You are on page 1of 375

Azra Erhat

Mitoloji Sözlüğü

Remzi Kitabevi A.Ş.


Selvili Mescit S. 3 34440 Cağaloglu-lstanbul
Tlf: 522 7248 - 522 0583, Fax: 522 9055
www.iskenderiyekutuphanesi.com

ONSOZ

MYTHOS VEMYTH0L0G1A
İlkin Söz vardı, der Kitap. Bunu Platon duysa, söz mü, hangi söz, diye sorar.
Çünkü eski Yunan dilinde söz kavramını vermek için bir değil, üç sözcük vardır:
Biri "mythos", öbürü "epos", üçüncüsü "logos". Mythos söylenen veya duyulan
sözdür, masal, öykü, efsane anlamına gelir. Ama mythos'a pek güven olmaz,
çünkü insanlar gördüklerini, duyduklarını anlatırken birçok yalanlarla süslerler.
Bu yüzdendir ki Herodot gibi bir tarihçi mythos'a tarih değeri olmayan
güvenilmez söylenti der, Platon gibi bir filozof da mythos'u gerçeklerle ilişkisiz,
uydurma, boş ve gülünç bir masal diye tanımlar. Epos daha değişik bir anlam
taşır: Belli bir düzen ve ölçüye göre söylenen, okunan sözdür, epos insana tanrı
armağanıdır, güzelim süslü sözleri bir araya getirerek büyüler dinleyicilerini bir
ozan. Ozanın sözünü tanımlayan epos böylece şiir, destan, ezgi anlamına
gelmiş ve o gün bugün epik ve epope diye Batılı dillerin hepsinde yerini almıştır.
Mythos'la epos arasında ilkinden bir yakınlık vardır, mythos söylenen sözün,
anlatılan öykünün içeriği ise, epos da onun doğal olarak aldığı ölçülü, süslü ve
dengeli biçimidir. Epos ne kadar güzelse, mythos o kadar etkili olur, epos'la
mythos'un bu başarılı evlenmesidir ki, ilkçağdan kalma efsanelerin ürün vere
vere günümüze dek yaşamasını ve mythos kavramının çağlar ve uluslararası bir
nitelik kazanarak ölmezliğe kavuşmasını sağlamıştır.
Ama bir de logos vardı. Onun sözcüğünü başta Herakleitos olmak üzere lon-
ya düşünürleri eski deyimiyle "physiologoi", yani doğa bilginleri yapmıştır. Onlara
göre logos gerçeğin insan sözüyle dile gelmesidir. Logos bir yasal düzeni
yansıtır, insanın bedeninde ve ruhunda bir logos bulunduğu gibi, evrenin ve
doğanın da logos'u vardır. Logos insanda düşünce, doğada kanundur, her
yerde ve her şeyde vardır, ortaklaşa ve tanrısaldır. Logos'u bulmak, sırlarını
göz önüne sermek, insan sözüyle dile getirmek düşünürün asıl ödevidir. Logos
kavramıyla açılan bu çığır dosdoğru bilime varmış, öyle ki logos-logia bugün
herhangi bir araştırma dalında bilgini ve bilimi dile getirmek için kullanılan birer
ek olmuştur.
Mythos'la epos uyumlu bir bütün içinde birleştikleri halde, onlarla logos
arasında ilkinden ve gün geçtikçe kesinleşen bir karşıtlık baş göstermiştir.
Birbirine zıt iki akım almış yürümüştür. Ege kıyılarında filiz veren destanlar,
övgüler, ezgilerin yanında, gene tonya'da doğup gelişen bilim kolları: Fizik
Tiatematik, yer ve gök bilimi, tarih ve coğrafya. Bilginler mythos'un uydurduğu
epos'un dile getirdiği tanrı masallarını hor görür, yerdikçe yerer, evreni ve
insanı anlatmakta bu türün yalancı ve zararlı yollara saptığını ileri sürer
dururlar. Ne var ki evren tanımını dile getirmek için bu bilginlerin çoğu da epos
biçimine, yani destana özgü heksametron ölçüsüne başvurmaktan alamazlar
kendilerini. Yalnız Herakleitos düzyazıyla dile getirir düşüncesini.
Platon'un tutumu daha da ibret vericidir. Homeros'u tanrılar
üstüne yalanlar uydurdu, topluma zararlı efsaneler düzdü-diye
suçlamakla başımızı şişiren bu filozof "Devlet", ya da "Gorgias" gibi en
önemli dialoglannın sonunda gerçeğin gerçeğini, tanrılar katındaki
hakikati gözümüzün önüne sermek, fiziküstü kanıtlarla tanımlamak
istedi mi, bir mythos uydurur. Ne yapsın ki mythos'tan ayrı
düşünemez, düşüncesi mythos kalıbına kendiliğinden girer. Mythos
Yunan düşüncesiyle özdeştir denebilir hem yalnız Yunan mı, insan
düşüncesi ve onun ürettiği dille özdeş olsa gerek ki, Homeros'tan
bugüne dünya sanatçıları mythos'u kendilerine tükenmez bir esin
kaynağı olarak almışlardır.
Ama "mythologia" sözcüğünde mythos'la logos'un, karşıt bu iki
kavramın birleştiğini görmüyor muyuz? Mythologia efsaneler bilimi
anlamına gelmez mi? Hem gelir, hem de gelmez. Erken ilkçağda
"mythologein" diye bir fiil vardır, masal anlatmak demektir, sözlü
gelenekle dilden dile aktarılan efsanelerin ozan-larca sürdürülmesini
de belirtir. Mythologia kavramı da aynı anlama gelir. Hem masal ve
efsanelerin toplandığı kitap için, hem de ilkçağın sonlarında "mytho-
graphos", yani mythos yazarı denilen derleyicilerin yaptığı iş için
kullanılır. Ama mythologia bugün taşıdığı geniş ve kapsayıcı anlama
gelmemiştir ilkçağın hiçbir döneminde. Mythos, çok tanrılı bir dinin
tanrıları üstüne anlatılan efsane, mythologia da bu efsanelerin bir
araya geldiği kitap olduğuna göre, mythologia ilkçağın din kitabı olmak
gerek, oysa değildir ve hiçbir zaman olmamıştır. Çünkü bu efsaneler
İnanç - tek tanrılı dinlerde söz konusu edilen inanç - düzeyine
yükselmemiştir. Sözlü ya da yazılı yazın ve sanat kollarının hepsinde
durmadan konu edinilip işlenen ve işlendikçe değişen mythos'lar ne
kadar ozan, yazar, sanatçı varsa, o kadar biçim almış, bu nedenle
hiçbir zaman belli bir dinin tek kitabı halinde toplanamamıştır. Böyle
bir çeşitlilik, böylesine öğreti ve yöntem yokluğu, bu tür başıboşluk,
özgürlük ve özerklik başka hiçbir din ve efsanelerinde görülmemiştir.
İlkçağ mythos'u layiktir, din adamının değil, sanatçının uğraşıdır, onun
anlamı, yön ve biçimi din alanında verilmez, sanat alanında verilir. Asıl
yaratıcısı da sözdür ve söz ustasıdır. Mythos, epos, giderek logos bile
birleşmişlerdir onun doğup gelişmesine. Gerçekle ilişkisi olup
olmadığına gelince, mythos'un gerçeğini sözün dışında aramak
boşunadır. Asıl gerçek insan sözünün içinde, özünde, şiirindedir. Bunu
anladığı içindir ki, ilkçağ insanı sözle birbirinden renkli, büyüleyici ve
inandırıcı yapıtlar yaratabilmiş ve sözün bir kitap içinde donmasını
önleyerek, çağdan çağa, insan kanı gibi sıcak sıcak akmasını, böylece
canlılığını sonsuzluğa dek aktarmasını sağlamıştır.

MYTHOS YARA TICILARI


Herodot der ki, tanrı soylarını sayıp döken, tanrılara adlarını veren,
niteliklerini tanımlayan ve efsanelerini anlatan, Homeros'la
Hesiodos'tur. Yani çok tanrılı ilkçağ dininin yaratıcıları,
peygamberleridir onlar demeye getirir. Ne var ki bu yaratıcılığın neye
yarayacağını bilmez, bilemez Herodot. Yunan mythos'unun yazına
vurulması, evet, Homerosve Hesiodos'la başlar, ama orada kalmaz,
Homeros'la Hesiodos'un yarattıkları tanrı soylarına ve efsanelerine -
ki bu konuda ilk iki yaratıcının bile söyledikleri birbirini tutmaz - ekler,
katkılar yapılır, yazın türleri çoğaldıkça mythoslar da yeni anlatımlar
ve yorumlarla zenginleşir. Destan çağını îonya'da da, Yunanistan'da
da "melos" denilen lirik şiir türleri izler,
çalgı eşliğiyle Irk klflnln, ya da bir koronun söylediği bu ezgilerde de
mythos önemli bir yer hıl<ır, "hymnos" denilen övgülerde başlıca
konudur. Hele tragedya ile mythos yeniden doğar, tragedya
yazarlarının elinde bir daha yitiremeye-cegi bir öz ve anlamla yüklenir:
İnsanlık dramının aynası, simgesi oluverir. Konusunu gerçek olaylardan
alan bir iki tragedya dışında - ki bunlar da büyük tepkiyle karşılanmış
ve tutunamamıştır - tragedyanın tek kaynağı mythos'tur. Destandan
tragedyaya tür ve görüş ayrılığının gerektirdiği büyük bir farklılık
vardır. Destanda başrolü oynayan tanrılar arka plana itilir, yeni
tanrılar, yeni kahramanlar ön plana alınıp tragedya yazarının
seyircilerine yaşatmak istediği dramın gereklerine göre aydınlanır.
Dram insan dramıdır ama İpleri gene de tanrıların elindedir, onları
destanda olduğu gibi bir dağın tepesinden savaşı yönetir ya da bir
insanın ölüm kalımını tartıya vurur görmeyiz, amaç ve eylemleri saklı
kalır, anlaşılmadığı oranda da korkuçtur; tragedya tanrıları, bilerek ya
da bilmeyerek işlediği bir suç için insanı yıkıma götüren amansız yazgıyı,
lanete uğramış bütün bir soyun zincirleme suç ve cezasını simgeler.
Tragedyanın bu açıdan aydınlattığı mythos böylece alabildiğine
zenginleşir, ama iş bununla da bitmez: Bin bir kent devletine
ayrılmış olan Yunanistan'ın her bölgesi yerli mythos'unu yaratmak
ve yaşatmak hevesindedir. Koruyucu olarak seçtiği bir tanrı üstüne
kendi bölgesiyle İlgili efsaneler uydurmakta ya da olan efsaneleri
kendi din ve devlet politikasına göre yorumlayıp değiştirmektedir.
Efsane çemberleri böylece genişledikçe genişler: Troya savaşı
çemberine Atina, Thebai, Korinthos çemberleri katılır, Odysseus'un
serüvenleri destanına Argonaut'lar destanı eklenir, Dor ırklı boylar
lon mythos'unun kişileriyle boy ölçüşecek bir destan kahramanı
yaratıp bütün efsanelerini Herakles diye bir yarı tanrının çevresinde
toplarlar. Mythos böylece İçinden çıkılmaz girift ve karmaşık bir
toplam oluverir. Bu çokluğu aydınlığa kavuşturmak için gerçekten
bir mythos bilimine gerek vardır: O sırada, yani Yunan'ın klasik denilen
parlak çağı sona erip de yaratıcılığı azaldığı, sanat gücünün tükenmeye
yüz tuttuğu Helle-nistik denilen dönemde efsaneleri toplama ve
derleme işine girişilir. İskenderiye ve Bergama kitaplıklarının kurulup
çalışmaya açıldığı elyazmalarının alabildiğine çoğaltılıp eleştirildiği
dönemdir. Bu dönemde türeyen mythos yazarları bir yandan başta
Homeros olmak üzere büyük yazın yapıtlarını şerhler, notlar ve
açıklamalarla kopya etmeye, bir yandan da efsaneler toplayıp kitaplar
yazmaya koyulurlar. Bunların efsane derlemeleri bizim için önemli bir
kaynaktır. Roma imparatorluğu döneminde de efsane düzme süreci
canlıdır. Roma, Yunan mythos'undan esinlenerek kendi din ve
mitolojisini kurmak hevesine kapılır. Yunan tanrılarını kendi yerli
tanrılarıyla bir tutarak adlarını değiştirir, efsanelerin kimini
benimser, kimini atar, kimini yerli efsaneleriyle karşıtım. Ta ilkçağın
sonuna kadar bu böyle gider. Yunan-Roma mitolojisi dediğimiz bütün bu
kaynaklardan ve daha sayamadığımız başkalarından alınmış, toplanmış,
özetlenmiş efsane, masal ve öykülerin toplamıdır.

AKDENİZ MİTOLOJİSİ
Şimdi sorarım size: Mitoloji diye bir kitap yazmaya girişince bu bin bir
kaynak arasından hangisini seçip de anlatsın çağdaş bir yazar? Kaldı ki
mitoloji deyince başta Yunan-Roma mitolojisi diye bir kavram akla
gelir. Bu anlayış da hatalıdır.
Aslında bir Akdeniz çevresi efsaneler topluluğu vardır, onu Yunanistan
ve Ro-ma'ya mal etmemiz, bu efsanelerin Yunanistan ve Roma uyruklu
yazarların kalemiyle Yunanca ve Latince olarak yazılmış olmasından ileri
gelir. Oysa bu efsanelerin çıkış yeri ne Yunanistandır, ne de İtalya,
Anadolu'dur, Girit'tir, Mezopotamya'dır, Fenike, Mısır'dır, ya da
bütün bu yerlerdeki sözlü geleneklerin karışımından ortaya çıkmış bir
bütündür. Yunanlı ya da Romalı kaynak yazarlar anlattıkları efsanenin
asıl kaynağını araştırmazlar, onu bilseler bile kimi zaman siyasal
amaçlar güderek saklarlar, bile bile değiştirirler. Hem ozanlar ve
yazarlar özgür müdürler? Kimin için yazdıkları, kime hizmet ettikleri
belli olur. En büyük iki destan yazarı buna örnektir: Homeros
lonya'lıdır, gönlü Troya'dan yanadır, ama efendileri Troya savaşını
kazanmış, Anadolu'nun kilit noktası olan Darda-nos kalesini yıkmış
Akhalardır, onları kahraman göstermek zorundadır, oysa asıl insan-
kahraman Hektor'dur Ilyada'da. Vergilius ise Augustus çağının kültür
politikasına hizmet etmekle görevlidir, Roma'ya bir kahramanlık
geçmişi yaratmak amacıyla yazar Aeneis destanını ve Homeros'un tam
tersine asıl gücü kuvveti Troyalılarda göstermeye çalışır. Bu açı ve
erek farkları mythos anlatımında da farklılıklara yol açar.
İkinci bir güçlük mythos anlayışında gün geçtikçe artan değişik
görüşlerdir. Son yıllara dek "Yunan mucizesi" diye bir balon uçup
dururdu. Batı dünyası insan değerlerinin dile geldiği ve büyük sanat
yapıtlarıyla ölümsüzlük kazandığı tek kaynağın Yunan-Roma uygarlığı
ve kültürü olduğuna inanırdı. Bu dar görüşlü açıdan bakılınca Yunan
mucizesini yaratan asıl kaynak ve etkenlerin ne olduğu araştırılmaz,
görmezlikten gelinir, bu inancı sarsacak bir bulut ortaya çıktı mı,
bile bile ve bilimselliğe aykırı bir tek yönlülükle tartışmaya, giderek
kavgaya girişilirdi. Troya'nın Çanakkale yöresinde olmadığını,
Schliemann-Dörpfeld-Blegen üçlüsünün gün ışığına çıkardıkları koca
uygarlık merkezinin Homeros'un llyada'sıyla bir ilişkisi bulunmadığını
ileri sürmekte direnen sözüm ona bilginler bugün bile ortalıkta dolaşır
ve kör görüşlerini kitaplara aktarmak yolunu bulurlar. Arkeolojinin son
buluşları tarihle ilgili bilim kollarını göz kamaştırıcı bir ışıkla
aydınlatmaktadır ama Anadolu arkeolojisi daha yenidir, Hititlere
ancak son on, on beş yıl içinde yazılmış kitaplarda yer verilir,
yüzyılımızın başlangıcında yayımlanmış bir mitoljide bakarsınız ki Ana
Tanrıça Kybele'ye ancak yarım sütunluk bir yer ayrılmıştır. Apollon ya
da Artemis'i Türkiye'nin Ege bölgesinde topraktan çıkarılan anıtların
ışığında yorumlamak, değerlendirmek daha hiçbir derli toplu mitoloji
kitabına erek ve görev olmamıştır. Kısacası ilkçağın yazılı kaynaklarıyla
günümüzün buluşlarını bir araya getirerek çok yönlü bir görüşle
toplamaya daha pek az bilgin girişmektedir. Bu yolda Halikarnas
Balıkçısı çığır açıcı, yol göstericidir, yani Yunan'ı, Türk'ü olmayan,
uluslararası tek bilimsel gerçeği aramaya koyulan gerçek bir bilgindir.
Onun açtığı yoldan gitmekle birlikte eski yazın kaynaklarına da hakkını
vermek "Mitoloji Sözlüğü" adıyla okuyucuya sunduğumuz bu kitabın tek
amacıdır. Hemen söyleyelim ki bu kitap bir denemedir, eksiklerini,
yetersizliklerini bile bile yayımlamaya giriştiğimiz bir deneme.
Yukarda sözünü ettiğimiz sorunları bir dereceye kadar
çözümleyebilmek için bu "Mitoloji Sözlügü"nü hem bir sözlük, hem de
bir antoloji olarak düzenlemek yolunu seçtik. Efsanelik kişilerden kim
söz ediyorsa Homeros mu, Hesiodos mu, tragedya yazarları mı,
onların anlatımını elden geldiği kadar kendi metinlerinden vermeyi
denedik. Burada Türkiye'de Türkçe olarak bulunan kaynakların

H
çokluğu bizi sevindirdi Tercüme Bürosunun açtığı çığır ve Milli Egitim
Bakanlığı nın yayımladığı İlk klasikleri çevirilerinden bu yana çok
çalışılmış ve; Yunan-Latin yazınının ana yapıtları bugün okunur bir dille
kazandırılmış bulunmaktadır. Daha öteye gidilmiş, mitolojik öyküler ve
kişiler Batı yazınına olduğu gibi bizim de şiirimize konu olmuştur. Bizden
önce Türkçe mitolojiler de yayımlanmıştır. Elimize geçenleri
çalışmamıza ortak ettik. Bu çapta bir mitoloji sözlüğü bir tek kişinin
yapacağı iş değildi. Batı kaynaklı bir tek mitoloji kitabını çevirmek-
tense, kendi olanaklarımızla, kendi yazılı kaynaklarımızdan
faydalanarak özgün bir deneme yapmayı yeg gördük. Hangi
kaynaklardan nasıl faydalandığımızı, bu kitabı nasıl hazırlayıp hangi
yöntemlere göre dizdiğimizi kitabın sonuna eklediğimiz Sonsöz'de
belirtmekteyiz. Okuyucu bu bölümde, sözlüğü nasıl kullanacağını da
bulabilecektir.
Sözün kısası ben burada tek başıma değil, yapıtları ve çalışmaları
elime geçen birçok yazarlarla birlikte ortaya çıkmak istedim. Bu
kaynakları bulmada ve değerlendirmede ister istemez kişisel
eğilimlerime göre bir seçme yaptım. Okuyucu bunu bana bağışlasın ve
eleştirilerini, yergilerini, önerilerini benden esirgemesin. Çabamın tek
ödülü bu olabilir.
Borcum büyüktür: En başta hocam Prof. Dr. Georg Rohde'yi anmak
isterim. Mythos ve mythologia'nm ne olduğunu, böyle bir çalışmanın
bilimsel yollardan nasıl sürdürüleceğini de göstermiştir. Bu kitaptaki
"Kybele" maddesini onun 1937'deki Türk Tarih Kongresinde verdiği
tebliğe borçluyum. Ama asıl esin kaynağım sevgili ustam ve dostum
Halikarnas Balıkçısı'dır. Yurdumuzun eşsiz değerlerine saygıyı ve
sevgiyi o aşıladı bana. Çok borçlu olduğum bir kişi de, birlikte
çevirdiğimiz llyada ve Odysseia'yı güzelim şiir diliyle Türkçeye
kazandıran arkadaşım A. Kadir'dir. Bu kitap Homeros'la doludur, nasıl
olmasın ki Batı uygarlığının ilk ve en büyük ozanı yurttaşımız Homeros
burcu burucu Anadolu kokar.

Azra Erhat
İstanbul,
1972
Abas. (1) İlyada'da adı geçen gonaut'lar seferine katılmış.
Abant'lar boyuna adını veren Kyklop'ları öldürdü diye bir yıl
kahraman. Poseidon ile su perisi Olympos'tan sürülen Apol-lon'u
Arethusa'nun oğlu. sığırtmaç olarak kullanmış (Apotlon,
(2) Aigyptos oğullan amcaları Kyklop lar). Pelias'ın kızı Alkestis'e
Danaos'un kızlarıyla zorla evlenince, gönül veren Admetos onu elde etmek
için arabasına bir aslan; bir de yaban
gerdeğe girdikleri gece kanları
domuzu koşmak zorunda kalınca
tarafından öldürülürler. Yalnız
Apollon tanrı ona yardım etmiş ve
Hypermestra kocası Lynkeus'u esirger,
Admetos Alkestis'i almış, ne var ki
ikisinin birleşmesinden Abas adlı bir
düğün günü Artemis'e kurban kesmeyi
erkek çocuk doğar (Tab. 10). Abas unuttuğu için, tanrıça gerdeğini
Argos'ta kral olur, evlenerek yılanlarla doldurmuş. Apollon
Akrisios'la Proitos'u meydana getirir. Admetos'u bu beladan kurtarmış,
Akrisios'tan Danae, Danae'den bununla da kalmayıp Admetos'un
Perseus doğar. kaderini de değiştirmeyi başarmış:
Acca Larentia. (1) Roma'nın kuruluş Kader Admetos'un ölümü için saptadığı
efsa-nesi'nde sözü geçen çoban gün Pherai kralı yerine ölecek başka
Faustulus'un karısı. Kocasının dağda birini bulursa ertelemeye razı olmuş.
bulduğu Romulus ve Re-mus bebeklerini Ama o gün gelince Admetos yerini
benimser ve kendi on İM çocuğuyla alacak kimseyi bulamamış: Ne anası, ne
birlikte büyütür (Romulus). babası, ne uşağı, kimse ölmek istememiş,
yalnız genç karısı Alkestis kendisini
(2) Roma'nın kuruluş dönemlerinde feda etmiş. Alkestis Hades'e indikten
güzelliğiyle ün salmış bir kız. Bir bayram sonra Herakles tarafından kurtarılır
günü Hercules tapınağında tanrı ile (Herakles). Deli Dumrul efsanesine de
tapınak bekçisi bahse girişirler, zar konu olan bu motifi Euripides
oyununda kim kazana-' caksa "ötekine "Alkestis" adlı tragedyasında işlemiştir
bir ziyafet çekecek ve bu güzel kızla (Alkestis).
yatmasını sağlayacaktır. Oyunu
Hercules kazanır ve Acca ile sevişir. Kız
sonraları zengin bir Etrüsk'le evlenir ve Adonis. Köken ve kaynakları güney
yaşlı kocası ölünce bütün varlığını Roma Akdeniz çevresine uzanan tipik bir
halkına bağışlar. Anadolu efsanesi. Kybele-Attis
mythos'unun bir başka anlatımını veren
Admete. Bir Samos (Sisam) Adonis efsanesi bir toprak-be-reket
efsanesine göre, Perseus soyundan öyküsüdür. Birçok şiir ve masal
olan Admete Argos'ta tanrıça Hera yazarlarının özene bezene işledikleri bu
tapınağının rahibesiymiş. Elli sekiz yıl öykü şöyle özetlenebilir:
bu tapınağa hizmet ettikten sonra, Suriye kralı Theias, ya da Kıbrıs kralı
babası Eurystheus ölünce Argos'tan Kiny-ras'ın Myrrha ya da Smyma
kaçmak zorunda kalmış. Tanrıçanın adında bir kızı varmış, tanrıça
heykelini yanına alarak Sisam adasına Aphrodite'in lanetine uğrayan bu kız
sığınmış. Bir süre sonra Argos'luların babasına tutulmuş, onunla sevişmek
parayla tuttukları korsanlar Hera istemiş. Dadısının kurduğu bir düzenle
heykelini kaçırmaya kalkışmışlar, ama babasının yatağına girmiş ve on İM
gemiye bindirilen heykel yelkenlerin gece onunla sevişmiş, son gecesi de
açılmasına engel olmuş, tanrıça gebe kalmış. O gece babası, yanında
böylelikle Samos'ta kalmak istediğini yatan kadının kendi kızı olduğunu
belli etmiş. Samos Hera'sı diye anılan anlamış ve bu korkunç günahı
ünlü bir heykel İlkçağ arkaik sanatının temizlemek için, kılıcıyla kızının üstüne
en önemli yapıtlanndan sayılır. yürüyüp onu öldürmek istemiş. Ama
Sisamlılar Hera ve Admete adına yılda tanrılar Myrrha'ya acımışlar ve onu
bir bayram yaparlardı. babasının elinden kurtarmak için bir
mersin ağacına çevirmişler. On ay
Admetos. Pherai (bugün Elestino)
kadar sonra ağacın kabuğu çatlamış,
şehrinin kralı. Delikanlı olarak Kalydon
gövdesinden dünya güzeli bir bebek
avına ve Ar-
çıkmış. Çocuğun güzelliğine vurulan
Aphrodite onu büyütsün diye yeraltı
tanrıçası Persepho-ne'ye vermiş. Ama
Persephone de çocuğa
II
tutulmuş, onu Aphrodite'ye bir daha Argos'a sığınırlar. Adrastos kızlarından
geri vermeye yaraşmamış. Tanrıçalar birini Polyneikes'e, öbürü Deipyle'yi de
arasında kopan kavgaya yargıçlık eden Tydeus'a verir ve Polyneikes'le birlikte
Zeus, Adonis'in yılın dört ayını Thebai'ye karşı Yediler seferine önayak
Persephone'nin, dört ayını da olur. Falcı ve bilici olan Amphiaraos bu
Aphrodite'nin yanında geçireceğine, savaşta bütün önderlerin öleceğini, bir
geri kalan zamanda da istediği yerde Adrastos'un sağ kalacağını öngörmüştü.
yaşayabileceğine karar vermiş. Adonis Gerçekten de öyle olur, büyük
sekiz ay Aphrodite'nin yanında kalmayı yenilgiden sonra, Adrastos ölümsüz
seçince, tanrıçanın güzel delikanlıya atına binerek Argos'a kaçar. Sonra,
olan aşkını kıskanan öbür tanrılar (Ares ölen önderlerin oğullarıyla Thebai'ye
ya da Artemis) Adonis'in üstüne bir karşı Epikon'lar seferine katılır ve bu
yaban domuzu salmışlar, kasığından kez zaferi kazanır, ama savaşta
yaralanan Adonis'de kanaya kanaya can yitirdiği ogulunun yasına dayanamayıp
vermiş. Toprağı sulayan kanından ölür.
Manisa lalesi denilen bahar çiçekleri
bitmiş, öte yandan sevgilisinin yardımına Aedon. (Yun. Bülbül). (1) İlkçağ
koşan Aphrodite'nin ayağına diken yazarlarını çok etkileyen bu efsaneye
batmış, sıyrığından akan bir damla kan ilkin Homeros'ta rastlanır. Odysseia'da
tanrıçanın çiçeği olan beyaz gülü (XIX, 518) anlatıldığına göre, Aedon
kırmızıya boyamış. Pandareos'un kızı ve Thebai-li
Zethos'un karışıdır. Zethos'un kardeşi
Kışın yeraltında saklanan, baharla
Amphion Niobe ile evlenip çok çocuğu
birlikte yeryüzüne dönen ve aşk
olduğu halde, Aedon'la Zethos'un
cümbüşü içinde fış-kırıp gelişen bitkisel
yalnız bir çocukları olur: Itylos. Aedon
varlığı simgeleyen Ado-nis'e Suriye'de
eltisini kıskanır ve bir gece en büyük
özellikle kadınlar tapınırlardi: Yılda bir
oğlunu uykusunda öldürmeye kalkışır, ne
bahar bayramları yaparlar, saksılara,
var ki yanılır, karanlıkta Ni-obe'nin
sepetlere tohum dikerler, onları sıcak
oğlunu değil de kendi çocuğunu öldürür.
sularla sularlardı, böylece hızla büyüyen
Tanrılar Aedon'a acıyıp onu bir bülbüle
bu bitkiler kısa zamanda solup ölürlerdi.
dönüştürürler.
Adonis bahçeleri denilen bu çiçeklerin
karşısında kadınlar yas tutar ve "O ton (2) Miletos efsanesi şöyledir: Aedon
Odonin" (Vah Adonis!) çığlıklarıyle Milet'li Pandareos'un kızı ve
dövünürlerdi. Polytekhnos adlı sanatçının karışıdır.
Adonis efsanesi Sümer ve Hitit Kocasıyla birlikte Kolophon' da mutlu
kaynaklarından gelmedir. Adonis günler yaşarlar, İtys adında bir oğulları
İbranîce "efendi" anlamına gelen olur. Ama mutlulukları başlarına vurur,
Tammuz (Türkçe Temmuz) adının gurura kapılırlar-. Zeus ile Hera'dan
yunancalaştırılmış karşılığıdır. Tam-muz- daha mutlu bir çift olmakla övündükleri
Adonis efsanesiyle Hitit bereket tanrısı için, Hera ceza olarak kavga tanrıçası
Telepinu efsanesi arasında ilişki ve Eris'i sokar aralarına. Karı koca
benzerlik göze çarpmaktadır (Kinyas). birbirleriyle yarışmaya girişirler,
Polytekhnos araba yapmakta, Aedon
Adrastos. Talos'un oğlu, Argos kralı kumaş dokumakta. Kim daha çabuk
(Tab. 23). Efsanesi Thebai'ye karşı bitirecek-se, öbürüne bir hizmetçi
Yediler seferiyle ilgilidir. Bir aile kavgası bulup getirecektir. Yarışmayı Aedon
yüzünden yurdunu bırakıp, dedesi Sikyon kazanır, kocası da gider Efes'ten onun
kralı Polybos'un yanına sığınmak kız kardeşi Khelidon'u (Yun. Kırlangıç)
zorunda kalır. Bir süre sonra da onun alır, yolda onu kirletir, saçlarını kesip
vârisi olarak tahta çıkar, ama babasını köle kılığına sokar ve kız kardeşine kim
öldüren Amphiarâos'la görünüşte olduğunu bildirirse, onu öldüreceğini
banşarak, kız kardeşi Eriphyle'yi ona söyleyerek Aedon'a verir. Aedon kız
verir ve Argos krallığına döner kardeşinin bir gün çeşme başında dert
(Amphiaraos, Eriphylej. yandığını duyunca, onu tanır. İki kız
Bu arada Oidipus oğullarından kardeş öç almaya karar verirler, İtys'i
Eteokles, kardeşi Polyneikes'i öldürüp pişirirler ve babasına ye-
Thebai'den sürünce, bir yandan dirirler. Polytekhnos işin farkına varınca
Polyneikes, öte yandan da adam çılgına döner, İM kız kardeşi öldürmek
öldürdüğü için Kalydon'dan sürülen ister. Zeus
Tydeus,
araya girer ve birini bülbül, öbürünü hazine odasını, bir taşını yerinden
kırlangıç haline sokar. oynatıp kolayca çıkarabilecekleri
(3) Atina efsanesi: Tragedya biçimde yapmışlar Geceleri buraya
yazarlarının ve özellikle Sophokles'in girer, hazineden bir şeyler
yitik "Tereus" traged yasında araklarlarmış. Varlığının gün geçtikçe
anlatıldığı gibi, Prokne ile Philomela eksildiğini gören kral Girit'ten ünlü
Atina kralı Pandion'un kızlarıdır. mimar Daida-los'u çağırmış. Bir tuzak
Prokne Trakya kralı Tereus'la evlenir kurmuşlar ve İM hırsızı tam
ve İtys adlı bir oğulları olur. Ama yakalayacakken, Trophonios Aga-
Tereus Philomela ile de sevişir ve olup medes'in kafasını keserek kaçmış.
biteni kız kardeşine anlatmasın diye Başka bir anlatıma göre, Agamedes
dilini koparır. İki kız kardeş İtys'i kesip ile Trophonios Delphoi tapınağını
babasına yedirmekle öç alırlar. Tanrılar bitirince, tanrıdan ücretlerini
Prokne'yi bülbül, Philomela'yı kırlangıç istemişler, Apollon da altı gün yiyip
(başka bir anlatıma göre adı güzel sesli içip eğlenmelerini, yedinci günü
anlamına gelen Philomela bülbül olur), emeklerinin karşılığını alacaklarını
Tereus'u da hüthüt kuşuna bildirmiş. Öyle olmuş, yedinci gece
dönüştürürler. Aristophanes "Kuşlar" uykuya dalınca İM mimar bir daha
komedyasında bu dramı Hüthüt'ün uyanmamışlar. Tann onlara en büyük
ağzından şöyle anlatır: ödül diye tatlı bir ölüm bağışlamış.
yan garip bülbülüm, uyan, Agamemnon. Agamemnon Yunan myt-
Çöz tanrısal dilini, hos'unda tektir, eşsiz bir tiptir, yalnız
Dök yüreğinde ki acılan, İlya-da'da değil, efsaneler boyunca
Anlat o kutsal ağıtlarınla onun simgelediği kavramı onun kadar
Oğlumuzffys'in başınagelenleri. etkin ve belirgin niteliklerle canlandıran
Kızıl boynundan su gibi aksın
Oğlumuzun adını inleyen sesin,
başka bir kişi yoktur. Agamemnon
kraldır, krallar kralıdır, her biri bir
Sık fundalıklardan göklere yükselsin, bölgenin yönetimini elinde tutan birçok
Apollon, altın saçlı tanrı derebeylerinin başında, onları
Duyup bu acı yankıları, ordularıyla birlikte yöneten
Alsın fildişi çalgısını, başkomutandır. Buyruğuna tek sınır,
Karşılık versin sana, bölgesel kralların toplantısında çizilir,
Tanrı koroları kursun yukarda, bu kurultayda da başlıca kural
Ve ölümsüz dudaklarından çıkan danışmadır. Yunan mythos'u tanrılar
ezgiler tanrısı Zeus'un üstünde, ondan üstün
Karışsın sesine mutlu yüceliklerde. bir güç bulunduğunu gösterdiği gibi,
Aello. Harpya'lardan biri. Adı krallar kralı Agamemnon'un kişiliğinde
Kasırga anlamına gelir (Harpyalar). de krallığın hem erdemlerim, hem de
Aerope. Girit kralı Katreus'un kızı eksik ve zayıf yönlerini önümüze serer.
Bu bakımdan destana olduu kadar,
(Tab. 15). Girit'ten sürülüp Argos'a
gelir ve ilkin Pleisthenes ile evlenir, tragedyaya da esin konusu olmuştur
Agamemnon.
sonra Atreus'un karısı olur. Aerope,
Agamemnon ve Menelaos'un anaları İlyada'nın üçüncü bölümünde Helene
olarak gösterilir. Atreus'la Thyestes surların üstüne dizilmiş, savaş alanına
arasındaki kardeş kavgasında ölür bakan Tro-yalı ihtiyarlara en başta eski
(Atreus). eniştesi Aga-memnon'u "hem iyi bir
kral, hem güçlü bir savaşçı" olarak
Agamedes. Agamedes üvey oğlu tanıtır. Agamemnon'un krallık yetkisi
Trophoni-os'la birlikte Yunanistan'ın Zeus'tan gelmiştir. Homeros onun
en ünlü mimarla-rındanmış. Delphoi ve asasının, kral değneğinin tarihçesini
Thebai şehirlerinde yaptıkları anıtlar çizerken (İl. 11, 100 vd.), soyunu
parmakla gösterilirmiş: Delphoi'de Pelops'a kadar götürür, başka bir
Apollon, Arkadya'da Poseidon efsane koluna göre Agamemnon'un ilk
tapınakları ve Thebai'de Alkmene'nin atası Tantalos'tu. (Tab. 14 ve 15).
yatak odası ellerinden çıkmış. Boiotia İlyada'da Pelops oğullarının kan
kralı da onlara hazinesini saklamak için davasından söz edilmez, krallık normal
sağlam bir yapı ısmarlamış. Para hırsına yoldan Pelops'tan Atreus'a,
kapılan İM mimar da Atreus'tan Thyestes'e ve ondan
Agamemnon'a aktarılır; Atreus ile
Thyestes arasındaki kardeş
düşmanlığı ve onun sonu

I !
cunda İşlenen korkunç suçlar daha çok ması (Thersitesj. Bu eleştiri yalnız kralı
tragedyaya konu olmuştur (Atreus). degil, feodal Akha düzeninin tümünü
Ama destan Agamemnon'u bir krala kapsamaktadır (İl. II, 225 vd.).
özgü bütün nitelikleriyle canlandırır. Bu
Gene mi bir fisteğin var, Atreus oğlu?
kral portresi üstünde durmaya değer. Barakaların tunçla, kadınla dolu. Bir
tlyada'nın konusu, Agamemnori ile şehri alır almaz biz Akha 'lar onları
Akhille-ııs arasındaki kavga Agamemnon sana verdiydik ilk peşin. Bir de altın mı
yüzünden kopar. Ve bu kavgada krallar istiyor canın şimdi? Tutup getirelim
kralının tutumu, karakteri ve kişiliği Troya'Mardan birini, gelsin babası
bütün açıklığıyla ortaya serilir. kurtulmalık versin sana, altınla versin
sana, öyle mi? Taze bir kadın mı
Agamemnon kraldır ve her kral gidi istiyorsun yoksa, düşüp
kendi çıkarını, istek ve buyruklarını kalkmaya
emrindeki insanlannkinden üstün , bütün gözlerden uzakta, kapatmaya
görmekte ve bu İnanışa göre kendine
davranmaktadır. Tutsağı Khry-sels'i ? Başbuğsun, yakışık almaz Akha
geri vermek istememesi, vermek oğullarını
zorunda kalınca Akhilleus'unkini almakta yıkıma
sürüklemen. Size diyorum Akha
hiçbir sakınca görmemesi kavganın asıl
oğulları, hey, Akha oğulları denmez
nedenidir. Bu olayda karşısına çıkan kim size artık, Akha kadınları demeli, sizi
olursa olsun paylar, tersler, hiçe sayar aşağılık herifler sizi, Hadi yurda
(İl. I, 102 vd.). dönelim gemilerimizle, tek başına
... Kalktı hırsla bırakalım Troya'da onu, otursun onur
gücü yaygın Agamemnon, yiğit Atreus payının üstüne. Yardım etmeyelim de
oğlu, kapkara bir öfkeyle doluydu görsün sonunu, Saygısızlık etti
yüreği, yanıyordu iki gözü yalım yalım... Akhllleus'a, en üstün
yiğidimize,
Apollon'un Akha'lara gönderdiği aldı onur payını, yoksun bıraktı
salgının nedenini bilen Kalkhas bu öfke onu. Akhilleus'un içinde büyük bir
karşısında çekinir gerçeği söylemeye (İl. kin yok
I, 78 vd.). gene
de; hem gevşek davranmasaydı sana,
Kızdıracağım biliyorum Akha'lartn Atreus
saydığı oğlu,
adamı bu senin son küfrün olurdu ona.
, o adamın bütün Argos'lulara her
yerde sözü Bu sorunu Akha ordusunun nasıl
geçe çözümlediği de ilginçtir. Athena'nın
r. Kral azgın olur kızınca ayak verdiği esinle Odysseus sıraları dolaşıp
takımından
şöyle yatıştırır herkesi (İl. II, 193vd.):
birin
e, bir zaman öfkesini yenerse de, ...bilemezsin Atreus oğlunun niyeti
unutamaz ne? Akha oğullarını yokluyor şimdi o,
kinin ama ezecek yakında başlarını...
i, dışarı vurana dek taşır yüreğinde Öfkelenip de Akha'lara yıkım
onu. getirmesin
Ama Agamemnon ne Kalkhas'ı dinler, sakın
, Zeus'un beslediği kralların
ne de onun sözlerine uyulmasını salık amansızdır
veren Ak-hilleus'u, bildiğini yapar. Bu öfkesi...
davranışı tepki uyandırır. Tepkinin, daha güçlüdür onlar senden. Sense
yalnız kavgaya tutuştuğu Akhilleus'tan savaştan anlamaz korkağın birisin. Ne
gelmemesi, ordunun alt tabakasını kurultayda geçer sözün, ne savaşta
simgeleyen bir askerin de kralı en ağır geçer.
sözlerle kınaması dikkati çeker. Halkın Hem biz burada hepimiz kral
yöneticisini eleştirmesi dünya yazınında değiliz ki. Her taraftan bir ses
çıkarsa iyi olmaz, bir tek baş
ilk kez görülmektedir burada. Bu eleştiri
olmalı, bir tek kral. Kurnaz Kronis
Akhilleus'un ağzından şöyle dile gelir. oğlu şu değnekle bütün
"Ey doymak bilmek adam... Seni gidi yetkile
edepsiz, çıkarma düşkün yürek... Seni ri size krallık etsin diye verdi
şarap fıçısı, seni it gözlü, seni geyik Agamemnon 'al
yürekli... Halkını kemiren bir kralsın sen".
(İl. I, 122, vd.).
Ama yiğidin sözlerinden daha da
şaşırtıcıdır Thersites'in, halktan bir
adamın kralı kına-

