You are on page 1of 32

Kadınların

Kurtuluşu miz, kiml iği mi z b i z


im dir...

Emeğimiz, bedeni

ERKEK EGEMENLİĞİNE
KAZAN KALDIRIYORUZ
SOSYALİST
DEMOKRASİ
GAZETESİ
ÖZEL SAYI 12
25 ŞUBAT 2012
3 TL

ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ
İSTİYORUZ Etrafımızı kuşatan erkek egemenliğine karşı ‘zor hayat’larımızın içinden çıkarak başkaldırıyoruz.
Evde emeğimizin sömürülmesine, piyasada değersizleştirilmesine, tacize, tecavüze, kadın cinayetlerine, savaşa karşı;
hep birilerinin bizim adımıza karar verip, sesimizin kısılmak istenmesine karşı;
bedenimizin, kimliğimizin, emeğimizin üzerinde kurulan erkek egemen tahakküme karşı kazan kaldırıyoruz!
SUSMUYORUZ, ITAAT ETMIYORUZ,
BIZE SUNULANLARI KABUL ETMIYORUZ.
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ IÇIN SOKAKLARA ÇIKIYORUZ!

DAMIZLIK KESK’Lİ SÖMÜRÜLEN


KIZ HİKAYELERİ KADINLAR EMEK
Bugün Türkiye’deki 8 Mart’a yaklaşırken Ev emeği kadınlar
muhafazakârlık, kadı- KESK’e yapılan ope- tarafından harcanır,
nı sağlık, bakım gibi rasyonlarda; evlerine karşılığı olmayan bir
yeniden üretim hizmetlerini gerçekleştirilen baskınlarda emektir. Sürekli bir doğallaş-
üstlenmek üzere eve hapsetmekle kalmamakta, ka- KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan, SES Kadın tırma üzerine kuruludur. Bu yüzden görünmeyen
dın için esas alan olarak aileyi işaret etmekle birlik- Sekreteri Bedriye Yorgun, TÜM BEL-Sen Kadın Sek- emek uzun süre politik bir sorun olarak gündeme
te kadının emek piyasasına katılımını da yine aile reteri Güler Elveren’in de aralarında bulunduğu getirilmedi. Görünmeyen emeğin sevginin dışa vu-
üzerinden, aile bütçesine destek olan ucuz, güven- toplam 9 kadın sendika yöneticisi ve üyesi tutuk- rumu olarak görülmesiydi. Aslında bir tür sevgi adı-
cesiz, ikincil emek şeklinde tanımlamaktadır. landı. na çalışılmaktaydı.
Sf.4 Sf.8 Sf.16
2 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

ERKEK EGEMENLİĞİNE KAZAN KALDIRIYORUZ


ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ İSTİYORUZ
Bir 8 Mart Dünya Kadınlar gününde daha yan lerinde, ‘tahrik’in hafifletici unsur olması gibi bir yamayan, devlet şiddetine doğrudan muhatap
yana, dayanışma gücümüzle alanlara çıkıyoruz. 8 uygulamayı, insanlık adına verilen hiçbir hukuki olan, bu kirli savaşta öldürülen, eşini kardeşini
Mart’ların daha özgür kutlanacağı günlere kadar karara yakıştırmıyoruz. Bu nedenle bu 8 Mart’ta sevdiklerini kaybeden on binlerce Kürt kadın ve
kurtuluşumuz için mücadeleye devam ediyoruz. “heteroseksizme son” sloganını yükseltiyoruz. yine aynı savaşta yakınlarını kaybeden ve bu sa-
Etrafımızı kuşatan erkek egemenliğine karşı ‘zor vaştan hiçbir çıkarı olmayan Türkiyeli kadınlar!
Bizler öldürülüyor, tacize ve tecavüze uğruyo-
hayat’larımızın içinden çıkarak başkaldırıyoruz. Bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara inat birlikte
ruz. Hukuk ise bizleri değil erkeği koruyor. ‘Hak-
Özgürlüğümüz için şimdi kazan kaldırma zamanı. karşı çıkmalıyız. Egemenlerin her daim kışkırttığı
sız tahrik’ indirimleriyle, ‘ruh sağlığı bozulmamış’
şovenizm ve militarizm ile düşmanlaştırılmış aynı
Bizler kapitalist patriyarkanın ördüğü duvarlar- raporlarıyla bir kez de hukuk tarafından mağdur
sokağın kadınlarıyız biz..
la hapsedilmeye çalışılıyoruz. Şiddetle, baskıyla, ediliyoruz. Biliyoruz ki yargı da erkeğin yanında.
ölümle bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. Bizim baş- Bu yüzden N.Ç’nin öfkesini, Fethiye’deki müca- Berçelan’da, Van’da, Uludere’de isyan eden
kaldırmayanımız, itaat edenimiz, sesini çıkarma- deleyi, Aynur’un televizyon kumandası fırlatması kadınların sesini sesimize katıyoruz. Cumartesi
yanımız, evlenip üç çocuk doğuranımız ve ailenin ‘ağır tahrik’ sayılarak katilinin ceza indirimi alması- annelerinin yıllardır verdiği mücadeleyi omuzları-
dışına adım atmayanımız makbul. Terbiye sınırla- nı, İzmir Karabağlar karakolunda polis şiddeti gör- mıza yükleyerek çıkıyoruz alanlara, kayıplarımızın
rımız erkekler tarafından çiziliyor. Biz kadınlar bu mesine rağmen yargılanan Fevziye’nin isyanını hesabını soruyoruz. Artık yeter, kadınların barış
sınırları tanımıyoruz. unutmuyoruz. Bizler biliyoruz ki davalarımızın ta- taleplerinin duyulması için terk etmiyoruz sokak-
kipçisi olduğumuzda kadınların lehine kararların ları.
Ev içinde en yakınlarımız tarafından uğradı-
çıkmasını sağlayabiliriz. Bu yüzden kadına yönelik Kürt kadınlarını, Uludere’de yakınlarını, sevdik-
ğımız şiddetten kurtulmak için başvurduğumuz
şiddet davalarının peşini bırakmıyoruz, bırakma- lerini katlederek, Bilgeköy’de yalnızlığa ve unutul-
karakollar, sağlık kuruluşları bizi korunmasız bir yacağız da. Davalarımızı sonuna kadar takip et-
şekilde yine evlerimize geri gönderiyor, kadına maya terk ederek yalnızca savaşla, ölümle değil,
mek için bu 8 Mart’ta da el ele veriyoruz. Van’da yaşanan bir depremin ardından da yok-
yönelik şiddetten sorumlu kuruluşlar gereğini
yapmıyor. Feminist mücadeleyle kazandığımız Biz kadınlar ev içindeki görünmeyen eme- sullukla ve yoklukla karşı karşıya bırakanlara karşı
ev içi şiddetten korunma yasaları uygulanmıyor. ğimizin sesini yükseltmek için hapsolduğumuz terk etmiyoruz sokakları. Van’da çadırlarda yaşam
Fatma Şahin’in yeni yasa tasarısı diye kamuoyu- mutfaklardan çıkıyoruz alanlara. Ev içinde hiçbir mücadelesi veren kadınların sesini sesimize kata-
nun gözünü boyamak için öne sürdüğü taslak ise karşılığı olmayan emeğimizin erkekler tarafından rak büyüyoruz.
geçmişte sağladığımız kazanımları adeta boşa dü- sömürülmesine tahammül etmiyoruz. Kamusal Bizler bu 8 Mart’ta cezaevlerindeki kadın yol-
şürüyor. Kadını değil aileyi koruyan yasa taslağını alanda değersizleştirilen emeğimize sahip çıkı- daşlarımızın selamını taşıyoruz alanlarımıza. 200
istemiyoruz. yoruz. Neoliberal politikalarla esnek üretim tarzı gündür süren tecrite karşı açlık grevine giren mil-
içerisinde kadın emeği ucuz ve güvencesiz koşul- letvekili Selma Irmak ve tüm KCK tutuklusu kadın-
Her gün 5 kadının öldürüldüğü bu ülkede ka- larda sistemin hizmetine sunuluyor. Erkek ege- ların yanlarındayız. Cezaevlerinin duvarlarını aşıp
dın cinayetlerini önlemek adına tek bir adım bile men sistemde, aile içindeki çocuk, hasta, yaşlı ve geçen 8 Mart’ın coşkusunu tutuklu kadın yoldaş-
atmayan erkek devletin şimdiki sözcüsü AKP, hâlâ engellilerin bakımı ve ev işleri kadınların doğal larımızla paylaşıyoruz.
kadın cinayetlerinin abartıldığını, kadına yönelik görevleriymiş gibi bizlerin sırtına yıkılıyor. Devle-
şiddetin aile arası bir mesele olduğunu söylüyor. tin, patronun ve erkeğin gerçekleştirmesi gereken 8 Mart’ın arifesinde biz kadınların mücadele
Bizler bu 8 Mart’ta erkek devletin şiddetine karşı bütün sorumluluklar kadının ev içi emeği üzerin- coşkusuna gölge düşüren KESK’li kadın arkadaş-
Ayşe Paşalı’nın, Şefika Etik’in, Gülay Armağan’ın den gerçekleştiriliyor. Aile içi eşitsiz işbölümü ve larımızın tutuklanmasıyla bilenen öfkemizi taşıyo-
hesabını sormak için çıkıyoruz alanlara. Kadın ci- bakım yükümlülükleri ile ezilen kadınlar, çalışma ruz alanlara. Biliyoruz ki, KESK’li kadınların 8 Mart
nayetlerinin politik olduğunu yüksek sesle ısrarla yaşamının kuralsızlaştırılması ile daha fazla sömü- Dünya Kadınlar Günü öncesi gözaltına alınması
tekrarlıyoruz. “Cinnet geçirdim, öldürdüm” diyen rülüyor. Çalışma yaşamının güvencesizleştirilmesi AKP iktidarının eril zihniyetinin bir yansıması. Öğ-
her erkeğe karşı, onu koruyan her devlet görev- ve esnekleştirilmesi, kadınları neoliberal dönüşü- renciyi 6 Kasım öncesi, Kürt’ü 21 Mart öncesi tu-
lisine, mahkemeye karşı, “Kadın cinayetleri poli- mün hedef kitlesi haline getiriyor. Ücretsiz aile tuklayan zihniyet kadınlara da 8 Mart öncesi sal-
tiktir!” diyen binlerce kadın var. Hayır, bir anda dırmakta, örgütlü kadın mücadelesini yok etmek
işçiliğini de düşündüğümüzde kadınların % 58’i
cinnet geçirip öldürmediniz, ince ince planladınız, istemektedir. Özgürlük mücadelesi veren Kürt ka-
sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakılıyor.
kadınları sindirmek için şiddet uyguluyor, cinayet dınlara zindan yolu gösterilmektedir. Ancak bura-
Kadın emeğini yok sayan istihdam yasalarına ve
işliyorsunuz. Fakat biz bunu kabul etmiyoruz, bu dan duyuruyoruz ki; sizin zindanlarınız ne bizi ne
GSS’ye karşı yükseltiyoruz sesimizi. Novamed’li
8 Mart’ta yine sokakları terk etmiyoruz. de tutukladığınız yol arkadaşlarımızı mücadele-
kadınlardan, Batıgül’ün mücadelesinden, Emine
mizden alıkoyabilir. Kadınlara, Kürtlere, ezilenlere
Her gün artarak devam ediyor nefret cinayet- Arslan’dan kazandığımız güçle “Emeğimiz bizim-
siyaseti yasaklamaya gücünüz yetmez.
leri de. Failleri ya bulunamıyor ya da bulunmak dir” sloganını yükseltiyoruz.
istenmiyor. Erkek egemen sistem kendisine ben- Dünyanın yarısı olan kadınlar özgürleşene
Biz kadınlar, bu topraklarda 30 yıldır süren bi-
zemeyeni ya yok ediyor ya da kamusal alanlardan kadar mücadele etmeye devam ediyoruz, gücü-
rincil mağduru olduğumuz kirli savaşa karşı ba-
dışlayarak arka sokaklara hapsediyor. Eşcinsel ve müzü dayanışmamızdan alarak emeğimize bede-
rışın sesini yükseltmek için çıkıyoruz sokaklara.
trans bireylerin cinsel yönelimleri ve cinsiyet kim- nimize kimliğimize sahip çıkıyoruz. Bin yıldır bı-
Savaşın en ağır bedelini ödeyen bizler, silahların
likleri yüzünden yok sayılması ve öldürülmesi, rakmadığımız bu mücadele yolundan düşmemizi
susmasını ve muhataplarıyla birlikte diyalog sü-
bekliyorlar. Mücadelemiz o kadar eski ki, kadın-
erkekliğin kadınlık konumuna “düşme” korkusu- recinin başlatılmasıyla ancak barışın sağlanabi-
ların ‘cadı’ diye kazanlarda yakıldığı bir tarihten
nu yine aynı ataerkil sistemin zihniyeti besliyor. leceğini duyuruyoruz. Bedenlerimiz sınır değil,
devralıyoruz mirasımızı. Kazanları kaldırdık, isyan
Anayasanın 10. maddesine, “Cinsel Yönelim” ve toprak değil, ganimet değildir. Savaş sadece sıcak
bayrağını açtık ve özgürleşinceye kadar yolumuza
“Cinsiyet Kimliğinin’’ eklenmesinin, eşcinsellere çatışmalarla değil tacizle, tecavüzle, yoksullukla,
çıkan tüm engelleri reddediyoruz. Çoğalarak yü-
yönelen şiddetin sona ermesi adına, ilk adım ola- fuhuşla, zorunlu göçle, anadilimize, kimliğimize
rümeye devam!
cağı umudunu taşıyoruz. “Genel ahlaka aykırılık” kilit vurulmasıyla gösteriyor kendini. Öldürülen,
gerekçesiyle, örgütlenme hakkının engellenme- şiddete, tecavüze, işkenceye maruz kalan; göçe YAŞASIN 8 MART!
sine hep birlikte “Dur!” diyoruz. Nefret cinayet- zorlanan, dilini konuşamayan, kültürünü yaşa- YAŞASIN MÜCADELEMİZ!
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 3

neler demiştik?
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ
İÇİN SOKAKLARA!

Fevziye Cengiz adlı bir kadının, 16 deleri kapatıyordu. Yaşanan bu olay


Temmuz 2011’de İzmir’de bir eğlence üzerine SDP’li Kadınlar Karabağlar Polis
mekânında polislerce gözaltına alın- Karokolu önünde yaptıkları basın açık-
dıktan sonra karakolda uğradığı cinsel laması ile “Devlet yıllardır savaşarak
Etrafımızı kuşatan erkek egemenliğine karşı ‘zor hayat’la- taciz, hakaret ve şiddete dair kamera şiddeti meşrulaştırmakta, savaşanları
rımızın içinden çıkarak başkaldırıyoruz. Sokaklara çıkıyoruz; görüntüleri yansıdı medyaya. Fevziye
özgürlüğümüz için işte şimdi kazan kaldırma zamanı.
kahraman ve muteber vatandaş ilan
Cengiz, eşinin kimliğini getirmek için etmektedir, şiddetin ve şiddet uygu-
Ev içinde en yakınlarımız tarafından uğradığımız şiddetten otomobiline gittiği sırada gözaltına
kurtulmak için başvurduğumuz karakollar, sağlık kuruluşları layanların değerli adletildiği bir ülkede
alınmaya itiraz edince, polisler tara-
bizi korunmasız bir şekilde yine evlerimize geri gönderiyor ve devletin şiddetle mamul kurumların-
evlerin dışa kapalı, tabularla bezenmiş dünyasında çalınıyor fından tokatlanıp kelepçelenerek zor-
dan birisi olan karakollar da devletine
yaşamlarımız. Her gün 5 kadın öldürülürken, “Cinayetleri fazla la Karabağlar Polis Karakolu’na götü-
abartıyorsunuz” sözlerini duyuyoruz ve her zaman olduğu gibi rülmüştü. Ortaya çıkan görüntülerde ve devletin erkekliğine lâyık işler (iş-
bizlere susmamız, yaşadığımız şiddeti sineye çekmemiz salık Cengiz; iki sivil polis tarafından haka- kence-kötü muamele) yapmakta hiçbir
veriliyor. Yaşamlarımızın elimizden alınmasına karşı, kadın ci- beis görmemektedirler” dedi. Artarak
rete uğruyor, yere yatırılarak kelepçe-
nayetlerine karşı artık yeter; şiddetinizle barışmıyoruz. devam eden erkek şiddetine, her gün
leniyor ve kelepçeli haldeyken tekme-
Her gün artarak devam ediyor nefret cinayetleri. Failleri ya 5 kadın öldürdüğüne de dikkat çeken
bulunamıyor ya da bulunmak istenmiyor. Bu yüzden tecavü- lenip yumruklanıyor. Bu esnada orada
zü, şiddeti meşrulaştıran, erkekliği yücelten tüm anlayışlara olan üniformalı bir başka polis, işken- kadınlar, şiddetin ‘devlet baba’ eliyle
karşı seslerimizi daha gür çıkartıyoruz ve heteroseksizmin son cenin dışarıdan görünmemesi için per- bu şekilde meşrulaştırıldığını belirttiler.
bulmasını istiyoruz.
Bizleri öldüren, tecavüz eden erkekler ‘haksız tahrik’ indi-
rimleriyle devlet tarafından korunuyor. Yaşadıklarımız bize
gösterdi ki kadınların takip ettiği davalarda ‘erkek’ yargı her
zaman dilediği gibi davranamıyor, onların erkek dayanışmasını
engelleyip kadın lehine kararlar çıkartabiliyoruz. Bu yüzden
kadına yönelik şiddet davalarının da sonuna kadar takipçisi ola-
cağız. Katil erkeklerin, tecavüzcülerin peşlerini bırakmayacağız.
Ev içinde hiçbir karşılığı olmayan emeğimizin erkekler tarafın-
dan sömürülmesine artık tahammül etmiyoruz. Kamusal alanda
değersizleştirilen emeğimize sahip çıkıyoruz. Kadın emeğini
yok sayan istihdam yasalarına ve GSS’ye karşı yükseltiyoruz
sesimizi.
Bu yüzden ev içinde sömürülen, piyasada ikincilleştirilen,
ucuz iş gücü sayılan emeğimizin hesabını soruyoruz, yıllardır
el koyulan emeğimizin karşılığını istiyoruz.
Savaşın kör karanlığında kayboluyor taciz, tecavüz, şiddet.
Kürt kadınlarına uygulanan hakaretlerle güçleniyor erkeklik,
Kürt kadınlarının ötekileştirilmesine paralel olarak tüm kadınlar
da ötekileşiyor ve meşrulaşıyor erkek şiddeti.
Onlar savaş dedikçe kadınlar sokak ortasında av olurken
devletin bunlara seyirci kalması, hâttâ kadın cinayetlerinin önü-
nü açması kabul edilebilir hale geliyor. Çünkü devlet ‘terörün SDP’li Kadınlar, Beyaz TV ekran- tirdi. Basın metnini okuyan Sevda Yeliz
kökünü kazımakla uğraşıyor’ yıllardır. larında kadın düşmanı açıklamalarda Nar “Her yeni günde yeni bir tecavüz,
Onlar savaş dedikçe yoksullaşıyoruz, onlar savaş dedikçe bulunan Ahmet Çakar’a Taksim Tram- kadın cinayeti haberi ile uyanıyoruz.
tutsaklaşıyoruz, onlar savaş dedikçe emeğimiz değersizleşiyor, vay Durağı’nda mor kart gösterdiler. Kadınlar öldürüldüğünde, bunun adı
şiddet görünmezleşiyor, açlık artıyor. Tüm insanca yaşama ta- cinayet değil, ‘namus’, ‘cinnet’, ‘deli-
leplerimiz savaş uçaklarının gürültüsünde yok oluyor. “Kadın istemezse, erkek kolay kolay
lik’, ‘kıskançlık’, ‘sevgi’ oluyor bu dü-
Bu yüzden artık onların çıkarı uğruna devam eden savaşa tecavüz edemez”diyen Ahmet Çakar, zene göre” dedi. “Kadın cinayetleri bir-
çocuklarımızı göndermiyoruz, onların savaşında taraf olmuyo- bir kadın hakkında ‘siyahi - çirkin kız’
ruz; “Artık yeter, barış yolunu açın” diyoruz. birinden bağımsız, münferit olaylarmış
diyerek ırkçılıkla da baharatlandırdığı gibi gösterilip, ardında yatan koca bir
Hayatımızı saran erkek egemenliğine karşı, yaşamlarımızın,
sözleriyle kadınları aşağılamaya devam saldırı mekanizmasının, erkek egemen
bedenimizin, kimliğimizin, emeğimizin üzerinde kurulan erkek
egemen tahakküm mekanizmalarına kazan kaldırıyor, isyan etti. Taksim Tramvay Durağı’nda top- ideolojinin üzeri kapatılmaya çalışıyor”
bayrağını açıyoruz. lanan SDP’li kadınlar “Jin, jiyan, aza- diyen Nar, “Bu ideoloji, öylesine ör-
Bu yüzden seslerimizin dört duvar arasında sıkışıp kalmasına di”, “Erkek, devlet şiddetine son”, “Ya- gütlü sürdürülüyor ki varlığını, aileden
izin vermiyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz, özgürlüğümüz şasın kadın dayanışması” sloganlarını okula, yargıdan medyaya, devletin
için sokaklara çıkıyoruz!
atarak, getirdikleri düdükler ve mor tüm kurumlarında kendini her gün ye-
kartlarla bir basın açıklaması gerçekleş- niden üretiyor” dedi.
4 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

AKP’DEN DAMIZLIK KIZ HİKAYELERİ


Bugün Türkiye’de yaşanan şekliyle
muhafazakârlık, refah devletinin
henüz yıkıma uğramadığı Reagan
ve Thatcher döneminden farklı
olarak, kadını yalnızca, devletin
çekildiği sosyal alanlardaki sağlık,
bakım gibi yeniden üretim hizmet-
lerini üstlenmek üzere eve hapset-
mekle kalmamaktadır. Kadın için
esas alan olarak aileyi işaret etmek-
le birlikte kadının emek piyasasına
katılımını da yine aile üzerinden,
aile bütçesine destek olan ucuz,
güvencesiz, ikincil emek şeklinde
tanımlamaktadır.
Serap Güneş
toplumsal ve kültürel yapıların, daha doğru-
su o yapılara yüklenen anlam ve değerlerin
sürekliliği adına gösterilen tepkiye dayanır.
Fakat bu tepki, ‘yeni olanın’ mutlak reddiye-
siyle yahut salt tepkisellikle tanımlanamaz.
Muhafazakârlık, ‘eski’ (kadim ve ezeli) ve yer-
leşik olanın, geleneksel ve kutsalın sürekliliği-
ni modern koşullarda sağlamaya çalışmanın
iradesine ve yeteneğine sahiptir; bu irade ve
yetenekle restorasyondan ve gelenekçilikten
farklılaşarak kendini var eder.”
(Başbakan Erdoğan’ın AKP’nin muhafazakâr
demokratlığını anlatırken alıntıladığı Tanıl
Bora’nın “muhafazakârlık” tanımı )
Bunu Tanıl Bora’nın aynı eserinden (Türk Sa-
ğının Üç Hali: Milliyetçilik, Muhafazakârlık,
İslamcılık, Birikim Yayınları) bir başka alıntıyla ta-
mamlayalım: Muhafazakârlık, kapitalist modern-
leşmenin, somut, özgül toplumsal malzemeye
uyarlanmasında işlev görür, hatta kapitalizmin
Margaret Atwood, Damızlık Kızın Hikâyesi Bundan beş-altı yıl önce, Türkiye’de “Tehli- tıkanıklıklarını aşmasına yardımcı olur (s. 55).
(The Handmaid’s Tale) kitabını yazdığında kenin farkında mısınız?” sloganıyla kentli üst Tüm dünyada yeni liberal ekonomi politikaları
1980’lerin ortasıydı. Atwood romanını, “Kadınlar ve orta sınıfların özellikle yaşam tarzlarına müda- ile yeni sağın kol kola yükselişinin Türkiye’ye iz-
eve dönsün, çoluk çocuklarına sahip çıksın” di- hale noktasında korkularını gıdıklayan kampanya düşümü olarak görülebilir AKP iktidarı. Bu yoldaki
yen Reagan (ABD) ve Thatcher’ın (İngiltere) seçil- da hem hedef kitlesi hem de tehlike unsuru ad- girişimler ve tıkanışlar olan 24 Ocak kararları, 12
mesinden kısa süre sonra, yani Batı’da 1960’larla dettiği kesimden epeyce eleştiri almıştı. Bu kam- Eylül darbesi, Özal yılları, kirli savaş dönemi, eko-
70’lerin cinsel devriminin “aşırılıklarının” eleştirisi panyayı yürüten ve o gün için iktidar mücadele- nomik krizler ile inişli çıkışlı gidişatta bir türlü is-
üzerinden büyüyen muhafazakârlığın, kadınların sinin bir safı olan kesimin, salt gündelik yaşam tikrara kavuşamayan Türkiye, nihayet AKP iktidarı
önceki on yıllarda elde ettikleri kazanımları tersine pratiklerine dönük tehdidi işaret ederek aslında ile “rayına oturmuş” görünüyor. Yeni liberal eko-
çevireceğine dair feminist kaygıların yükseldiği bir üstünü örttüğü esas tehlikelerin gerçeklendiği ül- nomi politikaları ile Türkiye’de muhafazakâr de-
dönemde kaleme aldı. kenin bugünkü tablosunda, gündelik hayatın mokratlık olarak tanımı bulan yeni sağın (Batı’da
muhafazakârlaşmasından öteye söyleyecek yeni muhafazakârlık) on yıllık AKP iktidarında bul-
1986’da yayınlanmasıyla birlikte çok satanlar pek bir şeyi yok gibi görünüyor. Onu da olduk-
listesine giren ve yaygın şekilde kitlelerle buluşan duğu istikrar, kadınlar açısından üç ana başlıkta
ça cılız bir sesle dillendiriyorlar. Oysa on yıllık AKP toplanabilecek sonuçlar yarattı ve bu sonuçların
(daha sonra sinemaya da uyarlanan) roman, ka- iktidarının Türkiye’de kadın hareketinin gündemi
dın hakları için verilen mücadelenin karşı devrimci her biri, kadının emeği ve bedeni üzerindeki er-
açısından bundan çok daha öteye varan sonuçları kek egemen tahakkümün derinleşmesine hizmet
bir darbe ile bastırılmasından sonra yaşananların oldu.
hikâyesi üzerinden, muhafazakârlığın kadınların etmekte.
kazanımları açısından oluşturduğu tehdide işaret Batı’da yeni muhafazakârlık,
Bunlardan birincisi, yeni liberal ekonomi politi-
eden güçlü bir feminist distopya. Bu distopya, Türkiye’de muhafazakâr demokratlık
kalarıyla sosyal devletin tasfiyesi üzerinden yoksul-
dini muhafazakârlığı abartılı şekilde olumsuz res- “Muhafazakârlık, kapitalist modernleşme sü- luğun yapısallaşması ve kadınlaşması ile birlikte,
mettiği için epeyce eleştiri almış. reci karşısında, bu sürecin çözdüğü siyasal, kadın emeği üzerindeki erkek egemen tahakkü-
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 5
mün derinleşmesidir. İkincisi, gün- Yapısallaşan yoksulluğun kadın- yanlar veya filmini izleyenler ha- ren muhafazakârlaşmadan
delik yaşam pratiklerinin ötesine va- lar, çocuklar ve yaşlılar ile ezilen et- tırlayacaklardır, kadınlar oy verme ayrı ele alınamaz. Başbakan
ran etkileriyle muhafazakârlaşmanın, nik azınlıklar olmak üzere toplumun hakkından yoksun ve okuma yaz- Erdoğan’ın AKP programı ön-
kadının bedeni üzerindeki erkek kimi kesimlerini neredeyse toptan ma öğrenmeleri de yasak. Ancak sözündeki sözlerinin de açık bir şe-
egemen tahakkümü sermayenin ge- kapsar hale geldiği , çocuklarla yaş- herhalde en beteri, kadınların be- kilde itiraf ettiği üzere, muhafazakâr
reksinimleri doğrultusunda derinleş- lıların bakımının kadınların omzunda denleri üzerinde hiçbir haklarının demokratlık asla “yeninin” reddiyesi
tirmesidir. Üçüncü olarak ise, ilk iki olduğu ve azınlıklarda da yine ka- olmaması. Kadınların bedeni sade- değildir. Liberalizmin yenisini, erkek
başlıktan bağımsız olarak ele alına- dınların dezavantajlı kesimi oluştur- ce üreme aracı olarak görülmekte; egemen tahakkümün eski usulleriyle
mayacak olan kadına yönelik şidde- duğu gerçeği dikkate alındığında, kadınlar, kelimenin tam manasıyla harmanlayarak gayet güzel hayata
tin katliam boyutuna varmasıdır. bu olgu daha net anlaşılacaktır. Yok- damızlık muamelesi görmektedir. geçirir.
sulluğun etnikleşmesi üzerine araş- Üresin’in “feministlerden bile daha
Bir kapitalist ajan olarak Kadını yalnızca aile içine, eve
tırmalar, “işçi sınıfının Kürtleşmesi” kadın dostu” olduğunu iddia ettiği
muhafazakârlaşma hapsetmekle kalmaz. Bu evin bir çı-
başlığını taşıyorsa, sosyal devletin görüşleri, yüzlerce yıldır kadın be-
kış kapısı da vardır: kadın emeğinin
Muhafazakârlığın kapitalizmin nihai yıkımının yaşandığı günümüz- denini ve doğurganlığını kontrol
ucuz, güvencesiz veya kapitalizmin
özgül toplumsal malzemeye uyar- de, yoksulluğun kadınlaşmasından etmeye çalışan erkek egemenliğinin
kötü gün dostu olarak sömürüleceği
lanmasında ve kapitalizmin tıkanık- da rahatlıkla söz edilebilir. ve onun eklemlendiği kapitalizmin
emek piyasasına açılır. İşte kadınlar
lıklarını aşmasında nasıl işlev gördü- AKP muhafazakârlığı üzerinden ye-
Bugün Türkiye’de yaşanan şek- bu iki alan arasındaki karanlık kori-
ğüne dair en güzel örnek, Enerji ve rele uyarlanmasından başka bir şey
liyle muhafazakârlık, refah devletinin dorda, sık sık erkek egemen tahak-
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın değil.
henüz yıkıma uğramadığı Reagan küm açısından “yollarını kaybeder-
yakın tarihli açıklamaları oldu.
ve Thatcher döneminden farklı ola- Kadın doğurganlığının denetimi ler”, yeterince “iffetli” olamazlar,
“Türkiye Cumartesileri çalışma rak, kadını yalnızca, devletin çekil- mücadelesi uzun bir tarihe sahip. kendi ayakları üzerinde durma ihti-
uygulamasını kaldırdığı 70’lerde diği sosyal alanlardaki sağlık, bakım Kapitalizmin ortaya çıkış sürecine malini akla getirmek gibi affedilmez
hak etmediği bir refah seviyesi gibi yeniden üretim hizmetlerini denk düşen 16. yy. sonu ile 17. yy. hatalar yapar, bu karanlık koridor-
yaşadı. Mesai erken başlayınca üstlenmek üzere eve hapsetmekle başlarında, Avrupa’da patlak veren dan kurtulmak için kendilerince tü-
erken bitecek. Böylece gün ışı- kalmamaktadır. Kadın için esas alan salgın hastalıklar sonucu nüfusta neller kazarlar. Kadın cinayetleri ve
ğından daha fazla yararlanacağız. olarak aileyi işaret etmekle birlikte yaşanan benzeri görülmemiş dü- bu cinayetler karşısındaki erkek-dev-
Esnafımız zaten bunu yıllardır ya- (Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet şüş, ilk nüfus krizini doğurmuştur. let-yargı dayanışması/suç ortaklığı,
pıyor. Bu aslında kültürümüzde Bakanlığı’nın adının Aile ve Sosyal Bu krizin aşılması için devletler eliyle bu tünelleri, bu kaçış yollarını kapa-
de var. Devlet bunu niye yap- Politikalar Bakanlığı olarak değiştiril- uygulanan nüfusu artırmaya yönelik manın yöntemidir.
masın ki? Yılda 3 milyar kilovat mesinden de gayet açık bir şekilde tedbirler, binlerce yıldır doğurgan-
Bugün yaşamakta olduğumuz
saat elektrik tasarruf edebiliriz. görülebildiği üzere), kadının emek lığın gizemini ve bedeni üzerindeki
muhafazakâr demokratlıktan eski
Cumartesi tam ya da yarım gün piyasasına katılımını da yine aile üze- tasarrufunu korumuş olan kadınlar
muhafazakârlığı, yani Reagan ve
mesai yapılması için de harekete rinden, aile bütçesine destek olan için bambaşka bir dönemin de baş-
Thatcher dönemi yeni sağını çıkar-
geçeceğiz. Zenginleşmeyi ancak ucuz, güvencesiz, ikincil emek şek- lamasına neden olmuştur.
dığımızda, elimizde işte bu korkunç
çalışmayla elde edebiliriz. (‘Ça- linde tanımlamaktadır. Dolayısıyla
Nüfusun kapitalist ulus devle- beş bin rakamı kalır.
lışanlar az mı uyusun’ sorusuna kadın hem ev içinde, hem de emek
tin önemli güç kaynaklarından biri 1Hem demokrat hem muhafazakâr olma
karşılık olarak) Uyku süresinde piyasasında olmak üzere iki kat koş-
olduğu anlayışı ile, aile, kapitalist iddiası da Türkiye siyasetinin özgünlüğü
azalma olmaz. Vatandaş akşam turmak ve bu performansı sırasında olmalı. Kendine Avrupa’daki Hıristiyan
toplumda mülkiyetin kuşaktan ku-
daha erken uyur.” da “iffetini” korumakla yükümlü kı- demokratlar gibi “Müslüman demokrat”
şağa korunarak devredilmesini ve demek, Türk İslam sentezi garabetinin
Bakanın Protestan Ahlakı ve lınmaktadır. devletçi-statükocu bir İslamcı damar
emek gücünün yeniden üretilmesini
yarattığı Türkiye’de imkân dâhilinde
Kapitalizmin Ruhu (Max Weber) AKP’nin rol modeli: düzenleyen en temel kurum olarak olamıyor.
kitabının Müslüman versiyonunu Sibel Üresin yeni bir şekil alır. Aile, cinsellik ve do- 2AK PARTİ VE MUHAFAZAKÂR

