You are on page 1of 15

SAFi!

MEZHEBi

1986; Mecdüddin İbnü'l-Esir, eş-Şiiff If şer/:ıi Müs- Bilal Aybakan. Fıkıh ilminin Oluşum Sürecinde lim arasında özgün bir sentez gerçekleşti­
nedi'ş-Şa[i'f (nşr. Ahmed b. Süleyman- Ebu Te mim İcma, İstanbul 2003, s. 107-139; a.mlf., İmam ren İmam Şafii'ye (ö 204/820) nisbet edi-
Yasir b. İbrahim), Riyad 1426/2005, 1-V, tür. yer.; Şa{if ve Fıkıh Düşüncesinin Mezhepleşmesi, İs­
len fıkıh doktrini ve bu çizgide üretilen fı­
Nevevl, el-MecmCı' (nşr. M. Necib el-Mut11). Riyad tanbul 2007; Gıyasettin Arslan, İmam Şa[if'n in
1423/2003,1, 30-42; a.mlf., Te~fbü'l-esma' ve'l- Kur'an Okumaları, İstanbul 2004; Ali Hakan Ça- kıh birikimi Şafii mezhebi (Şafıiyye) diye ad-
lugat (nşr. Ali M. Muawaz- Adil Ahmed Abdül- vuşoğlu . Irak Maliki Ekolü (doktora tezi , 2004). landırılmış, bu mezhebe mensup fakihle-
mevcGd). Beyrut 1426/2005, s. 117, 786; Zehebi, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s . 34-60, 71-77; re ve mezhebin görüşüyle amel eden kişi­
A'lamü'n-nübela', Vlll, 454-468; X, 5-99, 319; Şamil Dağcı. imam Şa{if: Hayatı ve Fıkıh Usulü lere Şafii denmiştir.
XII, 492-497, 589; XV, 383-384; Safedi. el-Valf, ll, ilmindeki Yeri, Ankara 2004; C. Melchert, "The
171-181; Sübk1, Taba(cat(Tanahi). 1-X, tür.yer.; is- Meaning of Qala'l-Shafı 'i in Ninth Century Sour- I. KURULUŞU ve YAYILMASI
nevi, Taba!catü'ş-Şafi'iyye, ı, 11-25; Ebü'l-Fida İbn ces", Abbasid Studies: Occasional Papers of the
Keslr, Mena!cıbü'l-İmam eş-Şa[i'f (nşr. Ha111 İbra­
Tabiln dönemi alimlerinin sahabe nes-
School of Abbasid Studies, Cambridge 6-1 OJuly
him Molla Hatır), Riyad 1992; İbnü 'l-Mülakkın, el- 2002 (ed. ). E. Montgomery), Leuven 2004, s. linden tevarüs ettiği birikimi teorik bir ya-
'A!cdü '1-mil?heb If taba(cati /:ıameleti'l-me;?heb 277-301; Aisha Yusef Musa, A Study ofEarly and pıya kavuşturma girişimi çok geçmeden
(nşr. Eymen Nasr el-Ezheri- Seyyid Mühenna). Contemporary Muslim Attitudes toward Hadith Mekke, Medine, Kufe. Basra, Dımaşk gibi
Beyrut 1417/1997, s. 17-25; İbn KadiŞühbe, Ta- as Scripture with a Translation of al-Shafi'is Ki- belli başlı merkezlerde bazı ilmi oluşum­
ba(ca.tü'l-fu!cahi'ı'i'ş-Şafi'iyye (nşr. Ali M. Ömer), tab Jima 'al- 'Ilm (doktora tezi, 2004). Harvard Uni-
Kahire, ts. (Mektebetü's-sekafeti 'd-diniyye). 1, 25 -
lara yol açmıştır. Tamamen sivil biçimde ge-
versity; M. Sümey'i Seyyid Abdurrahman er-Rüs-
40; İbn Hacer el-Askalani. Tevali't-te'sfs li-me'alf taki, el-Kadfm ve'l-cedfd min a!cvali'l-İmam eş­ lişen bu oluşumlar sonucunda Hicaz'da ge-
Mu/:ıammed b. İdrfs (nşr. Ebü'I-Fida Abdullah el- Şali 'f min f:ıilali kitabi Minhi'ıci 't-ıalibfn, Beyrut leneğe daha fazla ihtimam gösteren muha-
Kadi). Beyrut 1986; İbn Tağriberdf. en-NücCımü'z­ 1426/2005; Muammer Bayraktutar. imam Şafii'­ fazakar bir temayül, Irak bölgesinde re'ye
zahire(Popper). ll, 161, 175-177; MuhammedAbid de Lafza Bağlı Hadis 1 Sünnet Yorumu (doktora daha çok imkan tanıyan eleştirel bir yak-
es-Sindi, Tertibü Müsnedi'ş-Şafi'i (nşr. Yüsuf Ali tezi, 2006). AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Soner
laşım hakim olmuştur. Şam ilim hayatına
ez-Zevavi- İzzet el-Attar el-Hüseyni). Beyrut 1951, Duman, Şa{if'nin Kıyas Anlayışı (doktora tezi ,
s. 6; Mustafa Münir Edhem. Ri/:ıletü imam eş­ 2007). MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; İshak Emin başladığı sırada ilim camiasma biri Ebu
Şi'ı{i'f ila Mışr, Kahire 1930; M. EbQ Zehre, eş­ Aktepe, Erken Dönem İslam Hukukçulannın Hanife ve talebelerinin meydana getirdi-
Şi'ı{i'f, Kahire 1948; J. Schacht, "On Shafı'l's Li- Sünnet Anlayışı, İstanbul 2008, s. 227-298; ği, kökleri Abdullah b. Mes'ud'a kadar gi-
fe and Personality", Studia Orientalia /oanni Pe- a.mlf., "İmam Şafıi'nin Hadisler Arasında Görü- den, diğeri Malik ve talebelerinin teşkil et-
dersen Septuagenario A. D. VII Id. Nov. Anno len Çelişkilere Bakışı", Hadis Telkikieri Dergisi,
tiği, kökleri Medine'nin yedi fakihi üzerin-
MCML/11 a Collegis Discipulis Amicis Dicata, Ha- IV/2, İstanbul 2006, s. 55-80; Kemal A. Faruki, "al-
uniae 1953, s. 318-326; a.mlf., An Introduction Shafı'i's Agreements and Disagreements with
den Abdullah b. ömer, Zeyd b. Sabit, Hz.
to lslamic Law, Oxford 1964, tür.yer.; a.mlf .. The the Maliki and the Hanafı Schools", IS, X ( ı 97 ı). Aişe ve Ebu Hüreyre'ye uzanan fıkıh çev-
Origins of Muhammadan Jurisprudence, Lon- s. 129-136; Muhammed Hamidullah, "Contribu- resi olmak üzere iki çevre hakimdi. Temel
don 1975, tür.yer.; İbrahim Kiifi Dönmez, İslam tion of ash-Shafı'i to the Science of Law", Jour- öğrenimini Mekke'de tamamlayan Şam,
Hukukunda Kaynak Kavramı ve VIII. Asır İs­ nal of Malaysian and Comperative Law, 1/1
lam Hukukçulannın Kaynak Kavramı Üzerin-
önce Selef birikiminin temsilcisi konumun-
(ı 975). s. 48-58; G. Makdisi, "The juridical Theo-
deki Metodolajik Ayrılıklan (doktora tezi, 1981). logy of Shafı'i: Origins and Signifıcance of UsUl da bulunan ve muhafazakar bir çizgide fa-
Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, tür. yer.; al-Fiqh", SU, LIX ( 1984). s. 5-47; Nasr Hamid Ebü aliyet yürüten Malik'in, ardından ehl-i re'y
Sezgin. GAS (Ar.), 1, 3, 179-191; M. Rebl el-Cev- Zeyd, "el-!diyülı1ciye'l-vasatiyyetü't-telfıl5ıyye fı damarından beslenen ve belirgin bir se-
heri. el-İmam eş-Şafi'i ve 'ilmü'l-kelam, Kahire fıkri'ş-Şafı'i", el-İctihad, lll/9, Beyrut 1990, s. 57- viyeye ulaşmış olan Hanefi çevresinin ilmi
1986; Ahmed Nehravi Abdüsselam. el-imam eş­ 91; Rıdvan es-Seyyid. "eş-Şafı'i ve'r-Risale: Di-
Şafi'i If me;?hebeyi'l-!cadfm ve'l-cedfd, Kahire
birikimini tahsil ederek bu iki anlayış ara-
rilse fı tekevvüni'n-ni?ami'l-fı)5hi fi'l-islam-II",
1988; Ahmed Yusuf. eş-Şafi'i: Vazı'u 'ilmi'l-uşCı l, sında en üst düzeyde bir etkileşime ara-
a.e., lll/9 (ı 990), s. 93-100; Zafar lshak Ansari,
Kahire 1990; N. J . Coulson, A History of/slamic "The Signifıcance of Shafı'i's Criticism of the Me- cılık etmiştir. Hanefi birikimi karşısında ilk
Law, Edinburgh 1991, s . 53-61; N. Calder, Studi- dinese School of Law", IS, XXX/4 (ı 99 ı). s. 485- zamanlarda Malik'in bir savunucusu gibi
es in Early Muslim Jurisprudence, Oxford 1993, 499; Wail B. Hallaq, "Was al-Shafı'i the Master davranan Şafii bu süreçte her iki anlayı­
s. 67-104, 223-243; a.mlf., "Ikhtilaf and Ijma in Architect of Islamic jurisprudence?", /JMES, XXV
Shafi'l's Risala", su, LVlll (1983). s. 55-81; Şük­ şın zayıf ve güçlü yanlarını tanıma fırsatı
(1993). s. 587-605; A. Sherman Jackson, "Setting
rü Özen, İslam Hukuk Düşüncesinin Aklfleşme bulmuş; ömrünün son yıllarını geçirdiği Mı­
the Record Straight: 1bn al-Labbad's Refutation
Süreci: Başlangıçtan Hicrf IV. Asrın Ortalanna of al-Shafı'i", Joumal oflslamic Studies, Xl/2, Ox- sır'da Mekke, Medine, Bağdat ve Mısır gi-
Kadar (doktora tezi, 1995), MÜ Sosyal Bilimler ford 2000, s. 121-146; E. Chaumont, "al-Shafi'i", bi dönemin ileri gelen merkezlerinin ilmi
Enstitüsü, tür.yer.; Menderes Gürkan, İslam Hu- Ef2 (İng.), IX, 181-185; a.mlf., "al-Shafi'iyya", a.e., birikimine dayanan kendine ait nihai sen-
kuk Metoda/ojisinin Oluşumu ve Şafii'nin Yeri IX, 185-189.
(doktora tezi, 1997). EÜ Sosyal Bilimler Enstitü- ~ BiLALAYBAKAN tezi gerçekleştirmiştir. Fıkıh ilminin belli
sü; J. E. Lowry, The Legal-theoretical Content of bir kıvama ulaşıp bir hayli telif çalışması­
the Risala of Muhammad b. ldrfs al-Shi'ıfii (dok- nın ortaya konduğu bir aşamada ilim ker-
tora tezi , 1999). University of Pennsylvania; a.mlf.,
şAFii MEZHEBi vanına katılan Şafii'nin hummalı faaliyet-
"Does Shafi'i have a Theory of Four Sources of
leri şahsi yetenekleriyle buluşunca olağan
Law", Studies in lslamic Legal Theory (ed. Ber- Dört büyük
nard G. Weiss), Leiden 2002, s. 23-50; a.mlf., üstü bir başarı ortaya çıkmış, dört yıl gi-
Sünni fıkıh mezhebinden biri.
"The Legal Herrneneutics of al-Shafi'i and Ibn bi kısa bir sürede mezhebin nüvesini teş­
Qutayba: A Reconsideration", lslamic Law and I. KURULUŞU ve YAYILMASI kil eden büyük bir ilmi miras bırakmaya
Society, Xl/1, Leiden 2004, s. 1-41; Sünnf Para- Il. USULÜ muvaffak olmuştur. Şafii'nin fıkhına yo-
digmanın Oluşumunda Şafii'nin Rolü (haz. M.
III. GENEL KARAKTERİSTİGİ ğunlaşanlar mezhep teşekkülüne, hadis
Hayri Kırbaşoğlu). Ankara 2000; Taha Nas, İmam
Ştılif'ye Göre Sahabe Kavlinin Kaynak Değeri
IV. LiTERATÜR birikimini tahsil edenler ise bunun geniş
L _j
(yüksek lisans tezi, 2001). Sakarya Üniversitesi bir coğrafyaya yayılmasına katkı sağlamış­
Sosyal Bilimler Enstitüsü; Muhittin Özdemir, İmam tır. Darekutnl, Şafii'den rivayette bulunan-
Hicrl ilk iki yüzyılda (Vll-Vlll yüzyıllar) or-
Şa[if'ye Göre istihsan (yüksek lisans tezi, 2001). lara iki ciltlik bir eser tahsis etmiştir.
İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Fehd b. Sa' d ez-Zayi-
taya çıkan Medine merkezli Hicaz fıkhı ile
di el-Cüheni, el-Kıyas 'inde'I-İmam eş-Şa[i'f: Di- Kufe merkezli Irak fıkhını yakından tanı­ A) Mezhebin Teşekkülünde Talebeleri-
rase te'şfliyye 'ala kitabi'l-Üm, Riyad 1424/2003; ma ve eleştirme imkfını bulup bu iki eği- nin Rolü. 1. Kavl-i Kadim Dönemi Talebe-

233
SAFiT MEZHEBi

leri. Şafil'nin , hacası


Millik'in vefatından dilmekle birlikte bu eserin muhtevası ve n!, s. 181). tedr'is ve telif faaliyetlerini yir-
Mısır'a gidişine kadarki döneme (795-8 ı 5) Şafii'nin yeni görüşlerine göre gözden ge- mi yıl kadar sürdürmüştür. Ayrıca Şafii' ­
ait fıkhi görüşleri "kavH kadim" veya "mez- çirilip geçirilmediği bilinmemektedir. Bu nin telifatından hareketle el-M u}]taşar
heb-i kadim" şeklinde ifade edilir. Onun bu hususta mevcut yegane veri İbnü'n-Ne­ adlı , mezhep içinde türünün ilk ürünü olan
dönemdeki talebelerinden dördü öne çık­ dlm'in, bunun Rebl' b. Süleyman el-Mura- bir eser meydana getirmiştir. Kur ' an'ın
mıştır: EbO Sevr, Ahmed b. Hanbel. Kera- di'nin aynı isimle rivayet ettiği eserden pek mah!Ok oluşu konusunda alimierin sorgu-
bisi ve Za'ferani. a) EbO Sevr (ö. 240/ 854). farkının bulunmadığı, Reb'i'in rivayeti son- ya çekilip onlara eziyet edilmesi sürecinin
Başlangıçta re'y yanlısıyken Irak'ta Şafii' ­ raki fukahanın teveccühünü kazandığı için sıkıntıianna maruz kalan Büveytl (b k MİH­
nin derslerine katılmasının ardından bu an- Za'ferani'nin rivayetinin fazla uzun ömür- NE) tutuklanıp Bağdat'a gönderilmiş ve
layışı terkeden EbO Sevr'in hadis ve fıkh ı lü olmadığı yönündeki ifadeleridir (el-Fih- hapiste ayakları prangalar içinde vefat et-
birleştiren eserler verdiği kaydedilir (Ah- rist, s. 26 1) . d) EbO Ali Hüseyin b . Ali el- miştir. Büveyti'nin hapisteyken gönderdi-
med b . Hüseyin el-Beyhaki, L 256). el- Kerablsi (ö. 248/862) . Kelam ve hadis ala- ği, öğrencilere iyi davranması telkininde
Mebsut adlı kitabını Şafii'nin sistemati- nına da vukufu olan Kerab'is'i'nin cerh ve bulunduğu bir mektuptan o dönemde ders
ğini esas alıp yazan, bazı hususlarda Şafii'­ ta'dll gibi konular yanında usul ve fürO sa- halkasının başında Reöı' in yer ald ığı anla-
ye muhalefet eden ve zamanla kendine hasında pek çok eseri bulunduğu belirti- şılmaktadır (el-Üm, VIII , 580) . b) Müzeni
ait bir fıkıh doktrini oluşturan EbO Sevr'in lirse de günümüze ulaşan bir eseri bilin- (ö . 264/878). Cedel ve münazarayönü güç-
mezhebi bir süre Azerbaycan ve İrminiye memektedir. Birçok kişi kendisinden fıkıh lü olduğundan kelam tartışmaianna eği­
halkı arasında yayılmıştır (İbnü ' n-N e d!m , tahsil etmiştir. Rivayet açısından Za'fera- lim gösteren, fakat hocasının uyarısı üzeri-
s. 26 ı). EbO Sevr, Şafii'nin talebeleri için- ni'nin, dirayet açısından Kerablsi'nin tema- ne fıkha yönelen M üzen!, Büveyti'den son-
de yer alsa da müstakil mezhep sahibi ol- yüz ettiği dikkate alındığında Kerablsi'nin ra tedr'is ve telif faaliyetleriyle Şafii'nin fık­
duğundan onun Şafii' den ayrılan görüşle­ konumunun kavl-i ced'id ravilerinden Mü- h'i birikiminin intikalinde, mezhepleşme sü-
ri "vecih" diye nitelenmemiştir (İbn Kadı zeni'ninkine benzediği söylenebilir (Ebu recinde ve mezhebin geniş bir coğrafya­
Şühb e , I, 26) . b) Ahmed b. Hanbel (ö. 241/ As ım el-Abbadi, s. 23-24; şırazı, Tabaka- ya yayılmasında önemli rol üstlenmiştir.
855) . 184-199 (800-815) yılları arasında tü'l-fu/5:aha', s. 102 ; İbn Hallikan, II. ı 32- Şafii' nin dağınık bir görüntü veren eser-
Mekke'de ve Bağdat'ta belli aralıklarla Şa­ 133; Z ehebı, XII, 79-82; İbn Kadı Ş ühbe, ı. lerinin bütünlüğe ve daha rafine bir yapı­
fıi'nin ilmi birikiminden istifade etmiş ve 3 ı) . ya kavuşturulması hususunda seçkin bir
bu döneme ait görüşlerinin ravileri arasın­ Z. Kavl-i Cedld Dö nemi Talebele ri. Şa­ yere sahip olan M üzen!' nin ilmi faaliyetle-
da yer almıştır ( Şıraz!, Taba/5:atü 'l-fu/5:ahf1', fil'nin Mısır' a gittikten sonra ortaya çıkan rinin son merhalesini temsil eden el-Mu}]-
s. ı 00-1 oı) Bu süreçte Şafii'nin ehl-i re'ye görüşleri "kavl-i cedld" veya "mezheb-i ce- taşar'ı Şafiiler'in telifatı için ana kaynak iş­
karşı ehl-i hadisin tezlerini güçlü delillerle did" diye anılır. Mısır'da kaldığ ı dört yıl zar- levi gö rmüştür. er-Risô.le'yi SOO defa, bir
savunması diğer ehl-i hadis alimleri gibi fında külliyetli bir telifat gerçekleştiren Şa­ rivayette ise elli yıl boyunca mütalaa etti-
Ahmed b. Hanbel'in de hayranlığını kazan- fii, mezhebin ana malzemesini teşkil eden ğini, her defasında bilmediği yeni bir şey
mıştır. Ahmed b. Hanbel ve Abdurrahman ve tamamı günümüze ulaşan yeni görüş­ öğrendiğini söyleyen Müzenl. el-Mu}]ta-
b. Mehdi ile müzakerelerinde Şafii' nin on- lerini yazarken, yazdırırken veya açıklarken şar'ın başında Şafii' nin ne kendisi ne de
lara, "Siz hadisleri benden daha iyi biliyor- zaman zaman önceki görüşlerini terketti- bir başkasının taklit edilmesine kesinlikle
sunuz, bilmediğim bir hadis olursa bana ğini ve bunların nihai anlayışını t emsil et- karşı olduğunu , dinini öğrenmek ve ihti-
hatırlatın . ona göre hüküm vereyim" dedi- tiğini bizzat ifade etmiştir (Ahmed b. Hü- yatlı davranmak isteyenlerin dikkatine sun-
ği rivayet edilmiştir ( Kadı İyaz , ı . 400). "Ki- seyin el-Beyhaki. I, 256) . Şafii'nin bu dö- mak amacıyla bu eserini Şafll'nin ilmin-
tap ve Sünnet'ten delil bulamadığım her neme ait ilmi faaliyetlerinin ürünlerini ile- den ve sözünün anlamından meydana ge-
meselede Şafii'nin kavliyle fetva veririm " riki nesillere aktarma hususunda M ı sırlı tirdiğini belirtmiştir. Onun zaman zaman
şeklinde Ahmed b. Hanbel'e atfedilen ri- öğrencilerinden Büveytl, Müzenl ve Rebı' müstakil bir müctehid gibi davranması,
vayet eğer doğruysa onun fıkhi görüşle­ b. Süleyman el-Muradl merkezi bir yere gö rüşler ini n Şafii'n i n usulünü esas alan
rinin, dolayısıyla Hanbeli mezhebinin kay- sahiptir. Şafii'nin öğrencileri ve ravileri için- birer tahrk mi yoksa bağımsız birer ictihad
nakları arasında kavl-i kadimin önemli bir de bunlar kadar olmasa da Abdullah b. mı sayılacağı noktasında tereddütlere yol
yer işgal ettiği söylenebilir. c) Za'feran'i (ö. Zübeyr el-Humeydi, Harmele b. Yahya, Re- açmıştır. Bağımsız ictihad izlerumi veren
260/874) . Şafii, Bağdat'ta misafiri olduğu bl' b. Süleyman el-Ciz'i, Yunus b. Abdüla'- görüşleri "teferrüdat" şeklinde nitelenip
Za'ferani'ye ehl-i re'yin zayıf yönlerini gös- la es-Sadefi ve EbO Abdullah İbn AbdOl- mezhep yapısına dahil edilmemiş. Şafii'­
termiş, o da bundan etkilenip eserlerini hakem gibi şahsiyetlere de sıkça atıf ya- nin usulünü esas alan tahr'icleri ise "vü-
sema yoluyla almıştır (Ahmed b. Hüseyin pılır. a) Büveyt'i (ö 2 3 1/846) Şafii' nin en cOh" olarak nitelenip mezhep içinde ikin-
el-Beyhaki, I, 227-228) . Şafii'nin bizzat okut- çok güvendiği talebesidir. Kendisine soru- ci sırada bir statü kazanmıştır. Schacht,
tuğu "menasik" ve "salat" hariç diğer bü- lan fetvaların bir kısmını ona yönlendirir Şafii'nin fıkıh birikimini mezhep yapısına
tün kitaplarını Za'feran'i akutmuştur (Ze - ve fetvaianna güvenirdi. Yazdıklarını oku- kavuşturan kişinin Müzen! o l duğunu be-
heb'i, XIL 264) . Za'feran'i'nin elli seneden yup tashih eder, davetli olduğu resmi top- lirtir (An Introduction to lslamic Law, s.
beri Şafii'nin kitaplarını okuyup okuttuğu­ lantılara kendi yerine onu gönderirdi. Şa­ 58 ; EJ2 [İng . J. IX, 185 ) ve Şafii mezhebinin
na dair rivayet dışında ( İbn Kadı Şühbe, fii ölümüne yakın ders halkasını ona ema- teşekkülünü onunla başlatır. A. Shamsy
ı, 3 ı) hocasının vefatından sonraki faali- net etmiştir. Ders halkasını dağıtmak için ise el-M u}]taşar' ı kaleme alması yanında
yetleri hakkında bilgi bulunmamaktadır. sultan nezdinde girişimlerde bulunan Ma- hocasının ders halkasının ilk halefi olma-
Şafii' nin mezheb-i kadim çerçevesindeki likller'in baskısına rağmen Büveyti yüklü sı gibi sebeplerle Şafii mezhebini Büveyt'i
metinlerini ve görüşle rini ihtiva eden el- bir borç altına girerek talebeleri bir ara- ile başlatır. Schacht'ın kriterleri esas alın­
Mebsut adlı bir eseri rivayet ettiği kayde- da tutmaya çalışmış ( İbn Hacer el-Askala- dığında bu görüşe hak vermemek müm-