14
At ıi

Agamemnon gene de bir zorba olarak ki Attes Agdistls'ten kaçmak İçin


gösterilmez llyada'da, aslında talihsiz Pesslnus'a gider ve orada kralın kızıyla
bir adamdır: Akhilleus'u kırdığına bin evlenmeye k.ılkı şır. Tam düğün gecesi
pişman olur, barışmak için ödün vermeye düğün ezgileri söylenmektedir ki
razıdır. Yiğidin olumsuz tepkisiyle Agdistis birdenbire çıkagelir. Attes onu
karşılaştıktan sonra, bir daha aynı görünce çıldırır ve erkekliğini keser,
uysallığı gösterir ve özür dileyerek Pessİnus kralı da aynı şeyi yapar. Attes
barışır (İl. XIX, 85 vd.). Her ölür, Agdistis de sevgilisinin bedeninin
davranışında sanki bir sakarlık vardır bozulmamasını sağlar.
Agamemnon'uh: Au-lis'te avlanırken Bu efsanenin başka bir anlatımı da
Artemis'i kızdırması, bu yüzden kızı şöyledir: Phyrgia ilinin sınırlarında Agdos
İphigeneia'yı kurban etmek zorunda adlı ıssız bir kaya varmış, orada Kybele
kalışı bu kralın hatalarını ne kadar tanrıçaya bir taş biçiminde tapılırmış.
pahalıya ödediğini gösterir (İphigeneia). Zeus tanrıçaya tutulmuş, onunla
Karısının ve onun âşığı olan kendi birleşmeyi başaramayınca tohumunu bir
amcaoglunun elinden öldürülmesi bile kayanın üstüne bırakmış. Bu tohumdan
aynı yarı komik, yarı trajik kaderin Agdistis doğmuş, hünsa imiş, Agdis-tis'i
belirtisidir (Klytaimestra, Aigisthos). Dionysos sarhoş ederek erkekliğinden
etmiş; uzvundan bir badem ağacı
İlyada onun kahramanlıkları ve
çıkmış, bunun meyvesini Sangarios
öldürdüğü Troyalı yiğitlerin adıyla
ırmağının kızı Nana göğsüne almış, gebe
doludur, ama Agamemnon burada da tam
kalıp Attes'i doğurmuş. Sangarios
başarılı değildir, ne savaşta bir
Nana'ya çocuğu dağa bırakmasını
Akhilleus ya da bir Aias olabilir, ne de
buyurmuş. Bebek gelen geçenin ilgisini
kurultayda bir Nestor ya da Odysseus
çekmiş, onu bir tekenin sütüyle
gibi üstün bir akıl gösterebilir. Onun
beslemişler, tekenin sütü olamayacağı
kişiliğinde Homeros ve yolunu izleyen
halde, adının Phrygi a dilinde teke
bütün ozanlar krallık kurumunun kusur ve
anlamına gelen "artagus" teke ile
eksikliklerini ortaya sermek
ilişkisini göstermektedir. Ne var ki bu
istemişlerdir sanki.
artagus sözcüğü "güzel" anlamına da
gelebilir. Her neyse Agdistis ile Kybele
Agaue. Kadmos ile Harmonia'nın kızı,
ikisi birden gönül vermişler bu güzel
Jno ile Semele'nin kardeşi,
delikanlıya, ama Phrygia kralı Midas onu
Pentheus'un anası (Tab. 18). Zeus'la
kendi kızına almak istiyormuş. Derken
Semele'nin aşkı üstüne dedikodu yaptığı
Agdistis Attes'i çıldırtmış, delikanlı bir
için, Semele'nin oğlu tanrı Di-onysos
çam ağacının dibinde erkekliğini keserek
anasının öcünü almış. Bakhalar sürüsüne
can vermiş. Kybele tanrıça onu gömmüş,
katılan Agaue, oğlu Pentheus'u bir
toprağa akan kanından biten
vahşi hayvan sanarak kendi eliyle
menekşeler dibinde öldüğü çamı
parçalamış. Bu konu Euripides'in
çepeçevre sarmışlar. Midas'ın kızı da
"Bakkha'lar" tragedyasında işlenmiştir
umutsuzluğa düşerek canına kıymış,
(Pentheus, Bakkha 'lar).
Kybele onu da gömmüş ve onun mezarı
üstünde de menekşeler bitmiş. Ayrıca
Agdistis. Pausanias'ın anlattığı Agdistis mezarı üstünde bir badem ağacı
efsanesi ana tanrıça Kybele'nin büyümüş. Agdistis Zeus'a yalvarmış
Pessinus'taki kültüne ilişkin bir Attis'in bedeni hiç bozulmadan kalsın,
efsanedir. Zeus bir gece düş görerek çürümesin diye, Zeus da bu dileğini
tohumunu yeryüzüne döker. Bundan yerine getirmiş. Attis'in saçları
hünsa bir varlık doğar: Agdistis. Hem büyümeye, küçük parmağı da oynamaya
kadın, hem erkek olan bu yaratığı devam edecekmiş. Bu sözü aldıktan
tanrılar ele geçirir ve erkeklik uzvunu sonra Ag-disüs sevgilisinin ölüsünü
kesip atarlar, uzuvdan bir badem ağacı Pessinus'a götürmüş, orada gömmüş ve
meydana gelir, ırmak tanrı Sangarios'un anısına bir bayram ile bir rahip heyeti
(Sakarya) kızı bu ağaçtan bir badem kurmuş.
koparıp göğsüne saklar, bundan gebe
kalarak Attes (başka kaynaklara göre Bu efsanelerde Agdistis ile ana
Attis) adlı bir oğlan doğurur. Onu dağa tanrıça Kybele birbirine karışmaktadır.
bırakır. Attes büyüyünce öyle yakışıklı, Motifleri toprak bereketini ve bitkinin
öyle eşsiz güzellikte bir delikanlı olur ki öldükten sonra yeniden dirilmesini
o zaman salt kadın olan Agdistis ona simgeleyen bu efsaneler da-
âşık olur. Ne var
ha çok alegorik birer anlam taşır. Aia. Yun. "aia" veya "gaia" toprak
Bunlardan amaç, Pessinus'taki Kybele demektir. Aia, Kolkhis ülkesinin eski
kültünde rahiplerin belli zamanlarda ve adıdır (Argo-naut'lar).
törenlerde erkeklik uzuvlarını
kesmelerinin nedenini ve kaynağını Aiaie. Odysseia'da büyücü tanrıça
anlatmaktadır. Kybele tanrıçanın ise Kirke'nin adasına verilen ad (Kirke).
Anadolu'da ve çevrede tarih öncesi Aiakos. Yunanlıların en dürüstü, en
çağlardan Roma devrine değin çeşitli dindarı diye anılan Aiakos, Zeus'la su
adlarla tapım gördüğü herkesçe perisi Aigi-na'nın oğludur (Tab. 21).
bilinmektedir (Kybele). Anasının adını alan Aigina adasında kral
iken uyruklarının hepsi vebadan ölmüş,
Agenor. Epaphos'un oğlu, lo'nun Aiakos da babası Zeus'a yalvarmış ki
torunu olan Agenor tanrı Zeus'un adada bol sayıda bulunan karıncaları
soyundandır (Tab. 10). Io inek kılığında insana dönüştürsün. Baştanrı oğlunun
dünyayı dolaştıktan sonra Mısır'a gelir, bu dileğini yerine getirmiş.
orada Zeus'tan olan oğlu Epaphos'u
Karıncalardan dogma bu adamlara
doğurur, Epaphos da Nil tanrısı
Myrmidon'lar (Yunanca "myrmeks"
Neilos'un kızı Memphis'le evlenir ve
karınca demektir) denmiş. Aia-kos'un
Libya adında bir kızları olur. Afrika'nın
torunu Akhilleus sonraları Myrmi-
bir bölgesine adını veren bu kız tanrı
Poseidon'la birleşerek ikiz doğurur: don'ları kendi ordusu olarak Troya
Agenor ile Belos. Belos Mısır'a, Agenor seferine götürmüştür.
ise Fenike'ye yerleşir. Tyr ile Sidon Tanrıların çok sevdiği Aiakos'tan
kentlerinin kralı olur. Kızı Europe tanrı Yunanlılar bir dilekte bulunmuşlar:
Zeus tarafından kaçırılınca Agenor Ülkelerini kasıp kavuran kuraklığa son
oğulları Kadmos, Phoiniks ve Kiliks'i kız vermesi için Zeus'a yakarmasını
kardeşlerini aramaya gönderir, bulup istemişler ve Zeus bu dileği de yerine
getirmedikçe dönmemelerini buyurur. getirmiş.
Hiç biri de geri gelmez, Akdeniz Aiakos'un Aigina'dan Telamon ile
çevresinde kentler kurup yerleşirler Peleus, bir denizkızı olan Psamathe'den
(îo, Epaphos, Belos, Europe). (Yun. Kum) Phokos (Yun. Fok balığı) adlı
bir 03lu olmuş. Phokos'un atletik
Aglaie. Adı parlak anlamına gelen yarışmalarda başarılarını kıskanan
Aglaie Zeus ile Eurynome'den doğmuş ağabeyleri Telamon ile Peleus kafasına
üç Kharit tanrıçanın biridir bir disk atarak öldürmüşlejr onu.
(Kharit'ler). Hesiodos'a göre Aglaie Aiakos da hak yerine gelsin diye sürmüş
Kharit'lerin en gencidir ve tanrı oğullarını Aigina'dan.
Hephaistos'la evlenmiştir. Bu hakseverliği ona öldükten sonra
Hades ülkesinde yargıç olmayı sağlamış.
Aglauros (yahut Agraulos). Atina Gerçi Ho-meros destanlarında
kralı Aiakos'un böyle bir sıfatı yoktur, ama
Kekrops'un üç kızından biri. Tanrıça Platon onu ölüler yargıcı olarak
Athena, içinde Erikthonoios'u sakladığı gösterir ve Asya'lı Minos ile Rhada-
sepeti ona verip sakın açmamasını manthys'in yanıbaşında Avrupa'dan
söyler. Ama kardeşleri Herse ve gelen ruhları yargıladığını ileri sürer
Pandrosos'la birlikte Aglauros (Gorgias, 524a).
merakını yenemez ve sepeti açarlar,
Aiakosoğlu. llyada'da Akhilleus'a
içinde yılanlarla sarılı bir bebek
verilen soyadı (Tab. 21).
görünce korkudan çıl-dırarak Atina
Akropolünden aşağıya atarlar Aias. İlyada'da İM Aias'ın adı geçer,
kendilerini (Erikhthonios). biri, "küçük Aias" Oileus'un oğludur ve
Lok-ris'lilerin önderi olarak gelmiştir
Agron. Kos (Istanköy) adasında Troya savaşına, öteki, "büyük Aias"
Byssa ve Telamon'un oğlu, Akhilleus'un amca
Meropis adlı İM kız kardeşiyle yaşayan çocuğu ve Salamis adasının kralıdır
ve yalnız toprak işleriyle uğraşan bir (Tab. 14 ve 21). Bu İM Aias birbirinden
delikanlı. Bu üç kardeş toprak çok ayrı kişilerdir, ama hep omuz om-
tanrıçasından başka hiçbir tanrıya
saygı göstermedikleri için ceza olarak
kuş biçimine sokuldular: Meropis
baykuş oldu, Byssa martı oldu, Agron da
yagmurkuşu haline dönüştürüldü.

16
za savaşırlar. Bu dayanışmayı şöyle Aralarını sonunda Akhilleus bulur,
tanımlar Homeros (İl. XIII, 702 vd.). yatıştırır Aias'ı bu kötü huyu Aias'm
başına bela olacaktır. llyada'daki
Oileus'un çevik oğlu Alas hiç, ama hiç
ayrılamaz Telamon'un oğlu Aias'tan, olaylardan sonrasını an talan
yeni sürülen tarlada şarap rengi İki destanlarda Aiasınm İşlediği büyük bir
öküz suç söz konusudur: Troya şehrinin
nasıl düştüğü, Akha'lann eline geçtiği sırada
gönüldeş olur da çekerlerse sabanı; Priamos'un kızı Kassandra Athena
boynuzlarının kökü bol bol ter döker, tapınağına sığınmış, tanrıçanın heykeline
gittikleri zaman yarık boyunca uca
doğru yalnız cilalı boyunduruk ayırır sımsıkı sarılmıştır. Aias kızı sığınağından
onları ayırmak, dışarı çekmek ister ve dinsel
birbirinden, töreleri hiçe sayarak bu işi başarır.
işte Aias 'lar da tıpkı öyle, omuz Akha'lar bu günahı kendisine ödetmek
omza destek oluyordu birbirine. için Aias'ı taşlamaya koyulurlar. Ne var
ki bu kez kendi de Athena sunağına
Bu iki yiğit Akha ordusunun canı
sığınıp yalvarır. Tanrıça yiğidi böylece
ciğeridir, katılmadıkları hiçbir savaş,
ölümden korumuş olur, ama cezasız
başaramayacakları hiçbir yiğitlik yoktur.
bırakmaz: Dönüş yolculuğunda Akha'lar
Aias'lar arasındaki bu birlik,
korkunç bir fırtınaya tutulurlar, Aias'm
beraberliğin asıl nedenini, bu iki yiğidin
gemisi batar, Poseidon yiğidi kurtarır,
nitelikleri ve kaderleriyle birbirinden çok
ama bu kez Aias Athena'nın öfkesine
değişik olmalarında aramalı. Bunu daha
karşın kurtulduğuna böbürlendiği için
iyi anlamak için her birini ayrı ayrı
tanrıça Zeus'un yıldırımını alarak kendi
incelemeliyiz.
öldürür akılsız yiğidi.
(1) AİAS OİLEUS OĞLU . Aias Aias'ın işlediği günahların cezasını
İlyada'da şöyle çıkar karşımıza (İl. II, yurdu da çeker: Yiğit öldükten sonra bile
526 vd.). uzun bir süre Lokris toprağı verimsiz
Lokris 'lilere Oileus oğlu çevik Aias kalır, ikide bir salgınlar baş gösterir.
komuta Delphoi'ye çare sorulduğunda, tanrı
eder, sözcüsü şu cevabı verir: Kassand ra'nın
Telamon'un oğlu Aias'mki kadar değil kaçırılıp ırzına geçilmesinin kefareti
boyu
olarak her yıl Lokris'ten Troya'ya iki
boşu
ondan ufak, hem çok ufak, 'kendirden genç ki/ gönderilmeli ve Athena
bir zırh giymiş küçümencik bir tapınağına kurban edilmelidir. Bu töre
adamdır ama, de bin yıl sürdürülmelidir. Lokris'liler
bütün Hellen'leri, Akha'ları kargı bunu yapmışlar, ikinci yılından sonra
atmakta kızlar kurban edilmeyip Athena rahibesi
geçer. olarak Troya'da alıkonulmuşlar.
Aias kırk tane kara gemiyle gelmiştir
Tro-ya'ya, ama onun komuta ettiği (2) AİAS TELAMON OĞLU
bölükler hiç benzemez öbür Telamon'un oğlu Salamis'li Aias Troya
savaşçılara: Okçular Lok-ris'liler, hafif savaşına yalnız on iki gemi getirdiği
silahları kullanmakta ustadırlar, öteye de halde, Akha'lann, Akhilleus'tan sonra en
hiç gidemezler (İl. XIII, 712 vd.). yiğit savaşçı-sıdır. Görünüşü, boyu
Aias Hektor'a karşı teke tek savaşa bosuyla küçük Aias'ın tam karşıtıdır.
da hazırdır, gemilerin yanındaki çetin Akha'lann kalesi diye anılan Aias'ı
boğuşmaya katılır. Patroklos'un ölüsünü Priamos surların üstünden görünce,
Troyalıların elinden kurtarmaya da yanındaki Helene'ye sorar (İl. m, 226
yardım eder. Ama sert, kavgacı ve kimi vd.).
zaman kabadır; Patroklos'un ölüsü için Kim o, öbür Akha 'lı, soylu, Irlyarı
yapılan araba yarışmasında Aias yiğit, Argos'luları başıyla, geniş
İdomeneus'la kavgaya tutuşur, omuzlarıyla
Girit'lilerin önderi de şöyle tanımlar onu aşan?
(İl. XXIII, 483 vd.).
Helene de bu yiğidin "eşi görülmedik
Aias, kavgacı başı, akılsız adam, Aias" olduğunu söyler.
Akha'lardan geri kalırsın her
İşte, senin aklında hiç çeviklik Savaşa hazırlanırken şöyle tanımlanır
yok. Alas (İl. VII, 206 vd.).

M 1 .;' 17
I \U l\ / I I I İ U O

Aiasgiydi ısıldayım tunç zırhını, rete uğramıştır. O sırada bir bunalım


silahlarla sarıp sarmaladı bedenini, geçirir, bizim bugünkü deyimlerimizle bir
fırladı, tıpkı devyapılıAres gibi şizofreni ya da paronaya krizi, bir gece
yürüdü, Kronos oğlunun, yürek pusu kurar, elinde kılıcıyla Akha
kemiren savaş
gücüyle ordusunu yok edeceğim diye bir sığır
birbirleri üstüne saldırttığı erler sürüsüne saldırır, hayvanların hepsini bir
arasında savaşa giden Aresgibi tıpkı. bir öldürür, soykaları çadırına taşır, öç
İşte böyle atıldı öne o, dev yapılı Aias, aldım diye şenlik yapar. Bu işte tanrı
Akha 'larm kalesi. Korkunç yüzünde parmağı vardır, Aias'ı tanrıça Athena
bir gülümseme. Geniş adımlar bu korkunç yanılgıya düşürür. Aias
atıyordu altında ayakları, uzun gölgeli kendine gelip ne yaptığını, kimleri
kargısı sallanıyordu. öldürdüğünü görünce düşmanlarının
Aias kalkanıyla dikkati çeker Akha'lar karşısında rezil olmaya dayanamaz.
arasında. Korkunç diye nitelenen bu Çektiği acı korkunçtur. Bunca büyük bir
kalkan yedi kat deri, bir kat da tunçtan kahramanın böyle gülünç bir duruma
yapılmıştır. Hek-tor'la savaşta Troya'lı düşmesi Aias'ın katlanacağı bir çöküntü
yiğidin kargısı altı kat deriyi geçer, son değildir: Kılıcının üstüne atar kendini ve
katına saplanır kalır, derken Hektor, canına kıyar. Sophokles'in bu
"ovada duran, kara, pürtüklü, iri" bir tragedyasında ününü ömrünün sonuna
kaya parçası alır ve Aias'ın kalkanını tam kadar koruyamayan büyük adamın dramı
göbeğinden vurur. Ama Aias daha büyük dile getirilmiştir.
bir kayayla onu saf dışı eder (İl. VII,
268 vd.). Aidoneus. Yeraltı tanrısı Hades'in
Aias Hektor'u alt etmekle kalmaz, başka bir adı (Hades).
Tro-ya'nın sayısız yiğidini tepeler, Aietes. Güneş tanrı Helios ile Okeanos
öldürür; saldırıda da, savunmada da hep
kızı Perseis'in oğlu (Tab. 8). Önce
başta gelir, önde yürür, Akra'ların
Korinthos tahtına çıkar, sonra
gevşediğini gördü mü, hemen koşar,
Karadeniz'in güney-dogu kı-yılannda,
kışkırtır onları, güçlerine güç katar.
Kafkas dağının eteklerinde bulunan
Aias kendi çıkarını hiç düşünmeyen
Kolkhis (bugünkü Gürcistan) ülkesine
ülkücü bir kahramandır, savaşın en çetin
kral olur. Büyücü Kirke'nin ve Minos'un
anlarında aslan gibi dövüşür, sorumluluk
karısı Pasiphae'nin kardeşi ve Medeia
duygusu Agamemnon'unkinden daha
ile Apsyr-tos'un babasıdır.
üstündür, Akhil-leus'un bir kız uğruna
savaştan çekilmesini, savaş arkadaşlarını Kız kardeşi Helle ile Asya'ya kaçan
hiçe saymasını sert sözlerle kınar. Öyle Phrik-sos Kolkhis'e sığınmış ve üstünde
ki tanrılar bile derin bir saygı beslerler uçtuğu kanatlı koçu Zeus'a kurban
Aias'a, Akha'lara söz geçirmek için ona ettikten sonra, altın postunu Aietes'e
baş vururlar. armağan etmiş. Kral da onu tanrı
Ares'e adanmış ormandaki bir meşe
İlyada'da en erdemli yiğit olarak
ağacına asmış ve bekçi olarak önüne
karşımıza çıkan Telamon oğlu Aias'ın
korkunç bir ejder dikmiş, lason
adına birçok efsaneler daha
kurulmuştur. Bunların arasında şair Argonaut'larla birlikte altın postu
Sophokles'in "Aias" adlı tragedyasında almaya gelince, Aietes ona birçok
ele aldığı yürekler acısı dramı üstünde sınamaları başarırsa postu vereceğini
duralım: söylemiş. Medeia'nın yardımıyla altın
postu çalıp kaçan Argonaut'ların
Akhilleus öldükten, Troya savaşı da
bittikten sonra, Thetis'in tanrı peşine takılmışsa da oğlu Apsyrtos'un,
Hephaistos'a yaptırıp oğluna getirdiği Medeia'nın kesip denize serptiği
silahlar kime kalacak diye kavga kopar parçalarını toplamakla vakit geçirmiş ve
Akha komutanları arasında. Thetis umutsuzluğa kapılarak Kolkhis'e
ister ki Akhilleus'tan sonra en yaman dönmüş. Orada da tahtından olmuş,
savaşçı kimse o alsın silahları. O adam da yıllar sonra yurduna dönen kızı
Telamon oğlu Aias'tır, ama Agamemnon Medeia'nın yardımıyla tacını yeni
ile Menelaos ne yapıp yapıp silahlan baştan elde edebilmiş (Argonaut'lar).
Odysse-us'a verirler. Aias çileden Aigeus. Atina kralı Pandion'un oğlu,
çıkmış, küçük düşürülmüş, ünü, değeri
These-us'un babası (Tab. 24). Pandion
hiçe sayılıp ağır bir haka-
bir devrim sonucu Atina'dan
sürülünce, Aigreus onu

1 «
AİGYPTO
S

kardeşleriyle birlikte yeniden tahta Aigisthos. Thyestes'ln oğlu (Tab.


çıkarmayı başarır. 14 ve 15). Atreus ile Thyestes
Aigeus İM kez evlendiği halde çocuğu arasındaki kardeş kavgasını sürdürür.
olmaz. Bunun nedenini Delphoi Atreus Thyestes'ln oğul larını öldürüp
tapınağında tanrı sözcüsüne sormaya kendisini Mykenai'den kovun ca,
gider. Aldığı cevabı pek anlamaz ama, Thyestes kardeşinden öç almak
dönüş yolunda Troizen'de kalır ve ora çarelerini arar. Bir tanrı sözcüsü ona
kralının kızı Aithra ile birleşir. Aithra'ya, ancak öz kızından bir oğlu olursa,
bir oğlu olursa, babasının adını Atreus'u öldürebileceğini bildirir.
bildirmeden büyütmesini söyler. Aithra Thyestes de bir gece gizlice kızı Pelope-
bir çocuk doğurur. Bu çocuk kahraman ia'nın koynuna girer ve onu gebe
These-us'tur. Delikanlılık çağına gelince, bıraktıktan sonra kaçar. Pelopeia
Theseus Atina'ya döner ve amcası Aigisthos'u doğurur. Kimden olduğunu
Pallas'ın tahta göz dikmiş elli oğlunu alt bilmediği bu çocuğu kırlara bırakır, bir
edip babasına kendini tanıtır (Aithra). süre sonra da kendisini tanımayan
Ama Aigeus mutsuz bir kraldır. Bunca amcası Atreus'la evlenir. Çobanların keçi
dertten sonra, Panathenaia bayramında sütüyle besleyip büyüttükleri Aigisthos
yarışan Girit atleti Androgeos'u (adı Yun. keçi anlamındaki "aix"ten
öldürttüğü için kral Minos'un korkunç türemedir) Mykenai sarayına gelir.
isteklerine uymak zorunda kalır: Her yıl Atreus onu iyi karşılar, kendi ogluymuş
Atina gençliğinden yedi erkek ve yedi gibi benimseyerek yetiştirir. Sonra da
kız Minotauros'a yedirilmek üzere Gi- Thyestes'i öldürmekle görevlendirir.
rit'e gönderilmektedir. Theseus bu Ama Aigisthos Thyestes'in kendi öz
duruma bir son vermek üzere canavarı babası olduğunu anlar ve onun yerine
öldürmeye gider. Yola çıkmadan önce Atreus'u öldürür. Bir süre baba-ogul
babasına söz verir ki zaferle dönerse, Mykenai'clc hüküm sürerler, sonra
gemisine bir beyaz yelken çekecektir. Atreus'un oğlu Aga memnon tarafından
Dönüşte bu sözünü unutur ve gemisi kovulurlar. Agamemnorı Troya seferine
kara yelkenleriyle girer limana. These- çıkınca Aigisthos Mykenai'ye döner,
us'un yolunu gözleyen Aigeus kara kralın karısı Klytaimestra'yı baştan
yelkenleri görünce oğlunu öldü sanarak çıkarır. Agamemnon Troya'dan dönünce
kendini denize atar. İçinde boğulduğu ikisi birden kahpece vururlar onu.
denize adı verilerek Aigaios Pontos (Ege Aigisthos, yedi yıl hüküm sürdükten
denizi) denmiştir. sonra Agamemnon'un oğlu Orestes
tarafından öldürülür.
Aigina. Irmak tanrı Asopos'un kızı Kuşaktan kuşağa süregiden bu kan
(Tab. 21). Aigina'ya tutulan Zeus onu davası tragedya şairlerine tükenmez bir
Oinone adasına kaçırır. Aigina bu adada esin kaynağı olmuştur. Aiskhylos'un
Aiakos'u doğurur. Sonradan Aktor'la "Agamemnon" ile başlayan "Oresteia"
evlenip, Patroklos'un babası olacak üçlüsü, Sophokles'in "Elektra",
Menoitios'u dünyaya getirir. Aiakos bir Euripides'in "Elektra" ve "Orestes"
süre sonra adaya bir Pelasg soyu adlı tragedyaları bu aile dramını çeşitli
yerleştirip Oinone'ye anasının adını ayrıntılarıyla ve başka başka açılardan
vererek Aigina der (Aiakos). ele alarak canlandırırlar. Aigisthos
adının "Odyssei-a" da da sık sık geçmesi,
Aigis. Homeros destanlarında tanrı Atreus oğulları efsanesinin Homeros
Zeus ve Athena'nın kalıp sıfatlarından destanları kadar eski olduğunu
biri de "aigis taşıyan"dır. Aigis, Zeus'un gösterir. (Od. I, 32-43; m, 256-275;
Girit mağarasında kendisini emziren keçi IV, 518-537).
Amaltheia'nın derisiy-le yaptığı bir
kalkandır. Yılanlarla çevrili, ortasında bir Aigyptos. Belos'la Ankhinoe'nin oğlu
Gorgo kafası bulunan aigis kalkanı korku (Tab. 10). Aigyptos ile ikiz kardeşi
salarak orduları bozguna ugratırmış. Danaos'un dedeleri tann Poseidon,
Zeus'un Titanlara karşı savaşında ataları da Zeus'la lo' dan doğma
kullandığı ve kendisinden başka yalnız Epaphos'tur. Afrika kıtasına egemen
Athena'ya verdiği bu kalkan kudretin olan Belos oğlu Danaos'a Libya'yı, Al-
bir simgesi olmuştur. gyptos'a da Arabistan'ı verir, ama
Aigyptos gider, "Melampodes" (kara
ayaklar) üiktllnl, yani Mısır'ı fetheder
ve oraya adını varlı
Aigyptos'un elli oğlu, Danaos'un da elli de bir tanrı korur, kurtarır onu. Savaş
kızı olmuş. Aigyptos bu kızları oğullarına meydanında görelim onu (İl. V, 296 vd.).
almak istemiş. Bu konuda İM kardeşin Kocaman kargısı, kalkanımla Aineias
arası açılmış ve Danaos elli kızıyla yere
birlikte Afrika'dan kaçıp, soylarının atladı,
kaynağı olan Argos'a sıgınnuş. Danaos Akhalaralıp götürmesin/er diye
kızları, kendilerini kovalayan Aigyptos ölüyü gücüne güuenen aslan gibi
oğullarıyla evlenmek zorunda kalmışlar, dolaştı
ama düğün gecesi kocalarını çevresind
öldürmüşler. Tek başına desteksiz kalan e, önünde kargısını, yuvarlak kalkanını
Aigyptos da üzüntüden ölmüş (Danaos, tutuyordu
,
Danaos Kızları). öldürmek için yanıyordu karşısına
Aineias (Lat. Aeneas). Tanrıça çıkanı, korkunç çığlıklar atıyordu.
Aphrodite ile Troya'lı prens Derken Diomedes kocaman bir taş
Ankhises'in oğlu Aineias Homeros'un atar üstüne, Aineias'ı kalçasından
İlyada destanında önemli bir rol vurur, yiğit düşer, o sırada anası
oynamakla kalmamış, klasik Latin Aphrodite'nin telaşını görmeli (İI.V,
şairlerinin en büyüğü olan Vergilius'a da 311 vd.).
bir destan esin-lemiştir. "Aeneis", yani Aphrodite bu yüzden yaralanır.
Aeneas destanı Troya'lı yiğidin Troya Aineias'ı Apollon Troya kalesindeki
yangınından sonra Anadolu'dan göçmesi tapınağa kaçırarak kurtarır. Öbür
ve İtalya'ya yerleşerek Roma _ şehrine tanrılar da katılırlar bu çabaya.
temel olacak yeni bir yurt kurmasını Aineias'ın Troya önünde ölmeyeceği,
anlatır. Aineias'ın bu İM destanda da Dardanos soyunu sürdürmekle görevli
beliren çok yönlü kişiliğini incelemek olduğu tanrı Poseidon'un ağzından
gerekir: söylenir İlya-da'da (İl. XX, 292 vd.).
Soy ağaçlarından da belli olduğu gibi
(Tab. 17) Troya kral soyunun ilk atası ... Kaderi kurtulmaktır Aineias 'ın
Zeus ile Elektra'nın oğlu tohum ekmeden, iz bırakmadan
Dardanos'tur, Troya'nın kurucusu ölmemeli, yok olmamalı Dardanos soyu,
ölümlü kadınların verdiği çocuklar
Tros ile kral soyu İM dala ayrılır: İlos arasında Kronos oğlu Dardanos'u
ile Assarakos, İlos'un torunu olan seuerdi en çok. İğreniyordu artık
Priamos Troya kralı, Assarakos'tan Priamos 'un soyundan, güçlü Aineias
üreme Ankhises ise Dardanie şehrinin kral olacak Troya 'lılara, kral olacak
yöneticisidir. Ankhises ile Priamos ve çocuklarının çocukları.
Hektor ile Aineias aynı kuşaktan
amcaogullarıdır. Ama Aineias'ın Bu sözler, bizi dosdoğru Vergilius'un
Priamos oğullarından üstünlüğü bir Aene-is'ine götürür. Aineias İlyada'da
tanrıçanın oğlu olmasından gelir (İl. II, pek rol oynamaz artık, Troya'nın
819vd.). yıkımından sonraki olaylardaki rolü
bütün ayrıntılarıyla Aeneis'te anlatılır.
Dandanie İllerin başında Aineias var,
Ankhises 'in İlyada sonrası efsanelerinin çoğu bu
oğlu, tanrısal Aphrodite doğurdu onu destanda anlatılmıştır: Tahta atın
Ankhises't şehre alınması ve Laokoon faciasından
en; bakmadı tanrıçalığtna, birleşti sonra (Laokoon), Aineias babası
lda Ankhises'i omuzlarına alarak ve oğlu
eteklerinde bir ölümlüyle. Askanios'u da elinden tutarak İda
Babası nasıl tda dağının eteklerinde dağına kaçar. Troya'nın kutsal
yaşamışsa (Ankhises), Aineias'ın heykellerinden Palladion'u da
çocukluğu, delikanlılığı da oralarda yüklenerek yola koyulur, karısı Kreusa
arkalarından gelirken birden ana
geçer, AkhiUeus'la ilk çatışması da
tanrıça Kaybele tarafından kaçırılır
orada olur (İl. XX, 90 vd.).
(Kreusa,). Eşi de, düşünde gördüğü
Troya savaşında Aineias Priamos Hektor'un tayfı da Ae-neas'a batıda
oğulların-dan hiç geri kalmaz, Hesperia ülkesine gidip Troya' yi
Hektor'la denk gider, kimi zaman orada yaşatmasını buyururlar.
Hektor'u bile aşıp ona öğüt vermek Odysseia' nın serüvenleri örnek
durumuna gelir (İl. XVII, 335 vd.). alınarak anlatılan bu yolculuk Trakya,
Hektor kadar yiğitçe savaşır Girit ve kuzeybatı Yunanis-
Akha'ların en güçlü kahramanlarına
karşı, ama her kezinde

20
)S

tan kıyılarından Sicilya'ya geçişle Önce lulius Caesar, sonra Augustus'un


başlar, Ankhises orada ölür, sonra da soyu olan lulü'lerin Troyalı Aeneas ve
korkunç bir fırtı-na Aeneas'ı Libya Ankhi-ses'le tanrıça Aphrodite'de
kıyılarına atar. Kartaca kraliçesi Dido kaynak buldukla rını, Roma'nın
epizodu Odysseus'un Alkino-os'un Akdeniz'in en soylu haneda nınca
sarayında yaptığı gibi, Aeneas'ın o güne kurulduktan sonra düşman olarak bili
kadar olan serüvenlerini anlatmasına nen batı ile doğuyu büyük bir birlik
fır-sat verir. Aeneas'a gönlünü içinde barıştırmış olmasını göstermek,
kaptıran Dido onu Afrika'da alıkoymak kendisinin de Homeros gibi ozanların
istediği halde, tanrılar Aeneas'ın bir an ozanına dayanıp onun yolunda, ondan
önce yeni Troya'yı kurmak görevine esinlenerek destan yazdığını dile
dönmesini buyururlar. Yiğit getirmekle Aeneis destanı gerçekten
arkadaşlarıyla yola koyulur, Dido canına çığır açmış, ilkçağla ortaçağ arasında
kıyar (Dido). Güney İtalya'da Cumae köprü kurmuştur. Aeneas'ı da yeni bir
şehrine vanrlar, Romalıların inançlarına tip insan olarak canlandırmış olması
göre burada yeraltı ülkesine açılan üstünde durmaya değer. "Pius Aenas"
Avernus gölü vardır. Cu-mae'nin tanrı (dindar Aenas) diye anılan kahramanın
sözcüsü Sibylla Aeneas'ı ölüler ülkesine tutum ve davranışı Homeros
götürür. Burada Aeneas, babası An-
destanlarındaki yiğitlerinkinden
khises'le görüşür ve kendisini bekleyen
farklıdır. "Pietas" diye tanımlanan
parlak kaderi onun ağzından öğrenir.
kavram dine saygıyı da aşan bir
Home-ros'la Dante'nin yeraltı dünyası
erdemdir, Augustus'un ve Augustus çağı
anlatımı arasında yer alan bu parça
insanının ülkü bildiği geçmişe, geçmişin
ilkçağ yazınının en belirgin, en ünlü
değerlerine bağlılık, ulusal tarih ve
sayfalarmdandır. Bütün bu bilgileri
kültüre sonsuz saygı ile onu
edindikten sonra Aeneas yeryüzüne
soylulaştırmak için başka, yabancı da
döner, İtalya kıyılarını kuzeybatıya doğru
izleyip Tiber ırmağının arzına varır. olsa benimsenen kaynaklara bağlama
Oranın yerlileri, Rutul'larla savaşa girişir çabası, kültüre hizmet için en büyük
ve arkadaşlarını ırmak ağzında bırakıp örnekleri göz önünde tutarak yarat
içeriye doğru Pallantea şehrinin alıkta onlara ulaşma amacı ve bu
bulunduğu yere varır. Burası Palantinus uğurda sonsuz bir sorumluluk duygusu,
tepesiyle Roma şehrinin ilerde bütün bunlar "pietas" denilen kavramın
kurulacağı yerdir. Yunanistan'dan içerdiği ve Aeneis destanında
göçme olan kral Evandrus Aeneas'ı iyi canlandırılan Aeneas tipinin tam bir
karşılar, başında oğlu Pallas'ın bulunduğu başarıyla simgelediği erdemlerdir.
bir bölük askerle arkadaşlannın yanına
gönderir. Bu arada Rutul'ların kralı Aîolos. (1) Yunan ulusunun efsanelik
Turnus Troya'lılara saldırmıştır. Aeneas atası sayılan Hellen ile Orseis adlı
Turnus'u teke tek savaşta öldürür. Nympha'nın oğlu, Tufan kahramanları
Destan Aeneas'ın bu zaferiyle kapanır. Deukalion ile Pyrrha' nın torunu, Doros
ile Ksuthos'un kardeşi ve Sisyphos,
On İM bölümlük Aeneis destanı bitmiş Arthamas, Kretheus ile Salmone-us'un
değildir. Vergilius onu sona babası (Tab. 20).
erdiremeden ölmüş, eserini bitiremediği Aiolos, Çanakkale yarımadasından
için onun yakılmasını da buyurmuştu.
Mende res ırmağına kadar uzanıp,
Roma'nm kuruluşuna kadar olan
Midilli adasını d.ı içine alan Aiolis kıyı
olaylarla efsaneler tarihçilere konu
bölgesine ve onlarda oturan soyla, onun
olmuş ve uzun uzadıya anlatılmıştır.
konuştuğu Aiol diline adını vermiştir.
Vergili-us'un Aeneis destanıyla en
büyük' başarısı kendi çağının ulusal (2) Deniz tanrı Poseidon'un oğlu,
kültürüne bir kaynak bulmuş olması, yellerin yöneticisi, Aiolos Notos,
Roma'nın geçmişini ta Anadolu'nun Boreas, Euros ile Zephyros adlı dört
büyük uygarlık merkezi Troya'ya kadar büyük yeli bir tulum içinde kapalı tutar
götürmekle ona uluslararası bir derinlik ve ancak Zeus'tan aldığı buyruklarla
vermiş bulunmasıdır. Büyük Latin ortaya salar.
şairinin amacı Augustus'un damgasını
Odysseia destanında Odysseus'un
bastığı çağının dünya ve İnsan görülün*
Aio-los'un adasına varışı anlatılır, bu
bir ufuk açmasıydı.
ada şöyle ni-Irlrniî:
Yıkılmaz tunçtan bir duvarla boyu şölen yaparlar. Bu yüzden de Zeus,
çevriliydi bu Po-seidon ve İris gibi Olympos tanrıları
ülkelerine sık sık uğrar, şölenlerine
yüzden ada, katılırlar.
şehir oturtulmuştu göğe yükselen bir Troya savaşının İlyada'dan sonraki
kayanın üzerine. bölümlerini anlatan "Aithiopis" destanı
Aiolos konağında bir düzine çocuğu ile (kayıptır) adını bu ulustan aldığı gibi,
yiyip içmekte, şölen yapıp gönül baş kahramanı da Eos'la Tithonos'tan
eğlendirmektedir. Yeller tanrısı, doğma Aithiopia kralı Memnon'dur
Odysseus'u iyi karşılar, tam bir ay (Memnon).
konukladıktan sonra içine azgın yelleri
sımsıkı bağladığı sığır derisinden bir Aithra. Troizen kralı Pittheus'un kızı.
tulum verir ona ve arkasından tatlı bir Aige-us kısırlığı konusunda kâhine
Zephy-ros yeli salarak uğurlar gemisini. danışmaya gittiği Delphoi'den dönerken
Böylece dokuz gün dokuz gece giderler, Troizen'de bir gece kalmış ve tanrının
İthaka topraklarına yaklaşırlar ki, cevabını doğru yorumlayan Pittheus
Odysseus uykuya dalar, onu kıskanan onun kızıyla yatmasını sağlamış, bu
yoldaşları da teknenin dibindeki tulumu birleşmeden de Theseus doğmuştu.
alıp çözerler. Yeller hep birden dışarıya Ne var ki o gün Aithra tanrılara sunu
fırlar, korkunç bir fırtına kopar. Fırtına sunarken Posddion'a rastlamış ve deniz
Odysseus'un gemisini gerisin geri Aiolia tanrı ile sevişip kızlığını yitirmişti. Bu
adasına atar, ama bu kez tanrı onu sert yüzden Theseus'un tanrı oğlu mu, insan
sözlerle kovar, tanrıların lanetine oğlu mu olduğu belli değildir.
uğramış bir adamı tutmaktan çekinir. Aithra'yı Aigeus'la birlikte yaşadığı
Odysseia'nın X. bölümünde (1-79) Atti-ka'dan Dioskur'lar kaçırmışlar ve
anlatılan bu serüven destanın en renkli kardeşleri güzel Helena'nın yanına
öykülerinden biridir. hizmetçi olarak vermişler. Bir
Aison. Kretheus'la Tyro'nun oğlu, söylentiye göre Helena'yı Paris'le
İason'un babası (Tab. 22). Kretheus'un kaçmaya iten bu kadınmış. Troya
Tesalya'da kurduğu İolkos şehri düştükten sonra torunları Aithra'yı
kendisine miras kalır, ama üvey kardeşi kurtarmışlar, ama Theseus'un ölüm
Pelias onu tahtından atıp tutuklar, haberini alınca Aithra canına kıymış
üstelik de oğlu İason'u Kolkhis'e altın (Aigeus, Theseus).
postu almaya gönderir, bu tehlikeli Aius Locutius. Lat. "aio" ve "loquor"
seferden sağ dönmeyeceğine inanarak söz
(Argona-ut'lar). Gerçekten de bir süre söylemek, "aius locutus" ise söylenmiş
sonra lason'un öldüğü haberi gelir. söz anlamına gelir.
Pelias artık kardeşini korkusuzca Galya orduları Brennus komutanlığında
öldürmeyi göze alır. Ancak, Ai-son'un Ro-ma'ya doğru ilerlerken (İ.Ö. 390)
boğa kanı içerek kendi kendini gökten gelen bir ses, şehrin yaban
zehirlemesine izin verir. Latin şairi ellerin saldırısına uğrayacağını bildirmiş.
Ovidius'a göre, İason Medeia ile birlikte Kimse bu sese kulak vermemiş, ama sesin
Yunanistan'a dönünce, büyücü kadın dediği doğru çıkmış: Gal-yalılar Roma'ya
Aison'u diriltmekle kalmamış, onu bir saldırmış, şehri yakıp yıkmışlar, yağma
iksirle gençleştirmiş de. etmişler. Romalılar düşmanı kovduktan
Aithcr. Esir, yani dünyayı saran hava sonra, diktatör Camülus tanrı sesinin
tabakasının üstündeki arı ve ışıklı gök. duyulduğu yerde bir tapınak yapılmasını
Hesio-dos'a göre Aither, Erebos ile buyurmuş ve Palatinus tepesinin kuzey
Nyks, yani yeraltı karanlığıyla, yeryüzü eteğinde 'Aius Locutius" denilen
karanlığından dogmadır. tanrısal varlığa tapınak dikilmişti.
Aithiopcs. (Yun. yüzü yanıklar demek). Akademos. Attika'lı kahraman.
Ho-meros destanlarında sık sık adı Akademos, Theseus güzel Helena'yı
geçen bu efV sanelik ulus Okeanos kaçırıp Afrika'da alıkoyunca, kız
kıyılarında, güneşin doğup battığı uçsuz kardeşlerini aramaya gelen Di-
bucaksız bir ülkede oturur. Güneşe böyle oskur'lara kızın saklandığı yeri bildirmiş.
yakın oldukları için yüzleri yanmış ve Akademos'un mezarı Atina'nın
esmerleşmiştir. Sonsuz bir mutluluk dolaylarında, Kerameikos denilen
içinde yaşarlar, tanrılara kurbanlar bölgenin ötesindey-
kesip gün