yazdığı bu sözler, muhafazakârlığın Muhafazakârlığın ğurganlığın devlet kontrolüne alın- DEMOKRASİ, www.akgenclik.org.tr/
include/File/DocFile/muhafazakar.doc
asla gündelik yaşam pratikleri ile kadın bedeni ile imtihanı masının da bir aracıdır artık. 3“Mürekkep yalamış” türden beyaz
sınırlı bir mesele olmayıp, kapitaliz- Türk-kenti-orta sınıf faşizmine maruz
“İslamcı kesimin yaşam koçu” Muhafazakâr demokrat AKP’nin kaldığımız bayrak histerisi dönemi hala
min esaslı bir toplumsal mühendislik
olarak anılan ve çok eşliliğin yasallaş- Genel Başkanı ve Başbakan hafızalarımızdaki tazeliğini korusa da
ajanı olduğunun en özlü ifadesidir. Baskın Oran’ın “iki tür küçük burjuvazi”
tırılması üzerine sözleriyle gündeme Erdoğan’ın “üç çocuk” sözlerinin al-
Şıracı Bakan’ın bozacı şahidi esnaf ayrımı için bkz. http://www.radikal.com.tr/
gelen Sibel Üresin, ironik biçimde tındaki de kadın bedeninin kontrolü ek_haber.php?ek=r2&haberno=7102
örneğinde olduğu gibi, kendisine
sadece sözleri ile değil soyadı ile de konusundaki aynı takıntıdır. 4Yeni Yoksulluk ve Etnisite, Sibel
hep taşra gericiliğinden ve küçük Özbudun: “[Yapısallaşan yoksulluğun]
Damızlık Kızın Hikâyesi’ni anım-
burjuvazinin “mürekkep yalama- Kadınların canına kast bir başka önemli veçhesi ise, bazı
satıyor. Ro- sosyal kategorileri neredeyse bir bütün
mış” kesiminden suç ortağı bulmuş
manı AKP iktidarının rakamlar itibariyle olarak kapsamasıdır: kadınlar, gençler/
olan muhafazakârlık, kentli üst ve çocuklar, yaşlılar, engelliler, etnik
oku- korkunç sonuçlarından biri, on yıllık gruplar… Zaten dezavantajlı kesimleri
orta sınıfları yaşam tarzına müda-
süreçte 5000’e (yazıyla beş bin!) ya- oluşturan bu sektörlerin yaşam koşulları,
hale korkusu ile dürterken, esas ka- neo-liberal ekonomik siyasaların
kın kadının; kocası, babası, sevgilisi,
bak emekçilerin başına patlamakta, uygulanmaya konulmasıyla, yoksulluğun
abisi, kardeşi yani en yakını sayılan “kadınlaşmasından, çocuklaşmasından,
emekçilerin en emekçisi olan kadın-
cümle erkek tarafından katliama etnikleşmesinden” söz etmeyi mümkün
lar da bundan katmerli etkilenmek- kılacak ölçüde bozulmuştur.”
dönüşen kadın cinayetlerinde öldü-
tedir. 5Erkek Egemenliği, Kapitalizm ve
rülmüş olması. “Bizim iktidarımızda Doğurganlığın Kontrolü, Ayşe Toksöz,
artmadı, görünür oldu” teranesinin, bianet.org: “… bahsi geçen nüfusu
artırmaya yönelik politikaların en önemli
yazının önceki satırlarında ele alınan ayaklarından biri de gebelik önleyicilere,
olgularla birlikte düşünüldüğünde, çocuk düşür(t)meye ve bebek ölümlerine
herhangi bir kıymeti harbiyesi, cid- getirilen sert cezalardır. Doğum kontrolü
sağlayan bu tekniklere ilişkin bilgiye
diyeti kalmıyor. sahip olan ve bunu uygulayan kadınlarsa,
‘cadı’ olarak suçlanır ve öldürülür.
Kadın cinayetleri, yeni li- Böylece kadınlar, Orta Çağ boyunca
beral ekonomi politikaları ile ‘kadın bilgisi’ olagelmiş ve onlara kendi
bunların pürüzsüz, sorun- bedenleri üzerinde neredeyse mutlak
tasarruf yeteneği sağlamış olan bu
suz ve en yüksek rıza ile alandan tamamen dışlanmış; doğurmaya
uygulan- mahkum kılındıkları çocuklarla (ki bunlar
geleceğin ücretli emek ve ev içi emek
masındaki havuzunu oluşturacaklardır) beraber eve
işlev gö- kapatılmıştır.
6 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

İKTİDARIN ŞİDDET AŞKI


ERKEKLERİN SIRTINI SIVAZLIYOR
Medya Bizi Böyle Görme! kadın ve erkek arasındaki farklılığı bir
zıtlık olarak tasarlamakta ve insani
1987’de Çankırı’da eşinden dayak
ilişkileri de güç ilişkileri temelinde ta-
yiyen hamile bir kadının açtığı bo-
şanma davasını “kadının sırtını sopa- nımlamaktadır.”
sız, karnını sıpasız bırakmamak gere- Medya öyle bir algı yaratıyor ki
kir” atasözünü gerekçe göstererek “şiddet gören kadınlar” diye tanım-
reddeden bir yargıca karşı başlayan, lanan bir grup kadın var ama bu ka-
daha sonra “mor iğne” eylemleriy- dınlar bizden o kadar “uzak ve za-
le sokağa yayılan kadın hareketinin vallı” gösteriliyor ki yaşadığımız tüm
mücadelesinin kazanımlarını yok şiddet biçimlerini unutuyoruz. “Biz”
etmeye dönük bir iktidar pratiğiyle evimizdeyiz ve mutluyuz. “Boşan-
karşı karşıyayız. Bu pratiği hükümet mak isteyen”, “aldatan”, “kocasına
“şiddetin artmadığı bunun med- itaat etmeyen”, “kocasına televizyon
yada görünümünün arttığı” söyle- kumandası fırlatan” kadın karşısında
miyle güçlendiriyor. Kadına yönelik kendi cinsimize yabancılaşıyoruz.
şiddetin son on yılda %1400 arttı- Ayrıca öldürülmüş bir kadın habe-
ğı sayılarla ifade bulabiliyorken ne- ri öyle anlatılıyor ki, “kadın da öyle
dense hükümetin söyleminde ifade davranmasaydı, şöyle yapmasaydı” Bu sonuçlardan da anlaşılacağı üze- ın, Fatma Şahin’in, AKP Kadın Kolları
bulmuyor. Şiddetin medyada görü- gibi ifadeler ve bu durumun yarat- re erkek egemenliğini yaşatan ku- Başkanı Güldal Akşit’in “şiddet art-
nürlüğünün arttığı doğru bir tespit tığı algılar üzerinden erkeğin ege- rumların işlevlerini kaybetmediğini madı, görünür hale geldi” söylem-
ama bu görünürlük şiddet uygula- menliği yeniden üretiliyor. görüyoruz. leri işte tam da bu noktaya tekabul
yan erkeği görüyor mu? Şiddet gö- ediyor. Kadın cinayetleriyle ilgili bu
ren kadın tüm “çıplaklığıyla” ortaya Medyanın genel olarak erkek ege- Yapılan araştırmadan çıkan esas
men söylemi ve algıyı güçlendiren sonuç ise kadın üzerine. İdeal kadın söylemler rastlantı değil, yeni mu-
sunulup uygulayıcı erkek gizleniyor. hafazakar ideolojinin ürünü. İslami
işlevi “AKP tipi” muhafazakarlıkla da eşit, hamarat ve namuslu. Araştır-
Şiddetin görünme biçimi kadının güçleniyor. Mart 2006’da yapılan mada “kadınlar ve erkekler siyasette, gelenekle merkez sağı birleştiren bir
biyolojik olarak “güçsüz” gören ide- “Türkiye’de Muhafazakarlık” araştır- iş hayatında, toplum içinde ve aile parti olan AKP’de farklı sınıftan, ya-
olojik yaklaşımı güçlendiriyor. Görü- masında ortaya çıkan sonuçlar mu- hayatında her bakımdan eşit hak- pıdan, eğilimden gelen “melezleş-
nen şiddet; kadını acizleştiriyor, sır- hafazakarlıkla erkek egemenliğinin lara sahip olmalıdır,” ifadesine evet miş” bir erkek egemenliği türemiştir.
tındaki bıçakla manşetten teşhircilik diyenler % 82 iken; “Bir kadının na- Medya da bu sürecin tamamlayıcısı
ilişkisini anlatan sonuçlar veriyor.
yapıyor.“Kadınlara dair genel olarak muslu olması her türlü özelliğinden oluyor.
Araştırmadaki bazı sonuçlara baka-
üretilen imge ve söylemler, medya- lım. daha önemlidir,” diyenlerin oranı Katil Erkek Değil
da şiddeti araştıran çalışmaların bul- % 81. Birinci ifade ile ikincisi çelişik Kadın Yargılanıyor
gularıyla birlikte değerlendirildiğinde “Gelenekler hayatımızın hangi
gibi görünüyor olsa da aslında çeliş-
şunları saptamak olanaklıdır: Şidde- alanlarında etkili?” sorusuna katı- Yeni muhafazakarlık kadına yöne-
mekten ziyade birbirini tamamlıyor.
tin temsili, erkeğin kadından daha lımcıların %54,2’si aile hayatında ve lik cinayetleri, taciz ve tecavüzü de
Eşitlikten anlaşılan erkekler arasında-
güçlü olduğunu öne süren ‘biyolojik kadın-erkek ilişkilerinde; %19,5’i aile bizim gördüğümüz gibi görmüyor.
ki eşitlik oluyor. Toplumsal cinsiyet
farklılıklar’ söylemine da- ve yakınlarımız dışındaki sos- Gördüğümüz, AKP tipi muhafazakar-
kalıplarının da pek değişmediği an-
yanmaktadır. Dolayısıyla yal ilişkilerde; %11,8’i dev- lığın erkek yandaşı yargının da des-
laşılıyor.
kadınları doğaları gereği let düzeninde; %7,1’i başka teğiyle katliama dönüşen cinayetleri
itaatkar, pasif, bağımlı, devlet ve toplumlarla olan AKP Tipi Kadın Düşmanlığı makul gördüğü ve taciz ve tecavüz
güçsüz olarak gören bu ilişkilerimizde; %7,5’i ise ‘bil- AKP iktidarı kadınlara ev işinin ve eden erkekleri koruduğudur. Taciz
anlatıda erkekler, saldır- miyorum’ cevabını veriyor. çocuk bakımının kutsallığını hatırla- ve tecavüz saldırılarında adeta ölen
gan, her zaman etkin ve Katılımcılar,”Geleneklerimizi tıp kadına yönelen şiddeti destek- kadınlar yargılanıyor. Kadın cina-
güçlü olarak resmedilmek- hangi ortamlarda öğreniyo- leyen bir ideoloji biçimine dönüştü. yetleri soykırım boyutuna ulaşırken
tedir. Medyanın da inşasın- ruz?” sorusuna %66 ailede; Bu yeni muhafazakarlık ötekinin de şiddet devlet tarafından meşrulaş-
da payı olduğu bu gerçeklik iddiası, %23,7 okullarda cevabını veriyor. ötekisi olan kadınlar için en az 3 ço- tırılıyor. Devlet bir yandan kadınları
cuk doğurdukları, ucuz iş gücünde tecavüzcüleriyle evlendirmeye, bir
İnsan Hakları Derneği 2005 / 2011 yıllarındaki en ucuza çalıştıkları ev eksenli bir yandan da dayak atan erkekle kadını
dünyayı meşrulaştırıyor. Bu işin mi- barıştırmaya çalışırken, bu uygula-
“KADINA YÖNELİK ŞİDDET” ile ilgili bir rapor hazırladı: malara karşı mücadele eden kadın-
marlığı ise Türkiye’de AKP’ye düştü.
lara da zor ve şiddet uygulanıyor.
Bu yeni söylem erkeklik rollerini, Yasalar resmi nikahlı kadınları koru-
2005-2008’in ilk 8 ayı içerisinde (yargıya intikal eden) 3074 kadın
pratiklerini de güçlendirdi. Erkek mayı meşrulaştırıp diğer kadınları,
tecavüze uğramış. Tecavüz edenler kamuda görevli polis, asker ve
öğretmenlerle sivil kişilerden oluşuyor. 2005 ve 2011 yılı arasında
egemenliğini siyaset yapış tarzında ahlak dışı ilan edip korumuyor. Top-
toplam 4190 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Cinayetler en çok (kabadayı, delikanlı), söylemde (Aile lu tecavüz davalarında, Fethiye da-
2009 yılında meydana geldi. Verilerimize göre 2007 yılında 1011 ve ve Sosyal Politikalar Bakanlığı), üs- vasında olduğu gibi sonuç çıkmaz-
2009 yılında 1126 kadın öldürülmüştür. 2011 yılı ilk 8 ayı içerisin- lupta (ananı da al git), pratikte (ka- ken, mahkemeler de yıllarca sürüyor
de, 143 kadın öldürülmüş, 76 kadın cana kasteden saldırı sırasında dın cinayetlerinde tahrik indirimi) ve ayrı bir işkenceye dönüşüyor. 8
yaralanmış ve bunun dışında mahkemelere intikal eden 82 tecavüz yeniden üretiyor. Başbakanın tavrı, Mart öncesinde KESK’li kadınlar tu-
vakası meydana gelmiştir. 2005-2011 yılları arasında, 3320 kadın tacize edası, kullandığı kelimeler muhafa-
uğradığı gerekçesiyle yargıya başvurmuştur. Ancak genel kamuoyu
tuklanarak mücadele eden kadınlar
zakar erkekliğin görünümlerini taşır- toplum nezdinde suçlu ilan ediliyor.
araştırmasına göre, 2005-2011 yılları arasında, 110 binin üzerinde ken, aynı zamanda kadın cinayetleri
kadının cinsel saldırıya maruz kaldığı tahmin ediliyor. Fakat mağdur Erkeklerin beyanları ve “pişmanlıkla-
karşısında aldığı tavır da erkek ege- rı” esas alınırken kadınların ne dava-
kadınların % 40’ının aile, akraba, sevgili ve törelerden korktukları
menliğini sahiplenip güçlendiriyor. lara müdahil olmaları kabul ediliyor
için şikâyetçi olmadıkları öngörülüyor.
Kadın cinayetleriyle ilgili Başbakan’- ne de sözleri duyuluyor.
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 7

ERKEK YARGININ BİR KATİLİ DAHA KORUMAMASI İÇİN

TAKİPÇİSİYİZ:
İstanbul’da 2 Aralık günü Gülay Armağan eşi baltayla öldürdü. gerekçesiyle düşük ceza alacak, birkaç yıl sonra
tarafında kafasına baltayla vurularak öldürüldü. çıkıp hayatına kaldığı yerden devam edecek.
Metin Armağan o bildik savunmaya sarılacak
Metin Armağan’ın boşanmak için mahkemeye
yine: Kendimi kaybettim. Ve kim bilir Gülay’ın Şimdi hangi savcı bizi inandırabilir Metin’in
başvurmasının ardından Gülay’ın yakınlarının
sesinin çıkamayacağına olanca güveniyle neler bu cinayeti planlayarak işlemediğine.
Gülay’ı evden almak istemesine yanıtı “Za-
anlatacak…
ten dava açtım, bir şey yapmayacağım, rahat GÜLAY’IN DAVASI KADINLARIN DAVASI. 29
olun” olmuştu. Bundan sadece 2 gün sonra Katili bu davada yine “haksız tahrik”, “iyi MART’TA İSTANBUL ÜSKÜDAR 1. AĞIR CEZA’DA
ise Metin Armağan, iki çocuk annesi Gülay’ı hal” indirimleri alacak; planlayarak öldürmediği OLACAK ILK DURUŞMADA ORADA OLACAĞIZ.

PEŞİNİ BIRAKMADIKLARIMIZ
rının devamına karar vererek duruş- lerinde söylediği gibi bir Cuma ezan nunda savcı “tecavüzle ilgili yeterli
mayı 28 Mart 2012 tarihine erteledi. saatinde öldürüldü. Sanık ağırlaştı- delil olmadığı” gerekçesiyle sanıkla-
Kadınlar duruşma boyunca geciktiri- rılmış müebbet cezası aldı. Yargıtay rın beraatini istedi. Avukat Cevriye
len adalet için eylem yapıldı. ise planlayarak öldürmediği kanısıyla Aydın’ın açıklamasına göre ise dos-
kararı bozdu. Dava 21 Şubat’ta yeni- ya içerisinde birçok somut delil var.
Gülay Yaşar
den başladı. Daha önce olduğu gibi Bunlardan biri tecavüze uğrayan
Koruma talebi öldürüldükten 11 kadınlar davayı takip edecekler. kadının ruh sağlığının bozulduğuna
gün sonra savcılığa gönderilen Gü- dair Adli Tıp raporuydu. Ayrıca kadı-
ADLI TIP RAPORU YINE
lay Yaşar’ın ilk duruşması 8 Aralık’ta nın ifadeleriyle uyuşan teknik tespit-
Nejla
TECAVÜZCÜLERI
İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde gö- ler de mevcut.
Yıldız
SOKAĞA BIRAKTI
rüldü. Duruşmaya kadar birçok hu-
kuksuzluk yaşanan davanın 28 Şubat Ankara Sincan’da 2010’da üni- Dava sırasında takipçi kadınlara
20 Ekim yapılan polis baskısı, gözaltılar ve
2012’de ikinci duruşması yapılacak. versite öğrencisi İ.G.’yi kaçırıp, te-
2010 tari- tehditler de davanın bir başka boyu-
cavüz eden Arif Yavuz ve Tolga De-
hinde, kızı- YARGITAY’DA SONUÇLANANLAR tu. 10 erkek toplumdaki yerlerinde
niz, yaklaşık 7 ay tutuklu kaldıktan
nın eski er- hayatlarına devam ederken dava er-
Ayşe Paşalı sonra serbest bırakıldı. Gerekçe Adli
kek arkadaşı telendikçe yargı suça ortak oluyor.
Ayşe Paşalı’yı 11 yerinden bı- Tıp’tan gelecek raporun en az bir yıl
Gazi Baltacı
çaklayarak öldüren eski eşi İstikbal daha gelemeyeceği, bu süreçte te- UTANÇ DAVASI
tarafından
Yetkin için Ankara 1’inci Ağır Ceza cavüzcülerin mağdur olmaması idi. HALA SONUÇLANMADI
evinin yakınla-
Mahkemesi’nin verdiği ağırlaştırılmış Sonraki duruşmalarda mağdur avu-
rındaki otobüs Siirt’te, Nisan 2010 yılında ilköğ-
müebbet hapis cezası Yargıtay’da katlarının sanıkların tutuklanması ta-
durağında 17 ye- retim okulu öğrencisi dört kız çocu-
lebine savcının yanıtı sanıkların hu-
rinden bıçaklana- da onandı. Yargıtay 1’inci Ceza Da-
kuksal durumunda tahliyelerinden ğunun, aralarında bakkal, manav,
rak öldürülen Necla iresi kararını oy birliği ile aldı. Paşalı
bu yana bir değişiklik olmadığı için tuhafiyeci ve iki de kamu görevlisi-
Yıldız’ın ilk duruşması eski eşinin ölüm tehditleri nedeniyle
tutukluluk talebinin reddini istemek nin bulunduğu 35 kişi tarafından 2
aradan 9 ay geçtikten son- koruma talep etmiş ancak savcılık
oldu. Mahkeme heyeti oy çokluğu yıl boyunca toplu tecavüze uğradığı
ra görülmeye başlanmış, sanıksa adli boşandığı gerekçesiyle reddetmişti.
ile tecavüzcülerin tutuksuz yargı- ortaya çıktı. Zanlılardan biri de 70’li
tıp kurumundan gelecek akıl sağlığı Bir çok davada haksız tahrik indirimi
lanmalarına karar verdi. Mahkeme yaşlardaydı. Duruşmalar başladığın-
ile ilgili rapor nedeniyle duruşmaya uygulanmadığı gerekçesi ile kararı
Başkanı Osman Kaçmaz ise sanıkla- da ise davayı takip eden kadınlar
bile katılmamıştı. Yıldız’ın Baltacı ile bozan Yargıtay’ı bu sefer davanın
rın tutuklu yargılanması gerektiğini sanık yakınlarının saldırısına uğradı,
ilgili açtığı saldırı davası da öldürül- kadınlar tarafından sahiplenilmesi
belirterek, karara karşı oy verdi. tehdit edildi.
dükten sonra görülmeye başlanmış, durdurdu.
Nejla Yıldız’ın duruşmaya zorla geti- FETHIYE DAVASI’NDA Skandallar davası sanıklarından il-
Demet Eygi
rilmesine karar verilmişti. Erkek ada- SAVCI BUYURDU: köğretim müdür yardımcısı Fahret-
let adliye binasında çalışan Yıldız’ın Adana’da Türkçe öğretmeni De- TECAVÜZE DELIL YOK! tin Kuzu 473 gün yakalan(a)madı!
öldürüldüğünü bu vesileyle öğrendi. met Eygi’yi beraberlik teklifini kabul Bu süreçte Kuzu maaşını almaya de-
2007 yılının Haziran ayında
23 Şubat’ta görülecek duruşmaya etmediği için 10 bıçak darbesiyle vam etti, sağlık sorunları nedeniyle
Muğla’nın Fethiye ilçesinde 25 ya-
başta üyesi bulunduğu KESK olmak öldüren Hüseyin Ayyıldız 4 Ekim hastaneye yattı. Erkek dayanışması
şındaki bir kadın, aralarında kamu
üzere tüm kadınlar katılacak. 2010’da dava sonuçlanarak 25 yıl sayesinde bir tecavüzcü aylarca eli-
görevlilerinin, öğretmenlerin ve milli
hapis cezasına mahkûm edilmişti. ni kolunu sallaya sallaya sokaklarda
Esin Güneş eğitim müfettişinin de bulunduğu 8
Dosyalı inceleyen Yargıtay Cumhuri- dolaştı.
kişi tarafından toplu tecavüze uğra-
24 Ağustos 2010 yılında kocası yet Başsavcılığı, sanık hakkında tah-
mıştı. Utanç davası olarak bilinen dava-
Güven Güneş ve Beşir Üzüm tara- rik indirimi uygulanmadığı için kara-
fından uçurumdan atılarak öldü- rın bozulmasını istedi. Sanığa fazla Fethiye 1. Ağır Ceza Mahkemesi’- nın 13. Duruşması geçtiğimiz gün-
rüldüğü iddia edilen Esin Güneş’in ceza verildiğini savunan Savcı, sa- nde görülen duruşmanın yedincisi lerde Siirt Ağır Ceza Mahkemesinde
davasının 3. duruşması 15 Şubat’ta nığın ve tanıklarının açıklamalarına 17 Şubat günü görüldü. Mahkeme görüldü. Duruşmada tutuklu yargı-
Siirt’te görüldü. Savcılığın intahar di- itibar edilmesi gerektiğini savundu. hâkimi, kadının avukatlarının “yar- lanan 10 sanık ve tutuksuz yargıla-
yerek dosyayı kapatmasını Esin’in ai- gılanan sanıkların bilgisayarlarından nan 9 sanık hazır bulundu. Davanın
Ayşe Yılbaş gidişatının ise erkek yargının teca-
lesinin mücadelesi önledi. Mahkeme çıkan pornografik görüntülerin in-
heyeti, olay yerinde keşif yapılması- Boşanmak istediği kocası tara- celenmesi” talebini davayla alakası vüzcü erkeklerle dayanışmasını orta-
na, DNA örneklerinin incelenmesine fından daha önce defalarca tehdit yok gerekçesiyle reddetti. Dava 27 ya koyuyor.Kadınlar ise davayı sonu-
ve sanıkların tutuksuz yargılanmala- edilen Ayşe Yılbaş, kocasının tehdit- Nisan’a ertelenirken duruşma so- na kadar takip edecek.
8 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

AKP’NİN 8 MART ‘HEDİYESİ’


Bizim kararlılığımız AKP hükümetini çok tedirgin etmiş ki ‘ileri demokrasi’ anlayışından bizleri de
mahrum bırakmayarak, evlerine gerçekleştirilen baskınlarda KESK Kadın Sekreterimiz Canan Ça-
lağan, SES Kadın Sekreterimiz Bedriye Yorgun, TÜM BEL-Sen Kadın Sekreterimiz Güler Elveren’in
de aralarında bulunduğu toplam 9 kadın yönetici ve üyemizi tutuklattı. Ama bizler bir yandan
açıkladığımız 8 Mart eylem programını yaşama geçirerek kadın düşmanı AKP’nin ipliğini pazara
çıkarmak için var gücümüzle çabalarken -ki süreç çoktan işyerlerimizde başladı- bir yandan da
tüm tutsak kadınlarla dayanışmayı sürdüreceğiz. KESK’li kadınlar olarak, üzgünüz, arkadaşlarımı-
zı özlüyoruz ama ‘YASTA DEĞİL İSYANDAYIZ!’
Ebru Dinçel
EĞİTİM-SEN İZMİR 2 NOLU ŞUBE
KADIN SEKRETERİ
Her 8 Mart öncesi kadın hareketin-
deki kadınları tatlı bir heyecan sarar.
Yüzyılı aşkındır süregelen mücade-
leyi yükseltmek, daha çok kadına
ulaşmak, sesini daha çok duyurmak,
taleplerini dile getirmek isteyen ka-
dınlar hummalı bir çalışmaya girişir-
ler. Biz KESK’li kadınlar için de aynı
şey geçerlidir. Genel merkezler ve ye-
rellerde aylar öncesinden 8 Mart ha-
zırlıkları yapılır. Bu yıl KESK’li kadınlar
olarak bir ilki yaşadık. Temmuz’da
yapılan KESK kongresinde, kadınların
yıllar süren mücadeleleri sonucu tü-
züğe konulan KESK Kadın Meclisi’nin
ilk toplantısını 28-29 Ocak tarihlerin-
de gerçekleştirdik. Genel Merkez Ka-
dın Sekreteri, KESK Genel Meclisi’nin
Kadın Birimi, Genel Merkez Kadın
HİZMET ÜRETMİYORUZ!’ şiarıyla 8 tiği vs. tespitleri ile AKP hükümetinin rimiz Bedriye Yorgun, TÜM BEL-Sen
Sekreterleri ve şube kadın sekreter-
Mart’ın örgütlenmesi, kadın düşmanı yüzünü bir kez daha Kadın Sekreterimiz Güler Elveren’in
lerinden oluşan KESK Kadın Meclisi,
8 Mart’ın her yerde gününde kut- ortaya koyduk, aldığımız kararlarda de aralarında bulunduğu toplam 9
hava muhalefetine rağmen yakla-
da mücadele deneyimimiz, birikimi- kadın yönetici ve üyemizi tutuklattı.
şık 90 kadınla toplandı. KESK Kadın lanması, bir haftaya yayılan etkinlik-
Meclisi’nin KESK’teki kadın hareketi- lerle işyerlerinde 8 Mart’ın gündem miz ve öz gücümüzle mücadeleyi 21 Aralık Grevi’nin yankıları sü-
ni ilerleteceği ortak noktasında bulu- yapılması, yükseltme kararlılığında olduğumu- rüyorken, 4688 sayılı sendika yasa-
şan kadınlar olarak ‘Kadınlar için ka- zu deklare ettik. KESK Kadın Meclisi sının Meclisin gündemine gelmesi
Kadına yönelik şiddete karşı bü- sona erdiğinde oradaki çoğu kadın
dınlardan yana politikalar üretmek’ yakınken hükümet, 8 Mart’ın resmi
tünlüklü bir eylem programı hazır- gibi ben de gerek KESK içinde ge-
için bir araya geldik. tatil ilan edilmesi talebiyle hizmet
lanması, rekse genel kadın mücadelesinde üretmeyeceklerini açıklayan kadın-
Meclis’te, kapitalist ekonomik sis- önemli bir dönemecin yükünü birlik-
En kısa zamanda, kadınların acıla- lar üzerinden, toplumun en dina-
temin dayattığı güvencesiz çalışma te omuzlamanın, ‘erk’e karşı birlikte
rını paylaştığımızı ifade etmek, hem mik muhalif güçlerinden KESK’i iti-
tarzının en fazla kadınları mağdur durabilmenin, özcesi kadın dayanış-
taziyelerimizi iletmek hem de barış barsızlaştırma, baskılarla sindirme,
ettiği ve kadın emeğinin sömürüsü- masının gücünü tüm benliğimde
talebimizi haykırmak için Roboski’nin sesini kısma niyetinde. Adına bile
nün arttığı, AKP hükümetinin çıkar- hissediyordum.
ziyaret edilmesi, tahammül edemediği kadını, ataer-
dığı Torba Yasa, GSS gibi yasaların
Tüm bunlara eğitim emekçisi ka- kil-kapitalist sistemin taleplerine uy-
en çok kadınları etkilediği; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlı-
dınların en fazla örgütlü olduğu gun olarak, pasif, güçsüz, itaatkâr,
Toplumsal yaşamın muhafazakâr- ğının kaldırılarak Kadın ve Eşitlik Ba- bağımlı, örgütsüz kılma çabalarına
kanlığının kurulması için eylemlilikle- Eğitim Sen’in Kadın Eğitimciler Eği-
laştığı, erkeği koruyan yasalarla ka- timini başlatması, ‘Kadınlar Kadınla- karşı duran KESK’li kadınlara yapı-
dınların katledildiği, adından ‘kadın’ rin örgütlenmesi, lan operasyon da bu niyetin bizlere
rı Örgütlüyor Eğitim Sen Kadınlarla
çıkarılan Bakanlığın kadını değil aile- Yeni bir anayasa yapılması için ge- Büyüyor!’ şiarıyla 8 Mart’a start ver- düşen kısmı… Yukarıda anlatmaya
yi koruduğu; rekli ortamın olmadığı, tüm kesimle- mesi ve Mor Tahta Eylemi ile okul- çalıştığım mücadele azim ve kararlılı-
ri kapsayan bir anayasanın hazırlan- larda ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği’ ğımızı kırmaya çalışıyorlar. Ama biz-
Milliyetçi-ırkçı söylemlerin, savaş
ması gerektiği gibi kararlar aldık. derslerinin verileceği bilgisi eklenin- ler bir yandan açıkladığımız 8 Mart
çığırtkanlığının arttığı, göz göre göre
ce mücadeleye dair inancımız ve öz- eylem programını yaşama geçirerek
katliamların yaşandığı, 30 yıldır sü- Sonuç Bildirgesini ertesi gün ka-
güvenimiz arttı. kadın düşmanı AKP’nin ipliğini pa-
regelen savaşın kadınlara acı, açlık, muoyuyla paylaştık. KESK’li kadınlar zara çıkarmak için var gücümüzle
yoksulluk, göç, tecavüz, fuhuş ola- olarak, AKP’nin uyguladığı neoli- Hissettiğimiz bu güçlü kadın daya- çabalarken -ki süreç çoktan işyerle-
rak geri döndüğü tespitlerini yaptık. beral politikalarla kadınları nasıl sö- nışması ve mücadeleyi yükseltmek- rimizde başladı- bir yandan da tüm
Yapılan bu tespitlerden sonra Ka- mürdüğü, Kürt sorunundaki çözüm- teki kararlığımız, AKP hükümetini tutsak kadınlarla dayanışmayı sürdü-
dın Meclisi olarak, ‘Esnek ve Gü- süzlük ısrarıyla öncelikli ve en fazla çok tedirgin etmiş ki ‘ileri demokrasi’ receğiz. Ta ki yoldaşlarımız olmaları
vencesiz Çalışmaya, Kadın Cinayet- kadınları mağdur ettiği, toplumu anlayışından bizleri de mahrum bı- gereken yere, yanı başımıza dönene
lerine, Kadına Yönelik Şiddete, Baskı muhafazakârlaştırdığı, eril zihniyeti rakmayarak, evlerine gerçekleştirilen dek, KESK’li kadınlar olarak, üzgü-
ve Tutuklamalara ve Savaşa Karşı, 8 devletin her kademesinde ve uygu- baskınlarda KESK Kadın Sekreterimiz nüz, arkadaşlarımızı özlüyoruz ama
Mart’ın Resmi Tatil İlan Edilmesi İçin lamalarında yeniden defalarca üret- Canan Çalağan, SES Kadın Sekrete- ‘YASTA DEĞİL İSYANDAYIZ!’
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 9

TARİHİMİZDEN KESİTLER
Dünyada 8 Mart:
1857’de ABD’nin New York kentinde 40.000 1910 yılının Ağustos’unda Danimarka’da topla- tirdiğinden Dünya Kadınlar Günü için bu olayın
dokuma işçisi kadın daha iyi çalışma koşulları ta- nan 2. Enternasyonal’in Kadınlar Konferansı’nda, önemi büyüktür. 8 Mart tarihi 1914 yılından beri
lebiyle grev başlattı. Kadın işçiler, işgünü süresinin Clara Zetkin’in önerisiyle bir Uluslararası Kadınlar Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmektedir.
uzunluğu, kötü çalışma koşullarına karşı müca- Günü belirleme kararı alındı. Bu karardan yola çı- İkinci kuşak kadın hareketinin hala yükseliş içinde
dele bayrağını yükseltmişlerdi. 12-14 saati bulan karak ilk kez 19 Mart 1911’de Avusturya, Dani- olduğu 1975’teyse bu gün BM tarafından da res-
çalışma sürelerinin 8 saate çekilmesi ve çalışma marka, Almanya ve İsviçre’de toplam bir milyonu men tanındı.
koşullarının düzeltilmesi için greve gittiler. aşkın kişinin katıldığı eylemler düzenlendi. Aradan Kadınların hakları için yürüttükleri mücadeleler,
bir hafta geçmeden, 25 Mart’ta New York’taki sosyalist kadınların öncülüğünde tarih sahnesin-
1889 Kibritçi kadınlar grevi: Londra’daki Bryant
Triangle Tekstil de görünür hale getirildi. Kadınların 1857’de yak-
ve May farikalarında
Fabrikası’nda tığı kıvılcım, 53 yıl sonra tüm dünya kadınlarının
dehşet verici koşullar
çıkan yangın- ortak mücadele tarihi olarak gelenekleşti.
altında çalışan kadın-
da, neredeyse
lar beyaz fosforla çalış- Dünya, yaratıcısı kadınlar olan, önderliğini ka-
tamamı göç-
manın sonucu olarak dınların başlattığı grevlerle çalkalanırken, yaşadı-
men kadın-
çene kemiği hastalık- ğımız coğrafyada bu hareketlenmelerin tabiî ki
lardan oluşan yansımaları oldu. Kadınlar işçi grevlerinde mü-
larına yakalanıyorlardı.
146 genç işçi cadele bayrağını yükseltirken, yaşamın bütününe
Çene kemikleri çürüyor
yaşamını yi- karşı da sözlerini söylediler.
ve yemek yiyemiyorlar-
dı. Çalışma koşullarının
düzeltilmesi için yaptık-
ları grev kitlesel destek
gördü. 1908’de, “Be-
yaz Fosfor“ maddesi,
sendikal hareket saye-
sinde yasaklandı.
1908 yılının 8 Mart’ında yine dokuma işçisi ka-
dınlar grev başlatarak işyerlerini işgal ettiler. Ta-
leplerini daha da genişletmişlerdi: “8 saatlik işgü-
nü, çocuk emeğinin sömürülmesine son verilmesi
ve kadınlara oy hakkı tanınması.”
1909’da Manhattan’da 20 bin gömlek işçisi ka-
dının grevi, diğer fabrikalara da yayıldı. Polis sal-
dırısında yüzlerce kadın yaralandı ve tutuklandı.
Grev, talepleri kabul edilinceye kadar, yaklaşık iki
ay sürdü.

