Professional Documents
Culture Documents
Azra Erhat - Mitoloji Sozluqu
Azra Erhat - Mitoloji Sozluqu
Mitoloji Sözlüğü
ONSOZ
MYTHOS VEMYTH0L0G1A
İlkin Söz vardı, der Kitap. Bunu Platon duysa, söz mü, hangi söz, diye sorar.
Çünkü eski Yunan dilinde söz kavramını vermek için bir değil, üç sözcük vardır:
Biri "mythos", öbürü "epos", üçüncüsü "logos". Mythos söylenen veya duyulan
sözdür, masal, öykü, efsane anlamına gelir. Ama mythos'a pek güven olmaz,
çünkü insanlar gördüklerini, duyduklarını anlatırken birçok yalanlarla süslerler.
Bu yüzdendir ki Herodot gibi bir tarihçi mythos'a tarih değeri olmayan
güvenilmez söylenti der, Platon gibi bir filozof da mythos'u gerçeklerle ilişkisiz,
uydurma, boş ve gülünç bir masal diye tanımlar. Epos daha değişik bir anlam
taşır: Belli bir düzen ve ölçüye göre söylenen, okunan sözdür, epos insana tanrı
armağanıdır, güzelim süslü sözleri bir araya getirerek büyüler dinleyicilerini bir
ozan. Ozanın sözünü tanımlayan epos böylece şiir, destan, ezgi anlamına
gelmiş ve o gün bugün epik ve epope diye Batılı dillerin hepsinde yerini almıştır.
Mythos'la epos arasında ilkinden bir yakınlık vardır, mythos söylenen sözün,
anlatılan öykünün içeriği ise, epos da onun doğal olarak aldığı ölçülü, süslü ve
dengeli biçimidir. Epos ne kadar güzelse, mythos o kadar etkili olur, epos'la
mythos'un bu başarılı evlenmesidir ki, ilkçağdan kalma efsanelerin ürün vere
vere günümüze dek yaşamasını ve mythos kavramının çağlar ve uluslararası bir
nitelik kazanarak ölmezliğe kavuşmasını sağlamıştır.
Ama bir de logos vardı. Onun sözcüğünü başta Herakleitos olmak üzere lon-
ya düşünürleri eski deyimiyle "physiologoi", yani doğa bilginleri yapmıştır. Onlara
göre logos gerçeğin insan sözüyle dile gelmesidir. Logos bir yasal düzeni
yansıtır, insanın bedeninde ve ruhunda bir logos bulunduğu gibi, evrenin ve
doğanın da logos'u vardır. Logos insanda düşünce, doğada kanundur, her
yerde ve her şeyde vardır, ortaklaşa ve tanrısaldır. Logos'u bulmak, sırlarını
göz önüne sermek, insan sözüyle dile getirmek düşünürün asıl ödevidir. Logos
kavramıyla açılan bu çığır dosdoğru bilime varmış, öyle ki logos-logia bugün
herhangi bir araştırma dalında bilgini ve bilimi dile getirmek için kullanılan birer
ek olmuştur.
Mythos'la epos uyumlu bir bütün içinde birleştikleri halde, onlarla logos
arasında ilkinden ve gün geçtikçe kesinleşen bir karşıtlık baş göstermiştir.
Birbirine zıt iki akım almış yürümüştür. Ege kıyılarında filiz veren destanlar,
övgüler, ezgilerin yanında, gene tonya'da doğup gelişen bilim kolları: Fizik
Tiatematik, yer ve gök bilimi, tarih ve coğrafya. Bilginler mythos'un uydurduğu
epos'un dile getirdiği tanrı masallarını hor görür, yerdikçe yerer, evreni ve
insanı anlatmakta bu türün yalancı ve zararlı yollara saptığını ileri sürer
dururlar. Ne var ki evren tanımını dile getirmek için bu bilginlerin çoğu da epos
biçimine, yani destana özgü heksametron ölçüsüne başvurmaktan alamazlar
kendilerini. Yalnız Herakleitos düzyazıyla dile getirir düşüncesini.
Platon'un tutumu daha da ibret vericidir. Homeros'u tanrılar
üstüne yalanlar uydurdu, topluma zararlı efsaneler düzdü-diye
suçlamakla başımızı şişiren bu filozof "Devlet", ya da "Gorgias" gibi en
önemli dialoglannın sonunda gerçeğin gerçeğini, tanrılar katındaki
hakikati gözümüzün önüne sermek, fiziküstü kanıtlarla tanımlamak
istedi mi, bir mythos uydurur. Ne yapsın ki mythos'tan ayrı
düşünemez, düşüncesi mythos kalıbına kendiliğinden girer. Mythos
Yunan düşüncesiyle özdeştir denebilir hem yalnız Yunan mı, insan
düşüncesi ve onun ürettiği dille özdeş olsa gerek ki, Homeros'tan
bugüne dünya sanatçıları mythos'u kendilerine tükenmez bir esin
kaynağı olarak almışlardır.
Ama "mythologia" sözcüğünde mythos'la logos'un, karşıt bu iki
kavramın birleştiğini görmüyor muyuz? Mythologia efsaneler bilimi
anlamına gelmez mi? Hem gelir, hem de gelmez. Erken ilkçağda
"mythologein" diye bir fiil vardır, masal anlatmak demektir, sözlü
gelenekle dilden dile aktarılan efsanelerin ozan-larca sürdürülmesini
de belirtir. Mythologia kavramı da aynı anlama gelir. Hem masal ve
efsanelerin toplandığı kitap için, hem de ilkçağın sonlarında "mytho-
graphos", yani mythos yazarı denilen derleyicilerin yaptığı iş için
kullanılır. Ama mythologia bugün taşıdığı geniş ve kapsayıcı anlama
gelmemiştir ilkçağın hiçbir döneminde. Mythos, çok tanrılı bir dinin
tanrıları üstüne anlatılan efsane, mythologia da bu efsanelerin bir
araya geldiği kitap olduğuna göre, mythologia ilkçağın din kitabı olmak
gerek, oysa değildir ve hiçbir zaman olmamıştır. Çünkü bu efsaneler
İnanç - tek tanrılı dinlerde söz konusu edilen inanç - düzeyine
yükselmemiştir. Sözlü ya da yazılı yazın ve sanat kollarının hepsinde
durmadan konu edinilip işlenen ve işlendikçe değişen mythos'lar ne
kadar ozan, yazar, sanatçı varsa, o kadar biçim almış, bu nedenle
hiçbir zaman belli bir dinin tek kitabı halinde toplanamamıştır. Böyle
bir çeşitlilik, böylesine öğreti ve yöntem yokluğu, bu tür başıboşluk,
özgürlük ve özerklik başka hiçbir din ve efsanelerinde görülmemiştir.
İlkçağ mythos'u layiktir, din adamının değil, sanatçının uğraşıdır, onun
anlamı, yön ve biçimi din alanında verilmez, sanat alanında verilir. Asıl
yaratıcısı da sözdür ve söz ustasıdır. Mythos, epos, giderek logos bile
birleşmişlerdir onun doğup gelişmesine. Gerçekle ilişkisi olup
olmadığına gelince, mythos'un gerçeğini sözün dışında aramak
boşunadır. Asıl gerçek insan sözünün içinde, özünde, şiirindedir. Bunu
anladığı içindir ki, ilkçağ insanı sözle birbirinden renkli, büyüleyici ve
inandırıcı yapıtlar yaratabilmiş ve sözün bir kitap içinde donmasını
önleyerek, çağdan çağa, insan kanı gibi sıcak sıcak akmasını, böylece
canlılığını sonsuzluğa dek aktarmasını sağlamıştır.
AKDENİZ MİTOLOJİSİ
Şimdi sorarım size: Mitoloji diye bir kitap yazmaya girişince bu bin bir
kaynak arasından hangisini seçip de anlatsın çağdaş bir yazar? Kaldı ki
mitoloji deyince başta Yunan-Roma mitolojisi diye bir kavram akla
gelir. Bu anlayış da hatalıdır.
Aslında bir Akdeniz çevresi efsaneler topluluğu vardır, onu Yunanistan
ve Ro-ma'ya mal etmemiz, bu efsanelerin Yunanistan ve Roma uyruklu
yazarların kalemiyle Yunanca ve Latince olarak yazılmış olmasından ileri
gelir. Oysa bu efsanelerin çıkış yeri ne Yunanistandır, ne de İtalya,
Anadolu'dur, Girit'tir, Mezopotamya'dır, Fenike, Mısır'dır, ya da
bütün bu yerlerdeki sözlü geleneklerin karışımından ortaya çıkmış bir
bütündür. Yunanlı ya da Romalı kaynak yazarlar anlattıkları efsanenin
asıl kaynağını araştırmazlar, onu bilseler bile kimi zaman siyasal
amaçlar güderek saklarlar, bile bile değiştirirler. Hem ozanlar ve
yazarlar özgür müdürler? Kimin için yazdıkları, kime hizmet ettikleri
belli olur. En büyük iki destan yazarı buna örnektir: Homeros
lonya'lıdır, gönlü Troya'dan yanadır, ama efendileri Troya savaşını
kazanmış, Anadolu'nun kilit noktası olan Darda-nos kalesini yıkmış
Akhalardır, onları kahraman göstermek zorundadır, oysa asıl insan-
kahraman Hektor'dur Ilyada'da. Vergilius ise Augustus çağının kültür
politikasına hizmet etmekle görevlidir, Roma'ya bir kahramanlık
geçmişi yaratmak amacıyla yazar Aeneis destanını ve Homeros'un tam
tersine asıl gücü kuvveti Troyalılarda göstermeye çalışır. Bu açı ve
erek farkları mythos anlatımında da farklılıklara yol açar.
İkinci bir güçlük mythos anlayışında gün geçtikçe artan değişik
görüşlerdir. Son yıllara dek "Yunan mucizesi" diye bir balon uçup
dururdu. Batı dünyası insan değerlerinin dile geldiği ve büyük sanat
yapıtlarıyla ölümsüzlük kazandığı tek kaynağın Yunan-Roma uygarlığı
ve kültürü olduğuna inanırdı. Bu dar görüşlü açıdan bakılınca Yunan
mucizesini yaratan asıl kaynak ve etkenlerin ne olduğu araştırılmaz,
görmezlikten gelinir, bu inancı sarsacak bir bulut ortaya çıktı mı,
bile bile ve bilimselliğe aykırı bir tek yönlülükle tartışmaya, giderek
kavgaya girişilirdi. Troya'nın Çanakkale yöresinde olmadığını,
Schliemann-Dörpfeld-Blegen üçlüsünün gün ışığına çıkardıkları koca
uygarlık merkezinin Homeros'un llyada'sıyla bir ilişkisi bulunmadığını
ileri sürmekte direnen sözüm ona bilginler bugün bile ortalıkta dolaşır
ve kör görüşlerini kitaplara aktarmak yolunu bulurlar. Arkeolojinin son
buluşları tarihle ilgili bilim kollarını göz kamaştırıcı bir ışıkla
aydınlatmaktadır ama Anadolu arkeolojisi daha yenidir, Hititlere
ancak son on, on beş yıl içinde yazılmış kitaplarda yer verilir,
yüzyılımızın başlangıcında yayımlanmış bir mitoljide bakarsınız ki Ana
Tanrıça Kybele'ye ancak yarım sütunluk bir yer ayrılmıştır. Apollon ya
da Artemis'i Türkiye'nin Ege bölgesinde topraktan çıkarılan anıtların
ışığında yorumlamak, değerlendirmek daha hiçbir derli toplu mitoloji
kitabına erek ve görev olmamıştır. Kısacası ilkçağın yazılı kaynaklarıyla
günümüzün buluşlarını bir araya getirerek çok yönlü bir görüşle
toplamaya daha pek az bilgin girişmektedir. Bu yolda Halikarnas
Balıkçısı çığır açıcı, yol göstericidir, yani Yunan'ı, Türk'ü olmayan,
uluslararası tek bilimsel gerçeği aramaya koyulan gerçek bir bilgindir.
Onun açtığı yoldan gitmekle birlikte eski yazın kaynaklarına da hakkını
vermek "Mitoloji Sözlüğü" adıyla okuyucuya sunduğumuz bu kitabın tek
amacıdır. Hemen söyleyelim ki bu kitap bir denemedir, eksiklerini,
yetersizliklerini bile bile yayımlamaya giriştiğimiz bir deneme.
Yukarda sözünü ettiğimiz sorunları bir dereceye kadar
çözümleyebilmek için bu "Mitoloji Sözlügü"nü hem bir sözlük, hem de
bir antoloji olarak düzenlemek yolunu seçtik. Efsanelik kişilerden kim
söz ediyorsa Homeros mu, Hesiodos mu, tragedya yazarları mı,
onların anlatımını elden geldiği kadar kendi metinlerinden vermeyi
denedik. Burada Türkiye'de Türkçe olarak bulunan kaynakların
H
çokluğu bizi sevindirdi Tercüme Bürosunun açtığı çığır ve Milli Egitim
Bakanlığı nın yayımladığı İlk klasikleri çevirilerinden bu yana çok
çalışılmış ve; Yunan-Latin yazınının ana yapıtları bugün okunur bir dille
kazandırılmış bulunmaktadır. Daha öteye gidilmiş, mitolojik öyküler ve
kişiler Batı yazınına olduğu gibi bizim de şiirimize konu olmuştur. Bizden
önce Türkçe mitolojiler de yayımlanmıştır. Elimize geçenleri
çalışmamıza ortak ettik. Bu çapta bir mitoloji sözlüğü bir tek kişinin
yapacağı iş değildi. Batı kaynaklı bir tek mitoloji kitabını çevirmek-
tense, kendi olanaklarımızla, kendi yazılı kaynaklarımızdan
faydalanarak özgün bir deneme yapmayı yeg gördük. Hangi
kaynaklardan nasıl faydalandığımızı, bu kitabı nasıl hazırlayıp hangi
yöntemlere göre dizdiğimizi kitabın sonuna eklediğimiz Sonsöz'de
belirtmekteyiz. Okuyucu bu bölümde, sözlüğü nasıl kullanacağını da
bulabilecektir.
Sözün kısası ben burada tek başıma değil, yapıtları ve çalışmaları
elime geçen birçok yazarlarla birlikte ortaya çıkmak istedim. Bu
kaynakları bulmada ve değerlendirmede ister istemez kişisel
eğilimlerime göre bir seçme yaptım. Okuyucu bunu bana bağışlasın ve
eleştirilerini, yergilerini, önerilerini benden esirgemesin. Çabamın tek
ödülü bu olabilir.
Borcum büyüktür: En başta hocam Prof. Dr. Georg Rohde'yi anmak
isterim. Mythos ve mythologia'nm ne olduğunu, böyle bir çalışmanın
bilimsel yollardan nasıl sürdürüleceğini de göstermiştir. Bu kitaptaki
"Kybele" maddesini onun 1937'deki Türk Tarih Kongresinde verdiği
tebliğe borçluyum. Ama asıl esin kaynağım sevgili ustam ve dostum
Halikarnas Balıkçısı'dır. Yurdumuzun eşsiz değerlerine saygıyı ve
sevgiyi o aşıladı bana. Çok borçlu olduğum bir kişi de, birlikte
çevirdiğimiz llyada ve Odysseia'yı güzelim şiir diliyle Türkçeye
kazandıran arkadaşım A. Kadir'dir. Bu kitap Homeros'la doludur, nasıl
olmasın ki Batı uygarlığının ilk ve en büyük ozanı yurttaşımız Homeros
burcu burucu Anadolu kokar.
Azra Erhat
İstanbul,
1972
Abas. (1) İlyada'da adı geçen gonaut'lar seferine katılmış.
Abant'lar boyuna adını veren Kyklop'ları öldürdü diye bir yıl
kahraman. Poseidon ile su perisi Olympos'tan sürülen Apol-lon'u
Arethusa'nun oğlu. sığırtmaç olarak kullanmış (Apotlon,
(2) Aigyptos oğullan amcaları Kyklop lar). Pelias'ın kızı Alkestis'e
Danaos'un kızlarıyla zorla evlenince, gönül veren Admetos onu elde etmek
için arabasına bir aslan; bir de yaban
gerdeğe girdikleri gece kanları
domuzu koşmak zorunda kalınca
tarafından öldürülürler. Yalnız
Apollon tanrı ona yardım etmiş ve
Hypermestra kocası Lynkeus'u esirger,
Admetos Alkestis'i almış, ne var ki
ikisinin birleşmesinden Abas adlı bir
düğün günü Artemis'e kurban kesmeyi
erkek çocuk doğar (Tab. 10). Abas unuttuğu için, tanrıça gerdeğini
Argos'ta kral olur, evlenerek yılanlarla doldurmuş. Apollon
Akrisios'la Proitos'u meydana getirir. Admetos'u bu beladan kurtarmış,
Akrisios'tan Danae, Danae'den bununla da kalmayıp Admetos'un
Perseus doğar. kaderini de değiştirmeyi başarmış:
Acca Larentia. (1) Roma'nın kuruluş Kader Admetos'un ölümü için saptadığı
efsa-nesi'nde sözü geçen çoban gün Pherai kralı yerine ölecek başka
Faustulus'un karısı. Kocasının dağda birini bulursa ertelemeye razı olmuş.
bulduğu Romulus ve Re-mus bebeklerini Ama o gün gelince Admetos yerini
benimser ve kendi on İM çocuğuyla alacak kimseyi bulamamış: Ne anası, ne
birlikte büyütür (Romulus). babası, ne uşağı, kimse ölmek istememiş,
yalnız genç karısı Alkestis kendisini
(2) Roma'nın kuruluş dönemlerinde feda etmiş. Alkestis Hades'e indikten
güzelliğiyle ün salmış bir kız. Bir bayram sonra Herakles tarafından kurtarılır
günü Hercules tapınağında tanrı ile (Herakles). Deli Dumrul efsanesine de
tapınak bekçisi bahse girişirler, zar konu olan bu motifi Euripides
oyununda kim kazana-' caksa "ötekine "Alkestis" adlı tragedyasında işlemiştir
bir ziyafet çekecek ve bu güzel kızla (Alkestis).
yatmasını sağlayacaktır. Oyunu
Hercules kazanır ve Acca ile sevişir. Kız
sonraları zengin bir Etrüsk'le evlenir ve Adonis. Köken ve kaynakları güney
yaşlı kocası ölünce bütün varlığını Roma Akdeniz çevresine uzanan tipik bir
halkına bağışlar. Anadolu efsanesi. Kybele-Attis
mythos'unun bir başka anlatımını veren
Admete. Bir Samos (Sisam) Adonis efsanesi bir toprak-be-reket
efsanesine göre, Perseus soyundan öyküsüdür. Birçok şiir ve masal
olan Admete Argos'ta tanrıça Hera yazarlarının özene bezene işledikleri bu
tapınağının rahibesiymiş. Elli sekiz yıl öykü şöyle özetlenebilir:
bu tapınağa hizmet ettikten sonra, Suriye kralı Theias, ya da Kıbrıs kralı
babası Eurystheus ölünce Argos'tan Kiny-ras'ın Myrrha ya da Smyma
kaçmak zorunda kalmış. Tanrıçanın adında bir kızı varmış, tanrıça
heykelini yanına alarak Sisam adasına Aphrodite'in lanetine uğrayan bu kız
sığınmış. Bir süre sonra Argos'luların babasına tutulmuş, onunla sevişmek
parayla tuttukları korsanlar Hera istemiş. Dadısının kurduğu bir düzenle
heykelini kaçırmaya kalkışmışlar, ama babasının yatağına girmiş ve on İM
gemiye bindirilen heykel yelkenlerin gece onunla sevişmiş, son gecesi de
açılmasına engel olmuş, tanrıça gebe kalmış. O gece babası, yanında
böylelikle Samos'ta kalmak istediğini yatan kadının kendi kızı olduğunu
belli etmiş. Samos Hera'sı diye anılan anlamış ve bu korkunç günahı
ünlü bir heykel İlkçağ arkaik sanatının temizlemek için, kılıcıyla kızının üstüne
en önemli yapıtlanndan sayılır. yürüyüp onu öldürmek istemiş. Ama
Sisamlılar Hera ve Admete adına yılda tanrılar Myrrha'ya acımışlar ve onu
bir bayram yaparlardı. babasının elinden kurtarmak için bir
mersin ağacına çevirmişler. On ay
Admetos. Pherai (bugün Elestino)
kadar sonra ağacın kabuğu çatlamış,
şehrinin kralı. Delikanlı olarak Kalydon
gövdesinden dünya güzeli bir bebek
avına ve Ar-
çıkmış. Çocuğun güzelliğine vurulan
Aphrodite onu büyütsün diye yeraltı
tanrıçası Persepho-ne'ye vermiş. Ama
Persephone de çocuğa
II
tutulmuş, onu Aphrodite'ye bir daha Argos'a sığınırlar. Adrastos kızlarından
geri vermeye yaraşmamış. Tanrıçalar birini Polyneikes'e, öbürü Deipyle'yi de
arasında kopan kavgaya yargıçlık eden Tydeus'a verir ve Polyneikes'le birlikte
Zeus, Adonis'in yılın dört ayını Thebai'ye karşı Yediler seferine önayak
Persephone'nin, dört ayını da olur. Falcı ve bilici olan Amphiaraos bu
Aphrodite'nin yanında geçireceğine, savaşta bütün önderlerin öleceğini, bir
geri kalan zamanda da istediği yerde Adrastos'un sağ kalacağını öngörmüştü.
yaşayabileceğine karar vermiş. Adonis Gerçekten de öyle olur, büyük
sekiz ay Aphrodite'nin yanında kalmayı yenilgiden sonra, Adrastos ölümsüz
seçince, tanrıçanın güzel delikanlıya atına binerek Argos'a kaçar. Sonra,
olan aşkını kıskanan öbür tanrılar (Ares ölen önderlerin oğullarıyla Thebai'ye
ya da Artemis) Adonis'in üstüne bir karşı Epikon'lar seferine katılır ve bu
yaban domuzu salmışlar, kasığından kez zaferi kazanır, ama savaşta
yaralanan Adonis'de kanaya kanaya can yitirdiği ogulunun yasına dayanamayıp
vermiş. Toprağı sulayan kanından ölür.
Manisa lalesi denilen bahar çiçekleri
bitmiş, öte yandan sevgilisinin yardımına Aedon. (Yun. Bülbül). (1) İlkçağ
koşan Aphrodite'nin ayağına diken yazarlarını çok etkileyen bu efsaneye
batmış, sıyrığından akan bir damla kan ilkin Homeros'ta rastlanır. Odysseia'da
tanrıçanın çiçeği olan beyaz gülü (XIX, 518) anlatıldığına göre, Aedon
kırmızıya boyamış. Pandareos'un kızı ve Thebai-li
Zethos'un karışıdır. Zethos'un kardeşi
Kışın yeraltında saklanan, baharla
Amphion Niobe ile evlenip çok çocuğu
birlikte yeryüzüne dönen ve aşk
olduğu halde, Aedon'la Zethos'un
cümbüşü içinde fış-kırıp gelişen bitkisel
yalnız bir çocukları olur: Itylos. Aedon
varlığı simgeleyen Ado-nis'e Suriye'de
eltisini kıskanır ve bir gece en büyük
özellikle kadınlar tapınırlardi: Yılda bir
oğlunu uykusunda öldürmeye kalkışır, ne
bahar bayramları yaparlar, saksılara,
var ki yanılır, karanlıkta Ni-obe'nin
sepetlere tohum dikerler, onları sıcak
oğlunu değil de kendi çocuğunu öldürür.
sularla sularlardı, böylece hızla büyüyen
Tanrılar Aedon'a acıyıp onu bir bülbüle
bu bitkiler kısa zamanda solup ölürlerdi.
dönüştürürler.
Adonis bahçeleri denilen bu çiçeklerin
karşısında kadınlar yas tutar ve "O ton (2) Miletos efsanesi şöyledir: Aedon
Odonin" (Vah Adonis!) çığlıklarıyle Milet'li Pandareos'un kızı ve
dövünürlerdi. Polytekhnos adlı sanatçının karışıdır.
Adonis efsanesi Sümer ve Hitit Kocasıyla birlikte Kolophon' da mutlu
kaynaklarından gelmedir. Adonis günler yaşarlar, İtys adında bir oğulları
İbranîce "efendi" anlamına gelen olur. Ama mutlulukları başlarına vurur,
Tammuz (Türkçe Temmuz) adının gurura kapılırlar-. Zeus ile Hera'dan
yunancalaştırılmış karşılığıdır. Tam-muz- daha mutlu bir çift olmakla övündükleri
Adonis efsanesiyle Hitit bereket tanrısı için, Hera ceza olarak kavga tanrıçası
Telepinu efsanesi arasında ilişki ve Eris'i sokar aralarına. Karı koca
benzerlik göze çarpmaktadır (Kinyas). birbirleriyle yarışmaya girişirler,
Polytekhnos araba yapmakta, Aedon
Adrastos. Talos'un oğlu, Argos kralı kumaş dokumakta. Kim daha çabuk
(Tab. 23). Efsanesi Thebai'ye karşı bitirecek-se, öbürüne bir hizmetçi
Yediler seferiyle ilgilidir. Bir aile kavgası bulup getirecektir. Yarışmayı Aedon
yüzünden yurdunu bırakıp, dedesi Sikyon kazanır, kocası da gider Efes'ten onun
kralı Polybos'un yanına sığınmak kız kardeşi Khelidon'u (Yun. Kırlangıç)
zorunda kalır. Bir süre sonra da onun alır, yolda onu kirletir, saçlarını kesip
vârisi olarak tahta çıkar, ama babasını köle kılığına sokar ve kız kardeşine kim
öldüren Amphiarâos'la görünüşte olduğunu bildirirse, onu öldüreceğini
banşarak, kız kardeşi Eriphyle'yi ona söyleyerek Aedon'a verir. Aedon kız
verir ve Argos krallığına döner kardeşinin bir gün çeşme başında dert
(Amphiaraos, Eriphylej. yandığını duyunca, onu tanır. İki kız
Bu arada Oidipus oğullarından kardeş öç almaya karar verirler, İtys'i
Eteokles, kardeşi Polyneikes'i öldürüp pişirirler ve babasına ye-
Thebai'den sürünce, bir yandan dirirler. Polytekhnos işin farkına varınca
Polyneikes, öte yandan da adam çılgına döner, İM kız kardeşi öldürmek
öldürdüğü için Kalydon'dan sürülen ister. Zeus
Tydeus,
araya girer ve birini bülbül, öbürünü hazine odasını, bir taşını yerinden
kırlangıç haline sokar. oynatıp kolayca çıkarabilecekleri
(3) Atina efsanesi: Tragedya biçimde yapmışlar Geceleri buraya
yazarlarının ve özellikle Sophokles'in girer, hazineden bir şeyler
yitik "Tereus" traged yasında araklarlarmış. Varlığının gün geçtikçe
anlatıldığı gibi, Prokne ile Philomela eksildiğini gören kral Girit'ten ünlü
Atina kralı Pandion'un kızlarıdır. mimar Daida-los'u çağırmış. Bir tuzak
Prokne Trakya kralı Tereus'la evlenir kurmuşlar ve İM hırsızı tam
ve İtys adlı bir oğulları olur. Ama yakalayacakken, Trophonios Aga-
Tereus Philomela ile de sevişir ve olup medes'in kafasını keserek kaçmış.
biteni kız kardeşine anlatmasın diye Başka bir anlatıma göre, Agamedes
dilini koparır. İki kız kardeş İtys'i kesip ile Trophonios Delphoi tapınağını
babasına yedirmekle öç alırlar. Tanrılar bitirince, tanrıdan ücretlerini
Prokne'yi bülbül, Philomela'yı kırlangıç istemişler, Apollon da altı gün yiyip
(başka bir anlatıma göre adı güzel sesli içip eğlenmelerini, yedinci günü
anlamına gelen Philomela bülbül olur), emeklerinin karşılığını alacaklarını
Tereus'u da hüthüt kuşuna bildirmiş. Öyle olmuş, yedinci gece
dönüştürürler. Aristophanes "Kuşlar" uykuya dalınca İM mimar bir daha
komedyasında bu dramı Hüthüt'ün uyanmamışlar. Tann onlara en büyük
ağzından şöyle anlatır: ödül diye tatlı bir ölüm bağışlamış.
yan garip bülbülüm, uyan, Agamemnon. Agamemnon Yunan myt-
Çöz tanrısal dilini, hos'unda tektir, eşsiz bir tiptir, yalnız
Dök yüreğinde ki acılan, İlya-da'da değil, efsaneler boyunca
Anlat o kutsal ağıtlarınla onun simgelediği kavramı onun kadar
Oğlumuzffys'in başınagelenleri. etkin ve belirgin niteliklerle canlandıran
Kızıl boynundan su gibi aksın
Oğlumuzun adını inleyen sesin,
başka bir kişi yoktur. Agamemnon
kraldır, krallar kralıdır, her biri bir
Sık fundalıklardan göklere yükselsin, bölgenin yönetimini elinde tutan birçok
Apollon, altın saçlı tanrı derebeylerinin başında, onları
Duyup bu acı yankıları, ordularıyla birlikte yöneten
Alsın fildişi çalgısını, başkomutandır. Buyruğuna tek sınır,
Karşılık versin sana, bölgesel kralların toplantısında çizilir,
Tanrı koroları kursun yukarda, bu kurultayda da başlıca kural
Ve ölümsüz dudaklarından çıkan danışmadır. Yunan mythos'u tanrılar
ezgiler tanrısı Zeus'un üstünde, ondan üstün
Karışsın sesine mutlu yüceliklerde. bir güç bulunduğunu gösterdiği gibi,
Aello. Harpya'lardan biri. Adı krallar kralı Agamemnon'un kişiliğinde
Kasırga anlamına gelir (Harpyalar). de krallığın hem erdemlerim, hem de
Aerope. Girit kralı Katreus'un kızı eksik ve zayıf yönlerini önümüze serer.
Bu bakımdan destana olduu kadar,
(Tab. 15). Girit'ten sürülüp Argos'a
gelir ve ilkin Pleisthenes ile evlenir, tragedyaya da esin konusu olmuştur
Agamemnon.
sonra Atreus'un karısı olur. Aerope,
Agamemnon ve Menelaos'un anaları İlyada'nın üçüncü bölümünde Helene
olarak gösterilir. Atreus'la Thyestes surların üstüne dizilmiş, savaş alanına
arasındaki kardeş kavgasında ölür bakan Tro-yalı ihtiyarlara en başta eski
(Atreus). eniştesi Aga-memnon'u "hem iyi bir
kral, hem güçlü bir savaşçı" olarak
Agamedes. Agamedes üvey oğlu tanıtır. Agamemnon'un krallık yetkisi
Trophoni-os'la birlikte Yunanistan'ın Zeus'tan gelmiştir. Homeros onun
en ünlü mimarla-rındanmış. Delphoi ve asasının, kral değneğinin tarihçesini
Thebai şehirlerinde yaptıkları anıtlar çizerken (İl. 11, 100 vd.), soyunu
parmakla gösterilirmiş: Delphoi'de Pelops'a kadar götürür, başka bir
Apollon, Arkadya'da Poseidon efsane koluna göre Agamemnon'un ilk
tapınakları ve Thebai'de Alkmene'nin atası Tantalos'tu. (Tab. 14 ve 15).
yatak odası ellerinden çıkmış. Boiotia İlyada'da Pelops oğullarının kan
kralı da onlara hazinesini saklamak için davasından söz edilmez, krallık normal
sağlam bir yapı ısmarlamış. Para hırsına yoldan Pelops'tan Atreus'a,
kapılan İM mimar da Atreus'tan Thyestes'e ve ondan
Agamemnon'a aktarılır; Atreus ile
Thyestes arasındaki kardeş
düşmanlığı ve onun sonu
I !
cunda İşlenen korkunç suçlar daha çok ması (Thersitesj. Bu eleştiri yalnız kralı
tragedyaya konu olmuştur (Atreus). degil, feodal Akha düzeninin tümünü
Ama destan Agamemnon'u bir krala kapsamaktadır (İl. II, 225 vd.).
özgü bütün nitelikleriyle canlandırır. Bu
Gene mi bir fisteğin var, Atreus oğlu?
kral portresi üstünde durmaya değer. Barakaların tunçla, kadınla dolu. Bir
tlyada'nın konusu, Agamemnori ile şehri alır almaz biz Akha 'lar onları
Akhille-ııs arasındaki kavga Agamemnon sana verdiydik ilk peşin. Bir de altın mı
yüzünden kopar. Ve bu kavgada krallar istiyor canın şimdi? Tutup getirelim
kralının tutumu, karakteri ve kişiliği Troya'Mardan birini, gelsin babası
bütün açıklığıyla ortaya serilir. kurtulmalık versin sana, altınla versin
sana, öyle mi? Taze bir kadın mı
Agamemnon kraldır ve her kral gidi istiyorsun yoksa, düşüp
kendi çıkarını, istek ve buyruklarını kalkmaya
emrindeki insanlannkinden üstün , bütün gözlerden uzakta, kapatmaya
görmekte ve bu İnanışa göre kendine
davranmaktadır. Tutsağı Khry-sels'i ? Başbuğsun, yakışık almaz Akha
geri vermek istememesi, vermek oğullarını
zorunda kalınca Akhilleus'unkini almakta yıkıma
sürüklemen. Size diyorum Akha
hiçbir sakınca görmemesi kavganın asıl
oğulları, hey, Akha oğulları denmez
nedenidir. Bu olayda karşısına çıkan kim size artık, Akha kadınları demeli, sizi
olursa olsun paylar, tersler, hiçe sayar aşağılık herifler sizi, Hadi yurda
(İl. I, 102 vd.). dönelim gemilerimizle, tek başına
... Kalktı hırsla bırakalım Troya'da onu, otursun onur
gücü yaygın Agamemnon, yiğit Atreus payının üstüne. Yardım etmeyelim de
oğlu, kapkara bir öfkeyle doluydu görsün sonunu, Saygısızlık etti
yüreği, yanıyordu iki gözü yalım yalım... Akhllleus'a, en üstün
yiğidimize,
Apollon'un Akha'lara gönderdiği aldı onur payını, yoksun bıraktı
salgının nedenini bilen Kalkhas bu öfke onu. Akhilleus'un içinde büyük bir
karşısında çekinir gerçeği söylemeye (İl. kin yok
I, 78 vd.). gene
de; hem gevşek davranmasaydı sana,
Kızdıracağım biliyorum Akha'lartn Atreus
saydığı oğlu,
adamı bu senin son küfrün olurdu ona.
, o adamın bütün Argos'lulara her
yerde sözü Bu sorunu Akha ordusunun nasıl
geçe çözümlediği de ilginçtir. Athena'nın
r. Kral azgın olur kızınca ayak verdiği esinle Odysseus sıraları dolaşıp
takımından
şöyle yatıştırır herkesi (İl. II, 193vd.):
birin
e, bir zaman öfkesini yenerse de, ...bilemezsin Atreus oğlunun niyeti
unutamaz ne? Akha oğullarını yokluyor şimdi o,
kinin ama ezecek yakında başlarını...
i, dışarı vurana dek taşır yüreğinde Öfkelenip de Akha'lara yıkım
onu. getirmesin
Ama Agamemnon ne Kalkhas'ı dinler, sakın
, Zeus'un beslediği kralların
ne de onun sözlerine uyulmasını salık amansızdır
veren Ak-hilleus'u, bildiğini yapar. Bu öfkesi...
davranışı tepki uyandırır. Tepkinin, daha güçlüdür onlar senden. Sense
yalnız kavgaya tutuştuğu Akhilleus'tan savaştan anlamaz korkağın birisin. Ne
gelmemesi, ordunun alt tabakasını kurultayda geçer sözün, ne savaşta
simgeleyen bir askerin de kralı en ağır geçer.
sözlerle kınaması dikkati çeker. Halkın Hem biz burada hepimiz kral
yöneticisini eleştirmesi dünya yazınında değiliz ki. Her taraftan bir ses
çıkarsa iyi olmaz, bir tek baş
ilk kez görülmektedir burada. Bu eleştiri
olmalı, bir tek kral. Kurnaz Kronis
Akhilleus'un ağzından şöyle dile gelir. oğlu şu değnekle bütün
"Ey doymak bilmek adam... Seni gidi yetkile
edepsiz, çıkarma düşkün yürek... Seni ri size krallık etsin diye verdi
şarap fıçısı, seni it gözlü, seni geyik Agamemnon 'al
yürekli... Halkını kemiren bir kralsın sen".
(İl. I, 122, vd.).
Ama yiğidin sözlerinden daha da
şaşırtıcıdır Thersites'in, halktan bir
adamın kralı kına-
14
At ıi
16
za savaşırlar. Bu dayanışmayı şöyle Aralarını sonunda Akhilleus bulur,
tanımlar Homeros (İl. XIII, 702 vd.). yatıştırır Aias'ı bu kötü huyu Aias'm
başına bela olacaktır. llyada'daki
Oileus'un çevik oğlu Alas hiç, ama hiç
ayrılamaz Telamon'un oğlu Aias'tan, olaylardan sonrasını an talan
yeni sürülen tarlada şarap rengi İki destanlarda Aiasınm İşlediği büyük bir
öküz suç söz konusudur: Troya şehrinin
nasıl düştüğü, Akha'lann eline geçtiği sırada
gönüldeş olur da çekerlerse sabanı; Priamos'un kızı Kassandra Athena
boynuzlarının kökü bol bol ter döker, tapınağına sığınmış, tanrıçanın heykeline
gittikleri zaman yarık boyunca uca
doğru yalnız cilalı boyunduruk ayırır sımsıkı sarılmıştır. Aias kızı sığınağından
onları ayırmak, dışarı çekmek ister ve dinsel
birbirinden, töreleri hiçe sayarak bu işi başarır.
işte Aias 'lar da tıpkı öyle, omuz Akha'lar bu günahı kendisine ödetmek
omza destek oluyordu birbirine. için Aias'ı taşlamaya koyulurlar. Ne var
ki bu kez kendi de Athena sunağına
Bu iki yiğit Akha ordusunun canı
sığınıp yalvarır. Tanrıça yiğidi böylece
ciğeridir, katılmadıkları hiçbir savaş,
ölümden korumuş olur, ama cezasız
başaramayacakları hiçbir yiğitlik yoktur.
bırakmaz: Dönüş yolculuğunda Akha'lar
Aias'lar arasındaki bu birlik,
korkunç bir fırtınaya tutulurlar, Aias'm
beraberliğin asıl nedenini, bu iki yiğidin
gemisi batar, Poseidon yiğidi kurtarır,
nitelikleri ve kaderleriyle birbirinden çok
ama bu kez Aias Athena'nın öfkesine
değişik olmalarında aramalı. Bunu daha
karşın kurtulduğuna böbürlendiği için
iyi anlamak için her birini ayrı ayrı
tanrıça Zeus'un yıldırımını alarak kendi
incelemeliyiz.
öldürür akılsız yiğidi.
(1) AİAS OİLEUS OĞLU . Aias Aias'ın işlediği günahların cezasını
İlyada'da şöyle çıkar karşımıza (İl. II, yurdu da çeker: Yiğit öldükten sonra bile
526 vd.). uzun bir süre Lokris toprağı verimsiz
Lokris 'lilere Oileus oğlu çevik Aias kalır, ikide bir salgınlar baş gösterir.
komuta Delphoi'ye çare sorulduğunda, tanrı
eder, sözcüsü şu cevabı verir: Kassand ra'nın
Telamon'un oğlu Aias'mki kadar değil kaçırılıp ırzına geçilmesinin kefareti
boyu
olarak her yıl Lokris'ten Troya'ya iki
boşu
ondan ufak, hem çok ufak, 'kendirden genç ki/ gönderilmeli ve Athena
bir zırh giymiş küçümencik bir tapınağına kurban edilmelidir. Bu töre
adamdır ama, de bin yıl sürdürülmelidir. Lokris'liler
bütün Hellen'leri, Akha'ları kargı bunu yapmışlar, ikinci yılından sonra
atmakta kızlar kurban edilmeyip Athena rahibesi
geçer. olarak Troya'da alıkonulmuşlar.
Aias kırk tane kara gemiyle gelmiştir
Tro-ya'ya, ama onun komuta ettiği (2) AİAS TELAMON OĞLU
bölükler hiç benzemez öbür Telamon'un oğlu Salamis'li Aias Troya
savaşçılara: Okçular Lok-ris'liler, hafif savaşına yalnız on iki gemi getirdiği
silahları kullanmakta ustadırlar, öteye de halde, Akha'lann, Akhilleus'tan sonra en
hiç gidemezler (İl. XIII, 712 vd.). yiğit savaşçı-sıdır. Görünüşü, boyu
Aias Hektor'a karşı teke tek savaşa bosuyla küçük Aias'ın tam karşıtıdır.
da hazırdır, gemilerin yanındaki çetin Akha'lann kalesi diye anılan Aias'ı
boğuşmaya katılır. Patroklos'un ölüsünü Priamos surların üstünden görünce,
Troyalıların elinden kurtarmaya da yanındaki Helene'ye sorar (İl. m, 226
yardım eder. Ama sert, kavgacı ve kimi vd.).
zaman kabadır; Patroklos'un ölüsü için Kim o, öbür Akha 'lı, soylu, Irlyarı
yapılan araba yarışmasında Aias yiğit, Argos'luları başıyla, geniş
İdomeneus'la kavgaya tutuşur, omuzlarıyla
Girit'lilerin önderi de şöyle tanımlar onu aşan?
(İl. XXIII, 483 vd.).
Helene de bu yiğidin "eşi görülmedik
Aias, kavgacı başı, akılsız adam, Aias" olduğunu söyler.
Akha'lardan geri kalırsın her
İşte, senin aklında hiç çeviklik Savaşa hazırlanırken şöyle tanımlanır
yok. Alas (İl. VII, 206 vd.).
M 1 .;' 17
I \U l\ / I I I İ U O
1 «
AİGYPTO
S
20
)S
99
AKi n I (x
IS
di. Kutsal bir ormanla çevrili bu bölge de karısı Peleus'a tutulur, onu baştan
Platon "Akademeia" adıyla anılan ünlu çıkarmaya uğraşır, başaramayınca, yiğidi
okulunu kurmuştu. "Akademi" oradan namusuna göz dikmiş olmakla suçlar.
gelir. Akastos konukluk yasalarını çiğnememek
İçin Pe-leus'u kendi eliyle öldürmek
Akakallis. Kral Minos'un kızlarından
İstemez. Bir ge-
biri. Tanrı Apollon ile sevişmiş ve
Miletos'u doğurmuş (Miletos).
Akamas. (1) Antenor'la Theano'nun
oğlu, İlyada'da adı geçen Troya'lı yiğit.
Akha'ların kampına saldırıda önemli bir
rol oynar. Meri-ones tarafından
öldürülür.
(2) Gene İlyada'da adı geçen ve
Troya'lılar
safında dövüşen Trakya'lı önder.
Telamon
oğlu Aias tarafından vurulur.
(3) Theseus'la Phaidra'nm oğlu,
Troya sa
vaşında rol oynayan, ama İlyada'da adı
geç
meyen Akha yiğidi. Paris Helena'yı
kaçırın
ca, Akamas güzel kadını geri istemek
için
Troya'ya elçi olarak gönderilir. Sonuç
verme
yen görüşmeler sırasında Priamos'un
kızı La-
odikeia ile tanışır ve sevişir, bir
oğulları bile
olur. Troya'nın düşmesine yol açan
tahta atla
giren sekiz Akha yiğidinden biridir.
Akarnan. Alkmaion ile su perisi
Kallirho-
e'nin oğlu, ünlü kâhin Amphiaraos'un
torunu (Tab. 23). Kendisi daha
çocukken, babası, Arkadya kralı
Phegeus tarafından öldürülünce, anası
tanrı Zeus'tan oğlunun çabuk
büyümesini dilemiş, Akarnan birkaç ay
içinde erginlik çağına ermiş ve
Phegeus'la çocuklarını öldürerek öç
almış. Sonra da batı Yunanistan'da
adını taşıyan Akarnania ülkesini kurmuş.
Akastos. İolkos kralı Pelias'ın oğlu
(Tab. 22). Argonaut'lar seferine ve
Kalydon avına katılır. Pelias'ın kızları
Medeia'nın öğütlerine uyarak babalarını
kesip kazanda kaynatınca, Akastos kral
olur ve İason'la Medeia'yı İol-kos'tan
sürer (Pelias).
Kalydon avı sırasında Akastos'un başı
derde girer: Arkadaşı Peleus kaza ile
kaynatası Eurytion'u öldürür ve bu
suçtan kendini arındırmak için
Akastos'un sarayına sığınır. Akastos'un
ce av yorgunluguyla uykuya dalmış olan
konugunu dag başında silahsız olarak
vahşi hay vanlara yem olsun diye bırakır.
Ama at adam Kheiron Peleus'u kurtarır.
Peleus da öfkesine kapılıp gider,
Akastos'la karısını öldürür.
28
nuksever, uygar ve halkseveı kratıdıı Alkinoos sarayinin iç düzeni daha az
Bugün Korfu adası olduğu genellikle parlak değildir: Şiir, oyun, yarışma
benimsenen Sklıerie'ye yerleşmiş, Phalak'lann yaşamında büyük yer tutan
denizci blı ulus olan Phaiak'ların başıdır. uğraşlardı Ozan Demodokos'un Troya
Alkinoos, ülkesinin önderleri, savaşından söz açması üzerinedir ki,
danışmanları ile birlikte yönetir ulusunu, Odysseus kimliğini açığa vur mak
on İM kralın on üçüncüsü sayar kendini. zorunda kalır ve serüvenlerini anlatmaya
Ama biz Alkinoos'u Homeros'un girişir (Demodokos). Ama Alkinoos'un
arzından dinleyelim, Odysseia'da dünya görüşü ve insanlık anlayışı sanata
bundan daha güzel, daha cana yakın, saygı İle de bitmez. Özgürlüğe olan
tadına doyulmaz bir parça yoktur. eğilimi ilk ve orta çağlan çok aşan
Phaiak'ları şöyle anlatır (Od. VI, 4 vd.): modern denebilecek bir nitelik taşır.
Konukluk kurallarına uyarak Odysse-us'u
Eskiden Phaiak 'lar engin Hypereia 'da
hemen, kim olduğunu, nereden geldiğini
otururdu,
güçte üstün, zorba Tepegözlere sormadan benimser, istediği an
yakın, Tepegözler onların topraklarım gemileriyle onu yurduna göndermeye
boyuna hazır olduğunu bildirir ve bu sözünü hiç
yağma ederlerdi. gecikmeden yerine getirir. Odysseus'u
Tanrı yüzlü Nausithoos on/arı kaldırdı, öyle beğenmiştir ki, kendisine damat
götürdü, yerleştirdi Skherie 'ye, alın edinmeyi özler, ama en ufak bir baskıda
teriyle yaşayan insanlardan uzağa.
Dört yandan surla çevirmişti kenti, bulunmaz, giderek, konuğuna kılavuzluk
evler kurmuş, tapınaklar yapmıştı etmedi diye kızı Nausikaa'yı kınar (Od.
tanrılara, tekmil toprakları dağıtmıştı. VII, 299 vd.):
Ama o çoktan boylamıştı Hades
ülkesini, düşünceleri tanrılardan gelen Benim kızım ödevini tam yapmamış,
Alkinoos kraldı şimdi. konuğum,
madem
hizmetçilerivardıyanında, ve
(Od. VII, 11): madem sen yalvardty dm ona ilkin,
Tekmil Phaiak'ları yönetirdi ne diye evimize getirmedi alıp
Alkinoos halkı sayardı onu bir seni?
tanrı gibi.
Karısı Arete'ye saygısı da Homeros
Ama bu saygının asıl nedeni Arete ile destanlarında görülen kadına değer
evlenmiş olmasıdır. Arete erdem demek, vermenin daha yüksek bir aşamasını
bakın Alkinoos eşini nasıl baş tacı eder yansıtır. Kadın, adı üstünde Erdem'in
(Od. VII, 67 vd.): kendisidir ve erkeğin başaramadığı bazı
edimleri daha bir incelikle, duyarlıkla,
Alkinoos kendine karı aldı onu. Arete insanseverlikle yerine getirebilir diye
'yi öyle saydı, öyle saydı ki, hiçbir saymakta, sevmektedir onu. Phaiak'ların
kadın böyle sayılmadı yeryüzünde, sarayında asıl onun sözü geçmektedir.
erkeğinin buyruğunda, evindeyaşayan Nausika-a da bunu bildiği içindir ki,
hiçbirkadı
n, hem kocası, hem çocukları saydı Odysseus'un saraya varınca dosdoğru
onu Arete'nin dizlerine kapanmasını salık
yürekten, verir ona (Od. VI, 310 vd.).
halk da bir tanrıça gibi baktı ona, tatlı Konukseverlikte de, cömertlikte de ilk
sözlerle selam verirlerdi şehre inince işmarı veren Arete'dir, yalnız Alkinoos
o, çok akıllıydı, iyi yürekliydi de
ondan, yatıştırırdt bütün kavgalarını değil, bütün Phaiak önderleri de
erkeklerin! danışmanları da uyarlar sözüne. Yatağı
o yapar, sandığı o hazırlar, rahatını o
Öyle bir cennettir ki Alkinoos'un sağlar konuğun. Anasının kızı olan
ülkesi, Batı yazınında ilk "ütopya" diye Nausikaa da kurtarmamış mıydı
tanımlayabiliriz onu. İç ve dış düzeni Odysseus'u ölümden? (Nausikaa).
Odysseus'a bile parmak ısırtacak Erkeği kadınsız olarak düşünmek
gibidir. Homeros bir mimarlık baş eseri olanaksızdır Homeros destanlarında.
olan bu sarayı anlatmakla bitiremez Kadın erkeğin mutluluğudur.
(Od. VI, 263 vd.). Odysseia'ya üstün uygarlık havasını
veren kişiler Arete, Nausikaa, Penelope
gibi insanlı gın daha ince, daha duyarlı
ve becerikli yönü nü simgeleyen
kadınlardır.
ALKMAİON
34
çülü bir adamdır, Telemakhos'un kardeşleriyle oynarken görmüş ve
öldürülmesine karşı çıkar (Od. XVI, g ü z e l l i ğ i n e vurulmuş. Ama kız çok
394 vd ) utangaçmış tanrıdan kaçmış ve Atlas'ın
Öbür talipler gibi dilenci kılığındaki dünyayı omuzlarında taşıdığı uzak ülkelere
Odysse-us'a kötü davranmaz, varmış. Poseidon da bir yu nus balığı
dövülmesine karşı gelir, talipleri göndermiş peşinden, yunus Anı phitrite'yi
yatıştırmaya çalışır (XVIII, 121 vd.). sırtladığı gibi, getirmiş deniz kralına vermiş.
Gene de taliplerin kaderini Evlenmişler ve o gün bugün mutlu bir çift
paylaşmaktan kurtulamaz ve olarak yaşamışlar. Denizden olma bir sürü
Telemakhos'un kargısıyla vurulur (Od. yaratığın başında, köpükler arasında kayan
XXII, 90 vd.). bir arabada oturur gösterilen denizler
kraliçesi Poseidon'a vefalı bir eş olmuş, kimi
Amphion. Zeus ile Antiope'nin oğlu, efsaneciye göre çocuğu olmamış, ama
Zet- Hesiodos onun Triton'u doğurduğunu şöyle
hos'un ikiz kardeşi (Tab. 9). anlatır (Theog. 230 vd.):
Antiope ikiz çocuklarını doğurunca,
Toprağı sarsıp gümbürdeten Poseidon
amcası Lykos onları Kithairon dağına Amphitrite .tanrıçayla eulendi ve
bırakıp, Antio-pe'yi de karısı Dirke'ye onların sevişmelerinden büyük Triton
köle olarak verir. İkizler dağda çobanlar doğdu, gücü kuvveti sonsuz, o Triton
arasında büyür, Amphi-on'un müziğe ki dalgaların dibinde, anasının ve soylu
yeteneğini fark eden tanrı Apol-lon (ya babasının yanında altından bir
da Hermes) ona bir lyra armağan sarayda oturur korkular saçarak
etmişti. Günün birinde Dirke'nin çevreye.
yanından kaçan Antiope gelir, dağda Amphitryon. Tirnys kralı Alkaios'un oğlu
oğullarını bulur ve öcünü almaya iter (Tab. 13). Kaza ile amcası Elektryon'u
onları. İkizler Thebai'ye dönerler, öldü rür. Yurdundan sürülüp Thebai'ye
Lykos'u öldürüp, Dirke'yi azgın bir sığınır, ora kralı Kreon onu bu
boğanın boynuzlarına saçlarıyla suçundan arındırır. Amphitryon
bağlayarak salıverirler hayvanı. Dirke kendisiyle birlikte Thebai'ye gelen
kayalar üstünde parçalanıp can verir. amcakızı güzel Alkmene'ye talip olur,
Ölüsü bir ırmağa atılır, o ırmağa Dirke ama Alkmene bu evlenme için bir şart
adı verilmiştir sonradan. Ze-us'un koşar: Amphitryon, bir zamanlar kral
buyruğuyla Thebai şehrinin yönetimi Pterelaos'un oğullarınca öldürülen
bundan sonra Amphion'la Zethos'a kardeşlerinin öcünü almalıdır. Kreon da
geçer. İkizler kentin surlarını kurmaya bu işe yardım etmeye söz verir, yeter ki
koyulurlar. İkizler birbirlerine hiç Dionysos'un Thebai ülkesine saldığı
benzemiyorlar, sert ya-ratışlı Zethos Teumessos tilkisinden kurtarsın bölgeyi.
avcı ve savaşçı idi, Amphion ise tam Amphitryon bu işi başarır, sonra da Alk-
tersine yumuşak, sevimli bir sanatçıydı. mene'nin isteğini yerine getirmek için
Surları yaparken Zethos sırtında yola çıkar.
kocaman kaya parçalan taşıyor, Amphion Alkmene'nin kardeşlerini Taphos
ise lyra çalıyor, çalgının güzel ve adasından gelme bir ordu öldürmüştü,
büyüleyici seslerine kendilerini kaptıran bu adanın kentini almak ise kralı
taşlar yerlerinden kımıldıyor, istenilen Pterelaos'u öldürmeye bağlıydı, o da
sıraya girip yan yana diziliyorlardı. olanaksız, çünkü kralın saçında onu
Amphion Tantalos'un kızı Niobe ile ölümsüz kılan bir altın tel varmış. Am-
evlenmiş, Apollon'la Artemis Niobe'nin phitryon'a tutulan kral kızı Komaitho
çocukları-nı oklarıyla vururken babasının başından altın teli koparmış.
Amphios'u da küstah bir soy yarattı Pterelaos ölünce, Amphitryon da
diye öldürmüşler (Niobe). Taphos'u ele geçirmiş ve krallığını
sefere kaülan arkadaşı Atlna'lı
Amphissos. Bkz. Dryope. Kephalos'a vermiş. Ama Komaitho'ya
şükran beslemek şöyle dursun, onu
Amphitrite. Okeanos kızı Doris'in
öldürmüş ve Taphos'u yağma ettikten
deniz tanrı Nereus'la birleşmesinden
sonra Thllpti'yi (Inıımüş (Alkmene).
Nereides diye anılan elli kız doğar.
Ahenkli isimlerini dize dize saymakla
bitiremez Hesiodos (Theog. 240 vd.).
Amphitrite de bunlardan biridir,
öyküsü, macerası yoktur her nedense.
Gtl inin birinde Poseldon onu bir
kumsalda kız
V,
JU»1 I I\> »l
u.
olan bu gençleri kurtarmak İşini ti. Kral Eetion'un sarayında
Theseus ba-Şarmış (Aigeus, yapmadığını bırakmamış, yaşlı başlı kralı
Theseus). öldürmüş, yedi Oğ lunun insafsızca
canlarına kıymıştı. Andromakhe'nin
Androklos. Atina kralı Kodros'un oğlu.
anasını da esirgememişti. "Ormanlık
Ef-saneye göre Efes bölgesine
Plakos daginın eteğinde kraliçeydi
yerleşmiş Le-leg'lerle Karia'lıları kovan
anam" diyor Andromakhe yana yakıla;
lon göçmenlerinin önderi olan
kraliçeyi de Akhilleus esir sürüsüne
Androklos Ephesos şehrinin
katmış, Troya'ya getirmiş, sonra büyük
kurucusudur. Samos (Sisam) adasını da
bir kurtulmalık karşılığında serbest
o ele geçirmiş. İon göçmenlerine bir
bırakmıştı, ama zavallı kadın,
tann sözcüsü kuracakları şehrin yerini
Homeros'un dediği gibi, "hür gününü"
kendilerine bir yaban domuzunun
görür görmez ölmüştü.
göstereceğini bildirmiş. Bir gece
Andromakhe Troya sarayında kadınlar
İon'lar ormanda balık kızartırken, balık
dairesinde, hizmetçileri arasında nakış
sıçramış, bir ateş kıvılcımı da koruluğa
işlemekle, mekik dokumakla vakit
düşmüş, ağaçların arasından bir yaban
geçirir. Her geçen gün bir işkencedir,
domuzu çıkmış. Androklos hayvanı
çünkü korku kaplamıştır yüreğini, ne
oracıkta öldürmüş ve tanrı buyruğunun
kadar yiğit de olsa Hektor'un bir gün
gerçekleştiğini anlayarak Ephesos
düşman kargısı altında can
şehrini o korulukta kurmuş.
vereceğinden korkar. Troya ovasında
Andromakhe. Andromakhe, Mysia yiğitler boğuşurken, rahat durmaz,
bölgesinde Thebai şehrinin kralı olan dört duvar arasında. İkide bir savaşı
Eetion'un kızıdır. Eetion kral Priamos'a gözlemek için çocuğunu dadıya verip
dostluk bağlarıyla bağlıdır. Sarayında batı kapısının üstündeki kuleye çıkar.
yedi oğlu ile büyüttüğü tek kızı sevimli, Bir gün Hektor savaştan ara bulup
uslu, akıllı Adromakhe'yi Pri-amos'un en şehre gelir, karısı-nı evde arar, yok,
değerli oğlu Hektor'a verir. Düğün yiğit, batı kapılarına koşar, uzaktan
dernek nasıl olmuş? Andromakhe, Pria- Andromakhe'yi ve yavrusunu görün ce,
mos'un oğulları ve gelinleri için yapılmış gülümser. Andromakhe gözyaşları döke
önü revaklı evlerin birine nasıl gelin rek ellerine sarılır (İl. 407 vd.).
girmiş? Bunu şairler bize anlatmaz.
Mutlu günlerini bilmeyiz bu güzel karı- Ah kocacığım, bu hırs yiyecek seni,
yavruna, talihsiz karına acıma yok
kocanın. Hektor'la Andromakhe ancak sende, dul kalmama, biliyorum,
yıkım gelip çattığı zaman, İlya-da'da azgünvar, Akha 'lar üstüne saldırıp
anlatılan savaşın dokuzuncu yılında öldürecekler seni. Sensiz
Troya sahnesine çıkarlar. Arada, bir kalmaktansa toprak yutsun beni
çocukla-n olmuştur: Astyanaks. daha iyi
Troya'lılar Hektor'un oğluna "şehrin Benim senden başka dayanağım yok,
efendisi anlamına gelen bu adı, çocuk alıp götürdüğü zaman ölüm seni
büyür de bir gün Troya'ya kral olur yalnız acılar kalacak bana, Ne babam
var benim, ne ulu anam... Sen bana bir
umuduyla takmışlardır. Ama Hektor'un babasın, Hektor, Ulu anamsm benim,
ölümünden birkaç gün önce Astyanaks kardeşimsin, arkadaşısın sıcak
dadısının kollarında dolaştırılan bir döşeğimin. Burada, kalede kal, acı
bebektir. bana, yetim koma yavrumuzu, karını
dulkoma.
Andromakhe'nin anadan, babadan,
kardeşten yüzü gülmemişti. Uğursuz Hektor acır kansına, ne yapsın, bir
savaş Anadolu kıyılarına gelip çatınca, korkak gibi çekilecek değil ya savaştan
Troya yöresinde rahat kalmamıştı. Troya ordusunun desteği, dayanağıdır.
Akha ordusu dokuz yıldır Troya Günler geçer, Hektor ile Akhilleus
kapıları önünde pinekliyor, düşüremi- arasında teke tek savaş başlar. Ölüm-
yorlardı bir türlü Anadolu'nun kutsal kalım savaşı, İI-yada destanının en
kalesini. Hele içi içine sığmayan genç ve dramatik sahnesi. Hektor'un ölümüne
atılgan Akhil-leus çok sabırsızlanıyordu. karar vermiştir tanrılar. Yiğit çe
Şehirden çıkıp, dağda, bayırda dövüşerek can verir. Troya surlarından
davarlarını otlamaya giden, atların bir çığlıktır kopar, Andromakhe
çeşmeye süren tek tük Troya'lıları her odasında mekik dokurken duyar bu
fırsatta kovalayıp öldürmekle bile vaveylayı, delı gibi fırlar
duyuramıyordu kana susamışlıgını.
Bölgede çapulculuk seferlerine çıkmış
Aklıllleııs, Mysia'ya varmış
ruvun\jmcuf\
42
çekleştirir. Eros bazı efsanelere göre ballandıra anlatırlar. Bu öykülerin
onun oğludur, ama Theogonia'da Eros başında Homeros'un Odysseia'sındaki
Aphrodi-te'den çok önce doğmuş serüven gelir Bu serüveni kör ozan
evıeır.el bil güçtür, sonradan katılır Demodokos anlatır Al kineos'un
Aphrodite'nin alayına (The-og. 201 vd.): sarayında toplanmış konuklara Ares'le
Doğup da yürüyünce tanrılara doğru Aphrodite'nin seviştiklerini güneş
Eros la Himeros (arzu) takıldılar tanrı görür ve Hephaistos'a haber
hemen verir, ünlü demirci tanrı da kırılmaz,
peşine. çözülmez zincirlerden büyülü bir ağ örer,
İlk günden bu oldu onun yerleştirir onu yatağının altına, sonra da
tanrılıkpayı İnsanlar arasında da, yalancıktan Lemnos adasına gider. İki
ölümsüzler tanrı sevişirlerken demir ağın içinde
arasında tutklu kalırlar, onları suçüstü yakalayan
da; Ona düştü kız cilveleri,
gülüşmeleri Hephaistos da acı acı bağırır, sahneye
oynaşmalar seyirci olan tanrılar arasında da dinmez
ı. Sevmenin, sevişmenin tadı, büyüsü. bir kahkaha kopar (Od. VIII, 295 vd.).
Güzelliği, zarafeti ve bereketi Aphrodite'nin başka sevgilileri de
simgeleyen Kharit'ler, Hora'lar ve olur, bunlardan biri Adonis (Adonis),
düğün alaylarının başında giden öbürü Troya kral soyundan Aineias'm
Hymenaios da Aphrodite'nin babası Ankhises'tlr (Ankhises,
çevresindeki tanrılardır. Ne var ki aşk Aineias). Tanrı Hermes ile sevişen
tanrıçasının kişiliği çelişkili ve belirsiz Aphrodite'nin Hermaphroditos diye
bir oğlu olur, efsane yazarlarının kimine
olarak canlandırılmaktadır efsanede.
göre İM tanrı îda, yani Kazdagının
Savaş tanrı Ares'le birleşmesinden (ki
tepesinde seviş misler, orada doğup
bu birleşme de anlamlıdır) Phobos
ikisinin de adını alan çocuğu dağ
(bozgun) ve Deimos (korku), bir de
nympha'ları büyütmüş, başka bir
Harmonia doğar. Ahenk, uyum anlamına
anlatıma göre Halikarnassos kentinin
gelen Harmonia'nın yanıbaşında korku
batısın daki bir yarda biri Hermes'in
ve bozgun Aphrodite'nin kişiligindeki
öteki Aphrodl te'nin birer tapmağı
olumlu ve olumsuz yanları ve çelişkileri
varmış, tanrılar orada sevişip birleşmiş
simgelerler. Bu ikiliği en kesin bir ve orada doğup büyüyen çocukları
tanımlama ile Platon "Şölen" adlı Hermaphroditos'un başına Salmakls
diyalogunda dile getirir. Sokrates'in de adlı su perisi ile olan serüveni gelmiş
bulunduğu bu şölene katılanlardan (Hermaphroditos, Salmakis).
Pausa-nias şöyle der (Plat. Şöl. 180 d-e):
Aphrodite'nin öfkeleri, öç almaları
"Herkes bilir ki, sevgi (Eros) korkunçtur: Şafak tanrıça Eos'a,
Aphrodite 'den ayrılmaz. Aphrodite Phaidra ve Pa-siphae'ya belalı aşklar
tek olsaydı, sevgi de tek olurdu, ama
madem ki iki Aphrodite var, Sevginin esinler, kendilerine yeterince
de iki olması gerek. Hem bu tanrının tapınmayan Lemnos kadınlarına ceza
ikiliği nasıl inkâr edilebilir? Biri, yani en olarak kocalarının bile dayanamadıgı bir
eskisi, göksel dediğimiz Aphrodite ana koku verir, Kinyras'ın kızlarını kendilerini
karının-dan doğmuş değil, göğün kızıdır. yabancılara satmaya zorlar. Üç Güzeller
Daha sonra gelen bir başkası var ki, yarışmasında oynadığı rol ve Paris'le
Zeus 'la Dione 'nin kızıdır, ona orta Helena'nın başına getirdiği bela, dillere
malı Aphrodite diyoruz. Bu tanrılarla destan olmuştur. İlyada destanında oğlu
ilgili iki türlü sevgi de olacak ister
istemez, birine orta malı, öbürüne Aineias'm koruyucusu olarak oynadığı rol
göksel diyeceğiz" bu kişi ile ilgili bölümde anlatılır.
Roma'da Venüs Genetrix olarak Ae-neas
(3) EFSANELERİ. Kişiliği ile tanrılar destanıyla ilgili rolü Venüs bölümünde
arasında bunca önemli bir yer tutan açıklanır. Eros ile Psykhe masalında da
Aphrodite'nin efsaneleri azdır, daha adı geçer. Kişiliği Hellenistik çağdan
doğrusu kendine özgü öyküler az da, sonra Rönesans sanatına da tükenmez
başkalarının baş kahraman oldukları bir konu olmuş, resim ve heykelde
öykülerde kendisine ikinci derecede bir işlendikçe işlenmiştir.
rol düşmektedir.
Aphrodite topal tanrı Hephaistos'la Kuşlardan güvercin ve serçe,
evlendirilir, nasıl ve nedeni belli değil, çiçeklerden gül ve mersin tanrıçaya
ama şairler onun çirkin kocasını adanmış sayılır (inim kadar şairleri
aldatmasını ballandıra esinleyen bir tanrıça da
APOLLON
/I'I
Apollon birçok ozanların babası sayılır Ares. Savaş tanrı Ares'in Roma'da
(Li-nos, Orpheus, Aristaios). karşılığı Mars'tır. Roma devleti bu
Hekim tanrı olarak adı genellikle oğlu tanrıya ne kadar değer vermiş, saygı
Ask-lepios'unkiyle birlikte anılır göstermişse, Yunan dünyası onu o kadar
(Asklepios, Pai-an). Adının geçtiği sayısız hor görmüş, sevimsiz, giderek gülünç bir
efsaneler için yukarda gösterilen adlarla kişi olarak canlandırmıştır. Hele
ilgili maddelere bakınız. Homeros destanlarında kaba kuvveti
simgeleyen Ares'e eklenmedik aşağılayıcı
Apsyrtos. Bkz. Argonaut'lar. sıfat kalmamıştır. Azgın, çılgın deli,
uğursuz olarak nitelendirilen Ares
Ara. Lanet, beddua, ilenme anlamına insanların baş belası, elleri kanlı, kaleler
gelen yunanca kelime. Tragedyalarda bu yıkan olumsuz bir varlıktır. Doğuşunu üç
kavramları simgeleyen tanrıça. Kimi dizede şöyle anlatan Hesiodos (Theog.
zaman çoğul olarak gösterilip öç perileri 921) bir daha pek söz etmez bu
Erinys'lerle bir tutulur (Erinys). tanrıdan (Tab. 5):
Arakhne. El sanatlarında Anadolu'nun Hera görkemli son eşi oldu Zeus
Yunanistan üzerine üstünlüğünü dile 'un Sevişti tanrıların ve insanların
getiren bir efsanedir Arakhne kralıyla Hebe 'yi, Ares 'i ve
efsanesi. Eileithya 'yı doğurdu
Arakhne Lydia'lı bir kızmış, babası Hera
İdmon Kolophon kentinde kumaş Ares'in anası Hera ile herhangi bir
boyacılığı yaparmış, kızı da iş işlemede, ilişkisine pek rastlanmaz destanlarda,
nakış yapmada, kilim dokumada öylesine hele babası Zeus'un ondan hoşlanmadığı
usta, öyle becerikliymiş ki, yokmuş onun besbellidir. Tro-ya savaşında yiğit
üstüne bütün bölgede. Dağdan, Diomedes Athena'nın yardımıyla
ormandan periler bile gelir, şaşakalırlar- karnından yaralar Ares'i, o da Zeus'un
mış yaptığı işlere. Lydia kızları, kadınları yanına sığınıp ağlaşır. Tanrılar babasının
bilinçli, giderek gururlu olurmuş. bu sızlanmalara verdiği karşılık şudur
Arakhne de ölümlülere elişlerinin (İl. V, 889 vd.):
hepsini öğretmiş olmakla geçinen
Atina'nın baş tanrıçası Athe-na ile Böyle ağlaşıp durma dizimin
gergefte boy ölçüşebileceğini ileri dibinde,dönek Olympos 'ta oturan
tanrılar arasında • benim iğrendiğim
sürer dururmuş. Tanrıça buna kızmış,
tanrısın sen, hep hırgür, kavga, savaş
bir kocakarı kılığına girip çıkmış işin gücün, eleavuca sığmaz
Arakhne'nin karşısına. Öğütler vermiş, huysuzluğun, biliyorum, anadan gelme
daha alçakgönüllü olmasını, tanrılarla sana, Hera 'dan ben de ona zorla
boy ölçüşmekten sakınmasını salık dinletirim sözümü.
vermiş. Ama Arakhne hiç oralı olmamış,
Apollon'la Athena Ares'i şöyle
Atheria isterse gelsin nakışta
yarışalım demiş. Tanrıça da o zaman kınarlar (İl. V, 30; 830):
kim olduğunu açıklayarak başlamışlar Ares, insanların baş belası
gergef başında yarışma-ya. Athena Ares, ey kaleleryıkan, ellerin
Olympos'un on İM büyük tanrısını kanlı.
işlemiş nakısına, Arakhne ise
Yaklaş ona, saldırgan Ares 'ten
tanrıların pek şanlı olmayan çekinme, delinin biridir, kötünün
serüvenlerini canlandırmış:' kötüsüdüro, bir o yana döner, bir bu
Zeus'un Europe'yi kaçırmasını, yana.
Danae'ye yaklaşmasını filan. İşlerini Asıl çekişmesi de Athena iledir, çünkü
bitirince Athena bakmış ki kızın nakısı A-thena aklın yönettiği savaşı, Ares ise
kusursuz, kendininkin-den aşağı akılsızca, körü körüne çarpışmayı
kalmıyor, geçiyor bile. Derken büyük bir simgeler. Bu çatışmada elbette ki akıl
öfkeye kapılıp kırmış Arakhne'nin üstün gelecek. Zeus'un kafasından
gergefini, yırtmış nakısını. Lydia'lı kız çıkma, Zeus'un kalkanıyla dövüşen
üzüntüsünden kendini asmış. Ama Athena zaferi kazanacaktır. İlyada'nm
tanrıça hamarat sanatçıyı bir örümcek beşinci bölümünde tanrılar da
kılığına sokmuş ki, sonsuzluğa dek tozlu Akha'larla Troya'lılar arasındaki
duvar köşelerinde ag örsün de hiçbir kıyasıya savaşa katılınca, Apollon önce
faydasını görmesin. Ares'in işe karışmaması
için onu Skamandros ırmağınınkıyısına nin eteğinde bir kaynak fışkırır, bu
oturtur, ama işler çatallaşıp Aphrodite kaynağın dibinde de günün birinde
de yaralanınca, Ares çıkagelir; savaşı Ares, Aglauros tan olma kızı Alkippe'ye
şöyle anlatılır (İl. V, 855 vd.): Poseidon'un oğlu Ha-lirrhotios'un
Gürnarah Diomedes de atıldı tunç saldırdığını görmüş ve öfkeye kapılarak
kargısınla, öldürmüş saldıranı. Derken Posel-don
PaliasAthene tutup yöneltti kargıyı Olympos tanrılarını tepede toplamış ve
tam Ares'in göbeği altına, karmlığm Ares'in bu suçunu yargılamalarını
bağlandığı yere tam; vurdu onu, istemiş. Tanrılar mahkemede Ares'in
yaraladı karnından, sonra derisini beraatına karar vermiş.
yırtıp kargıyı çekti çıkardı. Ares
kavgasına tutuşmuş dokuz, on bin kişi, Arete. Bkz. Alkinoos.
savaşta nasıl bağırır çağırırsa, tunç
Ares de öyle bağırdı. Akha 'larla Arethusa. Artemis'in çevresindeki avcı
Troya 'lıları yakaladı bir titreme. kızlardan Arethusa günün birinde ay
Savaşa doymaz Ares öylesine
bağırmıştı. yorgunluğunu gidermek için ırmağa
girmiş, yıkanıyor-muş. Çırılçıplak
Bu dev tanrı Homeros destanlarında yüzerken birdenbire ırmaktan yükselen
yürekli ve yiğit olarak bile gösterilmiyor. bir erkek sesi duymuş. Kıza tutulan
Dönekliği zaferi kimi zaman ona, kimi ırmak tanrı Alpheios'un sesiymiş bu.
zaman buna vermesinden ileri Kız sudan dışarıya fırlayıp olduğu gibi
gelmiyorsa da, baş konusu savaş olan koşmaya başlamış. O koşmuş, ırmak
bir destanda savaş tanrının bu kadar kovalamış, sonunda gücü tükenen
hor görülmesi şaşılacak bir şeydir. Arethusa Artemis'e ya-karmış onu
Ares'in Aphrodite ile birleşmesinden kurtarsın diye. Tanrıça da önce kızı
Pho-bos (Bozgun), Deimos (Korku) ve bir buluta sarmış, sonra bir kaynağa dö
bir de Har-monia doğar. Phobos'la nüştürmüş, ama Alpheios gelip sularını
Deimos ayrılmazlar babalarının sula rina karıştırmasın diye, Arethusa
yanından, Enyo adındaki kızı da tanrı yerallın.ı dalmış ve ancak Sicilya'da
neredeyse oradadır. Ona kimi zaman Ortyga adasınd.ı gene yeryüzüne çıkmış
Eriş (Kavga) de katılır. (Alpheios).
Odysseia'da anlatılan aşk Bu efsane, biri Elis'te, öbürü
macerasında (Aphrodite) Ares Sicilya'da Arethusa adlı İM kaynağın
Hephaistos'un ağına düşüp varlığını açıklamak için uydurulmuş olsa
yakalandıktan sonra hiç ses çıkarmaz, gerek.
süklüm püklüm Trakya'ya doğru yol alır Argcs. Uranos (Gök) ile Gaia'nın
(Od. VIII, 359 vd.). Ares'in yabani (Toprak) birleşmesinden doğan tek
Trakya boylarının yanında oturmaktan gözlü devlerden biri. Adı "ışık saçan"
hoşlandığı ve bir geleneğe göre kızları anlamına gelen Arges Ze-us'a yıldırım
olan Amazonların da oradan kaynak armağan eden Kyklops'tur. (Kyklopes).
bulduğu söylenir. Thebai'de de Kad-
mos'un atası olarak tapım gördüğünü, Argonaut'lar (Argo Gemicileri).
bir ejderin beklediği bir suyun İlkçağın
kendisine adanmış olduğunu anlatır büyük destansal öykülerinden biri olan
(Kadmos). Argonaut'lar serüvenini bize bir tüm
Herakles destanında Ares, oğlu olarak Ro-doslu Apollonios anlatmıştır.
Kyknos'u yiğitle olan savaşında korumak İ.Ö. III. yüzyılda yaşayan Apollonios
ister, Athena araya girip Kaderin ünlü bir mythos yazarıdır. Bu konuyu
Kyknos'un yenilmesine karar verdiğini, kendisinden sonra Apollodo-ros ve önce
buna karşı gelmenin akıl kârı de büyük Dor şairi Pindaros işlemiştir.
olmayacağını söyler, ama Ares akıl ve Medeia ile İason efsaneleri ise
mantık dinlemez, gene atılır körü tragedya yazarlarına ve özellikle
körüne savaşa ve Herakles'ten yara Euripides'le Sene ca'ya konu olmuştur.
alarak gene utana utana döner Bu uzun öyküyü, çeşitli bölümlerini
Olympos'a. başlıklarla göstererek özetlemeye
Atina'da adam öldürmelerin ve dinsel çalışalım.
suçların yargılandığı Areopagos, yani ARGO GEMİSİ. Adı "hızlı" anlamına
Ares tepesi diye bir yer vardır. gelen Argo gemisi Karadeniz'in Kolkhis
Efsaneye göre, bu tepe- ülkesinde
fil
Altın Postu aramaya giden kahramanlar onlarla sevişerek gebe kaldılar (Thoas,
için yapılmış elli beş kürekli bir Hyp-sipyle).
gemiymiş. Onu yapan ustanın adı da
SEMENDİREK, KYZlKOS. Çanakkale
Argos imiş.
Boga-zı'na girmeden Samothrake
ARGONAUTLAR KİMLERDİR? Sefere (Semendirek) adasına vardılar ve ozan
katılanlar Troya efsanesi Orpheus'un öğüdüne uyarak adadaki
kahramanlarından önceki kuşaktan gizemlere erdirildiler. Oradan da
kişilerdir. Mythos yazarlarının bunlar Marmara denizine girdiler ve Kapıdag
üstüne verdikleri listeler birbirini yarımadasına vardılar. Delion'Iar kralı
tutmaz, ama genellikle en ünlü Kyzi-kos'u yanlışlıkla öldürdüler
kahramanlar şunlardır: İason, gemi (Kyzikos).
ustası Argos, dümenci Tiphys, ozan
MYSİA'DA HYLAS'IN
Orpheus, İdmon, Amphiaraos ve
KAYBOLMASI.
Mopsos adlı biliciler, Boreas'ın oğulları
Mysia kıyılarına vardıklarında (Mudanya
Kalais'le Zetes, Kastor'la Polydeukes,
limanına çıkmış olacaklar) Herakles
Pele-us'la Telamon, Meleagros,
ormana dalıp kırdığı küreğinin yerine
Herakles ve daha başkaları.
yenisini kesmeye gitti, yanında Hylas
ALTIN POST. Altın Post, bir adlı çok sevdiği bir genç vardı.
zamanlar A-thamas'ın çocukları Delikanlıyı tatlı su aramaya
Phriksos'la Helle'yi sırtına alıp göndermişlerdi. Geri gelmeyince
Yunanistan'dan Karadeniz'deki Kol-khis Herakles onu aramaya koyuldu ve şafak
ülkesine kaçıran kanatlı koçun pöstekisi- sökerken hâlâ dönmediklerinden gemi
dir. Kız kardeşi Helle Boğazları geçerken Herakles'i Mysia'da bırakarak yoluna
denize düştükten sonra, Phriksos tek devam etti (Hylas, Herakles).
başına Kolkhis'e varır ve kendisini iyi
AMYKOS, PHİNEUS. Kadıköy'e
karşılayan Ale-tes'e Zeus'a kurban
yerleşmiş dev Amykos'u Polydeukes'in
ettiği koçun altından olan postunu
yenmesi üzerine yelken açan Argo
verir. Aietes de bu eşsiz postu tanrı
gemisini fırtına Boğazdan uzaklara
Ares'e adanmış bir korulukta saklar
Trakya kıyılarına atar. Orada
(Athamas, Phriksos, Helle, Aietes).
Poseidon'un oğlu kör kral Phineus'a
SEFERtN NEDENİ. lolkos kralı Aison rastlarlar. Bu kral Harpya'lar belasına
tahtını üvey kardeşi Pelias'a uğramıştır. Kanatlı, kadın yüzlü
kaptırmıştı. Aison'un oğlu İason canavarlar olan Harp-ya'ları rüzgâr
delikanlılık çağına gelince Peli-as'm tanrı Boreas'ın oğulları Kalais ile Zetes
karşısına çıkıp tahtını geri ister. Pelias yener ve kovarlar. Bu iyiliğe karşılık
da ondan kurtulmak için önce Kolkhis'e Phineus Argonaut'lara ilerde karşılarına
gidip Phriksos'un orada bıraktığı altın çıkacak tehlikeleri nasıl
postu getirmesini buyurur. İason bu atlatabileceklerini bildirir (Amykos,
sefere çıkmak zorunda kalır, Harpya'lar, Kalais ile Zetes).
Yunanistan'da ne kadar gözü pek, ÇARPIŞAN KAYALAR. Karadeniz'e
atılgan yiğit varsa hepsini toplar ve çıkma-dana Symplegad'lar yani
Phriksos'un oğlu ünlü usta Argos'a bir çarpışan kayalardan geçmeleri
gemi yaptırdıktan, bu işte tanrıça gerektiğini Phineus söyler
Athena'dan da yardım gördükten sonra Argonaut'lara. Mavi Kayalar diye de
yola çıkar (Aison, Pelias, iason). tanımlanan bu İM kaya aralarından bir
gemi geçti mi, yerlerinden oynar ve
YOLCULUK. Argo gemisi Tesalya'daki
birleşerek kapanır, ara-larında ne varsa
bir limandan denize indirildi. Tanrı
paramparça olurmuş. Phineus
Apollon'a yapılan kurbanlar bilici İdmon
Argonaut'lara şöyle bir denemede
tarafından iyiye yorumlandı: İdmon'un
bulunmalarını salık verir: Bir güvercin
kendisinden başka yolcuların hepsi geri
uçursunlar kayaların arasından, güvercin
dönecekti.
geçebilirse, kendileri de arkasından
LEMNOS ADASI. Birinci durak geçmeye kalkışsınlar, yoksa vazgeçip
Lemnos adaşıydı. Adanın kadınları gerisin geri Yunanistan'a dönsünler.
kocalannı öldürmüşlerdi. Adada erkek İason kuyruğundan birkaç tüyünü
olmadığından Lemnos kadınları yitirerek karşı yöne geçer, arkasından
Argonaut'ları iyi karşıladılar ve Argo gemisi Symplegad'ların arasına
girer ve kuş gibi ancak pupası biraz
zedelenerek geçer. Bundan sonra da
Çarpışan Kayaların çarpış-
maktan vazgeçtikleri ve yerlerine leyen ejderi uyutmuş ve koçun
mıhlandık-lan anlatılır. İstanbul pöstekislnl alıp Argo gemisine
Boğazında akıntı yüzünden oynak kayalar kaçırmışlardır. Ertesi sabah Argo gemisi
mı vardı, yoksa Boğazın olağanüstü şafak sökmeden yola çıkar. Medeia
anafor ve akıntıları efsaneye böyle bir babasının kendilerine yetişememesi için
imgeyle mi yansıtıldı? Her neyse bu korkunç bir çareye başvurmuştu: Yanına
engeli de aştıktan sonra Argonaut'lar aldığı küçük kardeşi Apsyrtos'u kesip
Yunanlıların Pontos Eukseinos yani doğradı ve parçalarını yol boyunca
konuksever deniz dedikleri Karadeniz'e serperek uzaklaştılar, arkalarından
çıkarlar. gelen Aietes'le adamları Apsyrtos'un
parçalarını toplamakla vakit kaybettiler,
AMAZONLAR VE KOLKHİS'E VARIŞ. bu yüzden Argonaut'lara yetişemediler.
İlk durak Maryandyn'lerin ülkesidir. Kral
Lykos onları iyi karşılar, ama bir yaban DÖNÜŞ YOLCULUĞU. Destanın bu
domuzu avında bilici İdmon ve dümenci bölümü de karışıktır. Bir anlatıma göre
Tiphys ölürler. Argonaut'lar daha Argo Karadeniz'de İstros (Tuna)
öteye gidip Amazon'lar ülkesine ırmağının ağzına varır ve ırmak yoluyla
çıkarlar. Amazon'ların ülkesi Adriyatik denizine çıkar (o zamanki
Thermodon (Terme çayı) ve coğrafya görüşlerine göre Tuna
Themiskyra (Terme) şehriyle Karadeniz'i Adriyatik denizine
merkezlenir efsanede. Durak yapmadan bağlayan bir su yoluydu) , ama Zeus'un
Kafkas dağlarının göründüğü kıyılara öfkesine uğrayıp fırtınaya tutulurlar,
doğru ilerler ve Phasis ırmağına (Pa- Medeia'nın halası olan büyücü Kirke'yi
sinus) yani Kolkhis (Gürcistan) ülkesine bulmaya giderler, Kirke Me-deia'yı
varırlar (Amazon 'lar). kardeşini öldürmüş olma suçundan
arındırır ama, İason'u konuklamak
MEDEİA, ALTIN POST'UN istemez; Argonaut'lar Seiren'ler
ALINMASI. Argonaut'lar Altın Post'u adasının önünden geçerken ozan
geri istemek için kral Aietes'in karşısına Orpheus canavarları büyüler, söylediği
çıktıklarında, kralın kızı Medeia iason'u ezgi o kadar güzeldir ki gemiciler
görür ve büyük bir aşkla ona tutulur. Seiren'lerin sesine kulak vermezler.
Güçlü bir büyücü olan Medeia bundan Hera'nın koruyuculuğu altında
böyle Argonaut'ların ve İason'un bütün Kharybdis'le Skylla uçurumlarını da
işlerini eline alır ve dilegince yönetir. geçerler. Bu kez fırtına onları Libya
Kral Ai-etes görünüşte Altın Post'u kıyılarına atar, oradan Girit'e geçerler.
vermeye razıdır, ama bir ejderi Girit'te eski tunç soyundan kalma Talos
öldürmesini, ateş püsküren, tunç ayaklı adında bir dev yaşar, Talos tepeden
İM boğayı boyunduruğa koşup öldürülen tırnağa tunçtandır, yalnız ayak
ejderin dişlerini ekmesini şart koşar, bileklerinden biri etten olup içinde bir
fason ister istemez bu koşullara evet kan damarı bulunmaktaydı.
der. Medeia araya girer, İason'a Hephaistos'un yaptığı bu robot adama
kendisini eş olarak almaya söz verirse Girit kralı Minos adayı koruma görevini
yardım edeceğini bildirir. Sonra da vermişti. Argonaut'lar Girit'e
yiğide büyülü bir merhem hazırlar. yaklaşınca Talos koca bir kaya alıp
Bedene sürüldü mü bu merhem deriyi Argo gemisinin üstüne fırlatacak oldu,
silah geçmez hale sokar, bir gün ama Medeia onu büyüledi, dev birden
boyunca ne yaralanır, ne de ölür. ayağını burkarak bileğini sıyırdı ve
Ejderhanın dişlerini toprağa ektikten damann-dan akmaya başlayan kan bir
sonra silahlı adamlar biteceğini, daha durmadı, Talos böylece can verdi
aralarına bir taş atarsa, bunların (Talos).
kavgaya tutuşup birbirlerini
öldüreceklerini de söyler. Me-deia'nın
YUNANİSTAN'A VARIŞ. İason Altın
dediği gibi olur, İason boğaları
Post'u amcası Pelias'a vermek üzere
boyunduruk altına sokmayı ejderin
İolkos'a döner. Babası Aison'un öldüğü
dişlerini tarlaya ekip üstünde fışkıran
haberini alır. Peli-as'm da tahtı geri
silahlı adamları birbirlerine öldürtmeyi
vermeye hiç de yanaşmadığını görür.
başırır. Ne var ki Aietes gene de Altın
Burada Medeia'nın tüyler ürpertici bir
Post'u vermeye razı olmaz. Argo
oyunu yer almaktadır: Pelias'ın kızlarıy-
gemisini yakmaya ve Argonaut'ları
la arkadaşlık kurar, ihtiyarlamakta olan
öldürmeye kalkar, ama Medeia daha hızlı
baba larını gençleştirmenin çaresini
davranmış, İason'la el ele vererek Altın
kendilerine
Post'u bek-
öğreteceğini söyler ve örnek vermek de, ikisi
üzere yaşlı bir koç alarak keser, büyülü
otlarla kaynayan bir kazana atar, birden
körpe bir kuzu çıktığını gösterir.
Pelias'ın kızları bu düzene kanarak
babalannı öldürüp kazana atarlar.
Dirilmedigini görünce çılgına dönerler ve
yurtlarından sürülürler (Pelias).
ı,/I
ARKAS
(.1
rnez, Karadeniz kıyılarında bir şehir lır. Destanlar boyunca adı geçen
kurup oraya yerleşir. Askalaphos'la hekimlerin hepsi (İlyada'da Makhaon ve
lalmenos Argo-naut'lar seferine de Podaleiros) bu Paian tanrının oğulları ve
katılırlar. lalmenos Hele-ne'nin talipleri öğrencileri sayıldığına göre,
arasında yer alır. Asklepios'un da karışık bir serüven
sonucunda Apollon tanrıdan doğmuş
(2) Yeraltı ırmaklarından Akheron'un
olması bir rastlantı değildir.
oğlu. Persephone ölüler ülkesine indiği
zaman Ha-des tanrıçaya oruç tutup
hiçbir şey yemezse gene yeryüzüne
(1)DOĞUŞU. Thessalia kralı
Phlegyas'm
dönebileceğini söylemişti. Ama
Koronis adlı bir kızı vardır. Apollon'la
Persephone dayanamayıp bir nar
sevişir
ısırmış, Askalaphos da bunu görmüş,
ve ondan gebe kalır, ne var ki tanrının
gitmiş, Hades'e haber vermiş,
dölü
Persephone'nin anası Demeter de
nü karnında taşırken Arkadya'dan
öfkesinden onu gece kuşuna çevirmiş.
gelme bir
Başka bir anlatıma göre, Demeter As- yabancıyı da yatağına alır Koronis. Bu
kalaphos'u kocaman bir kaya ile ezmiş olayı
de, Herakles Hades'e indiği zaman bu tanrıya kutsal kuşu kuzgun haber verir,
kayayı kaldırmış. Askalaphos o zaman bir tanrı
gece kuşu oluvermiş. da öfkesinden bembeyaz olan bu kuşun
Askanios. Aineias'la Kreusa'nın oğlu tüyle
(Tab. 17). Başka bir kaynağa göre, rini karaya boyar. Şair Pindaros bu
Askanios Tro-ya'da doğmamış, babası masalı
benimsemez, ışık tanrı Phoibos
İtalya'ya göçtükten sonra Lavinia'dan
Apollon'un
olmuştu. Oysa efsanelerin çoğu
olayı kendi gözüyle gördüğünü ile süreri
Aineias'ın Troya yangını sırasında
Ko
babası Ankhises'i omuzlarına alarak ve
ronis korkunç bir cezaya çarptırılır: Bir
Askani-os'u elinden tutarak kaçtığını
odun
anlatırlar.
yığınının üstünde diri diri yanacaktır.
Vergilius'un "Aeneis" destanında Alevler
Askanios (Lat. Ascanius)'tan uzun boylu Koronis'i yalamaya başlar, kadın can
söz edilir. As-canius babasının biricik vermek
umudu, büyükannesi tanrıça üzeredir ki, Apollon kanından olan
Aphrodite'nin gözbebeği, sevimli bir çocuğun
delikanlıdır. Aeneas öldükten sonra yok olmasına katlanamaz, ölünün
Ascanius Latin'lere kral olur, karnından
Etrüsk'lere karşı savaşa girişir ve dölünü çıkarır ve büyümesi için at adam
babası Lavinium şehrini kurduktan otuz Khe-
yıl sonra kendisi Alba Longa'yı kurar. iron'a teslim eder. Bu olay hekim
Lavinia'nın kurduğu bir düzen sonucunda tanrının
Ascanius Latin'lerin hışmına uğrar ve son anda kurtarıcı olarak yetişmesinin
Alba krallığı Lavinia'nin oğlu Silvius'a simge
kalır. sidir. Asklepios'a hekimlik sanatını
Aeneis'te Ascanius'un başka bir adı öğreten
lu-lus'tur. Roma'ya imparatorlar veren Kheiron doğanın içinde yaşayan, doğanın
İulii soyu (İulius Caesar da bu sır
soydandır) Aeneas'ın oğlundan ve larına ermiş bir varlıktır. Sağlığın
dolayısıyla tanrıça Venus'tan gelmekle kaynağı da
övünürdü. doğada olduğuna göre Kheiron'un açık
hava
Asklepios. Yunan dünyasında hekim da, güneşin altında, şifalı sulardan ve
tanrı olarak büyük bir ünü olan ve otlar
Roma'lıların da Aesculapius adıyla dan faydalanma yollarını bilmesi
benimseyip tapındıkları Asklepios, şaşılacak bir
Apollon'un oğludur (Tab. 5). Ho-meros şey değildir.
destanlarında Apollon ordulara veba,
kıran salan olumsuz, korkunç bir güç diye
canlandırıldığı gibi, iyileştirici, derde (2)EFSANESİ VE SANATI. Asklepios
deva bulan tanrı anlamındaki Paian ek böyle
adıyla da anı- ce usta bir hekim olarak yetişir,
hekimliğin ve
cerrahlığın bütün bilgilerin edinir,
ama bu
nunla da kalmaz ölüleri diriltmek yoluna
bile kullanırmış.
sapar. Bunun sırrını efsane şöyle Epey adam da diriltmiş, bunların
açıklar: arasında
Tanrıça Athena Gorgo canavarı öldüğü Kapaneus, Lykurgos, Minos'un oğlu
za Glaukos
man bedeninden akan kanı toplamış ve ve Theseus'un oğlu Hippolytos da
Ask varmış
lepios'a vermiş. Gorgo'nun sağ (Phaidra). Zeus doğal düzeni bozan
tarafındaki hekim
damarlarda dolaşan kan zehirli, sol tanrının bu aşırı gücünden kuşku
tarafında duymaya
ki damarlardaki ise faydalıymış. Bu şifalı başlamış, bu haddini bilmezliği cezasız
kanı bırak-
Asklepios ölüleri diriltmek için
d'A
mamış, Asklepios'un üstüne bir yıldırım vermiş, yağmur yağmış, yazının özü
salmış, yakmış, yok etmiş onu. Ama böylece ota karışmış ve her derde
Apollon da oğlunun öcünü almış, Zeus'a deva sarmısak meydana gelmiş.
yıldırımı bağışlayan Kyklop'ları öldürmüş,
Asopos. Korinthos körfezine dökülen
sonra da oğlu Asklepios'u gökte burçlar
Pek/ 1 ponez ırmağı; bütün ırmaklar
arasına yerleştirmiş. Bir süre de
gibi Okea-nos'la Tethys'in oğlu sayılır.
ayrılmış Olympos'tan (Ad-metos).
Metope adlı bir ırmak kızıyla evlenip İM
Asklepios sanatını kızı Hygieia (Yun. oğluyla yirmi kızı olur. Bunlardan
sağlık anlamına gelir) ve Asklepiades Aiginia'yı (Tab. 21) Zeus kartal
(yani Asklepios oğulları) diye sıkı bir biçimine girerek kaçırır. Korinthos kralı
lonca düzeni içinde birleşen hekimlerin Sisyphos olayı Asopos'a haber verir, o
aracıyla ilkçağ sonuna dek sürdürmüş da öfkesinden taşıp bölgeyi altüst eder.
bir tanrıdır. Öyle ki, hepsi halefleri, Zeus ceza olarak Sisyphos'u Hades'e
rahipleri, oğulları sayılan yaşamış atar, ırmak tanrının üstüne de yıldırım
hekimler bile onun efsanelik kişiliğinden salıp sularını geri çekmeye zorlar
faydalanmışlardır. Örneğin Kos (Sisyphos).
(Istanköy) adasında hekimlik yapan
Hippokrates'in bile hayatının ne kadarı Asterie. Titan çifti Koios'Ia Phoibe'nin
gerçek, ne kadarı masal bilinmez bugün. kızı, Perses'in eşi ve Hekate'nin anası
(Tab. 4). Zeus Asterie'ye âşık olup onu
(3) TAPINAKLARI. Asklepios tanrının kovalamaya başlar. Kız da bıldırcın
tapınaklarına " Asklepieion" denir. biçimine girip habire kaçar, sonunda
Bunlardan en ünlü birinin eski Pergamon, kendini denize atıp kayalı bir ada haline
bugünkü Bergama'da bulunuşu hekim gelir. Bıldırcın anlamına gelen Yunanca
tanrıya adanmış bu tapınak ortyks kelimesinden bu adaya Ortygl.ı
hastanelerin ne biçim yerler olduğunu denmiş. Sonraları Asterie'nin kız
bize açık açık göstermektedir. kardeşi Le to Apollon'la Artemis'i bu
Yunanistan'da en ünlü Asklepios adada doğurmuş Ortygia adasının
tapınağı Epidauros'tadır. Bugün bile Delos'un eski adı olduğu ileri sürülür
kullanılmakta olan tiyatrosu büyük (Artemis).
heykeltıraş Polyklei-tos'un planlarına
göre yapılmış. Hiçbir Asklepieion Astraia. Bazı mythos yazarlarına göre
Bergama'nınki kadar yaygın ve çok Ze-us'la Themis'in kızı. Namuslu ve
yönlü değildir. Hellenistik çağda erdemli bir bakire olan Astraia dünyanın
altın çağlar yaşadığı dönemde insanlar
kurulmuş olan bu kutsal alan
arasında kalırmış. Ama ahlaksızlık
Asklepios'tan başka tanrıça Hygieia'yı
yeryüzünde artınca, Astraia kız kardeşi
ve herhalde Asklepios kültünden önce
Pudicitia (Utanç) ile birlikte gökyüzüne
Anadolu'da bulunan Telesphoros'u bir
çıkmış ve Bakire burcu olmuş. Daha
araya getirmekte, ilkçağda şifalı su, iyi
çok Latin yazarlarında adı geçer.
hava, kaplıca gibi fizik tedavilerin
yanıbaşında telkin, eğlence ve kültür Astyanaks. Hektor'la
yoluyla hekimliğin ne kadar ileri Andromakhe'nin oğlu. Adını Homeros,
gittiğini göz önüne sermektedir. ünlü çiftin batı kapılarında buluştukları
Anadolu'ya özgü bir nitelik taşıyan bu sırada şöyle açıklar (İl. VI, 399 vd.):
Asklepieion'un başka hiçbir yerde Andromakhe karşıladı Hektor'u dadı
benzeri olmadığı gibi, ne hazineler da arkasından geliyordu,
sakladığı da büsbütün ortaya çıkmış memedekiyavrucağızı taşıyordu
değildir. Simgelediği tüm tedavi kucağında, Hektor'un gözbebeğiydi o,
anlayışının ve yönteminin izlerine olsa ışıldayan yıldıza benziyordu, Hektor
olsa Selçuk ve Osmanlı çaglarındaki Skamandros 'lu derdi ona, başkaları
benzeri yapıtlarda rastlanır.
Astyanaks, şehrin kralı, derdi, îlyon 'u
tek başına koruyan Hektor'du da
Anadolu Asklepios efsanesine de bir
ondan
katkıda bulunmuştur: İnsanları iyi ede
de ölüme meydan okuyan Asklepios'u Bebek babasının sorguçlu tunç
Zeus yıldırımıyla yere serince, ünlü tolgasnıdan ürküp ağlamaya başlayınca,
hekimin son deminde yazdığı bir reçete Hektor onu kol
oradaki bir otun üstüne ditft)
ı. l
kollarına aılır ve bir gün babası kadar ünlü kavram Türkçemizde en iyi "gaflet"
olması İçin yakarır. sözcüğüyle karşılanabilir, ne var ki derin
Hektor'un ölümünden sonra, dinsel anlamı ve insanlık dramında bu
Andromakhe sevgili kocasına yaktığı kavramın oynadığı büyük rol gene de
ağıtta Astyanaks'm yetim olarak yansıtılmış olmaz. En iyisi Yunan
çekeceği çileyi tasarlayıp dile getirir. kaynaklarının kavramı nasıl
Oysa onunla bile kalmaz, Akha'lar tanımladıklarına bakmaktır. İlkin
Troya'yı yangına verdikleri gece Homeros'u alalım. İlyada destanının asıl
yiğitlerden biri (Odysseus ya da konusu Akhille-us'la Agamemnon
Akhilleus) Hektor'un çocuğunu arasındaki kavga sona erince, krallar
surlardan aşağı atıp öldürür kralı hata ettiğini kabul eder ve şöyle
(Andromakhe). der (İl. XIX, 85):
Akhalar sık sık söylediler bana bunu,
At-Adam. Bkz. Kentauros. bana çıkıştılar, ama suçlu değilim ben,
Atalante. Arkadya (ya da Boiotia)
Zeus, Kader, karanlıkta yürüyen
Erinys o toplantıda çeldileraklımı,
bölgelerinde Artemis'i simgeleyen bir düşürdüler kötü bir çılgınlığa (Ate)
avcı kız. Ar-kas'm torunu, Lykurgos'un aldığım gün Akhilleus'un onur payını,
oğlu olan babası lasos erkek çocuğu benim elimden ne gelirdi ki ? Tanrı
olsun istermiş, Atalante kız olarak getirir her şeyin sonunu. İnsanları
doğunca, onu bir dag başına bırakmış. şaşırtan çılgınlık büyük kızıdır
Bebeği bir dişi ayı emzirmiş, sonra da Zeus 'un,
avcılar alıp büyütmüşler, yaman bir avcı uğursuzun inceciktir ayakları,
olarak yetişmiş Atalante, koşuda kimse basmazyere, konar insanların
kafalarına, bela olur, onu bunu alır
geçe-mezmiş onu. Ama kız oğlan kız
ağının içine. Bir gün Zeus 'u bile
kalmak istediği içindir ki, ırzına geçmeye şaşırttı o, insanlardan, tanrılardan
yeltenen İM at adamı öldürdükten üstün Zeus 'u
sonra, taliplerini kendisiyle koşuda
Ate Zeus'u bile aldatmıştır: Tanrı
yarışmaya zorlar, hepsini geçer ve
Mykene krallığını Perseus'un ilk doğacak
sonra da kargısıyla vurur öldürürmüş.
olan torununa vereceğini söyledi ve
Kaly-don avına da katılıp orada büyük
bunun Herakles ola-cağını sandı, oysa
bir başarı kazanmış olan Atalante'yi
Hera'nın bir oyunuyla He-rakles'ten
Melanion (ya da Hippomenes) yenmiş,
önce Eurystheus doğdu ve yiğit böylece
koşuya başlamadan önce yanına üç altın
bu akrabasına kul, köle olmak zorunda
elma almış (bunlar Aph-rodite'nin
Kıbrıs'taki tapınağından, ya da Batı kaldı. Zeus Ate'nin bu düzenine
Kızlarının bahçesinden gelmeymiş), kızarak onu saçlarından tutup
Atalan-te'nin yaklaştığını görünce tiksintiyle atar Olym-pos'tan aşağı, Ate
elmalardan birini yere düşürür, kız da de gelir yerleşir insanların arasına.
dayanamaz, eğilip toplar, böylece geri Ate Kader'in elinde bir oyuncaktır ve
kalırmış. Melanion yarışı kazandıktan insana kendi eliyle bilmeden, istemeden
sonra, Atalante'yle evlenmiş, ama bir nice nice suçlar işletir. Yunan
gün av dönüşü karı-koca Zeus'un (ya da tragedyasının başlıca yürütücüsü bu
Kybele'nin) tapınağına girmişler, orada amansız tanrıçadır. Oidipus babası
sevişmişler. Bu saygısızlığa içerleyen Laios'u öldürüp anasıyla evlendiğini
tanrılar ikisini de aslana çevirmişler bilmez, Kaderce bile bile aldatılmış,
(Meleagros). şaşırtıl-mıştır. Aiskhylos'un "Persler"
tragedyasında Kserkses de Ate'nin
Ate. Eski Yunan düşününe özgü soyut kurbanı olur. Ate kralı bütün ordusuyla
bir kavram ve onu simgeleyen dişi Boğazları geçmeye kandırır, Salamis'te
cinsten tanrısal bir varlık. Hesiodos'a ordu kırılınca imparatorluk çöker, suç
göre Ate, kavga tanrıça Eris'ten işlenmiştir, geri dönüş yoktur. Ate
doğmuştur. Akıl, insanın gerçeği olduğu böylece gözü kararıp suç ve günah
gibi görmesini, iyiyi kötüden ayırt işlemiş bahtsız - çoğu kez tanrıların
etmesini sağlayan yetidir. Aklı başından lanetine uğramış - kişiyi öç tanrıçaları
alınır, gözü karartılırsa, aldanır, basireti Erinys'Ierin eline bırakır. Kişi
bağlanır ve gaflete düşüp hata işler, suç kurtulacağına, daha beter batar.
işler, günah işler. Bunun sonucunda da Çıldırır ya da canına kıyar. Bir tanrı onu
cezaya çarpılır. Çağdaş dillerde suçundan arın-
karşılığı zor bulunan bu
dırmak yolunu bulamazsa, yeraltında da lamamakta, ürünleri de ancak onun
kurtuluş yoktur onun için. İşle böyle kafalın dan çıkabilmektedir. Bu kavram
zalim olarak canlandırılmıştır Kader ve ve düşünceyi şöyle dile getirir Hesiodos
onun yardımcısı Ate Yunan efsanesinde (Theog. 886 vd.):
(Erinys'ler).
Tanrı/arın kralı Zeus ilk eş olarak
Bir efsaneye göre, tanrı Zeus'un
Metis'i, bilge tanrıçayı seçti kendine.
öfkelenerek yeryüzüne attığı belalı
Metis en çok şey bilendir
tanrıça Anadolu'nun Phrygia
bütün tanrılarve ölümlüler arasında.
bölgesindeki bir tepeye düşmüştür. Ate
Ama bu tanrıça tam doğuracağı
tepesi (Gaflettepe) adı verilen bu
sırada
tepenin üstüne sonraları İlos İlion
çakır gözlü Athena 'yt.
kentini kurmuştur. İlion (Troya)'un
Zeus Toprağın ve Göğün öğütlerine
başına gelen bütün belalar bundandır uyarak
(îlos, Palladion). sevdalı sözlerle aldatıp eşini
Athamas. Yeller tanrısı Aiolos'un oğlu yuttu, gövdesinin içine aldı onu.
Boi- İkinci süreç olarak Athena'nın
otia kralı Athamas bulut tanrıça Zeus'un kafasından çıkması şöyle
Nephele ile evlenir, Phriksos'la Helle anlatılır (Theog. 924 vd.):
adlı biri oğlan, öbürü kız İM çocuğu olur. Ve Zeus çıkardı bir gün kendi
Athamas Nephele'yi boşar, Kadmos'un kafasından
kızı İno Nephele'nin ço-cuklarını çakır gözlü yaman Athena 'yi
kıskanır, ülkede meydana gelen bir o dünyayı birbirine katan tanrıçayı,
kıtlığa son vermek için kocasını o hiçyorulmadan orduları yöneten,
Phriksos'u kurban etmeye zorlar. o cenk ve savaş bağrışmalarından
Nephele bunu önler ve çocuklarını altın hoşlanan
postlu bir koç üstünde Karadeniz'in yüceler yücesi sayılan tanrıçayı.