234
ŞAFii MEZHEBi

kün değildir. Fakat mezhepleşmen in, Bü- olmad ığına kanaat getirilen görüşler mez- rında bu alimierin Şafii'nin öğrencilerinden
veytl ve Müzenl'nin öncü konumları göz hebin bünyesine dahil edilmemiştir. Bu onun hadis veya fıkıh müktesebatını, özel-
ardı edilmeksizin bir süreç olarak nitelen- bağlamda Harmele'nin açıkladığı bazı fık­ likle de kitaplarını istinsah edip aldıkları­
ınesi daha isabetli görünmektedir. Enm.3- hl görüşlerin de Şafii'den nakil mi yoksa na dair bilgiler sıkça yer alır. Şafii'nin fıkıh
tl, İbn Süreye, Zekeriyya b. Yahya es-Sad kendisine mi ait bulunduğu hususunda düşüncesi, bu yüzyılda daha çok ehl-i ha-
gibi ikinci kuşağın ileri gelen fakihlerine de farklı değerlendirmeler yapılmış; nakil ol- dis çevresine mensup talebelerin rivayet
hocalık yapmış olan M üzen! seksen dokuz madığı tesbit edilenler Şafii'nin usulü esas faaliyetleri sayesinde uzak bölgelere yayıl­
yaşında vefat ettiğinde geride birçok eser alınarak yapılan bir tahrlcse mezhep için- mıştır. Şafii'nin diğer ravi ve öğrencileri­
bırakmıştır. Bunlardan günümüze ulaşan de birer vecih sayılmış, değilse bağımsız nin mezhep içindeki konumları Büveytl,
ve Kitô.bü Mul].taşari'ş-şagir olarak da bi- bir ictihad , dolayısıyla mezhebi bağlama­ M üzen! ve Rebl' ile mukayese edilebilecek
linen el-Mul].taşar pek çok kimse tarafın­ yan görüşler olarak değerlendirilmiştir durumda olmamakla birlikte sonraki Şa­
dan rivayet edilmiş, fakat daha çok Ebü'l- (Sübk!, II, 131) . f) Ebu Abdullah İbn Ab- fii alimleri, mezhep imamlarının ilmi mi-
Abbas el-Esam en-Nisaburl'nin rivayeti şöh­ dülhakem (ö. 268/882) Kendini bütünüyle rasını tesbit ve bir araya getirme gayreti-

ret bulmuştur (İbnü'n-Nedi'm, s. 262). c) Şafii'nin derslerine veren, fakat ders hal- ne girdikleri için ondan az çok bir şey akta-
Rebl' b. Süleyman el-Muradl (ö 270/884) kasının başına geçme beklentisi gerçek- ranların envanterini çıkarmaya koyulmuş­

Şafii'nin cedld çerçevesindeki bütün fıkhl leşmeyince irtibatını kesip Malikller'in sa- lardır. Mezhep içinde rivayette Rebl', di-

görüşlerini ve "nususü'ş-ŞEıfil" diye bilinen fına dönen İbn Abdülhakem bununla kal- rayet ve usulde M üzen! tercih edilmiştir.
Şafii'nin Mısır dönemine ait kendi ibarele- mamış ve er-Red 'ale'ş-Şô.ti'i fimô.l].fıle ­ Nevevl, Büveytl'yi hem Müzenl hem Re-
rini herhangi bir tasarrufta bulunmadan fe fihi'l-Kitô.b ve's-Sünne adıyla bir eser bl'e tercih etmektedir (İbn Kadi' Şühbe, I,
ileriki nesillere intikal ettirme işini gerçek- kaleme almıştır. Buna rağmen Şafii taba- 39)
leştirmesi sebebiyle mezhep içinde önem- kat kitaplarının biyografisine yer vermesi Şafii'nin fıkıh birikimi iki şekilde
intikal
li bir konuma sahip olmuştur (aş bk.). Bu Şafii'ye ait birtakım mesaili rivayet etmiş etmiştir. a) Bizzat kendisi tarafından
te-
konuda en güçlü ravi kabul edildiği için is- olmasıyla izah edilir (EbO Asım el-Abbadl, lif ve im la edilen malzeme. Genellikle cid-
lam coğrafyasının çeşitli bölgelerinden Şa ­ s. 20-21; Sübki', ll, 67-69) g) Rebl' b. Sü- di bir değişikliğe uğramadan rivayet edil-
fil'nin ilmi birikimini almak isteyenler ona leyman el-Cizl (ö. 256/870). Ebu Davud, miştir ve Şafii'nin eserleri denildiği zaman
akın etmişlerdir (İbn Kad! Şühbe, I, 34). Nesal. Ebu Bekir b. Ebu Davud, Ebu Ca'- öncelikle bunlar anlaşılır. b) Bazı talebele-
Muhammed b. İ smail et-Tirmizi'nin tes- fer et-Tahavi gibi hadis ve fıkıh Eılimleri on- rinin imama ait müktesebatı işleyip ken-
bitine göre bunların sayısı 200 civarında­ dan rivayette bulunmuştur. Şafii'nin isim di birikim ve fikri katkılarıyla birlikte oluş­
dır. Rebl'in Şafii'den rivayet ettiği eserler, ve künyesi aynı olan diğer talebesi Rebl' b. turdukları malzeme. Bu gruptaki telifler
bir yandan mezheb-i kadim adına akta rı ­ Süleyman'dan Clzl nisbesiyle ayrılır. Mez- de imarnın birinci dereceden eserlerinin
lan eserlerle mukayese imkanı verirken di- hep literatüründe mutlak şekilde Rebi'' ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bi-
ğer yandan özellikle mezheb-i cedldi da- geçtiğinde Rebl' b. Süleyman el-Muradl rinci grup telifat arasında şunlar zikredil-
ha çok ihtisar ederek ve yer yer tahneler kastedilir. Zira Clzl'nin Şafii' den rivayetleri mektedir: Kitô.bü'l-ljücce, er-Risô.le (ka-
ekleyerek aktaran Müzenl'nin, eserlerin- son derece sınırlıyken diğeri neredeyse Şa­ dim ve cedi'd). el-Mebsut (el-Üm), el-İm­
de Şafii'nin müktesebatını kavrama ve ak- f ii' nin Mısır dönemine ait bütün eserleri- lô. 1 el-Emô.li (Nevevl, Teh;{ibü'l-esma', s.
tarma başarısını ve sadakatini ölçme im- ni rivayet etmiştir. h) YOn us b. Abdüla'la 119). Bunlardan kavl-i kadim dönemine ait
kanı vermesi açısından son derece önem- es-Sadefi (ö. 264/878) Daha çok rivayet il- temel eserin el-ljucce olduğu belirtilir.
li bir işlev görmüştür. d) Abdullah b. Zü- minde, özellikle de haberlerin sahih ve za- Ahmed b. Hanbel. Ebu Sevr ve Kerablsl ta-
beyr el-Humeydl (ö. 219/834). Şafii ile bir- yıf olanlarını ayırt etme konusunda tema- rafından da rivayet edilmekle birlikte bu
likte Mısır'a gitmiş, vefatma kadar onun yüz etmiştir. Şafii fürO-i fıkıh literatürün- eserin en güçlü ravisi Za'feranl'dir (Ahmed
derslerine katılmış, ardından Mekke'ye dön- de adı pek fazla geçmez. Daha çok hadis- b. Hüseyin el-Beyhaki, I, 255; Nevevl, Teh-
müş ve Şafii'nin görüşleri ni orada yaym ış­ te öne çıktığ ı için talebelerinin çoğunluğu­ ?ibü'l-esma', s. 115) . Beyhaki, Kerablsl ile
tır (Şi'razi', Tabal):atü 'l-ful):ahfi', s. 99-100; nu da hadisçiler oluşturmaktadır. Tabakat Ahmed b. Yahya b. Abdülazlz el-Bağda­
Sübk!, rı. 140) e) Harmele b. Yahya (ö 243/ eserlerinde talebeleri arasında sadece ile- dl'nin rivayetlerinin tarih içinde ortalıktan
858) İbn Vehb'in hadis birikimini tevarüs ri gelen hadis alimlerinin isimleri sayılırken çekildiğini ve çok azının kendi dönemine
eden Harmele b. Yahya, Şafii'den fıkıh tah- torununun yaptığı araştırmalar neticesin- intikal ettiğini söylemektedir. Za'feranl'nin
sil ederek onun Mısırlı talebeleri arasına de daha kabarık bir liste ortaya çıkmıştır. rivayet ettiği belirtilen yirmi küsur ciltlik
katılmış ve Kitô.bü ljarmele adı verilen 3. Talebelerinin Rolüne Genel Bakış . Şa­ telifatın da (Safedl, II, 176) bu gruptaki
müstakil bir eseri Şafii'den rivayet etmiş­ fil'nin vefatıyla birlikte Mısırlı talebelerin- eserlerden olması muhtemeldir. Şafii'nin
tir. Ayrıca kaynaklarda el-Mebsut ve el- den Büveytl, M üzen! ve Rebl'in öncülüğün­ kavl-i kadim çerçevesindeki eserleri bir bü-
Mul].taşar adlı eserleri olduğu belirtilmek- de gerçekleştirilen tedrls, telif ve rivayet tün halinde değil çeşitli kaynaklara serpiş­
tedir. Esasen Şafii'n in talebeleri kendile- faaliyetleri mezhepleşme sürecini de baş­ tirilmiş atıflar biçiminde günümüze ulaş­
rini Şafii'nin görüşleriyle sıkı sıkıya bağlı latmıştır. islam coğrafyasının çeşitli yer- mıştır. Bugün Şafii'ye atfedilen eserlerin
hissetmiyor, yeri geldiğinde kendi kanaat- lerinden ilim ve bilhassa hadis tahsili için tamamı kavl-i cedld dönemine ait olup
lerini ifade ediyor ve o dönemde bu tutum belli başlı merkeziere seyahat eden öğren­ hepsinin ravisi Rebl' b. Süleyman el-Mura-
yadırganmıyordu. Mezhepleşme süreci ta- cilerden bir kısmı, Şafii'nin hadis ve fıkıh­ dl'dir. İbnü'n-Nedlm, matbu el-Üm içinde
mamlandıktan sonra mezhep imarnma ait la ilgili m üktesebatını toplayıp memleket- yer alan er-Risô.le dahil bütün eserleri kas-
görüşlerin dışındakilerin mezhep yapısıy­ lerine ve başka merkeziere taşı mıştır. Ni- tederek el-Mebsut fi'l-fılfh veya Kitô.bü'l-
la uyumlu olup olmamasına göre farklı de- tekim lll. (IX.) yüzyıl hadis ve fıkıh alimle- Uşul diye zikrettiği Şafii'nin fıkıh külliya-
ğerlendirmeler yapılmış , bu yapıya uygun rinden söz eden tarih ve tabakat kitapla- tını Rebl' b. Süleyman el-Muradl ile Za'fe-

235
SAFiT MEZHEBi

rani'nin küçük farklılıklarla ayrı ayrı riva- olmakla birlikte Şafii'den Kitabü's-Sünen me ve Muhammed b . Harun er-Ruyanl gi-
yet ettiklerini belirtmektedir. Rebi'den de 'ala me?:he bi'ş-Şdti'i ismiyle bir eser bi önemli şahsiyetlerle birlikte olmuştur
İbn Yusuf (EbG Bekir Ahmed b. Abdullah b. nakletmiş , Tahavi de dayısı Müzenl'den (Ş!raz! , Taba ~atü 'l-fu~aha', s. I 07; Sübk! ,
Seyf b. Said). Ebu Abdullah Muhammed b. Şafii'ye ait es-Sün enü 'l-m e 'şure adlı bir Il , 249). Mekke'ye dönerken bindiği tekne
Hamdan et-Taraifi, Ebü'I-Abbas ei-Esam eser rivayet etmiştir (es-Sünenü 'l-me'ş Q­ battığı için 2000 cüz civarındaki notlarını
en-Nisaburl ve Abdullah b. Ebu Süfyan ei- re, n ş r. Abdülmu 'tl Emi n Kal 'ad, Beyrut kaybeden Mervezl 260 (874) yılında Nlşa­
Mevsıli rivayet etmiştir (el-Fihrist, s. 260- ı 986 ). Talebelerinin , Şafii'ye ait sözlerin bur'a yerleşmiş , 27S'te (888 ), Semerkant'a
26 1). Ebü'I-Abbas ei-Esamm'ın, "Şfıfil' nin (nusus) şerhleri, usulüne dayalı tahrlc ve geçmiş ve orada vefat etmiştir. Hakim en-
kitabını başından sonuna kadar Reble oku- kavaidine göre anlama çabalarından olu- Nisaburl onu dönemin tartışmasız hadis
yarak eserin semaını 15 Şaban 266 (31 şan eserleri ise sayılamayacak kadar çok- imamı diye niteler. Hatlb ei-Bağdadl, Ebu
Mart 880) Çarşamba günü bitirdik" şeklin­ tur (Nevevl, Teh?ibü 'l-esma' , s. ı 19). Öte İshak eş-Şirazl ve İbn Hazm gibi alimler
deki ferağ kaydı da (Şafii, el-Üm, VIII, 580) yandan Beyhaki Şafii' nin el-Mebsu t adlı Mervezl'nin sahabenin ve sonraki nesille-
İbnü'n-Nedlm'i doğrulamaktadır. Ebü'I-Ab- eserinde dayandığı nasları toplamaya ça- rin fıkhl ihtilaflarını , İbn Hazm da sünen
bas, Rebi'den aldığı el-Ümm'ü pek çok lışmıştır (Sübki, IV, 9) . İbn Hallikan bunla- ve icma konularını en iyi bilen kişi olduğu­
kimseye rivayet etmiştir. Beyhaki, kendi rın on cilt kadar olduğunu belirtir ( Ve{eyat, nu belirtir. Asar ve fıkıh içerikli eserler te-
zamanına ulaşan Şafii'ye ait telifatı sayar- I, 76). Bu eser büyük ihtimalle Beyhaki'- lif ettiği söylenen Mervezl, Horasan böl-
ken on üçü usul, 128'si füru olmak üzere nin günümüze ulaşan Ma'riietü's-sünen gesinin en seçkin dört aliminden biri sa-
toplam 141 başlıktan oluşan bir eser liste- ve 'l- aşar başlıklı kitabıdır. Zira Beyhaki, yılmıştır (d i ğe rl e ri Abdull ah b . Mübarek,
si vermektedir. Şafii'nin eserlerini tarayarak onun dayan- Yahya b . Yahya ve İ s h a k b . RahGye'dir;
dığı ayetleri A]J.kamü'l-Kur'an'da topla- Sübki, ll , 246-252) Abctan ei-Mervezl (ö.
Şafii' nin talebelerince oluşturulan eser-
yınca bu defa da onun dayandığı hadisle- 293/906) Ahmed b. Seyyar'dan sonra Şa­
Iere gelince kadim dönemi ravilerinden
ri belirleme yoluna gitmiştir. fii mezhebini Merv'de yaymıştır. Müzenl ve
. Ebu Sevr, Şafii'nin telif sistematiğini esas
alarak el-Mebsut adlı bir kitap yazmış. B) Talebelerinden Sonraki Kuşağın Sü- Rebl'den yıllarca ilim tahsil ettikten son-
Ahmed b. Hanbel müsned haberler, muh- rece Katkısı. 1. Genel Olarak. İlml anlayı­ ra Merv'e gitmiş ve Müzenl'nin el-Mu{Jta-
telif mesail, Kureyş ensabı vb. konularda şında hadis unsuru baskın olan Ahmed b. şar'ını oraya ilk götür en kişi olmuştur. Bas-

Şafii'den birtakım rivayetlerde bulunmuş. Hanbel'in mihne sürecinde gösterdiği di- ralı Zekeriyya b. Yahyaes-Sacide (ö. 307/

Mekkeli öğrencisi İbn Ebü'I-Carud, Büvey- renç onu öne çıkarmışsa da mevcut kutup- 920) Müzenlve Rebl'den ilim tahsil etmiş
ti'nin eseri gibi bir el-M u{Jtaşar kaleme laşma durulduktan sonra Şafii'nin eleştiri olup İ{Jtildfü'l-fu~ahd' ve İ{Jtilafü'l-]J.a­
almıştır (İbnü ' n - N ed!m , s. 261; Ahmed b. süzgecinden geçirilmiş hadislerle re'y ara- diş adında iki eseri vardır (Şira z!, Taba-