Osmanlı Kadın Grevlerinden 8 Mart’a:


Bizim coğrafyamızda 1800’lü yılların sonların- Devlet fabrikası olan Feshane’deki grevin örgüt-
dan, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar yaşanan bir leyicisi de kadınlardır.
çok grev kadın işçilerin yoğunlukta çalıştığı sek- 22 Ağustos 1876’da ise, Feshane’de çalışan 50
törlerde baş göstermiş ve kadın işçiler yaşanan Rum ve Ermeni kadın işçi,
grevlerin en önde sahip çıkanları olmuştur. Bab-ı Ali’ye yürüyerek,
4 Ocak 1867 tarihinde İstanbul’da yayımlanan sadrazama bir dilekçe
The Levand Herald’da çıkan haber, ilk işçi hareke- sundular ve ödenmeyen
ti haberlerinden biridir. “Geçen Salı günü maliye- ücretlerinin ödenmesini
den 20-30 parayı geçmeyen alacakları biriken bir istediler.
küme kadın, tekrar ücertlerinin ödenmesi isteğin-
de bulundular. Cevap olarak alışılmış “para yok” grevcilerle güvenlik güçleri arasındaki ça-
sözünü işiten kadınlar gittikçe daha fazla şamata tışmaya kadınlar da katıldı.
yapmaya başladılar ve ancak dışarıdan müdahale 25 Haziran 1908’de günde 16 saat çalışıp, ye-
ile sustular. Çıkan kargaşada, kadınların birçoğu- terli ekmek bile alamayan Sivaslı kadın işçiler ey-
nun itilip kakıldığı söylenmektedir.”
lem yaptı. Dayanılmaz bir hale gelen kıtlık ve açlık
27 Ocak 1873 tarihinde yapılan ilk büyük grev- yüzünden kadınlar, vilayet konağını taşlayarak
lerden tersane grevinde, kadınlar burada çalışan buğday depolarını yağmaladı.
babalarına ve eşlerine destek vererek, grevlerine
katıldılar. Dönemin gazeteleri tarafından “hanım 1910 yılında ise, Bursa’da greve giden 3 bin iş-
kuvvetleri” olarak biraz da alaya anılan kadınlar, çiden çoğu kadındı.
1908 yılı, ülkede
grev kırıcılarla da mücadele ettiler. 1912 yılında sendikalaşma için yasal boşluk ya-
zor ve kötü şartlardaki çalışma koşullarına tepki-
1873 Tramvay grevinde de tramvay çalışanları- nin şiddetlendiği, grev dalgasının yayıldığı bir yıl kalayan Cibali tütün işçileri, üç yıl sonra İzmir tü-
nın eşleri, raylara yatarak tramvayların çalıştırılma- oldu. Bu dalga içinde 100’ü aşkın grev örgütlen- tün işçilerinin ücret ve sosyal hak grevlerine des-
larını engellediler. di, bunlardan 40’a yakını kadınların çalıştığı gıda, tek verir. Cibali işçilerinin yarıdan fazlası kadındır.
tütün, dokuma gibi iş kollarında yapıldı. 1921’de kadınlar ilk defa 8 Mart’ı Ankara bağ-
1872-1907 arasında yaşanan 50 grevden 9’u
kadınların çalıştığı dokuma endüstrisindedir.. 1 Ekim 1908 İzmir-Aydın demiryolu grevinde larında kutladılar.
10 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

MİLİTARİZE EDİLEN YAŞAMLARIMIZDIR


ELİMİZDEN ALINMAYA ÇALIŞILAN ÖZGÜRLÜĞÜMÜZDÜR
Savaş zamanlarında erkeklik rolü kutsanır ve bu rol yüceltildikçe kadınlık aşağılanır. Bu
nedenledir ki savaş dönemleri kadınlar için şiddet, tecavüz, ölüm gibi sonuçlar içermek-
tedir. Askeri eğitimle kadına yönelik şiddet, aşağılama teşvik edilir, fuhuş, pornografi er-
kekler için hem erklik ispatı hem de bir rahatlama yöntemi olarak kullanılır. Militarizm
hayatımızın en küçük noktasına kadar sirayet eder ve erkeklikten beslenen bu söylem
hedef tahtasına önce kadınları yerleştirir.
Eylem Karaca
Cumhuriyetin tabii tutulmalıdır sonucu çıkmamalıdır). Erkeklik tedikleri herkesi dinleyebiliyor, izleyebiliyor, takip
kuruluşundan kutsandıkça kadınlar aşağılanır ve bu, ‘öteki’ ola- edebiliyorlar. Zaten yetki çok gerekiyorsa onu da
bugüne hep bir rak kabul edilen tarafın alt edilmesinin önemli bir hemen artırabiliyorlar. Muhalif olan herkesi özel
‘güvenlik’ problemi yolu olarak görülmektedir.( Çünkü onlara göre bir yetkili mahkemeler ve terörle mücadele yasasının
ile birlikte ‘ötekiler’ milletin kadınları o milletinin erkeklerinin namu- hedefi haline getiriyorlar. Bu araçlarla birlikte her
yaratılmış ve toplu- sudur ve her ne koşulda olursa olsun korunmalı- gün tutuklanan insanların sayısı artıyor, öğrenci,
mun militarize edil- dır) Bu nedenledir ki savaş dönemleri kadınlar için gazeteci, yazar herkes hedef haline getiriliyor.
mesinin ‘haklı’ sebep- şiddet, tecavüz, ölüm gibi sonuçlar içermektedir.
AKP militarist bir yaşam biçimini örgütlerken ka-
leri üretilmiştir. Ordu siyasal hayatta Askeri eğitimle kadına yönelik şiddet, aşağılama
dınlara ise çok fazla seçenek bırakmıyor. Çünkü
etkin rol oynamış, şiddetin siyasal alanın içinde teşvik edilir, fuhuş, pornografi erkekler için hem
bilindiği üzere yaşam militaristleştikçe bu durum
ve dışında meşru görülmesi sağlanmış, hiyerar- erklik ispatı hem de bir rahatlama yöntemi olarak
şi vazgeçilmez görülüp olağanlaştırılmış ve tabi kullanılır. Sonuç olarak böylelikle kadın bedeni mi- kadınları daha fazla etkiliyor ve erkek egemen
ki erkeklik kutsanmıştır. Askeri kültür toplumun litarizmin ve milliyetçiliğin önemli ilgi alanlarından sistemin çizdiği sınırları zorlamak daha da zor-
değerleri haline getirilmiş, askeri eğitim, erkekle- bir tanesi olur. Bunun bir savaş politikası olarak TC laşıyor. Militarize edilen toplumlarda kazanılmış
ri sürüne sürüne itaat ettirirken, toplumu da ita- tarafından benimsendiği ortadadır. Bu durumda kadın hakları ya da kazanılması yakın olan haklar
at eden pozisyonuna sokmak için kullanılmıştır. ise kadınların gördüğü şiddetin, yaşanan tecavüz da geriye düşmeye başlıyor. Toplumsal cinsiyet
Bu durum direk savaş süreçlerinde olduğu kadar vakalarının hızla artması kaçınılmaz bir durumdur. rolleri çetin bir şekilde perçinleniyor ve kadın ya-
‘soğuk savaş’ ya da ‘barış’ dönemlerinde de ince Tecavüz vakalarının çoğunun, her yaştan kadınla şam alanlarının dışında evlere hapsedilmeye ça-
ince işlenen uzun bir sürecin sonucudur. olmakla birlikte, çocuk yaştaki kadınlara özellikle lışılarak, destekçi pozisyonuna düşüyor. Bununla
askerler, polisler, devlet görevlileri ve özel güven- da kalmıyor; militarizmin arttığı her durumda ka-
Militarizm denilince her ne kadar aklımıza ilk dına yönelik şiddetin ciddi bir biçimde arttığı ve
likler tarafından gerçekleştirildiği tespit ediliyor.
olarak ordu ve asker gelse de militarizmin sadece meşrulaştığı görülüyor. Yanındaki coğrafyadaki
Şikâyet etmek zaten yeterince zorken, devletin
orduyla bağlantılı olduğu varsayımını kabul etmek
bütün kurumlarının tecavüzcüleri koruyor olması kardeşini öldürmeyi hak gören zihniyet, hakkını
günümüzü yorumlamada bizi bazı yanlış sonuçla-
ise bunun bir devlet politikası olduğunu ve bun- arayan insana nefes aldırmamaya çalışan zihniyet,
ra götürecektir. Mesela bu varsayım AKP’nin TSK
dan ısrarla vazgeçmediklerini ispatlıyor. yanındaki kadının da gerektiğinde dövülmesi ge-
ile yaşadığı gerilimden kaynaklı hükümetin milita-
rektiğini aşılayan bir zihniyet haline geliyor tabii
rizme karşı olduğu yanılsamasını bile doğurabilir. Ayrıca savaş konseptinin yarattığı psikoloji ile
ki. Bugün kadın cinayetlerinin oranlarından bile
Bu çok büyük bir yanılsamadır çünkü AKP orduyu birlikte aynı milletin mensubu olan erkekler tara-
bu tespite ulaşmak mümkün.
ve militarizmi kesinlikle tasfiye etmemesinin yanı fından ise kadınların daha fazla şiddet gördüğü,
sıra başka araçlarla kendisine ‘ötekiler’ belirlemeye daha fazla ezildikleri ve birçok kadının bu sebep- Militarizmin topluma adeta bir yaşam biçimi
devam etmekte ve militarizmi yaşamın en küçük ten intihar ettiği de çok açık görülebiliyor. olarak dayatıldığı durumlarda egemenler yine
hücrelerine kadar yerleştirmektedir. Mesela şehir kendilerine karşı yeni ya da aynı ‘ötekileri’ yaratır
AKP militarizmi sadece bölgede yaygınlaştırmı-
merkezlerinde her gün sayısı artırılan polisler, üni- ve kadınların pozisyonunu da biraz önce yukarı-
yor. Türkiye’de de hızla totaliterleşen bir rejimle
versitelerde neredeyse adım başı karşımıza çıkan da anlatıldığı gibi belirler. Ya evinde, yeni itaatkâr
birlikte toplumun militarize edildiğini görüyoruz.
Özel güvelik birimleri, şehir merkezlerine kurulan vatandaşlara gebe, toplumsal cinsiyet rolünün
Son dönemde emniyet teşkilatında artan polis
açık karakollar- İstanbul’da Gezi Parkı, Ankara’da kabulünde kadın olursun, onun için tehlike yarat-
nüfusunun ve teçhizatın verilerine bakıldığın-
Güven Park- paralı askerler , hükümet eliyle her mayacak bir grubun mensubu olarak ya da savaş
da ‘polis devletine mi gidiyoruz’ tartışmalarının
grup toplantısı başta olmak üzere her söylemiyle ganimeti sayılacak olan, bulunduğun topluluğun
gündeme gelmesinin haklı gerekçeleri olduğunu
hayatımızın içine yerleşen militarist söylem. namusu görülen ve zarar vermek için son tahlilde
görebiliyoruz. Yine içeride bir güvenlik sorunu ya-
Ülkede bunlardan en görünür olanı Kürt illerin ratılıp her noktadan kuşatılıyoruz. Kurulan kara- mutlaka sana zarar verilmek istenecek olan, sindi-
devam etmekte olan savaştır. Her ne kadar bu- kolların haddi hesabı yok. Ciddi bir polis alımı ya- rilmeye çalışılacak olan kadın olursun. Her ikisi de
nun bir savaş olmadığını, bir terör sorunu oldu- şanmakta ve bulunduğumuz her alanda polislerle kadınlığın bir başka ezilmişlik halleridir ve çoğun-
ğunu anlatsalar da yaşananın bir savaş olduğu karşı karşıya gelmeye başlıyoruz. lukla her ikisi de mecburiyet hissinden kaynakla-
alenen açıktır. Ve ne yazık ki devlet ve hükümet nır: Birisi rollerin doğallığına inandırılmışlığın ge-
İleri demokrasi anlayışının gereği olarak işkence- tirdiği bilinçsizce gelişen mecburiyet hissi, ikincisi
eliyle yürütülen kirli bir savaştır. AKP’nin bu sa-
ye son vereceğini anlatan, hatta başkanının mec-
vaş koşullarını sürekli yaratarak çözümden yana ise farkında olmanın getireceği bilinçli mecburiyet
lis kürsülerinden ağladığı hükümet işkenceyi ciddi
bir adım atmadığı, savaş konseptini yaşamımız- hissidir.
bir biçimde artırıyor. En ufak bir gösteriye dahi
da meşrulaştırmaya çalıştığı ve toplumu milita- Son olarak aynı zamanda önümüzdeki uzunca
tahammülleri kalmamış görünüyor ki gösterilere
rize etmek için en uygun araç olan milliyetçiliği bir süreç için payımıza düşen, payımıza düşmüş
ciddi şekillerde müdahale ediliyor. ‘Öteki’ gördük-
kullandığı aynı açıklıkla karşımızdadır. Bölgede ise olan bu kadar tatsız bir pasta dilimini bize o pas-
lerini etkisiz hale getirebilmek adına her yöntemi
artan militarizmin kadınlara etkisi çok daha yakıcı tayı sunanların suratlarına yapıştırmak olmalıdır.
deneyip, bütün bir hayatı denetlenebilir hale geti-
olmaktadır. Yol ve yöntemlerini mutlaka değerlendirecek,
riyorlar. Yürüdüğümüz sokakta, oturduğumuz bir
Öncelikle savaş konseptinde kadının annelik bankta, her yerde izlenebiliyor, adım adım takip tartışacağız fakat hemfikir olduğumuz nokta AKP
rolü kutsanır, direk savaşa katılmaz (buradan düz edilebiliyoruz. İhlal ettikleri yasalara her gün birini militarizminin ‘önce kadınları vurun!’ emrine tüm
mantıkla kesinlikle kadınlar da zorunlu askerliği daha ekliyor ve hiç yetkileri olmadıkları halde is- gücümüzle karşı çıkmamız gerektiğidir.
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 11

DİRENEN CADIDIR! BİR ÇIĞLIK


YORGUNUDUR
ŞİMDİ ZAMAN*
Cadı, erkek egemen sistemin baskılarına bo- mahkemesi üyesi Heinrich Kramer ve James
yun eğmek istemeyen, direnen kadının özgürlük Sprenger’in 1486’da yazdığı Malleus Mallefica- Aysel Batyar
mücadelesinin simgesidir. Cadı avları, kadın cin- rum (Cadıların Tokmağı) adlı kitap cadı avları ola-
Bir halk ne zaman yenilir? Bütün kadınlar ye-
selliğine duyulan korkunun, kadınların alternatif rak bilinen kadın katliamlarının başlamasına ne-
nildiği zaman... Bir halk ne zaman yenilmez?
tedavi uygulamalarının engellenmesinin, kürtajın den oldu. Cadıların kimler olduğunu, işkencenin
Kadınlar mücadeleye durduğu zaman, kadınlar
serbest bırakılmasının, yalnız yaşamayı seçen ka- nasıl yapılacağını anlatan kitap, cadılığı kadınlara
durdukları yerde durmadıkları zaman. Bir halk
dınların toplum dışına itilmesinin ve kadın top- özgü olarak tanımlanmaktaydı. Cadılar şeytanla
ne zaman kazanır? Kadınları özgür olduğu za-
luluklarının yasaklanmasının, kadının eve kapatıl- çiftleşen şehvet düşkünü yaratıklardı. Malleus, iş-
man. Tanrılar adaletsizlikleriyle ne zaman yüz-
masının öyküsünü anlatır. Cadı avlarıyla, kadının kenceci mahkeme üyeleri ve para düşkünü tacir
leşir? Beyaz tülbent ve çocuğun elindeki taş,
kendi bedeni üzerindeki kontrolü ve denetimi er- avcılar için başucu kitabıydı.
tanrılaştığı zaman. Bir halk ne zaman ölmez,
keklere geçmiştir. Cadı avları Almanya, İngiltere ve Fransa gibi öldürülemez? Kadınlar gidenlerin yerini doldur-
“Böylece kadınlar, Orta Çağ boyunca ‘kadın bil- ülkelerde başlayarak 17. yüzyılda tüm Avrupa’ya duğu zaman.
gisi’ olagelmiş ve onlara kendi bedenleri üzerin- yayıldı ve 18. yüzyıl ortalarına kadar sürdü. Daha
Kürt özgürlük hareketinin fiziki, siyasi ve coğ-
de neredeyse mutlak tasarruf yeteneği sağlamış çok köylü kadınlar ve çocuklar cadı olarak suçlan-
rafi haritalarının sınır çizgileridir kadınlar. Bir
olan bu alandan tamamen dışlanmış; doğurmaya dı ve idam edildi. Cadılıkla suçlananlar genelde
adım ötesi sınır ötesidir. Yüreğinin yanan tara-
mahkûm kılındıkları çocuklarla (ki bunlar gelece- yaşlı, fakir, dul, kasaba, köy ebesi ve hiç evlenme-
fı. Bir adım berisi, ne varsa dört duvar kelepçe,
ğin ücretli emek ve ev içi emek havuzunu oluştu- miş kadınlardan oluşuyordu. Erkeğin “toplumsal
yürümekle aşınmış yollar ve kimyasal kokusu...
racaklardır) beraber eve kapatılmıştır.” koruyucu gücünü” reddeden kadınları hedef alı-
Bir adım ötede bir adım beride parçalanmış be-
yordu kilise ve mutlak devlet.
Cadı avları toplumsal cinsiyeti kurmanın bir öğe- denler, ölüm kusan şarapneller... Kadınların,
si olduğu gibi, tüm dünyayı hiyerarşiye sokmayı Cadılar erkek egemen düzenin buyruklarıyla sevgililerin elleriyle toplanan ölüm parçaları.
amaçlayan bir çabaydı. “Bu olay dünya-ekonomi- yaşamayı reddediyor ve kendi dünyalarını kuru- Katırların taşıyamayacağı kadar ağır, yüreklerin
si düzleminde cereyan etti ve ötekinin kadınlaştı- yorlardı. Çoğu toplum dışına itilmişti. Kadınlar kaldıramayacağı kadar vebalsiz, tarihin akla-
rılması ile bağlantılı idi. Öteki, zayıflık, edilgenlik, iri benli, sakallı, bedenleri deforme olmuş, son yamayacağı kadar karanlık ölümler. Hep yanı
tembellik, cinsel serbestlik, akıldışılık gibi özellik- derece çirkin olarak tanımlanıyor ve çirkinlikle- başlarında... Derin vadilerin kuytularına not dü-
lerle nitelendirildi. Kadınları ve tüm ötekileri be- ri doğa üstü güçleriyle ilişkilendiriliyordu. Cadı şercesine bir çığlık, kadın bedeninden: “Devlete
lirleyen bu gibi nitelikler toplumsal cinsiyetin de mahkemelerinde kadınların vücutlarında “şeytan satılacak kanım da canım da yoktur! Bu böyle
inşasını hızlandırdı. Kadın doğa ile bağlantılandı- izi” aranıyordu. Bir işkence yöntemine dönüşen biline!” Uludere durmaz akmaz artık mecali yok.
rılıp fethedilecek terbiye edilecek bir düşmandı. aramalarda kadınlar çırılçıplak soyuluyor ve vü- Ne çok kan gördü, ne çok çığlık duydu. Dün
Yeni dünya düzeninin yerleşmesi ve yayılmasında cutlarına iğne batırılıyordu. İşkencelerde kadınla- 33 kurşun 33 can, bugün tonlarca bomba 34
bundan daha iyi bir ideoloji ve pratik olamazdı. ra çoğu zaman tecavüz edilirdi. İşkence altındaki can. Duyuyor musunuz Kürdistan’da her kadın;
kişi acıyla kıvranır, haykırır ve ağlarsa şeytanın her su sesinde ağlıyor sessizce, her al renginde
Cadı avları, akıl, bilim, sağduyu gibi kavram- vücuduna hükmetmediğine ve cadı olmadığına kanıyor ve yağmurlar inciniyor.
ların erkekleştirilmesini, kadınların insanlık tarihi kanaat getirilirdi. Yalnızca cadılar işkenceye dire-
boyunca binlerce yıldır biriktirdiği deneyim ve Daha dündü... Bir kadın, Kürt bir kadın, bin-
nebilirdi. Öyle acımasız, işkence yöntemleri dene-
bilgilerin, mutlak devletin, egemen sınıfların ve lerin anadilinde temsilci bir kadın, yüzü bütün
niyordu ki direngenlik asla affedilmiyordu. Cezası
cinsiyetin tekeline alınmasını sağlamıştır. Ebelik kültürlerin beşiği bir kadın, tam on bir yıl anadili
kesinlikle ölümdü.
gibi kadının bedeni üzerindeki tasarrufunu koru- koynunda, inadına Kürtçe voltalarla dört duvar
masına olanak tanıyan becerileri de içeren sağal- Cadı avları 1550-1650 yıllarında başladı. zindandan aynı kürsüye yürüdü. Hala öylesine
tıcılık; cadılık kanıtı olarak sunulmuş ve kadınların 1560’tan sonra merkezi ve yerel devlet makam- de güzeldi ki...
elinden alınmıştır. Sağaltıcı kadın, isterik kahka- ları işe el attı. Fransa, İngiltere, İsviçre İskoçya,
Dün değil artık bugün bir kadın, Kürt bir ka-
halar atan, tehlikeli, dengesiz, ölçülemez, de- Almanya gibi yerlerde sayısız yargılama ve kovuş-
dın, binlerin anadilinde bir kadın bedenini ölü-
netlenemez, öngörülemez siyah pelerinli cadılar turma yapıldı. 1430-1780 yılları arasında
me yatırdı usulca. O nasıl bir sessizliktir ki her
olarak resmedilmiş, modern tıbbın doktor erkeği yaşlı kadınlarla başlayan, ardından çocuk- gün her güneş saçlarından doğuyor. Öylesine
ise ölçülü, dengeli, denetim altına alan, öngören, ları, daha sonra ise erkekleri de içine ala- de zarif ki... Oysa tanrılar bilmeli ki, bir kadının
hastasının kaderini elinde tutan beyaz gömlek rak geniş bir kesime yayılan cadı avlarında sesi kadar, sessizliği de barıştır, çığlıktır, gelecek-
içindeki iktidar imgesi olmuştur. 50 bine yakın insanın öldürüldüğü tahmin tir, vicdandır ille de vicdandır.
ediliyor. Sadece Almanya’da 1500 ve1782
Cadı avları yalnızca sağaltıcı/ebe kadınları hedef yılları arasında çoğu kadın en az 25 bin Yanı başlarındaki her ölüyü ölüsü bilen, be-
almakla kalmamış, bir kişinin cadılık suçlamasıyla yaz tülbentiyle barışa saran kadim halkın kadim
erkek üzerinden yakıldığı sanılıyor. kadınları. Bu nasıl bir sabırdır ki ne sesiniz tü-
tanımlı/erkeğe 1630 yılında kendi ne bedeniniz. O bedenlerde binlerce atan
bağımlı bir ya- Oberkirchen’de yürekleriniz taş duvarları ısıtmakta. Ölüme ya-
şam sürme- 58 kişi cadılık- tan bedenleriniz taş zeminleri utandırmakta. Ey
yen, bağımsız, la suçlanarak Tanrılar! Bilmez misiniz ki insan eti yemek gü-
yalnız yaşayan yakıldı. nahtır her dinde her lisanda... Bilmez misiniz ki
kadınları da “Barış” diyen o beyaz tülbentler, artık sabretme-
hedef tahta- 1623-1631 yi size bırakıp boynunuza dolana...
sına koyarak, yılları arasında
Würzbürg’de Bu yılın 8 Mart’ında bir sayfası daha kanar
toplumsal cin-
ise 900 kişi yakı- tarihin. Kadınlar zindanları boşaltmadıkça. Yer
siyet rollerinin
larak idam edildi. yuvarlağına daha bir ağır gelir insanlık, sevgili
yapısallaştığı bu
zarif Selma’yı ölümden kaldırmadıkça. Taş, be-
dönemde, “hizaya 1669’da İsveç’te 85 ton utanır tarihe tanıklıktan Canan’ı, Bedriye’yi,
almıştır”. kişi idam edildi. 1645 ve Helin’i, Berivan’ı, Fatma’yı, Zeynep’i, Büşra’yı...
Cadı Avlarına 1692’de Amerika’da yeniden aramıza katamadığımızda. Dağ dağlı-
Kısaca Bakalım Salem kasabasında ğından, dere dereliğinden istifa eder koyakların-
19 kadın ölüme da çiğdem yerine ölü bedenler açtığında.
İki Dominikli Engizisyon mahkûm edildi. *H. İzgören
12 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

