ah, doa! Seni o kararszlklarn iinde kim yakalayabilmitir? te bakn, bilgisizlik gibi bilginin fazlas da insan yadsmaya gtryor. Yaptmdan kuku duyuyorum! Yal adam, biraz susup yine balad: - Delikanl, ben on yldr alyorum; ama insan doayla savam iinde olunca, on yl nedir ki? Pygmalion efendimizin yapt yontu yryvermi; biliyor muyuz onu ka ylda bitirmi? Yal adam derin bir dleme dald; gzleri yle bir yere taklmt, parmaklar da ne yaptn bilmeden yemek bayla oynuyordu. Porbus, delikanlya, yavaa: - Bir ecinnisi vardr, dedi; yine onunla konuuyor. Bu sz zerine Nicolas Poussin'i pek gl bir sanat merak, ne olduu anlalmaz o merak kavrad. Ak gzlerini bir noktaya evirmi, dikkatle, sanki alk alk bakan o yal adam, imdi ona insandan stn bir varlk, bilinmez bir lemde yaayan artc bir melek, bir eytan gibi grnyordu. O adam, insann ruhunda bin bir dnce uyandryordu. Gurbet ilde slay andran bir trknn verdii cokuyu syleyebilmek nasl olanakszsa, bir ruhun baka bir ruhu byle bylemesinin ne olduunu anlayp anlatmak da yle olanakszdr. O yal adamn gzel sanat aratrmalarna hafifseyerek bakmas, zenginlii, hali tavr,

Porbus'n ona gsterdii son derece byk sayg, yllardr sabrla alt yapt; ksacas, o yal adamn her eyi insan doasnn snrlarn ayordu; geri yaptn kimseye gstermiyordu ama onun bir deh rn olduundan nasl kuku duyulur? Poussin'in demin hayran bakt, Mabuse'n "Hazret-i Adem" tablosunun yannda bile gzelliini belli eden Meryem ba, o yal adamn sanat sultanlarndan olduunu, onda grkemli bir sanat bilgisi bulunduunu gstermiyor muydu? O doast insan grnce Nicolas Poussin'in ilek dleminin kavrayabildii biricik ey, sanat doasnn z oldu. Sanat doasnn ne olduunu imdi tam olarak sezmiti: Elindeki gc ou kez yersiz kullanan, soukkanl, sradan insanlar, tal dikenli binlerce yoldan srkleyen lgn bir doa... Oralarda souk akl, sradan insanlar hibir ey bulamadklar halde, o beyaz kanatl, kendini delice heveslerine brakan kz, destanlar, kkler, sanat yaptlar bulup karr. Hem alayc, hem de acyc; hem bereketli, hem de orak bir doa! Bylece cokun Poussin'in gznde o yal adam, birdenbire deierek sanatn kendisi; btn gizleri, taknlklar, dlemleriyle sanatn ta kendisi oluvermiti. Frenhofer yine konumaya balad: - Evet, sevgili Porbus, bilir misin benim eksiim nedir? imdiye dek gzellii yle tam bir kadnla karlamadm. izgileri eksiksiz, eletiri gtrmez bir vcut, bir ten ki... Bu balad tmceyi bitirmeden: - Hani lka sanatlarnn syledikleri gibi; ller dnyasna gidip seni ta oralarda arayacam, dedi. Vens nerede yayor acaba? Onu o denli aradk, ama gzelliklerine para para rasladk; ite hepsi bu... Kendisinde tanrlk olan o kusursuz, tam doay, yani lksel olan bir an grebilmek iin, bir an grebilmek iin varm youmu vermeye hazrm. Ey gkten inen gzellik! Doar domaz Orpheus gibi ben de sanatn cehennemine inip oradan yaam getireceim. Porbus, Poussin'e: - Haydi gidelim, dedi. Artk bizi duymuyor, grmyor. Byk bir hayranlk iinde olan delikanl: - liine gidelim, diye yant verdi. - liine girilmesine izin verir mi sanyorsunuz. Hazinelerini saklamasn yle bilir ki kimse yaklaamaz. O gizi elde etmeye girimek, benim aklmdan da geti; bunun iin sizin yol gstermenizi, sizin keyfinizi bekleyecek deilim ya!... - Bu ite bir giz mi var? - Elbette. Bu yal Frenhofer, Mabuse'n yetitirdii biricik ressamdr; Mabuse baka kimseye ustalk etmek istemedi. Ama Frenhofer, Mabuse ile dost oldu, onu kurtard, ona sanki babalk etti; onun trl heveslerini yerine getirmek iin maln, mlkn esirgemedi. Buna karlk Mabuse de, Frenhofer'e dz yzeyde oylumu gstermek yolunu, yzlere olaanst bir canllk, bir doallk vermenin gizini retti; bizim bir trl bulamadmz, bizi zntlere dren o gizi Mabuse yle bir elde etmiti ki... bak, bir gn ne oldu: Mabuse, V. Carlos'un (7) kente girdii gn, dall am kumandan bir giysi giyip stadyla birlikte onu karlamaya gidecekti; ama o, kuma satp parasn araba vermi. Bunun zerine bir kd am kuma gibi boyam, onu kuanp gitmi. mparator, Mabuse'n srtndaki kuman parlaklna, gzelliine bakp hayran olmu, ama yal sarhou koruyup besleyen Frenhofer'i kutlamak isteyince iin asln anlam... Frenhofer bizim sanatmz atele seven bir adamdr; teki ressamlardan da daha ilerisini, daha ykseini grr. Renkler zerinde, izginin tam geree uygun olabilmesi zerinde uzun uzun, derin derin dnmtr; ama aratrmalarn yle ileri gtrd ki en sonunda ii bu aratrmalarn asl konusundan, izginin varlndan kuku duymaya dek vardrd. znt anlarnda resim izmek diye bir ey olmadn, izgilerle ancak geometri izimleri yapabileceini syler. Byle demek, dorunun snrlarndan kmak olur, nk izgilerle, gerekten bir renk olmayan kara bir yz yaplabiliyor. Bu da gsterir ki, doada olduu gibi, bizim sanatmzda da binlerce e vardr. izgi, resmin iskeletidir, renkse candr; ama iskeletsiz can, cansz iskeletten de daha eksik bir eydir. Hem btn bunlardan daha doru olan bir ey var: Bir ressam resim yapa yapa, evresine baka baka

yetiir; onun iin asl olan ite bunlardr. Bir yandan dnce, bir yandan iir, frayla ekimeye girerse sonunda insan bu Frenhofer gibi kukuya, yadsmaya varr. Frenhofer ressam, ama deli. Yce bir ressam; ne yapalm ki karayazlym; zengin domu, bu yzden samalamaya, sayklamaya olanak bulmu. Sakn onun gibi olaym demeyin! aln! Ressam dediiniz dnr, ama fralarn eline alr da yle dnr! Poussin artk Porbus' dinlemiyor, aklna koyduu eyi yapabileceinden hi kuku duymuyordu: - Gireriz! lie gireriz! dedi. Porbus, daha iyice tanmad o delikanlnn byle comasna glmsedi; ayrlrken de: - Yine gelin, beklerim, dedi. Nicolas Poussin, La Harpe Soka'na dnd; ar ar, dalgn dalgn yryordu, oturduu kk oteli geti ama bunun ayrmna bile varmad. Geri gelip sallanan, eski merdivenden, merak iinde, hzl hzl kt; en st katta, tavan iki yandan bask bir odaya girdi. Eski Paris evlerinin atlar ite byle birer gvercinlik gibi miniciktir. Odann biricik, o da pek k szdrmayan penceresinin yannda bir kz oturuyordu; kap tokmann tutulup evriliinden gelenin Poussin olduunu anlamt; ne kadar sevdiini gsteren bir davranla hemen yerinden frlad. - Ne oldu? diye sordu. Poussin, sevinten boulur gibiydi; bard: - Ne mi oldu? Ne mi oldu? Ne olacak? Bir ressam olduumu duyumsadm artk! imdiye dek kendimden kuku duymutum; ama bu sabah inandm kendime! Ben byk bir adam olabilirim! Korkma, Gillette, zengin olacaz, mutlu olacaz! Altn var bu fralarda. Ama birden susuverdi. Byk byk umutlarnn imdiki dar olanaklara hi uymadn dnnce o arbal, gl yzndeki sevin yitivermiti. Duvarlar kaplayan sradan kdn zerine, yer yer, kurunkalemle taslaklar izilmiti. Drt tanecik bile temiz muambas yoktu. O zamanlar boya pek pahalyd; o yoksul soylunun paletinde de, bir damla bile boya yoktu. Byle bir yoksulluk iinde olan Poussin, gnlnde inanlmaz zenginliklerin varln, tamak isteyen bir dehann bereketini duyuyordu. Paris'e belki dostlarndan bir soylunun yanna, belki de sanat gcnn arsyla gelmi; orada hemen bir sevgili bulmutu. Soylu, eliak ruhlu kadnlar vardr, byk bir adamn yannda aclara katlanr, onun yoksulluunu paylar, trl huylarn, heveslerini anlamaya alrlar; baz kadnlar nasl pervaszca sslenir, duygusuzluklarn nasl pervaszca gsterirlerse, onlar da sevmekten, ile ekmekten ylece ekinmezler. Gillette, ite o kadnlardand. Dudaklarnda dolaan glmseme bu at alt odasna bir altn rengi veriyor, sanki gkyznn parlaklyla boy lyordu. Gne her zaman parlamyordu; ama Gillette, sevdasna brnp mutluluuna da acsna da smsk balanm olan Gillette, hep oradayd; sanat kavramadan nce aka taan dehay avutuyordu. - Dinle Gillette, sana diyeceim var. O uysal, en kz, ressamn kucana srad. Tepeden trnaa irin, tepeden trnaa gzeldi; bir bahar gibi gnl eliciydi; kadnln btn zenginlikleriyle sslenmiti; o zenginlikleri yce bir ruhun ateiyle de aydnlatyordu. Poussin: - Aman Tanrm1 dedi, sylemeye dilim varmyor... Gillette: - Bir giz mi? dedi. Syle, syle, ben de bileyim. Poussin, yle dalgn, duruyordu. - Sylesene! - Gilletteim benim! Zavall sevgilim! - Yoksa benden bir istediin mi var? - Evet. Gillette biraz somurtarak: - Yine geen gnk gibi nmde modellik et diyeceksen, dedi; syleyeyim sana,

buna bir daha raz olmam. yle zamanlarda hi beenmiyorum gzlerini. Bana bakyorsun, bakyorsun, ama beni dnmyorsun. - Baka bir kadnn resmini yaparsam, daha m iyi olur? - Belki. Ama iyice irkin olursa. Poussin imdi cidd konuuyordu: - Peki, dedi; ya benim gelecekteki nm iin, benim byk bir ressam olmama yardm etmek iin, baka birine modellik edeceksin dersem. - Sen benim azm aryorsun! Bilirsin ki gitmem. Poussin ban gsne edi; imdi onda ruhunun dayanamayaca kadar yein bir sevinle mi, yoksa bir zntyle mi bilinmez, ezilmi bir adam hali vard. Gillette onu, ypranm mintannn kolundan ekerek: - Dinle beni, Nick dedi; syledim sana, senin iin canm veririm; ama ben sa kaldka, akmdan vazgeerim diye sana sz vermedim. - Akndan vazgemek mi? - Ben kendimi baka birine yle gsterirsem, sen beni sevmezsin artk. Ben de kendimi bir daha sana uygun bir kadn saymam. Senin heveslerine uymak benim iin doal, pek doal deil mi? Senin her istediini yerine getirmeyi canma minnet bilirim; iimde bir sevin, bir gurur duyarm. Ama baka biriyle! Tanr esirgesin! Ressam, kzn nnde diz kerek: - Bala beni Gilletteim, dedi. nl bir adam olmaktansa, sevilen bir adam olaym, daha iyi, bin kat daha iyi. Benim iin zenginlikten de, nden de gzelsin. Hadi, at fralarm, yak u resimleri. Yanlmm ben. Benim dnyada greceim asl i, seni sevmek. Ressam deilim ben; m. Sanat da, btn gizleri de yok olsun! Gillette imdi mutlu, honut, delikanlya hayran hayran bakyordu1 Sevdiinin gnlnde bir sultan olduunu, kendisi urunda sanatn bile unutulduunu, bir parack gnlk gibi ayaklar altna atldn igdsyle duyuyordu. Poussin: - Ama, dedi, o, yal adamn biri. Sana yalnzca bir kadn diye bakacak. Gzellik, sende en olgun durumunu kazanm! Gillette, sevdiinin zverilerine karlk, kendisinin de ak iin duyduu korkular hie saymaya, onu byle bir zveriyle dllendirmeye hazrd: - Peki, dedi, ak bu! nsan her eye katlanr... ama bu beni yok edecek! Senin urunda yok olaym! Gzel ey, gzel ey, sen beni unutacaksn. Aklna ne kt ey gelmi! Poussin utanm, piman bir durumda: - Evet, dedi, seni seviyorum, ama bu da geldi aklma. Demek alak bir insanmm ben!... Gillette: - stersen bir de Hardouin Baba'ya danalm, dedi. - Yooo! kimizden baka kimse bilmesin, duymasn! - Peki, gideyim. Ama sen de burada kalma. Eline hanerini al, kapda bekle; bardm duyarsan, ieriye girer, o ressam ldrrsn. Poussin'in gz artk sanatndan baka bir ey grmyordu; Gillette'e sarld. Gillette odada yalnz kalnca, ''Sevmiyor beni artk!'' diye dnd. Verdii karara piman olmutu bile. Ama az sonra bu pimanlktan da daha korkun bir duyguyla kvranmaya balad; gnln saran o irkin dnceyi savmaya alyordu. Poussin'in sayg duyulmay yle pek de hak etmedii kukusuyla sevgisinin de azaldn sanyordu.