Hüseyin el-Beyhaki , I, 256-257) . Cedld dö- sında denge kuran yaklaşımı giderek ilgi ~atü 'l-fu~aha', s. 104); aynı zamanda Ebü'I-

nemi öğrencilerinin bu çerçevedeki eser- odağı haline gelmiş , hadisi tenkide tabi tu- Hasan ei-Eş'arl'ye ehl-i hadisin akldesini
leri arasında öncelikle Müzenl'nin el-Mu{J- tup sıhhat şartlarını taşıyanını mutlaka dik- öğretmiştir. Başlangıçta Ebu Sevr'in, da-
taşarü'l-ke bir ve el-Mu{Jtaşarü'ş-ş a­ kate aldığı için Şafii'nin fıkhl görüşleri lll. ha sonra Şafii'nin ictihadlarını benimse-
gir , el-M enşura t adlı kitapları sayılmak­ (IX.) asırdayıldızı parlayan hadis çevrele- yen. bir müddet Vasıt 'ta ve on sekiz yıl
tadır (Ahmed b. Hü seyin el -Beyhaki, 1, rinin güvenine mazhar olmuş ve geniş kit- Mısır'da kadılıkyapan Ebu Ubeyd İbn Har-
256; Nevevl, Teh?ibü'l-esma', s. 119). Şa­ leler tarafından benimsenmiştir. İmam Şa­ buye el-Kadi (ö. 3 ı 9/931) ashabü'l-vücuh-
fil'nin telifatını ve özellikle el-Me bsufu- fii' nin fı kıh düşüncesi böyle bir zeminde tan sayılmıştır (İbn Kadi Ş üh be, I, 64-66) .
nu çok geniş bulan Müzeni bunları el- mezhepleşme sürecini yaşamış. Büveytl ile Şafii fıkhının İsfahan'a girişi Müzenl ve Re-
Mu{Jtaşarü'l-kebir (el-Cami'u'l-kebir) başlayan bu süreç İbn Süreye ile kemale bl' den Şafii' nin birikimini alan Hasan b .
adlı bir eserde ihtisar etmiş , bu eser de ermiştir. Şafii'nin ilmi birikimini talebele- Muhammed b. Mezyed (ö. 280/894'ten ön-
uzun geldiği için onu günümüze intikal rinden devralan nesil içinde ön plana çıkan ce) veya Harmele'nin el-Mu{Jtaşar'ını ak-
eden el-M u{Jtaşar haline getirmiştir (Ka- fakihlerden Ebü'l-Kasım Osman b. Said b. taran Sehl b. Abdullah vasıtasıyla olduğu­
d! Ebu Ali ei-Merverruzl, et-Ta'lf~a. n şr. Beşşar ei-Enmatl'nin (ö. 288/90 ı) mezhep- na göre her iki ihtimalde de İsfahanlılar,
Ali Muhamm ed Muavvaz - Adil Ahmed leşme sürecine katkısı, Mısır'a giderek Mü- Şafii fı khını Mısırlılar'dan almıştır (Melc-
Abdülmevcud, Mekke, ts. IMektebetü Nez- zenl ve Rebl el-Muradl'den Şafıl'nin cedld hert, The Formation, s. 97). Şam mezhe-
zarMustafa el-Baz], I, 110-1 ll) . Büveytlve çerçevesindeki birikimini tahsil edip Bağ­ bini İsferayin'e ilk götüren kişinin Müzenl
Reblin de bazı ilavelerle birlikte el-Ümm'ün dat'a taşıması ve Ebü'l-Abbas İbn Süreye ve Rebl'den fıkıh tahsil eden Ebu Avane
bölüm başlıkarını içeren Mu{Jtaşar'larının gibi önemli şahsiyetlerin yetişmesine ve- ei-İsferaylni (ö 3 I 6/9 28) olduğu söylenir.
olduğu rivayet edilir (Ahmed b . Hüseyin sile olması şeklinde gerçekleşmiştir (Ş!ra­ Ebu Avane, Ş a]J.i]J.-i Müslim'i esas alan
el -Beyhaki, I, 255) . Harmele b. Yahya ei- zl. Taba~atü 'l-fu~aha', s. 104; İbn Halli- el-Müsned'i telif etmiştir (İbn Kadi Şüh ­
Mısrl ile Müzenl Şafii'den haber, eser ve kan, III, 241; Sübk!, II , 301 -302) . Bağdat be, I, 73). Za'ferani ile Rebl'den de fıkıh öğ­
mesele türünden pek çok fazlalık içeren Ki- doğumlu olup Nlşabur'da yetişen ve Se- renen Muhammed b . Cerlr et-Taberl (ö.
tdbü's-Sünen'i rivayet etmişlerdir (a.g.e. , merkant'a yerleşen Muhammed b. Nasr 3I0/923) Şam mezhebini Bağdat'ta on yıl
a.y.). Rebl'in rivayet ettiği kitaplardan bir ei-Mervezl (ö. 294/906) , aslında Şafii hak- boyunca benimseyip savunduğunu, Ebü'I-
kısmını bazı fazlalıklarla beraber Harmele kında olumlu bir kanaat taşımadığı halde Abbas İbn Süreye'in hacası İbnü'I-Beşşar
de rivayet etmiştir. Harmele, yanında Şa­ Mescid-i Nebevl'de gördüğü rüyada Hz. ei-Ahvel'in ( Ebü ' I -Kas ım Osman b. Said ei-
fii' nin mesailinden bir sandık dolusu eser Peygamber'den aldığı bir işaret üzerine Enmatl) Şafii fıkhını kendisinden aldığını
bulunduğunu belirtmiştir (a.g.e., a.y. ). Ebu Mısır'a gidip Rebl ve Yunus b. Abdüla'la'- belirtir. Zamanla Taberi kendine ait bir
Abdullah İbn Abdülhakem, hocasının ve- dan hadis ve fıkıh tahsil etmiş, bu sırada mezhep oluşturmuş. ictihadlarını seksen
fatından sonra Maliki mezhebine geçmiş Muhammed b. Cerir et-Taberl. İbn Huzey- üç bölümden meydana gelen A ]J.kdmü

236
şAFii MEZHEBi

şera,i'i'l-İslam adlı eserinde toplamıştır lir. Tedris faaliyetleriyle de kendinden söz başarılı olmuşlardır. Klasik mezhebin ilk
(İbn Kadi Şühbe, ı. 70-71) . Mısır'da sekiz ettiren İbn Süreye pek çok talebe yetiş­ defa İbn Süreye döneminde ortaya çıktı­
yıl kadılıkyapan Ebu Zür'a ei-Kadi'nın (ö . tirmiş ve bunlar mezhebi geniş bir coğ­ ğının diğer bir göstergesi fıkıh talebeleri
302/ 914) Şafii'nin görüşlerini benimsediği, rafyaya yaymıştır. Ayrıca münazara kapı­ arasında "telamiz" (başlangıç düzeyinde
Müzeni'nin el-Muljtaşar' ını ezberleyenle- sını ilk açan ve cedel yöntemini ilk öğre­ öğrenci) ve "ashap" (il eri düzeyde öğren­
re 1OO'er dinar verdiği, Dımaşk kadılığına ten kişi kabul edilir. Fıkıhta olduğu kadar ci) arasında açık bir ayınma gidilmesi ve
tayin edilince Şafii mezhebini oraya da gö- kelamda da yetkin sayılmakla birlikte ken- mezhep müntesibi fukahaya ait tabakat
türdüğü, daha önce Dımaşk kadıları Evzai disinden fıkıh öğrencilerini kelamla uğraş­ eserlerinin ortaya çıkmasıdır. Tabakat ki-
mezhebine göre hüküm verirken artık Şa­ maktan sakındıran sözler nakledilmiştir taplarından birincisi İbn Süreye'in bir ta-
fii mezhebine göre hüküm vermeye başla­ (Sübk1, III, 22 , 25). Muhaliflere karşı mez- lebesine aitken ikincisi onun vefatından
dıkları belirtilir (Sübkl, lll, 196-198; İbn Ka- hebini savunup reddiyeler yazmıştır. Me- bir asır sonra yazılmıştır. Ardından gelen
di Şühbe, 1, 71). Ebu Zür' a'nın 284 (897) sela DavOd b. Ali'nin oğlu Muhammed ile kuşağı oluşturan Şafii fukahasının çoğun­
yılında Mısır kadılığına getirilişinden ei- defalarca tartışmaya girmiş ve er-Red luğu İbn Süreye'in talebesi olup başlıcaları
Melikü'z-Zahir Baybars'ın 664'te ( 1265) 'ala İbn Davud ti'l-]fıyas, er-Red 'aley- şunlardır : Ebu Bekir Ahmed b. Hasan b.
dört mezhebe göre kadı tayin etme uy- hi (İbn Davüd) ti mesa,ile i'terai a bihe 'ş­ Sehl el-Farisi (Belh 'te Şafii fıkhını öğreten
gulamasına kadar Mısır ve Şam'da Evzai Şô.ti'i adıyla iki eser kaleme almış. Hanefi ilk fakih ). Ebü't-Tayyib Muhammed b. Fazi
mezhebine mensup Şam Kadısı İbn Hu- çevresine karşı da er-Red 'alô. MuJ:ıam­ b. Seleme, Muhammed b. Ca'fer b. Ebü'I-
deym hariç sürekli Şafii kadıları tayin edil- med b. el-lfasan, er-Red 'ala 'isô. b. Kadi, EbO Ali er-Ruzbart, Ebü't-Tayyib ei-
miştir (Sübkl, lll, 196) Bağdat'ta Şafiiler'­ Ebô.n gibi eserler telif etmiştir. Ayrıca et- Bağdadi, EbO Ca'fer Muhammed b. Ca'fer
den ilk kadılkudatlığa gelen kişi daha ön- Ta]frib beyne'l-Müzeni ve'ş-Şô.ti'i adlı b. Muhammed İbn Hazim, Ebü'I-Hasan
ce Meraga, Azerbaycan ve Hemedan kadı­ eseriyle mezhep içinde bir uzlaştırma gi- Muhammed b. Şuayb b. İbrahim el-Bey-
lıklarını üstlenmiş olan Utbe b . Ubeydul- rişiminde bulunmuştur. Elli yedi yıllık öm- haki, Ebü'I-Hasan Ali b. Hasan b. Muham-
lah ei-Hemedanl'dir (ö. 350/961) (a.g .e., ründe gerçekleştirdiği ilmi faaliyetlerden med es-Sencani ei-Merveii, Ebü'I-Hüse-
lll, 343 - 344). Hadisle fıkhı birleştiren bir dolayı Şafiiler onu fıkıh alanında lll. (IX.) yin Muhammed b. Yahya b. Zekeriyya er-
hadis hafızı olduğu ve 100 cildi aşan el- yüzyılın müceddidi saymıştır (İbnü ' n- Ne­ Razi, EbO Bekir Ahmed b. İbrahim b. Nev-
Mesa,ilü'l-muşannefe adlı eseri dışında d1m , s. 263; Sübkl, III , 21- 39) merd, kendi oğlu EbO Hafs Ömer b. Ah-
140'tan fazla risalesi bulunduğu belirti- med, EbO Bekir Muhammed b. Abdullah
İbn Süreye'den önceki dönemde Şafii fık­
len İbn Huzeyme'nin Müzeni ve Rebi'den hının tahsili, Hanefiler'de olduğu gibi belli es-Sayrafi (Şafil' nin er-Risale'sine şerh yaz-
ilim tahsil ettiği kaydedilir; ancak Rebi' mıştır), EbO Vai! Avf b. Isa ei-Fergani, Ebü'I-
bir hoca gözetiminde düzenli bir ders ha-
kendisinin ondan daha fazla yararlandığı­ Abbas Muhammed b. İbrahim b. Huşmerd
linde değil daha ziyade farklı hocalardan
nı belirtmiştir (İbn Kadı Şühbe , 1, 68-69) el-Bekrabazi, Ebü'I-Abbas İbnü'I-Kas, Mu-
hadis toplama faaliyeti şeklinde cereyan
Müstakil müctehid olarak bilinen İbnü 'I­ hammed b. Yahya, EbO İshak ei-Mervezi,
ederken artık Şafii fakihlerinin de hocaları
Münziren-Nisaburide (ö. 318/930 1?1) Şa­ İbn EbO Hüreyre, EbO Hamid Ahmed b.
ve talebeleri tesbit edilebilir hale gelmiş­
fii'nin talebeleri Ebu Abdullah İbn AbdOl- Muhammed b. İsmail el-İsmail!, Ali b. Hü-
tir (Melchert. The Formation, s. 87). İbn
hakem veRebi'den hadis almıştır. el-Ev- seyin ei-Mes'Odi, EbO Bekir Muhammed
Süreye ile birlikte, oldukça düzenli ders
sat, el-İşraf ii ma'riteti'l-J:.ıilat, el-İcma', b. Yahya b. Nu'man ei-Hemedani, Ebü'I-
halkaları ve seçkin talebelerio aldıkları ders
el-İ]fna', et-Telsir gibi eserleri olan İb­ Velid Hassan b. Muhammed ei-Ümevi en-
notlarından oluşan ta'likalar dönemi baş­
nü'I-Münzir kimseyi taklit etmeyi uygun NisabOri (ehl-i hadisin imamı, er-Risale'-
lamış, bu eserlerde mezhep teşekkülüne
görmediğinden kendi ictihadıyla hareket ye şerh yazmı ştır) , Ebü'I-Hüseyin İbnü'I­
katkı sağlayan önceki bilginierin görüşle­
etmiştir (a.g.e., 1, 67-68). Bu nesildeki fa- Kattan ei-Bağdadi, Muhammed b. Ali ei-
rinin de açıklanması imkanı doğmuştur.
kihler arasında Ebu Nuaym ei-Cürcani, Kaffal eş-Şaşi ei-Kebir (Maveraünnehirli
öte yandan mahalli bir otoritenin varlığı
Ebu Ca'fer Muhammed b. Ahmed et-Tir- olup önceleri Mu'tezill, sonraları E ş'a rl
klasik mezhep yapısının önemli bir gös-
mizi, Muhammed b. İbrahim ei-Buşencl o lmu ş, er-Risale'ye şerh yazm ıştır ). İbn
tergesi sayıldığından Şafii mezhebinde İbn
ve Ebü'I-Abbas İbn Süreye ayrıca dikkat Hafif, EbO Ca'fer ei-Esterabadi (Horasan-
Süreye ayrı bir yere sahiptir. Zira bu an-
lı'dır ; geniş bilgi için bk. Melchert, The For-
çeken isimlerdir (Ş1razl, Tabakatü 'l-fuka- lamda mezhep reisi olarak tanımlanan ilk
htf, S. 104-1 09) mation, s. 87-1 15) .
Şafii fakihi odur. Artık ondan sonra her
Z. İbn Süreye'in Mezhepleşmedeki Rolü. yörede belli kişiler için, "Şafiiler'in reisliği 3. Mezhebin Yayılması. Bu konudaki iki
Bağdat doğumlu olan İbn Süreye, Za'fera- ondaydı " şeklinde ifadeler kullanılmıştır tezden birine göre mezhep iyi yetişmiş di-
ni'yi görmüşse de Şafii fıkhını Ebü'I-Ka- (a.g.e., a.y.). İbn Süreye'den itibaren gö- rayetli fakihlerin tedris faaliyetleri vasıta­
sım ei-Enmati'den tahsil etmiştir. Hadis, rülen diğer bir farkl ı lık, Şafii fukahasının sıyla , diğerine göre ise bu faaliyetler ya-

fıkıh , kelam, cedel alanlarında iyi yetişmiş öncekine nisbetle kelam ilmine daha be- nında idari görev almaları sebebiyle ger-
bir alim olan ve Şiraz'da bir müddet kadı­ lirgin bir ilgi göstermeye başlamasıdır. Ger- çekleşmiştir. Yayılma olayında siyasal fak-

lık yapan İbn Süreye'in Müzeni dahil bü- çi Bağdat'ta Kerabisi, Ebu Sevr ve Davud törlere pek temas edilmemesi bazı şarki­
tün Şafii fukahasını aştığı kabul edilir. Onun ez-Zahiri, Fustat'ta Müzeni kelamla ilgi- yatçılar tarafından bir tür idealleştirme
400 civarında eser telif ettiği, Muhammed lenmişlerdi, ancak nassa dayalı itikad an- olarakyorumlanmıştır (EP !ing. i, IX, 186)
b. Hasan eş-Şeybani'nin modelini esas ola- layışlarını savunmada ondan yeterince ya- Mezhebin teşekkül döneminde iki merkez
rak Şafii'nin fıkhi birikimini sistematik bü- rarlanamamışlardı. Kelamla uğraşan İbn öne çıkmıştır: Mısır ve Bağdat. Rebi' b. Sü-
tünlüğe kavuşturup bir mezhep yapısına Süreye sonrası Şafii fakihleri, Bağdat'taki leyman ei-Muradi'nin vefatma kadar ana
büründürdüğü ve mezhebe katkıları se- Hanbeli ehl-i hadisi ikna etmekte zorluk merkez Mısır' dır. Bu tarihten sonra güç
bebiyle "küçük Şafii" lakabını aldığı belirti- çekseler de Mısır ve Horasan'da bir hayli Irak bölgesine ve özellikle Bağdat'a geç-

237
SAFiT MEZHEBi

miş , IV. (X.) yüzyıl başlarından itibaren Ho- mezhep birikiminin m eşruiyeti n i temel- sındaki anlayış farklılığı da etkili olmuştur.
rasan bölgesi Irak'a r akip olmuştur. Bu ilk lendirip gücünü ispatlama gayretine, ya- Bu iki ekol h akkında "tarlka" veya "tarik"
dönemde Horasan bölgesinden ilim mer- ni dışarıya karşı da üretim yapmaya sev- ku llanıldığında o ekolün sahip bulunduğu
kezlerine gelenlerin çoğu hadise ilgi du- ketmiştir. Bu konuda Şafiiler açısından Sel- bilgiyi elde ettiği kanal kastedilmektedir.
yanlardır ve bunlardan önemli bir kısmı çuklular devri ve özellikle Nizamülmülk'ün Bu kanaldan gelen bilgi mezhep imamı­
Şafii'den veya talebelerinden hem hadis Nizarniye medreselerini ku rması bir dö- nın kavilleri veya erken dönem Şafii fuka-

hem Şafii'nin fıkhl görüşlerini içeren kitap- nüm noktası teşkil eder. Bu devirde Şafii h asın ın t ahrlcleri ya da ayrışma son rası

larını almıştır. Memleketine dönenler Şa­ mezhebi hem Irak hem Horasan bölgesin- dönemin müctehidlerine ait tahrlcler ola-
fil'nin görüşlerini benimsemiş olsalar bile de olabildiğince güçlenmişti. 1. Ebu İshak bilir. Irak tarikinin imamı olan Ebu Hamid
o sırada bunlar daha çok ashab-ı hadis ei-Me rvezi 'nin Katkısı. İbn Süreye ile bir - el-İsferaylnl (ö. 406/ I oI 6) on yedi yaşında
diye bilinir. Fakat Horasan bölgesinde as- likte teşekkü l ünü tamamlayan mezhep, fetva vermeye başlamış , 364 (974) yılında
Mb-ı hadisin neredeyse tamamının Şafii'­ onun vefatından sonra Irak bölgesi Şafii Bağdat'a gelip İbnü 'I-Merzüban ve Ebü'l-
nin fıkhl görüşlerini benimsemiş olması mezhebi reisliği kendisine geçen Ebu is- Kasım ed-Darekl'den fıkı h tahsil etmiş , Ab-

bu unvanın Şafiilik'le özdeş olarak anlaşıl­ hak el-Mervezl ile (ö. 340/95 ı) gelişim sü- dullah b. Mübarek Mescidi'nde birçoğu
masına yol açmıştır. Dolayısıyla Mısır ve recine girmiştir. Mervezl fetva ve tedrls- mezhebin gelişme ve yayılmasında önem-
lrak'a paralel şekilde Şafii'nin görüşlerinin te tartışmasız isim haline gel m iş , Ki td- li roller üstlenen 300'ü aşkın öğrenciye fı­
bü'l-Jjuşuş ve'l-'um um, el-Fuş ul ii ma'- kıh okutmuştur. Münazara yeteneğiyle
Horasan bölgesinde eş zamanlı olarak mez-
rifeti'l-uşul ile Müzenl'nin el-M uJ]taşar'ı ­ temayüz etmesi yanında Müzenl'nin el-
hepleşme sürecine girdiği, ancak bu böl-
gedeki Şafii anlayışının nisbeten daha faz- na sekiz ciltlik bir şerh yanında Müzen!'- MuJ]taşar'ı üzerine yazdığı elli ciltlik et-