Kolkhis ülkesine kaçırır. Ama yolda Helle
(2) ADİ VE EK ADLARI. Zeus'un kızı ve ı
denize düştüğünden Boğazlara »n iki, Olympos tanrısının biri olan
Hellespontos (Helle denizi) denmiştir Athena (Tab. 5) çoğu zaman ik adla,
(Phrik-sos, Helle). yani Pallas A thena diye anılır. Athena
Bir anlatıma göre, Athamas'a karşı adinin kökeni bilin medigi gibi, Pallas'm
büyük bir hınç besleyen tanrıça Hera kaynağı da tartışma konusudur. Pallas
onu delirtmiş. Deliren Athamas kendi adlı bir Titan vardır, adının Yunanca;
oğullarından birini öldürmüş ve karısı "pallo", kargı sallamak, atmak anlamına
tno'yu da öldürmek için kovalamaya gelen bir kökenden türemiş olduğu
başlamış. İno kaçarak deniz kıyısına sanılır; ayrıca bir efsanede tanrıça
varmış ve öbür çocuğuyla birlikte denize Athena'nın Pallas adında Attika'lı bir
atlamış. Sulara karışan İno sonradan devi öldürdüğü de anlatılır (Pallas);
bütün gemicilerin fırtınaya tutulunca Athena'nın ek adı bu devlerle ve kargı
imdadına koşan bir deniz tanrıçası sallamakla ilgili midir? Bilindiği gibi, bir
olmuş. Odysseus'u kurtarmakta da efsaneye göre, tanrıça Athena babası
büyük bir rol oynayan (Od. V, 333 vd.) Zeus'un kafasından silahlı ve elinde
İno'ya Leukothea (Ak tanrıça) da denir kargısı olarak çıkmıştır. Yoksa Pallas ek
(İno). Athamas, İno, Phriksos adı, kız oğlan kız anlamına gelen bir
tragedyalara konu olmuşlar ne var ki bu sıfattan mı türemedir ve Pallas Athena
tragedyalar yitik olduğundan, hangi mı anlaşılmaktadır? Bunu bugün
efsaneleri nasıl işledikleri belli değildir kesinlikle saptamak güçtür. İlyada'da
(Argonaut'lar). Zeus sevgili kızına "Tritogeneia" diye
seslenir, Triton'dan dogma anlamına
Athena. (1) DOĞUŞU. Zeus Olympos gelebilen bu ad da açık değildir, deniz
tanrılarının egemenliğini kurduktan tanrısı Triton'la Athena'nın bir ilişkisi
sonra ilkin Okeanos kızı Metis yoktur görünürde, Amphitrite ve
tanrıçayla birleşir (Tab. 9). Metis Triton adlarında geçen bu "trit" kökeni
Yunanca akıl, us, düşünme gücü denizin uğultusunu yansıtan bir ses
demektir. Tanrılar tanrısının kendine ilk benzetmesi olabilir, ama Athena'nın de
eş olarak Metis'i seçmesi anlamlıdır, nizle tek ilişkisi, anası Metis'in bir
ama onu gebe bıraktıktan sonra dölüyle Okeanos kızı oluşundandır. Acaba
birlikte kendi gövdesine alması daha da Tritogeneia adı bu na mı çağrışımdır?
derin bir anlam taşır: Akıl gücü ve ancak
onun aracıyla elde edilebilen dünya
egemenliği baştanrıdan ayrı-
Sıfatları daha belirgin anlamlıdır: Aigis nelope'ye, Nausikaa'ya yapacağı işi,
kalkanını taşıyan "aigiokhos" (Aigis), gök benimseyeceği davranışı esinlemek için
gözlü, çakır gözlü "glaukopis" sıfatı bin bir kılığa girer, Mentes olur,
tanrıçanın en sevdiği kuş olan "glauks", Mentor olur, bir genç kız, bir küçük
baykuşla ilgili görülmüştür, olabilir; son çocuk olur, ama her an varlığıyla oluşu
olarak "obrimopatre" babası güçlü olan etkiler yönetir. Odysseus'a karşı
sıfatı doğrudan doğruya baştanrı davranışında da tutarlı bir duygusu
Zeus'un kızı oluşundandır. belirir tanrıçanın: Çok çile çekmiş
yiğide acır, bunca akıl ve dirayetin boşa
(3) NİTELİĞİ VE EFSANELERİ. gitmesini istemez, İlya-da'daki
îlyada'da A-thena bir savaş tanrıçası tutumunun tam tersine hakkın üstün
olarak çıkar karşımıza, ama taraf tutar, gelmesini ister. Onun içindir ki destan
Akha'lardan yanadır, A-khilleus, boyunca Athena'nın kılavuz rolündeki
Diomedes, Odysseus ve Menelaos'u her eylem ve davranışlarının, konuşmalarının
fırsatta korur, Troya'lı yiğitlere karşı anlatımına doyum olmaz, tanrıça bu
pis pis düzenler kurmaktan hiç sevimli rolüyle başka destanlara, şiirlere
çekinmez. Aslında çirkin bir rol oynar girmiş, denebilir ki Ho-meros
îlyada'da, bu erdem tanrıçası hiç haktan Odysseia'da Odysseus tipini yarattığı
yana görünmez, davranışları hep hırs ve gibi Athena tipini de yaratmış ve
tutkuların etkisiyle olur: At-hena'nın ölümsüzleş-tirmiştir.
Hera ve Poseidon'la birlikte babası
Zeus'u nasıl zincire vurmak istediği Pallas Athena'nın efsaneleri o kadar
anlatılır (I, 400), sevmediği, kendisine çok değildir, kız oğlan kız oluşu ve bu
rakip gördüğü Aphrodite ve Ares'e karşı niteliğini yitirmekten çekinmesi,
turumu insafsızdır, yenilip huylanması tuhaf bazı masalların
yaralanmalarına yardım eder, sonra da dogmasına yol açmıştır (Erikhto-nios,
yüksekten bakar onlara, babası Zeus Aglauros). Odysseus'u tuttuğu gibi Ar-
karşısında da atıp tutar, onu gonaut'ları da tutar ve Argo gemisinin
eleştirmekten çekinmez: Akhilleus'Ia yapılmasına yardım eder (Argonaut'lar).
Hektor arasındaki savaşta ölüm El işçiliğini ve el sanatlarını koruyan
kur'asını çekecek olan Zeus'u şöyle tanrıça olarak Arakhne efsanesinde rol
etkiler (İl. XXII, 127 vd.): oynar (Arakhne). Atina'nın kurucusu ve
koruyucusu olarak tanrıçanın oynadığı
Ne diyorsun kara bulutlu babam, ak rol de ilginçtir; Attika ilinin ve Atina
yıldınmlı! şehrinin tanrıçası olma hakkını şöyle
Kaderi çoktan belli, ölümlü bir adamdır kazanmış diye anlatılır: Poseidon
bu, tanrıyla Pallas Athena bu yetkiyi
kaçırmakmı istersin onu canlara kazanmak için yarışmaya girmişler,
kıyan Olympos tanrılarını da yargıç olarak
ölümden ? almışlar: Poseidon Atina akropolünün
Yap yapacağını ama, biztanrılar üstünde tuzlu bir göl meydana getirmiş,
onaylamayızyaptığını. A-thena ise bir zeytin ağacı. Tanrılar,
Kızının bu sert çıkışlarına yumuşakça
zeytin ağacını tuz gölünden daha yararlı
karşılık verir tanrıların babası, uyar
bularak yetkiyi Athena'ya bağışlamışlar,
isteklerine, güler, okşar onu. Ve burada
böylece Athena bölge ve kentin
Athena Deiphobos kılığına girerek
yönetimini elde etmiş.
aldatır Hektor'u ölüme sürük-
ler(Hektor, Deiphobos). Başka şehirler de Athena'yı koruyucu
Odysseia'da Athena'nın rolü bir tanrıça olarak benimsemişlerdir,
başkadır ve anlamlıdır: Zeus'un kendi bunların başında Troya gelir. Troya'nın
ağzından duyuyoruz ki Odysseus en büyük, en eski ve kutsal tapmağı
"ölümlülerin en üstünüdür akıldan yana", bugün de kalıntıları görülen Athena
bu akıllı adamı akıl ve erdem tanrıçası tapınağı olduğu gibi, tanrıçanın
Athena tutar, tutması da doğal tahtadan yapılmış ve Pallaidon diye
görünür, îlyada'da Zeus'un oynadığı anılan heykeli şehir varlığının simgesi
yönetici rolü, Odysseia'da Athena sayılırdı. Bundan ötürüdür ki Palladion'un
oynar: Odysse-us'un da, bütün ailesinin kaçırılmasıyla ilgili birçok efsaneler
de kaderi onun elindedir, ne kadar olay, doğmuştur (Palladion).
eylem ve konuşma varsa, hepsi Pallas Athena'nın kültü en ilginç
Athena'nın buyruğu, kılavuzluguyla olur, biçimiyle Atina'nın klasik çağında
tanrıça Odysseus'a Telemakhos'a, Pe- kendini göstermiştir.
Tanrıçanın onuruna düzenlenen miş, onu merkez adaya bir kaleye
Panathenai bayramı Hellen dünyasında yerleştir miş ve beş kuşak erkek çocuk
hem din, hem de kültür ve sanat yetiştirimiş onunla birlikte. Tanrı sonra
bakımından büyük bir yer tutmuş, adayı on bölgeye bölmüş, en büyük oğlu
Parthenon ve onun kabartmaları gibi Atlas'ı hepsinin kralı olarak öbür
ilkçağın en değerli yapıtlarının bazılarını oğulları arasında dağıttığı bölgelerin
esinlenmiştir. başına getirmiş. Atlantis bitkileri,
hayvanları ve özellikle madenleriyle çok
Atlantis. Yunan ilkçağında mythos zengin bir ülkeymiş: altın, bakır, demir
yaratma işine koyulmamış hiçbir yazar ve "oreikhal-kos" (yani dag bakırı) diye
yoktur. Filozoflar bile bu çabaya ateş gibi parlak bir madeni varmış;
katılırlar, en başta da Platon. Bazı yöneticiler surlar, köprüler, kanallar ve
diyologlarınm sonunda, gerçekdışı ve tünellerle bezenmiş kentler, limanlar
gerçeküstü bir düzeni örnek olarak kurarak ülkeyi son derecede uygar bir
göstermek için canlandırdığı öbür dünya hale sokmuşlar. Ülkenin sosyal yapısı,
efsaneleri bir yana, Timaios ve Kritias askerlik durumu üstünde durup,
diyaloglarında, başka hiçbir kaynakta başkentte yılda bir yapılan bir törene
izine rastlanmayan bir yitik ülke masalı ve bu tören sırasında kesilen boğa
uydurur. Bunu niçin yapar? Timaios'ta kurbanlarına değindikten sonra, Kritias
Atina'lı devlet adamı ve şair So-lon'un diyalogu birdenbire kesilir. Ancak
Mısır'a gidişi anlatılır, Nil deltasında Timaios diyalogunda Mısırlı rahibin
bulunan Sais kentinin rahipleriyle ağzından öğrenilen Atina'nın dokuz, on
konuşur Solon, biri ona şöyle der (Tim. bin yıl önce bu ülkeyle savaşa
22 b): giriştiğidir. Atlantis fazla güç kazanmış
ve Akdeniz'in büyük uluslarını köle
— Ey Solon, Solon, siz Hellen 'ler hep
ço durumuna sokacak bir saldırıya geçmiş
cuk kalırsınız, yaslanmış bir tek Hellen de, Atina hem kenefini, hem de bütün
yok kom-şularını tek başına kurtarmış bu
tur. afetten. Ne var ki, bir gece deprem
T- Ne demek istiyorsun ? Atlantis'i haritadan şilince, Atina'nın
— Ruhunuz genç hepinizin, çünkü eski oraya gönderdiği ordu At-lant'larla
bir birlikte yok olur. Atina'nın bu eski tarihi
geleneğe dayanan ne birgörüsünüzvar, üstünde hiçbir bilgisi olmayışı, bu ünlü
ne de olayı bir Mısır'lı rahibin ağzından
zamanla kocalmış bir bilginiz. öğrenmesi bütün öyküyü Platon'un
Bu sözün doğruluğu en iyi mythos'ta uydurduğu kanısını uyandırmakla
görülür, zaman kavramı bilmez mythos, beraber, insanda tuhaf bir izlenim
tarih dışı insan gerçeklerini yansıtmak, bırakmaktadır. Hiçbir zaman
canlandırmak ve Atina devletine dokuz çözülememiş bu gizdir ki, Timaios ile
bin yıl öncesine kadar uzanan bir tarih Kritias diyaloglarının ütopya, yani hayal
yaratmak hevesine kapılmış olsa gerek. beldeleri anlatan öyküler arasında özlü
Her neyse, günümüze dek romanlara, bir yer tutmasına yol açar.
filmlere konu olan ve tarihçilerle
coğrafyacıların üstünde kafa
Atlas. (1) Titan lapetos Okeanos kızı
patlattıkları Atlantis efsanesi, Timaios
Klyme-ne (başka bir kaynağa göre Asia)
diyalogunda başlayıp, bitmemiş Kritias
ile evlenir ve Atlas, Menoitios,
diyalogunda yanda kalıyorsa da, şöyle
Prometheus, Epimen-theus diye dört
özetlenebilir:
oğlu olur (Tab.3). İki tanrı kuşağı
Atlantis, Batıda Herakles sütunları arasında bulunup Olympos'lulara baş
(Cebelitarık) yoluyla Akdeniz'den kaldıran bu dev yapılı yaratıklara
Okeanos'a çıkıldığı yerde karşılaşılan eserlerinde özel bir yer ayıran
büyük bir ada ve çevresindeki Hesiodos Theogonia'da (Theog. 507
takımadalara verilen admış. Korkunç vd.) onları şöyle tanımlar-.
depremler sonucunda suların altına
gömülen bu ada bir zamanlar Libya ile lapetos aldı Klymene 'yi, güzel
Asya'nın bir arada kapladıkları alandan topuklu Okeanos kızını, girdi
daha yaygınmış. Dünyanın kuruluşunda onunla gerdeğe ve bir oğlu oldu:
tanrılar yeryüzünü aralarında Azgın yürekli Atlas tanrı.
paylaşırken, Atina, tanrılardan A-thena Çılgınlığı ve aşırı gücü yüzünden
ve Hephaistos'a, Atlantis de Posei-
don'a düşmüş. Atlantis yerlilerinden
Eue-nor'un bir kızı varmış. Poseidon, bu
kızı sev-
Atlas zorlu bir baskı altında kaldı: Belli ki Homeros Atreusogullarının
Dünyanın bittiği bir yerlerde, güzel başına kuşaktan kuşağa süregelen
sesli akşam perilerinin karşısında laneti bilmiyor, daha doğrusu
dimdik durup ayakta tutuyor göğü tragedyanın vazgeçilmez konusu olan
başı ve yorulmaz kolları üstünde. Akıllı
Zeus 'un ona ayırdığı kader bu. suç ve lanet zincirlemesi destandan
sonra efsaneye katılmış bir motiftir.
Homeros'a göre, Atlas göğü değil de, Atreusogulları efsanesi bu ilenme
"yeri, göğü birbirinden ayıran direkleri" sürecinin en parlak örneklerinden
taşır omuzlarında (Od. 1,54). biridir. İlk lanetleme Pelops'la başlar:
Herodotos Atlas'ın Kuzey Afrika'da Atreus'la Thyestes babaları Pelops'un
bir dag olduğunu söyler (IV, 184). Bu bir nympha'dan olan oğlu Khrysippos'u
dag şöyle meydana gelmiş: Perseus anaları Hippodameia'nın yardımıyla
Gorgo'yu öldürdükten sonra, Atlas'a öldürürler. Pelops İM oğluna lanet okur,
canavarın kafasını göstererek onu bir onları sürer. Atreus'la Thyestes
kayaya çevirmiş. Mykene'de kral Sthene-los'un yanına
Atlas'ın çok çocuğu olmuş: sığınırlar. Sthenelos'un oğlu
Pleione'den Pleiade's ve Hyades Eurystheus döl bırakmadan ölünce, bir
kızları, Hesperis'ten Hes-perid'ler, tanrı sözü Mykene'lilere
yani akşam perileri. Dione ve Kaly-pso Pelopsogullarından birini kral olarak
da onun kızları olarak gösterilir. seçmeyi buyurur. İşte o andadır ki, İM
Atlas Herakles efsanesinde de rol kardeş arasında rekabetten doğan
oynar (Herakles). korkunç bir kin ve nefret başlar. Her
(2) Atlantis'in yöneticisi. İapetos oğlu biri ötekini ortadan kaldırıp yerine
Atlas ile hiçbir ilişkisi olmasa gerek geçebilmek için iğrenç düzenler kurar.
(Atlantis). Atreus'un sürüsünde egemenlik simgesi
altın postlu bir koyun vardır, bu hayvanı
Atreus. Pelops'la Hippodameia'nın Artemis'e kurban etmeye ant içtiği
oğlu, Thyestes'in kardeşi, Homeros halde, sözünde durmaz ve pöstekiyi
destanlarında Atreusogulları diye kendine saklar. Ne var M Thyestes
anıları Agamemnon'la Menelaos'un Atreus'un karısı Aerope'yi ayartır,
babası (Tab. 14 ve 15). Atreus ve kadın da altın postu gizlice kocasından
Atreuso§ullarının hayat hikâyesi aşırıp âşığına verir. Myke-ne'liler
destanlara da, tragedyalara da sonsuz kardeşlerden hangisini kral
bir konu kaynağı olmuştur. İnsanlık dışı seçeceklerini tartışınca, Thyestes
eylem ve tüyler ürpertici faciaları hangisi altın postu çıkarabilirse diye
canlandıran bu öyküler Yunan öneride bulunur. Pöstekinin çalındığını
mythos'unun başlıca efsane bilmeyen Atreus şartı kabul eder.
çemberlerinden biridir. Thyestes altın postu ortaya koyup kral
Atreus'a değgin ilk kaynağımız seçilir. Ama Zeus Atreus'a düşünde
Home-ros'tur. llyada'da (İl. II, 100 Hermes'i gönderir; gerçek kralın başka
vd.) Agamem-non'un kral değneği şöyle bir tanrı işma-rıyla seçilmesi konusunda
tanımlanır: Thyestes'le anlaşmasını buyurur; güneş
Güçlü Agamemnon, elinde değneği, yolunu değiştirirse Atreus'un kral
kalktı. Hephaistos yapmıştı didine olacağını, yoksa Thyestes'in tahtta
didine o kalacağını bildirir Hermes. Bu kez de
değneği, Thyestes şartı kabul eder, ama o
vermişti onu Kronos oğlu kral Zeus akşam güneş doğuda batacak olur.
'a, Zeus da Argos 'u öldüren yol Tanrıların Atreus'u tuttukları, krallığı
gösterici ona verdikleri besbellidir. Atreus tahta
Hermes 'e çıkar çıkmaz, Thyestes'i kovar. Ama
vermişti, atları kamçılayan kralPelops
'a vermişti o daha sonra karısı Aerope ile kardeşi
da, arasındaki gönül macerasını öğrenince
Pelops da erlerin güdücüsü Atreus 'a büsbütün çileden çıkar, kardeşiyle
vermişt barışır gibi olur, onu Mykene'ye çağırır.
i, Atreus da bol sürüsü olan Thyestes Tyestes'in üç çocuğunu doğrar, pişirir
'e ve babalarının önüne koyar. Tyestes
bırakmıştı farkına varmadan kendi" çocuklarını
ölürken, Thyestes de onu, taşısın yer. Derken Atreus çocukların kesik
diye,
Agamemnon 'a kafalarını getirir, gösterir babalarına.
bırakmıştı, Bunca adalarda, Argos 'ta Thyestes korkunç lanetler savurarak
boydan boya masayı
sözünü geçirsin diye.
68
devirmiş, söylentiye göre de güneş o güln oynar. Augias'ın büyük, zengin sürüleri
öy leşine ürkmüş, öylesine tiksinmiş ki varmış, ama ağıllarını temizlemeyi ihmal
gökteki yolunu tamamlamadan geri eltlği için, davarları barınamaz olmuş.
dönmüş. Dipsiz bir karanlığa bozulmuş Augias yiğil Herakles'i çağırıp ağıllarının
ortalık. Thyestes bu kez Sikyon'a temizlenmesini istemiş, Herakles de bu
sığınır. Suç ve günahların iyice izine işi bir günde yapacağını, ama
dalar: Kendi kızı Pelopeia ile kızın haberi karşılığında sürünün onda birini alacağını
olmadan birleşir ve Aigisthos adlı oğlunu bildirmiş. Pazarlıkta uyuşmuşlar. Yiğit de
üretir. Sonra Pelopeia'yı oğluyla birlikte Alpheios'la Peneus ırmaklarını
At-reus'un sarayına yollar, kral kadının yataklarını değiştirerek sularını
kim olduğunu bilmeden onunla evlenir ve ağıllardan geçirmiş ve bir günde hepsini
Aigis-thos'u da benimser. Ona gidip temizlemiş. Ne var ki Augias verdiği
Thyestes'i öldürmek görevini verir, ama sözde durmamış, Herakles'e işin
Aigisthos son dakikada bu düzenin karşılığını ödemek istememiş, ayrıca da
farkına varır ve kendi babasını değil, onu kendi oğlu, Herakles'in arkadaşı
Atreus'u öldürür. Phyle-os'la birlikte mahkemeye vermiş.
Atreus'un Aerope'den İM oğlu Yargıç her ikisini de suçlu bularak
olmuştu: Agamemnon'la Menelaos, ülkeden sürmüş. Bir orduyla geri gelen
Atreusoğulları diye anılan bu iki Herakles Augias'ı öldürmüş, kentini ele
kahraman Homeros destan-rında baş geçirip Phyleos'u babasının tahtına
rolü oynarlar. Atreusoğullarının laneti oturtmuş (Herakles).
süregider. Aigisthos, amcası Atreus'un
Aurora. Şafak tanrıça Eos'un Latince
babasına karşı işlediği suçun öcünü
adı (Eos).
Agamem-non'dan alır (Agarnemnon,
Aigisthos). Autolykos. Antikleia'nın babası,
Odysse-us'un dedesi. Autolykos
Atropos. Kaderi simgeleyen tanrıçalar Hermes'in oğludur ve yakalanmadan
üçtür. Üçüne birden verilen ad. Moira ya hırsızlık yapma yeteneğini babasından
da t Ker'dir. Hesiodos Theogonia'nın bir almıştır. Odysseia'da şöyle tanıtılır (Od.
yerinde bu tanrıçaların Gece'den (Theog. XIX, 395):
218), başka bir yerinde de Zeus'la
Themis'ten doğmuş olduklarını söyler Anasının soylu babasıydı Autolykos,
(Theog. 902 vd.). Adı "geri dönülmez"
hırsızlıkta veyalanyereyeminde
üstüne
anlamına gelen Atropos ömür ipliğini büken yoktu.
Moira'lar arasında eceli, ölümü simgeler Hermeias tanrının kendisi vermişti bu
(Moira). yetiyi
ona,
Attis. Bkz. Agdistis ueKybele. yaktığı kuzu ve oğlak butlarından
hoşlanmıştı
Auge. Tegeia kralı Aleos'un kızı. Del- çok, hep yoldaş olurdu ona, bu yüzden
phoi'deki tanrı sözcüsü Aleos'a kızının isterdi
doğuracağı bir çocuğun amcalarını iy liğini.
öldüreceğini bildirince, Aleos Auge'yi Odyseus'un sütninesi Eurykleia'nın
tanrıça Athena'nın tapınağına adamış. anlattığına göre, Odysseus'a adını
Ama yiğit Herakles kızı görüp sevmiş. koyan dedesiy-miş. Odysseus büyüyüp
Auge bir süre sonra Tele-phos'u de Autolykos'un konağına misafir
doğurmuş. Babası bunu öğrenince gidince, dedesi ve amcalarıyla birlikte
Auge'yle Telephos'u bir sandığa kapatıp Parnesos dağında bir yaban domuzu
denize atmış, ya da köle olarak satmış. avına katılmış, canavarı vurmuş, ama bir
Anadolu'nun Mysia kıyılarına çıkmışlar. yara almıştı. Yarasını iyileştiren de
Auge kral Teuthras'la evlenmiş. Autolykos olmuş, sonraları bu yara izi
Telephos gerçekten bir süre sonra Odysseus'un sütninesi tarafından
amcalarını kaza ile öldürmüş tanınmasına yol açar (Od. 386-407).
(Telephos). Başka anlatımlara göre, Autolykos
Augias. Helios'un oğlu, Aktor'un Amyn-tor'un öküz derisinden yapılmış
kardeşi, Elis kralı (Tab. 8). Argonaut'lar sağlam tolgasını aşırmış ve Odysseus'a
seferine katılmıştır. Herakles vermişti. (İl. IX, 261 vd.), Eurytos'un
efsanesinde önemli bir rol sürülerini çalmış, Sisy phos'a da aynı
şeyi yapmak istemiş, ama ba-
AUTOMEDON
ğunu bildirmiş: Demophon alevler içinde Odysseus kendisi şöyle tanımlar ozanı
bütün dünya bağlarından kurtulup (Od. VIII, 478 vd.):
temizlenerek tanrı olacakmış; şimdiyse
bir ölümlü olarak kalmış.
Ozanlar saygı görürlerve değerli
bilinirler bu yeryüzünde yaşayan
Başka masallara göre, Demophon'un tekmil insanlar
erkek kardeşi Triptolemos tanrının arasınd
evlatlıgıy-mış. Triptolemos kanatlan a, çünkü Musa öğretmiştir onlara
bulunan sihirli bir arabayla bütün ezgi
dünyayı dolaşıyor, insanlara tarla söylemey
bakımını ve Demeter tapımını ögreti-
i, Musa çok sever ozanlar soyunu.
yormuş. Anlatıldığına göre, tanrı Kral Alkinoos da hiçbir şöleninden
kadının kendisi Keleos'la oğullarına eksik etmez onu, şölene oturulacak mı,
Eleusis'teki Demeter tapınağını hemen çağırır (Od. VIII, 44 vd.).
kurmak öğüdünü vermiş. Bu tapınağın
Gelince altın çivili bir koltuQa
mysteria denilen gizli tapımı bütün
oturturlar ozanı, yemek dolu bir masa
eskiçağ boyunca büyük bir saygı
çekerler önüne, sazını asarlar başının
görüyordu" (Eleusis, Keleos, Metaneira,
Triptolemos). üstünde bir çengele ve şölende, oyunda,
bedenin de, ruhun da devi-neklerini
Demeter'in İasion adlı bir ölümlüyle yöneten bu ozandır (Od. VIII, 261 vd.).
macerası da anlatılır. Bu macera
Ozan Demodokos birkaç kez sahneye
tanrıçaların ölümlü erkeklerle
çıkıp ezgi söyler. Odysseia'da, Ares'le
sevişmelerine bir örnek olarak gösterilir
Aphrodi-te'nin aşklarını söyler (Od.
(Od. V. 125) ve İasion'dan zenginliği,
VIII, 267 vd.), ve Troya savaşını söyler,
bolluğu simgeleyen Plutos adlı bir oğlu
destanlık yiğitleri anar, o sıra Odysseus
olur (İasion, Plutos).
duygulanır, kimliğini açığa vuracak bir
Atina'da her ekim ayında yalnız dilekte bulunur, şöyle der ozan
kadınların katıldıkları "Thesmophoria" (Od.VIII, 487 vd.):
bayramı kutlanır ve İM tanrıçaya da
"thesmophoriai" yani yasa getiren, Daha çok sayarım, Demodokos, seni
insanlara doğal yasaları öğreten tekmil
ölümlülerden.
tanrıçalar denirdi. Aristophanes
Sanatıya Musa öğretti sana, ya da
"Thesmophoria Bayramını Kutlayan Apollon. Ne güzel söyledin Akha 'larm
Kadınlar" adıyla bir komedya yazarak, destanını,
kadınların nasıl bu gizli törenler olduğu gibi,
sırasında kadın düşmanı Euripides'i neler yaptıklarını ne güzel söyledin,
suçladıklarını sahneye koymuştur. nelere katlandıklarım, neler
çektiklerini. Haydi şimdi geç başka bir
Roma'lılann tapındıkları Ceres kon uya, şu tahta at olayını anlat şimdi
Deme-ter'den pek farklı değildir. Oysa bize, Athena 'nm yardımıyla Epelos
Demeter'le Anadolu'nun bereket yapmıştı onu
tanrıçası Kybele arasında hemen de hani,
hiçbir ilişki kurulamaz. getirmişAkropolis 'e dayamıştı
Demeter'e yazılmış birçok övgüler tanrısal
Odysseus da
vardır. Bunların en önemlilerinden biri kurnazca, llyon 'u yıkacak adamlarla
Homerik denilen bir hymnos'tur, biri de doluydu içi. Anlatabilirsen bunları,
İskenderiye'n şair Kallimakhos'tandır. getirip bir biçimine, bundan böyle
tekmil insanlara ben de
Demodokos. Bunca bin dizelik diyeceğim ki:
Homeros destanlarında öylesine usta bir Tanrı sevdi onu, tanrısal bir şiir
ya da birkaç ozanın sesini, sözünü dinler bağışladı
de, bir tekinin adını öğreniriz yalnızca, ona.
Odysseus 'un da yiyordu içi içini,
o da Demodo-kos'tur. Demodokos yanaklarım ıslatıyordu kirpiklerinden
Phaiak kralı Alkino-os'un sarayında sızan
görevli ozandır. Adından da belli olduğu yaşlar...
gibi demos; halkla ilişkilidir. Bu, ozan,
halka söyler, halktan saygı görür; Yalnız Alkinoos farkına vanr
değerlidir, halkın saydığı ve sevdiği bir Odysseus'un ağladığının, susturur ozanı
kişidir. ve sorar konuğuna niçin acı gözyaşları
döktüğünü "dinlerken Argos'luların ve
İlyon'un başına gelenleri".
I »I VII K VI IAINKII AK
SAVAŞI
10(1
I.OS
lerini otlatan bir çobanmış. Kavalından ne dilesin, ölümsüz bir uykuyla uyumayı
başka bir varlığı olmayan yoksul bir dilemiş.
çoban. Gündüz kayadan kayaya hoplayan O gün bugün Beşparmak dorukları ay
boynuzlu, sakallı kara keçilerini gözler, ışığında karlı gibi ağarır. Ulu çamları
yamacın mis kokulu kekiklerini yiyen uyuyan ve ışıklı düşler gören insanlara
sürünün titrek meleyişlerine kulak benzer. Nereden geldiği belirsiz bir
kabartırdı. Kavalı Endymion'un biricik esintiyle yaprakları ürperir, fısıldaşır
dostu, sırdaşıydı. Dağlarda yapayalnız zaman zaman. Ay ışığı göklere parmak
yaşamanın verdiği hürlük, açıklık uzatan doruklardan aşağı şu şırıltısı gibi
duygusunu da, kalabalık şehirlerde şarıl şarıl akar. Yamaçlarda çobanların
oturan hemcinslerine özlemini de hep bu yaktığı ateşler mavi mavi tellenen ince
kavala söylerdi. Endymion'un kavalı dumanlar salar. Endymion'un kavalı
yalnız çobanın sevincini, özlemini yankılanır kayadan kayaya. Hep aynı
söylemekle kalmaz, kara dorukların, yeşil sestir o, dağların ıssızlığını, insanların
çimenlerin, bulut bulut yapraklarıyla özlemini söyler. Ayın çevresinde yıldızlar
sağa, sola serpilmiş ağaçların, cıvıl cıvıl kıpırdaşır. Gökler sanki yırtılmış,
akan suların da seslerini duyururdu. açılmıştır. Beşparmak'ların çobanı
Bu ıssız dağlarda Endymion'u ne Endymion'un ışıklı, ölümsüz mutluluğunu
gündüz kavalını üflerken, ne gece taze gözümüzle görebiliriz.
çayırın üstüne uzanıp sere serpe
uyurken kimsecikler görmezdi. Yalnız, ay Entoria. Roma'da Saturnus tapınağının
ışığı görürdü onun gürbüz bedenini, kuruluş nedenini açıklamak için Erigone
erkekçe güzelliğini. Ay tanrıçası Selene, örneği üzerine uydurulmuş bir efsane
Endymion'a baka baka, gönül vermiş (Erigone). Tanrı Saturnus, İtalya'da
ona. Her gece üzerine eğilir, gümüş bulunduğu Altın Çağda İkarios adlı bir
ışığıyla onu sarıp çayırın üstüne yatınca köylünün kızı Entorlii ile birleşmiş, biri
kollarını sevgilisine açardı. Selene de lanus, dört oğlu olmuş. İka-rios'a da
gökte ne zaman doğarsa, nerede üzüm kütügüyle şarabı bağışlamış. Ama
doğarsa, hemen çobanına koşar, Roma köylüleri bunun kıymetini bilme
gövdesini ışınlanyla sarar, öperdi. dikleri için, tanrı veba salmış ortalığa,
Ne var ki, Selene bazı gece daha çok, sonun da Roma'lılar Capitolium tepesinin
bazı gece daha az kalırdı sevgilisinin eteğinde Saturnus'a bir tapınak
yanında. Ayın Endymion'la hiç kurmakla yatıştırmışlar tanrıyı
birleşmedigi karanlık geceler de vardı. (Saturnus, lanus).
Onlar Beşparmakların dorukları gibi Enyalios. Savaş tanrı Ares'in ek
kara, korkulu bir bekleyiş içinde geçerdi.
adlarından biri.
Ama bu bekleyiş uzun sürmez, ilk ay
gökte gözüktü mü, Endymion'la Selene Enyo. Savaş tanrı Ares'in çevresinde
gene kavuşurlar, denizden yeni çıkmış bulunan bir tanrıça. Çokluk, onun
balıklar kadar serin, diri, parıltılı Ares'in kızı olduğu söylenir, Hesiodos,
gövdelerini birbirlerine degdirirlerdi. Phorkys'le Ke-to'nun kızları Graia
Her buluşmada ilk defa buluşu-yormuş (Kocakarı)'lardan biri sayar onu
gibi olurlar, hiç tatmadıkları bir tadı (Theog. 273). Homeros ise Ares' in
dudaklarında eme eme duyamazlardı. yanından ayrılmayan ve "iller yıkan" bir
Her öpüşte gövdeleri daha da tanrıça olarak tanımlar ve şöyle der
aydınlanır, tepeden tırnağa nur (İl. V, 592):
kesilirdi, Endymion'la Selene için sevgi,
ışığın ta kendisiydi. ... Başlarında Ares vardı, birde ulu
Enyo, amansız kavganın dizginini elinde
Ölümsüz tanrılar kimi zaman kıskanır tutardı o.
insanların mutluluğunu. Sevgiyle
insanların bir çeşit ölümsüzlüğe Eos. Homeros'un "gül parmaklı" diye
ermelerini, tanrılara denk gelmelerini tanımlayıp destanlarının hemen her
istemezler de ondan. Ama tanrıların bölümünün başında andığı şafak tanrıça
tanrısı Zeus, Selene ile Endymion'un Eos'u, Hesiodos Titan soylu Theia ile
bu hep yenilenen bitimsiz sevgilerinden Hyperion'un birleşmesinden doğmuş ve
hoşlanmış, Beşparmak dağlarının yoksul Helios (Güneş) ile Selene (Ay) tanrıların
çobanına bir armağan vermeyi kurmuş. kardeşi olarak gösterir
Dile benden ne dilersen, demiş ona.
Endymion da
ı.rnrı ıcxs
(Tab. 4). Eos'un evliliklerini şöyle İM kral soyunun atası olacak Epaphos
anlatır He-siodos (Theog. 378 vd.): da anası lo gibi tanrıça Hera'nın
Şafak tanrıça Astraios la birleşip hıncına uğrar (lo). Çocuk doğar doğmaz
coşku yürekli rüzgârları doğurdu, Hera'nın buyruğuyla Kureta'lar onu
gökleri arıtan Zephyros 'u, azgın alıp kaçırır. İo bu kez oğlunu aramaya
esişti Boreas 'ı ve Notos 'u. çıkar. Ama Zeus Kureta'ları öldürür ve
Rüzgârlardan sonra Şafak tanrıça İo'yu Suriye'ye Epaphos'un bulunduğu
günün müjdecisi Şafak yıldızını Byblos'a yöneltir. lo Epaphos'u alıp
doğurdu ve göklerin çelenk çelenk Mısır'a döner. Epaphos manevi babası
yıldızlarını.
Telego-nos'tan sonra Mısır tahtına
Sonra Tithonos'la birleşip konar ve Nil ırmağının kızı Memphis'le
Habeşistan kralı Memnon'u, evlenir. Kızı Libya, torunları da
Kephalos'la birleşip Phaeton'u Agenor'la Belos'tur (Agenor).
doğurur. Efsaneye göre, Eos bir Hellen'ler Epaphos adının "dokunma,
sabah Ares'le de sevişmişti, onu üstüne el değdirme" anlamına geldiğini
kıskanan Aphrodi-te gül parmaklı ileri sürerlerdi. İo Mısır'a gelince Zeus
tanrıçayı durmadan âşık olmakla elini sırtına deg-dirmiş ve böylece gene
cezalandırmış. Eos sevgililerini kaçırır- kadın olmasını ve oğlunu doğurmasını
mış: Dev Orion'u Delos adasına sağlamış. Oğluna da bu nedenle Epaphos
kaçırmış, Kephalos'u Suriye'ye, İlos'un adı konmuş. Aslında Epha-phos bazı
oğlu, yani Tro-ya soyundan olan ilkçağ yazarlarının da belirttiği gibi
Tithonos'u da Habeşistan'a kaçırmış; Mısır'ın öküz biçiminde simgeiendirilen
Güneş'in ülkesi sayılan Yüzü Yanıklara Apis tanrının Yunancalaştırılmış
Eos'un oğlu Memnon kral olmuş, biçimidir.
Memnon Troya savaşından bir sonuç
alınmadığını görünce, gelmiş Akhilleus'a Epeios. Troya savaşına otuz gemilik
karşı çarpışmış ve onun elinden bir filo ile gelen Akha önderi. Savaşta
vurulmuş (Memnon). Tithonos'a gelince, pek başarılı olmayan Epeios, bazı
Eos onun için ölümsüzlük istemiş alanlarda üstün yararlık göstermiştir:
Zeus'tan, tanrı da bağışlamış ona bunu, Patroklos için düzenlenen yarışmalarda
ne var ki Eos sürekli olarak genç yumruk dövüşü birinciliğini alır.
kalmasını istemeyi unutmuş, bu yüzden Epeios'un başka bir yararlığı Troya'ya
yıllar geçince Tithonos buruştukça sokulacak olan tahta atı yapmış
buruşuyor, küçüldükçe küçülüyormuş, olmasıdır. Onun sözü Odysseia'da
Eos onu bir saraya kapatıp kimselere geçer (Od. VIII, 493 vd.).
göstermez olmuş, ta ki sonunda onu Troya dönüşünde önderi Nestor'dan
bir çekirge haline sokmuş (Tithonos). ayrı düşen Epeios Güney İtalya'ya
varır ve orada bir şehir kurar. Orada
Epaphos. Epaphos, io'nun tanrı yaptırdığı bir Athena tapınağına tahta
Zeus'tan olan çocuğudur (Tab. 10). atı yapmak için kullandığı bütün
inek biçiminde dünyayı dolaştıktan avadanlıkları tanrıçaya adamış derler.
sonra lo Mısır'a varır ve oğlunu orada
doğurur. "Zincire Vurulmuş Ephialtes. Bkz. Aloeusoğulları.
Prometheus"ta İo'ya geleceği şöyle
Epigon'lar. Thebai'ye karşı Yediler'in
bildirir (Aisk. Prom. 846 vd.):
seferi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu
O ülkede, karanın bittiği yerde, Nil'in kez Epigon'lar, yani birinci sefere
tam ağzında, bir set üstünde Kanobos katılan önderlerin oğulları ikinci bir
adında bir şehir var dır. Zeus orada saldırıya kalkışmayı düşünürler. Delphoi
akıl sağlığını geri verecek barışçı bilicilerinden aldıkları bilgi şudur:
elinin dokunuşuyla. Doğuracağın
çocuğun adı kara Epaphos Başlarında Amphiaraos'un oğlu Alkmai-
olacak on bulunursa, zaferi kazanacaklardır.
Zeus'un bir dokunuşuyla doğacağı Ne var ki Alkmaion ikirciklidir. Anası
için. İşte o toplayacak ürünlerini Eriphyle, nasıl bir zamanlar kocası
taşkın Nil'in suladığı toprakların. Amphiaraos'u kandırmış-sa,
Ondan sonraki beşinci kuşaktan elli Polyneikes'in oğlu Thersandros'tan
kız Argos 'a istemeye istemeye armağanlar alarak Alkmaion'u da
dönecekler Yakınlarıyla evlenmekten kandırır (Eriphyle). Sefere katılanlar
kurtulmak için. şunlardır: Amphiaraos'un İM oğlu
Alkmaion'la Amphilokhos,
Adrastos'un oğlu Aigialeus, Tydeus'un birçok çocukları olmuş, bunlardan yedi
oğlu yiğit Diomedes, Parthenopaios'un kı/ı birbirini o kadar çok severlermiş ki,
oğlu Pro-makhos, Kapaneus'un oğlu biri ölür se, öbürleri de canlarına
Sthenelos, Poly-neikes'in oğlu kıyacaklarına ant içmişler. Günün
Thersandros ve Mekisteus'un oğlu birinde Atina Eleusis'le savacı girmiş ve
Euryalos. Epigon'lar saldırıya Thebai Eleusis'e yardım eden Trakya kralı
çevresindeki köy ve kasabaları yok Eumolpos'a karşı koymak zorunda
etmekle başlarlar. Thebai'liler, kalmış. Bu savaşı nasıl iyi bir sonuca
Eteokles'in oğlu Lao-damas'in eriştirebilecegl sorusunu Delphoi
önderliğinde şehirden çıkıp saldırıya bilicisine sormuş. Aldığı cevap şu: Kral
girişirler, ama Laodamas Alkmaion'un yedi kızından birini kurban ederse
kargısı altında can verir, Thebai'liler de zaferi kazanacaktır. Erekhteus bir
püskürtülür. O gece, bilici Teiresias'ın kızını kurban eder, öbür altısı da
verdiği öğüt üzerine Thebai'liler şehri intihar ederler. Savaşta, Poseidon'un
boşaltırlar, ertesi sabah Epigon'lar bir oğlu olan Eumol-pos'u yenince
girer ve Thebai'yi yağma ederler, deniz tanrı öfkelenir ve Zeus'tan
aldıkları doyumluğun bir bölümünü Erekhteus'u öldürmesini ister. Zeus
Delphoi'deki Apollon tapınağına bahtsız kralın üstüne yıldırımını salar.
adarlar.
Erigonc. İkarios adlı bir Atina'lının
Epimetheus. Titan İapetos'la kızı. Tanrı Dionysos Yunanistan'a ilk
Klymene'nin oğlu, Atlas, Menoitios ve geldiğinde İkarios'un evinde konuk
Prometheus'un kardeşi (Tab. 3). kalmış, buna karşılık ona asma
Epimetheus îapetos oğullarının en kütügüyle şarabı armağan etmiş. Kızı
akılsızı ve bu bakımdan Erigone'yle sevişmiş ve Staphylos
Prometheus'un tam karşıtıdır. Zeus (üzüm) adlı bir oğulları olmuş. Bir gün
onu Prometheus'a karşı kullanır: tanrı İkarios'a bir tulum dolusu şarap
Prometheus'u ve onunla birlikte, vererek, komşularını şölene çağırmasını
desteklediği insan soyunu yok etmek ve onlara şarabı tattırm.ı sini söylemiş.
için yarattığı kadını Epimetheus'a Ama sarhoş olan komşular İka rios'un
armağan olarak yollar (Hes. İşi. 84 kendilerini zehirlediğini sanmışlar, onu
vd.), o da Prometheus'un Zeus'tan sopalarıyla vurup öldürdükten sonra,
armağan alma dediğini unutur ve ölüsünü götürüp bir yere atmışlar.
tanrıların özene bezene yarattıkları Köpeği, Erigone'ye babasının atıldığı
Pando-ra'yı alır, onunla evlenir yeri göstermiş, kız da üzüntüsünden
(Pandora). oradaki bir ağaca asmış kendini. Tanrı
Atinalıları şöyle cezalandırmış: Bir
Epimetheus Yunan mythos'unda delilik salgını baş göstermiş şehirde,
Adem'in rolünü oynar, ne var ki ondan genç kızlar çıldırıp asıyorlarmış
çok daha silik bir tip olarak çıkar kendilerini. Delphoi bilicisi bu olayı
karşımıza. Prometheus'la Pandora'nın İkarios ve Erigo-ne'nin ölümleriyle ilgili
kişilikleri onu büsbütün siler. gösterince, Atina'lılar Erigone için bir
Epimetheus'la Pandora'dan, bayram düzenlemişler. Bu bayramın bir
Deukalion'un karısı olacak Pyrrha benzeri de Roma'da vardı (En-toria).
doğar.
Erikhthonios. Atina'nın ilk krallarından
Erato. Zeus'la Mnemosyne'den biri (Tab. 24). Adı "yün" ve "toprak"
dogma dokuz Musa'lardan biri. anlamına gelen İM kökten türemedir.
Sanatlardan lirik şiiri ve özellikle aşk Efsaneye göre, Erikhthonios tanrı
şiirini simgeler ve esinler (Musa 'lar). Hephaistos'tan dogmadır. Günün
Erebos. Yeraltı karanlığını simgeler. birinde tanrıça Athena Hephaistos'un
Ere- işliğine silah ısmarlamaya gelmiş. Topal
tanrı birdenbire tutulmuş ona,
bos, yeryüzünde karanlık saçan Nyks
dayanılmaz bir istek duymuş ve
gibi Khaos'tan dogmadır. Erebos'la
başlamış kaçan tannçayı kovala maya.
Nyks birleşirler ve ışıklı varlıklar
Topal olduğu halde, yetişmiş ona ve
meydana getirirler: Ai-ther (Esîr) ve
sarılırken, spermasını bacağına akıtmış.
Hemera (Gün, Gündüz). Ki/ oğlan kız tanrıça bir yün bezle
Erekhteus. Atina kralı, Pandion'un spermayı silip, likslnerek yere atmış.
oğlu, Erikhthonios'un torunu (Tab 24). Toprak ana döllenmiş,
Dedesinin efsanesinden ayrılmayan
efsanesi sonradan başka katkılarla
değiştirilmiştir. Erekhteus'uıı
ERİNYS'I ı R
bundan, bir erkek çocuk çıkarmış dır, ne var ki Yunanlıların sık sık
ortaya. A-thena da çocuğu Kekrops'un başvurduğu "euphemismos" denilen bir
kızlarına emanet etmiş (Aglauros). dil çaresiyle Erinys'lere "Eumenides"
Bebeği sepette iki yılan arasında gören yani "iyi niyetliler" adı takılmıştır.
Kekrops kızları çıldırarak kendilerini Bundan amaç, amansız tanrı-çaları
Akropolis'ten aşağıya attıktan sonra, yatıştırmak, kötülüğü iyiliğe
Erikhthonios - ki topraktan dogma çevirmelerini sağlamaktır. Aynı görüşle,
bütün yaratıklar gibi yılan kuyrukluymuş sert ve tehlikeli olarak bilinen
- Athena'nın tapınağına kadar sürünmüş Karadeniz'e "Pontos Euksei-nos" yani
ve kalkanının altına girerek büyümüş. konuksever deniz denirdi. Eumenides
Kutsal alanda yetişen bu gence kral tragedyasında babası Agamemnon'u
Kekrops sonradan Atina krallığını öldüren anası Klytaimestra'dan öç alan
vermiş. Bir Nympha ile evlenen Ores-tes'in peşine takılan Erinys'ler
Erikhthonios Pandion'u yaratmış, sonunda birer af tanrıçasına
Pandion'dan da Erekh-teus dolmuş dönüşürler, Orestes de böylece
(Erekhteus). suçundan ve çektiği vicdan azabından
Erikhthonios'un dört atlı arabayı arınmış, kurtulmuş olur. Bu sürecin nasıl
keşfettiği ve Atina'ya para ve sahneye konduğu üzerinde durmadan
"suç" kavramını incelememiz gerek.
Panathenaia bayramı gibi yenilikler
getirdiği söylenir. İnsan ne zaman suç işler, yani adam
öldürür? Yunan efsanesinde adam
Erinys'ler. Kimi zaman bir, kimi zaman öldürme çokluk bir yanılgı sonucunda
birçok, kimi zaman da üç olarak olur: Ate tanrıça insanı gaflete düşürür
gösterilen öç alma tanrıçaları ve insan istemeyerek, kimi zaman
Erinys'lerin doğumunu Hesi-odos şöyle bilmeyerek öldürür, kan döker. Bir de
anlatır: Kronos anası Gaia'nın verdiği kan davası güderek, kısas kurallarını
tırpanla Uranos'un hayalarını keser uygulayarak adam öldürür. Her İM halde
(Theog.276vd.): de suçundan arınmak için çareler
vardır, insan tanrılara yakarmak,
Koca Uranos geldi kara geceyle, kurbanlar kesmekle affını sağlayabilir.
indi yere arzudan yanıp tutuşarak,
yaklaşıp sardı toprağı boydan boya. Zeus'un kızları sayılan Litai (Yalvan)
Ama pusuda bekleyen oğlu tanrıçalar suçlular adına aracı olurlar,
uzattı sol elini ve sağ elindeki tırpanla Zeus'tan bağışlamayı elde ederler
koskoca, upuzun, sivri dişli tırpanla (Yalvarırlar). Suçtan arınma yalnız
biranda kesti babasının hayalarını tanrılar katında değil, insanlar arasında
ve kaldırıp attı arkasından bir yere. da mümkün olmalıydı; Homeros
Ama boş değildi elinden savrulup dünyasında bu suçun cezası bizim hak ve
giden: hukuk anlayışımıza göre hafiftir:
Kanlarfışkırıp saçıldı içinden
ve hepsi gömüldü kaldı toprağın Yurdunda adam öldüren yurdu için bir
bağrında, pislik, bir uğursuzluk sayılır, bu yüzden
ve bunlardan gebe kalan toprak yıllar de sürülür, kendisi gidip sığınacak bir yer
sonra bulmalı, kendisini arındırmayı göze alan
doğurdu yaman Erinys'leri, öç bir temiz adam bulmalı ve ona hizmet
tanrıçalarını. etmelidir. Homeros destanlarında adı
geçen birçok ünlü yiğitler suç işlemiş
Bu tanrıçalarla birlikte Devlet ve kişilerdir. Sürgünde yaşarlar, ama
Orman perileri doğmuştur, der konuklan seven ve koruyan Zeus tanrının
Hesiodos. Sayılarını ve isimlerini kolu kanadı altında bulunduklarından
vermez. Sonraları Erinys'lerin üç kadın sürgünleri tatlı gelir onlara. Bunlardan
ve adlarının da Alekto, Tisiphone, Me- biri Patroklos, öbürü de AkhiUeus'un
gaira olduğu kabul edilmiştir. lalası Phoiniks'tir. Her ikisi de
Erinys'ler suçu işleyenin ve özellikle yurtlarından kovulmuş, Peleus'un yanına
adam öldürenin peşine takılan köpekler sığınmış kişilerdir (Patroklos, Phoiniks).
diye düşünülür; bu köpekler dişidir, kan Ne var ki işledikleri suçlar Erinys'lerin
kokusunu hemen alıp koşarlar ve peşine kovalamasını gerektirmez. Öç köpekleri
takıldıkları suçluyu sonsuzca kovalayarak herhangi bir adamı öldürenlerin peşine
çıldırtırlar. Erinys' lerin en çok rol takılmaz, onlar babasını ve özellikle
oynadıkları şiir eseri Aiskhy-los'un anasını öldüren suçluyu kovalarlar.
"Agamemnon", "Khoephoroi" ve "Eu- Yunan mythos'unda ünlü bir ba-
menldes" trilogia'sıdır. Bu eşsiz
tragedya anıtinda son oyun Erinys'lerin
adını taşımakta-
I.UİNYS'l.l
.K
m»
Europa. Poseidon'la Libya'nın oğlu, yerinde gümüş yaylar çizili, boynuzları
Fenike kralı Agenor'un kızı Europa yeni ayın görünüşüne benzeyen güzel,
tanrılar tanrısı Zeus'un sevgisini çekici bir boğa olup çıktı. Çiçek toplayan
kazanmakla ölmez bir ün salmış, bütün kızların arasına indi. Yaşıtları gibi,
bir kıtaya adını vermiştir (Tab. 11). Europa da boğayı görünce dayanamayıp
Io'nun serüvenine benzer bir serüven yanına geldi. Onu sevdi, okşadı.
yaşayan Europa'nın öyküsünü Edith Hemen eğildi boğa. Sanki Europa'nın,
Hamil-ton'un Ülkü Tamer'ce yapılmış sırtına binmesini ister gibiydi:
çevirisinden okuyalım (Varlık yayınları, s.
53). Sırtına bindirip gezdirecek bizi, Öv/e
tatlı, öyle güzel bir boğa ki bu, Hiç
(Bu öykü, III. yüzyılda yaşamış boğaya benzemiyor, iyi bir insan gibi
İskenderiye'n bir şairin, Moskhos'un Yalnız konuşmuyor.
şiirinde anlatılır).
Zeus'la sevişmesi yüzünden adı Europa, gülümseyerek, boğanın
coğrafyaya geçen tek kadın İo değildir; sırtına oturdu. Ötekilerin de binmesine
Europa'nın ünü daha da yaygındır. fırsat vermedi Zeus fırlattığı
İo'nun yıllarca acı çekmesine karşılık yıldırımların hızıyla denize daldı. O
Europa, bir boğa sırtında denizler ilerledikçe dalgalar iki yana açılıyordu.
aşıvermenin yarattığı birkaç saniyelik Yanlarında, önlerinde, arkalarında garip
şaşkınlık ve korku bir yana bırakılırsa, deniz tanrıları Nereid'ler, borulannı
hiç üzül-merniştir denebilir. Europa'nın öttürerek Tritonlar ve Zeus'un kardeşi
Zeus'la seviştiği sıralarda Hera Poseidon gidiyordu.
nerelerdeydi, bilinmiyor. Bilinen bir şey Sulardan, gördüğü yaratıklardan
var: Tanrılar tanrısı, gamsız, tasasız, korkan Europa, düşmemek için bir eliyle
gönlü ne dilerse onu yapıyordu. boğanın kocaman boynuzunu tutarken,
Zeus bir ilkbahar sabahı gökteki öteki eliyle de, ıslanmasın diye mor
sarayında oturmuş, tembel tembel eteğini topluyordu. "Bu boğa olsa olsa
yeryüzünü gözetliyordu. Gözleri, ansızın, bir tanrıdır" diye düşünüyordu.
kendisi için çok ilgi çekici bir yaratığa Sonunda dayanamadı; kendisini ıssız bir
ilişti. Güzel Europa, uykudan uyanmış, yerde tek başına bırakmaması için
gördüğü düşü yorumlamaya çalışıyordu. boğaya yalvardı. Boğa, cevap vererek
İki kıta, kadın kılığında, kendisini kendisinin tan-rılar tanrısı Zeus
paylaşmak istemişlerdi düşünde. olduğunu, ona tutulduğunu, Girit adasına
Europa'yı doğurduğunu ileri süren Asya, gittiklerini söyledi.
onu kendisi almak istemişti. Öteki kıta Bir süre sonra Girit'e ayak bastılar.
ise, Zeus'un Europa'yı kendisine Orada Mevsim'ler karşıladı kendilerini.
verdiğini söylemişti. Seviştiler; çocukları oldu. Europa'nın
Gördüğü bu garip düşü yorumlayamadı oğullarından ikisi, Minos ve
Europa; kendi yaşındaki kız Rhadamanthys, yeryüzünde öyle
arkadaşlarını topladı; deniz kıyısındaki tarafsız davrandılar ki, ölümlerinden
çiçek tarlasına gittiler. Orada oyunlar sonra ölüler ülkesine yargıç yapıldılar.
oynarlar, sepetlerini çiçeklerle Ama Europa, mitologya'da oğullarından
doldururlardı. Hepsi de bilirdi ki, en daha önemli bir yer tutar.
güzel sepet Europa'nın sepetidir...
Euros. Şafak tanrıça Eos'la Astraios,
Hephaistos yapmıştı o sepeti. Üstünde
ya da Typhon'dan doğduğu söylenen
İo'nun öyküsü, inek oluşu, Argos'un
dört ana rüzgârdan biri. Güneybatıdan
öldürülüşü, sonra Zeus'un İo'yu
eser, bizim keşişleme dediğimiz
yeniden kadın kılığına sokusu çiziliydi.
rüzgârdır.
Yalnız sepetler mi, içlerini dolduran
çiçekler de ne kadar güzeldir... Eurybie. Hesiodos'un
Nergisler, sümbüller, menekşeler, Theogonia'sında Pontos'la Gaia'dan,
kırmızı yaban gülleri... Aşk tanrıçası, yani denizle topraktan doğmuş,Eurybie,
Kharit'lerin arasında nasıl ışıldarsa, Nereus, Phorkys, Thaurnas ile Keto'nun
Europa da yaşıtları arasında öyle kız kardeşidir (Tab. 6). Tl tan'lardan
ışıldıyordu. Krios'la birleşip, Astraios, Pallas ve
Zeus onu görünce dayanamadı. Zaten Perses 'i doğurur.
aşk tanrıçası Aphrodite, oğlu Eros'a
söylemiş, o da oklarından birini Zeus'un
kalbine sapla-mıştı. Hera uzaklardaydı o
sırada; ama Zeus yine de ne olur, ne
olmaz diye korktu. Bir boğa kılığına
girdi, Koyu kahverengi, kaşları
EURYDİKE
112
muş, öte yandan adı Roma'nın kuruluş
efsanelerine karışmıştır.
Arkadya'daki Euandros'un İtalya'ya
gelişiyle ilgili efsanelerde rol oynadığı
Fama. Roma mitolojisinde ünü, halk için (Evand-rus), kültü Roma şehrinin en
sesini ve dedikoduyu simgeleyen eski tepelerinden biri sayılan
tanrıça. Fama, Vergilius'un "Aeneis" Palatinus'a yerleşmiş ve Lu-percalia
destanında yarattığı bir simgesel bayramı (15 şubat) ile ün kazanmıştır.
varlıktır. Dido'nun Aeneas'a olan gizli Faunus'un rahipleri Luperci'lerin kutla-
aşkını açığa vurur (Aen. IV, 173-188). dıkları bu bahar ve bereket bayramında
Fames. Açlığı simgeleyen Fames delikanlılar çırılçıplak olarak dolaşır ve
Hesio-dos'un Eris'ten dogma olarak önlerine gelen kadınlara kamçılarıyla
gösterdiği Li-mos'un Latince karşılığıdır. vururlardı. Kısırlığı defetmek, toprağın
Vergilius bu simgesel varlığı Ölüler verimliliğini sağlamak ve halkı kötü
Ülkesi'nde Yoksulluk'la yan yana güçlerin etkisinden kurtarmak amacı
gösterir. Ovidius'a göre, Açlık İskit- güdülürdü. Klasik çağlarda Faunus bir
ya'da kurak bir toprak üstünde tanrı olmaktan çıkmış ve Yunan
oturmaktadır. Erysikhton'a dinmez Satyr'leri gibi keçi ayaklı, sakallı,
açlığı veren odur (Ery-sikhthon). boynuzlu yaratıklar olarak dağda,
ormanda, su kenarlarında nym-pha'ları
Fatutn. Roma mitolojisinde Kader'i kovalar gösterilmişlerdir.
simgeleyen tanrısal varlık. Fatum, söz
Roma kuruluş efsanesinde bir tanrı
söylemek, konuşmak anlamına gelen
olarak değil de, Latium'un ilk
"fari"den türeme olup, aslında "tanrı
krallarından biri olarak gösterilir.
sözü" demektir. Sonraları Yunan dinsel
görüşlerinin etkisiyle Fatum, Kader, Faustulus. Alba kralı Amulius'un çobanı
tanrıçalarıyla bir tutulmuş ve Fatum Faustulus Romulus'la Remus
sözcüğü dişi cinse dönerek Fata efsanesinde önemli bir rol oynar.
olmuştur. Roma'da üç Fata tanrıçasının Amulius kızlarının doğurduğu ikiz
heykeli görülürdü ki bu heykeller çocukları Tiber kenarına bırakmayı
Sibylla'lan simgelerdi (Parça, Stbylla). buyurunca, Faustulus bir dişi kurdun
Fransızca peri anlamına gelen "fee" emzirdiği ikizleri bulmuş ve karısı Acca
bu Fa-ta'dan gelmiştir. Halk arasında La-rentia'ya büyütülmek üzere götürüp
dişi cinsten Fata olduğu gibi, erkek vermiştir (Acca Larentia). Sonradan
Fatus'ların da varlığı tasarlandı ve Faustulus çocuklara kim olduklarını
herkesin kendi cinsine göre kaderi, alın bildirmiş, Romulus da tanrı ve kral
yazısı bir genius, bir cin olarak soyundan olduğunu anlayınca, gidip
simgelendi (Genius). Amulius'u öldürmüş. İkiz kardeşler
kavgaya tutuştukları zaman, Faustulus
Fauna. Roma tanrısı Faunus'un hem kız araya girmiş ve öldürülmüş derler. Adı
kardeşi, hem de eşi. Falcı bir tanrıça "faveo" fiilinden "uğurlu, verimli"
olarak gösterilir ve Bona Dea ile bir anlamına gelen Faustu-lus'un Forum'da
tutulur (Bona Dea). Latin Hercules mezarı, Palatinus tepesinde de kulübesi
efsanesinde rol oynar; Fauna, kral gösterilirdi. Roma tanrıları arasında
Faunus'un eşi, Hercules'le sevişmiş ve saygı görürdü (Romulus, Remus).
Latium'a adını verecek olan kral
Latinus'u doğurmuş. Faunus gibi Feronia. Etrüsk asıllı bir tanrıça.
Fauna'nın adı da "quae favet" (iyilik Ormanları ve kaynakları koruyan bu
eden, lütuf gösteren) anlamına gelir. tanrıçanın kültü orta İtalya'ya ve
Kadınları kısırlıktan korurmuş. Etruria'ya yayılmıştı. Terraci-na'da
bulunan tapınağında köleler azat edildiği
Faunus. Roma dininin en eski
için, Libertas, yani özgürlüğü simgeleyen
tanrılarından biri. Ficus'un oğlu ve tanrıça ile bir tutulmuştur.
Saturnus'un torunu olarak gösterilir.
Adı "qui favet" (iyilik eden, lütuf Fides. Andı, yemini simgeleyen tanrıça.
gösteren) anlamına gelen bu tanrı bir İu-piter'den daha yaşlı, ak saçlı bir
yandan sürülerin, tarlaların koruyucusu kocakarı olarak simgelendirilmesi,
olarak Yunan etkisi .ıllııııl.ı l.ınn Pan ile verilen söze saygının her türlü toplum
bir tutul- düzeninin temelinde olduğu
anlamına gelir. Aeneas soyu ona bu şenlikler büyük bir coşkunlukla
Palatinus üzerinde bir tapınak kutlanırdı.
yaptırmış. Fides'e kurban keser, sunu
sunarken rahipleri sag ellerine bir Fors. Rastlantı, talih anlamına gelen
beyaz sargı sararlardı. Fors, Fortuna tanrıçanın erkeğidir.
Roma'lılar çok önem verdikleri bu
Flora. Çiçek ve bahar tanrıçası Flora, tanrıları bir çift olarak görür ve Fors'la
Ro-ma'ya Sabin'lerden gelme bir Fortuna'ya birlikte tapınırlar,
tanrıçadır. Çiçek açan her bitkinin yakınırlardı.
yönetimi onun elindedir. Şair Ovidius
Fortuna. Roma'lıların en çok
Flora üstüne Yunan my-thos s 'undan
korktukları, en çok tapındıkları
esinli bir öykü anlatır (Fast. V. 20 vd.):
tanrıçalardan biri kör talihi simgeleyen
Flora aslında Khloris adlı bir Nym-pha
Fortuna'dır. Yunan Tykhe tan-rıçasıyla
imiş, rüzgâr tanrı onu görüp kaçırmış
bir tutulan Fortuna elinde bir dümen
ve evlenmiş onunla. Her türlü bitki ve
(insanların hayatını yönetir çünkü) ve
çiçek üstünde egemenliği bağışlamış
bereket boynuzuyla, çoğu zaman da kör
Flora'ya. Ama Flora'nın gücü bununla
olarak can-landırılır. Tapımını Roma'ya
da kalmamış, tanrı Mars'ın dogmasına
getiren kral Ser-vius Tullius imiş.
önemli bir etken olmuş: Jüpiter'in
Fortuna o kralı o kadar sever ki,
Minerva'yı kendi kafasından çıkarmasına
geceleri evine girermiş. Fortuna'nın
içerleyen İuno erkek araya girmeden bir
tapınağında Servius Tullius'un bir
çocuk doğurmak istemiş tek başına,
heykeli bu-Iunurmuş. Yunan etkisi
bunun için Flora'ya başvurmuş. Flora da
altında Fortuna zamanla başka
bir kadına dokununca onu gebe bırakan
tanrıçalarla, özellikle İsis'le bir
bir çiçek vermiş îuno'ya, tanrıça da
tutulmuştur (Tykhe).
kendi kendine Mars tanrıyı getirmiş
meydana. Röma'lılar yılın ilk ayına Mars Furia'lar. Roma'nın ilkel din
(mart) adını vererek onun Flora ve görüşlerinde Furia'lar yeraltından çıkıp
baharla ilişkisini belli etmek insanların peşine takılan kötü cinlerdir.
istemişlerdir. Flora'nın onuruna Ro- En erken çağlardan beri Furia'lar Yunan
ma'da Floralia şenlikleri düzenlenirdi. mythos'unun Erinys'leriyle bir tutulmuş
Nisan sonunda başlayıp mayıs ayma ve efsaneleri birbirine karışmıştır
kadar süren (Erinys 'ler).
IM
kaynaklarda adı geçen Nereus'tan deniz
1 IH
Üçüncü Graia'nın adını söylemez, Griffonlar. Aiskhylos'un
başka mythos yazıcılarına göre Dino Prometheus'unda (804) ve Herodot
imiş. Grai-a'ları İM değil de üç diye tarihinde (III, 116 ve IV, 13) sözü
kabul eden bu efsanelere göre, geçen efsanelik kuşlara yun. "Gryps",
Kocakarıların bir tek dişi, bir tek de batı dillerinde de "Griffon" adı verilir.
gözü varmış ve aralarında değiş tokuş Aiskhylos bu yaratıkları "havlamaz,
ederlermiş bunları. Graia'lar hiç güneş uzun gagalı, kanatlı köpekler" olarak
görmeyen batıda yaşarlarmış. tanımlar. Başka bir söylenceye göre,
gövdeleri aslan gövdesidir. Bu yaratıklar
Graia'lann rol oynadıkları tek efsane Hyperboreliler ülkesinde, İskitlerin
Perse-us efsanesidir. Bu yiğit Medusa'yı elinde bulunan kutsal altınlara bekçilik
öldürmeye gidince, önce yol üstünde etmektedirler. Oralarda bulunan tek
bekçilik eden Ko-cakan'lara rastlamış. gözlü Arimaspes adlı boy bu altınlan
Gorgo'ların oldukları yere varmasını almak için Griffon'lara saldırırlar.
önlemekmiş görevleri. Ama bir tek Aiskhylos'a göre Griffon'lar Zeus'un
gözleri olduğu için, kim bekçilik kutsal yaratıkları, başka bir geleneğe
edecekse o gözü takar ve yol ağzına göre Apollon'un bekçi köpekleridir.
dikilirmiş. O sırada öbürleri gider, Başka bir efsaneye göre Grif-fon'lar
uyurmuş. Perseus bu tek gözü çalmak Hindistan'ın kuzeyinde bulunan
ve Graia'ların üçünü de uyutmak yolunu çöllerde altın arayıcılarına karşı
bulmuş. Böylece Gorgo'lara yaklaşıp koymaktadırlar, çünkü yuvalarını altın
Medusa'yı öldürmeyi başarmış. Gözü de madenlerinin bulunduğu dağların
bir göle atmış (Perseus). eteklerine kurmuşturlar.
Granikos. Phrygia'da Adramyttion Güneş. Bkz. Helios.
(Edremit) şehrinin kurucusu. Herakles
Gün Işığı. Bkz.
Phrygia'ya geldiğinde kızı Thebe'yi
yiğide vermiş, o da karısının adına Hemera.
Mysia'da Thebe şehrini kurmuş Gycs. Uranos'la Gaia'nın yüzer kollu
(Herakles). ve ellişer başlı dev oğullarından biri
(Yüz Kollular).
H
(3) EFSANESİ. Hades üstüne
anlatılan tek
efsane, Demeter'in kızı Persephone'yi
kaçır-
Hades. (1) ADI. Yeraltındaki ölüler masıdır. Mevsim dönümünü, toprağın ve
ülkesinin tanrısı Hades, Aidoneus ve bit
Plüton (zengin) adlarıyla da anılır. kisel doğanın yazın canlanmasını, kışın
"Görünmez" anlamına gelen Hades adı ölme
hem tanrının kendisi, hem de egemen sini simgeleyen bu efsanede Hades'in
olduğu ölüler ülkesi için kullanılır. Hades rolü,
tanrının bir özelliği kendisini görünmez âşık olduğu Persephone'yi kaçırdıktan
kılan başlığıdır. Kuzey mitolojilerinde sonra,
geçen ve Alman masallarında bir daha yeryüzüne çıkmasını önlemek
"Tarnkappe" diye anılan bu başlığı için
Hades'ten başka Athe-na, Hermes ve bir nar tanesi yedirmesinden ileri
Perşeus'la Herakles de takmıştır. gitmez. İna
nışa göre, Hades ülkesinde bir şey
(2) DOĞUŞU. Hades, Kronos'la
ağzına ko
Rheia'nın oğludur (Tab. 5). Hesiodos
yan bir daha oradan ayrılamazdı. Kızın
doğuşunu söyle anlatır (Theog. 453 vd.):
kaçı
Rheia Kronos'uny atağına girince rılmasında payı olan Zeus Demeter'in
şanlı evlatlar doğurdu ona: Hestia, yalvar
Demeter, altın sandallı Hera ve güçlü maları üzerine kızın altı ay yeraltında,
Hades, perin altında oturan, yüreği altı ay
acımak nedir bilmeyen tanrı. yeryüzünde kalmasını buyurur
Olympos'lular, yani üçüncü kuşak (Demeter,
tanrıları egemenliği ele alınca, dünya
Persephone).
yetkilerinin paylaşılmasında Hades (4) HADES ÜLKESİ. Yunanca "Hadou
yeraltını alır (Hom. İl. XV, 189 vd.): do-
mos" yani Hades'in evi, konağı
(Poseidon konuşur): deyiminde,
Dünya üçe bölündü, üçümüzde aldık domos sözcüğünün düşmesiyle Hades,
payımızı, tanrı
kura çekildi, köpüklü deniz düştü Hades'in yönettiği ölüler ülkesinin de
bana... Sisli karanlıklar ülkesi düştü adı ol
Hades 'ln
muştur. İlkçağ yazınında yeraltında, ölü
payına... ruh-
Hades ve karısı Persephone amansız, ların oturduğu tasarlanan karanlıklar
insafsız, yürekleri hiçbir yakarış, hiçbir ülkesini
sunu ya da kurbanla yumuşamayan anlatmayan, canlandırmaya çalışmayan
korkunç tanrılar sayılar. Kendilerinden şair
de, ülkelerinden de tanrılar ve insanlar ve yazar pek yoktur. Homeros'la
nefret eder (Theog. 810): başlayan bu
gelenek, Latin şiirinde Vergilius'un
"Tanrılar sevmez o küflü puslu yerleri"
Aeneis
der Hesiodos, Homeros da "tanrıların
destanında sürdürülüp en yüksek
bile tiksindiği çirkef dolu ülke" diye
aşamasına
tanımlar Hades'i (İl. XX, 65). Tanrı
çıkarılmış ve o yoldan ortaçağda
Hades ise gün ışığının sızmadığı karanlık
Dante'nin
ülkesinden hiç ayrılmaz, Olympos'lu
büyük eserini etkilemiştir. Yunan
tanrılar kuşağından olduğu halde,
mythos'un-
onların arasına karışmaz, şölenlerine
da canlı oldukları halde Hades'e inip
katılmaz. Yalnız kendisini Paian tanrıya
de dö
baktırmak üzere bir kez Olympos'a
nen kahramanlar şunlardır: Odysseus,
çıkmak zorunda kalır (İl. V, 395-404).
Or-
pheus, Theseus ve Herakles. Sonradan
Ver-
gilius, Homeros'un Odysseia'sını örnek
ala
rak, Aeneis destanında kahraman
Aeneas'ın
da yeraltına gidiş ve dönüşünü
anlatmıştır
(Aen. VI), (Ölüler Ülkesi). Hades
ülkesinin
en kısa tanımlanmasını Hesiodos yapar
(The
og. 767 vd.):
ı 00
dıklarında Phineus Harpya'lardan pek önemli bir rol oynamayan Hebe'nin
kurtarılma-sını dilemiş onlardan. Yunan öncesi bir tanrıça olduğu
Aralarında Boreasogul-ları Kalais ile sonucuna varılabilir. Hebe, Hitit
Zetes vardı ve bilici olan Phineus yazıtlarında Hepa, Hepat ya da Hepatu
Harpya'lann ancak Boreas'ın diye adlandırılan büyük güneş tanrıça
oğullarınca yakalanabileceklerini Arinna'nın Yunancalaştırılmış adı olsa
biliyordu. Bana karşılık, Boreasogulları gerek. Hitit yazıtlarında bu tanrıçaya
Harpya'ları yakalayamazlarsa, kendileri "sedir ağaçlarının ülkesinde" tapınıldıgı
ölecekti. Kovalamaca sırasında belirtilir. Sedir ağaçlarının ülkesi
Harpya'lann biri Peloponez'de bir Lübnan, Filistin'dir, Hepa-Hebe ise
ırmağa düşer, öteki Ege denizinin bir Tevrat'ta ilk insanın, yani Âdem'in eşi
adasına sığınır, ama tam yakalanacakken ve bütün insanların anası olarak
kız kardeşleri İris Boreasogullarının gösterilen Havva'nın ta kendisidir. Bu
önüne geçer ve "Zeus'un hizmetçileri" bakımdan Hepa-Hebe ile Ana Tanrıça
Harpya'ları öldürmelerini önler. Buna arasında doğrudan bir ilişki kurulabilir
karşılık Phineus'a rahat vermeye ve ve Hepa-Hebe adının Kybele'nin çeşitli
Girit'te bir mağaraya saklanıp bir daha adlarından biri olduğu anlaşılır (Kybele).
görünmemeye söz verirler. Heilebie. Karia'da Kaunos şehri
Harpya'lar Pandareos efsanesinde kralının kızı. Dolaylı olarak İo
de rol oynarlar (Pandareos). efsanesine adı karışır: Zeus İo'yu
Bir efsaneye göre Harpya'lar rüzgâr kaçırınca, babası İnakhos kızının
tanrı Zephryros'la birleşip, taliplerinden Lyrkos'a İo'yu aramasını
Akhilleus'un ölümsüz atları Ksanthos'la buyurur. Lyrkos dünyayı dolaşıp kızı
Balios'u meydana getirmişler bulamayınca, Argos'a boş dönmekten
(Ksanthos, Balios). çekinir ve Karia'da Kaunos şehrine
Hcbe. Hebe, Yunanca gençlik yerleşir. Orada kral kızı Heilebie ile
demektir. Ze-us'la Hera'nın bu adı evlenir. Çocuğu olmaz. Kocası kısırlığının
taşıyan kızları (Tab. 5) Olympos'ta eli nedenini anlamak için tanrı sözcüsüne
her işe yatkın bir çeşit ev kızıdır. Asıl başvurmak üzere Kaunos'tan ayrılır ve
görevi tanrılara içki sunmaktır (İl. IV, 1 yolculuğu sırasında karısını aldatır.
vd.): Kaunos kralı onu dönüşünde ülkeden
kovmak ister, ama Heilebie kocasından
Tanrılar toplanmıştı Zeus 'un yana çıkıp babasını alt etmesine yardım
çevresinde,
altın avluda. eder.
Ulu Hebe tanrı balı döküyordu Hekabe (Latince Hecuba). Hekabe
herbirine, onlarda Troya lıların Troya kralı Priamos'un karısı, Hektor,
şehrine bakıyorlardı
tepeden, Paris, Kas-sandra ve daha birçok
kaldırıyorlardı altın tasları çocukların anasıdır (Tab. 16). Priamos
birbirlerinin Hektor'un ölüsünü geri almak için
şerefine. Akhilleus'un barakasına gittiğinde
kraliçeyi on dokuz çocuğunun anası diye
Ama İlyada'da onu Athena ile tanıtır (İl. XXVI, 492 vd.): ;
Hera'nın arabasını hazırlarken (İl. V,
722-731) ya da savaş dönüşü kardeşi Oysa benim bahtım ne kadar kara,
Ares'i yıkarken (İl. V, 905) görürüz. yiğit oğullar yetiştirdim yaygın Troya
'da, ama kalmadı bana onların hiçbiri.
Daha sonraki kaynaklarda He-be'nin Geldiği gün Akhaoğulları buraya
nektar sunucusu olarak görevi oğullarım vardı benim elli tane, on
Zeus'un kaçırdığı güzel delikanlı dokuzu birana karnından doğmuştu,
Ganymedes'e verilir (Ganymedes). ötekileri saray kadınları vermişti
Hebe'nin kendine özgü bir efsanesi bana..
yoktur, yalnız Herakles efsanesinde adı Hekabe ilkçağ yazınında doğurgan ve
geçer: Güçlü yiğit öldükten sonra bahtsız ana tipini canlandırır. Homeros
Olympos'a varıp ölümsüzlüğe kavuşunca destanlarında beliren bu karakteri
Hebe ile evlendirilir. sonraları tragedya-larca daha da
Hebe ile Herakles'in evlenmesi abartılmış ve Hekabe çocuklarını bir bir
simgesel bir anlam taşıyan bir "hieros yitirdikten, korkunç yıkım ve
gamos", yani kutsal evlenmedir. Çokluk lşkencelerine tanık olduktan sonra,
en büyük tanrılar arasında ve gözü dönmüş,
Anadolu'lu kaynaklarda görülen bu
kutsal evlenme motifinden, Yunan
efsanesinde
köpek gibi kudurup saldıran anaç Troyalı kadınların, erkeklerin gücü,
varlığın simgesi olmuştur. Kimi desteği, bir tanrı gibi selamladı
efsanelerde onun evlat acısına yavrum onlar seni, sen onların büyük
şanıydın sağken, ama yavrum, kaderle
dayanamayarak gece, gündüz uluyan bir ölümün elindesin
dişi köpek haline dönüştüğü de ileri
şimdi".
sürülür. İlyada'da ilk karşımıza
çıktığında He-kabe tatlı dilli, cömert ve Aradan birkaç bin yıl geçti, ama
dini bütün bir ana olarak gösterilir (İl. Anadolu kadınları gene bu sözlerle ağıt
VI, 253 vd.). Savaştan şehre dönen yakar ölen ana kuzularına.
Hektor'un biraz dinlenmesini, şarap Hekabe düşmana gidip yalvarmaya
içip serinlemesini ister, ama oğlu buna kalkışan kral Priamos'u akıl ve sağduyu
yanaşmayınca, onun dileğini yerine adına alıkoymaya çalışır, başaramayınca
getirir: Athena tapınağına sunu gene tanrılara yakarış ve sunu sunma
sunmaya gider. Sonra bölümler boyunca yoluna gider, katlanır ve bekler.
Hekabe'nin sözü geçmez, ta ki Batı Gözünün bebeği, yiğit oğlu Hektor'un
kapılarının üstünden Hek-tor'la ölüsü karşısına serilince de bagır-maz
Akhilleus'un savaşını gözlemeye gelir. çağırmaz, bir köpek gibi havlamaz da
O zaman da surlar dışında kalıp tek Anadolu kadınına özgü bir ağırbaşlılık ve
başına düşmana karşı koyan oğlunu içeri hayal gücüyle canlandırır onu gözünde (İl.
almak için şöyle seslenir (İl. XXII, 83 XXIV, 575 vd.):
vd.):
Şimdi sen, sözümü duyarmışgibi,
"Hektor, yavrucuğum, saygı göster yatıyorsun evinde taptaze, benzersin
bu Apollon 'un tatlı okuyla vurduğu
memeye, insanlara.
onu ağzına uzattığım günleri getir İzmir'li şair Homeros böyle
aklına, unuturdun koynumda bütün canlandırıyor Hekabe'yi, Atina'Iı
dertlerini, surlarımızın
tragedya yazarı Euripides ise onu
içindeyenmeye bak şu
domuzu "Troya'lı Kadınlar" ve "Hekabe" adlı
, gir içeri, canım oğlum, dışarda tragedyalarının baş kişisi yapmış,
dikilme dramını derinliğine işlemiştir. Bu
karşısına. oyunlarda Hekabe'yi Troya yıkıldıktan
Öldürürse seni bu adam, ey katı sonra köle olarak orada, burada
yürekli, bir döşek üstüne sürünür görürüz. Kraliçe görkemini ve
koymayacağız ölün ü, ne ben erdemini sürdürür, ama kızı
ağlayacağım senin önünde, seni Polyksene'nin gözleri önünde
doğuran
Akhilleus'un ruhuna kurban edilmesini,
, ne cömert karın ağlayacak, gözümün
bebeği, üstelik de Trakya kralı Polymes-tor'a
yiyecek seni çevik köpekler, emanet edilen oğlu Polydoros'un da
bizden uzak, gemilerin orada alçakça öldürülüp denize atıldığını
". görünce, korkunç bir öç alma eylemine
girer ve Poly-mestor'u kör edip,
Hektor anasının, babasının çocuklarını da öldürür. Ne var ki
yalvarmalarını dinlemeyip de Euripides de Hekabe'yi akıl ve hak
Akhilleus'la savaşta can verince, yolundan ayrılmayan ulu bir kişi olarak
Troya'da bir çığlıktır kopar, kral, gösterir. Bu tragedyalarda Hekabe
kraliçe ve bütün halk dövünmeye, yalnız değildir, Troya'lı kadınların
ağlaşmaya başlar, Priamos yas belirtisi topluluğu içinde direnci yansıtan büyük
olarak başını toza, toprağa bular (İl. bir varlık, doğal analık gücünün
XXII. 406 vd.): simgesidir. Atina'Iı şairin ona tragedya
boyunca "Phrygia'lı" demesi boşuna
... Anası da saçlarını yolup değil, Phrygia'ü Ana Tanrıça Kybele'nin
duruyordu, fırlatıp atmıştı parlak bütün niteliklerini içinde taşır ve dile
başörtüsünü, dövünüyor, oğluna getirir Hekabe (Polydoros, Polyksene,
baka baka Polymestor).
haykırıyordu...
Başladı Hekabe kadınlar arasında Hekabe'nin en küçük oğlu Paris'le
uzun bir ilişkisi ve onu karnında taşırken
ağıda: gördüğü düş için bkz. Paris.
"Bak anana yavrum, talihsiz anana,
senin acını göreyim, öldüğünü göreyim
de, bundan böylenasilyaşayayım ben,
nasıl? Gece, gündüzyüreğimin
ışığıydın bu
şehirde,
Hekamede. Güzel saçlı Hekamede Kurultaylarda saygın kralların
Troya savaşı sırasında Akha'ların yanındadır, İnsanlar arasındaki
Tenedos'a (Bozcaada) yaptıkları bir yarışmalarda Tanrısal gücüyle işe
karışır, Zaferi kazanan alır güzel
baskın sırasında esir al-dıkları kızdır. ödülü Ve şeref kazandırır yakınlarına.
Akha'lar bu kızı Nestor'a köle olarak Binicilerden de dilediğine yardım
verirler ve İlyada'da onu Nestor'un eder. Belalı engin denize açılanlar da
barakasında hizmet eder görürüz (il. Başvururlar Hekate 'ye ve yeri sarsan
XI, 624; XIV, 6). tanrıya,
Bereketli av sağlar onlara soylu
Hekate. Hekate, Olympos tanrılarıyla tanrıça, Ya da tam başaracakları
ilişkili olmayan, hiçbir efsaneye adı sırada Avlarını alır elinden canı
karışmamış, kişiliği epey gizemli bir isterse. Hermes 'le sürüleri üretir
ağıllarda: Öküzleri, keçileri, ak yünlü
tanrıçadır. Aslında Hekate, Anadolu'ya koyunları Azaltır ya da çoğaltır
özgü bir tanrıça ve Efes'li Artemis'in gönlünce. Ölümsüzler arasında yeri
belli bir niteliğini yansıtan ve başka büyüktür
adla anılan bir tıpkısıdır (Artemis). Hekate
Home-ros destanlarında hiç adı 'nin Zeus gençliğin besleyicisi
geçmez, buna karşılık Hesiodos'un yapmıştır onu.
Theogonia'sında büyük bir yer tutar.
Hekate, Titanlar arasında Güneş Hekate'ye Hesiodos pantheon'unda
Soylular diye anılan tanrılar tanınan ayrıcalığın nedeni bilginleri
soyundandır (Tab. 8). Koios ile epey düşündürmüştür. Homeros
destanlarında sözü bile edilmeyen bu
Phoibe'nin iki kızları olur: Biri Leto (ki
tanrıça Theogonia'da ancak Ana
Zeus Leto'yu eş edinip onunla iki
Tanrıça Kybele ile kıyaslanabilecek
büyük Olympos tanrısını, Apollon ile
evrensel bir nitelik taşımaktadır.
Arte-mis'i üretir), öbürü Asterie'dir
Burada yüceltilen tanrıçanın kimi yerde
(Leto, Asteri-e). Asterie Perses ile Artemis, kimi yerde Diktynna ya da
birleşip Hekate'yi doğurur. Hekate'nin Britomartis diye anılan Ana Tanrıça'yı
Titanlar kuşağında ne denli ayrı bir bu denli andırması Hesiodos'un ana
yer tuttuğunu Hesiodos'un Theogonl- yurdu ile ilgili görülmektedir. Bilindiği
a'sından öğrenmekteyiz. Ozan, gibi, eski Karia'da Stratonikeia'nm
Titanlar kuşağını saydığı parçanın (Eskihisar) kuzeyinde, bugünkü
sonunda Hekate'ye kırk altı dizelik Yatağan'a yakın olan Lagina'da (Lagina
uzun bir övgü düzmektedir (Theog. örenine en yakın ilçe Turgut'tur)
404-450). Theogonia'nın Hekate'nin çok ünlü bir tapınağı
başlangıcındaki Musa'lara Övgü'yü bulunmaktaydı. Görkemli bir yapı olan
andıran bu parçada, Zeus, deniyor, bu tapınağın kalıntılarından birkaçı,
Hekate'yi "herkeslerden üstün tuttu" özellikle bazı kabartmalar İstanbul
ve evrende onur paylarını tanrılar Arkeoloji Müzesinde korunmaktadır.
arasında paylaşırken, bu tanrıçaya Hesiodos ise babasının Ege
karalarda, denizlerde ve göklerde bir kentlerinden Kyme'den Yunanistan'a
yetki payı ayırdı. Metinde şöyle denir göçmüş bir göçmenin oğludur.
(415-450): Yunanistan'a yerleştiği Askra
kasabasının yakınında ise Thespiai'da
Ölümsüzlerin saygısı büyüktür bir Hekate kültü bulunduğunu biliyoruz.
ona, Bugün yeryüzünde kurban Acaba ozanın yücelttiği bu Hekate
kesen her
ölümlü tapımını Hesiodos soyu Lagina'dan mı
Hekate 'nin adını anar yakarışlarında, Yunanistan'a getirmişlerdir? Bu konu
Kimin dileğini iyi karşılarsa o tanrıça daha bilimce aydınlanması gereken ve
Onun elde etmeyeceği şey yoktur, doğrudan doğruya Anadolu kültleriyle
Ona bütün mutlulukları vermek ilişkisi olan bir sorundur. Bu konu için
elindedir. Ünlü Gaia ile Uranos 'un bkz/ "Hesiodos, eseri ve kaynakları"
bütün çocukları Kendi paylarından pay adlı kitabın s. 53 ve 1. notuna.
vermişlerdir ona... Kim hoşuna
giderse Hekate 'nin Yardım görür Bu tanrıçanın karmaşık kişiliğini
ondan, destek bulur onda. açıklamakta bugünkü bilim de zorluk
Meydanlarda, kalabalıklar içinde
Kimi isterse onu parlatır Hekate. çekmektedir. Dikkati çeken bir nokta
Ölüm-kalım savaşlarında Hekate da tanrıçanın adıdır. He-
Dilediği s av aşçıya yardım eder.
Dilediğine verir hıynıvı, sanı, şerefi.
kate, Apollon'la Artemis'in başlıca ve Hektor'u Mustafa Kemal'in atası
sıfatlarından olan hekatos-hekatebolos, olarak görmek yanlış bir yorum değil,
yani hedefi vuran anlamındaki kelimeyle tersine tarihi doğru değerlendirmenin
ilgilidir (Apol-lon). Leto'nun kardeşi bir örneği, bir belirtisi sayılabilir.
olması da onun Yunan din ve efsanesine Troya'nın orta direği olan Hek-tor'un
sonradan gelme bir tanrıça olduğunu kişiliğini incelemeye girişmeden önce,
belli eder. Hekate Yunan varlığına Troya savaşı denilen büyük çatışmaya
sonuna dek yabancı kalmıştır, asıl bütün Anadolu'nun katıldığını metinlere
tapımma Roma'da rastlanır, burada ay dayanarak göstermeliyiz.
tanrıçası, geceye ve karanlığa egemen İlyada'nın ikinci bölümünde "Gemiler
bir varlık, büyük ve sihri elinde tutan Katalogu" denilen bir parça vardır ki,
bir kara güçler ecesi olarak karşımıza burada Tro-ya'ya saldıran orduların da,
çıkar. Vergilius'un "Aeneis" destanında Troya'yı savunan kuvvetlerin de sayımı,
Dido Aeneas'ı yanında dökümü yapılır. Destana sonradan
alıkoyamayacagını anlayınca, onu katılmış, özellikle İlyada Atina'da
kendine büyü yoluyla bağlamaya çalışır ulusal destan olarak benimsenip de
(Aen. IV, 511 vd.): Üstünde kendi Atina'yı yüceleştirme amacıyla kaleme
ölüsünün yanacağı odun yığınını alındığı sanılan bu listede
hazırlattıktan sonra, bir Hekate Yunanistan'dan gelme kuvvetlere çok
rahibesine büyü formülleri okutur; yer verilip, Troya'nın savaş ortakları
saçları darmadağın olan bu kadın yüz kısa geçildiği halde, savunmaya
tanrılar, Erebos, Khaos, üç biçimli Anadolu'nun hemen her tarafından
Hekate ve üç yüzlü bakire Diana adına güçler katıldığı anlaşılır, llyada'da altmış
başlar yakarışa (Dido). Hekate' nin bu kadar dize tutan bu parçada (İl. II,
üç kılığı acaba kısrak, dişi köpek ve dişi 819-878) önceToros bölgesindeki
kurt biçimleri midir? Diana'nın kız, kentler ve ordu komutanları sayılır,
kadın ve ay tanrıçası olarak üç biçimde sonra da Trakya'dan başka Mysia,
canlandırıldığını da biliriz. Hekate kimi Paphlagonia, Maionia ve Lykia'ya kadar
bölgelerde üç gövdeli bir heykel olarak bir yandan Karadeniz kıyılarına, öte
imgelenir. Bu üçlü karakteriyle Efesli yandan Akdeniz'e kadar uzanan yaygın
Artemis'e ne kadar yakından bağlı bir bölgenin ad: geçer. Yunanistan'ı
olduğu, onun başka bir yan ve yönünü yüceltmek, Anadolu'yı küçümsemek
simgelediği apaçıktır. amacıyla düzüldügTı açıkça belli olan bu
metin bile Troya savaşının Anadolu
Hekatonkheir'ler. Bkz. Yüz boylarınca ne denli benimsendiğini açığa
vurmaktadır. Daha sonraki bölümlerde
Kollular.
de örneğin Lykia'lı önderlerin
Hektor. Troya kralı Priamos'la kraliçe savunmada ne büyük bir yer tuttukları,
He-kabe'nin en büyük oğlu Hektor giderek Hektor'u eleştirip ona yol
(Tab. 16) Anadolu'nun ilk ulusal gösterdikleri görülür (Sarpedon,
kahramanıdır, çünkü Troya savaşı Pandaros). Troya'nın kaderini elinde
Homeros'un llyada destanından da tutan Hektor bu savaş ortaklarına
anlaşıldığı gibi bölgesel bir karşılaşma karşı sorumludur, onların istek ve
değil, Batı dünyasının Çanakkale öğütlerine saygı göstermek, kendi
Boğazından Mezopotamya'ya kadar çıkarlarını düşündüğü kadar onların da
uzanan Asya (bugün Küçük Asya deniyor) görüşlerini hesaba katmak zorundadır.
kıtasına ilk saldırışı, uygarlık ve Bütün bu sorumluluk ve yükümlülüklerdi
zenginlikte Batıyı çok aşmış olan ki onu Anadolu'nun ulusal savunucusu
Anadolu'yu ele geçirmek için ilk olarak diker gözlerimizin önüne. Bu
denemesi, girişimidir. Bunu ancak böyle görevi sonuna dek nasıl yerine getirdiği,
anladıktan sonradır ki, Homeros üstünde durulmaya değer bir konudur.
destanını gereğince değerlendirebilir,
Troya savaşının gerçek niteliğini İlyada Hektor'u hem savaşta bir
anlayabilir ve Boğazların kilit noktasında kahraman, hem de günlük hayatında bir
çarpışan güçlerin asıl amacı açığa insan olarak canlandırır gözümüzün
vurulduktan sonra, savaşçılarının önünde. Destanda onun kadar
karakterine ışık tutarak onları tarihteki derinliğine işlenmiş bir tip daha yoktur.
benzerleriyle karşılaştırabiliriz. Hemen Onun kişiliği Akhilleus'unkinin tam
söyleyelim ki üç, dört bin yıl önceki karşıtıdır: Duygularını dışarıya vurmak,
Troya savaşıyla yakın tarihin Çanakkale esin-
savaşı arasında göze çarpan bir
benzerlik vardır
tilerine kapılıp davranmak şöyle dursun, dan ele alınmaya değer. Anasını da
dramı kendi içinde sessizce oluşur ve babasını da çok sever ve sayar Hektor,
bu dram tek bir kişinin değil de, bütün ne var ki onl.ıt duygusal nedenlerle onu
bir ailenin, giderek bütün bir toplumun görevinden alıkoy maya çalıştıkları
sorunlarını içerdiği için, dallı budaklı, zaman, sessizce karşılar önerilerini, ya
karmaşık ve çetrefildir. Hektor Troya da sözlerini niçin dinlemediğini anlatır
savunmasının omuzlarına yüklediği ağır onlara. Surlar önündeki sahnede cevap
sorumlulukla kendi kişisel ve duygusal bile vermez yalvarmalarına (İl. XXII, 38-
eğilimlerini birbirleriyle bağdaştırmakta 90), şehre gelince dinlenip şarap içmek
öylesine güçlük çeker ki, açığa şöyle dursun, herkese görevini
vurmaktan çekindiği bu çatışma hatırlatmakla yetinir (İl. VI, 264 vd.)
kendisinin modern anlamda bir tip, bir Baba ve koca olarak Hektor'un eşsiz bir
roman kişisi olarak karşımıza çıkmasına, davranışı vardır, bu denli ince, sevimli,
iç bunalımlarının da destanda şaşılacak çok yönlü bir insana rastlanmaz hiçbir
bir belirti olan sessiz monologlarla dile destanda. Eşine hem baba, hem ana,
gelmesine yol açar. Hektor'un eşsiz hem kardeş, hem de sevgili olduğunu
kişiliğini kavrayabilmek için onu hem Andro-makhe'nin kendi ağzından
insan, hem de kahraman olarak ele duyarız şaşa şaşa (İl. VI, 429 vd.),
almalı, incelemeliyiz. (Andr'omakhe). En ince ayrıntısına
kadar anladığı karısının üzüntüsünü nasıl
(1) İNSAN HEKTOR. Destan paylaştığını da bir görelim (İl. VI, 441
kahramanlarının hepsi gibi Hektor da vd.):
belli niteliklerle tanımlanır: Çevik ayaklı,
oynak tolgalıdır, tanrısal, Ares'in dengi,
Ben de düşünüyorum bunları,
karıcığım, ama savaştan çekilirsem
Zeus'un sevdiği, giderek Zeus gibi
bir korkak gibi, Troya erkeklerinden
akıllıdır. Tolgası ışıldar, silahları da şöyle
utanırım, bakamam uzun entarili
anlatılır (İl. VI, 319, XIII, 802 vd):
kadınların yüzüne, içimden de
.... On bir dirsek boyunda kargısı gelmez, neyapayım; ün kazanmak için
elindeydi, tunç temren dolanmıştı hem babama, hem
altın bir halkayla, önünde dört bir kendime,
yana ışıklar saçıyordu. öğrenmişim atılgan olmayı,
Troya 'lılarla en önde
Ares 'e benzeyen Priamos oğlu dövüşmeyi
Hektor öğrenmişim.
başlarındaydı, Kafama, yüreğime, komuşum ben
yusyuvarlak kalkanını tutuyordu şunu: Elbet bir gün yok olacak kutsal
önünde, kaim tunçla örülmüş, sık llyon, Priamos ve onun iyi kargı
deridendi bu kullanan halkı. O vakit ne Troya lılann
kalkan. acısı umurumda
Parlak tolgası sallanıyordu olacak,
şakaklarında, sıralar boyunca bir ne Hekabe 'nin, ne kral Priamos 'un
gidip bir geliyordu. acısı, ne de kardeşlerimin acısı
umurumda
Troya şehrinin koruyucusudur olacak.
Hektor, onun içindir ki oğluna Benim üzüntüm sensin asıl, tunç
"Astyanaks" (şehrin efendisi) adını zırhlı Akha 'lılardan birialacakhür
takmıştır halk (Astyanaks). Güçlü ve
gününü,
götürecek sen i gözyaşları için de,
merttir, öyle ki o yaşadıkça, savaştıkça düşünüyorum o zaman çekeceğin
güven duyar kadın olsun, erkek olsun acıyı, bu yüzden arkada kalacak
Troya'lılann hepsi, o ölecek olursa gözüm... Köleliğe sürüklenirken
şehrin de tutunamayıp düşeceğine çığlığını
inanırlar. Bu güven ve bu inançtır ki, duymaktan
Hektor'a karşı büyük bir sevgi sa dağlar gibi toprak örtsün beni
uyandırmıştır Troya 'ularda, topluca daha iyi.
sevgi gösterilerinin de yalnız Hektor için Tolgasından Ürken yavrusunu gülerek
yapıldığını görürüz destanda. Bu sevgiyi kollarına alıp öperken de şu dilekte
Hektor davranışlarıyla kazanmıştır. bulunur koca Hektor, yurt içinde ölmeyi
Büyüğünü de, küçüğünü de öyle sayar ve göze almış bit kahramanın ağzından
sever ki, örnek bir insan, çağdaş böyle alçakgönüllü, dokunaklı sözler
anlamda olgun ve yetkin bir insan duyunca gözyaşlarını tutamaz olur insan
sayabiliriz Hektor'u İlişkileri bu (İl. VI, 476 vd.):
bakım-
Ey Zeus, ey öbür tanrılar, gözbebeği bu kahraman kaderiyle
benim oğlumun, Troya'lılar arasında, pençeleşir durur, ölümünün yakın
babası gibi kendini göstermesini nasip olduğunu bilir. Tanrılara güvenmenin de
edin, ne kadar yersiz olduğunu sezer, nitekim
babası gibi güçlü, mert olmasını,
llyon'da bütün gücüyle hüküm onu yalnız Apollon korur, ama Zeus'un
sürmesini. buyruğuyla o da kaderine bırakmak
Kanlı silahlarla savaştan dönerken o, zorundadır Hektor'u, öbür tannlarsa
babasından çok daha üstün bu desinler, pis pis düzenlerle Hektor'u aldatmakta
• yarışırlar âdeta. Ama bu konuyu
mutlu olsun anasının yüreği. Hektor'un kahramanlığını
Hektor herkese karşı yumuşak inceleyeceğimiz bölüme bırakalım.
davranır, bir kızdığı, azarladığı Paris'tir, (2) KAHRAMAN HEKTOR. Ne kadar
kafasızlıgıyla şehrin yıkımına sebep olan nankör bir görevi vardır Hektor'un
adam. Şöyle çıkışır ona (İl. III, 38 vd.): Troya savaşında! Ordulara yön vermek,
Seni alçak, seni parlak oğlan, seni çapkın, güven aşılamak, güç esinlemek hep ona
seni ırz düşmanı seni! düşer. Karar onun, sorumluluk ve
Hiç doğmaz olaydın keşke, yükümlülük hep onun omuzla-rındadır,
ya da kalaydın ölümüne dek buna karşılık da durmadan eleştiriye
evlenmeden, uğrar, herkesi dinlemek, yatıştırmak,
ne baş belası kesilirdin o zaman,
ne de yüz karası olurdun başkalarına. avutmak, savaş ortaklarını hoş tutmak,
gücendirmemek onun tek başına
Hektor Helene'ye karşı uygarca ve görevidir. Oysa kendisi için savaşmaz
centilmence davranır. Öbür Troyalılar Hektor, bir çapkın adamın, soyunun ve
gibi o da kadını ayıplamaz, suçlamaz, kentinin başına getirdiği belayı savmak
güzel kadın da onu herkesten çok sayar için dövüşür, bu belayı sayamayacağını,
ve sever. Paris'i savaşa çağırmak için bütün soyuyla birlikte canım kentinin de
şehre geldiğinde Helene onu alıkoymak yok olacağını bile bile. Buna karşın gene
ister, onunla dertleşmeye can atar, de yiğitçe dövüşür Hektor. Yiğitliği
ama Hektor güzel kadının uzattığı Akhilleus'un bireyci, bencil, inatçı
iskemleye oturmaz, bir an önce karısını yiğitliğinden ne kadar üstün, ne kadar
ve çocuğunu bulmaya gider, çünkü bilinçli ve insancadır!
girişeceği savaştan bir daha dönüp
Hektor'un kahramanlık dramı
dönmeyeceğini bilmez (İl. VI, 344 vd.):
Sarpedon'un ölümünden sonra başlar
Ah kayınım benim, asıl. Patroklos Akhilleus'un silahlarını
dayanılmaz kötülükler yapmış bir kuşanıp da ölüm saçmaya başlayınca,
köpeğim
Hektor başına gelecekleri anlar, savaşa
ben.
Anamın beni doğurduğu gün, keşke, atılsın mı, atılmasın mı diye ikirciklidir,
bir korkunç kasırga gelseydi, alsaydı bir an arabasına binip kaçmaya bile
beni, bir dağın tepesine atsaydı, ya da koyulur. O zaman da ortaklarının en ağır
bıraksaydı uğuldayan denizin içine... ve insafsız eleştirilerine uğrar.
Gel, kaymağım, otur şu iskemleye, Lykia'lıların önderi Glaukos Patroklos ile
biliyorum, derdin en büyüğü senin Sarpedon arasındaki savaşta Hektor
başında... Sarpedon'un öldürülmesini önleyemedi
Büyük Hektor karşılık verdi, dedi ki: diye onu kınar, Troya'lıları küçük
Oturtma beni, Helene, düşürür ve ortaklarının artık bıkıp
beni çok sevsen de dinlemem seni, gitmeye hazır olduklarını bildirir (İl.
Troyalılara yardım etmek istiyor XVII, 140 vd.).
yüreğim.
Bu sözler üzerine Hektor savaşa
Onlar benim yokluğumdan
döner, Patroklos'u öldürür, korkunç bir
yakınmışlar...
Ben gidip göreceğim evdekiler!, boğuşma içinde onun ölüsünü kaçırmak,
sevgili karımı göreceğim, yavrumu, bir silahlarını soymak ve kendisi
tanemi, kuşandıktan sonra Akhilleus'un karşısına
bir daha da ya dönerim, ya çıkmak yürekliliğini gösterir. Oysa bu
dönmem. Akha'ların eliyle tanrılar savaş başka türlü bir savaştır. Akhil-
belki de yok Ieus tanrı Hephaistos'un kendisine
ederler beni. yaptığı yeni silahlarla Orion yıldızı gibi
Bu ölüm düşüncesi bir an olsun alev alev ışınlar saçarak ilerlemektedir
Hektor'un aklından çıkmaz. Troya'nın düşmanına karşı. Ve Hektor'u biraz
ışığı, halkı. . . . önce ağır yergilerle kınayan savaş
ortakları, yardımcıları, kardeşleri,
Troya'lı savaşçıların hepsi çil yavrusu bakalım acıyacak mı bana, saygı
gibi dağılmış, hepsi sığınmışlardır gösterecek
Troya surlarının içine (İl. XXII, 5vd.): mi?
Bir Hektor duruyordu olduğu yerde, Silahsız gidersem böyle çırılçıplak, bir
uğursuz bir kader rmhlamıştı onu kadın gibi öldürebilir beni o. Böyle
l/yon'un dışında Batı kapılarının önüne. enine, boyuna düşünmek de ne. En
iyisi tez elden paylaşmak kozumuzu.