II CATHERINE LESCAULT Poussin ile tanmasndan ay sonra bir gn, Porbus, Frenhofer ustay grmeye gitti. O srada yal adam, derin bir umutsuzluk iindeydi; grnrde bir neden yokken insan kavrayveren bu karaduygu, maddeci szcklerle anlatrsanz, ya

sindirim bozukluundan, ya rzgrdan, ya karnmzdaki ikinliklerden gelir; ruha bir varlk diyen insanlara greyse insanolunun yaratlndaki eksiklerden doar. Bizim adamcaznkiyse, herkeslerden gizledii tablosunda bir eksik brakmayacam diye yorulmu olmasndan, yalnzca ondand. Oymal, kara mein kapl geni bir mee koltua kvermiti; o znl durumunu brakmakszn, Porbus'e, ruhunun byle karaduygu iinde boulmasn artk kabullenmi bir adamn bakyla bakt. Porbus: - Ne oldu, stadm? dedi; yoksa gidip ta Bruges'den getirdiiniz lacivert ta boyas kt m kt? Bizim yeni boyay ezemediniz mi? Yanz hnzrlk, franz szdinlemezlik mi ediyor? Yal adam: - Ah! dostum, dedi, bir an yaptm bitirdim sanmtm; ama sanrm kimi yerlerinde yanlm olacam; kukularm gidermeden iim rahat etmeyecek. Yolculua kacam; gidip Trkiye'de, Yunanistan'da, Asya'da bir kadn bulup resmi ona gre yapacam; tablomu doann yetitirdii trl insanlarla karlatracam. Dudaklarnda honutluk gsteren bir glmseme belirmiti: - Belki de, dedi, yukardaki, doann ta kendidir. Dorusu bazen korkuyorum: bir rzgr esip o kadn uyanverecek, yitiverecek diyorum. Birdenbire, sanki hemen yola kacakm gibi ayaa kalkt. Porbus: - Beni Tanr gndermi! dedi; sizi yolculuun harcamalarndan da, yorgunluundan da kurtarmak iin tam zamannda gelmiim. Bu szlere aan Frenhofer: - Nasl yani? diye sordu. - Bizim Poussin'i seven bir taze var, dorusu esiz, eksiksiz bir gzel... Ama stadm, Poussin onu size gndermeye raz olursa, siz de bize bari resminizi gsterin. Yal adam, tmyle sersemlemi gibi, ayakta yle duraklamt. Sonunda acsndan barrcasna: - Ne? Dedi. Benim yarattm kadn, benim kadnm size gstermek mi? Mutluluumun stne kskana kskana rttm perdeyi yrtmak m? Korkun, baya bir ahlakszlk olmaz m bu? On yldr ben o kadnla yayorum; o benim, yalnzca benim: seviyor beni, vurduum her frada bana glmsemedi mi? Onun bir ruhu var, benim verdiim ruh... Kendisine benim gzlerimden baka gzn baktn duyarsa kzarverir. Onu gstermek! Hangi koca, hangi k karsn ktle srkleyecek kadar aalaabilir? Sen saray iin bir tablo yaptn zaman onun iine btn ruhunu koymuyorsun, saray adamlarna birtakm renkli bebekler satyorsun, ite o kadar. Benim yaptm resim deil, bir duygu, bir sevdadr!.. O, benim iliimde dodu; kzolan kz olarak benim iliimde kalacak; karsa da ancak rtnerek kabilir. Ancak iirler ve kadnlar kendilerini klarna rlplak verirler! Biz Rafaello'ya modellik etmi olan kadn, Ariosto'nun Angelica'sn, Dante'nin Beatrice'sini biliyor muyuz? Onlar bizim elimizin altnda m? Hayr! Ancak biimlerini gryoruz. Benim yukarda kilit altnda sakladm yapt, bizim sanatmzda benzeri olmayan bir eydir. O, muamba zerine yaplm bir resim deil, bir kadndr! Bir kadn ki, ben onunla alarm, onunla glerim, onunla konuur ve dnrm. On yllk bir mutluluu, srtmdan bir abay atar gibi birdenbire brakvereyim mi istiyorsun? Ben birdenbire bir baba, bir k, bir Tanr olmaktan ktm m ki onu size gstereyim? O kadn bir kul deil, benim yarattm bir insandr. Senin delikanl gelsin, ben ona altnlarm balayaym; Correggio'nun, Michelangelo'nun, Tiziano'nun tablolarn vereyim; eilip ayann topran peyim; ama onunla karm paylaamam ya! Ne ayp ey! Ne sanyorsun? Ben bir ressamdan ok bir m. Evet, son soluumda "Kavgac Gzel"i yakma gcn bulacam; ama bir erkein, bir delikanlnn, bir ressamn bakmasna nasl dayanabilirim? Olur mu hi yle ey? Bir bakyla onu kirletecek insan ertesi gn ldrveririm ben! Sen ki benim dostumsun, hele diz kp onu bir selmla; seni de o saat ldrrm! Ben taptm kadn, putumu gstereyim de budalalar souk souk baksn, anlamsz anlamsz eletirsinler mi istiyorsun? Ak, gizine erilmez bir duygudur; en sevdii dostuna, ''te benim k olduum

kadn!'' desin, her ey bitmi demektir. Yal adam, yeniden genlemi gibiydi; gzlerinde bir parlaklk, bir canllk belirmi, sapsar yz al al olmutu; elleri titriyordu. Bu szlerin syleniindeki sevdal yeinlie aan Porbus, yeni olduu denli de derin olan bu duygu karsnda ne diyeceini bilemiyordu. Frenhofer'in akl banda myd, yoksa ldrm myd? Bir sanat dlemine, hevesine mi kaplmt, yoksa ileri srd dnceler, byk bir yapt yaratmak iin uzun uzun almann yaratt o anlatlmaz banazlktan m douyordu? O garip sevdayla bir uzlama, umulabilecek bir ey miydi? Kafasnda hep bu dnceler dolaan Porbus, yal adama: - Ama dedi, bir kadna karlk yine bir kadn veriliyor ya! Poussin de sevgilisini sizin gzlerinizin nne koymayacak m? Frenhofer: - Ne sevgilisi! diye yant verdi. O kadn, delikanlnn zerine erge bir ktlk eder. Benim ki bana hep bal kalacak. Porbus: - Peki! Kapatalm bu konuyu, dedi. Ama belki siz, kadnn benim dediim kadar gzelini, eksiksizini Asya'da bile bulamadan lrsnz de yaptnz yarm kalr. Frenhofer: - Yarm m kalacak? Bitti bile! dedi. Onu kim grse karsnda, zerinden perdeler sarkan bir karyolann kadife deine serilmi bir kadn yattn sanacaktr. Yannda, altn bir sehpa stnde buhurlar yanyor. Sen, perdeleri tutan balarn psklne elle dokunmak isteyeceksin. Catherine Lescault'nun, "Kavgac Gzel" denen dilberin gs soluk solua kalkp iniyor sanacaksn. Ama bir emin olsam ki... Frenhofer'in gzlerinde duraksamaya benzer bir ey belirdiini gren Porbus: - Sen git Asya'ya, dedi. Porbus, bundan sonra salonun kapsna doru birka adm ilerledi. O srada Gillette ile Nicolas Poussin, Frenhofer'in evinin yanna varmlard. Kz tam ieri girerken ressamn kolunu brakt, iine birdenbire kt bir ey domu gibi geriledi. Sevdiine gzlerini dikip derinden gelen bir sesle: - Ne iim var benim burada? diye sordu. - Gillette, ben sana, sen bilirsin dedim; sen ne dersen ben ona razym. Benim bilincim de sensin; benim nm, anm da... - Dnelim eve; buraya girmeyip dnersem, belki daha mutlu olurum. - Sen byle szler sylerken ben kendimi tutabilir miyim? Ben bir ocua dndm artk... Kz, kendisini zorlarm gibi bir tavrla: - Haydi, dedi, bu ite akmz lse de, gnlme uzun bir ayrlk acs dolsa da ne yapalm? steklerine uymamn seni ne gtreceini sylyorsun; yleyse girelim ieri; senin paletin zerinde hep bir an gibi kalmak da yaamak saylr benim iin. ki sevgili, evin kapsn anca Porbus'le karlatlar; Porbus, gzlerinde hl yalar duran Gillette'e hayranlkla bakt; tir tir titreyen kz kolundan tutup yal adamn nne gtrd: - te, dedi, bu kz dnyann btn bayaptlarna demez mi? Frenhofer titredi; Gillette, karsnda, ekyalarn karp zengin bir esirciye getirdikleri masum, rkek bir Grc kz gibi, o saf, o yaln haliyle duruyordu. Utancndan kpkrmz kesilmiti; gzleri yere evrilmiti, iki eli yanlarna sarkmt; baylacak sanrdnz: gz yalar da utanma duygusunun urad saldrya bakaldryordu. Bu gzel hazineyi, oturduu at katndan indirdii iin o anda zntye kaplan Poussin kendi kendisine ilendi. O anda, bir sanat adamndan bir a dnt; hele yal adamn genlemi bir gzle bakp bir ressam alkanlyla en gizli noktalar birer birer sezerek kz sanki soyduunu grnce, yreini bin trl kuruntu kemirmeye balad. O zaman gerek akn aman bilmez kskanln duyup: - Gidelim, gidelim Gillette! diye bard. Sesindeki o eday, o l duyunca, sevgilisi sevinle gzlerini kaldrd, onu

grd, kucana atld; gzlerinden yalar boanarak: - Demek beni seviyorsun! dedi. Acsndan inlememek iin dilerini skabilmiti, ama mutluluunu gizlemeye gc yetmiyordu. Yal ressam: - Siz onu bana bir an brakn, dedi; sonra benim Catherineimle karlatrrsnz. Evet, raz oluyorum. Frenhofer'in lnda yine ak vard. Kendi elinden kan o szde kadnla yine vnyor, gerek bir kzla karlatrlnca da gzelliinin yine stn geldiini grmekten doacak zevki imdiden duyuyor gibiydi. Porbus, Poussin'in omzuna vurup: - Aman brakmayn, sznden dnverir sonra! dedi. Akn meyveleri abuk geer, sanatn meyveleriyse lmszdr. Gillette, Possin'e de, Porbus'e de dikkatle bakarak: - Ben onun iin bir kadndan fazla bir ey deil miyim? dedi. Ban gururla kaldrd; ama Frenhofer'e kvlcmlar saan bir gzle baktktan sonra sevgilisine dnp, onun bir zaman Giorgione'nin yapt sand resme yine hayran hayran dalm olduunu grnce iini ekip: - kalm yukarya, dedi. Bana hi byle bakt olmad. Gillette'in sesini duyunca dald dncelerden uyanan Poussin: - Bak ihtiyar, dedi, gryor musun bu kamay? Hele bu kzn azndan bir yaknma, bir inilti ksn, batrrm bunu yreine; yakarm evini, kimse kurtulamaz. Anladn m? Nicolas Poussin'i bir gam, bir fke kaplamt; syledikleri korkutucuydu. Gen ressamn bu szleri ve davran Gillette'i avuttu, kendisini resme, anl bir gelecee feda etmi olmasn balad. Porbus ile Poussin, iliin kapsnda durmu, bir ey sylemeden birbirlerine bakyorlard. Geri "Msrl Meryem"in ressam nce, "imdi soyunuyor. Frenhofer a gitmesini sylyor. Kendi yapt resimle karlatryor," gibi yler sylediyse de, az sonra, Poussin'in yzn kaplayan derin znc grp susmutu. sanata dayannca, yal ressamlar bu gibi kuruntulara aldrmazlar, ama Pousin'in getirdii kzda yle bir doallk, yle bir gzellik vard ki Porbus de hayran olmutu. Delikanl elini kamasnn sapndan ayrmyordu, kula da kapya sanki yapmt. kisi de yle lo bir yerde, ayakta durup dikkat kesilmi, acmasz bir sultan vurmak zere gizlice szlemi, saatin gelmesini bekleyen iki insan andryorlard. Mutluluundan yz parlayan yal adam, kapy ap: - Girin, girin, dedi. Yaptmn bir eksii yok, artk onu vnerek gsterebilirim. Bundan byle hibir ressam, hibir fra, hibir boya, hibir k benim gnleken Catherine Lescaultmun karsna kamaz. Porbus ile Poussin, byk bir merak iinde, geni iliin ortasna dek kotular; her yeri toz kaplamt, her ey darmadaankt. Duvarlara asl birka tablo grdler; nce doal byklkte, yar plak bir kadn resminin nnde durdular; hayran olmulard. Frenhofer: - Brakn onu, dedi, demez. Onu karalama olarak yaptm; bir kadn duruunu incelemek istiyordum da... Sonra duvarlara aslm, insana bir sevin duygusu veren resimleri gstererek: - Bunlar benim yanlp da yaptm eyler dedi. O deerde yaptlara yle bir hafifseme gsterilmesine aan Porbus ile Poussin, asl grmek iin geldikleri resmi aradlarsa da gremediler. Yal adam, onlara: - te, dedi. Salar darmadan olmutu, yzn doast bir cokunluk alevlendirmiti, gzleri parlyordu, akla sarho bir delikanl gibi soluk soluayd. Barrcasna: - Bu kadar gzel bir ey greceinizi ummuyordunuz, deil mi? dedi. nmzde bir kadn var, sizse bir resim aryorsunuz. Bu tabloda yle bir derinlik var ki, havas gerek havaya o kadar benziyor ki sizi eviren havadan ayramazsnz. Sanat nerede? Onu iyice gizlemiim, sanki yok edivermiim, deil mi? te bir kzn gerek izgileri. Rengi, vcudu evresinden ayrr gibi, izgilerin