la hadis etkisinde kaldığı söylenebilir. Bel- nin itirazlarını değerlendirip bazan tercih Ta'li]fu'l-kübrd ve el-Bustdn gibi eser-
edip bazan eleştirdiği et-Tavassut b ey- leriyle telif alanında başarısını kanıtlamış ­
ki bu özellik daha sonra Irak-Horasan iki-
ne'ş-Şdfi'i ve '1-Müzeni li-ma'teraz a bi- tı r. UsGI-i fıkıhla ilgili bir eseri olduğu da
lisindeki Horasan'ın farkını da belirleye-
hi'l-Müzeni fi'l-MuJ]taşar adındaki ese- belirtilen isferaylnl mezhebe katkısından
cektir. Rekabetin Irak ile Horasan arasın­
rini yazmıştır. ibn Kadi Şühbe, imam dü- dolayı "ikinci Şafii" lakabıyla anılmıştır (DİA,
da yaşanmaya başlanmasıyla birlikte Mı­
zeyinde yetmiş Şafii fakihinin Ebu İshak XXII, 5 I 4) Kendisinden fıkıh tahsil eden
sır, adından pek fazla söz ettiremez hale
el-Merveii'nin derslerine katılıp çeşitli yer- Ebü't-Tayyib et-Taberl, Ebu İshak eş-Şlra­
gelmiştir. Bunda Malikiliğin Mısır'da güç-
lere dağıldıklarını belirtir ( Tabaj(:at, I, 77) . zl'nin en önemli hacasıdır ve Şlrazl bu çiz-
lü oluşunun etkisi büyüktür. Buna göre
Onun önde gelen talebeleri şunlardır : Ebü'l- ginin fıkıh birikimini eserleri vasıtasıyla
Şafii mezhebi mezheb-i kadimin ravileri-
Hasan el-Eş' ari, Zahir b. Ahmed es-Serah- sonraki kuşaklara aktarmıştır. Horasan ta-
ne rağmen ilk merkez olarak Mısır'da ve
sl, Ahmed b. Ali el-Cevbakl, İbn Ebü'l- rikinin imamı olan ve Kaffal es-Sagir diye
ardından Irak'ta gelişmiştir. IV. (X.) yüzyıl­
Kadl, İbn Haddad el-Kinanl el- Mısrl. Ebu bilinen Abdullah b. Ahmed el-Kaffal el-
dan itibaren Horasan cazibe merkezi hali-
Hafs ömer b. Muhammed b. Mes'ud el- Mervezl (ö. 4 I 7/l 026), otuz yaşında ilim
ne gelmiş ve Irak'la rekabet edecek bir gü-
İsferaylnl, İbn Ebu Hüreyre, Ahmed b. Mu- tahsiline başlamış olmakla birlikte telif ve
ce kavuşmuştur.
hammed et-Tebesl (Nişabur'da ilmlfaali- t edrls faaliyetleriyle mezhebe önemli kat-
C) Mezhebin Gelişimi. İbn Süreye ile yet göstermiş, I 000 varaklı k Ta'lf/(:a'sını kıla rda bulunmuş , talebeleri vasıtasıyla
başlayan süreçte Şafii mezhebi mensubu yazmıştır), Ebu Hamid el-Merverruzl (el· mezhebin geniş bir coğrafyaya yayılması­
fukaha hem mezhep mensupianna hem Cami' fi 'l·me?heb ve Şerf:ıu Mul]taşari'l­ nı sağlamıştır. Yetiştirdiği talebeler arasın­
dışarıya yönelik ilmi faaliyetler yürütmüş­ Müzenl adlı kitaplar yanında usul-i fıkha da Ebu Ali es-Sincl, Ebü't-Tayyib et-Tabe-
tür. Mezhep içindeki tedrls faaliyetlerin - dair bir eser telif etmiştir), Ebu Muham- rl, Rüknülislam el-Cüveynl gibi şahsiyetler
de hoca ya kendisine veya önceki bir oto- med Abdullah b. Ali el-KOmisl, Ebu Sehl bulunur. İbnü'l-Haddad el-Kinanl'nin kü-
riteye ait bir metni o güne kadarki birikim es-Su'lukl, Ebu Zeyd Muhammed b. Ah- çük hacimli ve girift ibareli el-Füru' adlı
eşliğinde açıklarken öğrenciler ta'lik adı med el-Mervezl, Ebu Bekir el-Mahmudl, eserine bir şerh yazmıştır; ayrıca iki ciltlik
verilen -sonraki telifatın ana malzemesini Ebu Bekir Ahmed b. Muhammed b. Slbl, Şerf:ıu't-TelJ]iş'i, büyük bir cilt halinde eJ-
teşkil edecek- ders notları oluşturuyordu. Ebu Peyyaz el-Basri. Ebu İshak ei-Mihra- Fetdvd'sı vardır (DİA, XXIV, I46) Irak böl-
Telif faaliyetlerinde ise çoğunlukla Müze- nl, Ebü'l-Kasım Abdülazlz b. Abdullah ed- gesi Ş afii fakihleri (IrakıyyGn) ve Horasan
nl'nin el-MuJ]taşar'ı etrafında dönen bir Darekl, Ebü'I-Hasan ei-Maser cisl, Ebu Ali bölgesi fakihleri (HorasaniyyGn) şeklindeki
şerh arneliyesi hfıkimdi. Daha sonra İma­ Muhammed b. Ali el-Belazürl. Ebu Mu- ayı rım en çok Nevevi'nin eserlerinde öne
mü'l-Haremeyn el-Cüveynl'nin kendi za- hammed Abdullah b. Muhammed el-Bafi çıkmaktadı r. Onun Teh?ibü'l-esmd' ve'I-
manına kadarki mezhep birikimini özet- (Melchert, The Formation, s. 103-I04 ). lugat'ında kullandığ ı terkiplerden anla-
leyen Nihdyetü'l-matlab ii dirdyeti'l- Z. Ira k ve Horasan Çevre leri . Ana un- şıld ı ğına göre Horasan ve Irak ekallerinin
me?:heb'i öğrencisi Gazzall tarafından ka- suru aynı olmakla birlikte Irak ve Hora- müt ekaddimln, müteahhirln ve mutavas-
demeli bir ihtisar işlemine tabi tutulmuş. san fıkıh çevrelerinin mezhep aktarı rn ın­ sitln evreleri vardır. Abdülkerlm b. Mu-
Ebu İshak eş-Şlrazl'nin eserleriyle birlikte da zamanla birtakım farkl ılıklar oluşmuş hamm ed er-Rafil'nin eserlerinde bu ayı­
bunlar Şafii ilim çevrelerinin ilgi odağı ha- ve bu farklılıkların giderekartmasıyla mez- rım yapılsa da dikkat çekecek düzeyde de-
line gelmiştir. Bunların bir kısmı tedrls fa- hep iki ayrı gelişme çizgisine ayrılmıştır. ğildir. Ayrıca Rafil, I raklılar ' dan bir rakip
aliyetlerinde ders kitabı olarak takip edi- Ebu İshak el-Mervezl'nin farklı bölgelere grup gibi bahsetmektedir. Bu noktada Ne-
lirken bir kısmı şerhlere konu yapılmıştır. dağılan talebeleriyle başlayan bu ekolleş­ vev'i ile Rafil arasında şöyle bir fark göz-
Öte yandan IV (X) ve V. (Xl.) yüzyıllardaki mede, onun vefatından sonra Şafii mez- lenmektedir: Nevevi her iki grubu ayrı ayrı
şartlar, bilhassa mezhepler arasındaki re- hebini Irak'ta temsil eden otorit e ile Ho- zikredip meselelere tarafsız bakarken Ra-
kabet, mezhep mensubu fakihleri kendi rasan bölgesinde temsil eden otorite ara- fil. Horasanlıl ar ismini anmayıp sadece

238
SAFiT MEZHEBi

farklı görüşleri varsa Iraklılar'dan söz et- şan büyük birikim içindeki farklılıklar, özel- niden canlandırma gayretleri neticesinde
mekte. yani meselelere bir taraf olarak likle de Irak ve Horasan çevresinde belir - kadim dönem ilmi mirası büyük oranda
bakmakta. bu sebeple el-Veciz'e yazdığı ginleşenler birçok fakihi rahatsız ettiğin­ yeniden kurulmuştur.
şerhte Iraklı grubun ilgili meseledeki fark- den bunu giderme ve iki çizgiyi birleştir­ D) Mezhebin İstikrar Kazanması. 1. Şey­
lı görüşünü bir ihtilaf unsuru diye aktar- me girişimleri birbirini izlemiştir. Bu ko- hayn Dönemi. Nevevi'nin Rafil'nin telifatı­
maktadır. Rafil'nin eserinde Horasaniyyün nudaki ilk girişim Ebu Ali es-Sin d tarafın­ nı esas alıp geliştirmesi ve bunlardaki ek-
sadece bir yerde geçer; bunun yerine Ho- dan yapılmış. onu sırasıyla İmamü'I-Hare­ sikleri gidermeye çalışmasıyla birlikte mez-
rasan bölgesinin bir alt grubu niteliğinde meyn ei-Cüveynl. İbnü's-Salah eş-ŞehrezQ­ hep imarnından beri süregelen telif faali-
olan Meravize (Mervezl nisbesiyle meşhur rl, Rafil ve Nevevi takip etmiştir. Bu aşa­ yetleri en gelişmiş biçimine kavuşmuştur.
Şafii fukahası) altı yerde zikredilir. Bazan madan sonra mezhep tek çizgide varlığını Artık bundan sonra mezhep görüşünün
"tarlkatü'I-Meravize" terkibi de kullanıl­ sürdürür hale gelmiş, Rafil ve Nevevi mez- tesbitinde bu iki alimin ihtilaf etmesi ha-
maktadır. Nevevi ise eserlerinde Meravi- hep içinde belirleyici konuma geldiğinden linde Nevevi belirleyici konuma gelmiştir.
ze'yi Rafil'den de az kullanmış ve bunun ikisini birlikte ifade etmek üzere "şeyhayn" Memlükler devrinin başında ortaya çıkan
yerine Horasaniyyün'u tercih etmiştir. Esa- tabiri kullanılmıştır. ve giderek güçlenen Nevevi öncesi döne-
sen bu iki kullanım en çok onun eserlerin- 4. Selçuklu ve Eyyfibi Dönemi Medre- me ait telifata bakılarak mezhep görüşü­
de, özellikle de el-MecmO.' ve Ravzatü't- selerinin Katkısı . Şafii fıkhı tahsil etmiş nün tesbit edilerneyeceği kanaatinin etki-
talibin'de geçer. Nevevl. Şafii'nin ibarele- olan Nizamülmülk, Selçuklu sultanları Al- siyle sonraki Şafii fukahası şeyhaynın oto-
rini, mezhebinin kavaidini ve mütekaddi- parslan ve Melikşah'a vezirlik yaptığı dö- ritesini kolay kolay tartışmaya açmamış.
mln fukahasının vecihlerini aktarma nok- nemde Selçuklular' ın hakimiyetindeki Irak mezhep mensupları dini hayatlarını Neve-
tasında Irak çevresini; metinleri işleme, ve Horasan bölgelerinde köklü imar faali- vi'nin eserlerinde yer alan mezhep biriki-
araştırma, gruplandırma ve tertip nokta- yetlerine girişmiş ve özellikle Bağdat. Belh, mine göre şekillendirmeye çalışmış ve Ne-
larında Horasan çevresini daha başarılı bul- Nlşabur. Herat. İsfahan. Basra. Merv. Amül vev'i'yi izleyen evrede mezhep literatürü ço-
duğunu belirtmiştir (Nevevl, el-Mecmu', ve Musul'da birer medrese inşa ettirmiş­ ğunlukla onun eserlerini esas alan şerh,
"Mukaddime", I, 145). Mezhebin tek çiz- tir. Zengin vakıftarla desteklenen bu med- haşiye, muhtasar, hamiş türünde gelişimi­
gide yeniden birleştiği bir aşamada yer reselere Şafii fakihleri müderris tayin edil- ni sürdürmüştür. Günümüz Şafilliği açısın­
alan Nevevi kendi hoca silsilesi üzerinden miş. geçim kaygısından kurtarılan hoca ve dan da Nevevi bir dönüm noktası teşkil
bu iki çizgiyi şu şekilde vermektedir: a) talebeler daha iyi şartlarda öğretim faali- etmektedir. Bu devirde ilmi mesai biri bu
lrakıyyQn tariki: Nevevi ~ üç hacası (EbQ yetlerini yürütmüştür. Ayrıca önceleri ço- iki otoritenin eserlerini anlama ve geliş­
İbrahim ishak b. Ahmed b. Osman ei-Mağribl, ğunlukla camilerde ders halkaları şeklin­ tirme, diğeri onların temas etmediği ye-
EbQ Muhammed Abdurrahman b. NQh b. Mu- de yürütülen öğretim faaliyetleri Nizarni- ni meseleleri bu eksende çözme şeklinde
hammed b. İbrahim b. Musa el-Makdisl. EbQ ye medreseleriyle birlikte kurumsallaşma özetlenebilecek iki noktada yoğunlaşmış­
Hafs Ömer b. Es"ad b. EbQ Galib er-Rabal ei- sürecine girmiş, mezunların imam. mü- tır. Aynı döneme ait telifatın baskın karak-
İrblll) ~ İbnü's-Salah (EbQ Amr Osman b. Ab- derris gibi görevlere tayini bu kurumlara teri. şeyhayn öncesine nadiren atıf yapıl­
durrahman) eş-ŞehrezQrl ~ İbnü's-Salah'ın teveccühü arttırmıştır. Böylece özel hi- ması ve yeni mesailin şeyhayn ekseninde
babası (Ebü"I-Kasım Takıyyüdd i n) Abdurrah- m ayeye mazhar olan Şafii mezhebi. Niza- çözüme kavuşturulmasıdır. Bu yaklaşım­
man ~ EbQ Sa' d Abdullah b. Muhammed mülmülk'ün hayatta bulunduğu dönem- dan rahatsız olarak ictihadı canlandırmak
b. Ebu AsrQn ~ Ebu Ali ei-Fariki ~ Ebu is- de medreselerde görev alan müderrisle- isteyen alimierin girişimleri ise mevcut fa-
hak eş-Şirazi ~ Ebü't-Tayyib et-Taberi ~ rin telif faaliyetleri sayesinde oldukça zen- aliyetler içinde sınırlı kalmıştır.
Ebü'I-Hasan ei-Masercisl ~ Ebu İshak ei- gin bir birikime kavuşmuştur. Bilhassa Ebu Z. Şeyhayn Şarihleri Dönemi. Bu döne-
Mervezl. b) HorasaniyyQn tariki: (ibnü's- İshak eş-Şirazl. İmamü'I-Haremeyn ei-Cü- me damgasını vuran. İbn Hacer el-Heyte-
Salah " ın babasına kadar aynı) ~ Ebü'I- veynl. Gazzall gibi alimierin katkıları mez- ml ile Şemseddin er-Remll'nin ilmi faali-
Kasım ei-Bezerl ei-Cezerl ~ Ebü'I-Hasan hep birikimine ayrı bir çeşni katmış, daha yetleri olmuştur. Bunlara Hatlb eş-Şirbl­
Ali b. Muhammed Kiya el-Herrasi ~ İma­ sonraki dönemin gelişim seyrine damga- nl'yi eklemek mümkünse de ilk ikisi ka-
mü'I-Haremeyn ei-Cüveynl ~ babası ~ sını vurmuştur. İkinci atılımını yaklaşık 100 dar etkili olamamıştır. Mısırlı olan ve Mem-
Ebu Bekir Abdullah b. Ahmed ei-Kaffal ei- yıl sonra Selahaddin-i Eyyübl devrinde ger- lükler'in son dönemiyle Osmanlılar'ın Mı­
Mervezl es-Saglr ~ EbQ Zeyd Muhammed çekleştiren Şafii mezhebi etkinlik alanını sır fethi sonrası döneminde yaşayan bu üç
b. Ahmed ei-Mervezl ~ EbQ İshak ei-Mer- EyyQbl coğrafyasındaki merkeziere ve özel- fakihin ortak noktası Nevevi'nin Minha-
vezl (Nevevl, Teh?fbü'l-esma', s. 77-79). likle Şam, Mısır, Hicaz, Yemen bölgelerine cü'Halibin'ine birer şerh yazmaları ve
3. İki Çizgiyi Birleştirme Girişimleri. EbQ kaydırmıştır. Buralarda açılan medrese ve bu şerhlerin bundan sonraki dönemde Şa­
İshak ei-Mervezl ile Nevevi arasındaki dö- darülhadislerde görev alan Şafii ulema- fii çevrelerinin temel referans kaynağı ha-
nemin Şafii fukahası ve literatürü Irak ve sının ilmi faaliyetleri sayesinde mezhep line gelmesidir. İbn Hacer Tu]].fetü'l-mu]].-
Horasan çizgisinden biriyle irtibatlı olarak gelişimi yeni bir ivme kazanmıştır. Moğol tdc, Remll Nihdyetü'l-mu]].tac ve Şirblnl
geliştiği için fıkıh öğrencisi hangi çizgiden istilası yüzünden doğuda gücünü kaybe- Mugni'l-mu]].tac'ı kaleme almış, şeyhayn­

beslenmişse mezhep anlayışı ona göre şe­ den Şafii mezhebi artık tamamen batıya dan sonra kendi zamanlarına kadar ge-
killenmiş ve eserlerini de buna göre yaz- kaymıştır. İlhanlılar devrinde doğu ulema- len mezhep birikimini derleyip ayıklama­
mıştır. Bu ara dönemde çok az sayıda fa- sı Şam'a akın ettiği için buradaki entelek- ya tabi tutmuş ve şeyhaynın mirasına ek-
kih her iki çizginin fıkıh birikimini bir ara- tüel düzey yükselmiş ve mezhep mensu- lemişlerdir.

da işleme ve objektif biçimde değerlen­ biyeti açısından bir çeşitlenme meydana 3. Haşiyeler Dönemi. Osmanlı devri Şa­
dirme imkanı bulabilmiştir. Çeşitli merkez- gelmiştir. Memlükler dönemi alimlerinin fii fakihleri Minhacü'Hi'ılibin'in meşhur
lerde yürütülen faaliyetler neticesinde olu- Moğollar'ın imha ettikleri ilmi mirası ye- üç şarihini öne çıkarmıştır. Hayatının önem-

239
şAFii MEZHEBi

li bir kısmını Hicaz'da geçiren İbn Hacer n! mesaili objektif kriterler çerçevesinde ği Şafii usulünde (Cüveynl, ı. 79-84) şer'!
ilim ve amel açısından daha yetkin oldu- ele alma imkanı verecek bir metodoloji ge- deliller kitap, sünnet. icma, kıyas ve istis-
ğu düşünüldüğünden belli bölgeler onun liştirmeye çalışmıştır. Gerek günümüze ka- hab ana başlıkları altında işlenmiştir.
otoritesini esas almış. Mısır bölgesi Şafi­ dar gelmiş ilk usQI-i fıkıh eseri olan er-Ri- A) Kitap ve Sünnet. Dini h üküınierin te-
ller'i ise daha çok Remli'yi tercih etmiştir. sdle'si gerekse bu eksendeki diğer eserle- mel kaynağı olan Kur'an'ın tamamı ve Sün-
Çok geçmeden İbn Hacer ile Remli birbi- ri bir anlamda usule ait gündemin tesbiti- net'in önemli bir kısmı lafız biçiminde ol-
rine denk iki otorite sayılmış ve şeyhayn ni hedefleyen bir içeriğe sahiptir. Sonraki duğundan bunların barındırdığı hüküm-
örneğinde görüldüğü gibi bu iki şarihin süreç burada dökümü yapılan haber-i va- leri açığa çıkarmak maksadıyla çok yönlü
birleştiği hususlar itiraz edilemeyen ko- hid, sahabi kavli, icma, arnel-i ehl-i Medl- dil çözümlemelerine gidilmiştir. Emir ve
nular arasına girmiştir. Sonraki dönemde ne. kıyas , istihsan, nasih-mensuh, umum- nehiy kiplerinden hareketle beşli bir tek-
telif faaliyetleri adı geçen üç müellife ait husus, emir-nehiy gibi usule ait konuların lifi hüküm sistemi geliştirilmiş. vaz'l hü-
eserler üzerine önce haşiyeler, ardından ayrı ayrı işlenmesi istikametinde seyret- kümlerle bağlantılı olarak sahih-batıl şek­
takrirler yazılması şeklinde gelişmiştir. Os- miştir. Nitekim lsa b. Eban'ın Hanefiler linde ikili bir müeyyide benimsenmiş , fa-
ınanlılar' ın Mısır'ı fethinden itibaren baş­ adına ele aldığı haber teorisinin odağında sid ise batı! ile eş anlamlı sayılmıştır. Kap-
layan haşiye ve takrir geleneği giderek za- haber-i vahid bulunmaktaydı. Şafii'nin ve- lam yönünden naslar am-has, içlem yönün-
yıflasa da bu çerçevedeki literatür XX. yüz- fatından sonra başta onun bir müntesibi den mutlak-mukayyet ayırırnma tabi tu-
yıla kadar devam etmiştir. olarak ortaya çıkıp ardından başka bir yol tulmuş; tahsis, takyid ve tefsirde Kur'an
Mısır'da Memlükler döneminde dört Sün- geliştiren Davud b. Ali ez-Zahirl'nin kıya­ ve Sünnet naslarını bir bütün halinde, ne-
ni mezhebe eşit düzeyde geçerlilik sağ­ sa karşı başlattığı mücadele •.III. (IX.) yüz- sihte ise her bir kaynağı kendi içinde ele
lanmış olmakla birlikte Şafii mezhebi ay- yılın ikinci yarısından itibaren ibtalü'l-kıyas alma anlayışı benimsenmiştir. Naslar açık­
rıcalıklı konumunu Yavuz Sultan Selim'in ve isbatü'l-kıyas ekseninde bir reddiye li- lık ve kapalılık yönünden zahir, müeweı.
burayı zaptetmesine kadar sürdürmüştür. teratürü oluşturmuştur. Münferit usul ko- mücmel ve mübeyyen şeklinde gruplan-
Osmanlı devrinde siyasi ve idari açıdan Ha- nuları etrafında cereyan eden tartışma­ dırılmıştır. Lafzın mantuku yanında mef-
nefi mezhebi imtiyazlı hale getirilmiş olsa lara ve ilm! faaliyetlere mantık, kelam ve humuna hem muvafaka hem muhalefe
da Şafii mezhebi toplum nezdindeki ha- dil alanındaki birikimin sonuçları da ekle- biçimine işlerlik kazandırılmıştır. Nasiarın
kim konumunu devam ettirmiştir. Bu ko- nince klasik usul telifatı ortaya çıkmaya mefhum boyutuna geçildiğinde karine kav-
num giderek zayıflamakla birlikte günü- başlamıştır. Kelama mesafeli duran Şafii'­ ramı özel bir önem kazanmaktadır; lafız
müze kadar gelmiştir. Osmanlı dönemin- nin usul yönü, talebeleri arasından daha kapsamında yer alamadığı için fiili ve tak-
de Hanefi mezhebi resmi mezhep olma- çok kelama eğilimli Kerab!sl ile M üzen!'- ri ri sünnet bu çerçevede ele alınmıştır. Şa­
sına rağmen Şafii mezhebi geleneksel il- nin dikkatini çekmiş olmasına rağmen on- fil'nin haberü'l-amme tabiri mütevatir, ha-
ml faaliyetlerini Mısır, Şam , Irak, Hicaz ve lar hocalarına ait usul birikimiyle yetinmiş berü'l-hassa tabiri haber-i vahid adını ala-
Yemen'de güçlü bir şekilde sürdürmüş, di- görünmektedir. Mihne sonrasında Mu'te- rak sünnet malzemesi rivayet açısından
ğer bölgelerdeki Şafiller, özellikle çoğunlu­ zile kamuoyunda ortaya çıkan infialin te- ikili bir tasnife tabi tutulmuştur. Haber-i
ğu bu mezhep mensubu olan Endonezya siriyle Şafii kendi anlayışını gözden geçir- vahid, rivayet zincirini oluşturan halkalar-
ve Malezya müslümanları adı geçen mer- me ihtiyacı duymuş. bu arada Mu'tezile'- dan herhangi birinde ravi sayısı birde kal-
kezlerdeki ilm! birikimden faydalanmışlar­ nin kelam alanındaki tekeli kırılmış ve ra- mışsa gar'ib, ikide kalmışsa aziz, üçte kal-

dır. kip anlayışlar oluşmaya başlamış. bu da o mışsa müstefiz adıyla anılır. Her halkada-
güne kadar kelama mesafeli duran çev- ki ravi sayısı dörde çıktığında haber ahad
Günümüzde dünyadaki Sünni müslü-
relerin kelama ilgi duymasını etkilemiştir. olmaktan çıkıp mütevatir hale gelir. Şafii­
man nüfusun büyük çoğunluğun u Hanefi
Bu bağlamda Şafil çevrelerinin kelama kar- ler bu noktada ehl-i hadisin yaklaşımını be-
ve Şafiiler oluşturur. En yoğun Şafii nüfu-
su Endonezya ve Malezya'da bulunmakta- şı geleneksel soğukluğu İbn Süreye ile ni- nimsemekle birlikte mütevatir konusunda
hayet bulmuş. onun bu alandaki başarısı farklı görüş ileri sürenler de vardır. Bağ­
dır. Ayrıca Kafkaslar'dan başlayarak güne-
pek çok Şafii fakihinin kelamla ilgitenme- layıcılık açısından hadisler için ittisal şartı­
ye doğru Azerbaycan, Türkiye'nin doğu ke-
sine yol açmıştır. Özellikle Eş' ari'nin Mu'- nı yeterli bulan Şafiller senedde inkıta bu-
simleri ile (özellikle Elazığ, Bingöl, Van,
tezile'ye karşı alternatif bir kelam sistemi lunmaması kaydıyla ravinin tek olmasını
Bitlis, Muş, Ağrı, Hakkari, Diyarbakır ille-
ortaya koyması Şafii çevrelerinde bu ilgi- amel için bir engel saymaz. Şafil bu tür ha-
ri) İran'ın batı kesimleri, Kuzey Irak ve Su-
yi daha da arttırmış. Eş'ar! kelamını be- berlerle amel etmek için ilave şartlar ileri
riye üzerinden Ürdün'e kadar çizilecek ko-
nimseyen Şafii ve Maliki fakihleri usul ko- sürülmesine şiddetle karşı çıktığından Ha-
ridorda ve Yemen'in özellikle Hadramut
nularını bu anlayışla işlemiştir. Arnelde Şa­ n efi ve Maliki çevrelerinin bu yönde geliş­
bölgesinde yoğun bir Şafii nüfusu mevcut-
fii olan ve Mu'tezile'nin en önemli teoris- tirdiği formüller mezhep imarnından beri
tur. Mısır ve diğer bazı Doğu ve Orta Afri-
yeni sayılan Kadi Abdülcebbar ile öğrenci­ eleştiri konusu yapılmıştır. Buna bağlı ola-
ka ülkeleri yanında Batı ülkelerinde yaşa­
si Ebü'l-Hüseyin el-Basri ve Maliki-Eş'ar! rak kesin bilgi sağlamaması gerekçesiyle
yan müslümanlar arasında önemli oran-
ketarncısı Bakıliani kelam ekseninde usul-i haber-i vahidle haram ve vacibin sabit ola-
da Şafii mezhebi mensuplarının varlığın­
fıkıh kitapları kaleme alan ilk müellifler- mayacağı yaklaşımı eleştirilmiş. hükme de-
dan söz edilebilir.
dir. "Tarlkatü'l-mütekellim!n" adı verilen bu lalet noktasında zannllik bulunmaması kay-
Il. USULÜ çizgide eser verenler arasında Şafii usul- dıyla bu tür h üküınierin haber-i vahide da-