99
AKi n I (x
IS
di. Kutsal bir ormanla çevrili bu bölge de karısı Peleus'a tutulur, onu baştan
Platon "Akademeia" adıyla anılan ünlu çıkarmaya uğraşır, başaramayınca, yiğidi
okulunu kurmuştu. "Akademi" oradan namusuna göz dikmiş olmakla suçlar.
gelir. Akastos konukluk yasalarını çiğnememek
İçin Pe-leus'u kendi eliyle öldürmek
Akakallis. Kral Minos'un kızlarından
İstemez. Bir ge-
biri. Tanrı Apollon ile sevişmiş ve
Miletos'u doğurmuş (Miletos).
Akamas. (1) Antenor'la Theano'nun
oğlu, İlyada'da adı geçen Troya'lı yiğit.
Akha'ların kampına saldırıda önemli bir
rol oynar. Meri-ones tarafından
öldürülür.
(2) Gene İlyada'da adı geçen ve
Troya'lılar
safında dövüşen Trakya'lı önder.
Telamon
oğlu Aias tarafından vurulur.
(3) Theseus'la Phaidra'nm oğlu,
Troya sa
vaşında rol oynayan, ama İlyada'da adı
geç
meyen Akha yiğidi. Paris Helena'yı
kaçırın
ca, Akamas güzel kadını geri istemek
için
Troya'ya elçi olarak gönderilir. Sonuç
verme
yen görüşmeler sırasında Priamos'un
kızı La-
odikeia ile tanışır ve sevişir, bir
oğulları bile
olur. Troya'nın düşmesine yol açan
tahta atla
giren sekiz Akha yiğidinden biridir.
Akarnan. Alkmaion ile su perisi
Kallirho-
e'nin oğlu, ünlü kâhin Amphiaraos'un
torunu (Tab. 23). Kendisi daha
çocukken, babası, Arkadya kralı
Phegeus tarafından öldürülünce, anası
tanrı Zeus'tan oğlunun çabuk
büyümesini dilemiş, Akarnan birkaç ay
içinde erginlik çağına ermiş ve
Phegeus'la çocuklarını öldürerek öç
almış. Sonra da batı Yunanistan'da
adını taşıyan Akarnania ülkesini kurmuş.
Akastos. İolkos kralı Pelias'ın oğlu
(Tab. 22). Argonaut'lar seferine ve
Kalydon avına katılır. Pelias'ın kızları
Medeia'nın öğütlerine uyarak babalarını
kesip kazanda kaynatınca, Akastos kral
olur ve İason'la Medeia'yı İol-kos'tan
sürer (Pelias).
Kalydon avı sırasında Akastos'un başı
derde girer: Arkadaşı Peleus kaza ile
kaynatası Eurytion'u öldürür ve bu
suçtan kendini arındırmak için
Akastos'un sarayına sığınır. Akastos'un
ce av yorgunluguyla uykuya dalmış olan
konugunu dag başında silahsız olarak
vahşi hay vanlara yem olsun diye bırakır.
Ama at adam Kheiron Peleus'u kurtarır.
Peleus da öfkesine kapılıp gider,
Akastos'la karısını öldürür.

Akhalar. Homeros destanlarında ve


özellikle İlyada'da Yunanistan
yarımadasından gelip Troya seferine
katılan savaşçıların hepsine birden
"Akhaioi", "Danaoi" ya da "Argeioi"
denmektedir. İlk İM isim bir ülke adına
dayan -mayıp, yalnız bir ırk ya da ulus adı
olarak kullanıldığından, İlyada
çevirisinde "Akhalar" ve "Danaolar" diye
karşılanmış, Argos diye bir kent
bulunduğundan, Argos adı da genellikle
bütün Peloponez'e verildiğinden,
"Argeioi" deyimi "Argoslular" diye
verilmiştir. Bu konu için İlyada
çevirisinin önsözünde daha ayrıntı-lı bilgi
bulunabilir (s. 25).

Akhates. Aineias'ın kara gün dostu.


Troya yangınından kaçan Aineias'ın
yanından ayrılmamış, onunla birlikte
İtalya'ya kadar gitmiş ve bütün
serüvenlerini paylaşmış. Latince "Fidus
Achtes" diye anılan adı, sadık, vefalı
dost anlamına gelen bir deyim olmuştur.

Akheloos. Batı Yunanistan'ın Akarnania


ile Aitolia bölgeleri arasında akan en
uzun ırmağı. Hesiodos'ta (Theog. 340)
ve Homeros'ta (İl. XII, 84) adı geçen
Akheloos Okeanos'la Tethys'ten dogma
üç bin ırmağın en büyüğü ve ırmak
tannlann kralı imiş.
Akheloos'un birçok öyküleri vardır:
Herak-les destanıyla ilgili bir efsaneye
göre, Akheloos Kalydon kralının kızı
Deianeira'ya aşıkmış, ama ırmak
tanrının biçimden biçime girme, kimi
zaman boğa, kimi zaman ejder olma
yetisinden ürken kız Herakles'Ie
evlenmeyi yeg görmüş. Bu yüzden güçlü
yiğitle ırmak tanrı arasında yaman bir
güreş başlamış. İlk karşılaşmada yenilen
Akheloos koca bir yılan kılığına girmiş,
Herakles onu tam boğacakken de azgın
bir boğa oluvermiş. Bu kez yiğit boğanın
bir boynuzunu kopararak alt etmiş
Akheloos'u. Irmak tanrı Deianeira'dan
vazgeçmiş, ama boynuzu geri almak için
Herak-les'e Zeus'un keçisi
Amaltheia'nın çiçek ve yemiş saçan
bolluk boynuzunu vermiş; başka bir
öyküye göre, ünlü bereket boynuzu
ırmak tanrının kendi boynuzuymus,
çünkü yaygın
AM-ltKUlN

toprakları sulayan ırmaklar bereketin (1) SOYU VE DOĞUŞU. Soy


simgesidir (Deianeira, Herakles). ağaçlarından (Tab. 21) belli olduğu gibi
Akhilleus, Pele-us'la Thetis'in oğludur.
Akheron. Yeraltı dünyasını, ölüler
Thetis, bir Nereus kızı, yani bir deniz
ülkesini bize ilk anlatan Homeros'tur.
tanrıçasıdır (Tab. 6), ama Akhilleus ana
Onun ardından Vergilius gelir ilkçağda,
tarafından olduğu kadar baba
sonra da ortaçağın en büyük şiiriyle
tarafından da tanrılara ve en büyük
Dante. Ama Home-ros'un taslağı, adları
tanrılara bağlıdır: Dedesi Aiakos,
kavramlarıyla o gün bugün hep yeni filiz
Zeus'la Aigina'nın oğludur, Aigina ise
veren bir ağaç gibi yaşar. Yeraltında
ırmak tanrı Asopos'un kızı ve Okeanos
akan ırmakları şöyle tanımlar Ho-meros
ile Tethys'in torunudur.
(Od. X, 508):
Akhilleus'un. doğuşu üstüne anlatılan
Ama geçtiğin zaman Okeanos'u efsane şudur: Nereus kızı Thetis'e
geminle, Orada alçak kıpı var ve tanrılar tanrısı Zeus da, deniz tanrı
Persephone 'nin Poseidon da âşıktırlar, o kadar ki Zeus
onunla evlenmeyi bile düşünür, ama bir
uzun uzun kavaklar göreceksin, kısır kâhin (bir anlatıma göre tanrıça The-
l
e mis, bir başkasına göre Prometheus)
r, derin anaforlu Okeanos 'un kıyısında
çek Zeus'a haber verirler ki, Thetis'ten
karaya gemini, doğacak olan çocuk kaderin buyruğuna
sonra çıkyola, Hades bataklığına göre babasından daha güçlü olacaktır;
doğru, orada Akheron 'a bunun üzerine tanrılar Thetis'i bir
Pyriphlegeton ve Kokytos ölümlü ile evlendirmekten başka çare
akar bulamazlar ve kendisine koca olarak
, Styks 'ten gelen sular da dökülür
Phthia kralı Peleus'u seçerler. Thetis bu
oraya.
evlenmeyi oğlu Akhilleus için silah
Aeneas destanında da (Aen. VI, 295) istemeye gittiği Hephaistos'a yana
anlatılan Akheron çamurlu suların yakıla şöyle anlatır (İl. XVIII, 429 vd.):
kaynayıp- bur-gaçlandıgı dipsiz bir Söyle, Hephaistos, Olympos 'taki
bataktır. Kharon'un ka-yıgıyla bu çamur tanrıçalar
ırmağını geçtikten sonradır ki varılır arasında,
asıl Hades'e (Hades). yüreği benim gibi acılı biri var mı ?
Akheron Yunanistan'ın Epir Zeus bunlar arasında bir bana verdi
bölgesinde akan bir ırmağın da adıdır. acıları, bunca deniz tanrıçalarından
Belki ıssız bir bölgede derin bir yarın bir beni verdi ölümlü kocaya, Aiakos
içine dalıp kapkara bir batak olarak oğlu Peleus 'a, katlandım bir adamın
denize döküldüğü içindir ki, ilkçağ bu
yatağına girmeye, istemeye
istemeye, tiksine tiksine.
ırmağın yeraltı dünyasına aktığına
inanmıştı. Yanlış bir etimoloji adını Thetis ile Peleus'un düğünü
"Acılar Irmağı" (akhos, Yun. acı demek) Tesalya'da Pe-lion dağının tepesinde
diye tanımlardı. kutlanır, tanrıların hepsi de hazır
Efsaneye göre Akheron Helios'la bulunurlar. Kavga tanrıçası Eris'in
Gaia'nın (güneşle toprağın) oğludur. düğüne çağrılmadı diye kızıp masanın
Olympos tanrıla-rıyla Titan'lar üstüne bir altın elma atması üç tanrıça
arasındaki savaşta susuzluktan yanan arasındaki güzellik yarışmasına yol açar
devlere su içirdiği için Zeus'un lanetine (Paris). Uğursuz başlayan bu evlilik
uğramış ve yeraltı ülkesine uğursuz gider. Gerçi Thetis'in birçok
kapatılmıştır. çocukları olur, ama bir ölümlü ile
evlendiğine üzülen ve çocuklarını kendisi
Akhilleus. Akhilleus Yunan mythos'una gibi ölümsüz kılmak isteyen Thetis
en çok konu olmuş kişidir. Homeros'un geceleri kalkar, onları ateşin üstüne
büyük İlyada destanı aslında İlyon, yani tutarmış, bundan amaç gövdelerindeki
Troya şehrinin destanı değil, ölümlülük tohumlarını yok etmekmiş.
Akhilleus'un destanıdır, bu kahramanın Birçok çocuğu böylece yanarak öldükten
bir eylemiyle başlar, bir eylemiyle biter. sonra, bir gece Peleus uyanmış, bakmış
Ne var ki İlyada'da anlatılan olaylar ki karısı olacak deniz kızı küçük
Akhilleus efsanesinin ancak çok kısa bir Akhilleus'u topuğundan tutmuş, aleve
bölümüdür. Bu kahraman üstüne ilkçağın vermiş. Tepesi atmış, çocuğu kaptığı
başından sonuna dek uydurulan efsane gibi, Thetis'i evinden kovmuş, bir
ve masallar o kadar çoktur ki, onları ölümlüyle düşüp
kapsayarak özetlemek için, bölüm bölüm
ayırmak gerekir.
kalkmaktan hoşlanmayan tanrıça da yemek isterdi, oturturdum seni
denizin dibine dalmış, bir daha dizlerimin üstüne, etini keser,
varmamış kocasının yanına. Peleus ağzına verir, dudaklarına
yedinci çocuğu olan Akhille-us'u böylece uzatırdım şarabı,
göğsümde gömleğimi ıslatırdm boyuna,
kurtarmış, ama çocuğun dudakları ve sağ arsızlık eder, şarabıpüskürtürdün
ayağının aşık kemiği yanmış, Peleus ağzından,
hekimlikte usta olan at adam Kheiron'a senin yüzünden neler çektim ben,
vermiş Akhilleus'u, o da yanan kemiği, neler.
koşmakta üstüne olmayan bir devin
(3)ALİN YAZİSİ. Akhaların en büyük
iskeletinden aldığı bir kemikle
kahra
değiştirmiş (Kheiron), A-khilleus da bu
manı Akhllleus'un, Troya savaşının başarı
yüzden böyle hızlı bir koşucu olmuş.
ve
Başka bir efsaneye göre Thetis oğlunu
ateş üstüne tutmamış da, Styks
ırmağına batırmış, böylece gövdesini
silah işlemez hale getirmiş, ama
topuğundan tuttuğu için bir orasından
yara alabilirmiş. Nitekim Akhilleus
sonradan bu yerinden vurulup
öldürülmüş.

(2)ÇOCUKLUĞU. At adamın yanında


A-
khilleus büyütülür ve eğitilir. Kheiron'un
ana
sı da, karısı da çocuğa bakmışlar, biraz
yeti
şince at adam ona öğretmediğini
bırakma
mış: At yetiştirmesini, saz çalıp ezgi
söyleme
sini, güzel konuşmasını ve her şeyden
önce
de kargı atmakta, savaşmakta,
dövüşmekte,
araba sürmekte ve koşmakta kimseden
geri
kalmamasını, çağın yiğitlerinin hepsinden
üs
tün olmasını. Erdemlerin her çeşidine de
alış
tırmış: Acıya dayanmayı, yalan
söylememeyi,
ölçülü ve dayanıklı olmayı hep
Kheiron'dan
öğrenmiş. Akhilleus Kheiron'dan
öğrendiği
hekimliği ve edindiği ilaçlan Troya
savaşında
yaralılar üstünde kullanır. Kheiron'un
yanın
da Pelion dağında ne kadar kaldığı belli
değil
dir, İlyada'da Kheiron'dan eğitim
gördüğü
gerçi söylenir, ama Troya'ya kendisiyle
gelen
lalası Phoiniks onu nasıl büyüttüğünü
şöyle
anlatmaktadır (İl. XI, 485 vd.):

Tanrıya benzer Akhilleus, seniben


getirdim
bu hale,
canım gibi sevdim, yetiştirdim
seni bensiz ne şölene gitmek
isterdi canın, nede evde yemek
başarısızlık şanslarını elinde tutan o
yenilnez savaşçının trajik bir yazgısı
vardır, bunu kendisi de, anası Thetis de
şöyle dile getirirler (İl I, 352 ve 414):
"Anaml Kısacık bir ömür sürmek için
doğurdunsa beni..."
"Uzun değil, kısacık bir ömür verdi
kader
sana."
Akhilleus gerçi kaderini kendi
seçebilir, Thetis İM şıkkı şöyle dile
getirmişti oğluna (Il.. IX,411vd.):
İki ayrı kader götürecek beni ölüme:
Burada kalır, savaşırsam Troya
çevresinde, tükenmez bir ün var,
dönüş yok. Dönersem yurduma, sevgili
baba toprağına, ünüm olmasa da
çokyaşayacağım, ölüm öyle çabucak
gelip çatmayacak.
Akhilleus az yaşasa da ünlü yaşamayı
seçmiş ve bunun için Troya savaşına
katılmaya karar vermişti, ama anası (ya
da babası) onun ölmesini önlemek için
bazı düzenler kurum lardı. Bu konuda
anlatılan ve İlyada'da izine
rastlanmayan efsane şöyledir: Akha
öndetL ri Troya seferine gitmek üzere
hazırlığa başlayınca, o zaman genç bir
delikanlı olan Akhilleus sefere
katılmamak İçin Yunanistan'ın
karşısındaki Skyros adasına gönderilir
ve orada kral Lykomedes'in sarayında
konuklanır. Ne var ki Akhilleus kız
kılığına girmiş ve kralın kızları arasına
karışmıştır. Haremde yaşayan
Akhilleus'a Pyrrha (kızıl saçlı) adı
verilmiş, bir söylentiye göre de
Lykomedes'in kızlarının biriyle sevişmiş
ve ileride adı geçecek oğlu
Neoptolemos (Pyrrhus) da ondan
doğmuştu. Öte yandan Akhaların kâhini
Kalkhas'ın Akhilleus sefere katılmazsa
Tro-ya'nın alınamayacağını bildirmesi
üzerine, Odysseus yiğidi aramaya çıkar,
Skyros'a varınca kurnazca bir düzen
tasarlar, gezgin satıcı kılığına girip
Lykomedes'in haremine sokulur ve
kızların, kadınların önünde bohçasını
açıp bir sürü kumaş dokuma ve işleme
serer önlerine, ama bohçanın dibinde
birkaç kıymetli silah da vardır, Pyrrha
kılığındakl Akhilleus bunları görünce
dayanamaz, onları almaya, kullanmaya
can atar, böylece kimli ğini açığa vurur.
Odysseus da onu peşine takı)) Akha
ordusunun toplandığı Aulls'e getirir.
AKHİLLEUS

(4) TROYA SEFERİ. İlk çıkarmanın (5) AKHİLLEUS'UN DRAMI. AkhiUeus,


Tro-ya'nın çok güneyinde Mysia Ho-meros destanının baş kahramanı,
bölgesine olduğu anlatılır. Akhalar kolların-dan, bacaklarından güç ve
Troas'a vardıklannı sanarak hemen canlılık fışkıran, tanrıça oğlu ve
yağmaya koyulurlar. Mysia'ya yerleşmiş tanrılara denk AkhiUeus yalnız kaba
olan Herakles'in oğlu Telephos onları kuvveti mi simgeler? Kimsenin karşı
karşılar, aralarında savaş başlar. gelemediği, düşmanlarını titreten,
AkhiUe-us kargısıyla Telephos'u insafsızca kesip biçen, saldırıya geçti mi
yaralar. Sonra da saldırganlar yanlış "ovada bir yıldız gibi parlayan" Akhillus
bölgeye çıktıklarını anlayarak denize yalnız üstün bir savaşçı ve üstünlüğünü
açılırlar, ama bir fırtına onları bildiği için de gururlu, onurlu, inatçı ve
gerisingeri Yunanistan kıyılarına atar. Bu alıngan, çetin, hırslı, zaUm ve duygusuz
kez Au-lis'ten değil, Argos'tan yola bir adam gibi mi gösterilir İlyada'da?
çıkmaya hazırlanırken, Telephos Homeros yiğitlerin yiğidini gerçi bu
çıkagelir, Akhilleus'tan aldığı yara vasıflarla donatmış, bize hem olumlu,
iyileşmiş değildir, tanrı sözcüğü bu yarayı hem olumsuz görünen bu nitelikleri en
ancak Akhilleus'un iyi edebileceğini parlak ve çarpıcı renklerle belirtmiştir,
bildirmiştir (Telephos). çünkü sanatı ondan yanadır, ama yüreği
Akha donanması Argos'tan Aulis'e ondan yana değil, yüreği yurdunu
varır. Burada rüzgârların esmesini savunan durgun, ölçülü, erdemli
sağlamak için İphigeneia'nın kurban kahraman insan Hektor'dan yanadır
edilmesine karar verilir. Akhillus Homeros'un. Gene de, tıpkı bir romancı
bilmeden bu işe alet olur, Aga-memnon gibi Akhilleus'u bir insan olarak
kızını güya Akhilleus'a nişanlamak için canlandırmayı amaç edinir ve akla karayı
getirtir Aulis'e. Akhlleus durumu gereğince karıştırarak, eşine az
anlayınca, önlemeye çalışır, ama rastlanır bir ustalık ve dünyanın başka
başaramaz (Ip-higeneia). hiçbir destanında görülmeyen eleştirici
Akhilleus'un iyileştirdiği Telephos'un bir anlayışla onu hem iyi, hem kötü bir
kılavuzluğunda gene Anadolu kıyılarına adam olarak çıkarır karşımıza. Akhillus
doğru yola çıkılır ve Tenedos adasında böylece içinde karşıt eğilimlerin
durak yapıhr. Bir efsaneye göre, çarpıştığı gerçek bir insan oluverir,
Akhillus orada Agamem-non'la ilk kez yaşantısı da gerçek bir dram olarak
kavgaya tutuşur ve Apollon'un oğlu canlanır gözümüzde.
Tenes'i öldürür (Tenes). Anası Akhilleus'un Agamemnon'a karşı
Thetis'in bildirdiği bir tanrı buyaıguna öfkesinin asıl nedeni sömürüye karşı
göre, Akhillus Apollon oğlunu Öldürürse ayaklanmadır: Kendisi hiçbir çıkar
Troya önünde silahla öldürülmekten
gütmeden savaşır, didinir, payı
kurtulamayacaktır.
başkomutan alır (İl. I, 165 vd.):
Troya önünde dokuz yıl kalınır. Bu
sırada Akhilleus'un komşu bölgelere Kıyasıya savaşta benim kollarım görür
yaptığı çapulculuk seferleri İlyada'da en
büyük
ayrıntılarıyle anlatılır: Mysia'nın Thebe
işi, ama bölüşmede payın en okkalısı
şehrinde Andromakhe'nin babası sana
Eetion'u öldürüp, şehri yağma eder,
gider,
Lyrnessos'tan Briseis'i, Khryse'den
Khryse-is'i tutsak olarak alır, getirir, Hem onur payımdan olayım, hem
bu arada Patrok-los ile birükte Ida burada
dağındaki Troyalı sürülere saldırır, kalayım,
çobanları Aineis'le kavgaya tutuşur. Bu ha, mal, mülk sahibi edeyim diye
dokuz yıl böyle geçtikten sonra, savaşın seni?
onuncu yılında Ilyada destanına konu Agamemnon özür dileyip eünden aldığı
olacak olaylar baş gösterir. İlyada'nın Briseis'i geri vermeye razı olunca,
konusu, bilindiği gibi, Akhilleus'un öfkesi, Akhillus dönmek istemez, erkektir,
küsüp savaştan çekilmesi ve yapılan haksızlığı unutamaz. Bu
Patrokolos'un ölümünden sonra gene kırgınlığını da şu basit, insanca sözlerle
savaşa dönüp Hektor'u öldürmesidir. dile getirir (İl. IX, 340 vd.):
Bu olayların birbirini nasıl izlediği İlyada
maddesinde anlatılmıştır. Biz burada BirAtreus oğulları mı sever
Akhilleus'un kişiliği ve karakteri üstünde karılarım ? Sever, korur karısını
duygulu, akıllı her
duralım.
adam.
Ben de yürekten seviyorum
benimkini, kazanmışım onu ben
kendi kargımla.
AKKIMt)
!

Agarnemnon oyun oynadı bana, aldı senin.


onur
payımı, Demirden bir yürek varmış göğsünde,
beni bir daha kandırmaya kalkmasın
sakml
Acı ağır basınca bir çocuk gibi ağlar
dövünür Akhilleus, anasına yalvarır
gelsin kurtarsın, çare bulsun, avutsun
diye. Briseis götürü-lünce çağırır onu,
Patroklos ölünce çağırır onu. Yırtınır
canından çok sevdiği dostunu
koruyamadı diye.
Bin pişman olur insanın aklını
başından alan öfkeye, insanları
birbirine düşüren kavgaya. Ama bu kez
Patroklos'un öcünü alacağım diye
kudurür, ırmak başında doğradığı
yüzlerce düşmanın kanından kara
toprak kızıl ırmağa döner, tanrılar bile
dayanamaz bu manzaranın dehşetine
(İl. XXI).
Aynı acımak bilmez azgınlıkla canını
almaktadır yere serdiği Hektor'un,
yalvarmalarına şöyle karşılık verir (İl.
XXII, 345 vd.):
Dizlerime sarılma, köpek, yalvarma
bana
anan, baban
admal Gönlüm, yüreğim kışkırtıyor
beni, diyor, şunun etini parçala, çiğ çiğ
ye, senin bana bu yaptıklarından
sonra, kimse uzaklaştırmaz başından
köpekleri, getirseler bana
kurtulmalığın on katını,
yirmi katını,
tartsalar şurada, daha çok veririz
deseler, Dardanos oğlu altın koşa
teraziye senin
ağırlığınc
a, döşeğine yatırıp ağlamayacak sana
seni
doğuran
, köpekler, kuşlar yiyecek bütün
bedenini,
Ama tutmaz sözünü, bir tanrının
barakasına getirdiği ihtiyar Priamos'u
görünce şaşırır, yüreği dayanamaz
bahtsız kralın ağlamalarına, kendi
babasını hatırlar, Patroklos'a ağlar,
İM düşman hıçkıra hıçkıra dövünürler
karşı karşıya, sonra (İl. XXIV, 514vd.):
Akhilleus oturduğu yerden birdenbire
kalktı,
tuttu elinden kaldırdı ihtiyarı,
acımıştı aksakalına, ağarmış başına.
Kanatlı sözlerle seslendi ona dedi ki:
"Talihsiz adam, ne acılar çekmiş
yüreğin! Nasıl göze aldın gemilere
gelmeyi tek
başına,
nasıl göze aldın benim gözüme
görünmeyi? Ben ki öldürdüm nice soylu
oğullarını
Hadi gel, otur üstüne şu
iskemlenin, ko uyusun bağrında
acılar. Ne yapalım yasımız çok
büyükse, ne çıkar yürek donduran
iniltilerden! Talihsiz ölümlülere
tanrılar şu kaderi
dokudu
: Yaşayacak insanlar acı içinde ".
Priamos'u avutmak, konuklamakla
kalmaz, gider, Hektor'un ölüsünü kendi
yıkar, hazırlar ve babasına verir. Genç,
yiğit ve ihtiyar baba bakarlar
birbirlerine doya doya, sevgiyle
diyeceğim, çünkü ihtiyar, genç adamda
kendi oğlunu, genç adam da ihtiyarda
kendi babasını görür gibi olur. Savaş,
düşmanlık, kin ve öfke yok olup gitmiştir,
İM insandır karşı karşıya.
(6) AKHİLLEUS'UN ÖLÜMÜ. bk.
Memnon, Pentbesileia.
Akontios. Keos adasında yaşayan çok
yakışıklı bir delikanltymış. Günün birinde
Artemis şenliklerine Delos'a gitmiş ve
yolda Atina'nın en soylu ailelerinden
birinin kızı olan Kydip-pe'ye rastlamış.
Görür görmez de tutulmuş ona. Ama
soylu olmadığı için kızı kendisine
vermeyeceklerini bilen Akontios bir
düzene baş vurmuş, bir ayva alıp üstüne
şu sözleri kazmış: "Artemis tapınağı
üzerine ant içiyorum ki ben Akontios'a
varacağım!" ve ayvayı kızın önüne atmış.
Ayvayı eline alan Kydippe üstündeki
yazıları yüksek sesle okumuş, meyveyi
sonra da fırlatmış atmış, ama yemini
yemin sayılmış. Atina'ya döndükten
sonra babası kızını üç kez nişanlamış,
ama tanrıça Artemis hep bir hastalık
çıkararak kızın evlenmesine engel olmuş.
Delphoi tanrı sözcüsü Akontios'un
düzenini açığa vurunca Kydip-pe'yi
Akontios'a vermekten başka çare
kalmamış.

Akrisios. Abas'ın Proitos ile Akrisios


adında ikiz oğullan olmuştu (Tab. 10).
Ataları Aigyptos ile Danaos'un
düşmanlığını özlerinde taşıyan bu ikizler
daha ana karnındayken dövüşmeye
başlamışlar. Babalan ölünce Ar-gos'ta
kimin kral olacağı konusunda birbirlerine
girmişler. Uzun bir savaştan sonra
üstün gelen Akrisios Proitos'u Lykia'ya
sürerek tahta oturmuş. Proitos da
Anadolu kıyılarında kral lobates'in kızı
Anteia ile evlenmiş, k.ıyn.il,ısından
aldığı bir ordu ile Yunanis-
tan'a dönmüş ve Kyklop'ların koca Alkaios. Perseus ile Andromeda'nın
taşlardan bir surla çevirdikleri oğlu, Amphitryon'un babası (Tab. 13).
Tiryns'e kral olmuş. İkiz kardeşler de Amphitr-yon yiğit Herakles'in ölümlü
bir anlaşmaya varmışlar. Argos ilini babası olduğundan, Herakles'e ilkin
ikiye bölerek hüküm sürmüşler. Alkaios oğlu anlamına gelen Alkides adı
Akrisios'un Danae adlı bir kızı vardı, verilmiş, sonra değiştirilmişti
bir oğlu da olsun diye Delphoi (Herakles). Yiğit birçok şiirlerde bu
tapınağına başvurduğunda, tanrı isimle anılır.
sözcüsü Danae'nin bir erkek çocuk
Alkathoos. Pelops ile
doğuracağını, ama torununun kendisini
Hippodameia'nın oğlu. Atreus ile
öldüreceğini bildirmiş Akrisios'a.
Thyestes'in kardeşi (Tab. 14).
Telaşa düşen kral, kızının herhangi bir
Oğullarından biri bir aslan tarafından
erkekle ilişki kurmasını önlemek için
parçalanan kral Megareus kızını
çepeçevre tunçla örtülü bir odaya
canavarın hakkından gelecek adama
kapatmış onu. Ama Zeus gönül
vereceğini bildirince. Alkathoos bu işe
vermişmiş Danae'ye, çarasini bulmuş,
talip olmuş ve aslanı öldürmüş. Böylece
altın yağmuru halinde akmış çatı
kızla birlikte krallığı da elde etmiş.
aralığından Danae'nin içine kadar.
Kaynatası Megareus'un kurduğu Megai-
Danae Perseus'u doğurmuş. Olup
ra şehri Girit'lilerin saldırısına
bitene akıl erdiremeyen Akrisi-os
uğrayınca, yıkılan surları yeniden
kızıyla torununu bir sandığa kapatarak
yapmakta tanrı Apollon Alkathoos'a
denize atmış. Ana-oğul Seriphos
yardım etmiş. Tanrı bu işi yaparken
adasında karaya çıkmışlar. Perseus
lyra'sını bir taşa dayamış, o taş
binbir kahramanlık yaptıktan sonra
tarihsel çağlarda da, üstüne vurulduğu
Argos'a dönmek istemiş. Haberi alan
zaman ses çıkarılmış.
kral Tesalya'da Larissa şehrine kaçmış.
Kader gene de yakasını bırakmamış: Bir Alkestis. Pelias'ın kızı, Admetos'un
rastlantıyla Larissa'da düzenlenen karısı (Tab. 22). Kadınlar arasında
yarışmalara katılan Perseus disk yiğitlik ve fedakârlık örneği olarak
atarken, yel almış attığı diski gösterilen Alkestis Euri-pides'e en
Akrisios'un kafasına indirmiş, Argos güzel tragedyalarından birini esin-
kralı da böylece ölmüş (Danae, lemiştir.
Perseus).
Genç ve güzel Alkestis kocası
Admetos uğruna ölmeye razı olur
Aktaion. Çoban Aristaios'la
(Admetos). Zehri içmiş, can vermiş ve
Autonoe'nin oğlu, Thebai'li bir avcı cenazesi mezara indirilmiştir ki,
(Tab. 18). At adam Kheiron'un ağıtlarla, iniltilerle çınlayan saraya
Kithairon dağlarında yetiştirdiği Admetos'un dostu Herakles çıkagelir.
Aktaion öyle yaman bir avcı olmuş ki, Alkes-tis'in öldüğünü duyunca, ölüm
onun üstüne yokmuş bütün bölgede. tanrı Thana-tos'un peşine düşer,
Gurura kapılmış Aktaion, tanrıça onunla boğuşur ve Al-kestis'i kolları
Artemis'ten de usta avcı olmakla arasından koparıp Admetos'a geri
övünmüş, bununla da kalmayıp günün getirir. Bir başka anlatıma göre, ölüler
birinde tanrıçayı derede yıkanırken ülkesinin acıma nedir bilmeyen tanrıçası
çıplak görmüş. Bu küstahlığa içerleyen Per-sephone Alkestis'i görünce
tanrıça Aktaion'u bir geyik haline yumuşamış ve onu daha genç ve daha
dönüştürmüş ve elli köpeğini de üstüne güzel olarak yeryüzüne, diriler araşma
salmış. Parçaladıkları geyiğin kendi geri göndermiş.
efendileri olduğunu anlamayan köpekler
uluyarak Aktaion'u aramaya Alkides. Herakles'e verilen bir addır
koyulmuşlar, böylece Kheiron'un (Alkaios, Herakles).
mağarasına kadar gelmişler. At adam Alkidike. Salmoneus'un karısı, Aison
da hayvanları avutmak için Aktaion'a
benzer bir heykel yapıp önlerine dikmiş ile îa-
(Kheiron). son'un ataları (Tab. 22).
Aleksandros. Priamos'un oğlu Paris'in Alkimede. Aison'un karısı, lason'un
başka bir adı (Paris). anası (Tab. 22).
Alkinoos. Agamemnon İlyada'nın
Alekto. Öç tanrıçaları Erinys'lerin biri.
sevimsiz kralıysa, Alkinoos
Adı "öfkesi dinmez, barışmak bilmez"
anlamına gelir (Erinys), Odysseia'nın sevimli, ko-

28
nuksever, uygar ve halkseveı kratıdıı Alkinoos sarayinin iç düzeni daha az
Bugün Korfu adası olduğu genellikle parlak değildir: Şiir, oyun, yarışma
benimsenen Sklıerie'ye yerleşmiş, Phalak'lann yaşamında büyük yer tutan
denizci blı ulus olan Phaiak'ların başıdır. uğraşlardı Ozan Demodokos'un Troya
Alkinoos, ülkesinin önderleri, savaşından söz açması üzerinedir ki,
danışmanları ile birlikte yönetir ulusunu, Odysseus kimliğini açığa vur mak
on İM kralın on üçüncüsü sayar kendini. zorunda kalır ve serüvenlerini anlatmaya
Ama biz Alkinoos'u Homeros'un girişir (Demodokos). Ama Alkinoos'un
arzından dinleyelim, Odysseia'da dünya görüşü ve insanlık anlayışı sanata
bundan daha güzel, daha cana yakın, saygı İle de bitmez. Özgürlüğe olan
tadına doyulmaz bir parça yoktur. eğilimi ilk ve orta çağlan çok aşan
Phaiak'ları şöyle anlatır (Od. VI, 4 vd.): modern denebilecek bir nitelik taşır.
Konukluk kurallarına uyarak Odysse-us'u
Eskiden Phaiak 'lar engin Hypereia 'da
hemen, kim olduğunu, nereden geldiğini
otururdu,
güçte üstün, zorba Tepegözlere sormadan benimser, istediği an
yakın, Tepegözler onların topraklarım gemileriyle onu yurduna göndermeye
boyuna hazır olduğunu bildirir ve bu sözünü hiç
yağma ederlerdi. gecikmeden yerine getirir. Odysseus'u
Tanrı yüzlü Nausithoos on/arı kaldırdı, öyle beğenmiştir ki, kendisine damat
götürdü, yerleştirdi Skherie 'ye, alın edinmeyi özler, ama en ufak bir baskıda
teriyle yaşayan insanlardan uzağa.
Dört yandan surla çevirmişti kenti, bulunmaz, giderek, konuğuna kılavuzluk
evler kurmuş, tapınaklar yapmıştı etmedi diye kızı Nausikaa'yı kınar (Od.
tanrılara, tekmil toprakları dağıtmıştı. VII, 299 vd.):
Ama o çoktan boylamıştı Hades
ülkesini, düşünceleri tanrılardan gelen Benim kızım ödevini tam yapmamış,
Alkinoos kraldı şimdi. konuğum,
madem
hizmetçilerivardıyanında, ve
(Od. VII, 11): madem sen yalvardty dm ona ilkin,
Tekmil Phaiak'ları yönetirdi ne diye evimize getirmedi alıp
Alkinoos halkı sayardı onu bir seni?
tanrı gibi.
Karısı Arete'ye saygısı da Homeros
Ama bu saygının asıl nedeni Arete ile destanlarında görülen kadına değer
evlenmiş olmasıdır. Arete erdem demek, vermenin daha yüksek bir aşamasını
bakın Alkinoos eşini nasıl baş tacı eder yansıtır. Kadın, adı üstünde Erdem'in
(Od. VII, 67 vd.): kendisidir ve erkeğin başaramadığı bazı
edimleri daha bir incelikle, duyarlıkla,
Alkinoos kendine karı aldı onu. Arete insanseverlikle yerine getirebilir diye
'yi öyle saydı, öyle saydı ki, hiçbir saymakta, sevmektedir onu. Phaiak'ların
kadın böyle sayılmadı yeryüzünde, sarayında asıl onun sözü geçmektedir.
erkeğinin buyruğunda, evindeyaşayan Nausika-a da bunu bildiği içindir ki,
hiçbirkadı
n, hem kocası, hem çocukları saydı Odysseus'un saraya varınca dosdoğru
onu Arete'nin dizlerine kapanmasını salık
yürekten, verir ona (Od. VI, 310 vd.).
halk da bir tanrıça gibi baktı ona, tatlı Konukseverlikte de, cömertlikte de ilk
sözlerle selam verirlerdi şehre inince işmarı veren Arete'dir, yalnız Alkinoos
o, çok akıllıydı, iyi yürekliydi de
ondan, yatıştırırdt bütün kavgalarını değil, bütün Phaiak önderleri de
erkeklerin! danışmanları da uyarlar sözüne. Yatağı
o yapar, sandığı o hazırlar, rahatını o
Öyle bir cennettir ki Alkinoos'un sağlar konuğun. Anasının kızı olan
ülkesi, Batı yazınında ilk "ütopya" diye Nausikaa da kurtarmamış mıydı
tanımlayabiliriz onu. İç ve dış düzeni Odysseus'u ölümden? (Nausikaa).
Odysseus'a bile parmak ısırtacak Erkeği kadınsız olarak düşünmek
gibidir. Homeros bir mimarlık baş eseri olanaksızdır Homeros destanlarında.
olan bu sarayı anlatmakla bitiremez Kadın erkeğin mutluluğudur.
(Od. VI, 263 vd.). Odysseia'ya üstün uygarlık havasını
veren kişiler Arete, Nausikaa, Penelope
gibi insanlı gın daha ince, daha duyarlı
ve becerikli yönü nü simgeleyen
kadınlardır.
ALKMAİON