keskinliini iyice kavramm, iyice gstermiim, deil mi? izgiler zeminden nasl ayrlyor, bir bakn da hayran olun. Elinizi bu srtn zerinden geirebileceksiniz gibi gelmiyor mu size? Ama ben buna ermek iin, kla eyann birlemelerini tam yedi yl inceledim. Bu salarn her telini k iinde grmyor musunuz?.. Soluk ald gibi geliyor bana!.. Bakn u gse! Buna kim bakar da diz kp tapmak istemez? Teni titriyor. Durun, durun, kalkverecek... Poussin, Porbus'e: - Siz bir ey gryor musunuz? diye sordu. - Hayr. Ya siz? - Hibir ey grmyorum. ki ressam, yal adam o hayranl, o cokunluu iinde brakp, kendileri, ''Yoksa bu bezin zerindeki resmi, yukardan zerine k vurduu iin mi gremiyoruz?'' diye aratrdlar. Sadan, soldan, nden baktlar; eildiler, kalktlar... Onlarn byle inceden inceye aratrmalarnn asl nedenini anlayamam olan yal adam: - Evet, evet dedi, bez... Yalnzca bez zerine yaplm bir resim. te erevesi, ite sehpa, ite boyalarm, fralarm... Bir fray yakalayp safdilce bir edayla gsterdi. Poussin, bir resim diye ileri srlen o bezin nne gelerek: - Bu yal adam bizimle alay ediyor, dedi. Acayip acayip izgiler arasnda karmakark birtakm renkler gryorum, ite o kadar. Sanki bir boya duvar. Porbus: - Hayr, hayr, biz yanlyoruz, dedi. Hele bakn... Tabloya biraz daha yaklanca, bir kede plak bir ayan ucunu grdler: birbirlerine karp biimsiz bir sis oluturan o karmakark, perde perde renklerin arasndan, son derece gzel, canl bir ayak kyordu. Ar, ama durmadan ilerleyen, akla smaz bir ykmdan naslsa kurtulmu bu para karsnda hayranlktan ta kesildiler. Orada o ayak, yanm bir kentin kalntlar arasndan kvermi, Paros mermerinden bir yontu gibi duruyordu. Porbus, yal ressamn yaptn olgunlatryor sanarak st ste yd boya tabakalarn Poussin'e gstererek: - Bunlarn altnda bir kadn var, dedi. kisi de birdenbire Frenhofer'e doru dndler; onun iinde yaamakta olduu cokunluk durumunu, belli belirsiz de olsa, artk sezmeye balamlard. Porbus: - Gerekten inanyor, dedi. Yal adam uyanm gibi: - Evet dostum, dedi, byle bir yarat aamasna ulamak iin insann inanmas, sanata inanmas, yaptyla uzun zaman babaa yaamas gerektir. Bu glgelerden kimileri de bana yle emee mal oldu ki!.. rnein urada, yanakta, gzlerin altnda hafif bir glge var; buna doada bakarsanz, sanatn bunu anlatamayacan sanrsnz. Bunu belirtmek iin az glk ekmedim? Ama, azizim Porbus, bu yaptm ie imdi dikkatle bak, sana bir zamanlar biimleri gstermek, birbirinden ayrmak iin sylediklerimi daha iyi anlarsn. Gsn na bak; resmi boyayla dzelte dzelte, taraya taraya asl yakalayp aydnlk renklerin parlak beyazlyla kartrmay nasl baardm; sonra bunun tersi bir almayla da, yani oylumlu blmleri de, boyann prtklerini sile sile, yar glgeye gmlm olan bu yzn izgilerini yumuata yumuata buna artk bir resim, bir sanat yapt denilmesini nledim; ona doadaki oylumun ta kendisini vermeyi baardm. Btn bunlar nasl oldu, iyi bak da anlarsn. Hele yaklan, yaptm ii daha iyi grrsnz. Uzaktan baklnca anlalmyor; rnein uras, bana yle geliyor ki gerekten dikkate deer bir i. Frann ucuyla iki ressama, aydnlk renklerin toplanmasndan olumu bir oylumu gsteriyordu. Porbus yal adamn omzuna vurdu, sonra Poussin'e dnp: - Biliyor musunuz ki ok byk bir ressam karsndayz! dedi. Poussin ar, ciddi bir edayla: - Ressam olmaktan ok bir air, dedi. Porbus resme dokunarak:

- te bizim sanatmz yeryznde burada biter, dedi. - Sonra da gidip gklerde yiter. Porbus: - Ama bu bez paras zerinde ne zevkler ve mutluluklar var! dedi. Dalm olan yal adam onlar dinlemiyor, dlemindeki kadna glmsyordu. Poussin birdenbire: - Ama, dedi, bu bezde hibir ey olmadn er ge kendisi de anlayacak. Frenhofer bir ressama, bir de dnp o tablo dedii eye bakt: - Ne? Bu bezin zerinde hibir ey yok mu? diye sordu. Porbus, Poussin'e: - Ne yaptnz! diye bard. Yal adam, delikanlnn kolunu btn gcyle skp: - Bir ey grmyorsun demek! Adi herif! Baya adam! Dilenci! Neden ktn yleyse yukar? dedi. Sonra Porbus'e dnp. - Sen syle, benim dostum, dedi; sen de, sen de benimle eleniyor musun? Yant ver, ben senin dostunum, syle, ben tablomu bozmu muyum? Porbus, kararszlk iinde, azn ap bir ey sylemiyordu; ama yal ressamn bembeyaz yznde beliren merak, coku ylesine aclyd ki tabloyu gstererek: - Kendiniz bakn! dedi. Frenhofer tablosuna bir an bakp sendeledi: - Birey, birey yok!.. Ben buna on yl altm ha! Oturup alamaya balad: - Demek ben bir budalaymm, bir deliymiim! Demek benim sanatm da yokmu, elimden bir ey de gelmezmi! Demek ki ben bundan sonra yalnzca yrrken yrmekten baka bir ey yapmayan zengin bir adamm! Demek ben hibir ey yaratamamm! Gzyalar arasnda tablosuna bakt, gururla ayaa kalkt, iki ressama kvlcmlar saan bir gzle bakarak: - sa'nn kan, vcudu, ba zerine ant ierim ki, siz kskan iki herifsiniz, bu tabloyu bozmuum diye beni kandrp elimden almak istiyorsunuz! Ben onu gryorum, diye bard; gzel, hem de mucize denecek kadar gzel! O srada Poussin, bir kede unutulmu olan Gillette'in hkrklarn duydu. Birdenbire bir k kesilip: - Neyin var, meleim? diye sordu. - ldr beni, dedi kz. Benim bundan sonra seni sevmem alaklk olur, senin iin iimde bir hafifseme, bir kkseme duyuyorum. Sana hem hayranm, hem de sana baktka rperiyorum. Seni seviyorum, ama yle sanyorum ki, imdiden sana kinim var. Poussin Gillette'i dinlerken, Frenhofer, karsnda kurnaz hrszlar bulunduunu sanan bir kuyumcunun ciddi dinginliiyle, Catherine'nin zerine yeil bir rt rtyordu. ki ressama da hafifsemelerle, kukularla dolu, pek sinsi bir bakla bakt; onlar sessizce, titrek bir tela iinde iliinden kap dar etti; evinin kapsnda da onlara: - Uurlar olsun, kk beylerim! dedi. Bu esenleme szleri karsnda iki ressam da buz kesildi. Ertesi gn Porbus merak edip Frenhofer'i grmeye gittiyse de, o gece btn resimlerini yaktktan sonra ldn rendi.

KIRMIZI HAN ( L'Auberge rouge )

Bilmem hangi ylda, Almanya'yla geni lde ticaret ilikileri olan Parisli bir bankac, uzun sredir grmedii dostlarndan birine len veriyordu. adamlar, bu gibi dostlar mektuplama yoluyla edinirler. Nrnberg'in olduka ileri gelen

bilmem hangi kuruluunun bakan olan bu dost, babacan bir Almand. Zevk sahibi, bilgili, pipo tiryakisi olan bu adamn, Nrnberglilere zg geni ve gzel bir yz, drt ke bir aln vard. Bandaki sar salar seyrelmiti. Bunca saygya layk yapda insan yetitiren ve yedi istiladan sonra bile hl bar yaratllar yadsnamayan o saf ve soylu Cermen ocuklarnn bir rneiydi. Bu yabanc, saf saf glyor, dikkatli dikkatli dinliyor ve Champagne arabn, Johannisberg'in ak renk araplar denli severmiesine kana kana iiyordu. Yazarlarn sahneye kardklar hemen btn Almanlar gibi, onun ad da Hermann'd. Hibir eyi stnkr yapmasn bilmeyen bir adam gibi bankacnn sofrasna iyice yerlemi, Avrupa'da n salm olan o Alman itahyla yemek yiyor ve Carme (1) perhizine hoakal demek iin elinden geleni yapyordu. Ev sahibi, konuunu arlamak iin tccar ya da yatrmc birka iten dostuyla, tatl cvltlar, zgr tavrlar Cermen itenliine uyan birok gzel ve sevimli hanm armt. Yaamn zevkleri zerine sylemek iin iadam penelerini geri eken insanlarn bu neeli toplantsn grmek zevkini, siz de benim gibi gerekten tatsaydnz, tefecilik gelirinden yaplan indirimlerden nefret etmekte ve iflaslara ilenmekte zorluk ekerdiniz. nsan her zaman ktlk yapmaz. Onun iindir ki, korsanlarn dnyasnda bile, onlarn uursuz gemilerinde, insann kendini sanki bir salncaktaym gibi duyumsad tatl anlar olsa gerek. - Bizden ayrlmadan nce Msy Hermann'n hepimizi epey korkutacak olan bir Alman yks daha anlatacan umarm. Bu szleri, yemein sonuna doru, kukusuz Hoffmann'n yklerini ve Walter Scott'n romanlarn okumu olan soluk yzl, sarn bir gen kz sylemiti. Lise renimini bitirmekte olan ve okulda oynanan piyeslerden ok holanan bu sevimli yaratk, bankacnn biricik kzyd. Bu srada arllar, sindirim yeteneklerini hesaba katmadan tka basa yedikleri nefis bir yemekten sonra gelen sessizlik ve tembelliin tatl geveklii iindeydiler. Srtn iskemleye yaslam ve bileklerini hafife masann kenarna dayam olan arllar, parlak baklarnn kesici yanyla kaytszca oynuyorlard. Bir yemek sona erince, kimi insanlar bir armut ekirdeiyle oynar durur; kimi, ba ve iaret parmaklar arasnda bir ekmek ii yuvarlar; klar, meyve artklaryla biimsiz harfler olutururlar; cimriler, nlerindeki meyve ekirdeklerini sayar ve bir oyun yazarnn kiilerini sahneye yerletirmesi gibi, tabaklarna dizerler. Btn bunlar mideyle ilgili kk mutluluklardr; Brillat-Savarin ok iyi bir yazar olduu halde, kitabnda bunu gz nne alamamtr. Uaklar ortadan yitmilerdi. Yemiler dalm, yama edilmi, solmu bir durumdayd; sofra, savata bozguna uram bir donanma gibiydi. Ev sahibesinin yerli yerine koymakta diretmesine karn, tabaklar masann stnde darmadankt. arllarn kimileri, yemek odasnn kl rengi duvarlarna bakml olarak aslm svire grnmlerine bakyorlard. Hi kimsenin can sklmyordu. imdiye dek, iyi bir yemein sindirimi srasnda kara kara dnen hibir insan grlmemitir. O zaman, bir tr erin iinde olmaktan holanrz. Bu bir dnrn dlemlere dalmasyla, gevi getiren hayvanlarn duyduklar zevkin tam ortas bir durumdur. Buna, mideye dknln maddi hzn demek doru olur. Onun iin, arllar, ilgi uyandrmasa bile bir yk dinleyecekleri iin honut olarak, birden babacan Alman'a doru dndler. Bu tatl bekleyite, yky anlatann sesi, uyuan duygularmza her zaman ok tatl gelir. Bizi geveklie kavuturur. Tip merakls olduum iin, glmseyilerin neelendirdii, mum klarnn aydnlatt ve ok lezzetli bir yemein kan, can verdii yzleri hayran hayran seyrediyordum. Yzlerin deiik anlatmlar, kollu amdanlar, porselen meyvelikler, yemiler ve kristaller arasnda, garip etkiler oluturuyordu. Karmda oturan bir arl, birden ilgimi ekti. Bu insan, orta boylu, olduka iman, gler yzl bir adamd. Giyinii, tavr, bir borsa komiserinin giyimini, tavrn andryordu. Sradan bir zeks olan bir insan izlenimi veriyordu. O zamana dek ona dikkat etmemitim. Bu srada, kukusuz, mum altnda pek aydnlk olmayan yz, bana anlatmn deitirmi gibi geldi: Sapsar kesilmi ve yer yer morarmt; can ekien bir insann cansz yzn andryordu.

Dioramalardaki (2) insanlar gibi kprtsz, kristal bir srahi kapann prltl yzeylerine akn akn bakyor; ama, kesinlikle onlar saymyor, gemiin ya da gelecein tatl dlemlerine dalm gibi duruyordu. Bu kukulu yz uzun sre inceleyerek dnceye daldm. Kendi kendime, ''Acaba bir sknts m var? Yoksa ok mu imi? Deerli ktlarn dmesi zerine iflas m etti? Alacakllarn aldatmay m tasarlyor?'' diye dndm. Bu tanmadm adamn yzn gstererek yanmdaki kadna: - Bakn, iflas etmek zere olan bir kimseyi andryor, deil mi? dedim. Kadn bana: - A! O zaman daha neeli olurdu, diye yant verdi. Sonra ban zarif bir davranla sallayarak: - Gnn birinde bu adam iflas ederse, ben de elimi keserim. Tam bir milyonluk topra var. Eskiden mparatorluk ordularnn yklenicisiydi. Olduka garip bir adam. Ticaret amacyla ikinci kez evlendi. Bununla birlikte, karsn pek iyi mutlu ediyor. Uzun zamandr tanmak istemedii gzel bir kz vard; ama ne yazk ki, olunun delloda lmesi zerine kzn yanna almak zorunda kald. nk, artk ocuu olmuyordu. Bylece, zavall kz, birdenbire, Paris'in en zengin miraslarndan biri oluverdi. Biricik olunu yitirmesi, bu adamcaz zaman zaman depreen bir zntye bodu. Yklenici bu srada gzlerini bana doru kaldrd. Bak yle karanlk ve dnceliydi ki, rperdim. Bu bak, kesinlikle btn bir yaam anlatyordu. Ama, birdenbire adamn yz neelendi. Kristal kapa ald, dnmeden tabann nnde duran su dolu bir srahinin azna geirdi ve glmseyerek ban Msy Hermann'a doru evirdi. Gzel bir yemein zevki iinde gevemi olan bu adamn kafasnda tek bir dnce bile yoktu; hibir ey dnmyordu. Onun iindir ki, kaba bir borsacnn deersiz varl zerinde kestirimler yapmaktan nerdeyse utandm. Ben, kafasnn biimine bakp bo yere onun kiisel zelliklerini anlamaya almakla, zeksna deer bimekle urarken, babacan Alman bir tutam burunotu ekip yksne balamt bile. Bu yky, ayn szcklerle, sk sk duraklamalar ve konu d gevezelikleriyle, onun gibi anlatamam. Onun iindir ki, yanlglar Nrnbergliye ykleyerek, yky kendime gre yazdm. Kitaplarnn bana ''Almancadan evrilmitir'' demeyi unutan yazarlarn saflyla, yknn yalnzca airce ve ilgin bulduum blmlerini aldm.

