Professional Documents
Culture Documents
1.1 Giriş
Haberleşmenin amacı, herhangi bir biçimdeki bilginin zaman ve uzay içinde kaynak adı
verilen bir noktadan kullanıcı olarak adlandırılan başka noktaya aktarılmasıdır.
Haberleşme sistemleri, istenilen iletişim türüne göre tasarlanır. Değişik iletişim türlerine
şu örnekler verilebilir:
(a) Birbirinden uzakta A ve B kişileri birbirlerine mesaj göndermek isterlerse, hat adı
verilen bir bilgi aktarım kablosu kullanılabilir.
(b) Eğer birbirleri ile iletişim kurmak isteyen birçok kişi varsa, bir ya da birkaç
merkezi anahtarlama istasyonu bulunan bir telefon sistemi kullanılabilir.
(c) Kısa uzaklıklar içinde birbirlerine bilgi iletmek isteyen az sayıda kullanıcı varsa ve
bunlar sürekli yer değiştiriyorlarsa, alıcı-verici olarak da adlandırılan bir çeşit
radyo iletişimi gereklidir.
(d) Çok sayıda kullanıcıya bilgi göndermek isteyen tek bir kaynak varsa, bir radyo ya
da TV vericisi kullanılabilir. Bu durumda, haberleşme sistemi tek bir kaynak ve
çok sayıda alıcıdan oluşur.
Haberin cinsine ve iletişim türüne göre değişiklik arz etmesine rağmen, bir bilginin bir
yerden alınıp diğer bir yere aktarımı için kullanılacak haberleşme sistemi, temel olarak Şekil
1.1’deki blok şeması ile gösterilebilir.
Gönderilen işaret
Haber (Bilgi) Giriş Verici
Kaynağı Dönüştürücüsü
Alınan işaret
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 2
1.2 . Bir Haberleşme Sisteminin Bileşenleri
1.2.1. Ara bileşenler
(a) Ses, konuşma, müzik, görüntü ve resim gibi zamanın sürekli bir işlevi olan analog
bilgiler olabilirler.
(b) Bilgisayarlar arası bilgi aktarımında kullanılan “0” ve “1”’ler gibi ayrık
sembollerden oluşan ikili kodlu diziler, grafik semboller, mikroişlemci işlem
kodları gibi sayısal bilgiler olabilirler.
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 3
bandında olacak şekilde gönderilecek olan işaretleri ilgili frekans bandına kaydırır. Böylece,
birçok radyo istasyonu tarafından gönderilen işaretler birbirleriyle karışmazlar. Tüm bu
işlemler, modülasyon ile sağlanır.
Analog iletişim sistemlerinde modülasyon, analog sinüzoidal bir taşıyıcının belirli bir
özelliğini (genlik, frekans ve faz) mesaj işaretine göre değiştirme ve daha sonra da
modülasyonlu taşıyıcının iletimini gerçekleştirme sürecidir. Üç tip taşıyıcı modülasyonu olup,
bunlar; genlik modülasyonu (amplitude modulation, AM), frekans modülasyonu (frequency
modulation, FM), ve faz modülasyonu (phase modulation, PM) olarak adlandırılırlar. Bu
modülasyon türlerinin her biri ayrıntılı olarak ileriki bölümlerde incelenecektir.
†
W. Tomasi, Endüstriyel okullar için Elektronik İletişim Teknikleri, Milli Eğitim Yayınları, 1997
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 4
Dalga boyları (Wavelengths)
Frekanslar (Frequencies)
c 3 × 10 8 [ m / sn ]
λ = = = 300 [ m ]
f 1 × 10 6 [ sn ]
c → Işık hızı
f → iletilecek işaretin frekansı
λ → dalga boyu
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 5
Şekil 1.3’de telsiz elektromanyetik kanalların frekans bantları verilmiştir. Serbest uzayda
elektromanyetik dalgaların yayınım biçimleri†; yer dalgası yayınımı (ground-wave
propagation), gök dalgası yayınımı (sky-wave propagation), ve uzay dalgası yayınımı (hem
direkt hem de yerden yansıyan dalgaları içerir) olmak üzere üç sınıfta incelenebilir. Uzay
dalgası yayınımına aynı zamanda görüş hattı iletimi (Line-Of-Sight (LOS) propagation) de
denir.
(MW) radyo
Mikro dalga
Dalga boyları (Wavelengths)
Frekanslar (Frequencies)
(SW) radyo
Kısa dalga
(LW) radyo
Uzun dalga
Şekil 1.4’de verici ve alıcı antenleri arasında dalga yayınımının biçimleri gösterilmektedir. Bu
yayınım biçimlerinin hepsi her radyo iletişim sisteminde mevcuttur. Ancak, bunlardan bir
veya ikisi, belli frekans aralıklarında ya da belirli tür ortamlar için (arazi yapısı) ihmal
edilebilirler. Örnek olarak, 1.5 MHz altındaki frekanslarda en iyi iletimi yer dalgaları
†
W. Tomasi, Endüstriyel okullar için Elektronik İletişim Teknikleri, Milli Eğitim Yayınları, 1997
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 6
gerçekleştirir. Buna karşılık, frekansın artmasıyla yer kayıpları hızla artar. Gök dalgaları,
yüksek frekans uygulamaları için kullanılırken, uzay dalgaları ise çok yüksek frekanslar
(VHF) ve üstünde kullanılır.
Dalga boyunun 10 km’den fazla olduğu VLF (Very Low Fequency) ve ELF (Extremely
Low Fequency) frekans bantlarında, yeryüzü ve iyonosfer, elektromanyetik dalga yayınımı
için dalga kılavuzu görevini görür. Bu nedenle, bu frekans bantları temel olarak gemiler arası
ve gemi-kıyı arası haberleşmede kullanılır ve bu frekans bantlarında tahsis edilen kanal bant
genişlikleri oldukça düşüktür (genellikle merkez frekansının %1-%10’dan daha küçüktür).
Sonuç olarak, bu kanallarla bilginin iletimi nispeten düşük hızlı olup sayısal haberleşme
yapmaya sınırlandırılmışlardır. Sözü edilen frekanslarda etkin olan gürültü tipi, özellikle
tropik bölgelerdeki gök gürültüsünün sebep olduğu gürültüdür. Örtüşme veya girişim
(interference) olarak adlandırılan iletişim kargaşası, bu frekans bantlarının birçok kullanıcı
tarafından meşgul edilmesi nedeniyle oluşur.