VAN ESKİ VAN DEĞİL


BEN ESKİ BEN DEĞİLİM
Sokakta kimse birbiriyle konuşmuyor ama gözler değiyor, bakışlar değiyor ve hep aynı ifade:
Umutsuzluk ve tükenmişlik. O kadar göçebe yaşıyorum ki. Yüzlerce insan gibi, evime gideyim de
öleceksem de evimde öleyim diyorum çoğu zaman. Eskiden kötü olan her şeyden uzaklaşmak için
eve giderdim. Şimdi eve gittiğimde kırk kişiyi arıyorum. Ben evdeyim deprem falan olursa ben
buradayım. Bina yıkılırsa beni gelip arayın demek bu. Söylerken bile fark etmiyordum bunu. Ne
çabuk alışıyoruz her şeye. Yıllardır tanıdığımız insanlarla, hangi çadırdasın, konteynıra geçtin mi,
yıkanabiliyor musun şeklinde konuşuyoruz…
Aylin Çelik
Ömrümün orta yerinde bir boşluk var min-
valinde bir cümlesi vardı Oğuz Atay’ın. Benimse
şu an hafızamın orta yerinde koca bir boşluk var.
Mekânlar, insanlardır hafızayı var eden. Şimdi
çocukluğum ve ilk gençlik yıllarımın tanığı olan
ilkokulum, ortaokulum, lisem yok. En yakın arka-
daşlarımın, akrabalarımın evleri yok. Kestirmeden
gitmek için kullandığım ve yol üzerindeyken uğ-
rayayım dediğim akrabamın evi bir süre sonra yok
olacak, kestirmeden ya da her zamanki yoldan da
gidebiliyorum artık, içine giremediğim evime. Evi-
min önü biraz daha açıklık olsaydı da ana cad-
deyi görseydim derdim, şimdi evim caddeye 200
metre uzaklıkta ve caddenin en önünde. Evimin
önündeki hiçbir bina yok artık. Caddenin karşısın-
daki oto galeri ve üstündeki 7 kat yok. Hiçbir şe-
kilde öncesini hatırlamadığım, her gün önünden
en az iki defa geçtiğim o binada onlarca kişi öldü.
Bir tanıdığım deprem anında önünden geçmiş
bir kadınla erkeğin deprem sırasında saliselik bir
duraklamada el edip “Bizi kurtarın!” deyişini ve o
saliseden sonra depremin hızlanıp onların kanının
etrafa saçılışını gördüğünü anlattı.
“Görmediği bir şey, bir insanı ne kadar
etkileyebilir”in cevabını biliyorum artık. Sokakların politik tartışmalarda birbirimizin kafasını gözünü paylaşıyor. Van’da değilken aklım hep buradaydı
günlük sesleri yokken ne kadar ruhsuz olabilece- yarıyorduk. Aslında ne kadar mutluymuşuz ve ne ve hiç iyi değildim. Van’dayım, her şey çok zor
ğini de biliyorum. Bir şehrin nüfusunun köyden kadar “lüks” yaşıyormuşuz. ama daha iyiyim. Bu şey gibi; biri ölür ve ağlarsın.
ne kadar az olabileceğini ve bu insanların hiç ko- Ama mezarına gidince rahatlarsın. Van’a gelmek
nuşmadan aynı duyguyu yaşayıp yüzlerine yan- Depremden sonra şehir dışına gittim ve ayda
de öyleydi. Evet Van yıkılmış, hiçbir şey eskisi gibi
sıtabilmelerinin ne demek olduğunu biliyorum. bir Van’a gelip kısa süreli kaldım. Son bir buçuk
değil ama gözlerimin önünde işte. Bununla baş
Herkesin bildiği bir şeyi neden konuşasın ki.... aydır hiç ayrılmadım. Ama sanki 15 yıldır bura-
edebilirim.
dayım ve 15 yıldır Van böyle. Sokakta hiç müzik
Sokakta kimse birbiriyle konuşmuyor ama göz- sesi yok, bugün fark ettim bunu. Hiç çocuk yok. Başımıza gelenlerle baş etmeye çalışıyoruz.
ler değiyor, bakışlar değiyor ve hep aynı ifade: Kadın sayısı çok az. Her yer koyu renkli kıyafetli, Hayatımın en zorlu sürecini yaşıyorum. Şimdiye
Umutsuzluk ve tükenmişlik. O kadar göçebe ya- üzgün bakışlı insanlarla dolu. Bankaların o süslü kadar bu çok fazla dediğim her şey ne kadar da
şıyorum ki. Yüzlerce insan gibi, evime gideyim de çalışanlarını eşofmanları ve günler öncesi yıkan- azmış meğerse. O otuz saniyeden öncesi ne ka-
öleceksem de evimde öleyim diyorum çoğu za- mış saçlarla, makyajsız şekilde görmek... Hiçbir dar güzelmiş. Dert ettiğim, sorun olarak gördü-
man. Ama insanın ana rahmi, evi bir anda nasıl da şey normal-eskisi gibi değil’in resmi işte bu. Kon- ğüm, kahrolduğum, umutsuzluğa kapıldığım şey-
korkunç bir yere dönüşebiliyor. Eskiden kötü olan
teynırlarda çalışıyoruz, lokantalarda tuvalete gidi- ler ne kadar da önemsizmiş. Tüm bunlar bir rüya
her şeyden uzaklaşmak için eve giderdim. Şimdi
yoruz, okulların kütüphanelerinde yatıyoruz. olsaydı, uyandığımda çekeceğim ooh sanırım 30
eve gittiğimde kırk kişiyi arıyorum. “Ben evdeyim,
saniyeden uzun olurdu.
deprem falan olursa ben buradayım. Bina yıkı­lırsa Elektrikler gidiyor geceleri, hep bir ağızdan
beni gelip arayın” demek bu. Söylerken bile fark deprem mi olacak diyoruz. Elektrik giderse dep- Baş etmeye çalışıyoruz. Hiç bilmediğim ko-
etmiyordum bunu. Ne çabuk alışıyoruz her şeye. rem olur inancına artık hepimiz biat ediyoruz. He- nularda deneyim sahibiyim artık. Van’ın hiç bil-
Yıllardır tanıdığımız insanlarla, “Hangi çadır­dasın, pimiz çok değiştik. Van’daki hiç kimse 3 ay önceki mediğim bir yüzünde yaşıyorum şimdi. Yıllardır
konteynıra geçtin mi, yıkanabiliyor musun?” şek- kişi değil. Ben dâhil. Ailemden kimse yok şu an bu Van diye yaşadığım yer Van değilmiş mesela. 15
linde konuşuyoruz. Eski entelektüel konuşmalar, şehirde. Hiçbir yakın arkadaşım, akrabam yok ne- gündür 2 katlı bir evdeyim. Daha önce hiç gelme-
kitaplar, filmler, kişiler uçtu gitti. Yıkanabiliyor redeyse. Kimsesizlik hissediyor herkes, bir tanıdık diğim bir mahalle burası. Buradakiler de benim
musun sorusunu hiç garipsemeden soruyoruz görünce yolda, dakikalarca bırakmak istemiyor- önceden yaşadığım yeri bilmiyor. Utanıyorum
birbirimize. Oysa 3 ay önce en ateşli entelektüel, sun. İki taraf da konuşmaya aç; soruyor, dinliyor, yaşadığım şehri tanımamaktan. Yıllardır yaşadı-
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 13
ğım steril hayattan utanıyorum. Bugün
Van’da insanlar depremden sonra yok-
sullaştı sananlar var. Benim dahi yıllar-
VAN’DA KADINLAR İÇİN ARTIK HAYAT;
dır görmediğim buraları oradan görmek
tabi ki mümkün değil. Görünmeyen in- • İşsiz kalan kocasından daha fazla şiddet görmesi demek;
sanları deprem yerle bir etti. Şehrin mer- • Yoksulluğun ve yoksunluğun artması ile kadına yönelik şiddetin artması, çocukların da bu
şiddetle büyümesi demek;
kezi yıkıldı, bu mahalleler dimdik ayakta.
• Çoğunlukta yeşil kart kullananların yeni SGK uygulamalarının ilk mağdurları olması demek;
Benim gibi şehrin burjuva sınıfı mensup- • Kiracı olduğu için konteynıra gidemeyip boşalan çadırlarda kalmak zorunda olan yalnız ka-
ları yüzsüz bir şekilde bu mahallere gi- dınlar için tacize ve tecavüze açık hale gelmek demek;
riyor; bir de üstüne üstlük kira değerini • Ev sahibi olsa bile “başında bir erkek bulunmadığı için” konteynır alamamaları demek;
arttırıyor. 4 ay önce 100 lira kirası olan • Boşanan ya da kocası ölen-giden kadınların evlerinde bir erkek bulunmadığı için insan yerine
bir ev şimdi 500 lira. Çünkü artık 500’ü koyulmamaları, konteynırda oturamamaları demek;
rüyasında değil cüzdanında görenler • 300 kişinin aynı tuvalet ve banyoyu kullandığı, tacizin meşrulaştığı çadır kentlerde yaşamak
yaşıyor bu mahallelerde. Artık nereden demek; şimdiyse onları bile bulamamak demek;
hangi dolmuş-otobüs kalkar biliyorum, • Kendilerine ait hiçbir özel alanlarının olmadığı, bir çadırda/konteynırda hep birlikte yaşamak
son otobüsün saatini biliyorum, soba demek;
• Cinsel ihtiyaçlarını “gideremeyen” erkeğin/kocasının tecavüzüne uğramak demek;
nasıl yakılır biliyorum, taşıma suyla soba
• Okuma yazmaları olmadığı için resmi prosedürleri yerine getirirken çok ama çok fazla zorlan-
üstünde ısıtılan suyla nasıl banyo yapılır mak demek;
biliyorum. Deprem benim hayat görgü- • Ulaşım ve resmi formlar için para bulamayan kadınlar için yardım alamamak demek;
mü arttırdı. Evime dönüp, kışın ‘sıcak • Geçim kaynakları ücretli öğretmenlik, ev işleri, çocuk bakımı olan güvencesiz kadınların ta-
oldu şu camı bir açayım’ı hangi yüzle mamen işsiz kalması demek;
söyleyeceğim? • Kimi kimsesi olmayan kadınların “yok mu sana bakacak bir erkek” denilerek aşağılanması ya
da o sözün “istersen ben bakarım”a dönüşmesi demek;
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Der- • Sığınma evinde kalan kadınların şehir dışına gitmek zorunda olmaları nedeniyle tekrar şiddet
neğe depremden birkaç gün önce git- gördüğü evlere geri dönmesi demek.
tiğimde, arkadaşlara, sanki bu benim
buraya son gelişim demiştim. Bunu ay-

DEVLET BABA SÖZÜNÜ TUTUYOR:


lar sonra anımsadık. “Niye, bizi terk mi
ediyorsun?” dediler güldük geçtik. Bunu
o an neden dedim bilmiyorum. O gün-
den sonra bir kere daha gittim sanırım
ama sonrası yok. Şimdi suyu-tuvaleti ol-
VAN’DA ÇADIRDA KIMSE KALMAYACAK!
mayan cadde üstündeki bir konteynırda Van depreminin ardından ağ- hizmet götürmeyeceği elektriksiz,
çalışıyoruz. Derneğimizin binasına gire- zını her açan devlet yetkilisi aynı güvenliksiz, kötü koşullardaki tu-
miyoruz bile korkudan. Hayatımın belli şeyi tekrarladı: Van’a yeterince valet ve banyoları bile iptal edil-
dönemlerinde böyle “şom ağızlık” yap- yardım yapılıyordu, depremzede- miş çadır kentlerde hayatta kalma
tım ama böylesi gerçekten olmamıştı. ler “saray gibi” çadırlarda kalıyor- mücadelesi vermek olacak. Oysa
Keşke o dediklerimin nedenini bilseydim. du, Şubat’ta devamı da gelecek, devlet, depremzedelere altı ay ba-
Her tarafımız koca bir KEŞKE. Bu söz- Van “konteynır kente” dönüşe- rınma vaat etmişti.
cük sanki hayatımızın başkarakteri, gün cekti. Van’da durum zaten içler acısı.
içinde onlarca kişinin ağzından onlarca
Oysa depremzedeler biliyorlar- Aradan dört ay geçmiş olmasına
kez duyuyorum. “Çaresi olsaydı ömür
dı ki gelen onca yardımla Şubat’a rağmen, bölgedeki sivil kuruluşlar, tarmış olurdu? Rakamlarla da sa-
alırdım” diye eski bir şarkı var. Her şey
değil konteynır kent, soğuğa da- hem maddi hem manevi yıkımla bit ki, devletin bu bencil, bu şıma-
şimdi onun gibi. Acılar paylaşınca azalır
yanıklı geçici konutlar bile inşa ilgili tek bir ilerlemenin bile kayde- rıkça engelleme tutumu, onlarca
denir ama koca bir şehir bu acıyı kaldıra-
edilebilirdi. Yine de yoğun kar ya- dilmediğini belirtiyorlar. Bakan’ın
mıyor artık. Saklayamıyorsun. Saklamak kişinin yaşamına mal oldu. Devlet
ğışı altında son derece zor koşul- “Sarayda yaşıyormuşsunuz” de-
için hiçbir şey yapmıyorsun. Şehrin yarısı burnunu sokup ilk deprem son-
larda yaşadıkları çadırlarda, ümitle diği çadır kentlerde, yüzlerce kişi
yok, kimden hangi duygunu saklayacak- rası hasarlı binalara oturulabilir
Şubat’ı ve konteynırların gelmesi- aynı tuvaleti kullanıyor. Özellikle
sın? Aşk acısı çeksen, evdekiler anlama- raporu vermeseydi, daha onlarca
ni beklediler. de tuvalet/banyo gibi sorunlardan
sın diye rol yapabilirsin, işyerinde sorun kişi ölmemiş olacaktı.
Kimisi daha azına da razıydı. en çok etkilenen kadınlar, dondu-
yaşasan evine gidip unutabilirsin, canın Aralık 2011 tarihi itibariyle
Sadece kış koşullarına dayanıklı rucu soğukta çamaşır gibi işlerin
bir şeye sıkılsa birileri sorduğunda hiç
çadır verilmesi, çamaşırhanelerin yükü altında eziliyorlar. Van için toplanan toplam yardım
deyip geçiştirebilirsin. Bi küçük maskeyle
kurulması, tuvalet ve banyo ihti- Şimdi ise insanlar her gün yeni 259 milyon 100 bin lira. Bunun
normal hayata adapte olabilirsin. Ama
yacının yıkım riski altındaki evle- bir yangınla canlarını kaybetme yalnızca 56 milyon lirası Van’a
şimdi... Bu şehrin acısını gizleyebilecek
re girme zorunluluğunu ortadan tehlikesi içinde yaşadıkları naylon harcanmış. Marmara depremi-
hiçbir maske yok. Her şey yolundaymış
kaldıracak şekilde iyileştirilmesi çadırlar yerine sadece kış koşulla- nin paraları duble yollara gitmişti
gibi çizilen tablonun da her tarafından
kan ve acı sızıyor. bile yeterliydi. Fazla bir şey iste- rına dayanıklı çadırlar isterlerken, ya, Van depremininkinin nereye
miyorlardı, çünkü en kötüsünü daha da kötüsü ile yüz yüzeler. gittiğini insanın sorası gelmiyor.
görmüşlerdi… en azından öyle Depremden önce 150 liraya kira- Uludere’de 34 köylünün tepesine
sanıyorlardı. da oturanlar, şimdi karaborsaya bomba olup düşmüş olabilir mi?
Ama yanıldılar, en kötüsünü düşen konteynırlarda kalmak için Devlet, evet “baba” bencil,
henüz görmemişlerdi. 200 lira verecekler. şiddet düşkünü, kötü bir baba…
Devlet baba “Şubat’ta çadır- İnsanın sorası geliyor, “dev- depremin bile sıkıp suyunu çıkar-
da kimse kalmayacak” derken, let babamız”, Van depreminden masını bildi. Van yardımlarını da
aslında çadırları boşaltıp, sadece sonra kurtarma çalışmalarından cukkaladı. Felaketten kar çıkardı,
ev sahibi olanlara konteynır ver- başlayarak hiçbir şeye hiçbir şe- acılarımızı, vicdanımızı sömürdü.
meyi kastettiğini gösterdi. Kiracı kilde müdahil olmasaydı, ne kay- Daha da kötüsü var, şimdi gün-
olanlara ise, hiçbir çözüm sunmu- bederdik, Vanlı depremzedeler ne demden düştüğüne göre dep-
yor. “Çadırda kimse kalmayacak” kaybederdi? rem, Vanlı depremzedelerin figü-
vaadi, Vanlı depremzedelerden Devlet burnunu sokmasaydı ranlığına da ihtiyaç duymuyor.
kiracı olanlar için ya başının çare- mesela, yabancı arama kurtarma Parsayı topladı, onları da sokağa
sine bakmak ya da devletin artık ekipleri acaba daha kaç can kur- sepetliyor.
14 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

KADINLAR ÇALIŞMAYIN,
ÜÇ ÇOCUK DOĞURARAK MUHAFAZAKÂR,
DİNDAR NESİL YETİŞTİRİN!
Torba Yasa gibi benzeri uygulamalar emeğiyle geçinenleri daha da
yoksullaştırmakta, kadınları esnek, güvencesiz çalışmaya itmekteyken,
çocuk ve yaşlı bakımını kadınların üzerine daha bir yıkarak, cinsiyetçi
istihdam politikalarını derinleştirmektedir.
istekleri resmileşti. Toplumsal cinsiyet rolleri açı- •  Bir tür iş eğitimi şartı şeklindeki ‘Mesleki
sından ev işleri ve bakım hizmetleri üzerlerinde Yeterlilik Belgesi’, paraları ve zamanları olmayan
görünen kadınlar, bu tür çalışma biçimlerini ter- kadınları kapsa(ya)madığı için boşa düşmektedir.
cih etmek zorunda kalmaya başlayacaklar. Böyle- •  2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esir-
ce kadın, hem sermayenin istediği işgücünü kar- geme Kurumu Kanunu’nun ek 7. Maddesi gere-
şılayacak hem de erkek-kapitalist devletten talep ği bakıma muhtaç engelli vatandaşlar için verilen
edilen bakım hizmetlerini yerine getirerek devleti ‘Evde Bakım Aylığı’, bu insanların ailelerine eko-
bu sorumluluğundan kurtaracak. Her türlü emeği nomik destek gibi görünse de, bakım hizmetinin
sömürülen kadın, muhafazakârlaşmanın da etki- evde kadın tarafından üretileceği göz önünde
siyle ‘ait olduğu’ evine kapatılarak, ‘evinin kadını, bulundurulduğunda, devlet sadaka kültürünü
çocuklarının anası’ olmayı sürdürürken, kamusal yaygınlaştırarak kadın emeği üzerinden bakım so-
yaşamdan, örgütlü mücadeleden de uzak tutu- rumluluğundan kurtulmaktadır.
lacak. Aynı zamanda kreş, çocuk bakım evlerine •  OECD’nin 2011’de yayınladığı Değişen Aile-
Hep deriz ya, ‘Zor de gerek kalmayacak. Kadınların ucuz işgücü ol- ler Raporu’nda Türkiye, kadının iş hayatından sü-
bir süreçten geçiyoruz’ diye. Gerçek- maları durumu derinleştirilirken ‘eşit işe eşit ücret’ rekli olarak çekildiği tek ülke olarak açıklanmıştır.
ten ezilen sınıf, ezilen halklar, ezilen cins ve tüm ilkesini de yerle bir etmiş olacak. Çalışma Bakanlığı’nın kadının çalışma yaşamında-
‘ötekiler’ için hep zordur yaşam. Ama şimdilerde
•  Torba Yasa, genç ve kadın istihdamını teş- ki oranını belirtirken kullandığı ifadeye göre “Bu
daha çok hissediyoruz bu duyguyu… Sağlıktaki
ve eğitimdeki özelleştirmeler, çalışma yaşamında vik etmek üzere, işverene düşen primlerin İşsizlik
güvencesiz, esnek, performansa dayalı istihdam Fonundan ödenmesini sağladığı için devlet, prim
tarzının kural halini alması, muhaliflere yönelik alacaklarını işverenden tahsil etmek yerine çalı-
antidemokratik uygulamalar, bitirilmek isten- şanların fonundan karşılayarak ‘sermayeye pozitif
meyen savaş, yükselen militarizm ve şovenizm ayrımcılık’ uygulamalarını da hayata geçirdi.
herkes için yaşamı zorlaştırırken; kadına yönelik
şiddet tüm bunlardan beslenerek artıyor. Emek- •  Aynı yasa, anneye 16 hafta, babaya 10 gün-
çilerin insanca yaşam haklarını elinden alan tüm lük doğum izni vererek, çocuk bakımını yine kadı-
yasal düzenlemeler ve beraberindeki uygulama- na havale etti. Ebeveyn izni ise gündemden geri
lar, öncelikle kadının ezilmişliğini katmerleştiriyor. çekildi. Anneye verilen 24 aylık ücretsiz doğum
izin olumlu bir değişiklik gibi görünse de, eşlerin
AKP hükümetinin 10 yıllık iktidarı boyunca fiili
her ikisinin de çalıştığı ama ekonomik sıkıntıların
uygulamaları, söylemleri ve çıkardığı yasalara göz oranla Türkiye, Ortadoğu ülkeleriyle aynı grupta
aşılmadığı emekçi kesimler için bu iznin kimler ta-
attığımızda bu durumu daha net görebiliriz: yer alırken, Güney Avrupa ile Latin Amerika ülke-
lerinin, hatta Malezya’nın bile oldukça gerisinde
kalmaktadır.”
•  Kadın işçilerin geçirdiği iş kazaları devlet
tarafından eksik verilmekte, özellikle tarım işçileri
SGK istatistiklerinde yer almamaktadır. Buradan
çıkan sonuç, en çok kadın işçilerin iş kazası bilgile-

rinin açığa çıkmadığı, kayıt dışı ve en güvencesiz


çalışan işçiler oldukları, başka bir deyişle kadının
emeğinin bilinçli olarak görünür kılınmadığı ger-
çekleridir.
•  Kadınların mücadelesi sonucu oluşturulan rafından kullanılacağı, daha önceki izinlerin kimler Tüm bunlar bize Başbakan Tayyip
Kadından ve Aileden Sorumlu Bakanlığın adından tarafından kullanıldığına bakılarak anlaşılabilir. Erdoğan’ın “Üç çocuk doğurun”
‘kadın’ın çıkarılması, kadını zapturapt altına alma-
•  Refakat izni, cinsiyet belirtilmeden, 3 aya ka- sözünün devamında söyledikleri-
ya çalışan ailenin ‘kutsanması’nı güçlendirdi.
dar ücretli izin olarak öngörülüyor. Bu izni genel- ni birleştirdiğimizde çıkan anlamı
•  Torba Yasa adıyla çıkan ve emeğiyle geçi- de kadınların kullanacağı varsayıldığında kadının çok açık ve net gösteriyor: “Üç
nenleri daha da yoksullaştıran uygulamalar, ka- değil ailenin lehine bir düzenleme olduğu görül- çocuk doğurun, evinizde
dınları esnek, güvencesiz çalışmaya iterken, çocuk oturun, o çocukları dindar,
mektedir.
ve yaşlı bakımını kadınların üzerine daha bir yı- muhafazakâr olarak yetiş-
karak, cinsiyetçi istihdam politikalarını derinleştir- •  ‘Üç çocuk doğurun!’ diyen Başbakan des- tirin. Aile bütçesine katkıda
di. Esnek çalışma, ‘evden çalışma’, ‘çağrı üzerine teklenir nitelikte, çocuk için ödenen aile yardımın- bulunmak istiyorsanız da evde
çalışma’ biçimleri altında yasalaşarak, sermayenin da iki çocuk sınırı kaldırılmıştır. yarı zamanlı çalışabilirsiniz!”
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 15

VASIFSIZ İŞÇI, UCUZ İŞ GÜCÜ


Kadın sadece piyasadaki emeğinin meta olması sebebiyle değil, bedeniyle
de piyasanın bir parçasıdır. Kendisine dayatılan tüm bu roller kadının emek
olarak değersizleştirilmesine neden olurken, kadınlığa atfedilen güzellik-
güler yüzlülük, şefkat ya da cinsel obje simgesi olma halleri sonucunda
da beden ve davranış olarak piyasa tarafından değersizleştirilmektedir. Benazir Coşkun
Küreselleşme süreci, neoliberal şefkat ya da cinsel obje simgesi olma
ekonomi politikaları ile kadına karşı halleri sonucunda da beden ve dav-
eşitsizliğin daha da arttığı bir çalışma ranış olarak piyasa tarafından değer-
alanı yarattı. Özellikle de, bu dönem- sizleştirilmektedir.
de -öngörülenin aksine- tekrardan
Toparlamak gerekirse, kadınlık
hortlayan proto-endüstriyel üretim
doğası üzerine kurgulanan özel ve
alanları, daha çok kadın istihdamını
kamusal alan, piyasa öngördüğü
içermeleri bakımından, bu eşitsizliği
ölçüde ve öngördüğü gibi kadın ka-
üretmede belirleyici alan olmuşlar-
dır. Fakat piyasa içerisinde kadına tılımını onaylayarak, özel alandaki
karşı uygulanan bu ayrımcılık tabi eşitsizliği kamusal alanda yeniden
ki sadece bu işletmeleri kapsamakla üreterek, patriyarkanın ve piyasanın
kalmamış, aynı zamanda piyasanın karşılıklı sürekliliğini devam ettirmek-
her alanında kendini göstermiştir. çalışamaz. Kamusal alanda ancak Tüm bu süreç aslında çok basit tedir. Hane içinde var olan patriyar-
Küçük atölyelere, ev-içi üretimine ona çizilen sınırlar içinde kendine yer olarak şunu doğurmaktadır; bu va- kal sömürü, piyasayla ilişkilendirile-
dayanan bu alanlarda kadınlar yeni edinir, sonucunda kadınlar kendisi- sıfsız, kariyer yapılması öngörülme- rek ücretli emek piyasası içerisinde
kadın işçi bulma vs. gibi ağ ilişkilerini ne dayatılan ev içi emeği de yerine yen, düşük ücretli işlerin çıkışı ev-içi de toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini
düzenlemede kilit vazifesi görürken, getirmek için tam zamanlı bir işten emek yükümlülüğüne dayandığı devam ettir-
bunu bir iş olarak değil aileye katkı ziyade daha çok yarı zamanlı işleri gibi tüm bu süreç aynı zamanda ka- mektedir.
olarak yaparlar. Kısacası bu süreçte seçerler. Ki bu işlerin çoğu vasıfsız, dının tek başına kendi hayatını ida-
kadınlar kendilerini, aileye içkin ola- daha çok enformel sektör içinde be- me ettirmesini engelleyerek onu
rak tanımlayarak varlıklarını bu şekil- lirlenen işler olmaktadır. Bu sebeple evliliğe zorlamakta ve evliliğin ge-
de anlamlandırırlar. kadınlar her ne kadar piyasada ken- tirdiği ilişkilerle onu tekrardan özel
dilerini var etmeye çalışsalar da, top- alana bağımlı kılarak tüm bu sürecin
Saniye Dedeoğlu’nun Türkiye’deki
lum düzeninde olduğu gibi bu alan- devam etmesine neden olmakta-
küçük atölye ve konfeksiyonlar üze-
da da hiyerarşik olarak erkeklerden dır. Yani bu durumda ev ve yarı za-
rine çalışmasının içeriğine bakacak
daha aşağı konumda yer almakta- manlı işlerde çalışan kadınlarla tam
olursak, bu tarz işletmelerin daha
dırlar. Bunun yanı sıra, tam zamanlı zamanlı işlerde çalışan erkeklerin
çok aile ya da mahalle işletmesi ol-
ması ve sahiplerinin tanınır olma- ve güvenceli işleri göz önüne aldığı- oluşturduğu kutsal aileler böylelikle
sı ve bir açıdan onların gözlerinin mızda, kadının eşitsizliği bu noktada varlıklarını devam ettirmektedir. Ve-
önünde olmaları sonucunda, ka- son mu bulmaktadır? Kadın bu du- rena Fiegl kapitalizmle patriyarkanın
dınların bu işlerde çalışabilmek için rumda da erkekle aynı beceriye sahip yapmış olduğu evliliği şu şekilde ifa-
erkeklerden daha kolay izin olsa dahi, aile üzerinden değerlendi- de ederek aslında meselenin iç yüzü-
aldığı gözlenmek- rilmeye devam etmekte nü bizlere net bir şekilde anlatmak-
tedir. Fakat bu izin ve ikincil tadır. Fiegl’e göre kapitalizm içinde
verme hali, kadının ücret baş- kadın ve erkek arasında çok önemli
kendisine atfedilen lığı üzerin- farklar bulunmaktadır. Bu farklardan
ev-içindeki görevini den değer- en önemlisi ise, erkeğin işgücünün
aksatmaması şar- lendirilerek meta olurken, kadının bir bütün ola-
tıyla ve aileye des- daha dü- rak varlığıyla meta olmasıdır.
tek, ikincil bir gelir şük ücret-
le çalıştırıl- Kadın sadece piyasadaki emeğinin
olması gözetilerek meta olması sebebiyle değil, bede-
verilir. Bunu Deniz maktadır.
niyle de piyasanın bir parçasıdır.
Kandiyotti’nin kav- Kısaca- Kendisine dayatılan tüm bu roller
ramsallaştırmasıy- sı enformel kadının emek olarak değersizleşti-
la anlatacak olur- olarak küçük rilmesine neden olurken, kadınlığa
sak, bu yukarıdaki örgütlen- atfedilen güzellik-güler yüzlülük,
şartları gözeten meler şeklin-
“ataerkil pazar- de piyasaya
lığı” içermekte- bağlanan bu
dir. Kadının tüm işletmeler,
piyasa ilişkileri kendi yapısı
içinde bulunması ve yükselebilme- gereği sağ-
si -tabi böyle bir lüksü varsa- ancak lık, ücret ve yaşam şekli açısından
kendisinden istenen cinsiyetçi şartla- olumsuz sonuçlar doğurarak kadı-
rı yerine getirmesiyle mümkündür. nın toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri-
Veronika Bennholdt-Thomsen’ın nin piyasada da kendini var etmesi
ifadesiyle bu zorla çalıştırma duru- sonucunu doğurmaktadır. Bununla
mudur. Bunu açmak gerekirse, ka- beraber kriz zamanlarında işten çıka-
dın aslında istediği işte istediği gibi rılması düşünülen ilk kesim de yine
kadınlar olmaktadır.
16 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