I DNCE VE EYLEM Cumhuriyetin, 20 Ekim 1799'a raslayan yedinci ylnn 21 Ekimi'ne doru (3), sabahn erken bir saatinde Bonn'dan yola km olan iki gen adam, gn batarken, Coblentz'in birka fersah (4) tesinde, Ren'in sol kysnda kurulmu kk bir kent olan Andernach dolaylarna varmlard. Bu srada, General Augereau'nn komutasndaki Fransz Ordusu, rman sa kysn igal etmi olan Avusturyallarn nnde manevra yapyordu. Cumhuriyeti tmenin genel karargah Coblentz'deydi; Augereau'nn ordusunun alaylarndan biri de Andernach'dayd. Yolcularn ikisi de Franszd. Krmz kadife yakal, beyazla kark mavi niformalarn, kllarn, zellikle yeil bir muambayla rtl renkli sorgulu apkalarn gren Alman kylleri bile bunlarn asker cerrah olduklarn anlard. Bu bilgili ve deerli kiiler, yalnzca orduda deil, ayn zamanda istila ettiimiz lkelerde de sevilir. Bu dnemde birok aile ocuu General Jourda'nn nayak olup kabul ettirdii yeni asker yoklama yasas gereince doktorluk stajlarn yarda brakmak zorunda kalmlard. Dingin yaamlarna, renim ve eitimlerine pek uymayan askerlik grevlerini yapmak zorunda kalmaktansa, tp renimlerini sava alannda srdrmeyi, elbette ki yelemilerdi. alkan, sessiz yaratll ve iyilik etmekten holanan bu

genler, bunca ykm arasnda kimi iyilikler yapyor ve Cumhuriyet'in acmasz uygarlnn inedii birok lkenin bilginleriyle dost oluyorlard. Ellerinde yol iin izin belgesiyle Coste ve Bernadotte imzal bir de yardmc doktor belgesi bulunan bu iki gen, bal olduklar birliklerine gidiyorlard. Her ikisi de, Beauvais'nin ortahalli kentsoylu ailelerindendiler. Bu ailelerde, grenekler ve tara drstl, mirasn bir paras gibi kuaktan kuaa geer. Grevlerine zamanndan nce balayarak, sava alanna gelen bu genler, delikanllara zg merakla Strasbourg'a kadar posta arabasyla yolculuk etmilerdi. Annelerinin uyarsyla, nlem olarak zerlerinde az para bulundurmalarna karn, yine de ceplerindeki birka Louis altnyla kendilerini zengin duyumsuyorlard. Kt parann son derece dt ve altnn ok para ettii o zamanlarda, ellerindeki bu para, gerek bir servet saylrd. Ancak yirmi yanda olan bu iki doktor yardmcs, genliin btn cokunluuyla, durumlarn airane buluyorlard. Strasbourg'dan Bonn'a dek, Electorat'y ve Ren kylarn bir sanat, bir dnr, bir gzlemci gzyle gezmilerdi. Bilim adam olarak alnmzn yazsysa, bu yata gerekten kiilikli insanlar oluruz. Bir doktor yardmcs, ak konusunda olsun gezi yaparken olsun, gelecekteki n ya da servetinin temelini imdiden atmaldr. Bylece iki gen Mayence'la Kln arasnda uzanan Ren kylarn ve Souabe grnmlerini grdklerinde, okumu insanlarn duyduklar derin hayranla dalmlard. Buradaki doa, gl, verimli, ok engebeli, derebeylik anlaryla dolu ve yemyeildir. Ama, her yanda, hl sava ve ikencelerin izleri grlr. XIV. Louis ve Turenne, bu gzel lkeyi yakp ykmlard. Yer yer grlen ykntlar, zamannda Almanya'nn bu blmn ssleyen grkemli atolar yktrm olan Versailles Kralnn gururunu ya da belki de saknganln kantlar. Ormanlarla rtl, Ortaa'dan kalma yknt durumundaki yaplarn kaynat bu gzel lkeyi grnce, Alman dehasn, dlemlerini ve gizemini dnn. Bununla birlikte, iki arkada, bilim amacyla olduu kadar zevkleri iin de Bonn'a gelip yerlemilerdi. Galya Felemenk ordusunun ve Augereau tmeninin byk hastanesi Elektr'n saraynda yerlemiti. Bylece yeni doktor yardmclar oraya arkadalarn grmeye, eflerine salk mektuplarn vermeye ve meslek yaamlarnn ilk izlenimlerini edinmeye gitmilerdi. Ama, baka yerde olduu gibi burada da, yurdumuzun gzellikleri ve antlar konusunda uzun zaman bal olduumuz deimez nyarglardan syrldlar. Elektr'n sarayn ssleyen mermer stunlar grnce, Alman mimarlnn grkemi nnde hayran kalarak yrdler ve her admda eski ya da yeni baka baka gzelliklerle karlatlar. ki arkadan Andernach'a gitmek zere izledikleri yollar, onlar arasra, teki tepelerden daha yksek granit bir dan doruuna gtryordu. Orada, ormann aasz bir blmnden ya da kaya kesintilerinden, kumlu balkla evrili ya da byk aalarla ssl Ren'in bir ok grnmn gryorlard. Koyaklar, patikalar, aalar insan dlemlere srkleyen bir gz kokusu yayyordu. Aalarn tepeleri sararmaya, kzl ve esmer renkler almaya balamt. Btn bunlar, gz belirtileriydi. Yapraklar dklyordu; ama, gk hl masmaviydi. Batan gnein eik klaryla aydnlanan grnmde, kupkuru yollar sar izgiler gibi uzanyordu. ki arkada Andernach'a yarm fersah uzaklkta olmalarna karn, sanki sava bu gzel lkeyi yakp ykmyormu gibi derin bir sessizlik iinde yrdler. Ren'in arasnda kprd mavimtrak granit yarlar stndeki patikay izlediler. Biraz sonra boazn bir yamacndan, rmak gemicileri iin gzel bir liman bulunan kydaki o kk, gzel kente indiler. Genlerden ad Prosper Magnan olan, i ie girmi, birbirinden baheler, iekler ve aalarla ayrlm Andernach'n boyal evlerini grnce: - Almanya ne gzel bir lke, diye bard. Sonra, kirileri akta grnen sivri atlar, tahta merdivenleri, binlerce sessiz evin st kapal balkonlarn ve limanda dalgalarn salland kayklar bir sre seyretti... Msy Hermann, Prosper Magnan szn eder etmez, yklenici srahiyi ald. Bardan doldurdu ve bir yudumda iti. Bu davran dikkatimi ekti, yatrmcnn ellerinde hafif bir titreme, alnnda da terler grr gibi oldum. Yanndaki nazik kadna: - Eski yklenicinin ad nedir? diye sordum.

Kadn bana: - Taillefer, diye yant verdi. Bu garip adamn sarardn grerek: - Rahatsz msnz? diye sordum. Kibarca: - Hayr efendim, diyerek teekkr etti. Hep birden kendisine bakan arllara bir ba iareti yaparak: - Dinliyorum, diye ekledi. Msy Hermann: - br gencin adn unuttum. Yalnzca Prosper Magnan'dan, arkadann esmer, zayfa, neeli bir insan olduunu rendim. yknn daha ak olmas iin izin verirseniz ondan Wilhelm diye sz edeyim, dedi. Babacan Alman, bylece, yerel renk ve romantizmi hie sayarak, Fransz doktor yardmcsna bir Alman ad taktktan sonra yksn srdrd. - ki gen, Andernach'a geldikleri zaman gece olmutu. Yneticilerini bulmak, kendilerini tantmak, aslnda askerle dolu olan bu kentte yatacak bir yer bulmak iin ok zaman yitireceklerini kestirdiklerinden, son bo gecelerini bir handa geirmeye karar vermilerdi. Andernach'n yz adm ilerisinde, batan gnein klaryla daha gzel renkler alm olan bu han kayalklarn tepesinden seyretmilerdi. Batan baa krmzya boyanm olan bu yap, gerek teki yaplardan ayr durduu, gerekse parlak krmz rengi yeilliklerle, suyun soluk rengiyle kartlk oluturduu iin, bu grnm iinde dikkati ekiyordu. Anmsanamayacak denli eski bir zamanda, sahibi heves edip bu d sslemeleri yaptrm ve bu nedenle yapya ''Krmz Han'' ad taklmt. Ren gemicileri arasnda iyi bilinen bu yap, sonraki sahiplerinin kazan konusundaki boinanlar yznden, rengini deitirmemiti. Nal seslerini duyan Krmz Han'n sahibi, kapnn eiine gelerek: - Hah, ite! diye bard. Beyler, biraz daha ge kalsaydnz, Andernach'n te yannda, ak ordugh kurmu yurttalarnzn ou gibi, siz de ak havada yatmak zorunda kalacaktnz. Otelimde, bo yer yok. Rahat bir yatak istiyorsanz, size verecek bir kendi odam kald. Atlarnz iin de avlunun bir kesine saman serdireceim. Bugn ahrm insan doludur. Ksa bir duraklamadan sonra: - Beyler Fransa'dan m geliyorlar? diye sordu. Prosper: - Bonn'dan geliyoruz, dedi. Sabahtan beri azmza bir lokma yiyecek koymadk. Hanc ban sallayarak: - A! dorusu yemeklere gelince, diyecek yok. Krmz Han'a on fersahlk yoldan yiyip imeye gelirler. Size prenslere uygun bir len sofras kuracam. Ren bal var, ondan tesi can sal. Uaklarn bouna aran hancya bineklerini verdikten sonra, doktor yardmclar hann oturma odasna girdiler. Sigara ien bir sr insann tttrd beyazmtrak kaln duman tabakas, nce ierdekileri grebilmelerine engel oldu. Ama, grltnn gereksizliini anlayan, her eyi ho gren gezgin sabryla, bir masann bana oturduklar zaman, sigara dumanlar arasndan, Alman hanlarna zg eyalar ve ayrnty fark ettiler. Bunlar soba, duvar saati, masalar, bira bardaklar, uzun pipolar gibi eylerdi. urada burada Alman, Yahudi gibi deiik yzler grnyordu; birka rmak gemicisi de vard. Bu duman iinde, birok Fransz subaynn apoletleri parlyor, mahmuzlarn ve kllarn akrts talk zerinde aralksz yanklanyordu. Kimi iskambil oynuyor, kimi kavga ediyor, susuyor, yiyor, iiyor ya da geziniyordu. Banda siyah kadifeden bir balk, giysisinin geni kemeri gms mavi renkte olan ve elinde yn yuma, belinde anahtar destesi ve gm plakas bulunan, salar rl, ufak tefek, tombul bir kadn, yani hancnn kars, iki arkada olaanst bir ustalkla, sabrlarn tketinceye dek bekletti. Bunlar, btn Alman han sahiplerine zg zelliklerdir. Bir sr renkli basma resimle ssl olan bu giyim kuam yle bayadr ki, burada betimlemek gereksizdir. Yava yava grlt azald, yolcular odalarna ekildiler ve duman bulutu dald. Yardmclarn sofralar kurulup

Ren'in klasik sazan bal masaya geldiinde saat biri alyordu; salon da boalmt. Gecenin sessizlii iinde, atlarn krma yerken ya da einirken kardklar sesler, Ren sularnn rlts ve dolu bir handa el ayak ekildikten sonra beliren anlatlmas g birtakm sesler iitiliyordu. Kaplar, pencereler alp kapanyor, belirsiz szckler fsltyla ykseliyor ve odalardan konumalar yanklanyordu. Bu yar sessizlik yar grlt arasnda, iki Franszla, onlara boyuna Andernach', yemei, Ren arabn, Cumhuriyet Ordusunu ve karsn ven hanc, rmak gemicilerinin seslerini ve limana yanaan bir geminin sularda kard hrtlar ilgiyle dinlediler. Belki de bu gemicilerin avaz avaz konumalarna alm olan hanc, ivedilikle dar kt ve biraz sonra geri dnd. Arkasndan iman, ksa boylu bir adam, onun arkasndan da ar bir valizle birka denk tayan iki gemici geliyordu. Eyalar salona braklnca, ksa boylu adam, kendisinin buyur edilmesini bile beklemeden, valizini yanna alarak doktor yardmclarnn masasna kt. Gemicilere: - Han doluymu, dedi, siz gidip geminizde yatn; sizin iin en iyisi budur. Hanc, yeni gelen yolcuya iki Franszn nndeki akam yemeini gstererek: - Baym, handa bundan baka yiyecek iecek yok.. Ne bir lokma ekmek, ne bir para et kald, dedi. - Ya lahana turusu? - Di kovuuna girecek kadar bile yok. Size sylemi olduum gibi yatak olarak oturduunuz iskemleden baka bir yer ve bu salondan baka bir oda bulamayacaksnz. Bu szler zerine ksa boylu adam hancya, salona ve iki Fransz'a saknganlkla ve korku dolu bir bakla bakt. Msy Hermann yksn keserek: - unu belirteyim ki, bu yabancnn asl adn ve yaamn asla renemedik, dedi. Yalnzca, elindeki belgelerden Aix-la-Chapell'den geldii anlalyordu. Walhenfer adn almt. Neuwied yaknlarnda olduka byk bir topluine fabrikas vard. Bu lkenin btn fabrika sahipleri gibi sradan kumatan bir ceket, koyu yeil kadifeden bir klot-pantolon ve yelek giymiti; ayanda izmeler, belinde deriden geni bir kemer vard. Yz toparlack, hali tavr itendi; ama oturduklar srece, iinde sakl kayglarn ya da boucu skntlarn tmyle gizlemeyi baaramad. Hancya gre, bu Alman tccar lkesinden kayordu. Sonralar, ne yazk ki, sava iinde sk sk raslanan kazalardan biri sonucunda, fabrikasnn yanm olduunu rendim. Genellikle kaygl olan anlatmna karn yznde byk bir saflk vard. Hatlar dzgnd. zellikle geni boynunun beyazl siyah kravatyla yle keskin bir kartlk oluturuyordu ki, Wilhelm, alay olsun diye, Prosper'e gsterdi... yknn burasnda, Msy Taillefer bir bardak su iti. - Prosper, tccara incelik gstererek, onu yemee buyur etti. Walhenfer de, bu inceliin deerini bilen bir insan gibi, ary, kar kmadan kabul etti. Valizini yere yatrd, ayaklarn stne koydu, apkasn kararak sofraya yanat, eldivenlerini ve belindeki iki tabancay yanna brakt. Hanc sofray abucak hazrlad iin, yolcu sessiz sessiz yemeye baladlar. Salonun havas yle scak ve sinek o denli oktu ki, Prosper hancdan ieriyi havalandrmak iin kapnn karsndaki pencereyi amasn rica etti. Bu pencereyi, ular erevenin yanlarndaki deliklere giren bir demir kol destekliyordu. Daha gvenlikli olsun diye, kanatlarn her birine bal iki civata somununun iine iki vida yerletirilmiti; Prosper'in, otelcinin pencereyi ne biimde at, raslantyla gzne iliti. Msy Hermann: - Size yerel betimlemeler yaptma gre, hann i blmlerinden de sz etmeliyim, dedi. nk, bu yknn uyandraca ilgi o yerleri iyice bilmeye baldr. yknn bu kahramannn bulunduu odann darya alan iki kaps vard. Biri, Ren boyunca giden Andernach yoluna alyordu. Orada, hann nndeki kk bir iskelede, tccarn yolculuk iin kiralad gemi balyd; br kapysa hann avlusuna alyordu. Bu avlunun evresi pek yksek duvarlarla evriliydi;