Alkmaion. Argos'lu kâhin. Amphiaraos. Alkmene. Mykene kralı Elektryon'un


ile Eriphyle'nin oğlu (Tab. 23). kızı (Tab. 13). Kaza ile babasını
Amphiaraos, öleceğini bildiği Thebai öldüren amca oğlu Amphitryon'la
seferine katılmadan önce, oğullarına evlenmeye razı olur, ama önce,
analarını cezalandırmak görevini kardeşlerini öldüren Taphos'luları
yüklemişti. Epigon'lar diye anılan Ye- cezalandırmasını ister ondan.
diler'in oğulları ikinci Thebai seferine Amphitryon bu işi yapmaya gitmişken,
önder olarak Alkmaion'u seçmişlerdi, Zeus Amphitryon kılığında Alkmene'nin
bir tanrı sözü Alkmaion başlarına yatağına girer, birleşir onunla.
geçerse zafer kazanacaklarını Söylentiye göre, bu sevişme üç tam gün
bildirmişti çünkü. Gene de ikircikliydi. sürmüş, Zeus güneşe bu süre dolmadan
Alkmaion, babasının can verdiği kente görünmemesini buyurmuşmuş çünkü.
gitmekten çekiniyordu. Bu kez de Tanrı bu süre içinde Herakles'i ana
Eriphyle işe karıştı: Harmonia'nın rahmine yerleştirmiş. Aynı gece sabaha
gerdanlığından sonra, tanrı armağanı karşı seferden dönen Amphitryon da
ünlü "peplos"unu da rüşvet alarak güzel karısına kavuşur. Ne var ki
oğlunun sefere çıkmasını sağladı. kocasının biraz önce boş bıraktığı
Savaşta Epigon'lar üstün geldiler. yatağa gene döndüğünü görünce
Alkmaion Eteokles'in oğlu Thebai kralı Alkmene de, karısından fazla bir iltifat
Laoda-mas'ı kendi eliyle öldürdü ve görmeyince Amphitryon da şaşmışlar.
Polyneikes'in oğlu Thersandros'u Daha sonra aldatıldığını öğrenen
tahta oturttu (Epigon' lar). Amphitryon Alkene' yi diri diri yakmak
Dönüşte Alkmaion Delphoi'ye uğradı, istemiş, ama Zeus odun yığınını, üstüne
anasını öldürmek görevini yerine yağmur yağdırarak söndürmüş.
getirmenin gerekli olup olmadığını sordu, Amphitryon da tanrı buyruğuna boyun
tanrıdan olumlu cevap alınca Argos'a eğerek, karısının bir gece aralıkla
döndü ve Eriphyle'yi öldürdü. Ama öç doğurduğu Herak-les'le İphikles'i
perisi Erinys'ler hemen takıldılar bağrına basmış. Kocası ölünce, Alkmene
peşine, ülkeden ülkeye kovaladılar onu. oğullarının izinden gitmiş. He-rakles
Önce Arkadya'da Oikles'in yanına tanrılara karışınca, Eurystheus'un
sığınır, orada da rahat bulamayınca, hışmından kurtulmak için Atina'ya
Psophis kralı Phegeus'un sarayına varır. sığınmış, sonra da oğluna bunca eziyet
Phegeus onu suçundan arındırır ve kızı yapan o kral da can verince, gözlerini
Arsinoe'yle evlendirir. Ne var ki oymuş. Ömrünün son günlerini gene
Psophis topraklarında korkunç bir Thebai'de geçirmiş, çok yaşlı olarak ölen
kuraklık baş gösterir, gene Delphoi sevgilisini Zeus Mutlular Adasına
tapınağına baş vurulur ve tanrı sözcüsü götürüp, yeraltı yargıcı
Alkrnai-on'un ikinci bir kez arındırılması Rhadamanthys'le evlendirmiş. Onun
gerektiğini bildirir. Gene yollara düşen üstüne hiçbir ölümlü kadınla da ilişki
ana katili ırmak tanrı Akheloos'un kurmamış Zeus (Amphitryon, He-
yanına varır. Orada, ırmak ağzında rakies).
anasının ölümünden sonra meydana
gelmiş bir toprak üstünde ırmak tanrı Alkyone. Rüzgârlar kralı Aiolos'un kızı
Alkmaion'u bir daha arındırır. Akheloos Alk-yone Sabah Yıldızının oğlu Keyks'le
da ona kızı Kallirhoe'yi verir, ama kız evlenmiş. Karı-koca öyle mutluymuşlar ki
ona varmak için Harmonia'nın gerdanlığı Zeus ile Hera'ya benzetirlermiş
ile peplos'unu şart koşar. Alkmaion kendilerini. Tanrılar kıskanmış bu
gene Psophis'e dönüp Phe-geus'tan mutlu yuvayı, Alkyone ile Keyks'i birer
ister bunları, Apollon'un tapınağına deniz kuşu haline getirmişler. Alkyon
adayacağını söyler. Yalan meydana denilen bu masal kuşu, yuvasını dalgalar
çıkınca Phegeus konukluk kurallarını üstünde kuran bir çeşit martı imiş. Ovi-
bozmamak için Alkmaion'u kendi eliyle dius bu öyküyü biraz değişik biçimde
değil, oğullarının eliyle öldürür. anlatır: Günün birinde Keyks denizaşırı
Kallirhoe'nin yakarması üzerine çabuk bir tapınağa gidecek olmuş. Alkyone
yetişen oğlu Akarnan kan davasını yalvarmış gitmesin diye, ama
sürdürerek Phegeus'un oğullarını dinletememiş. Yolda Keyks korkunç bir
öldürür, Harmonia'nın uğursuz süslerini fırtınaya tutulmuş, gemisi batmış,
de Apollon'a adak olarak Delphoi kendisi de boğulmuş. Dalgalar ölüsünü
tapmağına verirler. kıyıya, dönüşünü gözleyen Alkyone'nin
önüne
Al II
IAIA

atmış. Alkyone de kendini dalgalara anlatıma göre Zeus yıldırımla çarpar,


bırakınca tanrılar acımış bu karı- İMşk.ı bir anlatıma göre Apollon
kocaya, ikisini de deniz kuşu yapmışlar. okl.ırıyl.ı öldürül onları. Cezalan
Dişisinin de denizde kuluçkaya Hades'te de sürdürülür! Yılanlarla bir
yatabilmesi için Zeus Aiolos'a kış sütuna bağlı oldukları halde bir
dönümünden yedi gün önce ve sonra baykuşun durmadan ulayarak ötmesini
yelleri dindirmesini buyurmuş. dinlemek zorundadırlar.
Alkyoneus. (1) Gök ile Toprak Alpheios. Peloponez'de, Elis ile
tanrıların meydana getirdikleri devler Arkadya bölgeleri arasında akan bir
arasında en güçlülerinden biri. ırmak. Bütün ırmaklar gibi Okeanos ile
Hesiodos'un Theogonia'sında adı Tethys'in oğlu sayılır. Artemis ve
geçmez, Makedonya'daki devler nympha'lara saldırıları masal konusu
savaşına katılmış, ama onu yere sermek olmuştur: Günün birinde Artemis
olanaksızmış, çünkü anası Toprağın nympha'larla ırmak ağzında şenlik
üstüne düştükçe doğrulur, kalkarmış. yaparken, Alpheios onlara yaklaşmak
Herakles bu yüzden onu sırtlanıp başka istemiş, periler de yüzlerine çamur
bir ülkeye götürmüş ve bir okla sürerek kendilerini tanınmaz hale
öldürmüş (Herakles). getirmişler. Alpheios su perisi Are-
(2) Delphoi'li güzel bir delikanlı. thusa'ya da tutkunmuş, onu Sicilya'ya
Ülkeyi kana boyayan Lamia canavarına dek kovalamış (Arethusa).
yem olmak üzere seçilmiş. Yolda
rastladığı bir başka delikanlı onun Alphesiboia. Dionysos'un tutkun
yerine kurban olmayı kabul etmiş, olduğu Asya'lı nympha. Tanrı onu elde
canavarın mağarasına girmiş, onu etmek için binbir çare düşünmüş,
kafasından yakalayarak yere çalmış ve sonunda bir kaplan olup kızı
ezmiş (Lamia). kovalamaya başlamış. Koşa koşa bir
ırmağın kıyısına gelmişler, kız ırmağı
Aloeusoğulları. Aloeus'un karısı geçebil mek için tanrının kollan arasına
İphimede-ia tanrı Poseidon'a aşıkmış, girmeye razı olmuş. Dionysos'tan gebe
her gün deniz kıyısına gider, eliyle su kalıp Medos'u doğurmuş. Medos,
alıp göğsüne dökermiş. Sonunda tanrı Med'ler boyuna adını verdiği gibi,
birleşmiş onunla, iki oğulları olmuş: geçilen ırmağa da Tıgris (Dicle) yani
Otos ile Ephialtes. Ölümlü babaları Kaplan ırmağı denmiş.
Aloeus olduğu için Aloeusoğulları
deniyor bunlara. Devmiş her ikiside: Alpos. Sicilya'da yaşayan korkunç bir
Her yıl bir karış enine, bir kulaç da dev. Yolcuları pusuya düşürür, kayalar
boyuna giderlermiş, öyle ki dokuz altında ezer, sonra yermiş. Bu devi
yaşına vardıkları zaman tanrılara savaş tanrı Dionysos öldürmüş: Thyrsos
açmaya karar vermişler. Bunun için de değneğini boynuna atınca, dev çarpılıp
Ossa dağını Olympos'un üstüne bindirip denize, altında Typhon devinin
tepesine de Pelion dağını oturtarak bulunduğu adanın yanına düşmüş.
göğe tırmanacaklarını, denizleri
Althaia. Kalydon kralı Oineus'un karısı,
topraklarla örtüp kurutacaklarını,
Me-leagrosve Deianeira'nın anası.
denizle karanın yerini değiştireceklerini
Oğlu Meleag-ros yedi günlük iken
bildirmişler. Üstelik de âşık ol-dukları
Kader tanrıçaları Althai-a'ya gelmişler
Hera ile Artemis'i kaçırmayı ve ocaktaki bir odunu göstererek, bu
tasarlamışlar. Tanrıların başına odun yanıp kül olunca Meleagros da
açtıkları dertlerden birini Homeros ölecek demişler. Bunu duyunca Althaia
şöyle anlatır Ilyada'da (V, 385): ocağı hemen söndürmüş ve odunu
Ares de buyüzden çok acılar çekti, alarak bir sandığa saklamış. Ne var ki
Otos 'ia güçlü Ephialtes, Aloeus 'un Meleagros Kalydon avı sırasında
iki oğlu, Althaia'nın kardeşleri olan dayı larını
vurdular onu kalın zincirlere, öldürmüş. Anası da öfkeye kapılarak
tunç bir küpte kapalı kaldı tam on üç
ay! sakladığı yarı yanmış odunu alıp ateşin
içine atmış. Odun çabucak tutuşup kül
Hermes kurtarır Ares'i, ama savaş olmuş, Mr leagros da o saat ölmüş.
tanrı bitkin durumdadır. Tanrıların Althaia yaptığına bin pişman olup
canına tak der sonunda, cezalarını canına kıymış (Melcautoa).
verirler bu azmanların. Rlı
/\ı ı r .
Altis. Olympia şehrinin yöresinde Yunan mythos'unu bu kadar etkilemiş
Zeus'a adanmış kutsal orman. Ünlü olmaları da ondandır.
yontucu Pheidi-as'ın atelyesi bu Amazon'lardan dem vuran en eski
korulukta imiş. kaynak Homeros'tur: "Erkek gibi
Amazon'lar" der ve Bellerophontes'in
Amaltheia. Birçok efsanelere göre, onları yendiğini belirtir
Amal-theia Rheia'nın, çocuklannı doğar (Bellerophontes). Troya'nın önündeki
doğmaz yutan Kronos'tan kurtulup bir tepede mezarı bulunan Myrrhine
Girit'e kaçırdığı Zeus'a dadılık eden ise tanrılaş-mış bir kahramana benzer,
nymphanın adıdır. Amaltheia çocuğu İda çünkü halk arasında adı başka,
dağındaki bir mağaraya götürmüş ve tanrılarca başkadır (Myrina).
orada bir keçinin sütüyle beslemiş. Bu Efsaneye göre Amazon'lar savaş tanrı
keçi Helios'tan dogma korkunç bir yara- Ares ile Harmonia'nın (ya da
tıkmış, Titanlar ondan öylesine Aphrodite'nin) kızları sayılır. Savaşçı
korkarlarmış ki Gaia onu Girit karakterleri böylece kaynaklarından da
mağaralarında saklamak zorunda kalmış. belli olan bu kadınlar ok ve yaydan başka
Zeus sonradan bu keçinin postu ile Aigis bir de "labrys" denilen iki ağızlı baltayı
kalkanını yapmış. Başka bir geleneğe göre silah olarak kullanırlar. Bu baltaya hem
Amaltheia asıl bu keçinin adıdır. Girit'te, hem Hitit kabartmalarında
Tanrı çocuk o kadar güçlüymüş ki rastlanır. Amazon'ların at üstünde
sütnine-sinin bir boynuzunu kırmış ve savaşmaları, atı yalnız arabaya koşmak
bunu kendisine bakan nympha'lara verip için kullanan ilk Yunanlıları özellikle
içini diledikleri gibi doldurabileceklerini etkilemiş olsa gerek. Ho-meros'ta
söylemiş. Böylece her türlü yemişle Myrina'ya "çok zıplayan, yüksek atlayan"
dolan boynuz "Bolluk Boynuzu" oluvermiş. denmesi acaba atlı bir tanrıça
olmasından mıdır? Amazon'ların yayıldığı
Amata. Latium kralı Latinus'un eşi. Kızı bölgelerle Hitit'lerin bulunduğu
La-vinia'yı Rutul'lar kralı Turnus'a bölgelerin birbirini tutması da dikkati
vermek istiyordu. Ne var ki Aeneas çekmekte. Amazon'ların Anadolu
İtalya'ya ayak basınca kral Latinus topraklarında bir Hitit kalıntısı, ya da
kızını onunla evlendirmeye karar verdi. Hitit'lerle ilgili bir anı olabileceği
Troya'lılara düşman olan Amata varsayımını bazı bilginlerde, özellikle
Turnus'u Aeneas'a savaş açmaya itti. Halikarnas Ba-lıkçısı'nda uyandırmıştır.
Savaş Rutul'lar için korkunç bir yenilgi
Amazon adının kökeni de yazarlarca
ile sonuçlanıp Turnus da ölünce, Amata
şöyle açıklanır: A-mazon, yani memesiz
kendi canına kıydı.
demekmiş, adın nedeni de bu savaşçı
Roma'da Vesta rahibeleri, başrahip
kadınların yayı göğüslerine rahatça
Ponti-fex Maximus tarafından görev
dayayabilmek için bir memelerini kesip
başına getirildikleri gün Amata adıyla
çıkarmaları imiş. Amazon'ların erkek
anılırlardı.
gibi oluşu, savaşçı bir kadın topluluğu
Amazon. Anadolu'nun mythos'a olmalarından ileri gelir. Başlarında hiçbir
katkıları salt efsane, uydurulmuş masal erkek bulunmadan kendi kendilerini
değildir. Anadolu kaynaklı efsanelerin yöneten Amazon'lar önder olarak bir
hemen hepsi olmuş olayları yansıtır, kraliçe tanırlar, nitekim birçok
yaşamış kişileri konu alır. Bu yüzdendir ki kraliçelerinin adı geçer efsanede.
bir gerçek payı ve tarihsel bir nitelik Erkekleri yanlarında köle ya da uşak
taşırlar. İzlerine destanlarda olduğu olarak bulundururlar, onlarla cinsel
kadar, tarihçilerin ve coğrafyacıların alışveriş kurup çocuk doğururlar, ama
eserlerinde rastlamamız bunu kanıtlar. erkek çocuklarını sakat eder ya da
Amazon'lar bu gerçeğin en belirgin öldürürler, yalnız kız çocuklarını
yetiştirip aralarına alırlar. Bu tutum
örneğidir, çünkü efsaneleri yalnız bir
Anadolu'ya gelen Yunanlıları çok
olayı değil, bütün bir düzeni dile getirir.
şaşırttığı içindir ki, Amazon'ları
Anadolu bin yıllarca anaerkil bir toplum
anlatmakla bitiremezler.
düzeni içinde yaşamış ve bu düzenin
simgesi olan Ana Tanrıça'ya değişik Yurtlan üstüne kaynaklar birbirlerini
adlarla ta-pınmıştır. Amazon'lar işte bu pek tutmaz. Çoğu efsanelerde
düzenin kalıntı-larıdır, babaerkil Amazon'lar Karadeniz'de Thermodon
özellikte ve nitelikte olan (Terme) çayının kıyısında Themiskyra
şehrini kurmuşlar ve orada
oturmaktadırlar. Bu şehir bugünkü Amores. Latince aşk anlamına gelen
Fatsa ya da Ordu yakınında olsa gerek Amor (yahut Cupido) Roma
Argonaut'lar Kolkhis'e varmadan onlarla imparatorluğu döneminde, elinde yayla
karşılaşırlar. Baş ka kaynaklar onları okluk bulunan tombul, kanatlı bir çocuk
Kafkas eteklerine, Trakya'ya ya da olarak canlandırılmıştır. Sanatta
güney İskitya'da Tuna ağzına çoğaltılan bu figür Venüs'ün çevresinde
yerleştirirler. Anadolu'da hemen her uçuşur gösterilir. Pompei fresklerinin
yerde adlarına rastlanması bu kaynaklan mitolojik sahnelerinde çok geçen
yalancı çıkarmaktadır. Amores figürleri Batı sanatına
Amazon'ların tarih öncesi çağlarda Rönesans'la girmiş ve Rokoko üslubunun
Batı Anadolu'ya yayıldıktan sonra bir özelliği olarak XIX. yüzyıla kadar
Yunanistan'a dek sokuldukları ve Atina tutunmuştur.
önünde savaştıklan anlaşılmaktadır. Ege
Ampelos. Adı üzüm kütüğü anlamına
kıyılarında Amazon kraliçeleri
gelen Ampelos bir satyr'le bir
tarafından kuruldukları söylenen
nympha'dan doğma imiş. Tanrı Dionysos
şehirler şunlardır: Pitane, Myrina,
bu güzel delikanlıya gönül vermiş ve bir
Kyme, Gryneion, Smyrna. Ephesos ve
karaağaç dalından salkım salkım sarkan
Ptiene'nin ilk yerleşme yeri. Bir tanrıça
asmayı ona armağan etmiş. Ampelos
sayılan Myrina'nın Lesbos (Midilli)
ağaca tırmanıp bir salkım üzüm
adasına göçüp oranın başkenti
koparacakken düşmüş ve ölmüş.
Mytilene'yi de kurduğu söylenir.
Dionysos sevgilisini gökte bir yıldız
Birçok Amazon'un büyük efsane
haline dönüştürmüş.
yiğitleriyle ilişkisi olmuştur:
Hippolyte'nin Herakles, an-tiope'nin Amphiaraos. Öyküsü Thebai efsaneler
Theseus, Penthesileia'nın Akhilleus zincirine bağlı Melampus soyundan ünlü
efsanesinde adı geçer (bkz. bu adlar). bir kâhin. Oikles ile Hypermestra'nın
Ephesos ve Smyrna şehirlerinin birer oğlu, Alkma-ion ile Amphilokhos'un
Amazon tarafından kurulduğu anlatılır. babası (Tab. 23).
Bu savaşçı kadınlar kimi ozanların Geleceği bilen, her edimin doğuracağı
ezgilerinde Efes Arte-mis'i ile ilişkili sonucu önceden gören tanrı sözcülerinin
olarak gösterilir: İskenderiye şairi hayatı yürekler acısıdır çokluk.
Kallimakhos Artemis tanrıçaya Amphiaraos'un da öyle, anlayışsız
övgüsünde cenkçi Amazon'ların Ephesos kimselerin çıkarlarına kurban gitmiştir.
kıyısında tanrıçaya bir heykel
Argos ili, kral Proitos zamanında üçe
diktiklerini ve çevresinde savaş raksı
bölünmüştü: Bir bölümünü kendisi alır,
yaptıklarını, birbirine vuran kalkanlarının
öbürünü aynı soydan olan Bias ile
ta Sardes'te dek yankılandığını yazar.
Melampus arasında böler. Bu soyların
Amazon'lar Ephesos'taki ünlü Artemis
vârisleri arasında kavga çıkar günün
tapınağı ile de ilişkilidirler. Dünyanın yedi
birinde: Melampus soyundan
harikasından biri olan bu tapınağı
Amphiaraos, Bias soyundan
Amazon'ların yaptığı ya da orada
Adrastos'un babası Talaos'u öldürür.
rahibelik ettikleri anlatılır. Anadolu'nun
Adrastos Sikyon'a, ana tarafından
ana tanrıçası Kybele ile sıkı sıkıya ilişkili
dedesi Polybos'un yanına sığınır
oldukları apaçık belli olan Amazon'ların
(Adrastos) ve o ölünce kral olur. Bir
efsaneleri de, tarihsel kimlik ve
süre sonra Amphiaraos ile Adrastos
kişilikleri de ana tanrıça üstüne olan
barışırlar, Amphiaraos bu barışı candan
bilgilerimiz değerlendirildikçe açıklık ve
ister, Adrastos ise art düşüncelerle
kesinlik kazanacaktır (Artemis, Kybele).
karşılar. Amphiaraos'un kendisine karı
olarak verdiği Eriphyle'yi bir şartla alır:
Ambrosia. Homeros destanlarında
Kaynatasıyla arasında bir anlaşmazlık
Olym-pos tanrıları "ambrosia" ve
çıkacak olursa, yargıçlığını Eriphyle
"nektar" ile beslenirler. Ölümsüz
yapacaktır. Amphiaraos bu şartı da
anlamına gelen ambrosia birçok çiçek
kabul eder.
özlerinin katıldığı bir çeşit bal-mış.
Ambrosia ile beslenen tanrılar Amphiaraos Kalydon avına ve
yaralanmaz olurlar, bu büyülü bal Argonaut'lar seferine katıldıktan
insanlara da içirildi mi, onlara gençlik, sonra, Adrastos onun Thebai'ye savaş
mutluluk ve ölümsüzlük sağlarmış, açan Yediler'den olmasını İster. O
sırada Thebal'den kaidesi
Eteokles'in sürdüğü Polyneikes hasımlar göndermelisin derim
Adrastos'un konuğudur ve kardeşinden ben: Tanrılara saygılı olandan
öç almak için yardım istemektedir. korkulur.
Amphiaraos bu seferin yıkımla Düşman kardeşler Eteokles ile
sonuçlanacağını, kendisinin de sağ Polyneikes birbirlerini öldürünce, şehir
dönmeyeceğini bilir, hem katılmak kurtulur, ama korkunç bir bozgun
istemez, hem de Adrastos'u başlamıştır. Amphiaraos tsmenos
vazgeçirmeye çalışır. Ama Polyneikes
ırmağının kıyılarına doğru kaçar ve tam
Eriphyle'yi baştan çıkarır: Kadmos'la
düşmanı Periklymenos ona
evlenirken Harmonia'ya tanrıların
yetişecekken, Zeus'un saldığı bir
düğün hediyesi olarak verdikleri
şimşekle toprak yarılır ve ünlü kâhini
gerdanlığı armağan eder ona. Kadın
atları, arabasıyla yutar.
büsbütün Polynei-kes'le Adrastos'tan
yana döner, kocasını zorlar sefere Amphiaraos'un toprağa gömüldüğü
katılmaya. Amphiaraos verdiği sözü yer Pa-usanias zamanında da
tutmak zorundadır, sefere çıkar. Ama gösterilirmiş. Zeus bu tanrı sözcüsüne
gitmeden önce oğullarına yemin ettirir: ölümsüzlük bağışlamış: Atti-ka'da
Analarından öç alacaklardır. Oropos denilen bir yerde kâhinliğini
sürdürürmüş.
Yolda başlarına gelen bazı olaylardan
(Hypsipyle, Ophettes) sonra, Yedilerin Amphiktyon. Deukalion ile Pyrrha'nın
düzenledikleri Nemea yarışmalarında oğlu, Hellen'in kardeşi (Tab. 20). Kızıyla
Amphiaraos atlama ve disk atmada evlendiği Atina'lı kral Kranaos'u
birinci gelir. The-bai'ye varınca tahtından atarak yerine geçmiş, on yıl
önderlerin her biri şehrin bir kapısına krallık ettikten sonra kendisi de
dayanır. Aiskhylos'un ölmez eseri Erikhthonios tarafından sürülmüş.
"Thebai'ye Karşı Yediler" Efsaneye göre Attika başkentini
tragedyasında Amphiaraos hem akıllı, tanrıça A-thena'ya adayıp ona Atina
hem yiğit bir adam olarak tanımlanır adını veren ve Dionysos'u Attika'da ilk
(576 vd.): konuklayan bu kraldır.
Sonra kardeşine, güçlü Polyneikes 'e Yunan kentleri arasında dinsel
çevirir b birlikler halinde kurulup, belli
akışların ı; iki kez çağırır onu adını zamanlarda bütün kentlerin elçilerini
heceleyerek ve şu sözler dökülür bir araya getiren "amphiktyoni-a"lara
ağzından: "Güzeliş doğrusu adını veren de oymuş.
buyaptığın, tanrıların seveceği,
torunlarının Amphilokhos. Ünlü kâhin Amphiaraos
övünecekle ile Eriphyle'nin oğlu, Aikmaion'un küçük
ri şanlı şerefli bir iş: Bir yabancı kardeşi (Tab. 23). Epigon'lar seferine
orduyu üstlerine salıp atalarının katıldığı, ama anası Eriphyle'nin
yurdunu, soyunun tanrılarını öldürülmesinde bir rol oynamadığı
perişan sanılır, çünkü Alkmaion gibi Erinys'lerin
etmek! Hangi dava insana ana sütünü
kurutma saldırısına uğramaz (Alkmaion). Adı
hakkını verir? Ilyada'da geçmediği halde, Troya
Kılıçla fethedeceğin yurt toprağı mı seferine katıldığı ve özellikle dönüş
destek olacak senin davana ? Bana efsanelerinde rol oynadığı görülür:
gelince, ben düşman ülkesinde saklı Troya düştükten sonra, babası gibi
kâhin, tanrı sözcüsü ve falcı olan Amphilokhos
ben bu toprağı besleyeceğim ölü Anadolu'da kalır, Kalkhas'la birlikte
bedenimle. Çarpışalım: Şerefsiz birçok kehanet merkezleri kurarlar
olmayacak beni. (Kalkhas). Efsaneye göre Amphilokhos
bekleyen
ölüm!" Böyle söyledi kâhin, kalın tunç Kilikya'da (Seyhan bölgesinde) Mallos
kalkanını şehrini kurar, ama oranın krallığını
kaldırıp kendisi gibi kâhin olan Mop-sos ile
göğsüne. Hiçbir arma yoktu paylaşamadığından, onunla kavgaya
kalkanında; çünkü o kahraman tutuşur. Bu çarpışmada her ikisi de
görünmek değil, kahraman olmak can verir (Mopsos).
istiyordu. Derin kazıyoryüreğinin
derin düşünceler yetiştiren toprağını. Amphinomos. Penelopeia'nın talipleri
Böylesi bir insana hem akıllı, hem yiğit
arasında en aklı başında olanıdır.
Durgun ve öl-

34
çülü bir adamdır, Telemakhos'un kardeşleriyle oynarken görmüş ve
öldürülmesine karşı çıkar (Od. XVI, g ü z e l l i ğ i n e vurulmuş. Ama kız çok
394 vd ) utangaçmış tanrıdan kaçmış ve Atlas'ın
Öbür talipler gibi dilenci kılığındaki dünyayı omuzlarında taşıdığı uzak ülkelere
Odysse-us'a kötü davranmaz, varmış. Poseidon da bir yu nus balığı
dövülmesine karşı gelir, talipleri göndermiş peşinden, yunus Anı phitrite'yi
yatıştırmaya çalışır (XVIII, 121 vd.). sırtladığı gibi, getirmiş deniz kralına vermiş.
Gene de taliplerin kaderini Evlenmişler ve o gün bugün mutlu bir çift
paylaşmaktan kurtulamaz ve olarak yaşamışlar. Denizden olma bir sürü
Telemakhos'un kargısıyla vurulur (Od. yaratığın başında, köpükler arasında kayan
XXII, 90 vd.). bir arabada oturur gösterilen denizler
kraliçesi Poseidon'a vefalı bir eş olmuş, kimi
Amphion. Zeus ile Antiope'nin oğlu, efsaneciye göre çocuğu olmamış, ama
Zet- Hesiodos onun Triton'u doğurduğunu şöyle
hos'un ikiz kardeşi (Tab. 9). anlatır (Theog. 230 vd.):
Antiope ikiz çocuklarını doğurunca,
Toprağı sarsıp gümbürdeten Poseidon
amcası Lykos onları Kithairon dağına Amphitrite .tanrıçayla eulendi ve
bırakıp, Antio-pe'yi de karısı Dirke'ye onların sevişmelerinden büyük Triton
köle olarak verir. İkizler dağda çobanlar doğdu, gücü kuvveti sonsuz, o Triton
arasında büyür, Amphi-on'un müziğe ki dalgaların dibinde, anasının ve soylu
yeteneğini fark eden tanrı Apol-lon (ya babasının yanında altından bir
da Hermes) ona bir lyra armağan sarayda oturur korkular saçarak
etmişti. Günün birinde Dirke'nin çevreye.
yanından kaçan Antiope gelir, dağda Amphitryon. Tirnys kralı Alkaios'un oğlu
oğullarını bulur ve öcünü almaya iter (Tab. 13). Kaza ile amcası Elektryon'u
onları. İkizler Thebai'ye dönerler, öldü rür. Yurdundan sürülüp Thebai'ye
Lykos'u öldürüp, Dirke'yi azgın bir sığınır, ora kralı Kreon onu bu
boğanın boynuzlarına saçlarıyla suçundan arındırır. Amphitryon
bağlayarak salıverirler hayvanı. Dirke kendisiyle birlikte Thebai'ye gelen
kayalar üstünde parçalanıp can verir. amcakızı güzel Alkmene'ye talip olur,
Ölüsü bir ırmağa atılır, o ırmağa Dirke ama Alkmene bu evlenme için bir şart
adı verilmiştir sonradan. Ze-us'un koşar: Amphitryon, bir zamanlar kral
buyruğuyla Thebai şehrinin yönetimi Pterelaos'un oğullarınca öldürülen
bundan sonra Amphion'la Zethos'a kardeşlerinin öcünü almalıdır. Kreon da
geçer. İkizler kentin surlarını kurmaya bu işe yardım etmeye söz verir, yeter ki
koyulurlar. İkizler birbirlerine hiç Dionysos'un Thebai ülkesine saldığı
benzemiyorlar, sert ya-ratışlı Zethos Teumessos tilkisinden kurtarsın bölgeyi.
avcı ve savaşçı idi, Amphion ise tam Amphitryon bu işi başarır, sonra da Alk-
tersine yumuşak, sevimli bir sanatçıydı. mene'nin isteğini yerine getirmek için
Surları yaparken Zethos sırtında yola çıkar.
kocaman kaya parçalan taşıyor, Amphion Alkmene'nin kardeşlerini Taphos
ise lyra çalıyor, çalgının güzel ve adasından gelme bir ordu öldürmüştü,
büyüleyici seslerine kendilerini kaptıran bu adanın kentini almak ise kralı
taşlar yerlerinden kımıldıyor, istenilen Pterelaos'u öldürmeye bağlıydı, o da
sıraya girip yan yana diziliyorlardı. olanaksız, çünkü kralın saçında onu
Amphion Tantalos'un kızı Niobe ile ölümsüz kılan bir altın tel varmış. Am-
evlenmiş, Apollon'la Artemis Niobe'nin phitryon'a tutulan kral kızı Komaitho
çocukları-nı oklarıyla vururken babasının başından altın teli koparmış.
Amphios'u da küstah bir soy yarattı Pterelaos ölünce, Amphitryon da
diye öldürmüşler (Niobe). Taphos'u ele geçirmiş ve krallığını
sefere kaülan arkadaşı Atlna'lı
Amphissos. Bkz. Dryope. Kephalos'a vermiş. Ama Komaitho'ya
şükran beslemek şöyle dursun, onu
Amphitrite. Okeanos kızı Doris'in
öldürmüş ve Taphos'u yağma ettikten
deniz tanrı Nereus'la birleşmesinden
sonra Thllpti'yi (Inıımüş (Alkmene).
Nereides diye anılan elli kız doğar.
Ahenkli isimlerini dize dize saymakla
bitiremez Hesiodos (Theog. 240 vd.).
Amphitrite de bunlardan biridir,
öyküsü, macerası yoktur her nedense.
Gtl inin birinde Poseldon onu bir
kumsalda kız

V,
JU»1 I I\> »l

Ne var ki o sırada Zeus Amphitryon Amymone. Danaos'un elli kızından biri.


kılığında Alkmene'nin koynuna girer, onu Amymone babasıyla birlikte Argos iline
yiğit He-rakles'e gebe bırakır. O gece gelir. Orada korkunç bir kuraklıkla
sabaha karşı Amphitryon da savaştan karşılaşırlar, nedeni de Poseidon'un
döner ve karısına kavuşup Iphikles'i öfkesidir: Göz koyduğu Argos'un
üretir. Amphitryon Alkmene'nin Hera'ya verilmesine kızmıştır. Danaos,
macerasını öğrenince, ona ceza kızlarını su aramaya gönderir. Amymone
vermeyi düşünür önce, ama Zeus buna bütün bir gün kırlarda dolaştıktan sonra
engel olur. Alkmene bir gün arayla yorgun düşüp uykuya dalar. O sırada bir
Herakles'i, sonra da Iphikles'i doğurur. satyr'in saldırısına uğrar, kız uyanır,
Amphitryon hangisinin kendi oğlu avazı çıktığı kadar bağırır ve
olduğunu bilmek için çocukların odasına Poseidon'a yakarır. Tanrı çıkagelir,
İM koca yılan koyar, İphikles ürker, satyr'i kovar, yabasını kayaya vurup bir
sekiz aylık Herakles ise oynayarak boğar kaynak fışkırtır. Bu kaynak sonradan
canavarları. Amphitryon böylece Amymone adını alır. Güzel kıza gönül
ölümsüz çocuğun hangisi, ölümlünün veren Poseidon onunla birleşir ve Naup-
hangisi olduğunu anlar. Başka bir lios adlı bir oğulları olur. Nauplios Argos
anlatıma göre, bu işi Amphitryon değil ilinin güneyinde Nauplia şehrinin
de Zeus'u kıskanan Hera yapmış. kurucusudur.
Amphitryon İM çocuğu birlikte "Amymone" Aiskhylos'un "Yalvarıcı
yetiştirmiş ve Herakles'in yanıbaşında Kadınlar" ile başlayan ve Danaos kızları
Minyen'lere karşı bir savaşta can ile Ai-gyptosogullarının dramını anlatan
vermiş. trilogia'ya eklenmiş bir satyr oyununun
Amphitryon Batı yazınında ilk aldatılan (kayıp) adı olsa gerek.
koca olarak yaşar. Ne var ki adı
Anadyomene. Tanrıça Aphrodite'ye
Homeros destanlarında geçtikçe, çok
verilen bir sıfat. "Su yüzüne çıkan,
saygıdeğer, giderek mutlu bir kişi olarak
dalgalardan doğan" anlamına gelir.
tanımlanır, çünkü büyük tanrı Zeus
Tanrıçanın, Ura-nos'un denize savrulan
tarafından aldatılmak zül değil, şeref
atmıgıyla meydana gelmiş köpüklü
sayılır Homerik çağlarda. Sonraları
dalgalardan doğduğunu belirtir (Uranos,
görüşler değişmiş: Yunan ilkçağında
Aphrodite).
Euripides'in "Alkmene" (kayıp) adlı bir
tragedyası olduğuna göre, konu komik Anaksarete. Kıbrıs'lı bir kız: Güze',
sayılmamıştı daha, yeni komedya denilen ama duygusuz ve kalpsizmlş. İphis adlı
Hellenistik çag tiyatrosu Amphitryon- bir delikanlı ona delice âşık olmuş,
Alkmene serüvenini işlemeye başlar, karşılık görmeyince, kızın kapısına asmış
Latin komedya yazan Plautus "Am- kendini. Anaksarete buna da
phitruo" adlı oyununda aldatılmış koca aldırmamış, delikanlının cenazesi evinin
motifini bütün çıplaklığıyla ele alır, önünden geçerken pencereye çıkıp
Amphitr-yon'un benzeri Sosias tipini kaygısızca seyretmiş. Tanrıça
de yaratarak Mo-liere'in tadına Aphrodite de bu kadar katı yürekliliğe
doyulmaz "Amphitryon" komedyasına kızarak Anaksarete'yi bir heykele
örnek olur. dönüştürmüş.