AİLE VE İKTİDARIN YENİDEN KONUMLANIŞI


EV İŞLERİ VE SÖMÜRÜLEN EMEK
Aile: Eşitsizliğin yeniden inşası bir olgu olarak çıkar
karşımıza. Çocuğuy-
Kadınlar üzerinde kurulan ikincilleştirme siste-
la kurduğu duygusal
mi, ataerkil baskıların birincil denetimi ilk olarak
bağ, toplumsal me-
ev ve aile ortamında yaşanmaya başlar. Ev ve aile
sajların da etkisiy-
ortamıyla meşrulaşan kadınlık ve erkeklik rolleri
le kadına atfedilen
hayatın birçok alanında daha sonra yansımasını
cinsiyet rolleriyle
bulur. Doğduğumuz andan pembe ve mavi renk-
arasındaki bağı
lerle başlayan ayrımlar giderek normalleşir belle-
çok daha sıkı hale
ğimizde ve bu ayrımları, bu ayrımların yarattığı
getirir.
eşitsizliği kabullenerek büyürüz. Hanım hanımcık
kız çocukları yetiştirilir, kocaya, babaya, erkek kar- İşte burada ka-
deşe boyun eğmek öğretilir önce. Kız çocukları az dının ev içi eme-
konuşur, sokağa fazla çıkmaz, annesine ev işle- ğinin kaliteli olup
rinde yardım eder, evcilik oynar… Erkek çocukları olmadığı tartı-
ise sokaktadır, bakkala gider, arabalarla oynar… şılmaya
Kadınlık ve erkeklik rolleri şekillenmeye başlar. baş-
Balığın içinde yaşadığı denizi bilememesi gibi, bu
durumu olduğu gibi kabul ederek büyürüz. Bu
kabullenmeyle, sevgi ve aşk ile kurduğumuz er-
kek egemen inşa, hayatımızın tamamını şekillen-
dirir. Ve daha sonra şiddet sarmalını fark ettiğimiz
ve bunu bilincimize çıkardığımızda ise işte o ‘sev- görülmesiydi. Aslında
giyle’ örülmüş aile bağları çatlaklar vermeye baş- bir tür sevgi adına çalışılmaktaydı.
lar. Anlarız ki artık evin duvarları, erkeğin iktidar Yine bir diğer sebebi de ev emeği-
zihniyetiyle sıvanmıştır ve şiddet normalleşmiş, nin çalışmayla, günlük yaşamla iç
emeğimiz ikincilleşmiştir. içe geçmesiydi. Birbirinden kopar-
Aile üyelerinin toplumsal cinsiyet rollerine göre manın ve ayırmanın zor olmasının
belirlenmesindeki en büyük etki, evlilik bağı ile da etkisi vardı. Mesela kadının rad-
lar yo dinlerken bir sökük dikmesi ya
oluşan ev içi ilişkilerdir. Feminist teori açısından,
çün- da TV izlerken alışveriş listesi hazır-
aile içinde erkeğin kadına göre üstün konumun-
kü ço-
dan kaynaklanan ve kadın üzerinde otorite kur- laması gibi. Bu emekler birbirinden
cuğun sağlıklı yaşamı emeğin
ması ile sonuçlanan mikro iktidar ilişkileri, temel- ayrı ele alınamaz gibi görüldüğü
kalitesine bağlıdır. Erkek, çocuğun bakı-
de toplumsal cinsiyet ilişkileri açısından ele alınır. için gündeme taşımak zor oldu. Ta
mından azade bir haldeyken, çocuğun
Ataerkil sistemin devamının sağlanmasına yönelik ki ikinci dalga feminist hareketin
hasta olmasından tutun da, beslenme-
olarak, aile kurumu temel bir birimdir. Yeniden özel alanı soruşturmasına kadar.
si, okulda başarısız olması, sosyal iliş-
üretim ve üretim ilişkileri, özellikle aile içerisinde Özel alan politiktir
kilerine kadar çocuğun problemlerinin
kendisini gösterir. Aile içinde kadının cinselliğini,
baş sorumlusu kadındır. Kadının anne Feminizmin en temel talebi özel alanın dö-
emek ve üretimini erkek kontrol eder. Kadının alt,
olma özelliği üzerinden bir takım tanımlamaların nüştürülmesidir. Feministler kendi tezlerini birçok
erkeğin üst kademede olduğu bir hiyerarşi mev-
içine sıkışmış olması, aile içindeki konumunu ve iş dirençle karşılaşarak ürettiler. Bu “direnç”, çalış-
cuttur. Aile gelecek neslin sosyalizasyonu açısın-
bölümünde alması gereken yeri işaret etmektedir. ma süresinin azalması, teknolojinin gelişmesi, ka-
dan da önemli olduğu için incelenmesi gereken
Bu yüzden kadının ücretli bir işte çalışması, eko- dının ücretli işgücünün kullanılması gibi neden-
bir yapıdır. (Kamla Bhasin, Ataerkil Sistem-Femi-
nomik kazancı olması ve kamusal alanda olması lerle özel alanda ev işlerinin azaldığı gibi tezlere
nizm Üzerine-Toplumsal Cinsiyet)
bile konumunu değiştirmeye yetmez yani evdeki dayandırılmaktadır. Şimdi bu direnç noktaları-
Sömürülen emek işbölümü açısından belirgin bir fark yaratmaz.
na tek tek bakalım. Teknolojinin bir takım işleri
Aile kurumu içinde kadınların ev emeği, evde- Kadının öncelikli görevinin annelik yani çocuk kolaylaştırdığı doğrudur ancak bunun yanında
ki erkek tarafından sömürülür. Kadın herhangi yetiştirmek olması genel bir algıdır. Kadın her öyle yeni yükümlülükler getirilmiştir ki bu zaman
bir ücretli işte çalışmıyorsa, ev emeği karşılığında daim ‘evi çekip çeviren’dir. Böylece işbölümünde azalması durumu tam bir yalana dönüşmüştür.
kendi geçimini sağlar. Kadınlar özel alan dediği- yemek yapmak, bulaşık yıkamak, evin düzenini Hijyen, ekolojik prestij, çocuk bakımı gibi, ayrın-
miz aile içinde yemek, temizlik, çocuk bakımı gibi sağlamak gibi işler kadına ait iken, evin masrafla- tılarda saklı ev işi yüklerinin artması ile, azaldığı
hizmetleri ücretsiz olarak yerine getirmektedir. Bu rını düzenlemek, tamircilerle ilgilenmek, arabanın zannedilen zamana gerçekte yeni ilaveler yapıl-
durumun yeniden üretilmesinde, kadının üzerin- bakımını yapmak gibi dışarıyla muhatap olunması mıştır. Kadının çalışmaya başlamasıyla erkeklerle
de durduğu zeminin payı çok yüksektir. Yeniden gereken işlerin de erkeğe ait olduğuna dair genel ev işleri paylaşılmaktadır denmektedir. Burada
üretimden kastedilen, neslin ve erkeğin soyunun bir düşünce vardır. Bu genel algılar, bizim genel düpedüz bir eşitlikten bahsetmiş oluyorlar. Ancak
devamının çocuk üretimi ile sağlanmasıdır. Yeni- yaşantılarımızı belirler. Her aile arasında işbölü- bu hiçbir zaman gerçekleşmiş bir şey değil. Bu
den üretimin kontrolünde kadınların rolü artsa mü açısından elbette ki farklılıklar vardır. Ancak durumlarda bile çekirdek iş bölümünde ev işleri
da, kadın kendi bedeni hakkında tamamen söz bu farklılıklar ne yazık ki niteliksel değil, niceliksel kadına yüklenir. Ev işlerini paylaşıyoruz gibi bir
sahibi olamamaktadır. olarak karşımıza çıkmaktadır. Niteliksel farklılıkla- söylem hiçbir zaman doğru olmaz. Çünkü erkek-
rın olmaması, bu durumun ne kadar sistematik ler devraldıkları işleri, uzmanlaştıkları alanlardaki
Çocuk üretimi, kadın emeğinin görünmez hale
halde olduğunu gösterir bizlere. ya da sevdikleri işleri yaparlar. Mangal, et, balık,
gelerek sömürülmesinde önemli bir noktadır.
Kadının burada edindiği annelik statüsü, rolleri- Ev emeği kadınlar tarafından harcanır, kadının rakı sofrası hazırlamak, tamir etmek gibi işleri ya-
ni reddetme noktasında onu oldukça sıkıştırır. ücret alamadığı bir emektir ve bu bir “doğallık” parlar. Bu yaptıkları işlerde de sunum kısmı onlara
Annelik; bir kadının doğumundan yetişkinliğine alanı olarak görülür. Sürekli bir doğallaştırma aittir. Sunum sonrası kalan işleri de gene kadınlar
kadar onun sihirli, büyülü bir duygu, her kadının üzerine kuruludur. Görünmeyen emek uzun süre yapar. Mesela rakı sofrasında mangalı hazırlayan
ulaşması gereken bir statü olduğu ve ancak anne politik bir sorun olarak gündeme getirilmedi. Bu erkek olabilir. O sofrayı sonra kaldırıp toplamak,
olduğunda kadınlığın gelişiminin tamamlandığı doğal algının temellendirilmesiyle alakalıydı. Gö- yıkamak yine kadının görevidir. Yani sunum son-
düşüncesi ile bilinçaltının en derinliğine kazınan rünmeyen emeğin sevginin dışa vurumu olarak rasında kalan işler yine kadınındır. Yine bu tezin
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 17
de doğru olmadığı oldukça açıktır. nın görünmeyen emeğinin en bariz pan bireyler haline geliyor. Böylelik- rekli kılar ve kocanın karısı üze-
göstergelerindendir. Kadınlar ücretli le feminizmin sunduğu ikinci talep, rindeki hâkimiyetine dayanan
Bu tezlerden bir tanesi de kadın-
olarak bakım işlerinde çalıştıklarında yani kadın işi olmaktan çıkarılma evlilik bağından güç alan erkeğin,
ların az zamanlı çalışması ya da ça-
düşük ücretlerle çalışırlar. Bakım sü- gerçekleşmemiş oluyor. İsveç’e bak- karısı üzerinde şiddet uygulamasına
lışmasının kadının ezilmesinin ve
resince harcanan emeğin bir diğer tığımızda hem kadın bakıcılar ödül- olanak sağlar. Ancak burada sorul-
sömürülmesinin önüne geçmiş ol-
dezavantajı kadın müsait olduğun- lendiriliyor hem de dışarıda çalışma ması gereken önemli soru, “kadınla-
duğudur. Bu da kadınlar için bir tu-
da gene ona yaratılmış olan ücretli paylaştırılmaya çalışılıyor. Çocuk rın işbirliği olmadan ataerkil sistem
zaktır. Çünkü erkek, kadın yarım za-
iş alanında “bakım” işleriyle uğraş- bakana gerçekten bağımsız bir ek var olamayacağına göre, kadınlar
manlı çalışmaya başlayınca kadının
malarıdır. Yüksek veya orta ücretli ödenek veriliyor. Ancak bunun da kendilerini ezen, özgürlüklerini kısıt-
çalışma saatlerinin az olmasını baha-
kadınlar maaşlarının bir bölümünü sonucu Fransa gibi oluyor ve bakı- layan ve şiddete maruz kalmalarına
ne ederek ev işlerine de zaman ayı-
ayırarak bu bakım işini karşılarlar. Ve cılığı genelde kadınlar tercih ediyor. yol açan bu sisteme niçin karşı çık-
rabileceği gerekçesi ile zaten az olan
yine ev işlerinden, bakım işlerinden Norveç örneğinde bakım babalık mazlar?” sorusudur.
ev işlerine yardımını da çeker. Ya
başka bir kadına para ödeyerek biraz izni var. Tersinden bir cinsiyetçilik
da kadınlar tam zamanlı çalışmaya Efendi-köle ilişkilerinin dinamiği-
azat olurlar. Bu durum da, daha önce var. Yani bu bakım izninden sadece
başladığında, kadının çalışması her ni incelemek bu soruyu aydınlatıcı
bahsettiğim gibi, kadınları karşı kar- erkek yararlanabiliyor. Tabi diğer ül-
koşulda ev bütçesine katkı olarak olabilir. Kölenin bu durumu meş-
şıya getirir. Yine bir diğer özgünlüğü kelerdeki sonuçlardan daha olumlu
değerlendirildiği için kadının esas rulaştırması, süre uzadıkça, kölelik
de; kendisine bakabilecek durum- sonuçlar doğurduğu görülmüş bu
işinin ev işleri olduğu varsayımından statüsünden kurtulma şansı azaldık-
vazgeçilmez ve kadın hem işyerinde da olan erkeğin karşılıksız gördüğü örneğin. ça yoğunlaşmaktadır. “Öğrenilmiş
çalışır hem de evdeki tüm işleri (ev hizmetin aksine, bakım hizmetinin,
Ev emeğinin görünür kılınması ile çaresizlik” adı verilen bir psikolojik
temizliği, yemek vb.) yerine getir. buna gerçekten ihtiyacı olan, yani
ilgili feminizmin ortaya attığı bir di- mekanizma ile kölelik statüsünün
Yani iki kat ezilir. kendine bakamayacak durumdaki
ğer teori de ev emeğinin ölçülmesi- onun kaderi olduğuna ve ne yapar-
çocuk, hasta, engelli veya yaşlılar
Bir diğer görüş de ev işlerini artık dir. Ev emeğinin ölçülmesi görünür sa yapsın bu durumu değiştireme-
söz konusu olduğunda bir gereklilik
kadınların yapmadığı, ücretle insan- kılınması açısından önem arz etmek- yeceğine inanarak kölelik ilişkisini
olmasıdır. Bakım işleri duygusal bir
lara yaptırıldığı yönündedir. Ancak tedir. Ev emeğinin ölçülmesi kadın- koşulsuz kabullenmektedir. Sonun-
sorumluluk ile kadınlara yüklenir.
bu işler gene ücret karşılığı bir kadın- ların cinsiyetçi iş bölümünü sorgula- da, köle, efendisinin azameti ve gör-
dan başka bir kadına devredilir ya da Bu yüzden feministler bakım sü- ması ve boşanma davalarında maddi kemi karşısında ona hayranlık bile
akraba ilişkileri sayesinde bir kadın reci için sosyal güvenlik sisteminin manevi tazminata temel olması açı- duyabilmektedir. Başka bir deyişle,
akrabaya devredilir. Mesela bir be- üzerinde odaklanmaktadır. Bunların sından önemli oluyor. İki yöntem baskı sürdükçe, ilişkiyi bozma şansı
beğin bakımı amcaya ya da dayıya içinden iki talep ortaya çıkmakta- öne sürülüyor kadının ev emeğinin azaldıkça, köle “cellâdına âşık ola-
değil hala ya da anneanne gibi ka- dır. Birincisi kadının karşılıksız bakım ölçülmesi konusunda. Birincisi ev bilmektedir”. Aynı şey kadınlar için
dın akrabalara devredilir. Yine ücret emeğinin sosyal güvenlik hakları ile işlerini yapan kadının profesyonel de geçerlidir. Biz kadınlar da siste-
karşılığında ev işlerinin yapılmasında ödüllendirilmesi, ikincisi ise bakım aşçı, temizlikçi ücreti alınarak o ev min bir parçasıyızdır. Gerda Lerner’e
bir erkek değil bir kadının tercih edil- işinin kadın işi olmaktan çıkarılma- emeğinin karşılığının belirlenmesi, göre bu işbirliği bir dizi yöntemle
mesi daha doğal karşılanır ve öyle de sına yönelik tedbirler alınması. Bu ikincisi ücret karşılığı çalıştığı takdir- emniyete alınır. Kadınları eğitimden
olur. Bu da kadınlara karşı kurulan konuda ülkeleri ele alacak olursak ilk de kadının alacağı ücrete göre be- mahrum etmek; kadınlara kendi ta-
başka bir tuzaktır. İki kadın grubunu olarak ABD’ye bakalım. ABD, sosyal lirlemek. Tabi bu iki yöntemde de rih bilgilerini vermemek; “saygınlık”
karşı karşıya getirir. yardım sistemi ve kamusal yardım ruhsal emeğin karşılığının hesaplan- ve “aykırılık”ı kadınların cinsel faali-
sistemi. Sosyal yardım sistemi çalışan ması hiçbir şekilde mümkün olmu- yetlerine göre tanımlayarak kadınları
Bakım süreci ve emeğin kadınlar için uygun görülen sakat- yor. Tüm yönetmeler, ev içi emeğin birbirinden ayırmak (evlenilecek ka-
görünür kılınması için lık, yaşlılık gibi durumlarda verilen ücretlendirilmesine dair yapılan dü- dın/eğlenilecek kadın ikiliği); ekono-
birkaç deneme bir hak. Kamusal yardım sistemi ise zenler kendi içinde avantaj ve deza- mik kaynaklara ve siyasi güce erişim-
Biraz da bakım sürecinden bah- tamamen çalışmayan, bakıcı konu- vantajlar barındırmaktadır. Tüm bu de önüne engeller koymak; sisteme
sedelim. Bakım süreci, çocuk, has- mundaki kadınlar için verilen bir yar- yöntemleri önümüzdeki süreçte in- uyan kadınları sınıfsal ayrıcalıklarla
ta, yaşlı, engelli… vb. bakımlarını dım. Bunun farkı, bir hak olarak de- celemek gerekecek. Tüm yöntemleri ödüllendirmek... vb. İşte bu yön-
kapsar. Bakım emeğinin ön ayağı ğil yardım olarak görülmesi. Aslında bizim yıllardır anlattığımız ev işlerinin temlerle patriyarkal sistem, kadınlar
sevgidir, gönüllük temeli ile verilen ev emeğinin bir ölçüde görünürlüğü kamusallaşması ve kadının görev ta- arası dayanışmanın karşısına, kadın-
bir emektir. Bakım emeği daha önce sağlanıyor görünse de aynı zaman- nımından çıkartılması noktasında lar arası rekabeti koyarak, kendisine
de belirtildiği gibi, aile içinde sadece da üstü örtülüyor. bağlamında ele almak faydalı bir tar- yönelik bir tehdit unsuru olacak olan
anne tarafından yapılmasa bile evin Fransa örneği daha farklı, orada da tışma zemini yaratacaktır. kadınlar arası işbirliğini kesintiye uğ-
başka kadın fertleri ta- bakıcılık vs. kamusal yardım sistemi ratır.
Aile içi iktidarda şiddetin rolü
rafından yapılan bir ile ödüllendiriliyor, tamamen hak Aile içinde veya kamusal alan-
iştir. Kadı- ola- rak görülüyor. Ancak Son olarak da aile içi ilişkilerin bir
da şiddete maruz kalan her kadın,
yine de cinsiyetçi başka boyutu, erkeğin kadın üzerin-
mutlaka yukarıda söz edilen boyun
bir sonuç ortaya de uyguladığı fiziksel, cinsel, psikolo-
eğme ve şiddeti kabullenme örüntü-
çıkıyor, erkekler jik ve ekonomik şiddette değinmek
sünü göstermemekte ve savaşmayı
yine çok gelir istiyoruz. Ev içerisinde erkekler bu
seçmektedir. Bu savaşı başaran ka-
getiren, ka- iktidar konumlarını sürdürebilmek
dınlar olmasına rağmen, kadınlar
dınlar ev- için şiddete başvurur. Kadına yönelik
için var olan düzenin dışına çıkma
lerde daha şiddetin en sık ve yoğun yaşandığı
girişimi, bedeli kişinin daha yoğun
az parayla kurum aile olduğu için, aile içi güç-
şiddete maruz kalma ve hatta yaşa-
bakıcılık iktidar ilişkilerinin incelenmesi önem
mıyla ödenmek zorunda kalınabilen
ya- taşımaktadır.
bir varlık sorununa dönüşmektedir.
Erkeğin ailenin başı ve egemen Bunun böyle olması niye şiddete
kişisi olarak görülmesi, kadının ise maruz kalan kadınların büyük ço-
ikincil ve zayıf konumu, farklı şiddet ğunluğunun uzlaşmayı seçtiğini
türlerinin doğallaşmasına yol açar. açıklamaktadır. Bu yüzden, kadına
Bu iyi örülmüş ve derinlere kök sal- yönelik şiddet devletin mekanizma-
mış sistem, ataerkil sistemi yenilmez larınca aile içerisinde çözümlenmeye
ve ayrıca doğalmış gibi gösterir. Do- çalışılır. Yani aile içerisinde devam
layısıyla, ataerkil sistem içinde belir- edecek olan kadına yönelik şidde-
lenen toplumsal cinsiyet ilişkileri te- tin aslında süregelmesini ve kadının
melde egemenlik ve ast-üst (boyun ikincil konumunun değişmesini iste-
eğme) yani güç ilişkileridir; işbirliği, meyen bir patriyarkal kapitalist sis-
zor ve şiddet unsurları bu ilişkileri sü- tem vardır.
18 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

CİNSİYETÇİLİK ve DİL (1)


İkinci Dalga feminizm ile aynı zamanda ortaya çıkan “Tahakküm” teorisi, dil kullanımında kadın ve erkek arasında
temel ayrımlar olduğuna odaklanırken, bu ayrımların farklılıkların iktidar ilişkileri ile açıklanabileceğine ağırlık ver-
miştir. Toplumda var olan iktidar ilişkilerine gönderme yaparak dil kullanımında norm olarak erkek dilini kabul edilip
kadınların bu dili konuşmak durumunda bırakılmaları üzerine tartışmalar söz konusudur.
Nurşen Yıldırım
2010 yılında “Açıköğretim Fakülte- olurdu? Kalıpyargıları soran bu tip nusudur. Bu tartışmaların başladığı ise edilgen ve yardımcı eylemleri ter-
si Jandarma ve Polis Önlisans Mes- sorular, dil ve toplumsal cinsiyete noktada verilen ilk eser kadınların ve cih etmeleri diğer önemli bir bulgu-
lek Eğitimi” sınavında görevliydim. dair araştırmaların feministler tara- erkeklerin kullandıkları dillerin fark- dur. “Ağaçsaban, erkek öğrencilerle
Sorulardan birkaçına gözüm takıldı: fından ele alınmasının tarihi olan lı olduğuna odaklanan çalışması ile aynı toplumsal katmandan gelme-
1970’lerle başlamıştır. Feminist bir feminist dil çalışmaların öncüsü sayı- lerine karşın kız öğrencilerin dili öl-
“Aşağıdakilerden hangisi kadına
bakışın yeniden belirginleşmesi, lan Robin Lakoff’un “Language and çünlü dilin normlarına daha uygun
özgü bir davranış olarak kabul edilir?
1980’lerden itibaren bu alanda hem the Women’s Place- Dil ve Kadının kullandıklarını saptamıştır.” İncele-
a) Çokbilmişlik; b) Baskıcılık; c) Ko-
daha derinlemesine arşiv araştırması Yeri”dir (1975). Lakoff’un nen anlatılarda, aynı konu başlığı
nuşkanlık; d) Mantıksal düşünme e)
içine girilmiş olması hem de sosyal çalışması kimi çev- altında yazmalarına rağmen,
Kendine güvenme.”
ve insani bilimlerin her alanında ol- relerden destek kız çocukların genelde
Gözlerime inanamamıştım. Bir gün duğu gibi kadınların ürettiği yeni bulurken, kimi- içe dönük konuları ele
sonra “merakla” yanıtına baktım. (C) metinlerin ortaya çıkması, dil soru- leri tarafından aldıkları, erkek çocuk-
şıkkı yani “Konuşkanlık”tı. nunun toplumsal cinsiyet kavramı ile eleştirilmiş ların ise dışa dönük
Ceza Hukuku soruları içinde de ilişkilendirilmesini mümkün kılmıştır. ve halen de konularda aktarım-
yine cinsiyetçi söylemle hazırlanmış İkinci dalga feminizm ile birlikte bi- eleştirilmek- larda bulundukları
bir soru vardı linç yükseltme çalışmalarında kadın- tedir. görülmüştür. Kız ço-
ların konuşmaları, dile dökmeleri bu cuklar kendi çevre-
“Evli erkeğe boynuzlu denmesi du- Farklılık anla-
sürecin gelişmesinde önemli olmuş- lerinden, ailelerinden
rumunda eşine karşı ne tür bir suç yışı ise kadınların
tur. gözlemlerle anlatılarını
işlenmiş olur? ve erkeklerin farklı
kurarken, erkekler toplum-
a-) Gıyapta hakaret b-) Sövme c-) Dilin cinsiyetçiliği üzerinden geli- alt kültürlerden
sal olan, kişisel olmayan örnekler
Huzurda hakaret d-) Geçitli hakaret şen dil yapısına odaklanan tartışma- geldikleri dü- şünce- üzerinden konuya yaklaşmışlardır.
E-) Dolayısıyla hakaret” larda, yapı ve içeriğe bakılmaktadır. sinden hareketle kadınlar ve erkekler
Bu yazıda yapı üzerinde durulacaktır. arasında konuşma sürecinde karşı- Dilsel farklılıkları saptamaya yö-
Cevap anahtarına göre yanıt E-) laşılan yanlış anlama/anlatma, yar- nelen çalışmasında Işıl Açıkalın, 15.
şıkkı, yani ‘dolayısıyla hakaret’. Sı- Dilin yapısındaki cinsiyetçiliğe ör- Dilbilim Kurultayı’nda sunduğu teb-
gıda bulunma, söz kesmeye bağlı
navda, dolayısıyla hakaret kavramını nek olarak Hint Avrupa dillerindeki liğinde, Anadolu Üniversitesi’nde
asimetriye dayanan problemleri bu
anlatmak için neden böyle bir örne- eril kullanımlar verilebilir. Kadınların Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
bakış açısıyla çözmeye yönelmiştir.
ğe ihtiyaç duyulduğu da merak edi- adlarının başına Mrs (evli), Miss (evli Bölümü öğretim elemanlarının ver-
Deborah Tannen’ın en belirgin isim
lenler arasında. değil) yani birinin karısı ya da kızı dikleri derslerde cinsiyetlerinden
olarak savunuculuğunu yaptığı bu
olma durumuna göre adlandırılma kaynaklanan farklı dil kullanımlarını
Bu sorular bir nevi gündelik ha- teori, Daniel Matz ve Ruth Borker’ın
durumu feminist mücadele sonucu incelemektedir. Kadınlar ve erkek-
yattaki cinsiyetçi önyargıların yazıya kadınlar ve erkeklerin alt kültürler
değiştirilmiş ve artık Ms kullanımı lerin farklı dil kullanım modelleri
dökülmüş hali. Soru medyada yer olduklarına vurgu yapan yaklaşımını
yaygınlaşmıştır. oluşturduklarını, kadınların erkekle-
alınca Milli Eğitim Bakanı Nimet Çu- temel almaktadır.
bukçu YÖK’e bir yazı yazarak, “Yan- Dilin yapısı içinde değerlendirilen re oranla daha sıklıkla dayanışmayı
Bu iki teorinin karşısında ise top- vurgulayan özellikleri kullandıklarını
lış anlamalara neden olacak bu tür bağlantılı diğer konu da kelimelerin
lumsal cinsiyeti ve dili performans ifade eden Açıkalın, erkeklerin özel-
soruların, sorular arasında yer alma- sahip olduğu cinsiyetçilik olarak be-
olarak algılayan ve konuşma süreç- likle formel bağlamda güçlerini ve
ması hususunda gerekli hassasiyetin lirmektedir. Belli mesleklerle kadın
lerine ve içeriğine önem veren yak- statülerini belirleyecek ve arttıracak
gösterilmesini rica ederim” dedi. Ni- ve erkek rollerinin bağdaşarak, o
laşım yer almaktadır. Bu yaklaşımda şekilde konuştuklarını, kadınlarınsa
met Çubukçu’nun Kadın ve Aileden kelimelerin sadece kadınlara ya da
Judith Butler’ın toplumsal cinsiyeti dayanışmayı arttıracak ve sürdüre-
Sorumlu Devlet Bakanı iken cinsi- sadece erkeklere atfediliyor olması
performans olarak gören anlayışının cek olan dilsel formları tercih ettikle-
yetçilik ile ne kadar mücadele ettiği da dil yapısı içindeki cinsiyetçiliğin
dolaylı etkisi söz konusudur. Butler, rini ortaya koymuştur.
bir yana, bu sorunun “polis ve jan- malzemesi olmuştur.
toplumsal cinsiyeti kişinin sahip ol-
darma sınavında” gündeme gelmiş Feminist dil çalışmaları cephesin- duğu bir şey olarak değil de, “yap- Düşüncelerimiz ve dünyayı algı-
olması erkek egemen bir kurumun den dil kullanımına bakıldığında ise tığı” bir şey olarak görür. Toplumsal layışımız dille şekillenir. Bu; sürekli,
adaylarını yetiştirme bağlamında da teoride üç temel ayrım ortaya çık- cinsiyet, kişinin içinde var olan bir değişmez bir süreçtir. Düşünceleri-
çok anlamlı. maktadır. Deborah Cameron’ın ve “özden” ziyade, durumlar içinde de- miz, davranışlarımız, gerçeklikleri-
“Sözcüklere çok mu takılıyoruz Jennifer Coates’un yaptığı bu ayrım ğişiklik gösteren, farklılaşan bir özel- miz dilin oluşumunu etkilerken, aynı
acaba biz kadınlar?” Hiç düşün- şu şekildedir: Tahakküm-güç temelli liktedir. zamanda, dil de yeni düşünce ve
dük mü? “Erkeklerden daha kısıtlı yaklaşım, farklılık-kültürel farklılık an- gerçekliklerin üretilmesine katkıda
Türkiye’de toplumsal cinsiyet ve bulunur. Kültür ve dil birbirinden sü-
bir kelime hazinemiz mi var? Daha layışı ve performans olarak toplum- dil üzerine çok az çalışma yapılmış-
fazla ya da farklı sıfatlar ve zamirler sal cinsiyet ve dil. rekli etkilenen ve ayrı düşünülemez
tır. Bunlardan biri S. Ağaçsaban’ın iki olgu olduğuna göre, cinsiyetlerle
mi kullanıyoruz? Örneğin edilgenlik İkinci dalga feminizm ile aynı za- Eskişehir’deki bir lisede yaptığı “Kız
eklerini kim daha fazla kullanıyor? ilgili yeni gerçeklerin oluşumuna ya
manda ortaya çıkan “Tahakküm” te- ve Erkek Öğrencilerde Cinsiyetten da var olanların yeniden üretimine
Cümlelerimizi yarım bırakmaya daha orisi, dil kullanımında kadın ve erkek Kaynaklanan Farklı Dil Kullanımı”
mı yatkınız? Sözcükleri daha düzgün sebep olur. Bir toplumun dili incele-
arasında temel ayrımlar olduğuna (1988) adlı yüksek lisans tez çalış- nerek de, büyük oranda, cinsiyetlere
mü telaffuz ediyoruz? Daha mı faz- odaklanırken, bu ayrımların farklılık- masıdır. Ağaçsaban bu araştırmada
la ‘yüzeysel’ kelimeler kullanıyoruz? bakışları, onlara biçtikleri roller, güç
ların iktidar ilişkileri ile açıklanabilece- kız ve erkek öğrencilerin cinsiyetten dağılımı ve toplumun önyargıları
Cümlelerimiz erkeklerin cümlelerin- ğine ağırlık vermiştir. Toplumda var kaynaklanan değişik dil kullanımları-
den daha uzun ya da daha kısa mı- gözlenebilir.
olan iktidar ilişkilerine gönderme ya- nı araştırmış ve kız öğrencilerin so- *Güden, M.Pınar(2006), “Dilde Cinsiyet Ayrımcılığı:
dır? Daha fazla soru sorup tonlama parak dil kullanımında norm olarak yut adları, erkeklerin ise somut adları Türkçe’nin İçerdiği Eril ve Dişil İfadeler Bakımından
mı kullanıyoruz?” daha fazla kullandıklarını bulmuştur.
İncelenmesi”, İ.Ü.SBE.Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı,
erkek dilinin kabul edilip kadınların Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
*Şimşek, Burcu(2006), “Kadınlararası Konuşma
Acaba bu sorulara ve bunların ge- bu dili konuşmak durumunda bıra- Erkeklerin eylem gösteren adları kul- Sürecinde Toplumsal Cinsiyetin Dil Üzerinden
Sergilenmesi”, AÜ.SBE Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı,
rekçelerine her birimizin yanıtı ne kılmaları üzerine tartışmalar söz ko- lanmaya özen göstermeleri, kızların Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 19

EĞİTİMİN İKTİDARI MI
YOKSA İKTİDARIN EĞİTİMİ Mİ?
(BELKI DE
İKTIDAR HASTALIĞINDAN
KURTULABILMEK IÇIN EĞITIM!)
Eğitim tabii ki siyasidir, ideolojiktir ve aktif olarak bir etkileme
faaliyetidir. Kimi etkileyerek neye ulaşılmaya çalışıldığı ve ortaya
çıkan modelle ne yapılacağıdır önemli olan.
Yaşar Tarakçı
Eğitimin bireysel bir hak olarak talep edilmesinin eğitim alanındaki sorunlarla tek tek uğraşırken 1. Amaç ne-
üzerinden yüzyıllar geçti. Ancak eğitimin sadece gözden kaçırılmaması gereken nokta Apple’ın dir?
seçkinlerin yararlanabildiği bir hizmet olmaktan dediği gibi ‘Eğitimin siyasi bir iş olduğu’dur. 2. İçerik nasıl düzen-
çıktığı ve toplumun tüm kesimlerinin yararlana- Eğitim tabii ki siyasidir, ideolojiktir ve aktif ola- lenmiştir?
bildiği bir aşamaya hala tam olarak ulaşıldığı söy- rak bir etkileme faaliyetidir. Kimi etkileyerek neye
lenemez. ulaşılmaya çalışıldığı ve ortaya çıkan modelle 3. Nerede yapılmakta-
ne yapılacağıdır önemli olan. dır? Kullanılan araç-gereç-
Peki, eğitim herkes için gerekli midir?
ler nelerdir?
Örgütlenmiş, formel, okullar eliyle yürütü- Atatürkçü bir nesil, dindar bir nesil, dü-
len eğitim faaliyeti sonunda ortaya çıkan şünen, araştıran ve sorgulayan bir nesil, 4. Kim tarafından veril-
‘eğitilmiş birey ya da eğitilmiş toplum’ ki- toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemiş mektedir?
min çıkarınadır? bir nesil vs. amaçlarla eğitimin içeriği 5. Kimin ihtiyacını karşı-
Apple; “Eğitim bir uzlaşma ve mücadele ala- belirlenebilir; sınıf ortamları, ders araç layacaktır? Kimin sesine
nıdır. Ayrıca hizmet kurumlarının ne yapması, ve gereçleri düzenlenebilir; öğretmen yanıt verecektir?
kime hizmet etmesi ve bu kararları kimin vermesi de bu amaçların herhangi birine uymaya
6. Eğitimi alanların ön bil-
gerektiğine ilişkin daha geniş çatışmaların sergi- zorlanarak/ikna edilerek, istenen amaçlar için
gileri önemli midir/ önemse-
lendiği bir alan olarak ortaya çıkar” der. “Yine de eğitim bir araç olarak kullanılabilir. Eğitim ama- necek midir?
eğitim kendi başına, eğitim politikası, finansmanı, ca ulaşmada bir araç olabildiği gibi kişinin kendi-
müfredatı, pedagojisi ve değerlendirmesine özgü nin farkına varması ve kendini gerçekleştirmesini Freire, eğitimin eleştirel bir diyalogla başlama-
kaynakların, iktidarın ve ideolojinin iç içe geçtiği sağlayabilecek olağanüstü bir ortam da sunabilir. sı gerektiğini sürekli olarak vurgulamıştır. Çünkü
arenalardan biridir” diyerek eğitimin hem neden, Yani eğitim bazen amaç (örn. bir meslek edindir- eğitim, hem egemen kurumları eğitmeli ve toplu-
hem sonuç; hem bir belirleyen hem de belirlenen mek için) bazen ise araçtır (örn. erkek egemen mun daha geniş kesimlerini esaslı bir sorgulama
olduğunu da ifade etmektedir. ideolojinin devamının sağlanması için). içine sokmalı, hem de aynı zamanda bu sorgula-
ma var olan işleyişiyle bu kurumlardan faydalan-
Eğitim dendiğinde aklımıza okul, öğretmen, Eğitim dendiğinde her aşamada durup sorul- ma olanağına en az sahip olanları da kapsamalı
öğrenci ve ders materyalleri gelmektedir. Bizler ması gereken sorular vardır: ve sürece dahil etmeli, demektedir.
Kadınlar açısından eğitime bakıldığında, Gök,
“Eğitim, kadınları güçler hiyerarşisinin alt basa-
maklarında tutacak biçimde yapılandığı ve ger-
çekleştiği ölçüde ataerkil kültürün ve ideolojinin
yeniden üretimine hizmet eder” diyerek iyi eğitim
görmüş pek çok kadının ev kadını olmayı seçme-
sini, erkeğin iktidarını kabul etmesini, eğitimde
edindikleri cinsiyetçi değerlere bağlar.
İktidarlardan kurtulabilmek için eğitimin her
aşamasının toplumsal cinsiyet gözlüğüyle de ir-
delenmesi ve kadınların bu sürece dahil edilmesi
gereklidir. Çünkü eğitim; ezilenlerin, öteki-
leştirilenlerin, yoksulların, kadınların ih-
tiyaçlarına yanıt verecek biçimde düzen-
lendiğinde içinde barındırdığı devrimci
dönüşüm gücü açığa çıkartılabilir ve top-
lumların eşitlik ve özgürlük idealine ulaş-
masına aracılık yapabilir.