Yer dalgası yayınımı, orta frekans (MF) bandındaki frekanslara sahip işaretlerin baskın
olduğu yayınım biçimi olup, bu frekans bandı AM yayını ve denizcilik haberleşmesinde
kullanılır. AM yayınında, güçlü radyo istasyonlarının varlığında bile, yer dalgası yayınımı
yaklaşık olarak 100 mil (1 mil = 1.609344 km) ile sınırlıdır.
Gök dalgası yayınımı, ufkun üzerine yönlendirilmiş elektromanyetik dalgaların yayınım
biçimi olup yüksek frekans (HF) bandındaki (yaklaşık olarak 30 MHz’e kadar olan işaretler)
işaret iletimleri için kullanılır. Bu yayınım biçiminde çok sık karşılaşılan sorunlardan biri,
çok-yollu işaret (signal multipath) kavramıdır. Çok-yollu işaret, vericiden gönderilen işaretin
alıcıya farklı gecikmelere sahip bir çok yayınım yolları ile ulaşması durumunda oluşur. Çok-
yollu işaret genel olarak sayısal bir haberleşme sisteminde semboller arası girişimin (ISI,
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 7
InterSymbol Interference) oluşmasına neden olur. Ayrıca, bu şekilde alıcıya ulaşan işaretin
bazı özelliklerinde (genlik, faz, frekans) bozulmaların oluşması olasıdır. Haberleşme
literatüründe bu olumsuz duruma, işaret sönümlemesi (signal fading) adı verilir. Bir çok insan
geceleyin radyo dinlerken bu durumu tecrübe etmiştir, gürültülü ses ve seslerin birbirine
karışması durumu. Yüksek frekanslardaki (HF) toplamsal gürültü (additive noise), atmosfer
gürültüsü ve ısıl gürültünün (thermal noise) bir bileşimidir.
30 MHz’in üzerindeki frekanslar, oldukça düşük kayıplarla iyonosfer yoluyla yayınım
yaparlar ve uydu haberleşmesine imkan sağlarlar. Bu sebeple VHF (Very High Fequency) ve
üzerindeki frekans bantlarında baskın (dominant) olan yayınım biçimi, uzay dalgası veya LOS
yayınım biçimidir. Kara haberleşme sistemlerinde, verici ile alıcı antenlerinin görüş hattında
bu antenlerin birbirini görmesini engelleyecek arada herhangi bir engelin bulunmaması
gerekir. Bu yüzden, VHF ve UHF (Ultra High Frequency) frekans bantlarında yayın yapan
TV istasyonlarının geniş bir coğrafi alan üzerinde etkin olabilmesi için verici antenleri yüksek
tepeler üzerine inşa edilirler.
Genel olarak, yeryüzünün eğikliği uzay dalgası yayınımına sınırlama getirir. Dağ ve
benzeri fiziksel engellerin olmadığını varsayarak, yeryüzü yüzeyinden h ft (1 ft = 0.3048 m)
yüksekliğe kurulan bir verici anteni için görüş hattı radyo ufku yaklaşık olarak d = 2h
mil’dir. Örneğin; 1000 ft’lik bir tepe üzerine monte edilen bir TV anteni, yaklaşık olarak 50
mil’lik bir bölgeye yayınlarını ulaştırabilme imkanına sahiptir. Diğer bir örnek, 1GHz’in
üzerindeki frekanslarda telefon ve video haberleşmesinde yaygın olarak kullanılan radyo röle
sistemleri oldukça yüksek tepelere veya yüksek binaların (gökdelen) üzerine monte edilirler.
VHF ve UHF frekans bantlarında çalışan haberleşme sistemlerinin performansını
sınırlayan baskın gürültü, alıcının girişi ve çıkışında üretilen ısıl gürültü ve antende toplanan
kozmik gürültülerdir. 10 GHz üzerinde SHF (Super High Fequency) bandındaki frekanslarda,
atmosferik şartlar işaretin iletiminde önemli rol oynarlar. Bu şartlar işaretin iletimini
zorlaştırır ve işarette ciddi oranda zayıflamaların oluşmasına neden olur. Örneğin, şiddetli
yağış haberleşme sisteminin devre dışı kalması ve bilgi iletiminin tamamen kesilmesine kadar
varan son derece yüksek yayınım kayıplarına neden olabilir.
EHF (Extensively High Fequency) bandı ve üzerindeki frekanslar, serbest uzayda LOS
optik haberleşme sağlayabilen elektromanyetik spektrumun kızılötesi ve görünür ışık aralığına
karşı düşer. Şu ana kadar, bu frekans bantları deneme amaçlı olarak örneğin uydudan uyduya
haberleşmede kullanılmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 8
1.2.2.2.5. Haberleşme Kanallarının Matematiksel Modelleri
Fiziksel kanallarla bilginin aktarımı için tasarlanan haberleşme sistemlerinde, iletim
ortamının birçok özelliğini yansıtan matematiksel modelleri oluşturmak sistemlerin analizi ve
tasarımı açısından önemlidir. Kanal için oluşturulan matematiksel model, verici kısmındaki
kodlayıcı ve modülatörün, alıcı kısmında ise demodülatör ve kod çözücünün tasarımında
kullanılır. Burada, uygulamada karşılaşılan birçok fiziksel kanalı karakterize etmek için
yaygın olarak kullanılan kanal modellerinden bazı örnekler verilecektir.
r (t ) = s (t ) + n(t )
Bu modelde, vericiden gönderilen işaret s(t) bir toplamsal rasgele gürültü süreci n(t) ile
bozulmaya uğramaktadır. Fiziksel olarak toplamsal gürültü süreci, haberleşme sisteminin alıcı
kısmındaki kuvvetlendirici ve elektronik elemanlardan veya iletişimde karşılaşılan girişim
etkisinden dolayı meydana gelebilir.