Amykos. Poseidon'un oğullarından bir Androgeos. Minos ile Pasiphae'nin


dev. Bursa'dan Karadeniz'e uzanan oğlu, ünlü bir atlet. Atina'da
Bithynia bölgesinde Bebrykes adlı bir Panathenaia bayramlarında düzenlenen
boyun kralıymış. Yumruk dövüşünde pek bütün yarışmaları kazandığı için kral
usta olan bu dev hem çıplak yumrukla, Aigeus onu kıskanmış ve Mara-thon
hem de kestos denilen kurşunlu bir ovasında korku salan bir boğayı
eldivenle yarışırmış, ülkesine her geleni öldürmeye göndermiş. Androgeos bu işi
kendisiyle boy ölçüşmeye zorlar, çoğu başara-mayıp ölmüş. Minos da öç alması
zaman yener ve öldürürmüş. için tanrı Zeus'a yalvarmış. Tanrı
Argonaut'lar Bebryk'lerin ilinde Afrika'ya kıtlık salmış, kıtlığı önlemek
Khalkedon'a (Kadıköy) vardıkları zaman, için Aigeus her yıl Girit'e Atina'dan yedi
Zeus oğlu Polydeukes onunla güreşmeyi delikanlı ile yedi genç kız göndermek
göze almış ve korkunç devi yenerek zorunda kalmış. Minotauros'a yem
yolculara karşı bu insafsızca
davranmasına son vermiş
(Argonaut'lar).

u.
olan bu gençleri kurtarmak İşini ti. Kral Eetion'un sarayında
Theseus ba-Şarmış (Aigeus, yapmadığını bırakmamış, yaşlı başlı kralı
Theseus). öldürmüş, yedi Oğ lunun insafsızca
canlarına kıymıştı. Andromakhe'nin
Androklos. Atina kralı Kodros'un oğlu.
anasını da esirgememişti. "Ormanlık
Ef-saneye göre Efes bölgesine
Plakos daginın eteğinde kraliçeydi
yerleşmiş Le-leg'lerle Karia'lıları kovan
anam" diyor Andromakhe yana yakıla;
lon göçmenlerinin önderi olan
kraliçeyi de Akhilleus esir sürüsüne
Androklos Ephesos şehrinin
katmış, Troya'ya getirmiş, sonra büyük
kurucusudur. Samos (Sisam) adasını da
bir kurtulmalık karşılığında serbest
o ele geçirmiş. İon göçmenlerine bir
bırakmıştı, ama zavallı kadın,
tann sözcüsü kuracakları şehrin yerini
Homeros'un dediği gibi, "hür gününü"
kendilerine bir yaban domuzunun
görür görmez ölmüştü.
göstereceğini bildirmiş. Bir gece
Andromakhe Troya sarayında kadınlar
İon'lar ormanda balık kızartırken, balık
dairesinde, hizmetçileri arasında nakış
sıçramış, bir ateş kıvılcımı da koruluğa
işlemekle, mekik dokumakla vakit
düşmüş, ağaçların arasından bir yaban
geçirir. Her geçen gün bir işkencedir,
domuzu çıkmış. Androklos hayvanı
çünkü korku kaplamıştır yüreğini, ne
oracıkta öldürmüş ve tanrı buyruğunun
kadar yiğit de olsa Hektor'un bir gün
gerçekleştiğini anlayarak Ephesos
düşman kargısı altında can
şehrini o korulukta kurmuş.
vereceğinden korkar. Troya ovasında
Andromakhe. Andromakhe, Mysia yiğitler boğuşurken, rahat durmaz,
bölgesinde Thebai şehrinin kralı olan dört duvar arasında. İkide bir savaşı
Eetion'un kızıdır. Eetion kral Priamos'a gözlemek için çocuğunu dadıya verip
dostluk bağlarıyla bağlıdır. Sarayında batı kapısının üstündeki kuleye çıkar.
yedi oğlu ile büyüttüğü tek kızı sevimli, Bir gün Hektor savaştan ara bulup
uslu, akıllı Adromakhe'yi Pri-amos'un en şehre gelir, karısı-nı evde arar, yok,
değerli oğlu Hektor'a verir. Düğün yiğit, batı kapılarına koşar, uzaktan
dernek nasıl olmuş? Andromakhe, Pria- Andromakhe'yi ve yavrusunu görün ce,
mos'un oğulları ve gelinleri için yapılmış gülümser. Andromakhe gözyaşları döke
önü revaklı evlerin birine nasıl gelin rek ellerine sarılır (İl. 407 vd.).
girmiş? Bunu şairler bize anlatmaz.
Mutlu günlerini bilmeyiz bu güzel karı- Ah kocacığım, bu hırs yiyecek seni,
yavruna, talihsiz karına acıma yok
kocanın. Hektor'la Andromakhe ancak sende, dul kalmama, biliyorum,
yıkım gelip çattığı zaman, İlya-da'da azgünvar, Akha 'lar üstüne saldırıp
anlatılan savaşın dokuzuncu yılında öldürecekler seni. Sensiz
Troya sahnesine çıkarlar. Arada, bir kalmaktansa toprak yutsun beni
çocukla-n olmuştur: Astyanaks. daha iyi
Troya'lılar Hektor'un oğluna "şehrin Benim senden başka dayanağım yok,
efendisi anlamına gelen bu adı, çocuk alıp götürdüğü zaman ölüm seni
büyür de bir gün Troya'ya kral olur yalnız acılar kalacak bana, Ne babam
var benim, ne ulu anam... Sen bana bir
umuduyla takmışlardır. Ama Hektor'un babasın, Hektor, Ulu anamsm benim,
ölümünden birkaç gün önce Astyanaks kardeşimsin, arkadaşısın sıcak
dadısının kollarında dolaştırılan bir döşeğimin. Burada, kalede kal, acı
bebektir. bana, yetim koma yavrumuzu, karını
dulkoma.
Andromakhe'nin anadan, babadan,
kardeşten yüzü gülmemişti. Uğursuz Hektor acır kansına, ne yapsın, bir
savaş Anadolu kıyılarına gelip çatınca, korkak gibi çekilecek değil ya savaştan
Troya yöresinde rahat kalmamıştı. Troya ordusunun desteği, dayanağıdır.
Akha ordusu dokuz yıldır Troya Günler geçer, Hektor ile Akhilleus
kapıları önünde pinekliyor, düşüremi- arasında teke tek savaş başlar. Ölüm-
yorlardı bir türlü Anadolu'nun kutsal kalım savaşı, İI-yada destanının en
kalesini. Hele içi içine sığmayan genç ve dramatik sahnesi. Hektor'un ölümüne
atılgan Akhil-leus çok sabırsızlanıyordu. karar vermiştir tanrılar. Yiğit çe
Şehirden çıkıp, dağda, bayırda dövüşerek can verir. Troya surlarından
davarlarını otlamaya giden, atların bir çığlıktır kopar, Andromakhe
çeşmeye süren tek tük Troya'lıları her odasında mekik dokurken duyar bu
fırsatta kovalayıp öldürmekle bile vaveylayı, delı gibi fırlar
duyuramıyordu kana susamışlıgını.
Bölgede çapulculuk seferlerine çıkmış
Aklıllleııs, Mysia'ya varmış
ruvun\jmcuf\

dışarıya; Akhillus'un arabasına bağlayıp Andromeda. Aithiopia kralı Kepheus'la


toz toprak içinde sürüklediği Kassiepeia'nın kızı. Anası, Nereus
Hektor'un ölüsünü görünce, düşer, kızlarının hepsinden daha güzel olmakla
bayılır. övünmüş. Nereus kızları da Poseidon'a
Bu işkence dokuz gün sürecektir: Her dert yanmışlar, öç almasını istemişler.
sabah Akhilleus ölüyü arabasına bağlayıp Tanrı korkunç bir ejder salmış
sürükler. Onuncu günü akşam kral Kepheus'un ülkesine, kasıp kavuru-
Priatnos Ak-hiUeus'un barakasına gider, yormuş ortalığı. Zeus-Ammon
yumuşatır yüreğini ve ölüyü alır, getirir. tapınağının kâhinine başvuran kral kızını
Hektor'un cenaze töreninde görürüz canavara kurban ederse ülkesinin
şimdi de Andromakhe'yi. Ozanlar ejderden kurtulacağı cevabını almış.
arasında ağıda başlar, şöyle der (İl. Halk da Kepheus'u kızını feda etmeye
XXIV, 725 vd.): zorlamış. Sonunda Andromeda'yı bir
kayaya bağlamışlar. Canavar da onu
Erkeğim benim, göçüp gittin gençy parçalamak üzere yaklaşırken, birden
aşında, gittin, evimizde dul bıraktın yiğit Perseus gökten inmiş atı
beni, çocuğumuz da ufacık, körpecik, Pergasos üstünde, Gor-go'yu öldürmüş,
bizden olan, kara talihli ikimizden, kafasını eline almış, dönü-yormuş ki,
bilmem, gençlik çağma erer mi ki,
buşehiryerle bir olacak baştan aşağı, kayaya bağlı güzel kızı görmüş. Tutulmuş
sen öldün, onun koruyucusu bekçisi, da hemen ona, babasına gitmiş, demiş
sen, soylu analarını, çocukları ayakta ki, kızını bana verirsen, canavardan
tutan. Dile gelmez acılar bıraktın, kurtarır, canavarı da öldürürüm. Öyle
Hektor, anana, olmuş, Perseus ejderi öldürüp kızı almış.
babana, Sonra da evlenmişler, ne var ki
ama bana kaldı gene en büyük acı. Andromeda amcasına Pliineus'a
Ölüm döşeğinde uzatmadın ellerini sözlüyrnüş, Phineus adamlarını toplamış,
bana, şöyle güzel bir söz söylemedin düğün gecesi saldırmış Perseus'a. Ama
ki, gözyaşı döke döke gece gündüz
anayım onu yiğit Gorgo kafasını tutmuş karşılarına,
hepsi birden taştan adam olmuşlar
Gerçekten de çilesi bitmez (Perseus).
Androma-khe'nin. Euripides'in
"Andromakhe" adlı tragedyasında, Ankhises. Troya kral soyundan olan
AkhiUeus'un oğlu Neoptole-mos'un Asra-kos'un oğlu Ankhises tanrıça
sarayında görürüz onu, Neoptole-mos Aphrodite ile sevişmiş ve Aineias'ın
kızı Hermione ile evlenmiştir, ama babası olmuştur (Tab. 17). Homerik
çocuğu olmamıştır, oysa tutsak olarak denilen övgülerden Aphrodite' ye
konağına getirdiği Andromakhe ona üç ayrılmış olanı, bu sevişmeyi en ufak
oğulla bir kız vermiştir. Hermione bu ayrın-tılarına dek anlatır: Tanrıça
Troya'lı kadını fena kıskanır, Ankhises'i 1da yamaçlarında sığırlarını
Neoptolemos'un Delphoi'ye gidişinden otlatırken görür, delikanlının güzelliğine
faydalanarak, Andromakhe ile oğlunu vurulur ve dağa iner. Övgüde
öldürmek ister, Themis tapınağına "canavarların anası, binbir pınarlı" diye
sığındıkları halde, onlara kıyacaklardır tanımlanan İda dağına Aphrodite'nin
ki, son dakikada kurtulurlar. inişi, peşinde vahşi hayvanlar sürükleyen
Euripides'ten çok daha güzel, çok ana tanrıçanın gelişine benzetilmiş,
daha insanca bir Andromakhe tipi tanrıçanın büyüsüne kapılan hayvanların
yaratan şair XVII. yüzyıl Fransız şairi ormanlarda, fundalıklarda sevişmesi
Racine'dir. Hektor'u bir türlü gösterilmiştir. Tanrıça Ph-rygialı bir
unutamayan, Neoptolemos'un (Fransız genç kız kılığına girer de öyle görünür
tragedyasında adı Pyrrhus'tur) aşkına Ankhises'e. Troyalı prens arzu ile yanıp
karşılık vermeyen ve Hermione'nin tutuşarak tanrıçaya yaklaşır.
Sevişmelerinin sonunda gülümser
kıskançlığını boşa çıkaran, yiğit ve
tanrıça, sevgilisine şöyle seslenir:
bilinçli bir kadın, şefkatli bir ana tipidir.
Jean Anouilh'in "La Guerre de Troie
Senin bir oğlun doğacak, Troya
n'aura pas lieu" (Troya savaşı
'Iılara kral
olmayacaktır) piyesinde de Andromakhe olacaktır
ilginç, çekici bir tip olarak canlanır o Ve çocuklarına çocuklar
gözümüzün önünde. doğacaktır
sonsuzluğa dek!
Q8
AINI I II 1
K

Tanrıça doğuracağı oğlanı büyütmek Anteia. Homeros'un Antela (İl. VI,


için nympha'lara vereceğini, onu beş 164), tragedya yazarlarının Sthenelıoia
yaşında ha basına tanıtacağını ve diye adlandır-dikları bu kadın Lykia
çocuğun kimin okluğu sorulursa sakın kralı lobates'ln kızıdır Kardeşi Akrisios
Aphrodite'nin oğlu olduğunu tarafından Korinthos'tan sürülüp
lıildirmernesini, yoksa Zeus'un Lykia'ya sığınan Proitos'la evlidir.
yıldırımına çarpılacağını söyler ve Anteia Tiryns'e gelen
Ankhises'i bırakıp gider. Bellerophontes'e tutulur ve ondan yüz
Bir efsaneye göre Ankhises tanrıçanın görmeyince yıkımını kurar (Bel-
sözünü tutmaz, fazlaca içtiği bir gün lerophontes).
Aphrodite ile sevişmiş olmakla övünür
Antenor. Troya'lı ihtiyar, Priamos'un
ve çarpılır. Bunun sonucunda topal - ya arkadaşı ve danışmanı, Batı kapısında
da kör - kaldığı, Troya'dan kaçarken ihtiyarlar derneğinde bulunur ve Troya
Aineias'ın onu sırtına almasının nedeni savaşından önce kaçırılan Helene'yi geri
bu olduğu anlatılır. Troya' dan almak için elçi gönderilen Odysseus'la
ayrılırken seksen yaşında olduğu da Menelaos'u evinde nasıl konukladığını
söylenir. Vergilius'un Aeneis'inde anlatır. Antenor savaş sırasında da işi
Ankhises'in Sicilya'da Drepanon tatlıya bağlamaktan, Helena'yı mallarıyla
burnunda öldüğü ve Ae-neas'ın babası Akha'lara geri vermekten yanadır.
şerefine oyunlar tertiplendiği söylenir. Menelos'la Paris arasındaki teke tek
Roma'da tarihsel çağlara dek oynanan çarpışmada yargıçlık eder. Troya
Troya oyunları Aenas'ın kurduğu bu düştükten sonra Antenor ve oğulları
yarışmalara dayanırmış (Aineias), Akha'larca korunur. Söylentiye göre
Antenor'un evinin kapısına bir pars
Ankhuros. Phrygia kralı Midas'ın oğlu.
postu konmuş, böylece bir zamanlar Ak
Başkentinin yanıbaşında büyük bir
ha'lara konukluk eden bu soy
toprak kayması olmuş, derin bir yarık
esirgenmiştir.
açılmış, öyle ki şehir de içine yuvarlanıp
yıkılacağa benzediğinden Ankhuros bir Troya efsanelerinden sonra meydan
tanrı sözcüsüne ne yapacağını sormuş. gelen efsanelerde Antenor vatanını
Uçuruma en değerli nen varsa, onu satan bir hain olarak görünür: Tahta
atacaksın, demiş sözcü. Kral da tutmuş, atın şehre alınmasına, Palladion'un
altın, elmas, en kıymetli eşyalarını çalınmasına yardım ettiği söylenir.
atmış, ama yarık bir türlü kapanmamış. Sonra da Antenor Trakya yoluyla ve
Ankhuros sonunda kendini atmış oğullarıyla birlikte kuzey İtalya'ya
uçuruma, atar atmaz da yarık göçmüş ve Po vadisine yerleşmiş.
kapanmış. Venet'ler boyunun atası sayılırdı.

Anna Perenna. Roma'nın biraz Anteros. Eros tanrıya karşılık olarak


kuzeyinde gösterilen tanrısal varlık. Daha çok
Via Fiaminia'ya açılan kutsal bir koruluk erkekler arasındaki sevgide adı geçer
vardı. Bu koruluk çok eski bir tanrıçaya ve "seveni bahtlı eden, sevgiye karşılık
adanmıştı. İhtiyar bir kadın olarak veren" anlamına gelir. Bir başka yoruma
canlandırılan Anna Perenna üstüne göre Anteros Eros'un karşıtıdır, katı
çeşitli efsaneler anlatılırdı. Biri şu: yürekli ve duygusuzdur, ama doğa dışı
Roma'da çıkan bir iç savaş sonunda sevgileri önleyerek bir düzen öğesi
sınıflar arasında bir bölünme olmuş ve olarak rol oynar.
Plebs, yani halk Mons Sacer denilen
kutsal tepeye çekilmişti. Halkın orada Antheus. Antheus, Halikarnassos'un
aç kalmaması için Anna adlı bir kadın (Bodrum) kral soyundan bir gençmiş,
her gün kendi eliyle yaptığı çörekleri Miletos zorbası Phobios'un sarayında
getirir, ucuz ucuz sararmış halka. yaşıyormuş ki, Phobios'un karısı, ona
Anlaşmazlık sona erip halk şehre gönül vermiş, ama de-likankyı
döndükten sonra Roma halkı kurtarıcısı kandırarriamış bir türlü.
saydığı bu kadını tanrılaştırmış. Yakalanacaklarından korktuğunu, ya da
konukluk ku-rallarına karşı gelmekten
Antaios. Poseidon İle Gaia'dan doğma çekindiğini İleri sürerek kraliçeyi
bir dev, Efsanesi Alkyoneus efsanesinin oyalıyor, buluşmalarını ertell-yorrnuş.
tıpkısıdır. (Alkyoneus). Günün birinde kraliçenin sabrı tükenmiş
öç almaya karaı vermiş. Bir altın tası
ANTİCSONL

derin bir kuyunun içine atarak,. Sophokles'in ölümsüz "Antigone"sinin


Antheus'a inip tası çıkarmasını konusu işte budur. Antigone Kreon'un
buyurmuş, delikanlı kuyunun dibine bu emrine karşı gelir, kardeşini gömer
varınca üstüne kocaman bir taş atıp ve eyleminin suç değil, tersine borç
onu ezmiş. Sonra da ne büyük bir suç olduğunu ileri sürerek, yönetmene baş
işlediğini anlamış ve pişmanlık duyarak kaldırır, bununla da kalmaz, suç ve
kendini asmış. devlet yönetimi konularında yönetmenin
kendisiyle tartışmaya kalkışır.
Antigone. Oidipus'un kendi anası Sophokles'in erişilmez bir başarıyla dile
İokas-te'den dogma kızı (Tab. 19). getirdiği bu tartışmadan bazı parçaları
Antigone tragedya kahramanlarının en aşağıya alıyoruz (M.Eg.B. Yayınları, S.
cana yakını, hayat hikâyesi bize en çok Ali çevirisi):
dokunanıdır. Davranışı, eylemiyle bugün
bile çözümlenememiş bir toplum Antigone — Ben yaptığımı itiraf
sorununu dile getirdiği içindir ki, çağdaş ediyorum, hiçbir şeyi inkâr etmiyorum.
insanı derin derin etkileyen, sonsuzca Kreon —Bu işi yasak eden emrimi
düşündüren bir kişilik taşır. bilmiyor muydun ?
Sophokles'ie işlenmeye başlayan Antigone —Biliyordum. Nasıl bilmem ?
Antigone dramı canlılığını bugüne dek Her-kese ilan edildi.
yitirmemiş ve Anouilh gibi Batının en Kreon — Demek buna rağmen benim
seçkin tiyatro yazarlarına konu olmuş emrime karşı gelmeye cüret ettin ?
ve olmaktadır. Antigone — Fakat bana bu emri veren
Zeus değildi, Hades 'te hüküm süren
Kâhin Teiresias'ın açıklamalarından Dike de bizfa-nilere böyle bir nizam
ne korkunç bir suç işlediğini anlayınca, yüklememişti. Ve senin emirlerinde,
Oidipus gözlerini kör ettikten sonra, insan sözlerini tanrılarınyazılmamış,
Thebai'den ayrılır, yollara düşer. değişmez kanunlarından daha üstün
Yurdu da, oğulları da lanet okumuşlardır yapacak bir kudret bulunduğunu
ona. Yalnız kız Antigone bahtsız zannetmiyorum. Çünkü bu kanunlar
yalnız dün ve bugün yaşamıyorlar,
kahramanı elinden tutup, ona hem bunlar ebediyen menidirlerve ne
destek, hem de kılavuz olur. Kentten zamandan beri mevcut olduklarını
kente sürünüp dilenen babasıyla birlikte bilen yoktur.
Attika ilçesi Kolonos'a varır, orada
halkı acındırmayı ve kral Theseus Kreon — Thebai'liler arasında bunu
karşısında babasını savunmayı başarır. böyle gören yalnızsensin.
Böylece Oidipus'a bir sığınak bulup, Antigone — Hepsi böyle görüyorlar,
onun öç perileri Erinys'lerden fakat korkudan dillerini tutuyorlar.
kurtularak rahat bir ölüme kavuşmasını Kreon — Bunlardan ayrı düşündüğün
sağlar. Sophok-les'in "Oidipus için utanmıyor musun ?
Antigone — Öz kardeşime saygı
Kolonos'ta" adlı bu tragedyasında göstermekte utanacak ne var?
Antigone'nin güçlü kişiliği belirmekte, Krneon — Onunla dövüşüp ölen de bir
ilerde ne korkusuz bir yürekle ne yaman kardeşin değil miydi?
bir eyleme girişeceği sezilmektedir. Antigone — • Aynı ananın ve aynı
Oidipus'un ölümünden sonra babanın oğluydu.
Antigone Thebai'ye döner. Thebai'de Kreon — Ötekine karşı alâka
krallığı paylaşa-mayan kardeşleri göstermekle buna karşı günaha
Eteokles ile Polyneikes birbirlerine
girmiyor musun
Antigone — • Mezarında yatan ölü
karşı amansız bir savaş açmışlardır. böyle hüküm vermeyecektir.
Aiskhylos'un "Thebai'ye Karşı Yediler" Kreon —Fakat sen bir günahkâra
tragedyasına konu olan bu savaşta iki karşı aynı h ürmeti gösteriyorsun.
düşman kardeş birbirleriyle Antigone — Onunla beraber ölen bir
dövüşürken can verirler. Bu kez tahta kardeşti, bir köle değil.
çıkan Kreon Eteokles'in yurdunu Kreon — Birinin koruduğu bu
savunurken öldüğü için kahraman sayılıp memleketi öbürü harap ediyordu.
törenle gömülmesini, yurduna Antigone — Olsun, Hades ikisi için de
yabancıların yardımıyla saldıran aynı mezar hakkını tanır.
Polyneikes'in de mezarsız kalarak,
ölüsünün üstüne toprak serpmeyi bile
yasaklandırarak böyle bir işe girişecek
olanı ölümle cezalandıracağını bildirir.
Kreon — Ama orada da İyi odam, kötü O böyle konuştu, benim gönlümse bir
adamla müsavi muamele görmeyi tek
istemez. şey
Antigone — Ölüm diyarında da böyle istiyordu Kucaklamak geçmiş, göçmüş
bir kaide olduğunu bana kim anamın
söyleyebilir? ruhun
Kreon — Düşmanımız bizim İçin u, Üç sefer atıldım üstüne, ah dedim
hiçbir zaman, hatta ölümünden sonra anama
bile, dost değildir. birsarılsa
Antigone — Ben dünyaya kin değil, m, üç seferinde de uçtu, gitti
sevgi paylaşmaya geldim. kollarımın
arasından,
Devletin baskısına karşı kişi üç seferinde de bir gölge oldu, düş
özgürlüğünü savunan Antigone sonunda gibi, yüreğimdeki keskin acı her
tam bir zafer kazanır. Gerçi Kreon seferinde
ceza olarak onu kayalıklara diri diri büyüdü.
kapatır, ama Kreon'un oğlu ve An-
tigone'nin nişanlısı Haimon babasını Antilokhos. Nestor'un oğullarından
sert sözlerle kınadıktan sonra, biri. Troya savaşına katılır ve çevikliği,
nişanlısını kurtarmaya koşar, yigitligiyle dikkati çeker. Akhilleus ile
Antigone'nin kendini asmış olduğunu Patrolos'un en yakın arkadaşıdır.
görünce, kederinden Haimon da Patroklos ölünce çok üzülür ve acı
canına kıyar. Anası Eurydike buna haberi Akhilleus'a verme görevini
dayanamaz, kendini öldürür. Devlet üstüne alır. Antilokhos'un İlyada'da
yasağında ve cezasında kayıtsız, sonuna kadar savaştığı görülür, ama
şartsız, sertliği simgeleyen Kreon artık Odysseia'da şafak tanrıça Eos'un oğlu
yıkılmış, çökmüş bir adamdır (Kreon, Memnon'un eliyle öldürüldüğünü
Haimon). öğreniriz.
Antikleia. İthaka kralı Laertes'in Antinoos. Eupeithes'in oğlu Antinoos
karısı, Odysseus'un anası. İnsanların şıma rık, tembel, gözü doymaz,
en kurnazı Au-tolykos'un kızıdır. Odysseus'un malı nı, mülkünü vur
Autolykos Sisyphos'un sürülerini patlasın, çal oynasın tükcl meye kararlı
çalmış, Sisyphos da bu yüzden gelmiş, taliplerin başta geleni, en küstah, en
Autolykos'un sarayına yerleşmişti. Bir terbiyesiz ve en ahlaksız olanıdır.
söylentiye göre, Antikleia bu sırada Saldırgandır, yüksekten atarak
onunla ilişki kurmuş, sonra evlenmiş konuşur, ona, buna çatar, asıl
Laertes'le. Odysseus'u Sisyphos'un çekemediği kimse de amaçlarının
oğlu sayan efsaneler vardır. Antikleia gerçekleşmesini önleyen Telemakhos'
oğlu Odysseus Troya seferine çıkıp tur. Ona karşı kurulan kumpasların,
dönmeyince, hasretine dayanamayıp pusuların fikir babası hep
canına kıymış. Odysseia'da anlatılan Antinoos'tur: Pylos'tan dönüşünde
(XI, 85 vd.) ana oğlun buluşması Telemakhos'u öldürmek için pusuya
destanın en güzel parçalarından biridir. yatmaya önay ak olur (Od. VI, 669 vd.),
Bazı bölümlerini buraya alıyoruz: bu plan gerçekleşmeyince, çok içerler
Birde baktım geçmiş, göçmüş anamın ve daha kötü şeyler kurmaya başlar
ruhu (XVI, 362 vd.). Penelopeia tiksinir
çıkageldi, ondan, şöyle der (XVII, 499):
ulu yürekli Autolykos'un kızı
Antikleia 'nın İğrenirim bunlardan, dadı, hep
ruhu kötülük
, oysa kutsallly on 'a giderken sağ kurarlar,
bırakmıştım ama Antinoos hepsinden beter,
onu, görünce bir acıdım, bir ağladım... bu adam kara ölüm cadısına
Odysseus ölü ruhları diriltip benzer.
konuşturacak kandan önce Teiresias'a Kavgacı, sert, kaba ve zalim bir
içirir. adamdır: Odysseus'un başına ilk
Sonra Odysseus olanı biteni ve tokmağı atan, dilenciyi galiz küfürlerle
Hades'e neden indisini bildirir, kovan odur. İros'la Odysseus'u
Antikleia da Ithake sarayındaki güreştirmek ve İM dilencinin
durumu anlatır. Aralarında içli bir çilesinden eğlenmek fikri de ondan
konuşma olur. Sonunda Odysseus gelmedir. Anti-noos'un tutum ve
anasına sarıl-mak ister. (Od XI, davranışı talipler arasında bile tepki
Z03vd)i ile karşılanır. Yay germe oyununu önce
kabul eder, yarışmanın yapılması için
önayak olur, sonra kimsenin
başaramadığını
görünce, bugün bayram, kutsal günde tırpan verir, Kronos da o tırpanla
yarışma olmaz diye vazgeçirmeye babasının hayalarını keser ve denize
çalışır, Odysseus denemek isteyince, atar (Theog. 160 -206):
sert sözlerle çıkıştı ona, ama Dalgalı denize atar atmazonları
Penelopeia ile Telemakhos araya Gittiler engine doğru uzun zaman, Ak
girince, önleyemez yayı almasını (Od. köpükler çıktı/ordu tanrısal
XXI). Ölüm okunu Odysseus ilkin uzuvdan-. Bir kıztürey iverdi, bu ak
Antinoos'a karşı yöneltir ve bütün köpükten, Önce kutsalKythera 'ya
talipleri sıra ile öldürür. Her şey olup uğradı bu kız Oradan da denizle
bittikten sonra İthake'lileri
çevrili Kıbrıs 'agitti, Orada karaya
çıktı güzeller güzeli tanrıça,
ayaklandıran, öç almaya kışkırtan Yürüdükçe yeşil çimenlerfışkırıyordu
Antinoos'un babası Eupeithes'tir. Ne Narin ayaklarının bastığı yerden.
var ki karşılarına tanrıça Athena Aphrodîte dediler ona tanrılarve
çıkınca, İthake'liler korku ile kaçışırlar İnsanlar, Bir köpükten doğmuş olduğu
(XXIV, 421-547). için.
Antiope. Irmak tanrı Asopos ya da Homeros'a göre, Aphrodite Zeus ile
Thebai kralı Nykteus'un kızı. Antiope Okea-nos kızı Dione'den dogmadır.
çok güzel olduğu için Zeus ona âşık olup İlyada'da yiğit Diomedes'le çarpışıp
bir satyr biçiminde yanaşır (Tab. 9). yaralanan Aphrodite'yi anası Dione
Amphion ile Zethos'a gebe kalan kollarına alır, sever, okşar ve bileğinden
Antiope babasının öfkesinden korkup akan özü silerek yarasını iyileştirir,
evden kaçar ve Sikyon kralı Epopeus'un acılarını dindirir (İl. V.370 vd.). Dert
yanına sığınır, sonra da onunla evlenir. yanan kızını da şöyle avutur Zeus:
Babası Nykteus üzüntüsünden canına
kıymış, ama ölmeden kardeşi Lykos'a Böyle dedi o, gülümsedi insanların,
Antiope'yi bulup cezalandırmasını tanrıların babası,
çağırdı yanma altın Aphrodite 'yi,
buyurmuş. Lykos Sikyon'a saldırır, dedi ki:. "Cenk işleri sana vergi değil,
Epopeus'u öldürür ve Antiope'yi yavrum, sen evliliğin gönül açan
tutuklu olarak Thebai'ye geri getirir. işlerine ver kendini, Çevik Ares'le
Antiope Amphion'la Zethos'u yolda Athena uğraşacak savaşla. "
doğurur. Amcalarının buyruğu üzerine
dağa bırakılan ikizler çobanlarca (2) KİŞİLİĞİ. Altın Aphrodite diyor
yetiştirilirler (Amphion). Theba-i'de Homeros bu tanrıçaya, altın bir değer
Lykos'la karısı Dirke'nin zincire vurup ölçüsü olmak üzere. Daha başka
eziyet ettikleri Antiope tanrıların sıfatlarla niteler onu şairler: Bu
yardımıyla zincirlerini çözer ve kaçıp güzeller güzeli tanrıça hep "gülüm-
ikizlerinin yanına sığınır. Ne var ki ser"dir, işveli, cilveli ve gönül alıcıdır.
Amphion'la Zethos önceleri analarını Bunun sırrını Homeros tanrıçanın ak
tanımazlar, onu Dirke'ye gerir verirler, köpüklerden olma bedeninde taşıdığı bir
sonra çobanlardan kim olduğunu büyülü mernelikte görür. Zeus'un aklını
öğrenince analarını kurtarırlar ve Dirke çelmeyi aklına koyan Hera bu memeligl
ile Lykos' tan da öç alırlar. Sonralar» ister günün birinde Aph-rodite'den,
Antiope Diony-sos'ın öfkesine şöyle seslenir ona (İl. XIV, 197 vd.):
uğrayarak çıldırır, Yunanistan !da bir Sende şu sevgi, şu alım var ya, yanişu
yerden bir yere atar kendini, ama ölümsüzleri, ölümlüleri alt ettiğin, işte
günün birinde aklı başına gelir ve onları bana ver bugünlük. ...çözdü
Phokos'a karı olur (Phokos). göğsünden nakışlı memeliğini, alacalı
bulacak bir kurdeleydi bu, alımlı ne
Aphroditc. (1) DOĞUŞU. Aşk ve varsa hepsi onun içindeydi, sevgi onun
güzellik tanrıçası Aphrodite'nin içindeydi, istek onun içinde, cilveleşme,
doğuşu üzerine İM ayrı kaynağımız şakalaşma onun içinde, en akıllı insanı
vardır: Biri Hesiodos, öbürü Homeros. ayartan aşk onun içinde. Sevgiyi,
Hesiodos Thegonia'da bu tanrıçanın sevişmeyi simgeleyen bu tanrıça bu
denizin köpüklü dalgalarından büyüyü kendi kendine değil, çevresini
doğduğunu anlatır (Yun. Aphros köpük saran başka tanrısal varlıkların
demek): Ura-nos, Gaia'dan doğan aracılığıyla ger-
çocuklarını, doğar doğmaz toprağın
bağrına soktuğu için Toprak Ana
şişmekte ve korkunç sancılarla
kıvranmaktadır, bu yüzden son oğlu
Kronos'a bir

42
çekleştirir. Eros bazı efsanelere göre ballandıra anlatırlar. Bu öykülerin
onun oğludur, ama Theogonia'da Eros başında Homeros'un Odysseia'sındaki
Aphrodi-te'den çok önce doğmuş serüven gelir Bu serüveni kör ozan
evıeır.el bil güçtür, sonradan katılır Demodokos anlatır Al kineos'un
Aphrodite'nin alayına (The-og. 201 vd.): sarayında toplanmış konuklara Ares'le
Doğup da yürüyünce tanrılara doğru Aphrodite'nin seviştiklerini güneş
Eros la Himeros (arzu) takıldılar tanrı görür ve Hephaistos'a haber
hemen verir, ünlü demirci tanrı da kırılmaz,
peşine. çözülmez zincirlerden büyülü bir ağ örer,
İlk günden bu oldu onun yerleştirir onu yatağının altına, sonra da
tanrılıkpayı İnsanlar arasında da, yalancıktan Lemnos adasına gider. İki
ölümsüzler tanrı sevişirlerken demir ağın içinde
arasında tutklu kalırlar, onları suçüstü yakalayan
da; Ona düştü kız cilveleri,
gülüşmeleri Hephaistos da acı acı bağırır, sahneye
oynaşmalar seyirci olan tanrılar arasında da dinmez
ı. Sevmenin, sevişmenin tadı, büyüsü. bir kahkaha kopar (Od. VIII, 295 vd.).
Güzelliği, zarafeti ve bereketi Aphrodite'nin başka sevgilileri de
simgeleyen Kharit'ler, Hora'lar ve olur, bunlardan biri Adonis (Adonis),
düğün alaylarının başında giden öbürü Troya kral soyundan Aineias'm
Hymenaios da Aphrodite'nin babası Ankhises'tlr (Ankhises,
çevresindeki tanrılardır. Ne var ki aşk Aineias). Tanrı Hermes ile sevişen
tanrıçasının kişiliği çelişkili ve belirsiz Aphrodite'nin Hermaphroditos diye
bir oğlu olur, efsane yazarlarının kimine
olarak canlandırılmaktadır efsanede.
göre İM tanrı îda, yani Kazdagının
Savaş tanrı Ares'le birleşmesinden (ki
tepesinde seviş misler, orada doğup
bu birleşme de anlamlıdır) Phobos
ikisinin de adını alan çocuğu dağ
(bozgun) ve Deimos (korku), bir de
nympha'ları büyütmüş, başka bir
Harmonia doğar. Ahenk, uyum anlamına
anlatıma göre Halikarnassos kentinin
gelen Harmonia'nın yanıbaşında korku
batısın daki bir yarda biri Hermes'in
ve bozgun Aphrodite'nin kişiligindeki
öteki Aphrodl te'nin birer tapmağı
olumlu ve olumsuz yanları ve çelişkileri
varmış, tanrılar orada sevişip birleşmiş
simgelerler. Bu ikiliği en kesin bir ve orada doğup büyüyen çocukları
tanımlama ile Platon "Şölen" adlı Hermaphroditos'un başına Salmakls
diyalogunda dile getirir. Sokrates'in de adlı su perisi ile olan serüveni gelmiş
bulunduğu bu şölene katılanlardan (Hermaphroditos, Salmakis).
Pausa-nias şöyle der (Plat. Şöl. 180 d-e):
Aphrodite'nin öfkeleri, öç almaları
"Herkes bilir ki, sevgi (Eros) korkunçtur: Şafak tanrıça Eos'a,
Aphrodite 'den ayrılmaz. Aphrodite Phaidra ve Pa-siphae'ya belalı aşklar
tek olsaydı, sevgi de tek olurdu, ama
madem ki iki Aphrodite var, Sevginin esinler, kendilerine yeterince
de iki olması gerek. Hem bu tanrının tapınmayan Lemnos kadınlarına ceza
ikiliği nasıl inkâr edilebilir? Biri, yani en olarak kocalarının bile dayanamadıgı bir
eskisi, göksel dediğimiz Aphrodite ana koku verir, Kinyras'ın kızlarını kendilerini
karının-dan doğmuş değil, göğün kızıdır. yabancılara satmaya zorlar. Üç Güzeller
Daha sonra gelen bir başkası var ki, yarışmasında oynadığı rol ve Paris'le
Zeus 'la Dione 'nin kızıdır, ona orta Helena'nın başına getirdiği bela, dillere
malı Aphrodite diyoruz. Bu tanrılarla destan olmuştur. İlyada destanında oğlu
ilgili iki türlü sevgi de olacak ister
istemez, birine orta malı, öbürüne Aineias'm koruyucusu olarak oynadığı rol
göksel diyeceğiz" bu kişi ile ilgili bölümde anlatılır.
Roma'da Venüs Genetrix olarak Ae-neas
(3) EFSANELERİ. Kişiliği ile tanrılar destanıyla ilgili rolü Venüs bölümünde
arasında bunca önemli bir yer tutan açıklanır. Eros ile Psykhe masalında da
Aphrodite'nin efsaneleri azdır, daha adı geçer. Kişiliği Hellenistik çağdan
doğrusu kendine özgü öyküler az da, sonra Rönesans sanatına da tükenmez
başkalarının baş kahraman oldukları bir konu olmuş, resim ve heykelde
öykülerde kendisine ikinci derecede bir işlendikçe işlenmiştir.
rol düşmektedir.
Aphrodite topal tanrı Hephaistos'la Kuşlardan güvercin ve serçe,
evlendirilir, nasıl ve nedeni belli değil, çiçeklerden gül ve mersin tanrıçaya
ama şairler onun çirkin kocasını adanmış sayılır (inim kadar şairleri
aldatmasını ballandıra esinleyen bir tanrıça da
APOLLON