Surların üstünden ihtiyar Priamos, Bakalım Olympos'lu kime bağışlar ünü".
perişan Hekabe boşuna yalvarır Hektor böyle düşünürken Akhilleus
dururlar bu kez Hek-tor'a ölüme yaklaşır. Onu görünce bir titremedir
meydan okumaması, kentini kurtarmak alır Hektor'u, başlar koşmaya.
için canını kurtarması için. Ama ses İlyada'nın en ünlü sahnelerinden biri
çıkmaz artık Hektor'dan, kendi içinde de açılır gözümüzün önüne: Hektor
yapmaktadır artık tartışmayı, önde, Akhilleus arkada üç kez
hesaplaşmayı. Ve en azından iki bin yıl dolaşırlar Troya şehrini, binlerce
sonra doğacak olan roman türünün belli korkulu göz önünde oluşan bir ölüm-
başlı bir öğesine örnek olacak kalım yarışı. O sırada İda dağının
monologuna şöyle başlar Hektor (İl. tepesinde tanrılar dernek kurmuş,
XXII, 99 vd.): gözlerler ve tartışırlar olayı. Zeus altın
terazisini kurar, bir kefesine
"Yazık bana, girersem surların
içine, ilkin Pulydamas yağdırır ayıbı Hektor'un, bir kefesine Akhilleus'un
başıma, tanrısal Akhilleus'un baş ölümünü koyar, kaldırır teraziyi,
kaldırdığı o bakarız ki Hektor'un kurası ağır
uğursuz basıyor. Hektor ölecektir. Tanrılar
gece buyurmuştu bana, Troyalılan işte o anda el çekerler Hektor'dan,
şehrin içine yalnız Athena Hektor'un kardeşi
al, demişti, Deiphobos'un kılığına girerek yiğide
dinlememiştim onu, dinleseydim yanaşır, kendisini destekleyecekmiş gibi
keşke. Çılgınlık ettim de ne oldu, yapar. Hektor inanır, karşı durur
yok ettim '
halkımı düşmana, ama bir antlaşma yapılmasını
, Troya'nm erkeklerinden, ister ki kim öl dürecekse, ölenin
kadınlarından bedenini geri versin yakınlarına. Hakka,
utanıyorum. yasaya, insan saygısına güveni vardır
Benden değersiz biri bir gün ya derse Hektor'un son demine dek. Oysa
ki: Gücüne çok güvendi Hektor, kıydı nerede Akhilleus, yanaşmaz hiçbir
halkına. Çok daha iyi olur karşı durmak antlaşmaya. Aslan gibi saldırır, Hektor
Akhilleus'a, ya öldürüp onu dönerim Deiphobos'u çağırır, bakar ki yok, anlar
geri, ya da onun elinden şanla ölürüm
aldatıldığını (İl. XXII, 303 vd.):
şehrin
önünde Kaderim beni kıskıvrak bağladı işte.
. Yoksa göbekli kalkanımı, güçlü Gene de kıyasıya dövüşmek düşer bana,
tolgamı bir yiğitlik göstereyim de öyle öleyim, '
bırakıp bir duysun gelecekteki insanlar bile.
yana, kargımı da duvara dayayıp,
dosdoğru çıksam mı kusursuz Can verirken bir daha yalvarır
Akhilleus'un Hektor Akhilleus'a ölüsünü Troya'lılara
önüne, geri versin diye. Ama Akhilleus'un ret
söz versem, desem ki geri vereceğiz cevabıyla karşılaşır (Akhilleus).
Helene'yi de, tekmil mallarını da,
vereceğiz, koca karınlı gemileriyle Hektor'un son sözü de şudur:
Aleksandros'un Troya'ya getirdiği her "Senin ne olduğun yüzünden belli,
şeyi. -Bunlar kavgamızın başı değil demirden bir yüreğin var göğsünde.
mi?-Alın, diyeceğim, götürün bunları Ama uyanık ol, uğramayasm tanrı
Atreus lanetine, yiğit de olsan, Paris'le Apollon
oğullarına. bir gün seni, öldürecekler Batı
Bir de desem mi paylaşalım hepsini bu kapılarının önünde". Söyler söylemez
şehirde nemiz var, nemiz yok. Ant Hektor bu sözleri, her şeye son veren
içireceğim, desem, Troyalı ihtiyarlara, ölüm kapladı bedenini. Uçtu canı
desem saklamayacaklar şehirde hiçbir gövdesinden, yollandı Hades'e,
şeyi, ikiye bölecekler, desem, bütün gücünden, gençliğinden koptu,
malı, mülkü. Ama yüreğim ne diye kaderine
oyalanır böyle ağlaya ağlaya
şeylerle
? Ona karşı olduğum gibi gidersem
Akhilleus'un, Hektor'un ölüsüne ve suz tartışmalara yol açarak, çeşitli görüş
seyirci kalan bahtsız Troya şehrine ve yönlerden yorumlanmıştır. Helena'nın
yaptığı işkence dillere destan olmuştur: kişiliğinde ilkçağ Yunan dünyasının güzele
Hektor'u arabasına bağlar, yedi kez düşkünlüğü dile geldiği gibi, güzel ve iyi,
dolaştırır Troya şehrinin çevresinde, yani estetik değerlerle etik, ahlak
toz, toprak içinde. Bu korkunç değerleri arasındaki karşıtlık da
manzaraya tanrılar bile dayanamaz, yansımaktadır. Nitekim Home-ros'tan
Apollon, Aphrodite yağlar sürerler sonraki şair ve yazarlar (aralarında
bedenine, gece, gündüz bekçilik ederler Platon da vardır) bir kadının bunca
ölüsüne, sonunda Pri-amos'u elinden savaşlara, Doğuyla Batı arasındaki bu
tutarak götürürler Akhille-ııs'a, azgın çapta bir çatışmaya etken olabilmesini
yiğit de geri verir ölüyü babasına ahlakdışı görüp, Helena'nın kaçırılması
(Apollon, Akhilleus, Priamos). olayını olduğundan başka türlü anlatmak
Hektor'a yakılan ağıtlar ve Hektor'un yoluna gitmişlerdir. Helena'yi yaratan
cenaze töreniyle kapanır İlyada. Homeros'tur, bu tip en duru, en arı ve
Dinleyin bakın, Boğazlara karşı yükselen en canlı olarak destanlarında
Anadolu kalesine nasıl gömmüşler canlanmaktadır, öyle ki sonraki yorumlar
Anadolu'nun bu ilk özgürlük kahramanını bile hep İlyada ve Odysseia'da atılmış
(İl. XXIV, 784 vd.): anlatım temellerine dayanır. Onun
Dokuz gün odun taşıdılar yığın yığın. içindir ki, Helena'nın öykülerine,
Ölümlülere parlak şafak sökünce efsanelerine girişmeden, bu güzelin Ho-
onuncu meros destanlarında nasıl karşımıza
günü, çıktığını bir görelim.
gözyaşı içinde götürdüler Hektor'un
ölüsünü, Troya ovasındaki savaşın en kızgın bir
koydular yığınların tepesine, verdiler anıdır-. Menelaos'la Paris teke tek
ateşe. Gül parmaklı şafak sabah erken savaşa girişecekler ve kazanan
parlaymca, ünlü Hektor'un ölüsü Helena'yı alıp götürecektir, böylece bu
çevresinde toplandı bitmez tükenmez savaş kendiliğinden
bütün halk. sona erecektir. Başlarında Troya kralı
Hepsi geldi bir araya, topluluk Priamos olmak üzere ihtiyarlar Batı
kuruldu, parıldayan şarapla
söndürdüler odun kapısının üstündeki kulede savaşı
yığınını, seyretmektedir. Birden Helene görünür
söndürdüler ateş gücünün sardığı her (İl. 111, 154 vd.):
şeyi, sonra tapladı kardeşleri,
dostları ak Helene'nin görünce çıktığını kuleye şu
kemikleri kanatlı sözleri söylediler usulcacık:
, hepsinin yanaklarından iri yaşlar "Troya'lılarla Akha'lartn, böyle bir
dökülüyordu kadın
. için
Kemikleri alıp kodular bir altın kutuya, yıllardır acı çekmeleri hiç de ayıp
erguvan rengi yumuşak örtülerle değil. Yüzüne bakan ölümsüz
sardılar tanrıçalara benzetir
kutuyu. onu.
Sarar sarmaz indirdiler derin bir Ama gene de binse gemiye keşke
çukura, ekli kocaman taşlarla ördüler gitse, gitse de, bizi, çocuklarımızı
üstünü. Sonra bir mezar tümseği belaya
yapmaya sokmasa".
başladılar,
gözcüler diktiler çepeçevre, dört bir Priamos da tatlı tatlı konuşur Helene
yana, mezar bitmeden Akha'lar ile, şöyle seslenir:
saldırmasın diye. Bir mezar tümseği Buraya, yanıma gel kızım, otur şöyle,
olunca toprak kabara gör bak işte, eski kocan, hısım,
kabara, akraban,
gerisin geri döndü hepsi şehre, dostların.
toplanıp bir güzel kutladılar çok ünlü Bence suçlu sen değilsin, tanrılar
şöleni Zeusoğlu kral Priamos'un asıl, onlar yığdı başıma kan ağlatan
sarayında. İşte böyle yapıldı atları iyi savaşı.
süren Hektor'un
cenaze töreni. Bundan daha uygarca, daha insanca bir
Helena. Yunan efsanelik kişilerinin en görüş, bir davranış akla gelmez ve
böylesini yaklaşık üç bin yıl önceki bir
ünlüsü, güzeller güzeli Helena (ya da
metinde bulmak şaşırtır insanı. Ne var
Homeros'un deyimiyle Helene) bin bir
ki bu uygarlık, bu in-
masal ve öyküye kahraman olmakla
kalmamış, kişiliği de son-
sanlık yalnız Troya'lılara vergidir, anı sayar, olayların da, kendinin de
Akha'larsa sert, kaba, hodbin, Yunan eleştlı meşini yapar (Od. IV, 261 vd.).
deyimiyle barbardırlar. Helene bir Üstün bir tavrı, Telemakhos'u anlayan,
Troya'lı gelin olmuştur, odasında hanım acılarını paylaşan insanca bir davranışı
hanımcık kumaş dokuyan, güzelim vardır, ona tekmil acılarını unutturacak
nakışlar yaparken yurdunu, eski kocasını, bir ilaç verir, kendi eliyle işlediği bir
kızını düşünen ve özlem çeken bir yaşmak verir ve sonunda büyüler
kadındır. Kendi kendini suçlar. delikanlıyı, Telemakhos da Helene'ye
Priamos'un sözlerine şöyle karşılık verir bundan böyle bir tanrıça gibi tapacağını
(İl. III, 172 vd.): söyler (Od. XV, 104 vd.).
Senden hem korkarım, hem saparım Homeros Helena üstüne söylenecek ne
seni, varsa hepsini söylemişti, Homeros'un
sevgili çizdiği Helena portresine kimse bir şey
kaytnbabam, oğlunla buraya
ekleyememiştir. Nesnel düşünceyi,
gelmeseydim keşke evimi barkımı, o
nazlı büyüttüğüm kızımı, hısım halkoyunu ve Helena'nın başkalarınca
akrabamı, can yoldaşlarımı eleştirilmesini de İthake çobanı
bırakmasaydı Eumaios'un ağzından yapar (Od. XIV,
m, 68):
kara ölüme razı olsaydım keşke. Böyle
olmadı ne yapalım ki, bak eriyip Afi şu Helene bütün soyu sopuyla yok
gidiyorum gözyaşı döke döke. olaydı
keşke, bunca insanın dizlerini kıran bu
"Köpek gözlü" der kendine. Priamos'a kadının
olduğu kadar Hektor'a da sevgisi ve kökü kurusaydı.
saygısı büyüktür. Ona da aynı İşte Özetle Homeros'un Helene'si.
pişmanlıkla yakınır (İl. VI, 342 vd.). Ama dediğimiz gibi, her yazar Helena
Helene tam bilinçli bir insandır. Paris'i portresine bir şey katmak istemiştir ve
eleştirir. Paris'i Menelaos'la teke tek efsanesi aşağıd.ı özetleneceği gibi
savaştan kaçıran tanrıça Aphrodite'nin büyüdükçe büyümüştür.
çağrısına uymak istemez, Paris'in
yatağına dönmekten tiksinir ve (1) DOĞUŞU. Helene, Zeus'la
tanrıçaya karşı gelecek kadar yiğit ve Leda'nın ki
yüreklidir, meydan okur ona (İl. III, 399 zıdır, "ölümlü" babası Tyndareos'tur,
vd.): Klytai-
Gene mi sensin, tanrıça, neden hep mestra kız kardeşi ve Dioskur'lar, yani
baştan çıkarmak istersin beni? Kas
Söylesene, niyetin ne, beni daha torla Polydeukes erkek kardeşleridir
uzaklara, Phrygia'ya, şirin Meionia'nın (Tab.
bakımlı bir iline götürmek 12). En eski metinlerde bu böyledir.
mi Sonraları efsane değişmiş ve Leda'nın
? Oralarda, ölümlülerden bir adamın yerini Neme-sis almıştır. Zeus'tan
mı var kaçan öç tanrıçası Ne-mesis dünyayı
ki?..
dolaşmış ve biçimden biçime girmiş,
Paris'in yanına kendin git yerleş hadi.
Çık, ayrıl tanrılar yolundan, bir daha günün birinde bir kaz oluvermiş, Zeus da
ayak basma Olympos'a, ona bak, dert bir kuğu kuşuna dönüşüp yaklaşmış ona.
edin kendine onu, sonunda da karısı Nemesis'in doğurduğu yumurtayı
yapsın seni, ya kölesi. çobanlar bulup Leda'ya getirmişler.
Yumurtadan çıkan kızı Leda kendi çocuğu
Tanrıya böylesi hakaret başka hiçbir
gibi büyütmüş. Efsanenin başka
metinde görülmemiştir. Ancak
anlatımları vardır: Zeus bir kuğu kuşu
Homeros'un romancıdan farksız derin
biçiminde Leda'nın kendisine
psikolojik görüşüyle anlaşılabilir.
yanaşmıştır, Leda bir (ya da M) yumurta
Odysseia'da Helene saygın bir
doğurmuş, bundan Helene çıkmış,
kraliçe, iyi bir ev kadını ve sevgi dolu
birinden Helene ile Polydeukes,
bir ana gibi görülür. Telemakhos
ötekinden Klytaimestra ile Kastor
babasını aramaya çıkıp Me-nelaos'un
çıkmış diyenler de var, bir tek
sarayına varınca, en sıcak, en candan
yumurtadan Helene, Kastorla
konukseverliği Helene'den görür. Zeki
Polydeukes'in doğduğu, Klytaimestra'nın
kadın onu kendi çocııgııymuş gibi
da tanrıyla bir ilişkisi olmayıp
kucaklar, sever, okşar, babası
Tyndareos'un kızı olduğu söylentisi de
Odysseus'la ilgili bir sürü
vardır (Leda, Nemesis, Dioskur'lar).
ı ao
ikisine de tanrı bilicilik yetisini vermiştir. Heliades (Heliosoğulları).
İlya-da'da "bilicilerin en iyisi" diye sözü Heliosogulları Güneş tanrının Rhodos
geçen Helenos, savaşta da, dinsel adlı nympha'dan olan yedi oğludur
konularda da Hektor'a öğütler verir ve (Tab. 8). Hepsi usta gök bilginleriymiş,
Hektor yaşadıkça yiğitçe çarpışır. Ama ama günün birinde aralarında
agabeysi öldükten sonra, Priamos onu da anlaşmazlık çıkıp birbirlerine
öbür oğulları gibi hor görüp tersler (İl. düştüklerinden, bazıları Midilli, bazıları
VI, 76; VII, 44; XXIV, 249). Istanköy, bazıları da analarının adını
Helenos'a değgin efsaneler asıl verdiği Rodos adasında kalarak orada
İlyada'ya konu olan olaylardan sonra Lindos, İalysos ve Kamiros şehirlerini
başlar. Paris ölünce, Helena'ya kimin kurmuşlar.
koca olacağı tartışılmış, Helenos'la Helikaon. Troya'lı önder Antenor'un
küçük kardeşi Deiphobos talip oğlu, Priamos'un kızı Laodike'nin
çıkmışlar. Ama Priamos Deiphobos'u kocası. Helikaon kardeşleriyle birlikte
seçince, Helenos küsmüş ve İda dağına Troya yıkımından kurtulur ve Antenor
çekilmiş. Akha'ların bilicisi Kalkhas, ve Pulydamas'la birlikte kuzey
Troya'nın ancak Helenos'un bildireceği İtalya'ya göçer (Antenor).
koşullar altında düşeceğini söyleyince,
Odysseus onu bulmak ve ağzından söz Helios. Gaia ile Uranos'un çocukları
almakla görevlendirilmiş. Zora ve Hype-rion ve Theia birleşirler, üç
rüşvete dayanamayan Helenos şu üç göksel varlık meydana getirirler: Helios
koşulu bildirir: Akhilleus'un oğlu (Güneş), Selene (Ay) ve Eos (Şafak)
Neoptole-mos savaşa katılır, Akha'lar (Tab. 4 ve 8). Titanlar soyundan olan
Pelops'un kemiklerini ve Palladion'u ele Helios, Olympos'lu Apol-lon'dan ayrı
geçirirlerse, şehir düşecektir. Başka bir tanrı ya da doğal bir güç, yani
bir efsaneye göre tahta atın yapılıp güneşin ta kendisi sayılır. Helios, Okea-
surlardan içeri alınmasını salık veren de nos'la Tethys'in kızı Perseis'le evlenir,
Helenos'muş. Bundan sonraki öyküleri birçok çocuğu olur; herbirinin olağanüstü
de karışıktır: Şehir düştükten sonra bir kişiliği ya da talihi var bu çocukların:
ölümden kurtulmuş. Hekabe ile birlikte Büyücü Kirke, Kolkhis kralı Aietes,
Trakya'ya gitmiş ve anası acısından bir Minos'un karısı Pasipha-e, Aietes'i
köpek haline gelince, onu Trakya tahtından atan, ama yeğeni Mede-ia'nın
Khersonnesos'unda (Gelibolu eliyle öldürülen Perses. Helios'a Rhodos
yarımadası) "Köpeğin mezarı" denilen adlı nympha Heliosogullarını doğurur.
yerde gömmüş. Sonra Neoptolemos'un Klymene de Helios kızlarını. Phaeton da
yanına sığınmış, o ölünce karısı He-lios'un oğlu sayılır.
Andromakhe'yi almış da onunla bir oğlu Helios güçlü kuvvetli ve çok yakışıklı bir
olmuş. Bunlar hep sonradan uydurulmuş delikanlı olarak canlandırılır. Başı, saç
ve Troya kral soyuna leke getirmek için biçiminde ışınlarla çevrilir. En eski
Yunanistan'da düzülmüş masallardır. inançlara göre Helios ateş saçan çok
Vergilius "Aeneis" destanında Helenos'u hızlı atların çektiği arabasıyla her sabah
Epir bölgesinde kral olmuş ve İtalya'ya Şafak'tan hemen sonra Hindistan'dan
gitmek üzere oradan geçen Troya'lıları
yola çıkıp gökteki yörüngesine girer ve
iyi karşılar gösterir.
akşam da Okeanos ırmağına dalar.
Yorgun atlarını Okeanos sularında
Heliadai (Helios Kızları). Güneş tanrı yıkadıktan sonra doğudan batıya aynı
ile Okeanos kızı Klymene'nin çocukları, yolu ertesi günü gene izler. Yeryüzü
Phae-ton'un kız kardeşleridir (Tab. 8). Okeanos ırmağı üstünde yüzen bir
Phaeton Ze-us'un yıldırımıyla vurulunca tabak gibi tasarlandığı için Heli-os'un
Helios kızları içine düştüğü ırmak gece batıda batıp sabah doğudan
kıyısında gözyaşı döke döke kavak dogması olağan sayılırdı. Gök bilimi
ağacına dönüşmüşlerdir. Gözyaşla- ilerledikçe güneşi simgeleyen Helios'un
rından amber taneleri meydana önemi azalmıştır. Nitekim Homeros'un
gelmiştir. Söylentiye göre Phaeton'a Odysseia destanında bile Helios
Güneş'in arabasıyla atlarını veren, yardımcı bir tanrı sayılır ve
böylece yok olmasına yol açan Helios Odysseus'un arkadaşları sığırlarını
kızlarıymış, dönüşümleri bu sonuçlarının kesince kendi öcünü kendi alamaz,
cezaısı olmuş (Phaeton). Zeus'a başvur mak zorunda kalır (bkz.
Od. XII, 260 373)
Helios dünyanın gözü sayılır, o her şeyi (2) NİTELİĞİ. Hephaistos hem
görür, örneğin Aphrodite ile Ares'in topaldır, hem çirkin. Bu niteliğiyle
gizlice seviştiklerini (Od. VIII, 270), Olympos tanrıları arasında tektir, bu
körlerin gözünü açar vb. (Orion). yüzden de hor görülür tan-rılarca.
Topallığının nedenini Ilyada'da kendi
Helle. Çanakkale Boğazına adını veren anlatır: Troya savaşı konusunda Zeus'la
Hel-le'nin efsanesi Argonaut'lar Hera arasında kopan bir kavgayı
bölümünde anlatılmıştır yatıştırmaya çalışır ve Hera'ya şöyle
(Argonaut'lar). Bir anlatıma göre der (İl. I, 586 vd.):
Helle denize düştükten sonra tanrı
Poseidon tarafından kurtarılmıştır. Aldırma anacığım, sık dişini, bağrına
Poseidon Helle'yi sevmiş, onunla taş
bas.
birleşerek üç çocuk anası yapmıştır Seni çok severim, görmek istemem
onu. dayak
Hellen. Hellen'lerin, yani bütün yediğini.
Tepem atsa bile koşamam yardımına;
Yunan ırk ve boylarının atası sayılan ne yapayım, Olympos'luya karşı gelmek çok
efsanelik kişi. Hellen, Deukalion'la zor.
Pyrrha'nın oğludur. Tufandan sonra
Bir gün sana yardım etmek istedimdi
Tesalya'ya yerleşir ve bir dağ
nympha'sı olan Orseis'le evlenir. hani,
Doros, Ksuthos ve Aiolos diye üç oğlu yakaladıydı beni bacağımdan,
olur, bunlar da Dor, Aiol, İon ve Akha attıydı tanrısal eşikten aşağı,
boylarının ataları sayılır (Tab. 20). yuvarlandım gittiydim tam bir gün.
Düştüydüm Lemnos adasına, batan
Hemera. Gündüzü ve gün ışığını günle,
simgeleyen Hemera, Khaos'tan çıkma birazcık canım kalmıştı, ha çıktı ha
Erebos'la Nyks'in, yani Gece'nin çıkacak.
kızıdır. Aither (Esîr) ise onun Sintileryerden kaldırdılardı orada
kardeşidir. Hesiodos'a göre Nyks ile beni.
Hemera Tartaros'ta, yani yeraltında Ama Hephaistos aynı öyküyü başka
buluşurlar (Theog. 748 vd.)-. türlü anlatır îlyada'nın bir başka
bölümünde: The-tis oğlu Akhilleus için
Orada buluşup selamladır Gece'y/e yeni silahlar istemeye gelince demirci
Gündüz tunçtan büyük eşiğe ayak
tanrıdan, topallığı yüzünden anası
basarken, Biri konağa girerken öteki
Hera'dan neler çektiğini anlatır. Hera
çıkar, ikisi hiç bir arada olmaz içeride:
topal oğlundan utandığı için onu dokuz
Hep biri dışarıda, yeryüzünde, öteki
içeride, çıkmayı beklemektedir. Biri yıl Okeanos ırmağının yanında
ellerinde götürür ışığı sayısızgözlerine saklamıştı (İl. XVIII, 394 vd.).
insanların, öteki Uyku'yu taşır Hephaistos bunun öcünü anasından
kollarında, Ölüm 'ün kardeşi Uyku 'yu, alır: İçine zincirler sakladığı bir taht
sisli karanlığa bürülü belalı Gece. yapıp, anasına gönderir, Hera da
Hephaistos. (1) DOĞUŞU. Hephaistos, tahtın üstüne oturur, ama oturur
Ze-us ile Hera'nın oğludur, ama bir oturmaz da zincirler onu kıskıvrak
efsaneye göre, Hera onu kendi sarar, kurtulamaz bir daha. Olympos
kendine doğurmuştur (Tab. 5). tanrıları Hephaistos'u çağırmak
Zeus'un Athena'yı kafasından zorunda kalırlar. Dionysos'u
çıkarmasını kıskanmış da, Hephaistos'u gönderirler, şarap tanrı da
yaratmış. Hesiodos süreci şöyle- Hephaistos'u bir eşeğe bindirip öyle
anlatır (Theog. 927 vd.): getirir Olympos'a,
Hera tanrıça kimseyle sevişmeden, Tanrılar ünlü topalı görünce
yalnızöfkeden ve kocasına hıncından kahkahayı atarlar (İl. I, 599):
ünlü Hephaistos 'u doğurdu kendi Kojtu durdu oradan oraya soluya
kendine. Ve Hephaistos en usta soluya, tanrılarda gürül gürül bir
sanatçısı oldu göklertanrısı Uranos kahkaha (coptu.
torunlarının.
Ama hiçbirinin elinden gelmeyen işler
gelir Hephaistos'un elinden: Her türlü
madeni işleyip olağanüstü güzellikte
eserler yaratmasını başarır topal
tanrı. Zeus'la Hera'nın yatak odası,
Olympos tanrılarının evleri onun usta
ellerinden çıkmadır. Thetis
Hephaistos'un evine gelince, işliği şöyle
tanımlanır demirci tanrının (İl. XVIII,
369 vd.):
Gümüş ayaklı Thetis Hephaistos'un yapar, Lemnos'a gidiyormuş gibi evinden
evine ayrılır ve dönüşünde Ares'le
vardı, Aphrodite'yi kıs kıvrak bağlı bulur. Ünlü
yok olmaz, tunçtan, yaldızlı bir
topalın avaz avaz bağırarak dile getirdiği
evdi bu, üstündü öbür ölümsüzlerin
evlerinden, çarpık bacaklı tanrı öfke onun kişiliğini açığa vuracak
yapmıştı bu evi. Hephalstos'u niteliktedir (Od. XVIII, 306 vd.):
körükleri arasında çalışır Zeus baba ve hep var olan öbür mutlu
buldu tanrılar
, kan ter içinde gidip geliyordu o gelin, şu gülünç, bayağı işlere bir bakın!
yandan bu Zeus'un kızı Aphrodite hor gördü
yana, beni, topalım diye hor gördü, sevdi
üçayak yapıyordu tam yirmi tane. Ares'i, sevdi onu, yakışıklı, çevik
Dayayacaktı onları sarayının dik ayaklı diye, kabahat bende değil, sakat
duvarına, her üçayağın altına altın doğmuşsam, kabahat anamda,
tekerlekler babamda, beni dünyaya
koymuştu getirmeselerdi!
, kendi kendilerine girsinler diye
tanrıların Hephaistos Erikhthonios
toplantısına, efsanesinde de rol oynar
sonra gene gerisin geri eve dönsünler (Erikhthonios). İlk kadın Pando-ra'nın
diye, görülmeye değer şeylerdi bunlar. bedenini kilden yontan odur (Pando-
Yirmi tane üçayak bitmiş, hazırdı, bir ra). Prometheus'u Kafkas dağının
işli halkaları vardı takılacak, onları tepesine o çıkartır (Prometheus).
yapıyordu Hephaistos, dövüyordu
bağlarını. Hera. Homeros destanlarında "inek
Hephaistos Akhilleus için yeni silahlar gözlü", "ak kollu" ya da "altın tahttı"
yapmaya söz verince, işe koyulması diye nitelenen Hera (yahut Here) tipik
şöyle anlatılır (XVIII, 410 vd.): bir Grek tanrıçasıdır, yani Yunanistan
Soluyan topal yaratık örsten yarımadasının ırk, şoy, din ve dünya
uzaklaştı, görüşlerini, çıkarlarını daha ileri bir
cılız bacakları seğirtiyordu altında. kültürün simgesi Ege ve Anadolu'ya karşı
Körük/erin/ateşin içinden çekti, savunan, bu yüzden kişiliği ve
topladı tekmil araçları gümüş bir efsaneleri hep bir kavga, kin, hınç ve
sandıkta.
geçimsizlik havası yansıtan sevimsiz bir
Bir süngerle sildi iki elini, yüzünü,
güçlü boynunu, kıllı göğsünü sildi, tanrıçadır. Bütün kusurlarıyla kadını
bir entari giydi, aldı eline koca bir canlandırır Hera-. Dırdırcı, kıskanç,
değnek, hırçın, inatçıdır, düzen kurar, ama
çıktı topallaya topallaya kapıdan hiçbir işi açık değildir, hasır altından su
dışarı. yürütür, gizli kapaklı yapar ne yaparsa,
Değil bir tanrının, hiçbir çalışan sevgi ve nefretleri hiçbir mantığa
insanın böyle canlı bir tanımlanması dayanmaz, silah ve yetkilerini kötüye
bulunmaz ilkçağ yazınında. Bu eşsiz kullanmaktan çekinmez, benzetmek
parçayı, daha da üstün ve şaşırtıcı bir gerekirse, her zaman ve özellikle
metin olan Akhilleus'un silahlarının zamanımızda örneklerine çok rastlanan
anlatılması izler. Hephaistos mucizeler varlıklı ve benci! burjuva kadınını
yaratan bir ustadır. Daidalos insanlar simgeler. Zeus'un eşi, tanrıların
arasında neyse, Hephaistos tanrılar kraliçesi ulu Hera'ya bu damgayı basan
arasında odur: Sanatın ve işçiliğin Homeros'tur, ama ne tuhaf ki İonya-lı
yüceliği simgelenir onlarla. koca şairin çizdiği Hera portresi
tutunmuş, Yunanistan'da yaratılan
(3) EFSANELERl. Güzellikten hiç nasip efsanelerinde aynı tiple karşımıza
almayan Hephaistos aşktan yana da pek çıkmaktadır. Hera'yı kocası Zeus'un
talihli olmamıştır. İlyada'da ağzından dinleyelim (İl. VIII, 407):
Kharit'lerden Kharis, yani Zarafet'in
kendisiyle evli olarak gösterilir (İl. Çok değil Here'ye öfkem,
XVIII, 382), Hesiodos Kharit'lerin en kinim, her işime engel olmak
küçüğü Aglaie (parlak anlamına gelir) ile onun huyu.
evlendiğini söyler. Homeros'un Troya savaşını tuttuğu Akha'lardan
Odysseia destanında ozan Demodokos yana çevirebilmek için Zeus'u baştan
Aphrodite ile evli olan Hephaistos'un çıkarıp uyul tuktan sonra, birden
başına gelenleri anlatır: Ares'le uyanan tanrı şöyle çıkı şır karısına (ti.
aldatıldığını bilen topal tanrı bir XV, 14 vd.):
zamanlar anası Hera'ya yaptığı taht
gibi, bu sefer de İki sevgiliyi '»fll.il
İçine alacak bir yatak
Amma da düzen kurdun, yola gelmez ya'lılarda olduğunu görür, bunu
Here, savaş dışı ettin önlemek için, gidip dag başında onunla
tanrısalHektor'u, uğrattın orduyu sevişmeyi geçirir aklından, gider
bozguna. Bu kötülüğün meyvesini sen
odasında önce bir güzel süslenir, sonra
toplayacaksın
önce, Aphrodite'den sevgiyi tutuşturan
seni bir güzel pataklayayım da gör. büyülü memeligini ister, onu da göğsüne
Unuttun mu seni havalarda astığım günü, taktıktan sonra Uyku tanrıyı baştan
bir örs bağlamıştım iki ayağına, çıkarır ve onunla birlikte Gargaros
çözülmez bir altın zincirvurmuştum doruğuna varır:
ellerine
, asılı kalmıştın havalarda, bulutlar Bulutlar devşiren Zeus onu gördü,
arasında. görür görmez aşk sardı düşünceli
kafasını, öyle bir aşkı ilk birleştikleri
Zeus Hera'ya bu cezayı Herakles'e gün duymuştu, ana, babalarından gizli
ettiği kötülük yüzünden vermiştir. çıktıkları gün
Tanrıların tanrısı oğlu Ares'te anasının yatağa...
kusurlarının tıpkısını görür (Ares).
Zeus eşine nereye gittiğini sorar, o da
Öbür tanrılar da aşağı yukarı Zeus gibi
masum tavırlar takınarak, Okeanos
düşünürler. Anasını, babası Zeus'a karşı
kıyısında deniz tanrıları çiftini
korumaya çalışan Hephaistos bile He-
barıştırmaya gittiğini ve önce kocasına
ra'dan neler çektiğini unutamaz
(Hephaistos). haber vermek, ondan izin almak için
buraya geldiğini söyler. Zeus
(1) DOĞUŞU, HAYAT ÖYKÜSÜ. Hera, dayanamaz, savaşı filan unutup açığa
Kronos'la Rheia'nm kızı ve Zeus'la öbür vurur duygularını:
Olympos'lu tanrıların kız kardeşidir Sonra da gidersin oraya, ne olur Here,
(Tab. 5). Babası Kronos onu da doğar yatalım gel, sarmaş dolaş olalım
doğmaz yutar, sonra da kusar. Zeus yatakta,
dünya egemenliğini paylaştıktan sonra, doyasıya,
Hera'yı kendine eş alır. Hesiodos'a bugüne dek ne birtanrıçaya, ne bir
göre, Zeus tanrıçalar arasında Hera kadına
ile son olarak evlenmiştir. kar
şı yüreğime akan aşk böyle altüst
Hera çocukluğunun dünyanın ucunda, etmedi
Okeanos'la Tethys tanrılarının yanında
beni...
geçtiğini İlyada'da kendi anlatır (İl.
XIV, 200 vd.). Anası Rheia Titan'lar Sonra sayar bir bir yattığı ölümlü ve
savaşı sırasında inek gözlü tanrıça ölümsüz kadınları, Hera ses çıkarmaz,
Okeanos'la Tethys arasında çıkan bir ama içine bal damladığı besbellidir.
kavgayı yatıştırmak için batı kıyılarına Epey naz eder, utangaç tavırlar takınır:
gitmek ister. Korkunç Kronos oğlu, ne biçim söz
Zeus'la Hera evlenmeden de çıktı
sevişmişlerdir, ama sonra da düğünleri ağzından?
törenle kutlanmıştır. En büyük tanrı Yatağa yatıp sevişmemizi nasıl
çifti arasındaki kutsal düğün (hieros
istersin ida dağının tepesinde,
gözgöregöre ? Ya hep varolan bir
gamos) efsanelerde de, kültte de sık tanrı görürse bizi, biz uyurken gider,
sık tekrarlanır bir motiftir. Bir söylerse öbür tanrılara ? Bir daha
efsaneye göre bu düğün Batı Kızlarının ayak basarnam senin evine, ne yüzle
(Hesperides) bahçesinde olmuştur, o çıkarım bu yataktan dışarı ?
bahçeden gelen altın elmaları da Gaia
Hera'ya düğün hediyesi olarak Hera'nm sıradan bir kadın gibi kendi
vermiştir. Hera da Okeanos kıyılarında kocasıyla yatmaktan çekinmesini,
bulunduğu sırada elmaları kendi eliyle dedikodudan korkmasını Zeus gibi biz de
Batı Kızlarının bahçesine ekmiştir. hayretle karşılayalım. Her neyse, Zeus
İlyada'da İda dağının Gargaros buna da çare bulur:
tepesindeki birleşme sahnesi de böyle Tanrılar, insanlar görecek diye
bir kutsal düğündür. Destanın bu eşsiz korkma, altın gibi bir sisle örterim
parçasını özetlemeye değer (İl. XIV, dört bir yanımızı, güneş bile onu geçip
152-353): Hera kocası Zeus'un İda göremez bizi, her şeyi keskin
dağından Tro-y,ı savaşını yönettiği ışıklarıyla gören güneş bile. Böyle
ve basanını] Tro-
dedi, aldı karısını koynuna, sarıldı,
tanrısal toprak yumuşak bir çimen
saldı, taptaze lotos bir halı serdi
toprakla
aralarına,
safranlardan, sümbüllerden, tatlı bir soylara verilmektedir (Tab. 13).
halı, uzanıverdi ikisi de halının üstüne, Herakles öldükten sonra,
sardı onları güzel bir altın bulut, Eurystheusogullarını da ezmeye çalışır.
buluttan çiy damlaları akıyordu pırıl Heraklesoğulları bu yüzden oradan oraya
pırıl.
sürünür, sonunda Atina'da yiğit These-
Bugün de Kazdag'ın tepesine çıkın, us'tan yardım görürler ve düşmanlarını
aralarında otlar fışkıran tepsi gibi bir bir yenerek Yunanistan'da ve
serilmiş, kocaman, dümdüz taşlar özellikle Pelopo-nez'de egemenliği ele
görürsünüz ve bu aklı yeşilli halıların geçirirler. Herakleso-gullarının
üstünde tanrıların seviştiğini geçirirsiniz Yunanistan'da tutunması Dor ırkının
aklınızdan. Peloponez'i ele geçirmesinin efsane
(2) EFSANELERİ. Hera'nın doğrudan alanına yankısıdır. Ne var ki yalnız
doğruya efsanesi yoktur, ama Zeus'un Yunanistan kral aileleri değil, Anadolu ve
aşklarında rol oynar, onlara karışır, hele İtalya'da da bazı soylar Heraklesoglu
bu aşklardan doğan çocukların yakasını adını almışlardı. Örneğin Lydia kralı
bırakmaz, ömürleri boyunca kini, Kroisos (Karun), soyunun Herakles'in
öfkesiyle izler onları. İlk ve en büyük Omphale ile birleşmesinden meydana
kurbanı, Alkmene'nin Zeus'tan geldiğini ileri sürer, Roma kralı
doğurduğu Herakles'tir. Güçlü yiğidi üst Tarquinius da Herakles'in bir oğlunu
üste kahramanlıklar yapmaya zorlayan atası olarak kabul ederdi.
Hera'dır. Adı Herakles'in bile
Herakles. Helene kadın olarak neyse,
"Hera'nm ünü" anlamına geldiğini ileri
Herakles de erkek olarak odur, yani
sürenler bile vardır (Herak-les). lo,
Yunan ve Latin mythos yazarlarını
Epaphos, îno ve Athamas, Diony- sos ve
sonsuzca esinleyen efsanelik bir kişi.
Tityos efsanelerinde, Teiresias'ı kör Ne var ki Grek boylarının ve özellikle
etmekte rol oynar. Üç Güzeller
Dor'ların kahramanlık görüş ve
yarışmasında birinciliği kazanamaması
anlayışlarını kişiliğinde toplayan
Paris'e ve Troya'ya dinmez kinin bir
Herakles bir çeşit ulusal kahraman
nedenidir, öte yandan Akhil-leus'un
olmuştur. İnsanın doğaya karşı yenilmez
anası Thetis'i kıskandığı halde, onu
saldırma ve dayanma gücünü simgeler.
büyüttüğü için oğlu Akhilleus'u tutar
Yaptığı işler hep iyiye dönüktür, doğanın
(Thetis). Bir efsane Menelaos'u ölümsüz insanın başına saldığı afet ve musibetleri
kıldığını anlatır (Menalaos).
yok etmekle insanlığa sonsuz iyiliği
Devlere karşı savaşa katılmıştır. Bu
dokunur. Oysa kendisi trajik bir kişidir:
sırada Porphyrion ona tutulmuş ve
Kahraman olmayı kendi seçmemiştir,
elbisesinin ucunu yakalayarak onu
tanrı vergisi kuvvetinden de zevk
kendine çekmek istemiştir, o sıra Zeus
duymaz, tersine onu dizgine vuramadığı
devi şimşekle yere sermiş. İk-sion da
için, istemeyerek suç işler ve dengeyi
Hera ile birleşmek istemiş, ama Zeus
bir türlü bulamayıp kendinden geçer,
Hera'nın buluttan bir görüntüsünü
çıldıracak gibi olur. Herakles'e bütün
yaparak onu aldatmıştır (Prophyrion,
işleri, kahramanlıkları zorla yaptırılır,
îksion). Herakles köledir, insafsız bir efendinin
Hera Argonaut'lar seferinde Argo
buyruğunda ömrü boyunca çalışmak
gemicilerine yardımda bulunmuş,
onun kara kaderidir. İlk doğduğu günden
tehlikeli geçitleri geçmelerini
beri peşini bırakmayan Hera'nın kin ve
sağlamıştır (Argonaut'lar).
öfkesi son demine kadar da rahata
Kızı Eileithyia ile doğumlara gözcülük
kavuşturmaz onu. Tam işleri bitmişken
eden tanrıça Hera'nın en sevdiği kuş
korkunç bir yanlışlık yüzünden cayır
tavus kuşudur. Göz göz tüyleri,
cayır yanar ve ölür. Ama böylece
tanrıçanın lo'ya bekçi koyduğu Argos'un
büsbütün arınıp ölümsüzlüğe kavuşur.
yüz gözünü simgelermiş (Argos). Yemiş
olarak narı, çiçek olarak zambağı (1) ADI. Asıl adı Alkides, yani dedesi
severmiş. Alkai-os'tan gelme bir soyadıdır. Sonra
Roma'da Hera tanrıça İuno ile bir Pythia kahini adını değiştirir, Herakles
tutuldu (tuno). kor. Herakles adının "Hera'nın ünü"
anlamına geldiğini İle ri sürerlerse de
Herakleidai, yahut "heros" yani kahraman sözcüğü ile
Heraklesoğulları. Bu ilişkisi daha akla yakındır.
ad, yalnız Herakles'in oğullarına ve
torunları -ne değil, yiğidi ata olarak
benimseyen birçok
(2) SOYU. Herakles'in anası Alkmene öldürmüş. Yiğit kendine gelince,
de, Thespios'un yanına sığınmış ve kendini
öiümlü babası Amphitryon da bu suçlarından arındırmış, ama Hera
Perseus'la bununla da yetinmemiş, Apollon kâhini
Andromeda soyundandırlar (Tab. 13). Pyllıi.ı aracılığıyla yiğidin gidip Eurys-
Zeus,
Alkmene'nin atası Danae ile birleştiği
gibi,
Alkmene'yi de aldatarak elde eder.
Aynı ge
ce Alkmene Herakles ve İphikles'e gebe
kalır
(Alkmene, Amphitryon).
144
pos tanrıları gidip geldikleri halde, kiminde Hippodamela'nın kendisinin
Hestia hep yerinde kalır. Bu yüzden adı Pelops'u arabacıyla aldattığı söylenir.
hiçbir efsaneye karışmaz. Kişiliği Her ney se, Pelops Hippodameia'yı alıp
olmayan soyut bir kavram olarak yurduna götürürken yolda Myrtilos'u
canlandırılır. denize atmış, arabacı da ölmeden önce
Pelops soyuna lanet okumuş. Pelops
Hiera. Mysia'h Telephos'un karısı.
oğullarıyla Atreus oğulları-nın başına
Akha'lar ilk Troya seferinde Mysia'ya
gelen korkunç belaların kaynağında
çıkarma yapınca, Hiera ülkesi Myrtilos'un bu ilenmesi varmış (Pelops,
kadınlarının başına geçip saldırganlara Myrtilos).
karşı koymuş ve Nireus'un eliyle
Efsanelere göre Hippodameia'mn altı
öldürülmüş (Telephos, Nireus).
oğluyla üç kızı olur. Oğullarının en
Hiera'nın Helene'den de daha güzel
ünlüleri Atreus, Thyestes, Alkathoos ve
olduğu söylenir.
Pleisthenes'tir. Eniştesi Khrysippos'u
Himeros. Adı arzu anlamına gelen ve Hippodameia kendi öldürmüş de o
aşk isteğini simgeleyen soyut bir yüzden Elis'ten kovulmuş derler
kavram. Aphro-dite, Uranos tanrının (Khrysippos).
denize dökülen spermasından köpükler Pelops karısı onuruna Olympia'da beş
arasında doğunca, Eros'la birlikte yılda bir kutlanan bir Hera bayramı
Himeros da hemen peşine takılır. düzenlemiş (Pelops ue Olympia
Olympos'ta Musa'lar ve Kharit'lerle oyunları).
birlikte görülen Himeros'un adı hiçbir (2) Hippodameia Adrastos'un kızı,
efsaneye karışmaz. Peirit-hoos'un karışıdır. Kentaur'larla
Hippodameia. At evcilleştiren ya Lapith'ler savaşı onun yüzünden
da alt olmuştur (Peirithoos).
eden anlamına gelen Hippodameia adlı Hippokrene. At pınarı anlamına gelen
İM efsanelik kadın vardır: Hip-pokrene Helikon dağında,
(1) Biri ve en ünlüsü Elis bölgesindeki Musa'ların kutsal korulugundaki bir
Pisa kralı Oinomaos'un kızıdır. Çok güzel pınardır. Kanatlı at Pega-sos'un ayağını
olan bu kızın birçok talipleri varmış, ama yere vurmasından fışkıran
onu kıskanan, ayrıca damadı yüzünden Hippokrene'nin çevresinde Musa'lar
tahtından olacağını bilen babası kızını toplanır, ezgi söyler, hora teperlermiş.
ancak araba yarışında kendisini yenecek Pınarın suyu şairleri esinlermiş.
olan adama vereceğini bildirmişmiş.
Hippolyte. Amazon'ların kraliçesi.
Böylece talipleri bir bir yener,
Kemerinin alınması Herakles'in
yendiklerinin de kafalarını keser, evinin dokuzuncu işi olarak anılır (Herakles).
kapısına asarmış. Yarışta yenilmesine de Bütün Amazon'lar gibi kendisi de
olanak yokmuş, çünkü hem atları çok Ares'in kızı olan Hippolyte'nin These-us
hızlıymış, hem de Oinomaos taliplerin efsanesinde adı geçer. Theseus'tan bir
arasına Hippodamei-a'yı bindirir, oğlu olmuş ve ona kendisi gibi
böylece onların dikkatini çeker, şaşırtır, Hippolytos adı verilmiş. Ama çoğu
arabmın da daha ağır olmasını sağlarmış. efsanelerde Herakles'in eli altında can
Günün birinde Hippodameia'ya Pe-lops verdiği kabul edilir.
talip olmuş. Hippodameia Pelops'u
görünce, ona hemen gönül vermiş ve Hippolytos (1) Hippolytos, Theseus'la
yarışı kazanmasını sağlamış. Bunun için bir Amazon'un oğludur, ama Amazon'un
de babasının seyisi Myrtilos'un yardımını Mela-nippe mi, Antiope mi, yoksa
istemiş. Bir anlatıma göre Myrtilos âşık Hippolyte mi olduğu konusunda
olduğu Hippodameia ile bir gece yatma kaynaklar birbirini tutmaz. Hippolytos
sözünü alarak Oinomaos'un arabasının Amazon anasından av ve savaş merakını
civatalarını gevşetmiş, bir süre sonra almıştır, Artemis'e saygısı büyüktür,
Oinomaos paramparça olan arabasından Aphrodite'yi hor görür. Tanrıça da
düşerek ölmüş. ondan öç alır: Üvey anası Phaidra'yı ona
Hippodameia, ya da Pelops'un arabacı âşık eder. Phaidra tutkusunu
Myrtilos'a verdikleri söz üzerine efsane Hippolytos'a açar, ondan karşılık
kaynakları çeşitli anlatımlar verir: görmeyince, Theseus'a yakınır, Hip-
polytos'un onu kirletmek istediğini söyln
Kiminde Pelops'un Myrtiios'u rüşvetle
Theseus öfkeye kapılır, ama oğlunu
baştan çıkardığı,
kendi
eliyle öldürmekten çekindiği için iyi anlamış oluruz: Birincisi Eunomia
Poseidon'a yalvarır oğlunu düzen ve düzensizliği, iyi yasalarla
cezalandırsın diye. These-us'un her kurulmuş bir toplum düzenini simgeler.
dileğini yerine getirmeye söz vermiş Dike hak ve adalet anlamına gelir,
olan tanrı da bir deniz canavarı Themis'in kızları arasında ister yazında,
gönderip Hippolytos'u parçalatır. ister yaşamda adı en çok geçen tanrıça
Delikanlı Troizen'de bir araba yarışına odur. Eirene ise insanlara bereket ve
katılmışken ejderin saldırısına uğrar ve mutluluk sağlayan barıştır (Dike,
dizginlerine dolaşarak kayaların üstünde Eirene). Bu tanrıçalar doğal ve insansal
can verir. Phaidra haberi alınca kendini toplulukların can damarı, denge ve
asar. Bu konuyu önce Euripides, sonra sürekliliğin başlıca etkenleridir.
da Fransız targedya yazarlarından Hora'ları kimi zaman Aphrodite'nin
Racine işlemiştir. alayında Kharit'lerle birlikte, kimi
(2) Hippolytos devler savaşına katılan zaman da Diony-sos alayında, ya da
bir devin de adıdır. Savaşta Hades'in Persephone'nin arkadaş-ları arasında
başlığını takıp görünmez olan Hermes görürüz.
bu devin hakkından gelmiş. Ellerinde birer çiçek, ya da bir yemiş
olarak canlandırılırlar, ama çokluk soyut
Hippomedon. Adrastos'la birlikte
kavramlar olarak tasarlanır ve
Thebai' ye karşı ilk saldırıya katılan
efsanelerde rol almazlar.
yedi önderlerden biri. Dev boylu olan
Hippomedon Thebai önünde Horatius. Horatius adı, Roma'nın üç
Ismarios'un eliyle öldürülmüş, ama oğlu efsanesinde geçer.
Polydoros Alkmaion'un yönetimindeki
(1) Roma'lılar Etrüsk'lere karşı
ikinci sefere katılmış ve Epigon'larla
savaşırken
birlikte Thebai'yi almıştır (Thebai 'ye
her iki ordu çok adam yitirmişti, ama
karşı Yediler).
kimin
Hipponıenes. Melanlon adıyla da anılan yendiği, kimin yenildiği belli değildi. Bir
Hippomenes Atalante efsanesinde rol ge
oynar (Ata lan te). çer her iki ordu bir ormanda karşı
karşıya or
Hora'lar. Hora'lar doğada düzeni dugâh kurmuşken, birdenbire ormanda
simgeleyen üç tanrıçadır. Hora, Latince tanrı
saat anlamına gelen "hora" ile bir sal bir ses duyuldu, ses şöyle diyordu:
tutulduğu için adları "Saatler" diye "Et-
çevrilir. Bu çeviri hem doğru, hem rüsk'ler Roma'lılardan bir adam fazla
yanlıştır, çünkü bu tanrısal varlıklar bir yitirdi
ölçü, bir düzeni yansıtmakla zaman ler, Roma'lılar zaferi kazanmıştır".
ölçülerini de içerirler, ama etkileri bu Bunu du
insansal kavramları çok aşar. yan Etrüsk'ler paniğe kapılıp kaçmışlar.
Homeros'un îlyada'sında Hora'ları Se
Olympos'ta görürüz (İl. V, 749 vd.): siyle düşmanı kaçıran Horatius da o
Gökyüzünün kapıları kendiliğinden orman
gıcırdadı. da tanrılaştırılmış.
Saatler gözetir o kapıları, yaygın (2) Gene Etrüsk'lerle savaş
gökle Olympos emanettir onlara, sırasında tek
kapıları bir açarlar, koyu bulutlarla gözlü diye anılan Horatius Cocles
bir Roma'yı
kaparlar. Tiber'in karşı kıyısında bulunan düşmana
Tanrıçalar arabalarıyla Olympos'a kar
dönünce (İl. VII, 432 vd.): Saatler şı korumak için tek başına bir köprüyü
güzel yeleli atlan çözdüler tut
koşumdan, muş. Savaş sırasında bir ayağını da
çektiler tanrısal ahırlara, ışıldayan
bir duvara dayadılar arabayı. yitirmiş,
ama Roma'nın düşmesini önlemiş.
Ama Hora'ların teker teker adlarını Horatius
ele alacak olursak, simgeledikleri Cocles şerefine Capitolium tepesinin
varlıkları da daha eteğin
de Roma'lılar bir heykel dikmişler.
(3) Roma ile Alba arasındaki savaşta
rol
alan üç Horatius kardeşler üç Curiatius
kar
deşlerle teke tek savaşta çarpışmışlar
ve zafe dır: Horatius kardeşlerin bir kız kardeşi
ri kazanmışlardı. Tarihsel bir olay Curi
sayılan bu atius kardeşlerin biriyle nişanlıdır,
çarpışma herhalde eski bir efsaneye nişanlısının
dayan ölümüne ağlayan bu kızı çarpışmadan
maktadır. Tragedyalara konu oluşu sag
şuradan
146
dönen Horatius öldürür, ama bu suçu Hydra. Yılan ya da ejder anlamına
Ro-ma'yı kurtardığı için affedilir. gelen Hydra, Typhon'la Ekhidna'nın kızı
ve Kerbe-ros Khimaira, Phiks gibi
Hyades. Hyad'lar gökte Pleiad
canavarların kız kardeşi sayılır.
yıldızlarına yakın bulunan bir
Hesiodos Hydra'yı şöyle tanımlar
takımyıldızdır, baharda yağmur
(Theog. 310-315):
mevsiminin başlamasıyla görünürler,
adları da yağmur yağmak anlamına (Ekhidna) Hydra 'yı doğurdu onlardan
gelen "hyein" fiilinden türemedir. Gökte sonra,
yıldız olmadan önce Hyad'lar Atlas'la Hydra o bataklıklar canavarı ki tüyler
Okeanos kızı Pleione'nin kızları ürpertir bütün yaptıkları, o Hydra ki
nympha'larmış. Sayıları İM ile yedi
ak kollu Hera tanrıça büyütmüştü
korkunç hıncım gidermek için güçlüler
arasında değişir. "Nysa nympha'ları" güçlüsü Herakles 'e karşı.
diye anılan bu kızlar Dionysos'a dadılık
etmişler (Dionysos), ama Hera'dan Herakles ikinci iş olarak bu canavarı
korktukları için tanrısal çocuğu İno'ya öldürür (Herakles) ve oklarını onun
bırakıp kaçmışlar. Ze-us onları gökte zehirli kanına batırır. At adam
birer yıldız haline getirmiş. Başka bir Nessos'un Deianeira'ya verdiği iksire
anlatıma göre, kardeşleri Hyas'ın de bu canavarın kanı karışmıştır derler,
ölümüne dayanamayarak canlarına ayrıca bir ırmağa akan kanı ırmak
kıymışlar da sonra yıldız olmuşlar sularının zehirlenmesine ve bölgeye leş
(Hyas). kokularının yayılmasına yol açmış.
Hyakinthos. Latin şairi Ovidius'un Hygieia. Adı sağlık anlamına gelen
anlattığı bir çiçek öyküsünün Hygieia, hekim tanrı Asklepios'un kızı
kahramanı. Hyakinthos tanrı ApoUon'un ve yardımcısı-dır. Hygieia yalnız hasta
can ciğer arkadaşıymış, İM dost bir gün insanlara değil, hayvanlara da bakar,
disk atmada yarışırken tanrının dertlerine deva, hastalıklarına ilaç
fırlattığı disk gelmiş, Hyakinthos'un bulur. Hekimlikle ilgili bütün tanrılar gibi
başına vurmuş. Delikanlının boynu bir o da yeraltı simgeleri taşır ve özellikle
çiçek sapı gibi kırılmış, çimenler al kana yeraltı yaratıklarının en özgürü olan
boyanmış. Arkadaşını kolları arasına alan yılanla bir arada gösterilir. Hiçbir
tanrı da "Ah, senin yerine ben öleyim!" efsanesi yoktur (Asklepios).
demiş, o anda çimenler gene gövermiş
ve Hyakinthos'un öldüğü yerde güzelim Hylas. Hylas, kahraman Herakles'in
bir çiçek açmış. Hyakinthos, yani sümbül gönül verdiği yakışıklı bir gençtir. Yiğitle
demişler bu çiçeğe. Bir anlatıma göre yel birlikte Ar-gonaut'lar seferine katılır.
tanrı Zephyros tanrı ApoUon'un Mysia bölgesinde karaya çıktıklarında
delikanlıya sevgisini kıskandığı için hızla Herakles kırılmış küreği için bir ağaç
eserek diskin Hyakinthos'a çarpmasını keserken, Hylas su bulmak için ormana
sağlamış. dalar ve kaybolur. Bir söylentiye göre
nympha'lar bu güzel delikanlıya
Hyas. Atlas'la Pleione'nin oğlu, tutulurlar ve onu ölümsüz kılmak için
Hyad'lar ve Pleiad'ların kardeşi. aralarına alırlar. Hylas'ın kaybolduğunun
Libya'da bulunduğu bir sırada bir yılan, ilk farkına varan Polyphemos'tur. Avazı
bir aslan, ya da bir kaplan tarafından çıktığı kadar Hylas, Hylas diye bağırır.
öldürüldüğü söylenir. Ölümüne ağlayan Herakles de aramaya koyulur, ama
kız kardeşlerini Zeus'a göre birer burç delikanlıyı bir türlü bulamazlar. Bu arada
haline sokmuş (Hyades). Argonaut'lar onları beklemeyerek
Hybris. Yunan düşüncesinde büyük bir demir alırlar. Polphemos Mysia'da kalır
yer tutan soyut bir kavramın simgesi. ve önce Kios, sonra Prusa adını alan bir
Hybris insanı suç işlemeye iteleyen şehir kurar. Bu bizim Bursa'dır.
ölçüsüzlük, hırs ve kendine aşırı Herakles Mysia'lıları Hylas'ı kaçırmış
güvendir. Birçok tragedya kişilerinin olmakla suçlamış ve onlardan tutsaklar
başlarına gelen belalar hep bu Hybris alarak Hylas'ı arayıp bulmalarını
yüzündendir. Hybris, fazla varlık, buyurmuş. Hylas'ı arama, bölgede yıllık
doygunluk anlamına gelen Koros'un ya törenler haline gelmiş: Rahipler
anası, ya da kızı olarak simgelenir. dağa çıkar
Koros'u olduğu kadar Hybris'i de
Yunan düşüncesine özgü birer kavram
olarak başka dillere çevirmek güçtür.
(dağ da Mysia Olympos'u, yani Uludağ len bir boy oturur. Dünyanın kuzey
olsa gerek) ve üç kez Hylas diye ucundaki bu ülkede güneş hiç batmaz,
bağırarak kutsal alaylar düzenlerlermiş yıl boyunca ılık ve yumuşak bir hava
(Argonaut'lar). eser, insanlar mutluluk içinde yaşar,
ölüm ve hastalık nedir bilmezler.
Hyllos. Herakles'le Deianeira'nın
Yemyeşil ormanlarda, çimenli ovalarda
oğlu. Anası Deianeira Herakles'e sihirli
ömürlerini türkü söylemek, hora
gömleği gönderip de yiğit korkunç acılar
tepmekle geçirirler. Bu yüzdendir ki,
içinde yanmaya başlayınca Hyllos yanına
tanrı Apollon bu cennet ülkesini kendine
gelir ve son isteklerini dinler. Herakles
yurt edinmiş, her fır-satta oraya
öldükten sonra da İple ile evlenir ve
girmeye bakar. Güzün soğuklar
Herakles oğullarının başına geçip
başlayınca beyaz kuğuların çektiği bir
Pelopenez'de tutunmaları için savaşır.
arabaya binip Hyperbore'liler ülkesine
Hymenaios. Düğün tanrısı Hymenaios. uçar, kışı orada geçirir. Tarihçi
Apollon ve bir nympha'nın, ya da Herodotos bu ülkeyi anlatmakla
Diony-sos'la Aphrodite'nin oğlu sayılır. bitiremez (Her. Tar. IV, 32 vd.).
Düğünlerde hazır bulunan bu tanrı, lirik Yiğitlerden Perseus'la Herakles'in de
şiirin ayrı bir türü olan düğün Hyperbore'liler ülkesine gittikleri
türkülerinde de anılır. Düğün anlatılır; kimi efsanelerde altın elmaların
türkülerinde bağlama "O, Hymen, bulunduğu Batı Kızla-rının bahçesi de bu
Hymenaios" diye bu tanrının adıyla ülkededir. Pythagoras'ın mistik
biter. inançlarıyla Hyperbore'liler ülkesi daha
Bu düğün tanrısı üstüne çeşitli da süslenmiş, yılda İM kez ekin veren
efsaneler anlatılırdı, hepsi de güzelliğini toprağı, çok uzun ömürlü olan iyiliksever
yüceltmek amacını güderdi. Hymenaios o ve saf insanlarıyla ilkçağın ütopyası
kadar güzelmiş ki kızlar arasına girmiş haline gelmiştir (Apollon).
de erkek olduğu anlaşılmamış, sonra da
kızları korsanlar kaçırınca, Hymenaios Hypcrion. Adı "yukarıda giden, yani
korsanların hepsini öldürmüş, kızları dünyanın üstünde dolaşan" anlamına
kurtarmış, ama onları ana ve babalarına gelen Hyperi-on, Uranos'la Gaia'nın
geri vermek için, çok sevdiği halde oğludur. Kız kardeşi Theia ile
kendisine yüz vermeyen kızla evlenerek, Helios, Selene ve Eos'u
evlendirilmeyi şart koşmuş. Bir meydana getirir (Tab. 8). Hyperion'un
efsaneye göre, Hymenaios tanrı efsanesi yoktur. Hyperion adı bazı
Dionysos'la Ariadne'nin düğününde metinlerde Helios'un kendisine bir sıfat
sesini yitirmiş, onun için düğün olarak takılır.
türkülerinde onun adını çağırmak töre
olmuş. Başka bir efsaneye göre Akşam Hypermestra. Danaos kızlarının en
Yıldızı Hesperos Hymenai-os'un küçüğü. Aigyptos'un elli oğluyla
güzelliğine vurulmuş, ondan ayrılmaz evlenmek zorunda kalan Danaos'un elli
olmuş. Düğünle gecenin birleşmesini kızı babalarından gerdeğe girerken
simgeleyen bu efsaneye uygun olarak kocalarını öldürmek emrini alınca
düğün türkülerinde Hesperos'un da adı Hypermestra'dan başka hepsi
sık sık anılır. babalarına uyup kocalarını
hançerlemişlerdir, yalnız Hypermestra
Hymenaios elinde düğün meşalesi, kocası Lynkeus'u esirgemiş ve onunla
kaval ve gül çelenkleriyle canlandırılır. birleşerek Abas'ı dünyaya getirmiştir.
Hymnos. Phrygia'lı bir çobanın adı. Babasına baş kaldırmak suçundan
Hymnos Artemis'in yoldaşlarından yargılanan Hypermestra'nm Argos
Nikaia adlı bir nympha'ya tutkundur, mahkemesinde beraat ettiği anlatılır.
ama Nikaia aşktan tiksinir, yanına Danaos kızlarının dramını "Hiketides"
erkek vardırmaz. Günün birinde Hymnos adlı tragedyasında işleyen Aiskh-ylos'un
dayanamaz, kıza tutkusunu bildirir, "Hypermestra'nın yargısı" adlı kayıp bir
Nikaia da öfkelenip bir okla vurur tragedya da yazdığı bilinir (Danaos
delikanlıyı. Bütün doğa, giderek Artemis kızları, Lynkeus).
bile ağlamış derler bu güzel çobanın
ölümüne (Nikaia). Hypnos. Hesiodos'a göre Nyks (Gece)
kendi başına Hypnos (Uyku) ve Thanatos
Hyperboreoî. Efsaneye göre, Boreas, (Ölüm) tanrılarını yaratmıştır. İkisi de
yani kuzey rüzgârının ötesinde Tartaros'ta otururlar (Theog. 758 vd.):
Hyperboreoi deni-
14S
Orada oturur kara Gece 'nin sürece aşkını açığa vurmamış, günün
çocukları, Uyku 'yla Ölüm, o birinde Hypsikreon evde yokken konuk
korkunç tanrılar. Güneş onlara hiç gelen Pro-medon'a açılmış ve onu zorla
çevirmez ışınlarını ne göklere baştan çıkarmış. Sonra da onunla
çıkarken, ne inerken, biri dolaşır
sırtında toprağın ve denizin tatlı birlikte Naksos adasına kaçıp oradaki
bir huzur götürerek insanlara, bir tapınağa sığınmış. Hypsikreon
ötekinin demirdendiryüreği, karısını geri almak için Naksos'a
tunçtandır gidince, adalılar kadını kandırabilirse
canı. geri alacağını, yoksa zor kullanmasını
Yakaladığı insan kurtulmazhiç yasak ettiklerini söylemiştir. Hypsikreon
elinden kin besler ölümsüz da kadını kandıra-madıgı için Haksos'a
tanrılara bile. Miletos'un savaş açmasını sağlamış.
Homeros Hypnos'un çok daha sevimli
Hypsipyle. Lemnos kralı Thoas'la
bir portresini çizer; Hera İda dağının Amazon Myrina'nın kızı Hypsipyle tanrı
doruğunda Zeus'la sevişmeye karar Dionysos'un torunuymuş. Lemnos
verince, gelir Lem-nos adasında adasının kadınları Aph-rodite'ye
Uyku'yu bulur, Zeus'u uyutsun diye gereğince tapınmadıkları için tanrıça
diller döker, armağanlar söz verir. Tatlı onları cezalandırmış: Bedenleri öyle pis
Uyku ise bir gün Herakles'i kaçırırken kokuyormuş ki, kocaları onlardan
Ze-us'tan yediği cezayı unutamaz, kaçıyor, başka kadınlarla sevişmeyi yeg
ama Hera ona Kharit'lerin birini görüyormuş-lar. Lemnos kadınları da bir
vermeye ant içince dayanamaz, Hera ile gece adada ne kadar erkek varsa
birlikte yola çıkar (İl. XIV, 283 vd.j: hepsini öldürmüşler. Yalnız Hypsipyle
Vardılar canavarlar anası çokpınarlı babası Thoas'ı öldürememiş, onu bir
Ida 'ya, sandığa kapatıp denize bırakmış
Lektos burnunda fırladılar denizden, (Thoas). Kral kızı olduğundan kadınlar
ayak bastılar bereketli toprağa. onu Lemnos'a kraliçe seçmişler.
Ayakları altında ormanlı doruklar titre Argonaut'lar adaya çıktıklarında
di. Hypsipyle kraliçeymiş, önce
Uyku durakladı orada, Argonaut'lara saldırdıkları halde,
görünmeden Zeus 'un gözüne erkeklerin kendileriyle yatmaya razı
çok yüksek bir çamın üstüne kondu, olduklarını görünce yumuşamışlar ve
lda 'da büyüyen en ulu çamdı bu, Hypsipyle de İason'la birleşerek ona
havada yüksele yüksele göğe birisi Euneos olmak üzere İM oğul
varıyordu. doğurmuş (Euenos). Argonaut'lar
Uyku orada, çam dalları arasında, adadan ayrıldıktan sonra Lemnos
bir kuş oluvermişti, dağlarda yaşayan, kadınları kral-ları Thoas'ın kurtulmuş
ince olduğunu görmüşler ve kraliçelerini
sesli, öldürmek istemişler. Hypsipyle bir gece
kaçmış ve korsanların eline düşerek
tanrıların Khalkis, insanların Kymindis
Nemea kralı Lykurgos'a köle olarak
dedikleri.
satılmış. Lykurgos'la karısı Eurydike,
Bir efsaneye göre, Hypnos Latmos
Hypsipy-le'yi oğulları Opheltes'e dadı
dağları-nın çobanı Endymion'a tutulmuş
olarak vermişler, ama bir gün Hypsipyle
ve onun gözleri açık uyumasını sağlamış ki
oradan geçen Yedilere yol göstermek
sevgilisini gece de doyasıya görebilsin için çocuğu yalnız bıraktığında bir yılan
diye. Hypsikrcon. Hypsikreon'un gelmiş, Opheltes'i boğmuş. Lykurgos'la
serüveni Mile-tos öyküleri adıyla geç kansı Hypsipyle'ye ölüm cezası vermek
ilkçağda yaratılan romanların birine istemişler, ama Yedilerden Amphia-raos
konu olmuştur. Öykü şudur: Hypsikreon araya girmiş ve Hypsipyle'nin Lemnos'a
adlı bir Miletos'lu Promedon adlı bir dönmesini sağlamış.
Naksos'luyu evine konuk edermiş.
Hypsikreon'un karısı Neaira da adalı
konuklarına tutkunmuş, ama kocası
evde olduğu
I
nus, Yunan tanrılarının Latin dünyasına
etkilerinden sonra da Roma'nm başlıca
tanrısı olarak kalmış ve bir yerde
İuppiter'den daha önemli sayılmıştır.
İakkhos. İakkhos, Eleusis Roma şehrinin kuruluşunda büyük bir rol
myster'lerinde rol oynayan bir tanrıdır. oynar.
Başında mersin dallarından bir çelenk, Bazı efsane yazarlarına göre, İanus
elinde bir meşale ile kutsal erenler İtalya' nın yerlisidir, bazılarına göre de
alayını yöneten genç bir adam olarak İtalya'ya Te-salya'dan göçmüş ve
gösterilir. Adı Bakkhos'un adı gibi gizli Roma'nın yedi tepesinden birinde
törenlerde atılan "İakkhe" çığlıklarından İaniculum diye kendi adını taşıyan bir
türemiş olabilir. Dionysos'la yakından şehir kurmuştur. Tiber ırmağına adını
ilişkisi vardır. Öyle ki İakkhos, veren de oğlu Tiber'dir. İuppiter
Anadolu'dan gelme tanrı Di-onysos'un Saturnus'u kovup da bu tanrı Latium'a
Yunanistan'da ve özellikle Eleu-sis'te sığınınca,, onu karşılayan ve konuklayan
yaratılmış bir tıpkısı sayılabilir. Kaynağı İanus'tur (Saturnus).
üstüne söylentilerin çeşitliliği bu tanrının İanus'un krallığı İtalya'nın altın çağına
kendine özgü bir kişiliği olmadığını rastlar. İanus zamanında insanlar hep
gösterir. iyi ve namuslu imiş, tam bir barış ve
Kimi efsanelere göre İakkhos, tanrıça uyum içinde yaşarlar ve toprak da onlara
De-meter'in oğlu, ya da kocasıdır. her şeyi kendiliğinden bagışlarmış.
Kimine göre de Demeter'in değil de, İanus uygarlık yollarının hepsini açmış
onun kızı Perse-phone'nin oğludur. onlara: Gemiler yapmasını, para
Zeus'la Persephone'nin birleşmesinden basmasını öğretmiş. Şehirler kurdurup
doğmuştur ve Zagreus'tur, Zagreus'un toprağı işlemeyi, yasalar çıkarmayı hep
başka bir adla anılmasıdır (Zagre-usj. ta-nus'a borçluymuşlar. Saturnus,
kendisini konuklayan İanus'a geçmiş ve
Bambaşka bir efsane onun kaynağını
geleceği görme yetisini bağışladığı içindir
Phrygia'da gösterir: Tanrı Dionysos
ki, İanus tanrıyı Ro-ma'lılar iki çehreli
Phrygia nympha'sı Aura ile birleşmiş,
olarak canlandırırlar. Roma'nın altın
Aura'nm tanrıdan ikiz çocukları olmuş,
paraları üstünde tanrının, biri sağa,
biri de İakkhos' muş, ama Aura günün
biri sola bakan iki çehreli bir profili
birinde çıldırmış ve ikizlerinin birini
görünürdü. İanus her başlangıcın tanrısı
parçalayıp yemiş, o sırada Zeus'un
sayılırdı, yılın ilk ayına onun adı verilmiş
sevdiği başka bir Nympha İakkhos'u
ve İanua-rius denmişti. Kapıları bekleyen
kaçırmış ve Eleusis'teki Bakkha'lara
tanrı sayılır, çünkü kapılar da kendisi
götürüp bırakmış. Aura da kendini
gibi İM yana bakarlar.
Sangarios (Sakarya) ırmağına atmış,
sonra da bir pınar olarak gene Roma'nın koruyucu ve kurtarıcısı
yeryüzüne çıkmış. Bu motif için bkz. olarak İanus üstüne şu efsane de
Agdistis ve Attis efsaneleri. anlatılır: Romulus'un yönetimindeki
Roma'lılar şehri kurduktan sonra
İalmenos. Ares'in oğlu. İlyada'da adı Sabin'lerin karılarını kaçırıp
geçer (Askalaphos). kendilerine eş ettikleri zaman, Sabin
kralı Titus Tatius bir gece yeni kurulan
İambe. Kır tanrısı Pan'la su perisi
kente saldırmış, Capito-lium tepesinin
Ekho'nun kızı sayılan İambe, Eleusis bekçisi Tarpeia da kaleyi Sa-bin'lere
kralı Keleos'un evinde hizmet teslim etmek üzereymiş ki, İanus tan-n
ediyormuş ki, kızı Persepho-ne'yi bir sıcak su kaynağı fışkırtmış, böylece
aramaya çıkan Demeter oraya uğramış. düşmanı korkutarak püskürtmüş. Bu
Üzüntüden yüzü gülmeyen tanrıçayı mucizeyi anmak için Roma'lılar ondan
İambe yaptı§ı şakalarla güldürmeyi sonra Forum' da yaptıkları İanus
başarmış. İlkin Yunan taşlamalarının, tapınağının kapısını savaş sırasında hep
sonra da tragedya ve komedyalarda açık tutar, tanrının şehri düşmandan
konuşma vezni olan "iambos" veznine korumasını sağlarmış. İanus kapıları
adını veren bu İambe imiş. ancak barış zamanında kapanırmış.
İanus kapısı imparator Augustus'tan
İanus. Roma'ya özgü bir tanrı.
önce ancak bir kez (İ. Ö. 237'de),
Efsaneleri hep Roma dini ve
Augustus çağında ise üç kez kapatılmış.
uygarlığıyla ilişkili olan İa-
tanus su perisi İutuma ile evlenmiş dogmadır (Tab. 22). Amcası Pelias'la
ve ondan Fons, ya da Fontus adlı pınar babası arasında tahta kimin çıkacağı
tanrı olmuş (luturna). kavgasında İa-son'un İolkos sarayından
uzaklaştırıldığı ve ormanlarda at adam
İapetos. Uranos'la Gaia'nın oğlu
Kheiron tarafından yetiştirildiği
Titan İa-petos, her biri belalı bir
anlatılır. Yetişkin çağa gelince lason
efsanenin kahramanı oğullar meydana
şehre döner. Kılığı Pelias'la arasının
getirmiştir (Tab. 3). Hesio-dos bu
açılmasına ve sürülmesine yol açar
Titan'm dölünü şöyle tanımlar (The- (Pelias). Efsaneye göre Pelias'a bir
og. 507 vd.): tanrı sözcüsü tek ayakkabılı adamdan
iapetos aldı Klymene 'yi, korkmasını söylemişmiş, tanrı
güzel topuklu Okeanos kızını, Poseidon'a kurban kestiği ve kalabalık
girdi gerdeğe ve bir oğlu oldu: bir tören kutladığı bir gün lason
Azgın yürekli Atlas tanrı.
Sonra getirdi dünyaya Menoitios'u,
sırtında bir pars postu ve her bir
o kendini çok beğenen tanrıyı; elinde bir kargı ile çıka-gelmiş, üstelik
ve kıvrak, cin fikirli Prometheus'u, Pelion dağının eteklerinde bir dereyi
sonra da yarım akıllı Epimetheus'u, geçerken sandallarından birini yitir-
o ki bela oldu ekmek yiyenlere mişmiş, onu böyle görünce Pelias
Zeus'un yoğurduğu bakireyi evine şaşakalmış, tanrı sözünü ansımış,
alarak. üstelik de İason babasının tahtını
Başka kaynaklara göre İapetos isteyince, onu ne pahasına olursa olsun
Klymene ile değil de Asia ile evlenir uzaklaştırmak gerektiği kanımı-na
(Asla). Öbür Titan'Iar gibi İapetos da varmış. Bir anlatıma göre, Pelias
Zeus'un eliyle Tartaros'a atılıp İason'a tahtı vermem dememiş de
yeraltına kapatılır. yalnız şöyle bir soru sormuş: Bir kral
kendine kumpas kuran bir uyruğuna
İasion. Zeus'la Elektra'nın oğlu, ne yapmalı? İason da, onu uzaklara
Harmonia ve Dardanos'un kardeşi sürmeli cevabını vermiş de onun
(Tab. 7). Dardanos gibi üzerine Pelias İason'a Kolkhis'ten altın
Samothrake'de oturur, bazı postu gidip almasını buyurmuş. Her
kaynaklarda Giritli olduğu söylenir. neyse, İason bu serüvene hayır
Efsanesinin en çarpıcı yanı Demeter'le dememiş ve Yunanistan'ın en seçkin
olan aşkıdır. Tanrıçanın ona gönül verip yiğitlerini bir araya getirerek Argo
vermediği konusunda efsanelerde gemisini yaptırmış ve ünlü Karadeniz
ayrılık varsa da, Demeter'le birleştiği seferine çıkmış. Bu noktadan sonra
ve aşklarından Plutos'un doğduğunda İason'un kaderi Argonaut'ların
kaynaklar birleşir. Odysseia'da Kalypso kaderiyle birleşir (Argona-ut'lar).
tanrıçaların ölümlülerle olan Yunanistan'a dönüşünde Medeia'nın
aşklarından dem vururken şöyle der büyülerine kurban gider. Karadenizli
(Od. V, 125 vd.): büyücüden kurtulduktan sonra İason
Güzel örgülü Demeter de gönül İolkos'a döner, kendi ya da
vermişti oğullarından biri bu şehirde krallığı ele
İasion 'a geçirir (Medeia).
sarmaş dolaş olmuştu ikisi sevgiyle,
yatmışlardı üç kezsürülmüş bir
tarlada, ama Zeus o saat aidiydi bu İda. (1) Girit kralı Melisseus'un kızı.
haberi, erkeği tepelediydigöz Rheia yeni doğurduğu Zeus'u
kamaştırıcı Kronos'tan kaçırıp kundakta bebek
yıldırımla.
olarak Girit'e götürünce, İda kendi
Diodoros'a göre İasion Samothrake
adını taşıyan dağda onu kız kardeşi Ad-
adasının gizemlerine ermişti, kardeşi
rasteia ile birlikte büyütür, besler
Harmoni-a'nın Kadmos'la düğünü
sırasında Demeter'e rastlamış ve (Zeus, Amaltheia).
tanrıça ona gönlüyle birlikte buğday (2)Korybas'ın kızı, Girit kralı
tanelerini de armağan etmiş. Sonra da Lykastos'la
İasion Kybele ile sevişmiş ve Korybas evlenir ve Minos adlı bir oğlu olur.
diye bir oğulları olmuş. Korybas (3)Çanakkale bölgesindeki Kazdağı'nın
Korybant'lara adını vermiş (Korybanl es
lar). ki adı.
tason. Argonautlar seferinin
İdaia. İda'lı anlamına gelen bu ad
kahramanı İa-son, Kretheus'la
Troya bölgesindeki İda dağı ile ilişkisi
Tyro'nun oğlu Aison'dan
olan İM efsanelik kadının adıdır:
(1)Skamandros ırmağının tanrısıyla İdmon. Argonaut'lar seferine katılan
birleşip bilici. Aslında Apollon tanrının oğlu
Teuker adlı bir oğul doğuran bir sayılır, ölümlü
Nympha
(Teuker).
(2)Dardanos'un bir kızı. Trakya kralı
Phi-
neus'la evlenir. Bir efsaneye göre
Phineus'un
başına bela getiren odur (Phineus).
İdaios. Girit ya da Troas'taki İda dağı
ile ilişkili birkaç kişinin adi:
(1) Priamos'un bir oğlu.
(2) Paris'le Helena'dan dogma bir
oğul.
(3) Priamos'un arabacısı.
(4) Dares'in oğlu, Troya'lı savaşçı.
(5) Korybant'lardan biri.
(6) Dardanos efsanesinin bir
anlatımına
göre, Dardanos'un İdaios'la Dimas
adlı İM
oğlu olmuş. İdaios Troya'nın güneyindeki
da
ğın eteğine yerleşmiş ve tda adını dağa
ver
miştir. Troya bölgesine Ana Tanrıça
Kybe-
le'nin kültünü getiren de oymuş.
İdas. Homeros İdas (destanda adı
İdes olarak geçer) üstüne şöyle der (İl.
IX, 557):
İdes bir zamanlar en güçlüsüydü
dünyadaki
yiğitlerin,
ince bilekli gelin Marpessa uğruna o
Phoibos Apollon 'a bile kaldırmıştı
yayını.
İdas, birçok efsanelerde adı geçen
bir kişidir: Kardeşi Lynkeus'la birlikte
Kalydon avına ve Argonaut'lar seferine
katılır, Anadolu'da Mysia'yı ele
geçirecekken Telephos ona engel
olur. Tanrı Apollon ve Dios-kur'lara
karşı savaşı, efsanesinin en göze çarpar
yanıdır: İdas, Euenos'un kızı
Marpessa'ya âşık olur ve onu
babasından kaçırır. Evlenirler, ama
tanrı Apollon da kadına tutkundur, onu
İdas'ın elinden almak ister, Apollon'la
İdas birbirlerine girerler. Zeus çare
olarak şunu buyurur: Marpessa ikisi
arasından seçsin. Kadın kocasını seçer.
İdas bir sürünün paylaşılması
konusunda Dioskur'larla kavgaya
tutuşur: İdas bir hileyle bütün sürüyü
ele geçirdiğinden Kastor'la Polydeukes
ona ve Lynkeus'a saldırırlar. Çarpışma
sırasında Kastor öldürülür, Zeus da
Polydeukes'i kurtarmak için araya
girmek zorunda kalıp İdas'ı şimşeğiyle
çarpar (Lynke-us, Marpessa,
Dioskur'lar).
babası ise, Melampus'un oğlu Abas'tır.
Adı "gören" anlamına gelen İdmon
Argona-ut'ların yolculuğunu öngörü
gücüyle düzenledikten sonra bir
anlatıma göre de Mari-andyn'ler
ülkesindeki duraklarında bir ava
katılarak bir yaban domuzu tarafından
öldürülmüştür (Argonaut'lar).
İdomeneus. Deukalion'un oğlu ve Mi-
nos'un torunu, Troya savaşına katılan
Girit kralı. İdomeneus'un Molos diye bir
üvey kardeşi var, onun oğlu Meriones
Troya savaşında İdomeneus'un hem
seyisi, hem de en yakın savaş
arkadaşıdır.
Homeros'un parlak sıfatlarla
nitelendirdiği (tanrı gibi, alev gibi
saldıran denir İdomene-us'a) bu yiğit
İlyada'da "saçlarına kır düşmüş" yaşlıca
bir adam olarak gösterilir. Ama
kahramanlıkları destanda büyük bir yer
tutar.
Destan bölümleri boyunca İdomeneus
en seçkin Troya yigitleriyle savaşıp,
çoğunu alt eder, Deiphobos'a, Aineias'a,
giderek Hek-tor'a bile karşı çıkar ve
çok adam öldürür, öl-düremediklerini de
yaralar. Bütün bu savaşlarında Meriones
her zaman yanıbaşındadır ve onu
destekler.
İlyada'da anlatılan olaylardan sonra,
İdomeneus'un şehri almak için yapılan
tahta atta bulunan yiğitlerden biri
olduğu ve Akhille-us'un ölü
törenlerindeki yumruk yarışında birinci
geldiği anlatılır.
Kaç yoldaşı uarsa savaştan kurtulan
hepsini Girit 'e götürebilm iş İdom
eneus, denizyutmamış onların
hiçbirini.
Başka efsane yazarları İdomeneus'un
dönüş serüvenini bambaşka biçimde
anlatırlar: Girit'e varmadan donanması
büyük bir fırtınaya tutulmuş,
İdomeneus da sag salim yurda varırsa
ilk karşısına çıkacak olan insanı
Poseidon'a kurban etmeyi adamış.
Karşısına ilk çıkan kendi oğlu (ya da kızı)
olmuş, İdomeneus sözünü tutmuş, kanını
akıtmış, ama bir süre sonra Girit
adasında çıkan bir salgının nedeni bu
suçta aranmış ve İdomeneus yurdundan
sürülmüş. Gitmiş güney İtalya'ya
yerleşmiş.
İdomeneus üzerine şu masal da
anlatılır: Thetis'Ie Medeia bir güzellik
yarışmasına girişmişler, İdomeneus'u
da yargıç olarak al-
mışlar, Idomeneus ödülü Thetis'e mesini ileri sürerler. İkarios'un adı
vermiş, Medeia buna çok kızarak bütün ancak Pe-nelopeia'nın babası olarak
Girit'lilerin yalancı olduğu söylentisini geçer (Penelopeia).
yaymış. Ayrıca İdomeneus'la dölüne İkaros. Girit'li mimar Daidalos'un oğlu
lanet okuyarak bir daha sözlerine ika-ros dünyada ilk uçan adam olarak ün
güvenilmemesini sağlamış. Bu masal bırakmıştır. Baba-ogul kral Minos'un
"Girit'lilerin hepsi yalancıdır" emriyle Labyrinthos'a kapatılınca,
atasözünün kaynağında olsa gerek. Daidalos oradan çıkmak ve kaçıp
İdyia. Okenos kızlarından biri olan kurtulmak çarelerini aramış. Uzun uzun
Idyia, Kolkhis kralı Aietes'le evlenip çalıştıktan sonra kendisi ve oğlu için
Medeia'yı doğurmuş. Bazı efsanelerde birer çift kanat yapmış ve onları
Aietes'in ikinci karısı, bazılarında birinci balmumuyla omuzlarına yapıştırmış.
karısı olarak gösterilir (Aietes). Uçmadan önce de İkaros'a ne çok
alçaktan uçmasını, ne de fazla yükselip
İkadios. Tanrı Apollon'la Lykia adlı güneşin ışınlarına yakın gelmesini salık
Nympha'nın oğlu. Anadolu'nun Akdeniz vermiş. Ne var ki havalandıktan sonra
kıyılarında doğmuş ve doğduğu bölgeye İkaros babasının bu sözünü unutmuş,
anasının adını vererek Lykia demiş, başarısından dolayı gurura kapılmış, ya
ayrıca orada Pata-ra şehrini kurmuş. da hava sarhoşluğuna tutularak
Apollon'a adanmış bu şehirde yaptırdığı yükseldikçe yükselmiş, güneşin ışınlarına
tapmağı bir bilicilik merkezi haline aldırmamış, giderek doğayı yenmek,
getiren de İkadios'muş. Efsanesi Apol- özgürlüğe kavuşmak sevinciyle Helios'u
lon kültünün Anadolu'lu kaynağını hor görme suçunu da işlemiş. Güneş
belirtmek bakımından ilginçtir: İkadios tanrı onun kanatlarını tutan balmumu-nu
Lykia'da kalmayıp İtalya'ya gidecek eritmiş, İkaros da tepetaklak denize
olmuş, ama yolda bir fır-tınaya tutulan düşmüş ve boğulmuş. Ege'de Sisam
gemisi batmış, kendisini bir yunus balığı adasının çevresindeki denize İkaros
kurtarmış da, Parnassos dağının denizi denmiştir bundan böyle.
eteklerine kadar götürmüş, İkadios İkaros'un eşsiz serüveni her çağda
orada yunus balığını anarak şehre sanatçıları esinlemiş, bunların arasında
Delphoi (delphis yunus demek) adını en etkili, ilginç eseri yaratan ortaçağ
koymuş (Apollon). ressamı Brueghel olmuştur (Daidalos).
tkarios. (1) Kral Pandion zamanında İksion. İksion cehennemde sonsuzca
Yunanistan'a üzüm bağını tanıtmış cezaya çarpılan büyük suçlulardan
olmakla ün salan Atina'lı kişi, biridir. Tesalya'da Lapith'lerin kralı
Erigone'nin babası (Erigone). iken, Deioneus'un kızı Dia'ya talip
(2) Tyndareos'un kardeşi ve özellikle olmuş ve babasına birçok armağanlar
Pene-lope'nin babası olarak tanınan vermeye ant içmiş, ama evlendikten
efsanelik kişi. İkarios, kızı Penelopeia'yı sonra sözünü tutmadığı gibi kaynatasını
tertiplediği araba yarışında birinci kor haline gelmiş kömürlerle dolu bir
gelene vereceğini söylemiş, zaferi kuyuya atıp öldürmüş. Böylece yemin
Odysseus kazanınca ona vermiş. Başka bozma suçuna bir de ailesinden bir
bir anlatıma göre, Odysseus kişiyi öldürme suçu katılınca, kimse
Tyndareos'a He-lene'nin talipleri İksion'u bu günahlarından arındırmak
arasında seçmek için bir yol gösterince, için gereken töreleri yapmaya
Tyndareos ona ödül olarak Penelopeia'yı yanaşmamış. Bir gün Zeus ona acımış,
verdirmiş İkarios'a. Kızı Odysseus'la tutulduğu çılgınlıktan İksion'u
evlenince, İkarios çiftin kendisiyle kurtarmış, ne var ki İksion tanrıya karşı
kalmasını istemiş, Odysseus da hayır da olağanüstü bir nankörlük göstermiş:
dememek için seçme hakkını Hera'ya vurulup tanrıçayı kirletmeye
Penelopeia'ya vermiş. Kız da başını uğraşmış, derken Zeus (ya da Hera'nın
örtüp kızarmış, İkarios böylece kendisi) tanrıçaya benzeyen bir görüntü
Odysseus'la birlikte İthake'ye gitmek yapmış, İksion da onu Hera sanarak
istediğini anlamış. Odysseia'da onunla bir leşmiş. Bu birleşmeden at
taliplerle Telemakhos arasındaki adam Kentauroi doğmuş. Bir anlatıma
tartışmalarda, talipler Penelopeia' nın göre bir at adam değil
babası Ikarios'un yanına geri
gönderilmesini ve Ikarios'un kendine
yeni bir damat seç-
de, ne kadar at adam varsa hepsi pınağını kurmaktadır ki, gökten düşen
İksion'dan dogmaymış. Ama Zeus bu Palladion yapının açık çatısından içeri
korkunç günahı cezasız bırakmamış, girip yerini alır. Daha başka bir efsane
İksion'u cayır cayır yanıp alevler saçan de İlos'un bir yangın sırasında
bir tekerleğe bağlamış, onun Palladion'u alıp kurtardığını, ama
sonsuzluğa dek dönüp yanmasını tanrıçanın yüzünü gördüğü için de kör
sağlamış. Tanrı İksion'a ayrıca olduğunu anlatır. Athena yakarmalarına
ambrosia yani ölümsüzlük şarabı içirdigi yumuşamış da İlos'un gözlerini sonradan
içindir ki, İksion'un cezasından ölüm açmış. Bir efsaneye göre İlos, oğlu
yoluyla kurtulması da olanaksızdır. Ganymedes'in Olympos'a
İksion, Theseus'un arkadaşı Peiri- kaçırılmasından sorumlu olan
thoos'un babasıdır. Tantalos'la Pelops'u Anadolu'dan
kovmuş (Tantalos).
İlia. Roma'nın kurucuları Romulus'la
Re-mus'un anaları Rea SiMa'nın başka İlyada. Homeros'un İlias, ya da İlyada
bir adı (Rea). adlı büyük destanı İlyon yani Troya
destanı adını taşıdığı halde, Troya
İlos. Troya kral soyunda bu ada iki kez savaşı efsanesinin ancak kısa bir
rastlanmaktadır: Birinci İlos, bölümünü yansıtır: Akhilleus'un
Dardanos'un üç çocuğundan biridir, ama orduların yöneticisi Agamemnon'a karşı
döl bırakmadan ölür. İkincisi, Tros'la öfkesi ve savaştan çekilmesiyle başlar,
Kallirhoe'nin oğlu, İlyon yani Troya Akhille-us'un savaşa dönmesi, Hektor'u
şehrinin kurucusu ve Priamos'un dede- öldürüp Troya şehrinin çevresinde
sidir (Tab. 16 ve 17). îlos'un Laomedon sürüklemesi, sonra da ölüsünü babası
adlı oğlundan başka Themisthe adında Priamos'a geri vermesiyle biter. Yirmi
bir de kızı olur, bu kız kendi amca oğlu dört bölümlü ve 16.000'den fazla dizeli
Kapys'le evlenip Ankhises'i doğurur, bu destanın bir özetini bölümlere
böylece İlos Troya kral soyunun hem ayırarak başlıklarıyla birlikte burada
Hektor kolu, hem de Aineias kolunun vermeyi faydalı buluyoruz. Destanın 24
atasıdır. bölümü el yazmalarında Yunan alfabesinin
İlos'un Troya şehrini kurması şöyle harfleriyle gösterilmiştir, okuyucuların
anlatılır: Troas bölgesinden olan İlos bu saymaya rastlayabilecekleri
günün birinde Phrygia'da ora kralının düşüncesiyle, bölümlerin Yunanca
düzenlediği bir yarış-maya katılır, birinci sayılarını da parantez içinde
gelir ve ödül olarak kız ve erkek elli köle gösteriyoruz:
ile yurduna döner, ama kral ona bir de
kara benekli bir inek verir ve bilicilerin BÖLÜM I. (A) Sesleniş -Akhilleus 'un
sözüne uyarak, ineğin ardından gidip Öfkesi.
duracağı yerde bir şehir kurmasını Ozan Musa'lara seslenip konusunu
bildirir. İnek kuzeye doğru yol alır ve belirtir: Akhilleus'un öfkesi, bu yüzden
Ate tepesi denilen bir tepenin üstünde Akha'lar arasında beliren veba salgını.
durur. Zeus tarafından atılınca Gaflet Akha'ların Troya ovasındaki gemi
tanrıçanın düştüğü tepedir bu (Ate). ordugâ-hmdaytz. Tanrı ApoUon'un
İlos orada bir şehir kurup ona adını rahibi Khryses gelir, Agamemnon'un
verir. Sonradan Troya adını da alacak tutsak olarak alıkoyduğu kızı Khryseis'i
olan İlyon Skamandros'la Simoeis geri ister. Agamemnon kızı vermediği
ırmaklarının arasındaki ovada olup, daha için tanrı Apollon Akha ordusuna veba
önce Dardanos'un İda dağının eteğinde salar. Dokuz gün, dokuz gece ordu
kurduğu Dardania'dan pek uzak hastalıktan kırılır. Bilici Kalkhas kızı geri
değildir. Bir süre sonra İlos tanrı vermeyi buyurur. Agamemnon kızı
Zeus'tan girişiminin uğurlu olup vermeye razı olur, ama onun yerine
olmayacağını gösteren bir işmar diler, Akhilleus'un tutsağı Brise-is'i alır, ama
Zeus da gökten Palladion'u indirir İlyon Akhilleus da barakasına çekilir: Savaşa
üzerine. Palladion, tanrıça Pallas artık katılmayacaktır. Anası deniz
Athena'nın, sag elinde kargı, sol elinde tanrıçası Thetis'ten öcünü almasını
öreke tutan dev boylu heykelidir. İlos ister. Thetis Olympos'a çıkıp Zeus'tan
heykelin düştüğü yere Athena yalvarır: Akhilleus savaştan ,uzak
tapınağını kurar. Başka bir efsaneye durdukça Akha'lar zaferi kaza-
göre, İlos şehrin ta- namasınlar. Zeus söz verir, Akha'lardan
yana
olan karısı tanrıça Hera ile kavga BÖLÜM VL </.) Hektor'la
ederler. Hephaistos tanrı onları Andrornakhe'nlıı Buluşması.
yatıştırır. Hektor şehre gelir, anası Hekabe'ye
Athena tapınağına sunular koymasını
BÖLÜMII. (B) Agamemnon 'un Düşü. söyler. Bu arada Diomedes Lykia'lı
Toplantı. Gemilerin Sayımı. Glaukos'la çarpışırken, aralarında
Zeus Agamemnon'a yalancı bir düş konukluk bağları olduğu anlaşılır,
gönderir: Troya'yı alabileceğini bildirir. savaştan vazgeçip silahlarını değiş tokuş
Agamemnon Akha'lan toplantıya çağırır, ederler. Bellerophontes efsanesinin
onları denemek ister: Herkesin dokuz anlatıl ması. Hektor batı surlarının
yıllık savaştan bıktığını, yurtlarına önünde karısı Andromakhe ile küçük oğlu
dönmek istediklerini anlar. Thetis olayı. Astyanaks'a rastlar. Aralarındaki aile
Ordu savaş düzenine girer. Ozan bir sahnesi.
daha Musa'ya seslenir ve Akha
ordularının, komutanlarının ve BÖLÜM ML (H) Hektor'la Aias
şehirlerinin adlarını, gemilerinin sayısıyla Arasındaki Çarpışma - Ölülerin
saymaya koyulur. Aynı sayım Troya'lılar Kaldırılması.
için de yapılır. Troya ordusu da safa Hektor, Akha'ların en seçkin
dizilir. yiğitlerinden biri Telamonoglu Aias'la
teke tek savaşır. Başa baş gelip
BÖLÜM HL (r) Antlar. Surların ayrılırlar. Ölüleri toplamak için savaşa
Üstündeki Sahne - Paris'le ara verilir. Akha'ların ordugâhı bir sur
Menelaos'un Teke Tek Savaşı. ve bir hendekle çevirmeleri. Olympos'ta
İki ordu karşı karşıyadır: Paris tanrılar arasındaki tartışma.
Menelaos'la teke tek savaşa girişmeyi
teklif eder. Savaşı kazanan, Helena'yı BÖLÜM VQL (e) Zeus 'un 1da Dağından
alacaktır. Teklif kabul edilir, Priamos'u Savası Yönetmesi.
çağırmaya giderler. Zeus Troya savaşının yönetimini ele
alır, bunun için de gelir, 1da dağının
Sahne değişir: Priamos'la ihtiyarlar
doruğun.* yerleşir. Üstünlük
heyeti surların üstünde dizilip teke tek
Troyalılardadır, Akha'İBl hendeğe
savaşı gözetlerler. Helene gelir, onlara
kadar çekilirler.
Akha yiğitlerini tanıtır. Teke tek savaş
başlar, Menelaos Paris'i alt etmek BÖLÜM K. (\) Akhilleus 'a Gönderilen
üzereyken tanrıça Aphrodite araya Elçtlm - Yiğidin Barakasındakî
girip Paris'i kaçırır, Helene'yi de Tartışma.
kocasının yanına götürür. Helene'nin Akha'lar toplantısında Akhilleus'un
Aphrodi-te'ye, sonra da kocasına savaşa dönmesini sağlamak için ona
çıkışması. elçiler gönderme kararı verilir. Aias'la
Odysseus elçi seçilirler. Akhilleus onları
BÖLÜM IV. (A) Yeminlerin Bozulması - iyi karşılar, ağırlar, ama savaşa dönmeme
Aga-memnon'un Orduları Teftişi. kararını bildirir. Lalası Pho-iniks'in
Olympos'ta: Zeus, Hera ve Athena bütün yakarmaları boşa gider. Haberi
arasında çatışma. Hera, Lykia'lı alınca Akha'lar arasındaki üzüntü.
Pandaros'un savaşmama andını
bozmasını sağlar. Menelaos'un BÖLÜM X. (K) Odysseus7a Diomedes'in
yaralanması. Gene silaha sarılan orduyu Keşfe Çıkmaları - Dolon.
Agamemnon gözden geçirir. Savaş Gece toplanan kurultay: Akha'ların en
başlar: Akha yiğitlerinden Antilokhos, yaşlı önderi Nestor Troya'lılar kampına
Aias ve Odysseus birçok Troya'lıyı gözcü gönderilmesini salık verir.
öldürürler. Odysseus'la Diomedes görevlendirilirler.
Yolda Troya'lıların gözcüsü Dolon'a
BÖLÜM V. (E) Diomedes 'in rastlarlar, ağzından birçok bilgi
Kahramanlıkları. Bütün bölüm Akha yiğidi aldıktan sonra onu öldürüp dönerler.
Diomedes'in kahramanlıklarına Trakya'lıların cins atlarını kaçırırlar.
ayrılmıştır: Korkunç bir boğuşma başlar,
tanrılardan Ares, Athena ve Aphrodite BÖLÜMXI. (A) Agamemnon 'un
de savaşa karışırlar. Aineias'la Kahramanlıkları.
Diomedes arasındaki savaş. Destanın yirmi altıncı gününde üçüncü
Aphrodite'nin araya girip yaralanması, bü yük çatışma. Hektor'la
Diomedes savaş tanrı Ares'i yaralar. Agamemnon'un kar-
şılaşması, Agamemnon, Diomedes ve ama Hektor ölüyü silahlarından soymayı
daha birçok Akha yiğidinin yaralanması. başarır. Akhilleus'un ölümsüz atlarının
Akha'lar-da telaş. Nestor, AkhiUeus'un ağlaması. Zeus Troya'lılara zaferi
arkadaşı Pat-roklos'a dert yanar. müjdeler. Akha' ların bozgunu.
Patroklos'un ölüsü alınır ve kara haber
BÖLÜMXII. (M) Duvar Dibindeki Savaş. Akhilleus'a götürülür.
Troya'lılar duvara saldırır. Kıyasıya
çarpışma. Lykia'lıların duvarda delik BÖLÜM XVIII. (X) Akhilleus'a Yeni
açmaları. Korkunç boğuşma. Akha'ların Silahlar Yapılması.
gemilere doğru kaçışması. AkhiUeus'un korkunç yası. Deniz
tanrıçası Thetis'i çağırıp yeni silahlar
BÖLÜMXIII. (N) Gemilerin Önündeki
istemesi. The-tis'in demirci tanrı
Savaş.
Hephaistos'a başvurması. Silahlar
Akha'lardan yana olan tanrı Poseidon
destanı.
savaşı Semendirek adasından gözler.
İki Aias'ı Troya saldırısına karşı BÖLÜM XIX. (T) Akhilleus'la Agamemnon
koymaya kışkırtır. Her İM tarafta da Arasındaki Barışma.
yararlık gösterenler olur, ama Thetis silahlan oğluna götürür.
Troya'lılar gemilere kadar sokulurlar. Akha'ların toplantısında Akhilleus'la
Agamemnon barışırlar. Ordular silah
BÖLÜMXIV. (3) Zeus'unAldatılması...
kuşanır. Savaş hazırlıkları. Akhilleus için
Akha'larda şaşkınlık. Hera, Zeus'u
kara belirtiler: Hektor'u öldürdükten
baştan çıkarmak için bir düzen kurar.
sonra kendi ölümü de yakındır.
Tanrıça Aph-rodite'den cinsel istek
uyandıran memeligini alır, süslenir BÖLÜMXX. (Y) Tanrıların Savaşa
püslenir ve 1da dağında Zeus'u bulup Karışması. Olympos'ta tanrılar
onunla sevişmesini başarır. Tanrı toplantısı: Zeus izin verir, her tanrı
sevişmeden sonra uykuya dalar, o istediği gibi yardım edebilecektir
sırada Poseidon Akha'ların yardımına savaşa. Tanrılar İM cepheye ayrılır:
koşar. Hera, Athena, Poseidon, Hermes,
BÖLÜM XV. (o) Duvara İkinci Saldırış. Hephaistos A-kha'lardan yana, Ares,
Zeus uyanır, Hera'ya çıkışır. Apollon, Art emiş, Le-to ve Aphrodite
Poseidon uzaklaşır, Zeus Apollon tanrıyı Troya'Mardan yanadır. A-khilleus'un
Hektor'a gönderir. Hektor gene duvara Aineias'la karşılaşması, Aineias'ın savaş
saldırır. Akha'lar gene gemilere kadar meydanından kaçırılması.
gerilerler. Durum Akha' lar için çok
BÖLÜM XXI. (d>) Irmak Kıyılarında Savaş.
kötüdür.
Akhilleus kudurmuş gibidir, önüne
BÖLÜM XVI. (n) Patroklos Destanı. gelen Troyakyı insafsızca tepeleyip
Patroklos gelir, Akhilleus'a bu korkunç Troya ovasında akan Skamandros ve
durumu bildirir, Akhilleus gitmeyecekse, Simoeis ırmaklarına atar. Kanlarla
kendi savaşa gidip dövüşmeye kararlıdır. kızıla boyanan ırmaklar kabardıkça
Yiğitten silahlarını ister. Akhilleus kabarır. İrmak tanrı Skamandros,
arkadaşına silahları-nı verir. Patroklos," öfkelenir, yatağından çıkıp Akhilleus'u
AkhiUeus'un silahlarıyla karşılarına kovalamaya başlar. Derken ateş tanrı
dikilince, Troya'lılar önce bozguna Hephaistos ırmakların karşısına dikilip
uğrar, sonra Lykia'lı önder Sarpedon alevleriyle onları durdurur. Sahne
Pat-roklos'la dövüşür ve ölür. Baştanrı Olympos'a yükselir: Tanrılar arasında
Zeus'un kadere boyun eğerek oğlu kavga, dövüş. Akhilleus Troya'lıları
Sarpedon'u feda etmesi. Sarpedon'un püskürte püskürte Troya'nın surları
ölüsü çevresinde çarpışma. Patroklos önüne gelir. Troyalılar surların içine
Hektor'u batı kapılarına kadar kovalar. sığınırlar.
Apollon'un kışkırttığı Hektor, Pat-
roklos'u vurur. Patroklos'un ölümü. BÖLÜMXXII. (X)Hektor'un Ölümü.
Bir Hektor surların dışında kalır.
BÖLÜMXVII. (P)Menelaos'un Priamos'la Hekabe yalvarırlar içeriye
Kahramanlığı. girip korunsun diye, yiğit anasına,
Akha yiğitleri Patroklos'un ölüsünü babasına aldırmaz. Hek-tor'un iç
Hek-tor'un elinden kurtarmak için tartışması. Korkuya kapılması. Tan-rılar
dövüşürler, seyircidir. Sonunda Zeus kader
tartısını
IINU
ı /./i
K
na'ya kurban etmek ister, bunun İçin de
arkadaşlarını su almaya gönderir. Ares
Pınarı adlı çeşmenin önünde bir ejderi
tepeler. O sırada tanrıça Athena ona
Kabir'ler. Kabeiroi diye anılan tanrısal görünür ve ejderin dişle rini toprağa
varlıklar. Kaynaklan ve gerçek nitelikleri ekmesini söyler. Kadmos bunu yapınca
belli olmayan Kabir'lerin adı Dardanos topraktan birdenbire silahlı adamlar
efsanesinde geçer: Semendirek çıkıverir: Bunlara Spartoi, yani ekilmiş
adasında gizlemleri bulunan bu cinleri adamlar adı verilir. Hepsi dev gibi yabani
Troya yöresine Dardanos getirmiş adamlardır. Doğar donmaz birbirleriyle
(Dardanos). Mitograflara göre babaları, kavgaya tutuşurlar, yalnız beşi sag kalır,
ya da ataları Hephaistos, sayılan da bunlar da Kad-mos'a şehri kurmak için
üçtür. Musalara ve Demeter, yardım ederler. Ne var ki Kadmos
Persephone, Ha-des gibi tanrılara Kabir Ares'in kutsal ejderini öldürmüş olma
adının sıfat olarak takılması dikkati suçunun cezasını çekmelidir: Yedi yıl
çeker. Roma çağında lupiter, luno ve boyunca tanrıya köle olarak hizmet
Minerva üçlüğüne de Kabir denmektedir. etmek zorunda kalır, sonra gelir
Adları efsanelere pek karışmayan Thebai'ye kral olur. Başta Athena
Kabir'le-rin Bergama akropolünde olmak üzere tannlar onu korur. Zeus
Zeus'un doğuşuna tanıklık ettikleri, Ares'le Aphrodite'nin kızı Harmo-nia'yı
sonra da Rhea'nın alayında bulunan Kadmos'a eş olarak verir ve düğünleri
cinlere karıştıklan söylenir. Bütün bu parlak bir törenle kutlanır. Kadmos
belgelerden Korybantlar ve Kuretalar tepesi adını alan Thebai kalesine
gibi Ana Tanrıça tapımıyla ilgili oldukları tanrılar armağan larıyla birlikte
anlaşılmaktadır (Kybele). gelmişlerdir. Harmonia'ya verilen düğün
hediyeleri dillere destan olmuş, sonra
Kader. Bkz. Moira. da Thebai hanedanının başına gelecek
birçok belaları doğurmuştur. Bunların
Kadmos. Thebai şehrinin kurucusu en önemlisi Kharit tanrıçaların dokuduğu
Kad-mos, Thebai efsanelerinin başında, bir ti bise ve demirci tanrı
özellikle tragedyaya konu olmuş birçok Hephaistos'un yaptığı bir altın kolyedir.
kahramanın atası olarak görülür. Söylentiye göre bu gerdan-liği Kadmos'a
Efsanesi bütün Akdeniz bölgesine, Zeus kendisi vermiş, birine gö re de
Anadolu ve Afrika'ya yayılmış, kişiliği Europe kardeşine hediye etmişti. Her
bölgenin yerli tipleriyle kaynaşmıştır. İM armağanın da sonraki efsanelerde
Kadmos, Agenor'la Telephassa'nın sözü geçer (Harmonia, Amphiaraos,
oğludur, İo soyundandır (Tab. 10). Eriphyle, Alkmaion).