Eğer gürültü esas olarak alıcıdaki kuvvetlendiriciler ve elektronik elemanlar tarafından
üretiliyorsa, bu gürültü ısıl gürültü (thermal noise) olarak tanımlanır. Bu tip gürültü
istatistiksel anlamda Gauss gürültü süreci (Gauss noise process) olarak adlandırılır. Bu
durumda, kanal için tasarlanan matematiksel model, genel olarak toplamsal Gauss gürültü
kanalı adını alır. Bu kanal modeli, fiziksel haberleşme kanallarının geniş bir sınıfına
uygulanabilirliğinden ve matematiksel anlamda izlenebilme kolaylığından dolayı, birçok
haberleşme sisteminin analizi ve tasarımında ağırlıklı olarak kullanılır. Bu model tipinde,
kanal zayıflatması modele kolaylıkla dahil edilebilir. İletim esnasında işaret, kanaldan dolayı
zayıflamaya maruz kalmış ise, bu durumda alıcıya gelen işaretin matematiksel ifadesi
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 9
r (t ) = s (t ) ∗ h(t ) + n(t )
Şekil 1.6’daki kanalın girişindeki işaret s(t) olduğuna göre çıkışındaki işaret r(t)
r (t ) = s (t ) * h(t ) + n(t )
∞
= ∫ h(τ )s(t − τ )dτ + n(t )
−∞
(1.2)
eşitliği ile elde edilir. Burada h(t), LTI filtrenin impuls (birim dürtü) yanıtı olup; * ise katlama
(convolution) operatörünü belirtir.
1.2.2.2.5.3 Doğrusal Zamanla Değişen Filtre kanalı (Linear time-variant filter channel)
İletilecek olan işaretin zamanla-değişen çok yollu yayınımı ile sonuçlanan su altı akustik
kanallar ve iyonosfer tabanlı radyo kanalları gibi fiziksel kanallar, matematiksel olarak,
impuls yanıtı h(τ; t) olan zamanla-değişen doğrusal filtrelerle modellenebilirler. h(τ; t), t – τ
anında kanala uygulanan bir impulstan dolayı kanalın bu impulsa t anında verdiği yanıta karşı
düşer. Bu yüzden, τ geçen süreyi (elapsed time) belirtir. Toplamsal gürültü ile bozulmuş
doğrusal zamanla-değişen filtre kanalının matematiksel modeli Şekil 1.7’de verilmiştir.
h(τ; t)
Şekil 1.7 Toplamsal gürültülü doğrusal zamanla-değişen filtre kanalının matematiksel modeli.
s(t) giriş işareti için, Şekil 1.7’deki kanalın çıkışındaki r(t) işareti aşağıdaki gibi tanımlanır.
r (t ) = s (t ) * h(τ ; t ) + n(t )
∞
= ∫ h(τ ; t )s(t − τ )dτ + n(t )
−∞
(1.3)
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 10
İyonosfer (30 MHz’in altındaki frekanslarda) ve gezgin hücresel radyo (mobile cellular radio)
kanalları gibi fiziksel kanallar yoluyla işaretin yayınımı için iyi bir model örneği, (1.3)’deki
eşitliğin özel bir durumuna karşı düşmekte olup, bu modelin zamanla-değişen impuls yanıtı
L
h(τ ; t ) = ∑ a k (t )δ (τ − τ k ) (1.4)
k =1
biçimindedir. Burada {ak(t)} L adet yayınım yolu (çok yollu yayınım) için zamanla-değişen
zayıflatma katsayılarını tanımlar. (1.4)’deki eşitlik (1.3)’de yerine konursa, alıcı tarafta elde
edilen işaret
L
r (t ) = ∑ a k (t ) s(t − τ k ) + n(t ) (1.5)
k =1
şeklinde olur. Böylece alınan işaret, her bir bileşeni {ak} katsayısı ile zayıflatılmış ve {τk}
süreleri ile geciktirilmiş L adet çok yollu bileşenden oluşur.
Kanalın diğer bir önemli etkisi de rasgele gürültüdür. Gürültüsüz bir ortamda işaretin iletimi
son derece basittir. Ancak pratik uygulamaların çoğunda rasgele gürültü daima vardır.
Haberleşme sistemlerinin tasarımında, gürültü içerisinde işaretin seçilebilirliğini sağlayıcı
önlemler alınır.
Kullanım alanlarına göre, haberleşme sistemlerinde genel olarak beklenenler aşağıdaki
gibi özetlenebilir:
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 11
Konuşma naklinde: Alıcı uçta elde edilen konuşmaların anlaşılır olması esastır. Konuşanı
sesinde tanıma önemli değildir.
Veri (Data) naklinde: Alıcı uçta elde edilen ikili sayıların doğru olarak alınması gerekir.
Genellikle “1” veya “0”’ın alıcı tarafta doğru olarak belirlenmesi gerekir.
Müzik naklinde: Alıcıda alınan seslerin orijinaline uygun olması beklenir. Doğal oluşum
bozulmamalıdır.
Resim naklinde: Alıcı tarafta elde edilen resim aslına benzemelidir. İdeal olanı, aslının
kopyası olmasıdır.
1- Bant genişliği (Bandwidth): İşaretin frekans bileşenlerinin bilinmesi, uygun kanal bant
genişliğinin tahmini için gereklidir.
2- Bozunum (Distortion): İletim yolunda işaretin bozulmadan nakli için şekil
değiştirmemesi gerekir. Genlik ve faz bozumu olarak sınıflandırılır.
3- Zayıflama (Attenuation): İşaretin iletim zayıflamasının az olması istenir. Aksi durumda
işareti gürültüden ayırtmak güçleşir. Bu yüzden seviye ölçümleri (desi-Bell = dB) yapılır.
4- İşaretin gürültüye oranı (Signal-to-Noise Ratio, SNR): SNR, işaret gücünün gürültü
gücüne oranı olarak tanımlanır. Habere ait işaret ile gürültü arasındaki bu oranın yeterli
olması gerekir. Haberleşmedeki işarete bağlı olarak bu oran yeterince büyük olmalıdır.
5- Kanallar arası etki (Crosstalk): Çok kanallı haber naklinde kanalların birbirini
bozmaması gerekir. Bunu sağlayıcı tedbirler alınır.
6- Haber gönderme hızı (Communication speed): Haber miktarına (enformasyona) bağlı
olarak, haber gönderme hızı frekans bant genişliğine bağlı olarak değişim gösterir. Hızın
bir ölçüsü olarak bant genişliği kavramı, hem işaretlere hem de sistemlere uygulanır.
Şöyle ki, zamanla hızlı değişim gösteren bir işaretin frekans içeriği veya spektrumu geniş
aralıkta dağılım gösterir ve bu işaret geniş bir bant genişliğine sahiptir denir. Sonuç
olarak, verilen bir haber miktarını nakletmek için gereken zaman, bant genişliği ile ters
orantılıdır.