Şahit olduğu ilm! karmaşa kendisini di- cüleri üstünlüğü ellerinde tutmuşlardır. yandırılabileceği ilkesi benimsenmiştir.

nin yorum yoluyla tahrife uğraması endi- Hüsün ve kubhun eşyanın kendisine ait ni- B) İcma ve Sahabi Kavli. Kendi döne-
şesine sevkettiğinden Şafii, ictihad için telikler sayılınayıp bunlara ilişkin emir ve minde gerek Irak gerekse Medine çevre-
bir meşruiyet şeması işlevi görecek ve di- nehye bağlı olduğu ilkesinin benimsendi- sinin icma oluştuğunu iddia ettiği husus-

240
SAFi! MEZHEBi

larda gerçek anlamda icmaın bulunmadı­ bazı konular kıyasa elverişli olmayabilir. Me- lınır. Doğrudan vakit narnazına durutma-
ğı kanaatine vardığı için gerçekleştiği ileri sela hayız, nifas, hamilelik gibi hususlarda dığı takdirde tahiyyetü'l-mescid kılınarak
sürülebilecek icmaın ancak temel dini hü- asgari ve azami sürelerin belirlenmesinde oturulur ve günün hiçbir vakti bu nama-
kümlerde söz konusu edilebileceğini be- kıyas yürümez. Yine ancak nakil yoluyla bi- za engel teşkil etmez. Sabah namazında
lirten Şafii, Hanefi çevresinin sükütl icma linebilecek hususlara ait bilgi de kıyas yo- farzın ikinci rek'atında rüküdan sonra ve
ve imam Malik'in arnel-i ehl-i Medine kav- luyla elde edilemez (a.g.e., s. 98). secdeden önce Kunut duası okunur. Ze-
ramlarıyla ifade ettikleri durumların icma D) İstishab. Zahiriler'de naslar dışında kat mala bağlı bir mükellefiyet sayıldığı
olmadığına ve bunların haber-i vahidleri sadece sahilbe icmaı kabul edilip kıyas red- için küçüğün ve akıl hastasının nisaba ula-
devre dışı bırakma aracı olarak kullanıl­ şan malı zekata tabidir. Kadınların süs ola-
dedildiği için istishilbın payına oldukça ge-
maması gerektiğine dikkat çekmiştir. Şa­ niş bir alan kalmasına mukabil Hanefi, Ma-
rak kullandıkları altın, nisabı aşsa bile ze-
fii, bu çevrelerin icma diye niteledikleri hu- lik! ve Hanbel1ler'de dört asıldan sonra kata tabi değildir. Kefaret, orucun sadece
suslarda esasen icma düzeyine kavuşma­ gelen istihsan, istislah, sedd-i zerai', örf, cinsel ilişki yoluyla bozulması durumunda
mış sahabe veya tabiln ictihadlarının bu- arnel-i ehl-i Medine gibi tali delillerle de gerekir, kasten yeme içme yoluyla orucu
lunduğunu belirtmiş ve hadislerin berta- pek çok meselenin hükme bağlanabilmesi bozmak günah olmakla birlikte sadece ka-
raf edilmesine yol açmaması şartıyla bu zayı gerektirir. Hayız müddeti en az bir gün
bu mezheplerde istishilba duyulan ihtiya-
görüşleri yerine göre kendisi de delil ka- cı nisbeten azaltmıştır. Şafiiler ise icmaı
bir gece, en çok on beş gündür. Kurban
bul etmiştir. Ona göre yaygınlık kazanma- sahilbe nesliyle sınırlı görmedikleri gibi kı­ gücü yeten için müekked sünnet olup ev
halkından yükümlü bir kişinin kesmesiyle
mış sahabe sözü muhalifinin olup olmadı­ yası da kabul ettiklerinden onlarda istis-
ğı bilinmiyar diye icma sayılmaz. Böyle bir hilba bırakılacak alan Zahirller'e nisbette bu sünnet yerine getirilmiş olur. Fıtır sa-
dakası ve ticaret malları dışındaki zekata
söz Şafii'nin kadim görüşlerinde hüccet sa- daha dardır; buna karşılık üç mezhep, is-
yılmış ve kıyasa tercih edilmişken cedld gö- tishilba daha geniş yer ayırmak ve oluşan tabi malların zekatı ayni olarak ödenir. Ba-
rüşlerinde delil kabul edilmemiştir (Şira­ sıkışıklığı belli oranda istishilb ile aşmak
kire kız kendi nikah akdinde taraf sıfatıyla
durumunda kalmıştır. Fakat bu konuda da irade beyanında bulunamaz, velisinin be-
zl, Lüma', s. 94).
yanı geçerlidir. Rehin akdinin meydana gel-
Şafiiler ihtiyatlı hareket etmekte, peygam-
C) Kıyas. Fürü meselelerinde kıyası ge-
berlik geldikten sonra eşyada yasaklığın mesi için merhunun kabzı şart değildir;
niş biçimde kullanmış olan Şafii bu kavra-
veya ibahanın ilke sayılması yönündeki yak- mürtehinin ihmali ve kusuru olmadan te-
mın teorik boyutunu aynı düzeyde işleme­
laşımları mutlak şekilde benimsemeyip za-
lef olan merhun emanet hükümlerine ta-
miş, dönemin ihtiyaçları gereği er-Risô.-
rarlı konularda birinci, yararlı konularda ise
bidir, mevcut borca mahsup edilmez.
Je'de yoğunluğu sünnet konusuna verdi-
ğinden bu hususu özet halinde ve kıyas­
ikinci yaklaşımın esas alınması görüşüne III. GENEL KARAKTERİSTİGİ
katılmaktadır. A) İctihad Mertebeleri. Nevevi, hacası
istihsan karşıtlığı ekseninde ele almıştır.
Şafii sonrasında aynı çizgi içinden yetişen Mezhebin Bazı Füru Hükümleri. Başta İbnü's-Salah'ın ictihad mertebeleri tasni-
Davüd ez-Zahirl'nin kıyasa karşı cephe al- Fatiha olmak üzere bütün sürelerin başın­ fini esas alarak fakihleri bağımsız ictihad
ması Şafii çevrelerini tedirgin etmiş ve kı­ daki besmele o sürenin bir ayeti sayıldığ ı, ehliyetine sahip olanlar (müstakil müctehid)
yası savunma telaşına düşürmüştür. Bu Fatiha da namazın rüknü olduğu için bes- ve bu düzeyde olmayanlar (müntesip müc-
arada Hanetiler'in istihsanı belli bir disip- melenin terki namazı geçersiz kılar. Ce- tehid 1 müftü) şeklinde iki gruba ayırmış ,
line kavuşturmasıyla istihsana karşı yumu- maatle kılınan namazlarda cemaat de bes- ikinci gruba girenleri de mutlak müntesip
şama eğilimine girilmesi kıyas konusunun mete ile birlikte Fatiha'yı okumakla mükel- müctehid, ashilbü'l-vücüh (ashabü't-tahrlc),
daha bağımsız biçimde işlenmesine ze- leftir, zira herkes kendi fiilinden sorumlu- ashilbü't-terc1h ve mezhebin müfta bih
min hazırlamış , özellikle Gazzarı, diğer usul dur. Cehrl kılınan namazlarda imam Fati- görüşünü bilenler şeklinde dört mertebe
konuları gibi kıyası daha rafine hale geti- ha'yı okurken cemaat onu dinler, imam halinde sıralamıştır (el-fvlecmO.', I, 96-1 02;
ren dikkate değer bir faaliyet gerçekleş­ süre okumaya geçince cemaat Fatiha'yı ayrıca bk. ASHABÜ'l-VÜCÜH; İCTİHAD).
tirmiştir. Usul konularında hacası Cüvey- okumaya çalışır. Abdestte niyet farzdır. Is- B) Fetva Usulü. Rafil ve Nevevi (şeyhayn)
nl'den farklı olarak kelamdan ziyade Grek lak elle saçın birkaç teline dokunınakla da öncesi kitaplarda bulunan bir görüş mez-
mantığına dayanan Gazzall, akıl yürütme başa mesh gerçekleşmiş olur. İhramdan hebin racih görüşü olduğu anlaşılmadıkça
biçimi olarak analoji formundaki usul! kı­ çıkmak için dört saç telinin kesilmesi ye- dikkate alınmaz . Şeyhaynın temas ettiği
yasın bilgi değeri açısından zannllik ifade terlidir. Kendisiyle evlenilmesi dinen yasak- görüşlerden ikisinin ittifak ettiği en mute-
ettiğini, bunların mantık! kıyas formuna lanmış belli derecedeki hısımlardan (mah- met görüştür. İhtililfa düştükleri durum-
dönüştürülmesi halinde kesinlik ifade ede- rem) olmayan kadına dokunınakla abdest larda aralarında bir tercih yapma imkanı
cek duruma geleceğini belirtip kıyasa dair bozulur. Boşattım kanalları dışında bir yer- yoksa mutemet olan Nevevi'nin görüşü­
incelemelerinde bir dönüştürme girişimin­ den kan akmasıyla ve kusmakla abdest dür. Nevevi'nin eserleri arasında da bir hi-
de bulunmuştur. Fehve'l-hitab (evleviyet) bozulmaz. Seferiliğin müddeti üç gündür. yerarşi olduğu kabul edilir ve sıralama şu
yoluyla hüküm elde edilmesinin kıyas ve- Yolculukta namazlar tam veya kısa kılına­ şekilde yapılır: et-Ta]J.)fil~, el-Mecmu', et-
ya mefhumun delaleti sayılması gibi gö- bilir. Yolculukta öğle ile ikindi ve akşamla Ten)fi]J., Ravzatü't-tô.libin, Minhô.cü't-
rüş ayrılıkları lafzl iken istidlal yoluyla illeti yatsı ilkinin veya ikincisinin vaktinde bir- tô.libin, Şer]J.u Müslim, Taş]J.i]J.u't-Ten­
belirlenen kıyas türlerindeki ihtilaf esasa leştirilerek kılınabilir. Vitir namazı vacip de- bih, en-Nüket (Abdülkerlm b. Muham-
ilişkindir. Mesalih-i mürselenin kriter alın­ ğil sünnettir; ayrı ayrı olmak üzere önce med er-Rafil, s. 86; Muhammed el-Kürdl,
ması hususunda Şilfiller, Malikller kadar iki, sonra bir rek'at kılınır. Öğle, ikindi ve el-Feva'idü'l-medeniyye, s. 33; Sekkaf, s.
esnek ve rahat davranmaz. Şafiiler'e göre yatsının ilk sünnetleri dışındaki sünnetler 37). Nevevi'nin herhangi bir tercih yapma-
kıyas her alanda işletilebilecek bir yöntem- dört rek'at olarak kılınmaz. Teravih dahil dığı durumlarda ehl-i tercih düzeyinde olan
dir. Sadece tecrübe ile veya yapısı gereği bütün nafile namazlar iki rek'at halinde kı- müftü mezhep ileri gelenlerinin mutemet

241
SAFi! MEZHEBi
gördükleri racih görüşle fetva verir. Onla- lerden biri tarafından zikredilen on dört nın usulü çerçevesinde onun temas etme-
rın zayıf buldukları bir görüşle kendisi ra- meselenin dökümünü verip bunlar üze- diği bir meseleyi hükme bağlamak" de-
cih bulsa bile fetva veremez. Çünkü ona rinde fikir birliği bulunmadığını kaydeden mektir. Tahr'ic mezhep imamı dışındaki
kendisinin değil mezhebin racih görüşü so- Nevevi ayrıca başka örnekler göstererek müctehidlere ait bir faaliyettir. Mezhep
rulmaktadır. Ancak müftü racih zannedi- kadim görüşe göre fetva verilen mesele- içinde bu düzeye gelmiş olan müctehid-
len görüşün zayıf olduğuna dikkat çekmiş­ lerin bunlarla sınırlandırılmasının isabetli lere "ashabü't-tahrlc" veya "ashabü'l-vü-
se onun görüşü taklit edilebilir. Müftü ehl-i olmadığına dikkat çeker (el-Mecmü', "Mu- cuh" denir. İkinci terimin Şafii mezhebin-
tercihten değilse bu durumda ihtilata dü- kaddime", I, I 40- I 41) İbnü's-Salah'a göre deki kullanımı daha yaygındır. Tahr'ic ürü-
şülmüştür. Mısır yöresi Şafii uleması veya Şafii'nin cedld görüşü bulunan durumlar- nü görüşlere vecih, mezhep imamının ic-
bunların çoğunluğu Şemseddin er-Remll'- da artık kadim görüş ona nisbet edilemez tihadlarına ise kavl deniterek birbirinden
nin eserlerinde ve özellikle Nihô:yetü'l- ve buna göre verilen fetvanın Şafı'i dışında ayırt edilmiştir. 6. Vecih (çoğ ulu vücGh).
muJ:ıtô:c'ında ifade ettiği görüşlere güve-
bir müctehidden alınmış olanından farkı Mezhep mensubu müctehidlerin Şafii'nin
nir. Çünkü bu eser 400 kadar alim huzu-
yoktur. İctihad ehliyetine sahip kişinin bu- usulüne uygun biçimde ürettikleri ictihad
runda müellifine sonuna kadar okunmuş,
nunla amel etmesinde sakınca bulunma- ve tahrlcleri ifade eder. 7. Azhar-zahir.
alimler eseri bu arada tenkitve tashih et-
makla beraber bu mertebede değilse onun Güçlü delile dayanan iki veya daha fazla
miş, dolayısıyla eser sıhhat yönünden te-
bu yaklaşımı mezhebe mal edilemez. Bu- kavilden daha güçlü olduğuna kanaat ge-
vatür derecesine ulaşmıştır. Öte yandan
na göre tahr'ice ehil olmayanın cedlde gö- tirilene azhar, diğerine zahir denir. İki ka-
Hadramut, Şam, Dağıstan Şafii uleması ve
re amel etmesi ve fetva vermesi gerekir vii arasındaki ihtilafın güçlü olmaması du-
Kürt illimler ile Yemen ve Hicaz ulemasının
(a.g.e., 1, 142). Mezheb-i cedld raYilerinden rumunda tercihe şayan kavle meşhur, di-
çoğunluğu İbn Hacer el-Heytem1'nin eser-
Büveytl, Rebl' b. Süleyman el-Muradl ve ğerine garlb adı verilir. 8. Esah-sahih. Güç-
lerinde yer alan görüşleri mutemet sayar
(Sekkaf, s. 36-37). Bu eserler sırasıyla şun­ Müzen'i'nin rivayet ettiği kaviller Reb'i' el- lü delile dayanan iki veya daha fazla ve-
lardır : TuJ:ıietü'l-muJ:ıtac, FetJ:ıu'l-cevô:d,
C'izl ve Harmete b. Yahya'nın aktardığı ka- cihten daha güçlü olduğuna kanaat geti-
el-İmdad fi şerJ:ıi'l-İrşad, Fetava Şer­ villere tercih edilir (a.g.e., I, 144) İki kavil- ritene esah, diğerine sahih denir. Son iki
J:ıu'l-'Ubdd (Abdülkerlm b. Muhammed den biri diğer mezhep imamlarının, me- terim için yapılan açıklamalar Nevevi'nin
er-Rafil, s. 86). Daha sonra mezhep için- sela Ebu Hanife'nin ictihadına muvafık, kullanımına göredir. Gerek azhar gerek-

de Remll ve İbn Hacer arasında bir ayırım diğer kavil muhalif ise bu durumda Ebu se esah terimlerini iki veya daha fazla
yapılmamasına gayret edilmiş. dolayısıyla Hamid ei-İsferaylnl muhalif olan , Kaffal kavil yanında vecih veya tarikten daha
Nihaye ve TuJ:ıfe'ye aykırı hüküm verile- ei-Mervezl muvafık olan kavlin tercih edi- güçlü olanını belirtmek için kullanan fa-
rneyeceği benimsenmiştir. Bu iki eserin leceğini savunmuştur; Kaffal'in yaklaşı­ kihler de vardır (M. Sümey'l Seyyid Ab-
temas etmediği hususlarda sırasıyla şu mı mezhep içinde daha isabetli bulun- durrahman er-Rüstaki, s. 125-134). 9.
eserlerdeki görüşlerle amel edilebileceği muştur (a.g.e., I, 144) . 3. Nas. Usul eser- Muhtar. Nevevi Ravzatü't-talibin'de bu
gibi fetva ve kaza! hüküm verilebileceği Ierinde Kur'an ve Sünnet ibarelerini, füru terimle mezhepte esah olan görüşü ifa-
ilkesi kabul edilmiştir: ŞerJ:ıu'l-Behce ve eserlerinde bağlamdan aksi anlaşılmadık­ de eder (Sekkaf, s. 43) . 10. Evceh. İbn Ha-
Menhecü't-tullô:b (Zekeriyya el-EnsM), ça Şafii'nin ibarelerini ifade eder. 4. As- cer el-Heyteml "ale'l-evceh" ile iki veya da-
Mugni'l-muJ:ıtac (Hatlb eş-Şirblnl), lfd- hap. Yalın halde veya "ashabüna" şeklin­ ha fazla vecihten esah olanı kasteder. 11.
şiyetü'z-Ziyadi, Haşiyetü İbn Kasım, de kullanıldığında mezhebe mensup bü- Meşihat. "Mezhebi bir beldede en üst dü-
Haşiyetü 'Umeyre, .fjaşiyetü'ş-Şebra­ tün fukaha, "ashabü'ş-Şafil, ashabü Ebi zeyde temsil etme yetkisi" anlamına gelir.
mellisi, ljaşiyetü'l-.fjalebi, .fjô:şiyetü'ş­ İshak el-Mervezl" gibi bir şahsa izate edi- 1Z. Tarik (çoğulu turuk) . Şafilfukahasının
Şevberi, ljaşiyetü'l- 'Anani (Muhammed lerek kullanıldığında bununla o şahsın ileri mezhep aktarırnındaki ihtilaflarını ifade
el-Kürdl, el-Feva'idü'l-medeniyye, s. 42-45; gelen talebeleri kastedilir. Vücuh veya ter- eder. Mesela biri, "Bu meselede iki kavil ve-
Sekkaf, s. 35-38) . cih kelimeleriyle birlikte kullanılırsa mün- ya iki vecih vardır" derken diğeri aynı me-
C) Mezhep Terimleri. Şafii mezhebi li- tesip müctehidin mezhep içindeki mer- selede, "Tek kavil veya tek vecih vardır";
teratüründe yaygın biçimde kullanılan bel- tebesini gösterir. Ashabü'l-hadls gibi bir biri, "Bu meselede tafsil vardır" derken di-
li başlı terimler ve anlamları şunlardır: 1. kavramla tamlama oluşturulursa o kav- ğeri, "Bu meselede mutlak hilaf vardır" de-
İmam. Çoğunlukla Şatil'yi, bazı durumlar- ramla ifade edilen alanın alimleri veya o diğinde birbiriyle uyumsuz iki aktarım oluş­
da ise İmamü'l-Haremeyn el-Cüveyn1'yi ifa- anlayışın taraftarları kastedilmiş olur. Son tuğundan o meselede iki tarik ortaya çı­
de eder. z. Kavl (çoğulu akval). Şafii'nin anlamdaki ashap yerine ehl kelimesi dö- kar. Tarikle vecih terimlerinin bazan birbi-
görüşü demektir. Kavl-i kadim Şafii'nin Irak nüşümlü olarak kullanılabilir. Ehlü'l-fıkh, rinin yerine kullanıldığına rastlanır. Mese-
dönemine ait, kavl-i ced'id ise Mısır'a git- ehlü'l-ilm, ehlü'l-kelam gibi kullanımlar­ la Ebu İshak eş-Şlrazl el-Mühe~~eb adlı
tikten sonraki görüşünü ifade eder. Şa­ da ehl kelimesi çoğunlukla bir alanın er- eserinde bu tarzda kullanmıştır. Vecih ve
fil'nin çoğu zaman bir meselede, hatta ka- babını ifade eder. Ashap kelimesinin teki- tarik terimlerinin ortak yanı her ikisinin de
dim veya cedld grubu içinde bile birden li olan sahip ise izafe edildiği kavrama gö- müntesip fakihlere ait ifadeler olmasıdır
fazla kavli bulunabilir ve bazan bunlar ara- re yeni anlamlar kazanabilir. Mesela sahi- (Nevevl, el-Mecmü' , "Mukaddime", I, 139-
sında tercih imkanı olmayabilir. Şatil'nin, bü'I-mezheb ile genel anlamda mezhep 140). 13. Mezhep. "ei-Mezheb" denildiğin­
hakkında hem kadim hem cedld kavli bu- kurucusu, özel anlamda İmam Şafii kas- de bir meselede mezhep çapında üzerin-
lunan meselelerde cedl d çerçevesindeki tedilir. Sahibü'l- BaJ:ır, sahibü'n-Nihdye, de karar kılınan ve mezhebi temsil eden
görüşü geçerli sayılır. Ancak bazı fakihler sahibü'l-Mühe~~eb gibi bir esere izate görüş kastedilir. Fakat Nevevi bu tür ifa-
yirmi kadar meselede kadim görüşle fet- edilerek kullanıldığında o eserin müellifi delere ihtiyatla yaktaşılmasını önermiştir;
va verileceğini belirtmiştir. Sonraki fakih- anlamına gelir. S. Tahrlc. "Mezhep imamı- zira mezhep literatürü içinde ihtilaf olduk-