*Apple, Michael W. , Mart 200,4 Neoliberalizm ve Eğitim politikaları Üzerine


Eleştirel Yazılar, Eğitim Sen Yayınları,
*Freire P, 1995 2. Baskı, Ezilenlerin Pedagojisi, Ayrıntı Yayınları,
*Gök, F. 2008, Eğitimin Özelleştirilmesi, Neoliberalizmin Tahribatı, Haz.
N.Balkan ve S.Savran, 2. Cilt, Metis Yay., İstanbul
20 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

BEDENSEL MEKÂN OLARAK CHORA


Atalay Göçer*
akp’li ünye ilçe tanıtım ve medya başkanı sü- ilk kez izlenimcilerde kurucu bir nitelik kazanan
leyman demirci, “örtüsüz kadın perdesiz eve mekân, bir dengesizlik ve belirlenimsizlik mekânı
benzer, ya satılıktır ya da kiralık”, dediğinde evi ve olarak, rastlantısal ama üretici bir süreç olarak
aileyi dışarıdan koruyan fallusun yasasına vurgu temsil edilmektedir. puslu, sisli, dumanlı, ışık dolu
yapmaktadır. öyle ki kapatılma zarurîdir; aile ve arka plan özneyi çerçeveleyerek, ressam ve izleyi-
kadın için mahremiyetin önkoşuludur. gelenek- ciden eşit statü ve dikkat talep ediyordu. kübizm
sel anadolu evlerinde sokakla ilişkisi kesilen ev, ise daha sonraları her ne kadar mekânı geomet-
avlu duvarlarıyla saklanırken kadının alanı evin rik biçimle bezese ve maddi nesneyle arasında bir
tasarımıyla kısıtlanırdı. dolayısıyla bu bakış açısı, geçişlilik düzenlese de kapalı bir belirlenim sis-
analojiden ziyade kadın ve ev arasında adeta bir temi tasarlamıştır. kübist resim modernizmin en
özdeşlik kurmaktadır. her ne kadar oldukça farklı mükemmel temsilidir, fallogosantrizmin ve kapi-
gerekçelerle de olsa benzer bir yaklaşım, 19. yy.ın talizmin ekonomik mekânının görsel sanatlarda-
ilk anarşist kuramcılarından proudhon tarafın- ki izdüşümüdür. oysa izlenimcilerin mekânının dınların fail olduğunu görebilmekteyiz. dolayısıyla
dan da getirilmişti. o, kadını ev içi etkinliklerle, er- modernizmin içindeki fazlalık noktalarından birini kadın mekânlarını haritalandırmak, –calvino’nun
keği ise ev dışı etkinliklerle ilişkilendirmişti. ancak temsil ettiği söylenebilir. bu pozitif chora’msı iç- marco polo’sunun aksine– halihazırda tesis edil-
ev, belirli etkinliklere kesin olarak adanamadığı kinlik ve olasılık imgesinde cinselliğin mekânı ve miş bir kimliğin konumu ve keşfiyle değil, gezil-
gibi baştan sona tek bir biçim veya heteroseksüel genitalbozuma maruz bırakılmış kent mekânında mesi ve icat edilmesiyle ilgilidir. marco polo’nun
aile gibi tek bir “kimlik” tarafından da yapılandırı- ikamet etme şekillerini değerlendirebiliriz. anlatımıyla “doğu” kentleri ancak venedik’e refe-
lamaz. öyleyse farklı uzam ve zamanlarda yaşam ransla kendi gerçekliklerini bulabilirler. icat etmek
chora, chronosis ve chronology kelimeleri ile
bulan, birbirinden oldukça farklı bu düşünce ge- aynı kökten olup, özünde zamansallığı ya da ta- içinse fallusun gölgesinden kaçmak gerekmekte-
lenekleri nasıl oluyor da kadın söz konusu oldu- rihselliği ifade eder. bu, bir anlamda zaman ya dir.
ğunda ortaklaşabiliyor? da tarih içinde art arda gelişi veya yer alışı dile chora’nın tüm bu dönüştürücü etkisine rağ-
üreme temelli olduğu varsayılan cinselliğin getirir. cinselliği sabit mekânsal bir birim olarak men sermayenin kimliği nereye dönsek karşımıza
gerek bazı biçimlerinin teşvik edilmesi, gerekse betimlemenin alternatiflerinden biri cinselliği za- çıkmaktadır. hep kapitalist bir uzamda mı ikamet
diğerlerinin engellenmesi, mekânların kurgulan- man ve değişim terimleriyle tahayyül etmektir... ediyoruz? kapitalist değer sisteminin dışını dü-
masında etken bir faktördür. 15. yy. fransasında bu, uzamsal bir cinselliğe sahip olma ve bunun şünebilecek miyiz hiç? bu soruya deleuze ve
işçi isyanlarının bastırılması için yürürlüğe konan bir hak olarak ele geçirilmesinden yeğdir. kadın guattari’nin cevabı şu şekildedir:
ayrımcı cinsel politikalar gereği fahişelik kurumsal- cinselliğinin mekânı dolayısıyla işgal eden saldır-
“karar verilemez olan, devrimci kararların en
laşırken, maruz bırakılanların alt sınıftan kadınlar gan penise kıyasla sabit, hareketsizleştirilmiş bir
mükemmel tohumu ve mevkiidir. küresel köleleş-
olması koşuluyla, pratikte tecavüz suç olmaktan girinti olma nosyonundan koparılabilir. bunun
tirme sisteminin yüksek teknolojisinden dem vu-
çıkarılmıştır. genelevler, toplumsal protesto ve tersine kadının cinsel mekânı dolu, değişken, çok-
ranlar var: ama yine de ve özellikle, bu makinemsi
eşcinselliğe karşı bir çare olarak görülmüştür. öte lu, belirsiz ve rastlantısal olarak tahayyül edilebilir.
köleleştirme, karar verilemez öneri ve hareketlerle
yandan askeriye, yatılı okul, hapishane, hamam ayrıca grosz’un da belirttiği gibi “erkek bedenini
dolup taşar, ki bunlar yeminli uzmanlara ayrılan
gibi homososyal mekânlar cinsellikten arındırılmış fallikleştirme ve bedenin geri kalanını penisin iş-
bir bilgi alanına ait olmaktan çok uzak, herkesin/
görünseler de (genel)ev gibi türlü cinsel pratik ve levselliğine, yani cinsel etkinliğin en azından ideal
her şeyin oluşuna, radyo-oluşa, elektronik-oluşa,
ilişkinin hayata geçtiği mekânlar olarak düşünü- olarak cinsel duhul ve erkek orgazmıyla sonlan-
moleküler-oluşa katkıda bulunacak bir o kadar
lebilirler. queer yaşam ve dürtüler, heteroseksüel masının değerine tabi kılma süreci, kısmi olarak,
araç sunarlar... her mücadele tüm bu karar verile-
olanlara kıyasla farklı bir toplumsal veya fiziksel mühürlenmiş, kapalı beden inşasını içerir. belli
mez önermelerin bir işlevi olup değer sisteminin
mekân işgal etmezler; aksine, ilişkisel ve koşul- bir fallikleştirilmiş erkekliğin tiksindiği şey belki
bağlanma bileşkelerinin karşısına dikilen devrimci
ludurlar. cinsellik, cinsiyet ve aile gibi istikrarsız de akıntının kendi değildir; daha ziyade akıntının
bağlantılar kurar.”
normatif sistemlere sonsuz narsisist doğrulama hareket ettiği veya iki yönlü hareket edebileceği
sunmak için tasarlanan konvansiyonel mekânların veyahut da belirlenemeyen yönlerde hareket ede- kapitalist değerler sistemi, toplumsal alanı –
bir ucundan öbür ucuna, onları dönüştürecek şe- bileceği fikri, akıntının taşınmasında etken bir fail tamamıyla işgal etme anlamında– kapatır ve ta-
kilde devinirler. olmanın yanı sıra edilgen bir kap olma fikri dehşet nımlar (bu kübizmin kapalılığı ve tanımlılığını çağ-
uyandıracaktır.” zira “birçok eşcinsel erkek sadece rıştırır); ancak yine de devinim içerisindedir, oluş
mekânı dönüştürmeye muktedir bu devinim-
dışarı akıntı salmaya değil, aynı zamanda akıntıyı ve karar verilemezliğe alan açar. bu alan/mekân
ler, bedenleri bozan, şekillendiren ve yeniden
içeri almaya ve fallik işlev tarafından seçilen uzuv- izlenimcilerin kurucu (gebe) mekânını hatırlatır.
kuran devinimlerdir aynı zamanda. mekân ve be-
dan başka bedensel bölgelerini bu sürece katma- sis ve buharların, hareket ve olanağın, her an öne
den arasındaki bu eşgüdüm alanını chora olarak
ya hazırdır.” çıkabilecek bir arka planın –modernizmin doluluk
adlandırmak mümkün. platon’un varlık ve oluş
ve kapalılık mekânındaki “fazlalık” ve belirsizliğin–
arasındaki hareket alanını anlatmak için kullandığı bu yeni bedensel mekânsallığın kentte kadın-
mekânıdır.
chora kavramı, biçimin, babanın ve üretimin uza- lar için yeni coğrafyalar yaratmadaki katkıları neler
mı olarak yorumlanagelmiştir. dolayısıyla belirle- olabilir? kadınların talep ettiği çoğul kentsel alan- burada artık chora’yı yeni bir kültürel farklılık
nemezlik, doğurma ve anne uzamı olarak chora ları, sadece tüketim arzusu veya yeniden üretim siyasetinin ifade bulacağı bir uzam olarak göre-
aşağılanmış; dipsiz, yoksun, gizemli, örtülü, ayar- işlevlerine sıkışmadan belirlememize yarayabilir. biliriz. bu mekânda sermaye akışlarına tabi olma-
tıcı, doymak bilmez, tehlikeli ve düzen bozucu bir bu noktada lezbiyen mekânın heterotopyalarını, yan ekonomik pratikleri teşhis edebiliriz. geriye;
boşluk olarak temsil edilmiş, isimsiz ve yurtsuz bir fahişeliğin mekânını, konken ve klüp alanını, ha- heteropatriyarkal kapitalizmin gerilme alanlarını
halde sürgün edilmiştir. calvino’nun görünmez mamları, fitness ve aerobik mekânlarını, huzurevi yırtıp taşan özneleşme deneyimlerini haritalandı-
kentleri de adeta birer “kayıp kıta” olagelen ka- mekânını, hobi mekânını düşünebiliriz. ancak bu rarak, aralarındaki olası choral (b)ağların kurulma
dınların isimlerini taşımasıyla bu geleneği izler. tür bir yeniden yazımın kentteki kadın mekânının potansiyelleri üzerinden yeni ilişki ve koşulların
erkeklerin inşa ettiği bu kentleri keşfedecek olan yüceltilmesine dönüşmemesi için, kuramsal çalış- yaratılması kalıyor.
yine erkeklerdir: kadınların erkeklerin kavramsal ma ikili toplumsal cinsiyet hiyerarşisini sürekli ye- federici, silvia; caliban ve cadı; kadınlar, beden ve ilksel birikim,
evrenlerine kapatılmaları ile kadınların erkeklerin rinden etmelidir. ofis mekânında, finans alanında, otonom yayıncılık, 2012
j.k. gibson-graham, (bildiğimiz) kapitalizmin sonu,
fiziksel mekânına hapsedilmeleri arasında hiçbir perakende satış alanında, etnik küçük işletmeler- metis yayınları, 2010
fark yoktur. de, sanayi alanında ve daha pek çok mekânda ka- * Kaos GL Aktivisti
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 21

ASİ BEDENLER: CALİBAN VE CADI


Neslihan Öz
İtalyan feminist Silvia Federici bir üzerine çalıştığı süreçlerin Nijerya’da proletarya ve meta üretiminin gelişi-
bilim kadını, öğretmen ve otono- gerçekleşmesine bizzat şahit olur. mi açısından incelerken, Federici ise
mist Marksist geleneğe dayanan bir Bu süreçler onu derinden etkiler. bunu kadınların toplumsal konumu-
eylemcidir. Hofstra Üniversitesi’nde Buradan döndükten sonra disiplin- na ve emek gücünün üretimine ge-
sosyal bilimler profesörüdür. Uzun ler arası bir lisans programında ders tirdiği değişiklikler açısından inceler.
yıllar boyunca Nijerya’da öğret- vermeye başlar ve farklı bir “çitleme” Aynı zamanda, kadınların emeğini
menlik yapmıştır. Afrika’nın Akade- biçimiyle, bilginin çitlenmesiyle karşı ve yeniden üretim işlevlerini işgü-
mik Özgürlüğü Komitesi’nin kuru- karşıya olduğumuzu görür. Bu, yeni cünün yeniden üretimine tabi kılan,
cularından biri ve Midnight Notes kuşakların ortak bir geçmişe sahip cinsiyete dayalı yeni bir iş bölümü;
Collective’in üyesidir. olduğumuz duygusunu gitgide yiti- kadınların ücretli işten dışlanmasına
ve erkeklere tabi kılınmasına daya-
nan yeni bir patriyarkal düzenin ku-
ruluşu; proleter bedenin mekanik-
leşmesi ve bu bedenin, kadınlar söz
konusu olduğunda, yeni işçiler üre-
ten bir makineye dönüşmesi gibi bir
dizi olguyu da içerir. İkinci olarak ise
Marx, kapitalizmin ilk aşamalarındaki
şiddetin kapitalist ilişkilerin gelişme-
si ve çeşitli yasalarla güvence altına
alınması ile daha da azalacağını var-
sayarken, Federici bu şiddetin kapi- sını bastırmak ve temel toplumsal
talizmin her aşamasına eşlik ettiğini, sözleşmeyi sürdürmek için gerici bir
savaşın ve kadınların itibarsızlaşma- hamle olarak yorumlar.
sının kapitalizmin zorunlu koşulların- Kafirlerin ve cadıların avlanma
dan biri olduğunu iddia eder. ritüellerinin, yakılmaların ve işken-
Dolayısıyla Caliban ve Cadı celerin yanı sıra tecavüzün ve fahi-
Marx’ın, ilksel birikimin kapitalizmin şeliğin kurumsallaşmasını kadınların
zorunlu öncüsü olduğu tezine karşı tahakküm altına alınmalarının ve
çıkar. Aksine ilksel birikimin kapitaliz- emeklerine el konulmasının mer-
min kendisinin temel bir özelliği ol- kezine yerleştirir. Bu, sömürgeci el
duğunu önerir. Diğer bir deyişle, ka- koymaya bağlanır ve ilksel birikimin
pitalizmin kendisini devam ettirmesi yenilenen döngüsüyle meşgul olan
için, el konan sermayenin kesintisiz IMF’nin, Dünya Bankası’nın ve diğer
olarak kendisine akması gerekir. vekil kurumların, sudan tohuma, ge-
netik kodumuza kadar ortak olarak
Kendisi gibi İtalyan feministler- Federici, bu el koymayı yeniden
melerine sebep olmaktadır. Dolayı- görülen her şeyi, yeni bir çitleme dö-
den biri olan Leopoldina Fortunati üretimle ilgili olarak kadınların kar-
sıyla bugün silinme tehlikesi altında nemi yaratacak şekilde özelleştirdiği
ile 1970’lerde feodalizmden kapi- şılığı ödenmemiş emeğine bağlar.
olan uzun bir direnişin tarihsel belle- çalışmalarını anlamak için bir çerçeve
talizme “geçiş” sürecinde kadınlarla Bunu, ücretli emeği esas kabul eden
ğini koruma amacıyla da en bilinen sunar.
ilgili bir araştırmaya başlarlar. Temel kapitalist ekonominin yükselişinin
çalışması olan Caliban ve Cadı: Ka- tarihsel bir ön koşulu olarak belir- Caliban ve Cadı, kadınların bede-
soruları kadınların “ezilmesinin” kö-
dınlar, Beden ve İlksel Birikim (Oto- tir. Bununla bağlantılı olarak ortak nine kazınmış olan travmanın izini
kenlerinin ne olduğu ve kadın hare-
nom Yayıncılık, 2012) kitabını kale- olanlar (commons) ve komünalizm geçmişten bugüne sürerek asi bede-
ketinin, özgürleşme mücadelesinde
me alır.
hangi politik stratejileri benimsemesi
gerektiğidir. Bu çalışmanın meyvesi Sermayenin 500 yıllık egemenli-
olarak 1984’te ortak bir kitap ya- ğinden sonra, üçüncü milenyumun
yınlarlar: Büyük Caliban. Bu kitap, başında, işçiler neden hâlâ kitlesel
Foucault’nun beden teorisini, bede- bir ölçekte yoksullar, cadılar ya da
nin tabi kılındığı iktidar tekniklerine kanun kaçakçıları olarak tanımlanı-
ve disiplinlerine dair yaptığı analiz, yor? Topraktan mülksüzleştirme ve
yeniden üretim sürecini görmezden kitlesel yoksullaşma ile kadınlara kar-
geldiği için eleştirir. Aynı zamanda şı süre giden saldırılar nasıl ilişkilidir?
Marx’ın ilksel birikim çözümlemesi- Feminist perspektifin geniş görüşe
nin feminist bir bakış açısından ye- sahip noktasından incelersek, geç-
niden düşünülmesine dair bir giri- mişi ve geleceği ile birlikte kapitalist
şimdir. Fakat yazarlar, süreç gelişme hakkında ne öğrenebili-
içinde, kabul edilen riz?
kimi Marksist kav- İşte Caliban ve Cadı feoda-
ramlarda yetersizlik- lizmden kapitalizme “geçiş”
ler görürler. sürecini bu sorular etrafında (communalism) mücadelelerinin ta- nin direnişini ve ona karşı savaşımı
Bu kitabın yayın- okuma çalışmasıdır. Kitabın rihsel olarak ana hatlarını ortaya se- ortaya seriyor ve modern toplumsal
lanmasından kısa bir merkezinde duran ilksel birikim rer. Federici, kapitalizmi feodalizmin örgütlenmenin temelini anlayıp ona
süre sonra Nijerya’ya analizi, Marx’tan farklı olarak iki özgürleştirici bir bozgunu olarak karşı mücadele etmek isteyen herke-
giden Federici, araş- nokta üzerinde durur. Birincisi görmek yerine, kapitalizmin yükse- se, dünyanın tüm yerlilerine ilham
tırmaları esnasında Marx, ilksel birikimi ücretli erkek lişini, tırmanan komünalizm dalga- veriyor!
22 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

KÜRTAJ DENEYİMİ
Kadınların en zor kararlarından, en büyük korkularından biridir kürtaj. Bu yüzden de üzerine pek
konuşmak istemeyiz. Biz üç kadın bu korkumuzun üzerine gidelim ve deneyimlerimizi paylaşa-
lım, konuşalım istedik. Başta biraz tutuk olsak, durumu sıradanlaştırmaya çalışsak da, zamanında
canımızı çok sıkan bu deneyimi, belki unutmak, belki de hatırlayıp anılarımızı tazelemek isteği-
mizin bir sonucu olarak paylaşabildik. Ama konuştukça gördük ki hepimiz aynı şeyleri yaşamış,
aynı şeyleri hissetmişiz. Kürtaj çok da korkutucu bir şey değilmiş. Bizim yaşadığımız bu zorluğu
birçok kadının da yaşadığını ama bastırdığını düşünerek, biz açığa çıkaralım ve sizinle de konuş-
tuklarımızı paylaşalım istedik.
Her şey gayet iyi giderken ner- Şimdi belli sorularla başlattığımız dık, yine çift çizgi, kesin hamileyim dığımı hatırlıyorum. Daha sonra bu-
den çıktı bu hamilelik, ben korunu- sonra kendiliğinden akıp giden soh- dedim. Emin olduktan sonra biraz nun normal ve olabilecek bir durum
yordum nasıl olabilir böyle bir şey? betimize geçelim. rahatladım. Ya öyleyse ya değilse olduğunu bilmeme rağmen yalnız
Kürtaj olmak insanın canını çok ya- başıma halletmek istediğimi hatırlı-
kar mı? Kürtaj olmadan bundan kur- yorum bu meseleyi.
tulmanın bir yolu yok mu? Acaba
Hamile olduğumuz andan
çocuk doğurmayı istiyor muyum?
kürtaj kararını alana kadar be-
Madem hamile kaldım, doğursam
raber olduğumuz kişi, arkadaş-
mı? Kürtaj olunca başka bir zaman
larımız ve çevremizle nasıl ilişki
çocuk doğurmak istersem tekrar
kurduk, ilişkilerimizde bir etki-
hamile kalabilir miyim? Parayı nere-
si oldu mu aldığımız kararın?
den bulacağım? Anneme söylesem
mi? İşyerindekilere/okuldakilere ne Ayşe: Ben bir gün çocuk doğur-
derim izin almam gerekirse? İnsan- mak istiyordum, yani hala istiyorum
lardan nasıl gizlerim ya da kimlere ama o an bu an değildi. Bu nedenle
söyleyebilirim kürtaj olduğumu? kürtaj olmak istediğimden çok emin-
Arkadaşlarıma söylediğimde bu du- dim. Erkek arkadaşımsa çocuk fikri-
rumla ilgili ne düşünecekler acaba ne sıcak bakıyordu ama evet şimdi
gibi binlerce soru ilk anda kafamıza değil. Bu konuda bir mutabakatı-
üşüşüverir. Bu sorular üzerine olan mız olduğu için kürtaj olma isteğim
sohbetimize geçmeden önce belki üzerine çok konuşmadık, sadece
de biraz sohbet ettiğimiz kadınların önceden ikimiz de böyle bir şey ya-
sosyal durumuyla ilgili bilgi vermek şamadığımız için en güvenli nerede
yerinde olacak. Çünkü bu durum- yaptırabiliriz, ne kadara mal olur
la ilgili yapılacak değerlendirmeler gibi sorunlar üzerine daha fazla ko-
kısmen tüm kadınlar için ortaklık nuştuk. Bir de çalıştığım işyerinden
oluştursa da eminiz ki kişinin için- ne deyip izin alacağım ya da insanlar
de bulunduğu koşullar itibariyle de ne düşünecek, sorunu. Bunu herke-
değişkenlik gösterebilir. En önemli se söyleyemeyeceğim kesindi ama
belirtmek istediğimiz nokta kürtaj söyleyebildiğim arkadaşlarımın bile
olduğumuzda hiç birimiz evli değil- durumu biraz yadırgayacağı korku-
dik, hala evli değiliz ve evlenmeyi de suyla ilk anda çok az arkadaşımla, o
düşünmüyoruz. Evlilik vurgusunu da çözüm odaklı, yani nerde yaptı-
burada yapmamızın nedeni ise, bu rabileceğim konusunda akıl danışa-
sürecin evli olan ve evli olmayan ka- bileceğim arkadaşlarımla konuştum.
dınlar için farklı yaptırımları barındırı-
bitmişti, sadece bundan sonra ne Meral: Ben de sadece birkaç ka-
yor olması, evli isen hala eşinin rızası Hamile olduğumuzu ilk na-
yapmak istediğimiz ya da ne yapma- dın arkadaşımla konuştum onlar
olmadan kürtaj yaptıramazken, evli sıl anladık? Anladığımızda ilk
mız gerektiği sorusu kalmıştı ortada. da, evet, bu konuda deneyim sahi-
değilsen kürtaj sigorta kapsamında yaptığımız veya hissettiğimiz bi olan ve bana yardımcı olabilecek
yer almıyor, sağlığını riske atmayan şey ne oldu? Meral: Ben ilk hamile kaldığımda kadınlardı. Çünkü gerçekten ilk anda
bir özel klinikte kürtaj yaptırırsan çok 17 yaşındaydım, belki de o nedenle
Ayşe: Ben hamile kaldığımda insan ben böyle bir hatayı nasıl ya-
pahalı. Bir ilişkin olduğu bilinmesine beni biraz fazla hırpalayan bir süreç
korunuyordum aslında; yani evet parım duygusundan kurtulamıyor
rağmen birçok kişi tarafından, hami- oldu. Çok korktum, hatta şehir de-
biraz düzensiz kullanmıştım ilaçları ve arkadaşlarının da seni dikkatsiz ve
leliğin yine de meşru görülmüyor ve ğiştirdim kürtaj olmak için. Şu anda
ama korunuyordum. Uzun bir süre tedbirsiz olmakla suçlayacağını dü-
daha fazla yalan söylemek zorunda biraz abarttığımı ve bu korku halinin
vücudumdaki değişikliklere ve regl şünüyorsun fakat bunların tamamen
kaldığın (ailen, işyerin, okul arkadaş-
toplum tarafından şartlandırıldığımız hüsnü kuruntu yani insanın o an
ları vb.) bir süreçle karşı karşıya ka- dönemimin gecikmesine aldırış et-
bir şey olduğunu düşünüyorum. içinde bulunduğu durumla ilgili ol-
labiliyorsun. Bunun yanında hepimiz memeye ya da strese falan bağlama-
ya çalışarak bekledim. Daha sonra Yağmur: Ben de korunuyordum, duğunu insan zaman geçtikçe daha
20-35 yaş aralığındayız. Kürtaj oldu-
eczaneden kendim almak istemedim ona rağmen hamile kalmış olabile- iyi anlıyor.
ğumuz dönemler genelimizde bu
yaş aralığına rastlıyor. Kararlarımızda gebelik testini; erkek arkadaşımı yol- ceğim şüphesiyle mümkün olan en Benim erkek arkadaşım bu du-
içinde bulunduğumuz koşullar kadar layıp bir test aldırttım. Sonuç pozitif uzak ve belki bir daha hiç uğramaya- rumdan çok yıpranmış ve çok üzül-
yaşımızın da önemli bir etkisi vardır. çıktı. İkna olmadım bir test daha al- cağım bir eczaneden gebelik testi al- müştü hatta bazen onun bu duruma
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 23
mak bazen onu çözümsüzmüş gibi görmesine kü sorun bitti gibi düşünmüştüm. Fakat daha
neden olabiliyor insanın, bu nedenle belki de çok önce dediğim gibi beraber yaşadığım erkek
yakın arkadaşlarımla bile bu konuyu çok konuş- arkadaşım bu fikirle pek barışık olmadığı için atlat-
mak istemedim. ması zaman aldı. Tabi çocuk doğurmayı isteme-
mek kadar istemek de kişinin kendi ve hayatıyla
Kürtaj olmak için gittiğimizde olum-
ilgili alacağı bir karar, ben ikisinin de kadının ken-
lu ya da olumsuz ne gibi bir durumlarla
di beden bütünlüğüyle ilgili kararlar olduğunu ve
karşılaştık, kürtajdan önce ve sonra fikir-
hangi doğrultuda olursa olsun bu kararın bizim
lerimizde herhangi bir değişme oldu mu,
vermemiz gereken bir karar olduğunu düşünüyo-
daha sonra herhangi bir sağlık problemiy-
rum. Çünkü bir çocuk kadının hayatında çok ra-
le karşılaştık mı?
dikal değişikliklere neden olabiliyor; mühim olan
Ayşe: Ben kürtaj olmaya erkek arkadaşım ve bu değişikliğe hazır olmak ya da olmamak. Ben o
kardeşimle gittim. İkisi de beni rahatlatmaya ça- zaman hazır değildim, eğer bir gün hazır hisse-
lışıyordu ama hepimiz biraz tedirgindik herhangi dersem çocuk doğurabilirim de.
bir aksilik ya da bir sağlık problemiyle karşı karşıya Yağmur: Ben hala çocuk sahibi olmak istemi-
kalır mıyız diye. Beni en çok strese sokansa ard yorum. Kürtaj olduğum süreçte de böyle bir karar
arda sorulan “evli misiniz?” sorusu oldu. Çünkü verme süreci yaşamadığım için belki daha rahat
evli isem prosedür değişecek ve bir de eşin im- atlattım. Kürtaj olduğum yerde hiç olumsuz bir
zası gerekecekti. Evli olan ve eşinden izinsiz ço- sorunla karşılaşmadım, tabi biraz şans oluyor as-
benden daha fazla üzüldüğünü düşünüyorum cuk aldırmak isteyen kadınların eşleri durumu lında ilk kürtaj olduğunda böyle bir yer bulmak.
çünkü bir yerden sonra bence biz kadınlar için öğrenince muayenehaneye dava açma hakları Sonrasında da zaten doktorumla devamlı görüş-
teknik bir mesele haline geliyor belki sağlık prob- doğuyormuş ve başları derde girebiliyormuş gibi tüm. Ne kadar rahat ve büyütülmemesi gereken
lemlerinin oluşması dışında çok fazla tedirgin- bir giriş konuşması dinlemek zorunda kaldım. Bir bir şey olarak düşünsem de tekrar hamile kalmak
lik yaşamıyoruz. Fakat onlar, hele bir de çocuk de kürtaj olmak için uzandığımız yerin çok sevim- istemiyorum çünkü bu bir kadın için gerçekten
sahibi olmak istedikleri bir dönemse gerçekten siz olduğunu düşünüyorum, o durum insanda zaman alan bir süreç oluyor ve yorucu. O yüz-
duygusallaşıyorlar. Fakat sen kürtaj olmak istedi- bir gerginlik yaratıyor fakat bunların hepsi nar- den bu alanla ilgili bilimsel çalışmaların daha fazla
ğinden emin olduğun için pek diretemedikleri bir koz verilene kadar. Uyuyup uyanıyorsun ve her yapılması gerek. Ama bilimin/bilimsel çalışmaların
süreç yaşıyorlar. Burada demek istediğim tabi ki şey bitmiş oluyor. Gerçekten de uyandığımda bu da erkeklerin tekelinde olduğunu biliyoruz. Eğer
bu benim bedenim ve onla ilgili kararları kendi kadar basit bir şey olduğuna inanamadığımı ha- bunu yaşayan erkekler olsaydı, şimdiye kadar yüz-
başıma almak istemem çok normal fakat kürtaj tırlıyorum. Sonrasında tüm yakın arkadaşlarıma lerce kez çok daha kolay bir çözüm bulunabilir, iş
konusunda çiftler arasında bir mutabakat yoksa söyledim, o kadar rahatlamıştım yani. Bu korku kürtaja kadar gitmeden; kadının bedeni ve ruhu
ilişkiyi biraz yıpratan bir hal alabiliyor aslında. Tabi hali toplum tarafından pompalanan bir şeymiş o yıpranmadan daha basit, etkili doğum kontrol
aile ve okul arkadaşlarınla kurduğun dil bambaş- an fark ettim. Şimdi hamile kalsam ve yine kürtaj yöntemleri bulunabilirdi. Sanırım bununla da ilgili
ka, çoğunlukla yalan söylemek zorunda kaldığımı olmak istesem aynı stresi yaşamam diye düşünü- mücadele etmek için işe başlamamız gerekecek.
hatırlıyorum. yorum; fakat bir süre kan değerlerim çok düştüğü
Önce tutuk başlayan sohbetimiz giderek de-
için çeşitli sağlık problemleri yaşadığımdan tekrar
Yağmur: Ben ilk öğrendiğim andan itibaren rinleşti, gazete yazı çıkarmak amacıyla bir araya
böyle bir şey yaşamamaya daha çok özen göster-
hep yalnız başıma hareket etmek istedim hatta bir gelmiştik fakat sohbetimiz bittiğinde aslında bir-
diğimi söyleyebilirim.
seferinde kimseye haber vermeden kürtaj olmaya birimizin bu konuyu konuşmaya ne kadar ihtiya-
gittim. Bu beraber olduğum adam için belki kırı- Meral: Ben de kadın arkadaşımla gitmiştim. İki cımızın olduğunu gördük. Sanırım 4-5 saat kadar
cı olmuştu o zaman ama, aslında bunu bir sere- defa narkoz verdikleri için çok tedirgin olduğu- konuşma sürdü. Ve bizi esas şaşırtan her birimiz
moni haline getirmenin olayı büyütmekten başka muzu hatırlıyorum. Zaten gergindim, iyice pekiş- yaşadıklarımızı kendimize özel sanırken nasıl da
bir şeye hizmet etmeyeceğini düşündüğüm için tirmişti bu durum gerginliğimi. Aslında ben çok aynı şeyleri yaşamış ve benzer şeyleri hissetmiş ol-
böyle davrandım ve bana kendimi daha iyi his- gergin olduğum için narkoz işe yaramıyordu ama duğumuzdu. Sonuç olarak evet kürtaj olmak çok
settireceğini düşündüm. Gerçekten de daha iyi orda bunun altında farklı nedenler aramaları bizi sevimli bir şey değildi fakat korkutucu da değildi.
hissettim; çünkü bazen insan kendi için neyin en çok huzursuz etmişti. Neyse bir şekilde bittikten Esas önemli olan, birimize duygularımızı açıkça
doğru olduğunu bilse de dış etkenler yüzünden sonra gerçekten çok rahatlamıştım. İlişkimde de anlattığımızda sorunlar daha basitleşiyor ve hiçbir
canı daha çok sıkılabiliyor. Bir sorunu çok konuş- bunu çok konuşmak istemedim daha sonra; çün- şey tartışılamaz, tabu olarak gelmiyor.

KÜRTAJ NEDİR, NE DEĞİLDİR?