Europe, Phoi-niks ve Kiliks'in kardeşidir.
Europe kaçırılınca, Agenor oğullarını kızı Kaeira. Kodros'un oğlu Neleus
aramaya gönderir (Agenor). Anasını da efsanesinde rol oynayan Milet'li bir
birlikte götüren Kadmos bu aramanın çömlekçi kız. Neleus Atina'dan
boş olduğunu anlar ve bir süre göçmeden, nereye yerleşmesi
Trakya'da kaldıktan sonra, anası da gerektiğini tanrı sözcüsüne sormuş,
ölünce, Delphoi kehanetine ne aldığı cevapta yeni yurdunun bir genç
yapacağını sormaya gider. Tann sözcüsü kızın elinden suyla toprak alacağı yerde
Eupore'nin izini aramaktansa, bir şehir bulunduğu söylenmiş. Neleus da dolaşa
kurması gerektiğini söyler. Karşısına dolaşa Miletos bölgesine gelmiş, orada
çıkacak bir ineğin ardına takılacak ve bir mühür izini almak için yolda
inek nereye çökerse orada şehir rastladığı Kaeira adında bir kızdan
kuracaktır. Kadmos yola çıkar, biraz çamur istemiş, kız da toprağa su
gittikten sonra bir inek sürüsüne karıştırarak bunu yapınca tanrı sözü
rastlar, ineğin biri her iki böğründe ayı yerine gelmiş. Neleus Miletos'ta kral
simgeleyen İM beyaz küre taşımaktadır. olmuş, ayrıca da dolaylarında üç şehir
Kadmos bu ineğin peşine takılır, inek kurmuş (Neleus 2).
gider, gider, sonunda Boiotia bölgesinde
bir yere çöküp y.ıl.ır. Kadmos seçilen Kakasbos. Lykia ve Pisidia
yerin bıır.ısı okluğunu anlar, ineği Athe- bölgelerinde at
üstünde ayakta durur gösterilen bir
tanrı figürü. Burdur'un Tefenni
İlçesinde bu tanrı ka yalara oyulmuş
olarak görülmektedir.
Kalais. Kalais ve kardeşi Zetes, rüzgâr vcl),ı çıkınca, nedenini bildirmiş ve
tanrı Boreas'ın oğullarıdır. Apollon rahibi Khryses'e kızı Khryseis'in
Boreasogulları diye de anılırlar ve geri verilme-] si gerektiğini bildirerek,
kanatlı birer cin olarak canlandırılırlar. Agamemnon'u kız dırmış, onunla
Argonaut'lar efsanesinde rol oynayan Akhilleus arasında kavga çık masını ve
Kalais'le Zetes, kral Phineus'u İlyada'da konu olacak Akhilleus'un
Harpyalardan kurtarmışlar öfkesini kışkırtmış (bkz. îlyada, birinci
(Argonaut'lar). bölüm). Paris öldükten sonra, Troya'nın
düşmesi için Helenos'u ele geçirmek
Kalamos. Kamış anlamına gelen
gerektiğini de o söylemiş (Helenos).
Kalamos, ırmak tanrı Maiandros'un Tahta atın yapılmasını ve şehre
(Büyük Menderes) oğluymuş. Rüzgâr sokulmasını salık verdiği gibi, kendisi de
tanrı Zephyros'la Hora'ların birinin atın içine saklananlardandır. Dönüş
oğlu olan Karpos adlı bir delikanlıya efsanelerinde de Kalkhas'ın rolü
tutkunmuş. İki genç bir gün ırmakta büyüktür: Tanrıça Athena'nın Aias'a
yüzerken, Kalamos arkadaşını geçmek yapılan hak sizlik yüzünden Akha'lara
istemiş, Karpos bu yarışmada boğulmuş. kızdığını, bu yüzden dönüşlerine engel
Kalamos buna o kadar üzülmüş ki kuruya olacakını bildiği için (Aias), kendisi
kuruya bir kamış haline gelivermiş. Adı Akhalarla Yunanistan'a dönmek
meyve anlamına gelen Karpos da güzün istememiş; Amphiaraos'un oğlu bilici
ölüp ilkyazda dirilen tarla yemişine Amphilokhos'la birlikte gemiye binip,
dönüşmüş. Karpuz sözcüğü oradan Anadolu kıyılarında Kolophon şehrine
gelmedir. çıkmış ve orada kalmış (Amphilokhos).
Kader Kalkhas'ın Anadolu'da ölmesini
Kalkhas. Kalkhas Yunan efsanesinde,
buyuruyor, kâhin de bunu biliyordu:
özellikle Troya destanlarında adı geçen
Kendisinden daha usta bir biliciyle
en ünlü kâhinlerdendir. Homeros onu
karşılaştığı gün Kalkhas'ın ömrü sona
Ilyada'da şöyle tanıtır (İl. 69 vd.):
erecek diye bir tanrı sözü varmış,
Kalkhas, Thestor'un oğlu, tanrı Kolophon'da Kalkhas kâhini Mopsos'u
sözcülerinin en bulmuş, birbirine sorular sormuşlar,
büyüğü, biliyordu her şeyi, geçmekte
Mopsos hepsini bilmiş, Lakhas
olanı, geçmişi,
geleceği. bilememiş. Öfkesinden canına kıymış ve
Phoibos Apollon verdiydi bu hüneri Kolophon'un yakınında Notion şehrine
ona, bu hünerle geldiydi ta llyon gömülmüş derler (Mopsos). Anadolu ile
'aAkha lann ilgili birçok efsanelerde Kalkhas'ın
gemileri. yanılgıları anlatılır: Lykia kralı bir sefere
çıkacak olmuş, sonucu üstüne Kalkhas'a
Troya savaşından önce de, sonra da
da Mopsos'a da danışmış, Kalkhas zafer
Kal-khas'ın yönetmediği bir tek olay
kazanacağını, Mopsos yenileceğini
yoktur, geleceği görür, haber verir,
öngörmüş. Mopsos haklı çıkınca, Kalkhas
sözüne uyulursa, doğru yoldan gidilmiş
kendini öldürmüş. Aiolya bölgesinde,
olur, uyulmazsa tanrı belalarıyla
Myrina yakınındaki bir kutsal koruluğa
karşılaşılır. Kalkhas'ın rol oynadığı olaylar
Kalkhas bir bag ekmiş, ama ora bilici
şöyle özetlenebilir: Alkhilleus dokuz
lerinden biri bağının şarabını
yaşındayken, Kalkhas Troya'nın ancak
içemeyeceğini söylemiş, şarabı içmek
Akhil-leus katılırsa alınabileceğini, ama
üzereyken Kalkhas bu söze öyle gülmüş
savaşta yiğidin öleceğini bildirmiş de
ki boğulmuş ve şarabı içe-meden ölmüş.
bunun üzerine Akhilleus'un anası Thetis
onu kız kılığına sokarak Skyros kralının
kızları arasına saklamış (Akhilleus). Akha Kalliope. Adı güzel sesli anlamına
ordusunun Aulis'ten ilk yola çıkışında gelen
Kalkhas sunak sütünde bir yılanın bir Kalliope dokuz Musa'ların biridir.
kuşu yediğini görünce, Troya şehrinin Hesiodos Theogonia'nın başında
ancak on yıllık bir abluka sonunda Musa'lara seslenip, hepsinin adını
alınabileceğini söylemiş (Agamemnon). sayarken Kalliope için "hepi| nin başı
Ordunun ilk Mysia çıkışında sayılan Kalliope" der.
Telephos'un sözlerini onaylamış Erken ilkçağlarda Musa'ların yetki
(Telephos). İkinci Aulis durağında alanı sı nırlanmış değildir, ama
fphige-neia'nın kurban edilmesini salık iskenderiye şiirinde Kalliope lirik şiirin
vermiş (Iphl-geneia). Troya savaşında esin perisi sayılır. Başka
ordular anısında
İM»
kaynaklarda epik şiirin denir. Kimi Ölüm uçurumundan kurtulanlar
efsaneye göre Kalliope Seiren'lerin, kurtulmuştu
ozan Linos'un ya da Rhesos'un anasıdır , savaştan ve denizden dönenler
dönmüştü,
(Linos, Rhesos).
Kallîrhoe. Güzel akışlı anlamına gelen
Kal-lirhoe birçok efsanelik kişilerin
adıdır:
(1) Okeanos'un, Tethys'in kızı
Khysaor'la
birleşmesinden İM canavar,
Geryoneus'la E-
khidna doğar (Tab. 6).
(2) Irmak tanrı Akheloos'un kızı.
Alkmai-
on'la evlenir ve Akarnan'ı doğurur
(Alkmai-
on, Akarnan).
(3) Irmak tanrısı Skamandros'un
kızı.
Tros'la evlenerek Ilos, Assarakos ve
Gany-
medes'i doğurur (Tab. 17).
(4) Libya kralı Lykos'un kızı. Bir
efsaneye
göre Troya savaşından sonra
Diomedes'in
gemisi fırtınaya uğrar ve Libya
kıyılarına va
rır. Lykos onu Ares tanrıya kurban
etmek is
ter, ama Diomedes'e gönül vermiş
olan kızı
yiğidi kurtarır. Kallirhoe,
Diomedes'ten yüz
görmeyince kendini asar (Lyfcosj.
170
KfcK
ağır bastı Hektor'un kara günü, girmesini ve bir girenin bir daha dışarıya
kefe düştü, yuvarlandı Hades'e çıkmasını önlemektir.
dek.
Kerberos çokluk üç başlı - kimi
Ecel gelip çatınca, hiçbir tanrının anlatımda elli, ya da yüz kafalı - bir
Zeus'un bile elinden bir şey gelmez. köpek olarak gösterilir. Kuyruğu
Burada Apollon tanrı Hektor'u kocaman bir yılandır, sırtında kara
korumaktan vazgeçmek zorunda kalır, yılanlar dikilir. Bu korkunç hali ve
Hektor her eylemiyle yavaş yavaş Hades'in giriş kapısında zincirlerle bağlı
Ker'ine, yani eceline kavuşacaktır. olduğu yerden havlamalarıyla ölü ruhları
Homeros ve Hesiodos'tan sonraki dehşete düşürür. Vergilius'un "Aeneis"
klasik çağda Ker'ler kendilerine özgü destanında Ae-neas'ı yeraltına götüren
kişiliği yitirip Moira'larla karışır, kimi Sibylla Kerberos köpeğine uyuşturucu
zaman Erinys'lerden güzel şeyleri bozan, bir besi atar da öyle girebilirler içeriye
kirleten bir çeşit kötü kader diye söz (Aen. VI, 417 vd.). Kerberos'u yalnız
eder, onları böylece Harpya'lara Orpheus büyüleyip yumuşatabilmiştir
benzetir. Halk geleneğinde Ker'lerin (Orpheus).
ölülerin ruhlarıyla bir tutulduğu,
bunların kötülüğünden korunmak için Keroessa. Bizans'ın kurucusu Byzas'ın
onlara Anthesteria bayramlarında anası olan Keroessa, İo ile Zeus'un kızı
kurbanlar kesildiği görülür. sayılır. İo, "altın boynuz" diye anılan
Halic'i geçtikten sonra, oracıkta bir
Keramos. Atina'nın Kerameikos kız çocuk doğurmuş ve çocuğa boynuzla
mahallesine adını veren efsanelik kişi. ilgili (keras boynuz demek) bir isim
Dionysos'la Ari-adne'nin oğlu sayılan verilmiş. Bu Nympha'nın yetiştirdiği
Keramos, adından da anlaşıldığı gibi, Keroessa tanrı Poseidon'la sevişerek
çömlekçilik sanatının kurucusudur. Byzas'ı doğurmuş. Byzas kral olduktan
Nitekim Kerameikos mahallesi gibi, sonra Keroessa'nın başka bir oğlu
Anadolu'da adını taşıyan bütün bölgeler kardeşine ve Bizanslılara karşı savaş
(Ker-me körfezinde Keramos - bugün açmış (Byzas).
Ören - şehri ve körfezin kendisi)
Kcto. Adı, Yunanca büyük deniz
seramik sanatının merkezleridir.
yaratıkları için kullanılan (ketos balina
Kerberos. Hades'in köpeği Kerberos, demek) Keto, Ga-ia'nın, Pontos, yani
başka birkaç canavarla birlikte Toprağın Denizle birleşmesinden
Typhon'la Ekhid-na'dan dogmadır (Tab. doğmuştur (Tab. 6). Aynı anadan ve
6) der Hesiodos (The-og. 310 vd.): babadan olan kardeşi Phorkys'le
birleşerek önce Graia'ları ve
Ekhidna bir azgın canavar daha Gorgo'ları doğurur (Graia, Gorgo),
doğurmuş: Adı dile alınmaz Kerberos sonra, Hesiodos'a göre, bir de yılan
'u. Hades 'in o tunç sesli, elli başlı, o meydana getirir. '
aman vermez, yırtıcı köpeğini.
Khaos. Yunan mitograflarının hepsine
Odysseus ölüler ülkesine gittiğinde
göre, dünya var olmadan önce khaos
onunla doğrudan doğruya karşılaşmaz,
vardı. Khaos sözcüğü Yunanca açık, boş
ama Herak-les'in ruhu ona şöyle anlatır
olmak anlamına gelen "khainein" fiilinden
(Od. XI, 623 vd.):
türeme olsa gerek. Khaos'tan boşluk,
Bir ara buraya göndermişti beni o daha biçime girmemiş, varlığa
(yani kavuşmamış öğelerin karışımı anlaşıldığı
Eurystheus), aşağıdaki tanımlardan bellidir. Hesiodos
Kerberos köpeğini al getir, demişti, Theogonia'nın başında şöyle anlatır
aklınca bu onun bana yüklediği en güç Khaos'u (Theog. 116 vd.):
işti, ama ben köpeği alıp çıkarıverdim
Hades 'ten Khaos 'tu hepsinden önce varolan
dışarı, fiermeias 'la gök gözlü Atb ene sonra geniş göğüslü Gaia, Ana
bana Toprak, sürekli, sağlam tabanı bütün
kılavuzluk etmişti. ölümsüzlerin, onlar ki tepelerinde
otururlar karlı
Herakles'in on ikinci işi sayılan bu Olympos
başarısı efsanede eşsizdir (Herakles). 'un, ve yo!yol toprağın dibindeki
Kerberos ölüler ülkesinin bekçisidir, karanlık
görevi dirilerin içeriye Tartaros'la...
Khaos 'tan Erebos ve kara gece ... Gülümser Aphrodite de Kıbrıs 'a
doğdu, Gece'dense Esir ve
Günışığı doğdu, Erebos 'la sevişip gitti,
birleşmesinden. Paphos 'a
kutsal bir koru tüten sunaklar
Khaos'u ayrıntılarıyla anlatan bir vardıya, işte
başka şair de Ovidius'tur. "Değişimler" oraya,
adlı eseri şöyle başlar. (Met. I, 1 vd.; Üç Güzeller yıkadılar orada onu
çev. İ. Z. Eyuboglu): ve ovdular ölümsüz tanrıların
bedenini
Anlatmak istiyorum değişen parlatan
nesnelerin yeni biçimler alışım. yağlarla, güzelim rubalar giydirdiler,
Sizin işiniz bun/ar, yardım edin gözlere şenlik.
bana başladığım işte ey
tanrıla Tannça Thetis, oğlu Akhilleus'a yeni
r! Ulaştırın bu türkümü doğanın silahlar yaptırmak için Hephaistos'un
başlangıcından işliğine gittiğinde, tanrının Kharis diye
Günümüze değin, denizden, karadan karısıyla karşılaşır (İl. XVIII, 382),
bütün Hera da İda dağında Zeus'u uyutmayı
bunla aklına koyunca, Hypnos, yani Uyku
rı kuşatan gökyüzü var olmadan, tek
görün üm lüym üş tanrıya istediğini yapması için bir
evren içinde doğa, khaos deniyordu Kharit tanrıça vermeye ant içer (İl.
ona, kımıldamaz, biçimsiz, düzensiz XIV, 267). Bu Kharit'in adı
ağır bir Pasithea'dır.
yığın,
karmakarışıkmış içinde nesnelerin Kharon. Yeraltı ülkesinde ölülere
türlü Akheron ırmağını geçiren sandalcı.
türlü öğeleri. Kharon abus çeh reli, sert, kaba ve
Bundan sonra da öğelerin bir bir pinti bir ihtiyar olarak can landırılır.
ayrılmasıyla bir kosmogonia taslağı Ölü ruhlarına ırmağı geçirtmek İçin
yapar Ovidius. para alır, onun içindir ki ölülerin ağzın.)
bil obolos (metelik) konurdu. Para
Kharites (Kharit'lcr). Kharit'ler almazsa, Kharon ruhları kovar, taş
göze hoş olanı simgeleyen çatlasa yumuşa mazdı. Hele toprağa
tanrıçalardır, nitekim adları da gömülmeyen ruhların Hades
parlaklık, ışıltı, güzellik anlamına gelen bataklığını geçmeleri olanaksızdı,
"kharis" sözcüğüyle ilgilidir. Yunan onun içindir ki, ölülerin tek amacı
mythos'u-nun Üç Güzeli'ni şöyle topra{Ja kavuşmaktır. Gömülemeyen
tanımlar Hesiodos (Theog. 907 vd.): ruhların yüz yıl havalarda serseri
dolaştıkları, bu korkunç çileden sonra
Okeanos kızı Eurynome 'yle evlendi
Zeus, güzelliği görenleri büyüleyen kaderlerinin ne olacağı konusunda bir
uyum karara varıldığı söylenirdi. Bu inanç
tanrıçayla; destanda da, tragedyada da dramatik
üç kızı oldu ondan, Kharit'ler, Üç bazı kişilerin ele alınmasına yol
Güzeller: Aglaie, Euphrosyne ve açmıştır (Elpenor, Polyneikes).
sevimli Thalia. Kharon Herakles efsanesinde rol
Kharit'ler tanrıların da, insanların oynar: Sandalcı, yiğidi öte tarafa
da yüreğine neşe ve sevinç serpen geçirmek istemeyince, Herakles onu
tanrıçalardır. Musa'larla birlikte küregiyle döver, zorl.ı geçirtir kendini,
Olympos'ta otururlar, Apol-lon'un Kharon bu işe razı olduğu için bir yıl
alayına katılarak hora teperler, ezgi boyunca Hades'ten sürülür. Aene as
söylerler. Kharit'ler her çeşit sanat Kharon'a Sibylla'nın kendisine verdiği
işini esinleyen ve koruyan, insanda ve ve Proserpina'ya adanmış bir altın dalı
tanrıda yaratıcılık doğuran sunmakla katı yürekli sandalcıyı
tanrıçalardır. Harmonia'nın elbisesinin yumuşatmak yolunu bulur.
nakışlarını onlar yapmıştır (Kadmos, Yunan efsanesinde pek belirli bir rol
Harmoniaj. Athena'nm yanı başında oynamayan Kharon'un Roma'da Etrüsk
görünürler, Aphrodite'yle Eros'un ve etkisiyle önemli ve belirgin bir kişilik
kimi zaman da Dionysos'un alayına kazandığı; Etrüsk mezarlarında sık sık
katılırlar. rastlanan simgesi, bu ki sinin ölmekte
Aphrodite doğar doğmaz, olan insanı yeraltı ülkesine .il makla
Himeros'la birlikte onun ardına tam anlamıyla öldüren bir cin olduğu
koyuldukları gibi unu süsle mcde hep görülür.
görev başında gösteriliri*] (Od Vlll,
362vd.)ı
Kharon'un asıl rol oynadığı bir yapıt, şını kurban vermeyi yeg görür. Ve geçidi
Sam-satlı (Malatya bölgesinde) şöyle anlatır (Od. XI!, 234 vd.)-.
Lukianos'un "Öbür Dünyada
Böylece girdik dar boğaza içimizi çeke
Konuşmalar"dır. Hermes'in çeke, Skylla biryanımızda,
kılavuzluğunda yeraltına inen birçok tanrısalKhraybdis
ölüler - ve aralarında filozoflar - biryanımızda.
Kharon'la ve kendi kendileriyle Ne korkunçtur bu canavar yutarken
konuşurlar, ölümden sonra her türlü denizin
varlığın boş olduğu sonucuna varırlar. acı
sularını, kustuğu zaman da kaynayıp
Kharybdis. Efsaneye göre, Sicilya'yı gümbürder
İtalya'dan ayıran Messina Boğazında koca engin
Khary-bdis'le Skylla diye iki canavar ateşin üstünde dopdolu bir kazan gibi
vardır. Odysse-us'un serüvenlerinde çok köpükler yükselir iki kayanın
önemli bir rol oynayan bu canavarların
doruklarına
kada
ünü atasözlerine ve deyimlere geçecek r, sonra doruklardan aşağı yuvarlanır
kadar yaygın olmuştur, nitekim Batı bu
dillerinde "Kharybdis'ten Skylla'ya köpükler.
düşmek" diye bir söz vardır, yağmurdan Bir daha yutunca acı sularını denizin,
kaçarken doluya tutulmak anlamına dibi görünür anaforların içinde.
gelir. Sarsılır gümbürtüyle çevresinde
kayalar, dipteki masmavi kumlar
Odysseia destanından önce
fırlar dışarı.
Kharybdis'in adı Herakles efsanesiyle
ilgili olarak geçer: Kharybdis, Gaia ile Odysseus bütün arkadaşlarını
Poseidon'un birleşmesinden dogma yitirdikten sonra, batan gemisinin
ölümlü bir yaratıkmış. Çok obur-muş, ne yelken direğini omurgaya bir kayışla
yese doymazmış. Herakles Geryone- bağlayarak, üstüne oturur ve
us'tan çaldığı sürülerle önünden Kharybdis'in önünden bir daha geçer,
geçerken Kharybdis hayvanlara bu kez sözü geçen incir ağacına
saldırmış ve hepsini yemiş. Buna tırmanır, anaforun salını yutup yeniden
öfkelenen Zeus. Kharybdis'in üstüne su yüzüne çıkmasını bekler. Sal birkaç
yıldırımını salarak onu denizin dibine saat sonra meydana çıkınca, kendini
atmış. Kharybdis bundan böyle bir deniz bırakıp tam üstüne düşer. Böylece
canavarı olmuş. korkunç tehlikeyi atlatır, ellerini kürek
Büyücü Kirke Odysseus'la arkadaşlarını gibi kullanarak oradan uzaklaşır.
adasından yola çıkardığı zaman, yolda Homeros'un akıllara durgunluk
karşılaşacağı bütün güçlükleri kendisine verecek bir dakiklik ve canlılıkla anlattığı
bir bir sayar. Atlatılması gereken en Kharybdis belki Messina boğazında
büyük bela Skylla ile Kharybdis bulunan zamanla efsaneleşmiş bir akıntı
kayalarının arasından geçmektir. ve anafordur.
Skylla'yi anlattıktan sonra (Skylla),
Kharybdis'i şöyle tanımlar (Od. XII, 101 Kheiron. Kronos'la Philyra'nın oğlu
vd.): Kheî-ron at adamların en iyisi, en ünlüsü,
en bilginidir. Adı "Kheir", yani "el"den
Göreceksin, Odysseus, daha alçak gelir, gerçekten de eli her şeye
öbür yatkındır. Bir doğa adamı olan Kheiron
kapa (yani doğadan aldığı derslerle en büyük
Kharybdis), çok yakınlar birbirine bu
yiğitleri yetiştirmiştir. Asklepios, İason,
kayalar, vurursun birinden öbürüne bir
okla, bîr incir ağacı var üstünde, giderek tanrı Apollon bile ondan ders
yaprak dolu, almışlardır. Ama Kheiron'un en ünlü
kocaman, öğrencisi Akhilleus'tur (Akhilleus).
tanrısal Kharybdis sömürür, yutar Kheiron'un, Akhil-leus'un babası
kara Peleus'la özel bir ilişkisi vardır, onu her
sulan ağacın fırsatta korur, destekler: Akastos'un
altından. Üç kez kusar günde ve çeker sarayında başına gelen serüvenden
içine sömürür kurtarmış (Akastos), deniz tanrıçası
üç kez, Thetis'le evlenmesini salık vermiş,
suları yuttuğu stra varayım deme
oraya düğünde Peleus'a hedefini şaşmaz bir
sakın, kargı armağan etmiştir (Peleus, Thetis).
yeri sarsan tanrı bile seni yıkımdan Thetis kocasını bırakıp denize dönünce,
kurtaramaz. Peleus oğlu Akhilleus'u Kheiron'a
emanet eder (Akhilleus). Kheiron
Odysseus Kharybdis'in önünden geçip
öjjrenı İ
büsbütün yok olmaktansa, Skylla'ya altı
arkada-
ni dillere destan olacak biçimde bir uygunluk yoktur anlattıklarında,
yetiştirir: Ona avlanmayı ve savaşmayı Plinius'a göre, "mons Chimaera"
öğrettiği gibi, müzik, ahlak ve hekimlik Phaselis'e yakındır, Skylax'ın açıklaması
dersleri de verir. Akhilleus'un üstün gerçeğe daha uygundur: "Dionysias
yeteneklerini, Tesalya'nın Pelion dağı adası, Siderus limanı ve burnu; bunun
eteklerindeki mağarada hocası üstünde, dağda Hephaistos mabedi ve
Kheiron'la geçirdiği eğitim yıllarına topraktan kendiliğinden fışkıran büyük
borçludur. alev bulunmaktadır ki, hiçbir zaman
Kherion'un ölümü Herakles'in sönmemektedir". Her iki yazar da doğal
elinden olur. Kronos, deniz perisi ateşin fışkırdığı yerde Hephaistos'a bir
Philyra'yla birleşmek için bir at biçimine tapınak bulunduğunu söylemektedirler.
girmiş derlerdi, Khei-ron'un da at adam Gerçekten de bugün orada yapı
olarak dogması ondan-mış. Ne var ki kalıntıları ve Hıristiyanlık çağına kadar
uzanan bir tapınak yeri olduğunu
tanrı oğlu olduğundan ölüm-süzmüş.
gösteren yazıtlar bulunmaktadır.
Herakles kendisine saldıran at
adamları püskürtünce oklarından biri
Khrysaor. Khrysaor, Gorgo'lardan
Khei-ron'un etine saplanmış. Yarasının
Medu-sa'nın oğlu sayılır (Tab. 6).
iyileşmeyeceğini anlayan Kheiron da
Doğumunu şöyle anlatır Hesiodos
ölümsüzlüğü Prometheus'la değişerek
(Theog. 280 vd.):
ölmeyi yeğ görmüş (Kentauroi).
Perseus kestiği zaman kafasını
Khimaira. İkisi de yeraltı yaratıktan Khrysaor'la Pegasos çıkıverdi
olan Typhon'la Ekhidna'nın kanından. Biri deniz kıyısında
birleşmesinden Khimaira diye bir doğduğu için, öteki elinde altın kılıç
canavar doğar. Hesiodos onu şöyle tuttuğu için almışlardı Pegasos 'la
anlatır (Theog. 318 vd.): Khrysaor adlarını
Khimaira 'yı da doğurdu Ekhidna, Khrysaor, Okeanos kızı Kallirhoe ile
söndürülmez ateşi üfleyen Khimaira evlenir ve Geryoneus'u üretir.
'yi, korkunç ve büyük, hızlı ve güçlü, Kallirhoe'den Ekhkl na da doğar
biryerine, üç kafalı Khimaira 'yi: Biri (Ekhidna).
azgın bakışlı aslan kafası, öteki keçi,
öteki yılan, ejderha kafası Pegasos Khryscis. Troya savaşı bir kadın
hakkından geldi bu Khimaira 'mn yüzünden çıkmıştır. Bu savaşta kadınlar
koca yiğit Bellerophontes le birlikte. önemli bir rol oynar. Hele ikisi,
Homeros aşağı yukarı Hesiodos gibi Helene'nin kaçırılmasından çok sonraki
tanımladığı Khimaira'yı Bellerophontes olayları canlandıran İlyada'da
efsanesine bağlar (Bellerophontes). Helene'den de daha büyük bir yer
Homeros'la Hesio-dos'ta sözü tutarlar: Bunlar Khryseis'le Briseis'tir.
geçmeyen bir anlatıma göre, Destan bir korku sahnesiyle açılır:
Bellerophontes Khimaira'ya saldırmak Akha ordusu salgından kırılmaktadır.
için Pegasos atma binmekle kalmamış, Neden? Akha-lar Troya'yı kuşattıktan
kargısının ucuna (ya da kullandığı sonra yıllarca beklerler güçlü kentin
oklara) kurşun koymuş, canavarın surları önünde: Troya düşmez de
ağızlarından fışkıran ateşle eriyen düşmez. Bu sırada, Akhilleus başta
kurşunlar etini dağlayıp yakmış, korkunç olmak üzere, saldırgan Akhalar
ejderha da böylece can vermiş. çapulculuk seferlerine girişerek talan
etmeye uğraşırlar zengin Anadolu
Khimaira'mn bulunduğu yer Lykia'da
şehirlerini. Altın, tunç, demir, değerli
Olym-pos (bugün Çıralı) kentinin
silahlar almakla kalmazlar, yağma
arkasındaki Ya-nartaş diye gösterilir.
ettikleri şehirlerden seçkin kızlar,
Burada ilkçağda olduğu gibi bugün de
kadınlar da kaçırırlar. Yığın yığın mallar,
dağdan doğal gazlar fışkırır ve bunlar
sürü sürü'tut-saklar ortaya konup Akha
kendiliğinden ya da bir kibritle
yiğitleri arasında bölüşülür. En büyük
tutuşturulup hiç durmadan yanar. Öyle
pay her zaman krallar kralı
ki dağda yer yer yanan ateş denizden
Agamemnon'a gider. Troas bölgesine
bile gözüküp gemici lere kılavuz
yaptığı bir çıkarmada Akhilleus Khryse
olurmuş. İlkçağ yazarları da Khimalra
kentinin Apollon rahibi Kryses'in kızı
ateşini bilir, ne var ki yeri üstünde
Khryseisi tutsak olarak almış,
getirmiştir. Onu barakasında karisi gibi
kullanır, giderek sever, ni
kâhlı karısı Klytaimestra'dan üstün ne de gökten toprağa döndüğü
tutar onu. Ne var ki günün birinde vakit. Öylece seri/i durur bir
Khryses zengin kurtulmalıklarla kızını uğursuz gece bu zavallı
geri almaya gelir, yalvarır, yakarır, Akha ölümlülerin üstünde.
önderleri kızı geri vermek isterler,
yalnız Agamemnon karşı koyar bu isteğe Kimmer'lerin nerede oturduğu, güneş
ve Khryses'i sert sözlerle kovar. Bunun görmeyen bu ülkeyi batıya mı, kuzeye mi
üzerine rahip Apollon tanrıya yakarır yerleştirmek gerektiği mythos yazarları
ve tanrı Khryses'in öcünü alır (İl. I, 43 arasında tartışma konusu olmuştur.
vd.) (Apollon). Kimmer'ler diye bir ulusun varlığı ilkin
Homeros'un Odyssei-a'sında geçtiğine
Kikon'lar. Odysseus'un dönüş göre, onları bizim dünya haritamıza
yolculuğun-da,ilk uğrağı Kikon'lar adlı yerleştirmek için Homeros'un dünya
bir boyun oturduğu İsmaros kentidir, haritasını göz önüne getirmeli. Odys-
Bu Trakya şehri bugünkü Dedeagaç olsa seia'nın önsözünde belirtildiği gibi (s. 22
gerek. Orayı Akhalar bir iyice talan vd.) Odysseia'ya göre dünya - ki o
ederler. Neden? Kikon'lar Troyalı-ların zaman tanınan dünya yalnız Akdeniz
savaş ortağı olduklarından mı, yoksa dünyasıydı - yuvarlak bir disk
giderayak bolca mal edinmek için mi? Bu biçimindedir, bu diski Okeanos ırmağı
serüvenini anlatan Odysseus nedenini çepeçevre sarar. Güneş bu ırmakta
söylemez, ama oradan yedi külçe altın, batar - buraya batı denir -, gene
bir gümüş tas, on iki sağrak dolusu da ırmağın karşı tarafında doğar - oraya
ismaros şarabı alır. Bir tasına yirmi tas doğu denir -. Kimmer'ler de Okeanos'un
su katılıp içilen bu bal gibi şarapla ileride ötesinde kuzeybatıya rastlayan bir
Kyklops Polyphemos'u sarhoş edecektir bölgede düşünülmelidir. Güneş
Odysseus. Bu işleri yaptıktan sonra görmediği için karanlık sayılan bu ülkenin
arkadaşlarının çabuk gemilere karanlığın ta kendisi olan ölüler ülkesiyle
dönmelerini buyurur, ama onlar şarap ilgili görülmesi doğaldır.
içip, yemek yemekle oyalandıklarından Homeros'tan sonraki efsane ve
dağlardan inen atlı Kikon'ların görüşlerde Kimmer'lerin, Kelt ya da
saldırısına uğrarlar. Savaş, dövüş, gene İskit boylarının ataları oldukları ileri
de ucuz kurtulurlar: Altı ölü verip sürülür. Roma dünyasında ise ölüler
kaçarlar (Od. IX, 38-61). ülkesine girişin güney İtalya şehri
Cumae'den olduğu sanılırdı. Bu görüşü
Kiliks. Agenor'un oğlu, Europe,
Ver-gilius'un "Aeneis" destanında
Kadmos, Thasos ve Poiniks'in kardeşi
buluruz. Başka efsanelerde Kimmer'lerin
(Tab. 10). Kardeşleriyle birlikte
yeraltında galerilerde oturdukları
kaçırılan Europe'yi aramaya gider,
anlatılır; burada belki batı Avrupa'da
bulamayınca Kilikya bölgesine yerleşir ve
maden işleten ve Akdeniz'den gelme
buraya adını verir. Bir efsaneye göre
kervanlara bakırla tunç satan uluslar
Kiliks, Europe'nin Zeus'tan olan oğlu
söz konusudur. Tarihsel çağlarda (İ. Ö.
Sarpe-don'la birlikte komşu Lykia'ya
VII. yüzyıl) Kimmer'lerin Anadolu'ya
saldırır, zafer kazanır ve Sarpedon'a bu
saldırıp Phrygia başkenti Gordion'ü
bölgenin krallığını verir (Sarpedon).
yıktıkları bilinir.
Kimmerioi (Kimmer'ler).
Kimmer'ler Kinyras. Kıbrıs kralı Kinyras'ın adı
Odysseia'da adı geçen efsanelik bir İlyada'da geçer: Troya savaşına
ulustur. Odysseus ölüler ülkesine katılması için Agamemnon ona
Kimmer'lerin oradan iner ve burayı Odysseus'la birlikte Talthybi-os'u
şöyle tanımlar (Od. XI, 14 vd.): göndermiş, Kinyras da elli gemi
yollamaya söz vermiş, ama Akhaları
Güneş batarken ve kararırken aldatmış: Bir gerçek gemi donatmış,
tekmilyollar vardık sınırlarına deri kırk dokuz tane de topraktan tekne
nakışlı Okeanos 'un, oradadır
Kimmer'lerin ülkesi ve kenti, oldum yaptırıp, hepsini denize indirmiş, kırk
olası bol sisle ve bulutlarla örtülü, dokuzu batmış, yalnız bir gemi
parlak güneş onları ışınlarıyla varabilmiş Aulis'e. Ama böylece Kinyras
göremez sözünü tuttu sayılmış.
hiçbirvak Kinyras Kıbrıs adasının yerlisi değildir:
it, ne yükseldiği vakit yıldızlı göğe,
Suriye'nin Byblos kentinden gelmedir.
Kendi ve
176
oğlu Adonis'le ilgili efsanelerin Fenike Gide gide Akile adasına nardık
kaynaklı oluşundan da bu çıkmaktadır. sonunda, orada Kirke otururdu,
Kinyras Kıbrıs'a gelince Paphos kentini güzelbelikli, insan sesli korkunç
tanrıça...
kurmuş, Kıbrıs kralı Pygmalion'un kızını
almış ve Ado-nis'ten başka bir oğluyla üç Odysseus arkadaşlanna besi sağlamak
kızı olmuş. Tanrıça Aphrodite'nin için ava gider, çıktığı tepeden Kirke'nin
öfkesini üzerlerine çeken bu kızlar kon.agını görür uzakta, dumanı
birer yosma olmuşlar: Kıbrıs'a gelen, tütmektedir sık çalılı gın, ormanın
giden yabancılara verirlermiş ötesinde. Korka korka birkaç arkadaşını
kendilerini. Sonunda da Mısır'a gönderir oraya. Başlarında Eury-lokhos
göçmüşler. vardır (Od. X, 210 vd.).
Kinyras efsanesinin en ilginç yönü, Odysseus'un arkadaşları dışanya
onun kızı Myrrha'ya (ya da Smyrna) olan çağırırlar Kirke'yi, oysa tanrıça onları
dogadışı aşkıdır. Bu aşktan Adonis doğar içeri alır, yalnız Eurylokhos kuşkulanıp
(Adonis). Efsanenin başka bir dalında dışarda kalır. Sonra da olan olur
Kinyras tanrıça Aphrodite'nin saydığı ve Odysseus'un arkadaşlarına: Kirke'nin
sevdiği bir kral olarak gösterilir. onları domuza dönüştürmesini şöyle
Kıbrıs'ta bu tanrıçanın kültünü kurmakla anlatır Homeros (Od. X, 232 vd.):
kalmamış, usta bir bilici ve müzikçi » Tanrıça onları içeride tahtlara,
olarak adaya sanatları ve uygarlığı da iskemlelere
getirmiş. Fenike'den gelme "kinnor" adlı oturtt
bir sazla (Kinyras adı oradan u, peynir, sarı bal ve arpa unu
türemeymiş) tanrı Apol-lon'la yarışmaya ezdiPramno;
girmiş ve Marsyas gibi tanrının gazabına şarabimi ı.
uğramış.
sağrağa korkunç ilaçlar karıştırdı
büsbütün unutsunlar diye baba
Kinyras Kıbrıs adasında bakır toprağını. Verdi onlara bu içkiyi,
madenlerini ortaya çıkaran, tunç onlarda hemen
işlemeciliğini kuran ve adaya ilkçağdaki d
zenginliğini kazandıran kral olarak ikiller, onlar diker dikmez içkiyi,
geçinir. Aphrodite onu sevdiği için Kirke hepsine
uzun ömürlülük bağışlamış, Kinyras da değneğiyle vurdu
ve kapattı yoldaşlarımı domuz ağılma.
160 yaşma kadar yaşamış.
Şimdi onlar tıpkı domuza
Kirke. Büyücü tanrıça Kirke tıpkı benzemişlerdl başları ve sesleri,
kılları vegövdeleriyle, ama akıl var dı
Kalypso gibi Odysseus'un gene içlerinde eskisi gibi. Ağlar, sızlar
serüvenlerinde başlıca rol oynayan halde onları kapadı oraya, attı
kişilerdendir. Güneş tanrı Helios'la önlerine kayın kozalağı, palamut,
Okeanos kızı Perseis'ten dogmadır kızılcık yemişi,
denir kimi efsanelerde, kimine göre de
hep yediği şeylerdi bunlaryerde
Hekate'nin kızıdır ve büyücülüğü ondan
almıştır. Kirke yalnız Odysseia'da değil, sürünen
Argonaut'lar destanında da söz konusu domuzların.
olur, Kolkhis kralı Aie-tes'in ve Giritli Tanrı Hermes Odysseus'un yardımına
Minos'un karısı Pasiphae'nin kız koşar; büyücü Kirke'yi nasıl alt edeceğini
kardeşidir (Tab. 8). Efsaneler Kirke'nin söyler ona: Kirke ona zehirli şarabı
Aiaie adasında oturduğunu belirtirler. içirecegi anda, içine tanrının onun için
Bu adanın nerede olduğu az çok belli, kopardığı "malü" diye sihirli bir bitkiyi
çünkü bugün de italya'nın Sardunya atacak ve kılıcıyla saldırıp tanrıçayı alt
karşısındaki Etru-ria kıyılarında Capo edecek, kendisine ve arkadaşları na bir
Circeo diye anılan bir yer var, ama bu kötülük yapmayacağına ant içirecektir.
bir ada değil, bir burundur. "Aia", "gaia" Öyle olur, Kirke Odysseus'un gücü
yani toprak anlamına geldiğine göre, karşısın de şaşakalır, güzelliğine,
efsanenin bu konuda bu kadarcık erkekliğine vurulur ve onu yatağına
yanılması doğaldır. aldıktan sonra, yoldaşlarım da insan
Aiolos'un adasından kovulduktan, kılığına sokar. Odysseus böylece Kir
yamyam Laistrygonlara epey kurban ke'nin konağında bir yıl kalır, yiyip içip
verdikten sonra Odysseus'aı kayli sürmekte, Kirke de tıpkı Kalypso
arkadaşları Kirke'nin Aiaie adasına gibi onu kendine koca etmek hevesiyle
varırlar( İd X, L35 vd.): yanıp tulu. maktadır. Ne var ki
Odysseus'un arkadaşları onu uyarırlar,
yurda dönmek gerektiğini hatırlatırlar
ona. Kirke razı olur, ama önce ölü
ler ülkesine gidip Teiresias'ın ruhuna tirdiği için, tarih alanı ona ayrılmış,
danışmasının gerektiğini bildirir. Bundan tarih yazarlarını esinleyen peri
sonra Odysseus'un Hades yolculuğu sayılmıştır. Sağ elinde boru, ya da gitar
anlatılır (Od. X, 307'den XI sonuna bulunur, kahramanlıkları dile getirir
dek). Dönüşte Odys-seus gene Aiaie bunlarla; kimi resimlerde elinde bir
adasına uğrar, bu kez, Kirke ona klepsydra, yani su saati vardır, olayların
ilerdeki yolculuğun nasıl düzenlenmesi akışını ölçmeyi simgeler.
gerektiğini, Seirenlerden, Skylla ve
Khary-bdis'ten nasıl korunabileceğini Kleobis. Arabayı çekecek ineklerin
bildirir. Kirke' nin sözleri tıpatıp doğru olmadığı bir günde, Argos'taki Hera
çıkar ve Odysseus sonunda selameti tapınağı rahibesi olan anneleri
büyücü tanrıçanın öğütlerine borçlu Kydippe'nin arabasını, 45 menzil
olur. uzaktaki tapınağa kadar, Kleobis'le
Biton götürdüler. Kydippe, tanrıçadan,
Kirke'nin kimliği ve nitelikleri üstünde oğullarına, insanlar için en iyi şeyi
bilginler çok durmuş, düşünmüştür. bağışlamasını diledi. Hera da bu dileği
Kirke'nin yeri, yurdu besbelli ki yerine getirerek İM oğlanı uyuttu,
İtalya'dadır, bugün Ca-po Circeo'nun öylece öldüler. Argoslular İM kardeşin
bulunduğu bölgede Roma çağlarında heykelini Delphoi'ye adadılar.
Feronia adlı tanrıçaya tapıldığı görülür.
Bu öykü Herodotos'un Tarihinde (I,
Bu tanrıçanın "feri" yani vahşi hayvan
31) anlatılmıştır. Atinalı Solon
sözcüğünden türeme adı, vahşi
zenginler zengini kral Kroisos'a konuk
hayvanları dizgine alan tanrıça anlamını
gidince, Kroisos ona bu dünyada en
taşır. Bu Feronia ile Kirke arasında
mutlu insanın kim olduğunu sorar. Solon
bağlantı kurmamak olanaksız. Bölgenin
ilk olarak yurdu için can veren Tel-lus'u
Etruria yani Anadolu'dan gelme
saydıktan sonra ikinci örnek olarak da
Etrüsklerin yerleştiği yer olduğu da akla
Kleobis'le Biton'u gösterir.
getirilirse, Kirke'nin, daha sonra da
Fero-nia'nın Anadolu'nun Ana Klotho. Zeus'le Themis'in kızları olan
Tanrıçası Kybele ile ilişkisi göze çarpar. kader tanrıçaları Moira'ların biri. Adı
Kirke-Feronia, Arte-mis-Kybele gibi bükmek, dokumak anlamına gelen Klotho
doğaya hâkim, hayvanları evcilleştirip hayat ipliğini büken tanrıça sayılırdı
arabasına koşan tanrısal varlığı simgeler. (Moira 'lar).
Bu tanrıça dişidir, dişilik, doğurganlık
ve bereket kavramını erkeği Klymene. Okeanos'la Tethys'in kızı.
boyunduruğa almak, büyülemek, Bir kaynağa göre İapetos'la evlenip
herhangi bir hayvan haline getirmekle Atlas, Pro-metheus, Epimetheusve
açığa vurur. Motifleri Ana Tanrıça Menoithios'un anası olmuştur (Tab. 3).
kültünün özelliklerini andıran Kirke Klytaimestra. Adı Klytaimestra
efsanesi Odysseia'da sözü geçen başka ya da
temalarda olduğu gibi peri masalı, Klytaimnestra olarak geçer.
çeşnisi de taşır. Bütün bu öğeler Ana Tyndareos'la Le-da'nın kızıdır. Leda
Tannça'nın kişiliği ve yaygınlı-ğı tam bir kuğu kuşu haline girmiş tanrı Zeus'la
aydınlığa kavuşacağı zaman gereğince birleştikten sonra, İM yumurta
değerlendirilebilecektir. doğurmuş derler, birinden Helena ile
Odysseia'dan sonraki efsanelere göre Polyde-ukes, öbüründen Klytaimestra ile
Kirke'nin Odysseus'tan birçok çocukları Kastor çıkmış, Helena ile Polydeukes
olur, biri Telegonos, öteki de Zeus'un dölleri, Klyaimestra ile Kastor
Latinos'tur derler. Te-legonos'un ölümlü Tyndareos'un çocuklarıymış
İtalya'da TuSculum şehrini kurduğu, (Tab. 12).
Latinos'un da Latinlerin atası sayıldığı Klytaimestra mythos'ta Helena kadar
hesaba katılırsa, Kirke-Odysseus eşsiz bir rol oynar, suç işleyen, adam
macerasının İtalya efsanesince ne öldüren, kötüye varan yolların hepsini
kadar benimsendiği görülür. deneyen kadın olarak yazarları
sonsuzca esinleyen bir tip niteliğini
Kleio. Adı, kutlamak, övmek anlamına kazanmıştır. Benliğinde zıt duyguların
gelen "kleio" fiilinden türemiş olan Kleio çarpıştığı öbür trajik kişiler gibi
(ya da Klio) Musalann biridir. İnsanların Klytaimestra' nın da destanda pek adı
unutulmaması gereken ünlü, şanlı geçmez, sözü edilse de işlediği suçlann
eylemlerini dile ge- asıl etkeni olarak gösterilmez,
Klytaimestra aşığı Aigisthos'un elinde
178
bir araçtır. Ancak tragedya İledir ki, Ama Klytaimestra'nın kocasına olan
Klytai-mestra özgür bir kişilik kazanır ve asıl hıncı kadın yüzünden değildir. Onu
dramı daha derin, içindeki karşıt koca, az daha evlat katili yapan kızı
duyguların çarpışması daha karmaşık İphigeneia'nm kurban edilmesidir. Bunu
olduğundan Aigisthos-Klytai-mestra Agamemnon'a bir türlü affedemez. Bu
ikiliğinde baş rolü alır. Tragedya yüzden duyduğu kini öbür çocuklarına
yazarlarından Aiskhylos da, Sophokles da bulaştırır: Elektra'dan, Orestes'ten
de, Eu-ripides de Klytaimestra tipini nefret eder. Elektra anasıyla sert
kendi görüşlerine göre sonuna kadar tartışmalarından Klytaimestra'nın ileri
işlemekten geri kalmamışlardır. Öyle ki sürdüğü bu İphigeneia olayının, aslında
Klytaimestra nicelik ve nitelik suçluluğunu örtmek için bir bahane
bakımından da efsanenin en göze olduğunu yüzüne vurur. Gerçekten de
çarpan kişilerinden biri olarak tragedyanın sahneye koyduğu
karşımıza çıkar, yani rol oynadığı Klytaimestra yüreğinde en ufak bir
tragedyalar hem çok, hem de bu analık duygusu olmayan bir kadındır,
tragedyalarda oynadığı rol biricik ve Ores-tes'e anana kıyma diye yalvarır,
eşsizdir. Bütün bu tragedyaları bir bir ama onun öldüğü haberini alınca
ele alamayacağımıza göre, hepsinin tanrılara şükran adakları adayacak
birden esinlediği Klytaimestra tipini kadar sevinir.
özetlemeye çalışalım.
Tragedyaların bazıları Agamemnon'un
Klytaimestra'nın içinde başlıca yeri öldürülmesinde Klytaimestra'yı asıl fail
tutan duygu, ça§daş bir görüşle olarak gösterir, kiminde de Mykene'de
nitelenecek olursa, kıskançlık diye yalnız kaldığı için Aigisthos'un
adlandırılmalıdır. Klytaimestra ömrünün zorlamasına dayanamayıp kendini veren
başından sonuna kadar kıskançlıkla ve âşığının elinde bir araç gibi kullanılan
kıvranmış durmuş, onu suça iten duygu bir zavallı kadın pozundadır.
da bu kıskançlık olmuştur. Helena'nın Klytaimestra'nın ilginç ve karmaşık
ikizi olmakla başlar bu kompleks; gerçi tipinin tamam bir portresini okumak için
Agamemnon'la evlenmeden Aiskhylos'un "Agamemnon",
Klytaimestra'yı bazı efsaneler Tan- Sophokles'in "Elektra", Eu-ripides'in
talos'la evli gösterir, bu Tantalos "Elektra" ve "Orestes" tragedyala-rını
Thyestes'in oğludur (Tab. 15). okumak gerekir.
Agamemnon bu Tanta-loş'u da,
çocuklarını da öldürür, Klytaimestra'nın Kodros. Poseidon'un soyundan olan
kardeşleri Dioskur'ların saldırısına efsa-nelik Atina kralı. Krallığı sırasında
uğrayınca Klytaimestra ile evlenmek Atina Pe-loponez'lilerin saldırısına
zorunda kalır. Uğursuzlukla başlayan bu uğramış, Delphoi kehaneti de
evlenme sonsuz bir kin ve suç zincirinin Peloponezliler Atina kralını öldü-
birinci halkasıdır. Agamemnon'la rürlerse zafer kazanacaklarını bildirmiş.
Klytaimestra mythos'ta geçi-nemeyen, Bunu haber alınca Kodros hayatını
birbirini sevmeyen çiftin ta kendisidir. yurduna feda etmeye karar vermiş ve
İlyada'da bile krallar kralı tutsağı dilenci kılığına girerek şehirden dışarı
Khryse-is'i meşru karısı Klytaimestra ile çıkmış. İki düşmanla karşılaşmış ve
bir tutmak cüretini gösterir (İl. 1,112 onlarla kavgaya tutuşmuş, birini
vd.): öldürmüş, öbürünün eliyle de vurulup
ölmüş. Atinalılar işin farkına vararak
Doğrusunu isterseniz, asıl karım ölüsünü Pelo-ponezlilerden istemişler.
Klytaimestra 'dan üstün o kız, ondan Onlar da kralı öldürdüklerini anlayarak
aşağı değil yapısı, boyu boşu, aklı, saldırıdan vazgeçmişler.
fikri yerinde, üstelik ev kadını.
Kodros'un mezarı tarihsel çağlarda
Khryseis'ten daha güçlü bir kuma da Atina kapılarının birinin önünde
çıkarır karşısına: Troya'dan gösterilirmiş. Kodros öldükten sonra
Kassandra'yı sarayına getirince, Atina tahtına oğlu Medon çıkmış. Küçük
Klytaimestra'ya ona iyi davranmasını oğlu Neleus da Miletos'a göçmüş
öğütler. Kadınlığı böylece hor görülen (Neleus 2).
Klytaimestra ister istemez kendini
kardeşi Helena ile kıyaslar, kadın ve eş Koios. Uranos'la Gaia'nın oğlu,
olarak bunca şımarıklığı olan Helena'nın Titanlardan biri (Tab. 4). Erkek
hiç ceza görmediğini, onun yüzünden kardeşleri Okeanos, Hyperion, İapetos
kendi başına bunca belalar geldiğini yana ve Kronos'tur, kız kardeş
yakıla dile getirir.
leri Theia, Rheia, Themis, Tethys, Kore. Kore ya da Kora, genç kız
Mnemosy-ne ve Phoibe'dir. Koios'la anlamına gelir. Demeter'in kızı
Phoibe evlenirler, iki kızları olur: Leto Persephone'ye verilen ikinci bir isimdir
ve Asterie. Işığı simgeleyen göksel (Demeter).
varlıklan meydana getiren Koios' la
Korinnos. Korinnos Troya'nm yerlisi
Phoibe Apollon ve Artemis'in atalarıdır.
bir ozanmış. Homeros'tan önce ve
Kokalos. Sicilya'da Kamikos (sonradan Troya savaşının olduğu sıralarda llyada
Ag-rigentum olur) şehrinin kralı. destanını yazmış. Yazı yazmasını da
Daidalos havaya uçarak Girit'ten Palamedes'ten ögrenmiş-miş
kaçtığı zaman Kokalos'un yanına (Palamedes). Homeros destanlarını
sığınmış ve saklanmış. Minos da Dai- yazmak için onun eserlerinden
dalos'u aramaya çıkıp Sicilya'ya esinlenmiş.
vardığında usta yapıcıyı bulmak için bir Koronîs. Lapith'ler kralı Phlegyas'ın
düzene başvurmuş: Bir iplikle bir kızı, hekim tanrı Askleplos'un anası
şeytanminaresi almış, ipliği bir ucundan (Asklepios).
öbür ucuna geçirmesini başarana ödül
vereceğini bildirmiş. Kokalos Korybant'Iar. Korybantes ve Kuretai
dayanamayıp bunun çözümünü diye yazın kaynaklarında geçen Ana
Daidalos'a sormuş, o da ipliği bir Tanrıça'nın rahiplerini Euripides
karıncaya bağlayıp karıncayı Bakkha'lar "tragedyasında şöyle
şeytanminaresinin içinden geçirtmek tanımlar:
gerektiğini söylemiş. Kokalos bu çözümü
Ey karanlık diyarı Kureta 'larm.
Mi-nos'a bildirince, Girit kralı
Girit'te Zeus 'un doğduğu kutsal
Daidalos'un burada saklandığını anlamış, mağaralar!
Kokalos'u konuğunu teslim etmeye Orada icat ettiler, benim için,
zorlamış, ne var ki Kokalos konukluk üç sorguçtu miğfer giyen
kurallarını çiğnememek için kızlarına Korybant'Iar
Minos'u öldürmelerini buyurmuş, onlar çembere gerilen deriyi.
da kralın üstüne kaynar su dökerek Orada karıştı coşkun davul sesleri
ölümüne sebep olmuşlar (Daidalos). Pbrygia kavallarının tatlı nefeslerine.
Korybant'Iar davulu Rhea anamıza
Kokytos. İniltiler ırmağı anlamına verdiler
gelen Kokytos ölüler ülkesinde akan ve Bakkha 'larm çığlıkları arasında
Akheron'a dökülen bir ırmaktır. gümbürdesin diye.
Odysseus yeraltı ülkesine inecekken, Kureta'lar Giritli ana tanrıça
büyücü tanrıça Kirke ona Ha-des Rhea'nın, Korybant'Iar da Phrygialı ana
haritasını şöyle çizer (Od. X, 508 vd.): tanrıça Kybe-le'nin rahipleridir.
Burada iki ana tanrıçanın ve onun
Ama geçtiğin zaman Okeanos'u
geminle, orada Alçakkıyı var ve hizmetinde bulunan efsanelik rahiplerin
Persephone 'nin de birbirine karıştığı görülür. Korybas
koruluğ Lydia ya da Phrygia dilinde ilkin Attis'e
u, uzun uzun kavaklar göreceksin, verilen bir addır. Kureta'lar ise Zeus
kısır efsanesinde rol oynayan cinlerdir.
söğütle Toprağın oğulları oldukları söylenir:
r, derin anaforlu Okeanos 'un Rhea Girit'in Lyktos magarasında
kıyısında çek Zeus'u doğurduğu zaman onu
karaya gemini, Amaltheia adlı nympha'ya teslim
sonra çıkyola, Hades bataklarına
doğru, orada Akheron, Pyriphlegeton eder, Amaltheia da onu keçi sütüyle
ve Kokytos besleyip büyütür (Amaltheia), ama
akar tanrı bebeğin seslerini Kronos duyup
, Styks 'ten gelen sular da dökülür da öbür çocukları gibi Zeus'u da bulup
oraya. yutmasın diye, Rhea çocuğun
çevresinde Kureta'larm coşkun
Odysseus yeraltı dünyasına inmek için rakslarla tunç kalkanlarına vura vura
çukuru orada kazacaktır. gürültü yapmalarını emretmiş, böylece
Pyriphlegeton adından da belli olduğu çocuğun bağrışmalarını tunç sesleriyle
gibi (pyr ateş demek) kaynar sulu bir boguyorlarmış. Efsaneye göre
ırmak olduğu halde, Kokytos'un suları Kureta'lar iki ya da dokuzmuş.
buz gibi diye tanımlanır. Sonradan Zeus, Kybele ve Dionysos
tanrılannın kültleri birbirine karışmış ve
Komaitho. Bkz. Amphitryon. Daktyl'ler, Korybant'Iar ve
Kureta'lar, hepsi birden Ana
Tanrıça
180
Kybele'nln kültüne bağlanmıştır. Bu Kreş. Giritlilere adını veren kurucu
rahipler Kybele ayinlerini baş döndürücü kahraman. Bir efsaneye göre tanrı
rakslarla, bağrışmalarla, flüt, davul ve Zeus'la Ida da ğının bir nympha'sından
tef sesleriyle kutlarlar, gümbürtülü bir doğmuştur, başka birine göre de Girit
vecit içinde kendilerinden geçerek toprağından doğmuş ve Girit'in ilk
"enthousiasmos" denilen duruma konuklan Eteokretes, yani gerçek
girerek tanrıya karışmayı sağlarlardı Giritlilerin atasıdır. Zeus bebekken
(l)aktyller, Dionysos). babası Kronos'un elinden kurtarılmak
için Girit'e bırakılınca Kreş adada
Kottos. Uranos'la Gaia'nın yüzer kollu hüküm sürmekteydi ve Zeus'u koruyan
ve ellişer başlı dev oğullarından birinin o olmuştur. Minos'tan çok önce Girit'e
adı. (îyes'le Briareus'un kardeşi yasalar vermiş ve uygarlık getirmiştir.
(Yüzkollular). Efsanenin biri Kres'i, Girit'i her türlü
çıkarmaya karşı koruyan Talos adlı
Kıanaos. Attika'nın ilk krallarından robotun babası sayar (Talos).
biri. Kranaos da Kekrops gibi
topraktan doğma İmiş (Kekrops). Kretheus. Aiolos'la Enarete'nin oğlu.
Kekrops'tan sonra tahta çıkan o olmuş Tyro ile evlenir ve Aison'u doğurur
ve Attikalılara "Kranaos'lular", Alina'ya (Tab. 22). Kretheus, Tyro'nun tanrı
Poseidon'dan olan Neleus ve Pelias adlı
da Kranae denmiş. Kranaos'un At-llıis
oğullarını evlatlığa alır. Kretheus, lason
adlı bir kızı olmuş. Attika bölgesi bu kıza
ve Pelias'ın şehri olan lol-kos'un
göre adlandırılmış.
kurucusudur (Tyro, Pelias).
Kratos. Pallas'la Styks'in oğlu (Tab. Kreusa. (1) Atina kralı Erekhteus'un
6), güç kızı, İon'un anası (lort).
ve kuvvet simgesi (Bia). (2) Troya kralı Priamos'la karısı
Heka-be'nin kızı, Aineias'ın karısı (Tab.
Kreon. (1) Korinthos kralı, İason'la 17). En eski destanlarda Aineias'ın
Medeia efsanesinde rol oynar: karısının adı Kreusa değil, Eurydike'dir.
İolkhos'tan kovulunca İason'la Medeia Vergilius Aeneis destanında Kreusa'nın
Korinthos'a, Kreon'un yanına sığınırlar Troya'nın yıkıldığı ve Aineias'ın babası
ve birkaç yıl barış içinde yaşarlar. Ama Ankhises'le oğlu Askanios'u alarak
günün birinde Kreon kızı Kreusa (ya da şehirden kaçtığı gece bir tanrıça
Glauke)'yi İason'a vermeye kalkışır, (Aphro-dite ya da Kybele) tarafından
lason Medeia'yı boşayıp Kreusa'yı kaçırıldığını anlatır. Aineias karısını
almaya razı olur. Medeia'nın korkunç aramak için şehre geri döndüğünde,
dramı bu olayla başlar: Büyücü kadın bu Kreusa'nın görüntüsü karşısına çıkıp
evlenmeye ses çıkarmayacak gibi olur, yeni bir yurt kurmaya gitmesi
kumasına armağan olarak bir gelinlik gerektiğini bildirir (Aineias).
gönderir. Kreusa gelinliği alır, giyer,
sırtına geçirir geçirmez de cayır cayır Krinis. Mysia şehri Khryse'de
yanmaya başlar. Yanına varıp onu bulunan Apollon Smintheus tapınağının
kurtarmak İsteyen Kreon da aynı kurucusu. Il-yada'da Agamemnon'un
ateşle tutuşup yanar (Medeia). tutsak tuttuğu kızı Khryseis'i almaya
gelen Khryses bu tapınağın rahibidir.
(2) Menoikeus'un oğlu Kreon, Tapınağın kurulması efsaneye göre şöyle
İokaste'nin kardeşi ve Thebai kralı olmuş: Krinis günün birinde Apollon
Laios'un kaynatasıdır (Tab. 19). Adı tanrının öfkesine uğramış, bu yüzden
Oidipus efsanesinde geçer: Oidipus de evi barkı, tarlası, toprağı, nesi varsa
Thebai'den sürülünce şehre kral sıçanla-rın saldırısına uğramış. Sıçandan
olur. Oidipus'un ölümünden sonra geçilmiyor, sıçanlar her şeyi kemirip
oğullan Eteokles'le Polyneikes savaşa yok ediyormuş. Ama tanrı bir gün
tutuşunca, Kreon Eteokles'in tarafını yeryüzüne inecek olmuş, Krinis'ln
tutar, Polyneikes'i şehirden sürer. sürülerine bakan çobana konuk olmuş ve
Antigone dramında büyük bir rol oynar ondan çok memnun kaldığı için böl geyl
ve doğanın kanunlarını hesaba katmadan sıçanlardan temizlemeye karar verini',
devlet kanunlarını yürürlüğe koymaya oklarıyla hepsini öldürmüş, bir
çalışan yöneticinin iflasını simgeler yatıdan da
(Anti-ne, Oidipus, Halmon).
Krinis'e Apollon Smintheus'a bir Bunlardan sonra Kronos geldi
tapınak dikmesini buyurmuş (Apollon dünyaya,
Smintheus). o art düşünceli tanrı,
en belalısı Toprakoğullarının.
Krios. Uranos'la Gaia'nın oğlu, Ve Kronos diş biledi yıldızlı babasına.
Titanlardan biri. Eurybie ile birleşir ve
Kronos'tan sonra Toprak Ana
Astraios, Pallas ve Perses'i meydana
Kyklopları ve Hekatonkheir'leri
getirir (Tab. 4).
doğurduğu halde, Ura-nos hepsini gün
Kritheis. Ozan Homeros'un anası ışığına çıkar çıkmaz Gaia'nın karnına
sayılan efsanelik kişi. Kritheis Ege gerisin geri tıkamakta, böylece onu inim
bölgesinin bir nympha'sıymış, İzmir'de inim inletmektedir. Gaia bir düzen kurar
akan Meles ırmağıyla sevişmiş ve ve o düzeni oğlu Kronos eliyle
birleşmelerinden Homeros meydana gerçekleştirir.
gelmiş. Başka bir efsaneye göre,
Kritheis Kyme'li (İzmir'in güneyinde 3. EFSANELERİ. Kronos'la ilgili iki
Namurt) bir adamın kızıymış, bu adam efsane de Hesiodos'un Theogonia'sında
ölürken kızını kardeşi Maion'a bırakmış. anlatılmaktadır. Homeros
Kritheis amcasını bırakıp Phemios adında destanlarında adı geçer, Ze-us'la
bir İzmirliye kaçmış, bir gün de Meles Hera'ya soyadı olarak Kronides
ırmağının kıyısında çamaşır yıkamaya (Kronos oğlu) denir, Kronos'un Zeus
gitmişmiş ki Homeros'u doğurmuş. Bu eliyle yeraltına kapatıldığına da
efsane koca ozana verilen Melesigenes değinilir, ama efsane olarak anlatılmaz.
(Meles'ten dogma) adının nereden Uranos, Kronos, Zeus efsanesinde iki
geldiğini anlatmaya yarar. kez görülen babanın oğla baskı yapıp
oğlun ayaklanması ve babasını alt ederek
Efsanenin başka bir anlatımında egemenliğini elinden alması teması, hele
Kritheis adalı bir genç kızdır, Musalarla doğan varlıkları yutmak gibi ilkel
ilişiği olan bir cinle sevişmiş, ama sonra motiflerle Yunan mythos'una dışardan
da korsanlar tarafından kaçırılıp katılmış öğelerdir. Kaynağı güneydoğu
İzmir'e götürülmüştür. Lydia kralı Maion Akdeniz çevresinde bulunan bu
onunla evlenmiş, Kritheis de Meles efsanelerin Yunanlılara Fenikeliler
ırmağının kıyısında Homeros'u doğurup yoluyla geçtiği sanılır. Homeros'un
hemen sonra ölmüştür. Her iki ton-ya'sında bunlar bilindiği halde pek
efsanede de Maion adlı birinin söz tutunma-dıgı da destanlardan belli
konusu edilmesi özellikle Latin olmaktadır. Hesiodos'un etki altında
şairlerince Homeros'a verilen Ma- kalarak uzun uzadıya anlattığı bu
ionides, yani Maion oğlu, ya da Maionialı masallar Yunan mythos'unda tek örnek
(Lydialı) ek adının açıklanması yapılıyor. olmak bakımından daha da ilgi çekicidir
(Theogonia).
Kronos. (1) ADI. Kronos adının zaman
anlamına gelen "khronos" sözcüğüyle Kronos'un, anası Gaia'nın eline verdiği
aslında hiçbir ilişiği yoktur, ama sonraki çelik tırpanla babası Uranos'un
efsane ve açıklamalara göre bu iki hayalarını kesmesi tanrı kuşakları
kelime bir tutulmuş ve Kronos tanrının arasındaki çekişmenin ilk aşamasıdır
zamanı, zamanın akışını, geçişini (Theog. 154-210). Uranos'un erkeklik
simgelediği ileri sürülüp, imgelerinde aygıtından akan kanlardan Erinys'ler
elinde bir tırpanla gösterilmiştir. Oysa (Erinys) ve spermasından da Aphrodite
efsanesinden görüleceği gibi Kronos'un (Ah-rodite) do''ar. Hesiodos'un
bu yorumu bir zorlama ürünüdür. Theog. 453-506'da anlattığı Kronos-
(2) DOĞUŞU. Uranos'la Gaia'nın son Zeus çekişmesi Zeus maddesinde ele
oğulları Kronos Titanlar soyundandır ve alınacaktır.
babası Uranos'u erkeklikten yoksun Kronos'un Philyra ile birleşmesinden
etmekle birinci kuşak tanrılarının at adam Kheiron doğmuş (Kheiron).
egemenliğine son verip, ikinci kuşağı Başka efsanelerde de Hephaistos, ya
başa getirmiştir (Tab. 4), (Ura-nos, da Aphrodi-te'nin babası olarak geçer.
Gaia, Aphrodite). Beş erkek titan ve Orfik tarikat geleneğinde Kronos
altı kız titan'ın doğuşundan sonra Zeus'la barışmış ve Mutlular Adalarında
Kronos'un dünyaya gelişini Hesiodos yaşar gibi gösterilir. Bu kaynaklara göre
şöyle anlatır (The-og. 137 vd.): Kronos yeryüzünde iyiliği ve bereketi
kuran ilk tanrıdır. Onun egemen olduğu
çag Altın Çağına rast-
la
lar. Hesiodos'un da anlattığı Çağlar nin Anadolu'nun geleneksel halk
Efsanesi Kronos'la ilişkili olarak özellikle sanatlarını, örneğin bugün bile yaşayan
Roma'da tutunmuş ve Saturnus çağı kilim motiflerini yansıtmasıdır.
üstüne efsaneler birçok şairleri Yontuların heykel, figürln ve idol
esinlemiştir (Soylar Efsanesi, biçiminde olanlarına gelince, bunlar
Saturnus). yazın kaynaklarındaki Ana Tanrıça
tanımlarına tıpatıp uymakta, çok
Ksanthos. Kula at anlamına gelen sonraları tarihsel çağlarda anlatılan
Ksan-thos Akhilleus'un ölümsüz efsanelerini bile dile getirmektedir.
atlarından biridir. Patroklos'la Hektor Oturmuş durumda, kaim kalçalı, göbekli,
arasındaki savaşa Bali-os'la birlikte dolgun memeli bir tanrıça, kollarında
katılır (Balios) ve Patroklos öldükten çok daha ufak boyda bir erkek figürü
sonra ağlar. Akhilleus'a Hektor'la taşımakta; bu figür göğsüne yapışmış,
savaşında da yardım eden bu ölümsüz at üstüne tırmanmış gibidir. Bu erkek,
dile gelerek efendisine yakında öleceğini Tanrıçanın hem çocuğu, hem
bildirir (Akhilleus). sevgilisidir, ilerde efsanesi anlatılacak
Attis'in ta kendisidir. Oturmuş, ya da
Küreta'lar. Bkz. Korybant'lar. doğurmak pozunda olan tanrıça ise İM
yanındaki İM aslana dayanmaktadır.
Kyane. Irmak tanrı Maiandros'un kızı, Tıpkı çok sonraki heykellerinde
Kau-nos'la Byblis'in anası (Byblis). görüleceği gibi, "potnia the-ron" yani
hayvanların kraliçesi, doğa üstüne
Kybele. Tarih öncesinin en
sonsuz egemenliğinin bir simgesi olarak
gerilerinden tek tanrılı dinlerin
aslanı yanından ayırmamaktadır. Kalın
yerleştiği dönemlere kadar uzanan ve
kalça, meme, karın altının bir üçgen
Akdeniz yöresini kapladıktan sonra, bir
biçiminde belirtilmesi gibi motifler analığı
yandan kuzey ülkelerine, öte yandan ve dişiliği simge lemek bakımından
Asya'nın içlerine dek yayılan, birçok Kybele'den Artemis'e k<ı dar büyük ana
ulus, uygarlık ve kültürlerde değişik tanrıça imgelerinde bulunmak tadır.
adlarla anılıp hep aynı prototipe
indirgenebilen Ana Tanrıça dininin Bir de arkeolojinin daha değinmediği,
kaynağı Anadolu'dur. Bu su götürmez toprak üstünde oldukları için belki hiç
gerçek gün geçtikçe daha belirgin değinmeyeceği Kybele anıtları vardır
biçimde gözümüzün önüne serildiği ki, ilkçağda Phrygia diye tanınan
halde, kültü dal budak salmış bu tanrıça bölgede yaygın bir alana dağılmış kır
figürünün değindiği bilim dalları o kadar tapınaklarıdır. Eskişehir'le Afyon
çoktur ki, araştırmaları bir tek ilgi arasında ulaşımı zor bir yöredeki bu
merkezinde toplamak, elde edilen anıtlardan en çok tanınanı Yazılıkaya
verilerle bulguları bir açıdan inceleyip diye anılan Midas anıtıdır. Çoğu
ormanlarda, yeşillik arasında bir kayaya
değerlendirmek yepyeni denebilecek bir
yaslanmış olarak, ya da düzlükte birkaç
uğraştır. Ana Tanrıça dinini aydınlatmak
basamak üstüne kurulmuş olan bu
bugün arkeoloji, tarih, din tarihi,
anıtlar birer cepheden ibarettir. Üçgen
mitoloji ve sanatla yazın tarihinin
biçiminde bir çatı, altında bir taş duvar,
katışık görevi olmalıdır. Bütün bu
duvarın içinde de çokluk bir niş
kolların çabası bir araya geldikten
oyulmuştur ve nişlerin kimisinde ayakta
sonradır ki, Ana Tanrıça'yı gereğince,
bir tanrıça heykeli görülmektedir.
gerçeklere uygun olarak tanıyabileceğiz
Tapınakların bazılarında tanrıça
ve anlayabileceğiz. Son yıllarda konuyu heykelinin İM yanında ön bacaklarını
en çok aydınlatan bilim dalı arkeoloji tanrıçaya dayamış İM aslan vardır,
olmuştur. Çatalhöyük ve Hacılar'da tanrıçanın da, as-lanlann da seks yerleri
yapılan kazılar Ana Tanrıça figürünün !. zamanla aşınmıştır. Buraya Ana
Ö. 6500-700 yıllarına kadar uzandığını Tanrıçaya tapınmaya gelen dua-cıların
ortaya koymuştur. Sümer'den de Kybele'nin simgelediği bereket ve
önceki bir kültür çağını yansıtan bu doğurganlıktan pay almak için seks
tarihler Ana Tanrıça'nın Anadolu'nun yerlerine dokunup onları aşındırdıkları
yerlisi olduğunu açığa vurmaktadır. İşin bellidir. Ev biçimindeki bu basit
en tuhaf ve düşündürücü yönü de Ana tapınaklar Phrygia'da Kybele dininin
Tanrıça yontularıyla bir sırada kentler dışına da taştığını, bütün
Çalalhöyük'te bulunan çizgi motifleri doğayaı yayıldığını gösterir Bu cephe
tapı
naklarında dikkati çeken bir nokta niteliği de dile gelmektedir: Sipylene
bunların Lykia'daki kaya mezarlarına Sipylos (Manisa) dağının, ldaia
çok benzemeleridir. İstanbul Girit'teki İda ve Tro-ya'ya hâkim
Üniversitesi Film Merkezince çevrilmiş Kazdagının, Berekyntia Sakarya
olan bir belgesel filmden tanıdığımız bu kıyısındaki eski bir kalenin, Steunene
Kybele anıtlarının arkeoloji Ai-zani (Çavdarhisar) yöresindeki
buluntularıyla ve başka bölgelerde Steunos (Ke-sikmagara) mağarasının
rastlanan buluntularla karşılaştırılıp tanrıçası olduğunu belirtir; bu sıfatlar
değerlendirilmesi Ana Tanrıça dinini arasında en yaygın olan da Dindi/mene
aydınlatmaya yarayabilir. Sözü geçen adıdır ki Dindymos dağının tanrıçası
filmin asıl değeri de Ana Tanrıçayı anlamına gelir. Anadolu'da ise Dindymos
Çatalhö-yük'ten Roma çağına kadar her adını taşıyan üç dag vardır, biri
çeşit anıt ve imgeleriyle ortaya Phrygia' daki Murat dağı, öbürü Mysia-
sermekle kalmayıp, Anadolu halk Phrygia sınırındaki Kapıdag, üçüncüsü
törelerinde bu inançtan kalma iz ve de tanrıçanın en önemli merkezi olan
etkileri de ortaya koymaya çalışmasıdır: Pessinus'a yakın Gün-yüzü dağıdır.
Phrygia ırmağı Sangarios'un kaynağında; Pessinus da eski adı Justiniano-polis
suya çiçek ve özellikle menekşe atmakla olan Sivrihisar'ın biraz güneyinde, Gor-
kutlanan Attis,, yani bahar dium'un güneybatısındaki Balhisar'dır.
şenliklerinden bugün de bir şeyler
Ana Tanrıçanın Pessinus'tan da daha
kalmıştır. Kybele'nin tapım
eski bir tapım merkezi Komana şehridir,
merkezlerinden olan Manisa'daki Mesir
ya da şehirleridir. Tarih kaynaklarından
bayramı ve bu bahar bayramında
burada tapınılan tanrıçanın şimşek,
camiden aşağıya halka bereket ve
topuz ve çift ağızlı baltayla simgelenen
doğurganlık sağlayan macunların atılması
bir savaş ve zafer tanrıçası olduğu
Anadolu'nun yerlisi olan bir inancın
anlaşılır, Yunanlılar bu tanrıçayı savaş
süregelmesi olabilir. Yukarda sözünü
ettiğimiz bilim kollarında işbirliği ve daha tanrı Ares'in çevresindeki Enyo ile, Ro-
derine giden kıyaslamak araştırmalar bu malıiarsa Bellona ile bir tutmuşlardır. Bu
alanda çok yararlı olabilir. niteliğiyle Ana Tanrıça'nın kültüyle
Karadeniz bölgesinde merkezlenen
Yazılı kaynaklarımıza gelince, Kybele Amazonlarla ilişkisi olduğu sonucuna
gerek şiir, gerek düzyazıyla en çok sözü varılır ki, anaerkil bir toplumun ürünü
edilen tanrıçalardan biridir. Bu alanda olan savaşçı Amazonları efsanelerin
bilgilerimiz Yunan yazarlarından çok, hepsi ister Artemis, ister başka adlarla
Roma yazarlarından gelmedir. anılan Ana Tanrıçanın hizmetinde, ya
da onunla ilişkili olarak gösterir
(1) ADLARI VE SIFATLARI. Hiçbir (Amazonlar, Artemis).
mitolojide hiçbir tanrı Ana Tanrıça
kadar çeşitli adlarda adlandırılmamıştır. (2) NİTELİĞİ VE EFSANESİ. Bütün bu
Bu ad ve sıfat çokluğu Ana Tanrıçanın isim ve sıfatlardan anlaşıldığı gibi,
kaynağı Anadolu'da olmak üzere tanrıça doğayı bütün canlılığı,
uluslarüstü bir nitelik kazandığını verimliügiyle simgeleyen evrensel bir
kanıtlamaya yeter. Kültepe nitelik taşımaktadır. Toprak ve
tabletlerinde adına Kubaba olarak bereketin kaynağında olmaktan başka,
rastlanır, Lydia'da adı Kybebe, her türlü uygarlığın da etkeni olarak
Phrygia'da Kybele olarak geçer, Hitit daha sonraki dönemlerde, Efes
kaynaklarında Hepat diye adlandırılır. Artemis'inde görülen kuleli taçları
Komana Pontika (Tokat bölgesinde başında taşımakla bir de meter turrita
Gümenek) ve Kayseri yöresindeki ya da turrigera (Lat. kuleli ya da kule
Komana Kappadoki-ka (Kemer) taşıyan ana demektir) olur. Romalıların
kentlerinde adı çok eski bir Anadolu adı Magna Mater (Büyük Ana) diye andıkları
olan Mâ'dır. Sümer'de Marienna, tanrıça analık vasfını da yalnız insan
Hitit'te Arinna, Mısır'da İsis, Syria'da alanında değil, doğal ve evrensel bir ilke
Lat, Girit'te Rhea, Efes'te Artemis, olarak canlandırır.
İtalya'da Nemi gölü bölgesinde Venüs,
Aslında bir tek efsanesi vardır, bu
Ana Tanrıçanın aldırı değişik adlardır.
efsanede hem tanrıçada analık
Ayrıca bazı yer adlarından üreme
kavramının nasıl anlaşıldığı dile
sıfatlara Yunanca meter, Latince mater
gelmekte, hem de tapanının biçimi
sözcüğü eklenerek tanrıçanın bölgesel
saptanmaktadır: Tanrıça Attis (ya da
Attes)
184
adlı bir delikanlıya tutkundur (Agdistis), tanımakla birlikte onun din
onu Pessinus kralının (kimi kaynaklarda merkezlerine karışmasına hiçbir zaman
kral Mi-das'ın) kızıyla evlenmek izin vermemişimin Phrygia dışardan
üzereyken düğün yerinde birden gelme ulusların İM kez saldırısına
karşısına dikilerek çıldırtır ve kendi uğramıştır, biri İ. Ö. 1200 yıllarında
kendini hadım etmesini sağlar. Attis Friklerin, ikincisi 1. Ö. 686 (ya da 676)
kendi kestiği hayalarından akan kanla sularında Kimmerlerin bölgeye
toprağı sular, bitkilerin fışkırmasına yol yayılmasıdır. Her İM saldırıda da Ana
açar ve bir çam ağacına dönüşür. Tanrıçanın tapım merkezi uluslarüstü
Toprak-bereket efsanelerinin niteliğini koruyarak bağımsızlığını ve din
hepsinde, özellikle Adonis mythos'unda devleti olarak etkisini sürdürmek yolunu
(Adonis) görülen bu ölme-dirilme motifi, buluyor. Aynı süreç Efes'teki Artemi-
sion'da da görülür, İonyalı kolonistler
Kybele kültünde birtakım vecit,
din merkezine dokunmak şöyle dursun,
kendinden geçme ve esrime hallerine
burada egemen olan tanrıçayı
kanşmakta ve Ana Tanrıça tapımı-nın
benimseyip tapımını sürdürürler.
özünde olan bir çeşit kurban töreniyle
Friklerle tanrıçanın kaynaşması dikkati
gerçekleşmektedir. Attis erkekliğini
çeken bir süreçtir: Ana Tanrıça kültünün
keserek kendini nasıl tanrıçaya kurban
yerli olup Phrygia bölgesini ele geçiren
ettiyse, Kybe-le'nin başrahibi de kanlı
ve yöreye adını veren ulustan çok daha
bir törenle kendi eliyle kendini hadım
eski olduğu bütün kanıtlardan anlaşıldığı
etmek zorundaydı. Attis efsanesinde halde, tanrıça bu yeni siyasal gücü ve
simgelendigi gibi, akan kan ve yitirilen etnik toplulu gu öylesine etkilemiş ki,
erkeklik gücü daha evrensel bir nitelik tarihe Kybele bir Phrygia tanrıçası
kazanarak bereket ve canlılığın daha olarak geçmişti. Phrygia krallarından
geniş bir alana, yani bütün doğaya Midas'ın da, Marsyas'ın da Ana Tanrıça
geçmesini sağlamaktadır. Gizemli ile yakın ilişkileri tarihe geçmiştir.
cümbüşler, şenlikler arasında yapılan bu Midas tanrıçanın oğlu olmakla,
eylem gene Anadolu'ya özgü ve bazı Pessinus'taki tapınağını kurmakla
tarikatlarda bugün başka biçimde de övünüldü. Kimmerler de Phrygia
olsa yaşayan bir törenin ilk örneğidir. devletini yıkar, ama Ana Tanrıça kül
tünü ortadan kaldıramazlar. Tersine bu
(3) TAPIMI VE TARİHİ. Yazılı tapını daha çok Lydia yöresine kaydıktan
kaynaklar bize Kybele'nin Pessinus'taki sonra, Metragyrtoi diye anılan dilenci
tapımı üstüne ayrıntılı bilgi verir. rahipler Akdeniz çevresine yayılır ve
Tanrıçaya orada bir idol biçiminde birer misyoner gibi davranarak Ana
tapınılırdı. Bu idol bir "diopetes" yani Tanrıçanın mistik ve gizemli dinini dört
gökten düştüğü ileri sürülen bir bir yana tanıtırlar. Öyle M Ana Tanrıça
meteorit, bir kara taştı. Pessinus'taki kültü Phrygialılardan çok eski olduğu
tapınağı siyasal güçlerden büsbütün halde, bu dini benimseyen bütün ülkeler
bağımsız bir din merkezi olarak onu bir Phrygia tanrıçası olarak
yönetilirdi. Bu dinsel yönetimin başında tanırlar. Nitekim Yunan ve Roma çağında
İM başrahip bulunur, bunların biri Attis Kybele kültü bütün töreleriyle Phrygia
adını taşır, Megabyzos adıyla anılan uygarlığına özgü bir belirti sayılır.
ikincisi dışardan gelme olması şart
koşulan bir yabancıydı. Bu İM kral- Klasik çağlarda Yunanistan'ın ve
rahibin Attis efsanesinde anlatıldığı gibi Anadolu'nun dört bir yanına dağılan
erkekliklerini tanrıçaya adamış olması Phrygia köleleri ve dilenci rahipleri hor
gerekiyordu. Galloi diye anılan öbür görüldüğü oranda gizemli bir din ve
rahiplerin de vecit halinde hadım kültünün temsilcileri olmakla saygı ve
edilmeleri töredendi. Phrygia'da yerli gıpta ile karşılanırlar, çünkü Phrygia
bir kült olduğu bütün kaynaklardan belli evrensel bir dinin merkezi olduğu kadar
olan bu rahip devleti özekligini bögeye Yunanlılara yön veren bir sanatın,
gelip yerleşen bütün yönetimlere karşı müziğin ve bir de yaşam biçiminin, kılık
korumuştur. Gerek Komana'da, gerekse kıyafetin kurucusu, öncüsüdür. Phrygia
Pessinus'taki tapım merkezleri Hitit- uygarlığı Ege kıyılarını kapladıktan
lerin Anadolu'da kurdukları egemenlik sonra, Phokalalılarla Fransa'ya kadar da
döneminde büyük Hitit kralıyla iyi ilişkiler yayılır, Marsilya'yı kuran göçmenlerin
kurmuş, rahip krallar büyük kralın yeni yurtlarına taşıdıktan törele-
siyasal yönetimini
rin arasında bugüne dek Fransa na'lılar Phrygia'nın Ana Tanrıçasını
cumhuriyetinin benimsediği Phrygia getirterek şehirlerinde ona büyük bir
başlığı da yok mudur? Phrygialı olmak tapınak kurmuşlar, onu Demeter'le
kültür bakımından yetkin, üstün olmak birleştirip bir devlet tanrıçası olarak
anlamına gelir ve bu Roma benimsemişlerdir. O sıralarda Delphoi
imparatorluğu çağına kadar tanrısı Apollon'un rahipleri bu olayı
süregelecektir. desteklemiş olacak: Tanrının kâhinleri,
İlyada'da Kybele'nin adı hiç geçmediği Sibyl-la'lar Anadolu'dan gelmeydi, iki
halde, Phrygialılardan söz edilir: Bunlar tann ve iki din arasında bağlantılar
Troya savaşında Troyalılara yardıma tarih öncesi çağlara dek uzanmaktaydı
gelir (İl. II, 862): (Sibylla).
Gene Sibylla kitaplarının önerisiyle
Askanios yönetir Phrygia'lıları,
Ana Tanrıça'nın Roma'ya getirilişi derin
uzak Askania'dan gelmişlerdir
siyasal sonuçlar doğurmuştur. 1. Ö. 204
onlar...
yılında Pes-sinus'taki meteortaşı
Askania Limne hem Gemlik, hem de törenle Roma'ya aktarılmış ve Palatinus
Burdur gölünün adıdır. Uzak Askania tepesine tapınağı kurulan Magna
dendiğine göre bu savaşçıların geldiği Mater'in şerefine Megalensia denilen
yöre Burdur bölgesi olsa gerek. Ana bayramlar kutlanmaya başlamıştır. Bu
Tanrıça üstüne en zengin buluntuları olay da kritik bir döneme rastlar: Roma
sağlayan Hacılar da Burdur'a yakın değil Afrika seferlerine çıkmak üzeredir,
midir? imparatorluğu kurmaya yol açacak
Phrygialılardan kral Priamos kendisi de yayılma politikası yürürlüğe girmektedir.
söz eder, Helene'ye anlatır (İl. İÜ, 184 O sırada Roma'da bir taş yağmuru olur,
vd.): halk heyecana kapılır, yeni ve daha köklü
inançlara özlem duyulmaktadır. Magna
Eskiden bağlık, bahçelik Phrygia'ya Mater bu gereksinmeyi karşılamış olacak
gitmişti
ki, yeni dini kutlamakta şairler ağız birliği
m, atları dörtnalgiden bir sürü
Phrygia 'lı ederler. Yeni efsaneler doğar: Ana
görmüştüm... Tanrıça taşını Tiber'den yukarı taşıyan
Orduları yayılmıştı Sakarya 'nın gemi birden karaya oturur, o sırada Ana
kıyılarına. Amazonlar gelmişti hani, Tanrıçanın sesi duyulur: Temiz, afif
erkek gibi, işte o ellerle şehre alınmasını ister, derken
gün, Claudia Quinta adlı bir kız ortaya çıkar
aralarına savaş ortağı almışlardı ve tanrıçaya yakarır, kirletildiği, kız
beni... oğlan kız olmadığı ileri sürülmektedir,
Phrygia'nın bir Amazon saldırısına tanrıça afifligini kanıtlamak için
uğraması, Priamos'un da Phrygialıların gemisinin kendi eliyle çekilmesine izin
yardımına koşması anlamlı, ama versin. Gerçekten de öyle olur, Claudia
tlyada'dan sonraki metinlerde halatları eline alır ve gemiyi Tiber'den
Troyalıların Phrygialı diye anılması yukarı Roma şehrine kadar çeker.
büsbütün ilginç ve dikkat çekici bir Kybele'nin Phrygia'dan gelme tef, zil ve
yöndür. Bir kültür taşıyıcısı olarak davul gibi çalgılarla, coşkun danslarla
Phrygialıların Tro-yalıları da simgelemek kutlanan törenleri, rahiplerinin hadım
için kullanılmaları ne zaman ve nasıl oluşu, Attis efsanesinin bu törenlerde
başlar? Herhalde şairler, özel-likel ve gizemlerde yinelenmesi Roma
tragedya yazarları şiir dilinde bu iki ulus şairlerini öylesine etkilemiş,
adını karıştırmışlardır, ama bu olay esinlendirmiştir ki, Kybele-Attis
sonradan çok önemli sonuçlar efsanesini konu edindikleri şiirlerinde
doğurmuş, Roma'nın Aineas'ı kurucu ata tanrıçanın Galli adlı rahiplerine atıfla
olarak benimsemesiyle Phrygia "galliambus" diye coşkun bir vezin de
uygarlığını da kültürünün kaynağı saymış, uydururlar. Ama Ana Tanrıça sanat
Ana Tanrıçanın da bu kültür göçüyle yönünde çığır açmakla kalmaz,
birlikte Roma'ya alınmasını sağlamıştır. Anadolu'nun kapılarını açmıştır, yalnız
Mag-na Mater'in Roma'ya nakli din uygarlık ve kültür merkezi sayılan
tarihinde eşine rastlanmayan bir Anadolu'nun değil, bütün doğu Akdeniz
olaydır. Ondan önce Atina Ana Tanrıçayı çevresinin. Roma ile Anadolu arasında
çağırmış, kültünü sınırları içine almakla kültür köprüsü kurulmuştur, birkaç yıl
geçirdiği bir bunalıma çare bulunacağına sonra Romalı komutan Manlius
inanmıştır: Peloponez savaşı denilen iki
büyük Yunan şehrinin, Atina ile
Sparta'nm amansız ve sonsuz
savaşında Ati-
186
Sipylos eteğindeki Magnesia'da Her bakımdan tanrıya benziyordu
(Manisa) Syria kralı EL Antlokhos'u burdur ama bir tek gözleri vardı
yenip Orta Anadolu'ya ordusuyla ayak alınlarında. Yuvarlak tek gözlerinden
geliyordu adları, zorlu, başarılıydılar
basınca Romalıları Pessinus tapınağının
hep yaptıklarında.
rahipleri coşkun sevinç gösterileriyle
karşılar. Bundan sonradır ki Roma Uranos'un yeraltına kapattığı bu
Bergama krallığını miras yoluyla elde devleri hemsoyları Yüzkollularla birlikte
eder ve Anadolu'ya egemenliğini yeryüzüne çıkarır ve Titanlara karşı
kurmakla bölgede çığır açıcı bir dönemin savaşta silah arkadaşı olarak kullanır.
başlamasını sağlar. Denebilir ki
Romalılara doğunun kapılarını açan Hades'e görünmez kılan başlığı,
Anadolu'nun yerlisi ve simgesi olan Ana Posel-don'a da üç dişli yabayı veren bu
Tanrıçadır. Onunla ilişki kurup Batı ile devlermiş. Kykloplar üzerine başka
Doğu arasında köprü atmak ve efsaneler de anlatılır: Apollon
kültürünün yoksun olduğu bir temeli Kykloplara düşman kesilir, çünkü oğlu
kültür beşiği Anadolu'da arayıp bulmak Asklepios insanları ölümden kurtarıyor
Roma'nın siyasal dehasına bir örnektir. diye Zeus'un öfkesine uğrar ve
Başta Augustus olmak üzere Kyklopların yıldmmıyla öldürülür.
imparatorların hepsi hiç tükenmeyen Apollon baştanrı Ze-us'a el
bir özü gelip Anadolu'dan almışlardır. kaldıramadığı için Kyklopları öldürmeye
Eşsiz bir uygarlık ve kültür temeline kalkışır. Zeus buna kızar, bir an oğlu
oturtmayı başardıkları kültürleri Apol-lon'u Tartaros'a atmayı
böylece hem İtalya'da, hem Anadolu'da düşünür, sonra bu kadar ağır bir
geliştikçe gelişmiştir. Bunun simgesi de cezadan vazgeçip onu bir yıl için
binlerce yıl öncesi gibi Roma'nın sığırtmaç olarak Admetos'un yanına yol
egemenlik çağında da gene aynı tanrıça, lar (Admetos, Asklepios, Apollon). Bu
hangi adla anılırsa anılsın, Anadolu'nun ef$8 nede Kykloplar ölümsüz tanrılar
büyük Ana Tanrıçasıdır. değil, ölüm lü yaratıklar olarak
gösterilmiştir.
Kydippe. Kleobis'le Biton'un anneleri, Sicilyalı Kykloplar önce Homeros'un
He-ra rahibesi (Kleobis). Odyi seia destanında, sonra da
İskenderiye şiirindi sözü geçen
Kydnos. Kilikya'da bugün Tarsus çayı
yaratıklardır. Odysseia bunların
diye anılan ırmağın tanrısı. Ana
yerlerini, yurtlarını Homeros
tarafından İape-tos'un torunu sayılır.
destanlarına özgü kesinlikle belirtir:
Kydnos'un Parthenios adlı bir oğlu
Kuzey İtalya ve Sicilya kıyıları ve adaları
varmış, Kydnos ırmağının denize
söz konusudur, nitekim Tepegöz
döküldüğü yerde bir şehir kurup ona
masalları oralarda tutunmuş ve birçok
Parthe-nia demiş. Bu şehir bugünkü
yerlere Tepegözlerin, özellikle
Tarsus'tur.
Odysseia'da sözü geçen Polyphemos'un
Kyklopes (Kyklop'lar). Türkçeye adı verilmiştir (Polyphemos). Bu
"Tepegöz" diye çevirebileceğimiz bölgenin yanardağ bölgesi oluşu,
Kyklop'lar tek yuvarlak gözlü devlerdir. oralarda toprak altına kapatılan
Yunan mythos'unda bu yaratıkların üç Tepegözlerin demircilikle uğraşan birer
türünden söz edilir: Biri Gaia ile cin olarak canlandırılmalarına yol
Uranos'un oğulları göksel Kykloplar, açmıştır: Bunlar He-phaistos'un işliğinde
öbürleri Odysseia'da adı geçen - tıpkı İtalya'da (XVIII) Akhilleus'un
silahlarının yapıldığı bölümdeki gibi -
Polyphemos gibi Sicilyalı Kykloplar,
demir döverler, maden işlerler ve
sonuncuları da kaynakları Lykia'da
tanrılara silah yaparlar. Tek gözleri
bulunan duvarcı Kykloplar-dır.
ateşin karşısında kor gibi parlar,
Birinci türden Hesiodos Theogonia'da
kraterlerden fışkıran kıvılcımlar onların
şöyle söz eder (Theog. 139 vd.):
örsünden fırlayan ateşlerdir,
Sonra Toprak Kyklop 'ları doğurdu, yersarsıntıları ve gürültüleriyle
azgın kendilerini belli ederler. Odysseia'da
yürekli, bunun tam tersine Kykloplar
Brontes 'i, Steropes 'i ve belalı hayvancılıkla geçinen, koyun ve keçileri
Arges 'i (ki bunlar vermiştir Zeus
bol olan ağıllarda, mağaralarda yaşayan
'a şimşekleri,
yamyam devler olarak gösterilir.
yıldırımı}
Odysse-us Kykloplar ülkesinde ve
özellikle Polyphemos'un mağarasındaI
yaşadığı serüveni en
ufak ayrıntısına kadar anlatır (Od. IX, Ana
105 -567). sı bu Kyknos'u doğurunca deniz kıyısına
Duvarcı Kykloplarsa Anadolu'da, bı
Yunanistan ve Sicilya'da iri taşlarla rakmış, bebeği bir kuğu kuşu
örülmüş kyklope-en denilen ne kadar sur büyütmüş.
varsa, hepsinin yapıcıları sayılır. Bunlar
ne cin, ne de tanrıdır, tarih öncesi
çağlarda şehir kalelerini yıkılmaz,
aşılmaz ve alınmaz duvarlarla çevirmek
için efsanelik kralların, önderlerin
emrine giren bütün bir ulustur. Efsane
Kykloplann yardımıyla surlarını yaptıran
krallar (Tiryns şehri için) Proitos ve
(Argos şehri için) Perseus'tur. Öte
yandan bu duvarcı Kykloplann
Anadolu'nun Lykia bölgesinden gelme
oldukları da efsanelerce belirtilir. Bütün
bu kanıtlar bu tek gözlü devlerin
yorumlanmasında Hitit kabartmalarının
göz önüne alınması gereğini
pekleştirmektedir. Halikarnas
Balıkçısı'nın önerdiği bu görüş tutarlı
görünmektedir: Tek yuvarlak gözlü
devler Hitit kabartmalarında profilden
görülen kişiler olabilir, dev oluşlan ve
çok iri duvarların yapıcıları sayılmaları
Anadolu'daki Hitit surlarının kayaya
oyulmuş olmasıyla açıklanabilir. Kaldı ki
efsane bu de-varcı devlerin Anadolu'dan
gelme, dağ kayalıklarına mezarları
kazmakla ün salmış Lyki-a'dan gelme
olduğunu da ayrıca belirtmektedir. Bu
sorunun efsane bakımından da, Anadolu
ve özellikle Anadolu-Yunan ilişkilerinin
aydınlığa çıkarılacağı bir gelecekte
çözümlenebileceğine inanıyoruz.
Kyknos. Kuğu kuşu anlamına gelen bu
ad birçok efsanelik kişilerin adıdır:
(1) Poseidon'un bir oğlu. Efsanesi
Tro-
ya'nın İlyada'dan önceki olaylarıyla
ilgilidir.
Troyahlardan yana olan Kyknos
Akhaların
bo^az kıyılarına çıkarma yapmalarına
engel
olmak istemiş ve Akhilleus'la çarpışmış.
Ama
babası tanrı olduğu için Kyknos'un
derisine
silah işlemiyormuş. Akhilleus onu
kalkanla
ite ite bir kayanın altına kadar
getirmiş, ora
da ezmeye çalışmış. Poseidon da oğlunu
bir
kuğu kuşuna çevirip kurtarmış.
(2) Poseidon'un Kyknos adında bir oğlu
da
ha/varmış, Troya'nın güneyinde,
Bozcaa
da'nın tam karşısındaki bir şehrin
kralıymış.
Adanın o zamanki adı Leukophrys'miş.
Kyknos sonraları Laomedon'un bir kızıyla sından yaralayarak Olympos'a dönmeye
evlenir ve Tenes adlı bir oğlu, bir de kızı zor
olur. Karısı ölünce Kyknos başka bir lamış.
karı almış, ama üvey annesi Kyknos'a
iftira etmiş, Kyknos da buna inanmış, (4) Phaethon'un arkadaşı Kyknos adlı
oğlunu bir sandığa kapatarak denize bir
atmış. Tenes Bozcaada'ya çıkmış, adam varmış, Phaethon ölünce öyle
sonraları adını vermiş Leukophrys güzel bir
adasına. Kyknos bir süre sonra oğlunun sesle ağıt yakmış ki Apollon tanrı onu
suçsuz olduğunu anlamış ve iftirayı kuğu
yapan karısıyla ona tanıklık eden kuşuna döndürmüş. Kuğu kuşlarının
kavalcıyı gereğince cezalandırmış, sonra ölmeden
da Tenedos adasına oğluyla barışmaya ötmesi de ondanmış.
gitmiş, ne var ki Tenes babasının kıyıya Kylabras. Lykialı bir çoban. Phaselis
bağladığı ipi bir keserle kesip gemisini (Tekir-ova) şehrinin kurulacağı yerde
açığa atmış (Tenes). Efsaneye göre tarlaları varmış, oraya şehir kurmaya
Tenedos adasına kavalcıların gelmesi de gelen Lakios bu tarlaları tuzlu balık
yasak edilmiş. karşılığında satın almış (Lakios).
(3) Tanrı Ares'le Pelias'ın kızı Sonraları Phaselis halkı Kylabras'a bir
Pelopeia'nın tapınak kurmuş, sunu olarak da tuzlu
oğlu. Kyknos, zalim bir eşkıya imiş, balık adarlarmış Kylabras'a.
Delpho- Kyrene. Kyrene, Peneus ırmağının
i'ye gelen yolcuları durdurur, öldürür torunu olan Tesalyalı bir nympha'dır.
ve ölü Pindos dağının eteklerinde sürüleri
lerini babası Ares'e sunarmış. Apollon bekler ve öyle güçlü kuvvetlidir ki, vahşi
bu iş hayvanlarla boy ölçüşür. Günün birinde
ten bıkmış ve yiğit Herakles'i Kyknos'la silahsız olarak bir aslanla dövüşüp onu
çar alt edince, güreşe tanık olan Apollon
pışmaya göndermiş. Herakles eşkıyanın Kyrene'ye âşık olur. Hemen Kentaur
hak Kheiron'a gidip bu kızın kim olduğunu
kından gelmiş, ama Ares oğlunun öcünü Öğrenir ve Kyrene'yi altın arabasına
al bindirdiği gibi Libya'ya kaçınr. Orada
mak üzere yeryüzüne inince, onu da Kyrene adını alan
kalça
188
bir altın saraya yerleştirir. Kyrene'nin çıktıktan sonra büyük bir fırtınaya
Apol-lon'dan bir oğlu olur, Aristaios (utulmuş, gece vakti bir karaya
adlı bu çocuğu Hera tanrıçalarla varmışlar, ne bilsinler ki orası az önce
Toprak Ana büyütürler (Aristaios). ayrıldıkları Dolionların ülkesi dir.
Dolionlar bunları korsan sanarak saldırı
Kythera'h. Aphrodite'ye verilen bir
ya geçmişler, kıyasıya bir savaş olmuş,
ek ad.
savaşa kral Kyzikos da gelip katılmış ve
Tanrıçanın denizin köpüklerinden
İason'un elinden can vermiş. Sabah
doğunca ilk vardığı yer Kythera adası
olunca bir de bak mışlar ki korkunç bir
olduğu için (Aphrodite).
yanılgıya düşmüş herkes.
Kyzikos. Kapıdag yarımadasının batı Argonaut'lar üç gün, üç gece yas lul
koyunda bulunan Kyzikos şehri (bugün muşlar Kyzikos'un ölüsüne, sonra
Balkız) ilkçağda Marmara'nın en zengin törenle gömmüşler onu. Bu arada Kleite
ve işlek limanlarından biriydi. Kurucusu kederinden asmış kendini. Kyzikos'un
Kyzikos'un efsanesi Argonaut'lar kral olduğu selinde adı verilmiş
seferiyle ilgili olarak anlatılır Kieite'nin ölümüne nympha' lar o kadat
(Argonaut'lar). Kyzikos tanrı Posei- ağlamışlar ki, gözyaşlarından bir
don'dan türemiş olan Dolionların kaynak fışkırmış, ona da Kleite adı
kralıymış. Argonaut'lar şehre verilmiş. İlginç bir nokta da şu ki,
geldiklerinde kral, kâhin Merops'un kızı Argonautlar efsanesinde Kyzikos'tan
Kleite ile yeni evlenmişmiş. Kyzikos ayrılmadan önce gemicilerin şehre
Argonaut'ları iyi karşılamış, yedirmiş, hâkim olan Dindymos (Kapıdag) üs tüne
içirmiş, yanlarına bol kumanya da bir Kybele heykeli diktikleri ve fırtınayı
vererek ugurlamış. Ne var ki Argo ancak bu yoldan dindirebildikleri
gemisi yola söylenmektedir.
Labdakos. Kadmos'la Harmonia'nın değildir. Hele karısı Antikleia da canına
torunu, Laios'un babası ve Oidipus'un kıyınca Laertes canlı bir cenaze
dedesi (Tab. 19). Thebai kralı olan oluverir. Penelo-peia ona sözde kefen
Labdakos adını bütün soyuna vermiştir, dokur, her gün dokuduğu ve gece
Oidipus da Labdakos oğlu diye anılır. söktüğü bezin Laertes'e kefen
Labrandos. Labrandos Kuretaların olduğunu söyleyerek talipleri oyalar.
biridir. Arkadaşları Panamoros ve Odysse-us dilenci kılığında İthake'ye
Palaksos'la birlikte Karia bölgesine ayak basınca babasının yürekler acısı
gelir ve oradaki Labranda şehrine adını halini çoban başı Euma-ios'un ağzından
verir. Labranda bugün Selimiye'nin haber alır. Ama ona ancak talipleri
biraz kuzeyinde Türbe adlı bir öldükten sonra, Odysseia'nın yirmi
kasabanın yerinde bulunuyordu. dördüncü ve son bölümünde görünür.