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 12
tekrar elde edilebilmesi sağlanacaktır. Bu örnek sayesinde FM bandı ile AM bandının
doğruluğu (fidelity) karşılaştırılmıştır. Daha fazla bant genişliği, daha çok enformasyon
nakline imkan vermiştir. Bant genişliği ile enformasyon arasındaki formüler ilişki, yine Bell
Telefon laboratuarı araştırmacılarından R. Hartley tarafından 1929 yılında geliştirilmiştir.
Hartley Kuralı: Gönderilecek olan enformasyon miktarı, kullanılan bant genişliği ve iletim
zamanının çarpımı ile orantılıdır. Başka bir deyişle; daha büyük bant genişliği, daha fazla
enformasyon geçişine imkan sağlar. Hartley kuralı denklem şeklinde aşağıdaki gibi ifade
edilir:
Enformasyon ~ Bant genişliği × İletim zamanı.
Belirtmekte fayda vardır ki, pek çok haberleşme sistemi enformasyon teorisini kullanmaksızın
geliştirilmiştir. Ancak, günümüzde sayısal haberleşme gibi modern tekniklerin tasarımında en
iyi (optimum) işaret ve haberleşme için enformasyon teorisinden faydalanılmaktadır.
0 t 0 t0 t
Gecikme
Bu iki koşulu sağlayan bir haberleşme sisteminin transfer fonksiyonu aşağıdaki gibi verilir:
xi(t) = x(t) ise xo(t) = Kx(t – t0) olmalıdır. Fourier dönüşümü yardımıyla,
X o (ω ) = Ke − jωt0 X (ω ) (1.6a)
X i (ω ) = X (ω ) (1.6b)
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 13
X o (ω )
Transfer fonksiyonu = H (ω ) = = Ke − jωt0 (1.6c)
X i (ω )
H (ω ) = K (1.6d)
∠H (ω ) = −ωt 0 (1.6e)
olarak belirlenir. Bu sonuçlardan görülmektedir ki, ideal bir sistemin genlik cevabı sabit; faz
cevabı ise frekansın doğrusal (lineer) bir fonksiyonudur. (1.6d) ve (1.6e) eşitliklerinin
grafiksel yorumu Şekil 1.10’da verilmiştir.
| H(ω) | ∠ H (ω )
– ωt0
K
ω
0
0 ω
∠H (ω )
TFAZ (ω ) = − (1.7a)
ω
d
TGRUP (ω ) = − ∠H (ω ) (1.7b)
dω
Bu iki tanımdan da görülmektedir ki, faz gecikmesi, verilen bir frekansta o noktadan sıfır
frekansa (DC frekans) olan doğrunun eğimi ile orantılıdır. Grup gecikmesi ise, belirli
frekanstaki teğet doğrunun eğimi ile orantılıdır. Faz ve grup gecikmelerinin, (1.7a) ve (1.7b),
grafiksel yorumu Şekil 1.11’de gösterilmiştir.
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 14
− ∠ H (ω ) Eğim ~ TGRUP
Eğim ~ TFAZ
0 ω
Buna göre, sabit genlik ve doğrusal faz cevaplı olan bir sistemin (Tüm geçiren LTI filtre, All-
pass filter) TFAZ ve TGRUP gecikmeleri bulursa
olduğu görülür. Sonuç olarak, ideal sistemlerde Faz ve Grup gecikmeleri aynı olup işaretin
geçiş sırasındaki tam gecikmesini gösterir. En genel durumda (uygulamada), genlik cevabı
sabit değildir ve faz cevabı da doğrusal olmaz. Bu nedenle, tam gecikmeyi doğru olarak
hesaplamak oldukça güçtür.
Bozunumsuz bir geçiş için bulunan koşullar (| H(ω) | = K, ∠ H(ω) = – ωt0), kullanılan
işaretin frekans bandı için uygulanır. Bu bandın dışında genlik cevabı, hızlı bir biçimde sıfıra
yaklaşır. Böylece arzu edilmeyen frekans bileşenleri bastırılır (bakınız, Şekil 1.12).
Geçiş Bandı
0
ω 0
ω
Geçirme Durdurma Geçirme
Bandı Bandı Bandı
Şekil 1.12 İdeal geçirme bantlı bir sistemin genlik ve faz spektrumları.
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 15
| H(ω) | = K ve t0 = – ∠ H(ω) / ω büyüklüklerinin sabit olma şartı her zaman sağlanamaz.
Bu yüzden, habere ait işarette bu işareti oluşturan sinüzoidal bileşenlerin fazı veya genliği
bakımından veya zaman bakımından bozukluklar ortaya çıkar.
1- Zayıflama bozuklukları:
Eğer genlik cevabı | H(ω) | frekansa bağlı olarak değişim gösteriyorsa zayıflama
bozukluğu oluşur. Zayıflama, frekansa göre değişimi artan bir eğri olabileceği gibi dalgalı bir
eğilim de gösterebilir (Şekil 1.13).
|H(ω)|
0 ω1 ω2 ω
Ses nakleden bir kanalda frekans arttıkça zayıflama artarsa, etkin olarak nakledilen frekans
bandı daralır. Bunun sonucu olarak sesin anlaşılabilirliği azalır.
Zayıflama bozuklukları, transmisyon yapılan frekans bandı içerisinde en küçük ve en
büyük zayıflamalar arasındaki fark ile belirtilmiştir. Uygulamada, belirli sınırlar içerisinde
kalmak şartıyla haberin anlaşılmasına zarar vermeyecek kadar genlik değişimlerine izin
verilir.
1 ω
υ= = (1.9)
t 0 − ∠H (ω )
‘dir. Habere ait işaret birçok frekans bileşenlerinden oluştuğundan dolayı, tüm frekansların
aynı hızla yayılması yani aynı anda alıcı uca ulaşması gerekir. Ancak, farklı frekanslı
bileşenlerin yayılım hızları aynı olmadığı taktirde bozulmalar meydana gelir. Bu durum Şekil
1.14’de gösterilmiştir.
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 16
− ∠H (ω )
0 ω
Transmisyon zamanına ilişkin bozukluğun büyüklüğü, habere ait işaret bandının alt ve üst
frekanslarının transmisyon zamanları ile 800 Hz’lik frekansın transmisyon zamanı arasındaki
farkın büyüklüğü ile ölçülür. Transmisyon zamanı farkı, yaklaşık olarak, 800 Hz ile üst sınır
frekansı arasında 5 ms; 800 Hz ile alt sınır frekansı arasında 10 ms olmalıdır.
biçimde verilir. Burada THB yüzdesi, toplam harmonik bozulma yüzdesini; Vikinci ve daha yüksek,
ikinci ve daha yüksek dereceden harmoniklerin genliklerinin karelerinin toplamının karekök
değeridir. Vtemel, temel frekansın (1.harmoniğin) genlik değerini ifade etmektedir.