iinde, imdilik, beygir ve srlar vard; ahrlar insanla doluydu. Byk kap yle bir zenle desteklenmiti ki, daha abuk olsun diye, hanc tccar ve gemicileri sokaa alan kapdan ieri sokmutu. Prosper Magnan'n istei zerine pencereyi atktan sonra, bu kapy kapad. Demir ubuklarn yuvalarna soktu ve civatalar vidalad. ki yardmc doktora ayrlan hancnn odas, byk salona bitiikti; sanrm, hancnn karsyla birlikte geceyi geirecei mutfaktan olduka ince bir duvarla ayrlmt. Hizmeti kadn henz dar km, yemlikte, tavan arasnda ya da herhangi bir kede yatacak bir yer aramaya gitmiti. Byk salonla hancnn odasnn ve mutfan, otelin geri kalan blmnden ayrlm olduunu anlamak kolaydr. Avluda iki kocaman kpek vard. Korkun havlamalarndan, onlarn uyank ve azgn olduklar anlalyordu. Hanc, kapy kapadktan sonra, Wilhelm ge bakarak: - Ne sessizlik! Ne gzel bir gece! dedi. Dalgalarn prtsndan baka bir tek ses duyulmuyordu. Tccar iki Fransz'a: - Baylar, dedi, sazan balyla imek zere, size birka ie arap sunmama izin verin. er, gnn yorgunluunu karrz. Durumunuzdan ve giysilerinizden, sizin de bugn benim gibi epeyce yol aldnz gryorum. ki arkada kabul ettiler. Hanc, bodruma inmek iin, mutfak kapsndan kt. Bodrum, yapnn bu blmnn altnda olsa gerekti. Hancnn getirdii be byk ie masaya konduunda, kars da yemekleri tabaklara koymutu. Salona ve yemeklere, bir ev hanm edasyla bakp yolcularn btn istediklerinin salandndan emin, mutfaa dnd. Sofradaki drt kii (hanc da imeye arlmt), onun yattn duymadlar; ama daha sonra, arada bir ienlerin konumalarnn arasna karan grltl horultular, masa bandakileri ve zellikle hancy gldrd. Bu horultular, kadnn yatt tavan arasnn tahtalar daha da artryordu. Gece yarsna doru, sofrada biskvi, peynir, kuru yemi ve iyi araptan baka bir ey kalmad srada, yemektekiler, zellikle iki gen Fransz, gevezelie baladlar; lkelerinden, renimlerinden, savatan sz ettiler. Sonunda konuma canland. Prosper Magnan, Pikardiyallara zg akszllk, iyi ve sevecen insanlara zg saflkla, ''Ren kylarnda bulunduum bu anda, acaba annem ne durumdadr?'' diye kestirimlere dald srada, kaak tccarn gzlerinde birka damla ya belirdi. - Sanrm, annem imdi, yatmadan nce, akam duasn okuyordur. Duasnda kesinlikle beni de unutmuyor ve kendi kendine, ''Benim zavall Prosperim, imdi kim bilir nerelerde?'' diyordur. Ama oyunda, komusundan birka kuru kazanacak olsa -Wilhelm'i drtp "Belki de senin annendendir,'' dedi- byk krmz kpe koyar. Bu kpte, kk Lescheville iftliinin otuz dnmlk topran satn almak iin gereken paray biriktirir. Bu otuz dnmlk toprak, aa yukar altm bin frank eder. Ne gzel ayrlktr oras. Bir gn onlara sahip olabilsem, btn yaamm boyunca, Lescheville'de baka ey istemeden yaardm. Babam ka kez bu otuz dnmlk yere ve bu ayrlarda kvrlp giden gzel dereye sahip olmak istemiti. Sonunda, onlar satn alamadan ld. Oralarda ne kadar ok oynamtm! Wilhelm: - Msy Walhenfer, sizin de yaamda byle byk bir isteiniz yok mudur? diye sordu. - Evet, msy, evet; her ey elimdeydi. imdiyse... Adamcaz tmcesini bitirmeden sustu. Yz hafife kzarm olan hanc: - Ben de geen yl, on yldan beri peinde kotuum bir tarlay satn aldm, dedi. Bylece, dilleri araptan zlm insanlar gibi syletiler, yolculara zg o itenlikle birbirlerine geici bir dostlukla balandlar; yle ki, yatmaya gittikleri zaman, Wilhelm yatan tccara sundu. - Ben Prosperle yatabileceim iin, yatamda yatmanzn sakncas yok. Bu ilk kez olmuyor. Hem, siz bizim bymzsnz. Sayg grevimizdir. Hanc:

- Adaam sende! Karmn karyolasnda bir sr ilte var. Bunlardan birini yere serersiniz, dedi. Sonra pencereyi kapamaya gitti. Bu nlemli davrann kanlmaz sonucu olan her zamanki grlt duyuldu. Tccar: - Peki, kabul ediyorum, dedi ve sesini alaltp iki arkadaa bakarak: Dorusunu isterseniz ben de bunu istiyordum, diye ekledi. Bizim gemiciler bana kukulu grndler. Bu gecelik, iki Fransz subaynn, iki iyi ve cesur gencin arasnda bulunmaktan honutum. Bavulumda altn ve elmas olarak yz bin frankm var. Bu saknmakszn yaplan aklamay, iki gencin iten bir srdalkla karlamas, bu saf adamn iini rahat ettirdi. Hanc yataklardan birini bozarlarken yolculara yardm etti. Her ey yoluna girdikten sonra geceyi iyi geirmelerini dileyerek yatmaya gitti. Tccarla iki yardmc doktor, yastklarnn biimsizliiyle alay ettiler. Prosper yast olmad iin ara gere antasyla Wilhelm'inkini yatann altna koyarak kendisine yastk yapt. Walhenfer de, gereksiz bir nlem olarak, bavulunu baucuna koydu. - kimiz de servetlerimizin stnde yatyoruz; siz altnlarnzn, ben de ara gerecimin. Acaba aralarm bana, sizin altnlarnz kadar para getirecek mi? Tccar: - Bundan kukunuz olmasn, dedi. almayla drstlk her eyin hakkndan gelir; yeter ki sabrl olun. Biraz sonra Walhenfer'le Wilhelm uykuya daldlar. Prosper Magnan ise, ya yata ok sert olduundan ya ok yorgun dtnden ya da olumsuz bir ruh durumu iinde bulunduundan, uyuyamad. Elinde olmadan aklndan kt eyler gemeye balad. Btn dncesi, yalnzca, tccarn stnde yatt yz bin frank zerinde topland. Kendisi iin yz bin frank nerdeyse elde edilemeyecek byk bir servetti. nce, dlemler kurarak, bu paray bin bir biimde harcad. Dlemlerin kafamzda kark olarak canland ve ou kez gecenin sessizliiyle dncelerin byl bir g kazand, uykuya dalmadan nceki anlarda, hepimiz byle tatl dlemlere dalarz. O da dleminde annesinin isteini yerine getiriyor, otuz dnmlk topra satn alyor ve u anda zengin olmad iin isteyemedii Beauvaisli bir gen kzla evleniyordu. Bu parayla zevk dolu bir yaam salyor ve kendisini mutlu bir aile babas, zengin, kasabasnda tannm bir insan ve belki de Beauvais Belediye Bakan olarak dnyordu. Kafas oarak, bunlar gerekletirme yollarn arad. Olaanst bir cokuyla, dlemsel olarak bir cinayet tasarlad. Tccarn lmn dnyor, altn ve elmaslar bir bir gryor ve gzleri kamayordu. Yrei arpyordu. Kukusuz ki bunlar dnmesi bir cinayetti. Btn bu altnlarla bylenip, canice dnceler yrterek ruhu sarho oldu. ''Bu zavall Almann yaamas gerekli mi?'' diye dnd ve onun hibir zaman dnyaya gelmemi olduunu varsayd. Ksacas, cinayeti cezasz kalacak bir yolda tasarlad. Ren'in kar kysn Avusturyallar igal etmiti. Pencerelerin ilerisinde, gemicilerle bir kayk vard. Bu adamn ban kesip Ren'e atarak, bavulu alp pencereden kaabilir ve gemicilere altn nerip Avusturya'ya snabilirdi. Gk dedirtmeden kurbannn ban kesebilmek iin, cerrahi aralarn kullanmaktaki beceri dzeyini hesaplamaya balad... Msy Taillefer yknn burasnda, alnn sildi, biraz su iti. - Prosper grlt yapmakszn yavaa kalkt. Kimseyi uyandrmadndan emin olarak byk salona indi. Sonra, insann birdenbire kendinde bulduu uursuz bir yetenekle, tutuklularda ve canilerde tasarlarn uygulamak iin eksik olmayan o beceri ve isteklilikle, demir ubuklarn vidalarn skt; en ufak bir grlt yapmadan onlar halkalarndan kararak duvara dayad ve gcrtlar hafifletmek iin menteelerin zerine basarak pancurlar at. Ay soluk yla bu sahneyi aydnlatt iin Prosper, Wilhelm'le Walhenfer'in uyuduklar odadaki eyay ancak seebildi. Bana, orada, bir an durakladn sylemiti. Yrei yle hzl arpyor, yle kt kt ediyordu ki, dehet iinde kald. Ayn zamanda soukkanllkla davranamayacandan korkuyordu. Elleri titriyordu; tabanlar

sanki kzgn korlar stndeydi. Ama tasarsnn uygulamas yle mutluluk veriyordu ki, bu ite kendisini nceden talihin bir tr ltfuna uram sayyordu. Pencereyi at, yeniden odaya dnd. Ustun takmn ald ve arasnda cinayetini uygulamaya en elverili arac arad. Bana bunlar anlatrken: - Yatan yanna geldiim zaman, elimde olmadan kendimi Tanr'ya braktm, dedi. Btn gcn toplayarak, tam kolunu kaldrd anda, bir k grr ve iinden bir ses duyar gibi oldu. Ba yatan zerine frlatt, br odaya kat ve pencerenin nne geldi. Orada kendisine kar byk bir nefret duydu. Fakat bununla birlikte kendisine gvenemediinden, gznn yeniden kararmasndan korktuu iin, birdenbire pencereden yola atlad ve Ren boyunca, hann nnde nbet bekler gibi dolamaya balad. Hzl admlarla dolarken birka kez Anderdach'a dek gitti ve birok kez ayaklar onu hana varmak iin am olduu yamaca srkledi. Ama, gece ok sessizdi, oban kpeklerine ok gvendiinden, kimi zaman ak brakt pencereyi gzden yitirinceye dek uzaklat oldu. Amac yorulmak ve uyuyabilmekti; ancak, bulutsuz bir gk altnda bylece yrmesi, gzel yldzlar seyredii, belki de gecenin temiz havas ve dalgalarn hznl hrts onu kendine getirdi; derece derece, temiz ve ahlakl dncelere gtren dlemler kurdurdu. Akl, bu birdenbire gelen sabuklamay tmyle datt. Ald eitimin gerekleri, dinsel inanlar ve zellikle o zamana dek baba evinde geirmi olduu alakgnll yaamn anlar, kt dncelerine stn geldi. Koca bir taa yaslanarak Ren kylarnda dalm olduu dncenin bysnden silkindii zaman, bana bir milyar altnn banda uyumaktan ok, nbet bile bekleyebileceini sylemiti. Bu i savamndan drst, gl ve gururlu olarak kt zaman mutluluk ve esriklik iinde diz kerek Tanr'ya kretti. Kendini btn gn dnce ve eylem olarak bir gnah ilemedii iin meleklere layk sand ilk Communion (5) gnndeki gibi hafif, honut ve mutlu duyumsad. Yeniden hana dnd; grlt etmekten ekinmeden pencereyi kapad ve hemen yataa girdi. ve vcut bezginliinden dolay o anda uykuya dald. Ban yasta koyduktan biraz sonra, hep derin bir uykudan nce gelen, ilk ve artc bir uyuklaya gmld. O zaman duyular uyuur ve yaam yava yava sner. Dnceler tam deildir ve duygularmzn son rperileri bir de benzer. Prosper kendi kendine: - Hava ne kadar da ar; bir buhar soluyormuum gibi... dedi. Havann byle oluuna, odann scaklyla krlarn temiz havas arasnda olmas gereken farkla, aa yukar bir anlam vermeye alt. Ama, biraz sonra bir emenin musluundan akan su damlacklarnnkine benzeyen tekdze bir ses duydu. Telal bir korkuya kaplarak, kalkp hancy armak, tccar ya da Wilhelm'i uyandrmak istedi. Ama ne yazk ki duvar saatini anmsad ve sarkacn sallann ayrmsadn sanarak bu belirsiz ve kark sesle uyuyakald... Ev sahibi, bankacnn srahiyi mekanik bir biimde eline aldn grnce: - Su mu istiyorsunuz Msy Taillefer? dedi. nk srahi bombotu. Bankacnn bu szleri zerine biraz durakladktan sonra, Msy Hermann yksn srdrd. - Ertesi sabah, Prosper Magnan byk bir grltyle uyand. Kulana keskin lklar gelir gibi oluyordu. Uykumuzda balam olan garip bir duygunun, uyandmzda duyulmamasyla duyduumuz yein sinir gerginliini duyumsad. imizde bedensel bir olay ya da halk dilince bir sarsnt olur. Bilimin ilgin bulaca olgular iermesine karn, bu konu henz yeterince incelenmemitir. Uyku srasnda, hemen her zaman, kiiliimizin birbirinden ayrlm olan iki ynnn birdenbire birlemesinden doan bu rkn sknt, ok zaman abucak yiter; ama zavall yardmc doktorda bu duygu srd; dahas, birdenbire artt ve Walhenfer'in karyolasyla kendi yata arasnda bir kan birikintisi grd zaman, tyleri diken diken oldu. Zavall Alman'n ba yerdeydi, vcuduysa yatakta kalmt. Btn kan boynundan fkrmt. Hl ak ve donmu olan gzleri, arafn ve ellerini kan iinde grd zaman ve karyola stnde kendi cerrahi aracn tand anda, Prosper Magnan bayld ve Walhenfer'in kanlarnn zerine yuvarland. Bana:

- Bu, daha imdiden, byle eyleri tasarlamamn bir cezasyd, demiti. Ayld zaman kendisini hann byk salonunda, bir iskemle zerine oturmu, evresi Fransz askerleriyle evrili buldu; odaya, merakl ve dikkat kesilmi insanlar dolumutu. Birka tann ifadelerini almak ve belki de tutanak tutmakla uraan cumhuriyeti bir subaya akn akn bakakald. Hancy, karsn, iki gemiciyi ve hann hizmetisini tand. Katilin kullanm olduu cerrah aracn da... yknn burasnda, Msy Taillefer ksrd. Burnunu silmek iin mendilini kard. Alnn sildi. Olduka doal olan bu davranlar benden baka ayrmsayan olmad. Btn arllarn gzleri Msy Hermann'dayd ve onu byk bir ilgiyle dinliyorlard. Yklenici, dirseini masaya dayayarak ban sa eline yaslad ve kprdamadan Hermann'a bakt. Bundan sonra hibir coku ve ilgi belirtisi gstermedi. Ne var ki, yz srahinin kapayla oynad zamanki gibi dnceli ve soluktu. - Katilin kullanm olduu cerrahi ara, Prosper'in cerrah takm, czdan ve ktlaryla birlikte masann stnde duruyordu. Oradakilerin baklar, kimileyin su kantlarna, kimileyin sanki can ekien ve donuk gzleri bir ey grmyormu gibi duran gence evriliyordu.Cinayet haberiyle ve belki de ldreni tanmak isteiyle, hann nnde toplanm olan halkn uultusu duyuluyordu. Odann pencereleri nne konmu nbetilerin admlar, silahlarnn sesi, halkn konuma uultusu arasnda ykseliyordu. Ama han kapal, avlu bo ve sessizdi. Tutanak tutan subayn bakna dayanamayan Prosper Magnan, birinin elini sktn duyumsad ve bu dman kalabal iinde koruyucusunun kim olduunu anlamak iin gzlerini kaldrd. Andernach'da yerlemi olan tmenin binba rtbesindeki doktorunu, niformasndan tand. Bu adamn bak yle keskin ve yle sertti ki zavall gen bundan rperdi, ban iskemlesinin arkalna dayad. Bir er ona sirke koklatnca hemen kendine geldi. Bununla birlikte, akn baklar ylesine bilinten ve yaamdan yoksun gibi duruyordu ki, doktor, Prosper'in nabzn yokladktan sonra, subaya: - Yzba, u anda bu adam sorguya ekmek olanakszdr... dedi. Subay, doktorun szn keserek, yardmcsnn arkasnda duran bir onbaya seslendi: - yleyse gtrn onu! Asker Prosper'e, yavaca: - Mendebur alak, hi olmazsa Cumhuriyet'in onurunu korumak iin u pis Almanlarn nnde doru yrmeye al, dedi. Bu szler, Prosper Magnan' kendisine getirdi. Ayaa kalkt, birka adm att; ama, kap aldnda, dardaki havann yzne arptn duyumsad; halkn ieri girdiini anlad anda derman kesildi; dizleri bklerek sendeledi. Onu kollarndan tutan iki asker: - Bu mez oktan lm hak etti. Yrsene be! diyorlard. - Ah alak, ah! te, ite! Odur, ta kendisi... Bu szler ona, sanki bir tek azdan kyormu gibi geldi. Bu grltl ses, ona svgler yadran, peini brakmayan ve her admda daha da artan halkn sesiydi. Handan hapishaneye giden yol boyunca, halkn ve askerlerin kardklar grlt, eitli konumalarn mrlts, havann serinliiyle gn ve Andernach'n grnm, Ren sularnn rpertisi, btn bu izlenimler, doktor yardmcsnn iinde bu sabahtan beri duyumsad btn duygular gibi silik, kark, belirsiz olarak geliyordu. Bana, ''Ara sra, sanki yaamyormuum gibi geliyordu,'' demiti. Msy Hermann yksn anlatmay keserek: - O zamanlar tutukevindeydim, dedi. Herkes gibi ben de yirmi yan verdii cokunlukla yurdumu savunmak istemitim. Andernach evresinde topladm bir blk gnlly ynetiyordum. Birka gn nce, bir gece sekiz yz kiilik bir Fransz birliinin iine dmtm. Bizse en fazla iki yz kiiydik. Dmann arasna gnderdiim adamlarm beni ele vermiti. Andernach tutukevine tklmtm. O zaman lkeyi yldrmak iin, ibret olsun diye kuruna dizilmem sz konusuydu. Franszlar karlk vermekten sz ediyorlard. Ama cumhuriyetilerin

bir cinayet saydklar ''su''u Elektora snrlar iinde ilememitim. Babam, General Augereau'dan balanmam istemek zere, gnlk bir sre almay baarm, General de beni balama iyiliini gstermiti. Bylece Prosper Magnan' Andernach tutukevine girdii zaman grm ve ona ok acmtm. Yz ok solgun, st ba perian ve kan lekeleri iinde olmasna karn, insann dikkatini eken saf ve susuz bir grn vard. O, uzun sar salar ve mavi gzleriyle benim iin Almanya'y temsil ediyordu. Bozguna uram lkemin tam bir simgesiydi; bana bir katil gibi deil, bir kurban gibi gzkt. Tam penceremin altndan getii anda, yznde geici bir zek parltsna kavuan bir delinin ac ve znl glmsemesi belirdi. Bu glmseme, kesinlikle insan ldren birinin glmsemesi deildi. Gardiyan grdmde, yeni tutuklu konusunda bilgi almak iin sorular sorduumda, gardiyan: - Hapishaneye gireli beri tek bir sz sylemedi. Oturup ban ellerinin arasna alyor; ya uyuyor, ya da bana gelenleri dnyor. Franszlarn dediine baklrsa hesab yarn sabah grlecek ve yirmi drt saat iinde kuruna dizilecek, diye yant vermiti. Akamst tutukevinin avlusunda dolamak zere verilen ksa izin sresince bu tutuklunun penceresinin altnda durdum. Konutuk ve bana safa servenini anlatarak, sorularma olduka doru yantlar verdi. Bu ilk konumadan sonra onun susuzluundan kukum kalmad. Onun yannda birka saat kalmak iin izin istedim ve aldm. Bylece onu birok kez grebildim. Zavall ocuk, btn dncelerini bana akca syledi. Kendisini hem sulu, hem de susuz sanyordu. Kar koymay baard o korkun niyetini anmsayarak, uykusunda ve uyku arasndaki dolamalarnda, uyankken tasarlad suu ilemi olduundan korkuyordu. Ona: - Peki arkadanz ne oldu? dedim. Heyecanla: - Hayr! diye bard. Wilhelm byle bir ey yapamaz... Szn orada kesti. Genlik ve erdem dolu bu heyecanl szleri iin elini sktm. - Uyand zaman, sanrm, korkmu ve aknlktan kam olacak... diye srdrd konumasn. - Hem de sizi uyandrmadan kam, dedim. yleyse, savunmanz kolaylayor. nk Walhenfer'in bavulu alnmam olmal. Birdenbire alamaya balad. - Evet, ben susuzum diye bard. Ben ldrmedim. Dlerimi anmsyorum. Dmde okul arkadalarmla komaca oynuyordum; o zaman, dmde koarken bu tccarn ban kesmi olamam. Sonra arasra onu yattran umut klarna karn, kendisini her zaman bir vicdan acs altnda ezilmi duyumsuyordu. Tccarn ban kesmek zere kolunu kaldrm olduu kesindi. Kendisini yarglyor ve cinayeti tasarlam olduundan, ruhunu tertemiz duymuyordu. - Ama buna karn, ben kt bir insan deilim, diye bard. Zavall anneciim, belki de u anda duvarlar hal deli kk konuk odasnda, komularyla, nee iinde iskambil oynuyordur. Bir insan ldrmek iin yalnzca elimi kaldrm olduumu bile bilse... zntsnden lrd. Bense, bir cinayet sulamas altnda tutukevindeyim. Bu adam ldrmediysem bile, annemi zntden ldreceim kesin. Bu szleri sylerken alamadysa da Pikardiyallara zg, birdenbire balayp ksa sren bir fkeye kaplarak, kendisini duvara doru att; tutmasaydm, kafasn paralayacakt. Ona: - Mahkeme kararn bekleyin, dedim... Aklanacaksnz; susuzsunuz. Anneniz de... fkeyle: - Annem her eyden nce benim sulandm renecek, diye bard. Kk kentlerde bu byledir. Zavall kadn zntsnden lecek. Aslnda ben susuz deilim. Tam gerei bilmek ister misiniz? Vicdanmn temizliini yitirdiini duyumsuyorum. Bu rktc szlerden sonra oturdu; kollarn gsnde kavuturdu; ban edi ve umutsuz gzlerle yere doru bakmaya balad. Bu srada, gardiyan odama gitmemi syledi ama, umutsuzlua dt bir anda arkadam brakmak istemediimden onu dosta kucakladm:

- Sabrl olun, belki her ey yoluna girer, dedim. Namuslu bir insann sz iinizdeki kukular yattrabilirse, unu bilin ki sizi anlyor ve seviyorum. Dostluumu kabul edin ve i erincinizi yitirdinizse bile bana gvenin. Ertesi gn, bir onba ve silahl drt er, saat dokuza doru yardmc doktoru almaya geldiler. Askerlerin sesini duyduum zaman pencereme gittim, gen adam avludan geerken bana bakt. Dnce, nduyu, boyun ei, erin ve zn dolu bu tatl bak, hibir zaman unutamayacam. Bu, bir dostun son dostuna yiten yaamn emanet ederken brakt ak ve sessiz bir vasiyetnameydi. Sanrm geceyi yalnz ve skntl geirmi olmalyd. Ama yzndeki solukluk belki de kendine duyduu bir gven duygusundan doan bir dayankll gsteriyordu. Belki de bir pimanlk duygusuyla vicdan temizlenmi ve yanln, ektii ac ve duyduu utanla temizlediini sanyordu. Kararl bir yry vard. Kendisinin ayrmna varmadan eline bulaan kan lekelerini sabahleyin silmiti. Bir gece nce, korkun bir umutsuzluk havas iinde, bana: - Ben uyurken, ellerim ister istemez bu kana bulam, demiti. nk, uykumda ok rpnrm. Bir sava mahkemesi nne kacan renmitim. Ertesi gn tmen ileri doru yola kacakt; ama, alay komutan, yargsn suun ilenmi olduu yerde vermeden Andernach'dan ayrlmak istemiyordu... Mahkeme sresince, boucu bir kayg iindeydim. Sonunda leye doru Prosper Magnan tutukevine getirildi. Bu srada, her zamanki gibi geziniyordum. Beni grnce kollarma atld: - Mahvoldum, dedi, mahvoldum; artk umut yok. Burada, herkesin gznde demek bir katil olarak kalacam... Sonra ban gururla kaldrd ve: - Bu hakszlk susuzluumu bsbtn ortaya kard. Yaammn her annda hep vicdan azab duyacaktm. imdi tertemiz leceim. Ama, acaba bu yaamn bir ilerisi var m? Btn on sekizinci yzyl bu kayg iindeydi. Prosper Magnan dnceye dald. - Nasl bir yant verdiniz peki? diye sordum. Size ne sordular? Olay, bana sylemi olduunuz gibi aka anlatmadnz m? Bir sre kmldamadan bana bakakald. Bu korkun duraklamadan sonra cokuyla unlar anlatt: - nce, gece handan dar ktnz m? diye sordular. - Evet, dedim. - Nereden ktnz? Kzardm ve: - Pencereden, diye yant verdim. - Demek pencereyi amtnz! - Evet - Nasl da sakngan davranmnz. Hanc hibir ey iitmemi! arp kaldm. Gemiciler benim kimileyin Andernach'a, kimileyin ormana doru yrdm grdklerini sylediler. Bunlar birok kez gidip geldiimi grmler. Altn ve elmaslar gmmm. Bavulu da bulamamlar. stelik vicdanmla hep atma durumundaydm. Bir ey sylemek istediim zaman acmasz bir ses, ''Bu cinayeti ilemek istedin'' diye fsldyordu. Her ey bana karyd. Kendim bile... Bana arkadam da sordular; onu sonuna dek savundum. O zaman bana: - Siz, arkadanz, hanc ya da kars; biriniz sulu olmalsnz; bu sabah btn pencereler ve kaplar kapal bulundu, dediler. Bunu iitince yant veremedim. Btn gcm kesildi; ruhsal bakmdan ktm. Arkadamdan, kendimden daha ok emin olduum iin onu suluyamazdm. Her ikimizin de bu cinayeti birlikte ilediimiz, yalnzca benim daha beceriksiz olduum sanlyordu. Cinayetin uyurgezer durumdayken ilendiini syledim ve arkadam savunmaya altm. te o zaman samaladm. Mahvolmutum. Sulu bulunduumu yarglarn gznden okudum. nanmadklarn gsterircesine glmsediler. Her ey olup bitti; artk kuku kalmad. Yarn kuruna dizileceim. Artk kendimi deil de zavall anneciimi dnyorum. Sustu, ge doru bakt. Artk alamyordu. Gzleri kupkuruydu ve yerinden