ha yoktur, ama hiçbir şair de lık İM tanrının simgelediği İM karşıt


Aphrodite'yi Midilli'li kadın şair Sappho varlığın birleşmesinden doğmuştur. Bu
kadar güzel dile getirmemiştir. İM tanrı da Apollon'la Dionysos'tur.
Apollon aydın, durgun, ölçülü gücü
Apollon. İlkçağda Yunan denilen varlıkla
simgeler, ışıktır, doğayı görme, varlığı
Akdeniz çevresindeki uygarlık
akılla algılama ve akıl yetisine dayanan
topluluğuna bir yenilik gelmiş olduğu su
yöntemlerle biçimlendirme gücü ve
götürmez bir gerçektir. Bu olaya geçen
yeteneğidir, Apollon plastik sanattır,
yüzyılda bir ad da takıldı, Yunan mucizesi
ama aynı zamanda da öngörmedir,
dendi. Mucize gibi gerçeküstü bir terim
anlama ve kavramadır, ışığın doğayı bir
kullanılması, bu olayın nedenlerinin de,
projektör gibi aydınlatıp karanlık kalan
kökenlerinin de o zamanlar pek
sırlarını çözümlemesidir. Ama bu güç,
aydınlanamamış olmasından, kısacası
insanı bir seyirci ve bir taklitçi olmaktan
bilgi yoksulluğundan gelmekteydi.
da ileri götüremez, yaratıcılık insanın
Yunandan kalma yapıtların, özellikle yazı
doğaya bir başka türlü coşkuyla
tanıtlarının çokluğu, bunların Batı
karışmasını şart koşar, karanlık güçlerin
uygarlığının bir başlangıcı diye karşımıza
gizemine ermesini. İşte bu gücü de
çıkması ve gerek doğa, gerekse insan
Dionysos, şarap tanrı simgeler. Dionysos
üstüne düşüncesinin o günden bugüne
doğanın kendisi değil, bir ana tanrıça
kesintisiz olarak süregelmesi bu olayın
değil de, insana doğayla birleşmeyi
bir başlangıç sayılmasına yol açmış, bilimi
sağlayan bir araçtır sanki. İnsan için
bir çeşit yetinmeye götürmüş, bir çeşit
düşünülmüş, yaratılmış bir tanrıdır.
coşku ile asıl yolu olan inceleme, daha
Nitekim insan dişisinden doğmadır,
öncesini arama ve anlama çabasından
insana karışır ve insan çilesini çeker, ta
saptırmıştır. Ne var ki o gün bugün çok
ki taşkın gücünün ne denli bir nimet
ileri gidilmiş ve elde edilen bulgularla
olduğunu anlatabilsin insana.
olayın hiç de mucize olmadığı, akılla
Dionysos'un doğudan geldiğini,
algılanabilecek tutarlı tarihsel bir süreç
Anadolu'dan çıkıp Yunanistan'a güç bela
olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. Bilimin
girebildiğini efsane bağıra bağıra dile
de bugün asıl coşkusunu yaratan neden,
getirir. Nietzsche'nin Yunan varlığına
mucizeyi aydınlatmak yolunda sayısız
özgü en şaşırtıcı yapıtı saydığı
ipuçlarının hemen hepsinin Anadolu
tragedyayı bağışlayana kadar akla karayı
topraklarında bulunması, aydınlığın bir
seçmiştir bu tanrı. Ama Apollon, durgun
kez daha "Anadolu" denilen güneşin
akıl gücü, bütün dallan ve bunları
doğduğu ülkeden gelmiş olduğunu
esinleyen pe-rileriyle Apollon öz Hellen
gösterir. İpuçlarını izlemek, bulguları
varlığı sayılırdı, Nietzsche'nin de
çoğaltmak ve değerlendirmek
bundan şüphesi yoktur herhalde.
durumundayız bugün. Bundan ötürüdür
Delphoi tanrısı Apollon bunca bilicilik
ki yeni bilimsel gerçeklerin ışığında yeni
merkezleri, tapınakları ve efsaneleriyle
yorumlar yaparak denemelerimizi
özbeöz Yunan, yani Yunanistan
önermekten daha ileri gidemeyiz. Ama
kökenliydi. Bu yanlışlığı bilim
bu da az çekici bir iş değildir.
Homeros'tan başlamak üzere metinleri
Böyle bir denemeyi bu sözlükte iyice okumamış olduğu için işlemiştir.
Apollon tanrının kökenleri ve kişiliği Arkeolojinin katkıları da eklenirse,
üstüne yapmak istiyoruz. Bu tür gerçeğin gün ışığına yakında çıkacağı
denemelere bizden önce girişenlerden umulur. Bizimkisi yalnız bir deneme.
esinlenerek ve elimizdeki bilgi ve
görgülerden faydalanarak Apollon'un 1
(1) ADI VE EK ADLARI. Apollon adının
bir Anadolu tanrısı olduğunu Yunanca olmadığı artık herkesçe
tanıtlamaya çalışacağız. bilinir. Ama asıl kaynağı bugüne kadar
Friedrich Nietzsche'nin açıklanamamıştır. Acaba bu ad, kimi
"Tragedyanın Doğuşu" adlı eserinde Hitit yazıtlarında rasgeli-nen Apulunas
yaptığı Yunan varlığı üstüne yorum tanrının adıyla bir olmasın? İlkçağdan
bugün de geçerlidir sanıyoruz. Yalnız beri bu adın köken ve anlamını
tragedyada değil, ilkçağın Yunan denilen açıklamak için boşuna çabalar
yaratıcılığında birbirinden ayrı İM gösterilmiş: "Apollon" yani
öğeyi ayırmak doğru olsa gerek: Bu cezalandırmak, ya da "apello"
yaratıcı- defetmek, kötülüğü önleyip korumak
anlamına gelen fiillerden, ya da başka
kökenlerden tü-
remlş oldugiı ileri sürülmüştür, Ne var ki bu yüzden de merkezi Anadolu'da,
Yu nanlılar bile bu adı anlamamış özellikli Troya'da olan bir tanrı olarak
olacaklar ki, tanrının özünü belirtmek çıkar karşımı za.
için bir ek ad takmışlar ona: Phoibos
(2) ANADOLULU TANRİ. İlyada'da
demişler. Phoibos'un anlamı belli, parlak
Lykia sözü geçince, İM yer dile getirilir:
demektir ve tanrının ışık saçan aydınlık
Biri "anaforlu Ksanthos'un kıyılarında,
varlığını dile getirir. Kaldı ki bu adın
uzak ve semiz Lykia toprakları" öteki
Apollon tanrının büyük annesi olarak
Troas bölgesine, özellikle Pandaros'un
gösterilen dişi Titan Phoibe (Tab. 4) ile
yurdu olan Zeleie'ye yerleşmiş
de bir ilişkisi vardır. Yalnız şuna da dikkat
Lykia'lıların ili. Sarpedon'la Glaukos
edilsin ki hiçbir kaynak ya da efsanede
Ksonthos Lykia'sından, Pandaros ise
Phoibos Apollon asıl güneşi simgeleyen
Alse-pos Lykia'sından gelmişlerdir.
Helios tanrı ve onun soyundan gelen
Tanrının Tro-ya çevresindeki şehirlerde
tanrısal varlıklarla ilişkide
de önemi büyüktür, nitekim rahibi
gösterilmemektedir. Bunun nedeni de
Khryses İlyasa'nın başında şöyle seslenir
Apollon'un güneş olmadığı, güneşi
tanrısına (İl. I,- 37 vd.):
simgele-medigidir. Apollon güneş tanrı
değildir, ne adı, ne de nitelikleri Yunan EyKhryse'yi, kutsalKilla 'yı, koruya
mythos'unda Güneş tanrı ile bir gümüş
tutulduğunu belli etmez. Apollon yaylı, Tenedos'ungüçlü kralı,
kaynağında ve özünde bambaşka bir Srnintheus,
varlıktır. Bu varlığı bize ilk niteleyen dinle beni...
metin de Homeros'un İlyada'sidir. Yerleri bugün kesinlikle belli değilse de,
İlyada'da tanrının adı Apollon ya da Ze-leie, Killa, Khryse İda dağının
Phoibos Apollon diye geçer, bu ada eteğindi-ki kentlerdir, Tenedos ise
eklenen sıfat çokluk okçu, hedefi vuran Bozcaada. SmlntheUl adı bu bölgede
ya da gümüş, yaylıdır, bir, İM yerde de tanrının bambaşka bir isimle de
kendisine "Lykegenes" denmektedir. anıldığını gösterir. Bunun dışında Apollon
Bizim "Lykiâlı" diye çevirdimiz İni sıfat Troya şehrinin içine yerleşmiş
başka metinlerde geçen "Lykios" ve gibidir.Troy.ı kalesi Pergamos
"Lykeios" sıfatları da göz önünde tepesinden seslenir ovada dövüşenlere
tutulursa, lanrının Lykia bölgesiyle (İl. IV, 507 vd.):
ilişkisini dile getirmektedir. Lykia'lı Öfkelendi Apollon, Pergamos
oldukları bilinen Sarpedon, Glaukos ve tepesinden bağırdı Troya 'hlara, dedi
Pandaros'la ilgili metinlerde şöyle bir ki: Atları iyi süren Troya 'lılar, atılın
deyim geçer tanrı için (İl. IV,101,119): ileri, haydi, kalmayın Argos'lulardan
"Ün salmış okçu Lykia'lı Apollon" aşağı, onların derilerine taş, ne
(Pandaros). Tanrının Lykia ile yakın ilişkisi demir, dayanamazlar et delen tunç
bilindiği halde bu sıfatın ışık ya da kurt
kargılara.
anlamına gelen -lyk kökünden türeme Diomedes tanrıça Aphrodite'yi
olup olmayacağı tartışma konusu yaraladıktan sonra, Apollon'un
edilmiştir. Böyle bir tartışmanın koruduğu Aineias'a da saldırmaktan
yersizliği şuradan belli ki Lykia bölgesinin alamaz kendini (İl. V, 432 vd.).
adı da -lyk kökünden gelme, bu kök ise Apollon da, anası ve kardeşi de Troya
Latince "lux"ta görülen ışık anlamlı kalesinin iç tapmağında oturur gibidirler.
köken olarak alınırsa bu anlam tanrının Zelei-e'den Pandaros'u savaşa
sıfatında da, Lykia ilinin adında da vardır. götürmek, Sarpe-don'un ölüsünü yurdu
Kaldı ki "Lykegenes" sıfatındaki -gen- Lykia'ya taşımak hep Apollon'a düşer.
eki soyu yansıtır, Lykia soylu, Lykia'da Troya ile ilişkisi çok eskidir Apollon
doğmuş anlamına gelir İster istemez. tanrının, Laomedon'a ünlü İlyon surunu
Ama bu da Hitit çivi yazıtlarındı geçen yapıp da Poseidon'la birlikte ücret
"Lukka" bölgesiyle bir tutulabilir mi ve almayarak çekildikleri günden başlar
tutulursa Lykia'nın adındaki Luk- kökeni (Laome-don), ne var ki deniz tanrı kin
Yunancada olduğu gibi ışık anlamını tuttuğu halde, Apollon bütün yüreğiyle
İçerir mi, o başka bir sorundur. Lykia'nın Troya'lılardan yana dır. Bunu açık açık
adı nereden geline olursa olsun, Apollon söyler, tartışmaya da girer Alhena
I İnme ros destanlarında I.ykla'ya sıkı Olympos'tan llyon'a fırlayıp gelir (İL Vü,
sıkıya bağlı, 20 vd.):
Apollon birden onu karşıladı. onu görmesin mi karısı, anası, çocuğu,
Görmüştü tanrıçayı Pergamos görmesin mi babası Priamos, Troya
kalesinden, halkı, alıp saygı göstermesinler mi
istiyordu zafer Troya 'lıların olsun. ölüsüne, yakmasınlar, ateş payını
vermesinler mi? Sizşu uğursuz
Karşıladı meşe ağacı altında. Akhilleus 'u
ÖnceZeus 'un oğlu kral Apollon dedi tu tuyorsu nuz
ki: demek Oysa bilmez o töresince
Ne diye geldin Olympos 'tan ulu Zeus düşünmesini, yumuşar bir yürek
'un taşımazgöğsünde, azgın bir aslan
kızı, gibidir tıpkı, bir güzel doyurmak için
Söyle hadi, niyetin ne, karnını, gelir saldırır insan kuzusuna.
nereye götürür seni ulu yüreğin ? Akhilleus da sıyrıldı tıpkı onun gibi
Oymak zaferi mi vermek istersin her türlü acıma duygusundan,
Danaolara ? insanlara saygıdan çekti kendini... İyi
Kırılan Troya 'lılara acımazsın, bilirim, bir şey mi bu, güzel bir şey mi ?
Gel, dinle beni, en hayırlısı bu:
Gel de günlük savaşa ara verelim... Bu güzelim uygarca sözlere Hera gene
Aklınıza esmiş, ölümsüz tanrıçalar, bir sürü safsata ile karşılık verir:
belli, "Oymak tanrı, kötülerin dostu" der.
Gönlünüz bu şehri yok etmek ister. Tanrılar arasında bu eşine rastlanmaz
Apollon Hektor'a gönülden kılavuz ve iyilik, kötülük tartışması da ışık tanrının
koruyucu olur, Athena'nın Troya'lı yenilgisiyle biter. Apollon ne yapsın,
yiğidi aldatarak öldürmek için kurduğu Aphrodite İle birlikte Hektor'un
pis düzen karşısında Apollon'un tutumu ölüsünü korumaktan başka çare
öyle isnacadır ki, bayağı dokunur bulamaz (II. XXII, 185 vd.):
insana. Hektor'Ia yüz yüze gelir, başka
Aphrodite kovuyordu köpekleri
kılığa girmek, kendini saklamak
gereksinmesini duymaz. Hektor yanından,
güvenle sorar ona (İl. V, 247 vd.): Zeus 'un kızı, gece, gündüz,
Kimsin sen, sevgili tanrı, kimsin sen?.. gül kokulu tanrısal bir yağ sürmüştü
İda 'dan bir savaş ortağı gönderdi ölünün
sana bedenine, Akhilleus onu sürüklerken
Kronos oğlu, yüzülmesin
yanında durup seni koruyacak, diye derisi.
kendine Phoibos Apollon, gökten ovaya onun
gel için kara bir bulut indirmişti, gözden
hadi, kaçırmıştı ölünün kapladığı yeri,
Altın kılıçlı PhoibosApollon güneşin gücü, gövdesini saran deriyi
'ugönderdi, vakitsiz kurutsun İstemiyordu.
na buradayım, gör, bak işte, Apollon'un llyada'da oynadığı bu rol
öteden beri korurum seni de, yüksek
onu OIympos tanrılarından büsbütün
kentini
de. ayırmakta, bambaşka bir ahlak görüşü
olan bir dünyanın, yani Anadolu'nun
Hektor'Ia Akhilleus arasındaki son tanrısı olarak karşımıza çıkarmaktadır.
ve korkunç çarpışma başlayınca dört
döner Hek-tor'un çevresinde, onu Lykia'da sürdürülen arkeolojik
kurtarmak için (İl. XX,443vd.): araştırmalar bu tezi gün geçtikçe
pekiştirmektedir. Ksan-thos, Patara ve
Akhileus korkunç çığlıklarla atıldı birçok anıtları gün ışığına yeni çıkarılıp,
öne, Hektor'u öldürmek için yanıp
tutuşuyordu. Ama Phoibos Apollon Apollon'la Artemis'in anası Le-to'nun
kaçırdı Hektor'u, sakladı koyu bölgede büyük bir yer tuttuğunu açığa
birbulutun arkasına, bir tanrı için vuran Letoon kutsal merkezi bu üç
işten bile değildi bu. tanrının Anadolu topraklarına ne denli
Zeus Akhilleus'la Hektor'un ecelini kök saldığını kanıtlar. Lykia yazısının
tartıya koyup Hektor'un ölümü ağır çözümü de bir gün başarılırsa,
basınca, Apollon da Hektor'u kaderine varsayımlarımızın hepsinin somut birer
bırakmak zorunda kalır ve tanrılara gerçek olacağı umulabilir. Ama bir
karşı bir tanrı ağzından hiç duyulmamış başka yönden de bakılınca ışık tanrı
bu eşsiz eleştiriyi dile getirir (İl XXIV, Apollon'la Lykia arasında sıkı sıkıya
33 vd.): bağlantı kurulabilir.
Phoibos Apollon ölümsüzlere şöyle
dedi: Amansız tanrılar, işinizgücünüz
kötülükte, Ölüyken bile yüreğiniz
varmıyor onu
kurtarmaya,
Apollon Musa'ların yöneticisi, çalgı ve nidir ve sonradan eklenmiştir
ezgiyi, şiir ve dansı, kısacası her türden birincisine. Av rıntıya girmeden şunu
sanatı esinleyen büyük yaratıcı tanrıdır. söyleyelim ki araştır maların verdiği
İlkçağdan bugüne lirik şiirlerin hepsinde sonuç şu.- Apollon tanrının asıl doğuş
belli bir hava içinde canlandırılır. İşte yeri Anadolu kıyıları, yani Lykia ve
bu hava Lykia'da sezilir, ışıkla özellikle Lykia'da tanrının doğduğu kent
dokunmuş, müzikle yoğrulmuş gibi bir sayılan Patara'dır, ama sonradan önce
şiir havasıdır bu. Gündüz gümüş yaylı adalarda, sonra Yunanistan'da kültü
tanrıya bir altın taht kuran, gece çatır yayılınca birçok yerler (tıpkı Homeros
çatır yıldızlarla birlikte kız kardeşi Aya için olduğu gibi) tanrıya beşik olma
doğru yükselen yalçın dorukları bu hava şerefini elde etmek için efsaneler
sarar, ak çöller gibi mavi engine kadar düzdürmüşlerdir, bunların arasında
yayılan dalga dalga kumların arasından başta gelen ve en çok da tutunan Delos
süzülerek, renk renk çakıllar üstünde efsanesi. Ze-us'tan gebe kalan Leto
çağlayan dereler de satyr'lere, tanrıçanın çocuğunu doğurmak için yer
nympha' lara yemyeşil birer yunak araması, Hera'nın hışmına uğradığı için
olmaktadır. Kıyılarında dolaştınız mı, hiçbir yerde sığınak bulamaması bu
Debussy'nin müziğini duyar, ağzında övgünün konusudur ve Leto maddesinde
kavalıyla bir Pan ya da Mars-yas'ın ayrıntılı olarak incelenecektir (Leto).
korularda hoplaya hoplaya oynadığını Burada şu noktaya dikkat edelim ki
görür gibi olursunuz. Hele Fethiye'nin
Apol-lo'nun doğumu bir "kral tanrı"nın
görkemli kral mezarlarından başlayıp,
doğumu sayılmakta, Homeros
Kekova, Kaş, Demre, Olympos ve hepsi
destanlarında da "anaks" efendi, kral
Anadolu'ya özgü adar taşıyan daha nice
diye nitelenir Apollon, övgüdeyse şöyle
kentler boyunca, her biri birer tapınak
deniyor-.
gibi karşımıza çıkan, kayalara oyulu ya
da denizde yüzen o eşsiz mezarları, ... Titrer tanrılar tepeden tırnağa
lahitleri gördük mü, burası Apol-lon'un Zeus 'un sarayında o bir yürüdü
ülkesidir demekten alamayız kendimizi. mü, yaklaşıp parlaky ayını bir gerdi
mi o, bütün tanrılar fırlar ayağa.,.
Buralarda akla kara, ışıkla karanlık
arasında yaman bir savaş verilmekte ve Delos adacığı da korkar böyle güçlü bir
bin yıllardan beri süregelen bu savaşı tanrıya sığınak olduktan sonra, Apollon
insan aklı ve sanatı kazanmaktadır. onu hor görüp denizin içine gömer diye.
Anadolu bu zaferi Apollon tanrı ile Doğum şöyle anlatılır:
simgelemiş. Apollon Lykia denilen o ışık (Letoj İki koluyla Fenike ağacına
ülkesinde de yaşar, ta uzak doğuda sarılarak
Nemrut dağının tepesindeki sivri külâhlı dayadı çimenlere dizlerini,
dev tanrı heykelleri arasında da baş ve çocuk gün ışığına çıkıverdi,
yeri tutar. Homeros'tan Roma çağından Sevinç çığlıkları kopardı tanrıçalar
sonraki Kom-magene krallarının hep bir
zamanına dek hep aynı Anadolu'lu ağızdan
tanrıdır Apollon. . İşte o zaman, ey Phoibos, yıkadı seni
tanrıçalar
kutsal elleriyle arı, duru bir suda,
(3) DOĞUŞU. İlyada'nm ilk dizelerinde yepyeni bir kundağa sardılar,
şöyle tanıtılır Apollon (İl. 1,9 ve 36): incecik, kar gibi ak bir kundağa,
"Lete ile Ze-us'un oğlu", "güzel saçlı sonra başına altın şeritler
doladılar, anası emzirmedi altın
Leto'nun doğurduğu". Titan kızı Leto ile kılıçlı Apollon'u, Themis tanrıça
baştanrı Zeus'un birleşmesinden nektar sundu ona ve bal gibi
doğmuştur Apollon ve onun kız kardeşi ambrosia sundu ölümsüz
Artemis (Tab. 5), ama bu doğum öyle elleriyl
olağan bir doğum değildir, anlatmakla e. Dile gelmez bir sevinç kapladı
bitiremez onu şairler. Homerik denilen yüreğini
hymnos, yani övgüler arasında Apollon'a Leto'
ayrılmış İM övgü vardır, biri Delos'lu nun.
... Çiçekler içindeydi şimdi, çiçekler
Apollon'a, öteki Delphoi tanrısına. Bilim
içinde
bu İM övgü arasında bir zaman ayrımı Delos,
saptamış, besbelli ki Delos övgüsü daha tıpkı ormanlarla kaplı bir dağ doruğu
eski, Delphoi'ninki çok daha ye- gibi. Ey uzağı vuran Apollon, ey gümüş
yaylı, kimi vakit çıkarsın kayalı
Kynthos 'un
doruğuna,
AI'OI I .ON

atkılarda dolaşırsın, İnsanlar arasında pek tutunmuş ve Delphoi bu politikayı


kimi benimseye-
vakit,
sensin efendisiLykia 'nın, sevimli
Maionia 'nın efendisi
Miletos da senindi, kıyıdaki o büyülü
şehir
senin
malın,
nice tapınakların oldu senin, nice
kutsal
koruların oldu;
yüce dağ başları şenin oldu, ovalara
bakan
dağ başları,
senin oldu denize dökülen nice
ırmaklar;
ama gönlünü sevindiren yer, ey tanrı,
Delos'tu.asıl.
Bu övgüde Yunanistan'la tanrı
arasında bağlantı kuracak bir tek söz
yok. Olympos doruğunda tanrılar
toplantısına varıp da aşırı bir saygıyla
karşılandığı zaman bile Apollon sanki
başka bir diyardan gelmektedir Olym-
pos'lu tanrılar arasına. Bu güçlü
tanrının Le-to'nun oğlu olduğu, Leto'nun
da Lykia'da Le-da yahut Lat adıyla
anılan Anadolu'nun Ana Tanrıçasından
başkası olmadığı göz önüne alınırsa,
Yunan tanrı dünyasına sonradan katılan
ve adı bile Yunanca olmayan Apol-
lon'un Kybele'nin oğlu Attis'le bir
tutulması gerekmez mi? Bu konuda
Halikarnas Balıkçısının kılavuzluğuna
dayandığımı ve Z. Taşlık-lıoglu'nun
"Tanrı Apollon ve Anadolu ile
Münasebeti" (İstanbul 1954) adlı
araştırmasından faydalandığımı
belirtmek isterim.

(4) BİLÎCİLİK MERKEZLERİ.


Apollon'un esinlediği öngörme yetisiyle
insanlar, kadın ya da erkek "mantis"
yani bilici, falcı, kâhin olur. Biliciligm
ilkçağda nail geliştiğini ve ne büyük bir
rol oynadığını tarihçiler anlatmakla
bitiremez. Bu sanat, bilicilik
merkezlerine tükenmez bir gelir kaynağı
olmuş. Delos övgüsünde Leto kurak ve
kayalık adacığa parlak bir gelecek
müjdeler:
Senin olursa okçu tanrı Apollon 'un
tapmağı,
görürsün, insanlar yüzlük kurbanlarla
nasıl
burayagelir,
nasıl toplanır insanlar burada ve
dumanlar
tüter
yanan yağlı etlerden, hiç durmadan;
madem si'nin toprağında hiç bereket
yok, sen de beslenir semirirsin başka
elden.
Bir tanrıçanın ağzından dile gelen bu
modern turizm anlayışı Yunanistan'da
rek göz kamaştırıcı bir zenginlik
toplamış, öbür bilicilik merkezlerini
zamanla gölgede bırakmıştır. Ne var ki bu
sonradan olmuş, ilk ve en eski bilicilik
merkezleriyse Anadolu'dadır.
Boğazlardan başlayarak bütün Ege ve
Akdeniz kıyıları Apollon'un bilicilik
merkezlerinden bir çelenkle çevrilmiş
gibidir. Bunların kiminin izi silinmiş,
Didyma tapınağı gibi, kimisi de akıllara
durgunluk veren koca bir anıt gibi dikilir
karşımızda. Ama bunları saymakla
bitiremeyiz; Troya'nın yanıbaşında
Thymbra' lı Apollon tapınağı vardır ki,
tanrı orada He-lenos'la Kassandra'ya
esinlemiş biliciligi, La-okoon o tapınağın
rahibidir (Helenos, Kas-sandra,
Laokoon). Biraz ötede Khryse, Killa,
Zeleia var, yerleri pek bilinmeyen bu
merkezlerin de önemli olduğu anlaşılır
İlyada'dan. Sonra sırayla bugün de bilinen
merkezler: Gryneion, Erythrai, Klaros,
Didyma ve tanrının asıl doğum yeri ve
yurdu sayılan Patara, bunların arasında
daha bir sürü kutsaklar ve Ksanthos
(Kocaçay) vadisiyle Pamphylia'ya kadar
uzanan bütün Lykia kıyıları vardır. Bili-
ciligin de bu merkezlerden çıkıp
Yunanistan'a yayıldığı hem efsane, hem
de arkeolojik bulgularla kanıtlanır.
Helenos'la Kassand-ra bir yana,
Milletos'un kurduğu büyük Didyma
tapınağı ve onu işleten Brankhos oğulları
(Brankhos) da bir yana, Erythrai (ildir)
bilicisi Sibylla adıyla dünyaya ün salmıştı.
Bu bilicilerin en ünlüsü Herophile, tıpkı
İlyada'nın ilk dizelerinde adı geçen
Khryses gibi Srnintheus Apollon'un
tapıcısı bir kadındır. Srnintheus ek adı,
fare ve sıçan kovan anlamına gelir ve
Apollon tanrının "aleksikakos", yani
kötülükleri defetme gücünü dile getirir.
Erythrai bili-cisiyse, Anadolu'dan Güney
İtalya'ya göçüp orada kent kuran
Kyme'lilerin Sibylla'sıyla birlikte ilkçağ
dünyasının en ünlü dört kadın
bilicilerinden biri sayılırdı. O kadar ki
Rapha-el Vatikan'daki Sixtina kilisesinin
tavanına yaptığı freskin bir köşesine
Erythrai, bir köşesine de Cumae
Sibylla'sını oturtmuştur. Herophile adlı
Sibylla, Pausanias'a göre, İda'lı bir
nympha'nın kızıymış. Bütün bunlardan
anlaşılan şu ki, Apollon tanrıyla ilgili bilicilik
Anadolu'dan çıkmış ve yayılmıştır.
Kalkhas ve Mopsos gibi efsanelik kişilerin
serüveni de aynı gerçeği kanıtlar
(Kalkhas, Mopsos).
Yunanistan'da Delphol merkezinin Apollon'la Anadolu'lu Ana Tanrıça ile
kuruluşuna değgin efsaneden de aynı bir bağ kurmayı esinler. Kaldı ki anası
sonuç çıkarılabilir. Delos'lu Apollon Leto ve kız kardeşi Artemis de
övgüsünden epey sonra ve onun örneği doğrudan doğruya Kybele ile
üzerine kaleme alınmış Delphoi'li bağlantılıdırlar ('Artemis, Leto).
Apollon övgüsünde şu efsane anlatılır:
(5) NİTELİĞİ VE EFSANELERİ. Apollon
Apollon doğar doğmaz, başının üstünde
İlya-da'nın ilk dizelerinde okçu tanrı
kuğu kuşları uçuşmaya başlamış, tanrı
olarak çıkar karşımıza. Okçu ve yaman
Zeus da oğluna kuğuların çektiği bir
okçu oluşu onun doğu ile ilişkisini daha
araba, başına bir altın külah ve eline de
da pekiştirir; Olym-pos'a ilk ayak bastığı
bir rebap vermiş, gidip Yunanistan'da
gün öbür tanrıların korkuyla yerlerinden
bir tapınak kurmasını buyurmuş. Ama
fırlamaları da bundan, kar-gıcı
kuğular onu Hyperbore'liler ülkesine
Yunanlıların ödleri kopardı çünkü Doğulu
uçurmuşlar (Hyperboreoi). Orada
okçulardan. İlyada'nın konusu Agamem-
bayram ve şenlikler içinde yaşamış,
non'la Akhilleus arasındaki kavga ise, bu
sonra Yunanistan'a gelmiş. Önce
kavganın nedeni de Apollon'un öfkesidir.
Boiotia'da Tel-phusa pınarının
Tanrının asıl niteliğini açığa vuran bu
yanıbaşında kurmak istemiş tapınağını,
dizeleri aşağıya alalım (İl. 1,45 vd.):
periden izin alamayınca (Telphu-sa),
Korintos körfezinin kuzeyinde, Parnas- ... İndi Olympos 'un doruklarından,
sos dağının eteğinde yer yer ormanlarla köpürmüş, öfkeli.
örtülü yemyeşil bir ovaya inmiş, burada Omuzlarında yayı, ilci ucu (çapalı okluğu.
tanrıça Themis'e adanmış bir sunak Kımıldandı mı, oklar omzunda
varmış, tanrıça kehanet verirmiş o şangır dıyordu,
sunakta. Ne var ki bölgeyi bir ejder kızgın tanrı yürüyordu gece gibi.
kasıp kavurmakta, Python denilen bir Yerleşti gemilerin ardına, saldı
okunu, bin vınlama çıktı gümüş
canavar ekinlerin hepsini yok
yaydan,
etmektey-miş. Efsaneye göre bu ejderi korkunç, acı.
Hera salmışmış Leto ile çocuklarının Önce katırların, köpeklerin düştü
başına. Apollon Py-thon'u öldürür ve peşine, sonra saldıbirsiuri olc
büyük bilicilik merkezini de ejderi insanların üstüne. Kavruluyordu
öldürdüğü yerde kurar. Pytho diye anılan birbiri peşi sıra bir yığın ölü. Ordu
bu merkez sonradan Delphoi adını içine tanrının oklarıyağdı tam dokuz
almıştır. Tanrı canavar da olsa bir cana gün.
kıydığı için arınmak zorunda kalmış, bir Kız kardeşi Artemis'le paylaştığı bu
süre Tesalya'da Admetos'a yetenek tanrıya büyük bir üstünlük
sığırtmaçlık etmiş (Admetos); başka sağlar. Apollon ya da Artemis'in okuyla
bir anlatıma göre Admetos'un yanındaki ölmek ansızın tatlı bir ölüme kavuşmak
uşaklığı Kyklops'u öldürdüğünden
anlamına gelir. Leto'dan doğma İM okçu
dolayıdır (Kyklop'lar); dönüşünde de
tanrı bu yetilerinden birçok efsanelerde
Pytho yarışmalarını kurmuş. Delphoi
faydalanırlar (Niobe).
tapınağında dünyanın göbeği (Yun.
Apollon'un sanat ve müzik yeteneği
Omphalos) sayılan bir çukurun üstüne bir
üzerine de birçok efsaneler anlatılır.
üçayak yerleştirilmiş, tanrının bilici
Musa'ların yöneticisi olarak ünü Yunan-
kadını Pythia bu üçayak üstüne oturarak
ve çukurdan yükselen gazlarla kendinden Latin şiirinden başlamak üzere Batı
geçerek fal verirmiş. Bu falcılık, bilicilik şiirinde bugüne dek göklere ağmıştır
sanatıyla Delphoi tapınağının ne (Musa 'lar). Müzik alanında başka
hazineler topladığı dillere destan tanrılar ve ölümlülerle giriştiği
olmuştu. yarışmalar da birçok efsanelere konu
olmuştur (Her-mes, Pan, Marsyas).
Pythia tıpkı Sibylla gibi tanrı sözlerini Işıklı tanrının aşkları da önemli bir rol
ya da buyruklarını insanlara Homerik oynar efsanelerinde. Güzel delikanlılara
destanların vezni olan hexametron ile olduğu kadar, doğayı simgeleyen
aktarır. Bu vezin ise Daktyl'ler ve perilere de yönelmiş bu aşkların çoğu
Kybele kültüyle ilişki görünmektedir sonuç vermeyen bahtsız sevgiler diye
(Daktyl'ler). Bu nokta bir de Del- nitelenir (Daphne, Kassandra,
phoi'nin dünyanın göbeği sayılması ve Marpessa, Hyakinthos).
omphalos kavramıyla Kybele kültüne
özgü bir motifi benimsemesi
(Kybele), Andolu'lu

/I'I
Apollon birçok ozanların babası sayılır Ares. Savaş tanrı Ares'in Roma'da
(Li-nos, Orpheus, Aristaios). karşılığı Mars'tır. Roma devleti bu
Hekim tanrı olarak adı genellikle oğlu tanrıya ne kadar değer vermiş, saygı
Ask-lepios'unkiyle birlikte anılır göstermişse, Yunan dünyası onu o kadar
(Asklepios, Pai-an). Adının geçtiği sayısız hor görmüş, sevimsiz, giderek gülünç bir
efsaneler için yukarda gösterilen adlarla kişi olarak canlandırmıştır. Hele
ilgili maddelere bakınız. Homeros destanlarında kaba kuvveti
simgeleyen Ares'e eklenmedik aşağılayıcı
Apsyrtos. Bkz. Argonaut'lar. sıfat kalmamıştır. Azgın, çılgın deli,
uğursuz olarak nitelendirilen Ares
Ara. Lanet, beddua, ilenme anlamına insanların baş belası, elleri kanlı, kaleler
gelen yunanca kelime. Tragedyalarda bu yıkan olumsuz bir varlıktır. Doğuşunu üç
kavramları simgeleyen tanrıça. Kimi dizede şöyle anlatan Hesiodos (Theog.
zaman çoğul olarak gösterilip öç perileri 921) bir daha pek söz etmez bu
Erinys'lerle bir tutulur (Erinys). tanrıdan (Tab. 5):
Arakhne. El sanatlarında Anadolu'nun Hera görkemli son eşi oldu Zeus
Yunanistan üzerine üstünlüğünü dile 'un Sevişti tanrıların ve insanların
getiren bir efsanedir Arakhne kralıyla Hebe 'yi, Ares 'i ve
efsanesi. Eileithya 'yı doğurdu
Arakhne Lydia'lı bir kızmış, babası Hera
İdmon Kolophon kentinde kumaş Ares'in anası Hera ile herhangi bir
boyacılığı yaparmış, kızı da iş işlemede, ilişkisine pek rastlanmaz destanlarda,
nakış yapmada, kilim dokumada öylesine hele babası Zeus'un ondan hoşlanmadığı
usta, öyle becerikliymiş ki, yokmuş onun besbellidir. Tro-ya savaşında yiğit
üstüne bütün bölgede. Dağdan, Diomedes Athena'nın yardımıyla
ormandan periler bile gelir, şaşakalırlar- karnından yaralar Ares'i, o da Zeus'un
mış yaptığı işlere. Lydia kızları, kadınları yanına sığınıp ağlaşır. Tanrılar babasının
bilinçli, giderek gururlu olurmuş. bu sızlanmalara verdiği karşılık şudur
Arakhne de ölümlülere elişlerinin (İl. V, 889 vd.):
hepsini öğretmiş olmakla geçinen
Atina'nın baş tanrıçası Athe-na ile Böyle ağlaşıp durma dizimin
gergefte boy ölçüşebileceğini ileri dibinde,dönek Olympos 'ta oturan
tanrılar arasında • benim iğrendiğim
sürer dururmuş. Tanrıça buna kızmış,
tanrısın sen, hep hırgür, kavga, savaş
bir kocakarı kılığına girip çıkmış işin gücün, eleavuca sığmaz
Arakhne'nin karşısına. Öğütler vermiş, huysuzluğun, biliyorum, anadan gelme
daha alçakgönüllü olmasını, tanrılarla sana, Hera 'dan ben de ona zorla
boy ölçüşmekten sakınmasını salık dinletirim sözümü.
vermiş. Ama Arakhne hiç oralı olmamış,
Apollon'la Athena Ares'i şöyle
Atheria isterse gelsin nakışta
yarışalım demiş. Tanrıça da o zaman kınarlar (İl. V, 30; 830):
kim olduğunu açıklayarak başlamışlar Ares, insanların baş belası
gergef başında yarışma-ya. Athena Ares, ey kaleleryıkan, ellerin
Olympos'un on İM büyük tanrısını kanlı.
işlemiş nakısına, Arakhne ise
Yaklaş ona, saldırgan Ares 'ten
tanrıların pek şanlı olmayan çekinme, delinin biridir, kötünün
serüvenlerini canlandırmış:' kötüsüdüro, bir o yana döner, bir bu
Zeus'un Europe'yi kaçırmasını, yana.
Danae'ye yaklaşmasını filan. İşlerini Asıl çekişmesi de Athena iledir, çünkü
bitirince Athena bakmış ki kızın nakısı A-thena aklın yönettiği savaşı, Ares ise
kusursuz, kendininkin-den aşağı akılsızca, körü körüne çarpışmayı
kalmıyor, geçiyor bile. Derken büyük bir simgeler. Bu çatışmada elbette ki akıl
öfkeye kapılıp kırmış Arakhne'nin üstün gelecek. Zeus'un kafasından
gergefini, yırtmış nakısını. Lydia'lı kız çıkma, Zeus'un kalkanıyla dövüşen
üzüntüsünden kendini asmış. Ama Athena zaferi kazanacaktır. İlyada'nm
tanrıça hamarat sanatçıyı bir örümcek beşinci bölümünde tanrılar da
kılığına sokmuş ki, sonsuzluğa dek tozlu Akha'larla Troya'lılar arasındaki
duvar köşelerinde ag örsün de hiçbir kıyasıya savaşa katılınca, Apollon önce
faydasını görmesin. Ares'in işe karışmaması
için onu Skamandros ırmağınınkıyısına nin eteğinde bir kaynak fışkırır, bu
oturtur, ama işler çatallaşıp Aphrodite kaynağın dibinde de günün birinde
de yaralanınca, Ares çıkagelir; savaşı Ares, Aglauros tan olma kızı Alkippe'ye
şöyle anlatılır (İl. V, 855 vd.): Poseidon'un oğlu Ha-lirrhotios'un
Gürnarah Diomedes de atıldı tunç saldırdığını görmüş ve öfkeye kapılarak
kargısınla, öldürmüş saldıranı. Derken Posel-don
PaliasAthene tutup yöneltti kargıyı Olympos tanrılarını tepede toplamış ve
tam Ares'in göbeği altına, karmlığm Ares'in bu suçunu yargılamalarını
bağlandığı yere tam; vurdu onu, istemiş. Tanrılar mahkemede Ares'in
yaraladı karnından, sonra derisini beraatına karar vermiş.
yırtıp kargıyı çekti çıkardı. Ares
kavgasına tutuşmuş dokuz, on bin kişi, Arete. Bkz. Alkinoos.
savaşta nasıl bağırır çağırırsa, tunç
Ares de öyle bağırdı. Akha 'larla Arethusa. Artemis'in çevresindeki avcı
Troya 'lıları yakaladı bir titreme. kızlardan Arethusa günün birinde ay
Savaşa doymaz Ares öylesine
bağırmıştı. yorgunluğunu gidermek için ırmağa
girmiş, yıkanıyor-muş. Çırılçıplak
Bu dev tanrı Homeros destanlarında yüzerken birdenbire ırmaktan yükselen
yürekli ve yiğit olarak bile gösterilmiyor. bir erkek sesi duymuş. Kıza tutulan
Dönekliği zaferi kimi zaman ona, kimi ırmak tanrı Alpheios'un sesiymiş bu.
zaman buna vermesinden ileri Kız sudan dışarıya fırlayıp olduğu gibi
gelmiyorsa da, baş konusu savaş olan koşmaya başlamış. O koşmuş, ırmak
bir destanda savaş tanrının bu kadar kovalamış, sonunda gücü tükenen
hor görülmesi şaşılacak bir şeydir. Arethusa Artemis'e ya-karmış onu
Ares'in Aphrodite ile birleşmesinden kurtarsın diye. Tanrıça da önce kızı
Pho-bos (Bozgun), Deimos (Korku) ve bir buluta sarmış, sonra bir kaynağa dö
bir de Har-monia doğar. Phobos'la nüştürmüş, ama Alpheios gelip sularını
Deimos ayrılmazlar babalarının sula rina karıştırmasın diye, Arethusa
yanından, Enyo adındaki kızı da tanrı yerallın.ı dalmış ve ancak Sicilya'da
neredeyse oradadır. Ona kimi zaman Ortyga adasınd.ı gene yeryüzüne çıkmış
Eriş (Kavga) de katılır. (Alpheios).
Odysseia'da anlatılan aşk Bu efsane, biri Elis'te, öbürü
macerasında (Aphrodite) Ares Sicilya'da Arethusa adlı İM kaynağın
Hephaistos'un ağına düşüp varlığını açıklamak için uydurulmuş olsa
yakalandıktan sonra hiç ses çıkarmaz, gerek.
süklüm püklüm Trakya'ya doğru yol alır Argcs. Uranos (Gök) ile Gaia'nın
(Od. VIII, 359 vd.). Ares'in yabani (Toprak) birleşmesinden doğan tek
Trakya boylarının yanında oturmaktan gözlü devlerden biri. Adı "ışık saçan"
hoşlandığı ve bir geleneğe göre kızları anlamına gelen Arges Ze-us'a yıldırım
olan Amazonların da oradan kaynak armağan eden Kyklops'tur. (Kyklopes).
bulduğu söylenir. Thebai'de de Kad-
mos'un atası olarak tapım gördüğünü, Argonaut'lar (Argo Gemicileri).
bir ejderin beklediği bir suyun İlkçağın
kendisine adanmış olduğunu anlatır büyük destansal öykülerinden biri olan
(Kadmos). Argonaut'lar serüvenini bize bir tüm
Herakles destanında Ares, oğlu olarak Ro-doslu Apollonios anlatmıştır.
Kyknos'u yiğitle olan savaşında korumak İ.Ö. III. yüzyılda yaşayan Apollonios
ister, Athena araya girip Kaderin ünlü bir mythos yazarıdır. Bu konuyu
Kyknos'un yenilmesine karar verdiğini, kendisinden sonra Apollodo-ros ve önce
buna karşı gelmenin akıl kârı de büyük Dor şairi Pindaros işlemiştir.
olmayacağını söyler, ama Ares akıl ve Medeia ile İason efsaneleri ise
mantık dinlemez, gene atılır körü tragedya yazarlarına ve özellikle
körüne savaşa ve Herakles'ten yara Euripides'le Sene ca'ya konu olmuştur.
alarak gene utana utana döner Bu uzun öyküyü, çeşitli bölümlerini
Olympos'a. başlıklarla göstererek özetlemeye
Atina'da adam öldürmelerin ve dinsel çalışalım.
suçların yargılandığı Areopagos, yani ARGO GEMİSİ. Adı "hızlı" anlamına
Ares tepesi diye bir yer vardır. gelen Argo gemisi Karadeniz'in Kolkhis
Efsaneye göre, bu tepe- ülkesinde