Home-ros bu buluşmayı şöyle anlatır
Labyrinthos. Labyrinthos, sonsuz ve (Od. XXIV, 226 vd.):
girift
dehlizlerden meydana gelen bir yapıya Odysseus yalnız babasını buldu
verilen addır. Mısır'da bu çeşit yapılar bakımlı
yeraltında mağaralar kazılarak yapılırdı bahçenin içinde,
çapalıyordu ihtiyar adam bir ağacın
ve çokluk kral mezarı olarak kullanılırdı. dibini, entarisi eski ve yamalı
Yunan mythos'un-da bu kelime Girit vepimpisti, yamalı sığır derileri
kralı Minos'un ünlü mimar Daidalos'a bağlamıştı bacaklarına, sıyrıklardan
yaptırdığı ve içinde Minotauros'u korunmak içindi, dizlikyerine,
sakladığı yapı için kullanılır. Labyrinthos ellerinde eldiven vardı dikenler
kuruluşundan da anlaşıldığı gibi Yunanca batmasın
bir kelime değil, Anadolu dillerinden diye,
başında da soğuğa karşı keçi derisi bir
üremedir. Gi-rit'e de oradan gelmiş
olsa gerek. Girit Laby-rinthos'u takke,
yeraltında değil, yer üstünde yapılmış Odysseus onu ihtiyarlıktan çökmüş,
bin bir oda ve koridordan kurulu gönlü büyük bir yas içinde görünce
çapraşık bir yapıdır. Efsaneye göre dayanamaz, ağlar. Kendini tanıtınca
Minotauros'u öldürmeye giden ihtiyar Laertes birdenbire dirilir, gidip
Theseus'a Ariadne bir yumak iplik yıkanır, temiz bir entari giyer ve
vererek onun Labyrinthos'a girdikten tanrıça Athene'nin yaptığı büyü ile
sonra yolunu şaşırmadan çıkmasını da birden güçleşir, gençleşir. Öyle ki
sağlamıştır (Daidalos, Ariadne). ithake halkı taliplerin ölümünden dolayı
Labyrinthos adı İM ağızlı balta öç almaya gelince, Laertes de oğlu ve
anlamına gelen ve Girit din ve sanatında torunuyla birlikte silaha sarılır ve
olduğu gibi Anadolu'da da izleri görülen Eupeithes'i öldürür.
"labrys" kelimesinden türemiş olabilir.
Lacrtes. Odysseus'un babası. Oğlu Laios. Labdakos'un oğlu, Oidipus'un
Troya savaşına gidip dönmeyince derin babası, Thebai kralı (Tab. 19).
bir yas kaplar Laertes'in yüreğini, Sophokles'in "Kral Oidipus"
İthake sarayından ayrılır, gider tragedyasına kaynak olarak aldığı
bağlarında herkesten uzak, çobanları efsaneye göre, Laios İokaste ile evlenir
ve bahçıvanlanyla birlikte yoksulluk ve bir oğlu olur. Ama çocuk dogmadan
içinde yaşar. Odysseus'un ölüler tanrı sözcüsü Laios'a doğacak olan
ülkesinde rastladığı anası Antikleia çocuğun kendisini öldüreceğini bildirir.
oğluna babası Laertes'in ne büyük Bunun içindir ki kral çocuğu doğar
acılar içinde kıvrandığını anlatır donmaz bir uşağına verip dağa
(Antikleia). îthake'de Laertes'in sözü bıraktırır. Ama tanrı sözü gene de
geçmez bile, saraydaki rezalete gerçekleşir: Günün birinde Laios
karışmaz, malının, mülkünün Delphoi'ye giderken yolda bir
Penelopeia'nın taliplerince tüketilip yok yabancıyla kavgaya tutuşur, bu yabancı
edilmesine karşı koyacak güçte kendi oğlu Oidipus'tur. Oidipus Laios'u
Öldürür ve Thebai'ye vardıktan sonra
anası İokaste ile evlenir. Oidipus'un,
babasını öldürmek ve anasıyla
evlenmekle işlediği korkunç günahı nasıl
haber aldığı ve nasıl cezaya çarpıldığı
Oidipus efsanesi ve tragedyasında
anlatılmıştır (Oidipus).
190
Laistrygon'lar. Odyssela'da adı Lamia gidip bir mağaraya saklanmış ve
geçen ef- ço-cuklan yaşayan analara düşman
sanelik bir boy. Odysseus gemileriyle kesilmiş. Geçeleri gözüne uyku
rüzgâr tanrı Aiolos'un adasından girmediği için gider, ço cuklan kaçırır,
ayrılınca altı gün yol alır, sonra da yermiş. Ama Zeus ona acımış, çok şarap
Telepylos denilen çok güzel bir limana içtiği geceler gözlerini çıkarıp yatağının
varır. Bütün gemiler bu sütliman koya yanındaki bir kaba koyarmış, o zaman
girerler, yalnız Odysseus kendi gemisini uyur ve çocukları rahat bırakırmış.
liman dışında bir kayaya bağlar. Üç
arkadaşını da kente gönderir, ama Lampetie. Helios'la Neaira'nın kızı,
Laistrygonların kralı Antiphates'in Odys seia'da adı geçen nympha.
kızına rastlayan bu adamlar önce bir Lampetie kız kardeşi Phaethusa ile
dev anasının evine götürülürler, sonra birlikte babaları Helios'un Thrinakie
da Antiphates adlı dev kral onlan kesip adasındaki kutsal sığırlarına bekçilik
yer, bununla da kalmaz, Laistrygonlar etmektedirler. Odysseus'un
limanda demirlemiş gemilere saldırır ve arkadaşlarının kutsal sığırları kesip
bütün gemicileri öldürüp şişlerler. Bir yediklerini Helios'a haber veren
Odysseus'un gemisi halatını çözerek onlardır (Od. XII).
kaçıp kurtulmak çaresini bulur. Böylece
Lampsake. Lampsakos (Lapseki)
Odysseus'un on İM gemisinden on biri
yok olur, bir tek gemisi kalır. Bu şehrine adını veren kadın. Lampsake
korkunç macera Odysseia'nın onuncu Babrykler kralı nın kızıymış. Boğazlar
bölümünde anlatılmıştır (Od. X, 80- bölgesine Yunanis-. tan'dan gelen
132). göçmenler günün birinde kra lın
bulunmadığı bir zamanda yerlilerin
Lakedaimon. Zeus'la Taygete'nin oğlu, saldın sına uğramışlar ve Lampsake
Pe-loponez'de Lakedaimon ya da araya girme şeydi, hepsi
Sparta olarak anılan ünlü şehrin öldürüleceklermiş. Ama kral ki»
kurucusu (Tab. 9). Efsaneye göre göçmenleri kurtarmış, bunun için de
Lakedaimon adlı kahraman bölgede onlaı şehri aldıktan sonra Lampsake'ye
kral olan ırmak tanrı Eurotas'ın bir tanrıça gibi tapınmışlar ve şehre
Sparta adlı kızıyla evlenmiş, Eurotas adını vermişlerdir.
ölünce de tahta çıkmış. Kentine Laodamas. (1) Eteokles'in oğlu,
karısının adını vererek Sparta demiş, Thebal kralı. Thebai'ye karşı Epigonlar
yönettiği halka da Lakedaimorilular seferine karşı koyar ve şehrini
diye kendi adını takmış. Tarihsel savunurken ölür (Alkmai-on). Başka bir
çağlarda bu kent hem Sparta, hem de anlatıma göre Epigonlar şehri alınca
Lakedaimon diye anılır. Laodamas kaçar ve kuzey Yunanistan'a
sığınır.
Lakhesiş. Zeus'la Themis'in kızları
sayılan kader tanrıçaları Moiraların (2) Antenor'un oğlu, llyada'da adı
biri. Adı kader, alın yazısı anlamına geçen Troyalı savaşçı. Aias tarafından
gelen Lakhesiş Moiraların ikincisidir öldürülür.
(Moiralar). Laodameia. (1) Bellerophontes'in
Lakios. Lakios'a Delphoi tanrı sözcüsü kızı. Ho-
doğuya gidip bir şehir kurmasını meros İlyada'da Laodameia'nın
buyurmuş, Lakios da Anadolu'nun Lykia Zeus'la birleştiği ve Sarpedon'u
ile Pamphylia illerinin sınırında bulunan doğurduğu söylenir (İl. VI, 197vd.):
Phaselis şehrini kurmuş. Bu şehri AkıllıZeus, koynuna girdi Laodameia
kurmak için gereken topraklan tuzlu 'nın. Laodameia doğurdu tanrıya
balık karşılığında satın almış (Kylabras). denk tunç
silahlı Sarpedon 'u.
Lamia. Komedya'da adı geçen, kadın
başlı, eşek bacaklı bir canavar, Başka bir geleneğe göre Sarpedon
çocuklara korkuluk olarak gösterilirdi. Zeus'la
Bir efsaneye göre Lamia güzel bir Europa'nın oğludur (Tab. 11). Laoda
kızmış, Zeus ona gönül vermiş, onunla ..................................................................la
birkaç kez gelip sevişmiş, ama Lami- Artemis'in oklarıyla ölmüş.
a'nın her çocuk doğuruşunda kıskanç (2) Akastos'un kızı, Protesilaos'un
Hera gelir, doğan çocuğu öldürürmüş. karısı Protesilaos Tröya kıyılarına
Sonunda çıkar çıkmaz ölen Akha yiğididir. Kocası
Troya seferine çıkmadan az önce
evlenen Laodameia ölüm
haberini alınca tanrılardan Protesilaos'u den çıkan yılanların Laokoon'u ve
kendisine üç saat için bağışlamalarını çocuklarını boğması işte bu tutumun
diler. Bu dileği yerine gelir, ama eşi cezasıdır, heykel ise tanrıların bir
Hades'e indikten sonra da Laodameia armağanıdır ve şehre alınmalıdır. Casus
canına kıyar (Protesila-os). Bir anlatıma Sinon'un da desteklediği bu görüş
göre Laodameia Protesila-os'un tutunur ve tahta at surlardan içeri
balmumundan bir heykelini yaptırmış ve alınır.
onu koynuna alırmış. Babası bunun' Aeneis'te canlandırılan bu olay bugün
farkına varınca heykeli ateşe atmış, Vatikan müzesinde görülen ünlü
Laodameia da heykelin ardından Laokoon ve oğulları heykeline konu
atlayarak diri diri yanmış. olmuştur.
Laodike. (1) Agamemnon'la Laomedon. Ilos'la Eurydike'nin oğlu
Klytaimest- Lao-medon Troya'nın ilk
ra'nın kızı. İlyada'da Agamemnon'un üç krallarındandır (Tab. 16, 17). Strymo
kızının adı Khrysothemis, Laodike ve ile evlenir ve Podarkes, yani Priamos'la
İphianassa diye geçer. Laodike tragedya Hesione'den başka birçok çocuk-ları
yazarlarının sonradan Elektra diye olur (Hesione).
adlandırdıkları kız olsa gerek. Tros'la llos'un kurdukları Troya
(2) Priamos'un kızı (Tab. 16). İlyada'da şehrine surlar yaptırmak için Apollon
şöyle tanımlanır (il. İÜ, 124): ve Posei-don'dan yardım gören
"Güzellikten yana en üstünüydü Priamos Laomedon yemin bozmuş, güvenilmez
'un kızları arasında ". bir kral olarak geçer efsanede. Bu
günahı onun ve şehrinin başına birçok
Laokoon. Troyalı Antenor'un oğlu belalar getirmiştir. Bu yüzden Tro-
sayılan Laokoon, Thymbralı Apollon ya'ya düşman kesilen Poseidon olayı
tapınağında rahiptir. Ama tanrının Apollon'a şöyle hatırlatır (İl. XXI, 441
heykeli önünde karısıyla seviştiği için vd.):
günah işlemiş ve ApoIIon'un öfkesini
üstüne çekmiştir. İki oğlu vardır. Zeus buyurmuştu ikimize
İlyada'da adı geçmeyen Laokoon demişti, soylu Laomedon 'a yardımcı
Vergili-us'un "Aeneis" destanında olun,
Troya'nın yıkılı-şıyla ilgili olarak belli bir karşılıkla kiralamıştı bizi bir
anlatılan korkunç bir maceranın yıllığına,
kahramanıdır. Akhalar içi dolu tahta atı iş buyuruyordu bize, efendimizdi. Bir
Troya kapılarının önüne bırakarak surla çevirdim ben Troya'lılarm
Tenedos adasının arkasına şehrini, geniş, çok güzel bir surdu bu,
saklandıklarında Troyalılar poseidon şehir bir türlü ele geçemez olmuştu,
tanrıya şükretmek için on bir kurban
sense, çok kıvrımlı İda 'nın ormanlık
yarlarınd
kesmek görevini Laokoon'a verirler. a kaypak kaypak yürüyen, boynuzlu
Laokoon kocaman bir boğayı deniz sığırlarını
tanrıya adamak üzeredir ki dalgalardan güdüyordun, ama güler yüzlü m evsim
olağanüstü büyüklükte iki yılan çıkar, ler gelip geçti, geldi yıllığı ödemenin
bunlar babalarına yardım etmekte olan günü, yüzsüz Laomedon vermedi
Laookon'un iki oğluna saldırırlar. karşılığını
Yılanlar çocukların gövdelerine sarılıp
emeğimizi
n, meydan okudu birde utanmadan,
onları boğmak üzereyken Laokoon araya bizi
girer, oğullarını kurtarmaya uğraşır, kovdu,
ama bu kez yılanlar onu da boğumlarının dedi, ellerinizi, ayaklarınızı
arasına alırlar ve üçünü de tüyler bağlayacağım, dedi, satacağım sizi
ürpertici biçimde öldürürler. Troyalılar uzak adalara, üstelik kulaklarımızı
bu manzarayı dehşetle seyrettikten tunç kılıcıyla
sonra, Laokoon'un Apollon'a karşı
kesecekti.
işlediği günahı bilmedikleri için, şöyle Poseidon bu hakaretten duyduğu
yorumlarlar: Apollon'un rahibi kapı öfkeyi bir türlü unutamaz, Hesione'yi
önüne bırakılan tahta heykelin şehir öldürecek bir deniz canavarı gönderdiği
içine alınmasına karşı gelmiş, giderek gibi, Troyalıları tutmaktan da kaçınır.
kargısıyla atın karnına vurmuş, oyuk Laomedon*un Hesione'yi kurtardı diye
olduğu sonucuna varmıştı. Deniz- He-rakles'e verdiği sözü de tutmaması
onun yiğit
192
Herakles'in elinden öldürülmesine tanrılar yol ağızlarını, evlerin içini
nedendir. Laomedon'un Herakles'e söz koruyan, cinlerdir. Her evde ölülerin
verdiği atlar tanrı Zeus'un ruhunu simgele yen bir Lar bulundurulur
Ganymedes'e karşılık Tros'a armağan ve bu aile bekçisinin heykeli kuşaktan
ettiği atlardır (Ganymedes). kuşağa aktarılır. Ev Larla rından başka
kamu Larları vardır, bunlar Roma
Lapithai (Lapith'ler). Lapith'ler, hem halkının topluca yaşadığı yerleri konır.
efsane, hem de tarihte adı geçen bir Larlar bir ellerinde bereket boynuzu
Tesalya boyudur. Kendilerinden önce taşıyan, kısa rubalı ve bir ayaklarının
bölgede oturan Pelasgları kovarak, üstünde dönen delikanlılar olarak
Pindos, Pelion ve Ossa dağlarının gösterilir.
eteklerine yerleşmişler. Ne var ki
adlarına birbirinden çok uzak yerlerde, Latinus. İtalya'nın yerlileri Aborigenes
örneğin Knidos ve Rhodos'ta da denilen boya adını veren Latinus üstüne
rastlanır. İM ayrı kaynaktan gelme efsaneler
Lapith'lerin en başta gelen soyunun anlatılır. Yunan kaynaklarına göre
atası ırmak tanrı Peneus'tur. Peneus Latinus, Odysseus'la Kir-ke'nin oğludur.
Kreusa (ya da Philyra) ile evlenmiş, İM Roma asıllı efsanelere göre de
oğlu, bir kızı olmuş, bu kız ApoUon Latinlerin bu ilk kralı Faunus'un oğlu ve
tanrıdan gebe kalarak bir oğul Lavinia'nın babasıdır. Kızı Lavinia günün
doğurmuş, adı Lapithes. Bu Lapithes'in birinde hiç acı çekmeden yanıp
kendisi boyuna adını verir, başka başka tutuşmaya başlayınca Latinus tanrı
bölgelerde şehirler kuran dört oğlu sözcüsüne bu mucizenin nedenini sorar,
olur: Phorbas, Periphas, Triopas ve aldığı cevapta kızını, talibi olan
Lesbos. Bir Lapith olduğu bilinen İksion Ruteller kralı Turnus'a değil de, Latin
bir efsaneye göre Peri-phas'm, başka adını göklere çıkaracak bir kahramana
birine göre de Phlegyas'ın oğludur vermesi gerektiği bildirilir. Latinus da
(İksion). Aeneas'ııı Latium'a geldiğini görünce,
Lapith'lerin söz edildikleri efsanelerin Lavirıia'yı ona verir. Öldükten sonra da
başında Kentaurlarla olan çarpışmaları İupiter Latiaris adiy la tanrılaştırılır
gelir (Kentauroi). Kalydon avında da (Lavinia).
bulunmuşlar (Meleagros), Argonaut'lar
seferine katılmışlar: Theseus'un Lavinia. Kral Latinus'un kızı. Aeneas
arkadaşı Peirithoos, onun oğlu Latium'a gelmeden önce Lavinia Rutullar
Polypoites, Mousos, Leonteus vb. kralı Turnus'a nişanlıdır, ama dedesi
Lapith olarak tanınmıştır. İlyada'da Faunus onun evlenmesine engel olur, kızı
adı geçen bu boy "taşkın canlı dışardan gelecek bir yabancıya,
kargıcılar" diye nitelenir. Latinlerin egemenliğini dünyaya yayacak
olan bir kahramana vermek gerektiğini
Lara. Latin şairi Ovidius'a göre bildirir. Bir süre sonra İtalya'ya ayak
Lara'nın asıl adı geveze anlamına gelen basan Aeneas'ı kral Latinus iyi
"Lala"dır. Lati-um'un bir su perisi olan karşılayıp kendisine damat olacak
Lara İupiter'in buyruklarına karşı adamın bu olduğu kanısına varır ve
gelmiş, tanrı gönül verdiği İu-turna'yı Lavinia'yı Aeneas'a verir. Ama Troya
elde etmek için bütün nympha'lar-dan soyundan bütün kişilere düşman kesilen
yardım istediği halde, Lara hem tanrıça İuno Lavinia'nın anasının Tur-
yardımdan kaçınmış, hem de nus'la birlik olup bu evlenmeye karşı
baştanrınm bu tutkusunu İuno'ya ve koymasını sağlar. Aeneas Turnus'la teke
İuturna'ya açmış. Buna öfkelenen tek savaşa girer, kazanır ve Lavinia ile
lupiter kızın dilini koparmış, kılavuz evlenir (Latinus, Aenas).
tanrı Mecurius'a da bu geveze periyi
ölüler ülkesine götürmesini buyurmuş. Leandros. Bkz. Hero.
Ama Mercu-rius Lara'ya yolda
tutularak onu Lares tanrılara gebe Leda. Leda'nın anası, babası üstüne
bırakmış. Roma mitolojisinde Lara hem kaynaklar birbirini tutmaz, genellikle
dedikodu, hem de tam sessizliği, yani Aitolia kralı Thestios'un kızı olduğu
ölümü simgeler. kabul edilir. Lakedal-mon'd.ın kovulan
Tyndareos Aitolia 'ya sığınınca
Lares. Etrüsk asıllı tanrılar. Efsaneye Thestios onaa kızını verir. Sonra da
göre Lara ile Mercurius'tan
doğmadırlar. Lares
Tyndareos Herakles'in yardımıyla Lethe unutmayı simgeleyen bir ırmak ve
Sparta tahtını gene ele geçirir ve Leda sonra da soyut bir kavram haline
ile birlikte oraya yerleşirler. gelmiştir.
Leda'nın çocukları Helene ve
Leto. Titanlardan Koios'la Phoibe'nin
Klytaimestra, Kastor'la Polydeukes'tir kızı Leto, baştanrı Zeus'la birleşerek
(Tab. 12). Efsaneye göre Zeus tanrı Apollon'la Artemis'in anası olur (Tab.
Leda'ya âşık olmuş ve bir kuğu kuşu 5).
biçiminde ona yanaşmış, Leda da bir Bir Anadolu tanrıçası olduğu adından,
yumurta yumurtlamış, yumurtadan iki efsanesinden ve tapınağının yerleşme
ikiz çocuk çıkmış: Zeus'un dölleri olan yerlerinden belli olan Leto konusunda
Helene ile Kastor ve Tyndareos'un Apollon, Ari temis ve Kybele
çocukları olan Klytaimestra ile maddelerine bakılması.
Polydeukes.
Başka bir efsaneye göre, tanrısal Leukippos. Lykialı bir delikanlı. Serüveni
yumurtayı yumurtlayan Leda değil, öç ilkçağın aşk romanlarından birine konu
tanrıçası Neme-sis'tir. Zeus Nemesis'e ol-j muştur. Leukippos,
tutkunmuş, ama tanrıça onu Bellerophontes'in torun- j lanndan olan
istemezmiş, tanrıdan kurtulmak için Ksanthios'un oğludur. Lykia'da 1 üstün
bir kaz biçimine girmiş, ossaat tanrı bir bir savaşçı olarak tanınır, ama tanrıça
kuğu kuşu olup ona yanaşmış. Aphrodite'nin öfkesine uğrayarak kendi
Nemesis'in yumurtladığı yumurtayı da kız kardeşine gönül verir. Tutkusu gün
Leda alıp saklamış. Bu yumurtadan yalnız geçtikçe artar, onu yenemeyeceğini
Helene doğmuş. Çok güzel bir kız olduğu anlayınca, anasına derdini açar ve ondan
için Leda onu öbür çocuklarıyla birlikte yardım ister, yoksa kılıcıyla kendini
kendi kızıymış gibi büyütmüş (Helene, öldüreceğini söyler. Anası iki kardeşin
Klytaimestra, Dioskurlar). gizlice sevişmesini sağlar, ama günün
birinde Ksanthios'a birisi kızının bir
Lesbos. Lapithes'in oğlu, Midilli yabancıyla yattığını ihbar eder. Ksanthios
adasına adını veren kahraman. Bir gece kızının odasına girer, kız saklanır,
tanrı buyruğuna uyarak Yunanistan'dan baba da onu kızının âşığı sanarak kılıcıyla
ayrılıp Midilli'ye göçer, oradaki kralın vurur, kız acı bir çığlık atarak düşer, bu
kızı Methymna ile evlenir. Kendisi kral sırada Leukippos da saldıranın babası
olup adaya adını verdiği gibi karısının adı olduğunu anlamayarak onu öldürür. Bu
da adanın büyük şehirlerinden birine korkunç hikâye sonucunda Leukippos
verilmiştir (Lapithai). Lykia'dan ayrılmak zorunda kalır, Girit'e
geçip orada bir koloni kurar, ama oradan
Lethe. Unutmak anlamına gelen bir da kovulup Anadolu'ya döner, Miletos
fiilden türemiş olan Lethe sözcümü bölgesinde bir şehir kurar. Maiandros
allegorik bir tanrıçanın adıdır. (Menderes) kıyısındaki Magnesia
Hesiodos'a göre Lethe kavga tanrıçası (Manias) şehri kralının kızı bu
Eris'in kızı ve Gece'nin torunudur.
Leukippos'a gönül vererek yurdunu onun
Lethe Hades ülkesinde bir pınar
emrindeki düşmana teslim etmiş.
olmuştur, suyunu içen ruhlar geçmiş
hayatlarını ve çektikleri acıları unutup Leukothea. Bkz. İno.
öyle girerler ölüler dünyasına. "Devlet"
adlı eserinin sonunda ruh göçümünü Libcr. Orta İtalya'nın eski bir tanrısı
anlatan Platon Lethe'yi şöyle tanımlar Liber, dişisi Libera İle birlikte bag,
(Dev. X, 621a): "Ruhlarboğucu, korkunç bahçe ve tarlaların bereketini
bir sıcağın altında Lethe ovasına sağladıklarından Yunan tannla-rından
gitmişler; ne ağaç, ne ot varmış bu Bacchus ve Ceres'le bir tutulmuşlardır.
ovada. Akşam olunca Ameles (kaygısızlık
Libya. Kuzey Afrika'ya adını veren
anlamına gelir) ırmağın kıyısında
nympha'. Epaphos'un kızı olan Libya,
konaklamışlar. Bu ırmağın suyu hiçbir
İo'nun torunu olur (Tab. 10).
kap içinde durmazmış; oysa herkes de
Büyükannesi lo nasıl Zeus tanrıyla
bu sudan biraz içmek zorundaymış. Bazı
birleşmişse, kendisi de Poseidon'la
ruhlar ölçüyü kaçırıp fazla içermiş,
birleşir ve Agenor'la Belos diye Fenike
içer içmez de, her şeyi unutur-muş".
ile Mısır'ın efsanelik kurucularını
Platon ve neo-platonculugun etkisiyle
doğurur. Libya,
Agenor yoluyla Kadmos'la Europe'nin Lityerses. Phrygia kralı Midas'ın oğlu.
ninesi olur (Agenor, Belos, Europe). Ekin biçmede onun üstüne yokmuş ve
babasının kral olduğu bölgeye kim gelse
Likhas. Herakles'in arkadaşı ve
onu yanşmaya çağırır, istemese de onu
habercisi. Yiğit onu Deianeira'dan yeni döve döve çalışmaya zorlarmış. Eli çok
bir gömlek almaya gönderir ve kansının
çabuk olduğundan hasımlarının hepsini
yolladığı sihirli Gömlegi sırtına geçirip yener, kafalarını keser, bedenlerini de
yanmaya başlayınca bütün suçu
ekin demetleri arasına baglarmış.
Likhas'tan bilir. Korkunç bir öfke içinde Herakles, Lydia kraliçesi Omphale'nin
ağaçları köklerinden söken, sunakları
yanında
deviren ve avaz avaz bağıran Herakles
Li-khas'ı ayağından tutup denize
fırlatır. Bahtsız adam da Euboia
yakınında denize düşüp oradaki
Likhades adalarına adını verir
(Herakles).
Lotophagoi (Lotosyiyenler).
Odysseia'da
sözü geçen efsanelik boy. Troya'dan
ayrıldık tan sonra Trakya kıyılarına
uğrayan Odysse-us'un gemileri,
oradan yelken açınca korkunç bir
poyraz fırtınasına tutulurlar ve on gün
denizde çalkandıktan sonra Lotosyiyen
lerin ülkesine varırlar. Bu ülkenin kuzey
Afrika'nın Trablusgarp kıyılarının
karşısında Cer-ba adası olduğu öteden
beri bilginlerce kabul edilir. Odysseus
bu eşsiz serüveni şöyle anla tır (Od. IX,
82 vd.):
196
torunu Lykialı yiğit Galukos'u görünce terilen tepkileri dile getirir
bir tanrı sanır onu ve tanrıya karşı (Pentheus). Anadolu'dan geldiği açıkça
savaşmanın sakıncalarına örnek olarak belli olan bu kült özellikle kuzey
Lykurgos'un serüvenini anlatır (İl. VI, Yunanistan'a yerleşmekte güçlük
130 vd.): çekmiş olsa gerek. Tragedya
yazarlarının biraz değişik motiflerle ele
Dryas 'm oğlu güçlü Lykurgos bile aldıkları Lukurgos efsanesi bu gerçeği
onlarla kavgaya tutuşunca dile getirmektedir.
yaşamadı. O bir gün, kutsal Nysa
dağında kovalamaya kalkıştı Lynkeus. Elli Aigyptosogullanndan biri.
Dionysos 'un Da-naos kızı Hypermestra'nın kocası.
sütnineleri Babalarının buyruğu üzerine Danaos
nl, dayakyedileryiğit öldüren
Lykurgos 'un kızları gerdeğe girdikleri gece
üvendiresiyle, kocalarını hançerledikleri halde, yalnız
o vakit Dionysos'un ödü koptu, Hypermestra Lynkeus'u öldürmez.
denizin dalgalarına attı kendini, Hypermestra'nın kocasını
Lykurgos 'un homurtusundan bir esirgemesinin nedeni çeşitli yorumlara
titreme uğramıştır: Kimine göre Hypermestra
almıştı Dionysos Lynkeus'a tutulmuş, kimine göre de
'u, Thetis de hemen çekti onu içine.
Rahat yaşayan tanrılar kızdılar o adam öldürmeyi başaramadığı ve
zaman. Kronos 'un oğlu kör etti Lynkeus kızlığına saygı gösterdiği için
Lykurgos 'u, üstelik çok da yaşamadı ona kıyamamıştır. Danaos kızı
o, ölümsüzlerden tiksindirmişti Hypermestra'yı baba sözü dinlemedi
kendini. diye mahkemeye vermiş, ama
Aphrodite'nin yardımıyla kız kurtulmuş,
Dionysos'la ilgili birçok efsaneler
Lynkeus'la evlenmiş ve Abas'ı
şarap tanrının ve kültünün
doğurmuştur (Hypermestra, Danaos
benimsenmesine karşı gös-
Kızları).
tır. Tanrı etkisiyle kendinden geçen,
200
sip parçalarını yol üstüne serpen, Melampus şöyle bir olaya borçluymus:
ondan da öte kendi karnından doğmuş Ço cukken ölü bir yılan bulmuş, bir insan
çocukları öldürüp babalarının önüne ölüsü gibi almış onu bir odun yığınının
seren korkunç bir büyücü kadın diye üstüne koyarak yakmış ve cenaze
gösterilir, yerine göre de seven ve hor törenini yapmış, sonra da yavrulannı
görülen, özverisi karşılıksız kalan, büyütmüş. Yılanlar da şükran borcu
yabancılık, itilmişlik, kıskançlık duyan bir olarak gözlerini, kulaklarını yalayıp
kadının dramı canlandırılır gözümüzün arındırmışlar, böylece görme ve işitme
önünde. yetisi öbür insanlarınkinden çok üstün
Medeia Kolkhis kralı Aietes'in kızı, olmuş. Melampus kuşların ve öbür
tanrı Helios'un torunu ve tanrıça hayvanların dilini anlar, onlarla
Hekate'nin yeğenidir, Güneş konuşurmuş. Bundan başka hekimlikte,
soylulardandır, akrabaları olan Kirke ve hastalan büyüyle iyi etmekte ondan
Pasiphae gibi doğa dışı, tüyler ürpertici üstünü yokmuş.
serüvenlerin kahramanıdır (Tab. 8). Bu Melampus'la kardeşi Bias yurtları olan
serüvenlerin canlandırılmasında oynadığı Te-salya'dan ayrılıp, Pylos'ta amcaları
rol ilkel bir macera romanı Neleus'un yanına sığınmışlar. Bias Orada
kahramanının rolüdür. Argonaut'lar Neleus'un kızıyla evlenmek istiyormuş,
destanı Odysseia'daki olaylardan daha ama Neleus kızını Bias'a ancak
eskilerini dile getirmekle çok daha yeni Phylakos'un sürülerini getirirse
bir çağda kaleme alınmıştır. Bunun için vereceğini söylemiş. Bu sürünün bekçisi
bu destanın, daha doğrusu ilk macera ne insan, ne hayvan hiçbir canlının
romanının kahramanları çarpıcı yaklaşamadığı bir köpekmiş. Bias, onu alt
renklerle çizilmiş, canlandırılmıştır. etmeyi kardeşi Melampus'tan istemiş, o
Medeia'nın hem Argonaut'lar da ancak bir yıl hapiste kaldıktan sonra
destanında, hem de tragedyalarda sürüyü alabileceğini bildirmiş.
sözü geçen serüvenleri şu adlar altında Gerçekten de öyle olmuş: Sürüyü
anlatılmıştır: Argonaut'lar, lason, almaya giden Melampus'u bir tahta
Aietes, Peli-as. kulübeye kapatmışlar, o da kulübenin
damındaki böceklerin konuşmasına kulak
Medeios. Medeia ile İason'un oğlu.
misafiri olmuş, anlamış ki kirişler çökmek
At adam Kheiron tarafından
üzeredir, aradan da bir yıl geçmişmiş,
yetiştirildiği söylenir. Başkaca efsanesi
bunu kendisini tutuklayan Phylakos'a
yoktur.
bildirmiş, kulübeden çıkarılır çıka-rılmaz
Medos. Medeia'nın bir oğlu. Bir da dam çökmüş. Phylakos bu şaşılacak
kaynağa göre Medos, Kolkhisli adamdan oğlu İphiklos'un
büyücünün Atina kralı Aigeus'tan olan iktidarsızlığına çare bulmasını istemiş,
bir çocuğudur, başka bir kaynak bunu da başarınca Me-lampus'a
Meneia'nın Atina'dan Theseus'un sürülerini vermiş. İki kardeş bunları
gelmesiyle kovulunca Asya'ya göçtüğünü Neleus'a götürmüşler, Bias da kızla
ve ora krallanndan biriyle evlenerek evlenmiş.
Medos'u doğurduğunu ileri sürer. Her Daha sonra Argos kralı Proitos'un
iki kaynağa göre Medos, Medlerin atası çağırdığı Melampus bu kralın kızlarını
sayılır. delilikten kurtarmış. Kızlar hep birden
çıldırıp kendilerini inek sanırlar ve
Medusa. Gorgolardan biri, Perseus böylece Pelepönez'i dolaşır-larmış.
kafasını kesince akan kanından Melampus onları iyi etmek için Proi-
Pegasos'la Khrysaor doğar (Perseus). tos'tan ülkesinin üçte birini istemiş,
Megaira. Erinys'lerden biri (Erinys). kral vermeyince yapmam demiş ve
kızlar beter olmuş, sonunda Melampus
Melampus. Adı kara, esmer ayaklı ülkenin bir çeyreğini kendisi, bir
anlamına gelen Melampus, Amythaon'un çeyreğini de kardeşi için istemiş,
oğlu, Kretheus'le Tyro'nun torunu ve Proitos da bu şartı kabul etmek
birçok bilici ve falcı kuşağının arasıdır zorunda kalmış. Melampus kızlar
(Tab. 23) Doğar doğmaz anası üstünde türlü büyüler uygulayarak onları
Melampus'un gövdesini gölgeye koymuş, iyileştirmiş, sonra da kızların birini karı
ama ayaklarını güneşte bırakmış. Bu olarak almış ve Argos krallığını kardeşi
nedenle Melampus demişler ona. Biliciliği Bias'la paylaşmış.
'M'I
geçirdikten sonra Arabistan ve Suriye Myrmidon. Akhilleus ve babası
yoluyla Anadolu'ya gelmiş ve Kilikyahlara Peleus'un
boyun eğdirmiş. Toros dağlarını da
yönettikleri Tesalyalı boya adını veren
aştıktan sonra Phrygia'dan geçerek kahraman. Zeus'un oğlu olmakla
Kaikos (Bakırçayı) kıyılarına gelmiş ve geçinir.
orada (yani Bergama ovasında)
yerleşmiş. Myrina'yı öldüren kral Mop- Myrrha. Kıbrıs kralı Kinyras'm kızı
sos'muş. Efsane niteliğini taşımayan bu (Kiny-ras, Adonis, Smyrna),
olaylar tarihsel bazı olaylara göre Myrtilos. Pelops'la Hippodameia
kurulmuş olsa gerek (Amazonlar). efsanesinde adı geçen arabacı.
Myrtilos Oinomaos'un arabasının
Myrmeks. Adı karınca anlamına gelen
cıvatalarını gevşetmiş, böylece Pe-
Myrmeks hamarat, becerikli bir Atinalı
lops'un yarışı kazanmasını ve
kızmış. Athena da bu yüzden onu
Hippodameia ile kaçmasını sağlamış.
sever, tutar -mış, ama günün birinde
Hippodameia'ya âşık olduğu ya da
Myrmeks tannçanın bulgusu olan sapanı
ondan yaptığı işe karşılık bir gece
bulmuş olmakla övünmüş, Athena da bu
yatma sözü aldığı söylenen Myrtilos'u
yalana kazarak onu bir karıncaya
Pe-lops denize atmış, Myrtilos da can
dönüştürmüş.
verirken Pelops ve soyuna lanet
okumuş, Pelopsogul-larının başına gelen
bütün belaların nedeni de buymuş
(Hippodameia, Pelops, Oinomaos).
210
N
rek birbirine karışmaya koyulmuş. Nana
böy le bakadururken, içine tatlı bir
baygınlık yayıl mış. O sıralarda güneş,
pembe pembe bat-maktaymış, bütün
Naiades. Naisler ya da Naiaslar, adları dünya pespembe bir boşluk olmuş.
yüzmek anlamına gelen fiilden türemiş Uyandığında yıldızlar pırıl pırıl-mış.
olan su perileridir. Ağaç perileri (Drysa, Tatlı tatlı esnerken, gebe kalmış olduğu
Hamadryas) gibi uzun ömürlü olurlar, nun farkına varmış. Dokuz ay sonra,
ama ölümsüz değildirler. Yaşamları, yüzüne; bakılmayacak güzellikte bir
içinde bulundukları kaynak, dere ya da oğlan doğurmuş".
ırmağa bağlıdır.
Kaynakları efsanelere göre değişir, Nannakos. Masala göre, Nannakos çok
Home-ros bunların bütün nympha'lar eski zamanlarda, Deukalioh tufanından
gibi Zeus'un kızları olduğunu söyler. önce yaşamış bir Phrygia kralıdır. Tufan
Kimi mythos yazarı onları Okeanos olacağını öngörmüş ve olmaması için
soyuna bağlar. Asopos gibi ırmakların topluca yakarmalar, yalvarmalar
perileri, ırmağın kızları sayılır. Her suyun düzenlemiş. Bu dualar sırasında da
kendine özgü bir Naias'ı vardır, kiminin Nannakos habire gözyaşı döker miş. Bu
adı efsaneye geçmiştir (Arethusa, yüzden "Nannakos'un gözyaşları" diye
Salmakis). bir deyim kalmıştır.
Naiasların, sularını içen ya da sularına Başka bir efsaneye göre, Nannakos üç
dalan hastaları iyileştirme güçleri yüzyıl yaşamış, ölünce de bütün halkının
vardır. Tersine kimi inançlara göre yok ol.ı cağını bildiren bir tanrı sözü
Naiaslar sularında yıkanan insanları varmış, öldüğü gün halk topluca
çıldırtmış, ya da gizli bazı hastalıklara ağlamaya koyulmuş, bira/ sonra da
çarptırmıştır (Nympha). tufan olmuş, böylece tanrı sözü g<tl
çekleşmiş.
Naksos. Kyklad takımadalarından Bu masallar Tufan efsanesinin
Naksos adasına adını veren kurucu Anadolu kaynaklı olduğunu açığa
kahraman. Bir efsaneye göre Naksos vurmaktadır.
Karyalı göçmenlerin başında eskiden Dia
adını taşıyan bu adaya gelmiş, yerleşmiş Narkissos. Nerkis çiçeğine adını veren
ve ona adını vermiştir. Bu olay Nar-kissos'un öyküsü hemen her çağda
Theseus'tan üç kuşak önce olmuştur. şairleri esinlemiş bir öyküdür. Onu en
Başka bir kaynakta onun Endymion'la güzel anlatanlar arasında da Latin şairi
Se-lene'nin oğlu olduğu, daha Ovidius önde gelir. Ovidius, Narkissos'la
başkasında da Apollon'la Akallis'ten Ekho efsanelerini birleştirerek iki
doğduğu söylenir (Akallis). Efsanelerin insanın aşk uğruna harcadıkları boşuna
birleştiği bir nokta Naksos adasının çabaları bir tek dram olarak canlandırır.
Anadolu'dan gelme göçmenlerle Onun ustaca anlatımından birkaç
meydana getirildiğidir. parçayı aşağıya almayı uygun gördük.
Verdiğimiz çeviri, 1944 yılı Tercüme
Nana. Sangarios (Sakarya) ırmağının Mecmuası'nda çıkan Can Yücel'in
kızı, Agdistis-Attis efsanesinde adı çevirisidir:
geçer. Hali-karnas Balıkçısı serüvenini
şöyle anlatır (Hey Koca Yurt, s. 23): Ekho görünce Narkissos'u bir ıssız
kırda
"Sakarya ırmağının kızı, su perisi dolaşırke
Nana, sıcak bir günün akşamı n arzu sardı gönlünü, düştü gizlenerek
serinlemek için, kendini Sakarya suyuna izlerinin ardına;
atmış. Şıpır şıpır yıkanırken, bir badem bir çıranın ucuna sürülmüş yanıcı
ağacının dalı üzerine eğilmiş. Su perisi kükürt beri getirilen alevi nasıl kaparsa
bademi kırıp soymuş. Beyaz badem İçini Ekho da yaklaştıkça ona daha yakından
yemeden önce, her nedense, badem yanıyordu aşkla.
içinin aklığını, teninin aklığı üzerine
Kaç kere okşayıcı gözlerle ona
sokulmak, kaç kere yumuşak dileklerini
tutmuş. Badem içini, yumuşak İM göğsü ona sunmak
arasında tutai ken, hayret ve hayranlıkla e.ledl.
bakakalan gözleri önünde tuhaf bir yaradılışı vermedi izin söze başlamaya,
şeyler olmaya bağlamış: Sanki badem bekleyebilirdi ancak sözleri ki onlara
içinin ve göğsünün aklığı eriye- cevap
yollayaı ak
NAUPLIOS
218
dır. Zeus tanrı onunla birleşerek Argos kendisini yetiştiren çoban
ve Pe-lasgos'u üretmiş (Tab. 9). Bu Faustulus'tan doğuşu hakkındaki
Niobe, Zeus'un yaklaştığı ilk ölümlü gerçeği öğrenince saraya baskın yapar,
kadınmış. Bu efsaneden Ana Tanrıça amcası Amulius'un öldürüp dedesi
imgesinin yaygınlığı ortaya çıkar: Numitor'u tahta oturtur.
Yunanistan da kurucu kahramanlarına,
Nyks (Gece). Adı gece anlamına gelip
Argos ve Pelasgos gibi yerli atalarına
yeryüzü karanlığını simgeleyen Nyks,
bir ana bulmak hevesine düşmüş ve ilk
Hesio-dos'un Theogonia'sında önemli
kadınla ana tanrıça motiflerini
bir rol oynar. İlk öğelerin doğuş süreci
birleştirerek Niobe adlı bir efsane
şöyle anlatılır Theonogia'da: Khaos'tan
kişisi uydurmuştur.
önce Gaia, sonra Erebos'la Nyks, yani
Nomia. Bkz. Daphnis. yeraltıve yeryüzü ka-ranlıkları çıkar.
Nyks'le Erebos sevişip birleşirler, bu
Notos. Adı Türkçe Lodos diye anılan birleşmeden Aither'le Hemera,
güney rüzgârı. Hosiodos'a göre bütün Esîr'le Gün, yani ışıksal varlıklar doğar.
rüzgârlar gibi Notos da Astraios'la Sonra Nyks kendi kendine üretmeye
Eos'un oğludur (Tab. 6; Rüzgârlar). koyulur, ortaya çıkardığı varlıklar
Numa Pompilius. Sabin kaynaklı Numa kötülüğü, açlığı, yıkım ve ölümü
Roma'nın kuruluş efsanesinde ikinci kral simgeleyen karanlık güçlerdir: Üç ölüm
olarak gösterilir. Kendisi Romulus'un tanrısı Moros, Ker, Thanatos, Hypnos
Roma'yı kurduğu gün dünyaya gelmiş, (Uyku) ve Oneiros (Düş); Hesperides,
tahta çıkınca da Romulus'a bir tanrı yani Batılı Gece Kızları; Kader
gibi tapınılmasını sağlamış (Romulus). tanrıçaları Klotho, Lakhesis, Atropos;
Tanrılara saygılı dindar bir kral olarak öç tanrıçası Nemesis ve kavga tanrıçası
geçinir: Roma pantheon'una birçok Eriş; bir de her türlü kavga, dövüş,
tanrı kattığı gibi, rahip heyetleri de katil, çekişme, didişmeyi simgeleyen
kurmuş. Din konusunda yaptığı bütün bu tanrılar; gaflet tanrıçası Ate, belleği
yenilikleri kendisine Egeria adlı nympha uyuşturan Lethe ırmağı ve en sonunda
esinlemiş (Egeria). Numa aya dayanan "belaların en kötüsü olan ant tanrı
ve uğurlu ile uğursuz günleri sayan bir Horkos". Hesiodos Ha-des dünyasını
yeni takvim de yapmış, mucize anlatırken, Gece'ye ve ondan doğmuş
yaratmak, sofraları nefis yemekler ve varlıklara büyük bir yer ayırır ölüler
şaraplarla donatmak, pınarlardan bal arasında. Bütün bu adlara ayrı ayrı
akıtmak gücüne de sahipmiş. Çok yaşlı bakınız.
olarak öldüğü zaman İaniculus
Nykteus. Antiope'nin babası, Thebai
tepesinde dikilen mezarına iki tabut kralı (Antiope).
koymuşlar, birinin içinde kendi ölüsü,
öbüründe kendi eliyle yazdığı kutsal Nympha. Aslında başı örtülü, yani gelin
kitaplar bulunuyormuş. Mezar dört anlamına gelen nympha kırlarda,
yüzyıl kadar sonra açılınca kitaplar sularda, ormanlarda yaşayan doğal ve
olduğu gibi bulunmuş, kendi ölüsünün tanrısal varlıkların dişi olanlarına
saklandığı ta-butsa boşmuş. verilen addır. Homeros'a göre
nympha'lar Zeus'un kızlarıdır. Olym-
Numitor. Numitor Romulus'la
Remus'un dedesi ve Roma kral soyunun pos'ta toplantıya çağrılınca tanrılar,
atasıdır. Alba kralının İM oğlu varmış: nympha' lar da gelir katılırlar (İl. XX, 6
Numitor'la Amulius. Babaları ölünce vd.):
Amulius tahta geçip kardeşi Numitor'u Themis dört bir yana gidip buyurdu
kovmuş, hak aramayacağından emin tanrılara,
olmak için de oğlunu öldürmüş, kızı gelip, Zeus'un evinde toplanın
Rea Silvia'yı da evlenemesin diye Vesta dedi. Okeanos 'tan başka hiçbir
tanrıçasına rahibe yapmış. Tanrı ırmak
Mars'tan gebe kalan Rea, Romulus'la gelmemezlik
Remus'u doğurur, ikizlerin Tiber etmedi, gelmemezlik etmedi hiçbir
nymphe, ne güzel korularda, ne dere
kıyısına bırakılması ve orada bir dişi ayı kaynaklarında
tarafından emzirilip büyütülmeleri oturanla
Romulus maddesinde anlatılmıştır. r, nede yeşeren çayırlarda oturanlar.
Romulus
Nympha'lar ikinci derecede önemli
tanrıçalar sayılmakla birlikte, doğa ve
insanlar üstü
ne etkili ve güçlü bilinirler, bu yüzden de Artemis'in avcı kızları arasında yer alır.
büyük tanrıçalar gibi "yüce" ve "ulu" Çeşitli nymphalar ve efsaneleri için
sıfatlarıyla anılırlar: Doğadaki yerlerine adlarına bakınız.
göre adlan değişir: Dryas, Hamadryas,
Naias, Oreas adlı periler birer nympha Nysa. Bkz. Dionysos.
sayılır, Nereus kızları da denizde Nysos. Geç çağlarda uydurulan bir
yaşayan nympha'lardır. efsaneye göre Nysos Dionysos'un
Nympha'ların Zeus, Hermes, Apollon, lalasıdır. Nysos adını tanrı vermiştir
Di-onysos gibi büyük tanrılarla ilişkileri ona. Dionysos Hindistan'a yaptığı
olduğu, Kirke ve Kalypso gibi yolculuk sırasında Nysos'a Thebai
nympha'ların Odysse-us gibi bir şehrinin yönetimini vermiş, dönüşünde
ölümlüye gönül verdikleri masal ve kenti tanrıya geri vermek istememiş.
efsanelerde uzun uzadıya anlatılır. Doğa Dionysos da lalasıyla tartışmaya
içinde yaşadıkları için asıl erkek girişmemiş, bir fırsat kollamış. Şehirde
arkadaşları Pan, Satyr'ler, Silen'ler ve Bakkhos şenliklerini kutlama günü
Priapos'tur. Bu cinlerle türlü ilişkiler gelince Dionysos Bakkha'lar alayıyla
kurarlar, ama nympha'lar çokluk birlikte Nysos'u tahtından devirip
erkekten kaçar, erkek düşmanı kovmuşlar.
perilerse
o rar verirler. Limanda pusu kurmalan -
Pene-
lopeia'nın üzüntüsü ve düşü.
999
den sıyrılmak için bin bir düzen ve çare lığa, hele yayı germesinde, kimsenin
düşünür, durmadan düşünür, içinde yerden bile kaldıramadığı yayı gerip
bütün olanakları tartışıp durur okunu tam hedefine vurmasında ne
Odysseus, istediği amaca varmak için de yaman atlet olduğu ortaya çıkar.
gerekince yalan söylemesini, masal Odysseus genç de değildir üstelik bu
uydurmasını, elâlemi kandırmasını ve en başarıyı kazandığı zaman: Otuz yıllık
çetin, en çetrefil durumların en savaş, denizlerde sürünme, bin bir acıya
korkunç tehlikelerin içinden yağdan kıl katlanma onu yıpratmıştır. Bu olgun ve
çekercesine sıyrılmasını bilir. Bunun yetkin yiğidin yine de bu kadar üstün
dışında öylesine bir karşı koyma, bir bir direnme gücü göstermesi, onun
dayanma gücü vardır ki, akıllara kişiliğinde ilkçağın insan idealinin dile
durgunluk. Odysseus hiçbir yiğidin geldiğini gösterir. Bakalım şimdi mythos
karşılaşmadığı güçlüklerle karşılaşır. bu ideal insan tipini ne gibi masallarla
Gerçi Herakles doğanın çeşitli donatmış, süslemiştir.
canavarlarını alt etmiş, kötülüğü
simgeleyen güçleri yenip iyilerinin (1) ADİ VE DOĞUŞU. Odysseus adının
zaferini sağlamıştı çoğu kez, ama Odys- kay
seus'un karşısına çıkan doğal güçlükler nağını açıklamak için ta ilkçağda yapılan
doğa unsurlarının kendileridir: Odysseus ça
denizle pençeleşmek zorundadır. balar sonuç vermemiş, adın asıl anlamı
İşlediği ve destanlarda da önemi anla
belirtilmeyen, bizce büsbütün önemsiz şılamamıştır. Batı dillerindeki Ulysse'nin
bir suç yüzünden deniz tanrı Posei-don türe-
(destanlarda adı Poseidaon'dur) ona diği Latince Ulyxes'e gelince, yiğidin bir
amansız bir kin ve garez bağlamıştır, Yu
yiğidin bütün çabalarını boşa çıkarmak, nan lehçesinden alınmış adıdır.
onu denizde boğmak, yok etmek ister. Odysseus, kuzeybatı Yunanistan
Poseidon Yunan insanlarının düşman kıyılarının karşısında bulunan îthaka
saydıkları halde hakkından gelmeye (Horneros destanlarında İthake diye
uğraştıkları denizi simgeler; onunla geçer) adasında doğmuştur. Babasının
savaşında da Odysseus doğada en adı Laertes, anasının ki Antik-leia'dır.
tehlikeli güce karşı koyup onu yenmenin Yalan dolanda usta Autolykos'un kızı
yollarını bulan insanı. Bu bakımdan olan Antikleia'nın Laertes'le
Odysseus eşsiz bir kahramanıdır, evlenmeden önce Sisyphos'la yattığı,
macera kahramanı değil de, çağımızın Odysseus'un bu birleşmeden doğduğu
büyük keşiflerine yol açan arayıcı, bulucu konusunda Antikleia ve Au-tolykos
ve yaratıcı zekâyı simgeleyen insan tipi. maddelerine bakınız.
Bu bilinç ve akıl gücü ona kendi amacına
(2) ODYSSEUS'UN GENÇLİĞİ.
varmak, kendi çıkarını sağlamak için
Efsane yiği
işlediği, ya da işlemek .zorunda kaldığı
din delikanlılık yılları üstüne pek fazla
birçok kötülükleri, insafsızlıkları, ahlak
bilgi
bakımından su götürür davranışları
vermez. Akhilleus gibi Odysseus'un da
affettirir.
Khei-
Odysseus kafa üstünlüğüyle kalmaz, ron'a çömez olduğu söylenir.
bedence de üstündür. Güzel ve güçlüdür Odysseia'da
bir kere, kadınların ona bayıldıkları, gençliğiyle ilgili bir tek olayın sözü geçer:
bağlandıkları birçok örneklerde görülür: De
Penelopeia kocasını otuz yıl bekleyecek desi Autolykos'a konuk gitmesi, bir
kadar sadık bir karıdır, Kalypso ile Kirke yaban
tanrıça oldukları halde Odysseus'u domuzu avına katılması ve orada
severler, koca olarak almaya can bacağından
atarlar, ya Nausikaa, gencecik yaşında yaralanması, ki bu yara izi İthake'ye
denizden çıkmış o korkunç yaratığa dönü
gönül verir de acı bir hayal kırıklığına şünde dadısı Eurykleia tarafından
uğrar. Odysseus'un gücü ve güzelliği tanınması
erkekleri de şaşkına çevirecek na yol açar (Eurykleia). Yunanistan'da
niteliktedir: Phaiaklar ilinde yarışmaya kara
başlayınca herkesi yener, dilenci yolculukları yaptığı da bilinir: Bunların
kılığında kollarını bacaklarını açtı mı, birin
korku salar orta- de Lakedaimon'a gitmiş de konuğu
İphitos'la
karşılaşmış, İphitos da ona Eurytos'un
ünlü
yayını vermemiş, ki bu yayla Odysseus
talip
leri öldürecektir (Eurytos, İphitos).
Troya savaşına katılmadan Odysseus
İthake tahtına çıkar. Babası
Laertes'in - sonradan Odysseia'da
görüleceği gibi - bir devlfi adamından
çok sürüleri, ağılları, bağ ve bah
çeleriyle ilgili bir adamdır, - varlığı da
oradan gelmedir - oğlunu nasıl tahta
geçirdiği anla tılmaz, ama
delikanlının kral olunca bir
seçmesi epey olaylı geçer: Odysseus zenin gerçekleşmesinde önayak olur.
Yunanistan'ın birçok kral oğulları ve Odysseus'un bu yiğitlikleri, yararlıkları
derebeyleri gibi Helena'ya talip olur, Ilyada'da bütün ayrıntılarıyla
ama güzel kıza taliplerin fazlalığından anlatılmıştır (llyada).
ürkerek ondan vazgeçip İkarios'un kızı İlyada'da sözü geçmeyen, tragedya
Penelopeia'yı ister. İkarios, Helene'nin gibi daha sonraki kaynaklarda anlatılan
babası Tyndareos'un kardeşidir. başka olay ve efsaneler için de Aias,
Odysseus Tyndareos'u kendine dost Hekabe, Helerte, Deiphobos vb.
edinmek için, taliplere Helene'nin maddelere bakınız.
seçeceği kocaya arka olmaya ant
içirmesini önerir. Herkesçe benimsenen (4) DÖNÜŞ YOLCULUĞU (Odysseia).
bu öneri ilerde Troya seferine yol Odys-seia adıyla anılan Odysseus'un
açacaktır. dönüş destanını bundan önceki maddede
özetledik. Ne J var ki Odysseia'nın
Odysseus Penelopeia ile evlenir.
kuruluşu çetrefil olduğundan efsaneleri
Telema-khos diye bir erkek çocukları
burada zaman akışına göre bir daha ele
olur, ama çocuk daha kundaktadır ki,
almakta fayda vardır.
Helena'nın kaçırıldığı, kocası
Menelaos'un yardım istediği haberi Troya savaşına hazırlık on yıl sürer,
duyulur. Odysseus savaşa gitmemek için Troya savaşı da bilindiği gibi o kadar bir
elinden geleni yapar: Delirmiş gibi zaman kaplar. Savaş bittikten sonra
davranır, ama Palamedes yalanını yüzüne yurtlarına dönen Akha yiğitleri belli
vurur, yiğit de Pa-lamedes'e karşı ilerde süreler içinde yurtlarına varırlar. Yalnız
korkunç bir öç almayla sonuçlanacak Odysseus İthake adasına bir türlü
derin bir kin besleyerek sefere çıkmak ulaşamaz, bir on yıl daha denizlerde
zorunda kalır (Palamedes). sürünür ve Akdeniz'i boydan boya
dolaştıktan, bir sürü kıyıya, adaya
Atreusogullarının davasını benimser:
çıktıktan ve akla, hayale sığmaz
Bir efsaneye göre Helene'yi geri
serüvenler yaşadıktan sonra, on İM
istemek için Tro-ya'ya gider, bu elçilik
gemisinin ve yoldaşlarının hepsini yitirir
başarısızlıkla sonuçlanınca Lykomedes'in
ve tek başına, yabancı bir tekneyle
sarayında saklanan A-khilleus'u bulup
İthake'ye bırakılır.
getirmek için yola çıkar ve kurduğu
düzenle genç yiğidin savaşa katılmasını Troya'dan ayrılış bir filo halinde olmaz,
sağlar (Akhilleus). Kıbrıs kralı Kinyras'a yola çıkış günü üstüne Agamemnon'la
elçi giden de odur (Kinyras). Menelaos arasında görüş ayrılığı vardır,
Menelaos Nes-tor'la birlikte denize açılır,
(3) TROYA SAVAŞI, (llyada). Mysia'ya Odysseus arkalarından gelir, Tenedos'ta
çıkarma ile sonuçlanan ilk seferde onlardan ayrılır, Tro- i ya'ya döner ve
Odysseus büyük bir rol oynamaz: Agamemnon'un filosuna katılır. Denize
Telephos'un yarasının, yarayı açan açıldıklarında bir fırtına onları ayırır.
kimse onun eliyle iyileştirilmesi Odysseus on İM gemisiyle Trakya'da Ki-
gerektiğine ilişkin tanrı sözünü konların ülkesine çıkar. İsmaros kentini
yorumlamakla kalır (Telephos). İkinci alır, halkını öldürür, yalnız Apollon rahibi
seferin başında Aulis'te İphigeneia'nın Maron'u esirger, ondan on İM küp
kurban edilmesine önayak olur İsmaros şarabı armağan alır. Bu şarap
(İphigeneia). sonraları Tepegöz Po-lyphemos'u sarhoş
Troya önündeki on yıllık savaş süresi etmeye yarayacaktır. Gece dağdan inen
boyunca Odysseus'un hem savaşçı, ordu Kikonların saldırısına uğrarlar, Odysseus
komutanı, hem danışman, elçi, arabulucu altı adamını yitirip denize açılır.
olarak oynadığı rol, gösterdiği canlılık ve Güneye doğru yol alıp Mora
atılganlık anlatılmakla bitmez. yarımadasının ucuna varmak üzeredir ki,
İlyada'nın hemen her sayfasında adı sert bir poyraz fır-tınası onu önce
geçer. Savaşların hepsine katılır, Kythera adasına atar. Lotos yiyenlerin
sürüyle Troyalı öldürür, soyka alır, ülkesine çıkarlar. Yerliler Odysseus'un
başkalarını savaşa sürmekte, onlara arkadaşlarına lotos denilen yemişten
yardım etmekte herkesi geçer, gece yedirir, bu yemiş onlara sılayı
keşfe çıkmak gibi tehlikeli görevler unutturur, orada kalmak isterler,
yüklenir ve hepsinden önemlisi, Troya Odysseus onları zorla gemilere bindirir.
şehrinin savaşla ele geçirilemeyeceğini Kuzeye doğru yol alırlar ve keçilerle dolu
anlayarak, tahta at fikrini ileri sürer ve bir adaya çıkarlar. Orada et kumanyası
bu dü- yaparlar. Odysseus yanına on İM
yoldaşını alarak bu adanın biraz olur: Seirenlerin önünden geçerler,
ötesinde bulunan Kykloplar, yani Kharyb-dis'le Skylla canavarlarının
Tepegözler iline geçer. Bir mağaraya önüne gelirler, Odysseus birkaç
girerler, buranın zengin bir mandıra yoldaşını feda ederek bu tehlikeyi de
olduğunu görürler. Akşam olunca aşar. Güneş tanrı Helios'un beyaz
Tepegöz sürüleriyle döner, mağaranın sığırlarının otladığı Thrinakie adasına
kapısına kocaman bir kaya dayar ve ulaşırlar. Yel esmediği için orada karaya
Odysseus'un arkadaşlarını ikişer ikişer çıkmak zorunda kalırlar. Odysseus
yemeye koyulur. Odysseus'un kurnazca adamlarına sığırlara dokunmamalarını
düzenleri burada başlar: Tepegöz'ü söyler, ama kumanyaları tükendiği için
sarhoş edip, gözünü çıkarır, adının tayfanın kendisi yokken hayvanlardan
Kimse olduğunu söylediği devin yardım birkaçını kesmelerini önleyemez.
alıp kendisini kovalamasını önler ve Teiresias'ın da bildirdiği gibi bu suç
mağaradan çıkmak için sürülerin altına onların ölümüne sebep olacaktır. Gemi
girip saklanmayı başarır. Ama tanrı yola çıkar çıkmaz Tanrı Zeus'un saldığı
Poseidon'un amansız öfkesini de üstüne bir şimşekle paramparça olur, tayfaların
çeker, çünkü Tepegöz tanrının oğludur. hepsi boğulur, Odysseus yelken direğinin
İlkçağdan beri Sicilya ile bir tutulan üstünde dalgalara göğüs germek,
Tepegözler ilinden yeller tanrısı akıntıya kapılıp Khrybdis geçidini bir
Aiolos'un adasına varırlar. Aiolos daha aşmak ve dokuz gün denizde
Odysseus'u iyi karşılar, ağırladıktan çalkandıktan sonra Kalypso'nun adasına
sonra ona bütün yellerin içinde kapalı çıkmak yolunu bulur (Seirenler,
bulundukları bir tulum verir, arkasından Kharybdis, Skylla, Kalypso).
da tatlı bir yel salarak gemileri uğurlar. Malta olduğu sanılan Ogygie adasında
Odysse-us uykuya dalınca tayfaları geçirdiği zaman belli değil: 10, 8, 5, 1 yıl
tulumu açarlar, bütün yellerin dışarı diyenler var. Sonunda tanrıça
fırlamasıyla korkunç bir fırtına kopar. Athena'nın yalvarması üzerine Zeus
Aiolos adasına ikinci bir çıkışlarında Odysseus'u kurtarmaya karar verir:
kovulurlar. Odysseus'un filosu altı gün Hermes'i yiğidi bırakması için
kürek çekerek kuzey yönünde yol alır ve Kalypso'ya gönderir. Ulu nympha
La-istrygonların ülkesine varır. Korsika Odysse-us'a bir sal yapmakta yardım
olduğu ileri sürülen bu ülkenin Telepylos eder, yanına her türlü kumanya vererek
adlı limanında kralın kızı olan bir dev onu uğurlar. Yıldızlara baka baka yol
anasıyla karşılaşırlar. Kız babasına haber alırken tanrı Poseidon Odysseus'un
salar, Odysseus'un tayfası bu kez dev salını görür, bir fırtına salarak batırır.
yamyamların saldırısına uğrar, limana Tanrıça İno'dan yardım gören
girmiş olan gemiler parçalanıp Odysseus yüze yüze Phaiak'ların
içindekiler öldürülür, yalnız liman dışında toprağında karaya çıkar. Nausikaa ile
demirlemiş olan Odysseus'un gemisi buluşması, Alkinoos'un sarayında
kurtulur. konuklanması ve bir Phaiak gemisiyle
Tek gemiyle daha kuzeye doğru İthake'ye gönderilmesi için Nausikaa,
giderek Ai-aie adasına çıkarlar. Büyücü Alkinoos, Eumaios vb. maddelere
Kirke'nin toprağıdır burası. Latium bakınız.
kıyılarında bugün Capo Circeo diye anılan Bundan sonrası zaman sırasıyla
yer olduğu ileri sürülür. Odysseus'un anlatılır Odysseia'da: Odysseus'un
Kirke ile olan macerası için Kirke tanınması (Euryk-leia), taliplerden öç
maddesine bakınız. Yiğidin Kirke'nin alması (Antinoos), karısı Penelopeia'ya
yanında bir ay ya da bir yıl kaldığı kavuşması (Penelopeia) bu sözlükte,
söylenir. Ondan Telegonos adlı bir oğlu, yukarda gösterilen adlar altında
ya da Telegonos ve Nausithoos diye İM anlatılmıştır.
oğlu olmuş. Odysseus'un yurduna dönüp, tahtına
Kirke Odysseus'u bilici Teiresias'ın kavuştuktan, malını, mülkünü sömüren
ruhunu bulmak ve ondan İthake'ye asalaklardan öç alıp evini ve ailesini
dönüş yolunun ne olacağını öğrenmek düzene kavuşturduktan sonra ne yaptığı
için ölüler ülkesine yollar. Yiğit bu Odysseia'da bildirilmez. Daha geç
olağanüstü yolculuğu başardıktan sonra dönemlerden kalma metinlerde
Kirke'nin yanına döner. Bu kez Kirke Odysseus'un efsanesi alabildiğine
ona karşısına çıkacak olan tehlikeleri uzatılır, ama kaynak değeri olmayan bu
sayar. Denize açılınca Kirke'nin metinleri hesaba katmak doğru olmaz.
dedikleri
MK İ R
225
Oidipus. Oidipus Yunan mythos'unun layıp yemektedir. Sorular da şunlardır:
en trajik kahramanıdır. Onun kişiliğinde Kimi zaman iki, kimi zaman üç, kimi
tragedyanın özü ve trajik kavramınının zaman dört ayak üstünde yürüyen ve
asıl anlamı belirir. Trajik kişi tek başına doğal yasalara karşıt olarak en çok ayağı
ya da bütün so-yuyla birlikte tanrı olduğu zaman en güçsüz olan yaratık
lanetine uğramış kişidir, kaderin hangisidir? İki kız kardeştirler, biri
oyuncağı olur ve istemeyerek, ötekisini doğurur ve ikincisi birincisinden
bilmeyerek suç ve günah işler, bundan doğmadır. Oidipus birinci bilmeyece
ötürü de ya dışardan ya da içinden insan, ikincisine de Gün ve Gece diyerek
gelen korkunç belalara uğrar. Oidipus doğru cevaplan vermiş. Sphinks kendini
insanın tüyler ürpertici bir dramını dile tünediği kayadan aşağı uçuruma atarak
getirdiği içindir ki, adı tıp ve ruh-bilime ölmüş. Thebai halkı da rahat bir nefes
varıncaya kadar insanla ilgili bütün bilim almış ve kurtarıcısı bildiği Oidipus'a
ve sanat dallarına karışmış, her alanda Laios'tan boş kalan taçla birlikte dul
derin iz bırakmıştır. karısı İokaste'yi vermiş. Oidipus ; bir
Serüveni şöyle özetlenebilir: Oidipus daha Korinthos'a anasının, babasının
The-bai kral soyundandır (Tab. 18, yanına dönmemek amacıyla Thebai'ye
19). Kad-mos'la Hormania'da kaynak kral olmuş ve İokaste ile birleşerek dört
bulan bu soyu bir tanrı yetiştirmiş, ama çocuk üretmiş: Eteokles, Polyneikes,
belki bu tanrıya, Di-onysos'a karşı Antigone, İ s e - ne.
koyduğu için lanete uğramış, akıl Yıllar geçer, Thebai şehrinde veba baş
almayacak yıkım ve acıların birbirini gösterir. Salgının nedenini öğrenmek için
izlemesini görmüştür. Oidipus, Thebai Oidipus kaynı Kreon'u Delphoi'ye
kralı Lai-os'un oğlu, Labdakos'un gönderir. Gelen cevap şudur: Kral
torunudur. Anası bazı kaynaklarda Laios'un katili bulunmalı ve şehirden
Epikaste diye anılan İokas-te'dir. sürülmelidir. Oidipus hemen araştırmaya
lokaste gebe iken bir düş görür, Teire- koyulur ve suçluya karşı korkunç
sias bu düşü şöyle yorumlar: Kraliçenin tehditler savurur. Bilici Teiresias'a |
kaı-nında taşıdığı çocuk babasını katilin kim olduğunu sorar. Kâhin cevap
öldürecektir. Doğar doğmaz bebek dağa ver-" mekten çekinir. Oidipus, Teiresias
bırakılır, ayak bilekleri delinmiş, içinden ve Kreon arasında kavga kopar. İokaste
bir kayış geçirilmiştir. Ayağı şiş araya girer ve ; bir zamanlar gördüğü
anlamına gelen Oidipus adı da ondan. düşe, Laios'un da dar 1 bir geçitte
Çocuğu bir çoban bulur, götürür Ko- öldürüldüğüne değinecek olur. Bu sözleri
rinthos kralı Polybos'a verir. Polybos'la duyunca Oidipus'un içine kuşku girer. Bu
karısı Priboia'nın çocukları olmamıştır, sırada Korinthos'tan bir ulak gelir, Poly-
Oidipus'u öz evlat gibi büyütürler, bos'un öldüğünü, Oidipus'un kral olmak
çocuk da onları ana-baba bilir. üzere Korinthos'a çağırıldığını bildirir.
Delikanlılık çağına gelince bir dedikodu Oidipus gene de ikirciklidir: Babasının
işitir: Kralın oğlu değil de, bulunmuş bir ölümü kendi elinden olmamıştır, ama
çocukmuş diye. Gerçeği tanrı anasının bulunduğu yere gitmekten
Apollon'dan öğrenmek üzere Delphoi çekinir. Derken ulak kendisinin Polymos'la
tapınağına doğru yola koyulur. Periboia'nın oğlu olmadığını, saraya bir
Thebai'ye yakın dar bir geçitte arabalı çoban tarafından bulunup getirildiğini
bir adama rastlar, kimin çekilip yol söyler. Çoban da getirilip gerçeği açığa
vereceği konusunda kavgaya tutuşurlar. vurunca Oidipus'la iokaste'nin artık
Oidipus adamı ve arabacısını öldürür. şüpheleri kalmaz. Kraliçe sarayın içine
Bir anlatıma göre, Oidipus Laios'a sığınıp canına kıyar, Oidipus da anası ve
rastladığı sırada Delphoi'den karısı olan kadının iğnesiyle gözlerini kör
dönmekteydi. Tanrı bilicisi ona kendi eder.
babasını öldürüp anasıyla evleneceğini
bildirmişti. Oidipus sarsılmış, çileden Sophokles'in "Kral Oidipus"
çıkmıştı, Korinthos'a bir daha tragedyasında dile getirilen bu dram
dönmemeye kararlıydı. O sırada kavgaya Oidipus'un Thebai'den sürülmesi, kızı
tutuştuğu adamı gözü karararak Antigone'ye yaslanarak Atti-ka'da
öldürmesi doğaldı. Kolonos iline gelmesi ve orada ölmesiyle
sonuçlanır. Oidipus'un öleceği toprak
Bu olaydan sonra Thebai'ye vanr. tanrılarca kutlanacağı haberi yayılınca
Sphinks Kreon'
denilen canavar şehirde korku salmakta,
sor-
1
duğu bilmecelere cevap veremeyenleri
parça-
la Polyneikes Oldipus'un Thebai'ye geri ris ölünce Oinone pişman olup canına
gelmesini isterler, ama kör kral kıyar (Paris).
Attlka'da kalıp, ölmeyi seçer. Kendisini
süren oğullarının ikisine de, yurdu Okeanos. Hesiodos'a göre, Toprak
Thebai'ye de lanet okur. Olunun iden ana Gaia Khaos'tan çıkar çıkmaz kendi
sonra oğulları arasında kopan kavga vı • kendine Uranos'la Pontos'u, yani Gök'le
Thebai şehrinin üstüne çöken yıkımlar bu Deniz'i yaratır, sonra da Uranos'la
ilenmenin sonucudur (Antigone, "sarmaşıp kucaklaşıp doğurdu derin
Eteokles, Kreon). anaforlu Okeanos'u" (Tab. 1, 2).
Okeanos, Gaia'nın on iki Titan
Oileus. Lokrislilerin kralı Oileus "küçük" evladından birincisidir. Ama Titanlar
Ai-as'ın babasıdır (Aias). Argonaut'lar arasında ayrı bir rol oynar, tanrı
seferine katılmış ve Stymphalos kuşaklarının kavgasına karışmamış,
gölünün bir kuşundan alınmış tüyle dünyanın ucuna çekilip oraya
yaralanıp ölmüş. yerleşmiştir. Yunan erken ilkçağının
dünya görüşüne göre, yeryüzü yuvarlak
Uineus. Kalydon kralı, Meleagros'la ve yassı bir diske benzer, Okeanos bu
Deia-neira'nın babası. Herakles diski çepeçevre sarar. Okeanos aslında
efsanesinde rol oynar. Herakles, bir deniz gibi değil, evrensel bir ırmak
Meleagros maddelerine bakınız. ve ırmakların babası olarak tasarlanır.
Derin anaforlu, burgaçlı diye nite
Oinomaos. Tanrı Ares'in oğlu, Elis kralı lenmesi akan bir su olduğundandır.
Oi-nomaos güzel Hippodameia'nın İntan dünyanın ucuna doğru hangi
babasıdır. Kızına çıkan talipleri yönden giderse; gitsin Okeanos'a batar,
Oinomaos araba yarışında denemeyi şart ertesi sabah gene Okeanos sularından
koşuyordu. Yarış başlayınca Elis kralı doğup yükselir. Balı Ki/ larının bahçesi
Zeus tapınağında bir koç kurban ediyor, Okeanos kıyılarındadır (Ih-rakles).
bu sırada rakibinin yol almasına izin Odysseus Ölüler Ülkesine vannıt için
veriyordu, ama atları ölümsüz Okeanos kıyılarına gelir. Anası Antlklela
olduğundan, yarışa başlar başlamaz şaşar buraya kadar gelebildiğine (Od.
öbürüne yetişiyor, onu geçiyor ve kim XI, 155 vd.):
olursa olsun kafasını keserek evinin
kapısına asıyordu. Böylece on iki kuru Nasıl geldin, çocuğum, sisli karanlıklar
kafayı dizmiş bulunuyordu. Sonunda ülkesine, diri
Hippodameia'ya talip olarak Pelops diri? Yaşayan insanlar kolay kolay
çıkagel-di. Kız bu talibe gönül verdi ve göremez
buraları,
ikisi birden Oi-nomaos'un arabacısı
büyük ırmaklar var arada, korkunç
Myrtilos'u baştan çıkararak Pelops'un akıntılar
yarışı kazanmasını sağladılar. Oinomaos var
arabadan yere düşerek dizginlere -. Önce Okeanos var, bulamazsın bir sığ
dolaştı ve öldü, ya da Pelops'un elinden yerin/
öldürüldü (Hippodameia, Pelops, , sağlam yapılı bir gemin yoksa
Myrtilos). aşamazsın
onu.
Oinone. Oinone İda dağının Sonraları coğrafya bilgileri artınca,
nymphaların-dan biridir. Priamosoglu Okeanos büyük denizlere, özellikle
Paris dağa bırakılıp çobanlarca batıda Atlantik Okyanusuna verilen ad
yetiştirildiği sırada Oinone ile tanışır ve olmuştur.
sevişir, ama Üç Güzeller yarışmasında Hesiodos Theogonia'da Okeanos'un
yargıçlık ettikten sonra da şehre Titan kız kardeşi Tethys'le evlendiğini
inmek üzere Oinone'den ayrılır.
söyler. Denizde dişi unsuru simgeleyen
Geleceği bilen Oinone onu vazgeçirmeye
Tethys'in Üretti gi yaratıklar sayılmakla
uğraşır, başaramaz, ancak bir gün
bitmez. Okeanos'la Tethys'ten, önce
yaralanırsa onu gelip bulmasını söyler.
bütün ırmaklar meydana gelir. Bunların
Apollon tanrının kendisine verdiği şifalı
birkaçı sayılır Theogonia'da, toplamının
otlar vardır. Paris Troya savaşının
üç bin olduğu söylenir.
sonlarında Philoktetes'in attığı bir okla
yaralanınca Olnona'nlr) bu sözünü Okeanos'la Tethis'ten dogma üç bin
hatırlar, ona haber gönderir, ,ama dişi varlık da vardır: Okeanos kızları.
nympha yardıma gelmez. Pa- Bunların arasında Metis, Dione,
Thetis, Euirynome
Phlyra gibi tanrı ya da kahramanlarla yi kendi büyüttüğü halde, devlere onu
birleşmiş ünlü kişiler bulunur. tahtından etmelerini önermiş. Zeus da
Okeanos'la Tethys tanrılardan uzak, öfkelenerek Olympos'un üstüne şimşek
kendilerine göre bir hayat sürerler. çakmış. Öldürdükten sonra pişman
Olympos tanrılarından bazılarını olmuş ve Olympos'un mezarı bulunduğu
saraylarında konuk ettikleri de olur. dağa adını vermiş.
İlyada'da Hera şöyle anlatır (İl. XIV, (2) Kybele'nin kocası olarak
200 vd.): gösterilen bir
Gidiyorum bol besi veren toprağın bir Olympos vardır. Mysia Olympos'una
ucuna (Ulu
, tanrıların atası Okeanos 'la, ana dağ) adını veren oymuş.
Tethys 'i (3) Ünlü bir flüt çalgıcısı. Marsyas'ın
görmeye, oğlu
onlar almışlardı beniRheia 'nın elinden,
saraylarında iyice beslemişler, ya da çömezi olarak gösterilir.
Apollon'un öl
büyütmüşlerdi.
dürdüğü Marsyas'ı gömmüş, ona ağıt
Aiskhylos'un Prometheus yak
tragedyasında Okeanos Zeus'a karşı mış.
ayaklanan Titan'ı Olympos tanrılarıyla
banştırmaya uğraşan bir arabulucu Omphale. Herakies efsanesinde rol
rolünde çıkar karşımıza. Koro da oynayan Lydia kraliçesi. Herakies
Okeanos kızlarından meydana gelmiştir. çıldırıp İphi-tos'u istemeyerek
Okeanos'un uzlaştırıcı tutumu öldürünce, bu suçtan nasıl arınacağını
öğrenmek için Delphoi'deki Apollon
Prometheus tarafından şiddetle
tapınağına başvurur. Bilici de üç yıl köle
kınanır, tanrı da çabala-rından
olarak çalışması gerektiğini bildirir. Lydi-
vazgeçerek yatağına döner.
a kralı Tmolos'un dul karısı Omphale
Olympos. Olympos Yunanca bir kelime yiğidi satın alır, ona birçok işler
değildir. Bu adın kaynağı ve anlamı gördürür, ayrıca koca olarak da kullanır.
büsbütün açıklanmamışsa da, eski Sanatçılar Herakles'i uzun Lydia
Anadolu dillerinden geldiği ve genellikle entarisi giymiş olarak Ompha-le'nin
yüksek dag anlamına kullanıldığı dizlerinde iplik bükerek gösterirler.
anlaşılmaktadır. Dorukları gökte Kraliçe de aslan postuna bürünmüş,
bulutlara karışan ulu dağların tanrılara yiğidin topuzunu onun kafasında
konut olduğu inancı Yunan'a Sümer'den sallamaktadır. Arınma süresi sona
gelmiş olabilir. Nitekim Olympos erince Herakies Ompha-le'den ayrılır
tanrıları diye anılan Zeus kuşağı yalnız ve ölmeden daha birçok işler görür
Olympos dağında görülmez - ki asıl (Herakies).
Olympos dağı yanlış bir düşünceye göre
Makedonya-Tesalya'da bilinir - İda dağı Oneiros. Bkz. Nyks.
gibi başka yüksek dağlarda da Opheltes. Bkz.
toplanırlardı. Ayrıca Anadolu'da sayısı
yirmiye varan Olympos adlı dağlar Hypsipyle.
olduğu gibi, Girit'te, Kıbrıs'ta ve Ophion. Orfik görüşlere dayanan bir
Yunanistan'da bu adı taşıyan dağlar kaynağa göre Ophion eşi Okeanos kızı
çoktur. Homeros destanlarında tanrı- Eurynome ile birlikte Titanlara
lar Olympos dağında şölen yapar, insan hükmedermiş, sonra Kro-nos'la Rheia
so-runlarını tartışır, toplantılarda yönetimi ele almışlar ve Ophi-on'la
aralarında sohbet ya da kavga eder Eurynome'yi Tartaros'a kapatmışlar.
gösterilirler. Olympos daha çok gök
tanrı Zeus'un merkezidir, Apol-lon ve Ops. Roma dininde bolluğu simgeleyen
Musalar gibi daha çok oyun ve ezgiden tan-rıça. Saturnus'un dişi karşıtı olarak
hoşlanan tanrılar Parnassos ya da gösterilir ve Sabin kaynaklı olduğu
Helikon dağlarında toplanmaktadırlar. söylenirdi. Ops'un Capitolium tepesinde
bir tapınağı vardı.
Olympos adını taşıyan efsanelik kişiler
de vardır.- Orcus. Romalıların halk inançlarına
göre Orcus ölümü simgeleyen cin ya da
(1) Girit'e adını veren Kres'in oğlu.
ölüler ülkesinin kendisidir. Etrüsk
Kronos bu Olympos'a Zeus'u emanet
mezarlarında uzun saçlı, sakallı bir tanrı
etmiş ve tanrı-
olarak gösterilen Orcus sonradan Yunan
tanrılarının etkisi altında Plüton ya da
Dis Pater adını almışsa da, Orcus
günlük dilde anılan bir tanrı olarak
kalmıştır.
998
Oreithyia. Atina kralı Erekhteus'un kardeşi İphigeneia İle buluşur.
kızı. İrmak kıyısında oynarken rüzgâr Eııripides'ln, sonra da Goethe'nin
tanrı Boreas tarafından Trakya'ya "iphigeneia Tauris'te" dramlarına
kaçırılır. Kalais'le Ze-tes'il doğurur konu olan serüven şudur: Ores-tes'le
(Boreas, Kalais veZetes). Pylades Tauris'e varınca tanrıçaya kur
ban edilmek üzere tutuklanırlar.
Orestes. Agamemnon'la Ülkenin kralı Thoas onları Artemis
Klytaimestra'nın oğlu. Elektra, tanrıçanın rahibesine teslim eder, bu
İphigeneia, Khrysothemis'in kardeşi rahibe de İphigeneia'dır. İki kardeş
(Tab. 15). Orestes, Atreusogulların -birbirlerini tanırlar, İphigeneia onları
zincirleme suçlarını anasını öldürmekle kurtarmaya ve Artemis heykelini de
sürdürür, ama tanrı lanetini de kendi alıp onlarla kaçmaya karar verir.
dramıyla sona erdirir. Elektra Yabancılar ve heykelle birlikte denize
maddesinde belirtildiği gi--i, üç büyük açılabilmek için bir düzen kurar,
tragedya yazarı birçok oyunlarında Thoas'ı aldatarak kaçarlar. Attika'ya
Orestes'e baş rolü ya da çok önemli varırlar, Artemis'e bir tapınak yapıp
bir rol vermişlerdir. Orestes efsanesi içine heykeli koyarlar.
de başlıca buı kaynaklara dayanır. Orestes efsanesinin son bölümü
Troya savaşı efsanesinde Orestes'in Hermione ile evlenmesine değgindir.
adı A-khaların Mysia'ya ilk çıkışları ve Orestes'le Herml one'yi babaları daha
Telephos'la Ilgili olarak geçer: çocukken nişanlamışlar di, ama Troya
Telephos Akhilleus'un elinden savaşından sonra Menelaos ki zmı
yaralanıp, yarasını ancak Akhilleus'un Neoptolemos'a verir. Tauris
iyi edebileceğini öğrenince, Aulis'te dönüşünde Orestes nişanlısını
İkinci sefere hazırlanan Akha kaçırmaya kalkar, Nao ptolemos'la
ordusuna gel- kavgaya tutuşurlar, bir ayaklan ma
----. Bir casus olarak yakalanmak olur, Akhilleus'un oğlu ölür. Orestes d(
üzerey- Hermione'yle evienir, Argos'a kral
---ı orada bulunan küçük Orestes'i olur ve çok uzun bir ömür sürer.
rehin olarak, almış ve böylece istediğini
Orion. Orion, tann Poseidon'un oğlu,
elde etmişti (Telephos).
dev bir avcıdır. Bütün devler gibi
Troya savaşından sonra Agamemnon Toprak'tan dogma olduğu söylenir, ama
yurduna döner dönmez öldürülünce, babası deniz tanrı gibi dalgaların
Elektra tonik kardeşi Orestes'i kaçınr üstünde yürüme gücü de var mış. Çok
ve Phokis kralı Strophios'un sarayına yakışıklı olduğu için kadınlardan sevgi
gönderir. Orestes orada büyür, kralın görmüş. IMn Side adlı çok güzel bir
oğlu Pylades'le birlikte Mykene kızla evlenmiş, ama Side Hera ile boy
sarayına gelirler. Klytaimestra'ya ölçüşmeye kalkınca, tanrıça onu
Phokis'ten gelme İM haberci Tartaros'a atmış. Merope adlı ikinci
olduklarını, kendisine Orestes'in bir kadınla olan macerası Orion'un kör
öldüğünü bildirmeye geldiklerini olması, sonra da karanlıktan ansızın
söylerler. Kraliçe sevincinden tanrılara güneşe bakmasıyla gözlerinin yeniden
sunıılar sunmaya gitmişken Orestes açılmasıyla sonuçlanır. Sonunda da
kendini Eleklra'ya tanıtır ve Şafak tanrıça gönül verir ona. Tanrıça
Klytaimestra ile Aigis-thos'un sevgilisini Delos'a götürür, bırakır.
öldürülmesini birlikte planlarlar. Ai- Ama orada güzel delikanlı Artemis
gisthos kırdan döner, pusuya elinden öldürülür, nedeni tanrıçanın
düşürülerek öldürülür. Klytaimestra kendisine, ya da bir avcı kızına
oğluna yalvarır, ama Orestes onu da yanaşmak istemesidir. Artemis
Aigisthos'un ölüsü üstünde bıçaklar, Orion'un üstü ne bir akrep salar,
Ana kanı döker dökmez öç perileri akrep delikanlıyı topuğun dan sokar.
Erinysler Orestes'in peşine takılırlar. Artemis de akrebi bir burç, Ori-on'u
Orestes çıldırır ve Erinyslerden da gökte bir yıldız haline getirir. Orion
kurtulmak için oradan oraya atar yıldızının Akrep burcundan her zaman
kendini. Sonunda Atina'nın Oreo-pagos u/.ak laşması bundandır.
mahkemesi onu suçundan arındırır.
Kan davası da burada biter. Orman Perileri. Bkz. Nympha 'lar.
Beraatından sonra Orestes Orpheus. Orpheus dillere destan
Apollontanrıya ne yapması gerektiğini olmuş bil ozandır. İlkçağda ünü orfizm
sorar. Pythia onun Tauris'e Artemis denilen mistik
heykelini almaya gitilmesini buyurur.
Orastesles Tauris'e gider ve orada kız
bir akım yaratacak kadar çok yayılmış, ve görüntüleri çıkageldi ışıktan yoksun
kişiliği üstüne anlatılan masallar her olanların
türden sanatçıyı esinlemişti. Çalgısı , yapraklar arasında saklanan kuşlar
kadar
vahşi hayvanları büyüleyen, ezgisiyle
çoktula
ölümü bile alt eden bu ozanı biz burada r, gecenin ya da kasırganın dağlardan
kuru kuru anlatmak istemedik. Latin savurduğu kuşlar kadar
şairi Vergilius'un "Georgica" adlı çok. Artık Orpheus, bütün belalardan
eserinden alınmış bir parçayla tanıtalım kurtulmuş, geri
dedik. Aşağıdaki A. Kadir'in dönüyordu, ve kendisine geri verilen
Türkçeleştirdigi parça kitabın IV. Eurydike,
bölümünde Aristaios'Ia ilgilidir; an gelmekteyke
n,
yetiştirmekte olan Aristaios Proserpina 'mn koştuğu şarta
Orpheus'un eşi Eurydike'nin ölümüne uyarak kocasının ardından yürüye
sebep olmuştu (Aristaios, Eurydike). yürüye havanın daha yüksek
katlarına doğru, Orpheus birden
Yabana atılmaz bir tanrı öfkelenmiş bir çılgınlık etti, boş
kovalar seni; bulundu,
bir suç işledin sen, büyük bir suç, ölüm tanrıları bağışlamasını bilseler,
çekersin bugün onun cezasını: Bir
bağışlanır bir çılgınlıktı bu:
belaya çattıydı Orpheus, kara bahtlı,
şimdi senin üstüne bindirmeye çalışır Eurydike'si ışığın altına tam çıktı
o çıkacakke
belayı, n, unutup duruverdi, gönlüne yenildi
kader engel olamazsa, bindirecek de. döndü
Deliye döndü Orpheus, kaçırılınca baktı
karısı, arkasına. İşte biranda bütün çabalar
kudurdu. oracıkta uçtu
Irmak boyu palas pandıras kaçarken gitt
senden i, bir anda kopuverdi amansız zorbayla
yapılan
o
anlaşmalar, bir gümbürtüdür yükseldi,
kadın, kaçarken bir uçuruma atar gibi
hem de üç kez,
kendini
tepetaklak, Avernus
dolanıverdi bacaklarına korkunç bir batağından. Haykırdı Eurydike: "Bu ne,
yılan. Ömrü o kadarmış kadının, Orpheus, bu
görmedi boylu ne
? Bu ne çılgınlık böyle, seni de yok
çimen ler
eden,
yüzünden oralara sinen zehirli yaratığı.
Yaşıtları, dağ perileri, başladılar bir zavallı beni de?
işte gene geri çağırır beni zalim
ağızdan,
kader, uyku kapatır kararan
en yüce dağları çığlıklarıyla
gözlerimi, dört yanımı saran gece
doldurdular... Orpheus, oyuk
götürür beni,
kaplumbağa kabuğundan
sazıyla elveda!
yaslı sevgisini avuttu durdu. Hep Giderim İşte uzata uzata ellerimi
seni söylerdi, tatlı eşi, hep seni, sana, artık senin olmayan güçsüz
onunla baş haşaydın ya hani yalnız ellerimi", dedi ve birdenbire bir duman
gibi karıştı
kıyılarda,
gün doğar seni söylerdi, gün batar hafif yellere,
seni. Gitti sokuldu Taenarius gitti karşıt yöne doğru, görünmez
dağının oldu, ve Orpheus göremedi bir
daha ruhlara tutunup dil dökmeye
boğazlarına
çalışan
kadar, yüksek kapılarının oraya yeraltı
tanrısı Eurydike'y
Dis'in i. Yeraltı sandalcısı da aradaki
. girdi kapkara bir korkuyla bataklığı bir
gölgelenmiş daha komadı
ormana, ölü ruhların ve titreten geçsin. Ne yapsmdı? Nereye gitsindi?
kralların Kime
karşısına başvursundu ?
dikildi, insan yakarışlarıyla İkinci kez kaçırılmıştı karıcığı. Bir
yumuşamayah daha ölü ruhları nasıl yumuşatırdı,
yüreklerin dikildi tanrıları nasıl?
karşısına. Ve Erebus konutlarının en Eurydike, buz kesilmiş, gidiyordu işte,
kuytu Styks sandahyla uçuyordu uzaklara. Ya
yerlerinde Orpheus ne oldu?Derler ki onun için:
n hafif ruhlar çıkageldi, onun Issız Strymon ırmağı kıyısında ağlamış
ezgileriyle tam
sarsılan, yedi
ay, havada asılı bir kayanın altında
ağlamış,
230
buz gibi mağaralarda anlatmış durmuş
başından
geçeni, kaplanları büyülemiş,
ayaklandırmış meşe
ağaçlarını
ezgileriyle; bir kauak ağacının
gölgesinde bir bülbül
vardır
hani, arar durur kaybolan yavrularını
içi yana
yana,
yuvayı gözetleyen katı yürekli bir
çiftçi n/rp götürmüştür yavruları daha
kanatları
çıkmadan,
bülbülde bütün gece durmadanfır
döner
ağlar,
konar bir dala, başlaryeniden
ezgilerine
yanıkyanık,
lutar acıklı iniltileriyle dörtbiryanı, ta
uzaklara
kadar. Ne bir tutku yumuşatmış
Orpheus 'un
yüreğini,
m- de bir evlilik bağı yumuşatmış,
ııufirgidermiş kuzeyin buzlarında
bir
başına,
hırlı Tanais ırmağı kıyısında yürür
232
Paian. Bkz. Asklepios. des Yunan alfabesine birçok harfler
katmış. Alfabeyi Kadmos tanıtmış
Paktolos. Lydia'da akan Şart çayının Yunanistan'a ama Palamedes kuşların
tanrısı. Zeus'un oğlu ve Pelops'un uçuşuna bakarak Hellen-lere özgü bir
dedesi olur. Günün birinde tanrıça harf olan Y (üpsilon)'u bulmuş. Ayrıca
Aphrodite'nin gizli törenleri sayıları tanıttığı, ayların süresini
kutlanırken kendi kız kardeşini yıldızlara göre saptadığı, para
kirletmiş, bundan dolayı orada akan ve kullanmasını, dama oyununu ve zarları
altın sürüklediği için Khrysorrhoas adını keşfettiği söylenir.
taşıyan dereye atmış kendini, o günden
Babası Nauplios Palamedes'in öcünü
sonra da bu dereye Paktolos denmiş.
alır, ama o da korkunç biçimde ölür.
Palaimon. Bkz. İno.
Palinurus. Palinurus, Aeneas'ın
Palamedes. Nauplios'la Klymene'nin dümencisi -dir. Vergilius'un Aeneis
oğlu (Nauplios). Homeros destanında anlattığına göre
destanlarında adı geçmediği halde, Troyalıların filosu Sicilya'dan
Troya- savaşı efsanelerinde önemli bir İtalya'ya doğru yol aldığında tanrıça
rol oynar: Helene kaçırılınca akrabası Venüs bir tek adamın öleceğini, ama
Menelaos'u avutmaya çalışır, kadını buna karşılık herkesin kurtulacağını
barışçı yollarla geri almak için Troya'ya bildirmişti. Gece dümendeyken tanrılar
elçi gider. Bu çabalar sonuç vermeyip Palinurus'un gözlerine uyku dökerler,
Akha ordusu hazırlık yapmaya dalarken bir dalga alır, götürür onu.
başlayınca, Menelaos'la birlikte Aeneas uyanır, dümencisinin yok
Odysseus'u çağırmaya giderler. Ama olduğunu görür. Üzüntüsü büyüktür.
kurnaz yiğit savaşa gitmek niyetinde Sonraları Aeneas yeraltına gittiğinde
değildir, delilik taslar: Bir tarlada Palinurus'un ruhuna rastlar. Ölü
sabana bir öküzle bir eşek koşmuş, dümenci gömülmek ister, bunun için de
toprağa tuz ekmektedir. Palamedes ölüsünün hangi kıyıya atıldığını bildirir
düzeni anlar, Odysseus'un gerçekten Ae-neas'a. O da dönüşte ölüyü bulur,
deli olup olmadığını denemek için oğlu gömer ve o kıyıya Palinurus burnu adını
küçük Telemakhos'u sabanın önüne verir.
atar. Odysseus da sabanı hemen
durdurmakla deli olmadığını açığa Palladion. Palladion, Pallas Athena'nın
vurmuş olur. Sefere katılır, ama Pa- sihirli nitelikler taşıyan heykeline
lamedes'e karşı korkunç bir öfke ve verilen addır. Troya şehrinin tarihine
kin bağlar. Bu kin sonradan sıkı sıkıya bağlı olan bu heykelin
Palamedes'in ölümüne sebep olacaktır. Homeros destanlarında adı geçmez.
Odysseus şöyle öç alır: Ele geçirdiği Palladion daha sonraları ve özellikle
bir Troyalıya zorla bir mektup yazdırır, Roma'nın kuruluş efsanelerinde rol
sözde Priamos'un yazdığı bu oynar. Bu heykel arkaik sanatta
mektuptan Palamedes'in Troyalılara örnekleri görülen bir ksoanon, yani
casusluk teklifinde bulunduğu tahtadan yapılmış ayakta bir kadın
anlaşılmaktadır. Mektubu Akha heykeli olsa gerek. Ne var ki İlya-
ordugâhında bir yere atar, ayrıca da da'da söz konusu olan Athena
Palamedes'in bir kölesini satın alarak, tapmagındaki heykel oturmuş olarak
efendisinin yatağı altına bir torba altın canlandırılır: Hektor savaş alanından
koymasını sağlar. Her şeyi ortaya ayrılıp anası Hekabe'ye Athe-na'ya
vurur, Akhalar Palamedes'i linç sunular sunmasını söylemek için şehre
ederler. Palamedes'in bu haksız ölümü geldiğinde şöyle konuşur (İl. VI, 270
dillere destan olmuştur. vd.):
Öte yandan kaynaklar Palamedes'in
kurnaz Odysseus'tan daha yararlı, Ama sen, elinde sunularla topla
yaşlıları, git doyumluk toplayan
daha değerli bir kişi olduğunu da Athena 'nın
belirtirler: Adı avuç, el anlamına gelen tapmağın
palame'den türemiş olan Palame- a, Evindeki en güzel, en büyük örtü
hangisiys
e, hangi örtüye en çok değer
veriyorsan al
onu,
ört güzel saçlı Athene 'nin dizlerine...
Daha sonraki efsanelere göre,
Palladion Troya şehrini koruyan, o var oldukça şehrin
233
düşmesini, düşman eline geçmesini türmüş, sonra İtalya'ya da almış. Sihirli
önleyen bir tabudur. Başta Roma olmak heykel böylece Roma'da Vesta tapınağına
üzere birçok şehirler Palladion'a sahip getirilip bırakılmış. Roma'nın kutsal
olduklarını ileri sürmüşler, böylece ateşini koruyan Vesta rahibeleri
Palladion adlı heykeller çoğaldıkça Palladion'a tapınmakla görevliydiler.
kaynaklarını anlatan efsaneler de Palladion Kassandra efsanesinde de
çoğalmış ve giriftleşmiştir. Bunları şöyle geçer, Kassandra'nın Troya yağmasında
özetleyebiliriz: bu heykele sarılıp sığındığı ve Oileus oğlu
Tanrıça Athena çocukken deniz tanrısı Aias'ın onu oradan çekerek büyük bir
Tri-ton'un yanında büyümüş günah işlediği anlatılır (Aias). Atina'da
(Tritogeneia adı bununla ilgili olabilir), da Palladion heykelinin Atina'ya geldiğini
Triton'un da Pallas adlı bir küçük kızı ileri süren bir efsane vardır.
varmış, İM kız çocuk savaş oyunları
oynarmış, ama günün birinde birbirlerine Pallantidai (Pallasoğullan). Pallas
darılmışlar, Athena Pallas'ı dövmek 5'in
üzereymiş ki Zeus kızı için telaşlanıp aigis oğulları, Atina kralı Pandion'un torunları
kalkanını Pallas'ın önüne dikmiş, çocuk ve Aigeus'un yeğenleri. Aigeus'un dölü
korku içinde donakalmış ve Athena'nın olmadığını sanarak Atina tahtına talip
attığı kargıdan korunamayıp yaralanmış, olurlar, ama Troizen'de büyüyen
düşmüş ve ölmüş. O sırada pişmanlık Theseus Atina'ya gelip babası Aigeus
duyan Athena arkadaşına tıpatıp tarafından tanınınca, bunu protesto
benzeyen bir heykel yapmış ve ona aigis etmeye kalkarlar. Atinalılar These-us'u
kalkanını giydirmiş. Athena bu yapıtı kral seçince de babaları Pallas'la birlikte
Olympos'ta Zeus'un yanı başında dikmiş, Theseus'a karşı savaş açarlar ve
bir tanrıymış gibi tapınılırmış ona. öldürülürler. Theseus elli amca oğlunu ve
Palladion orada kalmış, ta ki günün amcası Pallas'ı da öldürdüğü için bir yıl
birinde Zeus'un kovaladığı Elektra Troizen'de gönüllü sürgün olarak kalır.
heykele sarılmış, tanrı da öfkelenerek Başka bir anlatıma göre Atina
heykeli alıp Troya bölgesinde Ate tepesi mahkemesi Theseus'u beraat ettirir
denilen yere atmış (Elektra 2, Ate). (Aigeus, Theseus).
İlos o sırada kendi adını taşıyacak olan
llion (Troya) şehrini kurmaktaymış, böyle Pallas. Tanrıça Athena'nın adının
bir heykelin gökten düşmesi hayra başına takılan bir ad. Bu adın Athena ile
yorulmuş, şehre getirilip Athena ilgisi üstüne efsaneler pek birbirini
tapınağına yerleştirilmiş. Bu efsaneyi tutmaz (Athena, Palladion).
anlatan mitograflar Palladion'un üç karış (1) Titanlardan Krios'la Eurybie'nin
boyunda olduğunu, sag elinde bir kargı,
oğlu,
sol elinde de bir öreke ile bir ig taşıdığını
Astraios'la Perses'in kardeşi (Tab. 4).
yazarlar. Başka efsanelere göre
Hesio-
Palladion'u Dardanos Semendirek
dos'un Theogonia'sma göre Pallas,
adasından getirmiş ve kaynatası
Okeanos
Teukros'a armağan etmiş (Dardanos).
kızı Styks'le birleşir ve Zetos'la Nike'yi,
Troyalıların bu kutsal yapıtın bir tıpkısını
bir de
yaptıkları, çalınmasın diye asıl Palladion'u
Kratos'la Bie'yi meydana getirir.
tapınağın mahzenine kapatıp, sahte
heykeli dışarıya oturttukları da anlatılır. (2) Arkadya kralı Lykao'nun oğlu. Bir
Bir efsaneye göre, Troyalıların kâhini efsa
Helenos Palladion heykeli şehirde neye göre bu Pallas kızını Troya kral
kaldıkça, Troya'nın alınamayacağını soyu
bildirmiş, bu söze dayanarak da nun atası Dardanos'la evlendirmiş ve
Odysseus'la Diomedes gece gizlice şehre Palladi
girmişler, heykeli çalıp götürmüşler. Bu on'u ona vermiş (Dardanos, Palladion).
işte güzel Helena Akhalı yiğitlere yardım (3) Vergilius'un Aeneis destanında adı
etmiş (Helenos, Helena). ge
Başka kaynaklara göre, Palladion çen Pallas Evandrus'un oğludur.
heykeli Troya'da kalmış ve Troya Aeneas'la
yangınında Aineias 1da dağına birlikte îtalyalı Turnus'a karşı
sığındığında onu beraberinde gö savaşmış ve
onun elinden öldürülmüştür. Roma'nın
Pala-
tinus tepesine adını veren bu
Pallas'mış
(Euandrus).
(4) Attika efsanelerinde adı geçen bir
dev.
Tanrıça Athena bu devi öldürmüş ve
derisini
yüzüp ona bürünmüş, bu devin Daha önce tanrılar ana babalarını yok
kanatlarını da ayaklarına bağlamış etmiştller
(Athena). ve öksüz bırakmıştılar kızları
konaklarında, o zaman tanrısal
(5) Gene Attika efsanesinde rol Apbrodite beslemişti
oynayan bir kişi Pandion'un oğludur ve onları,
Pallantidai adında 50 tane oğlu vardır, Here onlara güzellik ve akılvermişti,
bunlarla birlikte The-seus'a karşı tekmil kadınlara verdiğinden daha
gelir, oğullarıyla birlikte These-us un çok. UluArtemis bağışlamıştı
elinden öldürülür (Theseus). boyuboşu. Athene de öğre tm işti güze
l işler işlemeyi. Ama bir gün Aphro dite
Pan. Tanrı Pan, efsanesi ve kişiliği çıkmıştı koca
Olympos
hakkında Behçet Necatigil'in "100 'a, bu kızlara iyi bir kısmet
Soruda Mitologya" d.a ki anlatımını bağışlamasını
aşağıya alıyoruz: dilemişt
"Dağlık Arkadia'da küçükbaş i, iyi bir koca dilemişti yıldırım seven
Zeus
hayvanların, çobanların tanrısı. Keçi 'tan, işte o zaman Harpyalargelip bu
ayaklı Pan, Her-—s'in oğludur. kızları
Tanrıların, çokluk, insan kılı--ında değil kaçırdıla
de hayvan kılığında düşünüldüğü ilk r, hizmet etsinler diye verdiler
zamanlarda Pan da keçi kafalıydı; uğursuz
sonradan bu keçi kafasından sadece Erinyslere.
boynuzlar ve sakal alıkonarak, yüzü Pandareos efsanesi Girit ve Anadolu
insan yüzü oldu. Pan Çoban kavalını ile ilgili bir efsanedir. Şöyle anlatılır:
sever, azgın tekeler gibi güzel Rheia yeni do gan Zeus'u Kronos'tan
nymphaların peşine düşerdi. İnsanların, kaçırmak için Girit'teki mağaraya
hayranların uyuduğu kızgın, ıssız yaz kapatınca bekçi olarak başı na bir altın
öğlelerinde birdenbire, beklenmedik köpek dikmiş, Kronos devrilip Zeus
gürültüler koparır, dört bir yana egemen olunca bu köpek Girit'teki
'panik' korkular saçardı. Mara-thon Zeus tapınağına bırakılmış. Pandareos
savaşı gecesi Persleri bu şekilde paniğe köpeği tapınaktan çalmış, Lydia'da
uğrattığı için, Atinalılar savaştan sonra Sipylos dağına götürmüş ve Tantalos'a
tanrı Pan'a Akrppolis eteğinde bir emanet etmiş. Derken Zeus ikisine de
tapınak yaptılar. Pan sözü Yunancada öfkelenerek, hırsızlık ettiği için
'bütün' anlamına geldiğinden mistikler, Pandareos'u taşa çevirmiş, yalan yere
sonraları Pan'ı her şey yapabilir bir yemin ettiği için de Tantalos'u Sipylos
tanrı payesine çıkardılar. Plu-tarkhos, dağının altına tıkmış (Tantalos).
Korfu'nun güneyinde sefer eden bir
gemideki gemicilerin, Paksos adasından Pandaros. Pandaros'un adı İlyada'da
gelen bir ses duyduklarını anlatır. Gemi Troas bölgesine yerleşmiş Lykialılarm
dümencisinin adını söyleyen bu ses, önderi olarak geçer. 1da dağının
dümenciye 'Ulu P'an öldü!' haberini eteğinde bulunan Zeleia kentinden
vermiş, dümenci aldığı bu haberi gelmiş ünlü bir okçudur Pandaros.
emredilen yerde karaya doğru Babası, Karkabos'un oğlu Lykaon'dur
seslenince, karadan korkunç bir inilti, (Kar-kabos). Troya savaşına katılışı
bir feryat duyulmuş, Pan'ın ölümünden şöyle anlatılır (İl. II, 824 vd.):
ötürü tabiat yas tutmaya başlamıştı. Sonra Zeleia 'da oturanlar gelir, Ida
Bu haber imparator Ti-berius (I. S. 14- 'nm ta
37) zamanında olmuştu. dibind
e, Aisepos 'un kara sularını içen zengin
Latin mitologyasında Pan'ın yerini Troyalılar.
tanrı Faunus tutar" (Faunus). Başlarında Lykaon 'unünlü oğlu
Pandaros
Pandareos. Odysseia'da Penelope çok var
, Apollon kendisi vermiştir Pandaros
bunaldığı bir gece, canını alsın diye 'a
tanrıça Ar-lemis'e yakarır, o sırada da yayını.