Örneğin, f1 frekanslı habere ait olan bir işaret doğrusal olmayan bir sistemin girişine
uygulanırsa f1 temel frekansının yanında f2, f3, f4, … gibi harmonikler de ortaya çıkar. V1,
temel frekansın genliğini; V2, V3, V4, … harmoniklerin genliklerini göstermek üzere (1.10)
eşitliğinden toplam harmonik bozulma,
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 17
V22 + V32 + V42 + K
THB yüzdesi = × 100 (1.11)
V1
Genlik, Faz
İdeal Genlik
İdeal Faz
İki veya daha fazla frekans doğrusal olmayan bir cihazda yükseltildiğinde, istenmeyen toplam
ve fark frekanslarının oluşması olarak tarif edilen modülasyon bozulmalarına modülasyonlar
arası bozulma (intermodulation distortions, IMD) da denir. Harmonik bozulmaların çeşitli
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 18
dereceleri olduğu gibi modülasyonlar arası bozulmaların da çeşitli dereceleri vardır. İki veya
daha çok frekans doğrusal olmayan bir aygıtta karıştığında oluşan modülasyonlar arası
bileşenlerin hepsini belirlemek çoğu kez imkansızdır. Bu nedenle, karşılaştırma yapabilmek
için, modülasyonlar arası bozulmayı ölçmede ikinci dereceden modülasyonlar arası bozulma
yüzdesi adı verilen ortak bir yöntem kullanılır. İkinci derece modülasyonlar arası bozulma,
ikinci derece toplam ve fark frekanslarının genliklerinin (etkin değerler, rms) kareleri
toplamının karekökünün (Vikinci derece) giriş frekanslarının genliklerinin (etkin değerler, rms)
kareleri toplamının kareköküne (Vgiriş) oranıdır. Yani,
Vikinci derece
2. derece IMD yüzdesi = × 100 (1.12)
V giriş
biçiminde ifade edilir. Buna göre, f1 ve f2 frekanslı iki işaretin doğrusal olmayan bir cihazda
yükseltilmeleri sonucu oluşabilecek modülasyonlar arası bileşenlerin frekansları
mf 1 ± nf 2
2. derece IMD
3. derece IMD
4. derece IMD
Örnek: f1 = 90 MHz ve f2 = 95 MHz frekanslarına sahip iki işaretin doğrusal olmayan bir
cihazda yükseltilmeleri sonucunda oluşabilecek ikinci dereceden modülasyonlar arası
bileşenlerin sebep olduğu bozulmayı inceleyelim. Bu işaretlerin spektrumu aşağıdaki gibidir.
V (volt), rms
4
f, MHz
5 90 95 180 185 190
f2 - f1 f1 f2 2 f1 f1 + f2 2 f2
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 19
Verilen spektrumdaki ilgili frekanslara ilişkin genlik değerlerinden
2 2 + 12 + 2 2 + 12
2. derece IMD yüzdesi = × 100
42 + 42
= 55.9
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 20
Faz bozulmasının önemli olduğu haberleşme türlerinde bu bozulma biçiminin önlenmesi
gerekir. Tipik bir telefon haberleşme sisteminde (orta uzunlukta) faz gecikmesi Şekil 1.19’da
gösterilmiştir.
Faz gecikmesi, rad
4π
2π
f, Hz
300 1500 3000
Faz gecikmesinin grup gecikmesi olarak karşılığı Şekil 1.20’de gösterilmiştir. Dengeleyicinin
amacı, kullanılan bant genişliği içerisinde (300-3000 Hz) grup gecikmesini sabit hale
getirmektir.
Grup gecikmesi, ms
Bilgi vermek amacıyla çeşitli iletim ortamlarında 1000 km’lik uzaklık için iletim hızları
ve iletim (transmisyon) zamanları Tablo 1’de gösterilmiştir.
Tablo 1. Çeşitli iletim ortamlarında 1000 km’lik uzaklık için iletim hızları ve zamanları
İletim Yolu İletim Hızı, km/sn İletim Zamanı, ms
Serbest Uzay 300.000 3.3
Havai Hat (Bakır, 1 KHz) 290.000 3.5
Havai Hat (Demir, 1 KHz) 140.000 7.1
Kablo (Bakır, 1.4 mm bobinli 1 KHz) 100.000 10
Bir haberin bir yerden diğer bir yere naklinde, iletim zamanı çok küçük olduğundan pek
önemi yoktur. Ancak, karşılıklı haberleşmede veya telefonda olduğu gibi, karşılıklı
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 21
konuşmada, transmisyon zamanının gerektiğinden fazla olması, konuşmanın akışını bozar ve
yankıların (echoes) oluşmasına neden olabilir.
Desi-Bell oranları: Tarihsel olarak, desi-bell terimi ilk olarak telefon tekniğinde
kullanılmıştır. O zamandan beri bu terim, tüm haberleşme alanında transmisyon faktörünü
belirlemek amacıyla kullanılmaktadır.
Desi-bell ölçümünün orijinal tanımı, iki güç seviyesinin karşılaştırılmasına dayanır. İşaret
kazancını karşılaştırma amacıyla kullanmak için Şekil 1.21’deki lineer kuvvetlendiriciyi ele
alalım. Giriş işaretinin kuvvetlendirici girişine P1 gücünü uyguladığını ve kuvvetlendiricinin
de çıkışındaki yüke P2 gücünü aktardığını varsayalım. Mutlak güç kazancı G, bu durumda
P2
G= (1.13)
P1
biçiminde tanımlanır. (1.13)’deki tanımı kullanarak desi-bell (dB) cinsinden güç kazancı ise
P2
G (dB ) = 10 log 10 G = 10 log 10 (1.14)
P1
biçiminde verilir.
I1 I2
+ +
V1 P1 G P2 V2
Çıkış gücünün giriş gücünden daha az olduğu sistemlerde, kazanç yerine kayıptan söz etmek
daha doğru olur. Mutlak kayıp L şöyle tanımlanır:
P1 1
L= = (1.15)
P2 G
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 22
P1
L(dB ) = 10 log10 L = 10 log10 (1.16)
P2
1
olarak yazılabilir. Buradan, kayıp ve kazanç tanımları karşılaştırılırsa ( log10 = − log10 x ’den)
x
bulunur. O halde, negatif desi-bell kazanç, pozitif kayıptır. Örneğin, 20 dB kayıplı bir iletim
kablosu, –20 dB kazançlı olarak da tanımlanabilir. Tablo 2’de kazanç ve kayıp arasındaki
ilişki özet olarak verilmiştir.