fil
Altın Postu aramaya giden kahramanlar onlarla sevişerek gebe kaldılar (Thoas,
için yapılmış elli beş kürekli bir Hyp-sipyle).
gemiymiş. Onu yapan ustanın adı da
SEMENDİREK, KYZlKOS. Çanakkale
Argos imiş.
Boga-zı'na girmeden Samothrake
ARGONAUTLAR KİMLERDİR? Sefere (Semendirek) adasına vardılar ve ozan
katılanlar Troya efsanesi Orpheus'un öğüdüne uyarak adadaki
kahramanlarından önceki kuşaktan gizemlere erdirildiler. Oradan da
kişilerdir. Mythos yazarlarının bunlar Marmara denizine girdiler ve Kapıdag
üstüne verdikleri listeler birbirini yarımadasına vardılar. Delion'Iar kralı
tutmaz, ama genellikle en ünlü Kyzi-kos'u yanlışlıkla öldürdüler
kahramanlar şunlardır: İason, gemi (Kyzikos).
ustası Argos, dümenci Tiphys, ozan
MYSİA'DA HYLAS'IN
Orpheus, İdmon, Amphiaraos ve
KAYBOLMASI.
Mopsos adlı biliciler, Boreas'ın oğulları
Mysia kıyılarına vardıklarında (Mudanya
Kalais'le Zetes, Kastor'la Polydeukes,
limanına çıkmış olacaklar) Herakles
Pele-us'la Telamon, Meleagros,
ormana dalıp kırdığı küreğinin yerine
Herakles ve daha başkaları.
yenisini kesmeye gitti, yanında Hylas
ALTIN POST. Altın Post, bir adlı çok sevdiği bir genç vardı.
zamanlar A-thamas'ın çocukları Delikanlıyı tatlı su aramaya
Phriksos'la Helle'yi sırtına alıp göndermişlerdi. Geri gelmeyince
Yunanistan'dan Karadeniz'deki Kol-khis Herakles onu aramaya koyuldu ve şafak
ülkesine kaçıran kanatlı koçun pöstekisi- sökerken hâlâ dönmediklerinden gemi
dir. Kız kardeşi Helle Boğazları geçerken Herakles'i Mysia'da bırakarak yoluna
denize düştükten sonra, Phriksos tek devam etti (Hylas, Herakles).
başına Kolkhis'e varır ve kendisini iyi
AMYKOS, PHİNEUS. Kadıköy'e
karşılayan Ale-tes'e Zeus'a kurban
yerleşmiş dev Amykos'u Polydeukes'in
ettiği koçun altından olan postunu
yenmesi üzerine yelken açan Argo
verir. Aietes de bu eşsiz postu tanrı
gemisini fırtına Boğazdan uzaklara
Ares'e adanmış bir korulukta saklar
Trakya kıyılarına atar. Orada
(Athamas, Phriksos, Helle, Aietes).
Poseidon'un oğlu kör kral Phineus'a
SEFERtN NEDENİ. lolkos kralı Aison rastlarlar. Bu kral Harpya'lar belasına
tahtını üvey kardeşi Pelias'a uğramıştır. Kanatlı, kadın yüzlü
kaptırmıştı. Aison'un oğlu İason canavarlar olan Harp-ya'ları rüzgâr
delikanlılık çağına gelince Peli-as'm tanrı Boreas'ın oğulları Kalais ile Zetes
karşısına çıkıp tahtını geri ister. Pelias yener ve kovarlar. Bu iyiliğe karşılık
da ondan kurtulmak için önce Kolkhis'e Phineus Argonaut'lara ilerde karşılarına
gidip Phriksos'un orada bıraktığı altın çıkacak tehlikeleri nasıl
postu getirmesini buyurur. İason bu atlatabileceklerini bildirir (Amykos,
sefere çıkmak zorunda kalır, Harpya'lar, Kalais ile Zetes).
Yunanistan'da ne kadar gözü pek, ÇARPIŞAN KAYALAR. Karadeniz'e
atılgan yiğit varsa hepsini toplar ve çıkma-dana Symplegad'lar yani
Phriksos'un oğlu ünlü usta Argos'a bir çarpışan kayalardan geçmeleri
gemi yaptırdıktan, bu işte tanrıça gerektiğini Phineus söyler
Athena'dan da yardım gördükten sonra Argonaut'lara. Mavi Kayalar diye de
yola çıkar (Aison, Pelias, iason). tanımlanan bu İM kaya aralarından bir
gemi geçti mi, yerlerinden oynar ve
YOLCULUK. Argo gemisi Tesalya'daki
birleşerek kapanır, ara-larında ne varsa
bir limandan denize indirildi. Tanrı
paramparça olurmuş. Phineus
Apollon'a yapılan kurbanlar bilici İdmon
Argonaut'lara şöyle bir denemede
tarafından iyiye yorumlandı: İdmon'un
bulunmalarını salık verir: Bir güvercin
kendisinden başka yolcuların hepsi geri
uçursunlar kayaların arasından, güvercin
dönecekti.
geçebilirse, kendileri de arkasından
LEMNOS ADASI. Birinci durak geçmeye kalkışsınlar, yoksa vazgeçip
Lemnos adaşıydı. Adanın kadınları gerisin geri Yunanistan'a dönsünler.
kocalannı öldürmüşlerdi. Adada erkek İason kuyruğundan birkaç tüyünü
olmadığından Lemnos kadınları yitirerek karşı yöne geçer, arkasından
Argonaut'ları iyi karşıladılar ve Argo gemisi Symplegad'ların arasına
girer ve kuş gibi ancak pupası biraz
zedelenerek geçer. Bundan sonra da
Çarpışan Kayaların çarpış-
maktan vazgeçtikleri ve yerlerine leyen ejderi uyutmuş ve koçun
mıhlandık-lan anlatılır. İstanbul pöstekislnl alıp Argo gemisine
Boğazında akıntı yüzünden oynak kayalar kaçırmışlardır. Ertesi sabah Argo gemisi
mı vardı, yoksa Boğazın olağanüstü şafak sökmeden yola çıkar. Medeia
anafor ve akıntıları efsaneye böyle bir babasının kendilerine yetişememesi için
imgeyle mi yansıtıldı? Her neyse bu korkunç bir çareye başvurmuştu: Yanına
engeli de aştıktan sonra Argonaut'lar aldığı küçük kardeşi Apsyrtos'u kesip
Yunanlıların Pontos Eukseinos yani doğradı ve parçalarını yol boyunca
konuksever deniz dedikleri Karadeniz'e serperek uzaklaştılar, arkalarından
çıkarlar. gelen Aietes'le adamları Apsyrtos'un
parçalarını toplamakla vakit kaybettiler,
AMAZONLAR VE KOLKHİS'E VARIŞ. bu yüzden Argonaut'lara yetişemediler.
İlk durak Maryandyn'lerin ülkesidir. Kral
Lykos onları iyi karşılar, ama bir yaban DÖNÜŞ YOLCULUĞU. Destanın bu
domuzu avında bilici İdmon ve dümenci bölümü de karışıktır. Bir anlatıma göre
Tiphys ölürler. Argonaut'lar daha Argo Karadeniz'de İstros (Tuna)
öteye gidip Amazon'lar ülkesine ırmağının ağzına varır ve ırmak yoluyla
çıkarlar. Amazon'ların ülkesi Adriyatik denizine çıkar (o zamanki
Thermodon (Terme çayı) ve coğrafya görüşlerine göre Tuna
Themiskyra (Terme) şehriyle Karadeniz'i Adriyatik denizine
merkezlenir efsanede. Durak yapmadan bağlayan bir su yoluydu) , ama Zeus'un
Kafkas dağlarının göründüğü kıyılara öfkesine uğrayıp fırtınaya tutulurlar,
doğru ilerler ve Phasis ırmağına (Pa- Medeia'nın halası olan büyücü Kirke'yi
sinus) yani Kolkhis (Gürcistan) ülkesine bulmaya giderler, Kirke Me-deia'yı
varırlar (Amazon 'lar). kardeşini öldürmüş olma suçundan
arındırır ama, İason'u konuklamak
MEDEİA, ALTIN POST'UN istemez; Argonaut'lar Seiren'ler
ALINMASI. Argonaut'lar Altın Post'u adasının önünden geçerken ozan
geri istemek için kral Aietes'in karşısına Orpheus canavarları büyüler, söylediği
çıktıklarında, kralın kızı Medeia iason'u ezgi o kadar güzeldir ki gemiciler
görür ve büyük bir aşkla ona tutulur. Seiren'lerin sesine kulak vermezler.
Güçlü bir büyücü olan Medeia bundan Hera'nın koruyuculuğu altında
böyle Argonaut'ların ve İason'un bütün Kharybdis'le Skylla uçurumlarını da
işlerini eline alır ve dilegince yönetir. geçerler. Bu kez fırtına onları Libya
Kral Ai-etes görünüşte Altın Post'u kıyılarına atar, oradan Girit'e geçerler.
vermeye razıdır, ama bir ejderi Girit'te eski tunç soyundan kalma Talos
öldürmesini, ateş püsküren, tunç ayaklı adında bir dev yaşar, Talos tepeden
İM boğayı boyunduruğa koşup öldürülen tırnağa tunçtandır, yalnız ayak
ejderin dişlerini ekmesini şart koşar, bileklerinden biri etten olup içinde bir
fason ister istemez bu koşullara evet kan damarı bulunmaktaydı.
der. Medeia araya girer, İason'a Hephaistos'un yaptığı bu robot adama
kendisini eş olarak almaya söz verirse Girit kralı Minos adayı koruma görevini
yardım edeceğini bildirir. Sonra da vermişti. Argonaut'lar Girit'e
yiğide büyülü bir merhem hazırlar. yaklaşınca Talos koca bir kaya alıp
Bedene sürüldü mü bu merhem deriyi Argo gemisinin üstüne fırlatacak oldu,
silah geçmez hale sokar, bir gün ama Medeia onu büyüledi, dev birden
boyunca ne yaralanır, ne de ölür. ayağını burkarak bileğini sıyırdı ve
Ejderhanın dişlerini toprağa ektikten damann-dan akmaya başlayan kan bir
sonra silahlı adamlar biteceğini, daha durmadı, Talos böylece can verdi
aralarına bir taş atarsa, bunların (Talos).
kavgaya tutuşup birbirlerini
öldüreceklerini de söyler. Me-deia'nın
YUNANİSTAN'A VARIŞ. İason Altın
dediği gibi olur, İason boğaları
Post'u amcası Pelias'a vermek üzere
boyunduruk altına sokmayı ejderin
İolkos'a döner. Babası Aison'un öldüğü
dişlerini tarlaya ekip üstünde fışkıran
haberini alır. Peli-as'm da tahtı geri
silahlı adamları birbirlerine öldürtmeyi
vermeye hiç de yanaşmadığını görür.
başırır. Ne var ki Aietes gene de Altın
Burada Medeia'nın tüyler ürpertici bir
Post'u vermeye razı olmaz. Argo
oyunu yer almaktadır: Pelias'ın kızlarıy-
gemisini yakmaya ve Argonaut'ları
la arkadaşlık kurar, ihtiyarlamakta olan
öldürmeye kalkar, ama Medeia daha hızlı
baba larını gençleştirmenin çaresini
davranmış, İason'la el ele vererek Altın
kendilerine
Post'u bek-
öğreteceğini söyler ve örnek vermek de, ikisi
üzere yaşlı bir koç alarak keser, büyülü
otlarla kaynayan bir kazana atar, birden
körpe bir kuzu çıktığını gösterir.
Pelias'ın kızları bu düzene kanarak
babalannı öldürüp kazana atarlar.
Dirilmedigini görünce çılgına dönerler ve
yurtlarından sürülürler (Pelias).

MEDElA'NIN SONU. îason'la Medeia


bu suçu işledikten sonra Pelias'ın oğlu
tarafından İolkos'tan kovulurlar.
Korinthos kralı Kreon onları iyi karşılar,
ama bir süre sarayında alıkoyduktan
sonra, Medeia'yı uzaklaştırmak
çarelerini arar. lason da korkunç
karısından bıkmışa benzer, Kreon'un
kızı Kreusa ile evlenmek üzere
Medeia'yı boşamaya ve Kol-khis'e geri
göndermeye kalkar. O sırada büyücü
kadın ömrünün en korkunç suçunu işler:
Kreusa'ya güya düğün hediyesi olarak bir
elbise gönderir, kız onu giyer giymez
yanmaya başlar, bu işler olup biterken
İason'dan olan İM oğlunu boğar ve
babalarına ölülerini gösterir. Bundan
sonra atası Helios'un kendisine
gönderdiği bir uçan arabayla Atina'ya
uçar. Orada Aigeus'a kendisiyle
evlenirse çocuk doğuracağını söyler,
Theseus'u öldürmeye çalışır, Atina'dan
da sürülür. Kolkhis'e döndüğü ve daha
birçok suç ve serüvenlerden sonra
babası Aietes'le barıştığı bazı
efsanelerde anlatılır (Medeia).

Argos. (1) Zeus ile Niobe'nin oğlu.


Niobe Zeus'un sevdiği ilk ölümlü
kadındır. Argos'a Zeus Peloponez
krallığını vermiş, bu yüzden de Argos
denmiş bütün yarımadaya. Sonraları
Argos adı yalnız batısındaki Argos
kentine ve Argolis denilen bölgeye
ayrılmış. Argos 11-yada destanında
Yunanistan'dan gelip Tro-ya'ya
saldıranların tümünün yurdu olarak
gösterilir, Argos'lu ise Akha'ların
hepsine verilen genel bir sıfattır.
(2) Argonaut'ların gemisi Argo'yu
(argos,
hızlı demek) yapan ve ona adını veren
usta.
(3) Homeros destanlarında tanrı
Hermes
"Argos u öldüren" "Argeiphontes" ek
adıyla
anılır. Tartışmalı yorumlara yol açan bu
sıfa
tın anlamında bilginler karar kılmış
gibidir.
Çünkü böyle bir efsane vardır:
Hermes'in öl
dürdüğü Argos yüz gözlü bir devdir.
Başka
bir anlatıma göre, Argos'un yüz değil
kafasının önünde, ikisi arkasında yalnız görmüş ve görür görmez de ona
dört gözü varmış. Üstün bir gücü olan tutulmuştu. Minotauros'un bulunduğu
bu dev Ar-kadya bölgesini yabani bir bin bir dehlizli Labyrinthos mağarasında
boğadan kurtarmış, Tartaros'la kaybolmaması için eline bir yumak iplik
Gaia'dan dogma Ekhidna canavarını vermişti. Theseus da karışık ve karanlık
öldürmüş, sonra da Zeus'un inek dehlizlerden ilerledikçe yumağı açıp
biçimine soktuğu sevgilisi lo'nun başına ipliği yere bırakıyormuş. Canavarı
Hera tarafından bekçi olarak dikilmiş. öldürdükten sonra çıkış yolunu ona bu
Argos ineği bir ağaca bağlayarak gece, iplik göstermiş. Sonra da Ariadne'yi
gündüz gözlüyor-muş, uyuduğu zaman kaçırıp Naksos adasına varmışlar. Ama
bile gözlerinin hepsi kapanmaz, ne Theseus kızı o adada bırakıp gitmiş, bir
kadarı kapanırsa, o kadarı açık kalıp gece kız uyurken gizlice kaçmış. Ariadne
bakarmış. Ama Zeus Hermes'e İo'yu uyanıp bakmış ki adada yapayalnız, ama
kurtarmayı buyurmuş ve Hermes de Ar- üzülmeye vakit kalmadan tanrı Dionysos
gos'u öldürmeyi başarmış. Bunu nasıl gelmiş, kızın güzelliğine vurulmuş ve onu
yaptığı konusunda söylentiler çeşitlidir: alıp Olym-pos'a götürmüş. Düğün
Kimine göre uzaktan attığı bir taşla yere hediyesi olarak Ari-adne'ye
sermiş Argos'u, kimine göre Pan'ın Hephaistos'un yaptığı altın bir taç
kavalını çalarak devi büyülemiş ve bütün vermiş, sonra da taç gökte bir yıldız
gözlerinin birden kapanmasını sağlamış, olmuş (Theseus, Dionysos).
ya da büyülü bir değnekle Argos'u bir
daha uyanmayacağı bir uykuya daldırmış. Arima. Güneydoğu Anadolu'nun Kilikya
Nasıl olmuşsa olmuş ama Argos ölmüş, bölgesinde bulunan dağlık bölgenin adı.
Hera da gözlerini kendisine özgü ve çok Efsaneye göre bu dağların altında İM
sevdiği tavus kuşunun tüylerine ejder yatmaktadır: Homeros'a göre
yerleştirmiş. Typhoeus'un ini buradadır (İl. II,
782), Hesiodos da Ekhidna canavarının
Ariadne. Minos'la Pasiphae'nin kızı orada kapalı olduğunu anlatır (Typhon,
(Tab. 11). Theseus Girit'e Minotauros'la Ekhidna).
çarpışmaya geldiğinde Ariadne yiğidi

ı,/I
ARKAS

Arion. Herodotos'un anlattığı masallar Apollon görmüş ve sevmiş, alıp onu


arasında Arion'un masalı kadar sevimlisi Libya'ya kaçırmış ve orada Aristaios
yoktur. Hem tarihçi onu bir masal diye adlı bir çocukları olmuş. Çocuğu
değil, gerçekten olmuş şaşılacak bir olay kırlarda at adam Kheiron ve
diye anlatır: Şairler anası Lesbos'ta nympha'lar büyütmüş. Aristaios tarım
Arion adlı bir ozan yaşarmış. Dili öyle ve hayvancılıkla ilgili bilgilerin hepsini
tatlı, çalgısı öyle dokunaklı ki, ünü öğrenmiş, zeytincilik, hayvancılık ve
Midilli'den çok ötelere yayılmış. Günün özellikle arıcılıkta ondan üstünü yokmuş.
birinde adası dar gelmiş Arion'a dünya Aristaios sonradan Kadmos'un kızı
göreyim deyip Korinthos'a göçmüş. Auto-noe ile evlenir ve Aktaoin adlı bir
Ora halkını da büyülemiş, üstelik oğlu olur. Babası gibi dağda, bayırda
Korinthos'un yöneticisi Periandros'u da yetişen Ataion usta bir avcıdır.
dost edinmiş kendine. "Gitar çalmakta
Aristaios'a Vergilius "Georgica" adlı
eşi yoktu, diyor Herodot hemşeri-miz,
tarımsal konuları ele alan eserinde uzun
duyduğuma göre de, Dithyrambosu ilk
bir parça ayırmıştır. Serüvenini şöyle
söyleyen odur". Dithyrambos, tanrı
anlatır: Dag ve su perilerini
Diony-sos'a bir övgüdür, bu tür,
kovalamaktan hoşlanan Aristaios günün
tragedyanın kaynağı sayılır. Arion onu
birinde ozan Orpheus'un karısı Eury-
yarattıysa, tragedyanın babası odur
dike'nin peşine takılır, kaçarken
demek (Dionysos).
Eurydike'nin ayağını yılan sokar, güzel
Her neyse, Arion sanatıyla yalnız ün kadın düşüp ölür. Tanrılar da
değil, çok para da kazanmış, İtalya'yı, Aristaios'u cezalandırmak için salgın
Sicilya'yı gezmek hevesine kapılmış. düşürürler arı kovanlarına, arılarının
Orada da bir süre kalıp, servetler hepsi ölür. Bu yıkım karşısında Aristaios
topladıktan sonra, dost Peri-andros'un anası Kyrene'ye dert yanar, Kyrene
yanına dönecek olmuş. Taran-to'dan oğluna deniz ihtiyarı diye anılan kâhin
gemiye binmiş, yolculuk için Korin- Proteus'a baş vurmasını salık verir.
thos'lu bir geminin tayfasıyla pazarlığa Aristaios da Odysseia'da Meneloas'un
girişmiş, çünkü en çok bu şehir yaptığı gibi (Od. IV, 365 vd.) gidip
adamlarına güve-nirmiş. Ne var ki Mısır'da fok balıkları arasında yaşayan
denize açılınca, gemiciler onu suya atıp Proteus'u bulur ve onu sımsıkı
paralarının üstüne oturmayı kurmuşlar. bağlayarak kehanetini ağzından alır:
Arion fiskoslarını duymuş ve varımı Dört boğa ile dört düve kurban edecek,
yoğumu alın, bana hayatımı bağışlayın sonra derdine çare bulacaktır. Aristaios
diye yalvarmış. Bir gece önce düşünde kâhinin dediğini yapar, kestiği kurbanları
Apol-lon'u görmüşmüş Arion. Güvenmiş dokuz gün sonra yoklayınca, leşlerinden
tanrıya ve bakmış ki başka kurtuluş yok, binlerce arı çıktığını görür. Bağışlandığını
en güzel rubalarını giyip son bir kez anlar.
güvertede denize karşı saz çalmayı
Yunanistan'ın bazı bölgelerinde,
dilemiş. Sonra da denize atacak-mış
özellikle Tesalya, Boiotia ve Arkadya'da
kendini. Öyle güzel çalmış, öyle dokunaklı
Aristaios bir kır tanrısı olarak saygı
söylemiş ki, Apollon'un kutsal hayvanları
görürdü (Eurydike, Orpheus).
yunus balıkları belirmiş çevrede:
Toplanmış, dinliyorlarmış ozanı. Arion Arkas. Zeus'la Artemis'in avcı
ezgisini bitirince denize atlamış, hemen kızlarından Kallisto'nun oğlu, Arkadya
yunus balığının biri onu sırtına almış ve bölgesinin efsane-lik atası.
Yunanistan'a kadar götürmüş. Hain Zeus'un gebe bıraktığı Kallisto
gemiciler Korinthos'a varınca, doğurup da öldükten yahut ayı kılığına
Periandros şairin ne olduğunu sormuş, sokulduktan sonra, Zeus Arkas'ı
denize düşüp boğulduğunu söylemişler. büyütmek üzere Hermes'in anası
O sıra Arion birdenbire çıkagelmez mi! Maia'ya vermiş. Arkas ana tarafından
Periandros gemicileri çarmıha Lykaon'un torunuydu. Bu kral Zeus'u
gerdirmiş, tanrı Apollon da Arion'un sınamak istemiş, torununu doğrayıp
sazıyla üstünde yolculuk ettiği yunus parçalarını tanrının sofrasına çıkarmış.
balığını gökte birer burca dönüştürmüş. Ama Zeus aldan-mamış, sofrayı devirdiği
gibi, Lykaon'un konağına yıldırım
Aristaios. Tesalya'lı ırmak tanrı yağdırmış, kralın kendisini de
Peneus'un tonınu olan Kyrene adlı
nympha'yı tanrı
bir kurt haline sokmuş. Arkas'ın Yunanla ilgili çağlarında bu tanrıçanın
parçalarını bir araya getirip çocuğu yeni aldığı biçimi ortaya sermekle erken taş
baştan diriltmiş. çağında başlayıp Roma
Arkas delikanlılık çağma gelmiş, imparatorluğunun putperestlikten
avlanıyor-muş ki, ayı olan anasına Hıristiyanlığa geçişine kadar olan sürede
rastlamış, başlamış onu kovalamaya ve tutarlı bir gelişmeyi izlemek olanağını
hayvanın sığındığı Zeus tapınağına onun vermektedir. Adı ne olursa olsun toprak
arkasından girmiş. Ülkenin yasalarına ve bereket tanrıçası ancak uzun ve
göre, tapınağa giren ölüm cezasına yaygın bir gelişme süreci içindeki
çarptırılmış. Ama Zeus acımış ana oğla aşamaların sayım ve dökümünü Ana
ve ikisini de göğe alarak birer yıldız Tanrıçanın Anadolu'daki başlıca simgesi
yapmış.- Kal-listo Büyükayı, ya da olan Kybele'ye ayırdığımız bölüme
yunanca bir deyimle "Araba" olmuş, bırakarak, burada yalnız Artemis'i
Arkas da Arkturos yani arabanın tanıtma çabasına girişelim. Yunan
sürücüsü. kaynaklarında adına rastlanan Artemis
de zaman ve mekân içinde bir
Arkas Lykaon'un oğlundan kendisine
gelişmenin ürünüdür. Homeros
miras kalan krallığa adını vermiş,
metinlerinde sözü geçen Artemis'ten
Arkadya denmiş bu bölgeye. Çok yararlı
Latin yazınındaki Diana'ya varmak için
bir kral olmuş: Uyruklarına buğday nice nice değişimlere uğramıştır bu
ekmesini, ekmek yoğurmasını ve yün tanrısal figür. Bun-ları özetlemek için
eğirmesini öğretmiş. Ölünce Arkadya üç yazılı kaynaklardan, Efes'li Artemis'i
oğlu arasında paylaşılmış. tanımlamak için de Selçuk müzesinde
Artemis. Artemis, Akdeniz çevresinde gözümüzle görmek mutluluğuna
bin yıllarca tutunmuş bir tanrıçaya belli eriştiğimiz eşsiz heykellerden
bir süre içinde ve belli bir bölgede faydalanacağız. Ana Tanrıçanın gerek
verilen addır. Kaynağı Orta Anadolu'da Kybele, gerekse Artemis adıyla tam
bulunduğu en son arkeoloji kazılarından anlamına varmak bugüne bugün pek az
kesinlikle anlaşılan ve genel olarak Ana bilginin başarabildiği bir iştir. Bu işte
Tanrıça diye tanımlanabilen bu tanrısal öncülük, bizim tarih ve din tarihi
varlık Yunan din ve efsanelerinde bilginimiz Halikarnas Balıkçısı'ndadır.
Artemis adıyla anılır. Bu tanrıçanın kültü Aşağıdaki inceleme, onun bulgularının,
Anadolu'dan Mezopotamya'ya, Suriye, tanımlarının ve şaşırtıcı bir kavrama ve
Lübnan ve Filistin yoluyla Mısır'a ve Ege bağlantı kurma gücüyle aydınlatıp
adala-rıyla Girit'e kadar bütün Akdeniz canlandırdığı gerçeklerin bir derlemesi
kıyılarını kapladığı gibi, Yunanistan ve sayılabilir.
İtalya'ya da yayılmış, ayrıca kuzeyde
İskandinav ülkelerine dek sokularak iz (1) ADI VE EK ADLARI. Artemis'in adı
bırakmıştır. Toprak ve bereketi tıpkı Apollon'unki gibi Yunanca değildir.
simgeleyen bu tanrıçaya her çağ ve her Dokunulmamış, bozulmamış anlamına
bölgede başka başka adlarla ve ayrı ayrı yakın gelen "artemes" sıfatından üreme
biçimlerde tapınıldığı, bütün bu değişik olduğunu kanıtlamak güçtür. Artemis'in
ad ve biçimlerin ardında hep aynı görüş Apollon'un olduğu gibi parlaklık
ve inanç özüne rastlandığı artık gösteren bir ek adı da yoktur. Adına
yadsınmaz bir gerçek olmuştur. Ne var takılan yüzlerce yersel sıfatı ise onun
ki isim ve biçim bolluğu tanrıçanın tapınıldığı çeşitli ülke ve bölgeleri açığa
geçirdiği evreyi izlemeyi güçleştirmekte, vurmaktan başka bir işe yaramaz. Tek
bu karmaşık varlığı bir bütün olarak üstünde durulması gereken ve kişiliğinin
görüp incelemeyi bilimin daha iyice özünü yansıtan sıfatları ilkin Homeros
çözümleyemediği bir sorun haline destanlarında, sonra ilkçağ yazını
getirmektedir. Çatalhö-yük ve Hacılar boyunca rastlanan okçulukla ilgili
kazılarında elde edilen bulgular ise Ana sıfatlarıdır. İlyada'da bu tanrıçaya
Tanrıçanın gelişmesinde başlangıç çokluk "ok taşıyan, ok saçan, okçu
noktasını İsa'dan önce 6100 yıllarına tanrıça" denir, kardeşi Apollön gümüş
kadar indirmekle bu evreye ışık yaylı olduğu halde, Artemis için Altın
tutmakta ve daha sonraki aşamaların sıfatının kullanılması dikkati çeker.
belli bir açıdan incelenmesini İlyada'da Artemis için "altın yaylı, altın
kolaylaştırmaktadır. Efes'te bulunan tahtlı ve dizginleri altın kakmalı"
Artemis heykelleri de Anadolu'nun deyimlerine rastlanır, oysa ayla ilişkili
bir tan-
nçaya altını biz daha çok yakıştırabiliri*. Yabani hayvanlar tanrıçası diye
Baş ka bir sıfatı ise onun Apollon'l.ı çevrilen "potnia theron" Ana Tanrıça
lı.ıglcinl ısını daha açıkça belirtmektedir. Kybele'nln w ona özgü bir sıfattır,
Delos'lu Apol-lon'un bir tıpkısı olan llyada'da Artemis'in bu nitelikle
Artemis'e övgüde şöyle deniyor: adlandırılması dikkati çeker, Artemis'in
Anadolu'yla ilişkisini bir daha açıklar,
Artemis'i övelim, Musa, okçu tanrının Efes'li Artemis'le ilişkiyi kurar. Hele
kız
kardeşi bundan sonra Hera'nın tartışmaya
ni Apollon 'la karışıp Troya'dan yana olduğu için
birliktebüyümüştürokatan o Artemis'e karşı öfkelenmesi büsbütün
kız oğlan anlamlıdır (İl. XXI, 381 vd.):
kız, atlarınayoğun sazlı Meles
ırmağından su Bana karşı komak mı şimdi niyetin,
içirir utanmaz
ve Smyrna 'dan hızla geçerek sürer köpek ? istersenyay taşıyıcısı ol sen,
altın arabasını bağlık Klaros'a doğru, kadınlara karşı aslan yapmışsa da
ki orada taht kurmuştur gümüş yaylı seni
tanrı-, orada bekler hedefi vuran Zeu
tanrı kardeşi okçu tanrıçanın s istediğini öldürmek gücünü
gelmesini. vermişsede
sana,
Homerik denilen bu övgünün zor ölçersin gücünü benim
başlangıcındaki bu dizeler İM bakımdan gücümle. Git dağlara, yaban
ilgi çekicidir: Biri Artemis'in İzmir, keçilerini öldür, kendinden
Klarosve Homeros'un atası sayılan güçlüyle savaşmaktansa bu
İzmir'deki Meles suyuyla ilişkisini açığa daha iyi.
vurur, burada her İM tanrının da Ege Aşağıda tanrıçanın niteliklerini ele
bölgesinden oldukları, oradan kaynak alırken incelediğimiz bu parçalar
alıp oraya yerleştikleri anlaşılır; ikincisi Artemis'in adı, sanıyla bir Anadolu'lu
Apollon için kullanılan "Hekatos" ve tanrıça olarak karşımıza çıktığını
"Hekatebolos" ek adlarıdır ki bunları belirler.
"okçu, okuyla hedefi vuran" diye
çevirdiğimiz halde tam anlam ve (2) DOĞUŞU. Delos'lu Apollon'a
kaynaklarını bilmemekteyiz. İlerde övgüde şöyle denir:
görüleceği gibi Artemis'le Helios Selam sana, ey ulu Leto,
soyundan bir ay ve büyü tanrıçası olan
Bu parlak çocukların anası, mutlu ana,
Hekate arasında yakınlık, benzerlik
sensin kral Apollon 'u, okçu Artemis 'i
vardır, o kadar ki bu İM tanrıça kimi doğuran,
yerde birbirine karışır. Hekate'nin adı kayalı Delos 'ta doğurduydun oğlunu,
da Hekatos gibi çözümlenmemiş bir vermiştin sırtını koca dağa, Kynthos
kökendendir. Bu aydınlanmamış köken 'un
Apollon, Artemis, Hekate üçlüsünün sarp
Anadolu ile daha bir ilişkisini mi dile eteklerine, kızını Ortygie 'de
getirir acaba?
doğurduydun, tnopos akıntılarının
orada, bir Fenike ağacı dibinde.
Ilyada'nın XXI. bölümünde
Bu metinden açıkça anlaşılan şu ki
Akhilleus'un eli atanda can veren
Leto önce Apollon'u Delos'ta, sonra da
Hektor'u savunup savunmamak
Artemis'i Ortygie, ya da Ortygia
konusunda tanrılar arasında tartışma
denilen yerde doğurdu. "Ortyks"
vardır. Apollon bezmiştir, insanları kendi
Yunanca bıldırcın demek olduğuna göre,
kaderlerine bırakmak düşüncesindedir.
bu bıldırcın yeri, ya da adası neredeydi?
Derken Artemis, kardeşine sertçe
Bu da tartışma konusu. İlkçağda birçok
çıkışır (İl. XXI, 470 vd.):
yerler Ortygia adıyla anılmakta, hepsi
Ama kızkardeşi, yabani hayvanlar de Artemis'e yurt olmak hevesini
tanrıçası, çıkıştı gütmekteydi. Bir açıklamaya göre
ona, konuştu avcı Artemis, küçük Ortygia Delos adasının eski adıymış,
düşürdü onu: "Kaçıyorsun demek, okçu üstünde doğduktan sonra Apollon adını
tanrı, Poseidon 'a bırakıyorsun zaferi Delos, yani Parlak Ada olarak
büsbütün, hak etmediği bir ün değiştirmiş. Ne var ki bu açıklama
veriyorsun ona, Ne diye bir yayın
varsentn, aptal, yaramadıktan sonra o övgüde söy1 lenene uymuyor, övgüde
yay İşine ?". Delos'la Ortygia ayrı yerler olarak
gösteriliyor, şu farkla ki Ino
pos deresi, sözlüklerde Delos adasının de bu yerle ilgili bulunması Ortygia
bir suyudur deniyor. Ortygia adlı denilen yerin bu olduğu görüşünü
Sicilya'da bir ada var, ama o söz konusu pekiştirir. Yunanistan'da birçok yerler
olamayacağına göre, kalıyor Efeskendilerine özgü bir Artemis kültü
yöresindeki Ortygia. Bu konuda edindikleri ve tanrıçaya bölgesel adlar
Halikamas Balıkçısı'nın verdikleri halde, hiç biri doğum yerini
tanıklığına
başvurmalıyız (Hey Koca Yurt, s. 219): değiştirmek yoluna gitmemiş, veya
gitmişse de başaramamıştır.
... İmparator Tiberius zamanında
Anadolu' da, her iki adımda bir, kutsal Artemis'lerin çokluğu tanrıçanın asıl
yerler ve tapınaklar varmış. Katili olsun, kaynağını unutursa bile, Efes'li
hırsızı olsun, bu yerlerin Artemis'in bu adlı bütün tanrısal
dokunulmazlığına kolayca imgelere kaynak ve örnek olduğu
sığınabildiklerinden, ülkede güvenlik apaçıktır.
kalmamıştı. Onun için, Anadolu 'daki
kutsal yerlerin temsilcileri Roma 'ya (3) NİTELİKLERİ VE EFSANELERİ.
senatoya çağrılmışlar ki, bu yerlerin Home-ros destanlarında Artemis'in
gerçeğiyle yalancısı ayrılabilsin... rolü Apol-lon'unki kadar büyük değildir.
Herkesten önce Efesliler huzura
Anası Leto, kardeşi Apollon, Ares,
çıktılar ve şunları söylediler: Apollon 'la
Artemisgenellikle sanıldığı gibi Delos 'taAphrodite ve ırmak tanrı Ksanthos'la
doğmuş değillerdir. Kendi ülkelerinde birlikte Troya'lıları tutar, onları
Kenkreios adlı bir su varmış ve bir de savunmada gevşeyen Apollon'u azarlar.
Ortygia denilen bir koruluk, Leto doğum İlyada'da Artemis'e verilen sıfatlar
sancılarıyla kıvranınca oraya gelmiş ve tanrıçanın değişmez nitelikleri olarak
bugüne bugün orada duran bir zeytin kalır. Artemis ok, yay, at ve arabayla
ağacına dayanarak doğurmuş bu iki
tanrıyı. Bunun üzerine o koru tanrı yakından ilgilidir, ama bu araç ve silahları
buyruğuyla kut-sallanmış, öyle ki Apollon sonraki yazında olduğu gibi av ve avlanma
bile Kyklop 'ları öldürdükten sonra amacıyla değil, çok daha önemli bir iş için
Zeus'un öfkesinden orada korunmuş, kullanır: Apollon gibi Artemis de
yine orada Liberbaba (tanrı Bacc-hus) insanları oklarıyla vurup öldürür. Ansızın
savaşta başarı kazanınca tapmak ölüm erkekler için Apollon'un, kadınlar
çevresine sığman Amazon 'ları için Artemis'in oklarıyla olur, bu çeşit
bağışlamış. Tapmağın kutsallığı Hercules
'in Lydia 'ya egemen olduğu zamanda bu ölüm ise tatlı bir ölüm sayılır.
yiğidin izniyle daha da artmış ve bu hak Andromakhe' nin anası, Niobe'nin
Perslerin zamanında bile kaldırılmamış. kızları, daha başka kadınlar hep bu
oklarla can verir, kimi zaman Artemis
Bu Kenkreios denilen su, suyun öldürücü okunu öç ya da ceza amacıyla
yanıbaşın-daki Kırkınca (köyün bugün adı atar (Niobe), ne var ki destanlarda
Şirince'dir) denilen köyün suyudur. kardeşiyle paylaştığı bu üstün güç başka
Kırkınca'lılar sularını oradan alırlar hiç bir tanrıya vergi değildir. Çocuk
(s.221): doğururken ölen kadınların ölümü de
Ortygia denilenyer, Solmissos (Bülbül) Artemis'ten gelmedir. Bu yüzdendir ki
dağının kuzeyinde, Arvaliya vadisindedir. doğumla doğrudan doğruya ilgili bir
O yer şimdi Meryemana'nm evi
olmuştur. Kenkreios suyu da Meryemana tanrıça olarak Hera Artemis'e "Sen
'nm kutsal suyu oldu. Anadolu kurak kadınlar için bir aslansın" der (İl. XXI
olduğundan, su başları eskiden beri 483) ve Zeus babanın kızına bu yetkiyi
kutsal sayılırdı. Prof. J. Garstang verdiğine yakınır.
"Hitit İmparatorluğu " adlı yapıtında, İlyada'da sözü edilen başka
Hitit kabartmalarının su başlarında
efsanelerde de Artemis doğa güçlerini
olduklarını yazar. Nitekim Sipylos
(Manisa) dağının kuzey eteklerindeki ve özellikle hayvanları elinde tutan
Hitit tanrıçası Hepa, yan i Havva 'nın "potnia theron" olarak gösterilir,
önünde de su akar. Bizans çağında, su Meleagros'un babası Oineus'a kızdığı
kaynaklarının, ayazma olarak kutsal için ülkesine korkunç bir yaban domuzu
sayılması sürdürülmüştür. salar (Me-leagros), Agamemnon
Bu tez her bakımdan tutarlıdır: avlanırken kutsal bir geyiğini öldürüp
Artemis övgüsünde tanrıçanın İzmir ve böbürlendiği için İphigeneia kurbanını
Klaros'la ilişkisi, Efes'li Artemis'e yurt şart koşar, böylece Troya savaşının da,
olarak Efes'e çok yakın bir yerin Akha'ların başkomutanı Agamemnon'un
seçilmesi, Meryem Ana efsanesinin da kaderini dilegirice saptar
(Agamemnon, İphigeneia).
Artemis'in avcı kız ve kesinlikle kiz din tarihinde de çığır açmıştır, Çünkü
oğlan kız olarak nitelikleri Homeros çok memeli Artemis figürlerinden daha
destanlarında pek belirtilmiş değildir. önce ortaya çıkıp Avrupa müzelerinde
Yalnız Odysseia'da denizden kurtulan korunan tek tük örnekler var idiyse de,
Odysseus Phaiak'lar kralının kızı bu tanrıça tipinin Efes'e özgü olduğu ve
Nausikaa'yı hizmetçilerinin arasında Efes'te yapıldığı kesinlikle bilinmiyor,
görürken şöyle seslenir (Od. VI, 149 yahut bilinse bile Ege tarih ve sanatına
vd.): ışık tutmak amacıyla değerlendiril
miyordu. Bugün bu Artemis heykellerini
Yalvarırım, kraliçem sana, ister canlı canlı karşımızda görmekle, yalnız
tanrı ol, isterinsan. Yaygın bu tanrıçayı değil, onunla ilgili bütün bir
göklerde ki tanrılardansın.
u/uZeus 'un kızıArtemis tanrı dünyasını, arkasında da koca bir
olmalısın, görünüşün, boyun tarih çağım aydınlatabiliyor, gizli ya da
bosun,dipdiri karanlık kalmış birçok bilimsel sorunun
bedeninle tıpkı osun. çözümüne gidebiliyoruz. Dahası var,
değeri paha biçilmez, güzelliği dillere
Burada Odysseus'un demek istediği destan Artemis Ege'nin şanını dünyaya
şu: Tanrıçaların da, kadınların da en yayarak Türkiye turizmine çok önemli
güzelisin. Nitekim birçok yerlerde bir ileri adım artırmıştır. Halikarnas
Artemis "Kalliste" (en güzeli) adıyla Balıkçısı Cevat Şakir'in İngilizce olarak
anılır. Doğada egemen, canlıların ölüm, yazdığı ve İzmir Tercüman Rehber
kalımını elinde tutan güçlü tanrıça Derneğince 1971'de yayımlanan "Asia
kavramından doğanın içinde hayvanlarla Minör" adlı broşür Efes'li Artemis
birlikte yaşayan, ormanlarda derelerde üstüne bütün bilgileri toplamakta ve
ağaç ve su perileriyle dolaşıp eğlenen tanrıçanın bugüne dek yapılmamış bir
avcı kız ve özellikle kız oğlan kız tanrıça tanımını yapmaktadır. Aşağıdaki yazıda
kavramına geçiş, yani Efes'li bu broşürden fay dalanılmıştır:
Artemis'ten Hellenistik ve Latin
şiirindeki Diana'ya geçiş kolayca anlaşılır a) Kaynağı. Efes'li Artemis'in
doğal ve olağan bir geçiştir. Sürekli bir kaynağı hiç
evre içinde gördüğümüz Artemis figürü şüphe yok ki Anadolulu Ana Tanrıçadır.
böylece avcılık ve bakirelikle ilgili efsane Sümer'lerden önce var olduğu
ve masallarda rol almış (Aktaion) ve ay Çatalhöyük kazılarından anlaşılan ve
tanrıçası Selene, gecenin karanlık Sümer'lerce Mâ ya da Marienna,
güçlerine egemen Hekate ile bir Hitti'lerce Kupapa, Kubaba ya da Hepa,
tutulmuştur. Biz yalnız şunu belirtmek Suriye'den Arabistan'a kadar olan
isteriz ki, mythos'un kaynağı sayılan bölgede Lat, Girit'te Rhea, Phrygia'da
Homeros destanlarında karşımıza çıkan Kybele, Lykia'da Leto olarak
Artemis sonraki yazının avcı adlandırılan bu büyük bereket
tanrıçasından çok kişiliğinde dişi tanrıçasının Efes'e ne zaman geldiği,
yaratığın üç aşamasını, yani kızlık, orada Artemis adıyla kültünün ne zaman
kadınlık ve analık aşamalarını da başladığı kesinlikle saptanamazsa da, bu
birleştiren büyük Efes'li tanrıçaya tanrıçanın Phrygia, Lydia ve Minoen
benzemektedir. Bur-dan çıkan sonuç da Girit kültlerinin etkisi altında çeşitli
şu ki, Yunan din ve efsa-nesindeki evreler geçirerek yukarda adları sayılan
Artemis kaynağını Anadolulu tanrıçadan tanrıçalardan ayrıldığı ve bugün Efes'li
almaktadır-, birçok mythos yazarlarının Artemis biçmine girdiği apaçıktır. Bu
bugüne dek ileri sürdükleri tezin evreyi çağı çağına izleyemezsek de,
tersine Yunan asıllı olan Artemis arkeolojik bulgularla yazılı metinlerin
sonradan Asia'lı Ana Tanrıça ile karşılaştırılmasından Efes'li Artemis'in
birleştirilmiş değildir. Bu tanrıçanın İsa'dan önce II. bin yılda Efes yöresine
başka önemli bir kaynağı da Girit'tir. yerleşmiş olduğu kanısına varılabilir.
Britomartis ve Diktynna diye anılan
Girit' li Artemis'ten bu adlar altında b) İmgesi. Ana Tanrıça'nın bütün
söz edilecek, Efes'li Artemis ise ayrı Akdeniz
bir bölüme konu olacaktır. çevresinde ve özellikle Orta
Anadolu'da bu
(4) EFESLİ ARTEMİS. Ephesos kazıları lunmuş çeşitli imgeleri, idol, figürin ve
sırasında bulunan biri büyük, ikisi küçük küçük
üç Arte mis heykeli arkeolojide olduğu heykelleri arasında Efes'li Artemis
kadar, dünya apayrı bir
yer tutar. Efes'teki Artemislon adlı
tapınağın-
da çok memeli, başı taçlı, gövdesi birçok rekli değişim halinde olan ayı etkisi
figürlerle örtülü, ayakta duran, büyük altında tutar, doğum yeri çok doğurgan
boy heykeli herhalde çok eski, ilkel bir diye bilinen bıldırcınla ilgilidir, arıların
imgenin geliştirilmiş biçimidir. Bu ilkel kraliçesi, uygarlığın koruyucusudur,
imge ise bir "ksoa-non", yani hemen de gökte ve yeryüzündeki gerçek ve
hiç yontulmamış bir tahta heykel, ya da gerçeküstü bütün yaratıklar onun buy-
Pessinus'taki Kybele için olduğu gibi bir rugundadır. İnsanların da, hayvanların
"diopetes" yani gökten düşmüş sayılan da ecesi, bütün doğanın yöneticisidir.
bir taştı. Zamanla tanrıçanın imgesi Efes'li Artemis'in Ana Tanrıça ile
zengileşerek, Artemis'in bütün paylaştığı bu nitelikleri İonya'ya özgü
niteliklerini dile getiren yüklü ve süslü bir biçimde ve Prygia'da tapınılan
bir heykel olmuştur. Kybele'ninkilerden ayrı motif ve
Bu haliyle Artemis heykeli tanrıçanın simgelerle dile getirrriesi, üstünde
doğaya egemenliğini de, uygarlığın her durulması gereken bir özellikti/, lonya,
türlüsünde yöneticiliğini de simgeler: düşünürleri ve sanatçılarıyla uygarlık
Başının üstünde üç kat kule biçiminde üç dünyasına nasıl öncülük etmişse, Ana
tapınak taşır, bununla kırları olduğu Tanrıça imgesini yaratmakta da başka
kadar şehirleri de koruduğu gösterilir; hiçbir ülke ve yörede erişilemeyen bir
derin ve ciddi bakışları sonsuzluğa yetkinliğe ulaşmış, göz kamaştırıcı bir
dikilidir, tanrıçanın ulu gücünü yansıtır, başarı ortaya çıkarmıştır. Bu eşsiz sanat
ensesi dolunay biçiminde bir diskle anıtıyla çığır açıcı eşsiz bir düşüncenin
çevrilidir, alnında hilâl taşır, böylece ay taşıyıcısı olan Efes'li Herakleitos
tanrıçası olduğu belirlenir, diskin her arasında ilişki kurmamak için kör olmalı.
İM yanında beşer grif-fon, yani kartal Kaldı ki doğada akışı görüp evreyi ilk dile
başlı aslan vardır ve boynunda zodiak getiren büyük filozofun düşüncesini
işaretlerinden örülmüş kalın bir Artemis tapınağında tanrıçanın
gerdanlık sarkar. Onun altında da dört imgesine baka baka geliştirdiğini de
kat meme görülür. "Polymastos" yani biliyoruz.
çok memeli diye tanımlanan heykelin
meme sayısı 17 ile 40 arasında değişir. c) Tapmağı. Artemis'in Efes'teki
Ama bu memelerin ucu olmadığından kimi tapınağı Artemision dünyanın yedi
bilginler bunları hurma ya da erkek arı harikalarından biriydi. İlkçağ yazarları
gövdeleri diye yorumlamak yoluna onu anlatmakla bitiremezler. 190 metre
gitmişlerdir. Tanrıçanın An Kraliçesi boyunda, 55 metre enindeki yapı İonya
unvanıyla ilgili görülen bu sarkıntılar ne üslubunda 127 sütun üstüne kurulmuştu.
olursa olsun, Artemis'in bolluk ve 15 metre yükseklikteki bu sütunların
bereket simgeleridir. Eteği altı kat 36'sı kabartmalarla süslüydü, bunların
dörtgen biçiminde plaklara bölünmüştür, biri ünlü heykeltıraş Skopas'ın elinden
her dörtgenin içinde kabartma aslanlar, çıkmıştı. Sunağı Praksiteles'in eseriydi,
keçiler, boğalar, grif-fon'lar, içinde bulunan Amazon'lar anıtının
sfenks'ler ve arılar görülür, bunların heykellerinin yapılmasında Polykleitos,
ortada olanları üçer üçer dizilmiştir. Pheidias, Kresilas, Kydon gibi Yunan
Gövdesini saran bütün bu simgesel ilkçağının en büyük sanatçıları çalışmış,
süsler tanrıçanın kutsal tahta yonutuna resimleri Efes yurttaşı olan Apelles'in
zaman zaman giydirilen birer giysi elinden çıkmıştı. En parlak çağında
niteliğinde olsa gerek. Nitekim Efes'te Artemision Atina'daki Parthenon'dan
tanrıçanın giysilerini korumakla görevli dört kat büyük olup akıllara durgunluk
soylu genç kızlar bulunduğu, bunların kız veren bir yapıydı.
oğlan kız oldukları sürece hizmet
gördükleri, evlenince ayrılıp yerlerini Artemis'e adanmış kutsal bir alanda
başka kızlara bıraktıkları bilinir. Tanrıça I.Ö. 652 yılında bitirilen ilk taş tapınak
heykelinin değişmez kutsal Kim-mer'lerin Anadolu'ya saldırısında
simgelerinden biri de üç sayısıdır. Bu yıkılmış ve İ.Ö. 564-546 yıllarında, bir
sayı ile Artemis'in üçlü karakteri dile dünya harikası sayılan asıl Artemision
gelmekte, hem kız, hem evli kadın, hem kurulmuştu. Büyük İskender zamanına
de ana olarak yaşam sürecinin bütününe kadar tapınak olduğu gibi kalmış ve Ege
egemenliği simgelenmektedir. Tanrıça yöresini ele geçiren yabancı idarelerce
evrenseldir: Sü- de saygı görmüştü. İskender'in
doğduğu t.Ö. 356 yılında l.ıpın.ık tiyatrosunda dinledikten sonra ilkin
lli'iostr.ı tos denilen ve bir deli olduğu direçle karşılayan ve isa ya da
iter! ıtirüten bir Efes'imin eliyle Meryem'den bize ne, bizim tanrıçamız
yakılmış. Bu kadar koca bir yapının bir büyük Artemis'tir diyen Efes'liler
adam tarafından nasıl yok edilebileceği zamanla gevşemişler, denemez. Onlar,
bir sır olarak kaldığı gibi, bu işte kültür süreçlerinde eşi az görülen bir
tapınağın paha biçilmez hazinelerini ele transposition örneği vermişler, yani
geçirmeyi düşünen rahiplerin parmağı inandıkları, tapındıkları büyük tanrıça
olduğu sanılır. 30 yıl sonra tapınağın kendilerine yasak edilince, inançları
yeniden yapılmasına başlanmış ve Lydia yüzünden akla, hayale sığmaz İşkence ve
kralları gibi iskender de yapımına büyük saldırılara uğrayınca Meryem diye
bağışlarla katılmıştır. Yunan ve Roma karşılarına çıkarılan ve zorla kabul
ilkçağı boyunca uygar dünyanın ettirilen tanrısal varlığa Artemis'in
hayranlığını üstüne çeken Artemision bütün niteliklerini aktarmışlar, böylece
barındırdığı sayısız rahip ve görevli inançlarının özü korunduğu gibi Meryem
heyetleriyle başlı başına bir idare haline Ana'yı yüceltmişler, onu da büyük bir
gelmiş, para basımı, kredi ve bankacılık ana, büyük bir tanrıça nitelikleriyle
işlemlerine önayak olmuş ve bu yolda dünyada tutulabilen bir varlık olarak
uluslararası bir alışveriş kurumu yaratmışlardır. Onun içindir ki Meryem
meydana getirmiştir. Ana' nın Efes'e getirilmesi, Efes'te
Bülbül dağındaki tapı yerinde yaşayıp
Bu dünya harikasının yerinde yeller ölmesi olayı bir gerçek olsun ya da
esmesi, İngiliz çukuru denilen bir olmasın, Meryem Ana imgesi Efes'le
bataklık haline dönmesi Hıristiyanlıkla yakından ilgilidir, Meryem Ana
başlayan korkunç bir çapulculuk Anadolu'nun ve özellikle Efes'in bir
hareketinin sonucudur. Aziz Pau-lus'un yaratısı, bir başarısıdır denebilir.
Efes'e gelişinde yeni dine karşı direnen Tarihte bir kültür sürecinin kesintisizce
Efes'tiler Bizans imparatorluğunun korunmasını başarmak, insanlığa kök
yağmacılığına karşı koyamamışlar, salmış birkaç inancın çağlar boyunca ve
zamanla dünya harikasının taşları bir bir gelip geçen sayısız uluslar, yönetimler,
sökülerek Aya-sofya'nın yapımına değişmelere karşın sürdürülmesini
yaramıştır. Eşsiz mermer ve taşların sağlamak uygarlık denilen büyük kavramın
geri kalanı da Efes'teki Sen Jan bir belirtisidir. Bu yüzdendir ki Efesli
kilisesinde kullanılmıştır. İki üç yüzyıl Artemis bugün karşımızda olanca
önce Bri-tLh Museum'un Efes'e yolladığı canlılığıyla yaşamaktadır.
bir arkeolog grubu da ne bulduysa
İngiltere'ye aktarmış, böylece Asia. Okeanos'la Tethys'in sayısız
Artemis'in dillere destan tapınağı kızlarından biri. Bir kaynağa göre, Asia
boyuna taşıp şehri sular altında bırakan Titan İape-tos'la evlenip Atlas,
Kays-tros'un (Küçük Menderes) da Prometheus, Epimethe-us ve
yardımıyla kurbağaların ötüşüp Menoitios'u doğurmuştur. Başka
oynaştığı bir batak haline gelmiştir. kaynaklar bunun Asia değil, Klymene
Artemision'da görevli bulunan çeşitli olduğunu ileri sürerler (Tab. 3).
rahip heyetleri ve tapınağın Ege'nin Bu Okeanos kızı adını Asya kıtasına
yaşamındaki engin rolü üstüne burada vermiştir. Ne var ki Homeros
daha çok ayrıntıya gidemeyeceğimizden destanlarında Asia bütün kıtanın değil,
Halikarnas Balıkçısı'nın yukarda sözü yalnız Batı Anadolu'nun adıdır. Özellikle,
geçen "Asia Minör" adlı kitabına İlyada'nın ünlü dizeleri (İl. II, 459 vd.)
başvurulmasını salık veririz. Bu eski Maionia, yani Gediz ovası için
heyetlerden Kybele bölümünde de söz kullanılmaktadır.
edilecektir. Askalaphos. (1) Ares'in oğlu. İtalya'da
d) Etkisi. Ana Tanrıçanın bir simgesi anlatıldığına göre, Aktor'un kızı
olan Efes'li Artemis'in Phrygia'lı Astyokhe savaş tanrıyla gizlice sevişir ve
tanrıça Kybele kadar etkisi olduğu ve Askalaphos'la İalme-nos'u doğurur.
adı ortadan silindikten sonra da başka Boiotia'da Orkhomenos şehrinde
tanrısal varlıkların arkasında gizli bir hüküm süren bu İM kardeş Troya
yaşam sürdürdüğü bir gerçektir. Arte- savaşına otuz gemiyle katılırlar (İl. 11,
mis'i sürdüren en belirli tanrı kişiliği hiç 512-516). Savaş bitince İalmenos
şüphesiz ki Meryem Ana'dır. Aziz Yunanistan'a dön-
Paulus'u Efes