Pandareos ve kızlarının başına geleni Pandaros'u tanrı Apollon'un koruduğu
anımsar ve anlatır (Od. XX, 65 vd.): yiğidin Akha yiğidi Diomedes'e meydan
öy/e kaçılmamış mıydı kasırgalar okurken söylediği sözlerden belli (İl. V,
102 vd.):
Pandareos 'ıııı kızlarım ?
Ulu canlı Troyalılar, atları mahmu/.
lav an
erler
kalkın,
vuruldu işte Akhaların en yiğidi, Lykia yüksek çatılı büyük evimi görürsem,
'dan çıktığımda yola, Zeus 'un oğlu gelsin ogün koparsın başımı
gerçekten sürdüyse beni öne, sanmam biryabancı
dayansın zorlu okuma bu adam. adam,
şu oku elimle kırıp atmazsam yanan
Ok atışı îlyada'nın ilk bölümünde ateşe. Benimle boş yere gelmiş o.
tanrı Apollon'un Akha ordusuna veba
salmak için ok atışını ne kadar andırır Pandaros kargıyla vurur Diomedes'i,
(İl. IV, 116 vd.): ne var ki Lykialı yiğidin kargısı delemez
AkhaJının zırhını, tanrıça Athena'nın
Kaldırdı okluğun kapağını Pandaros
tam o yönelttiği Diome-des'in kargısıyla
sıra, canını alır Pandaros'un. Bu korkunç
hiç atılmamış kanatlı bir ok çıkardı, çarpışmada ise koruyucu Apollon
kara acılar kaynağıydı bu ok. Kirişin Aineias'ı kurtarmak zorundadır, kendi
üzerine yerleştirdi yakıcı oku. yetiş-: tirdigi ünlü okçuyu feda
Yurduna, kutsalZeleie şehrine etmekten başka çare bulamaz (İl. V,
dönüşünde değerli kurbanlar kesmeyi 216-280).
adadı, ilk
kuzulardan, Pandion. Pandion İM Atina kralının
ün salmış okçu Lykialı Apollon 'a. Oku adıdır (Tab. 24).
arka kanatlarından, kirişinden tuttu,
yaklaştırdı kirişi memesine, demiri (1) Pandion I. Erikhthonios'un oğlu,
yaya. Yusyuvarlak gerilince gıcırdadı Erekh-
koca yay. Kiriş inledi, sivri ok fırladı theus'un, Prokne ve Philomela'nın
birden, uçtu kalabalığa doğru, vınlaya babasıdır.
vmlaya.
Prokne'yi Trakya kralı Tereus'a o
Anadolulu tanrı Apollon'un tuttuğu bu vermiş,
yiğit Troya düşmanı tanrıların elinde kızlarının başına gelenlere
bir oyuncak olur ama, Paris'le üzüntüsünden öl
Menelaos arasındaki teke tek savaş müş (Aedon).
başlayıp, öbür savaşçılar işe
(2) Pandion II. Yukarda adı geçen
karışmamaya ant içince, Athena
Pandi-
Pandaros'u kışkırtır andı bozmaya. Bir
on'un küçük torunu, Aigeus'un babası,
okla yaralar Menela-os'u. Diomedes'le
The-
karşılaşmasının iyi sonuç vermemesi de
seus'un dedesi.
bu ünlü okçunun Troya savaşına yaya
gelmiş olmasından, arabası bulunma- Pandora. Hesiodos'un hem
masındandır. Ölümünün nedeni olacak "Theogonia", hem de "İşler ve
bu duruma şöyle yakınır (İl. V, 193 vd.): Günler" adlı eserlerinde uzun uzadıya
Atlarım, arabam da yok ki bineyim. anlattığı Pandora efsanesi Ortadoğu ve
Ama Lykaon 'un sarayında on bir araba özellikle Samî kaynaklı olsa gerek,
durur, çünkü ilk kadının yaratılışı, yani
yepyeni, kızgibi arabalar, örtüler Âdem'le Havva efsanesinin Yunan
serilmiş, üzerlerine, her araba önünde mythos'una aktarılmış bir kopyasına
iki tane at, kızılca buğday,
akarpayiyen atlar, kargı atan yaşlı benzer. Kadını her kötülüğün, her dert
Lykaon demişti bana çıktığım gün ve belanın başlangıcında görmek Yunan
derli toplu evinden, atlara, arabaya görüşlerine pek uymaz, nitekim
bin demişti, önderlik et zorlu savaşta Hesiodos'tan sonra bu efsaneyi işleyen
Troyalılara, atları düşündüm de pek olmamıştır. Yunan yazınında
dinlemedim onu -dinleseydim ne iyi Homeros şiiri ve onun dile getirdiği
olurdu -edemezler, dedim, karınlarını iyimser, gülümser dünya görüşü a'lr
doyurmadan, düşmanla kuşatılmış
insanlar arasında yemsizkalmasınlar, basmış, karamsarlığı olduğu kadar
dedim. Bıraktım onları, tlyon 'a yaya kadın düşmanlığını da silip süpürmüştür.
geldim, güvenmiştim yayıma. Oysa Hesiodos'un yansıttığı akım başka çag
yayım hiç yaramayacakmış işime. Bir ve ülkelerin sanatını etkilediği içindir ki,
gün dönersem yurduma, gözlerimle Pandora efsanesini buraya almayı uygun
görürsem toprağımı, karımı, gördük. Aşağıdaki anlatım, "İşler ve
Günler"deki anlatımdır, Pandora ile
Prometheus efsanelerinin bir karışımını
verir:
Tanrılar yeraltına gizlemiş besinleri.
Yoksa insan bir gün çalışıp rızkını
sağlar, sonra bir yıl sırt üstü yatardı,
asör bırakırdı sabanını ocak başında,
gözerdi çiftini çubuğunu, öküzlerini.
236
Zeııs kızınca Prometheua'a, alırsan, ölümlüleri derde sokarsın
kendlnl aldatan o sivri akıllıya, demişti.
sakladı varını yoğunu Armağanı aldı ve alınca anladı
insanlardan, o gün bugündür başına bela aldığını.
dertlere boğdu Eskiden insanoğulları bu dünyada
insanoğlunu, dertlerden, kaygılardan uzak
Zeus gizledi besini insandan. Ama yaşarlardı,
lapetos'un güçlü oğlu Prometheus çaldı bilmezlerdi ölüm getiren hastalıkları.
Zeus'un ateşini insanlar için, sakladı Pandora açınca kutunun kapağını,
onu narthex kamışının içinde. Kızdı dağıttı insanlara acıları, dertleri.
bulut devşiren Zeus, dedi ki ona: Bir tek umut kaldı dışarı çıkmadık
İapetos oğlu, sivri akıllı kişi, kapağı açılan dert kutusundan.
seviniyorsun ateşi çaldın, beni aldattın Umut tam çıkacakken Pandora
diye, ama bil ki dert açtın kendi başına kapamıştı
da: aldığın ateşe karşılık birbela öyle kapağı,
birbela salacağım ki insanlara, böyle istemişti bulutlar devşiren Zeus.
sevmeye, okşamaya doymayacaklar bu O gün bugündür insanların başı dertte,
\ toprak bela doludur, deniz bela dolu,
geceler dert doludur, gündüzler dert
dolu, belalar başıboş dolaşır sessizce
belayı",
ölümlülerin çevresinde, derin
Böyle dedi ve kah kah güldü insanların
düşünceli Zeus ses vermedi onlara
ve
sessizce gelişlerini duymasın diye
tanrıların babası.
insanlar. Görüyorsun ya Zeus'un
Namlı şanlı Hephaistos'u çağırdı
dilediğine karşı
hemen: Bir parça toprak al, suyla
karıştır dedi, İçine insan sesi koy, konmaz.
insan gücü koy, bir varlık yap ki yüzü
Pandrosos. Atina kralı Kekrops'un
ölümsüz tanrıçalara
benzesin, üç ki zindan biri (Aglauros,
Bedeni güzelim genç kızlara. Athena, Erikhtonios).
sen de ona el işlerini öğret dedi, renk Parcac (Parkalar). Roma dininde kader
renk kumaşlar dokumasını öğret. Nur
topu Aphrodite, sen de büyülerinle ve ölümü simgeleyen tanrıçalar,
kuşat onu, Moiralarla bir tutulmuştur. İlk
istekler, arzularla tutuştur gönlünü. zamanları Parça doğuma da bakan bir
Yüz gözlü devi öldüren Hermeias, sen tanrıça sayılır, sonra Yunan etkileri
de bir köpek yüreği, bir tilki huyu koy pekleşince Romalılar üç Parça olduğuna,
içine". Böyle dedi Zeus, onlar da birinin doğuma, ikincisinin evlenmeye,
yaptılar dediğini: Koca Hephaistos, üçüncüsünün ölüme baktığına inanırlardı.
topal tanrı hemen bir kız biçimine
soktu toprağı. Gök gözlü Athena süslü Forum' da bulunan üç heykel (Tria Fata)
kuşağını sarıverdi olarak simgele -nirlerdi.
beline. Paris. Paris, öbür adıyla Aleksandros,
O canım Kharitler ve o güzelim Troya kralı Priamos'la karısı
Peitho altın gerdanlıklar taktılar
Hekabe'nin en küçük oğludur (Tab. 16).
boynuna. Horalar bahar
çiçekleriyle donattılar Kraliçe onu doğurmadan birkaç gün
saçlarını, önce uykusunda bir düş görmüş:
Hermeias doldurdu göğsüne yalanı Karnından çıkan bir alev Troya surlarını
dolanı, uzaktan gürleyen Zeus'un sarıyor, bütün şehri yangına
oluyordu isteği. Ses koydu içine o veriyormuş. Falcılar bu düşü kötüye
tanrılar kılavuzu Pandora adını yorumlamışlar, doğacak olan çocuk
taktı. Pandora demek bütün tanrıların şehri yıkıma götürecek demişler.
armağanı Bebek doğunca da Priamos onu İda
demekt
dağına bırakmak üzere bir uşağına
i, çünkü bütün Olymposlular insanların
başına bela etmişti vermiş. Uşak Paris'i dağa bırakmış,
onu. Tanrıların babası kurunca bu vahşi hayvanlar hakkın dan gelir diye
düzeni, Epimetheus'a gönderdi düşünmüş. Ama öyle olmamış, bir dişi ayı
Pandora 'yı kılavuz tanrı Hermeias'la. gelip bebeği emzirmiş. Bir süre bu böyle
Epimetheus unuttu Prometheus'un gitmiş, sonra çocuğu Agelaos adındaki
dediğini bir çoban bulmuş, evine götürmüş ve
: Zeus'tan armağan alma demişti ona kendi çocuklarıyla bir arada büyütmüş.
Prometheus, Paris çobanlar arasında güzelliği,
yararlılığıyla dikkati çekermiş..
sürülerine çok İyi baktığı İçin,ona
koruyucu anlamına gelen Aleksandros Agabeysi onu ağır sözlerle azarladığı,
adını takmışlar. Dağda Oinone adlı bir Mene laos'la kozunu paylaşmak için
nympha ile sevişmiş. Evlenmişler, ama teke tek savaşa kışkırttığı halde, Paris
mutlulukları uzun sürmemiş (Oinone). her fırsatta kaçmak yolunu bulur
Paris efsanesine burada Üç Güzeller (Hektor, Helene). Gene de yakısıklı,
masalı karışır. Peleus'la Thetis'in güzel silahlı, çevik bir savaşçı olarak
Olympos'ta kutlanan düğününde, kavga canlandırılır ve birçok Akhalan nasıl alt
tanrıça Eris'in, çağrılmadığına kızarak, ettiği anlatılır. Akhilleus'un ölümü Paris
ortaya bir altın elma atması, üstünde efsanesinin son bölümüdür. Hektor
"en güzeline" diye yazılan bu elmayı ölmeden Akhille-us'a kendisinin de
kime vereceğini bilemediği için Zeus'un Apollon'un yardımıyla Pa ris'in elinden
yargıç olarak Paris'i seçmesi İdalı Öldürüleceği günün uzak olm-dıgını
çobanın hayatını altüst eder. Üç büyük bildirmişti. Öyle olur: Akhilleus Mem-
tanrıça, Hera, Athena, Aphrodite bu non'u öldürür ve Troyalıları gene
güzellik yarışmasına katılırlar, ama surların iç-ne sığınmaya zorlar, tam o
Zeus her nedense kararı bir ölümlünün sırada Paris'in attığı bir ok Akha
vermesini yeg görür ve tanrıçaları yiğidinin tek silah geçer yeri ne, yani
Hermes'le birlikte İda dağına topuğuna saplanır. Ama Akhilleus
gönderir. Bu göreve neden Paris'in öldükten hemen sonra da Paris
seçildiği hiçbir efsanede belirtilmez. Philokte-tes'in bir okuyla kasığından
Priamos oğlunun alın yazısı bunu vurulur. Can çekişirken Oinone'yi
gerektiriyordu herhalde. Yarışmanın bir çağırır. Kadın geImeyince ölür
pazarlık konusu olduğu ayrıca dikkati
çeker: Tanrıçaların üçü de elmaya Parthenopaios. Thebai'ye karşı
karşılık Paris'e bir bağışta bulunmaya Yediler seferine katılan önderlerden
söz verirler. Hera Asya krallığını, biri. Atalante ile Meleagros'un oğlu
Athena sonsuz akıl ve başarı, olduğu söylenir. Kız oglan kız anlamına
Aphrodite ise Spartalı Helena'nın gelen parthenos'tan türemiş olan
aşkını veririm demiş, o kadar. Paris adının kendisine anasının uzun yıllar
altın elmayı Aphro-dite'ye verir, evlenmediginden verildiği ileri sürülür.
tanrıçalar arasında en güzeli Boyu boslu, yakışıklı, yiğit bir erkek
olduğundan mı, yoksa Helena'nın aşkını olarak canlan-dirilir. Thebai surları
her şeyden üstün tuttuğundan mı, önünde öldürülür.
efsane bunu da açıklamaz. Pasiphae. Girit kralı Minos'un karısı
Bundan böyle Paris'in aklı fikri Pasi phae, tanrı Helios'la Perseis'in
tanrıçanın verdiği sözün kızı, Perses Aietes ve büyücü
gerçekleşmesindedir. İda'dan şehre Kirke'nin kardeşidir (Tab 8).
iner, orada kendini kral Priamos'a Pasiphae'nin Minos'la evlenmesi, Girit
tanıtır. Bu konuda anlatılan efsane kralına Poseidon'un bağışladığı boğa ile
şöyledir: Tro-ya'da yarışmalar birleşmesi ve Minotauros'u doğurması
düzenlenir, bu yarışmaların ödülü İda hakkında Mlnos, Daidalos, Minotauros
dağında yetiştirilmiş bir boğadır. Paris maddelerine bakınız. Güneş soylulardan
boğa ile birlikte şehre gider ve Pasiphae kardeşleri ve yeğenleri
yarışmalara katılıp birinci gelir, o sırada (Hekate ve Medeia) gibi do-3a dışı ya da
kendisini kıskanan kardeşleri onu doğa üstü güçlerden faydalanan gizemli
öldürmeye kalkarlar, Paris Zeus bir kişidir. Kızları Pheidra ve Ariadne de
sunağına sığınır ve kız kardeşi bilici anaları gibi talihsiz aşklara çarpılırlar.
Kassandra onun kim olduğunu anlar,
Pria-mos'la Hekabe ölü sandıkları Patroklos. Menoitios'un oğlu
oğullarını sevinçle kucaklarlar. Troya Patroklos A-khilleus'un can yoldaşı, en
sarayında yaşamaya başladıktan bir yakın arkadaşıdır. İkisi de Aktör ve
süre sonra Paris Yunanistan'a gitmek Aigina'nın soyundan olmakla akraba
üzere gemiler hazırlatır ve muradına sayılırlar (Tab. 21), ama arkadaşlıkları
ermek için Sparta'ya varır. Bundan Patroklos'un Akhilleus'la birlikte Pele-
sonrası Helene başlığı altında us'un sarayında büyümüş olmasından
anlatılmıştır. ileri gelir. Patroklos'un ruhu nasıl bir
adam öldürerek Peleus'un yanına
Troya savaşı sırasında Paris'in tutum
sığındığını İlyada'da şöyle anlatır (İl.
ve davranışı pek parlak değildir.
XXIII, 83 vd.):
İlyada'da zayıf, korkak, bencil, tembel
ve sorumsuz bir insan olarak
gösterilir. Hektor'un tam karşıtıdır.
Birlikti büyümemlş miydik, Akhilleus, ların elinden kurtarmıştı, .ama
slzin Patroklos bu nunla yetinmez, ruhu
evde. Akhilleus'a görünüp gömülmek
Opotls'ten beni size Menoitios istediğini, kemiklerinin arkadaşın. \
getirmişti, ufaktım, bir kaza çıkmıştı
elimden, öIdürmüştüm Amphidamas ayrılmış altın çanakta korunması
'ın çocuğunu, yapmıştım bu deliliği gerektiğini bildirir. AkhiUeus da
istemeye istemeye, öfkeye dostuna şöyle cevap verir (İl. XXIII, 94
kapılmıştım aşık oynarken. At vd.):
sürücüsü Peleus enine almıştı beni, Buraya ne geldin, iki gözüm, bütün
özene bezene büyütmüş, seyis bunları ne söylersin bana ? Bilmiş ol,
yapmıştı yapacağım her dediğini, hadiyaklaş
sana. bana, sarılalım birbirimize, birancık
Ilyada'da Patroklos her an da olsa ağlayalım doya doya. Böyle
Akhilleus'un yanındadır, onu sevgisiyle, dedi, uzattı dost ellerini, ama hiçbir
ögütleriyle destekler. Yiğit öfkeyle şey tutamadı eliyle, ruh kaçmıştı bir
savaştan ayrılıp bir daha dövüşmek duman gibi yerin altına, ıslık çala
istemeyince, Patroklos onu yola ge-liı çala.
inek için boşuna uğraşır, AkhiUeus Patroklos'un anısına
Agamemnon'un gönderdiği elçileri kabul yarışmalar düzenler, bunların yapılması
eder, küskün arkadaşının takındığı için de savaşa bir süre ara veriUr.
yakışıksız tavrı örtmeye çalışır. Patroklos'un cenaze töreninden
Aklıaların çok kötü duruma düştüğünü sonradır ki Priamos Akhilleus'tan
görünce, dayanamaz, Akhilleus'tan Hektor'un ölüsünü istemeye gider.
silahlarını ı .ter. Ünlü yiğidin yerine
kendisi savaşacak-Iir. tlyada'nın Pedasos. Ksanthos ve Balios gibi,
Patroklos'un yiğitliklerine ayrılmış XVI. Akhllle us'un ölümsüz atlarından biri.
bölümünde sayısız Troyalı öldürür, bu Sarpedon tara fmdan öldürülür (İl.
arada Zeus oğlu Sarpedon'un kaderi XVI, 153 vd.).
de Patroklos'un elinden can vermektir Pegasos. Medusa'nm kanından dogma
(Sarpe-don). Apollon Patroklos'un ka natlı at. Perseus ve Bellerophontes
yaptığı bu kıyıma son verir: Patroklos efsanele rinde önemli bir rol oynar.
Hektor'la çarşıpır ve öldürülür. Hesiodos Pega sos'un doğuşunu şöyle
Patroklos son nefesini verirken I anlatır (Theog. 270 vd.):
lektor'a ölümünün yakın olduğunu
bildirir. AkhiUeus barakasındadır, Phorkys 'le birleşen Keto Graialan
savaş meydanında ı )lup bitenlerden doğurdu...
Gorgoları da doğuran Keto 'dur...
haberi yoktur. O sırada Patroklos'un Sthenno, Euryale ue bahtsız
ölüsünü almak ve onun taşıdığı Medusa... Perseus kestiğizaman
Akhilleus'un silahlarına sahip çıkmak kafasını Khrysaor'la Pegasos
için korkunç bir boğuşma başlar. çıkıverdi kanından. Biri Okeanos 'un
Akhalar bütün çabalarına karşın kaynaklarından doğduğu
Patroklos'un ölüsünü Tro-y.ılılara için,
kaptırırlar. Nestor'un oğlu Antilok- öteki elinde altın kılıç tuttuğu için
hos acı haberi Akhilleus'a getirir. O almışlardı Pegasos la Khrysaor
sırada yiğidin yası şöyle dile getirilir (İl. adlarını. Pegasos bırakıp davarlar
XVIII, 1 vd.): anası toprağı havalandı gitti
ölümsüzlere doğru. Zeus 'un
sarayında oturur şimdi şimşekle
Böyle dedi, Akhilleus 'u kapkara yıldırım taşıyıp onun adına.
biryas
bulutu Adı, kaynak anlamına gelen Yunanca
kapladı. İki eliyle aldı ocağın küllerini, "pe-ge" sözcüğünden türemiş sayılan
döktü başının üstüne, kirletti güzelim Pegasos pınar ve çeşme başlarında
yüzünü bulunmaktan hoşla nırmış. Bir gün
. Sonra uzandı boylu boyunca tozun, ayağını yere vurarak Helikon dağının
toprağın
içine, elleriyle çekip kopardı, kirletti eteğinde Hippokrene, at çeşmesini
saçlarını. meydana getirdiği anlatılır (Medusa,
Perseus, Bellerophontes).
Akhilleus bir daha anası Thetis'i
çağırır, Hephaistos'a yeni silahlar Pegasos gökte bir burç haline
yaptırmak için gitmeşini ister ve dileği getlrilmiştir.
yerine gelince savaşa katılır
(Hephalstos, Akhilleus, Thetis.) Akhıl
leus Hektor'u öldürmekle
Patroklos'un öcü nü almış olur, ölüsünü
de daha önce Troyalı
Peirithoos. llyada'ya göre Dia'nın Akastos'un oğulları onu tahtından atıp
Zeus'tan olan, başka kaynaklara göre Istan-j köy adasına sürerler.
îkson'dan olan oğlu, ünlü Lapith.
Lapithlerle Kentaurlar savaşına katılır, Pelias. Tryro ile Poseidon'un oğlu,
Hippodameia ile evlenir ve Theseus'un Nele-us'un ikiz kardeşi (Tab. 22). Ölümlü
en yakın dostu olarak yiğidin bütün babası Kretheus olduğu için Pelias,
serüvenlerine katılır (Hippodameia, İason'un babasıj Aison'un üvey
The-seus). kardeşidir (Aison). Tyro tanrıdan gebe
kaldığını saklamış ve-doğurduğu ikizleri
Pelasgos. Akdeniz yöresiyle dağa bırakmış. Nasıl büyütülüp krallık için
Yunanistan'da oturan en eski soyun adı kavgaya tutuştukları konusunda
Pelasgoi, Pelasglar-dı. Zeus'la efsaneler birbirini tutmaz, ama Pelias'ın
Niobe'den doğmuş olduğu söylenilen kardeşi Nele-us'u tahttan attığı, onun
Pelasgos da bu soyun atası olarak gös- da göçüp Pylos'a yerleştiği anlatılır
terilir (Niobe2). (Neleus). Pelias, Aison'un oğlu îason'la da
kozunu paylaşamaz ve İa-son'dan
Peleus. Aiakos'un oğlu Peleus, kurtulmak için onu Karadeniz'in Kolkhis
Telamon'un kardeşi ve Akhilleus'un ülkesine altın postu almaya gönderir,
babasıdır (Tab. 21). Ömrü olaylarla dolu lason Medeia ile birlikte dönünce, büyücü
geçmiştir: Telamon'la birlikte üvey prenses Pelias'ın kızlarını babalarını
kardeşleri Phokos'u öldürdükleri için sözde gençleştirmek amacıyla kesip bir
yurtlarından sürülürler (Aiakos). kazana atmaya kandırır. Bu korkunç
Peleus Tesalya'ya Phthia kralı işlemden sonra Pelias'ın oğlu Akastos
Eurytion'un yanına sığınır. Kral onu îason'la Medeia'yı lol-kos'tan sürer
suçundan arındırdığı gibi kızı (Argonaut'lar, lason, Akastos).
Antigone'yi de ona karı olarak verir.
Ama Peleus'un başına bir bela daha Pelopeia. Thyestes'in kızı (Tab. 14,
gelir: Kalydon avı sırasında kaynatasını 15). Bilmeden babasıyla yatar ve
istemeyerek öldürür ve gene yollara Aigisthos'u doğurur. Sonradan
düşer. Bu kez folkos'ta kral Atreus'a karı olur, böylece
Akastos'un sarayına gider, ama Pelopsogullarının zincirleme suç ve
orada da kralın karısıyla başı derde ilenme sürecine karışır (Atreus,
girer (Akastos). Karısı ölünce tanrılar Aigisthos).
onu Thetis'e koca olmak için seçerler.
Nereus kızı önce Peleus'la evlenmemek Pclops. Tantalos'un oğlu, tanrı
için bin bir kılığa girer, ama Peleus, Zeus'un torunu, Yunan efsanesinin en
arkadaşı olan at adam Kheiron'un ilgi çekici kahramanlarından biridir
yardımıyla onun hakkından gelir. Düğün (Tab. 14, 15). Anasının Ege
yapılır, pek uğurlu olmadığı hemen ırmaklarından Ksanthos, ya da Pakto-
meydana çıkar (Akhilleus, Paris). los'un kızı olduğu ileri sürülür. Pelops
Akhilleus Troya savaşına gittiği zaman babası Tantalos gibi Anadolu'da
Peleus Phthia'daki sarayında onu uzun doğmuş, büyümüştür, onun
zaman bekler, ihtiyar Pria-mos da Yunanistan'a göçmesi uygarlığın Yunan
Akhilleus'u yumuşatmak, Hektor'un yarımadasına Anadolu'dan geldiğini
ölüsünü ellerinden alabilmek için kanıtlayan bir belirtidir.
babasının anısını getirir gözlerinin Efsaneye göre tanrılarla haşır neşir
önüne (İl. XXIV, 486 vd.).- olan Tantalos onları denemek için bir
şölende onlara kesip doğradığı oğlu
Tanrısal Akhilleus, getir aklına Pelops'u yiyecek olarak verir, tanrıların
babanı. Şimdi olmalı o da benim
yaşımda, varmıştır uğursuz hepsi bu korkunç oyunun farkına
ihtiyarlığın eşiğine. Belki çevresinde varırlar, yalnız kızını yitirmiş olmanın
bugün komşuları üzer onu, belayı acısıyla dalgın olan Demeter Pe-
savacak kimsesi yoktur yanında. Ama lops'un bir omzunu yer. Zeus tanrı
duyar hiç olmazsa yaşadığını senin, çocuğun bedenini yeni baştan yaratıp
oğlum dönecek Troya 'dan, göreceğim diriltir, Deme-ter'in yediği omuz
onu,
yerine de fildişinden bir omuz koyar
der. Pelops'a. Tanrı Poseidon Pe-lops'a
Oysa, bilindiği gibi, Akhilleus gönül verir, bir süre şarap sunucusu
Troya'dan dönmez, orada ölür. Bir olarak kullanır, sonra gene yeryüzüne
efsaneye göre Peleus'un Akhilleus gönderir ve kanatlı atlar armağan
Troya'dayken öldürdüğü ederek Oinoma-
karşı yarışa girişmeyi buyurur. Odyssela destanı başladığı sırada
Bilindiği gibi Elis kralı Oinomaos kızı İthake sa rayının Penelope'ye taliplerle
Hippodameia'yı ancak kendisini araba dolduğunu görürüz, adanın, komşu
yarışında yenecek olana vermeye ant ülkelerin ileri gelenleri hep kocasız
içmişti. Pelops Oinomaos'u yener ve kalan güzel kadını almak isterler, daha
Hippodameia ile evlenir (Oinomaos doğrusu Odysseus'un mal mülk dolu,
Hlppodameia). Pelops yerli sürüleriyle zengin krallığını ele
kahramanIardan ne kadar üstün olduğunu geçirmektir amaçları. Üstelik de saray
böylece tanıtlamış olmakla kalmaz. sahipsiz kaldığı, Laertes
Olympos oyunlarını kurar ve ihtiyarladığından ötürü, Telemakhos da
Yunanistan'da bu yoldan büyük bir çığır çocuk olduğundan karşı koyamadıkları
açar. Mora yarımadasına adının verilmiş için talipler saraya yerleşmişler,
olması Ege'den gelme bu göçmenin Odysseus'un nesi var, nesi yoksa hepsini
efsanede gösterilen yerinden de daha sömürüp tüketmektedirler.
büyük bir yer tuttuğunu, daha derin bir Telemakhos'la aralarında bir
çığır açtığını açığa tartışmadır gider, Penelopeia'nın bu
vurmaktadır. kadar yıl sonra bir koca seçmesini ister
Pelops'un Hippodameia'dan olan talipler, bunun gerçekleşmesi için de
oğulları-nın tanrı lanetine uğramış babasına çeyiziyle birlikte geri
olmalan Pelops'un kendisine yardım verilmesini, babasının da uygun göreceği
etmiş olan arabacı Myrti-los'u denize bir kocayı kızına seçmesini. Telemakhos
atıp öldürmekle işlediği suçtan İleri anasını korur, evinden etmek istemez.
geldiği söylenir (Myrtilos). O bir yandan talipleri oyaladığı gibi,
Penelo peia da ikide bir taliplerin
Pemphredo. Phorkys'le Keton'un kızı
karşısına çıkar, tatil umutlarla onları
(Gra-lalar).
aldatır. İthake sarayına dilen ci kılığında
Penates. Roma'da yurdu ve aile ocağını gelen Odysseus'a Penelope şöyle anlatır
koruyan tanrıdır. Her evde Vesta ve bu işi (Od. XIX, 137 vd.):
Lares tan-ırılarıyla birlikte Penatlara da
tapıldıgı gibi, kültleri kamu alanına Tanrı birbezdokumayı kodu aklıma
yayılmış, köylerden şehirlere kadar her ilkin, kocaman bir tezgâh kurmuştum
odamda, arşın arşın bez dokuyordum
yerin Penates tanrıları olmuştur. habire, taliplere de şöyle laf
Penelope. Homeros destanlarında adı ediyordum arada bir: "Delikanlılar,
Pe-nelopeia diye geçen İkarios'un kızı,
madem tanrısal Odysseus
Odysse-us'urı karısı Penelope Yunan
öldü,
çaresizvaracağım içinizden birine,
mythos'unun en ünlü kişilerindendir. ama ne olur, bekleyin bir parça daha,
Eşinden ayrı kaldığı yirmi, otuz yıl bitsin bu dokuma, boşa gitmesin
sürece başka kocaya varmamak için bunca
ayak diremesi, Odysseus'a sadık iplik,
kalması onu evlilikte vefa ve sevginin bir kefen dokuyorum yiğit Laertes 'e,
simgesi haline sokmuştur. Onun adı güngelirde, ölüm onuyeresererse
upuzun, Akhalı kadınlar ne der sonra
kadar, yıllar yılı gündüz dokuyup gece bana ". Böyle derdim, kanardı bu
söktüğü bez de dillere destan olmuştur. sözlere taşkın
Odysseus Tyndareos'un kızı yürekleri.
Helene'ye talip olacakken, ondan Oysa ben, gündüzleri dokuduğum koca
vazgeçer ve akrabası penelope ile bezi birçerağ önünde sökerdim
evlenir (Odysseus). Bu mutlu çiftin geceleri. Kandırdım onları işte böyle
Telemakhos diye bir çocukları olur, tam üç yıl, ama dördüncü yıl başlayıp
çatınca ilkyaz, bir hizmetçi, saygısız
ama Telemakhos daha kundakta bir köpek, duyurur
bebekken babaası Troya savaşına onlara
gitmek zorunda kabr. Penelopeia'nın bunu, geldiler yakaladılar beni,
çilesi o zaman başlar. Bunu kaynanası bağırdılar,
Antikleia'nın ağzından duyarız (Od, çağırdılar.
XI, 181 vd.);
Penelope Odysseus kadar kurnaz ve
Karın büyük bir sabırla beklerseni
düzenbazdır. Son çare olarak talipleri
evindi', Gündüzlerl ağlaya ağlaya
tüketir kendini, bir geceleler geçirir ki bir yarışma ya sokmak gelir aklına:
düşman boşına 4 Odysseus'un büyük yayını getirtecek,
onu gerip ok atmayı kim başarırsa ona
varacağı karar ını Odysseus'a
bildirir. Böylece Odysseia'nın son meşine yobazca direnir. Ne korkunç bir
sahnesine, yani taliplerin öldürülmesine cezaj gördüğü, kendi anasının elleriyle
yol açan çareyi düşünmüş olur. nasıl parça;) landıgı Euripides'in
Odysseus taliplerden öç aldıktan "Bakkha'lar" tragedyasın da sahneye
sonra kendini Penelope'ye tanıtmakta konmuştur (Bakkhalar, Agaue). \
epey güçlük çeker. Bu adamın kocası
Pergamos. Pergamon (Bergama)
Odysseus olduğuna bir türlü inanmaz şehrinin kurucusu sayılan kahraman.
ve onu habire denemeye koyulur. O Bir kaynağa göre Akhilleus'un oğlu
kadar ki Telemakhos bile anasının Neoptolemos'la Andro-makhe'den
tutumuna şu sözlerle içerler (Od. dogmadır. Yunanistan'dan Ana dolu'ya
XXIII, 97 yd.J: kaçar ve Bergama'nın bulundugı
Ana, kötü ana, yüreği taştan anal yerdeki kralı öldürüp kral olur, şehre
de ken di adını verir.
Ne diye böyle uzak durursun
babamdan, Pero. Neleus'la Khloris'in kızı. Çok
ne diyeyanma oturup konuşmaz, güzel olduğu için birçok talipleri
sorular varmış, ama kızından ayrılmak
sormazsın istemeyen Neleus onu kendine
ki? Kim dayanır senden başka, hangi İphiklos'un sürülerini getirecek olan
kadının adama vereceğini söylemiş, kardeşi
yüreğ Melampos'un yardımıyla Bias bunları
i baba toprağına dönen kocasından
böyle kaçırıp kızla evlenmek hakkını elde
uzak etmiş (Metampus, İphik-los).
durmaya, sürüne dilene yirmi yıl sonra
dönen Perscis. Okeanos kızı Perseis tanrı
kocasından ? Heli-os'la birleşir ve Kirke, Aietes,
Oldum olası taştan katıdır bilirim Pasiphae ve Perseis'i doğurur (Tab. 8).
yüreğin
Pcrscphone. Zeus'la Demeter'in kızı
senin.
(Tab. 5). Kore, genç kız adıyla da anılan
Oysa bu sözler, Odysseus'un çok Persepho-ne'nin Hades tarafından
hoşuna gider, karısının ne kadar yeraltına kaçırılması, Demeter'in yası
şüpheci ve akıllı olduğunu anlar. ve Persephone'nin ölüler ülkesinin
Kavuşmaları da o oranda tatlı olur tanrıçası olarak Hades'te kalması için
(Od. XXIII, 209 vd.). Demeter, Hades, Adonis maddelerine
bakınız.
Penia. Yoksulluğu simgeleyen bir
tanrısal varlık. Platon'un "Şölen "inde Perses. Bir kaynağa göre Titanlardan
anlatıldığı gibi Penia bir gece Poros'la Kri-os'la Eurybie'nin oğludur (Tab. 4),
birleşmek yolunu bulmuş ve Eros'a gebe Asteria ile evlenir, Hekate'yi üretir.
kalmıştır (Eros). Başka bir kaynak Helios'la Perseis'in
Penthesileia. Adı Akhilleus efsanesine oğlu, Kirke, Aietes ve Pa-siphae'nin
karışan ünlü Amazon kraliçesi. kardeşi olduğunu ileri sürer (Tab. 8).
Efsaneye göre, öbür Amazonlar gibi Perseus. Zeus'la Danae'nin oğlu
Penthesileia da Ares'ln kızıymış, Perseus (Tab. 10, 13) İo'nun
Kaystros (Küçük Menderes) adlı bir oğlu, döllerindendir. Dedesi Akrisios'un
Ephesos diye bir torunu olmuş. kızından doğacak torununu yok etmek
Hektor öldükten sonra Penthesileia için Danae'yi nasıl tunçla örtülü bir
bir bölük Amazon'la Priamos'un odaya kapattığı, Zeus'un bir altın
yardımına koşar ve çok yararlık yağmuru biçiminde içeri yağıp kızı gebe
gösterir. Akhilleus'a karşı koymayı bıraktığı, Perseus doğduktan sonra
göze alır, savaşta sag memesinden anasıyla birlikte bir sandığa kapatılarak
vurulur ve ölür. Ama Akhilleus can denize atılışı, Seriphos adasına çıkışı,
çekişirken Penthesileia'nın güzelliğine ora kralının Danae'ye göz koyması
vurulmuş ve onu bir türlü unutamamış. Akrisios ve Danae maddelerinde
Thersites de yiğidin bu tutkusuyla alay anlatılmıştır.
etmiş de bu yüzden Akhilleus onu
öldürmüş (Thersites).
Pentheus. Agaue'nin oğlu, Kadmos'un
torunu Pentheus (Tab. 18) şarap tann
Diony-sos'un teyze oğludur, ne var ki
Bakkhos dininin Yunanistan'a ve
özellikle Thebai'ye gir-
242
Perseus efsanesi dünyanın başkaı "Güneş'in sarayı pırıl pırıl bir yerdi.
birçok folklorlarında bulunan masal Boy dan boya yaldızlar içinde ışıldardı
motifleriyle süs lüdür. Bu efsane şöyle gece, gündüz. Değil ölümlüler, bazı
özetlenebilir: Seri-phos kralı tanrılar bile gire mezlerdi o saraya.
Danae'yi elde etmek ister, bu amaçla Günlerden bir gün, ana yanından
da Perseus'u başından atmaya çalışır. ölümlü olan bir delikanlı Güneş'in
Delikanlıyı Medusa'nın kafasını kesmeye ülkesine adımını attı. Gidip Güneş'in
gönderir. Perseus yola koyulur, kendisiyle konuşmak istiyordu. Bunu
tannlardan Hermes'le Athena onu gerçekleştirmek için de, yapamayacağı
Gorgolara bekçilik eden Graiaların şey yoktu. Uzaktan görünen saray,
yanına götürürler (Graialar), Perseus gözleri kamaştırıyordu. Yine de yürüdü,
bunlan uyutup Gorgolara yaklaşmak yürüdü, sarayın merdivenlerini tırmanıp
yolunu bulur. Bu iş ancak kanatlı önüne ilk gelen odaya girdi. Rastlantıya
sandallar giymek ve başına Hades bakın siz, girdiği odada Güneş
başlığını geçirerek görünmez hale oturuyordu. Artık dayanamadı delikanlı,
gelmekle olur. Tanrılar Per-seus'a gözlerini kapadı.
keskin çelikten bir orak da verirler, Güneş'in gözünden bir şey kaçar mı
böylece Gorgoların karşına çıkar hiç? Yaklaş yanıma delikanlı' dedi,
(Gorgo-lar). Üç Gorgo'dan yalnız 'sarayıma neden geldin, söyle bana'.
Medusa ölümlüdür. Öbürlerine Delikanlı, 'Öğrenmek istediğim bir şey
sataşmadan onu bulup öldürmek gerek. var' dedi, 'onun için geldim. Anneme
Perseus üç canavarı uyur bulur, kanatlı bakılırsa benim babam senmişsin. Önce
sandallarıyla havaya uçar ve Athe- inanmadım, ama annem öyle üsteledi ki
nanın Medusa'nın üstünde bir kalkanı gelip sana sormaya karar verdim'.
ayna gibi tutmasından faydalanarak Güneş, parlayan tacını çıkardı
canavarın kafasını uçurur. Medusa'nın başından. 'Gel otur şuraya Phaeton'
kesik boynundan Pegasos atıyla dedi, 'annen doğru söylemiş. Ben
Khrysaor fışkırır (Pergasos, Khrysaor). gerçekten senin babanım. Sözüme
Dönüş yolunda Perseus inanmazsın belki; onun için bir şey dile
Habeşistan'dan geçer ve bir kayaya benden, dileğini hemen yerine
bağlı olarak kurban edilmek Üzere getireyim. Böylece inanırsın baban
bulunan Andromeda'yı kurtarır (And- olduğuma. Styks ırmağı üstüne yemin
romeda). Babasının ve amcasının ediyorum, ne istersen yapacağım'.
isteğine karşın karı olarak aldığı Phaeton, her gün gökyüzünde ışıklı
Andormeda ile birlik--- Seriphos'a arabasını süren Güneş'e bakar, "Şu
döner, anasına göz koymuş olan kralı arabayı bir gün de ben sürebilsem'
Gorgo başıyla taşa çevirir ve Seri-phos derdi. Babası Styks üstüne yemin
krallığını kendisini kurtaran Diktys'e bı- etmişti bir kere, artık cayamaz-di;
raklıktan sonra asıl yurdu olan Argos'a hemen dileğini söyledi.
döner. Bir disk atma yarışında 'Bugün arabanı ben sürmek
Akrisios'u kaza ile öldürür, öldürdüğü istiyorum, tek dileğim bu'.
adamın dedesi olduğunu anlayınca, çok İşte o zaman, Güneş tann, yaptığı
üzülür, Argos tahtına çıkmayı kabul yanlışlığı anladı. 'Oğlum', dedi, 'sen
etmez, Tiryns'e kral olan akrabası ölümlü bir kişisin. Benim arabamı ise
Megapenthes'e Argos'u verip kendisi tanrılar bile kullanamaz. Zeus'un bile
Ti-ryns'i alır. Perseus'la elinden gelmez bu. Yolu düşün bir kere.
Andromeda'nın birçok Çocukları olur. Denizden tepelere çıkan yokuş öyle dik,
öyle yalçındır ki düşersin. Atlar desen
Phaethon. Phaethon, bir kaynağa azgın mı azgın. Öğle vakti aşağıya
göre Eoss'la Kephalos'un, başka bir bakamazsın, o kadar yüksekte olursun.
kaynağa göre de Güneş tanrı İniş yolu da diktir. Ben bile zor
Helios'la Okeanos kızı Klymene'nin iniyorum o yolu. Yukarda neler var diye
oğludur (Tab. 8). Adı parlak, pırıldayan merak ediyorsun herhalde. Ben sana
anlamına gelen bu delikanlının öyküsü en söyleyeyim neler var. Korkunç yaralıkl.n
iyi Ovidius'un "Değişimler" adlı eserinde v.n bir kere, Boğa var, Aslan var, Akrep
anlatılmıştır. Bu öyküyü özetleyen E. Ha var, Yengeç var hepsi seni öldürmeye
millon'un anlatışını (çev. Ülkü Tamer) kalkarlar.
aşağı da veriyoruz:
Gel vazgeç bu dilekten, başka bir şey iyi karşılanmaz burada yabancılar,
iste, hemen yapayım'. güler yüz gösterilmez dışardan
gelene, tez giden gemilerdir tek
Phaethon bu sözleri duymadı bile;
güvendikleri, yeri sarsan tanrının
kafası azgın'atlarla ışıklı arabadaydı. armağanıdır onlara, koca enginleri
Zaten yıldızlar, gökyüzünden çekilmeye aşarlar bu gemilerle, gemiler kanat
başlamışlardı artık, şafak her yanı gül kadar, düşünce kadar
pembesine boyamıştı. Atlar kapıda hızlıdır.
hazır bekliyorlardı. Tartışmaya
Nitekim Odysseus'u bir süre
vaktileri yoktu. Güneş baba, oğlunun
konuklayıp, serüvenlerinin öyküsünü
dileğini istemeye istemeye kabul etti.
dinledikten sonra Phaiak'lar onu bir
Şimşek gibi fırladılar kapıdan. Atlar, gemiye bindirip, bir gece içinde
sürücülerinin acemi birisi olduğunu İthake'ye bırakırlar. Uykuda geçirdiği
anlamışlardı; iyice azdılar. Yokuşu öyle bu yolculuk Odysseus'a bir düş gibi
hızla çıktılar ki, seyredenlerin ödleri gelir, Phaiak gemicileri onu kıyıya
koptu. Phaethon da korkular içindeydi. mallarıya birlikte bırakıp gitmişlerdir
Heyecandan dizginleri bırakıverdi. çünkü. Ama Poseidon baş düşmanı
Bardağı taşıran son damla oldu bu. Odysseus'un kurtulduğuna içerler,
Atlar, Doğu Rüzgârını da geçerek Phaiak gemisinin İthake'den döndüğünü
yeryüzüne inmeye başladılar. Arabanın görünce, Zeus'la şöyle bir konuşma
sıcaklığından İda, Helikon, Parnassos ve geçer aralarında (Od. XIII, 149 vd.):
Olympos tepeleri tutuşu-verdi. Vadileri
ateş sardı. Irmaklar buhar oluverdi. Nil 'isterdim şimdi de Phaiakların şu güzel
ırmağı kaçacak delik aradı, sonunda gemisini
paramparça etmek kılavuzluktan
başını bir yere sokuverdi. O gün
dönerken
bugündür Nil'in kaynağı nerededir, sisli
bilinmez. denizde, anlasınlar ne demekmiş
Tanrılar tanrısı Zeus baktı ki, iş kılavuzluk etmek
çığırından çıkıyor. Hemen yıldırımını aldı ona, buna,
eline, Phae-thon'a doğru fırladı. Yıldırım isterim sarılsın şehirleri koskoca bir
gidip, genç sürücüye çarptı; delikanlı dağla'. Bulutlan devşiren Zeus ona
karşılık verdi,
arabadan düşüp Eri-danos ırmağının dedi ki:
sularına gömüldü. Irmak, gövdesinden 'Benim de gönlüme, kardeş, en uygun
fışkıran alevleri söndürdü, onun içini görünen şu:
serinletti. Korulardan naiadlar geldiler, Gemiyi olduğu gibi görünce şehir halkı,
büyük bir üzüntüyle Phaethon'u gömüp taşa çevir onu kıyıya yakın bir yerde,
mezar başında yas tuttular. Güneş İnsanlar şaşıp kalsın bir gemiye
Helios kızları da geldiler mezar başına;
benzeyen
kay<.ya
ama gelir gelmez de hemen birer kavak , ve koskaca bir dağla sarıver
ağacı oluverdiler. O günden beri şehirlerini'.
Eridanos kıyılarında yel estikçe usul usul
sallanır dururlar". Öyle olur, Phaiakların' gemisi taşa
çevrilir ve Alkinoos'u şehirlerinin liman
Phaethusa. Helios'un kızı, Odysseia'da olmasını önleyecek dağın önlerine
adı geçen nympha. Kız kardeşi Lampetie dikilmemesi için tanrılara yakarır
ile birlikte Güneş'in sığırlarına bekçilik görürüz. Ünlü Skherie adasının bugünkü
eder (Lampetie). Korfu olduğu genellikle kabul edilir.
y/i A
öyle birleşmiş, onun için de Kheiron yan balık adının verilmesi bir Nereus kızı
at, yan insan olarak doğmuş. Başka bir olan anası Psamathe'nin insan olan
anlatımda Philyra'nın tanrıdan kaçmak Aiakos'tan kaçmak için fok kılığına
için kısrak olduğu, Kronos'un da ona bir girmesinden ileri gelmiş. Phokos doğduğu
at biçiminde yaklaştığı söylenir. Aigina adasından ayrılıp orta
Kheiron'un doğduğu Pelion dağında Yunanistan'da Phokis bölgesini kurmuş,
oğluyla oturan Philyra ona çömezlerini sonra yurduna dönüşte kendisini
yetiştirmede yardım edermiş kıskanan kardeşleri Peleus'la Telamon
(Akhilleus). tarafından öldürülmüş. Anası Psamathe
Peleus'un sürüldüğü Tesalya'daki
Phineus. Bkz. Argonaut'lar, davarlarını yiyip yok eden bir kurt salmış
Harpyalar. peşine, sonra da Thetis'in dileğine
uyarak kurdu bir taş heykel haline
Phlcgeton, Adı alev anlamına gelen getirmiş (Peleus, Telamon).
bir kökten türemiş olan Phlegeton,
Pyriphlege-ton adıyla da anılır. Pholos. Herakles efsanesinde, özellikle
Kokytos'la birlikte yeraltı ülkesinde Ery-manthos domuzu avında rol
akan bir ırmak olarak gösterilir. Bir ateş oynayan at adam. Herakles bu ava
ırmağı olduğu adından belli. çıktığında Pholos'un inine konuk olmuş,
Phlegyas. lksion'un babası. Asklepios'u at adam onu ağırlamış, kendisi çig et
doğuran kızı Koronis'in ırzına geçen yediği halde, yiğide etler kızartıp
Apollon tanrıdan öç almak için yedirmiş; bir ara Herakles şarap
Delphoi'deki tapınağını yıkmak istemiş. isteyecek olmuş, Pholos da bir fıçı
Phlegyas bu suçundan dolayı Hades'te şarabım var, ama bu Kentaurların kamu
büyük bir cezaya çarpılmış. malıdır demiş.'Yiğit yine de açtırmış
fıçıyı. Şarap kokusuna gelen at adamlar
Phobos. Bkz. Deimos. taşlar, dallar ve yanan çeraglarla
saldırmışlar, kavga çıkmış ve at adamlar
Phoiniks. (1) Agenor'un oğlu, Europe,
birçok Ölü verdikten sonra çekilmişler,
Ki-liks ve Kadmos'un kardeşi (Tab. 10).
ne var ki Pholos bir ölünün gövdesinden
Babası onu da öbür kardeşleri gibi,
çıkardığı oku ayağı üstüne düşürüp
kaçırılan Euro-pe'yi aramaya gönderir.
yaralanmış. Pholos bu yaradan dolayı can
Phoiniks Fenike'ye yerleşir ve Sidon
verince Herakles çok üzülüp onu törenle
şehrini kurar. Fenike adı onun adından
gömmüş (Herakles).
gelmedir (Agenor, Europe).
(2) Akhilleus'un lalası. İbret verici Phorkys. Pontos'la Gaia'nm oğlu,
hayat hikâyesini llyada'da kendi Nereus, Thaumas, Keto ve Eurybie'nin
ağzından duyarız (İl. IX, 44 vd.): kardeşi (Tab. 6). Keto ile evlenen
Phoiniks Boiotia kralı Amyn-tor'un Phorkys Graialarve Gor-goların
ogluymuş, babası, anasını bir babasıdır.
kapatmayla aldatırmış, anası da şu
Phosphoros. Sabah yıldızına verilen
kapatmayla yat da, ihtiyar babandan
ad; ışık getiren anlamına gelir. Adı
soğuşun demiş ona, Phoiniks öyle
Latinceye Lu-cifer olarak çevrilmiştir.
yapmış, ama babasının lanetine uğrayıp
Şafağı haber veren yıldız olarak şiirde
yurdundan sürülmüş. Peleus'un yanına
adı sık sık geçer.
sagınmış, Myrmidonların kralı da onu
dostça karşılayıp Akhilleus'a yönetici Phriksos. Athamas'la Nephele'nin
olarak vermiş. Phoiniks Troya savaşında oğlu. Üvey anası İno Phriksos'la Helle'yi
Akhilleus'un yanından ayrılmaz, yiğit bir sandık içinde denize atınca Nephele
öfkeyle barakasına çekilince, ona çocuklarını bir altın postlu koçun sırtına
öğütler, örnekler vererek yola bindirip kaçırır. Hel-le denize düşüp
getirmeye çalışır. Patroklos ölünce boğulur, Phriksos ise Kol-khis'e varır
Akhilleus'un derin yasına katılır. ve koçu Zeus'a kurban ettikten sonra
Akhilleus ölünce Phoiniks postunu kendisini konuklayan kral Aie-
Neoptolemos'u almaya gider ve onunla tes'e armağan eder (Argonautlar,
Troya'ya dönmek üzeredir ki yolda Athamas, Nephele).
ölür. Neoptolemos onu törenle gömer
(Akhilleus): Phrygios. Adı Phrygialı anlamına gelen
Phrygios bir Miletos kralıdır. Miletos
Phokos. Adı fok balığı anlamına gelen krallıgı-
Pho-kos Aiakos'la Psamathe'nin oğlu,
Peleus ve Telamon'un kardeşi (Tab.
21). Kendisine bir
na Phobios'tan sonra geçer (Antheus), mesine fazlaca üzülmüşler de ondan
Mile-tos'ta bir Artemis şenliğinde dönüşmüşler.
gördüğü Myus (bugün Afşartepe) Bir anlatıma göre, Troya düştüğü
zorbasının kızına âşık olur, böylece zaman, Dardanos soyunun atası
Miletos'Ia Myus şehirleri arasındaki Elektra aşırı bir üzüntüye kapılıp kız
savaşa son verir. kardeşlerinden ayrılmış ve gökte
gezegen oluvermiş (Elektra).
Picus. Adı, ağaçkakan anlamına gelen
Picus Latium'un en eski krallarından ve Pleione. Zeus'la Tethys'in kızı.
yerli sayılan boydandır. Faunus'un Pleiadlardan başka bir de Hyadlar adlı
babası, kral Lati-nus'un dedesi beş kızı ve Hyas adlı bir oğlu olmuş.
olduğuna inanılırdı. Picus ünlü bir Kızlarıyla birlikte yıldız olmuş
biliciymiş, bunun için de geleceği görme (Pleiadlar, Hyas).
yetisine sahip ağaçkakan kuşunu hep
yanında taşırmış. Efsane yazarları Plutos. Adı zengin, zenginlik anlamına
büyücü Kir-ke'nin kral Picus'u bir gelen Plutos, Demeter'le İasion'un
ağaçkakan kuşuna dönüştürdüğünü ileri oğlu sayılır. Hesiodos Theogonia'da
sürerler. Bu kuş Roma dininde önemli şöyle tanımlar onu (Theog. 970 vd.):
bir rol oynar, Mars'a adanmış bir Yüceler yücesi tanrıça Demeter
hayvan olup Romulus'la Remus'un sevişip kahraman lasion 'la bereketli
kurtarılmalarında dişi kurt kadar rol Girit'in nadaslı tarlalarında cömert
oynamış. Plutos 'u getirdi dünyaya. Bütün
karaları, denizleri dolaşır Plutos, kime
Pitane. Mysia'da Pitane (Çandarlı) rastlar, kimin eline düşerse, zengin
kentini kuran Amazon'un adı. Kyme ve eder onu, berekete boğar.
Priene şehirlerinin kurulmasına da Daha sonralan Plutos bereket
katılmış. tanrıçası De-meter'in grubundan
Pleiad'Iar. Gökte yedi yıldıza çevrilen ayrılarak soyut bir kavramı simgeleyen
yedi kız kardeş. Yunanlıların "Pleiades" bir tanrı olmuştur. Aristopha-nes'in
dedikleri bu yedi yıldızlı burç, yedi "Plutos" adlı komedyasında kör olarak
kandilli Süreyya, yani Ülker burcudur. canlandırılır.
Efsaneye göre, Pleiadlar, Atlas'la Podaleiros. Tanrı Asklepios'uh oğlu,
Pleione'nin kızlanymış (Tab. 7). Adları Ma-khaon'un kardeşi, llyada'da adı
da şu: Alkyone, Merope, Kelaino, Elekt- geçen hekim. Makhaon'la Podaleiros
ra, Sterope, Taygete, Maia. Bu kızların güzel Helena'ya talip olmuşlardı, Troya
dördü Zeus, ikisi Poseidon, biri Ares'le savaşına da bu yüzden Te- • salya'dan
evlenir, yalnız Merope ölümlü bir gelme otuz gemiyle katılmışlar ve her
erkeğe, Sisyphos'a eş olur. Onun için ikisi de savaşçı ve hekim olarak yararlık
de Merope Ülker burcunun en sönük göstermişlerdi (Makhaon).
yıldızıymış derler. Hesiodos "İşler ve Efsaneye göre Podaleiros Troya
Günler"de şöyle söz eder Pleiadlar- savaşından diri çıkar ve şehir
dan(İşi. 383vd.): düştükten sonra kâhin Kalkhas'la kara
Ekinini biç, görünce gökte yolundan Kolophon'a gider. Kalkhas
Pleiadyıldızlarım, Atlas'ın kızlarını. orada ölünce Podaleiros, Delphoi'ye
Görünmez oldukları zaman da gidip nereye yerleşmesi gerektiğini
ek toprağını. tanrıya sormuş, aldığı cevap da şu
O yıldızlar kaybolur kırk gün, kırk olmuş: Öyle bir ülke seç ki gök yıkılsa
gece. sen altında kalmayasın. Bu ülkeyse
Bir efsaneye göre, yedi kız kardeş çepeçevre yüksek dağlarla çevrili Karia
anaları Pleione ile birlikte Boiotia'da Khersonessos'u, yani Datça yarımada-
gezinirken, avcj Orion'a rastlamışlar, sıymış. Karia'ya gelişi üstüne bir efsane
Orion tutulmuş onlara, beş yıl daha anlatılır: Gemisi fırtınaya tutulup
kovalamış Pleiadları, sonunda kızlar Datça yarımadasına atılmış.
birer güvercin olup uçmuşlar, Zeus da Podaleiros'u oradaki bir keçi çobanı
hallerine acıyarak göğe almış onları. kurtarıp ülkenin kralına götürmüş. Bu
Değişimlerinin nedeni başka türlü de kralın kızı Syrna damdan düşüp
açıklanır: Zeus babaları Atlas'a gök kemiklerini kırmışmış, Podaleiros onu iyi
kubbesini yükleyince, ya da kız etmiş,
kardeşleri Hyadlarla birlikte
kardeşleri Hyas'ın bir yılan tarafından
sokulup öldürül-
248
karşılık olarak kızı da, yarımadayı da ele Akhilleus'un karşısına dikilir, onunla
geçirmiş. Eşinin adına Syrnos diye bir savaşır ve ölür (il. XX, 407 vd.).
kent kurmuş bu yarımadada. Polydoros, Euripides'in "Hekabe"
adlı tragedyasında önemli bir rol
Podarge. Harpyalardan biridir, yel
oynar: Dram Poly-doros'un
tanrı Zephyros'la birleşip, Akhilleus'un
görüntüsünün sahneye çıkmasıyla
ölümsüz atları Ksanthos'la Balios'u
başlar. Genç Troyalı yürekler acısı
doğurur (Balios).
serüvenini kendi anlatır: Priamos'la
Podarkes. (1) Podarkes, Troya kralı Hekabe'nin oğlu dur, Troya savaşı
Pria-mos'un gençliğinde taşıdığı ad; kızışınca, babası onu birçok altınla
ayağı çabuk, hızlı anlamına gelir. birlikte Trakya kralı Polymestor'a
(2) İlyada'da adı geçen Tesalyalı yiğit, emanet etmiştir. Troya düşünce,
İphik-los'un oğlu, Protesilaos'un Polymestor altınlara el koymak için
kendisini öldürmüş, ölüsünü de denize
kardeşi.
atmıştır. Dalgalar şimdi topraktan,
Poias. Philoktetes'in babası. mezardan yoksun ölü bedenini kıyıdan
Argonaut'lar seferine katılmış ve usta kıyıya atmaktadırlar. O sırada Hekabe
bir okçu olarak He-rakles'in işlerinde Troyalı kadınlarla birlikte Trakya
yiğide yardımcı olmuş. Bir efsaneye kıyılarına sığınır, tek kalan çocuğu
göre Herakles'in odun yığınını Polyksene ile avunur. Oysa Akhilleus'un
tutuşturan odur, yiğit oklannı da ruhu Polyksene'nin kendisine kurban
Philoktetes'e değil, Poias'a vermiştir edilmesini ister, bu isteği Aga
(Phihktetes). memnon gelir Polymestor'a bildirir. Kızı
kur ban ederler. Hekabe kızının ölüsü
Polluks. Dioskurlardan Polydeukes kimi üstünde ağlar, dövünürken, birden
zaman Polluks diye de anılır. Özellikle daha korkunç bir haber alır:
Latin kaynaklarında adı daima Polydorös'un ölüsü kıyıya vurmuş tur.
Pollux'tur (Dioskur-lar). Bahtsız kraliçe birden güçlenir ve
Polybos. Oidipus efsanesinde sözü öcünü tüyler ürpertici bir vahşetle
geçen Korinthos kralı. Çocuğu olmadığı alır. Polymes torla İM oğluna pusu
için Oidi-pus'u kendi oğluymuş gibi kurar, çocukları babalarının gözü
önünde öldürdükten sonra, kralı da
benimser ve ölünce de tahtını ona
gözlerine iğne batırarak kör eder
bırakır (Oidipus).
(Poly ksene, Hekabe, Polymestor,
Polydamas. Adı İlyada'da Pulydamas Deiphylos).
olarak geçen Troyalı bir yiğit.
Savaşta Hek-tor'un yanı başında Vergilius'un "Aeneis" destanına göre,
çarpışır, büyük yararlık gösterir, Akha Polymestor Priamos'un oğlunu
duvarına saldırı planını hazırlar ve öldürdükten sonra, Trakya kıyılarında
Troyalılann surların içine sığınmalarını bir yere gömmüştür. Aeneas Trakya
salık verir. Hektor öldükten sonra kıyılanna uğrayınca, tanrılara sunu
Hele-ne'nin geri verilip savaştan sunmak için bir ağacın dallarını koparır
vazgeçilmesini isteyen de odur. ve bakar ki dallardan kan damlaları
akmakta ve topraktan yükselen bir ses
Polydeukes. Bkz. Dioskurlar. üstünde bulunduklan höyüğün
Polydoros'un mezarı olduğunu
Polydoros. (1) Kadmos'la söylemektedir. Bunun üzerine Aeneas
Harmonia'nın oğlu. Nykteis'le akrabasına gereken ölü törenlerini
evlenerek Labdakos'un babası ve yapar ve öyle ayrılır Trakya'dan (Aen.
Oidipus'un dedesi olur (Tab. 19). 111, 40 vd.).
(2) Homeros destanlarında ve
tragedyada adı geçen Polydoros, Polyksene. Priamos'la Hekabe'nin en
Priamos'la Laothoe'nin oğlu olarak küçük kızları (Tab. 16). İlyada'da adı
gösterilir. Kişiliği ve öyküsü destana geçmez, ama sonraki destanlarda,
göre başka, tragedyaya göre başkadır. özellikle Akhilleus efsanesinde önemli
İlyada'da Polydoros Priamos'un en bir rol oynar: Kardeşi Troilos atlarına
küçük oğlu olarak tanımlanır. Çok genç su almaya gelir, o sırada A khilleus
olduğu İçin babası onun Troya savaşına Troilos'a saldırıp onu öldürür, ama
karışmasını istemez, gene de Polydoros kovalayıp da eline geçiremedlği
bir yolunu bularak Polyksene'ye aşkla tutuşur. Kimi efsane
bu öyküyü şöyle uzatır: Akhilleus
Polyksene ile evlenebilmek İçin
Priamos'a Akha ordusundan ayrılmaya
söz vermiş, bu işin pazarlısını yapmak ve konukseverliğine sığınarak yalvarır.
için de Thymbralı Apollon tapınağına Sonra da şöyle anlatır Odysseus (Od.
gitmiş, Paris onu okuyla orada IX, 287 vd.):
öldürmüş.
Böyle dedim, hiç kargılık vermedi bu
Başka destanlarda Polyksene'nin katı
Troya yangını sırasında Diomedes, ya yürek,
da Odysseus tarafından yaralandığı ve ellerini açıp atıldı arkadaşlarımın
öldüğü anlatılır. Ama Polyksene üstüne üzerine,
en dokunaklı öykü Euripides'in yakaladı ikisini, çarptı kafalarını
"Hekabe" adlı tragedyasında sahneye yere
konandır: Neoptolemos babası Akhil- eniklergibi,
leus'u düşünde görür, yiğit öfkelidir, ossaatbeyinlerifışkırdı, ıslattı dört
Polyksene'nin mezarı üstünde kurban bir yanı,
edilmesini ister. Akhalar bu emri ayırdı onları parça parça, hazırladı
yerine getirirler. Genç kız anası yemeğini,
Hekabe'nin yalvarmalarına, dağda büyümüş bir aslan gibi, hepsini
direnmelerine karşı kurban edilir. Bu yedi,
kurbandan amaç yalnız Akhilleus'un bitirdi,
öfkeli ruhunu yatıştırmak değil, aynı ne bağırsak kodu, ne et kodu, nede
zamanda Akhalara uğurlu bir dönüş ilikli
sağlamaktır (Hekabe). kemik.
Odysseus tanrı ve insan yasalarına
Polymestor. Trakya kralı, Priamos'un saygısı olmayan bu azman yaratığa
arkadaşı, Troya kralının kendisine karşı başka türlü davranmak
emanet ettiği Polydoros'u kahpece gerektiğini hemen anlar ve bir düzen
öldürür, Hekabe'nin elinden cezasını kurmaya koyulur. Çıkıp kaçmak
görür (Hekabe, Polydoros). olanaksızdır, çünkü Tepegöz mağaranın
ağzını yerinden oynatılmayacak kadar
Polymnia. Musalardan biri, pantomimi
ağır bir kayayla örtmüştür. Odysseus
simgeler (Musalar).
başka bir çare düşünür: Ertesi sabah
Polyneikes. Oidipus'un ogulllarından Polyphemos sürüleriyle yaylaya
biri (Tab. 19). Adı çok kavgacı anlamına çıktıktan sonra, orada bulunan bir
gelen Polyneikes kardeşi Eteokles'le uzun sopayı alır, ucunu sivriltir ve
Thebai tahtı için çarpışır, önce ateşe koyup kızdırır. Akşam dev gene
şehirden Kreon'un gücüyle kovulur, gelir ve akşam yemeğini hazırlamak
Thebai'ye karşı Yediler seferinde üzere Odysseus'un İM arkadaşını daha
Eteokles'i öldürerek kardeşinin alır. Bu korkunç yemeğini hazırlarken
elinden ölür ve ölüsü Kreon'un koyduğu Odysseus'a adını sorar, kurnaz yiğit
yasağa karşın Antigone tarafından şöyle cevap verir (Od. IX, 366):
gömülür (Antigone). Benim adım Kimse, beni böyle çağırır
anam, babam ve bütün arkadaşlarım.
Polyphemos. Polyphemos,
O sırada yanma almış olduğu şarap
Odysseia'da anlatılan eşsiz ve çok ünlü
tulumundan sunar Tepegöz'e, dev
bir peri masalının kahramanıdır.
kana kana içer, siyah şarabı çok
Kyklops Polyphemos, deniz tanrı
beğenir ve bu armağana karşılık şöyle
Poseidon'un oğlu olarak gösterilir,
der Odysseus'a:
tanrının Odysseus'a karşı dinmez bir
hınç, amansız bir kin beslemesi de bu Tekmil arkadaşlarından sonra
oğlunun tek gözünü kör ettiğinden yiyeceğim
dolayıdır (Odysseus). Kimse 'yi,
Odysseia'da bütün bir bölümü hepsini yiyip bitireceğim, sonra onu,
kaplayan (Böl. IX) bu masal ancak bu da konukluk armağanım olacak
sana.
romanlarda rastlanabilecek tabiat
tasvirleriyle başlar: Tepe-göz'ün Ama şarap etkisini yapmaktadır:
adası, mağarası, ağılları tadına Tepegöz sırt üstü devrilip sızar, o
doyulmaz bir anlatımla canlanır sırada Odysseus arkadaşlarıyla
gözümüzde. Odysseus birkaç birlikte kazığı ateşten çıkarırlar ve
arkadaşıyla mağaraya girmiş, Te- yattığı yerde gegire gegire kusan,
pegöz'ü beklemektedir, dev adam ağzından insan etleri ve şarap dökülen
akşam olup da sürüleriyle dönünce sızmış devin tek gözüne batırırlar.
Odysseus kendisini ona gemisi batmış Manzarayı şöyle anlatır Homeros (Od.
bir yolcu olarak tanıtır IX, 389 vd.):
Cızırdayıp tütüyordu gözkapakları ve
kirpikleri
köklerine dek çatır çatır yanan yurduna.
gözbebeğinin
içinde... H\r canavar gibi uludu, Polypoites. Troya savaşına Tesalya
yankılandı koca şehirlerinden gelme bölüklerin başında
kayalar, katılan Poly-polteş'ten İİyada'da şöyle
girecek delik aradık korkudan hepimiz. söz edilir (İl. II, 738 Vd.):
Çekti çıkardı gözünden kana bulanmış
Argissa'da, Gyrtone'de, Orthe'de,
çıldırmış elleriyle fırlattı, attı uzağa, Eleone 'de ,süt beyaz Oloosson 'da
başladı hay kıra hay kıra komşusu
Tepegöz'ü otururlar.
çağırmaya.
Ne var ki onlar dışardan ne olduğunu
solunca, "Kimse"nin kendisine işkence
yaptığını söyler, devler de
arkadaşlarının çıldırdığına inanıp
uzaklaşırlar. Ama Odysseus'un düzeni
Iumunla bitmez: Tepegöz'ün sabah
mağara
dan çıkmak yolunu bulacağını ve elleriyle
or-
ı.ılığı yoklayarak Odysseus'la
arkadaşlarını
lııılup kıstıracağını bilir, onun için
arkadaşla
rından kalanları besili koçların altına
bağlar,
kendisi de en güzel koçu seçer, karnının
altı-
ı14 dolgun yapağısına tutunarak asılır,
böyle-
ı e sabah Tepegöz sürülerini mağaradan
çıka-
ı ıııca,sırtlarını yokladığı halde
Odysseus'la ar
kadaşları kurtulur. Koşa koşa gemilerine
gi
dip binerler ve denize açılırken şöyle
seslenir
Odysseus yamyam Polyphemos'a (Od.
IX,
502 vd.):
ölümlü insanlardan biri, Tepegöz
sorarsa
sana,
nasıl oldu da böyle kör oldu gözün,
dersin ki, Odysseus kör etti beni,
kentler
yıkan,
yurdu îthake 'de olan Odysseus
Laertes 'in
oğlu.
Polyphemos kudurmuş gibidir,
arkalarından koca kayalar fırlatır
denize, ama bununla ıl.ı kalmaz, babası
Poseidon'a yakanr Odysseus'tan öcünü
alsın diye. Ve deniz tanrı onu dinler,
dileğini yerine getirmektir derdi günü,
II günden sonra da rahat yoktur
artık deniz
li ide çilekeş kahraman için,
yoldaşlarının
hepsini yitirecek, yaban ellerde
dilenecek de
.ıncak ondan sonra tek başına
varabilecektir
yılmaz sauaşçı Polypoites 'in tir. Destanlarda yaşamam ben
buyruğundular. ÖlümsüzZeus 'un oğlu Poseidon'a verilen Zeus 'un
Pelrithoos 'tur onun sıfat "Enosigaios" keyfince, gücü
babası. varsa, rahat
yani yeri sarsan, otursun kendi
Ünlü Hippodam eia sevişm işti Peirithoos
'la, kıllı azmanları tepeleyip, Pelion titretendir. Po- payında,
dağından Aithıklere doğru sürdüğü seidon elinde ülkesinde,
gün doğurmuştu tuttuğu üçlü korkutmasın
onu. yabayla yalnız elleriyle,
dalgaları kabartıp alçakyerine
Peirithoos'un ölümünden sonra oğlu komasın
denizi altüstü
Polypoites kral olur, Helena'nın talipleri beni.
etmekle kalmaz,
arasında bulunduğundan, Troya savaşına
çepeçevre sardığı Olympos'ta
katılır ve İİyada'da birçok yiğitleri
topraklan da oturmaktan da
öldürdüğü gösterilir: Kırk gemiyle geldiği
sarsar. Güçlü bir pek hoşlanmaz,
savaşta arkadaşı Leonte-us'un yanı
tanrıdır, Zeus'la çok daha büyük
başında çarpışır. Patroklos'un ölüsüne
boy ölçüşmekten bir rol oynadığı
yapılan oyunlara da, tahta ata giren
çekinmez, onun Odysseia
yiğitlere de katılır. Troya düştükten
buyruklarına baş destanında onu
sonra Le-onteus'la birlikte bilici
eğmekten Habeşistan'a
Kalkhas'ı Kolophon'a götürür (Kalkhas).
hoşlanmadığı gibi, gider ve gelir
Pomona. Roma mitolojisinde meyveleri öbür tanrılarla görürüz (Od. I,
ge liştiren nympha. Roma'dan birlik olup tanrılar 22 vd.):
Ostia'ya giden yol üstünde kutsal bir babasını zincire
Poseidon uzakta
koruluğu vardı. Şairlere göre Pomona ya vurmaya bile oturan Yüzü
da Picus'la bir aşk macerası yaşamış, ya kalkışmıştır (İl. I, Yanıklara
da kendisi gibi bir bereket tanrısı olan 400). Troya g
Vertumnus'un karısı olmuştur. savaşında keyfine itmişti o gün,
göre kimi zaman dünyanın en
Pontos. Adı deniz anlamına gelen ucundaki
Akhaları, kimi
Pontos, Pesiodos'un Theogonia'sına insanlardır Yüzü
zaman Troyalıları
göre, Gaia'nın tek başına meydana Y
tutar ve Zeus'a anıklar, ikiye
getirdiği bir tanrısal varlıktır (Tab. 1). şöyle meydan bölünmüşler,
Gaia sonra Pontos'la birleşir ve Nereus,
Thaumas, Phorkys, Keto ile Eurybie' yi
okur (İl. XV, 185 kimi batan
vd.): günde
doğurur (Tab. 6). Efsanelerde rol o
oynamaz. Yiğitliğine turur, kimi
yiğittir, bilirim doğan günde,
Portunus. Çok eski bir Roma tanrısı, onu (Zeus 'u), kurbanlık boğa
ilkin geçitleri koruduğuna, sonra da ama beni ile koç almaya
limanların tanrısı olduğuna inanılır, küçümsemek ne gitmişti
Roma'nın limanına yakın bir tapınağı oluyor eşitim ben o
bulunur ve yolda bir bayramı kutlanırda onunla, raya, orada
Mater Matuta'nın oğlu sayılırdı. bana zorla dalmıştı şölende
baş gönül
Poseidon. Olymposlu tanrılar arasında eğdirecek eğlendirmeye.
denizi simgeleyen ve denizin mutlak olan omu?
hâkimi sayılan Poseidon Homeros Rhea Poseidon
doğurduZeu Odysseus'a karşı
destanlarında Pose-idaon diye anılır; s'u, beni, dinmez bir kin
Poti-dan'dan türeme bu ad başka Hint- ölülere besler. Bunun
Avrupa dillerindeki biçimiyle kar- h nedeni de oğlu
şılaştırılacak olursa, "denizin efendisi" ükmeden Hades Polyphe-mos'un
anlamına gelir. Hesiodos'un 'i, dünya üçe
Theogonia'sında Poseidon, Kronos'la bölündü, üçümüz tek gözünü kör
de aldık etmesidir
Rhela'nın oğlu olarak gösterilir (Tab. 5).
payımızı, (Polyphe-mos).
Kronos öbür çocukları gibi Poseidon'u kura çekildi, Yüzü Yanıklardan
da doğar doğmaz yutar, sonra Zeus köpüklü deniz dönüşünde deniz
anası Rheia'nın yardımıyla kaçırılıp düştü bana, her tanrı Odysseus'u
babasına öbür kardeşlerini kusturunca zaman orada bir sal üstünde
Poseidon'a da deniz egemenliğini verir. oturayım diye... görür, kendi
Poseidon sonra Amphitrite ile evlenir Zeus 'a bulutlar kendine öfkeli
ve Triton'u üre- arasında engin
gök düştü. Ama öfkeli
toprakla koca konuştuktan sonra
Olympos 'tan eyleme geçer
herkesin (Od. V, 291 vd.):
payı var,
bu yüzden
Böyle dedi, yığdı ve çokluk onlara
bulutları üst üste yenildiği görülür:
biranda allak Örneğin Atina halkı
bullak etti
denizi, Poseidon'un tuzlu
üçlüyabasını gölü yerine
tutuyordu elinde, Athena'nın zeytin
salıverdi çeşitli ağacını seçer
yellerin (Kekrops).
kasırgasını Poseidon'un
tekmil, toprağı,
denizi kapladı aşkları da efsane
bulutlarla, konusu olmuştur.
karanlık boşandı Asıl karısı
göklerden, Euros Amphitrite ile
'la Notos ve denizin altındaki
uluyan Zephyros, sarayda - ki bu
ve koca saray Ege
dalgalarla açık
gökten kopan kıyılarında İmroz
B ya da Tenedos'un
oreas estiler dip yarlarında
dört biryandan bilinir - rahat bir
boğuşa boğuşa. ömür sürer. Ne var
ki ürettiği döller
Zeus'un hep dev, azman ya
buyruğuyla
da yamyamdır. Am-
Odysseus'un
phitrite'den
İthake'ye
çocuğu olmamıştır.
dönmesini
önleyemeyince, bu Priamos.
kez onu kurtaran Laomedon'un oğlu,
Phaiaklar üstüne Troya kralı
yağdırır öfkesini Priamos kral olarak
(Phai-aklar). da, baba olarak da
Adının geçtiği büyük bir rol oynar
başlıca efsaneler Ilyada destanında.
şunlardır: Karısı Heka-be
Apollon'la birlikte kadar ünlü, dramı
Troya surunun onunki kadar
yapılmasını üzerine dokunaklıdır.
alır, Laomedon
Troya kral
sözleşilen ücreti
soyunun doğrudan
öde'' meyince
doğruya vârisidir
denizden bir
Priamos (Tab. 16),
canavar salar
babası Laomedon,
kıyılara
anası da ırmak
(Laomedon,
tann
Hesione).
Skamandros'un
Laokoon'un
kızı olarak
ölümüne de gene
gösterilen
bir deniz canavarı
Strymo'dur. Ama
sebep olur (La-
atalarıyla değil, asıl
okoon). Poseidon
kendi sayısız oğul
yakınlarının ya da
ve kızlarıyla da ün
tuttuğu kimselerin
salmıştır. Oğlu
yakarmalarını
Hektor'un ölüsünü
dinler, dileklerini
istemek için
hiç şaşmadan
Akhilleus'a
gerçekleştirir
gittiğinde kendi
(Hippolytos).
söyler elli çocuk
Birçok şehirlerin yetiştirdiğini ve
koruyucusu olmak hepsinin gözü
için başka önünde bir bir
tanrılarla öldüğünü (İl. XXIV,
yarışmaya girdiği 495-500).
252
Priamos'un çocukluğu üstüne bir Bana da acı, şu talihsiz
efsane kız kardeşi Hesione ile ilgilidir babana, bunca acıdan bir
(Hesione). Bu efsanede adının ilkin parça aklı kalmış
Podarkes olduğu, sonra da Priamos'a ihtiyarcığa.
çevrildiği anlatılır. Satılmış anlamına Oğullarının nasıl öldürüldüğünü
gelen bu ad, ablası Hesione'nin düğün anımsar, kızlarının, gelinlerinin esir
hediyesi olarak Herakles'ten küçük olarak götürüleceklerini, kendisinin de
kardeşinin serbest bırakılmasını öldürülüp leşinin köpeklere atılacağını
istemesine dayanır. Priamos'un gençliği öngörür. Hektor'un bu sözlere, eşi
üstüne bir şey anlatılmaz. Troya Hekabe'nin yalvarmalarına karşın oğlu
savaşında çıkar karşımıza, o sırada da surlara sığınmayınca, donakalır ve
yaşlı, çok yaşlı bir kraldır. Yaşından sonuna kadar seyreder işkencesini,
dolayı savaşa katılamadığı halde, sonra da hıçkıra hıçkıra ağlar, toz,
ihtiyarlar derneğinin başında erdemi, toprak üstünde yuvarlanır, ama ilk
onuruyla yönetir bütün eylemleri.
tepkisi kendini dışarı atmak, Akhalara
Helene davasının Menela-os'la Paris
gidip oğlunun ölüsünü kurtarmaktır.
arasında tek tek savaşta
Gitmeye karar verir ve hiçbir engel
çözümleneceğine karar verilince, ant
alıkoyamaz onu. Hekabe'nin gitme diye
töreninin yapılması için Priamos çağrılır
yalvarmalarına, hazırlık yapmada ağır
ve onu Batı kapısındaki kulede görürüz
(İl. III, 149 vd.): davranan oğullarına bir ihtiyara
yakışacak biçimde sertçe davranır,
Priamos 'un çevresinde kurmuşlardı şöyle azarlar onları (İl. XXIV, 218 vd.):
ihtiyarlar Sarayın uğursuz kuşu musun ne ?
derneğini. İhtiyarlık onları savaştan Gideceğim, alıkoyamazsın beni,
alıkoyuyordu, ama çok iyi konuşan kandıramazsın benine desen... Hadi
adamlardılar, ormanda, ağaçları çabuk olun, ödlekler, baş belaları, siz
dolana dolana incecik öteydin iz keşke Hektor öleceğine,
öten öteydinizhızlıgemilerin önünde,
ağustosböceklerigibi tıpkı. Kulede topunuz
böyle oturuyordu Troyalı ulular. birdenl
Helen'yi çağırır ve şöyle der ona (İl. Sonra da tanrıların yardımıyla
III, 162 vd.): Akhilleus'un barakasına varır,
görünmeden içeri girer ve Akhilleus'un
Buraya, yanıma gel kızım, otur
şöyle, gör bak işte, eski kocan, dizlerine, ellerine sarılarak şöyle der
hısım akraban, (İl. XXIV, 486 vd.):
dostların. Tanrısal Akhilleus, getir aklına babanı.
Bence suçlu sen değilsin tanrılar asıl, Şimdi olmalı o da benim yaşımda,
onlaryığdı başıma kan ağlatan savaşı... varmıştır uğursuz ihtiyarlığın eşiğine.
Belki çevresinde komşularbugün üzer
Bu birkaç söz Priamos'u nitelemeye onu, belayı savacak kimsesi
yeter. Uygardır, akıllı ve yetkindir, yokturyanında. Ama duyar hiç olmazsa
hiçbir öfke, giderek hiçbir acı bile gölge yaşadığını senin, gün boyunca sevinir
düşürmez insanca olgunluğuna. Hektor gönlünde, oğlum dönecek Troya 'dan,
Akhilleus'la savaşa girmek üzereyken göreceğim onu,
oğluna kulenin üstünden seslenip içeri der.
sığınmasını salık verdiğinde gerçekçi
Ve bu sözlerle ancak insan sözünün
bir görüş dile getirir (İl. XXII, 38 vd.):
yaratabileceği mucizeyi yaratır:
Hektor, yavrum, dostlarından uzak Akhilleus'un çelik gibi sert, acımak
durma bilmez yüreği birden yumu-şayıverir.
öyle, Gözünden yaşlar boşanır, kalkar,
erişirsin kaderine, bekleme bu ihtiyarı elinden tutup kaldırır, kendi
adamı, senden çok üstündür
Peleusoğlu, o katı yürekli adam alt babasıy-mış gibi ökşar, avutur, yedirir,
eder seni. içirir ve oğlunun ölüsünü kendi eliyle
yıkayıp hazırladıktan sonra ona verir.
Akhilleus'un elinden can veren öbür İhtiyar da acısının onurlu sevinci
oğullarını sayar ve şöyle der: İçinde alır, götürür onu Troyalılara.
Ama sen, Akhilleus 'a alt olup Hektor qıbi Priamos da Anadolulu bir
ölmezsen, halkımız daha çabuk kahraman insandır, Kızı, tanrı sözcüsü
unutur bu acıyı Kassandra
şöyle seslenir onu görünce (İl. dan utanmış, tanrılara göstermemek
XXIV, 703 için de onu kırlarda bırakmış. Priapos'u
çobanlar bulup büyütmüşler ve
vd.): erkekliğine tapınır olmuşlar. Priapos'un
Gelin, Troyalı erkekler, kadınlar, bir kır tanrısı olması bu yüz-denmiş.
gelin, gelin, görün Hektor'u, gelin, Başka kaynaklarda Priapos
sağken, savaştan dönerken o nasıl Aphrodite ildi Adonis'in oğlu olarak
sevinirdiniz nasıl, gelin hadi, görün gösterilir. Mythos yazarlarından
şehrimizin ışığını, Hektor'umuzu, Diodoros Priapos'la Osiris'i
tekmil halkın ışığını gelin, görün.
karşılaştırır, Lapsekili tannyla Mısır
Pfiapos. Boğaz kıyılarında Lampsakos tanrısı ve onun efsanesi arasında bir
(Lapseki) şehrinin büyük tanrısı Priapos bag kurar: İsis kol cası Osiris'in
Yunan mitolojisine sonradan girmiş ve erkeklik uzvunu bulunca onu biri tanrı
epey yer etmiş tanrısal bir varlıktır. haline sokmuş, bu tanrı da Priapos,
Bağları, bahçeleri kem gözlere karşı muş. Gene Diodoros Priapos'la
koruyan bu tanrının en göze çarpan Hermaphro-ditos'u bir tutar. Bütün bu
niteliği phallos'u, yani erkeklik uzvuydu. olgulardan çıkacak sonuç Priapos'un bir
Yamrı yumru bir adamcık olarak Anadolu tanrısı olduğu ve böyle olmakla
imgelenen Priapos'un phallos'u Adonis, Osiris, Isis, giderek Dionysos
neredeyse kendisi kadar uzun ve ve Aphrodite gibi Yunan mythos'u-na
yukarıya doğru kıvrık olarak sonradan girdiği sonucu çıkar.
gösterilirdi. Bununla bereketi simgeler Türkiye müzelerinde Priapos heykelleri
ve bitkilere erişilecek bir örnek diye çoktur.
dikilirdi. Bu haliyle Priapos Dionysos Proitos. Bkz. Abas, Akrisios,
alayına girmiş, gövdesi ve tutumuyla Bellerophon-tes.
Satyrlere, Silenlere benzediği için bu
Proitos Kızları. Bkz.
tanrılara karışmıştır. Efsane onun tanrı
Dionysos'Ia tanrıça Aphrodite'den Melampus. Prokne. Bkz.
dogma olduğunu da ileri sürerdi.
Aedon. Prokris. Bkz.
Dionysos alayında bir eşek üstünde
canlandırılması da şöyle açıklanırdı: Bir Kephalos.
Bakkhos töreni sırasında Priapos çok
Prokrustes. Atina ile Megara yolu
içmiş ve alayda rastladığı Lo-tis adlı bir
üstünde bulunan bir haydut. Biri küçük,
nympha'ya âşık olmuştu. Gece
biri büyük İM yatağı varmış ve gelen,
Bakkhalar uykuya dalınca Lotis'in yanına
geçen yolcuları soyduktan sonra uzun
sokulan Priapos tam muradına ermek
boyluları küçük yatağa yatırır,
üzereyken bir eşek anırmış, kız
ayaklarını keser, kısaları büyük yatağa
uyanmış ve kaçmış. Priapos da olduğu
yatırır, ayaklarından çeker, uzatırmış.
yerde ve durumda kalakalmış, herkese
Bu korkunç eşkıyayı Theseus öldürmüş
alay konusu olmuş. Roma'da efsane
(Theseus).
Lotis'in yerine Vesta'yı koyar, eşeğin
anırması da tanrıçayı tehlikede Prometheus. Prometheus, Titanlar
olduğunu bildirerek uyarması içinmiş. soyun-dandır: Hesiodos'a göre
Vesta bayramında eşeklerin çiçek İapetos'la Okeanos kızı Klymene'nin
çelenkleriyle süslenmesi de oradanmış. oğludur. Bu Titan çiftinin dört oğlu
Aphrodite'nin Priapos'u doğurması olur: Atlas, Menoitios, Prometheus ve
üstüne de şöyle bir masal anlatılıyor: Epimetheus. Dördünün de kaderi
Aphrodite Olympos tanrıları arasına tüyler ürperticidir: Zeus, Atlas'ı
gelince güzelliğiyle hepsini büyülemiş, o dünyanın ucuna dikip gök kubbesini
kadar ki Zeus bile âşık olup onunla omuzlarına yükler, Menoi-tios'u
sevişmiş. Aphrodite gebe kalmış, ama yıldırımla çarparak yerin dibine
Hera doğacak çocuk babası gibi güçlü, kapatır, Prometheus'u zincirlerle bir
anası gibi güzel olur da bütün öbür sütuna bağlar ve karaciğerini bir
tanrıların hakkından gelir korkusuyla kartala yedirir, Epimethe-us'un başına
Aphrodite'nin karnına kem göz kadın belasını salar. Neden bu eşi
koymuş, çocuğun sakat dogmasını görülmedik, olağanüstü cezalar?
sağlamış. Priapos kocaman bir İapetoso-gulları Titan soyundan
phallos'la dünyaya gelince, tanrıça oldukları için mi? Hayır. Zeus'un
oğlun- İapetosogullarına özel bir hıncı vardır,
bu hıncın asıl nedenini de onlara verilen
sıfatlardan anlıyonız: Bu Titanların
dördü
254
da kafa gücünden pay almışlardır, küçük düşürülmüş, gülünç olmuş bir
akıldan yana üstündürler ve bu tanrıdır. Egemenliği gerçek bir güce
üstünlükleriyle övünüp Zeus'a karşı dayanmaz, çünkü akıl gücü tanrılardan
gelmeye yeltenirler. Akıl gücüy-se insanlara geçmiştir. Devrim, üçüncü ve
Zeus'un tekelindedir, o bu güçle ele son devrim olmuş bitmiş tir: İnsan
geçirmişi ir dünya egemenliğini. Bu gücü kendi gücünün bilincine varır,.,
başkasında görmek dinmez bir öfke tanrıya karşı ayaklanmıştır. Ona
doğurur içinde. Prometheus da bu isterse tapar, isterse hiçe sayar onu,
öfkeyi körükler durur: Sivri aklını, güçsüz ya da güç lü olduğu oranda
geleceği önceden görme gücünü Ze-us'u tapar ya da hiçe sayar. Tanrı,
aldatmak, kuşkulandırmak, küçük insanın elinde bir oyuncaktır, asıl tan
düşürmek için kullanır. Burada rı, yani asıl yaratıcı insanın kendisidir.
Hesiodos'un pek üstünde durmadığı, Aiskhylos'un "Prometheus"unda
Aiskhylos'un alabildiğine işlediği bir yalnız tan rılann rol oynadığı belirtilir
temaya ışık tutmalıyız: Üçüncü devrimin durur. Oysa bu tragedya bütün
hazırlanması. koşulları ve sorunlarıyla İnsanlık
Adı "önceden gören" anlamına gelen dramını yansıtır, demiştik. Prometheus
Prometheus kâhindir ve Gaia, Kronos'a insanın temsilcisidir, içinde çırpındığı
nasıl devrileceğini haber verdiyse, olaylar da günümüzün deyimiyle politik
Prometheus da Zeus'ün bir gün diye nitele nebilecek insan toplumlarına
tahtından düşeceğini bilir. Aiskhylos'a özgü olaylarıdır. Ama Prometheus ne
göre Prometheus, Klymene'nin değil, bakımdan insandır ve dramı niçin
başka bir adı Themis (Adalet) olan Gai- insanlığın dramı oluyor?
a'nın oğludur. Bu bilgiden edindiği Prometheus ateşi tanrılardan çalmış
üstünlükle P'rometheus, Zeus'u sürekli ve in sanlara vermiş, tanrıların kurmuş
bir kuşkunun baskısı altında tutar. olduğu düzene karşı geldiği için de
"Prometheus" tragedyasının ekseni zincire vurulmuş yaman bir ceza
olan bu tema Hesiodos'ta da sezilir. çekmektedir. Mıhlanmış oldu ğu
Ancak onu göz önünde tutarsak, kayadan bize seslenip, eylemini, eylemi
Mekone olayını gereğince anlayabiliriz. nin uyandırdığı tepkiyi, kendini ve
"Theogoni-,ı"da (535-560) anlatılan bu karşısında kileri eleştirip
efsane etiolojik, yani açıklayıcı bir değerlendirmektedir. Prometheus
nitelik taşır: Kurban törenlerindeki bazı olayını bugün bir tiyatro yazarı ele alsa,
geleneklerin nereden geldiğini bildirir; karşımıza bir yargılama sahnesi koyar
ama bizim için asıl önemi Zeus- ve tu tuklusu, tanıkları, yargıçlarıyla bir
Prometheus kavgasını bambaşka bir duruşmayı canlandırırdı. Biz de örneğin
motif üstüne kurmasıdır: Prometheus Kafka'nın "Du ruşma"sını inceler gibi
başlangıçtan beri insanlardan yana inceleyelim "Zincire Vurulmuş
geçmiştir, onlara dayanarak Titanların Prometheus"u. Anlayışına, günü müzün
öcünü almak ve Olymposlu-ların gözüyle ancak bu yoldan varabiliriz.
egemenliği yerine insanların Prometheus savunuyor ve ne diyor
egemenlisini getirmek emelindedir. Yeni bu savunmada? İki kavram üstünde
bir devrimin hazırlayıcısıdır. Zeus'u durup direni yor, değer olarak
aldatmakla onu insanlara karşı benimsediği İM kavram: Bilinç ve
kışkırtır. Kurduğu düzen tanrılar İçin özgürlük. Bilinç ve özgürlük insana özgü
küçük düşürücüdür. Zeus bile bile değişmez değerler olarak her zaman
aldanır, ama oldu bittiyi önleyemez. Bu ve uygar her toplumda
onur yarasından öç almak içindir ki benimsenegelmişliı Bunları savunurken
ateşi vermez olur İnsanlara. Prometheus bugün de bir sanığın
Prometheus da tanrıyı bir daha aldatır duruşmada başvuracağı kanılla maya
ve ateşi çalıp götürür, insanlara verir. başvuruyor: Ne yaptırma, diyor, bile
İki kez küçük düşürülen tanrılar tanrısı bile yaptım. Eyleminin uzun bir
artık kaba kuvvete başvurmak düşünme ve tartışma sonucu .bilinçli ve
zorundadır: Eşi görülmedik, korkunç istemli bir eylem olduğunu ileri
cezalar salacaktır Prome-theus'un sürerek, bu eylemin suç olarak
başına. yorumlanmasından doğacak bütün
Hesiodos'un öyküsünde Aiskhylos'un tepkilin sonuna kadar katlanmaya hazır
Pro meiheus'unu, giderek Goethe'nin olduğunu bil diliyor. Bu bilinç hem
verdiği Prometheus yorumunun gurur, hem bir katlan mi duygusu
tohumlarını bile bu labliriz: Zeus . doğuruyor İçinde. Şu sözlerle di le
aldatılmış, İnsanların gözünde getiriyor duygularını
Ama ben biliyordum başıma gelecek paylarına düşen alanı yönetirken
olanı: Zeus'un buyruğuna uymak
Bile bile, isteye isteye suç işledim. zorundadırlar. Piyeste karşımıza çıkan
Bana gelince, ben bu çileme tanrıların hepsi bu düzeni benimsemiş,
katlanacağım. Zeus'un buyruklarını isteyerek yada
Çilesine katlanamayıp, ölmeyi istemeyerek yerine getirmektedirler.
özleyen İo'ya Prometheus şöyle der: Tek baş kaldıran Prometheus'tur.
Kavga Zeus'la Prometheus
Benim acılarıma hiç katlanamazdın arasındadır ve bir özgürlük-kölelik
demek! Kader ölmeme de izin kavgasıdır. Evreni yöneten, tanrıların
vermiyor benim: Yalnız ölüm
kurtarabilirdi beni, oysa benim ve insanların egemeni Zeus özgürdür,
işkencelerimin sonu yok Zeus prangaya vurulmuş, ıssız bir kayalıkta
tahtından düşmedikçe. sonsuzluğa dek işkencelere mahkûm,
ölümsüz olduğu için canına kıyma
Hiçbir umuda yer vermeden düşünce özgürlüğünden de yoksun Prometheus
ve davranışında direnen köledir. Ama bakalım gerçekten de
Prometheus'un bu bilinçli tutumunu öyle mi?
başkaları anlamaz ve gurur ya da kibir
Prometheus'u kayaya çakan Kratos
diye nitelerler. Koro şöyle der: (Güç) şöyle diyor:
Sözünü sakınmıyorsun,
Her varlık çoktan bir kaderle
başına gelen boyun eğdirmiyor sana. yükümlenmiş, Tanrıların başıdır yalnız
yükümlü olmayan: "Zeus 'tan başkası
Okeanos da şöyle: özgür değildir ".
yine de uslanmış değilsin,
diretiyorsun, dertlerine dert Olaylar da Kratos'un bu sözünü
katmaktan korkmuyorsun. Benden doğrulamaktadır: Sert, amansız,
öğüt dinlersen, dikine gitme. insafsız bir zorba gibi dünyayı keyfine
göre yöneten Zeus her isteğini yüzde
"Sözünü sakınmıyorsun" diye yüz gerçekleştirmektedir. Evren
çevirdiğimiz Yunan "ağan "Prometheus" tragedyasında
eleutherostomeis" deyimi, "dilin fazla Prometheus ve İo gibi Zeus'un
özgür" anlamına gelir. Prometheus'a kurbanları, Kratos, Bia, He-phaistos'la
bilinci özgürlük sağlamaktadır. Dramın Hermes gibi Zeus'un uşakları ve
özü de bu özgürlük-köle sorunudur. Okeanos gibi Zeus'un dalkavuklarıyla
Onun asıl önemini de biz ancak dolmuştur. Geçmişi yendikten sonra,
tragedyanın yazıldığı çağı göz önünde Zeus bugün ve yarını da yasalarının
tutmakla anlayabiliriz. V. yüzyıl tekeline geçirmişe benzer. Oysa
Atina'sında kölelik de, zorbalık da gerçek tam tersinedir: Gerçekte Zeus
yasalara uygun canlı kurumlardı. köle, Prometheus özgürdür. Bu
Prometheus herhangi bir köle gibi özgürlüğü Prometheus nasıl ele
"desmotes", yani zincire vurulmuştur; geçirmiştir? Burada efsaneyi bir yana
işkencesenin büyüklüğü zincire vurulmuş itip, kendi çağımızın egemenlik
olmasında değil, bir tanrı iken köle kavgalarına bakabiliriz: Yönetimi ele
durumuna düşürülüp, köleliğinin bu geçirmiş nice iktidar sahibi kişi ya da
kadar kötü koşullar içinde partiler vardır ki, karşılarına dikilip
geçmesindedir. Ne var ki köleliği doğal direnen tek tük düşünce sahiplerini
ve olağan sayan bir ortamda Zeus- susturup yok edebileceklerini sanırlar,
Prometheus ilişkisini bir sorun olarak oysa sonuç umduklarının tersine çıkar:
ortaya atmak, yargılarcasına tartışmak İktidar sahipleri devrilir gider,
ve hakkın köleden yana olduğunu düşünce sahipleri yener ve kalır. İnsan
belirterek, zorbalığı bütün ayrıntılarıyla toplumunun bu değişmez yasasının
eleştirip yermek Aiskhylos'un tek bilincine varan Aiskhylos onu
başına giriştiği ve başarıyla Prometheus diye bir ef-sanelik kişinin
sonuçlandırdığı koca bir iştir. ağzından bildiriyor bize dek: Akıl gücü
Tragedyasına eşsiz bir değer veren bu kaba güçten üstündür, düşünceye gem
sorunu adım adım inceleyebiliriz vurulamaz, özgür düşünce
"Prometheus"ta. tutuklanamaz, susturulamaz, alt
Titanları yenip yönetimi ele aldıktan edilemez, olaylar nasıl gelişirse gelişsin,
sonra, Zeus bir düzen kurmaya gelecekte egemenlik kaba kuvvetin
girişmiştir. Bu düzende kendine krallık değil, özgür düşüncenindir. Aiskhylos
tahtını ayrıdıgı halde, öbür tanrılara da toplumların yöneliminde, geçmiş, hal ve
şeref payları, egemenlik alanları
dağıtmıştır. Ne var ki bütün tanrılar
?5fi
geleceği bu açıdan eleştirerek, bize Proscrpina. Roma dininde ölüler ülkesi
eşsiz değerde bir politika dersi veriyor tanrıçası Persephone'nin karşıkgı.
bu tragedya-sıyla Akıl gücünün kaba Yunan mitolojisinin etkisi altında
kuvveti nasıl yendiğini adım adım kalmadan önce bir kır tanrıçası olsa
izledikten sonra, akıl gücü üstüne gerek.
kurulan yönetimin akla ve özgür
düşünceye saygıyı elden bırakıp, ona sırt Protesilaos. Troya savaşında rol
çevirince, nasıl zayıfladığını ve oynayan Tesalyalı önder, İphiklos'un
devrilmek tehlikesiyle k.ırşı karşıya oğlu ve Podar-kes'in agabeyisidir. Troya
geldiğini gösteriyor. Zeus bütün savaşına kırk gemiyle katılır, ama
kurbanları, uşakları, dalkavuklarına Anadolu kıyısına ayak basar basmaz
karşın bir çocuk gibi zayıf ve çaresizdir: öldürülür. Homeros şöyle anlatır bu
Onu yıkımdan kurtaracak tek kişi akıl acıklı serüveni (İl. II, 695vd.):
gücünün taşıyıcısı l'rometheus'tur. Zeus Sonra Phylake 'de oturanlar
tutukladığı düşmanının elinde gelir... Eskiden onlar cenkçi
tutukludur aslında. Efsane, Promethe- Protesilaos 'un
us'a, geleceği öngören bilici der, buyruğundaydıla
çagımızsa biliciye inanmaz, ama r, kara toprakyuttu şimdi
düşünürün akıl gücüyle geleceği
Protesilaos'u, yarım kalmış bir saray
bıraktı Phylake 'de. birde iki yanağını
öngördüğünü, insanlığa yaptığı bu yırtan bir karı. Öbür Akhalardan çok
hizmete karşılık kör iktidarların önce atlayınca
baskısına uğrayıp olmadık cezalara gemisinden
çarpıldığını da bilir. Aiskhylos'un karaya, bir Dardanoslu öldürdü onu.
tragedyasını bu açıdan okuyun,
göreceksiniz ki çağımızın dramını yansı- Protesilaos'un yeni evlendiği karısı
lır. Laoda meia'ya doyamadan ölmesi onun
acıklı alın yazısıdır (Laodameia). Bir
Bu kadarıyla "Prometheus" politik efsaneye göre genç kadının böyle
piyesin la kendisidir, ama Aiskhylos vakitsiz dul kalması kan kocanın
politika anlayışının en derinini tanrılara borç olan törenleri yapma
yansıtmakla kalmamış, uygarlık dan gerdeğe girmelerindendir.
değerlerinin ne olduğunu kavrayıp dile
getirmekle insancı eserin en özlüsünü Proteus. Deniz ihtiyarı Proteus,
de vermiştir. Ateşi tanrılardan çalıp Odyssei-a'da uzun boylu anlatıldığı gibi,
insanlara vermek ne demektir? Mısır'da Nil ırmağının ağzındaki Pharos
Başkalarının bir efsane niteliğinden adasına yerleşmiş bir tanrıdır. Görevi
öteye götüremedikleri bu sembolü Poseidon'un fok balıklarına ve öbür
Aiskhylos insanlık açısından ele alıp, deniz yaratıklarına bekçilik etmektir.
uygarlığın tarihçesini çizmek gibi tiyatro Onun olağanüstü kişiliğini Tele-
eserlerinde eşine rastlanmayan güç bir makhos'a Menelaos tanımlar. Troya
işi başarmaktadır. Düşüncesi günümüzün dönüşü Menelaos Helene ile birlikte
olaylarını aydınlatacak kadar derine Mısır'a vardıklarında uzun bir süre
giden bu yazarın sanat ustalığı da denize açılmazlar. Bir tanrı yollarını
şaşırtıcıdır: Okuyucu dikkat etti mi ki bağlamaktadır, Menelaos bunun kim
başlangıçta Zeus'un uşakları olduğunu ve nasıl yola çıkabileceğini
Prometheus'u kaba güce başvurarak öğrenmek için Proteus'a başvurmak
tutukladıkları sahnede, Prometheus bir zorunda kalır. Ne var ki denizin tekmil
tek söz söylemez: Kayaya çakılmasına,
girdisini çıktısını bilen bu ölümsüz,
zincire vurulmasına ve Kratos'un sövüp
pusuya düşürülmeden sırlarını
saymalarına sessizce katlanır, ama
açıklamaya yanaşmaz. Proteus'un kızı
tragedyanın sonunda Zeus'un casusu
babasını nasıl konuşmaya zorlayacağını
Her-mes'le kölelik-özgürlük
şöyle anlatır Menelaos'a (Od. IV, 400
tartışmasında tanrıları beş paralık
vd.):
ettikten sonra, başına saldıkları doğal
belaları bir bir izleyip diliyle canlandırır Gün dolanıp varınca göğün ortasına,
gözümüzün önünde, dünya başına yıkılıp çıkar dalganın sırtına denizin yalan
koruyla birlikte gömülüp yok olana dek bilmez
konuşmakta direnir Prometheus. Son ihtiyarı,
sözünü söyler ve sonra ölür. Kıyamet de
saklanır Zephyros 'un karayeli
altında, sonra gider, oyuk
kopsa son söz özgür düşüncenindir, mağaralara uzanır, Alacalı
demek istiyor Aiskhylos. enginde çıkıp sürüyle yatarlar
güzel deniz tanrıçasının yüzen ayaklı bu güzel ve ünlü masalda sonraları
fok bütün dünya folklorunda kullanılacak
balıklan motif ve temalar görülmekte, masal
, derinlerin ekşi deniz kokusunu türünün en eski kaynaklarının da
yayarlar
ortalığ Anadolu'da bulunduğu ortaya
a. İhtiyarın tekmil düzenlerini çıkmaktadır. Masalın ayrıca simgesel bir
anlatayım anlamı da vardı: Sevgi ile ruh
şimdi sana: birbirlerinden ayrılmaz, ama bu birlik
En önce fokları sayacak o, sonra ancak birçok engelleri yenmek, birçok
ayıracak onları beşer beşer, düşman güçleri alt etmekle gerçekleşir.
uzanacak aralarına sürüdeki çoban Apuleius bu neoplatoncu görüşleri çok
gibi. Görür görmez siz onun uykuya renkli ve dokunaklı bir öyküde dile
daldığını, ossaatsaldırın var
gücünüzle, ne yaparsa yapsın getirmiştir.
koyuvermeyin, tutun Çok uzun olduğu için buraya
sımsıkı. alamayacağımız Eros'la Psykhe
Her kıltğa girecek, her biçimi masalının bir anlatımı "Mavi Anadolu"
alacak, benzeyecek yerde kitabımızda bulunur (Bilgi Yayınevi,
sürünen tekmil 1969, s. 135 vd.). Masal şöyle
hayvanlara, özetlenebilir: Psykhe Miletos kralının
su olup akacak, ateş olup yakacak,
bırakmayın sakın, tutun daha sıkı. Ne kızıdır, üç kız kardeşin üçüncüsü ve en
zaman dile gelip başlarsa konuşmaya, güzelidir, ama güzelliği yüzünden
zoru bırakın, çözün bağlarını, sor ona, Aphrodite'nin hışmına uğramıştır:
yiğidim, başına bu dertleri ören Tanrıça onun tek başına bir dağa
kim, bırakılmasını, kendisine koca olacak
sor nasıl döneceğini balıklı denizde. ejdere varmasını buyurur. Oğlu
Eros'tan da bu dileğini yerine
Menelaos ve arkadaşları bu getirmesini ister. Ama Eros Psykhe'yi
denizkızının getirdiği dört fok derisinin görür görmez ona vurulur, kızı bir
altına yatarlar, yeni yüzülmüş bu deriler saraya yerleştirip geceleri gizlice yanına
öyle pis kokar ki neredeyse bayılacak gelir. Sevgilisine görünmez, kendisini
olurlar, ama dayanırlar ve Proteus görmek için herhangi bir girişimde
foklarının arasına yatıp uykuya bulunmamasını da öğütler. Ama Psykhe
dalacakken onu yakalarlar, Proteus dayanamaz, bir gece Eros kanatlarını
aslan, ejderha, pars, domuz kılığına yaymış, uyurken yağ kandilini yakar ve
girer, fayda vermeyince, su olur, ağaç yanına varıp ona bakar. Sevgi tanrı
olur, ama sonunda sırlarını açar ve olduğunu görünce elleri titrer ve bir
Menelaos'a yolu gösterir. damla kızgın yağ Eros'un omzuna
damlar. Tanrı uyanır uyanmaz sevgilisini
Bu masal tragedya yazarı Euripides ve
bırakıp gider. Uzun bir süre
Latin Şairi Vergilius tarafından da
birbirlerinden ayrı eriyip dururlar.
işlenmiştir.