Kürtajın Türkiye’de yasallaşması süresi 3 aylık gebelik dönemine bedeni üzerinden şekillenmiştir. Kürtaj evli olmayan kadınlar için
ne yazık ki ancak 1983’de gerçek- kadar yapılırken ülkemizde yasal Bu da oldukça cinsiyetçi bir uy- sigorta kapsamına dahil edilmiyor.
leşebilmiştir. Kürtajın ülkelerde çerçevede belirlenen süre olduk- gulamadır.
Kürtajdan sonra 3-5 gün süren
yasalaşması kadınların ciddi müca- ça kısa.
Kadının çok doğal bir şekilde bir kanama olması doğaldır. Ve
deleleri sonunda gerçekleşmiştir. Kürtaj uzun süren bir işlem değil, kendi bedeni hakkında kendi- kadın ertesi gün günlük hayatına
Kürtaj kadının isteğiyle ya da sağlık yapıldığı ortamın hijyen koşulla- sinin vermesi gereken bu karar bir engel olmadan devam edebilir.
gerekçesiyle gebeliğin sonlandı- rı ve yapan kişinin bilgisi kadın yasal düzenlemede ne yazık ki Kürtaj sonrasında hemen cinsel
rılmasıdır. Rahmin temizlenmesi sağlığı için çok önemli bir yerde tamamen kendine bırakılmıyor. ilişkiye girmek, havuza girmek,
işlemidir. 1983 yılındaki düzenle- duruyor. Ancak kürtaj sanıldığı Evli bir kadının kürtaj işlemi için küvette banyo yapmak, antibiyo-
meyle kadının kendi bedenine dair gibi bir doğum kontrol yöntemi kendi isteğinin yanında eşinin de tikleri düzenli kullanmamak gibi
söz söylemesi ‘yasal’ hale geldi. değildir, bu yüzden gebeliğe karşı onay vermesi gerekmekte. 18 nedenlerle enfeksiyon oluşabilir.
Kürtaj yasal olarak gebeliğin 10. doğum kontrol hapları ya da spiral, yaş altındaki bir kadının kürtaj Bunlara dikkat edilmeli. Mutlaka
haftasına kadar yapılmakta. İsten- diyafram, kondom, spermisit gibi yaptırabilmesi içinse velisinin de 1 hafta sonrasında kontrole gi-
meyen gebeliklerde kullanılan bir yöntemlerle korunmak gerekir. onayı isteniyor. Eğer 18 yaş üstü dilmeli. Kürtaj işleminden sonra
diğer yöntem (ilaçla tedavi) olan Burada söylemeden atlamamak ve evli olmayan bir kadın kürtaj herhangi bir enfeksiyona mahal
RU-486 ülkemizde kullanılmaya gerek, ne yazık ki neredeyse tüm yaptırmaya karar verdiyse sadece vermemek için iç çamaşırlar ütü-
başlanmadı. Birçok ülkede kürtaj doğum kontrol yöntemleri kadın kendi onayıyla bunu yaptırabiliyor. lenerek giyilirse faydalı olur.
24 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

TÜRKİYE’DE TRANS OLMAK


Geçtiğimiz dönem boyunca toplumun muhalif olan ya da bir şekilde marjinalleştirilen ke-
simlerine yönelik baskı günden güne arttı. Nefret cinayetleri, tecavüz davalarının utandıran
sonuçları, Hrant’ın davası, binlerce tutuklu derken yakın zamanda da aslında senelerdir var
olan ama çoğu insanın yeni öğrendiği bir balyoz ekibi tartışması yaşandı. Ankara’da polisle-
rin oluşturduğu bu ekip, seks işçilerine yönelik bir baskı unsuru olmakla biliniyor. Uygula-
malarını dayandırdıkları gerekçe ise “toplumun güvenini sağlamak” gibi son derece temelsiz
ve keyfi bir mantık. Translara yönelik bu sistematik şiddet ve nefretle ilgili gözlem ve düşün-
celerini öğrenmek için Demet Yanardağ’la bir söyleşi gerçekleştirdik:
Sana göre “translar saldırgan olur, tehdit
oluşturur” gibi fikirleri toplumda oluştu-
ran etkenler neler?
İnsan bilmediği her şeye temkinli yaklaşır. Toplum-
da transeksüelliğin fazla bilinmediği dönemlerde
medyanın kötü yönlendirmeleri de etkili oldu!
TV kanallarında ve yazılı basında sürekli olarak eli
bıçaklı, bağırıp-çağıran kişiler gösterilerek adını
“travesti terörü” koydular... Oysa her travesti aynı
mıydı? Toplum bir genelleme yaptı ardından ve
bir etiket yapıştırıldı bize “tehlikeli” diye! Bir adam
düşünün, eşini dövüyor, peki o bunu yaptı diye
her erkek eşini dövüyor denilebilir mi? Denemez!
Oysa bizim için dediler, bu da bir ayrımcılık!
Herkesin aynı kefeye konulmamasını istemek bir
yana, bu ekranlara çıkartılan trans arkadaşları da
kınamıyorum ve objektif bakmaya çalışıyorum,
asla onlar haksız demiyorum, çünkü basında çı-
kan eli bıçaklı transeksüeller neden o halde, kimse
düşünmedi. İş vermeyin, her ortamdan dışlayın,
kötü davranın, hakaret-küfür edin, ailesi dövsün,
komşuları dövsün, yetmesin polis dövsün, sonra
da insan çıldırıp yeter dediğinde adına terör de- Hiç unutmuyorum, bir gece kapımın önünde ses- kaydetmeye çalışıyoruz, çoğu zaman polisler ka-
yin! Bu ne rezillik? Bu nasıl bir yönlendirme? Kedi ler duydum, camdan baktığımda gençler kavga yıtları zorla siliyor ancak biraz daha uzaktan bir
bile köşeye sıkıştığında tırnaklarını-dişlerini göste- ediyordu ve birinin bıçaklandığını görüp 155 Po- arkadaş çekim yapabilirse hiç olmazsa elimizde
rirken bir insanın bu kadar zorluk çektiğinde cin- lis İmdat’ı aradım, insanlık görevimi yaptım, ama kanıt oluyor. Zaten böyle durumlarda da polis
net getirmesini insanlar anlamak istemiyor! “Bu insan olarak görülmediğim bir ülkede! Beni va- şiddet uygulamaktan vazgeçiyor. Sonuçta aldığı-
insan neden bu hale geldi” demek yerine “travesti tandaş olarak görmediler bile... Telefonun diğer mız önlemlere rağmen yine de çok fazla şiddete
terörü” diyorlar, işte alın size hem nefret söylemi, ucunda benim vergilerimle maaş alan memur maruz kalıyoruz. Ne yazık ki bizi koruyacak bir
hem ayrımcılık, hem de halkı kin ve isyana teşvik! bile, sesimden transeksüel olduğumu anlayınca mekanizma yok! Polis, devletin polisi ve devlet
Daha ne denilebilir ki? Koca bir yuhhhh basına, “Kim kavga ediyor? Senin kırıkların mı?” diyerek bizi sevmiyor... Asıl şiddeti doğuran da devletin
büyük iş başardılar bizleri terörist ilan etmekle, sırf hakaret etti! Şimdi, benim başıma bir olay gelse, mekanizmaları diye düşünüyorum, çünkü bize
bu yüzden daha çok insan öldürüldü... O gazete- kime sığınacağım? Kimi kime şikâyet edeceğim? şiddet uygulayan siviller de biliyor ki bizim arka-
ciler de maaşlarını primle alınca başları göğe erdi! Bizden korkmasınlar çünkü korkmaları gereken mızda devlet yok, kimseye şikâyet edemeyece-
Trans bireylerin toplumun algısına göre kendi zihniyetleri ve bu zihniyetlerinin kurbanı ğimizi düşündükleri için bize saldırıyorlar, haraç
sokakta bir tehdit olarak görülmesi, size belki bir gün kendi çocukları da olabilir. isteyen, zorla cinsel ilişkiye zorlayan o kadar çok
yönelik nasıl bir şiddet doğuruyor? Tüm bu sivil erkeklerin ve polislerin uy- erkek var ki!
İnsanlar çeşitli yönlendirmelerle bizi tehdit olarak guladığı şiddet ve tacizden korunmak için Şiddet ve nefret cinayetleri fazlasıyla arttı.
görseler de bu algı artık değişmek zorunda ve de başvurduğunuz yöntemler neler? Ya da Artan nefret cinayetleri ve son dönemdeki
değişiyor. İnsan haklarının ve iletişimin kuvvetlen- korunmak ne oranda mümkün, ne kadar balyoz ekibi tartışmaları hakkında ne dü-
diği bugünlerde sesimizi daha iyi duyurabiliyoruz! işe yarıyor? şünüyorsun?
Buna rağmen bizden korkan-çekinen-ayrımcılık Şiddete o kadar sık rastlıyoruz ki artık kendimiz- Nefret cinayetleri eskiden beri sorun, yine bizi
yapan insan sayısı hala azımsanmayacak düzey- ce yöntemler geliştirdik. Dışarı yalnız çıkmamaya önemsemeyen devlet bu konuda da kılını kı-
de! Geçmişte sırf bu korku nedeniyle birçok kişi özen gösteriyoruz, çıktığımız zamanlarda ise mut- pırdatmıyor. Defalarca “bize bir yasa çıkarın,
bizlere saldırıda bulundu ve hala bulunmakta. laka yanımızda kendimizi korumak için bir biber ölümlerin önüne hep beraber geçelim” dedik
Bir arkadaşımı sırf transeksüel diye kaçırıp döve- gazı bulunduruyoruz. Birden fazla kişi saldırdığın- ama dinleyen kim? Durduk yere öldürülüyoruz,
rek dağın başında bıraktılar. Başka bir arkadaşım da hiç olmazsa biber gazını sıkıp kaçma şansımız gasp ediliyoruz! Zanlı veya zanlılar yakalansa bile
sokakta durduk yere darp edildi ve artık biz de oluyor. Çoğu zaman da bize şiddet uygulamaya “bana ilişki teklifinde bulundu, ondan öldürdüm”
şaşkınız! Asıl mağdur kim? Korkması gereken ön- kalkan sivil, biber gazını görünce zaten vazge- diyerek büyük cezai indirim alıyor. “Eğer böyle bir
yargılı insanlar mı yoksa bizler miyiz? Devlet, can çiyor! Polisler şiddet uygulamaya kalktığında da teklifte bulunduysa öldürmek mi gerekiyor?” diye
güvenliğimizi sağlamak bir yana, ilgilenmiyor bile! hemen telefonlarımızın kameralarını açıp olayı sormuyor kimse! İşin aslı öyle bir teklif de yok or-
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 25
tada zaten; bu zanlılara öğretiliyor, “böyle deyin, cezanız
azalsın” deniyor! Onlar da ağız birliği eder gibi hep aynı TRANS KADINLAR HAKKINDA
13 MİT VE YANILGI (1)
teraneyi söylüyor...
Fiziksel şiddet ve nefret cinayetlerinin yanında
toplumda zaten var olan homofobik ve transfo-
bik söylemleri siyasetçiler ya da kanaat önderleri
bile sarf ediyor, bunlarla nasıl mücadele edilebi- Yukarıdaki başlık altındaki bir metin Skepchick.org’da
leceğini düşünüyorsun? (http://tinyurl.com/6ofyjqt) kendisi de trans bir kadın olan
Siyasiler zaten işin kurdu olmuş! Medyaya bir tetik veri- Natalie Reed tarafından kaleme alındı.
yorlar, “şunları kötü gösterin” diye, ardından bir demeç
veriyorlar bizim hakkımızda, oy alacaklar ya! Eeee toplum Bu yazının Türkçe çevirisi ise outforbeyond.blogspot.com’da
yararına bir şey yapacakları yok, ceplerini doldurmaktan (http://tinyurl.com/77y64r8) üç bölüm halinde yayınlanmış
başka, o yüzden bizim üzerimizden oy toplamaya çalı-
şıyorlar! Aslında hepsi biliyor neyin ne olduğunu. Ama bulunuyor. Buraya Natalie’nin yanıtladığı 13 mitin sadece ilkinin
biz olmasak, yandaşlarına yüksek paralar kazanmaları için çevirisine yer ayırabiliyoruz. Ancak tüm bu yanılgılarla ilgili
verdikleri ihaleler gündemde olacak, ceplerini doldurduk-
ları halkın parasının hesabını halk soracak! Ne yapsınlar?
yazdıklarına söz konusu adreslerden ulaşabilirsiniz.
Gündem değiştirip, hem üzerimizden oy toplayacaklar,
hem de halkı uyutup daha iyi soyacaklar!
Biraz da güzel şeylerden söz edersek, Polonya’da
dünyada ilk kez bir trans milletvekili olarak Anna
Grodzka seçildi. Bu sana ne hissettirdi?
Anna, bildiğim kadarıyla dünyadaki ilk trans milletvekili
değil. Daha önce İtalya’da Komünist Parti’den Laura’mız
vardı, kendisi Türkiye’ye de gelmişti... Tabi Polonya gibi
dindar ve muhafazakâr bir ülkeden Anna gibi bir transek-
süelin vekil olarak seçilmesi bizleri çok mutlu etti ve bizim
için de umut oldu. Anna da gelecekti Türkiye’ye ama işleri
nedeniyle fırsat bulamadı, bir gün geleceğini biliyorum
çünkü kendisi söz vermiş. Onu görmeyi ve ona sarılıp
tebrik etmeyi çok istiyorum. O kendi ülkesinde zoru ba-
şarmış bir kahraman, umarım bizler de bir gün mecliste
bir transeksüel vekile sahip oluruz da sesimizi duyurur.
Feminizmle her zaman paralel yürüyen LGBTT
mücadelesi, çoğu sosyalist çevrede de değişik
yankılar uyandırdı. Peki, senin sosyalistler ve fe-
ministlerle ilgili düşüncelerini öğrenebilir miyiz?
Sosyalistler Türkiye’de ne yazık ki kendi içlerinde kavga
etmekten, iyi bir siyaset yürütemez oldular. Toplumda in- Trans kadınlar aslında sadece çok, ve bunun ne anlama geldiği üzerine düşü-
sanlar hala sosyalizmin ne anlama geldiğini bilmezken, nürken biyolojik cinsiyetin ve cinselliğin aşırı
onlar kendi içinde birbirini yemekten amaçlarını halka an- ama gerçekten çok gey kimselerdir. vurgulanması sonucu daha da güçleniyor.
latmaya fırsat bulamıyor. Bu açıdan üzülüyorum, aslında Bu gerçekten şaşırtıcı derecede ısrarcı ve Böylece toplumsal cinsiyetin herhangi bir tür
kendimi sosyalist olarak tanımlayabilirim ama ben sürekli inanılmaz derecede yaygın bir yanılgı. Ger- dışavurumunu direkt cinsellikle bağdaştıra-
kavga etmek değil, toplumun mutluluğu ve özgürlüğü çek ise epey basit: Cinsiyet kimliği ve cinsel biliyoruz. Örneğin erkeklerin, bir kadının ba-
için çabalamak isterim... Ne yazık ki Türkiye’de sosyalist- yönelimin birbiriyle hiçbir alakası yok. Bu sitçe kendi kimliğinin ve o günkü hislerinin
ler, benim sosyalist anlayışımdan hayli uzaklar. yanlış anlamayı işaret eden oldukça yaygın bir yansıması olarak değil de esasen erkekleri
Feministliğe gelince, aslında ben de feministim lakin bu bir vecize vardır: “Cinsel yönelim yatağa ki- etkileme aracı olarak güzel, şık ya da seksi
kelimeden ben özgürlükçü ve eşitlikçi, cinsiyet ayrımcılığı- minle girmek istediğinizle ilgilidir, cinsiyet giyindiğini yaygın olarak varsaymaları gibi.
na karşı bir duruş sergileyen zihniyet algılıyorum, yine fe- kimliği ise yatağınıza kim olarak yatmak is- Bu mit hem trans kadınlara hem de gey
ministler Türkiye’de kendini anlatamıyor, pasif kalıyor. Biz tediğinizle.” erkeklere zarar veriyor. Ayrıca sıklıkla trans
hala arkadaş çevremizde feministliği tartışıyoruz. Aslında sorunlarının bir kenara süpürülmesine veya
Benim kendi yöntemim ise basitçe trans
feminizm arkadaş çevresinde hapsolmayı hak eden bir
lezbiyenlerin (yani diğer kadınlardan hoşla- daha genel LGBT sorunlarının içine sokuş-
olgu değil. Türkiye’de kendini feminist olarak tanımlayan
nan trans kadınların) varlığına işaret etmek. turulmasına yol açıyor. Örneğin Kanada ga-
birçok kadının
Problem çözüldü. Gidip çay koyabiliriz. zetesi The National Post’ta yayınlanan bir
da aslında cin-
reklamın, tamamen cinsiyet değişimine dair
siyet ayrımcılığı Keşke o kadar basit olsaydı. korkuları körüklemeye dayalı olmasına rağ-
güttüğü aşikâr.
Bu kafa karışıklığının, davranışları toplum- men transfobik olmaktan ziyade homofobik
Toplum norm-
sal cinsiyetle çok güçlü bir şekilde bağdaştı- olduğu yönünde kınanması gibi. Ya da si-
larına karşı du-
rıyor oluşumuzdan kaynaklandığını düşünü- vil hayata döner dönmez bir değişim plan-
rurken yeni ta-
bular yaratmak yorum. Heteroseksüellik ön kabulü kültürel lamış olduğu bariz olmasına rağmen, PFC
hoş değil. Bu olarak o kadar içselleşmiş ki, gey erkekleri, Manning’in hikayesinin ordudaki gey adam
yüzden, ben erkek olmaya bir çeşit muhalefet olarak gö- olarak yazılması örneği gibi. Destekçileri bile
kendimi cin- rüyoruz. Kendilerini neredeyse hiper-erkeksi onu erkek gibi, erkeksi ifadelerle tanımlama-
siyet kimliğin- bir şekilde ifade eden birçok gey erkeğin de ya devam ediyorlar.
den arınmış bir varlığına rağmen, geyler basitçe kadınlar ara- Özetle cinsiyet / toplumsal cinsiyet ve cin-
feminist olarak sında erkeklerden daha yaygın olan bir cin- sellik birbirleriyle belirleyici bir ilişki içerisinde
nitelendirme- selliği ifade biçimiyle ilişkilendiriliverildikleri değildirler. Her şeyden önce gey, lezbiyen ve
yi tercih ede- için kadınsı ya da cinsiyet değiştirmiş olarak biseksüel insan diye tanımların olmasının se-
rim... alglanıyorlar. Bu yanılgı, toplumsal cinsiyet bebi budur zaten.
26 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

İSRAİL’İN
‘ROSA PARKS’
VAKASI
“Kimse bana nerede oturacağımı söyleyemez!”
İsrail’de on yıllardır görmezden gelinen ultra İsrail’deki “mehadrin” (helal) otobüs 28 yaşındaki Tanya Rosenblit’in bu direnişi,
Ortodoks Yahudilerin toplumla uyum sorunu, uygulamasına göre ultra Ortodoks Yahudilere 50’li yıllara dek ABD’nin güney eyaletlerindeki
sonunda bir otobüs krizi ile, İsrail’in Rosa Parks ayrılmış ve cinsiyet ayrımcılığı uygulanan uygulanan ırk ayrımcılığını başlattığı sivil itaatsizlik
olayıyla patlayıverdi. hatlar var. Otobüslerin ön tarafı erkeklere eylemi ile sona erdiren Rosa Parks olayını
ayrılırken, kadınlar ancak arka koltuklarda hatırlatıyor.
oturabiliyorlar. Ancak tıpkı Rosa gibi, İsrail’de Aşırı dincilere göre yüzyıl önce dinin karşısındaki
de bu uygulamaya karşı çıkan kadınlar oldu. tehdit laik milliyetçilik ve sosyalizmdi, bugünse
feminizm. Bu kesim, feminizmin toplum için
Tanya Rosenblit isimli genç bir kadın
muazzam bir “ideolojik ve ahlaki sorun” olduğunu
şoförün arkasındaki koltuklardan birine
iddia ediyor. Bu eksende tartışmalı konulara her
oturunca aşırı dinci bir erkek ona arka tarafa hafta yenileri ekleniyor ve aşırı dinciler ile cinsiyet
geçmesini söyledi. Tanya “Kimse bana nerede ayrımcılığına karşı çıkanlar arasındaki saflaşma
oturacağımı söyleyemez!” diyerek bu “emri” giderek keskinleşiyor. Örneğin kadın sağlığı ile
reddetti. Bunun üzerine otobüste büyük bir ilgili bir konferansta konunun uzmanı kadınların
kriz çıktı, polis geldi, iş uzadı ama Tanya’nın kürsüye çıkması yasaklanıyor. Sekiz yaşında
ısrarlı tavrı sonucu şoför yoluna aynen devam bir kız çocuğu bile örtünmediği için saldırıya
etmek zorunda kaldı. uğrayabiliyor.

MONTGOMERY OTOBÜS BOYKOTU EYLEMİ


“Pes etmekten yorulan” bir kadının ırkçılığa karşı direnişi
ABD’de köleliğin kaldırıldığı 1862 şoförün dediğini yapsa da Rosa cam
yılından 50 yıl sonra, güney eyalet- kenarına çekilmekle yetindi.
lerinde ırk ayrımcılığı hayatın bir-
“İnsanlar hep o gün yorgun oldu-
çok alanında halen sürmekteydi.
ğumdan yerimi vermediğimi söylü-
Toplu taşımada siyahlar ve beyazlar
yorlar, ama bu doğru değil. Fiziken
için ayrı seferler konmasa da, siyah-
yorgun değildim, ya da genelde bir
ların uyması gereken oturma plan-
işgünü sonunda olduğumdan daha
ları uygulanıyordu. Otobüslerin ilk
yorgun değildim. Yaşlı da değildim,
sıraları beyazlara aitti. Yolcuların
bazıları beni o zamanlar yaşlıymı-
dörtte üçünü oluşturan siyahlar ise
şım gibi gösteriyor ama sadece kırk
arka tarafta oturmak zorundaydı-
iki yaşımdaydım. Hayır, tek bir yor-
lar. Ön kapıdan otobüs ücretlerini
gunluğum vardı; pes etmekten yo-
ödedikten sonra inip otobüse arka
rulmuştum.”
kapıdan biniyorlardı. Beyazlara ay-
rılan yerler dolduğunda ise yer ver- Şoför yer vermezse polis çağı-
mek, gerekirse otobüsten inmek racağını söylese de Rosa direndi,
zorundaydılar. “İstediklerini yapsınlardı.” Bunun
üzerine şoför polis çağırdı. Sonuç-
Mongomery’de yaşayan Rosa
ta Rosa Parks, eyalet yasaları gereği
Parks adlı siyah bir kadının bu uy-
tutuklandı ancak bu tutuklama ile
gulamaya direnmesi ile birlikte, bir
birlikte binlerce siyah sessizliğini
yıl sürecek ve ABD’yi hiçbir yasanın
bozarak Rosa Parks’ın direnişini
değiştiremediği ölçüde değiştire-
izlemeye başladı. Siyahlar otobüs-
cek bir hareketin kıvılcımı ateşlen-
leri boykot kararı aldılar ve boykot
miş oldu.
umulmadık ölçüde başarılı oldu. Si-
1 Aralık 1955 günü Rosa Parks, yahlar sabahları işlerine yürüyerek,
işinden çıkıp sürekli kullandığı oto- bisikletle, kimi zaman da topluca
büse, ücretini ön kapıdan ödedik- taksi tutarak gidiyorlar, otobüsler
ten sonra arka kapıdan bindi ve si- sadece beyaz yolcu taşıyordu. Ön-
yahlara ayrılmış koltuklardan birine celeri boykota aldırış etmeyen oto-
oturdu. Ancak birkaç durak sonra büs şirketleri sonunda zarar etmeye
şoför yeni binen beyazlara yer ver- başladıklarında daha fazla direne-
meleri için Rosa’nın da içinde bu- mediler ve 382 gün sonra otobüs-
lunduğu dört siyaha koltukları bo- lerdeki bu ırkçı uygulamayı kaldır-
şaltmalarını söyledi. Üçü isteksizce dılar.
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 27

ARAP BAHARI ve
MELEKLERİN CİNSİYETİ Mısır’da seçim sonrası kurulan ana-
yasa komisyonunda kadınlar bir kişi
ile bile temsil edilmiyor. Mübarek
döneminde getirilen kadın kotası
kaldırıldığı için, kadınlar mecliste
yedi seçilmiş, dört atanmış olmak
üzere toplamda sadece 11 kadın
milletvekili ile temsil ediliyorlar.
evli olanlar-olmayanlar diye ikiye ayrılması istendi.
Samira gibi evli olmayan kadınlara “bekâret testi”
işkencesi yapıldı. Samira, yaşadıklarını yargıya
taşıyabilen tek kadın.
Kadına biçilen toplumsal roller, kadın bedenine
giydirilen anlamlar; devrim yolu Mısırlı kadınları
hiç de yabancısı olmadıkları şekilde selamladı.
Eylemlerle geçen bir yılın ardından Mısır seçimler
ve sonuçlarıyla konuşuluyor. Yeni anayasanın
yapılabilmesi için anayasa komisyonu kuruldu;
kurulan anayasa komisyonunda kadınlar bir kişi
ile bile temsil edilmedi. Seçimlerin galibi, yüzde
Bunca alt üst oluş içinde meleklerin cinsiyetini önemli bir şey yaşanıyordu. Özellikle tarihsel olarak 46 gibi ezici bir çoğunluk kazanan Müslüman
tartışır duruma düşmemek için, NATO’nun Arap dünyası üzerindeki siyasi ve entelektüel etkisi Kardeşler oldu ve seçimler öncesi Mübarek
Libya’ya askeri saldırısı ile birlikte “lanetlenen” açık olan Mısır’da yaşanan bir değişimin domino döneminde getirilen kadın kotası kaldırıldığı
Arap halk ayaklanmalarını, siyah ya da beyaz tek etkisi diye adlandırılan sonuçlar doğurabileceği için, kadınlar mecliste yedi seçilmiş, dört
renk değerlendirmek yerine, devrimin diyalektik fikri; Mısır’da yaşananlara umutla bakan herkesin atanmış olmak üzere toplamda sadece 11 kadın
işleyişi ve her ülkenin kendi özgünlüğü içinde ele ortak paydasıydı: Mısır halkı, daha ötesinde tüm milletvekili ile temsil ediliyorlar. Yani iş kadınların
almak epeyce akliselim bir yaklaşım olur. Ortadoğu ve Kuzey Afrika halkları için daha güzel siyasi temsiliyet kazanması olunca, yeni meclisin
bir dünya! hiç umut vaat etmediği açık. Siyasetin “normal”
Bu diyalektik işleyişi ve ülke özgünlüklerini
kanalları işlemeye başladığında dahi; kadınlara
ortaya çıkarmak için iki pratik soruyu akılda tutmak Uzaktan bakanların beslediği umudu yeşertmek
yer yok.
yeterli: Tarihte her devrim başarıya ulaşmış mıdır, ise, Mısırlılar için hiç de kolay değildi; önce
başarısız olanlarını cami avlusuna mı terk etmek Mübarek’in, sonrasında Askeri Konsey’in Mısırlı kadınlar ne yapacak, normal kanallarda
gerekir? Arap Baharı, Batı medyasının bir PR saldırılarına, silahlara, tanklara; yaralanmalarla, kendilerine yer açmak için mi uğraşacak; erkeklerin
çalışması veya bir “emperyalist oyunu” mudur? işkencelerle ölümlerle yanıt verebilmeyi bir gün dönüşmesi için bugün fedakârlık mı
Yoksa neoliberalizmin insanlığa ilk küresel çaplı gerektiriyordu; sonuç olarak, binlerce insan bu yapacak, yoksa “hadi ordan” deyip siyaseti
faturası olan gıda/açlık krizi gibi veya Arap bedeli ödeyerek var olmak/var etmek zorunda erkeklere bırakıp evine mi dönecek?
halklarının var olma hakkının, önce Batı destekli kaldı Mısır devrimini. Tahrir Meydanı’nın birleştirdiği kadınların
İsrail saldırganlığı tarafından, ardından 11 Eylül siyasetin kendilerine sundukları karşısında
Ayaklanmaların görünen yüzlerinden belki
sonrası sözde “teröre karşı” cadı avında ayaklar bölünmesi belki kaçınılmaz. Ama, özellikle de
de en önemlisinin kadınlar olduğu apaçıktı.
altına alınması gibi ekonomik/sosyal/tarihsel gerek Tunus gerekse Mısır’da İslami partilerin
Sokaklardaki sayıları erkekler kadar çok değildi
sebeplerle, objektif/subjektif şartlarla ilişkisi var yüksek oylarla iktidara geldiğini düşünerek,
ama çoktular; ve özellikle bazı kadınlar/kadınlara
mıdır? devrim sürecinin kadınlara yine bildik kazığını
yapılanlar ayrıştırıcı oldu. Devrimin sembol
Biz kadınlar, bu soruları aklımızda tutalım. isimleri denildiğinde akla gelenler; ayaklanmanın attığını; hatta kadınlar için eskisinden de kötü
Ama bizim meleklerin cinsiyetini de tartışmamız hemen bir yıl öncesinde polis tarafından gözaltına sonuçlar doğuracağını düşünüp üzülmek için çok
gerekiyor. Kadınlar devrim yoluna kanlarını yine alındıktan sonra öldürülen Halid Said’in ve 9 erken.
cömertçe sunsalar da, devrim onlara bir kez daha Ekim’de vurularak öldürülen Mina Daniel’in Son bir yılda yaşananlar, pek çok ırkçı, oryantalist
cimri davranıyor. anneleri: İki kadını da sembol kılan ortak özellikleri fikri yerle bir etti; aynısını kadınlar için de istemek
“annelikleri”. fazla olmayacaktır.
Önce Tunus, hemen ardından Mısır; çeyrek
yüzyılı aşkın zamandır iktidarda olan Bin Ali ve Yine Askeri Konsey’in (SCAF) “Mısır’ın büyük
Mübarek’i devirmek için sokaklara çıktığında kadınlarından” özür dilemesini getiren eylem; 22
elbette Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasında Aralık’ta on binlerce kadının, Ghada Kamal’ın
önce saçlarından sürüklenip sonra askerler
Mübarek’in devrilmesini izleyen tarafından kıyafetleri sıyrılarak yarı çıplak
günlerde gözaltına alınan Sami- olarak dövülmesine karşı sokaklara
çıkması oldu. Ghada Kamal’ın bedeninin
ra ve diğer kadınların, evli olan- görüntüleri, hala Askeri Konsey’in
lar-olmayanlar diye ikiye ayrılması uyguladığı şiddetin sembolü.
istendi. Samira gibi evli olmayan Bir de sembol olması zor olan;
dillendirilmesi bile bireysel karar, çaba,
kadınlara “bekâret testi” işkencesi cesaret gerektirenler var. Samira gibi.
yapıldı. Samira, yaşadıklarını yargı- Mübarek’in devrilmesini izleyen günlerde
ya taşıyabilen tek kadın. gözaltına alınan Samira ve diğer kadınların,
28 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