Eğer desi-bell kazanç G(dB) verilmiş ve mutlak kazanç G bulunmak istenirse, (1.14)
eşitliğinden
G ( dB )
G = 10 10
(1.18)
olarak bulunur. Benzer şekilde L kaybı da LdB cinsinden yazılabilir; (1.16) eşitliğinden
L ( dB )
L = 10 10
(1.19)
yazılabilir. Her ne kadar desi-bell formunda tanım, güç oranları ile ilgili ise de, eşdeğer tanımı
voltaj ve akım oranları biçiminde yazmak mümkündür. Buna göre, çıkış gücünün R direnci
üzerinde harcandığını varsayalım. Ayrıca, sistemin giriş direnci de R olsun. Buna göre desi-
bell kazanç, V1 ve V2 gerilimleri cinsinden
V22 / R V22
G (dB) = 10 log10 = 10 log 10 (1.20)
V12 / R V12
V2
G (dB ) = 20 log10 (1.21)
V1
biçimine dönüştürülür. Benzer şekilde, giriş ve yük direncinin aynı olduğu durum için efektif
(etkin) I1 ve I2 akımları cinsinden kazanç ifadesi
I2
G (dB ) = 20 log10 (1.22)
I1
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 23
G ( dB )
V2
= 10 20
(1.23a)
V1
G ( dB )
I2
= 10 20
(1.23b)
I1
biçimlerinde verilir. Akım ve gerilim için desi-bell formları geliştirilirken, giriş ve yük
dirençlerinin eşit olduğu kabul edilmiştir. Hesaplamanın doğru güç oranlarına karşı düşmesi
için bu kabul zorunludur. Ancak, desi-bell notasyonunun gündelik kullanımında dirençler eşit
olmadan da aynı formüller kullanılmaktadır. Bu tür uygulamalarda, gerçek güç ölçümünden
söz edilemez.
Desi-bell tanımına dikkat edilecek olursa, desi-bell mutlak bir birim değildir. Bir
büyüklüğün, bir diğeri ile karşılaştırılmasıdır. Buna göre, örneğin, bir işaretin seviyesinin 6
dB olduğunu söylemek, referans seviyesi belirtilmedikçe bir anlam ifade etmez. Bununla
birlikte, 1 miliwatt (mW) referans seviyesi üzerinde 6 dB işaret seviyesi doğru olan bir
ifadedir. Hangi referans seviyesine göre desi-bell ölçümünün yapıldığı kısaltma ile gösterilir.
Üç çeşit referans seviyesi vardır:
a) dBm: 1 mW referans alınırsa, dBm, güç seviyelerini 1mW seviyesine göre ifade eder. O
halde dBm güç seviyesi
Güç (mW )
Güç Seviyesi (dBm) = 10 log10 (1.24)
1 mW
biçiminde tanımlanır.
b) dBW: Vericiler gibi yüksek güçlü uygulamalarda 1 W standart seviye olarak kullanılır.
dBW güç seviyelerini 1 W seviyesine göre ifade eder. Buna göre dBW güç seviyesi
Güç (W )
Güç Seviyesi (dBW ) = 10 log10 (1.25)
1W
biçiminde tanımlanır.
c) dBf: Son zamanlarda geliştirilen diğer bir standart referans seviyesi de çok küçük güç
seviyeleri için kullanılır. Bu seviye, 1 femtowatt (fW)’ır; 1 fW = 10–15 W. Bu seviye için
dBf kısaltması kullanılır. Buna göre dBf güç seviyesi
Güç ( fW )
Güç Seviyesi (dBf ) = 10 log10 (1.26)
1 fW
biçiminde verilir.
İşaret seviyesi dBm olarak ifade edilirken, sistem bölümlerine ilişkin kazançlar veya
kayıplar ise dB olarak verilir.
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 24
G1 G2 G3 Gn
G1(dB) G2(dB) G3 (dB) Gn (dB)
Tüm blokların (n adet) mutlak kazançları sırasıyla G1, G2, … , Gn olmak üzere, tüm sistemin
kazancı
n
G = G1G 2 G 3 K G n = ∏G i =1
i (1.27)
olarak yazılır. Burada kayıplar, Gi < 1 ile ifade edilir. Desi-bell kazançları hesaplanıp
log (xy)= log(x) + log(y) kuralı kullanılırsa, tüm sistemin kazancı dB cinsinden
n
G ( dB ) = G1 ( dB ) + G 2 ( dB ) + G 3 ( dB ) K + G n ( dB ) = ∑ G ( dB )
i =1
i (1.28)
Örnek: Şekil 1.23’deki iletim sisteminde işaret kaynağı çıkışını 10 dBm varsayarak a) işaret
seviyelerini çeşitli noktalarda dBm ve volt olarak ifade ediniz; b) Çıkış kuvvetlendiricisinin
kazancını, 600 Ω’luk direnç üzerinde nominal gerilim 6 V olacak şekilde belirleyiniz (Sistem
600 Ω’luk uygun empedansa göre çalışmaktadır, yani tüm kaynak ve yükler 600 Ω’dur).
10 dBm 13 dB 26 dB 20 dB 29 dB Gr = ?
çıkış kazanç kayıp kazanç kayıp R = 600 Ω
a) İşaret kaynağının çıkış seviyesinden başlanarak her bir bölümün kazancı veya kaybı cebrik
olarak ilk seviyeye eklenir. Kayıplar, negatif desi-bell kazancı olarak hesaba katılır.