Sonunda Aphrodite ikisine de acır,
Psamathe. (1) Adı kum anlamına gelen Psykhe'nin bir sürü olmayacak işler
Psamathe Nereus kızlarından biridir. yapmasını buyurur. Cinler, periler kıza
Kendisine vurulan Aiakos'la sevişmek yardım ederler ve sonunda Psykhe
istemez, bir fok balığı kılığına girer, Eros'a, yani can sevgiye kavuşur.
ama Aiakos gene de ona yanaşıp
Phokos'a gebe bırakır (Aiakos, Pterelaos. Perseus soyundan gelme
Phokos). Phokos üvey kardeşleri Peleus Ta-phos kralı. Mykene tahtını elde
ve Telamon tarafından öldürülünce etmek için Elektryon'a karşı sefere
Psamathe Peleus'un sürülerine korkunç çıkar. Kendi oğulla-rıyla Elektryon'un
bir kurt saldırtır (Peleus). oğullan savaşta birbirlerini öldürürler.
Elektryon'un kızı Alkmene amca oğlu
(2) Linos'un anası, Apollon'un sevgilisi
Amphitryon'a varmak için Pterelaos'u
(Li-nosj.
öldürmesini şart koşunca Amphitryon
Ta-phos adasına karşı sefere çıkar.
Psykhe. Ruh anlamına gelen Psykhe
Ölümsüzlüğü bir kıla bağlı olan
Latin yazarı Apuleius'un "Dönüşümler"
Pterelaos'u Amphtryon'un nasıl
adlı eserinde anlattığı "Eros'la Psykhe"
Komaitho'nun yardımıyla öldürdüğü
masalının kahramanıdır. Bir Miletos
Amphitryon maddesinde anlatılmıştır.
efsanesine dayanan
2fı«
Pygmalion. Yalnız Ovidius'un anlattığı adını aldığı, bir de çocukları Paphos'un
Pygmalion'la Galateia öyküsü çağımızda bir şehre isim babası olduğu biliniyor".
Ber-nard Shaw'un tiyatro oyunuyla ün
kazandı- Pygme'ler. Cüce denebilecek kadar
---an burada E. Hamilton'un (Ülkü kısa boylu olan Pygmeler soyunun adı
Tamer İlyada'da geçer. Bunların Mısır'ın
çevriisi) anlatımıyla verilmektedir: güneyinde ya da Hindistan'da
"Kyproslu bir heykelci olan Pygmalion, yaşadıkları sanılırdı. Pygmelerin leylek
kadınlardan nefret ederdi. Ant ya da turna kuşlarına karşı savaşı masal
içmişti: ömrü boyunca evlenmeyecekti. konusu olmuştur. Nedeni de şöyle
Sanat yetiyordu kendisine. anlatılır: Oinoie adlı çok güzel bir Pygme
Günlerden birinde bir kadın heykeli kızı tanrıçalardan Hera'yı hiç
yapma -va karar verdi. Artık bilinçaltının saymazmış. Günün birinde evlenmiş ve
itmesiyle mi yerdi bu kararı, yoksa bir çocuk doğurmuş. Çocuğun doğduğu
insanlara kusursuz bir kadının nasıl gün Pygmeler kadına ve kocasına
olması gerektiğini mi göstermek lltedi, armağanlar getirirken Hera Oinoie'yi
orası bilinmiyor. Uğraştı, didindi, o birdenbire kaçırmış ve bir leylek haline
zamana kadar yapılmış en güzel kadın getirmiş. Kadın da oğlunu geri almak için
heykelini yaptı. Yaptıgıyla yetinmedi, Pygmelere saldırır dururmuş. Leylek
kerelerce düzeltti heykelini, usta sürüleri bu yüzden Pygmelerin
parmaklarıyla yeniden, yeniden başdüşmanı olmuş. Homeros dil lere
biçimlendirdi. Sonunda da o fildişi ı destan olmuş bu benzetmede
ı.ırçasına tutuluverdi. Hani insan da o Troyalıları Pygmelere saldıran
heykeli ilk .görüşte canlı bir kadın turnalarla kıyaslar (İl. III, 2 vd.):
sanırdı; hem öyle bir kadın ki, güzellikte
eşi, benzeri yok... Troy alılar yürüdüler kuşlar gibi,
Bir süre, çocuklar oyuncaklanyla nasıl çığhk
oy-ı iarlarsa, Pygmalion da heykeliyle Çiğhğa,
öyle oynadı. Ona çeşit çeşit elbiseler turnalar göklere yükselir de hani,
giydirdi, küçük kuşlar, pırıl pırıl çiçekler
kasırgadan, sağanak sağanak
yağmurdan
armağan etti. Gece olunca yatağına kaçı
yatırdı onu, öptü, kokladı. Düşlerinde p Okeanos akıntılarına doğru bağıra
hep onun canlandığını gördü. Ama çağıra
sonunda cansız bir şeyi sevdiğini, o acı uçarlarsa nasıl,
gerçeği anlayıverdi. Pygme cücelerine korkunç bir savaş,
Aşk tanrıçası bütün bunları görüyor, bu ölüm, yokluk getirerek
yepyeni aşk çeşidiyle yakından savaş vakti...
ilgileniyordu. Mutsuz delikanlıya yardım
Pyladcs. Phokis kralı Strophios'un
etmeye karar verdi.
oğlu Pylades Orestes'in en yakın ve
Venüs bayramı gelmişti. Halk, aşk sadık arkadaşıdır. Birlikte
tanrıçası için kurbanlar kesiyor, her büyümüşlerdir, Pylades Ores-tes'e
yerde şenlikler yapılıyor, şölenler babasının öcünü almakta yardım eder.
veriliyor, sevgililer Venus'a Tauris'e yolculuğuna da katılır
yakalıyorlardı. Pygmalion da aşk (Oresres).
tanrıçasının tapmağına giderek yakardı
ona; karşısına, yaptığı heykele benzeyen Pyramus ile Thisbe. Bu aşk
bir kız çıkarmasını diledi. Sonra evine öyküsünü
dönüp fildişi sevgilisinin karşısına geçti. Ovidıus'a uyarak E. Hamilton (Ülkü
Uzun uzun baktı heykele, eğilip o cansız Tamer çevirisi) iyi anlatmış, olduğu gibi
dudaklarından öptü onu. alıyoruz:
Ansızın irkilerek geri çekildi Pygmalion. "Bir zamanlar kara dut ağacının
Öptüğü dudaklar her zamanki gibi yemişleri kar gibi beyazdı. O dutlar
soğuk değildi, ılıktı. Bir daha öptü; o ılık nasıl oldu da ansızın renk değiştirdi,
dudakların gittikçe ısındığını, bilir misiniz? Garip, garip olduğu kadar
yumuşadığını duydu. Büyük bir sevinçle da üzücü bir öyküdür bu, gencecik İM
sarıldı heykele; Venüs, bu büyük aşkı sevgilinin ölümünü anlatır:
karşılıksız bırakmamış, sevgilisini
Doğu ülkelerinin en güzel kızı Thisbe
canlandırmıştı.
ile en yakışıklı delikanlısı Pyramus,
Öyküsünün bundan sonrası Semiramis'in ülkesi Babylon'da
anlatılmamış; yalnız sevgililerin yaşarlardı; evleri birbirine öylesine
evlendiği, heykelin (ialalela yakındı ki, birinin duvarı aynı zamanda
ötekinin de duvarıydı. Komşulukları
Umanla aşka çevrildi. Evlenmek
İstediler, an
neleri, babaları bırakmadı. Ama aşk Aslandan korkup kaçan Thisbe,
yasak tanır mı hiç? Alevi ne kadar sevgilisini bekletmemek için mezar
örtülse ateşi o kadar yakıcı olur. başına döndü. Be-, yaz dut ağacını aradı
Tutuşan yürekler soğur mu bir daha? bulamadı; bir kara dut ağacı vardı
Pyramus'la Thisbe'nin evlerini ayıran orada. Önce yanıldığını sandı, ama
duvarda ufacık bir delik vardı; iki sevgili gözleri yerde yatan Pyramus'a ilişince
geceleri o delikten konuşabiliyorlardı. bir anda neler olduğunu anladı.
Karanlıkta dudaklarını deliğe dayıyor, Sevgilisinin kollarına attı kendini, uzun
bir yandan öteki yana öpücükler uzun dudaklanndan öptü. 'Ben geldim,
gönderiyorlardı. Sabaha kadar, şafak Pyramus' diye bağırdı, 'ben geldim, bak,
yıldızları söndürüp de günün ilk ışıkları ben, Thisbe'. Pyramus bin güçlükle
çimenlerdeki çiyi kurutuncaya kadar, gözlerini açıp son bir kere baktı
birbirlerine aşklarını fısıldıyorlardı. Thisbe'ye... Sonra ölüm geldi,
Sonunda artık bu duruma dayanamaz gözkapaklan-' m kapadı.
oldular, bir gece kaçmaya karar Thisbe kılıcı aldı eline; 'Benim için
verdiler. Ni; nos'un mezarı yanındaki öldürdün kendini' dedi, 'ama ben de
bir dut ağacının altında buluşacaklardı. cesurum, benim de içim aşkla dolu.
O gün içleri içlerine sığmadı; güneş Ancak ölüm ayırabilirdi bizi; oysa şimdi
batıp da karanlık çökünce Thisbe evden o birleştirecek'. Üstünde daha
sıvıştı, mezara geldi. Pyramus oralarda Pyramus'un kanı kurumamış olan kılıçla
yoktu. Genç kız, sevgilisini beklerken kendi kendini vurdu.
ansızın bir kükreme duydu. Arkasına Anneleriyle babaları da, tanrılar da
bakınca ay ışığında bir dişi aslanın acıdılar iki sevgiliye. Anneleriyle
durduğunu gördü. Karnını yeni babaları, ölülerini yakıp küllerini bir
doyurmuştu aslan, ağzı kanlıydı, besbelli kaba koydular. Tanrılar da, onlasın
mezarın yanındaki kaynaktan su içmeye anısını sürdürmek için, bütün ülkelerde
geliyordu, öyle korktu ki Thisbe, hemen kara dut ağaçları yetiştirdiler".
kaçtı; ama kaçarken de sırtındaki
örtüyü düşürdü. Pyriphlegeton. Bkz. Phlegeton.
Aslan geldi, örtüyü parçaladı, sonra
Pyrrha. Epimetheus'la Pandora'nın
dönüp ormana gitti.
kızı, Deukalion'un karısı (Deukalion).
Bir süre sonra Pyramus göründü. Ne
o? Yerde Thisbe'nin örtüsü vardı, Pyrrhos. Bkz. Neoptolemos.
üstelik kan içindeydi. Bir kuşku kapladı
delikanlının yüreğini, ama Pyramus Pytho. Apollon tapınağının kurulduğu
aslanın yerdeki ayak izlerini görünce bu Del-phoi'nin eski adı. Pytho şairlerce
kuşku büyük bir üzüntüye, anlatılmaz "kayalık" ve "taşlı" olarak anılır. Bu ad
bir yasa döndü. Hep kendinin tapınak ve koruluğa yılan Python'un
yüzündendi, daha önce gelip Thisbe'sini adından gelmedir.
tehlikelere karşı koruyamamıştı.
Örtüyü aldı eline; 'Seni ben öldürdüm' Python. Tanrı Apollon'un Parnassos
dedi. Kılıcını çekti sonra, dut ağacının etegin-deki bir su başında bulup
yanına gitti, 'Sen de benim kanımı öldürdüğü yılan. Bütün ejderler gibi
içeceksin şimdi' dedi. Kılıcı bütün Python da Toprak Ana' dan dogmadır.
gücüyle göğsüne sapladı. Fışkıran Delphoi yöresinde bulunan kehanet
kanlar ağaçtaki dutları kızıla boyadı. merkezinin bekçisiydi. Apollon Del-
phoi'ye kendi kehanetini
yerleştirmeden bu canavarı öldürmek
zorunda kaldı (Apollon).
260
yardımıyla Girit'in Lyktos mağarasına
R saklanır, orada doğurur. Sonra da
koca bir taşı bezlere sarıp Kronos'a
verir; tanrı bunun bir taş olduğunu
Rea Silvia. Ilia olarak da anılan Rea anlamadan midesine indirir (Kronos).
Silvia, Roma şehrinin kurucuları Romulus Zeus'un Girit mağarasında nasıl
ve Remus ikizlerinin anasıdır. Aeneas'ın büyüyüp Kronos'u ve onun soyundan
soyundan olan Rea'yı amcası Amulius olan Titanları alt ettiği Zeus ve
çocuk doğurmasını önlemek için Vesta Titanlar başlıkları altında incelenmiştir.
rahibesi yapmıştı, ama tanrı Mars ona Rheia'nın Daktyller efsanesinde adı
yaklaşmış ve ünlü ikizlere gebe geçer, doğurmak için iki eliyle toprağa
bırakmıştı. Rea'nın ikiz doğurması, yaslanmış da parmak izlerinden
Amulius. tarafından Tiber'e atılması, Daktylos, yani parmak adlı cinler
Tiber tanrısının karısı oluşu ve ikizlerin türemiş. Rheia'nın Ana Tanrıça'nm bir
Roma'yı kurmaları hakkında Numitor, tıpkısı, ya da başka adla anılan bir
Romulus maddelerine bakınız. benzeri olduğu hakkında Kybele
Remus. Romulus'un ikiz kardeşi. maddesine bakınız.
Serüven ve ölümü hakkında Romulus Rhodope. Bir Efes efsanesinin
maddesine bakınız. kahramanıdır: Rhodope kendini tanrıça
Artemis'e adamış ve ömrü boyu kız
Rhadamanthys. Zeus'la Europe'nin üç
kalacağına yemin etmişti. Ne var ki
oğullarından biri (Tab. 11). Zeus'la
günün birinde dağda kendisi gibi afif bir
serüveni bittikten sonra Europe Girit
delikanlıya rastlar. İkisi birden av
kralının karısı olur. Üvey babaları
lanırken temizliklerine içerleyen
ölünce Europe'nin oğullarından Minos
tahta çıkar, Rhadamanthys de Girit'e Aphrodilo onları birbirlerine âşık
yasalar verir. Bölgesel töreleri bir eder. Dayanamaz, dağda sevişirler.
hukuk düzeni içine sokup kaleme aldığı Artemis, yeminini bozduğu için
bile söylenir. Bu yararlığından dolayıdır Rhodope'yi bir pınar haline
ki, Zeus ona Aiakos ve Minos'la birlikte dönüştürür, Rhodope'nin kızlığını
yeraltı yargıçlığını vermiştir (Minos). yitirdiği mağarad.ı akan bu su kız
kalmaya ahdetmiş Efesli genç kızlar için
Rhakios. Mopsos efsanesinde adı bir deneme aracı olmuştu: Kızlar
geçen kişi (Manto, Mopsos). yeminlerini boyunlarına bağladıkları bir
tablet üstüne yazar, bu suya girerlerdi,
Rheia (veya Rhea). Uranos'la derin olmayan su kızlar yeminlerini
Gaia'dan dogma Rheia, anası Gaia'nın tutmadılarsa boyun-larındaki tableti
birinci tanrı kuşağında yaşadığı örtecek kadar yükselirdi.
serüvenin bir tıpkısını ikinci kuşakta
yaşar (Tab. 2, 4, 5). Kardeşi Kro- Roma. Roma şehrinin kurucu kahramanı
nos'a eş olur ve onunla üçüncü tanrı üstüne kaynaklar birbirini tutmaz.
kuşağı olan Olymposluları üretir. Ne Birine göre Odysseus Kirke ile yaşadığı
var ki Rheia çocuk doğurdukça Kronos sırada ondan birkaç çocuğu olmuş,
onları yutar, bunun nedenini şöyle bunların biri de Roma şehrine adını
anlatır Hesiodos (Theog. 462 vd.): veren Romos'muş. Daha güvenilir bir
kaynak kurucu olarak Roma adlı bir kız
Korkuyordu Uranos 'un mağrur gösterir. Aeneas'la Odysseus bir
torunlarından biri arada Latium kıyılarına vardıklarında
ölümsüzler arasında kral olacak yanlarında getirdikleri Troyalı esirler
diye. Gaia ve Uranos bildirmişti ki arasında Roma adlı biri varmış.
ona ne kadar güçlüler güçlüsü de
olsa kendi oğluna yenilmekti Denizlerde sürüklenmekten bıkmış,
kaderi. usanmış olan bu kız öbür esirleri
gemileri ateşe vermeye kandırmış,
"Rheia bu duruma çok üzülür ve Zeus'u böylece yolculuk sona ermiş ve
dünyaya getirmeden önce Uranos'la göçmenler de Palatinus tepesinin
Gaia'nın eteğine yerleşerek ilk Roma şehrinin
temellerini atmışlar. Bundan dolayı da
Roma hem şehrin adı olmuş, hem de
bir tanrıça gl bi saygı görmüş. Bu
efsanenin politik neden lerle kurulduğu
besbelli.
Romulus. Romalılar şehirlerinin kuruluş gülerek çizginin üstünden atlar.
efsanesini masal değil de bir gerçekmiş Romulus d.ı onu öldürür.
gibi göstermeye ve geliştirmeye, Böylece tek başına yönetmen kalınca
impartoriuk ve emperyalizm üstüne Romulus kurduğu şehri doldurmaya
kurulu devletlerine bir arka plan, çok bakar. Ca-pitolium tepesinde bir sığınak
eskilere kadar uzanan bir tarih kurar.- Yörede' bulunan bütün suçlular,
yaratmak amacıyla çok önem verirlerdi. hırsızlar, katiller, eşkıyalar orada
Bunun içindir ki Romulus-Remus sığınmak fırsatını bulur. Romu lus da
efsanesinde birçok gerçekler bunlara kral olur. Ama aralarında kadın
efsaneleştirilmiş, yerine göre efsaneler pek azdır. Romulus bir çare düşünür: Biı
de gerçekmiş gibi gösterilmektedir. Bu bayram şenliğine komşu Şahinleri
karışım içinde gerçeği masaldan çağırır, bunlar silahsızken kızlarına
ayırmaya uğraşmadan olguları kısaca saldırıp onları kaçırırlar. Sabinler
özetlemekten başka çare yoktur. silahlarıyla bir daha çarpışmaya gelince,
Efsane Alba kralı Numitor'la kardeşi Sabin kadınları babaları ve kardeşleriyle
Amuli-us arasındaki taht kavgasıyla kocaları arasına girerek dövüşmelerini
başlar: Amulus kral olmaya hak önlerler. Bu arada Tarpeia adı altında
kazanmış Numitor'u hapse atar anlatılacak bir ihanet olayı olur.
(Numitor), dölsüz kalsın diye de kızı Rea Romulus yenmiş, şehrinin temelini
Silvia'yı Vestal, yani Vesta rahibesi kurmuştur. Romulus tanrı Jüpiter'e
yapar (Rea Siluia). Rea gece uykusunda, adak adar, şefaatini diler. Öyle olur:
ya da çeşmeye su almaya gittiğinde Romalılarla Sabinler bir konfederasyon
tanrı Mars'ın saldırısına uğrar, gebe kurarlar, Romulus'la Tatius birlikte
kalır. Amcası Amulius onu da bir kuleye hüküm sürerler, ama sonunda Tatius
kapatıp doğurduğu ikiz çocukları bir haince öldürülür. Romulus'un ölümü
sepetin içinde Tiber nehrine attırır. hakkında söylentiler çeşitlidir: Bir
Suları kabarık olan ırmak birden alçalır kaynağa göre Roma şehrini İ. Ö. 754'te
ve bebekleri sıg bir yerde bırakır.
kurduktan sonra 33 yıl hüküm sürmüş,
Oraya bir dişi kurt gelir, yavrularını
sonra da Mars alanında ordusunu teftiş
yitirmiştir, İM çocuğu emzirmekten zevk
ederken birden gökler boşanmış,
duyar. Sonra da Faustulus adlı bir çoban
şimşekler çakmış ve kasırga geçtikten
yetişir, çocukları alıp karısı Ac-ca
sonra bakmışlar ki kral ortada yok.
Larentia'ya götürür (Faustulus, Acca
Romalılardan biri Romulus'u düşünde
La-rentia). Çocuklar büyür, güçlenirler.
gördüğünü, kralın tanrı olup göklere
Günün birinde Remus Aventinus
uçtuğunu, Quirinus adını aldığını
tepesinde kral Amulius'un sürülerini
bekleyen çobanlara saldırır. Çobanlar bildirmiş Romalılara. Bundan böyle de
Remus'u tutuklayıp kralın önüne Romalılar Romulus'a Gjuirinus diye
çıkarırlar, kral onu sorguya çeker. Bu tapınmışlar ve Quirialis tepesinde büyük
olay sırasında orada bulunmayan bir tapınağını kurmuşlar. Başka bir
Romulus Faustulus'un yanına dönünce, kaynağa göre Romulus'un ölümü hiç de
çobandan nasıl bulunduğunu öğrenir ve öyle parlak olmamış, zorbalığından
hemen Amulius'un sarayına koşar. bıkmış olan senatörler kasırgayı fırsat
Başlarında bulunduğu gençlerle sarayı bilerek kralı öldürmüşler ve Qui-rinus ve
ele geçirirler, Amulius'u devirip yerine düş masalını da halkı kandırmak için
Numitor'u koyarlar. Sonra da ikizler uydurmuşlar.
gidip kendileri bir şehir kurmak üzere Rutuller. Latium'un yerlisi sayılan bir
Al-ba'dan ayrılırlar. Şehrin nerede boy. Aeneas İtalya'ya ayak bastığında
kurulacağı konusunda aralarında bir Rutuller, önderleri Turnus'un
tartışma çıkar, fallara başvururlar, komutanlığında ona karşı koymuşlar,
kuşların uçuşundan bir anlam çıkarmaya göçmen Troyalılann Latium'a
karar verirler: Remus Aventinus yerleşmesini önlemeye çalışmışlar
tepesine çıkar, orada altı akbaba görür, (Aeneas, Tumus).
Romulus ise Palatinus tepesinde on İM
akbaba görür; o kazanmıştır, şehrin Rüzgârlar. Efsanede dört büyük
yerini saptamak ona düşer. Ama Remus rüzgârın adı geçer, bunlar Notos
küskündür, Romulus seçtiği yerde (Lodos), Boreas (Poyraz), Zephyros ve
sapanla bir sınır çizip de bu sınırı aşacak Euros'tur. Görüldüğü gibi Notos ve
kimsenin öldürüleceğini söyleyince Boreas rüzgârları adlarını biraz
262
değişiklikle bizim poyraz ve lodosa Euros'la Notos ve uluyan
vermişlerdir. Ne var ki bunların Zephyur., ve koca dalgalarla açık
doğrultusunda 45 derecelik bir kayma gökten kopan
Borea
olmuş, Notos'a bugün kıble Koreas'a yıldız s, estiler dört bir yandan boğuşa
denilmiştir. Zephyros batı rüzgârı, yani boğuşa.
bizim karayel'dir. Euros ise do-doğu
rüzgârı yani keşişleme. Bu rüzgârlar Yunan Hom., Odysseia, X, 19 vd.: Aiolos
şiirinde, özellikle Odysseia'da çok önemli Odysse-us'a bütün rüzgârlann kapalı
bir rol oynar. Özgün ve renkli kişilikleri olduğu bir tulum verir:
vardır Bunu açıklamak için aşağıda biri Yüzdü dokuz yaşında bir sığırın
Hesio-dos, öbür ikisi Homeros'tan üç şiir derisini, bir
parçası veriyoruz: tulum
Hesiodos, Theog, 378: yaptı, bağladı tulumun içine azgın
Şafaktanrıça Astraios'la birleşip yellerin
coşkun yürekli rüzgârları doğurdu, yollarını
gökleri arıtan Zephyros 'u, , çünkü Kronos oğlu yellerin yöneticisi
azgın esişli Boreas 'ı ve Notos 'u. yapmıştı onu,
dilediği yeli durdurur, dilediği yeli
Homeros, Odysseia, V, 291: Poseidon salardı. Parlayan gümüş bir sicimle
Yüzü Yanıklardan dönerken bağladı bu
Odysseus'un Phai-,ık toprağına tulumu
yaklaştığını görür, başına bir bela salar: koca karınlı geminin dibine, sımsıkı, en
ufak bir yel bile dışarı sızamazdı.
... Yığdı bulutları üst üste Sonra saldı ardımızdan bir Zephyros
biranda allak bullak etti denizi, yeli, ama varamadık o ara çılgınlığı
üçlü yabasını tutuyordu elinde, yüzünden
salıverdi çeşitli yellerin kasırgalarını adamlarının
tekmil, , ve perişan olduk, ölecektik
toprağı, denizi kapladı bulutlarla, neredeyse.
karanlık boşandı göklerden.
Çözdüler tulumu, fırladı dışarı tekmil
rüzgarlar.
kopan fırtına sürdü bizi açık
denize, çok uzaklara sürdü baba
toprağından.
Sabazîos. Sabazios çok eski Phrygialı "Bardakçı" diye anılan bir tatlı su
bir tanrıdır. Sonraları Yunan kaynağı vardır. İçecekleri suyun az
dünyasınca da benimsenmiş ve coşkulu kireçli olmasına önem veren
kültü Dionysos'unkine benzediği için Bodrum'lular sularını ya denizden
Dionysos'la bir tutulmuştur. Efsaneye kayıkla, ya karadan eşekle bu Bardakçı
göre Zeus bir yılan biçimine girmiş, kaynağından getirirler. Su, kıyının İM
Persephone'ye yaklaşmış ve Sabazios'u adım ötesindeki bir kayadan denize
öyle üretmiştir. Yılan bu tanrının akar. Bardakçı iki, üç yüz metre
mysterlerinde önemli bir rol oynar, genişliğinde bir kumsaldır, karadan yana
tanrının kendisi de yılan biçimine kayalı, uçurumlu bir dağ amfi-teatrıyla
girermiş, o biçimde Asyalı bir nympha çevrilidir.
ile birleşerek döller üretmiş. Sabazios Bardakçı'da gökten düşme bir cennet
insanlara öküzlerini evcilleştirmek ve parçası gibi küçücük, berrak bir göl
sabana koşmak fikrini vermiş, bazı varmış. Mersin ve yabani sakız ağaçları
imgelerinde başının öküz boynuzlarıyla bu göle yeşil bir çelenk olurlarmış. Bu
gösterilmesi de ondanmış. Yunan güzel gölde Salmakis adlı bir su perisi
pantheon'una sonradan girme olduğu yaşarmış, Salmakis, tanrıça Artemis'in
için efsanelerde adı pek geçmez. buyruğunda bir dag ya da orman perisi
Mysterleri üstüne de bilgilerimiz azdır olmadığından, avcılık etmez, yani zavallı
(Dionysos). hayvancıkları öldürmezdi; onun için de
Sagaritis. Ovidius'un anlatımına göre elinde ok ve yay taşımazdı. İşi gücü
Saga-ritis Attis efsanesinde rol oynayan gölün yemyeşil sularında çırpınıp
bir ağaç perisidir. Attis, tanrıça yıkanmak, çırılçıplak cümbüş etmekti.
Kybele'ye afif kalacağına söz verdiği Uzun saçlarını göl kıyısında biten mersin
halde bu nympha ile birleşir, Kybele de ağacından yaptığı taraklarla tarardı.
öfkesinden Sagaritis'in içinde yaşadığı Saçlarını tararken küçücük gölden
ağacı keser, böylece nympha'nın yaşam başka aynası yoktu. Salmakis bu aynaya
özünü kuaıtur, Attis'i de çıldırtır baktıkça kendi güzelliğine şaşakalır,
(Kybele). gülüşünü güneşli yamaçlarda çmlatırdı.
Hep göle dalar, yıkanır çıkar, kendi
Salmakis. Nice nice efsaneler vardı ki, kendine türkü söyleyerek, yamaçtaki
kaynaklarının Anadolu'da bulunduğunu dag çiçeklerini toplar, saçına takar,
kimse bilmez. Bu masallara sahne olan boynuna ve kollarına dolardı. Suya
yerler efsane kitaplarında bütün renk ve daldığı zaman su olur, akar, takındığı
çizgi özellikleriyle anlatılmıştır, masalı çiçeklerle dağda gezerken dag
okurken onları gözümüzle görür gibi yamacının canı olur, akaçlara karışır,
oluruz. Ama hayal gözüyle gördüğümüz türküsü de salman dalların yaprak
bu manzaraları gerçek dünyamızda fısıltısı haline gelirdi.
aramaya pek koyulmayız. Oysa, masal,
Bir gün Salmakis göl kıyısında çiçek
içinde doğduğu dekora ne kadar
toplarken güzel bir delikanlı görmüş.
bağlıysa, dekor da kaynak olduğu
Delikanlının adı Hermaphroditos'tu.
masalın anılması, anlatılmasıyla canlanır
Bardakçı düzlüğünün bir yanında tanrı
ve asıl kişiliğini ondan alır.
Hermes'in tapınağı, öte yanında bir
Salmakis efsanesi için de bu böyledir.
Aphrodite tapınağı varmış. İki tanrı
İlkçağdan bu yana birçok sanatçının sevişmişler, Aphrodite gebe kalmış ve
şiirine, resmine, heykeline konu olan bu nur topu gibi bir oğlan doğurmuş.
masalı bugünkü çerçevesine Babasının ve anasının adlarını
yerleştirdiniz mi, masal gerçeğin verdiği birleştirerek Hermaphrodi-tos adını
anlamla derinlik kazanır, masala sahne takmışlar ona. On beş yaşına varınca
olan yer de zamanın akışı içinde sanki genç yerinde duramamış, başını alıp
duralar, ölümsüzlesin yeryüzünü gezmeye, görmeye çıkmış.
Bodrum'un hemen yanında, deniz Yolu Salmakis gölünün önüne düşmüş.
kıyısında, bir zamanlar "Salmakis"
Körpe delikanlıyı görünce Salmakis'in
denilen, bugün gönlü sevgiyle harlamış. Saçını başını
şöyle bir düzeltmiş, güzelliğiyle
delikanlının gönlünü büyülemeyi
tanrılardan yalvarıp, Hermaphro-
ditos'un yanına varmış ve: "Sen bir
tanrı mısın, değil misin? Tanrıysan,
sevgi tanrısı
264
Eros'un kendisinin herhalde" demiş, cilalı taşlarla çevrili berrak, tabii
"ne mutlu seni doğuran anaya, seni havuzlar vardır. Taşlar bu havuzları
emziren süt-nineye! Kız kardeşlerin de kemerler ve köprü cüklerle aşarlar;
seni görmekle sevinirler. Annen, taşların altından denize girer ve irili
sütninen, kardeşlerin mutlu, ama gelin ufaklı beş, altı havuzu dolaşırlar.
olarak sana varan kız onlardan yüz kere, Salmakis gölü bu havuzlar olsa gerek.
bin kere daha mutlu. Nice zevkler Bu efsane nasıl doğdu, neden doğdu?
tadacaktır o! Bugüne değin diye soracak olursak, ilkçağ masalcıları
evlenmedinse, gel bir- Salmakis gölünün suyunda gevşetici,
----ize varalım; yok, bir gelinle gerdeğe erkeklik gücünü azaltıcı bir özellik vardı
gir- da ondan diye karşılık verirler. Belki
dinse, yine de sevişelim şuracıkta, yalan, belki gerçek, bilemiyoruz.
duyacağımız zevk hırsızlama bir zevk Masalda gerçek aranmaz ki, şiirinin
olsun". tadına vanlır yalnız.
Salmakis böyle demiş. Ama çocukluk
çağından yeni çıkmış olan Salmoneus. Deukalion'la Pyrrha'nın
Hermaphroditos çekingen, sıkılgan bir soyundan Aiolos'la Enarete'nin oğlu
gençti. O ana kadar böyle şeyleri hiç (Tab. 20, 22). Gençliği Tesalya'da
aklından geçirmemişti. Yanakları utançla geçen Salmoneus güneybatı
kızardı. "Git oradan!" diye öte dürttü Yunanistan'da Elis'e yerleşmiş ve
peri kızını. Salmakis, içi acıyla Salmone diye bir şehir kurmuş. İlk karısı
burkularak, bir çalının ardına çekilip Alkl dike'den Tyro adlı bir kızı olmuş,
gizlendi. Kendini ıssız yerde yapayalnız karısı ölünce de Sidero ile evlenmiş.
bilen genç önce ayağını suda çalkaladı, Sidero üvey kızı Tyro'ya eziyet etmiş
sonra soyundu, çırılçıplak göle daldı. (Tyro).
Dibi görünen serin suda bir fildişi Salmoneus kendini beğenmiş, haddini
heykel gibi yüzüyordu. Peri kızının bil mez bir adammış. Zeus'la boy
gözleri arzu ateşiyle yanıp çaktı. "Artık ölçüşmeye-kalkmış, tanrı gibi gök
benimsin!" diye bir sevinç çığlığı saldı ve gürletecegim diye tunçla döşediği bir
kınından sıyrılan bir kılıç gibi çıplak ve yol açmış, üstünden demir tekerlekli bir
parlak gövdesiyle göle atladı. araba geçirmiş, araba ağır zincirler
Hermaphroditos'u elleri, kolları, sürüklüyormuş arkasından. Böylece gü
bacaklarıyla sarmiş, acıtırcasına rültü patırtıyla giderken bir yandan da
kavramıştı. Dudaklarını dudaklarına şimşek niyetine yanan çeraglar
kenetlemişti. Nasıl yılan, pençeline salıyormuş sağa, sola. Zeus bu
düştüğü kartala büklüm büklüm ölçüsüzlüğe içerlemiş, gökten yağdırdığı
dolanırdı, nasıl denizin dibinde ahtapot, yıldırımla hem Salmoneus ve arabasını,
dokunaçla-rıyla tuttuğu balığı fini fini hem de Salmone kentini yakıp yok etmiş.
kavrarsa, Salmakis de delikanlıyı öyle
sarıp bağrına basıyor, döne döne suyun Sangarios. Sangarios, Sakarya
dibine çekiyordu. ırmağının Yunanca adıdır. Bütün
ırmaklar gibi o da Okeanos'la Tethys'in
Hermaphroditos kurtulayım die
oğlu sayılır. Troya kraliçesi Hekabe
çırpınır-ken, peri kızı, tanrılara
onun kızıymış derlerdi. Sanga-rios'un
seslenmiş, "Size yalvarırım, ikimizi
adı birçok efsanelere karışmıştır, en
birbirimize kavuşturun!" diye yakarmış.
ünlü ve önemlisi tanrıça Kybete ile ilgili
Tanrılar dileğini yerine getirmişler:
kızı Nana ve Agdistis efsanesidir.
Kızla erkeğin İM gövdesini bir tek
gövdede birleştirmişler, öyle ki, o gövde Sarpedon. (1) Bellerophontes'in kızı
ne erkek, ne dişi, aynı zamanda hem Lao-dameia'nın koynuna tanrı Zeus
erkek, hem dişi olmuş. Batıda "hünsa" girer, bu biı leşmeden de Sarpedon
anlamına gelen "her-mafrodit" sözü doğar (Tab. 25). Sarpedon llyada'da
işte bu efsaneden gelir. Troya savaş ortaklarının en ünlüsü, en
Bugün Bardakçı'da Kaplankaya insanıdır, onun dramı I lek
denilen yüksek bir tepe vardır. Hermes tor'unkinden aşağı kalmaz. Bu Zeus oğlu
ve Aphrodi-le'nin tapınakları olsa olsa bu, bir çıkar gütmeden, sırf Anadolu
bu tepenin üzerinde olabilirdi. Tepenin topraklarını saldırıya karşı korumak için
denize inen yamacında dikilitaşlara, gelmiştir ta uzak Iykia'dan, tanrı
anıtlara, dolmenlere benzeyen dev Apollon'un yönettiği ışık ol
kayalar yükselir. Bu dik dorukların
arasında yer yer yeşil kadife gibi çimen
parçaları göverir. Denize varınca, kimi
kumsalla, kimi
kesinden. Sarpedon'un gücü hiç neden etlerle, dopdolu taslarla
gevşemez, Troyalıların yıldıgt olur da ağırlarlar, neden bakarlar bize
Lykialı yiğitlerin yüreği tam bir bilinç ve tanrtymışız gibi, ulu Ksanthos
kıyılarında neden geniş
yurtseverlik aşkıyla çarpar llyada
topraklarımız
destanı boyunca. Hektor'a bile çıkışıp var, \ hem bağ olmaya, hem buğday
yol gösterdiği görülür büyük olmaya
Sarpedon'un (İl. V, 472 vd.): elverişli
?
Nereye gitti senin eski gücün ?
Öyleyse burada bizim ödevimiz ne,
Ordusuz, yardımcısız koruyacaktın
Lykialıların ön sıralarında savaşmak
şehri
değil
hani
kayınlarınla, kardeşlerinle tek başına? mi?
Ama şimdi göremiyorum onların Ey can yoldaşım benim savaştan
hiçbirini, sinmişler aslan karşısında kaçmanın sonu ne, yaşlanmadan,
köpekler gibi, Biz nasıl dövüşüyoruz, ölümsüz yaşamak mı ? Bunu bilseydim,
baksana bize, biz ki yardımcınızdan ne kendim savaşırdım en
başka bir şey değiliz. Ben ta önde,
uzaklardan geldim yardıma, anaforlu ne de seni yollardım erlere ün veren
Ksanthos'tan geldim, uzak savaşa, neylersin, ölüm tanrıçaları
gözler
Lykia'dan.
Sevgili karımı, yavrumu kodum orada, yolumuzu,
yoksulların göz dikeceği bir sürü mal, bir ölümlü kaçamaz onlardan,
mülk kurtulamaz. Hadi gidelim, görelim,
kodum: bakalım, biz mi düşmana ün veririz,
Savaşa sürüyorum Lykialıları gene de, yoksa düşman mı ün verir bize?
kendim de en öndeyim işte bak. Oysa
Bu tanrı oğlu halktan bir insan gibi
Akhalann alıp götüreceği bir şeyim de
yok. konuşur, Jlyada'da demokrasi ilkelerine
Böyleyken yerinde saymaktasın sen, - ki bu ilkeler daha yoktu ortada - onun
karılarını korumaları için, öbür ordulara kadar inanmış, onun kadar sorumlu bir
bile kişi daha gösterilemez.
buyuramıyorsun karşı koymayı. Gün gelir ki Sarpedon Akhilleus'un
Sımsıkı bir ağa düşüp, yem
olacaksın arkadaşı Patroklos'la boy ölçüşmek
düşmana. zorunda kalır. Bu savaşın kendisi için
Düşman yerle bir edecek düzenli son savaş olduğunu sezer gibidir, gene
ilinizi. Sen gece, gündüz yormalısın de kışkırtır yoldaşlarını sa-i vaşmaya (İl.
kafanı, ünlü yardımcıların XVI, 422 vd.):
önderlerine dört
bucakta Ayıp size, Lykialılar, nereye kaçarsınız
yalvarmaksın dayanmaları için böyle ?
yılmadan. Böyle karşı koyabilirsin acı Yiğitliği göstermenin işte tam
günlere. sırası. Ben kendim çıkacağım bu
adamın
Sarpedon öğüt vermekle de kalmaz, karşısına,
Akhalann kurduğu duvara saldırıda en bakalım burada Troyalıları kesip biçen
başta gelir, eylemiyle, kafasıyla kim, kim bunca kötülük eden adam?
önderdir. Şöyle denir Il-yada'da (İl. Birçok soylu yiğitlerin dizlerini çözdü o.
XII, 289 vd.):
işte o sırada Zeus karışır işin içine,
Ama akıllı Zeus, Argoslularm karışır da ne olur, kendinden güçlü
üstüne oğlu Sarpedon 'u
Kader'e boyun eğmek sevgili oğlunun
salmasaydı, ne Troyalılar, ne de
ünlü Hektor kapıları kıramaz, ölümüne seyirci kalmak zorundadır.
duvarı yaramazdı. Kıvrık boynuzlu Şöyle bir konuşma geçer karısı Hera ile
öküzlerin üstüne atılan bir aslan arasında (İl. XVI, 43 3 vd.):
gibi saldı onu.
Çok yazık, insanlar arasında en
Krallığın, önderliğin yasalarını bilir sevdiğim
Sarpedon, şöyle düşünür kendisine Sarpedon
verilen yetkiler ve bunların yüklediği 'al
ödevler üstüne (İl. XII, 310 vd.): Menoitiosoğlu Patroklos'un elinden
ölmek
Glaukos, Lykia 'da neden çok sayarlar onun kaderi.
bizi, neden oturturlar bizi baş köşeye, İçimde yüreğim bir o yana gider, bir bu
yana,
gözyaşı döktüren savaştan geri alıp onu,
kaçırıp bıraksam mı Lykia 'nın semiz rin dogmasına yol açmaktadır
toprağın (Minotauros, Theseus).
a, yoksa bıraksam ölsün mü
Menoitiosoğlunun Saturnus. İtalya'nın en eski
tanrılarından biri, sonradan Yunan-
elinden ?
Kronos'uyla bir tutul du. Efsanesi
Bunun üzerine bir sürü gevezelik eder şöyledir: İupiter (yani Zeus) onu
Anadolu düşmanı Hera, demagoji yapar tahtından atıp Olympos'tan kovunca
sizin anlayacağınız, hiç olur muymuş Satur nus ilerde Roma'nm kurulacağı
adam kaçırmak, sonra öbür tanrılar da yere gelmiş ve Capitolium tepesinde
kaçırmak istermiş oğullarını, sonu neye Saturnia diye surla çevrili bir yerleşme
varırmış bu işin. Ze-tıs'un yüreği sızlar, yeri kurmuş. Orada onu kendisinden
yas işmarı diye kan damlaları akıtır daha eski bir tanrı, yani İanus
yeryüzüne. Sarpedon can verir, son karşılamış. O çag Latium bölgesinde
deminde görevi Glaukos'a geçer (Glau- altın çag diye anılırdı. Saturnus yerli
kos) ve ölür. Zeus tanrının tek halka tarım ve bağcılığı öğretmiş, bolluk
yapabildiği oğlu Lykialı Apollon'u ve mutluluk içinde yaşamalarını sağlamış.
çağırmak, ona Sarpe-don'un ölüsünü Şairlerin anlatmak, övmekle
yurduna götürmesini buyurmaktır (İl. bitiremedikleri Saturnus çağının anısına
XVI, 668vd.): Roma'da Saturnales denilen bayramlar
kutlanır, aralık ayı ve yıl sonuna
Seugili Phoibos, hadi git şimdi, rastlayan bu şenliklerde halk hiçbir
al götür Sarpedon 'u kargı sınır ve ölçü tanıma/, sınıflar
yağmurunun birbirlerine karışır, öyle ki köleleı
altından,
sil gövdesinden kara kanı, götür efendilerine buyurur, soylular
uzaklara, ırmağın sularında onu yıka. kölelerine lu met ederlermiş.
Tanrı merhemi sür gövdesine, tanrısal İmparatorluk döneminde Saturnus yalnız
rubalar Kronos'la bir tutulmamış, Afrika ile
giydir. Hızlı kılavuzlara ver, ilişkiler sonucunda Kartaca'nın büyük
götürsünler tanrısı Baal'i de kişiliğinde simgeler
Sarpedon 'u, olumuş-tur.
ver ikiz tanrılara, Uyku 'yla Olüm 'ün
eline, çabuk götürüp bıraksınlar semiz Hesiodos'un Theogonia'da "Soylar
Lykia efsane si" diye dile getirdiği çağlar
toprağına, efsanesi Ovldi-us'a "Değişimler" adlı
kardeşleri, akrabaları onu orada kitabının en güzel şiir lerinden birini
gömer, bîr mezara, yazılı taşın altına. esinlemiştir. Bu parçayı aşağı da
Ölümlülere gösterilecek saygı işte bu.
veriyoruz (çev. İ. Z. Eyuboglu):
Apollon babasının dediğini yapar. Bir
İlkin altın çağ çıkmış ortaya.
daha da sözü edilmez Sarpedon'un
Ne acı çekme varmış, ne öç alma, ne
İlyada'da. de
(2) Zeus'la Europe'nin oğlu. Minos ve yasalar,
Rha-damanthys'in kardeşi Sarpedon'la doğrulukla, bağlılıkla kendiliğinden
(Tab. 11) yukarda adı geçen yiğit yürütürmüş işlerini insanlar.
Bulunmuyordu korkudan, cezadan
arasında nasıl bir bag olduğu birİz, okunmuyordu tunç üzerine
mitograflarca tartışma konusudur. Bir kazılmış
efsaneye göre, Sarpedon krallığı korkuta
Minos'un elinden almak istemiş, ya da n sözlerde.
Minos'la ikisi aynı delikanlıya gönül Titremezdi zavallı halk
vermişler (Miletos) ve onun içindir ki korkudan yargıçların önünde,
Sarpedon Girit'ten Anadolu kıyılarına yaşar giderdi onların
sürülmüş. Orada Miletos'la birlikte yardımına
başvurmadan
Miletos şehrini kurmuş. Mitografların Daha kesilmemişti dağlardan çamlar,
içinden çıkamadıkları bu sorun Lykia- indirilmemişti pırıl pırıl sulara,
Karia ve Girit arasındaki sıkı bağlantı yabancı ülkeleri görmek için.
göz önünde tutulursa çözümlenebilir. Bu Bilmiyordu ölümlüler yaşadıkları
isim ve efsaneden de belli ki Sarpedon kıyılardan başkasını, İller
Ege deniz uygarlığına özgü bir kişidir, bu çevrilmemişti derin hendeklinle,
uygarlıksa hem Yunanistan'ın ya bancısı, yokmuş kılıçlar, tulgalar
hem ondan üstün olduğu içindir ki, dayanmaksızın ordulara, güvenlik
yadırganmakla ve Minotauros gibi
içinde
efsanele-
gönlünce yaşıyordu uluslar. sı kadın, belden aşağısı pullu pullu ve
Güçlük çıkarmadan, el yüzgeçli olan yaratıklar akla gelir. Ne
sürülmeden, yarılıp eşilmeden var ki bu imge Yunan mythos'una
saban demiriyle toprakveriyordu
bütün ürünlerini kendiliğinden. büsbütün yabancıdır, Sei-ren figürünün
Sevinç, kıvanç içindeydi yaratıklar aşağıda verilen metinden de anlaşılacağı
yeryorulmadan azık verdiğinden. gibi, balıkla hiçbir ilişkisi yoktur.
Toplarlardı kocayemişleri, dağ Kirke Odysseus'u uğurlamadan önce
çileklerini, kalın dallarda asılan yolda ne gibi tehlikelerle karşılacagmı
dutları, kızılcıkları. Palamutlar kendisine bildirir (Od. XII, 39 vd.):
dökülürdü kocaman lupiter
ağaçlarında Seirenlere varacaksın sen en
n. Onsuz, sonsuz bir bahardı, okşardı önce, onlar büyüler yakınlarına
Zephyros 'un sessiz sessiz esen tatlı, gelen bütün
ılık soluklu yelleri yeniaçmış insanları,
tohumsuz çiçekleri. Ürünler saçardı kim yaklaşırsa bilmeden ve dinlerse
ekilmemiş toprak, ağır başaklarla onları,
ağarıyordu sürülmemiş yandı
tarlalar. , bir daha evinde onu ne karısı
İrmaklar akıyordu kıvrım kıvrım karşılar, ne
sütten, tatlı tanrılık besinlerden çocuklar
ırmaklar, damlıyordu altın sarısı ı. Seirenler onu çayırda çınlayan
ballar süresiz yeşil kalan ağaçlardan ezgileriyle
süzülüyordu. Atılınca karanlık büyüle
Tartaros'a Saturnus, girmiş r, çayırın çevresinde kemikler var
Jüpiter'in buyruğuna evren, başlamış dır, öbek
altından düşük, keskin parıltılı öbe
tunçtan değerli gümüşün çağı. k, bunlar kemikleridir etleri çürüyen
insanları
Satyrler. Satyrler ve Silenler doğayı n, büzük büzük durur kemiklerin
simgeleyen cinlerdir. Dionysos alayında üstünde
deriler.
yer alırlar. Gövdelerinin belden üstü Durma orada, yürü, arkadaşlarının da
insan, belden aşağısı ise ât ya da teke tıka
biçimindedir. Uzun ve dolgun bir kulakların
kuyrukları vardır, ayakları at tırnağı ı, tatlı balmumuyla tıka ki, onların
biçiminde, erkeklik uzuvlarıysa dolgun ve sesini
kalkıktır. Kırlarda dolaşır ve dinlemesinler,
Mainadların, nym-phaların peşine istersen dinle sen, ama bağlasınlar
ayakta
takılırlar. Hayvanca duygularının yankısı seni,
yüzlerinde de görülür. Satyrler daha hızlıgeminin içinde iplerle
çok plastik sanatlarda ve resimlerde bağlasınlar kollarından,
canlandırılmışım Efsanelerde pek bir rol bacaklarından orta direğe, ondan
oynamazlar. Marsyas bir Satyr'di sonra dinle Seirenler!doya doya.
(Silenler). Öyle olur, Odysseus Klrke'nin dediğini
Seirenler (Sirenler). Seirenler (adları yapar ve Seirenlerin önünden geçerken
Batı dillerine Siren diye geçmiştir) bağlı olduğu yelken direğinden kopmayı
Yunan mitolojisinin uydurduğu efsanelik nasıl arzuladığını anlatır bize, ama
yaratıklar arasında günümüze dek Seirenlerin sesinden başka biçimlerine
tutunan ve başka mitolojilerin etkisi değgin bir şey söylemez. Öbür Yunan
altında karışıma, değişime uğrayan de- mythos yazarlarının Seirenleri uzun
nizkızlarıdır. İlkin Odysseia'da sözü uzadıya tanımlamaları erken çağlardan
geçen Seirenler kadın gövdeli, kuş beri vazo resimlerinde çok büyük bir
kanatlı ve güzel sesli olarak tanımlanır. yer tutmalarından ileri gelir.
Sonradan ortaçağın yarattığı ve Mitograflar genellikle Seirenlerin
özellikle kuzey folklorunda görülen ırmak tanrı Akheloos'un kızları
figürlerin etkisiyle Sirenler kanatlı olduğunu kabul ederler, anası
olmaktan çıkmış ve yarı insan, yarı balık Musalardan biriymiş, Melpo-mene ya da
biçiminde denizkızları diye Terpsikhore. iki, dört ya da üç kız
canlandırılmıştır. Bugün de Siren ya da kardeş oldukları söylenir, adları da
denizkızı deyince, belden yukarı- verilir. Yaman şarkıcı, hatta çalgıcı
oldukları, bir trio yapıp, birinin lyra,
öbürünün flüt çaldığı, üçüncüsünün de
ezgi söylediği efsanelerde söz
konusudur.
Odysseus'tan başka Argonautların da
Seirenlerin önünden geçtiği, ama o
sırada Or-
268
Ipheus'un denlzkızlarınkinden daha etmiş. Ama en ünlü .ışkı Beşparmak
güzel bir ezgl tutturduğu için dağları nın çobanı Endymion'dur.
arkadaşlarını Seirenlere kavuşmak Endymion'dan elli kızı olduğu bir
isteğinden vazgeçirdiği de anlatılır. efsanede anlatılır (Endymion).
Ovidius'a göre Seirenler bir zamanlar Artemis'le ilişkileri için Artemis
kuş kanatlı değil de, herkes gibi maddesini' bakınız.
kızlarmış, Perse-phone'nin
Semele. Kadmos'la Harmonia'nın
arkadaşlarıymış. Ama Persephone
evlenme sinden dört kız doğar: İno,
Hades tarafından kaçınrılınca ne yapıp
Autonoe, Agaue ve Semele (Tab. 18).
yapıp ona yetişmek için kanat
bırakmışlar ve yerde, gökte Zeus Semele'ye aşık olur, ama karısı
arkadaşlarını aramaya koyulmuşlar. Hera onu kıskanır; ihtiyar bir sütnine
Daha başka yazarlar bu niteliklerinin bir şekline girerek yanına gelir ve
tanrı cezası olduğunu ileri sürerler. Semele'ye, "Zeus'a yalvar da sana
Kaynakları ne olursa olsun Yunan kendini tanrı Olarak bütün görkemiyle
mythos'unda Seirenlerin Harpyalara göstersin" der. Semele kanarak
benzedikleri, onların bir başka türünü Zeus'tan bunu ister. Zeus da şimşek ve
simgeledikleri açıktır. yıldırımlarla kendisini gösterince Semele
yanar; yanarken de karnındaki yedi
Seirenler efsanesinin bir gerçekle
aylık çocuğu, Zeus'un oğlu Bakkhos'u
ilişkisi olup olmadığı zamanımızın bilgin ve
düşü rür, Zeus çocuğu kurtarır,
gezginlerini ilgilendirmiştir. Bu masala
simgesel bir anlam vermek isteyenler de baldırının içine saklar. Vakti gelince
olmuştur. Doğadan gelen bir çağrıya Bakkhos, ya da Diony sos adıyla anılan
dayanamayıp kendini ölüme atan erkek tanrı Zeus'un baldırından yeniden doğar
motifi nice nice şiir ve masallara konu (Dionysos).
olmuş, Heine'nin "Lorelefına karşılık Semiramis. Babil kraliçesi
bizde Melih Cevdet Anday'ın "Kolları Semiramis'in öy küsünü ünlü
Bağlı Odiseus" şiiri akla gelir. Bu uzun mitograflardan Sicilyalı Diodo-ros
şiirin son bölümü doğrudan doğruya anlatmıştır. Suriye'de Askalon
Seirenlere. değgindir, bu büyülü ezginin yöresinde bir göl varmış, bu gölde
bambaşka yönden, şair yönünden bir Derketo adında ka-din yüzlü, balık
yorumunu verir: gövdeli bir tanrıça yaşarmış. | Aphrodite
bu tanrıçaya kızmış ve onu bölgenin
Kürekçilerhasatsız denizi çobanlarından birine âşık etmiş.
köpürttüler küreklerimle, Derketo nur topu gibi bir çocuk
tezyürüyüştü gemi gün
batarken ulaştı Sirenlerin doğurmuş, ama bir erkekle birleştiğine
adasına, yüreğim kopacak içerlediği için çobanı öldürmüş,
gibiydi, kanatlanıp uçacak doğurduğu kız çocuğu da bırakarak
gibiydi, ama Sirenlerin izi gölüne dalmış. Bebeği ak güvercinler
bile yoktu ortada. Yalnız bir mandı ralardan aşırdıkları süt ve
ezgi, ta derinden, ta peynirle beslemişler adına da bunun için
içerimden gelen bir ezgi Semiramis, yani Suriye dilinde
başladı yavaş yavaş "güvercinlerden gelme" denmiş.
yükselmeye; o yabansı, o
büyülü türküleri ben Semiramis büyüyüp güzel bir genç kız
söylüyordum sağır gemicilere, olmuş. Günün birinde kralın kâhyası
yalnız ben duyuyordum mandıra lan geziyormuş ki, kızı görmüş,
Sirenleri. Kirke, bilge beğenmiş ve kendine karı olarak
tanrıça, selam sana! Sağ salim Ninive'ye götürmüş. Semiramis güzel
geçtim kendimi. olduğu kadar da akıllıymış, kocasına her
işinde yardım ediyor, öylesine ye rinde
Selene. Selene Ay'ın simgesidir.
öğütler veriyormuş ki adam her işimle
Hyperi-on'la Theia'nın kızı, Güneş
başarılı oluyormuş. O sırada Babil kralı
tanrı Helios'la Şafak tanrıça Eos'un
Ninos Baktriana ülkesine karşı savaş
kardeşidir (Tab. 8). İki atın çektiği
açmış, büyük bir orduyla saldırdığı
gümüş tekerlekli bir araba üstünde
halde, ülkenin başkenll ni bir türlü ele
gökleri dolaşan güzel bir kadın olarak
geçiremiyormuş. Semiramis'in kocası da
canlandırılır, birçok sevgilileri olduğu
ordudaymış, savaş uzadığı için karısı-
anlatılır: Zeus'la birleşmiş ve ondan
ni yanına getirtmiş, Semiramis de
Pandia adlı bir kız doğurmuş,
kaleyi al makiçin bir çare düşünmüş:
Arkadya'da tanrı Pan'la sevişmiş, I'.m
Orduları ovada çarpışırken, arkasından
da oıı.ı bir beya/ öküz sürüsü armağan
bir bölük askerle boş
kalan kaleye tırmanmış ve hayretten hini bir midir, birçok mu? Pek belli
donakalan düşmanı yenerek kaleyi teslim değil. Apollon kâhinlerinin hepsine
almış. Kral Ninos da Semiramis'in aklına Sibylla denmiyor, örneğin Delphoi'deki
ve yürekliliğine olduğu kadar güzelliğine kâhinin adı Pythi-a'dır. Sibylla adı
de çarpılmış. Kâhyasından kadını istemiş, Anadolu'daki bilicilik merkezlerindeki
onun yerine kendi kız kardeşini vermeyi kâhin kadınlara veriliyor, sonra da bu
öne sürmüş, ama adam razı olmamış. adın Kyme merkezinin güney İtal-
Gözlerine mil vurulacağını anlayınca da ya'daki Cumae şehrine taşınmasıyla
kendi kendini öldürmüş. Ninos Se- Cumae kâhinine. Sibylla kelimesi bir ses
miramis'le evlenmiş, ölünce de tahtını benzetmesi de olabilir: Kâhinin
ona bırakmış. kendinden geçip vecit halinde solurken
Semiramis kraliçe olunca önce çıkardığı ıslık gibi seslerin bir yansıması,
kocasına büyük bir anıtkabir yaptırmış, ada dökülmesi olabilir. Sorun ay-
sonra da ünlü asma bahçelerinin dınlanmamıştır bugüne bugün. Ama en
yapımına girişmiş. Dillere destan olan yeni buluntular, Smintheus Apollon
Babil şehri ve bahçeleri cennetin tapınağının Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi,
yeryüzündeki imgesiymiş. Diodoros Gülpınar bucağında ortaya çıkmasıyla
onları en ufak ayrıntılarına dek anlatır. kaynaklarımızı aydınlığa varacak biçimde
Fırat ve Dicle ovalarında daha birçok yorumlamak olanaklarını bize verecektir
bayındırlık yapılarını tamamladıktan belki.
sonra Semiramis dış seferlere de Pausanias ilk Sibylla'nın Smintheus
çıkmış, Asya'da ele geçirdiği ülkelerde Apol-lon'un hizmetinde, Herophile adlı
büyük yapılar meydana getirmiş, en bir kız olduğunu yazar: Bu kız İda
sonunda da Mısır'da Amon tapınağına dağının bir nym-pha'sıyla ölümlü bir
nasıl gidip geleceğini öğrenmek istemiş; babadan dolmuş (Herophile). Apollon
tanrı sözcüsü, oğlu kendisini tahttan tanrıya övgüler düzdüğü gibi, Troya
devirmeyi düşündüğü an öleceğini savaşının da Spartalı bir kadın yüzünden
bildirmiş. Semiramis daha sonra çıkacağını bildiren bu Sibylla kendini
Hindistan'a kadar uzanmış, yorgun tanrının hem "meşru karısı" hem de
düşmüş ve gerisin geri Babil'e "kızı" olarak tanımlarmış. Delos, Klaros,
dönerken oğlunun kendisine suikast Samos, hatta Delphoi'ye de gider,
hazırladığını öğrenmiş. Bunu duyar yanında taşıdığı bir taşın üstüne çıkar,
duymaz tahtı oğluna bırakarak ortadan öyle fal bakar, kehanet okurmuş.
kaybolmuş. Söylentiye göre kraliçe bir Herophile Troas bölgesinde öldüğü
güvercin olup göğe uçmuş. halde, bu taş Delphoi'de kalmış,
Pausanias zamanında gösterilirmiş.
Scrvius. Roma'nın altıncı kralı sayılan
İkinci ünlü Sibylla gene Ege kıyılarından
Ser-vius Tullius'un hayatı üstüne birçok
Erythreia kâhiniymiş. Onun da babası
efsaneler anlatılırdı. Kral Tarquinius'un
ölümlü, anası bir nympha'ymış ve onu
evinde köle olarak hizmet eden bir kız
Korykos dağının (Kırandag) bir
varmış, bir gece ocaktan çıkan bir Lar
mağarasında doğurmuş. Doğar doğmaz
tanrı gelip onunla birleşmiş, kız gebe
kâhinliğe başlamış, ağzından dökülen
kalıp Servius'u doğurmuş. Çocuk bir
fallar da dize halindeymiş. Daha
gece uyurken başının çevresini alevler
çocukken Apollon tapınağına adanmış.
sarmış, bunu gören Tarquinius'un karısı
Bu Sibylla ile çok uzun ömürlü ya da hiç
Tanaquil alevin söndürülmesini önlemiş,
ölmeyen Sibyllaların çığırı açılmış oluyor.
bebek gözlerini açar açmaz da alev yok
Söylentiye göre her biri 110 yıl tutan
olmuş. Olağanüstü bir kişi olduğunu
dokuz insan ömrü yaşamış.
anlayan kral kızını ona vermiş, öldüğü
zaman da yerine Servius geçmiş. Ama Bundan sonra Sibylla'ya (yahut
kral tahta oturmadan önce seçimini Sibyllalara) Roma kaynaklarında
halkoyuyla da onaylatmış. rastlanır. Vergiüus da (Aen. VI, 1 vd.),
Ovidius da (Met. XIV, 124-153) Cumae
Sibylla. Sibylla bir ad mı, ya da bir Sibylla'sından uzun uzadıya söz ederler.
meslek İtalya'ya göçen bu kâhin Erythreia
adı mı? Apollon kültüne bağlı, geleceği Sibylla'sının kendisiymiş. Vergilius ona
bilen, öngören tanrının esiniyle dolup Dei-phobe adını verir, Glaukos'un kızı
onun ağzından fal bakan, olacakları olduğu ve Cumae'de Phoibos'la üç yol
açıklayan Sibylla kâ- ağzı tanrıçası
97A
Hakabe'ye hizmet ettiğini söyler. (2) Belos'un kardeşi, Algyplos'la
Aeneas'ı ölüler ülkesine götürüp Dana
getiren odur. Bu kâhin üstüne çeşitli os'un anaları, Fenike'de Sidon şehrine
efsaneler anlatılırdı: Apol-lon ona adım
ömür bağışlamış, elinde ne kadar kum vermiş.
tanesi taşıyabilirse, o kadar yıl (3)Danaos kızlarından biri,
yaşayabileceğini bildirmiş, ama yurduna Peloponez'deki
bir daha dönmemesini de şart koşmuş, Side adlı küçük şehre adını vermiş.
Erythreia'ya ayak bastığı gün
ölecekmiş. Sibylla da Cumae'ye göçmüş, Sidero. Salmoneus'un ikinci karısı,
(bir söylentiye göre Aeneas'la birlikli') Tyro'ya eziyet eder ve Neleus'la
ama günün birinde yurdundan kâhine Pelias tarafından öldürülür (Tyro,
bir mektup gelmiş, üstünde Erythreia Neleus).
toprağıyla yogurulmuş bir mühür Silenos. Silenos kocalmış Satyr'lere
varmış, kâhin ona dokunur dokunmaz genellikle verilen addır, ama Silenos
ölmüş. Ya da şu: Apollon kâhinine gönül adında bir kişi de vardır. Kır tanrısı
vermiş, ağzından çıkacak ilk dileği Pan'ın ya da Hermes'le bir nympha'nın
gerçekleştirmeye söz vermiş, Sibylla da oğlu diye geçinir. Tipik Anadolulu bir
uzun ömür istemiş, ama sonsuz gençlik imgedir: Yassı burunlu, çirkin, ihtiyar,
istemeyi unutmuş. Tanrı, kızlığını hep eşek üstünde ve hep de sarhoş
kendine verirse, gençliğini de oldu gu için eşeğinden ikide bir düşen
bağışlayacak olmuş, ama kız buna koca karınlı bir adam olarak
yanaşmamış. Bu yüzden de ihtiyarladık- canlandmlır. Dionysos alayında dolaşır,
ça ihtiyarlamış, buruşmuş, büzülmüş, Dionysos tanrıyı yetiştiren oymuş
sonunda bir ağustosböcegi haline derler. Ama öylesine akıllı ve bilgedir ki
gelmiş, Cuma-e'deki Apollon insanlar hayat sırlarını onun ağzından
tapınağında bir kafes içinde kalırmış. almaya can atarlar (Midas). Boğa
Çocuklar ona, "Sibylla ne istiyorsun?" bakışlı bu ihtivan Vergilius'un VI. çoban
diye sorarlar, o da, "Ölmek istiyorum" şiirinde çobanlar konuşmaya zorlar,
cevabını verirmiş. ama en güzel, en anlamlı ta nımını bize
Roma tarihinde çok büyük bir yer Platon "Şölen" diyalogunda verir.
tutan, devlet politikasına âdeta yön Alkibiades orada Sokrates'i bir
veren Sibylla kitaplarına gelince, Silen'e ben/.v tir ve şöyle der (Şöl. 215
bunları da İtalya'ya Cumae Sibylla'sı d-d):
getirmiş, derlerdi. Tarquinius Su- "Ben Sokrates'i övmek için, dostlarım,
perbus çağında Sibylla dokuz kitabıyla bazı benzetmelere başvuracağım. Şaka
birlikte Roma'ya gelmiş ve krala bunları ettiğimi sanacak Sokrates. Ama bu
satmak istemiş, Tarquinius istediği benzetmeleri şaka için değil, doğruyu
fiyatı çok yüksek bulunca, Sibylla göstermek için kullanacağım. İlkin bu
kitapların üçünü ateşe atmış, adamı Silen heykellerine benzeteceğim.
pazarlıkta gene uyuşamaymca daha üç Hanişu heykel dükkânlarında görülen
düdüklü, kavallı Silenlere. Bu Silenler
tanesini yakmış, sonunda Tarquinius ortadan ikiye bölünür ve içlerinden
geri kalan üç kitabı satın almış ve küçük küçük tanrı heykelleri çıkar.
İupiter Capitolinus tapınağına koymuş. Onu Satyr Maı\ yas 'a da
Roma din ve devletiyle ilgili her sorunda benzetebilirim. Görünüş bakımından bu
bu kitaplara başvurulur, tutulacak yol Silenlerin tıpkısıdır Sokrates. Yalan
onlardan alınan esinlere göre çizilirdi. mı ? Daha başka benzerlikler de var
Sibylla kitaplarını saklamak ve korumak aranızda, söyleyeyim de bak. Bir defa
her şeyle saygısızca alay edersin; doğru
için rahip heyetinin göreviydi. Ana değil mi?Değil dersen, tanıklar getiririm.
Tanrıça Kybe-le'nin Pessinus'tan Kaval çalmasını bilmez misin ?Öyle
Roma'ya getirilmesi de bu kitapların bilirsin ki, Marsyas hiç kalır yanın da.
esin ve isteğiyle olmuştur (Kybe- Çünkü o eninde sonunda kamışlardan
nefes kuvvetiyle çıkardığı seslerle
H büyütüyordu insanları. Hoş, bugünkü
kavalcıların daytı\üı ğı başka bir şey
Side. Yunanca nar anlamına gelen Side değil. Olympos'la Mars-yas 'tan
birçok efsanelik kadınların adıdır: öğrendiği havaları çalar. Bu havalar
ister iyi çalınsın, ister kötü, tanrıdan
(1) Tauros'un kızı, Pamphylla'da gelme oldukları için, insanları büyü/er,
Side şehrinin isim anası sırlara ur tanrılara ermek isteyenleri
meydana çıkarır. Seni Manyas'tan tek
ayıran şey, çalgısız, ka-valsız sadece
sözlerle aynı şeyi elde etmen-
dir. Bir başkası konuşsun, istediği kadar Sisyphos. İlkçağın efsanelik kişileri
da usta bir sözcü olsun, ne söylese arasında zamanımızın yazar ve
hiçbirimizi hemen de hiç ilgilendirmez. düşünürlerini en çok ilgilendiren biri de
Ama sen konuştun mu, yahut da senin
sözlerini kötü bir sözcüden de olsa, Sisyphos'tur. Prometheus gibi insanları
dinledik mi, kadın, erkek, çoluk çocuk tanrılara karşı tuttugundan, Odysseus
duraklar, kulak kesilir, kendimizden gibi insan aklı ve kurnazlığıyla tanrı-] lara
geçeriz ". bile üstün olduğundan olsa gerek.
Sisyphos tanrılara karşı suç işlemiş
Simoeis. Simoeis (Dümrek çayı)
kişidir, onlarla boy ölçüşmeye giriştiği
Skamand-ros'la Troya ovasında akan
için de ölüler ülkesinde korkunç bir
suyun adıdır. Bütün ırmaklar gibi o da
cezaya çarpılır. İlkin adına Odysseia'da
Hesiodos'a göre Okea-nos'la Tethys'in
rastlanır. Hades'te gördüğü Sisy-
oğludur, llyada'da sık sık sözü geçer.
phos'u şöyle tanımlar Odysseus (Od.
Akhilleus Troyalıları kesip kesip
XII, 593 vd.):
Skamandros ırmağına atınca yiğidi
kovalamak ve alt etmek üzere Sisyphos'ugördüm, korkunç
arkadaşlarına yardım eder işkenceler
(Skamandros). Bu ırmak tanrının İM çekerken;
kızı olmuş; biri Troya'nın kurucusu
Yakalamış iki ovucuyla kocaman bir
kayayı, ve kollarıyla, bacaklarıyla
Tros'un anası, öbürü Assarakos'un dayanmıştı
karısı ve Kapys'in anasıymış. kayaya,
habire itiyordu onu bir tepeye doğru,
Sinon. Sinon Akhaların Troya'dan işte kaya tepeye vardı, varacak, işte
çekilirken orada bıraktıkları casustur. tamam, ama tepeye varmasına tam bir
Troyalıları aldatıp tahta atı içeriye parmak kala, bir güç itiyordu onu
almalarını sağlamak için bir sürü yalan tepeden gerisin geri, aşağıya kadar
uydurur: Akhaların onu tanrılara kurban yuvarlanıyordu yeniden baş
etmek istediklerini, ellerinden kaçtığını belası
kaya, o da yeniden itiyordu kayayı
ve Troya'ya sığındığını. Tahta atı tekmil
Odysseus'un Palladipn'u çalmasına kasların ı gere
karşılık Athena tanrıçaya bir sunu gere, kopan toz toprak habire
olarak bıraktıklarına, bu atın içeriye aşarken başının
alınması için surlarda bir gedik açmak üstünden
gerektiğine Troyalıları kandırır, gece de , o da habire itiyordu kayayı, kan ter
Troyalılar kurtuluş şerefine şölen yapıp içinde.
bol bol yedikten, içtikten sonra Çağımız Fransız yazarlarından Albert
uyudukları bir sırada Tenedos'tan geri Ca-mus "Le Mythe de Sisyphe" adlı
dönen Akha ordusuna kapıları açtığı denemesinde Sisyphos'u anlamsızlığın
gibi, atın içindeki Akha savaşçılarını da (absürde) bir simgesi diye tanımlar.
dışarıya çıkarır, böylece şehri ateşe Yaptığı iş anlamsız ve yararsızdır, ama
verip Troya'nın düşmesine yol açar. Bu bu işi sonsuzluğa dek görmekle
çirkin kişiyi ve onun tüyler ürpertici yükümlüdür Sisyphos. Bu korkunç
eylemlerini Aeneas Dido'nun önünde işkencenin bir gün biteceğini bile
Troya'nın yıkılışını anlatırken dile getirir umamaz. Sisyphos umutsuz
(Verg.Aen.II,57vd.). kahramandır, ama insan kahramandır,
çünkü bilinçlidir. Camus insan yaşamının
Sinopc. Sinope Karadeniz'de Sinop anlamsızlığı içinde insan onurunun gene
şehrine adını veren efsanelik kişidir. de, dış etkenlerin anlamsızlığına,
Asopos ırmak tanrının bir kızıymış. koşulların kaçınılmaz baskısına karşın
Efsanesi şöyledir: Zeus Sinope'ye âşık zorunlu olan yükü bile bile taşımak
olmuş ve her dilediğini yerine getirmeye olduğunu belirtir ve Sisyphos'un bu
söz vermiş. Genç kız da kızlığına korkunç işkenceden her şeye karşın
dokunmamasını dilemiş. Tanrı yeminine bir zevk duyduğunu, bilincin verdiği
bağlı kalarak onu kız bırakmış ve sevinçle bir çeşit mutluluğa,
götürmüş, Karadeniz kıyılarına umutsuzluğun mutluluğuna
koyuvermiş. Sinope sonradan aynı erişebileceğini ileri sürer. Sisyphos'u da
düzenle tanrı Apollon'u da, ırmak tanrı böylece anlamsızlığı akıl ve bilinç
Halys'i de kandırmış ve hiçbir ölümlüyü gücüyle yenen insan kahraman olarak
de yanına yaklaştırmamış. karşımıza diker. Tanrı ne yaparsa
yapsın onu yenememiştir.
Camus gibi biz de Sisyphos'un suçu
neydi diye soracak olursak, yanıtı şöyle
olur: Sisyphos fazla akıllıydı, aşırı
kurnazdı, ömrü onu,
272
bunu aldatmakla geçmişi» Aulolykos adı da Ksanlhos, yani kızıl sudur, çünkü
sığır sürülerini çalmış, Sisyphos da içinde yıkanan koyunların tüylerini
gelmiş, her hayvanın tırnağı altına kızıllaştır mış. Bir anlatıma göre,
önceden yazmış olduğu adını Aphrodite güzellik yarışmasında
göstererek sığırları geri almış. Ama o Paris'in önüne çıkmadan önce saçlanna
sırada Autolykos kızı Antikleia'yı Laer- kızıl bir renk vermek için başını
tes'le cvlendiriyormuş, düğünden bir gece Ksanthos'a daldırmış. Skamandros
önce Sisyphos kızın yatağına girmeyi ve adının kaynağı dar şöyle açıklanır: Troas
onu bölgesine geldiğinde Herakles susamış
Odsseus'agebebırakmayıbaşarmış.Odys- ve Zeus'tan su istemiş, tanrı da ufak bir
seus' un bu kadar akıllı ve kurnaz oluşu pınar fışkırtmış topraktan, yiğit daha da
Laer-tes in değil de, Sisyphos'un oğlu kazınca (Yunanca skap-to kazmak
olduğundan-[ mış. Bu bir, ikincisi demek) büyük bir su kaynağı bulmuş ve
Zeus'a karşı: Baştanrı Asopos'un kızı buna Skamandros adını vermiş (Tab. 16).
Aigina'yı kaçırdığı zaman Sisyphos'un İlyada'da sık sık sözü geçen
kral olduğu Korinthos'tan geçmiş, Skamandros Zeus'un oğlu büyük bir
Sisyphos bunu görmüş, derken Asopos tanrı olarak tanımlanır. Akhilleus
kızını aramaya çıkınca kimin kaçırdığını arkadaşı Patroklos'un öldürüldüğüne
söyler im, ama sen de şehrimin kalesinde içerleyip Troyalıları bir bir kılıçtan
bir kaynak fışkırmasını sağlarsın demiş.
geçirip ölülerini ırmağın içine atınca,
Asopos buna razı olmuş, Sisyphos da
yiğitle u mak tanrı arasında yaman bir
Zeus'u ele ver-—. Tanrılar tanrısının
çatışma olur (İl. XXI, 300 vd.):
affedeceği suç mu? Bir söylentiye göre
suçluyu hemen yıldırımla Irmağın taşan suları altında kalmıştı
ova, sürüyle ölü yüzüyordu suyun
çarpmış, başka birine göre onu alıp üstünde, güzel silahları yüzüyordu ölü
Hades'e götürsün diye Thanatos, yani delikanlıların.
ölüm cinini göndermiş ona. Sisyphos,
yutar mı, ne yapmış yapmış, kıskıvrak Irmak köpürür ve Simoeis'i
bağlamış koca ifriti. Öyle ki insanlar yardıma çağı nr:
ölmez olmuş ortalıkta. Zeus gene de Karşı duralım bu adamın gücüne,
çare bulmak zorunda kalmış, kurtarmış canım kardeşim, ikimiz birden,
Thanatos'u, eski düzeni yeni baştan yok edecek neredeyse
kurmuş, ama ilk kurban olarak da fcra/Priamos'un ilini
Sisyphos'u alın, ısını buyurmuş ölüme. Troyahlar dayanamayacak bu savaşa.
Ne var ki Sisyphos ölmeden karısına çabukyetiş imdada hadi,
tembih etmiş sakın cenaze töreni kaynak sularıyla doldur yatağını,
yapmasın diye. Mezarsız, törensiz çır- akıt bütün selleri, hadi, durma,
çiplak çıkmış Hades tanrının önüne, ah bir büyük kasırga kopar,
vah etmiş, karısından yakınmış durmuş, ağaçlar, taşlar gürlesin çatır çatır,
bir yeryüzüne gideyim de ağzının payını durduralım şu azgın adamı.
vereyim demiş ölüler ülkesi padişahına. Öyle olur, gökten inen ırmağın koca
O da bırakmış gitsin. Gidiş o gidiş, bir dalgası kabara kabara kovalar
daha döner mi Sisyphos cehenneme? Akhilleus'u, ama Hera araya girer ve
Yıllar yılı yaşamış, ama öldüğü zaman da Hephaistos'u ateşle salar ırmakların
bir daha kaçmamasını sağlamak için işte üstüne, ortalığı ateş kaplar:
o cezaya çarpmış tanrılar onu. ... Kabarcıklarfışkırıyordugüzel
Çaırpmazlar mı? sularından,
Sisyphos üstüne daha birçok suçlar büyük bir ateşte nasıl kaynarsa bir
yüklenir. Uyduran uydurmuş. Karısının kazan, erir içinde semiz bir domuzun
Pleiadlar-dan biri, Merope, olduğunu, içyağı, altında yanan kuru odun her
Gaukos'la Belle-rophontes'in atası
yandan
kabartıron
bulunduğunu söylemekle yetinelim biz. u, işte Ksanthos'un güzel suları da,
Kendisi Aiolos'un oğlu, yani Deukalion ateşin
soyundandır (Tab. 20). altında,
yalım yalım öyle yanıyor, kaynıyordu.
Skamandrios. Bkz. Astyanaks. Ksanthosakamazolmuş, durmuştu,
Skamandros. Troya ovasında akan
boğuyordu onu Hephaistos 'un zorlu
ntffrıtl.
ırmak (bugün Küçük Menderes).
Skamandros'un hiı
ırmaklar pes der ve ateş suyu yenmiş en güçlü kürekçilerimi, en İyi altı
olur, tanrılar da savaşmaktan yoldaşımı; dönünce ben gemiye ve
vazgeçerler. arkadaşlarıma
bakayım diye,
Skylakeus. Lykialı Glaukos'un gördüm tepemde onları, elleri,
arkadaşı Skylakeus Troya savaşma ayaklarıyla
katılan Lykialılar arasında sag kalıp çırpınırlarken
, havada sallanıp bağıra bağıra
yurduna dönen tek savaşçıdır. çağırıyorlardı
Geldiğinde Lykialı kadınlar ona beni adımla,
kocalarını sormuşlar, hepsinin öldüğünü son kez anıyorlardı adımı, ecel terleri
söyleyince kadınlar onu taşlayıp döke
öldürmüşler. Bu olay Bellerophontes'in döke.
tapınağına yakın bir yerde olmuş. Denize uzanan burunda bir balıkçı
Sonradan Zeus Skylakeus'un yaban öküzü boynuzundan yatana
tanrılaştırmasını buyurmuş. yemini uzun olta sırığıyla küçük
balıklara doğru
sarkıtır hani,
Skylla. Skylla, Kharybdis'le birlikte nasıl yakalayıp yere atarsa çırpman
Odys-seia'da sözü geçen deniz balıkları,
canavarlarının en korkuncudur öyle çırpmıyordu işte yoldaşlarım
(Kharybdis). Kimden, nasıl doğduğu pek havada, kayaların
belli değildir, kimi efsane yazarları üstünde.
onu Phorkys'le Hekate'nin, kimi de İmgesi masal havasına bürünmüş
Ty-phon'la Ekhidna'nın kızı sayarlar. olarak çizllen Skylla'nın aslında ne
Odysseia' da Odysseus bu canavan olduğu, dev bir ahtapot mu, bir deniz
kendi anlatır, Skyl-la'nın en canlı
canavan mı, pek belli de-
imgesi de budur, Homeros'a
kulakverelim (Od. XII, 85 vd.): SÜ-
280
Telkhines. Poseidon'la ilgili kötü cinler. nos'la Tethys'in yanına gitmek üzere
Yarı insan, yarı balık biçimindeymişler, olduğunu, onu bildirmeye geldiğini ileri
yılan kılığına girdikleri de olurmuş. sürer (Hera).
Telkhinler Rodos adasında yaşarmış ve
dünyada ne kadar deprem, kar, dolu, Teukros. (1) Skamandros'la İda dağı
yağmur gibi afetler varsa, hepsi nympha'sı îdaia'nın oğlu, Troya kral
onların elinden çıkarmış. Tufanı da onlar soyunun atası (Tab. 16). Bir efsaneye
önceden bilip haber vermişler. Rodos göre Teukros Troas'ın yerlisi değildir,
adasının sularına Styks'in sularını Ege kıyılarına Girit'ten babası
kanştırarak toprağın verimsiz olmasına Skamandros'la birlikte gelmiştir.
yol açmışlar. Tufandan kaçarken biri Anadolu'ya göçmeden önce kehanete
Lykia'ya gelmiş ve orada, Ksanthos başvurmuşlar, nereye yerleşmeleri
ırmağı kenarında Lykialı Apol-lon'a bir gerektiğini sormuşlar, tanrı sözcüsü de
tapınak kurmuş, derlerdi. "yer oğullarının saldırısına nerede
uğrarsanız" yanıtını vermiş. Troya
Telkhinlerin bazı efsanelerde yöresine gelip açıkta yattıkları bir gece
Kabeirlerle karıştırıldığı görülür, o farelerin kalkanlarını, yaylannın
zaman da sanatçı cinler olarak kirişlerini kemirdigini görmüşler,
gösterilirler: Maden işlemesini bilirler, kehanetin gösterdiği yerin burası
tanrı heykelleri ve Poseidon'un yabasını olduğunu-''anlayarak oraya yerleşmişler
yapmışlar. Ama aslında kötü ve yararsız ve Apollon Smintheus'a (fareleri kovan
olduklarından Apollon oklartyla, ya da Apollon) bir tapınak kurmuşlar. Teukros
Zeus yıl-dınmlarıyla onları öldürmüş. sonraları Dardanos'u konuk eder ve kızı
Denizde birer kaya olmuşlar. Batieia ile evlendirip tahtını ona bırakır
Tenes. Tenedos'a (bugün Bozcaada) (Dar-dartos, Smintheus).
adını veren kurucu kahraman. (2) Telamon'la Hesione'nin oğlu,
Kyknos'un oğlu sayılır (Kyknos). Üvey Aias'ın kardeşi (Tab. 21). Troya
anası Tenes'i kendisine göz dikmiş soyundan olduğu halde Teukros agabeysi
olmakla suçlar. Kyknos da buna inanır ve Alas'la birlikte Akhalar safında dövüşür,
Tenes'le kız kardeşini bir sandığa ordunun en usta okçusu-dur, birçok
kapatıp denize atar. Poseidon tann savaşçıyı öldürür. Aias'ın ölümü
gençleri korur ve o zaman Leukophrys sırasında Mysia'ya yaptığı bir çapulculuk
adıyla anılan Tenedos'a çıkarır. seferine çıktığından orada yoktur ve
Sonraları Kyknos yanlışlığını anlar ve olayları önleyemez. Dönüşünde büyük bir
Tenes'le barışmak üzere Tenedos'a umutsuzluğa kapılıp canına kıymak ister.
gelir, ama Tenes babasının gemisini Dönüşü de uğursuz olur, Salamis'e
karaya bağlayan halatı keser, böylece vardığında babası Te-lamon Aias'ı
her türlü ilişkiyi koparmış olur. Akhalar getirmedi diye onu adaya almaz (Aids,
Troya'ya sefer yaptıklarında Tenedos'a Telamon). Kıbrıs'a gider, orada Yeni
varınca, Tenes onları taşlar, ama Salamis diye bir şehir kurar, Kıbrıs
Akhilleus'un kargısıyla vurularak ölür. kralının kızıyla evlenir, birçok çocuğu
olur, biri Kilik-ya'da Olbe kentinin
Tereus. Bkz. Aedon. kurucusu genç Aias'tır.
Terpsikhore. Musalardarı biri, dansı
Teuthras. Mysia kralı, Telephos
ve hafif şiiri simgeler (Musa/ar).
efsanesinde sözü geçer. Krallığı Kaikos
Tethys. Uranos'la Gaia'nın kızı, dişi (Bakırçay) ırmağının agzındayrnış.
Titanlardan sonuncusu (Tab. 1, 2). Efsanesi de şöyledir: Dağda avlanırken
Denizin verimliliğini simgeleyen Tethis Teuthras'ın karşısına bir yaban domuzu
tanrı Okeanos'la birleşir ve üç bini aşkın çıkmış, kendisini öldürmemesi için insan
dişi varlık doğurur (Tab. 4). Dünyanın sesiyle yalvarmış, vurulduktan sonra da
bütün ırmakları da Okeanos'la Artemis Orthosia tapınağına sığınmış.
Tethys'ten dogma sayılır. Bir efsaneye Kutsal hayvanı öldürdü diye Teuthras
göre Tethys Zeus'un Kronos'a karşı cüzam ve bir çeşit çılgınlığa çarpılmış,
savaşı sırasında Hera'yı yanına almış ve ama sonradan iyileşmiş. Auge ile
büyütmüştü. Hera İda dağında Zeus'u Telephos'u Mysia'da konuklayan odur
bulup onunla sevişmeyi kafasına (Auge, Telephos).
koyunca, kavga etmiş olan Okea-
Thalia. Bitkisel gelişmeyi, doğanın
fışkırmasını dile getiren bu ad:
(1) Musalardan birinin adıdır. Yetki Theia. Uranos'la Gaia'nın kızı, dişi
alanı Titanlardan biri, Hyperion'la evlenir ve
komedyadır. Apollon'la sevişip Eos, Helios ve Selene'yi doğurur (Tab.
Korybantlan 4).
doğurduğu da anlatılır (Musalar).
Themis. Themis, Uranos'la Gaia'nın
(2) Zeus'la Eurynome'nin kızı, kızıdır, yani ikinci tanrı kuşağından ve
Kharitlerin dişi Titanlardandır. Hesiodos,
biri (Khahtler). Themis'in adını Titanlar arasında
Thamyris. İlyada'da adı geçen Trakyalı saydıktan sonra, uzun süre ondan söz
bir ozan. Serüvenini İlyada'da etmez, ta ki Olympos tanrıları Titanları
Homeros şöyle anlatır (İl. II, 594vd.): yensin ve Zeus, Kronos'tan dogma öbür
kardeşleriyle egemenliği paylaşıp yeni
Musalar buluşmuşlardı eskiden Dorion düzeni kursunlar. Ondan sonra da Zeus
'da, keseceklerdi Trakyalı
Thamyris'in şarkısını Oikhalia 'dan her kuşaktan tanrıçalarla birleşme ve
gelmişti Thamyris, kendine üretme yoluna gider. İlk evliliği
güveniyor, övünüyordu, kalkanlı Zeus Metisledir, onu Athena'ya gebe bırakır.
'un kızlarını, Musaları bile yenerim İkinci evliliği, Titan kızı The-mis'ledir.
diyordu şarkı söylemede. Onlarda Hesiodos bu birleşmeyi kısaca şöyle
kızdılar, kör ettiler onu, tanrısal tanımlar (Theog. 901 vd.):
şarkıyı aldılar elinden, çalgı çalmayı
unutturdular ona. Sonra ışık saçan Themis'le evlendi
Zeus, bu tanrıçadan doğdu Horalar:
Çok yakışıklı diye bilinen bu ozan lyra Eunomia, Dike ve bereketli Eirene, ki
çalmakta da, ezgi söylemekte de çok korurlar insanların ekip biçtiklerini.
üstünmüş, bir theogonia, bir Ve Moiralar, akıllı Zeus 'un çok
kosmogonia, bir de titano-makhia saydığı Klotho, Lakhesls veAtropos,
yazdığı söylenir. Müzikte de birçok kionlarveriryalnızİnsanlara
yenilikler yapmış, ama ölçüyü kaçırıp mutluya da mutsuz yaşamapaylarını.
Musa-larla boy ölçüşmeye kalkışıp Peki Themis kimdir? Doğada
olanaklarından yoksun edilince, lyrasını mevsimlerin, yılların ve sanatların
bir ırmağa atmış, bir daha da şarkı düzenini sağlayan bir tanrıça üçlüsüyle
söylememiş. Bazı kaynaklarda canlı varlıkların arasında hayatla ölüm
Homeros'un bu Thamyris'in çömezi dengesini kurup, kader ipliklerini
olduğu söylenir. ellerinde tutan ikinci bir tanrıça
üçlüsünü doğuran bu güçlü tanrısal varlık
Thanatos. Ölümü simgeleyen tanrı.
kimdir ve neyi simgeler? Themis,
Nyks'in çocuğu, Uyku'nun kardeşidir.
kanundur, kuraldır, yasanın ta
Birbirinden ayrılmayan Hypnos'la
kendisidir. Ama gelip geçici yasa değil,
Thanatos yeraltında Tar-taros'un
tanrılar dünyasında da, insanlar
derinliklerinde otururlar (Hes. The-og.
dünyasında da değişmez, evrensel ve
755 vd.).
ölümsüz doğa yasasıdır. Tanrısal
Thaumas. Pontos'Ia Gaia'nın oğlu, yasadır, onun karşıtı insansal yasa ise
Elektra ile evlenir ve İris'le Harpyaları Nomos'tur.
üretir (Tab. 6). Themis Olympos'ta yaşar. Tanrıların
toplantılarına başkanlık eder,
Theano. Troyalı Antenor'un karısı
Olympos'taki düzeni de o korur.
Theano Athena tapmağının rahibesidir.
Homeros da tanır, bilir onu, Hera'yla,
Troya kadınları, başlarında kraliçe
Zeus'la konuştuğunu gösterir İlyada'da.
Hekabe olmak üzere, Athena tanrıçaya
Ama çok söz edilmez Themis'ten,
parlak bir şal adamaya geldiklerinde,
efsanesi, öyküsü yoktur. Her yerde ve
Theano onları karşılar ve sunu yaparken
her zaman vardır o kadar.
de tanrıçaya yakarır (İl. VI, 298 vd.).
Theano'nun Antenor'dan birçok Ürettiği tanrısal varlıklarla sürdürür
çocuklan olur, kocasının başka bir etkisini, bu varlıklar da tanrılardan daha
karıdan olan oğlunu da özene bezene güçlü oldukları için, ehramın tepesinde
yetiştirir. Antenor'la birlikte Troya'yı oturur gibidir Themis. Adı da koymak,
ele verdiği anlatılan efsanelerinden yerleştirmek, oturtmak anlamına gelen
biridir (Antenor). bir kökten türemiştir (Hora 'lar,
Moiralar).
Thebai'ye karşı Yediler. Bkz.
Amphiara-
os, Eteokles, Adrastos.
282
Theogonia. Yunanlıların en eski ve en Bu Titanlar tanrıların ikinci kuşağı
önemli theogoniası olan Hesiodos'un sayılır, birinci kuşak Gaia ile Uranos
eseri besbelli ki doğulu kaynaklara olmak üzere. Burada Theogonia
dayanmakta, I enlkeliler yoluyla Sümer boyunca hep rastlanacak bir süreçle
ve Babil inanç ve efsanelerini karşılaşırız: Bir kuşak kendinden sonraki
yansıtmaktadır. Ne var ki bağdanım tam kuşağın doğup gelişmesine izin vermez,
olmuştur: Hesiodos'un tanrılann çünkü gücünün elinden alınacağından,
doluşunu, tanrı soylarının ve kuşaklarının egemenliğinin başka ele, sonraki kuşağa
birbirlerini izleyip gelişmelerini dile geçeceğinden korkar. Bu yüzdendir ki
getiren yapıtı, Yunan kaynaklı inanç ve Uranos çocuklarını yok etmeye uğraşır
efsaneleriyle kaynaşmış ve tutarlı bir (Uranos).
bütün haline gelmiştir. Hele Gaia son doğan oğlu Kronos'un eline
Hesiodos'un kurduğu yönetim, Homeros bir tırpan verir ve koca Uranos gece
destanlarında da uygulanan şecere arzudan yanıp tutuşarak indiği, sardığı
gösterme eğilimiyle tam bir uyum içinde zaman Toprağı, pusuda bekleyen Kronos
ilkçağın sonlarına dek benimsenmiş ve fırlar, tırpanla keser babasının
ozanlara olduğu kadar, hellenistik çağın hayalarını. Denize saçılan sperma
ve Roma'nın mythograph denilen köpükleriyle kanlardan tanrıça
mythos yazarlarına da örnek olmuştur. Aphrodite ve Erinysler doğar
Dünyanın yaratılışı için de bir yorum (Aphrodite, Erinys). Kronos egemenliği
veren Theogonia, Yunanlıların tek dinsel ele alır, ikinci tanrı kuşağı birincisini
kitabı olarak kalmış denebilir, ama şunu yenmiştir, Hesiodos erkek Titanların
da belirtmeli ki, bu gelenek yazma dişi Titanlarla evlenmelerini ve bu
kaynak olmaktan öte gidememiş, ne tam evlenmelerden doğan çocukları sayar.
anlamıyla dini ve kültü, ne de bambaşka İkinci kuşağın da dramı vardır.
bir yol tutan düşünce akımını Kronos Rheia ile evlenir ve şu evlatları
etkileyememiştir. O kadar ki, Heio- doğurur: Hes-tia, Demeter, Hera,
dos'un, çoğu yabancı kaynaklardan aldığı Hades, Poseidon ve en sonuncusu Zeus.
kimi tanrısal varlıkları Yunan yazını doğa Ama koca Kronos yiyordu ilk
dışı, yaban ve kaba sayarak yadırgamış çocuklarını analarının kutsal
ve atmıştır. karnından çıkıp da dizleri üstüne
Hesiodos'un Theogonia'sı gene de oturdukça her biri. Korkuyordu
tek yaratılış mythos'u olarak Uranos 'un mağrur
torunlarından
ayrıntılarıyla incelemeye değer. biri ölümsüzler arasında kral olacak
Her şeyden önce Khaos vardı der diye.
Hesio-dos, (Khaos) ama Khaos'un ne
olduğunu tanımlamaz, hemen Khaos'tan Uranos'la Gaia bunun böyle olacağını
Gaiayani Top-rak'ın çıktığını anlatır ve bildirmişlerdi Kronos'a. Ne var ki
ne olduğunu tam anlatmadığı bir Rheia'ya yardım edenler onlardır. Zeus
birleşme ilkesi olarak Eros'u yani Sevgi doğar doğmaz Gi-rit'e kaçırırlar,
tanrıyı da araya sokar, ama belli ki Kronos'a da bir taş yuttururlar. Zeus
Yunan kaynaklı bu varlığı, saydığı öbür büyüyünce, babasına bu taşla birlikte
unsurlarla iyice birleştiremediği için yuttuğu bütün kardeşlerini de kusturur.
"partheno-genesis" yani kendi kendine Egemenliği ele geçirmek için hazırlığa
doğurma, meydana getirme ilkesine girişir, ilk iş Uranos'un yeraltına
uyarak, Khaos'tan Ere-bos'u (yeraltı kapattığı Yüz Kollu devleri ve Kyklopları
karanlığı) ve Nyks'i (yerüstü karanlığı) kurtarmak. Tepegözlerden gök
yani Gece'yi çıkarır ve şöyle der (The- gürlemesini, şimşek ve yıldırımı alır, Yüz
og. 126 vd.): Kolluların da yardımıyla korkunç bir
savaşa girişir. Titanomakhia denilen bu
Toprak bir varlıkyarattı kendine eşit: savaş babasının kardeşleri Titanlara
Dört bir yanını saran Uranos, yıldızlı karşıdır (Devler ve Tanrılar Savası). Bu
Gök 'ü, Mutlu tanrıların sürekli, yaman savaşta zaferi kazanan Zeus
sağlam yurdunu. üçüncü kuşağı, yani Olym-pos
Gaia sonra kendi kendine yüksek tanrılarının saltanatını kurar.
dağları ve Pontos'u, yani denizi yaratır. Mutlu tanrılar bitirince bu islerini,
Sonra da Ura-nos'la sevişip üç kuşak şereflerini zorla kurtarınca
dev yaratır: Titanlar, Kykloplarve Titanlardan, uydular Toprak Ana'nın
Hekatonkheirler. öğütlerine, engin bakışlı Zeus'a
başvurdular,
ölümsüzlerin başına geç m esin i, sırtı kambur, göğsü çöküktü
Olympos 'un kralı olmasını istediler içeri, kafası omuzlarının üstünde
ondan ve Zeusgeçip başına tanrıların sivriydi, tek tüktü başında saçı.
yetki paylarını dağıttı her birine.
Thersites Agamemnon'a karşı
Theogonia Zeus'un ve öbür Olympos orduda hemen hemen herkesin
tanrı -larının evlilikleriyle, çocuklarını düşündüğünü dile getirdiği halde,
saymakla sona erer. büyüğe saygısızlık etti diye Odysseus'un
hışmına uğrar, tartaklanır (İl. II, 257
Theoklymcnos. Melampus soyundan
vd.):
bir kâhin. Odysseia'da sözü geçer.-
Telemakhos Pylos dönüşünde bu kâhini Baksana diyeyim, bu dediğim de
gemisine alır ve îthake'ye konuk olarak olacak
götürür. Argosludur, ama adam hani,
öldürdüğü için sürülür. Theokly-menos böyle zıpırlık eder görürsem seni bir
daha, varsın Odysseus 'un omuzları
kuşların uçuşundan anlam çıkarır: üstünde
Odysseus'un yakında geleceğini ve durmasın
talipleri öldüreceğini önceden haber başı, bana bir daha Telemakhos'un
verir. babası
demesinle
Theonoe. Bir roman kişisi: Kâhin Kal- r, tutup anadan doğma etmezsem
khas'ın kız kardeşi olarak gösterilir. seni
Günün birinde kumsalda oynarken çırılçıplak,
korsanlarca kaçırılır, Karia kralına ayıp yerlerini örten gömleğini
satılır. Babası Thestor onu aramaya çıkarmazsam
çıkar, gemisi batar, o da Karia kıyılarına sırtından,
adamakıllı pataklamazsam seni,
çıkar ve kralın sarayına köle olur. The- göndermezsem tezgiden gemilere
onoe'nin kız kardeşi Leukippe de ağlaya
babasının dönmediğini görünce erkek ağlaya.
kılığına girer ve Karia'ya gelip aynı Böyle dedi, değneğiyle sırtına,
saraya rahip olur. Theonoe kız omuzlarına
kardeşini tanımaz, yakışıklı rahibe gönül vurdu,
verir, ona teklifte bulunur. Leukippe Thersites oldu iki büklüm,
gözlerinden yaşlar aktı tane tane.
hiç yanaşmayınca, Thestos'u onu Sırtında altın değnekle vurulan
öldürmekle görevlendirir. Thestos da yerde kanlı bir şiş peyda oldu
kızını tanımaz, tutuklu olduğu yere birdenbire. Dizçöktü, baktı acı
girip kaderinden yakınacak olur. Kız acı, sildi yaşlarını, tatlı bir gülme
babasına kendini tanıtır, derken aldı herkesi.
Thestor Theonoe'yi öldürmeye kalkar, Thersites'e Shakespeare'in
kılıcını kınından çıkarırken Theonoe "Troilus'la Kressida" dramında da
babasını anarak ağlar, hepsi birbirini rastlarız. Shakespea-re herhalde
tanırlar. Karia kralı da üçünü birden yukardaki dizelerden esinlenerek
armağanlara boğup yurtları-na geri Thersites'i Akha ordusunun soytarısı
gönderir. olarak canlandırır.
Thcrsites. Troya önündeki Akha
Theseus. Theseus, Dor ırkının büyük
ordusunda bir asker olan Thersites kahramanı Herakles'in örneği üzerine
İlyada'da krallar kralı Agamemnon'a Atina'da uydurulmuş bir kişidir,
dil uzatmaya yeltenen bir adamdır efsanesi de Herakles efsanesinin
(Agamemnon). Destanın yalnız bir motifleriyle bir araya getirilmiş, bu
bölümünde adı geçen Thersites şöyle yakıştırmalara Atina'nın ülkülerini
tanımlanır (îl. II, 212vd.j: yansıtan kişisel ve toplumsal bazı
Yalnız Thersites kopardıyagarayı, temalar eklenmiştir. Ayrıca Atinalılar
konuştu Theseus'u efsanelik değil de tarihsel
ileri, geri, bir kişi sayarlardı. "Theseus'suz hiçbir
o Thersites ki saçmalar dururdu şey yoktur" Atina'da özdeyiş olmuştu.
biteviye, kralları kızdırmak için laf
ederdi, Aigeus'la Aithra'nın oğludur (Tab.
gelişigüzel, 24), ama asıl babasının Aigeus değil de,
Argosluları güldürsündü yeter ki, tanrı Po-seidon olduğu ileri sürülürdü
tlyon 'a gelen en çirkin kişiydi o, (Aigeus, Aith-ra). Troizen'de dedesi
bacakları çarpık, bir ayağı aksaktı, Pittheus'un yanında büyüyen Theseus
Atina kralının oğlu olduğunu bilmiyordu,
çünkü Aigeus Aithra'ya çocuğa altına
sandallarıyla kılıcını sakladığı bir ka-
284
kaldıracak duruma gelmedikçe kim don şerefine de lsthmos şenliklerini
olduğunu söylememesini buyurmuştu. düzenler, halkın çıkarlarını gözeten,
Theseus böylece büyüyor ve gün zenginlerle soyluların ayrıcalıklarını
geçtikçe güçlenip yüreklenlyordu. kısıtlayan toplumsal yasalar çıkartır. Bir
Herakles bir gün Pittheus'un sarayına yandan da yiğitliklerini sürdürür:
gelmiş ve sırtında taşıdığı aslan postunu Arkadaşı Lapith kralı Peirithoos'la
yere atmıştı, ortalıkta kim varsa hepsi birlikte Argonaut'lar seferine, Kalydon
korkuıdan kaçışmış, yalnız Theseus avına katılır, Oidipus'u Attika'ya kabul
kılıcını çıkarıp aslanın üstüne yürümüştü. edip rahatça ölmesini sağlar, bir de
On altı yaşına basınca anası delikanlıyı Atina'ya saldıran Amazonlara karşı
kayanın önüne götürmüş, Theseus da koyar. Amazonları püskürtmeden
koca kayayı kaldırarak babasının altına kraliçeleri Antiope'yi kaçırır, onunla
sakladığı soykaları ortaya çıkarmıştı. O evlenir, Hippolytos adında bir oğlu olur.
zaman kral oğlu olduğunu ögrenince An-tiope'nin ölümünden sonra Theseus
hemen Atina'ya gitmek üzere yola Phaidra ile evlenir. Phaidra'dan iki oğlu
çıkmış, Pittheus kara yolunda bir sürü olur: Akamas ve Demophon.
canavar ve eşkıya olduğunu bildirerek Peirithoos'la birlikte ölüler ülkesine
ona denizden iner, amacı ölüler kraliçesi
ilınesini söylediği halde, Theseus Persephone'yi kaçırıp yeryüzüne
gerçekten kral oğlu olduğunu Attika getirmektir. O Hades ülkesinde iken
halkına göstermek İçin kara yolunu Atina'da işler karışır: Soylu sınıflar The-
seçmiş ve Atina'ya gelmeden bölgeye seus'un yaptığı sosyal reformları
korku salan bir sürü dev, azman ve vahşi ortadan kaldırmak için Dioskurlan
hayvanları bir bir yere sererek şehre yardıma çağırırlar, Helene'nin
varmıştı. Kephisos ırmağının sularında kardeşleri hem Theseus'un kaçırıp
döktüqü kanlardan temizlenip arınmış Aithra'nın yanına bıraktığı kızı geri
ve Aige-us'un karşısına çıkmıştı. Ne var almak, hem de Menestheus'u Atina
ki o sıralarda kral Aigeus büyücü tahtına çıkarmak için bunu fırsat
Medeia'nın etkisi altında bulunuyordu. bilirler. O sırada The-seus'la Peirithoos
Medeia bu gencin tahta göz dikeceğini Hades ülkesinde alıkonur-lar: Hades'le
anlamış, onu şölende zehirlemeyi Persephone'nin sofrasında yemek
kararlaştırmıştı, ama Theseus, sofraya yerlerken oturdukları iskemlelerin
oturunca etini kesmek için Aigeus'un üstüne mıhlanırlar. Uzun zaman oldukları
kılıcını çıkarmış, böylece babası oğlunu yerden kalkamazlar, sonunda Herakles
tanımış, Me-deia'yı kovarak Theseus'u Hades'e inip Theseus'u kurtarır, ama
bağrına basmıştı. Bu arada Aigeus'un Peirithoos "Unutma sandalyesi" denen
kardeşi Pallas'ın elli oğlu Theseus'u bu yerden bir daha kalkamaz. Atina'ya
devirmek için ona pusu kurmuşlar, yiğit dönüşünde Theseus ülkesini
de hepsini öldürmüş, bu suçundan karmakarışık bir durumda bulur ve
arınmak için de bir yıl Atina'dan orada kal-maktansa Skyros adasında
uzaklaşmıştı. Ama Atina bir yıl sonra kral Lykome-des'in yanına sığınmayı yeg
Theseus'u çağırır, çünkü Girit kralı görür. Ne var ki Lykomedes onu arkadan
Minos'a yedi kızla yedi erkek gönderip vurarak öldürür. Atinalılar Theseus'u
onları yem olarak Minotauros'a vermek her zaman anarlar, onu Marathon
zorundadır. Theseus Atinalı gençlerle savaşında (İ. Ö. 490) gördüklerini ileri
birlikte Girit'e gider ve Ariadne, sürerlerdi.