242
ŞAFii MEZHEBi

ça ileri boyutlardadır ve herhangi bir mü- kelimesini kullanır. 20. Şarih. Nekre ola- diği için daha fonksiyonel hale gelmiş ve
ellifin, "Mezhep görüşü budur" sözü mez- rak kullanıldığında şarihlerden biri, mari- mezhep çevrelerinde sonraki telifatın çe-
hebin meşhur eserlerinin çoğu araştınima­ fe olarak veya "eş-şarihu'l-muhakkik" şek­ kirdeğini meydana getirmiştir. Müzenl'-
dan gerçeği yansıtmayabilir. 14. Mu'te- linde kullanıldığında Minhac şarihi Cela- nin ulaşabildiği bütün birikime dayanıp gi-
med. ibn Hacer "ale'l-mu'temed" ile iki ve- leddin el-Mahalli kastedilir. Fakat Şerf:ıu'l­ riştiği bu ayıklama ve ihtisar sürecinde yer

ya daha fazla kavilden azhar olanını kaste- İrşad'da "eş-şarih" biçiminde kullanılmış­ yer bazı tasarruflarda bulunması sebebiy-
der (Abdülkerlm b. Muhammed er-Rafil, s. sa bununla Cevcefı kastedilmiş olur (a.g.e., le ham durumda olan mevcut el-Üm'de-
93). ibn Hacer ve diğer müteahhirln fuka- S. 41 ). ki bazı ifadeler karşısında zahiri birtakım
hası mezhep içinde şöyle bir ortak kana- uyuşmazlıkların ortaya çıkması mezhebin
IV. LiTERATÜR teşekkül devrinde Müzenl'ye karşı tered-
atin oluştuğunu belirtmiştir: Rafil ve Ne-
vevl öncesi eserlerdeki bir görüş, yeterin- A) Temel Metinler. Şafii kendi fıkhını dütlere yol açmıştır. Bu zahiri farklılıkları,
ce araştırılıp mezhebin racih görüşü ol- bizzat telif ve öğrencilerine imla etmiş bir dolayısıyla Müzenl'ye yönelik tereddütleri

duğu iyice aniaşılmadan dikkate alınmaz.


müctehiddir. Kadim görüşlerini terketti- gideren ibn Süreye olmuştur. Ancak ibn
ği için bazı talebelerince rivayet edilen bu Süreye'den günümüze kadar herhangi bir
Bu hüküm, adı geçen iki zatın veya birinin
temas etmediği bir görüş hakkında söz dönem fıkhı mezhep çevrelerinde fazla il- eser gelmediği için Müzenl'nin el-Mu}]ta-
konusudur. ikisinin de temas edip birleş­ tifat görmemiş , bu fıkhl mirasın oldukça şar'ı iki asır boyunca merkezi metin olma

tiği görüş mutemet görüşü temsil eder.


az bir kısmı çeşitli eserlerde günümüze öze!Hğini büyük oranda korumuştur. iki
intikal etmiştir. Mezhebe asıl kaynak teş­ asırlık dönem içinde üretilen literatür ya
ikisinin ihtilafa düştüğü bir mesele ise ve
kil eden cedld görüşleri ise yakın öğrenci­ el-Mu}]taşar'ın şerhleri ya da onun ta'-
tercihi gerektiren delilleri olup bunlar eşit
leri tarafından hassasiyetle korunduğu için likleri şeklinde olmuştur. Bu ara döneme
değerde ise Nevevi'nin yaklaşımı mute-
bir bütün halinde zamanımıza ulaşmıştır. ait literatürden zamanımıza olduğu gibi
met sayılır. Birinin tercihi gerektiren de-
Şafii'nin önceleri el-MebsO.t, daha sonra ulaşan eser yok denecek kadar azdır. fa-
Iili olup diğerinin yoksa delili olanın yak-
el-Üm diye bilinen eseri mezhebin ana kat bu birikime sonraki dönemle ilgili eser-
laşımı benimsenir (Sekkaf, s. 36-37). 15.
metnini teşkil eder. Rebl' b. Süleyman ei- ler üzerinden sınırlı da olsa ulaşmak müm-
Racih. Birbiriyle çatışan iki veya daha faz-
Muradl tarafından rivayet edilen bu ese- kündür. Nitekim Müzenl'nin el-Mu}]ta-
la görüşten ağır basanını ifade eder. Ra-
re Şafii' nin öğrencilerine imla ettiği, fakat şar'ının başarılı bir şerhi sayılan ve mez-
cihin karşısında yer alan görüş ise mer-
günümüze kadar gelmeyen el-Emalfyi de hep fıkhının erken dönem gelişim tarihini
cuh adını alır. Belli bir araştırma yaparak
eklemek mümkündür. Şafii, özellikle son araştırmak isteyenler için zengin bir kay-
mevcut kavillerden racih olanını tesbit
dönem fıkhını oldukça hummalı bir şekil­ nak teşkil eden Maverdi'nin el-lfavi'l-ke-
etmeye de tercih denir. 16. Tercih. Bir-
de ortaya koyduğundan bunları tam ola- bir'i bu döneme ışık tutacak niteliktedir.
biriyle çatışan kavil, vecih, tarik veya riva-
rak ele alıp gözden geçirmeye fırsat bu- Şafii fıkhının gelişim sürecinde eğitim
yetleri belli esaslar çerçevesinde inceleyip
lamadığı izlenimi oluşmaktadır. Dönemin
ihtiyacını karşılamaya yönelik metinler de
tercihe şayan olanını tesbit etmek de-
ucu açık telif mantığı da bunu zorunlu kıl­ üretilmiştir. ibnü'I-Mehamill'nin (ö 41 5/
mektir. 17. Mütekaddimln-müteahhirln.
maktaydı. Şafii kendini fikri gelişime sü- ı 024) el-Lübc'lb'ı, Maverdi'nin el-İ~na'ı,
Mezhep içinde bu ayırım açık değilse de rekli açık tuttuğu için görüşlerine hiçbir Ebü'I-Kasım ei-Furanl'nin el-İbc'lne'si bu
mezhep imarnından ashab-ı tahrlc sayı­ zaman nihai noktayı koyduğunu belirtme- çerçevede değerlendirilebilir. Ebu ishak eş­
lanların dahil olduğu döneme mütekad-
m iştir. Ayrıca devrin baskın karakteri icti- Şlrazl'nin et-Tenbih ve el-Mühe~~eb adlı
dimln, ashab-ı tahrkcten sonrasına da had olduğundan hocalarından bu yaklaşı­ eserleri öncekileri bastırmış ve öğrencile­
müteahhirln denilebilir. Bir başka açıdan mı edinen öğrencileri bu çizgiyi sürekli ge- rin en çok ezberledikleri metinler arasına
şeyhayn öncesi mütekaddimln. sonrası lişmeye açık görmüş ve yeri geldiğinde biz- girmiştir. Ancak bunlar daha çok mezhe-
müteahhirin olarak nitelenebilir. 18. zat ietihad yapmaktan çekinmemiştir. Bu bin Irak çizgisine ait birikimi yansıtmakta­
Kadi. Tekil olarak kullanıldığında Kadı Hü- özgüvenle Büveytl el-Mul]taşar'ı telif et- dır. Horasan muhitinde yetişmiş olmakla
seyin diye tanınan Ebu Ali ei-MerverruZı, miştir. Günümüze ulaşan bu eserin (yaz- birlikte Irak birikiminden haberdar olan
kadıyeyn şeklinde ikil olarak kullanıldığın ­ maları için bk. BÜVEYTI) yapısı incelendi- imamü'I-Haremeyn ei-Cüveynl, Mekke'-
da Abdülvahid b. ismail er-Ruyanl ve Ma- ğinde öğretim için bir el kitabı işlevi gör- de mücavir olduğu dönemde mezhebe
verdi kastedilir. 19. Şeyh. Mezhep içinde mesi maksadıyla yazıldığı kanaati uyandır­ ait iki çizginin birikimini dikkate alıp Ni-
mutlak olarak geçen şeyhten maksat Ne- maktadır. Asıl kalıcı ve köklü katkıyı Mü- hayetü'l-matJab ti dirayeti'l-me~heb
vevl'dir. Şeyhan 1 şeyhayn ile Rafil ve Ne- zenl gerçekleştirmiş , Şafii'ye ait ulaşabil­ adlı eserini yazmış ve bu eser sonraki sü-
vevl (Abdülkerim b. Muhammed er-Rafil, diği bütün birikimi dikkate alarak bunla- recin gelişiminde bir dönüm noktası teş­
s. 92), şüyuh ile de Rafil, Nevevi ve Sübkl rı sistematik bir bütünlüğe kavuşturmak kil etmiştir. Nitekim ibn Hacer ei-Heyte-
kastedilir (Sekkaf, s. 41 ). Celaleddin el-Ma- amacıyla uzun bir ayıklama işlemine tabi ml, neredeyse bütün Şafii fukahasının
halli ve Hatib eş-Şirblni "şeyh una", Cemal tutmuştur. Bu süreçte önce "kebir" diye bu eserde bir şekilde uğraştığı tesbitini
er-Remll "eş-şeyh" ile Zekeriyya ei-Ensa- nitelediği geniş bir muhtasar, ardından bu- yapmaktadır (a.g.e., s. 36). ilk defa Gaz-
rl'yi, Hatib eş-Şirblnl "şeyh!" ile Şehabed­ nu daha da rafine hale getirip nisbeten kı­ zall eseri kademeli bir ihtisara tabi tuta-
din er-Remfi'yi kasteder. Şeyh genelde "ho- sa bir muhtasar oluşturmuştur. Birincisin- rak el-Basit, el-V asit ve el- Veciz adlı ki-
ca" anlamına geldiği için her müellif ken- den klasik literatürde bahsedilmekle bir- taplarını telif etmiştir. Gazzall ayrıca, Mü-
di hocaları için bu terimi kullanabilir. Me- likte sonraki dönemlerde bu esere dair bil- zenl'nin el-Mu }]taşar'ına Rüknülislam el-
sela Ebu ishak eş-Şlrazl, tabakat eserin- gilere pek rastlanmamaktadır. Fakat ikin- Cüveynl tarafından yazılan muhtasarı pek
de fakihleri tanıtırken hacalarma sıra gel- ci muhtasar günümüze ulaşmış, kendi za- başarılı bulmadığı için onun metnini de
diğinde mutlaka " eş-şeyh" ve "şeyhuna" manına kadarki birikimi başarıyla özetle- dikkate alıp eseri yeniden ihtisara giriş-

243
SAFiT MEZHEBi

miş ve Ijulaşatü'l-MuJ].taşarve nuMve- behiyye adıyla şerhetmiştir (bk. ei-HAVİ 's­ tü Malik ve 'ş-Şati'i, İJJ.tilatü '1- 'Ira~ıy­
tü'l-mu'taşar (kısaca el-fjulaşa) adlı kita- SAGiR). Gazzall'nin eJ-Veciz'ine Rilfil'nin yeyn, er-Red 'ala Mu]J-ammed b. el-lfa-
bını kaleme almıştır. Aralarındaki benzer- yazdığı el-Mu]J-arrer adlı muhtasar ve Ne- san, İJ].tilafü 'Ali ve 'Abdillô.h b. Mes'ud,
likten dolayı bunu el- Veciz'in bir muhta- vevl'nin bunu ihtisar ettiği Minhacü't-ta- Siyerü'l-Evza'i adlı çalışmalarında da yi-
sarı sananlar olmuşsa da eser Müzenl'nin libin'i de yoğun ilgi çekmiş ve pek çok te- ne usul etrafında tartışmalar yapılmıştır.
kitabının gözden geçirilmiş, fazlalıkları ayık­ life kaynak olmuş, Minhacü't-tô.libin üze- Füru alanındaki temel eseriel-Üm'de de
lanmış daha derli toplu bir ihtisarıdır. rinde birçok çalışma yapılmıştır. Ahmed yer yer usule dair bilgiler yer almaktadır.
Şlrazl ve Gazzall'nin ilmi mirasını esas b. Hamdan el-Ezral Kütü '1-mu]J-tac, İb­ er-Risale'ye şarkiyatçılar da büyük ilgi duy-
alan Abdülkerlm b. Muhammed er-Rafi\' nü'n-Naklb ei-Mısrl es-Sirac if nüketi'l- muştur (bk. er-RİSALE) Şafii'nin talebele-
ve Nevevi'nin telifatı sonraki asırların ted- Minhac, ibnü'l-Mülakkın 'Ucaletü'l-mu]J-- ri usul-i fıkıh alanında er-Risale ile yetin-
rls ve telif faaliyetlerine damgasını vur- tac ve 'Umdetü'l-mu]J-tac ila Kitabeti'l- miş görünmektedir. Zira lll. (IX.) yüzyılda

muştur. Rafil el- Veciz'i Fet]]_ u '1-' aziz ii Minhac, Celaleddin el-Mahalli Kenzü'r- bu alanda bir eser verildiğine dair bilgiye
şer]J_i'l- Veciz (eş-Şerf:ıu '1-KebTr) adıyla şer­ ragıbin if şer]J-i Minhô.ci'Halibin, İbn rastlanmamaktadır. Ebü'l-Abbas İbn Sü-
hetmiştir. Nevevi bunu Ravzatü'Halibin Hacer el-Heyteml Tu]J_fetü'l-mu]J-tac, Ha- reyc'den (ö. 306/918) itibaren Şafii alim-
(er-Ravza) ismiyle, İbnü'I-Mukri el-Yeme- tlb eş-Şirblnl Mugni'l-mu]J-tac, Şemsed­ lerinin usul alanında eser telif ettikleri ve
ni ise er-Ravza'yı zayıf ve mercuh kavil, din er-Remll Nihayetü'l-mu]J-tac adıyla çoğunluğunun er-Risale'nin şerhleri ma-

vecih ve tarikieri ayıklayıp racih ve mute- şerhler kaleme almışlardır. Minhac üze- hiyetinde olduğu belirtilmişse de bunlar-
met görüşleri ekleyerek Ravzü't-tô.lib adıy­ rine yapılan bu şerhlere dair pek çok sa- dan günümüze ulaşan bir eser bulunma-
la ihtisar etmiş, Zekeriyya el-Ensarl, Rav- yıda hilşiye ve takrir yazılmıştır (bk. MİN­ maktadır. Şafiller'e ait zamanımıza inti-

zü 'Halib'i Esne '1-metalib ismiyle şer­ HACÜ't-TALiBIN) Zekeriyya el-Ensarl Min- kal eden ilk usul eserleri V. (Xl.) yüzyıla
hetmiştir. Talebesi Şehilbeddin er-Remll hac'ı Menhecü't-tullab adıyla ihtisar et- aittir. Bu yüzyılda ve daha sonra konuyla
bu esere hilşiyeler yazmış , ardından Mu- miş, ardından bunu Fet]J-u'l-vehhab is- ilgili eser yazan başlıca alimler şunlardır :
hammed b. Ahmed eş-Şevberl bu hilşiye­ miyle şerhetmiş, İbnü'l-Cevherl de Men- Ebu İshak eş-Şirazl (et- Tebşıra fi uşuli 'l­
leri tecrit işlemine tabi tutmuştur. İbn Ha- hec'i Nehcü't-talib adıyla ihtisar etmiş­ fıkh, ei-Lüma' , Şerf:ıu'I-Lüma') , İmamü'l­
cer el-Heyteml Esne'l-metô.lib'i en-Na'im tir. Nevevl, Gazzall'nin eserlerini esas alan Haremeyn el-Cüveynl (el-Burhan fi uşuli'l­
adıyla ihtisar etmiştir. Ravzatü't-talibin'i Rilfil'ye ait eserleri işlemekle yetinmemiş , fıkh, ei-Varakat, et-Teli].Tş), Gazza.JI (el-Men-
ayrıca Safıyyüddin Ahmed b. ömer el-Mü- Şlriizl'nin eserlerine de aynı ilgiyi göster- 1].0.1, Esasü'l-kıyaş, Şifa'ü'l-galTI, ei-Müstaş­
zeccid ez-Zebldl el-'Ubô.bü '1-mu]J-it bi- miştir. Onun el-Mühe~~eb'i üzerine yaz- fa), İbn Berhiln el-Bağdadi (el-Vüşul ile'l-
mu'?-ami nuşCışi'ş-Şafi'i ve'l-aş]J-ab ve dığı , fakat ömrü yetmediğinden "Babü'r- uşul), Fahreddin er-Razi (e l-Ma f:ışul, ei-
Süyütl el-Gunye ismiyle ihtisar etmiştir. Ribil''ya kadar getirebildiği el-MecmCı' ad- Me'alim, ei-Kaşif), Muzaffer b. İsmail et-
Müteahhirln ulemasının ileri gelenlerinden lı şerhi oldukça başarılı. mukayeseli ve ha- Tebriz! (et-Tenkif:ı), Seyfeddin el-Amidl (ei-
İsnevl, İbnü'l-İmact ve Ömer b. Reslan el- cimli bir hukuk kitabı niteliğindedir. Şer­ İf:ıkam, ibnü'l-Hikib'in bu eseri esas ala-
Bulklnl'nin Ravzatü'Halibin üzerine hil- hin kalan kısmını Takıyyüddin es-Sübkl ve rak yazdığı ei-Mui].taşar pek çok şerh ve
şiyeleri vardır. Ahmed b. Hamdan el-Ezral, Muhammed Nedb el-MutiT tamamlamış­ haşiyeye konu olmuştur) , Taceddin el-Ur-
Ravzatü 'Halibin ve eş -Şe r]J_u '1-kebir tır (bk. ei-MÜHEZZEB) . En kısa muhtasar mevl (el-ljaşıl mine'I-Maf:ışul), Ebu Şame
(Fetf:ıu'l-'azTz) üzerine et-Tavassut ve'l- olarak ün yapan Ebu Şüca' el-İsfahilnl'nin el-Makdisl (el-Muf:ıakkak min 'ilmi'l-uşul
fet]J- beyne'r-Ravza ve'ş-Şer]J_ adıyla ol- Gayetü'l-iJJ.tişô.r (et-Ta/qfb fi'l-fıkh. ei-Mui].- fima yete'alleku bi-ef'ali'r-Resul), Sirilced-
dukça hacimli bir hilşiye yazmıştır. Bed- taşar) adlı eseri telif ve tedrls faaliyetlerin- din el-Urmevl (et-Taf:ışfl mine'I-Maf:ışul),
reddin ez-Zerkeşl. hocaları Ezral, İsnevl, de çok rağbet görmüş metinlerden biridir. Kadi Beyzavl (Minhficü 'l-vüşul); Muham-
İbnü'l-İmad ve Bulklnl'nin haşiyelerini özet- Bu muhtasar pek çok şerhe ve bu şerhler med b. Hasan ei-Bedahşl (Menfihicü'l-'ukül
leyip yirmi ciltlik Ijadimü'r-Ravza'yı oluş­ de pek çok haşiyeye konu olmuştur. Takıy­ fi şerf:ı i Minhfici'l-uşul), Muhammed b.
turmuştur. yüddin el-Hısnl, İbn Kasım el-Gazzl, Ta- Mahmud el-İsfahilnl (ei-Kaşif 'ani'I-Maf:ı­
kıyyüddin İbn Daklkul'ld, İbn Abdüsselam şul), Şemseddin Muhammed b. Yusuf el-
VII. (XIII.) yüzyılda Rafil ve Nevevi'nin
el-Menufı ve Hatib eş-Şirblnl'nin çalışma­ Cezerl (Mi'racü 'I-Minhfic), Safiyyüddin el-
eserleriyle birlikte Abdülgaffar b. Abdül-
ları bu şerhlerin başlıcalarıdır. Özellikle İbn Hindl (Nihayetü'I-Vüşul ila 'ilmi 'l-uşul),
kerlm el-Kazvlnl'nin el -lfavi'ş-şagir'i de
Kasım el-Gazzl ve Şirblnl'nin şerhleri üze- Çarperdl (es-Siracü'l-vehhac fi şerf:ıi'I-Min­
Şafii çevrelerinde yoğun bir ilgiye mazhar
olmuştur. Bu eseri İbnü'l-Mukrl el-Yeme-
rine birçok hilşiye yazılmıştır (bk. el-MUH- hac), Mahmud b. Abdurrahman el-İsfahil­
TASAR). İbnü'l-Mehilmill'nin el-Lübab'ını nl (Şerf:ıu Minhaci'l-vüşul), Ham b. Keykel-
ni İrşadü'l-gavi ii mesaliki'l-lfavi adıy­
la ihtisar etmiş, ardından İJ].laşü'n-navi Ebu Zür'a İbnü'I-Irakl Ten]fi]J-u '1-Lübô.b dl el-Ala! (Telkif:ıu'l-fühum fi tenkif:ıi şıya­
adıylaihtisar etmiş, Zekeriyya el-Ensarl de gi 'l-'umum), Takıyyüddin es-Sübkl ve Ta-
ii İrşadi'l-gavi ii mesaliki'l-lfavi ismiy-
le şerhetmiştir. Eser özellikle Yemen'de ve bunu Ta]J-riru Ten~i]J_i'l-Lübab ismiyle ceddin es-Sübkl (ei-İbhac fi şerf:ıi'I-Minhfic),
Afrika'da yaygın bir şekilde tedrls ve teli- tekrar özetlemiş ve ardından bu muhta- Taceddin es-Sübkl (Ret' u '1-/:tficib 'an Mui].-
sarı Tu]J-fetü't-tullab adıyla şerhetmiştir. taşarı İbni'I-Hacib, Cem'u'l-cevami'), Ce-
fe konu olmuştur. İbnü'l-Mukrl'nin İrşa­
dü'l-gavi'sine İbn Hacer el-Heyteml biri B) Fıkıh Usulü. İslam hukuk tarihinde maleddin el-İsnevl (Nihayetü 's-sul), Bed-
Fet]J-u'l-cevad ii şer]J-i'l-İrşad adıyla bü- günümüze ulaşan ilk fıkıh usulü eseri Şa­ reddin ez- Zerkeşi (ei-Baf:ırü'l-muf:ırt fi uşu­
yük, diğeri el-İmdad if şer]J-i'l-İrşad adıy­ fil'nin er-Risô.le'sidir. Şaflı sadece bu eser- Li'l-fıkh).