frlamt. - Frdric... Ha, brnn ad Frdric'ti; Msy Hermann bir zafer edasyla: - Evet, ad Frdric'ti, diye bard. Yanmda oturan kadn, ayam drtt ve bana, msy Taillefer'i iaret etti. Yal yklenici, elleriyle geliigzel gzlerini kapamt. Ama parmaklarnn arasndan baknda korkun bir parlt seziliyordu. Kadn kulama eilerek: - Ya ad Frdric ise? diye fsldad. Ona ''Susun!'' demek ister gibi yan yana baktm. Hermann yksn yle srdrd: - Prosper, ''Frdric beni alaka brakt!'' diye bard. Belki de ok korkmutu. Belki de handa saklanmt. nk atlarmz sabahleyin hl avludayd. Bir an sustuktan sonra: - Ne anlalmaz ey, diye ekledi. Uursuz uyurgezerlik! Bu hastalk yaammda bir kez bama geldi. O zaman alt yandaydm. Ayan yere vurarak: - Bu dnyadan, dostlua kar inancm yklarak m gideceim! dedi. Be yanda balayan ve okullarda sren bir kardelikten kuku duyarak, demek iki kez lm tadacam! Frdric nerede? Alyordu: - Demek bir duyguya, yaamdan ok balyz! Sonra: - eri girelim, dedi. Hcremde olmay yelerim. Ben alarken kimsenin grmesini istemem. lme gzpeklikle gideceim. Ama, zamansz kahramanlk gstermesini beceremiyorum. Ak syleyeyim, gen ve gzel yaamma acyorum. Bu gece hi uyumadm. ocukluum gzmn nne geldi ve kendimi, belki de ans yok olmama yol aan o ayrlarda koarken grdm. Bir an durarak: - Geleceim ok parlakt, dedi; imdiyse, bir temenin on iki ere, ''Silah omza! Nian al! Ate!'' diye barmas, trampet sesleri ve o korkun sondan baka birey deil. te benim geleceim. ok kr, bir Tanr var. Yoksa hibir eyin anlam olmazd. O srada beni kucaklad ve btn gcyle barna bastrarak: - Ah, iimi dkebildiim son insan sizsiniz. Oysa, siz kurtulacaksnz. Annenizi grebileceksiniz. Varsl ya da yoksul olup olmadnz bilmiyorum. Ama ne nemi var. Siz benim iin btn dnyaya bedelsiniz... Bunlar da her zaman dvecek deiller ya. Bar olunca Beauvais'ye gidin. Annem benim bu uursuz lm haberimden sonra, henz yayorsa, onu orada bulun. Ona u avutucu szleri syleyin: ''Olunuz susuzdu!'' deyin. O size inanacaktr. Birka satr mektup yazacam; ama ona son canl bakm siz gtreceksiniz. Kucaklam olduum son insan olduunuzu sylersiniz. Son dostum olduunuz iin savall kadn sizi nasl da sevecek... Anlarnn ykyle ezilmi gibi durduu bir sessizlik anndan sonra: - Burada, beni ne erler, ne de komutanlar tanyor. Hepsi benden nefret ediyorlar. Siz olmasaydnz, susuzluum Tanr'yla benim aramda bir sr olarak kalacakt. Son isteklerini bir grev gibi yapacama ant itim. Szlerim ve gsterdiim yaknlk ona dokundu. Biraz sonra askerler gelip onu alarak sava mahkemesine gtrdler. lm yargs giymiti. Bu ilk yargyla birlikte yaplacak ya da onu izleyecek ilemlerin neler olduundan haberim yoktu. Gen cerrahn, yaamn enine boyuna savunup savunmadn bilmiyorum. Ama ertesi sabah idamn bekliyordu. Btn geceyi annesine mektup yazmakla geirdi. Ertesi sabah onu grmeye gittiim zaman: - kimiz de kurtulacaz. Generalin balanma belgenizi imzaladn rendim, dedi. Yant vermedim. Yznn izgilerini belleime yerletirmek iin ona dikkatle bakyordum. O srada yznde bir nefret anlatm belirdi: - Ancak acnas bir biimde alaldm. Btn gece bu duvarlardan balanmam

istedim... derken bana hcresinin duvarlarn gsteriyordu. - Evet, evet, diye yineledi, umutsuzlua kaplp uludum, isyan ettim. Manevi ikencelerin en byn duydum... Yapayalnzdm!.. imdi bakalarnn ne diyeceini dnyorum... Cesaret giyilecek bir giysi gibidir. lme korkmadan gitmeliyim... Bunun iin...

II K ADALET Bu yky istemi olan gen kz, o srada Nrnberglinin szn birdenbire keserek: -Ay! Yeter artk, anlatmayn! diye bard. Kuku iinde kalmak ve gencin kurtulmu olduunu sanmak istiyorum. Onun kuruna dizilmi olduunu renecek olursam, bu gece uyuyamam. yknn geri kalann yarn anlatrsnz. Sofradan kalktk. Yanmda oturan kadn Msy Hermann'n koluna girerek ona: - Kuruna dizildi, deil mi? diye sordu. - Evet; buna tank oldum. - Nasl dayanabildiniz?.. - Bunu kendisi istemiti, madam. Henz canl, sevilen bir adamn, bir susuzun cenaze treninde bulunmak, ok acdr. Bu zavall gen, gzn sonuna dek benden ayrmad. Sanki btn yaam bende toplanmt. Son soluunu annesine ulatrmam istiyordu. - Peki, annesini grdnz m? - Amiens atekes anlamasndan sonra annesine onun susuz olduunu syleyebilmek iin Fransa'ya gittim. Bu ziyareti dinsel bir zenle yapmtm. Ama, Madam Magnan zntsnden lmt. Gtrdm mektubu heyecan iinde yaktm. Belki de benim Almanlara zg ar heyecanmla alay edeceksiniz. Ama, bu iki mezardan ykselen esenlemeler, bir aslan saldrsna urayan l ortasndaki yolcunun barlarn andryordu; kimsenin iitemeyecei bu sesleri gmecek olan sonsuz gizde, znl bir hava saklyd. Szn keserek: - Ya bu salondaki insanlardan birini, ''te katil budur!'' diye karnza getirselerdi; bu da baka bir trajedi olmaz myd? diye sordum. O zaman ne yapardnz? Msy Hermann apkasn alarak dar kt. Sofrada yanmda oturan kadn: - Toy bir ocuk gibi davranyorsunuz, dedi. Taillefer'e bakn; ite minenin bir kesinde, bir koltukta oturmu. Matmazel Fanny ona bir fincan kahve sunuyor; o da glmsyor. Bu servenin anlatlmasnda ac duymas gereken bir katil, byle bir soukkanllk gsterebilir mi? Yznde nasl da erin var, deil mi? - Evet, ama, Almanya'da savaa katlp katlmadn sorsanza, dedim. - Neden sormayaym? Yanmdaki kadn, bir servenden holandklar zaman ya da pek merakl olduklar anlarnda, kadnlarda hemen her zaman ortaya kan gzpeklikle, ykleniciye doru ilerledi ve ona: - Hi Almanya'ya gittiniz mi? diye sordu. Taillefer az kalsn elindeki fincan drecekti. - Ben mi madam?.. Hayr, hi gitmedim. Bankac onun szn keserek: - Ne diyorsun Taillefer! diye kar kt; Wagran seferinde sen ordu donatmc deil miydin? Msye Taillefer: - Ha! Evet, evet, o sefer oradaydm, diye yant verdi. Yanmdaki kadn bana doru gelerek: - Yanlyorsunuz, iyi bir adama benziyor, dedi. - Peki, yleyse, toplant dalmadan nce katili gizlendii amurdan karacam,

diye bardm. Gzlerimizin nnde, her gn olaanst nemli ama dikkati ekmeyecek denli de basit bir ahlak olay olur. Bir salonda karlaan insanlardan biri tekini lekeleyebilen en kiisel bir gizi ya da gizli bir durumu renir; dahas, ondan alma duygusuna kaplrsa, kendisinde onu aa grmek ya da ondan nefret etmek hakkn bulur. te bu insanlar birbirlerini kefeden, onlar ayran ve ayrmas gereken uurumu sezerler. Haberleri olmadan birbirlerini inceler ve birbirleriyle urarlar. Baklar, davranlar, dncelerinin anlatlamayan bir aynas gibidir. Aralarnda sanki bir mknats vardr. Bilmem ki bu ekimi daha ok salayan, alma duygusu mu, yoksa cinayet olay m? Kin mi, yoksa aalama mdr? eytann katnda hamursuzu kutsayamayan bir papaz gibi, her ikisi de rahatsz ve kuku iindedirler. Biri nazik, teki ask suratldr. Ama bu niteliklerin hangisi hangisinindir, bilmiyorum. Biri kzarr ya da sararr; teki titrer. ou kez, alacak olan, kurban denli gevektir. nsanlarn pek az, gerekli bile olsa, ktle meydan vermeyi gze alabilir. Biroklar grltden ekindikleri ya da korkun bir sondan korktuklar iin susar ya da balarlar. Ruhlarmzn ve duygularmzn bu kaynamas, ykleniciyle aramda gizli bir savam yaratyordu. Msy Hermann yksn anlatrken, o kendisiyle ilk konutuumdan beri gzlerini benden karyordu. Belki de btn arllarn baklarndan ekiniyordu. Taillefer, bankacnn kz olan deneyimsiz Fanny ile konumaktayd. Sanrm, bylece btn katiller gibi susuzlua yaklama ve bu hava iinde erince kavuma gereksinimi duyuyordu. Ama ondan uzak oturmama karn, onu dinliyordum. Keskin bakm onu sanki bylyordu. Belli etmeden beni gzetliyorum sand bir anda, baklarmz karlayor ve hemen gzlerini nne indiriyordu. Taillefer bu ikenceden yoruldu. Bundan kurtulmak iin oyun oynamaya balad. Yitirmek isteiyle, karmdaki oyuncudan yana bahse giritim. stediim olmutu. Yitiren oyuncunun yerini aldm. Bylece katille kar karya kaldm. Bana iskambilleri verdii anda, ''Baym, ltfen yitirdiklerinizi gsterir misiniz?'' dedim. Olduka hzl biimde pullar soldan saa geirdi. Yanmdaki kadn baucumda duruyordu. Ona anlaml bir bakla baktm. Ykleniciye seslenerek: - Sakn, Beauvais'de ailesini yakndan tandm bay Frdric Taillefer siz olmayasnz? dedim. - Evet baym, diye yantlad. Bu anda da, ktlar elinden drd; rengi sarard; ban ellerinin arasna ald. Bahse katlanlardan birine, oyunu onun srdrmesini rica etti ve ayaa kalkt: - Buras ok scak diye bard. Korkarm ki... Szn bitirmedi. Yz birden bire ok acl bir grnm ald ve birden dar kt. Ev sahibi Taillefer'le yakndan ilgilenir grnerek, yanndan ayrlmad. Yanmdaki kadnla gz gze geldik. Ama, onun yznde ac bir zn vard. Yitirdikten sonra oyundan ayrldm zaman, beni bir pencerenin yanna gtrerek: - Pek acmaszca davrandnz, deil mi? dedi. Herkesin iini okuyabilme gcnzn olmasn ister miydiniz? Neden her eyin gidiini insanlarn ve Tanr'nn adaletine brakmyorsunuz? Bunlarn birinden kurtulursak tekinden asla kanamayz. Bir cinayet mahkemesi bakannn ayrcalklar pek mi zenilecek bir eydir? Hemen hemen bir cellat grevi yaptnz... - Bende merak uyandrp siz de merak duyduktan sonra, bana ahlak dersi mi vermeye kalkyorsunuz? - Beni dnmek zorunda braktnz, diye yantlad. - yleyse katilleri zgr brakp, zavall olanlar ezelim; paraya tapalm, dedim ve glerek: -Btn bunlar bir yana brakalm, diye ekledim. Ltfen u anda salona giren gen kza bakn. - Eee, ne olmu? - gn nce ona Napoli elisinin balosunda rasladm ve delice k oldum. Ne olur, onun adn bana syler misiniz? Kimse bana bunu... - Bu, matmazel Victorine Taillefer'dir.