Minotau-ros maddelerinde anlatıldığı
gibi, Atina'yı bu korkunç vergiden Thespios. Thespios Atina kralı
kurtarır. Dönüşte Ariad-ne'yi kaçırır, Erekhte-us'un oğludur. Attika'dan
ama tanrı Dionysos'un emriyle olacak, ayrılıp Boionia yöresinde Thespiai
Naksos adasında bırakır. Atina'ya şehrini kurmuştu. Herakles efsanesinde
yaklaşınca Aigeus'un dediği gibi beyaz rol oynar: On sekiz yaşındayken yiğit
yelkenler açmayı unutur, geminin kara Kithairon aslanını öldürmeden önce
yelkenle geldiğini gören kral da oğlunun onun sarayına gelmiş, Thespios da
öldüğünü sanarak kendini denize atar. Herak-les'in her gece elli kızlarından
biriyle yatmasını saglamştı (Herakles)
Girit dönüşü Theseus kral olur ve
Attika ülkesinde yeni ve çok hayırlı bir Thetls. Thetis deniz ihtiyarı Nereus'la
düzen kurar: Tanrıça Athena şerefine Do-ris'ten doğmuş elli Neteus
Panathenaia, Posel- kızlarının en ünlü
südür (Tab. 6). Hera'nın yetiştirdiği ona Zeus'un zincirlerini. Bu yüzdendir ki
Thetis'e tanrılardan Poseidon da, Zeus baştanrı Thetis'i yanında yalvarır
da gönül vermişler, ama onun görünce, hayır diyemez, söz verir ve
doğuracağı oğlun babasından daha güçlü sözünü de Hera'nın çığlıklarına,
olacağını öğrendikten sonra güzel kıskançlık gösterilerine karşın tutar.
denizkızından el çekmişler ve onu bir Gümüş ayaklı tanrıça Hephaistos'a da
ölümlüyle evlendirmeye karar vermişler. böyle bir yardımda bulunmuştur:
Koca olarak seçtikleri Peleus'a Hera'nın çirkin diye Olympos'tan
varmamak için Thetis denizkızlarına aşağıya attığı ünlü topalı Thetis'le
özgü niteliğini kullanarak kılıktan kılığa kardeşi Eurynome almışlar, Okea-nos
geçmiş, ama sonunda ona varmaya razı ırmağının bir mağarasında dokuz yıl
olmuş. Peleus'la Thetis'in düğünü saklamışlardı (Hephaistos). Bu şükran
Olympos'ta tanrılar sofrasında kutlanır, borcunu ödemek içindir ki Hepaistos
mesele çıkmasın diye kavga tanrıça Eriş Akhilleus'a göz kamaştırıcı silahlar
şölene çağrılmaz, ne var ki altın elmayı yapar. Thetis'in ana yüreği Troya savaşı
masanın üstüne atmasıyla tanrıçalar boyunca kanar, oğlunun kaderini
arasında güzellik yarışmasına yol açar değiştirmek için boşuna uğraşır durur.
(Eriş). Thetis ölümlü kocasıyla mutlu Ana-ogul arasındaki buluşmalar
olmaz, bu zorlu evlenmede neler İlyada'ntn en dokunaklı
çektiğini Hephaistos'a yana yakıla sahnelerindendir. Nereus kızlarıyla
anlatır (İl. XIII, 429 vd., Akhilleus). birlikte kırçıl denizden çıkması ve
Doğurduğu ço-cukları ölümsüz kılmak için dalması de-nizkızlarıntn yaşamını olanca
bir bir ateşin üstüne tutup yaktığını, renkleriyle serer gözlerimizin önüne
aynı şeyi oğlu Akhilleus için yaparken (Nereus).
Peleus tarafından yakalanıp kovulduğunu
Thoas. (1) Lemnos kralı, Hypsipyle'nin
efsaneler anlatır. Bu olay üzerine Thetis
babası. Dionysos'la Ariadne'nin oğlu
Peleus'tan ayrılır ve kız kardeşleriyle
sayılır. Lemnos kadınları adadaki bütün
yaşamak üzere denizin dibine dalar.
erkekleri öldürünce Thoas'ın kızı
Ama çilesi tükenmiş değildir Thetis'in,
Hypsipyle'nin eliyle nasıl kurtarıldığı
biricik oğlu Akhilleus'un trajik alın yazısı
hakkında Hyps/py/e, Argo-naut'lar
yüzünden sürüp gider.
maddelerine bakınız.
îlyada'nın birinci bölümünde Akhilleus
(2) Tauris kralı Thoas bir efsaneye
Aga-memnon'la kavga edip barakasına
göre yukarda adı geçen Lemnos kralının
çekilmeye karar verince, deniz kıyısına
aynıdır. Lemnos'tan kaçtıktan sonra
gidip ağlaya ağlaya anasını çağırır (İl. I,
Karadeniz'e Ta-uris'e sığınmış ve
358 vd.):
Tauris'li Artemis kültünü kurarak
Ulu ana, ta dipte, babasının yanında, onu rahibesi olan İphigeneia eliyle gelen
duydu, yabancıları tanrıçaya kurban edermiş.
fırladı kırçıl denizin üstüne Ores-tes'le Pylades İphigeneia'yı
birdumangibi, oturdu gözyaşı döken
kaçırınca Thoas onları kovalarmış ve bu
oğlunun önüne, eliyle okşadı onu,
konuştu, diller döktü: "Ne diye kovalama sırasında öldürülmüş
ağlarsın, oğul, yüreğine giren acı (İphigeneia, Orestes).
ne Thrasymedes. Pylos kralı Nestor'un iki
? Derdini anlat bana, ben de bileyim ".
oğlundan biri. Kardeşi Antilokhos'la
Akhilleus uğradığı haksızlığın öcünü birlikte Troya savaşına katılır,
Zeus alsın ister, bunun için de anası Antilokhos Mem-non'un elinden ölünce,
Thetis'i Olym-pos'a gönderir: Baştanrıya onunla çarpışır. Troya atına giren Akha
yaptığı iyilikleri kendisine hatırlatacak, yiğitlerindendir, babası Nestor'la
bunun karşılığında oğlu savaşa yurduna döner.
katılmadıkça Akhaların yenilmesini elde
edecektir. Thetis gerçekten de Zeus'a Thyades. Bkz. Bakkhalar.
büyük bir hizmette bulunmuştur: Günün Thyestcs. Bkz. Atreus,
birinde Hera, Poseidon ve Athena
baştanrı Zeus'a karşı ayaklanacak Aigisthos.
olmuşlar, zincire vurmuşlar Kronos Tiphys. Argo gemisinin dümencisi.
oğlunu, ama Thetis yüz kollu devlerden
Briareus'u getirmiş, çözdürmüş Mar-
yandyn'Ier ülkesinde ölür
(Argonaut'lar).
Titanlar. Uranos'la Gaia'dan doğan
altı erkek evlada Titan, altı kız evlada
da Titanides denir (Tab. 1-4). Titan
dev anlamına gelir.
98A
Hesiodos Titan sözcüğünde çifte bir toprağa uzanmış, dokuz dönüm yer
etimoloji gösterir: Uzatmak, yayılmak kaplamıştı
anlamına gelen "titainein" ve öç toprakta, iki akbaba, konmuş iki
anlamına gelen "tisis" (The-og. 207) yanma, bağrını deşip didikliyorlardı
ama Titanlar Kykloplar ve Heka- ciğerini, ama o, elleriyle kovamıyordu
tonkheirler gibi doğa dışı, azman akbabaları bir
türlü,
yaratıklar değildir. çünkü Leto 'ya saldırmıştı, Zeus'un ulu
Erkek Titanlar şunlardır: Okeanos, karısına.
Koios, Krios, Hyperion, İapetos ve Başka bir anlatıma göre bu azgın devi
Kronos. cezalandıran Zeus değil, Leto'nun
Dişi Titanlar da, Theia, Rheia, çocukları Apollon'la Artemis'tir.
Themis, Phoibe ve Mnemosyne'dir.
Zeus'la birleşen Themis ve Tlepolemos. İlyada'da sözü geçen
Mnemosyne dışında, öbür Titanlar ve Tlepole-mos Herakles'in oğullarından
Titanidler aralarında evlenirler. biridir. Troya savaşına Rodos'tan gelme
Hesiodos Theogonia'nın büyük bir gemilerle katılır. Rodos'a göçmesinin
bölümünü bu Titanlardan doğan nedeni de şudur: Babalarının
yaratıkları saymaya ayırır. ölümünden sonra Herakles oğulları
Okeanos kendi gibi bir deniz Eurystheus'un hışmına uğrayıp
tanrıçası olan Tethys'le evlenip Peloponez'e bir türlü yerleşemeyince,
Okeanos kızlarını meydana getirirler. Tlepolemos büyük amcası Likymnios'la
Hesiodos bunların üç bin olduğunu birlikte Argos'a çağrılır ve orada kalma
söyler ve başta Styks olmak üzere izni alır, ama Likymnios'la arasında
Asia, Elektra, Doris, Eurynome, Dione, çıkan bir kavgada amcasını öldürür.
Kalypso gibi bazılarının adlarını sayar. Bunun kaza ile olduğu, Tlepolemos'un
Koios Phoibe ile birleşir, Asteria ve bir öküzü, ya da bir köleyi vurmak için
Leto'yu meydana getirirler. Kendileri kaldırdığı sopayı istemeyerek amcasının
de çocukları da parlaklığı simgeleyen başına indirdiği söylenir. Her ne hal ise
göksel varlıklardır. Leto Zeus'la birleşip Tlepolemos Ar-gos'ta kalamaz,
Apollon'la Artemis'i doğurur. Rodos'a göçer ve orada Un-dos,
Krios, Pontos'un kızlarından Eurybie lalysos'la Kameiros diye üç şehir kurar.
ile evlenir. Çocukları, Astraios, Pallas ve Tmolos. Lydia dağı Tmolos (Bozdağ)
Perses'tir. Di-onysos dininin kaynağı olarak
Hyperion'la Theia'nın gösterilir. Ayrıca kraliçe Omphale'nin
birleşmesinden Eos (Şafak), Helios kocasına verilen addır. Tmolos adlı
(Güneş) ve Selene (Ay) meydana gelir. başka bir Lydia kralından da söz edilir:
İapetos, Okeanos kızı Asia (ya da Ares'in oğlu olan bu kral Arte-mis'in
Klymene) ile evlenir, çocukları Atlas, arkadaşlarından birine saygısızlık
Prometheus, Epi-metheusve etmiş, tanrıça da üstüne azgın bir boğa
Menoitios'tur. salmış, onu öldürtmüş. Oğlu ölüsünü
Titanomakhia. Bkz. Devler ve Bozdag'a gömmüş, bu yüzden dağa
Tanrılar Savası. Tmolos adı verilmiş.
288
unutturan çok yaygın bir tanrıça oldu. Zorİşlerİçin yaratılmıştırkolları,
Cae-s.ır'ın kendi Tykhe'sine olan güveni ayaklan yorulmak bilmez bu yaman
meşhurdur. Bu güven, onu sonunda tanrının,
yüzyılan başı yükselir omuzlarından
bütün ikazları hiçe sayarak çıkarıp korkunç kara dillerini, bu
mahvolmaya götürdü. Tebdil giymiş ejder kafalarındaki gözlerde ateş
olarak, bir balıkçı kayığında Dyrrhac- alev saçar kara kaşları altından.
hium'dan İtalya'ya geçmek isterken,
Zeus bu azmanı da alt etmek
kayıkçının fırtınadan çekinmesi üzerine,
gerektiğini an lar ve onu öldürmeye
ona şöyle bağırmıştı: 'Durma, sen
kalkışır; bir gümbürtüdür kopar
Caesar'ı ve Cae-sar'ın Tykhe'sini
doğada:
götürüyorsun!'. Tanrıça Tykhe,
resimlerde çok yer alır. Elinde bereket Bir yangın sardı menekşe rengi suları.
boynuzu yahut bir gemi dümeniyle veya Bir yandan gök gürültüsü ve
şimşekler, biryandan ejderhanın
yuvarlanan bir küre üzerinde kanatlı saldığı alevler, kaynıyordu yer, gök,
olarak tasvir edilir. Yunanlılar şansın denizbaştan başa, bir depremdir
açık olsun yerine 'Agathe Tykhe' (İyi başlıyordu, önü alınmaz, ürpertiler
Tykhe ile!) deyimini kullanırlardı. içindeydi Hades bile... Zeus
italya'da Latium bölgesinde eski bir toparlayıp var gücünü, hışmını,
kültü olan şans, baht tanrıçası yakalayıp şimşeklerini, yıldırımlarını
Fortuna, İsa'dan önce birinci dikildi Olympos 'un başına ve vurdu!
Birden ateşe boğdu, çepeçevre,
yüzyıldan sonra Yunanlıların korkunç canavarın inanılmaz başlarını.
Tykhe'siyle özleştirildi, Tykhe'nin Yediği kamçıyla duraklayan Typhon
Latince adı oldu". yıkıldı yere, kolu, kanadı kırılarak ve
toprak inledi inim inim. bir
Tyndareos. Sparta kralı Tyndareos alevfışkırdı yıldırım yiyen devden,
Le- yükseldi sarp, kara vadilerinden
da'nın kocası ve Helene, Klytaimestra yukarı dibine düştüğü Etna dağının.
ile Di-
oskurların ölümlü babasıdır (Tab. 12). Tyro. Salmoneus'la Alkidike'nin kızı
Gençli (Tab.
ğinde Sparta'dan sürülür, Aitolia kralı 23). Tyro bir ırmak tanrıya aşıkmış, her
Thesti- gün kıyılarına gider, aglarmış, günün
os'un yanına sığınır, kızı Leda'yı birinde tanrı Poseidon ırmaktan çıkıp
aldıktan onunla birleşmiş. Tyro ikiz çocukları
sonra Herakles'in yardımıyla krallığını doğurmuş: Pelias'la Nele-us. Ama
geri bunları dağa bırakmış. İkizleri
alır. Helene'nin çok sayıda talipleri büyüyünce Salmoneus'un karısı
Sidero'dan eziyet gören Tyro'yu
arasında
kurtarmaya gelirler. Tyro bundan sonra
seçmek için Odysseus'un önerisine uyar
amcası Kretheus'la evlenir ve Ai-son'u
ve
doğurur (Neleus, Pelias, Aison).
kızını Menelaos'a verir (Helene).
Tyndare- Tyrrhenos. Tyrrhenoi diye anılan
os'un ölümü üstüne kaynaklar birbirini Etrüskle rin atası. Lydialı bir önder
tut sayılan Tyrrhenos kimi kaynakta
maz, tanrı Asklepios'un onu Herakles'le Omphale'nin, kiminde de
ölümsüzleştirdi- Telephos'un oğlu ve Tarkhon'un
ği söylenirdi. kardeşi olarak gösterilir. Troya
savaşından sonra Ege kıyılarında kıtlık
, baş göstermiş, Tyrrhenos da halkından
bir bölük alıp İtalya'ya göçmüş.
Typhon. Adı İlyada'da Typheus diye
geçen Typhon Khrysaor'la Kallirhoe'nin
oğludur, Kkhidna ile birleşerek Orthos,
Kerberos, Khi-ınaira ve Hydra gibi
azmanlar üretir (Tab. 6). Hesiodos
Theogonia'nm başlangıcında Typhon
için bu soy ağacını verdikten sonra,
sonradan eklenmiş bir parçada onu
yanardağ tanrısı olarak çarpıcı
renklerle tanımlar: Titanlar gökten
kovulduktan sonra Gaia Tarta-ros'la
son bir kez birleşip Typhon'u
doğurmuş (Theog. 825 vd.):
u-v
Ulixes. Odysseus'un Latince »di.
Roma tannçası.
panthe-on'unun
Sonradan
Hestia'sıyla
Yunan
290
babası olmuşlar, habire yığıyorlardı
Y altınları tanrıçanın sütundan bir
ormanla çevrili tapınağına, fakir
fukarayı hiç sokmuyorlardı içeriye;
Yalvanlar (Litai). Ate, gaflet banka olmuştu orası. Yoksulların
tanrıçasının koruyucusu İsa'dan yanaydı bu yedi
suç işlemeye ittiği kişiyi suçundan genç, ama Hıristiyan olduklarını
arındırmak, kurtarmak için Zeus'un söyleyemiyorlardı açık açık, çünkü
kızlan Litai adlı l.ınrıçalar araya devlet denizaşırı göçmüş, Roma denilen
girerler. Ilyada'dan alınmış aşağıdaki şehre yerleşmişti. Roma'nın zorbası
parçada Litai "Yalvanlar", Ate "Suç" Decius puta tapmayan kim varsa
diye çevrilmiştir (il. IX, 502 vd.): kafasını uçurtuyordu Efes'te. İsa'ya
Günoluryanılır, suç işlerler insanlar, tapan bu yedi genç de Panayır dağının
güzel adaklar, sunularla yalvarırlar, dibine dek inen bir mağara bulmuşlar,
kurban yağlarıyla yumuşatırlar oraya sığınmışlardı. Mağara kapısına
tanrıları. Ulu Zeus 'un kızlarıdır Kıtmir'i bekçi dikmişlerdi. Bir gece
Yalvanlar, topal, yüzleri buruşuk, derin derin uyuyorlarmış ki, Decius'un
gözleri şaşı, koşarlar Suç 'un polisleri gelip mağarayı koca kayalarla
arkasından dertli dertli, ı ama
güçlüdür, çevik ayaklıdır Suç, örtmüşler. Yedi genç aldırmamışlar
Yalvanlar'dan çok önde koşar, karanlığa, uyuyorlarmış nasıl olsa. Aylar,
insanlara kötülük ede ede dolaşır yıllar, yüzyıllar geçmiş, yedi genç uyuyor,
yeryüzün Kıtmir de uyuyormuş. Bir sabah incir
ü, Yalvarılarsa yetişir, kötülüğü ağaçlarının altında keçi lerini otlatan
düzeltmeye bir çoban mağaranın önündeki kayanın
kalkarlar. biraz kaydığını görmüş, var gücüyle
Din lerler kendilerin e saygı gösteren yaslanmış kayaya, onu biraz oynatmış,
leri, onlarayardım ederler canla derken mağaranın içine bir güneş ışını
başla. Kulak asmayan olursa,
yalvarırlar Zeus 'a, Suç takılsın ona, sızmış. Kıtmir uyanmış, havlamış, Yedi
ettiğini bulsun derler. Uyurlar da uyanmışlar ve bakmışlar ki
yiyecek bir şey yok. Git, demişler
(Ate, Erinysler). Mernuş'a, fırından bir ekmek al. Eline
Yedi Uyurlar. Efes kazılannı dolaşıp bir bakır para da vermişler. Mernuş
da Yedi Uyurlar mağarasına çıkmış, Panayır dağını kıvrılıp Mermer
uğramamak günahtır. Hiçbir yer caddeye iniyormuş ki, kaldırımların
insanın ruhuna bu kadar derinden üstünde haçlar görmüş. Uyku sersemi
seslenmez Efes'te. Kızgın güneşin olduğundan pek aldırmamış, başı öne
altında balla kabaran incir ağaçları bile eğik yürümeye de alışıkmış öteden beri.
masal anlatır insana. Pazar yerine gelip dükkâna girince,
Çok eski zamanlarda İsa'ya âşık yedi parayı uzatmış, bir ekmek almış. Fırıncı
genç bir mağaraya kapanmışlar Efes'te: parayı elinde evirmiş, çevirmiş,
Yemliha, Mislina, Mürselina, Mernuş, Mernuş'un yüzüne bakmış ve "Hırsız!"
Tebernuş, Saze-nuş, Kefeştatayuş'muş diye basmış çığlığı! Koşuşmuşlar, sımsıkı
adları, bir de köpek-çikleri varmış: yakalamışlar Mernuş'u: "Kalpazan!",
Kıtmir. Ne yapsınlar ki barına- "Nerede basmış bunu?", "Mağaradan
mamışlardı koca şehirde; yıllar geçmiş, geldi", "Hırsız yatağı orası!". Mernuş
bir zamanlar Paulus'un vaazlarına şaşkına dönmüştü. Neyse ki uyanık bir
kulak asmayan Efesliler, güçlü hatibin polis paraya daha yakından bakacak
şehre ikinci gelişinde bu İsa dininde bir olmuş: "Decius. Ha bildim, devletlu
şeyler var diye düşünmeye başlamışlar. imparatorumuzun dedesiydi, "Yok
Hem yalnız Paulus değil, Yuhanna da canım, Theodosius'un dedesi de
gelmemiş miydi, İsa'nın anası dediği bir Theodosius'tu". Bir tartışmadır gitmiş,
kadıncağızı getirip yerleştirmemiş miydi kavgaya son vermek için almışlar
Lysimakhos surlarının ötesinde Mernuş'u Yuhanna kilisesine
pınarların yemyeşil çağladığı bir götürmüşler. Oradan başpapazla
yamaca? Oldum olası tanrı anaları birlikte mağaraya, iş anlaşılmış,
görmüştür Efesliler, şehrin kurucusu başpapaz da fetvayı vermiş: Bu bir
Amazon tanrıçaydı, ulu Artemis'ten mucizeydi, ama Ruhülkudüs'ün yapa
doğmuştu yeryüzüne ne kadar canlı, ne mayacagı mucize yoktu. O arada
kadar bitki varsa. Ama Artemls imparator İkinci Theodosius nasıl
papazları para haber almışsa alım
u-v
Roma tannçası. Sonradan Yunan
panthe-on'unun Hestia'sıyla bir
tutulmuş, ama Ro-ma'da her zaman ayrı
bir saygı görmüştür. Vesta'nın tapımına
Ulixes. Odysseus'un Latince adı. bakan Vestales rahibeleri Roma'nın en
Odysseus maddesine bakınız. iyi aile kızları arasından seçilir, ömür
boyu kız kalmaya ant içer ve devletin
Urania. Musalardan biri. Adından da
başrahibi Pontifex Maximus
anlaşıldığı gibi gök bilimini simgeler
yönetiminde devlet ocağının ateşini
(Musalar).
yanar tutmakla görevliydiler. Roma'nın
Uranos. Gök'e kosmik varlık ve ilk tanrı kurucuları Romulus'la Re-mus'un bir
kuşağı arasında erkek ve baba tanrı Vesta rahibesinden dogma oldukları,
olarak verilen ad. Uranos Gaia ile Vesta tapımının Romulus tarafından Ro-
birleşerek birçok tanrısal varlıklar ma'ya sokulduğu ileri sürülürse de,
türetir, bunları doğar doğmaz Toprak'ın Vesta tapınağının en eski zamanlarda
bağrına tıkaması, oğlu Kronos'un elinden Palatinus'un, yani ilk Roma surlarının
hayalarının kesilmesi ve bu olay üzerine dışında bulunması, tipik Latium evleri gibi
egemenliğin ikinci tanrı kuşağına yuvarlak bir ilişkisi olmadığını gösterir.
Vesta'ya özgü hayvan olarak eşek
geçmesi Gaia, Aphrodlte, Theogonia
gösterilir ve Vesta bayramı olan
ve Kronos maddelerinde anlatılmıştır
Vestalia (haziran ortasında)
(Tab. 1-4).
şenliklerinde eşekler başlarında çiçek
Uyku. Bkz. Hypnos. çelenkleriyle bayram alayında
gezdirilirdi. Bu özellik sonradan
Venüs. Çok eski bir Latin tanrıçasının uydurulmuş tutarsız bir efsaneyle
adıdır. Meyve bahçelerinin koruyucusu açıklanmak istenmiş, tanrı Priapos'la
olarak saygı gören Venüs sonradan Vesta arasında bir ilişki kurulmuştur
Yunan etkisi altında Aphrodite ile bir (Priapos).
tutulmuştur. Aene-as'ın anası sayılan
Venüs imparatorluk çağında Gens Vulcanus. Sonradan Yunan tannsı
lulia'nın atası sayılmıştır (Aeneas). Hepha-istos'la bir tutulan eski Roma
tanrısı. Tapımı-nı, Roma'ya Etrüskler
Vcsper. Akşam yıldızının Latincesi getirmiş. Volcanalia denilen
(Hespe-ros). bayramlarında tanrıya sunu olarak
ateşe küçük balıklar ve başka hayvanlar
Vesta. Evlerde ocağı koruyan çok
atılırdı, buna karşılık insanların
eski bir
hayatları korunmuş olurdu. Hiçbir
efsanesi yoktur.
babası olmuşlar, habire yığıyorlardı
Y altınları tanrıçanın sütundan bir
ormanla çevrili tapınağına, fakir
fukarayı hiç sokmuyorlardı içeriye;
Yalvarılar (Litai). Ate, gaflet banka olmuştu orası. Yoksulların
tanrıçasının koruyucusu İsa'dan yanaydı bu yedi
suç işlemeye ittiği kişiyi suçundan genç, ama Hıristiyan olduklarını
arındırmak, kurtarmak için Zeus'un söyleyemiyorlardı açık açık, çünkü
kızları Litai adlı tanrıçalar araya devlet denizaşırı göçmüş, Roma denilen
girerler. İlyada'dan alınmış aşağıdaki şehre yerleşmişti. Roma'nn zorbası
parçada Litai "Yalvarıar", Ate "Suç" Decius puta tapmayan kim varsa
diye çevrilmiştir (İl. IX, 502 vd.): kafasını uçurtuyordu Efes'te. İsa'ya
Gün olur yanılır, suç işlerler insanlar, tapan bu yedi genç de Panayır dağının
güzel adaklar, sunularla yalvarırlar, dibine dek inen bir mağara bulmuşlar,
kurban yağlarıyla yumuşatırlar oraya sığınmışlardı. Mağara kapısına
tanrıları. Ulu Zeus 'un kızlarıdır Kıtmir'i bekçi dikmişlerdi. Bir gece
Yalvanlar, topal, yüzleri buruşuk, derin derin uyuyorlarmış ki, Decius'un
gözleri şaşı, koşarlar Suç 'un polisleri gelip mağarayı koca kayalarla
arkasından dertli dertli, ama örtmüşler. Yedi genç aldırmamışlar
güçlüdür, çevik ayaklıdır Suç,
Yalvanlar'dan çok önde koşar, karanlığa, uyuyorlarmış nasıl olsa. Aylar,
insanlara kötülük ede ede dolaşır yıllar, yüzyıllar geçmiş, yedi genç uyuyor,
yeryüzün Kıtmir de uyuyormuş. Bir sabah incir
ü, Yalvarılarsa yetişir, kötülüğü ağaçlarının altında keçi lerini otlatan
düzeltmeye bir çoban mağaranın önündeki kayanın
kalkarlar. biraz kaydığını görmüş, var gücüyle
Din lerler kendilerin e saygı gösteren yaslanmış kayaya, onu biraz oynatmış,
leri, onlarayardım ederler canla derken mağaranın içine bir güneş ışını
başla. Kulak asmayan olursa, sızmış. Kıtmir uyanmış, havlamış, Yedi
yalvarırlar Zeus 'a, Suç takılsın ona,
ettiğini bulsun derler. Uyurlar da uyanmışlar ve bakmışlar ki
yiyecek bir şey yok. Git, demişler
(Ate, Erinysler). Mernuş'a, fırından bir ekmek al. Eline
Yedi Uyurlar. Efes kazılannı dolaşıp bir bakır para da vermişler. Mernuş
da Yedi Uyurlar mağarasına çıkmış, Panayır dağını kıvrılıp Mermer
uğramamak günahtır. Hiçbir yer caddeye iniyormuş ki, kaldırımların
insanın ruhuna bu kadar derinden üstünde haçlar görmüş. Uyku sersemi
seslenmez Efes'te. Kızgın güneşin olduğundan pek aldırmamış, başı öne
altında balla kabaran incir ağaçları bile eğik yürümeye de alışıkmış öteden beri.
masal anlatır insana. Pazar yerine gelip dükkâna girince,
Çok eski zamanlarda İsa'ya âşık yedi parayı uzatmış, bir ekmek almış. Fırıncı
genç bir mağaraya kapanmışlar Efes'te: parayı elinde evirmiş, çevirmiş,
Yemliha, Mislina, Mürselina, Mernuş, Mernuş'un yüzüne bakmış ve "Hırsız!"
Tebernuş, Saze-nuş, Kefeştatayuş'muş diye basmış çığlığı! Koşuşmuşlar, sımsıkı
adları, bir de köpek-çikleri varmış: yakalamışlar Mernuş'u: "Kalpazan!",
Kıtmir. Ne yapsınlar ki barına- "Nerede basmış bunu?", "Mağaradan
mamışlardı koca şehirde; yıllar geçmiş, geldi", "Hırsız yatağı orası!". Mernuş
bir zamanlar Paulus'un vaazlarına şaşkına dönmüştü. Neyse ki uyanık bir
kulak asmayan Efesliler, güçlü hatibin polis paraya daha yakından bakacak
şehre ikinci gelişinde bu Isa dininde bir olmuş: "Decius. Ha bildim, devletlu
şeyler var diye düşünmeye başlamışlar. imparatorumuzun dedeslydi, "Yok
Hem yalnız Paulus değil, Yuhanna da canım, Theodosius'un dedesi de
gelmemiş miydi, İsa'nın anası dediği bir Theodosius'tu". Bir tartışmadır gitmiş,
kadıncağızı getirip yerleştirmemiş miydi kavgaya son vermek için almışlar
Lysimakhos surlarının ötesinde Mernuş'u Yuhanna kilisesine
pınarların yemyeşil çağladığı bir götürmüşler. Oradan başpapazla
yamaca? Oldum olası tanrı anaları birlikte mağaraya. İş anlaşılmış,
görmüştür Efesliler, şehrin kurucusu başpapaz da fetvayı vermiş: Bu bir
Amazon tanrıçaydı, ulu Artemis'ten mucizeydi, ama Ruhülkudüs'ü'n
doğmuştu yeryüzüne ne kadar canlı, ne yapamayacağı mucize yoktu. O arada
ka dar bitki varsa. Ama Artemis İmparator İkinici Theodosius nasıl
papazları para haber almışsa almış,
Bizans'tan Efes'e koşagelmiş, takdis man yaratıkları Titanlara karşı
etmiş Yemliha'yı, Mislina'yı, savaşlarında ortak olarak kullanmayı akıl
Mürselina'yı, Mer-nuş'u, Tebernuş'u, eder ve çıkarırlar Hekatonkheirleri
Sazenuş'u ve Kefeştata-yuş'u, Kıtmir'i yeraltından. Devlerle tanrı-lar
de okşamış. Sonra Efesli yedi gençle arasındaki savaş da o zaman kızışır.
sadık köpekleri yine uykuya dalmışlar ve Olym-posluların zaferiyle sonuçlanan
o gün bugün bir daha uyanmamışlar. bu savaşın son bölümünü şöyle anlatır
Hesiodos (Theog. 713 vd.):
Yüz Kollular. Yunanca Hekatonkheires
diye anılan yüz kollu devleri Hesiodos Ama ön saftaki Kottos, Briareus,
şöyle tanımlar (Theog. 147 vd.): Gyes, savaşa doymayan bu yüz kollu
devler azdırdılar yeni baştan savaşı:
Başka oğulları da oldu Caia ile Uranos
'un, üçyaman oğul ki korkuyla anılır Üç yüz t aş birdenfırladı bu devlerin
adları: Kottos, Briareus, Gyes, başı güçlü kollarından, kapkara saldırılarla
göklerde ezdiler Titanları, yol yol toprağın
çocuklar. altına tıktılar onları, vurdular zincire
Her birinin yüz kolu vardı yendiklerini ve gökler ne kadar uzaksa
omuzlarından sarkan, korkunç, ve elli topraktan toprağın o kadar altına
başı güçlü omuzlarının üstünde. gömdüler onları. Yüz Kolluları da Zeus
Korkunçtu koca bedenlerinin amansız Tartaros'a kapatılan Titanlara bekçi
gücü. olarak diker: Durur orada sadık birer
Uranos öbür oğulları gibi bunlardan da bekçi gibi Gyes, Kottos ve coşkun
kuşkulanıp, kapatır Yüz Kolluları yerin yürekli Briareus.
dibine, ne var ki Zeus ve Olympos
tanrıları bu az-
?Q9
ter'in); aynı kuruluş eski Hintçede
Dyaus -pıta, Gök Baba; gene Latincede
deus (tanrı), dea (tanrıça), divus ile
divinus (tanrısal), Fransızca dieu (tanrı),
Zagreus. Zagreus Orpheus gizemlerinde divin (tanrısal), devin (tann sözcüsü).
adı geçen bir tanrıdır. İlk Dionysos sayılır. Zeus'tan gelme, tanrısal anlamına gelen
Zeus Onu üretmek için bir yılan biçimine dios sıfatı Yunancada da vardır, nitekim
girip yeraltı tannrıçası Persephone ile Zeus'un oğlu ve Zeus'un baldırından
birleşmiş. Dog-doğduktan sonra da çıktığı anlatılan şarap tanrı
Hera'nın hışmına uğramasın diye onu Dionysos'un adı da aynı köktendir. Dios
Apollon'la Kuretlere vermiş. Onlar de sıfatını Homeros özellikle dia theaon
Zagreus'u Parnassos dağının deyiminde kullanır; "tanrıçaların
ormanlarında saklamışlar. Ama Hera tanrısalı, ulu, yüce tanrıça" anlamına
saklandığı yeri bulmuş ve Titanları genç gelen bu deyim, ne tuhaf ki Homeros
tannyı kaçırmakla göre 'vlendirmiş. destanlarında en büyük Olympos
Zagreus Titanlann elinden kur-lulmak için tanrıçaları için değil, Thetis, Kalypso,
biçimden biçime girmiş, bir ara bir boğa Kirke gibi, çoğu Olympos dışında yaşayan
olmuş, devler de boğayı boynuzlarından yan tanrıçalar için kullanılmaktadır,
yakalayarak parçalamışlar, etlerini çig Çiğ
ya da kızartarak yemişler, Pallas Athena b) Anlamı. Birçok ad ve sözcük
Zagreus'un yalnız yüreğini kurtarabilmiş. türeten div- kökeninin anlamına
Apollon kemiklerini Delphoi'de gömdüğü gelince, ilkel insan bununla göğün
halde, Zeus da oğlunun daha atmakta parlaklığını, ışıltılı aydınlığını dile
olan yüreğini ya kendi gövdesine almış, ya getirmek istemiş olsa gerek. Tanrıların
da Se-Semele'ye yutturmuş. Zagreus bir tanrısı Zeus gerçekten de göktür, gök
süre sonra da İkinci kez dünyaya gelmiş. tanrıdır, gökle ilgili doğal güçlerin hepsini
kişilen-diren varlıktır. Işık, aydınlık,
Zephyros. Astraios'la Şafak tanrıça bulut, gök gürle-mesi, şimşek ve yıldırım
Eos'un oğlu, batı yeli (Tab. 8; Zeus'un egemenliği altındadır, ne var ki
Rüzgârlar). Yunan insanının evren ve tanrı görüşü
bize dil yapıtlarıyla aktarıldığı çağlarda
Zethos. Bkz. Amphion. doğal güçler olduğu gibi değil, insan
Zeus. Tanrıların tanrısı, tanrıların biçiminde birer simge olarak
babası, büyüğüdür Zeus. Bu yetkiyi nasıl canlandırılmak-tadır, yani Zeus daha
elde ettiğini anlatmadan önce, adının ilkel bir evren görüşünde Uranos, Gök
kökeni ve anlamı üstünde duralım-. Tanrı diye adlandırılan doğanın kendisi
değil, doğayı insan düzenine benzer bir
I. ADI. a) Kökeni. Hint-Avrupa düzene sokup, yönetimini ele alan bir
dillerinin hemen hepsinde görülen bir insan tanrıdır. Yunan mythos'unda
kökten üremedir Zeus adı. Bu sözcüğün Uranos' tan Zeus'a dek olan evrim ve
kaynağında olan diu- kökü (ki aslında V gelişimin nasıl düşünülüp dile getirildiğini
ile değil de, en eski Yunancada bulunup, dünyanın yaratılış efsanesini incelerken
sonraları alfabeden silinen 'digamma' gördük (Theogonia).
harfiyle yazılırdı) Yunancada zeu- ve di-
II. SIFATLARI. Bu sıfatlar İM
olarak iki biçimde belirir. Nitekim
türlüdür: Tanrının doğa ile ilgili
çekiminde de bu çifte kökenlik görülür:
niteliklerini, bir de insan tanrı olarak
Nom. Zeus (özne hali); Voc. Zeu! (ey
özelliklerini belirtir.
Zeus!); Gen. Dios (Zeus'un); Dat. Dii
(Zeus'a); Acc. Dia (Zeus'u). (1) Nephetegereta: Bulutları devşiren
Sanskritçede, Pers ve İtalya uluslarının Homeros destanlarında Zeus'un adına
dillerinde, sonradan da Latince ve La- en çok eklenen kalıp sıfattır;
tinceden gelme dillerde bu kök zeu-, hypsibremetes: Göklerde gürleyen;
dyeu-dleu-, diu- diye belirir; örneğin asteropetes: Şimşek savuran; terpiJ-
eski Hintçe Devas, die, dieıuas; ercnos: Yıldırım seven; erigdoupos:
Latincede Iupiter (ya da luppiter) Zeus Uzaklarda gürleyen, uzaklardan
Baba anlamına gelen Diespi-tcr'den; gürleyen, asıl anlamı, gök gürültüsü,
ama bunun gen. hali lovls (lupi uzaktan duyulan, yankılanan.
Bir de aigiokhos sıfatı geçer
Homeros des tanlarında. Aslında "keçi
derisinden kalkan
taşıyan" anlamına gelen ve Zeus'tan KalkanlıZeus, engin gökyüzünü nasılda
başka tanrıça Athena için de kullanılan kaplıyor kara bulutlarla! Allak bu llak
bu sıfatı biz "kalkanlı" diye çevirmekten etti den izi tekmil kasırgaları koptu
başka çare bulamadık. Ama bu kalkanın
çeşitli yellerin, ölüm uçurumu açılıyor
önümde, besbelli!
bir öyküsü var. Tanrıça Rhea, Zeus'u
doğurduğu zaman, çocuklannı ana I. DESTANLARDA ROLÜ. Zeus Troya
karnından çıkar çıkmaz yutan kocası savaşında büyük bir rol oynar, İda
Kronos'tan kaçırmak için Girit'te bir dağının tepesi olan Gargaros
ma-, garaya kapatmıştı, Amaltheia diye doruğundan yönetmektedir savaşı. Onun
bir orman perisi de bebeği bir keçiye istemi, buyruğuyla olur ne olursa, talih
emzirtmişti. Güneş tanrı Helios'tan kimi zaman Akhalann, kimi zaman
dogma korkunç bir yara-tıkmışbu keçi, Troyalıların yüzüne güler. Bu yönetimi
Titan denilen devler bile dona-kalırmış Zeus insanlara işmarlar vererek
onu görünce. Zeus büyüyüp egemenliği gerçekleştirir. Tanrının buyruklarını
elde etmek için giriştiği savaşta bu insanlara ulaştırmak Zeus'un kuşu
keçinin derisinden bir kalkan yapıp, kartalın görevidir; onun uçuşuna göre
Titanlara karşı kullanmış onu, bu kalkana işmar iyiye ya da kötüye yorulur.
sonralan Athena öldürdüğü Gorgo Akhalar kötü durumdadır, Agamemnon
canavarının saçları yılanlarla örülü Zeus babaya yakarır (İl. VII, 245 vd.):
kafasını da katmıştı. Kalkan yılanlardan
Böyle dedi, Zeus acıdı onun
saçaklı, püsküllü olarak anlatılır, savaşta gözyaşına, yok olmasın istedi
düşmana karşı kullanıldı mı, dehşet ordusu, işmar etti, gönderdi
içinde püskürtür her göreni (Gorgo). kartalı, kuşların en şaşmaz
olanını,
(2) Zeus'un adına hemen her zaman biryauru geyik vardı kartalın
eklenen iW sıfattan biri soyadı niyetine pençesinde, kartal attı onu Zeus 'un
kullanılan Kronosoglu, öteki de güzel sunağı önüne, orada Akhalar her
Olymposludur. Bu ikincisi tanrının şeyi bilen Zeus 'a kurban
yüksek dağlarda konut kurduğu - keserlerd
i.
Hellenler göğü simgeleyen tanrıyı bile Anladılar Zeus 'tan geldiğini görünce
gökte oturtmaz, doruğu göklere ulaşan kuşu, saldırdılar Troyalılara
ulu dağlara yerleştirirlerdi, nitekim doludizgin hepsinin savaştaydı aklı,
OIympos, ulu dag anlamına gelir - bir de fikri.
belli bir kuşaktan ve tanrı soyundan
olduğunu göstermektedir. Tanrı soyları Odysseus lthake'ye dönmüştür, karısı
üçtür; Uranos'la Kronos soylarından Pe-nelopeia ile kendini tanıtmadan
sonra, OIympos tanrılarının egemenliği görüşür, ama onun önünde ağır bir iş
nasıl ele geçirdiklerini ilerde vardır, sarayına yerleşmiş olan, malını,
anlatacağız. Zeus bu savaşı kazanınca mülkünü sömüren talipleri yok etmek.
Olympos'ta taht kurar, oğlu demirci Yalvarır Zeus'a (Od. XX, 98 vd.):
tanrı Hephaistos'un yaptığı krallık Karada, denizde çektiğim bunca
asasını eline alır (il. II, 101) ve "in- dertten
sanların, tanrıların babası" olarak sonra, Zeus
yönetimini sürdürür. Krallık gücünü baba, siz tanrılar istedinizse
simgeleyen değneğini kime verirse o kral kavuşturmak beni
olur, bütün krallar "di-otrephes", yani toprağıma
,
Zeus'tan dogma, Zeus'tan yetişmedir. bir ses versin içerde uy ay an
insanlardan biri dışarda da bir başka
Yağmuru yağdıran, göğü gürleten, işmarın görünsün
şimşeği çakıp savuran Zeus'tur. Öyle ki senin!
"yağmur yağmak" diye bir fiil vardır, Yakardı ve böyle dedi, akıllı Zeus da
onun öznesi Zeus' tur: Zeus huei (Zeus dinledi
yağıyor) denir (İl. XII, 25: "Zeus da onu:
boyuna yağmur yağdırdı durdu"). bulutların üstünden, ışık saçan
Odysseus salına binmiş, tam vatan Olympos 'un
doruğundan
toprağına kavuşacakken, düşman deniz
ossaatgürledi ve tanrısal Odysseus da
tanrı Po-seldon bir fırtına salar üstüne sevindi.
(Od. 221 vd.), bahtsız Odysseus yakınır: Evden gelen sesi de bir kadın verdi,
değirmen çevirmekteydi bu kadın az
ötede, on iki değirmen taşı vardı
halkların önderi
Odysseus
'un bunların on Iklslni de kadınlar
çevirirdi,
arpa ve buğday öğütürlerdi, insanlara
iyilik
olsun
diye. Öbür kadın lar uykudaydı,
öğütmüşlerdi
unlarını,
bir bu çalışıyordu, çünkü güçsüzdü
hepsinden
. İşte bu /cadın durdurdu değirmen
taşını ve
dedi ki:
Tanrıların ve insanların kralı, Zeus
baba, amma da sertgürledin buraya
yıldızlı
gökten.
Busenin işmarın olsa gerek, çünkü bir
tek
bulutyok
,
ne olur, ben zavallının dagetlriver
dileğini
yerine
: Bugün Odysseus 'un konağında
çekilecek
neşelişölen,
ne olur, talipler için son şölen olsun,
dizlerim çözüldü, tükendi yüreğim un
öğüte
öğüte
,
dilerim, yedikleri son yemek olsun
onların
bu.
Böyle dedi, Odysseus da bu söze,
Zeus 'un
gürleyişine
sevindi, demek artık öç alacaktı Zeus
bu suçlardan.
Zeus'un kişiliği ve oynadığı rol
bakımından llyada ve Odysseia arasında
bir fark vardır sanki: İlyada'da Zeus'u
karşımızda görür, eylemlerini izleriz;
Odysseia'da ise tanrı doğrudan doğruya
karşımıza çıkmaz, ancak sunu, dua, dilek
ve ant içme gibi dinsel törenlerde
görürüz etkisini, kuşu kartalla, gök
gürültüsü ya da şimşekle belli eder
varlığını. Doğal bir güç olmaktan çıkmış,
bir tüzelkişi, bir ilke olmuştur.
Zeus "ksenios" yani konukseverdir,
yahut ele düşmüş sıla uğruna yalvaran
gariplere saygı ve sevgi göstermesini
buyurur. Odysseus onun adına sığınır
Tepegöz Polyphe-mos'un mağarasına,
ama "töre nedir, yasa nedir bilmeyen
ve yalnız kaba gücüne güvenen o adam"
(Od. 214) tanrının uygarca kurallarını
hiçe sayıp kıtır kıtır yer Odysseus'un
arkadaşlarını. Bunun içindir ki tek
gözünden olmakla cezasını bulur.
Zeus hakka dayanan insanca bir
düzenin kurucusu ve koruyucusu sayılır.
Homeros destanlarında tanrıların ve
insanların babasına verilen bu rol
Hesiodos'un eserinde daha da kesin
olarak belirmektedir, ilyada'nın son
bölümünde Akhilleus, oğullarını kestiği,
kentini yağma ettiği kral Priamos'a
Hektor'un
ölüsünü geri verdikten sonra, şu
kanatlı sözleri uçurur (İl. XXIV, 518
vd.):
Talihsizadam, ne acılar çekmiş
yüreğini Nasılgöze aldın gemilere
gelmeyi tek
başına,
nasılgöze aldın benim gözüme
görünmeyi? Ben kiöldürdüm nice soylu
oğullarını
senin.
Demirden biryürek varmış
göğsünde. Hadi gel, otur üstüne şu
iskemlenin, ko uyusun bağrımızda
acılar. Ne yapalım yasımız
çokbüyükse, ne çıkar yürek
donduran iniltilerden! Talihsiz
ölümlülere tanrılar şu kaderi
dokudu:
Yaşayacak insanlar acı içinde. Ama
ölümsüzlerin hiçbir kaygısı yok. îkl
tane küp durur Zeus 'un eşiğinde, biri
kötü, biri iyi bağışlarla dolu. Zeus
karıştırır bunları, sunar ölümlülere,
iyisinden de, kötüsünden de pay alır
insanoğlu
Ama yalnız kötü bağıştan pay alırsa
bir
adam,
yoksul olur, hor görülür, zorlu
açlıkla sürünür tanrısal toprağın
üstünde
, tanrılar, insanlar dönüp de
bakmazyüzünv.
Ama Zeus insanların kaderini elinde
mi tu tar, yani insan kaderinin mutlak
hâkimi midir, tek tannlı dinlerin Tanrısı
gibi? Troya savaşında uzak Lykia'dan
gelmiş ordusuyla Troya için savaşan
Sarpedon diye bir yiğit vardır. Zeus'un
oğludur o, Zeus gözü gibi sever onu, ne
var ki Patroklos'la teke tek savaşa
girince, Sarpedon kötü duruma düşer,
alt edilmek üzeredir ki, tannlann babası
şöyle danışır Troyalılara karşı
Akhalardan yana olan karısı tanrıça
Hera'ya (İl. XVI, 433 vd.):
Çokyazık, insanlar arasında en çok
sevdiğim Sarpedon
'al Menoitios oğlu Patroklos 'un
elinden ölmek
onun kaderi
İçimde yüreğim bir o vana gider, birbu
yana,
gözyaşı döktüren savaştan geri alıp
onu, kaçırıp bıraksam mı Lydia 'nın
semiz
toprağına,
yoksa bıraksam ölsün mü
Menoltosoğhırıı/n
e/lnd«»n?
1. FİŞLER
Sözlükte yer alacak olan her isim için bir fiş hazırlandı. Fişlerin
düzenlenmesi için kaynak olarak kullanılan sözlükler şunlardır:
Pierre Grimal, Dictionnaire de la Mythologie grecque et romaine,
Presses
Universitaires de France, Paris 1951.
Joel Schmidt, Dictionnaire de la Mythologie grecque et romaine,
Librairie
Larousse, Paris 1965.
Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, İnkılap ve Aka Kitabevleri,
İstanbul 1970.
Behçet Necatigil, 100 Soruda Mitologya, Gerçek Yayınevi, İstanbul
1969.
Düzenlenen çok sayıda fişler arasında bu sözlükte güdülen amaca
göre bir seçme yapıldı. Anadolu ile ilgili efsane ve kişi adlarına daha
çok önem verilerek, bu konular dışında kalan yüzlerce ad elendi. Bu
elemede, kitabımızın ana ereklerinden biri olan mitolojik kişileri
eldeki metinlere göre tanımlamak ve tanıtmak düşüncesi ağır bastı.
Sözlüğü aynı zamanda bir antoloji haline getirmek için iki yolda
yüründü.
2. SÖZLÜK VE ANTOLOJl
Bu çalışmada kullanılan kaynak kitaplar, Yunanca ve Latince asıl
metinler ve çevirileri olmak üzere, burada sayılamayacak kadar geniş
bir bibliyografyanın konusudur. Kaynaklarımızın başında Homeros'la
Hesiodos'un eserleri gelir. Tragedya yazarları, Herodot ve Platon,
kitabın Dizin H'sinde de görüleceği gibi, başvurduğumuz başlıca
kaynaklardır. Ne var ki Homeros'la Hesiodos'un görüşleri ve metne
alınan şiir parçaları o kadar çoktur ki, onların isimlerini ve alıntılarını
hiçbir dizine sığdırmak mümkün olmadı. Çeviri yayınlarını burada
gösterelim:
www.iskenderiyekutuphanesi.com
Aynı yöntemle çeviri metinlere ve mitolojiden esinlenerek yazılmış
Türkçe şiirlere de geniş bir yer ayırmak istedik, tik çalışmamızda bu
alıntılar çok büyük bir yer tutuyordu, kitabın fazla şişkin olup asıl
amacı olan sözlük yolundan sapılmaması için bu alıntılarda üzülerek
kesintiler yapmak zorunda kaldık. Öte yandan Homeros'a atfedilen
"Hymnos" yani tanrı övgüleriyle Vergilius'un şiirleri gibi çevirisi daha
yapılmamış bazı kaynaklan da çevirip buraya aldık. "Delos'lu Apol-lon'a
övgü" ile Georgica'dan Orpheus'la Euridyke masalını A. Kadir'le
birlikte dilimize aktardık.
Sözlükler dışında başvurduğumuz çeşitli mitoloji, tarih ve arkeoloji
kitapları da burada sayılamayacak kadar çok ve çeşitlidir. Yalnız şu
önemli elkitabın adını vereyim:
Preller, L., Griechische Mythologie, Bd. I undII., Berlin 1872.
Larousse, Mythologies Classiques, Paris 1963.
Encyclopedia ofWorld Mythology, Octopus, Hong-Kong, 1975.
New larousse Encyclopedia of Mythology, lO Impr. 1974 Hameyn,
1959.
Türkçe çevirilere gelince, Tercüme Mecmuasından ve Milli Eğitim
Bakanlığının yayımladığı Klasikler Dizisinden bu yana yapılmış ve elimize
geçen çevirilerin hepsinden faydalanmaya çalıştık.
4. SOYTABLOLARI
Mitoloji denilen dallı budaklı bütün aslında tutarlı ve dengeli bir
efsaneler topluluğudur. Kişiler ve efsaneler arasında öylesine sıkı bir
alışveriş, öyle derin ilişkiler vardır ki, bu bağlantılar yalnız efsaneleri
anlatmakla göz önüne serilemez. Bunun içindir ki, kişiler arasındaki
ilişkileri birer tablo, soyagaçlarını ortaya ko-
300
yan birer şema ile de belirtmek yoluna gittik. Soy Tabloları diye
adlandırdığımız bu 25 tablo, öyle sanıyoruz ki, okuyucuya efsaneleri
anlatmakta ve birbirleriyle bağlantılı olarak değerlendirmekte faydalı
olacaktır. Bu tabloları dizmekte gösterdiği özen ve ustalık için sayın
Erol Erduran'a teşekkürü borç bilirim.
1. SÖZLÜK
Sözlük içinde alfabe sırasına göre dizilmiş adların her biri kendi
efsanesiyle tanımlanmış, anlatılmıştır. Her efsanede bir kişi başka
birçok kişilerle bir arada bağlantılı olarak geçer, bir serüvenin bir
değil, bin bir kahramanı vardır, onun için kişileri adlarına göre bir
sözlük dizimi içinde ayırmak çokluk efsaneleri parçalamaya ya da aynı
efsaneyi birkaç yerde tekrarlamaya götürür. Sözlüğün bu kaçınılmaz
kusurunu elden geldiğince hafifletip ortadan silmek için bir kişiye
ayrılmış maddelerde başka bir kişiyle ilişkili olarak öyküsünün o ikinci
kişinin adı altında aranıp bulunması için adını italik harflerle parantez
içine aldık, kimi adları da sözlükte yalnız saydık ve karşısına, bkz ..
madde diye başka bir maddeye gönderdik. Burada da tam bir denge ve
tutarlıga varamadığımızı biliyoruz. Kimi adlar o kadar çok geçer ki her
defasında onlara atıf yapmak olanaksızdır. Hele Homeros ve
Hesiodos'un adları hiçbir dizine sığmayacak kadar sık geçmektedir.
Onları dizin dışı bırakmaktan başka çare bulamadık.
2. DİZİNLER
Bu sözlüğün dizinlerini meydana getirmek, sözlüğün kendisini yazmak
kadar zor olmuştur. Bütün özel adları bir tek dizin içinde toplamanın
asıl amacımıza yardım etmeyeceğini çalışmamız sırasında anladık ve
epey emekle hazırladığımız bu çeşit dizinden vazgeçtik. Bugüne dek
alışılagelmiş klasik bir dizin meydana getirmektense, okuyucunun ve
özellikle öğrencilerin işini kolaylaştıracak bir yöntem izlemeyi yeg
gördük. Bunun için Şefik Çan'ın da kullandığı çok dizinli yöntemden
esinlendik ve aşağıda saydığımız üç tür dizini düzenledik.
•3H1
Asıl adlar dizininde efsanelik kişi ve öykülere verilen başlıkla onların
sözlükte hangi sayfalarda ve soy tablolarında bulundukları gösterilir.
Bu dizinde, ayrı maddesi olmayan, yalnız soy tablolarında adı geçen,
ya da mitolojik kişi olmayıp herhangi bir ya da birçok maddede sözü
edilen adlar sayılır.
Yer adları dizininin görevi, bu kitaba almak istediğimiz halde
almaktan vazgeçtiğimiz haritanın yerini tutmaktır. Bir Yunanistan ve
Türkiye haritası çizdirmek istiyorduk, bu haritada eski yer adlarıyla
onların bugünkü adlarını belirtmek, böylece okuyucunun anlatılan
efsaneleri haritada bulmasını ve izlemesini sağlamak niyetindeydik,
ama böyle bir haritanın tamam ve eksiksiz olması için Türkiye ve
Yunanistan'la yetinemeyeceğimizi, bütün Akdeniz yöresiyle Avrupa ve
Asya'yı da içine alması gerekeceğini, öyle olunca da ayrıntılı
çizilemeyecegi-ni anladık ve bu girişimden de vazgeçtik. Haritanın
yerini tutmak için sözlükte geçen yüzlerce yer adını bir araya
toplayarak ayrı bir dizinde yerlerini ve türlerini kısaca tanımlamayı
denedik. Bu dizinin bazı faydaları olabilir; örneğin Mile-tos gibi bir
şehrin hangi efsanelerde önemli bir yer tuttuğunu, ayrıca bu şehirle
ilgili efsanelerin hangileri olduğunu okuyucuya bildirmeye yarayabilir.
Böyle bir dizinin eksiklerini ve kusurlarını da bilmiyor değiliz. Ancak
okuyucunun elinde bir haritayla bizim üstünkörü belirttiğimiz yeri
kesinlikle bulabileceğini düşünerek bu yolu tuttuk.
Üçüncü dizin bir çeşit bibliyografyadır. Amacımız, efsaneleri yalnız
Yunan ve Latin kaynaklarında değil, sonraları da yazın ve sanatta
yaşar göstermek olduğuna göre, sözlükte geçen, yazar, şair ve sanatçı
adlarını da bu dizinde belirttik.
;Î(H
Doros, (Tab. 20)21 Epelos, 102 Eurypylos, 1 I I Gelanor, bkz.
Dryades (Dryad'lar) Ephesos*, 33 Eurystheus, (Tab. Pelasgos Gemiler
97 Dryas, 197 Ephialtes, 102 13) Katalogu, 126
Dryope, 97-98 Epigon'lar, 102- 111 Genius, 116
Dryops, 98 103 Epikaste, bkz. Eurythion, 111 Geryoneus, 116
lökaste Epimetheus, Eurytos, 111 Gigant'lar, 116-117
(Tab. 3) Euterpe, 111 Gigantomakhia, 117
103 Evandrus, 111-112 Glaukos, (Tab. 25)
Eakos, bkz. Aiakos
Erato, 103 Erebos, Evropa, bkz. Europa 117-118
Echo, bkz. Ekho
103 Erekhtheus, Gordias, 118, 205
Eetion, 99
(Tab. 3) Gorgo'lar
Efes*, 12, 33, 60-
103 Faeton, bkz. (Gorgon'lar,
61 Ege*, 33 Egeria, Tab. 6) 118
Erigone, 103 Phaeton Fama, 113
99 Egeus, bkz. Erikhthonios, (Tab. Graia'lar, (Tab.
Aigeus Egide, bkz. Fames, 113 Fata,
24) 6)
Aigis Egist, bkz. 113 Fatum, 113
103-104 118-119 Granikos,
Aigisthos Egyptus, Fauna, 113 Faunus,
Erinys'ler, 104-106 119 Griffonlar, 119
bkz. Aigyptos 113 Faustulus, 113
Eriphyle, (Tab. 23) » Güneş, 119 Gün
Eileithyia, (Tab. 5, Fayak'lar, bkz.
106 Eriş, 106 Eros, Işığı, 119 Güneş
9) Phaiak'lar
106-107 Eryks, 107 Soylular, (Tab.
99 Febüs, bkz.
Erymanthos, 107 8)125
Eirene, 146 bkz. Erysikhton, 107 Phoibos Fedra, Gyes, 119
Dike Ekhetos, 99 Erythie, bkz. bkz. Phaidra
Ekhidna, (Tab. 6) Hesperid'l Fee,113 H
99 Ekhion, (Tab. er Fegeus, bkz.
18) 99 Ekho, 99 Erythion, Phegeus Feronia, Hades, (Tab. 5)
Elektral., (Tab. 6, 107 Esîr, 113,178 Ficus, 113 120-121
7, 107 Fides, 113-114 Haimon, (Tab.
9); 2. (Tab. 15) Flamen Dialis, 164 19)
Esculap, bkz.
99-100 Elektryon, Flegeton, bkz. 121-122 Haimos,
Asklepios Eteokles,
(Tab. 13) Phlegeton Flora, 77 Halirrhotios, 51
(Tab. 19)
100 114 Floralia, 114 Hamadryades, 122
107-108 Euadne, Hamlet, 100
Elephenor, 100 108 Euenor, 108 Foibe, bkz. Phoibe
Eleusis, 100 Foibos, bkz. Harmonia, (Tab. 9,
Euenos, 108 Euhios, 18,
Eleutheros, 93 bkz. Dionysos Phoibos Fors, 114
Elissa, 88-89 Eumaios, 108 Fortuna, 114 19) 122
Elpenor, 100 Eumolpides, 108 Fransa, 186 Frigios, Harpya'lar*, (Tab.
Etnpusa, 100 bkz. Phrygios 6)
Eumolpos, 108
Enarete, (Tab. 20, Furtalar, 114 122-123 Havva,
Euneos, fTab. 22)
24) 123 Hebe, (Tab. 5,
108 Eunomia, 90
265 9) 123 Hector, bkz.
Eunomia, 108 G
Endeis, (Tab. 21) Hektor Hecuba,
Eunomos, 108
280 Endimion, bkz. Gaia.fTab. 2, bkz. Hekabe
Eupeithes, 42
Endymion 6)115, Heilebie, 123
Euphrates*, 108 Hekabe*, (Tab. 16)
Endyraion*, 100- 231
Euphrosyne, 108
101 Ene, bkz. Galateia, 116 Galli 123-124
Europa, Europe,
Aineias Enkelados, yahut Galloi, bkz. Hekamede, 125
(Tab.
117 Enosigaios, Kybele Hekate*, (Tab.
9, 10,11) 109 Galliambus, 186 8)
252 Entoria, 101
Euros, 109 Euryalos, Ganimed, bkz. 125-126
Enthousiasmos,
103 Eurybie, (Tab. Ganymedes Hekatonkheir'ler,
181 Enyalios, 101
6) 109 Eurydike, Ganyraedes*, (Tab. (Tab.
Enyo, 101 Eol, bkz.
(Tab. 10) 17) 2)126 Hekatos,
Aiolos Eos, (Tab. 6)
110 116 Hekatebolos
101-102 Eosphoros,
Eurykleia, 110 Gebeb, bkz. Apollon,
(Tab. 8) Epaphos,
Eurylokhos, 110 232 Gece, Artemls
(Tab. 10)
Eurymakhos, 110 116 Heksametron, 75
102
Eurymedon, 110 bkz.
Eurynome, 110-111 Daktyl'ler
Hektor*, (Tab.
16)
126-130 ll. lma,
(Tab. 9, 12,
L5) 130-132
lOfı
Helenos, (Tab. 16) Hippolyte*, 145 Ikslon, 153-154 Juno, bkz. luno
132-133 Heliadai Hippolytos, 145- İlla*, 154 llione, Junon, bkz. lunon
(Helios Kızları; 146 Hippomedon, 84 Jüpiter, bkz.
Tab. 8) 133 146 Hippomenes, Hoş*, fTab. 16, 17) lupiter Juturna,
Heliades (Helios 146 Hora'lar, (Tab. 154 llyada*, 154- bkz. luturna
Oğulları; Tab. 8) 4, 9) 157 tnakhos, 157 Juventus, bkz.
133 Helikaon, 133 146 ingiliz Çukuru, 61 luventus
Helike, 160 Helios, Horatius, 146-147 lno,(Tab. 18)157-
(Tab. 4, 8) Horus, 232 158 lo, (Tab. K
133-134 Holle*, Hyades, 147 10)158-159 Kabirler*, 165
134 Hellen, (Tab. Hyakinthos, 147 lobates, (Tab. 25) Kader, 165
20) 134 Hemera, Hyas, 147 Hybris, 159 lokaste, (Tab. Kadmos, (Tab. 10,
134 Hepa, Hepat, 147 Hydra, (Tab. 6) 19) 159 lolaos, 159 18,
Hepatu 147 Hygieia*, 147 lole, 159 ton*, (Tab. 19) 165 Kaeira,
bkz. Artemis, Hylas, 147-148 20) 165 Kakasbos*, 165
Kybele Hephaistos, Hyllos, (Tab. 13) 159-160 Kalais, 166 Kalamos,
(Tab. 5,. 9) 148 Hymenaios, 148 İphlanassa, 160 166 Kalkhas, 166
134-135 Hera, Hymnos, 148 İphlgenela, (Tab. 15) Kalliope, 166-167
(Tab. 5, 9) Hyperboreoi, 148 160-161 Kallirhoe 1. (Tab. 6);
135-137 Hyperion, 148 Iphikles, fTab. 13) 3.
Herakleidai, Hypermestra, (Tab. 161 lphiklos, 161 (Tab. 17) 167
(Herakles 10) lphimedeia, 161 Kallisto, 55 Kalydon,
Oğulları; Tab. 13) 148 lphis, 161 İphitos, 167 Kalypso, 167-
137 Herakles, Hypnos, 148-149 162 İris, (Tab. 6) 168 Kapaneus, 168
(Tab. 9, 13) Hypsenor, 111 162 lros, 162 İsa, Kephene, 168
137-140 Hypsikreon, 149 96 Kapys, (Tab. 17) 83
Hercules, 140 Hypsipyle, (Tab. 22) lsandros, (Tab. 25) Karkabos*, 168
Hermafrodit, Isis*, 162 iskender, Karpos, 166
149 Hyrmine,
bkz. 75 lsmarios, 146 Kasırga, 122
(Tab. 8)
Hermaphroditos lsmenefTab. 19) Kassandra*, (Tab.
Hermaphroditos*,
140 Hermes, (Tab. 1 162 lssos Savaşı, 75 16)
Italos, 163 îthakos, 168-169
5, 9) lakkhos*. 150 163 ltylos, 163 ltys, Kassiepeia, 169
140-141 Hermione, lalmenos, 150 163 liiSoyu, 163 Kastalia, 169
(Tab. 15) lambe, 150 lulus, 163 luno, 163 Kastor, 169
142 fambos, 97 bkz. lupiter, 163-164 Katreus, (Tab. 15)
Hero*, 142-143 Dithyrambos lanus, luturna, 164 lustitla, 169 Kaunos*, 169-
Herophile, 143 150-151 lapetos, 164 luventus, 164 170 Kefeştatayuş,
Herostratos, 61 (Tab. 3) 151 İarbas, bkz. Yedi
Herse, 143-144 89 lasion, (Tab. 7)
Hesione*, (Tab. 12, Uyurlar
151 lason, fTab. 22) Kekrops, (Tab. 24)
21) 151 ı lasos, 64 lda*, Janus, bkz. fanus 170 Kelaino, (Tab. 7)
144 151 Idaia*, (Tab. 16) Japetus, bkz. Keleos, 170
Hesperarethusa, 151-152 Idaios*. lapetos Jasion, bkz. Kentauroi
bkz. 152 İdas, 152 lasion Jason, bkz. (Kentaur'lar)
Hesperid'ler Idmorı*, 50 Idrnon, lason Jokaste, bkz. 170
Hesperid'ler, 152 Idomeneus, lokaste Julü, bkz. Kephalos, 170-171
144 Hesperis, 152-153 ldyia, 153 lulii Julius, bkz. lulius Kepheus, 171 Ker-
144 Hesperos, İkadios, 153 lkarios, Julus, bkz. tulus Keres, 171-172
144 Hestia, 153 lkaros, 153 Keramos, 172
(Tab. 5, 9)
Kerberos, (Tab. 6)
144-145 172 Keroessa, 172
Hiera, 145 Keto, (Tab. 6) 172
Hieromneme, (Tab. Keyks, 30 Khalkis,
17) Hilaira, 96 149 Khaos, 172-173
Himeros, 145 Kharites (Kharit'ler;
Hippodameia, (Tab. Tab. 9) 173
14) 145
Hlppokrene, 145
Hippolokhos, (Tab.
25) 73
306
Kharon, 173-171 Krlnis, 181-182 Laothoe, 196 Malandros*, 198
Klıarybdls, 174 Krlos, (Tab. 4) 182 Lapithal (Laplth'ler) Malnad'lar, 198
Khelron, 174-175 Kritheis, 182 193 Maion*, 198
Khelldon, 12 Kroisos*, (Karun) Lara, 193 Lares, Maionides*, 198
Khimaira*, (Tab. 6) 137, 193 Latinus, 193 Makar, 198
175 178 Kronos, Lavinia, 193 Makhaon, 198-
Khloris, (Tab. 22) (Tab. 4) Leandros*, 193 199 Manes, 196
216 Khronos, 231 182-183 Learkhos, 157 Manlius, 186
Khrysaor, (Tab. 6) Ksanthios*, 194 Leda, (Tab. 9, Manto*, 199
175 Khryseis*, Ksanthos*. 183 12) Marienna*, 184
175-176 Ksoanon, 60 193-194 Lesbos, bkz.
Khrysothemis, (Tab. Ksuthos, (Tab. 20) 194 Lethe, 194 Kybele Maron,
15) 229 21 Kubaba*, bkz. Leto* (Tab. 5, 9) 199 Marpessa*,
Kıtmir, bkz. Kybele Kureta'lar, 194 Leukippe, 284 199 Mars, 199-
Yedi 183 Kyane, 183 Leukippos, 116 200 Marsyas*,
Uyurlar Kybebe* bkz. Kybele Leukippos, 194 200 Mater
Kibele, bkz. Kybele Kybele*, 183-187 Leukophrys, 281 Matuta, 158,
Kikon'lar*, 176 Kydippe, 27 Leukothea, 200
Kiliks, (Tab. 10) 176 Kydippe, 187 158,194 Liber, 194 Matralia*, 200
Kimrneiroi* Kydnos,187 Libera, 194 Medeia*, (Tab. 8)
(Kimmer'ler) 176 Kyklopes, (Kiklop'iar; Libertas, 113 Libya, 200-201
Kimse, 250 Tab. 2) 187-188 (Tab. 10) Medeios*, 201
Kinyras*, 176-177 Kyknos, (Tab. 22) Medon, 179
Kirke, (Tab. 8) 194-195 Likhas,
188 Kylabras, 188 195 Linos, 195 Litai, Medos*, 201
177-178 Kleio, Kymindis, 149 Medusa, 201
178 Kleite, 189 195 Lityerses, 195
Kyrene, 188-189 Lotis, 254 Megabyzos*,bkz.
Kleobis, 178 Klio, Kythera'lı, 189 Lotophagoi, (Lotos Kybele
bkz. Kleio Klotho, Kyzikos*, 189 Yiyenler) 195-196 Megaira, 28, 201
178 Klymene, fTab.
Lucina, 163 Lucifer, Megareus, 28
3) 178 Klymene,
L 196 Lukka, 45 Luna, Mekisteus, 103
213, 233
Klytaimestra, (Tab. Labdakos, (Tab. 19) 196 bkz.
12, 190 Lupercalia, 113, 196 Epigon'lar
Labrandos*, 190 Luperci, 113 Melampus, (Tab.
15) 178-179
Labrys, 190 Lupercus, 196 23)
Klytemnestra, bkz.
Labyrinthos, 190 Lydos*, 196 Lykaon, 201
Klytaimestra
Kodros, 179 Laertes, 190 Laios, 196 Lykomedes, 196 Melanion, 201
Koios, (Tab. 4) (Tab. 19) 190 Lykos*. 196 Melanthios, 202
179-180 Laistrygon'lar, 191 Lykurgos, 196-197 Melantho, 202
Kokalos, 180 Lakedaimon, (Tab. Lynkeus, (Tab. 10) Meleagros, 202
Kokytos, 180 7, 197 Lyrkos, 123 Melikertes, 202
Komaitho, 180 9)191 Lysimakhos, 291 Melisseus, 151
Kora, bkz. Kore Lakhesis, 191 Melpomene, 202
Kore, 180 Lakios, 191 Lala, Memnon*, (Tab. 8)
M 202-203
Korinnos, 180 bkz. Lara
Koronis, 180 Laraia, 191 Mâ*, 59, 184bkz. Memphis, (Tab. 10)
Koros, 147 Umpetie, (Tab. 8) Kybele Magna 102
Korybant'lar, 180- 191 Lampros, 116 Mater*, bkz. Men, 203
181 Kottos, 181 Lampsake*, 191 Kybele Mala, Menalcas, 82
Kranaos, 181 Laodamas, 191 (Tab. 5, 7) 198 Menelaos, (Tab.
Kratos, (Tab. 6) Laodameia 1.*, (Tab. 15)
181 Kreon, (Tab. 25) 191 Laodike 203-204
19) 181 Kreş, 181 2.* (Tab. 16) Menoikeus, (Tab.
Kretheus, (Tab. 22) 192 19) Menoitlos 1.
181 Laokoon*, 192 (Tab. 3);
Kreusa 2.* (Tab. 17) Laomedon*, fTab. 2. (Tab. 21)204
181 16, Mentes, 66
17) 192-193 Mentor, 204
Mercurlus, 204
Merlones, 204
II)
Mernus, bkz. Yedi Nana, 211 Oikles, 30 Pallas 1. (Tab. 4)
Uyurlar Nannakos, 211 Oileus, 227 234 Pan, 235
Merope, (Tab. 7) Narkissos, Oileus, (Tab. 23) 16- Panamoros, 190
204 Meropis, 16 (Narsis) 17 Oineus, 227 Panathenaia, 67
Merops, 189 211-212 Nauplios, Oinomaos, 227 Pandareos, 235
Mesir, 184, 218 212-213, Oinone*, 227 Pandaros, 235-236
Meryem, 58, 96 233 Oinone, bkz. Aigina, Pandia, 269
bkz. Nausikaa, 213-214 Oinos, 277 Pandion, (Tab. 24)
Artemis, Nausithoos, 214 Okeanos, (Tab. 1, 2) 13,
Kybele Neaira, (Tab. 8) 65, 227-228 236 Pandora,
Metabus, 78 149 Neikos, 214 Okyanus, bkz. (Tab. 3)
Metaneira, Nektar, bkz. Okeanos Okypete, 236-237
204 Metis, Ambrosia Neleus, 122 Olemp ya da Pandrosos, 237
(Tab. 4, 9) (Tab. 22) 214 Olymp Parcae (Parka'lar)
204-205 Nemea, bkz. bkz. Olympos 237 Paris*, (Tab.
Metope, 63 Nemeia Nemela, Olimpos, bkz. 16)
Metragyrtof, 184 (Tab. 6) Olympos Olympos, 237-238
bkz. 214-215 Nemesis, 228 Omfal*, bkz. Parthenogenesis,
Kybele 215 Nemf, bkz. Omphale Omphale*, 115 Parthenopaios,
Mevsimler, bkz. Nympha Neo- 228 Oneiros, 228 238 Pasiphae*,
Horalar platonculuk, 194 Opheltes, 228 (Pasifae;
Midas*, 205-206 Neoptolemos, 215 Ophion, 228 Ops, Tab. 8) 238
Miletos*, 206 Nephele, 215 228 Orcus, 228 Patroklos, (Tab. 21)
Minerva, 206 Neree, bkz. Nereus Oreas, bkz. Nympha
Minos, (Tab. 11, 15) 238-239
Nereides, bkz. Oreithyia, 229 Pausanias, 43 Pean,
206-207 Nereus Orestes, (Orest;
Minotauros, (Tab. bkz. Paian Pedasos,
Kızları Nereus- Tab. 239 Pegasos,
11)
Nereus Kızları, 15) 229 Orion, (Pegaz; Tab.
207 Mislina,
(Tab. 6) 215-216 229 Orman Perileri, 6)239
bkz. Yedi
Nessos, 216 229 Örfe*, bkz. Peirithoos, 240
Uyurlar
Nestor, (Tab. 22) Orpheus Orfizm, Pelasgos*, 240
Mnemosyne, (Tab.
216-217 bkz. Orphik Peleus, (Pele; Tab.
4,
Nicee, bkz. Nikaia Orpheus*, 229-231 21)
9)207
Moiralar, (Tab. 9) Nikaia, 217 Nike, Orphik (Orpheus 240
207 Molos, 152 (Tab. 6) 217-218 Tarikatı) 231 Pelias, (Tab. 22)
Moneta, 207 Nimfa, bkz. Nympha Orseis, 21 Osiris, 240 Pelopeia, (Tab.
Mopsos, 207-208 Ninos, 270 231-232 Orthos, 14, 15)
Mopsus, 82 Moros, Niobel.*(Tab. 14); (Tab. 6) 232 240
bkz. Ker Morpheus, 2. Othryoneus, 232 Pelopeia, 19
208 Mucius (Tab. 9) 218-219 Otos, 117, 232 Pelops*, (Tab. 14,
Scaevola, 208 Nomla, 219 Nomos, Ölüm, 171 bkz. Ker 15)
Musalar, CTab. 4) 282 Notos, (Tab. 218, 240-241
208-209 8)219 Numa Pemphredo, 241
Musaios, 209 Pompilius, 219 PactoP, bkz. Paktolos Penates, (Penat'lar)
Mustafa Kemal, 126 Numitor, 219 Nyks, Paian, 233 Paktolos, 241
Mürselina, bkz. Yedi 219, 231 Nykteus, 233 Palaimon, 158, Penelope, 241-242
Uyurlar 219 Nympha, 219- 233 Palaksos, 190 Penia, 242
Müz'ler, bkz. 220 Nysa, 220 Palamedes, 233 Penthesileia, 242
Musalar Mygdön, Nysos, 220 Palemon, bkz. Pentheus, (Tab. 18)
209 Myrina*, 209- Palaimon Palinurus, 242
210 Myrmeks, 210 O 233 Palladion*, 233- Pergamos*, 242
Myrmidon, 210 234 Paliantidai, Periandros, 55
Myrrha*, 210 Odise, bkz.
Odysseia Odiseus, (Pallas Periboia, (Tab. 14)
Myrrhine*, bkz. 226 Pero, 242
bkz. Odysseus Oğulları) 234
Amazon Perse, bkz. Perseus
Myrtilos, Odysseia, 221-222
Odysseus, 222-225 Persefon, bkz.
210
Ofion, bkz. Ophion Persephone
N Oidipus, (Tab. 18, Perseis, (Tab. 8)
19) 226-227 242 Persephone,
Naiades(Naiad'lar) (Tab. 5)
211 Naksos*, 211 242
Dl/.INI
.sın
DİZİN Iİ
ABANT'LAR: Yunanistan, boy - Abas, tor, îo, Kybele, Marsyas, Midas, Pelops,
Elephe-nor. Sile-nos, Tantalos.
ABORÎGENES: İtalya yerlisi - Latinus. APERLAE(Kekova): Akdeniz, şehir-
ABYDOS: Çanakkale Boğazının en dar Apollon. ARABİSTAN: Aigyptos, Dionysos.
yerinde eski bir şehir - Her o ile AEROPAGOS: Atina tepesi- Ares,
Leandros. ADRAMYTTİON (Edremit): Daidalos. ARETHUSA: Kaynak - Alpheios,
Granikos. ADRİYATİK: Argonaut'lar. Arethusa. ARGOLİS: Yunanistan, bölge -
AFRİKA: Agenor, Belos, Danaos, Dido. Argos, Eurys-theus.
AFYON: Kybele. ARGOS: Yunanistan, şehir ve bölge -
AGRİGENTUM (eski Kamiros): Sicilya, Abas, Agamemnon, Akrisios,
şehir -Kokalos. Amphiaraos, Amymo-ne, Argos, Danaos,
AtA: Kolkhos'un eski adı -Argonaut'lar. tnakhos, Kleobis. ARIMA: Anadolu, dag -
AME: Efsanelik ada -Kirke. AÎGAİOS Arima, Ekhidna. ARKADIA: Yunanistan,
PONTOS: Ege denizi - Afgeus. AtGİNA: bölge - Akarnan, Alk-maion, Alpheios,
Yunanistan, ada-Aiafcos, Aigina, Te- Argos, Aristaios, Arkas, Hermes, Pan,
lamon. Sirynks.
AtOL'LAR: Ege, boy -Deukalion, Hellen, ARTEMİStON: Efes, Artemis tapınağı -
lon. AİOLİA: Efsanelik ada (Odysseia) Artemis, Didyma.
-Aiolos. AlOLtS: Ege bölgesi- Aiolos. ASIA: Küçük Asya ve Ege bölgesi;
AİSEPOS (Gönençay): Anadolu, ırmak - Maionia'nın adı - Artemis, Asia,
Apol-lon, Memnon. Dionysos, Hektor. ASKALON: Suriye,
AUHİOPİA: Afrika, bölge - Aithlopes, şehir - Semframis. ASKANIA (Gemlik
Memnon. yahut Burdur): Kybele. ASKRA: Yunanistan,
AtTOÜA: Yunanistan, bölge - Akheloos, şehir - Hekate. ASOPOS: Yunanistan,
Mele-agros, Staphylos. ırmak - Asopos. ATHOS: Yunanistan, dag
AİZANOİ yahut AİZANİ (Çavdarhlsar): -Delos. ATİNA: Yunanistan, şehir -
Anadolu, şehir - Ki/bele. Aedon, Aglauros, Aigeus, Amazon,
AKADEMEİA: Atina yöresi - Akademos. Amphiktyon, Argonaut'lar, Athena,
AKARNANlA: Yunanistan, bölge - Atlantis, Erekhteus, Erikhtonios,
Akarnan, Akheloos. Erinys'ler, Kekrops, Kranaos, Theseus.
AKDENİZ: Adonis, Agenor, Apollon, ATLANTİK OKYANUSU: Okeanos.
Artemis, lo, Kybele. ATLANTİS: Efsanelik ada - Atlantis.
AKHA'LAR: Yunanistan, boy - ATLAS: Afrika, dag - Atlantis, Atlas.
Agamemnon, Akhalar, Danaos, ATTİKA: Yunanistan, bölge - Aithra,
Deukalion, Hellen. ALBA LONGA (Albano): Akademos, Amphiktyon, Androgeos,
italya, şehir - Askani-os, lulus, Romulus. Athena, Kekrops, Kranaos.
ALEÎON OVASI: Anadolu, bölge - Bellero- AULİS: Yunanistan, bölge ve şehir -
phontes. Agamemnon, Akhilleus, Iphigeneia.
ALEKSANDRİATROAS (Troas AUSONİA: İtalya'nın eski adı - İtalos.
Iskenderiyesi) bugün Kestanbol; Çanakkale AVENTINUS: Roma, tepe - Bona Dea,
bölgesinde bir şehir - Smintheus. Cacus, Evandrus, Romulus. AYASOFYA:
ALPHEİOS: Yunanistan, ırmak - Arethusa, Artemis.
Au-glas, Herakles.
ANADOLU: Adonis, Amazon, Apollon,
Artemis, Askleplos, Dlonysos, B
Dithyrambos, Hek-
BABYLON (Babll): Deufca//on, Pyramus'la
This be, Semiramls, Thrononlo.
BAFAG0i.fi / ndumton
■i I I
BAHÇELERİÇİ: Çanakkale bölgesi, yer - ÇAVDARHISAR: bkz. Aizani.
Smin-theus. ÇATALHÖYÜK: Anadolu kazı yeri -
BAKIRÇAYbkz. Kaikos. Artemis,
BAKTRIA (Baktriana): İran, şehir, bölge Daktyl'ler, Kybele.
- Di-onysos, Semiramis. BALAT: bkz. ÇIFITKALESt: bkz. Gryneion.
Miletos. BALLIHISAR: bkz. Pessinus. ÇIRALI: bkz. Olympos.
BARDAKÇI: bkz. Salmakis. BEBRYK'LER: ÇİNE ÇAYI: bkz. Marsyas.
Anadolu, boy - Amykos, Argo-naut'lar,
Bebryk'ler, Lampsake. BEREKYNTHES:
Anadolu, boy - Berekynthta, Kybele. D
BERGAMA :bkz. Pergamon. BERLİN
MÜZESİ: Gigcmt'hr. BEŞ PARMAK DANAOI (Danao'lar): Akha'Iara
DAĞLARI: bkz. Latmos. BİTHYNİA: verilen ad -Akha 'lar, Danaos.
Anadolu, bölge - Amykos, Argona -ut'lar, DARDANİE (Dardania): Troya bölgesinde
Bebryk'ler. BİZANS.- bkz. Byzas, şehir -Dardanos, llos.
Keroessa. BODRUM: bkz. Halikarnassos. DARDANOS: Troya bölgesinde eski bir
BOĞAZİÇİ (istanbul): Eski adı Bosphoros şehir -Dardanos, llos.
yahut Bosporos - Argonaut'lar, Hero ile DATÇA YARIMADASI :bkz. Karia
Leandros. BOĞAZLAR (Çanakkale): bkz. Khersonne-sos'u.
Hellespontos. BOtOTlA: Yunanistan, DELFt: bkz. Delphoi.
bölge -Apollon, Aristai-os. DELOS: Ege, ada - Apollon, Artemis,
BOSPOROS (istanbul) - îo. BOZCAADA: Delos, Sibylla.
bkz. Tenedos. BOZDAĞ: bkz. Tmolos. DELPHOİ: Yunanistan, şehir -
BURDUR GÖLÜ: bkz. Askania. BURSA :bkz. Agamedes, Apollon, Python, Sibylla.
Prusa. BÜLBÜLDAĞ: bkz. Solmissos. DEMRE(Myra): Akdeniz, şehir- Apollon.
BYBLİS: Anadolu, şehir ve BYBLOS: Fenike, DİCLE (Tigris): Anadolu, Irmak -
şehir - Byblis, Epaphos, Kinyras. Alphesiboia. DİDYMA: Ege tapım merkezi
BYZANTION: bkz. Byzas. - Apollon, Bran-khos.
DİKTYS: Girit, mağara -Daktyl 'ler.
DİNDYMOS (Muratdag, Kapıdag, Günyüzü
dağı): Anadolu, dag - Kybele. DİRKE:
CAELlUS: Roma tepesi - Egeria. Yunanistan, ırmak - Amphion.
CAPİTOLtUM: Roma tepesi - Entoria, DİONYSİAS ADASI: Akdeniz, ada -
luno, lu- Khimaira, Phaselis.
piter, Romulus, Saturnus. DODONA: Yunanistan tapım merkezi - îo.
CAPO CİRCEO: italya, burun - Ktrke, DOLlON'LAR: Anadolu, boy -
Odys- Argonaut'lar. DORLAR: Yunanistan, ırk -
seus. Deukalion, Hellen, Herakles.
CEBELİTARIK (Cebelüttarık; Herakles DREPANON: Sicilya, burun -An
Sütunları) khises. DÜMREK ÇAY: bkz.
- Atlantis, Herakles. Simoeis. •
CENEVİZ LİMANI: Akdeniz, boy -
Bellero-
phontes. E
CERBA: Afrika kıyalarında ada -
Lotophagoi. EDREMİT: bkz.
CHRYSA :bkz. Khryse. Adramyttion. EFES: bkz.
CUMAE: italya, şehir - Aineias, Apollon, Ephesos.
Dai- EGE: Deniz ve yöre - Aigeus, Amozon,
dalos, Kimmerler, Sibylla. Artemis.
ELEUSİS: Yunanistan, şehir, tapım
merkezi -Demeter, Eleusis, Erekhteus,
takkhos. ELİS: Yunanistan, bölge ve
ÇANAKKALE BOĞAZI: bkz. Hellespontos - şehir - Alpheios, Arethusa,
Hek-torHelle, Hero ile Leandros, Hippodameia. EPEİROS (Epir): Yunanistan,
Smintheus. ÇANDARLI: bkz. Pitane. bölge - Akheloos, Ekhetos.
EPHESOS: Ege, şehir - Amazon,
Androklos, Artemis, Daktyl'ler,
Rhodope, Syrinks, Yedi Uyurlar.
U\/.lri
01 Q
İTALYA: Avrupa, ülke - Ainelas, KHRYSE (ya da KHRYSA): Anadolu,
Antenar, Apollon, Arion, îtalos. şehir -Apollon, Krysesis, Krinls,
İTHAKE (Yahut UHAKA): Yunanistan, ada - Smintheus. KIBRIS (Kypros): Akdeniz, ada
An-tikleia, Eumaios, îthakos, Odysseia, - Adonis, Anak-sarete, Aphrodite,
Odysseus, Penelope, Telemakhos. EMİR Ktnyras. KIRKINCA (Şirince): Selçuk'a
bkz. Smyrna, Amazon. İZNİK: bkz. Nikaia. yakın bir köy - Ar-temis.
KIZIL IRMAK: bkz. Halys.
KIZKULESİ (istanbul Boğazı): Hero ile
Lean-dros.
JANİCULUM: bkz. laniculum. HKONIAR Trakya, boy - Kikon'lar,
JUSTİNİANOPOLIS (Sivrihisar): Anadolu, Odysseia, Odysseus.
Kybele. KİLİKYA: Orta ve Doğu Akdeniz bölgesi -
Am-philokhos, Bellerophontes, Ekhldna,
K Teukros. KİLLA: Uyada'da adı geçen şehir
- Apollon. KİMMER'LER.- Anadolu, boy -
KABESOS: Uyada'da adı geçen şehir, Artemls, Kimmer'ler, Kybele.
Çanakkale Boğazında olsa gerek - KtTHAlRON: Yunanistan, dag - Aktaion,
Othryoneus. KADIKÖY: bkz. Khalkedon. Am-phion, Herakles.
KAFKAS: Anadolu, dag - Aietes, Amazon, KLAROS (Ahmetbeyli): Ege, şehir -
Ar-gonaut'lar, Bia, Hephalstos. KAlKOS Apollon, Artemls, Manto, Sibylla.
(Bakırçay): Ege, ırmak - Myrina, Te- KNİDOS (Tekirburnu): Ege, şehir - Delos,
uthras. Lapl-thal, Nereus, Trlopas. KOCABAŞ
KALYDON: Yunanistan, şehir - Althaia, ÇAYI: bkz. Granikos. KOLKHİS
Dela-neira, Meleagros. (Gürcistan): Kuzeydoğu Karadeniz bölgesi
KAMİROS yahut KAMEİROS: Rodos'ta - Aietes, Aison, Amazon,
şehir -Heliosoğullan, Tlepolemos. Argonaut'lar, Athamas, Medela.
KAPIDAĞ: bkz. Dindymos. KAPIDAĞ KOLONOS: Atina yöresinde şehir -
YARIMADASI (Arktonessos): Argona Antigone, Oidlpus.
-ut'lar. KOLOPHON (Degirmendere): Ege, şehir -
KARADENİZ (Pontos Eukseinos): Aietes, Arak-ne, Kalkhas.
Amazon, Argonaut'lar. KOMANA PONTlKA (Tokat), KOMANA
KARİA: Akdeniz, bölge - Androkohs, KAPPA-DOKİKA (Kemer): İki Anadolu
Byblis, Kaphene, Labrandos, Theonoe. şehri -Kybele. KOMMAGENE: Doğu
KARlA KHERSONNESOS'U (Datça Anadolu, bölge - Apollon.
Yarımadası): Podaleiros. KORFU: Kuzeybatı Yunanistan, ada -
KARTACA: Kuzey Afrika, şehir -Dido. KAŞ Alklnoos, îthakos.
(Antiphellos, Andiflis): Akdeniz, şehir - KORİNTHOS: Yunanistan, şehir -
Apollon. Apollon, Argonaut'lar, Arion,
KAUNOS (Köyceğiz Dalyanı): Akdeniz, eski Bellerophontes, Sisyphos. KORSİKA:
bir şehir - Byblis, Helebte, Kaunos. Akdeniz, ada - Odysseus. KORYKOS
KAYSTROS (Küçük Menderes): Ege, ırmak (Kırandag): Ege bölgesi, dag - Sibylla.
-Ar-temis. KOS (Istanköy): Akdeniz, ada - Agron,
KAZDAĞ: bkz. 1da. Asklepi-os.
KELTLER: Avrupa, boy -Kimmer'ler. KÖYCEĞİZ DALYANI: bkz. Kaunos.
KEKOVA: bkz. Aperlae. KEMER: bkz. KRANAE: Atina'nın eski adı -Kranaos.
Komana, Kybele. KENKREİOS (Kenkriyos), KRYASSOS: Karia'da şehir - Kaphene.
Kırkınca suyu - Arte-mls. KSANTHOS (Kınık): Batı Akdeniz
KEOS: Ege, ada -Akontios. bölgesinde şehir - Apollon, Harpya 'lar.
KERAMEIKOS: Atina, yöre - Keramos. KSANTHOS (Kocaçay): Batı Akdeniz
KERAMOS (Ören): Kerme körfezinde eski bölgesinde ırmak - Apollon, Artemis,
bir şehir - Keramos. Bellerophontes. KSANTHOS: bkz.
KHALKEDON (Kadıköy): Amykos, Skamandros. KURET'LER: Yunanistan, boy
Argonaut'lar. -Meleagros, Zag-reus.
KÜÇÜK MENDERES: bkz. Kaystros,
Skamandros.
314
KYKLAD TAKIMADALARI: Ege, ada - LİNDOS: Rodos adasında şehir - Danaos,
Delos, Hall-osoğulları, Tlepolemos. LOKRİS:
No/csos. Yunanistan, bölge - Aias Olleusoğlu.
KYLLENE: Yunanistan, dag -Hermes. LÜBNAN: Akdeniz, bölge -A rtem Is.
KYME (Nemrut): Ege, şehir - Amazon, LYDİA: Ege, bölge -Arafcne, Dionysos,
Apol- Lydos, Omphale, Tantalos, Tarkhon,
lon, Kritheis. Tmolos. LYKİA: Anadolu'da iki bölgenin
KYNTHOS: Delos adasında dağ - adi: Aisepos Lykia'sı Güney Marmara,
Apollon, Ar- Ksanthos Lykia'sı Batı Akdeniz -
temis. Akrisios, Apollon, Bellerophon-tes,
KYPROS: bkz. Kıbrıs. Byblis, Danaos, Glaukos, îkarios,
KYRENE: Kuzey Afrika kıyılarında bir tobates, Khimaira, Leukippos,
şehir ~ Pandaros, Sarpedon, Skylakeus,
Aristaios, Battos, Kyrene. Telkhines.
KYTHERA-. Akdeniz, âda - Aphrodite, LYKTOS: Girit'te bir dağ ve mağaranın adı
Odys- - Ze-us.
seus. LYRNESSOS: llyada'da adı geçen şehir -
KYZİKOS (Kapıdağ Yarımadasında Balkız): Akhll-leus, Briseis, Brises.
Ar-
gonaut'lar, Kyzikos.
III.
DİZİNII
N
NAKSOS: Ege, ada - Ariadne,
Hypsikreon, Naksos.
NARABURNU (Çanakkale Boğazı): Hero ile
Le-andros.
NAUPÜA yahut NEMEA: Yunanistan,
şehir -Amphiaraos, Herakles, Nemeia.
NEMİ: italya, göl -Dlana, Egeria.
NEMRUT: Anadolu, dag - Apollon. NİKAİA
(iznik) -Nikaia.
NİL (Neilos): Agenor, Atlantis,
Menelaos, Proteus.
NiNİVE: Mezopotamya şehri - Semiramis.
NOTİON (Ahmetbeyli): Ege, şehir -
Kalkhas. NYSA: Efsanelik dag - Dionysos.
NYSA (Sultanhisar): Ege, şehir -
Dionysos.
O
OGYGlE: Efsanelik ada - Kalypso,
Odysseus. OİKHALlA: Yunanistan,
şehir - Deianeira, Eurytos, lole.
OİTA: Yunanistan, dag - Deianeira,
Dryope. OLBE: Akdeniz, şehir - Teukros.
OKYANUS: Hesperid'ler. OLYMPİA:
Apollon, Devler ve Tanrılar Savaşı,
Kha-rit'ler, Olympos.
OLYMPOS (Çıralı): Akdeniz, şehir -
Apollon, Bellerophontes, Khimaira.
OMPHALOS: Delphol tapmağında yer -
Apollon.
ORDU: Karadeniz, şehir -Amazon.
ORKHOMENOS: Yunanistan, şehir -
Askala-phos, Herakles.
OROPOS: Yunanistan, tapım merkezi -
Amphiaraos.
ORTYGİA: Yeri tartışmalı ada - Arethusa,
Arte-mis, Asterie.
OSSA: Yunanistan, da§ - Aloeusoğulları,
La-pithai.
OSTlA: Roma'nın limanı - Pomona.
OTHRYS: Yunanistan, dag - Devler ve
Tanrılar Savaşı.
318
AİSKHYLOS: Agamemnon, 19, 90, 100, GOETHE: 160, 255; iphigeneia Tauris'te,
104, 169, 179; Amymone, 36; 229. HALİKARNAS BAUKÇISI (Cevat
Eumenides, 104, 105; Hiketides Şakir): 32, 56, 79, 80, 96, 188, 245-
(Yalvarıcı Kadınlar), 36, 81, 148; 246; Asia Minör, 59, 61; Hey Koca Yurt,
Khoephoroi, 104, 105; Oresteia, 19; 58, 211. HAM1LTON, E.: Mitologya, 109,
Persler, 64; Thebai'ye Karşı Yediler, 243-244, 259, 260.
34, 40; Zincire Vurulmuş Prometheus, HEINE, H. Lorelei,
74, 81, 102, 158-159, 255-257. ALİ, 269. HERAKLEtTOS:
S.: Antigone (çev.), 40-41. ALMAN MASAL 60.
L ARI: Tarnkappe, 120. ANDAY, M. C: HERODOTOS: 55; Tarih, 68, 75, 148,
Defne ile Tanrı, 81-82; Kolları Bağlı 158, 160, 178.
Odiseus, 269. HESİODOS: İşler ve Günler, 90, 106,
ANOUILH, J.: Antigone, 40; La Guerre de 236-237, 248, 275-276; Theogonia,
Troie n'aurapas lieu, 38. APELLES: 60. 283-284. HOMERÇS: llyada, 154-157;
APOLLODOROS: 51. APOLLONİOS Odysseia, 221-222.
(Rodoslu): 51. APULEİUS: Dönüşümler, HYMNOS: (Homerik Övgüler) Deloslu
258; Eros ile Psykhe, 107. Apollon'a Övgü, 57, 84; Hermes'e Övgü,
ARİSTOPHANES: Kuşlar, 13; Nephelai 140. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ FlLM
(Bulutlar), 215; Plutos, 248; MERKEZİ: Ana Tanrıça Filmi, 184.
Thesmophoria Bayramını Kutlayan KADİR, A. Deloslu Apollon'a Övgü (çev.),
Kadınlar, 86. ARKTİNOS (Miletoslu): 85; Homeros, llyada, A. Erhat ile
Aithiopis, 22, 202. BAYDUR, S.: Küçük birlikte; Home-ros, Odysseia, A. Erhat
Yunan Mitologyası, Deme-ter (çev.), 85-
ile birlikte; Vergilius, Georgica, Bölüm IV
86. BRUEGHEL: 153.
(çev.), 230-231. KAFKA, F.: Duruşma, 255.
CAMUS, A.: Le Mythe de Sisyphe, KALLİMAKHOS: 33, 86. KRESİLAS: 60.
272. DANTE: 24, 120. DAPHNİS: KYDON: 60.
89. DEBUSSY: 47.
LUCRETİUS: DoğaÜstüne, 199. MEUNİER,
DİLMEN, G.: Antigone (çev.), 121-122; M.: 91. MOLİERE: Amphitryon, 36.
Midas'm Kulakları, 206. MOSKHOS (İskenderiyeli): 109.
DİODOROS (Sicilyalı): 118, 151, 270. NECATIGİL, B.: 100 Soruda Mitologya:
EPHESİA GRAMMATA: 8 0. EURİPİDES: 51, Orphik 231; Pan 235, Tufan; 288;
258; Alkestis, 11, 28; Alk-mene, 36;
Tykhe, 288-289. OVlDlUS: 22, 77, 113;
Andromakhe, 38; Bakkha'lar, 15, 71,
Dönüşümler (ya da De
91-96, 242; Elektra, 19, 100, 179;
ğişimler), 77, 81, 147, 164, 173, 205,
He-kabe, 124, 249; Helene, 132;
Hippolytos, 146; lon, 160; İphigeneia 243, 259-260, 267-268, 270; Fasti,
Aulis'te, 160; İphi-geneia Tauris'te, 114 (Bkz. Ky-bele).
160, 229; Orestes, 19, 100, 179, 229; PANİONIOS: 89.
Telephos (kayıp) 280; Troya'lı Kadınlar, PAUSANİAS: 34, 48, 72, 143, 160, 270.
124. PETERICH, E.: Küçük Yunan Mitologyası,
EYUBOĞLU, 1. Z. Beşinci Sığırtmaç 85-86.
Türküsü (çev.), 82; Değişimler (çev.), PHEİDIAS(PHİDİAS): 32, 60,170, 215.
267-268; Khaos (çev.), 173. PİNDAROS: 51, 62, 97, 288, PLATON: 5,
EYUBOĞLU, S.: Bakkha'lar (çev.), 71-72, 6, 16, 23, 90; Devlet, 194, 207; Menon,
91-93, 95-96. GARSTANG,J.:58. 79; Şölen, 43, 106, 107, 140, 242,
271-272; Timalosve KILM.R.. 67, PLAUTUS:
Amplıllnm, 36
91 n
PLİNİUS: 175. SOPHOKLES: Aias, 18, 280; Antigone,
PLUTARKHOS: 168, 205, 232. 40-41, 121-122, 162; Elektra, 19, 90,
POLYKLEİTOS: 60. 100, 179; Kral Oldipus, 190, 226;
PRAKStTELES: 60. Oidipus Kolonos'ta, 40, 226; Trakhis
PYTHAGORAS: 148. Kadınları, 83. STESİKHOROS: 132.
RACINE: 146, 160; Andromaque, 38. TAMER, Ü.: Mitologya: Europa (çev.), 109;
Phaeton (çev.), 243-244; Pygmalion
RAPHAEL:48.
(çev.), 259; Pyramus ile Thisbe (çev.),
ROHDE, G.: önsöz, 9, Kybele. 259-260. VERGİLİUS: 24, 258, 271;
SAPPHO:44, 106. Aeneis, 20-21, 39, 62, 88-89, 106, 111,
SENECA: 51. 113, 120, 126, 133, 172, 176, 192,
SHAKESPEARE: Troilius ile Kressida, 249, 270-271; Bucolica (Sığırtmaç ya
288. da Çoban Türküleri), 82; Georgi-ca, 55,
SHAW, B.: 259. 230.
SKOPAS: 60. YÜCEL, C: Ovidius, Narkissos ile Ekho
(çev), 211-212.
SKYLAX: 175.
320
SOY
TABLOLARI
İADLULAHI
Uranos -~ Gaia
Erinys'ler
Uranüs ~ Gaia
■— ıw Pyrrha
Helleo
Tablo: 4. TÎTAN'LAR VE DÖLLERİ
Uranos ~ Gaia
■ ■ ' i * ı ı I l ı
Okeacoj«Tethyı Koios ~ Pboibe Hyperion ~ Theis Kcias ~ Eu^bie Japetos ~ Kiymene (Asia) Kranos« Rheia Themiı ~ Zeuı
~ Moemosyne
Okeanos kızlau
(Styks, Asîa, 1 i I
Elekte, Doıis. Eos Helios Sel
Eutyaome, Metis en t
vb.)
Asterie Hnra'Ur
I I
Leto Moire'lat
Astraios
PalUs
İ l l i Musa'lar
Atlas Menoİtios Prometheus
.Epimetheııs
ı ı i
ı ıı
Hettia Demeter Herâ Hades Poreidon Zeus
Pontcs ■— Gaia
30 Nerem
kın
(Thetis)
I I I ! I
Amphİtrite İni Hsrpya'U; Grıia'kı Gotjso'lat Yılan Asıraias m Et» Falks ~ Scykt Pen« n>
»b. Astetia
Medusı ~> Ptseidon
I I I
Tablo: 7. PLEİADLAR
AtU* ~ .Pterane
Pleiad Yıldızlan
Latedaimon Henne»
ksioa Harmoni» Dadama
Amphion Zethos
Hyperion ~ Theis
2) Klymene ~ Helios
3) Rhodos ı» Helios 4) Hymİae ~
|~
~|
LunperU Pbıethıua
Tablo: 9- ZEUS'UN EVLENMELERİ
1
Alkmenc: Hctakles
Antiope: Amphion,
Zetbos Kail is Kİ: Arkas
Datıae; Pecseus A i.ı;iııa:
A i;ıki ıs
Elckcra: Dardanos, tasion, Hannonia
Europa: Minos, Sarpedon,
RhaıJaraanthy» lo: Epaphos Laoılsmeia:
Kadınlarla Saıpedon Lcda: Hetcna, Dıoskur'lar
Maia: !(. im;-.-. Niobe: ACROS,
PelasROS i 'l ui 'ı : Tantalos Semele:
Dionrscıı
Lakedaimon
to ~ Zeııü Neiloı
I 1
Epaphoj —
Memphiı Poseidon ~
Libya
Agenor
Abu
Eurydike ~
Aktiıios
Danae ~
Zem
Pereeı»
Proîn» ~
Sıhcaeboia
ı
-
Ttblo: 11. EUROPK-NİN
DÖLLERİ
Europe mı Zeuı
Minos Minotaujos
Ar sat t ne Pbaidta M
Tîıeseus
-
A kamaş Dtmophon
1 1
1 1 1 I
~ Klytaimestıa Polydeukcs Heleaa ~ Meaelaos
tKhrysothemis Kastor
1
! 1 1
Hermione
1 Perseus m
AıulrnmeJa
i Sdıcnelnj
1 " 1
Elektryon Alkaioı 1
1 1 Eıırysıheus
Zeuı----------Aitmene
— ~— Amphitryon
1 11
1 tphikles
Heraklts ~
1'
Hyllos
II
Heri kin okulları
Tablo: 14 TANTALOS SOYU
Zem Pluto
- İM
1
T»nt»
Hippoduncia
1 1
N
1 Niabe
AUutboos Atreui o- Aetopc
1 1
Pitiheus 1 1
L
Thyestes
I
Airlını „ AİReus Feciboia m Telamon Pelopeiı
\
i
Menekos
1 1
Thttem Aitt
Pelops
~ Europe m Zeuı
Mincs m
Pı Kattevu
Pelopeia A uç tu ~
™- Aer o pe
Teııkros
I
Dardanos ■ Batieia
Astyofche M
Ecikhthotıios KaJÜrbr* ~
Tros
Uos M. Eurydike
Lioınedon ~
Stcymo
Pri^mos ^ Hckabe
I I.
Hektor
Deiphobo Tıoİlos
I
s
Poljise
ae
T K » ~ Kallirhoc
I
p
y
s
Kteuifl
J
--------------- -
W
Anfchises ~
Aphraditc Gaoymedı
»
Askaciûs
Tablo: 18. KADMOS SOYU
■
Kadmos • • fl.ırmı.ıu.j
f Ino —
1 Athanms
Se i de M Z euı ! P0I7 Jorcu
As »ue M
n Efchion
Autonoe ~
Aktaıon Dionyso» Pentheıu Ub lakos
■
Laioı
Oidipıu
Kadmos ~ Haımonia
Polydoros ^ Nyktei»
Kr eo o — « — lokaste »,
Oidipus
Deukalion ~ Pyrrha
Doros Aioios ~
Enstcte
Okeanos ~ Tethys
Asopos ~ Metope
I
PattoMos
Endeis Aiakos ~
Psamıthe
I I Photo»
Periboü ~ Teümon — Hesione Peleus
~ Thetö
! i [
Atüs Teukros AkhULeuı
Tablo: 22. lASON VE NESTOR SOYU
Salmoneus w Alfcidike
Krethens Po*eidon
Ktetheu» «
Amytlıann
Biu Melampui
I
TtUoa Adtastot Oileus
Dcijjlıyle w
[
Aınphiar;ıo5 M lir
Tydcııs ipliyle
Akıman
Tablo: 24. ATİNA KRAL SOYU
Hephaistos « Athena
{ ,.
Erikhthonics
I
Pandioo I.
I
Erekhtheus
•I
Kekîops II.
I
Pandion
II.
I
Ai^etıs
I
Theseuj
Aiolos ~ Enarete
I
Siıyphos — Merope
lobîites Glauküs I.
I f
Phüonoe ~- BeUerophontes
I I
Hippolokhos Laotiameia ~
Zeus