la küçük iki şerh yazmıştır. Zeynüddin İb­ le yetinmemiş, Cima'u'l-'ilm, İbtalü'l-is­ C) Fıkhın Alt Disiplinleri. 1. Kavaid, Fu-
nü'l-Verdl el-lfavi'ş-şagir'i el-Behcetü'l- ti]J-san, Beyanü tarzi'llah, Şıfatü'l-emr ruk, Eşbah ve Nezair. Kaide "cüz'l hüküm-
Verdiyye ismiyle manzum hale getirmiş, ve 'n-nehy, İJ].tilafü'l-]J-adiş gibi risalele- lerden hareketle ulaşılan külll hükümler"
bunu da Zekeriyya el-Ensarl el-Gurerü'l- rinde de usul konularını işlemiştir. İJ].tila- anlamına gelir. Füru ve usul alanlarında

244
SAFif MEZHEBi

belli bir olgunluk düzeyi elde edildikten di İbn 'Abdisselam), Muhammed b. Mu- nin de bu konuda bir telifi olduğu kayde-
sonra kavaid, furuk, eşbah ve nezair, tah- hammed ei-Hudarl ez-Zübeyr! (Esne'l-ma- dilir. İbnü's-Salah, Taba]fdtü'l-fu]fahd'i'ş­
rlcü'l-füru ale'l-usul gibi çeşitli alt türler lf:[ışıd If ta/:ıriri'l-kava'id), İbnü'I-Haim (Taf:ı­ Şati'iyye ismiyle bir eser yazmaya başla­
oluşmuştur. Bunlardan her birinin kendi- rfrü 'l-kava'idi 'l-'ala'iyye ve temhfdü'l- mışsa da tamamlamaya ömrü yetmemiş ,
ne özgü tarihsel gelişim seyri bulunduğu mesaliki'l-fıkhiyye), Takıyyüddin ei-Hısnl Nevevi ve ardından Mizzl bu eseri tamam-
gibi bu disiplin içinde de yer yer geçişken­ (el-~ava'id), İbn Hatlbüddehşe (Mul].taşar lamıştır. Nevevi'nin Teh?,ibü'l-esma' ve'l-
likler olmuştur. Mesai! veya kavaid arasın­ min ~ava'idi'l-'A la'f ve kelami'l-İsnevf), lugdt'ının "esma" kısmı da tabakat nite-
daki farklılıkları furuk, benzerlikleri eşbah Ebu Hamid ei-Cacerml (el-~ava'id If füru'i'ş­ liğindedir. Daha sonra İbn Batlş konuyla il-
ve nezair, füru ile usul arasındaki ilişkiyi Şafi'iyye), İzzeddin İbn Abdüsselam (~a­ gili kitabını telif etmiştir. Bu tür literatür-
tahrlcü'l-füru ale'l-usul konu edinmekte- ua'idü'l-af:ıkam If meşalif:ıi 'l-enam) , Süyu- de en çok temayüz eden eser Taceddin es-
dir. Furukun fıkhın bağımsız bir dalı hali- tl (Şevaridü 'l-feva'id fl 'çi-çiavabit ve 'l-ka- Sübki'nin Taba]fatü'ş-Şafi'iyyeti'l-küb­
ne gelişi Ebü'I-Abbas İbn Süreye ile başla­ va'id) ve Şa'ranl (el-Mal).aşıdü 's-seniyye ra'sıdır. Aynı dönemde Cemaleddin el- İs­
mıştır. Ona ait olduğu söylenen el-Furu]f ve'l-l).ava'idi'ş-şefiyye) eser telif etmiştir nevi Taba]fatü'ş-Şafi'iyye'yi yazmıştır. İs­
ii füru'i'ş - Şdti'iyye bu alanın ilk eseri sa- (bk. KAİDE) Ünlü bir dilci olan Ebu Man- nevi, fakihlerin şöhret derecelerine göre
yılır. Ebu Abdullah ez-Zübeyr! (el-Müskit), sur Muhammed b. Ahmed ei-Ezherl, Mü- bir tasnif benimsemiş ve her harfi iki fa-
Ebü'I-Hasan Ali b. Ahmed en-Nesev\' (Kita- zenl'nin el-Mu]]taşarı'yla ilgili e~ - :(:ahir sıl halinde ele almış, birinci faslı eş-Şer­

bü'l-Mesa'il ve 'l-'ilel ve'l-furülf:), Ebu Ab- fi garibi elfa~i'ş-Şdti'i adıyla bir eser yaz- l;u '1-kebir ve Ravzatü't-talibin'de geçen,
dullah Muhammed b. Ahmed el-Kattan mıştır. Ebü'I-Mecd İmadüddin İbn Batlş, ikinci faslı bu iki eserde bulunmayan kişi­
(el-Mut[ıraf:ı[ıt), Rüknülislam ei-Cüveynl (el- el-Mugni ii şerl;i garibi'l-Mühe?,?,eb lere ayırmıştır. Onu Taba]fatü fu]faha'i'ş­
Vesa'il tt furü/i:i 'l-mesa'il, Kitabü'l-Cem' ve lugatihi ve esma'i ricalih (el-Mugnf Şafi'iyye'siyle Ebü'I-Fida İbn Keslr izlemiş,
ve 'l-far/i:), Ebü'I-Hayr Selame b . İsmail ei- fi 'l-inba' 'an garfbi'l-Mühe??eb ue'l-esma') Muhammed b. Hasan ei-Hüseyn1 el-Vası­
Makdisl (Kitabü 'l-Vesa'il If furü/i:i'l-mesa'il), adlı eseriyle bir tür biyografi ve fıkıh söz- tl el-Metalibü'l-'aliyye ii mena]fıbi'ş­
Ebü'I-Abbas Ahmed b. Muhammed ei-Cür- lüğü çalışması gerçekleştirmiştiL Nevevi Şafi'iyye adlı eserini telif etmiştir. VIII.
canl (el-Mu'ayat fi'l-'alf:l evi'l-furül).), Bed- ise çerçeveyi genişleterek Müzenl'nin el- (XIV.) yüzyılda kaleme alınan eserler ara-
reddin Muhammed b. Ebu Bekir ei-Bekrl Mu]]taşar'ı, Ebu İshak eş-Şirfız'i'nin el- sında Hatlb ei-Osmanl'nin Taba]fdtü'l-fu-

(el-İstigna fi'l-furük ve 'l-istişna), Ebu Üma- Mühe?,?,eb ve et-Tenbih'i, Gazzall'nin el- ]faha'i'l-kübra'sı da yer alır. Daha sonra
me İbnü'n-Nakkaş ed-Dükkall (Kitabü'n- V asit ve el-Veciz'i ile kendisinin Ravza- Şerefeddin Muhammed b. Abdurrahman

Ne?a'ir ve'l-furül).), Cemaleddin ei-İsnevl tü 't-talibin'inde geçen kişi ve terimiere ei-Ensarl ei-Behnesl el-Kafi ii ma'rifeti
(Metali'u'd-del).a'ik If ta/:ırfri'l-cevami' ve'l- ait Teh?,ibü'l-esma' ve'l-lugdt adlı eseri- 'ulema'i me?,hebi'ş-Şati'i, İbnü'I-Mülak­
fevarik) bu konuda eser yazan diğer Şafii ni kaleme al mıştır. kın el- 'İ]fdü'l-mü?,heb ii taba]fati J;ame-
alimleridir (ayrıca bk. FURÜK). Tahrlcü'l-fü- leti'l-me?,heb, Flruzabadl el-Mir]fatü'l-
2. Tabakat. Bu tür, önce mezhep ima-
ru ale'l-usülliteratürü füru ile usul arasın­ erta'iyye ii taba]fati'ş- Şafi'iyye, Ahmed
mının hayatıyla ilgili "menakıb" veya "actab"
daki karşılıklı diyalektiği konu edinmekte- b. Hüseyin er-Remrı ve Takıyyüddin İbn Ka-
başlığını taşıyan eserlerle başlamıştır. Ta-
dir. Bu yolla mezhep mensupianna füru- di Şühbe Taba]fdtü '1-fu]fahd'i'ş-Şati'iy­
bakat tanımlamasına uyan ilk telifin Ebu
un usulden kopuk olmadığı bildirildiği gi- ye, Radıyyüddin Muhammed b. Ahmed ei-
Hafs ömer b. Ali ei-Mutavvil'ye (ö. 440/
bi doktrinlerin hangi usule dayandığını kav- Gazzl Behcetü'n-naprin ila teracimi'l-
ı 048) ait olduğu kaydedilir. Hacası Ebü't-
ratma da amaçlanmaktadır. Buna mez- müte'a]]]]irin mine'ş-Şdti'iyyeti'l-bfıri'in,
Tayyib Sehl b. Muhammed b. Süleyman es-
hepler arasındaki farklılıkların usul ekse- İbnü'I-Haydırl el-Lüma'u'l-elma'iyye li-
Su'luki için yazdığı bu eserine el-Mü?-
ninde karşılaştırılması hedefini de eklemek a'yani'ş-Şdti'iyye adlı eserleri yazmış,
heb ii ?,ikri şüyu]]i'l-me?,heb adını ver-
gerekir. Bu haliyle adı geçen disiplin hilaf musannif lakabıyla bilinen İbn Hidayetul-
miştir. Bu alandaki ikinci eser Ebü't-Tay-
ilmine yardımcı bir işlev görmektedir. Şa­ lah ei-Hüseynl Taba]fdtü'ş-Şafi'iyye adıy­
yib et-Taberl'ye ait bir muhtasar olup Şa­
fıller'den bu alanda eser verenlerin başın­ la muhtasar bir eser kaleme almıştır. Bu
fil'nin ve bazı mezhep mensuplarının bi-
da şu isimler gelmektedir: Şehabeddin ez- alandaki son telifi Abdullah b. Hicaz! eş­
yografilerini ihtiva eder. Ebu Asım ei-Ab-
Şerkavl (ö ı 227118 12) gerçekleştirmiş,
Zencanl (Tal]rfcü'l-fürü' 'ale'l-uşül), Cema- badl'nin Taba]fatü'l-fu]fahd'i'ş-Şati'iy­
leddin ei-İsnevl (et-Temhfd If tal]rfci 'l-fürü' onun et-Tul;fetü '1-behiyye fi taba]fdti'ş­
ye'sinin ardından Ebu İshak eş-Şirazl Ta-
'a le'l-uşül, el-Kevkebü'd-dürrf (ıma yete- Şati'iyye'si 900-1121 (1495-1709) yılları
ba]fatü'l-fu]faha' adlı eserini kaleme al-
l]arrecü 'ale'l-uşüli'n-naf:ıviyye mine'l-fü- arasındaki Şafii fakihlerine ayrılmıştır.
mıştır. Şlrazl, eserini Şafii fukahasıyla sı­
rü'i 'l-fıkhiyye). Fıkıh literatüründe el-Eş­ nırlandırmayıp sahabe neslinden V. (Xl.) D) Modern Literatür. Müslüman top-
bah ve'n -ne~a'ir adıyla ilk eser veren ki- yüzyılın ortalarına kadar gelen meşhur fu- lumların mezhep mensubiyetleri sömür-
şi Şafii alimi İbnü'I-Vekll'dir (ö. 716/1317) kahanın kısa biyografilerine de yer verm iş­ gecilik döneminde Batı lılar'ın dikkatini çek-
Bu örnekten hareket eden Taceddin es- tir. Şafii'nin biyografisine dair en muhte- miş ve çeşitli araştırmalara konu yapılmış­
Sübki aynı adla ikinci bir eser telif etmiş, valı eser Ahmed b. Hüseyin ei-Beyhaki'nin tır. Batı'da İslam hukuku araştırmalarının
onu İbnü'I-Mülakkın ve Süyutl izlemiştir Mena]fıbü'ş-Şati'i'sidir. Ebu Muhammed kurucusu kabul edilen Christian Snouck-
(bk. EŞBAH ve NEZAiR). Kavaid alanında Abdullah b. Yusuf ei-Cürcanl, Şafii'nin me- Hurgronje, halkı Şafii olan Endonezya'daki
Selahaddin Halil b. Keykeldl el-AlaY (el-Mec- nakıbına ve Şafii ulemasının tabakatma Hollanda sömürge yönetimine danışman ­
mü'u'l-mü?ehheb tt i).ava'idi'l-me?heb), dair birer eser yazmıştır. Abdülvehhab b. lık yapmış, yönetime siyasetten uzak ta-
Bedreddin ez-Zerkeşl (el-Menşür tt tertf- Muhammed eş-Şirazl Tari]]u'l-fu]fahd' ve rafsız bir din anlayışı benimsemesini ve
bi 'l-l).ava'idi'l-fıkhiyye), İsa b. Osman el- Ali b. Zeyd ei-Beyhaki, Vesa'ilü'l-Elma'i halkın inanç ve ibadetlerine karışmaması­
Gazzl (el-~ava'id fi'l-fürü'), Ömer b. Res- fi teza'ili aşf:ıdbi'ş-Şati'i adlı eserleri ka- nı telkin etmiştir. Hurgrof1je'nin çalışma­
lan ei-Bulkinl (Feva'idü'l-f:ıusam 'ata ~ava' i- leme almıştır. Ebü'n-Neclb es-Sühreverdl'- ları. İslami ilimierin Batı 'da bağımsız bir