Hatırlanacağı üzere, işaret seviyesi dBm olarak ifade edilirken, sistem bölümlerine ilişkin
kazançlar veya kayıplar ise dB olarak verilir. İşaret seviyesinin dBm veya dBW olarak
ifade edilmesine bakmaksızın; desi-bell kazancı, işaret seviyesinde aynı kaymayı sağlar. Buna
göre Şekil 1.23’deki iletim sistemi için kazanç-kayıp ilişkileri Tablo 3’deki gibi verilebilir:
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 25
Tablo 3’den de görüldüğü üzere, desi-bell değerleri ile çalışmak farklı kazanç ve kayıpların
etkisini bulmayı basitleştirir. Buna göre, desi-bell değerlerinden hareket ederek, çıkışlardaki
işaretin volt (V) cinsinden seviyesi kolaylıkla bulunabilir. (1.24)’deki eşitlikten,
Güç (mW ) = 10 10
(1.29)
yazılabilir. R Ω’luk direnç uçlarında ν geriliminin ürettiği güç ν2 / R’dir. Buna göre R = 600 Ω
için gerilim seviyesi volt cinsinden
olacaktır. (1.29) ve (1.30)’daki ifadelerden faydalanarak her bir sistem bölümüne ilişkin
gerilim değerleri Tablo 4’deki gibi bulunur.
b) İstenen çıkışın efektif gerilim seviyesinin 6 V olması istendiğine göre R = 600 Ω’luk yükte
harcanan güç, P = ν2 / R’den P = 62 / 600 = 60 mW olacaktır. Buna göre çıkış güç seviyesi
dBm cinsinden,
60 mW
Güç Seviyesi (dBm) = 10 log10 = 17.782 dBm
1 mW
Gr (dB) = Çıkış Güç Seviyesi (dBm) – B Kablosu Çıkışındaki Güç Seviyesi (dBm)
= 17.782 (dBm) – (– 12)
= 29.782 (dB)
olarak bulunur.
Vo 6
G r = Gv = = = 30.8325
Vi 0.1946
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 26
olarak bulunur. Bu sonuç (1.21)’deki eşitliği dikkate alarak dB cinsinden ifade edilirse
1 P
Güç Seviyesi (Np) = log e 2 (1.31a)
2 P1
V2
Gerilim Seviyesi (Np) = log e (1.31b)
V1
I2
Akım Seviyesi (Np) = log e (1.31c)
I1
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 27
oluşturmaktadır. Elektronların hareketi rastgele ve her yönde olduğu için, oluşan doğru
akımın (DC) ortalama gerilimi 0 V’dur. Ancak, bu rastgele hareketlilik alternatif akım (AC )
bileşeninin oluşmasına neden olur. Gürültüyü oluşturan bu AC bileşeninin çeşitli adları
vardır:
• Isıl gürültü (sıcaklığa bağlı olduğu için)
• Brown gürültüsü (Brown hareketini keşfeden kişinin adından dolayı)
• Johnson gürültüsü (Brown parçacık hareketinin elektronlar için de geçerli olduğunu
bulan kişinin adından dolayı)
• Rastgele gürültü (elektron hareketinin yönü tamamen rastgele olduğu için)
• Direnç gürültüsü (gürültü gerilimin büyüklüğü dirence bağlı olduğu için)
• Beyaz gürültü (rastgele hareketten dolayı AC bileşeni, tüm frekansları içerisinde
barındırdığı için)
Sonuç olarak ısıl gürültü, bir iletkende ısıl hareketin yol açtığı serbest elektronların rasgele
hareketidir. Eğer sıcaklık mutlak sıfırın (-2730C) üzerinde ise ısıl gürültü daima vardır.
Alıcı sistemin duyarlılığının alt sınırını belirlemede etkendir. Isıl gürültü, bant genişliği ve
sıcaklık ile orantılıdır.
Boltzmann ve Maxwell’in çalışmaları Johnson ve Nyquist’in çalışmalarıyla
birleştirildiğinde, 1 Hz’lik bir bant genişliğinde, bir kaynak içerisinde oluşan ısıl gürültü
gücünün
Pn = kT (1.32)
P = kTB = Pn B (1.33)
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 28
Gürültü kaynağı
+ VN / 2 –
RN
Yük +
~ VN R VN / 2
En kötü durumu (gürültü gücünün maksimum olarak aktarıldığı durum) göz önünde
bulundurabilmek için, yük direnci R’nin gürültü kaynağının iç direnci olan RN’ye eşit
olduğunu varsaymak gerekir. Bu durumda, R yük direnci üzerindeki gürültü gerilimi düşümü
VN / 2’ye gürültü gücü ise P = kTB’ye eşit olur. Formüler olarak ifade edilirse,
(V N / 2) 2 V N2
P = kTB = =
R 4R
V N = 4kTBR (1.34)
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 29
filtreleme (frekans cevabının iyi kontrol edilememesi) ve analog frekans çoğullamalı (FDM)
sistemlerin doğrusal olmayan performans göstermesidir. İki tip diyafoni vardır:
1- Anlaşılır diyafoni (intelligible): 7 saniyelik bir dış konuşmada en az dört kelime
dinleyici tarafından anlaşılabilir.
2- Anlaşılmaz diyafoni (unintelligible): Bozucu işarete ait frekans bandının kayması
veya ters dönmesi sonucu bozan işareti anlamak mümkün değildir. Sadece anlaşılmaz
bazı sesler duyulur. Ancak nakledilen haber de bozulmuş olur.
Anlaşılır diyafoninin bozuculuğu, anlaşılmaz diyafoniden daha fazladır. Konuşmanın
gizliliğini tehlikeye sokar. Mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır.
Diyafoni ortaya çıkış biçimine göre de sınıflandırılabilir; (i) Para diyafoni veya yakın
diyafoni, (ii) Tele diyafoni veya uzak diyafoni.
P1
Gd (dB) = 10 log10 (1.35)
Pd
Bu tanıma göre, para diyafoni zayıflaması (Şekil 1.25), bozulan hattın başında ölçülen güç Ppd
olmak üzere,
1 2
R + P1
~ V1 Z1 Bozan hat
+
Ppd
Z2 Z2 Bozulan hat
Vpd
P1 |V | |Z |
G pd (dB) = 10 log10 = 20 log10 1 + 10 log10 2 (1.36)
Ppd | V pd | | Z1 |
biçiminde verilir.
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 30
Tele diyafoni zayıflaması (Şekil 1.26) ise, bozulan hattın sonunda ölçülen güç Ptd olmak
üzere,
1 2
R1 + P1
~ V1 Z1 Bozan hat
+
Ppd
Z2 Vtd Z2 Bozulan hat
P1 |V | |Z |
Gtd (dB) = 10 log10 = 20 log10 1 + 10 log10 2 (1.37)
Ptd | Vtd | | Z1 |
biçiminde verilir.