Beynimden vurulmutum. - renimi geciken kz vey annesi pek az bir sre nce okuldan ald. Uzun zaman babas onu tanmak istemedi. Buraya ilk kez geliyor; ok gzel ve ok zengin bir gen kzdr. Kadn bunlar sylerken alayl alayl glmsyordu. Bu srada, ok yksek ama bouk sesler iittik. Bitiik bir daireden geliyormu gibiydi; sesler bahelerde hafif yanklanmalar yapyordu. - Bu ses Msy Taillefer'in sesi deil mi? diye bardm. Btn dikkatimizle kulak verince, korkun iniltiler duyduk. Bankacnn kars ivedilikle bize doru ilerleyerek pencereyi kapad. Bize: - Aman bir sorun kmasn. Matmazel Taillefer babasn duyacak olursa belki de sinirleri bozulacaktr, dedi. Bankac salona dnd. Victorine'i bularak ona yavaa bir eyler syledi. Gen kz, o zaman bir lk kopararak kapya doru atld ve gzden yitti. Bu olay hepimizi altst etmiti. Oyunlar durdu. Herkes yanndakine bir eyler soruyordu. Seslerin uultusu byd ve kmelemeler oldu. - Acaba Bay Taillefer?.. diye sordum. Alayc arkadam: - Msy Taillefer kendi canna m kyd dersiniz, diye ekledi. Buna pek zlmezdiniz sanrm. - Peki yleyse ne oldu? Ev sahibi kadn: - Zavall adamcazn bir hastal var. Msy Brousson bana bunu birok kez syledii halde adn unuttum, dedi. imdi de bir krizi tuttu. Sorgu yargc, birdenbire: - Bu ne biim hastalkm? diye sordu. Ev sahibi: - Ah! Bu korkun bir hastalktr, diye yantlad. Doktorlar ilacn bulamyorlard. ok ac veriyormu. Bu zavall Taillefer, iftliimde bana konuk olduu bir gn, krizi tutmu; ben de sesini duymamak iin komularmdan birine gitmek zorunda kalmtm. Ac ac baryor, kendisini ldrmek istiyordu. O zaman kz onu karyolasna balayp deli gmlei giydirmek zorunda kalmt. Zavall adamcaz ban kemiren birtakm yaratklarn varlndan sz ediyor, btn sinirlerinde sanclar, testereyle kesiliyormu gibi duygu ve ekilmeler duyumsuyormu. Ba ylesine aryordu ki bir zamanlar bu konuda kullanlan yaklar duymuyordu bile. Ama imdiki zel doktoru Msy Brousson, bunun sinirsel bir hastalk, bir sinir yangs olduunu ileri srdnden, bu yaklar kullanmay yasaklad ve onun yerine boynuna slk, bana afyon koyuyor. Gerekten, krizler seyrekleti ve her yl, yalnzca gzn sonlarna doru tutuyor. Taillefer iyiletiinde byle aclar ekmektense dayak yemeyi yeleyeceini syler durur. Salondakilerden, nkteleriyle nl olan bir tccar: - Demek ok ac ekiyor! dedi. Kadn: - Ah! Geen yl az kalsn lyordu, diye konutu. vedi bir i iin yalnz bana iftliine gitmiti. Belki de bir yardmcs olmad iin yirmi iki saat bir l gibi kaskat kalm, ancak ok scak bir banyo yaptrarak kurtarlmt. Tccar: - Demek, bu bir tr tetanos, yle mi? diye sordu. Kadn: - Bilmiyorum, diye yant verdi. Askerken yakaland bu hastal aa yukar otuz yldr ekiyor. Bir gemide dtn ve bana bir kymk parasnn girdiini syler. Ama Brousson onu iyi edeceini umuyor. Sylentiye gre, ngilizler bu hastal asit prissikle iyi etme yolunu bulmular... Bu srada, tekilerden daha ac bir lk evin iinde yankland. Donakaldk. Bankacnn kars: - te her dakika beklediim ey, dedi. Bu ses, beni hem yerimden sratyor, hem de sinirlerime dokunuyor. Ama tuhaf ey, zavall Taillefer bu dayanlmaz aclar

ekerken, hi de lm tehlikesi geirmez. Bu korkun hastaln verdii aralarda her zamanki gibi yiyip iiyor... Doa ne gariptir! Bir Alman doktor, ona, bunun bir tr ba romatizmas olduunu sylemi. Bu da aa yukar Brousson'un tansna uyuyor. Ev sahibi kadnn evresinde toplananlarn yanndan ayrldm. Bir uan arm olduu Madam Taillefer'le birlikte ben de ktm. Gen kzn alayarak: - Ah! Tanrm! Tanrm! Babamn ne gnah var ki bu kadar ac ekiyor?.. O yle iyi bir insandr ki! diyen sesini duyduk. Merdiveni birlikte indik. Arabaya binmesine yardm ederken, ierde iki bklm oturan babasn grdm. Matmazel Taillefer babasnn iniltilerini azna mendil kapayarak bastrmaya alyordu. Ne yazk ki adamcaz beni grd. Yz daha ok kaslr gibi oldu. Bouk bir lk evreyi nlatt. Bana korkun gzlerle bakt, sonra araba yola kt. Bu akam toplants, yaamm ve duygularm stnde ok ac bir etki brakt. Matmazel Taillefer'i seviyordum. Bu sevgim belki de, onurumun bir katille akraba olmam engellemesi dolaysyla daha da artyordu. Bu sulunun, iyi bir baba ve iyi bir koca olmasnn nemi yoktu. Yazg beni, Victorine'le karlaacam umduum tandklarn evlerine srklyordu. ou kez, onu grmemeye kendi kendime ant itiim halde, ayn akam kendimi onun yannda buluyordum. Duyduum haz sonsuzdu. Dlemsel bir vicdan acsyla dolu olan bu yasal akmda, canlere zg bir tutku da vard. Raslantyla, kzyla birlikte bulunduu bir srada, Taillefer'e selam verdiim iin kendimden nefret ediyordum. Ama buna karn, selam vermekten de kendimi alamyordum. Ne yazk ki Victorine yalnzca gzel bir gen kz deil, stelik bilgili, becerikli ve zariftir de. En ufak bir bilgilii, en kk bir iddias bile yoktur. Kibarca konuur. Yaratlnda, kimsenin dayanamayaca znl bir ekicilik vardr. Beni sever, ya da hi deilse, bana bunu duyumsatr. Salt bana zel bir glmsemesi vardr. Sesi, yalnzca benim iin, daha da tatllar. Evet, beni sever; ama, babasna tapar. Bana onun iyiliini, sevecenliini ve iyi ynlerini ver. Bu vglerin her biri yreime saplanan birer bak gibidir. Bir gn Taillefer ailesinin zenginliinin dayand cinayet suuna, az kalsn ben de katlacaktm. Victorine'le evlenmek istemitim. te o zaman katm. Geziye ktm. Almanya'ya, Andernach'a gittim. Ama yeniden geri dndm. Victorine'i zayflam ve sararm buldum. Onu salkl ve neeli olarak bulsaydm, kurtulacaktm. Sevgim son derece alevlenmiti. Kuruntularmn bir hastalk durumunu almasndan korktuum iin, bu yksek ahlak ve felsefe konusunu aydnlatmak zere temiz vicdanl insanlardan oluan bir kurul toplamaya karar verdim. Dnmden beri, bu konu daha da karmaklamt. Bu nedenle, nceki gn arkadalarmdan en drst, en titiz, en namuslu saydklarm topladm. arllarn arasnda unlar vard: ki ngiliz, bir elilik yazman, ilkelerine sk skya bal bir adam, siyasal yaamnn en olgun dneminde eski bir bakan, bir papaz, yal bir adam, bana verdii vasilik hesabnn ans adliye saraynda hl unutulmam olan eski saf vasim, bir avukat, bir noter, bir yarg; bylece btn toplumsal dnceleri, btn erdemli insanlar toplamtm. nce iyice yedik itik, konutuk, barp ardk. Yemein sonunda, bamdan geenleri aka anlattm. Sevgilimin adn gizleyerek onlarn dncelerini sordum. Szlerimi bitirirken onlara: - Dostlarm, bana akl verim dedim. Konuyu sanki bir yasa nergesi sz konusuymu gibi, tartn. Oy pusulalar ve oy sand nnze getirilecek. Ama nce, gizli bir seimin gerektirdii kapallk iinde evlenmemden yana ya da evlenmeme kar dncelerinizi syleyin. Birdenbire derin bir sessizlik oldu. Noter oy vermekten kand ve: - Yaplmas gereken bir szleme var, dedi. tii arap eski vasimi tutmutu. Evine dnerken bana bir kaza gelmemesi iin yanna birini katmak gerekiyordu. - Anlyorum! diye bardm. Oyunu vermemek, bana ne yapmam gerektiini pek kat bir biimde sylemek demektir. Kurulda bir kmldanma oldu.

ocuklara yardm ve General Foy'un mezar iin para toplam olan bir mal sahibi: - Erdemde olduu gibi, cinayette de aamalar vardr, diye bard. Eski bakan beni drterek, yavaa: - Ne gevezesiniz! dedi. Serveti, Nantes fermannn kaldrlmas srasnda direni gsteren Protestanlardan el konularak edinilmi mallardan oluan olan bir dk: - Konunun zorluu nerededir? diye sordu. Avukat ayaa kalkarak: - Bize sunulan bu dava, hukukta bir glk karmazd. Msy Dk'n hakk var, dedi. Bu konuda zaman am yok mudur? Her servetin kayna aranacak olsa, iler nereye varrd! Bu bir vicdan sorunudur. Konuyu kesin olarak bir mahkemeye yanstmak istemiyorsanz, ii dinsel yolla zmleyin. Yasann temsilcisi sustu, oturdu ve bir bardak ampanya iti. Grevi ncil'i yorumlamak olan papaz ayaa kalkt; kesin bir dille: - Biz, Tanrnn gsz kullaryz. Bu sulunun mirassn seviyorsanz onunla evlenin. Annesinden kalan parayla yetinip babasnn servetini yoksullara datn, dedi. Dnyada ok raslanan insafszca kar kanlardan biri: - Ama belki de babas, zenginletii iin evlenip mutlu olmutur diye bard. Duyduu mutluluklarn en ufa bile, her zaman, cinayetin bir meyvesi olmam mdr! Topluluu bir sarho nktesiyle aydnlattn sanan eski vasim: - Tartma, kendi iinde bir yargdr! Bir adamn dnp tartamayaca eyler vardr, dedi. Elilik yazman: - Evet! diyerek onaylad. Papaz: - Dorudur! dedi. Oysa, bu iki adam anlaamyorlard. Seimde yz elli be oydan yalnzca yz ellisini yitiren liberal bir siyaseti ayaa kalkt: - Baylar, bu garip dnsel olay, toplumun doal bulduu olaan durumun dna kan en aykr olaylardan biridir. yleyse alnacak olan karar, vicdanmzn nceden tasarlad bir ey; birdenbire verilen bir yarg; ibret dolu bir karar; i kayglarmzn zevklerimizdeki imeklere benzeyen geici bir ayrnts olmaldr... Oy verelim, dedi. arllarm: - Oy verelim! diye bartlar. Her birine, biri beyaz, biri krmz, iki pusula verdirdim. Gen kzln simgesi olan beyaz pusula evlenmemize kar; krmz pusulaysa evlenmemizden yana saylacakt. ncelik gerei, ben oy vermekten vazgetim. Dostlarm on yedi kiiydi. ounluk dokuz oyla elde edilecekti. Herkes kalkp pusulasn dar azl sepete att. Hepimiz meraktaydk. nk, bu yksek ahlakl seimin zgn bir yan vard. Ktlar ald zaman, dokuz beyaz pusula saydk. Bu sonuca amadm; ama, alacam karar konusunda bir yargya varmak iin toplananlar arasnda bulunan kendi yamdaki genleri saymay dndm. Bu Casuistesler dokuz kiiydi. Hepsi de ayn dncedeydi. Kendi kendime: - Oh! Oh! dedim; evlenmem ve evlenmemem konusunda gizli bir anlama var, iin iinden nasl kmal? tekilerden daha az ikiyzl olan okul arkadalarmdan biri, dnmeksizin: - Kaynbaban nerede oturuyor? diye sordu. - Artk kaynbaba diye bir ey yok, diye bardm. Eskiden, vicdanm, vereceiniz yargy gereksiz sayacak kadar bana yol gsteriyordu. Bugn vicdanmn sesi beni inandrmyorsa, ekingenliimin nedenleri vardr. ki ay nce, u mektubu aldm. Czdanmdan kardm aadaki arl onlara gsterdim: ''Bir mays gn, Joubert Soka'ndaki evinde lm olan, Taillefer ve Ortaklar kuruluundan, eski tahl ve et yklenicisi, Legion d'Honneur ve Eperon d'or valyesi, Paris milli muhafz ikinci alay birinci topu blnde yzba olan

Msy Jean-Frdric Taillefer'in cenaze treninde hazr bulunmanz rica ederiz. Bu tren, ... tarafndan, ...'de yaplacaktr. vb.'' - imdi ne yapmal? diye sze baladm. Konuyu, ayrntlaryla nnze sereceim. Matmazel Taillefer'in topraklarnn kanl olduu kesindir; Babasndan kalanlar, onun suunun rndr; bunu biliyorum. Ancak, Prosper Magnan'n mirass yoktur. Andernach'ta ldrlen topluine fabrikatrnn ailesini bulamadm. Serveti kime geri vermeli? Hem de parann hepsini geri vermek gerekir mi? rendiim bir gizi aa vurmaya hakkm var m? Susuz bir gen kzn drahomasn kanla lekelemeye, onu karabasanlara boup tatl dlemlerini bozmaya; ona ''Btn paralarnz lekelidir'' diyerek aclarn artrmaya hakkm var m? Yal bir papazdan, Vicdanla lgili Konular Szl'n istedim. Ama bu kitapta duraksamalarmn ortadan kalkmasna yarayacak bir zm yolu bulamadm. Prosper Magnan, Walhenfer ve Taillefer'in ruhlar iin vakflar kurmay dndm. Ancak, on dokuzuncu yzylda olduumuzdan, bunu yapmak olanakszd. Bir aevi kuracak ya da bir erdem dl dzenleyecek olsam, erdem dl, dolandrclara verilecektir. Hastanelerimizin birouna gelince, onlar bana, bugn birer ktlk yuvas gibi geliyor. Aslnda az ok gururumu doyuracak olan bu harcamalar, ileri yoluna koyacak mdr ve bunlar yapmak zorunda mym? stelik seviyorum, hem de delicesine seviyorum. Akm, yaammdr. Lkse, kla, zevk dolu bir yaama alm olan bir gen kza, Bouffons salonunda keyifle Rossini'nin mziini dinlemekten holanan bir gen kza, nedensiz olarak aptal yallar ya da dlemsel uyuzlar uruna bir buuk milyon frank feda etmesini nersem, bana glerek arkasn dner; ya da yakn bir arkada, beni anlamszca akalar yapan bir adam sanr. Bir ak heyecanyla, ona yoksul bir yaamn tatl yanlarn ve Loire kysndaki kk evimi vecek olsam, akmz uruna ondan Paris'teki yaamn brakmasn isteyecek olsam, bu, nce erdem uruna sylenmi bir yalan olacaktr. Sonra, belki de bu benim iin ac bir deneyim olacak ve balolarla sse dkn olan ve imdilik beni seven bu gen kzn sevgisini yitireceim. Yakkl ve zarif, kvrck bykl, piyano alp Lord Byron'dan vgyle sz eden, ata iyi binen bir subay, onu belki de benim elimden alacak... Ne yapmal? Baylar ltfen bana akl verin? Size sz etmi olduum ve imdiye dek azn amam olan, Jenny Deans'in babasna olduka benzeyen namuslu adam omuzlarn silkerek bana: - Aklsz adam, dedi, ona niin Beauvaisli olup olmadn sordun ki? Paris, Mays 1831

You might also like