245
ŞAFii MEZHEBi

disiplin haline gelmesinde önemli rol oyna- sından dikkate değerdir. Bu çerçevede Şa­ ları arasında en çok itibar edilen kaynakla-
mıştır. islami ilimler 1918'e kadar bir sö- fii mezhebinin özellikle teşekkülüne dair rın başında gelir. Halil Günenç. el-Mev-
mürgeci olan Almanya'da ivme kazanmış. şu çalışmalar kaydedilebilir: Sherman A. su'atü '1-fı]fhiyyeti'l - m üyessere adlı
modern Yakın ve Uzakdoğu ülkelerinin halk- Jackson, "Setting the Record Straight: lbn eseriyle (İstanbul 1992) ilmi birikimini
larına ve kültürlerine dair nitelikli bilgi yay- al-Labbad's Refutation of al-Shafi"i" (Jour- uluslararası alana taşımıştır. Türkiye Di-
mak amacıyla 1887'de Berlin'de Doğu Dil- nal of Islamic Studies, Xl/2 1Oxford 2000 L yanet Vakfı İslô.m Ansiklopedisi'nin
leri Okulu kurulmuştur. Bu okulun ilk yö- s. I 2 I - I 46); Ahmad al-Shamsy, "The First fıkıhla ilgili maddeleri ile son dönemde
neticisi Eduard Sachau 1879-1880'de Su- Shafi'l: The Traditionalist Legal Thought of dört mezhep fıkhını mukayeseli olarak
riye ve Mezopotamya'da, 1880-1897'de Abü Ya'qüb al-Buwaytl (d. 231/846 )" (lsla- ele alan eserler de Şafii mezhebinin usul
Irak'ta yaptığı araştırma ve inceleme ge- mic Law andSociety, XIV/3 120071. s. 301- ve füru yaklaşımları hakkında önemli bil-
zilerine dayanarak Muhammedanisches 341 ). Heinz Halm 'ın Die Ausbreitung der giler içermektedir.
Recht nach schafiitischer Lehre (Berlin sdfi'itischen Rechtschule von den An- BİBLİYOGRAFYA :
1897) adlı eserini telif etmiş , bunu T. W. fiingen bis zum 8.114. Jahrhundert adlı Şafii, er-Risale (nş r. Ahmed M. Şakir]. Kahire
Juynboll'ün Handleiding tot de kennis eseri (Wiesbaden 1974) mezhebin yayılış 2005; a.mlf.. el-Üm, Beyrut 1403/ 1983, vııı , 580;
van de Mohammedaansche wet vol- tarihi ve coğrafyasını en iyi işleyen çalışma­ İbn EbQ Hatim, Adabü'ş-Şafi'f ve menal!:.ıbüh
(nşr. Abd ülgan! Abdülhali~). Beyrut, ts. (Darü'l-
gens de le er der Sjafi'itische School dır. Mezhep yapısını konu edinen eserler
kütübi'l-ilmiyye); İbnü'n-Nedim, el-Fihrist (nş r. İ b­
isimli kitabı izlemiştir (Leiden 1930) . W. arasında şunlar sayılabilir: Ahmed Nehra- rahim Ramazan). Beyrut 1415/ 1994, s. 259-265;
Haffening gibi pek çok oryantalist çalışma­ vl Abdüsselam, el-İmam eş-Şafi'i ii me~­ EbQ Asım ei-Abbadi, Tabal!:atü'l-ful!:ahti.'i 'ş-Şa­
larıyla bu sürece katkı sağlamış olmakla hebeyi'l-]fadim v e'l-cedid (Kahire 1988) ; fi'iyye (nşr. G. Vitestam). Leiden 1964, s. 20-24;
birlikte en derin ve kalıcı etkiyi yapan Jo- Muhammed Hasan Heyto, el-İctihad ve Ahmed b. Hüseyin ei-Beyhaki, Mena l!:ıbü'ş-Şafi' f
( n ş r. Seyyid Ahmed Sakr). Kahire 1390-91/ 1970-
seph Schacht'ın The Origins of Muham- taba]fatü müctehidi'ş-Şafi'iyye (Beyrut 71, 1-11; Şirazi. Tabal!:atü'l-fu!cahti.', s. 99-102,
madan Jurisprudence adlı eseri olmuştur 1988); Norman Calder, "al-Nawawl's ıypo­ 104-109; a.mlf., Lüma' fi uşali'l-fıl!:h, Beyrut
(Oxford 1950). İyi bir Şafii uzmanı olan Iogy of Muftis and its Significance for a 1985, s. 94-98; İmamü"I-Haremeyn ei-Cüveyni, el-
Schacht. ağırlıklı biçimde Şafii' nin telifatı General Theory of lslamic Law" (lslamic Burhan {i uşali 'l-fıkh (nşr. Abdülaz!m MahmQd
ekseninde oluşturduğu bu eserinde ima- LawandSociety, 111/2 [1996]. s. 137-164) ; ed-Dib). Mansüre 1418/1997, ı , 79-84; Kadi İyaz ,
Tertfbü'l-medti.rik, ı , 400; Mecdüddin İbnü'I-Esir,
rnın kendi dönemindeki rakip fıkıh çevre- R. Kevin Jaques, A Muslim History of Is- eş-Şafi {i şerf:ıi Müsnedi'ş-Şafi'f (nşr. Ahmed b.
lerine yönelttiği eleştirileri kullanarak yep- lami c Law: Ibn Qadi Shuhba's Taba- Süleyman - EbOTemfm Yas ir b. İb ra him ). Riyad
yeni bir islam hukuk tarihi portresi çiz- qat al-fuqaha' al-Shafi'iyya (doktora te- 1426/2005; Fahreddin er-Razi, Menakıbü 'l-imam
eş-Şafi'f (n ş r. Ahmed Hicaz! es-Sekka), Kahire
miştir. Goldziher'in hadisiere uyguladığı zi, 200 I, Emory University); Ekrem Yusuf
1406/1986; Abdülkerim b. Muhammed er-Rafii,
genel şablonu fıkha dair hadisiere uyarla- Ömer el-Kavasiml. el-Med]].al ila me~he­
el-'Azfz şerf:ıu'l-Vecfz: el-Mul!:addime [nşr. Adi l
yan Schacht fıkhın vahiy ile olan irtibatını bi'l-İmam eş-Şô.fi'i (Amman 2003); C. Ahmed AbdülmevcQd - Ali M. Muavvaz). Beyrut
tartışmaya açmıştır. Schacht'ın kurgula- Melchert, "The Meaning of Qala'l-Shafı'l in 1417/1997, s. 86, 92, 93; İbnü's-Salah, Tabaka-
dığı bu senaryo, müteakip fıkıh ve fıkıh Ninth Century Sources" (Abbasid Studies: tü '1-ful!:ahti.' i 'ş-Şafi'iyye [nşr. Muhyiddin Ali Ne-
usulü tarihi çalışmalarında Şafii'yi odak ha- Occasional Papers of the School ofAbbas id db), Beyrut 1413/1992, tür.yer.; Nevevi, el-Mec-
ma' (nş r. M. Nec!b el-MutTI). Riyad 1423/2003,
line getirmiş , Doğu ve Batı akademik çev- Studies, Cambridge 6-10 July 2002, ed. ).
"Mukaddime", ı , 1-151 ; a.mlf., Teh?fbü'l-esma'
relerde Şafii'ye ilgiyi arttırmıştır. İlk baş­ E. Montgomery, Leuven 2004, s. 277-301 ); ve'l-lugiit (nşr. Ali M. Muavvaz - Ad il Ahmed Ab-
larda daha çok Şafii'nin usul görüşleri çer- Muhammed Sümey'l Seyyid Abdurrahman dülmevcGd). Beyrut 1426/2005; İbn Hallikan, Ve-
çevesinde oluşan bu ilgi giderek fıkıh il- Rüstakl, el-Kadim ve'l-cedid min a]fva- feyat, ı , 66-69, 72-74, 76, 217; ll, 132-133; lll, 46,
li'l-İmô.mi'ş-Şô.ti'i min ]].ilô.li kitabi Min- 241 ; N, 197; Muhammed b. İbrahim ei-Münavl, Fe-
m inin teşekkülü ve erken dönem gelişi­
ra'idü '1-{eva'id {i il]tilafi'l-l!:avleyn li-müctehidin
mine kaymıştır. George M. Makdisi, Şafii' ­ hô.ci'Halibin (Beyrut 2005); Bilal Aybakan, vaf:ıid, Tanta 1412/1992, tür.yer.; Zehebl. A'la-
den başlayıp klasik döneme kadar fıkıh­ İmam Şafii ve Fıkıh Düşüncesinin Mez- mü'n-nübela', XII, 79-82, 264, 492-497; Safedi. el-
kelam ilişkisine, medreselere, Bağdat' ın hepleşm esi (İstanbul 2007) . Vafi, ll, 176; Sübkl. Tabal!:at(Tanahl) , ll, 27-37,67-
V. (Xl.) yüzyıl sosyal tarihineyoğunlaşarak 69, 93- 110, 114-143, 162-180, 187-188, 246-
Türkiye'deki Şafiller. pratik dini ihtiyaç-
252, 297-302; lll, 21-39, 196-198,300, 343-344;
kurumsal gelişmeleri konu edinen eser- larını büyük ölçüde ülkenin doğusunda­ IV, 9, 61-74; İsnevl. Tabal!:atü'ş-Şafi'iyye, tür. yer.;
ler vermiş , bu vesileyle Şafii mezhebi ta- ki medreselerde klasik usulle yetişen ilim İbnü"I-Mülakkın . el-'Ai!:dü'l-müzheb {i Tabal!:ati
rihini yakından ilgilendiren pek çok konu- adamları ile karşılamışlardır. Ancak me- J:ıameleti'l-me?heb (nşr. Eymen Nasr ei-Ezherf-
ya temas etmiştir. Sünni mezheplerin, bu zunlarının istihdam imkanı bulamaması
Seyyid Mühenna), Beyrut 1417/1997, tür.yer.; İbn
arada Şafii mezhebinin teşekkülü onun da- Kadi Şühbe, Tabal!:iitü'l-ful!:ahti.'i 'ş·Şafi'iyye (nşr.
yüzünden bu müesseselere rağbet azal-
Al i M. ö mer). Kahire, ts. (Mektebetü's-sekafeti'd-
nışmanlığı nı yaptığı Cristopher Melchert mıştır. Mezhep mensupları Türkçe kay- d!niyye). l, 26, 31 , 34, 39,64-71,73, 77 ; İbn Ha-
tarafından doktora tezine konu yapılmış­ nak bulma n oktasında da sıkıntı çekmiş­ cer ei-Askalani, Tevali 't-te'sfs li-me'a lf Mut:ıam­
tır (The Formatian of the Sunni Schools of lerdir. Bu ihtiyaç kısmen Ömer Nasuhi Bil- med b. İdrfs ( nşr. Ebü'l-Fida Abdu llah el-Kadi).
Law 9'h·J0"' Centuries C.E., Leiden 1997). men'in Büyük İslô.m İlmihali ve Hu- Beyrut 1986; Muhammed ei-Kürdi. el-Fetti.va (nşr.
M. Ali b. Hüseyin el-Ma likl, /furretü'l·'ayn bi-fe-
Melchert'ın daha sonraki pek çok çalış­ kük-ı İslô.miyye ve Istılô.hdt-ı Fıkhiyye
tava 'ulema'i'l-l:faremeyn içinde). Diyarbakır, ts.
ması Şafii fıkhıyla bir şekilde ilgilidir. Er- Kamusu adlı eserlerinden karşılanmıştır. (ei-Mektebetü'l-islamiyye); a.mlf.. el-Feva'idü 'l-
ken dönem fıkıh literatürünün gelenek- Mezhebin yaşayan otoritelerinden biri olan medeniyye fi beyani il]tilafi'l-'ulema' mine 'ş ­
sel tarihlendirmesini altüst eden Norman Halil Günenç'in eserleri günümüzde önem- Şafi'iyye (a.e. içinde), s. 2-45; M. Abid es-Sindi,
Calder'ın eserleri Şafii fıkhını da yakından li bir boşluğu doldurmaktadır. Onun Bü- Tertfbü Müsnedi 'l-imami 'l-mu'a?zam ve 'l-müc-
tehidi 'l-mul!:addem Ebf 'Abdillah MuJ:ıammed
ilgilendirmektedir. Genellikle Şafii ve Eş'arl yük Şafii İlmihali {Ankara, ts.) ve Gü- b. İdrfs eş-Şa{i'f (nşr. YGsuf Ali ez-Zevavf - izzet
telifatını esas alan Vail B. Hallilk'ın (Wael nümüz Meselelerine Fetvalar (1-11 , is- Attar el-Hüseynl). Beyrut 1370/1951; Alevi b. Ah-
B. Hallaq) eserleri de Şafii fıkıh tarihi açı- tanbul, ts.) adlı eserleri mezhep mensup- med es-Sekkiif, el-Feva'idü'l-Mekkiyye (Mecma'a-

246
es- SAFiYE
tü seb'ati külübin mü{ide içinde), Kahire ı358/ for a General Theory of Js1amic Law" , lslamic harf 1 ses değişim ve dönüşümleriyle ilgi-
ı940 , s. 35-43; M. Ebu Zehre, eş-Şafi'1, Kahire Law and Society, 111/2 ( ı 996). s . ı37 - 164 ; G. li ibtida. vakıf , imale, i'lal, ibdal, i'lal haz-
ı 948; J . Schacht, "On Shil.fı'l's Life and Persona- Makdisi , "The Juridica1 Theology of Shafı 'l: Ori-
fi , terhim hazfi. hemzenin tahfifi ve idgam
lity", Studia Orientalia loanni Pedersen Septu- gins a nd Significance of UsUl al-Figh" , SU, LIX
agenario A. D. VII/d. /'lov. Anno fV/CfV/L/1/ a Col- ( 1984). s . 5-47; Nasr Hamid EbG Zeyd, "e1-İdiy(i­ meseleleriyle harflerin mahreç ve sıfatları
legis Discipulis Amicis Dicata, Hauniae 1953, lfı ciye' 1-vasatiyyeti 't-telfi)5ıyye fi fıkri 'ş-Şa fi'i", anlatılmıştır. Ardından "mesailü't-temrln"
s. 3ı8-326; a.mlf., An Introduction to lslamic el-ictihad, 111/ 9, Beyrut 1990, s. 57-9ı ; Rıdvan adını verdiği, bazı gerçek veya yapay müş­
Law, Oxford ı 964, s. 58; Abdülhalim ei-Cündi, Seyyid, "eş-Şafi'i ve'r-Risil.1e: Diriise fi tekevvü- kil kelimelerin vezinlerinin tesbitiyle ilgili
el-imam eş-Şafi'1: i'laş ı rü's-sünne ue uazı'u'l­ ni ' n-ni<ıil.mi' l-fıl5hi fı'1-islam-ll", a.e., 111/9 ( ı 990).
alıştırma ve örneklere yer ve ril miştir. el-
uş ül, Kahire ı966 ; ibrahim Kafi Dönmez, islam s. 93 - ı 00 ; Wael B. Hallaq , "Was a1-Shafı'i the
Hukukunda Kaynak Kavramı ve VIII. Asır islam Mufaşşal'da bulunmayan , ancak önceki
Master Architect of Jsla mic jurisprudence? ",
Hukukçularının Kaynak Kavramı Üzerindeki IJ/VIES, XXV ( 1993), s. 587 -605; Kemal A. Faru- sarf eserlerinde ele alınan bu konuda Sl-
/Vletodolojik Ayrılıkları (doktora tezi, 198ı ). Ata- ki, "a1-Shafı'i 's Agreements and Disagreements beveyhi'nin el-Kitdb'ı ile ibn Cinnl'nin el-
türk Üniversitesi islarn'i ilimler Fakültesi, tür. yer.; with the Maliki and the Hanafi Schoo1s", IS, X Münşıf, e t-Taşrifü'l-mülUkive Sırru şı ­
Ahmed Nehravi Abdüsselam. el-imam eş-Şafi'1 {i (1971). s . ı29-ı36; A. Sherman Jackson, "Set-
nd'ati'l-i 'rdb ' ından yararlanılmıştır. Ese-
me?hebeyi'l-!cad1m ve'l-ced1d, Kahire ı 988; M. ting the Record Straight: Jbn a1-Labbad's Refu-
Hasan Heyto , el-ictihad ve tabakatü müctehi- tation of a1-Shafi'i", Journal of lslarnic Studies, rin sonunda "tıat" başlığı altında imla ku-
di'ş-Şafi'iyye, Beyrut ı988 ; Ahmed Yusuf. eş­ Xl/2, Oxford 2000 , s. ı2ı - ı46 ; E. Chaumont. rallarıyla ilgili özet bilgiler yer almaktadır.
Şafi'1: Vazı'u ' ilmi 'l-uş ül, Kahire ı990 ; Mende- "a1-Shafı'i", EJZ (i ng), IX, 18ı-ı85; a.mlf., "al- Müellif bu kısmın hazırlanmasında ibn Ku-
res Gürkan, islam Hukuk /Vletodolojisinin Olu- Shafı'iyya", a.e., IX, ı85- ı89; Majid Khadduri,
teybe'nin Edebü'l-Kdtib, ibn Dürüste-
ş umu ue Şafii 'nin Yeri (doktora tezi, 1997). EÜ "a1-Shafı'i", ER, XIII, ı95-198; Şükrü Özen, " İbn
veyh'in Edebü 'l-küttdb, ibn Cinnl'nin el-
Sosyal Bilimler Enstitüsü; C. Melchert, Th e For- Süreye, Ebü'l-Abbas", DiA, XX, 363-366; a.mlf.,
mation of the Sunni Schools of Law 9'h-JO'h "Müzeni", a.e., XXXII, 246-250; Saffet Köse. Ma~şur ve'l-memdud'u ile ibnü'd-Deh-
Centuries C.E. , Leiden ı997 , s. 87-ı ı5 ; a.mlf., " İsferayini , Ebu Ha mid", a.e., XXII, 5ı4 ; Cengiz han'ın Bdbü'l-hicd' adlı eserlerinden fay-
"The Meaning of Qa1a'1-Shafi'i in Ninth Century Kallek, "Kafffi.l, Abdullah b. Ahmed ", a.e., XXIV, dalanmıştır.
Sources", Abbasid Studies: Occasiona l Papers ı46 . ~
of the School of Abbasid Studies, Cambridge ıımJ BiLALAYBAKAN ibnü'l-Hacib, eş - Şdfiye'sinde genelde
6-10 July 2002 (ed. ). E. Montgomery). Leuven Basra gramer mektebinin görüşlerine uy-
2004, s. 277-30 ı; J. E. Lowry, The Legal-theore- ı ı makla birlikte kısmen Küfeliler'in görüşle­
tical Corıtent of the Risala of /Vluhammad b. ld- şAFiiYYE rine de yer vermiştir. Eserde lsa b. Ömer
r1s al-Shafi1 (doktora tezi. ı999 ). University of
es-Sekafi, Ebu Amr b. Ala, Halil b. Ahmed,
Pe nnsylvania ; a.mlf., "Does Shafı'i have a The- (bk. ŞAFii MEZHEBi)_
oıy of Four Sources of Law", Studies in lslamic L _j Yunus b. Hablb, Slbeveyhi, Ali b. Hamza el-
Legal Theory (ed. Bemard G. Weiss). Leiden 2002, Kisa!, Yahya b. Ziyad el-Ferra, Ebu Ubeyde
s. 23-50; a.mlf .. "The Reception of al-Shafı'i's ı ı et-Teyml, Ebu Osman ei-Mazinl, M über-
Concept of Amr and Nahy in the Thought of his eş-ŞAFİYE red, Sa'leb, ibn Keysan, ibn Haleveyh, Ebu
Student a1-Muzani" , Law and Education in /Vle- ( ~l.;;J f) Ali ei-Farisi ve ibn Cinni gibi dilcilerin gö-
dievallslam: Studies in /Vlemory of Professor Ge-
orge /Vlakdisi (ed . ). E. Lowry v.dğ r. ). Cambridge İbnü'l-Hacib'in rüşlerine atıfta bulunulmuştur. eş-Şdfi­
2004 , s. ı28-ı29; a.mlf .. "The Lega1 Her.mene- (ö. 646/1249) ye'de kırk iki ayet, sekiz şiir ve bir mesel
utics of al-Shafı'l and Ibn Qutayba: A Reconsi- Arap sarfına dair muhtasar eseri_ _j şahit (metin kanıtı) olarak zikredilmiştir. ilk
L
deration" , lslamic Law and Society, Xl/ı, Le iden defa Kalküta'da yayımlanan eş -Şatiye 'nin
2004, s. ı -4 ı; Taha Nas, imam Şafii'ye Göre Sa-
Eşi
el-Kdfiye ile birlikte Arap grameri- ( 1220/ 1805) daha sonra çeşitli baskıları ya-
habe Kavlinin Kaynak Değeri (yüksek lisans te -
zi, 200 ı ), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens- ne dair üç temel kitaptan biridir (di ğe rl e ri pılmıştır (Bulak 1240; Kahire 1258, 1298,
titüsü; Muhittin Özdemir, imam Şafii'y e Göre is- Slbeveyhi'nin el-Kitab' ı ve Ze mah şerl' nin 1299, 1305, 1309, 1324; Cpel 1850; KanpOr
tihsan (yüksek li sans tezi, 2001 ), iü Sosyal Bilim- el-Mufaşşal'ıdır). el-Kitdb'ın hulasasını teş­ ı 267, 1278, 1871 , 1885; istanbul 1268, 1308
ler Enstitüsü; Fehd b. Sa'd ez-Zayidi ei-Cüheni, el- [kayıtlı ve manalı]. 1310, 132 1 [taş baskı­
kil eden el-Mufaşşal'da yer alan sarfla il-
~ıyas 'inde 'l-imam eş-Şafi'1: Dirase te'ş1liyye
gili konuların bir araya getirilip ayıklama. sı ]. I 330; Del hi 1278, 131O. 1321; Leknev
'ala kitabi'l-Üm, Riyad ı424 /2003; Şamil Dağcı,
imam Şafii: Hay atı ve Fıkıh Usulü ilmindeki düzeltme ve özetlemelerle birlikte gerekli 1278, 13 31 [kayıtlı , haşiyeliJ) . Ayrıca isam
Yeri, Ankara 2004; Aisha Yusef Musa. A Study of ilavelerin yapılması suretiyle oluşturulmuş­ Nüreddin, Ebniyetü'l-ti'l ii Şdfiyeti İb­
Early and Contemporary /Vluslim Attitudes to- tur. Hemen bütün sarf konularını kapsa- ni'l-J:fdcib adlı çalışması içinde (Beyrut
ward Hadith as Scripture with a Translation of
yan ilk muhtasar sarf kitabıdır. 141 8/ 1997, s. 299-375) eserin ilmi neşrini
al-Shafi'is Kitab Jima' al- 'llm (doktora tezi, 2004).
gerçekleştirmiştiL
Harvard University; M. Sümey'i Seyyid Abdurrah- Mukaddimede, nahve dair el-Katiye'si
man er-Rüstaki, el-~ad1m ve 'l-ced1d min akva- gibi sarf ve imla kuralları hakkında özlü Sarf kurallarını özlü fakat kapsamlı ve
li 'l-imam eş-Şafi'1 min bilali kitabi /Vlinhaci't- sistemli biçimde açıklayan eş - Şdfiye ge-
bir eser yazmasının talep edilmesi üzeri-
talib1n, Beyrut ı426/2 005 ; Bilal Aybakan . imam
ne kitabını kaleme aldığını belirten ibnü'I- rek Osmanlı medreselerinde gerekse is-
Şafii ve Fıkıh Düşünces inin /Vlezh ep leşmesi, is-
tanbul 2007; a.mlf., "e1-Mühezzeb", DiA, XXXI, Hacib eserinde tasrifin tanımı. isim ve fiil lam dünyasının diğer yerlerinde asırlarca
5ı8-520; Soner Duman. Şafii'nin Kıyas Anlayışı kalıpları , vezin-mevzün, mücerred-mezld ders kitab ı olarak okutulmuş , üzerinde
(doktora tezi , 2007), MÜ Sosyal Bilimler Enstitü- kalıplar ve anlamlarını özlü biçimde açık­ şerh , haşiye, nazma çekme ve tercüme
sü; ishak Emin Aktepe, Erken Dönem islam Hu -
lamıştır. Daha sonra mazi. muzari. emir, şeklinde çok sayıda çalışma yapılmıştır.
kulcçularının Sünnet Anlayışı, istanbul 2008,
tür. yer.; Hüseyin el-Vali, "Kitiibü'l-Üm ve ma yu- ism-i fail, ism-i mef'QI, ism-i tafdll, sıfat-ı Eser hakkında başta müellifinki olmak üze-
bit;u bih", i'lürü'l-islam, IV, Kahire ı352 , s. 657- müşebbehe kalıpları, masdarlar, zaman, re (Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 4771 , 4772;
688; Muhammed Hamidullah. "Contribution of mekan ve alet isimleri, musaggar ve men- Hamidiye, nr. 1344) kırk beş kadar şerh ve
ash-Shafı'i to the Science of Law" , J ournal of bunların bir kısmına dair haşiyeler kaleme
sup isimlerle ilgili kurallar, cemi şekilleri.
/Vlalaysian and Comperatiue Law, 1/1 ( 1975). s.
maksur ve memdud isimler, ziyade ve il- alınmıştır (İbnü ' I- Hacib , eş-Şafi.ye, ne ş re ­
48-58; N. Calder, "Ikhtilaf and ijmil. in Shil.fı'l's
Risa1a", St./, LVIII (1983). s. 55-8ı ; a.mlf.. "a1-Na- hak suretiyle eklenen harflerle bunlara ait denin g iri şi, s. 34-53; Keş{ü'?-? Unün , ll ,
wawi's Typo1ogy of Muftis and its Signifıcance vezinler ele alınmış ; kelime yapısındaki I 020-1 022; Brockelman n. GAL, ı. 370-37 1;

247

You might also like