PS
(dB ) = İşaret Seviyesi (dBm) – Gürültü Seviyesi (dBm) (1.38)
PN
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 31
yazılabilir. Minimum PS / PN (dB) oranı, kullanıcıyı tatmin edecek bir düzeyde işaret cinsine
bağlı olarak değişir. Örneğin, kullanıcı tatminkarlığı esas alınarak, ses için 30 dB, video için
45 dB; belirlenen hata oranı esas alınarak, veri (data) için 15 dB olarak belirlenir.
Örnek olarak, gürültüyle bozulmuş (üzerine gürültü eklenmiş) 1000 Hz frekansındaki bir
sinüzoidal işaretin ortalama güç spektrumu Şekil 1.27’de verilmiştir. Şekilden de görüldüğü
üzere, PS / PN (dB) oranı yaklaşık olarak 10 dB’dir. Burada, işaretin seviyesi PS = 15 dBm,
gürültünün seviyesi ise PN = 5 dBm’dir (Burada 4 kHz’lik bir bant genişliği varsayılmıştır).
15
10
işaret
5
Gürültü
1000 2000 3000 f, Hz
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 32
Verilen bir kanal ve enformasyon hızı için, hata oranını azaltmak amacıyla sistemde
iyileştirme yapmak teorik olarak mümkün müdür?
Bu sorunun cevabı, C. E. Shannon’un 1949’da yayınladığı teorik çalışmasına dayanır.
Buna göre, C kanal kapasitesini, R’de enformasyon oranını göstermek üzere R < C olmalıdır.
Burada ele alınan kanal için, kanal kapasitesi Hartley-Shannon kanuna göre
olarak verilir. B kanalın bant genişliğini (Hz), SNR ise işaret gücünün gürültü gücüne oranını
temsil etmektedir. (1.39)’daki ifade, verilen bir bant genişliği ve SNR ile bir haberleşme
sisteminin performansı için üst sınırı belirtir. Dikkat edilirse, işaret gücünde yani
SNR’daki önemli bir artış, logaritmik ilişkiden dolayı kanal kapasitesinde benzer oranda
artışa neden olamaz. Kanal kapasitesini artırmak için bant genişliğini artırmak gerekir.
R > C olacak şekilde hızlı enformasyon gönderilir ise, hatalar hızla artmaya başlar. Bu
durumda, sistemi iyileştirmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Ancak, R < C için iyi tasarım ile
(kanal kodlama, hata düzeltme kodları) sistemi iyileştirme ümidi vardır.
Teorik olarak, (1.39)’daki ifadeye göre, SNR → ∞ ‘za giderse (gürültünün olmadığı
durum) kanal kapasitesi de sonsuza gider!. Bu durumda, istediğimiz miktar bilgiyi kanal
üzerinden nakledip alıcı tarafta herhangi bir belirsizlik olmaksızın yeniden elde edebilirdik.
Ancak, pratikte, gürültünün varlığından dolayı kanal kapasitesini sonsuz yapmak hiçbir
zaman mümkün değildir. Gürültünün varlığından dolayı da, alıcıya ulaşan bilgide
belirsizlikler oluşacaktır. Bunun üstesinde gelmek için, hata düzeltme yöntemlerine her zaman
ihtiyaç vardır.
(1.39)’da verilen kanal kapasitesi formülasyonu, beyaz Gauss gürültüsü (ısıl gürültü) için
doğru olan bir ifadedir..
B1
⇒ log 2 (1 + SNR1 ) B2 = log 2 (1 + SNR2 )
B1
⇒ SNR2 ≅ (SNR1 ) B2 (1.40)
⎛B ⎞
SNR2 ≅ ⎜⎜ 1 ⎟⎟ SNR1 (1.41)
⎝ B2 ⎠
elde edilir.
Hartley-Shannon kanunu, verilen bir kanal için enformasyon geçiş hızının sınırlı olduğunu
söyler ve bant genişliği ile SNR arasındaki ilişkiyi ifade eder. Fakat bu beklentileri sağlayacak
bir sistem için herhangi bir yöntem önermez.
Örnek: Siyah-beyaz bir TV resminin 3·105 pikselden (en küçük resim elemanı) oluştuğunu ve
her bir pikselin eşit olasılıkla farklı 10 parlaklık seviyesini alabildiğini varsayalım. Her
saniyede 30 resim iletilmektedir ve tatminkar bir resmi alıcıda yeniden elde etmek için en az
30 dB’lik işaretin gürültüye oranı gerektiğine göre iletim için gerekli minimum (en küçük)
bant genişliğini bulunuz (Her bir seviyenin ortaya çıkma olasılığı pi = 1/10 olarak
verilmekte ve her bir resim elemanındaki (pikseldeki) enformasyon miktarı Ii = log2(1/pi)
bit ifadesi ile hesaplanmaktadır).
Çözüm:
• Ii = log2(1/pi) ifadesinden, her bir resim elemanındaki (pikseldeki) enformasyon Ii =
log2(10) = 3.32 bit olur.
• Her bir resim 3·105 pikselden oluştuğuna göre, bu durumda her bir resimdeki enformasyon
3.32·3·105 = 9.96·105 bit olur.
• Saniyede 30 resim iletildiğine göre, enformasyon oranı, R = 30·9.96·105 = 29.9·106 bps
olur.
• Enformasyon oranı R, kanal kapasitesinden daha az veya ona eşit olmalıdır. Buna göre,
R = C = 29.9·106 bps alınırsa, (1.39) eşitliğinden
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 34
C = Bmin log 2 (1 + SNR ) bps
SNR (dB) = 30 dB olması istendiğine göre SNR = 103 = 1000 yukarıda yerine konursa
C 29.9 ⋅ 10 6
Bmin = = ≅ 3 MHz
log 2 (1 + 1000) 3.32 ⋅ 3.0004
Kaynaklar:
1- John G. Proakis, Masoud Salehi, Communication Systems Engineering, Second Ed.,
Prentice-Hall, Upper Saddle River, NJ: 2002.
2- Ahmet H. Kayran, Analog Haberleşme, Sistem Yayınları, İstanbul : 1991.
3- B. P. Lathi, Modern Digital and Analog Communication Systems, Second Ed., Holt,
Rinehart and Winston Inc., 1989.
4- A. Bruce Carlson, Communication Systems, Third Ed., McGraw-Hill, Singapore:
1986.
5- M. Yılmaz, Modülasyon Teorisi – İletişimin İlkeleri, 2.Baskı, Trabzon: 1986.
6- Wayne Tomasi, Elektronik İletişim Teknikleri, 2.Baskı, Milli Eğitim
Basımevi,İstanbul: 1997.
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kızılkaya, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, 2008 35