KAVRAMLARLA ANLAŞMAK
Bağımsız kadın örgütlenmesi
Ezilenler ezilmişliklerinin bilincine varmadığı ve
bunun için mücadele etmediği müddetçe ezen-
ler egemenliklerini devam ettirecektir. Bu nedenle
ezilenler kendi sorunları çerçevesinde örgütlen-
melerini yaratmak zorundadır. Kadınların da ken-
di özörgütlenmelerini yaratmaları, bu ezme-ezil-
me ilişkisiyle mücadelenin bir gereğidir. Bağımsız
kadın örgütlenmesi; bin yıldır varlığını sürdüren
erkek egemen sisteme karşı, kadınların susturulan
sesini yükseltebilmesi için hemcinsleriyle birlik-
te patriyarkal kapitalist sistemin ürettiği kadınlar
arası rekabete karşı dayanışma ilişkisi içerisinde
örgütlenmeleridir. Her ulustan, sınıftan veya top-
lumsal kesimden kadının, salt kadın olmaktan
kaynaklanan ortak ezilmişliklerine, kadın ezilmiş-
liğine karşı, sadece kadınlardan oluşan, erkekler-
den, erkek egemenliğinden, devletten ve serma-
yeden bağımsız mücadelesidir.
Kadınların salt sendika, meslek örgütü veya siyasi
parti gibi oluşumların içinde kendi sınıfsal çıkarları
için mücadele vermesinin, kadın kurtuluş müca-
delesi için yeterli olmadığı görüşünden kaynak
alır. Bu yüzden, kadınların, bulundukları yerlerde
var olan bağımsız kadın örgütlenmeleri içerisinde
yer almalarını, olmayan yerlerde yaratılması için
mücadele vermelerini öngörür.
Cins körlüğü / Cinsiyet körlüğü
İhtiyaçları, çıkarları, kaynaklara, iktidar ya da sos-
yo-politik statüye erişimleri konusunda kadın ve len- özel ve ev içi alanlara, erkeklerinse -genellikle Kadın dayanışması
erkek arasındaki farklılıkları göz önünde tutama- iktisadi ve politik olduğu kabul edilen- kamusal
alanlara ait oldukları varsayımıdır. Özel alan poli- İngilizce’de kız kardeş anlamına gelen sister söz-
ma; düşünce ya da uygulamada cins çözümle-
tikası dünyada ve Türkiye’de ikinci dalga feminiz- cüğü önceleri ailenin dikişlerini diken ya da ütü
mesinden yoksunluk. Bu körlük, cins temelinde
min etkisi ile tartışılmaya başlamıştır. Özel alan- yapan gündelikçiler için kullanılıyordu. Daha
ayrımcılığın sürmesine yardım eder. Örneğin, bir
kamusal alan ayrımı daha çok kadınların aleyhine sonraları, ortak, özellikle adanmışlık gerektiren
kadının başarısızlığının nedenini tüm çevresel,
sonuçlanmıştır. “Özel olan politiktir” sloganı bu- davalar için bir araya gelen kadınlara atfen Latin-
politik etkilerden bağımsız kendi kişisel problem-
ce soror sözcüğünden türeyen sorority kavramı
lerine bağlayan yanlış bir bilinçtir. Ayrıca, kadın- radan ileri gelmektedir. Bu slogan, kamusal/özel,
İngilizce’ye yerleşti. Bu sözcük de daha sonra ye-
erkek arasındaki iktidar ilişkisinin ortadan kaldı- toplumsal/toplumsal olmayan bölünmesinin
rini sisterhood’a (kız kardeşlik) bıraktı. “Kız Kardeş-
rılmasının sosyalizme havale edilmesi de bir cins baştan aşağı yapay olduğunu ortaya koyar. Bu
likten Kuvvet Doğar” sloganı ABD’deki kadın kur-
körlüğüdür. Kısaca cins körlüğü, bin yıldır sürege- slogan, örneğin aile içindeki ilişkilerin politik iliş-
tuluş hareketince benimsenerek ilk kez 1968’de
len erkek egemen sistemin varlığını inkâr etmek- kiler olduğu, ailenin politik bir topluluk olduğu
feminist sözlükte yerini aldı. Türkiye’de kadın ha-
tir. Cins körlüğüne yakalanan insanların ağzından anlamına gelir. Cinsiyetler arasındaki aşk ilişkileri
reketinin sözlüğünde bu kavrama karşılık olarak
genelde şu cümleleri duyarız; “Kadın ya da erkek denen ilişkiler toplumsal olarak inşa edilmiş iliş-
kadın dayanışması terimi yerleşti.
yoktur, insan vardır”, “Kadın erkeğe göre alt ko- kilerdir. Doğal düzenin bir parçası olarak görülen
numdaysa, niye anayasa, toprak ana hatta anayol bir yığın ilişkiyi politik tahlile dâhil etmenin bir yo- Feminist harekette kadın dayanışması kadınların
gibi ifadeler var?”, “Peki erkekleri de yetiştiren ka- ludur bu slogan. güçlenmek için birbirleriyle geniş çapta özgül bir
dınlar değil midir?”, “Kadın isterse başarır.” biçimde bağ kurmaları anlamına gelir. Erkek daya-
Başka bir deyişle, özel alan bir mahrumiyetin, yok- nışmasına atfen kullanılan kardeşlik terimi daima
Cinsiyet kimliği sun kılınmanın alanıdır. Antik Yunan döneminde olumlu anlamda güçlülük ve yoldaşlık anlamlarını
Cinsiyet kimliği psikolojide, bir bireyin kendini ait bu ayrım oikos/polis ikiliği biçiminde ortaya çıkar. içermesine karşın, kadın dayanışması olumsuz bir
hissettiği cinsiyet olarak tanımlanır. Bu kimliğin, Polis özgürlüğün, kendi kaderini belirlemenin, anlama çekilebiliyor. Çünkü kendi gündemlerini
çoğunlukla bireyin bedensel özellikleri ile ilgili ol- dünyayı dönüştürmenin, kamusal etkinliğin, insa- gerçekleştirmek için örgütlenen kadınların göster-
duğu düşünülür. Ancak bu kavram, bireyin ken- nın özne oluşunun alanı yani şehrin göbeğiyken, miş olduğu kadın dayanışması, erkek egemenliği
disini sadece dişi ya da erkek olarak algılaması ile oikos zorunluluğun, üretimin yani oikos terimin- altındaki kurulu düzen için bir tehdittir de aynı
sınırlı değildir. Cinsiyet kimliği, bireyin cinsel eği- den de anlayacağımız gibi ekonominin bağrında- zamanda. Bu yüzden tekrar ve tekrar diyoruz ki,
limleri, dış görünüşü ve bunların toplum içindeki dır. Demek ki antik Yunan kentinde ve Yunan dü- Yaşasın Kadın Dayanışması!
yansımasını da içerir. Judith Butler’ın ele aldığı bir şüncesinde özel alan/kamusal alan ikiliği, üretim
ve yeniden-üretim bir yanda, politika-kamusallık Cam tavan / Görünmez engel
kavram olarak cinsiyet kimliği, evrensel bir kimlik
değildir. Butler’a göre cinsiyet kimliği, sebep ol- diğer yanda olmak üzere toplumu ortadan bölen İşyerlerinde, eğitimlerine ve uzmanlıklarına bak-
duğu iddia edilen davranışları performatif olarak bir ikiliktir. Bu ikiye ayrılmış dünyanın oikos tara- maksızın ya da ayrımcılığı önlemeye yönelik yasa
an be an kuran bir performanstır, yani kadın/er- fında kadınlar-köleler-çocuklar, polis tarafında ise ve yönetmeliklere aldırmaksızın, hatta istihdam
kek olarak sadece dış görünüme bakarak belirle- erkekler vardır. Şimdi ise oikos’ta üretim, emek, kalıplarında kadın sayısını artırmaya yönelik olum-
nen iki seçenekten biri değildir. yani ekonomi görünmezken, üretimin merkezi lu eylem uygulamalarına rağmen kadınları mes-
polis’e kaymıştır. Alanlara dâhil olan unsurlar de- lekte üstün mevkilere yükselmekten fiilen alıko-
Özel alan / Kamusal alan ğişim gösterse de, patriyarkal sisteme göre alanla- yan ve çoğu kez bir “kıdemli erkekler” şebekesinin
Toplumun kadın ve erkek alanlarına ayrıldığı, rın ayrılış biçimi ve özerk olmayan alanda kimlerin işbirliğiyle yürüyen ayrımcı davranışların toplam
kadınların -genellikle iktisadi olmadığı kabul edi- olduğu hala değişmemiştir. etkisidir.
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 29

MÜZİK DEYİP GEÇMEYİN


Toplumdaki cinsiyetçi bakış açısının müzik aracılığı ile kendini üretmeye devam etmesi, insanların
bu sözlerden zevk almaları kadının aşağılanmasını meşrulaştırmaları anlamına da geliyor. Erkek
egemenlik kendini şarkı sözleriyle yeniden üretiyor. Her gün 3 kadın öldürülürken ne yazık ki
onlarca insan kadın düşmanı şarkı sözlerine eşlik ediyor ve eğleniyor. Ve ne yazık ki bazen farkında
olarak , bazen olmayarak bu şarkıları böylesine sevenler de bu şiddete ortak oluyor.
Yasemin Deliduman
Müzik herkesin yaşamında önemi değişse de küler içinde dikkatimi en çok çeken şey “kahpe bende endazesi kantarımın benliği / Neyle tarta-
mutlaka yeri olan bir sanat. Kimimiz onsuz yaşa- dünya, kahpe felek, kahpe hayat” diye uzayıp gi- yım gidip sıyırayım gördüğüm ilk entariyi / Öldü-
yamazken, kimimiz sadece iyi bir dinleyiciyizdir. den sözlerdir. Öyle çok kullanılmış ki bu söz, ister rene kadar aldatayım / Öyle olmuyor böyle de ol-
Kimimiz müzikal olarak etkileniriz ama kimimizi istemez fark ediyor insan. “Kahpe” toplumda ka- muyor / Sığmıyor bu benim meşrebime vesselam
esas can evinden yakalayan sözleridir. Ama o söz- dını aşağılamak için kullanılan sözler arasındadır. / Bu değil anamın ben diye büyüttüğü / Uymuyor
ler kimi zaman cinsiyetçiliğin de taşıyıcısıdır. Erkek bakış açısı hayatın her alanında olduğu gibi adamlık hamuruma böyle intikam / Ah ne zormuş
müziğin içinde de etkili bu toplumda. Şarkıların, sevdalanması bir erkeğin ağlaması / Seçmedim
Müziğin cinsiyetçisi mi olurmuş demeyin, elbet-
türkülerin erkek öznesinin hayatla, dünyayla ya yaşadım verileni hayat diye / Dibe vurdum lanet
te notalar değil bunun taşıyıcısı olan. Esas me-
da felekle kurduğu ilişkiden memnuniyetsizliğini, olası / Şimdi arkamdan atıp tutuyorlar / Karı gibi
selemiz günümüzde ya da geleneksel müziğimiz
kadını aşağılamakta kullanılan bir kelime üzerin- acı çekiyor diyorlar / Ben oluk oluk kan kaybında
içinde yer alan şarkı ve türkülerin sözleri ve onla-
den ifade etmek hiçbir sorun yaratmıyor gibidir onlar adamlığı inkâr zannediyorlar / Soframda her
rın eril bir dille nasıl toplumla buluştuğu ile ilgi- gece bir erkek mavrası sevgili çoktan suyun öte
li. İnsanlar dinledikleri müziğin yanı sıra sözlerin çünkü bu sözlerin erkek yazarlarının (kadın söz
yazarları da maalesef kullanmaktadır) son tahlilde yakasında / Bundan daha çok kaybedemem / Şim-
dünyalarını, duygu durumlarını ne kadar yansıtıp di sıra insan gibi acı çekme faslında...”
yansıtmadığı ile ilgilenir genelde ve doğrudur da bir kadını aşağılamış olmalarının bir önemi yoktur
bu. Yoksa nasıl başka türlü sarıp sarmalayacak ki kendileri açısından. Hele hele son dönem popü- Nutku tutuluyor insanın bu sözler karşısında.
ruhu müzik? Örneğin ben türkü dinlemeyi çok se- ler kültür ürünlerinde bu çok daha can sıkıcı hale Nasıl bu kadar ileri gidilebilir anlaşılır gibi değil.
verim ve türkü de olsa şarkı da olsa en çok sözlerin gelmeye başladı. Kadın düşmanlığı o kadar had Bir pazarlama stratejisi olarak “ne kadar kesif, ne
bütünlük ifade edip etmediğine ya da şiirsel olup safhada ki yansımasını şarkı sözlerinde de çok net kadar pespaye bir cinsiyetçilik olursa o kadar çok
olmadığına odaklanırım. İnce eleyip sık dokurum, bir şekilde görebiliyoruz. Tesadüfen dinlediğim ve satılır” mantığı işliyor. Internet sayfalarında kadın,
yani biraz zahmetli bir dinleyiciyimdir. Dinlerken insanı isyan ettiren o kadar çok şarkı var ki! Mese- erkek demeden binlerce kişinin olumlu yorum
dikkatimi çeken bir diğer nokta da işte bu sözlerin la Özcan Deniz ‘in “Kalp Yarası” şarkısı: yapmış olmasından anlaşılıyor ki toplumda son
cinsiyetçi olup olmadığıdır. Elbette müziği sade- moda ısrarla cinsiyetçilik. Bir diğeri Yolgezer adın-
“Her yanım bıçak kesiği / Gördüğün kan karası daki bir grubun “Refika” adlı şarkısı
ce bu konuda ölçüm yapmak için dinlemiyorum / Kapanmıyor dinine yandığımın kalp yarası / Ağlı-
ama hassasiyetler söz konusu olunca ister istemez yor adamın anası / Duydum ki görmüşler oynaşta “Sofe nine üst komşum Refika / Kara dişli, ak
cımbızlıyor insan o sözleri. seni / Nefesinde eloğlunun nefesi / Takmış beşi bir saçlı Refika / Küçük yeşil goblin dul Refika / Sabah
Dedim ya çok türkü dinlerim diye, işte o tür- yerdeyi kahpe / Kaymak gerdanlarına / Şaştı iyice kalkar türbanını takar / Erken kalkar bilmem ki ne
yapar? / Âlemsin kız Refika / Camiye gider namazı-
nı kılar / İmamla mı hocayla mı yatar? / Orospusun
goblin dul Refika / Orospusun goblin dul Refika /
Genç yaşta dul kalmış Refika / İstese de bulamaz
bir koca / Küçük yeşil goblin dul Refika / Refika...
Refika… Refika... Refika... / Kurt bekçi, tokmakçı
İsmail / Orda burda oynak İsmail / Refika’da mı
gözün var? / Havan vurur, seslere kızar / Sessiz
ol der, kendi ses yapar / Rahatsızsın goblin dul
Refika / Ve sonunda coştu Refika / Polis çağırmış
bizim kapıya / Rahatsızsın goblin dul Refika / İlim
irfan gâvur dul Refika / Refika… Refika… Refika…
Refika…”
Buraya yazamadığım daha bunun gibi onlarca
şarkı var ve hepsi de insanın sinir harbi yaşama-
sına yol açıyor. Çünkü toplumdaki cinsiyetçi ba-
kış açısının bir kez de müzik aracılığı ile kendini
üretmeye devam etmesi, insanların bu sözlerden
zevk almaları, popüler hale gelmesi ve bu sistemli
erkek egemen mekanizmanın her alanda böyle tı-
kır tıkır işleyişini görmek her kadın için son derece
rahatsız edici. Bu sistemli saldırı için genç, yaşlı,
inançlı, inançsız, eğitimli, eğitimsiz olmak fark et-
miyor yukarıdaki sözlerde görüldüğü üzere, sade-
ce kadın olmak yetiyor, saldırı bütünlüklü olarak
kadının bedenine, kimliğine yönelik çünkü. Şimdi
bu tablo karşısında avazım çıktığı kadar bağırarak,
yukarıdaki sözlere inat, kendi şarkılarımı söylemek
istiyorum, içinde kadın olmanın hallerini anlatan
şarkılar. Yaşasın hayat diyen bir kadının, tüm hal-
leri ile mutlu olan, her şeyden zevk alarak yaşa-
yan, erkek egemen sistemin kurallarına/kalıplarına
uymak zorunda hissetmeyen kadınların şarkılarını
söylemek ve dinlemek istiyorum.
30 Mart 2012 | Kadınların Kurtuluşu

ZAVALLILAR’IN DÜNYASINDA
‘ZAVALLI’ OLMAYAN TEK ŞEY BELLA
Umutlu, politik, güzel, güçlü ve hayatını geleceği değiştirmeye adayan feminist bir iradenin
hikâyesi Zavallılar. Ve bu hikâyede “zavallı” olmayan tek şey, zincirlere bağlanmamış, cinsiyet
rolleriyle kısıtlanmamış o korkusuz kadın figürü.
“İnsan düşüncesini ve hayat ile sosyal düzen- Bir kadını bugünün “kadınsal” özelliklerine sa- kadınları, çocukları, erkekle-
lemeler üzerine sağlam fikirlerin oluşumunu en- hip olmaya iten de, erkeğin içindeki erk’i yaratan ri, erki, sömürüyü görerek.
gelleyen tüm zorluklar içerisinde en büyüğü, şu da işte bu tarif edilemez cehalet ve ilgisizliktir. Gördüğü şeyleri önceden dayatılan basmakalıp
an insanoğlunun kendi karakterini şekillendiren Çocukluktan itibaren belli toplumsal etkiler şekil- bilgiler olmaksızın yorumluyor ve ortaya zavallı
etkilerle ilgili tarif edilemez cehaleti ve ilgisizliği- lendiriyor kim olduğumuzu. Karakterimiz bağımlı, doktor Godwin Baxter’ı sevecek bir kadından çok
dir.” diyor John Stuart Mill. (The Subjection of aklımız belli bir teknikle işliyor. daha fazlası çıkıyor: Sosyalist bir feminist.
Women, 1869)
Alasdair Gray, Sel Yayıncılık’tan çıkan Zavallı- Bir kadın olarak hiçbir ahlaki dayatmaya ma-
lar isimli şahane romanında bu tekniğe, bu ba- ruz kalmıyor Bella. İçindeki iyilik de, kötülük de
ğımlılığa çomak sokuyor. Tamamen bağımsız bir “ahlak”tan ileri gelmiyor. Ahlak onun için anla-
akıl çiziyor ve çocukluktan itibaren şekillenmemiş, mını bilmediği bir kelimeden fazlası değil. Ne na-
ancak kendine verilen bilgiyi yorumlama kapasi- musla kirletiyor hayatını, ne ahlakla, ne de başka
tesine sahip olduktan sonra öğrenen ve gelişen bir toplumsal dayatmayla. Hiçbiri olmadan, dü-
bir beyne sahip, bu yüzden belki de gerçekten de şüncesini hiçbir yere dayandırmadan karar veriyor
“özgür irade”li bir kadın yaratıyor. Aslında erkek Bella dünyayı gördüğü ilk anlardan itibaren: Dün-
eliyle yaratılan, bir kadının sevgisine delicesine ya, muhakkak, değişmek zorunda.
muhtaç zavallı bir doktorun dehasıyla var edilen
“Herkes kendini sıcak tutacak bir dış kabuk
bu kadın, kadınlığa, insanlığa, duyarlılığa dair
bulmak zorunda, ceplerinde para bulunan iyi
tüm ezberleri darmadağın ediyor.
bir palto gibi. Ben Sosyalist olmalıyım.” diyen
Bella’nın hikâyesi gayrimeşru bir ameliyat ma- Bella’nın hafızasız, eğitimsiz algısı zihnen ve be-
sasında, kendisine ait olmayan yeni doğmuş bir denen sınırsız özgürlüğe açılan bir kapı. Umutlu,
beyinle güzel ve genç bedeninin birleştirilmesiyle politik, güzel, güçlü ve hayatını geleceği değiş-
başlıyor. Onu yaratan dâhi adam da bilmiyor işin tirmeye adayan feminist bir iradenin hikâyesi Za-
nereye varacağını. Belki de tek isteği onu seven bir vallılar. Ve bu hikâyede “zavallı” olmayan tek şey,
kadın… İdeolojisiz yaratılıyor Bella, hiçbir yönlen- zincirlere bağlanmamış, cinsiyet rolleriyle kısıtlan-
dirme olmadan başlıyor yaşamına. Ne bir eğitim mamış o korkusuz kadın figürü. Ve o figür salt bir
kurumu, ne de başka bir etken var etrafında. Ona kurgu değil, olmamalı.
verilen tek eğitim tecrübe. Dünyayı dolaşarak baş-
Başka bir kadın figürü mümkün.
lıyor eğitimine, her şeyi görerek. Dünyadaki tüm
tatsızlıkları, eşitsizlikleri, eğlenceleri, zenginlikleri, Mümkün olmalı.

MARYAM ŞAHİNYAN’DAN BİZE KALAN…


Geçtiğimiz aylarda araştırmacı lü ve güçlü ailelerinden biriyken, Foto Galatasaray’da. Ama Maryam memiş. Annesi öldüğünde mesela,
Tayfun Serttaş tarafından düzen- bölgede sahip oldukları 30’a yakın Şahinyan’da o yüz binlerce fotoğ- ev işleriyle ilgilenmek yerine baba-
lenen ve Salt Galata’da gerçekle- köy, beş büyük un fabri- raftan daha fazlası var. Türkiye’de sından fotoğrafçılığı öğrenmeyi ter-
şen “Foto Galatasaray” kası, sayısız gayrimenkul bir Ermeni, bir kadın ve bir emek- cih etmiş.
isimli sergiyle tanış- ve kent merkezindeki çiymiş Maryam Şahinyan. Hayatı-
Bugün dahi bizi zorlayan sosyal
tık çoğumuz Maryam Şahinyan Konağı’nı ge- nın her alanında direnmiş demek
zorunluluklar/sorumluluklar, kadın-
Şahinyan’la. Yüz binlerce ride bırakarak İstanbul’a bu. Stüdyosunda çalıştığı süreçte,
ların üzerine binen cinsiyet rolleri,
anı donduran, yüz bin- sığınmışlar. Harbiye’de 1942 Varlık Vergisi’nden 1974 Kıbrıs
azınlıkların üzerindeki toplumsal ve
lerce fotoğrafın sahibi bir apartman dairesine Savaşı’na farklı siyasal dönemlere ve
hukuki baskılar, emekçilerin sırtında-
Şahinyan, yarım asır bo- taşınmışlar ve orada İstanbul’un 50 yıllık zaman diliminde
ki ağır yük… Tüm bunların çok daha
yunca, babasından kalan yeni ve öncekine naza- geçirdiği demografik ve sosyo-kültü-
fazlasını yaşamış bir kadındı Maryam
Foto Galatasaray isimli ran oldukça zor bir ha- rel dönüşümlere tanıklık etmiş. Bü-
yat başlamış onlar için. Şahinyan; ve buna rağmen elindeki
fotoğraf stüdyosunda çok tün süreçlerden, emekçi Ermeni bir
fotoğraf makinesiyle; ne devletin ne
kıymetli sosyolojik bir arşiv Birinci Dünya Sava- kadın olarak geçmiş Maryam Şahin-
babasının ne de toplumun, salt ken-
oluşturmuş. Ama onu bu şı sonrasında Balkanlardan göç yan. Üstelik bugünden değil,
disinin seçtiği yaşamının ardın-
denli değerli kılan şey salt bu değil. eden bir aileden devraldığı körüklü dünden geçmiş. Hiç evlen-
da egemen ideolojinin tüm
ahşap bir fotoğraf makinesiyle baş- memiş ve hiç çocuk sahibi
1911’de, Sivas’ta, Şahinyan Kona- tarihsel arşivlerinden daha
lamış Maryam Şahinyan’ın babasın- olmamış. Toplumun ona
ğı’nda doğmuş Maryam Şahinyan, gerçek, daha de-
dan kalan fotoğraf stüdyosu Foto dayattığı hiçbir şeyi
bir milletvekili torunu olarak. Sınıfsal ğerli bir arşiv
Galatasaray’daki hayatı. Küçük yaş- varsayılan ola-
açıdan “galip” başlamış hayata ama bıraktı.
tan beri fotoğrafla ilgilenmiş Şahin- rak kabul
öyle devam etmemiş elbette her şey.
yan ve en nihayetinde tek başına iş- et-
Doğumunun üzerine çok geçme-
den 1915 gelmiş, Türkiye’de Ermeni letmeye başlamış Foto Galatasaray’ı.
olmak’la tanışmış Şahinyan, ailesiyle Hikâye böyle başlamış işte ve yüz
birlikte. Şahinyanlar Sivas’ın en kök- binlerce şahane fotoğraf birikmiş
Kadınların Kurtuluşu | Mart 2012 31

ANI DIFRANCO:
ŞARKILARI PATRİYARKAYA KARŞI
“İşte, sıfır noktasında duruyoruz
feminist devrimin.
Evet, içerden bir işti bu;
acıyla ve kurnazca işlendi...”
(Grand Canyon of Light / Ani Difranco)

Gül Korkmaz
İnsana dair ne varsa tutar müziğinin içine katar;
müziği “yüce bir mevki” gibi değil, bozuk olan her
şeyi değiştirmek için bir basamak gibi görür. İşte
onlardan biri de Ani DiFranco. Irkçılığa, eşitsizliğe
ve ataerkil düzene savaş açıyor şarkılarıyla. Aşk
şarkıları da yapıyor elbette ama gitarını en çok ka-
dınlar için, kadınların mücadelesi için kullanıyor
Ani DiFranco; patriyarkaya karşı bir silah gibi.
“Kapitalizm ve patriyarka gibi dünyaları alıyor-
sunuz ve bu dünyalardan müzik yaratıyorsunuz.
Bir şarkının içinde aşktan, trenlerden, yıldızlardan
falan bahsetmek çok daha kolay, biliyorsunuz ki
böyle zırvalar akıp gidiyor. Ama bir şarkıda gerçek-
ten politik meselelerden bahsetmeye çabalıyorsa-
nız, bu biraz da çetrefilli bir iş“ diyor bir röporta-
jında. Feminist bir anne tarafından büyütülmesinin
bunda payı büyüktür elbette; geçmişten gelen
mücadeleyi yarına iletmeye kararlı DiF-
ranco. Biseksüel olduğunu da sakın-
madan açıklayan ve şarkılarında LGBT
hakları için de mücadeleye çağıran
“Feminizm dünyayı kurtaracak” diyor Ani Dif- ama, o parayı kazanmak için he-
Ani DiFranco, bugünlerde feminizme
ranco. Kendisi 1970 doğumlu ve bu genç yaşına def kitlenin “gündemsiz” olma-
çok daha kuvvetli vurgu yapılması
rağmen 20’den fazla albüm yapmış, tüm şarkıları- sı piyasadaki herkesin işine gelir.
gerektiğini düşünüyor. Çünkü ona
nın söz yazarı ve bestecisi olan üretken bir müzis- Ne kadar aptalsanız, o kadar iyi
göre, ancak feminist bir savaşın so-
yen. Yazıyor, çalıyor, söylüyor ve bunları müzik bir müşterisinizdir bir bakıma. İçi
nunda kadının ve erkeğin topyekün
piyasasında tutunmanın kolay yollarından giderek boş sözlerle dolu hep aynı me-
kurtuluşu mümkün olabilir; ancak o
de yapmıyor üstelik. Amerika’da feminist bir ikon lodileri hep aynı biçimde sever-
zaman tüm sosyal hastalıklarımızdan
haline gelen DiFranco’yu tanımlamak için “müzis- siniz.
kurtulup birlikte mücadele edebilir ve
yen” sözcüğü yeterli değil, o bir sanatçıdan çok bir Bu sırada yan sokağınızda yeni bir dünya yaratabiliriz. Feminiz-
aktivist çünkü. Feminizmi dünyadaki her türden bir kadın şiddet görür, yan min erkekler için de şiddetten ve eşit-
eşitsizliğe karşı savaşmanın ilk adımı; müziği de bu mahallenizde bir başka kadın sizlikten kurtulmanın bir aracı oldu-
topyekün savaşın bir aracı olarak görüyor. tecavüze uğrar; ya da size ğunu her fırsatta, şarkılarında,
Amerika’da müzik endüstrisinin içinde aktivist çok da uzak olmayan bir şiirlerinde, konserlerinde ve röportaj-
olmak demek, yaptığın şarkıların niteliğinden ba- şehirde bir nefret cinayeti larında sık sık vurguluyor sanatçı. Ve
ğımsız olarak, iki kat daha fazla çabalamak, sesinin işlenir, adamın biri sırf derisinin rengi ya da şöyle diyor bir röportajında:
mutlaka daha fazla çıkmasını sağlamak demek. inandığı tanrı yüzünden fena halde dayak yer me-
“Bence dünyayı bireylerin hiyerarşisi olarak de-
Çünkü o kocaman endüstrinin içinde her şey daha sela, yahut belki de size çok da yakın olmayan bir
ğil, bir ilişkiler ağı olarak gören kadınsal perspektif
“çetin”, daha “katıksız”, daha tekdüze. “Alternatif”in ülkede bir travesti hastanelik edilir... Uzakta yahut
bugün aynı zamanda zorunlu da. Devletin ve kül-
adını bile kendisi koyar, onun sınırlarını bile kendi yakında, bir yerlerde bir şeyler olur ve bu şeyler
türün dinamiklerini değiştirmek için bu tür bir bağ-
çıkarına göre törpüler müzik endüstrisi. Bu yüzden bazen televizyonlarda ana haber bültenlerine, ba-
lılık ve ilişki feci şekilde gerekli. Bir anlamda, bugün
raflarda hep birbirine benzer albüm kapakları gö- zen sabahları şöyle bir göz gezdirdiğiniz gazetele-
tam da daha da geliştirmemiz gerekirken durgun-
rürüz; alternatifler de benzer birbirlerine, marjinal- re çıkar; ama dinlediğiniz müzikte pek de rastlaya-
laşan, hatta birçok insan tarafından terk edilen
lerin ne denli marjinalleşeceğine de yine endüstri mazsınız bunlara. Onlar sanki başka bir feminizm fikrini yeniden hatırlatmaya çalışıyorum.
karar verir... Her şey alıp satmakla ilgili olduğundan, dünyadandır, müzikse bambaşka bir dünyadır. Feminizm hem kadınlar hem de erkekler tarafından
hep daha çok satacak şarkılar dizilir ön sıralara, ki Müzik sanki dünyadaki gündemden, sorunlardan, kucaklanmalı. Yani neden hepimiz kendimize fe-
genelde aşk şarkılarıdır onlar. On yıllardır değişmi- savaşlardan, mücadelelerden muaf bir yerde, hani minist diyemiyoruz ki? Artık genç kadınlar bile
yor bu, aşk satar, seks de satar; üstelik satmakla sanki daha “üstte”, onlarla hiç de ilgisi olmayan kendilerini feminist olarak tanımlamıyorlar. Oysa
kalmaz, uyuşturur da. Bu yüzden müzik piyasası bir yerde vardır. Çünkü sanatı insandan ayırıp, in- bizim hep birlikte feminizmi patriyarkanın kuralla-
için biçilmiş kaftandır aşk ve seks. İnsana dair en sana öyle satar sanat piyasası. Üstelik bunu bir rını sökmek için bir araç olarak kullanmamız gere-
temel duyguları alıp, onu bilincinizi kurutmak için marifetmiş gibi yapar. kiyor ki hep birlikte yükselelim. Yani feminizm artık
kullanır. Meselenin çoğu paradır para olmasına Ama sonra birileri çıkıp, bu düzene çomak sokar. yalnızca piliçler için değil. “
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün arkasında, kadın kurtuluş mücadelesinin birden fazla tarihsel dönüm noktası vardır. Bunlardan
biri, kayda geçmiş ilk örgütlü işçi kadın eylemi olan, 8 Mart 1857’de New York’ta yapılan grevdir. New Yorklu 40 bin dokuma işçisi ka-
dın, daha iyi koşullarda çalışmak, 10 saatlik işgünü, eşit işe eşit ücret talepleriyle greve çıktılar. 1908 yılının 8 Mart’ında, yine dokuma işçisi
kadınlar grev başlatarak işyerlerini işgal ettiler. Taleplerini daha da genişletmişlerdi: 8 saatlik işgünü, çocuk emeğinin sömürülmesine son
verilmesi ve kadınlara oy hakkı tanınması. 1910 yılının Ağustos’unda Danimarka’da toplanan 2. Enternasyonal’in Kadınlar Konferansı’nda,
Clara Zetkin’in önerisiyle bir Uluslararası Kadınlar Günü belirleme kararı alındı. Bu karardan yola çıkarak ilk kez 19 Mart 1911’de Avusturya,
Danimarka, Almanya ve İsviçre’de toplam bir milyonu aşkın kişinin katıldığı eylemler düzenlendi. Aradan bir hafta geçmeden, 25 Mart’ta New
York’taki Triangle Tekstil Fabrikası’nda çıkan yangında, neredeyse tamamı göçmen kadınlardan oluşan 146 genç işçi yaşamını yitirdiğinden
Dünya Kadınlar Günü için bu olayın önemi büyüktür. 8 Mart tarihi 1914 yılından beri Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmektedir. İkinci
kuşak kadın hareketinin hala yükseliş içinde olduğu 1975’teyse bu gün BM tarafından da resmen tanındı.

“EKMEK İSTİYORUZ AMA GÜLLERİ DE İSTİYORUZ”


“Emekçi kadın ekmeğini kazanmalıdır, ancak güllere de ihtiyaç duyar” sözüyle bilinen sendika lideri Rose Schneiderman, Triangle
Fabrikası’nda çıkan yangının ardından yaptığı konuşmada şunları söylemişti:
“Buraya sırf güzel sözler etmeye gelseydim, bu zavallı yanmış bedenlere ihanet etmiş olurdum. Siz güzel insanlar, yanınıza daha önce de gel-
miş ve sizi yoksunluk içinde bulmuştuk.
Eski engizisyonun gergileri, vidaları ve demir dişli işkence aletleri vardı. Bugün bunların neye denk düştüğünü biliyoruz; demir dişler gereksi-
nimlerimize, vidalar yakınında çalışmak zorunda olduğumuz elektrikli ve hızlı makinelere; ve gergi ise, alev aldığı an bizi mahvedecek yangın
kapanlarına dönüşen binalara.
Kadınlar bu şehirde ilk kez diri diri yanmıyorlar. Her hafta işçi kız kardeşlerimden birinin zamansız ölüm haberini alıyo-
rum. Her yıl binlercemiz sakat kalıyor. Hayatlarımız öylesine ucuz ve mülkiyet öylesine kutsal ki... Tek bir iş için öylesine
çokuz ki, 146’mızın birden yanarak can vermesi pek az önem taşıyor.
Sevgili yurttaşlar, yanınıza gelmiştik; yine buradayız ve sizin yardım olarak verecek birkaç dolarınız var. Oysa işçiler dayanılmaz koşulları protes-
to etmek için bildikleri tek yolla seslerini her duyurmaya çalıştığında, yasanın güçlü yumruğunun bizi ağır bir şekilde bastırmasına izin veriliyor.
Resmi görevlilerin tek bildiği uyarı yapmak -son derece barışçıl olmamız gerektiği konusundaki uya-
rılar- ve tüm uyarılarının arkasında işyeri desteği var. Yaşamı dayanılmaz kılan koşullara karşı
ayağa kalktığımızda, yasanın güçlü yumruğu bizi püskürtüyor.
Burada toplanan sizlere güzel şeylerden bahsedemeyeceğim. Çok fazla kan döküldü. De-
neyimlerimden biliyorum ki kurtuluşumuz sadece kendi ellerimizde.

DEVRİM İÇİN SOSYALİST DEMOKRASİ Sahibi: Devinim Yayıncılık adına Adres: Şehit Muhtar Mah. Basıldığı Yer: Ezgi Matbaacılık - Sanayi
Yeşim Ergün Yoğurtçu Faik sok. No:14 D:2 cad. Altay sok. no:10 Çobançeşme
Yerel Süreli Yayın Şubat- 2011 sayı: 118 Yazıişleri Müdürü: Aziz Güler Beyoğlu/İstanbul Yenibosna İstanbul / 0212 452 23 02

You might also like