(.1
rnez, Karadeniz kıyılarında bir şehir lır. Destanlar boyunca adı geçen
kurup oraya yerleşir. Askalaphos'la hekimlerin hepsi (İlyada'da Makhaon ve
lalmenos Argo-naut'lar seferine de Podaleiros) bu Paian tanrının oğulları ve
katılırlar. lalmenos Hele-ne'nin talipleri öğrencileri sayıldığına göre,
arasında yer alır. Asklepios'un da karışık bir serüven
sonucunda Apollon tanrıdan doğmuş
(2) Yeraltı ırmaklarından Akheron'un
olması bir rastlantı değildir.
oğlu. Persephone ölüler ülkesine indiği
zaman Ha-des tanrıçaya oruç tutup
hiçbir şey yemezse gene yeryüzüne
(1)DOĞUŞU. Thessalia kralı
Phlegyas'm
dönebileceğini söylemişti. Ama
Koronis adlı bir kızı vardır. Apollon'la
Persephone dayanamayıp bir nar
sevişir
ısırmış, Askalaphos da bunu görmüş,
ve ondan gebe kalır, ne var ki tanrının
gitmiş, Hades'e haber vermiş,
dölü
Persephone'nin anası Demeter de
nü karnında taşırken Arkadya'dan
öfkesinden onu gece kuşuna çevirmiş.
gelme bir
Başka bir anlatıma göre, Demeter As- yabancıyı da yatağına alır Koronis. Bu
kalaphos'u kocaman bir kaya ile ezmiş olayı
de, Herakles Hades'e indiği zaman bu tanrıya kutsal kuşu kuzgun haber verir,
kayayı kaldırmış. Askalaphos o zaman bir tanrı
gece kuşu oluvermiş. da öfkesinden bembeyaz olan bu kuşun
Askanios. Aineias'la Kreusa'nın oğlu tüyle
(Tab. 17). Başka bir kaynağa göre, rini karaya boyar. Şair Pindaros bu
Askanios Tro-ya'da doğmamış, babası masalı
benimsemez, ışık tanrı Phoibos
İtalya'ya göçtükten sonra Lavinia'dan
Apollon'un
olmuştu. Oysa efsanelerin çoğu
olayı kendi gözüyle gördüğünü ile süreri
Aineias'ın Troya yangını sırasında
Ko
babası Ankhises'i omuzlarına alarak ve
ronis korkunç bir cezaya çarptırılır: Bir
Askani-os'u elinden tutarak kaçtığını
odun
anlatırlar.
yığınının üstünde diri diri yanacaktır.
Vergilius'un "Aeneis" destanında Alevler
Askanios (Lat. Ascanius)'tan uzun boylu Koronis'i yalamaya başlar, kadın can
söz edilir. As-canius babasının biricik vermek
umudu, büyükannesi tanrıça üzeredir ki, Apollon kanından olan
Aphrodite'nin gözbebeği, sevimli bir çocuğun
delikanlıdır. Aeneas öldükten sonra yok olmasına katlanamaz, ölünün
Ascanius Latin'lere kral olur, karnından
Etrüsk'lere karşı savaşa girişir ve dölünü çıkarır ve büyümesi için at adam
babası Lavinium şehrini kurduktan otuz Khe-
yıl sonra kendisi Alba Longa'yı kurar. iron'a teslim eder. Bu olay hekim
Lavinia'nın kurduğu bir düzen sonucunda tanrının
Ascanius Latin'lerin hışmına uğrar ve son anda kurtarıcı olarak yetişmesinin
Alba krallığı Lavinia'nin oğlu Silvius'a simge
kalır. sidir. Asklepios'a hekimlik sanatını
Aeneis'te Ascanius'un başka bir adı öğreten
lu-lus'tur. Roma'ya imparatorlar veren Kheiron doğanın içinde yaşayan, doğanın
İulii soyu (İulius Caesar da bu sır
soydandır) Aeneas'ın oğlundan ve larına ermiş bir varlıktır. Sağlığın
dolayısıyla tanrıça Venus'tan gelmekle kaynağı da
övünürdü. doğada olduğuna göre Kheiron'un açık
hava
Asklepios. Yunan dünyasında hekim da, güneşin altında, şifalı sulardan ve
tanrı olarak büyük bir ünü olan ve otlar
Roma'lıların da Aesculapius adıyla dan faydalanma yollarını bilmesi
benimseyip tapındıkları Asklepios, şaşılacak bir
Apollon'un oğludur (Tab. 5). Ho-meros şey değildir.
destanlarında Apollon ordulara veba,
kıran salan olumsuz, korkunç bir güç diye
canlandırıldığı gibi, iyileştirici, derde (2)EFSANESİ VE SANATI. Asklepios
deva bulan tanrı anlamındaki Paian ek böyle
adıyla da anı- ce usta bir hekim olarak yetişir,
hekimliğin ve
cerrahlığın bütün bilgilerin edinir,
ama bu
nunla da kalmaz ölüleri diriltmek yoluna
bile kullanırmış.
sapar. Bunun sırrını efsane şöyle Epey adam da diriltmiş, bunların
açıklar: arasında
Tanrıça Athena Gorgo canavarı öldüğü Kapaneus, Lykurgos, Minos'un oğlu
za Glaukos
man bedeninden akan kanı toplamış ve ve Theseus'un oğlu Hippolytos da
Ask varmış
lepios'a vermiş. Gorgo'nun sağ (Phaidra). Zeus doğal düzeni bozan
tarafındaki hekim
damarlarda dolaşan kan zehirli, sol tanrının bu aşırı gücünden kuşku
tarafında duymaya
ki damarlardaki ise faydalıymış. Bu şifalı başlamış, bu haddini bilmezliği cezasız
kanı bırak-
Asklepios ölüleri diriltmek için

d'A
mamış, Asklepios'un üstüne bir yıldırım vermiş, yağmur yağmış, yazının özü
salmış, yakmış, yok etmiş onu. Ama böylece ota karışmış ve her derde
Apollon da oğlunun öcünü almış, Zeus'a deva sarmısak meydana gelmiş.
yıldırımı bağışlayan Kyklop'ları öldürmüş,
Asopos. Korinthos körfezine dökülen
sonra da oğlu Asklepios'u gökte burçlar
Pek/ 1 ponez ırmağı; bütün ırmaklar
arasına yerleştirmiş. Bir süre de
gibi Okea-nos'la Tethys'in oğlu sayılır.
ayrılmış Olympos'tan (Ad-metos).
Metope adlı bir ırmak kızıyla evlenip İM
Asklepios sanatını kızı Hygieia (Yun. oğluyla yirmi kızı olur. Bunlardan
sağlık anlamına gelir) ve Asklepiades Aiginia'yı (Tab. 21) Zeus kartal
(yani Asklepios oğulları) diye sıkı bir biçimine girerek kaçırır. Korinthos kralı
lonca düzeni içinde birleşen hekimlerin Sisyphos olayı Asopos'a haber verir, o
aracıyla ilkçağ sonuna dek sürdürmüş da öfkesinden taşıp bölgeyi altüst eder.
bir tanrıdır. Öyle ki, hepsi halefleri, Zeus ceza olarak Sisyphos'u Hades'e
rahipleri, oğulları sayılan yaşamış atar, ırmak tanrının üstüne de yıldırım
hekimler bile onun efsanelik kişiliğinden salıp sularını geri çekmeye zorlar
faydalanmışlardır. Örneğin Kos (Sisyphos).
(Istanköy) adasında hekimlik yapan
Hippokrates'in bile hayatının ne kadarı Asterie. Titan çifti Koios'Ia Phoibe'nin
gerçek, ne kadarı masal bilinmez bugün. kızı, Perses'in eşi ve Hekate'nin anası
(Tab. 4). Zeus Asterie'ye âşık olup onu
(3) TAPINAKLARI. Asklepios tanrının kovalamaya başlar. Kız da bıldırcın
tapınaklarına " Asklepieion" denir. biçimine girip habire kaçar, sonunda
Bunlardan en ünlü birinin eski Pergamon, kendini denize atıp kayalı bir ada haline
bugünkü Bergama'da bulunuşu hekim gelir. Bıldırcın anlamına gelen Yunanca
tanrıya adanmış bu tapınak ortyks kelimesinden bu adaya Ortygl.ı
hastanelerin ne biçim yerler olduğunu denmiş. Sonraları Asterie'nin kız
bize açık açık göstermektedir. kardeşi Le to Apollon'la Artemis'i bu
Yunanistan'da en ünlü Asklepios adada doğurmuş Ortygia adasının
tapınağı Epidauros'tadır. Bugün bile Delos'un eski adı olduğu ileri sürülür
kullanılmakta olan tiyatrosu büyük (Artemis).
heykeltıraş Polyklei-tos'un planlarına
göre yapılmış. Hiçbir Asklepieion Astraia. Bazı mythos yazarlarına göre
Bergama'nınki kadar yaygın ve çok Ze-us'la Themis'in kızı. Namuslu ve
yönlü değildir. Hellenistik çağda erdemli bir bakire olan Astraia dünyanın
altın çağlar yaşadığı dönemde insanlar
kurulmuş olan bu kutsal alan
arasında kalırmış. Ama ahlaksızlık
Asklepios'tan başka tanrıça Hygieia'yı
yeryüzünde artınca, Astraia kız kardeşi
ve herhalde Asklepios kültünden önce
Pudicitia (Utanç) ile birlikte gökyüzüne
Anadolu'da bulunan Telesphoros'u bir
çıkmış ve Bakire burcu olmuş. Daha
araya getirmekte, ilkçağda şifalı su, iyi
çok Latin yazarlarında adı geçer.
hava, kaplıca gibi fizik tedavilerin
yanıbaşında telkin, eğlence ve kültür Astyanaks. Hektor'la
yoluyla hekimliğin ne kadar ileri Andromakhe'nin oğlu. Adını Homeros,
gittiğini göz önüne sermektedir. ünlü çiftin batı kapılarında buluştukları
Anadolu'ya özgü bir nitelik taşıyan bu sırada şöyle açıklar (İl. VI, 399 vd.):
Asklepieion'un başka hiçbir yerde Andromakhe karşıladı Hektor'u dadı
benzeri olmadığı gibi, ne hazineler da arkasından geliyordu,
sakladığı da büsbütün ortaya çıkmış memedekiyavrucağızı taşıyordu
değildir. Simgelediği tüm tedavi kucağında, Hektor'un gözbebeğiydi o,
anlayışının ve yönteminin izlerine olsa ışıldayan yıldıza benziyordu, Hektor
olsa Selçuk ve Osmanlı çaglarındaki Skamandros 'lu derdi ona, başkaları
benzeri yapıtlarda rastlanır.
Astyanaks, şehrin kralı, derdi, îlyon 'u
tek başına koruyan Hektor'du da
Anadolu Asklepios efsanesine de bir
ondan
katkıda bulunmuştur: İnsanları iyi ede
de ölüme meydan okuyan Asklepios'u Bebek babasının sorguçlu tunç
Zeus yıldırımıyla yere serince, ünlü tolgasnıdan ürküp ağlamaya başlayınca,
hekimin son deminde yazdığı bir reçete Hektor onu kol
oradaki bir otun üstüne ditft)

ı. l
kollarına aılır ve bir gün babası kadar ünlü kavram Türkçemizde en iyi "gaflet"
olması İçin yakarır. sözcüğüyle karşılanabilir, ne var ki derin
Hektor'un ölümünden sonra, dinsel anlamı ve insanlık dramında bu
Andromakhe sevgili kocasına yaktığı kavramın oynadığı büyük rol gene de
ağıtta Astyanaks'm yetim olarak yansıtılmış olmaz. En iyisi Yunan
çekeceği çileyi tasarlayıp dile getirir. kaynaklarının kavramı nasıl
Oysa onunla bile kalmaz, Akha'lar tanımladıklarına bakmaktır. İlkin
Troya'yı yangına verdikleri gece Homeros'u alalım. İlyada destanının asıl
yiğitlerden biri (Odysseus ya da konusu Akhille-us'la Agamemnon
Akhilleus) Hektor'un çocuğunu arasındaki kavga sona erince, krallar
surlardan aşağı atıp öldürür kralı hata ettiğini kabul eder ve şöyle
(Andromakhe). der (İl. XIX, 85):
Akhalar sık sık söylediler bana bunu,
At-Adam. Bkz. Kentauros. bana çıkıştılar, ama suçlu değilim ben,
Atalante. Arkadya (ya da Boiotia)
Zeus, Kader, karanlıkta yürüyen
Erinys o toplantıda çeldileraklımı,
bölgelerinde Artemis'i simgeleyen bir düşürdüler kötü bir çılgınlığa (Ate)
avcı kız. Ar-kas'm torunu, Lykurgos'un aldığım gün Akhilleus'un onur payını,
oğlu olan babası lasos erkek çocuğu benim elimden ne gelirdi ki ? Tanrı
olsun istermiş, Atalante kız olarak getirir her şeyin sonunu. İnsanları
doğunca, onu bir dag başına bırakmış. şaşırtan çılgınlık büyük kızıdır
Bebeği bir dişi ayı emzirmiş, sonra da Zeus 'un,
avcılar alıp büyütmüşler, yaman bir avcı uğursuzun inceciktir ayakları,
olarak yetişmiş Atalante, koşuda kimse basmazyere, konar insanların
kafalarına, bela olur, onu bunu alır
geçe-mezmiş onu. Ama kız oğlan kız
ağının içine. Bir gün Zeus 'u bile
kalmak istediği içindir ki, ırzına geçmeye şaşırttı o, insanlardan, tanrılardan
yeltenen İM at adamı öldürdükten üstün Zeus 'u
sonra, taliplerini kendisiyle koşuda
Ate Zeus'u bile aldatmıştır: Tanrı
yarışmaya zorlar, hepsini geçer ve
Mykene krallığını Perseus'un ilk doğacak
sonra da kargısıyla vurur öldürürmüş.
olan torununa vereceğini söyledi ve
Kaly-don avına da katılıp orada büyük
bunun Herakles ola-cağını sandı, oysa
bir başarı kazanmış olan Atalante'yi
Hera'nın bir oyunuyla He-rakles'ten
Melanion (ya da Hippomenes) yenmiş,
önce Eurystheus doğdu ve yiğit böylece
koşuya başlamadan önce yanına üç altın
bu akrabasına kul, köle olmak zorunda
elma almış (bunlar Aph-rodite'nin
Kıbrıs'taki tapınağından, ya da Batı kaldı. Zeus Ate'nin bu düzenine
Kızlarının bahçesinden gelmeymiş), kızarak onu saçlarından tutup
Atalan-te'nin yaklaştığını görünce tiksintiyle atar Olym-pos'tan aşağı, Ate
elmalardan birini yere düşürür, kız da de gelir yerleşir insanların arasına.
dayanamaz, eğilip toplar, böylece geri Ate Kader'in elinde bir oyuncaktır ve
kalırmış. Melanion yarışı kazandıktan insana kendi eliyle bilmeden, istemeden
sonra, Atalante'yle evlenmiş, ama bir nice nice suçlar işletir. Yunan
gün av dönüşü karı-koca Zeus'un (ya da tragedyasının başlıca yürütücüsü bu
Kybele'nin) tapınağına girmişler, orada amansız tanrıçadır. Oidipus babası
sevişmişler. Bu saygısızlığa içerleyen Laios'u öldürüp anasıyla evlendiğini
tanrılar ikisini de aslana çevirmişler bilmez, Kaderce bile bile aldatılmış,
(Meleagros). şaşırtıl-mıştır. Aiskhylos'un "Persler"
tragedyasında Kserkses de Ate'nin
Ate. Eski Yunan düşününe özgü soyut kurbanı olur. Ate kralı bütün ordusuyla
bir kavram ve onu simgeleyen dişi Boğazları geçmeye kandırır, Salamis'te
cinsten tanrısal bir varlık. Hesiodos'a ordu kırılınca imparatorluk çöker, suç
göre Ate, kavga tanrıça Eris'ten işlenmiştir, geri dönüş yoktur. Ate
doğmuştur. Akıl, insanın gerçeği olduğu böylece gözü kararıp suç ve günah
gibi görmesini, iyiyi kötüden ayırt işlemiş bahtsız - çoğu kez tanrıların
etmesini sağlayan yetidir. Aklı başından lanetine uğramış - kişiyi öç tanrıçaları
alınır, gözü karartılırsa, aldanır, basireti Erinys'Ierin eline bırakır. Kişi
bağlanır ve gaflete düşüp hata işler, suç kurtulacağına, daha beter batar.
işler, günah işler. Bunun sonucunda da Çıldırır ya da canına kıyar. Bir tanrı onu
cezaya çarpılır. Çağdaş dillerde suçundan arın-
karşılığı zor bulunan bu
dırmak yolunu bulamazsa, yeraltında da lamamakta, ürünleri de ancak onun
kurtuluş yoktur onun için. İşle böyle kafalın dan çıkabilmektedir. Bu kavram
zalim olarak canlandırılmıştır Kader ve ve düşünceyi şöyle dile getirir Hesiodos
onun yardımcısı Ate Yunan efsanesinde (Theog. 886 vd.):
(Erinys'ler).
Tanrı/arın kralı Zeus ilk eş olarak
Bir efsaneye göre, tanrı Zeus'un
Metis'i, bilge tanrıçayı seçti kendine.
öfkelenerek yeryüzüne attığı belalı
Metis en çok şey bilendir
tanrıça Anadolu'nun Phrygia
bütün tanrılarve ölümlüler arasında.
bölgesindeki bir tepeye düşmüştür. Ate
Ama bu tanrıça tam doğuracağı
tepesi (Gaflettepe) adı verilen bu
sırada
tepenin üstüne sonraları İlos İlion
çakır gözlü Athena 'yt.
kentini kurmuştur. İlion (Troya)'un
Zeus Toprağın ve Göğün öğütlerine
başına gelen bütün belalar bundandır uyarak
(îlos, Palladion). sevdalı sözlerle aldatıp eşini
Athamas. Yeller tanrısı Aiolos'un oğlu yuttu, gövdesinin içine aldı onu.
Boi- İkinci süreç olarak Athena'nın
otia kralı Athamas bulut tanrıça Zeus'un kafasından çıkması şöyle
Nephele ile evlenir, Phriksos'la Helle anlatılır (Theog. 924 vd.):
adlı biri oğlan, öbürü kız İM çocuğu olur. Ve Zeus çıkardı bir gün kendi
Athamas Nephele'yi boşar, Kadmos'un kafasından
kızı İno Nephele'nin ço-cuklarını çakır gözlü yaman Athena 'yi
kıskanır, ülkede meydana gelen bir o dünyayı birbirine katan tanrıçayı,
kıtlığa son vermek için kocasını o hiçyorulmadan orduları yöneten,
Phriksos'u kurban etmeye zorlar. o cenk ve savaş bağrışmalarından
Nephele bunu önler ve çocuklarını altın hoşlanan
postlu bir koç üstünde Karadeniz'in yüceler yücesi sayılan tanrıçayı.
Kolkhis ülkesine kaçırır. Ama yolda Helle
(2) ADİ VE EK ADLARI. Zeus'un kızı ve ı
denize düştüğünden Boğazlara »n iki, Olympos tanrısının biri olan
Hellespontos (Helle denizi) denmiştir Athena (Tab. 5) çoğu zaman ik adla,
(Phrik-sos, Helle). yani Pallas A thena diye anılır. Athena
Bir anlatıma göre, Athamas'a karşı adinin kökeni bilin medigi gibi, Pallas'm
büyük bir hınç besleyen tanrıça Hera kaynağı da tartışma konusudur. Pallas
onu delirtmiş. Deliren Athamas kendi adlı bir Titan vardır, adının Yunanca;
oğullarından birini öldürmüş ve karısı "pallo", kargı sallamak, atmak anlamına
tno'yu da öldürmek için kovalamaya gelen bir kökenden türemiş olduğu
başlamış. İno kaçarak deniz kıyısına sanılır; ayrıca bir efsanede tanrıça
varmış ve öbür çocuğuyla birlikte denize Athena'nın Pallas adında Attika'lı bir
atlamış. Sulara karışan İno sonradan devi öldürdüğü de anlatılır (Pallas);
bütün gemicilerin fırtınaya tutulunca Athena'nın ek adı bu devlerle ve kargı
imdadına koşan bir deniz tanrıçası sallamakla ilgili midir? Bilindiği gibi, bir
olmuş. Odysseus'u kurtarmakta da efsaneye göre, tanrıça Athena babası
büyük bir rol oynayan (Od. V, 333 vd.) Zeus'un kafasından silahlı ve elinde
İno'ya Leukothea (Ak tanrıça) da denir kargısı olarak çıkmıştır. Yoksa Pallas ek
(İno). Athamas, İno, Phriksos adı, kız oğlan kız anlamına gelen bir
tragedyalara konu olmuşlar ne var ki bu sıfattan mı türemedir ve Pallas Athena
tragedyalar yitik olduğundan, hangi mı anlaşılmaktadır? Bunu bugün
efsaneleri nasıl işledikleri belli değildir kesinlikle saptamak güçtür. İlyada'da
(Argonaut'lar). Zeus sevgili kızına "Tritogeneia" diye
seslenir, Triton'dan dogma anlamına
Athena. (1) DOĞUŞU. Zeus Olympos gelebilen bu ad da açık değildir, deniz
tanrılarının egemenliğini kurduktan tanrısı Triton'la Athena'nın bir ilişkisi
sonra ilkin Okeanos kızı Metis yoktur görünürde, Amphitrite ve
tanrıçayla birleşir (Tab. 9). Metis Triton adlarında geçen bu "trit" kökeni
Yunanca akıl, us, düşünme gücü denizin uğultusunu yansıtan bir ses
demektir. Tanrılar tanrısının kendine ilk benzetmesi olabilir, ama Athena'nın de
eş olarak Metis'i seçmesi anlamlıdır, nizle tek ilişkisi, anası Metis'in bir
ama onu gebe bıraktıktan sonra dölüyle Okeanos kızı oluşundandır. Acaba
birlikte kendi gövdesine alması daha da Tritogeneia adı bu na mı çağrışımdır?
derin bir anlam taşır: Akıl gücü ve ancak
onun aracıyla elde edilebilen dünya
egemenliği baştanrıdan ayrı-
Sıfatları daha belirgin anlamlıdır: Aigis nelope'ye, Nausikaa'ya yapacağı işi,
kalkanını taşıyan "aigiokhos" (Aigis), gök benimseyeceği davranışı esinlemek için
gözlü, çakır gözlü "glaukopis" sıfatı bin bir kılığa girer, Mentes olur,
tanrıçanın en sevdiği kuş olan "glauks", Mentor olur, bir genç kız, bir küçük
baykuşla ilgili görülmüştür, olabilir; son çocuk olur, ama her an varlığıyla oluşu
olarak "obrimopatre" babası güçlü olan etkiler yönetir. Odysseus'a karşı
sıfatı doğrudan doğruya baştanrı davranışında da tutarlı bir duygusu
Zeus'un kızı oluşundandır. belirir tanrıçanın: Çok çile çekmiş
yiğide acır, bunca akıl ve dirayetin boşa
(3) NİTELİĞİ VE EFSANELERİ. gitmesini istemez, İlya-da'daki
îlyada'da A-thena bir savaş tanrıçası tutumunun tam tersine hakkın üstün
olarak çıkar karşımıza, ama taraf tutar, gelmesini ister. Onun içindir ki destan
Akha'lardan yanadır, A-khilleus, boyunca Athena'nın kılavuz rolündeki
Diomedes, Odysseus ve Menelaos'u her eylem ve davranışlarının, konuşmalarının
fırsatta korur, Troya'lı yiğitlere karşı anlatımına doyum olmaz, tanrıça bu
pis pis düzenler kurmaktan hiç sevimli rolüyle başka destanlara, şiirlere
çekinmez. Aslında çirkin bir rol oynar girmiş, denebilir ki Ho-meros
îlyada'da, bu erdem tanrıçası hiç haktan Odysseia'da Odysseus tipini yarattığı
yana görünmez, davranışları hep hırs ve gibi Athena tipini de yaratmış ve
tutkuların etkisiyle olur: At-hena'nın ölümsüzleş-tirmiştir.
Hera ve Poseidon'la birlikte babası
Zeus'u nasıl zincire vurmak istediği Pallas Athena'nın efsaneleri o kadar
anlatılır (I, 400), sevmediği, kendisine çok değildir, kız oğlan kız oluşu ve bu
rakip gördüğü Aphrodite ve Ares'e karşı niteliğini yitirmekten çekinmesi,
turumu insafsızdır, yenilip huylanması tuhaf bazı masalların
yaralanmalarına yardım eder, sonra da dogmasına yol açmıştır (Erikhto-nios,
yüksekten bakar onlara, babası Zeus Aglauros). Odysseus'u tuttuğu gibi Ar-
karşısında da atıp tutar, onu gonaut'ları da tutar ve Argo gemisinin
eleştirmekten çekinmez: Akhilleus'Ia yapılmasına yardım eder (Argonaut'lar).
Hektor arasındaki savaşta ölüm El işçiliğini ve el sanatlarını koruyan
kur'asını çekecek olan Zeus'u şöyle tanrıça olarak Arakhne efsanesinde rol
etkiler (İl. XXII, 127 vd.): oynar (Arakhne). Atina'nın kurucusu ve
koruyucusu olarak tanrıçanın oynadığı
Ne diyorsun kara bulutlu babam, ak rol de ilginçtir; Attika ilinin ve Atina
yıldınmlı! şehrinin tanrıçası olma hakkını şöyle
Kaderi çoktan belli, ölümlü bir adamdır kazanmış diye anlatılır: Poseidon
bu, tanrıyla Pallas Athena bu yetkiyi
kaçırmakmı istersin onu canlara kazanmak için yarışmaya girmişler,
kıyan Olympos tanrılarını da yargıç olarak
ölümden ? almışlar: Poseidon Atina akropolünün
Yap yapacağını ama, biztanrılar üstünde tuzlu bir göl meydana getirmiş,
onaylamayızyaptığını. A-thena ise bir zeytin ağacı. Tanrılar,
Kızının bu sert çıkışlarına yumuşakça
zeytin ağacını tuz gölünden daha yararlı
karşılık verir tanrıların babası, uyar
bularak yetkiyi Athena'ya bağışlamışlar,
isteklerine, güler, okşar onu. Ve burada
böylece Athena bölge ve kentin
Athena Deiphobos kılığına girerek
yönetimini elde etmiş.
aldatır Hektor'u ölüme sürük-
ler(Hektor, Deiphobos). Başka şehirler de Athena'yı koruyucu
Odysseia'da Athena'nın rolü bir tanrıça olarak benimsemişlerdir,
başkadır ve anlamlıdır: Zeus'un kendi bunların başında Troya gelir. Troya'nın
ağzından duyuyoruz ki Odysseus en büyük, en eski ve kutsal tapmağı
"ölümlülerin en üstünüdür akıldan yana", bugün de kalıntıları görülen Athena
bu akıllı adamı akıl ve erdem tanrıçası tapınağı olduğu gibi, tanrıçanın
Athena tutar, tutması da doğal tahtadan yapılmış ve Pallaidon diye
görünür, îlyada'da Zeus'un oynadığı anılan heykeli şehir varlığının simgesi
yönetici rolü, Odysseia'da Athena sayılırdı. Bundan ötürüdür ki Palladion'un
oynar: Odysse-us'un da, bütün ailesinin kaçırılmasıyla ilgili birçok efsaneler
de kaderi onun elindedir, ne kadar olay, doğmuştur (Palladion).
eylem ve konuşma varsa, hepsi Pallas Athena'nın kültü en ilginç
Athena'nın buyruğu, kılavuzluguyla olur, biçimiyle Atina'nın klasik çağında
tanrıça Odysseus'a Telemakhos'a, Pe- kendini göstermiştir.
Tanrıçanın onuruna düzenlenen miş, onu merkez adaya bir kaleye
Panathenai bayramı Hellen dünyasında yerleştir miş ve beş kuşak erkek çocuk
hem din, hem de kültür ve sanat yetiştirimiş onunla birlikte. Tanrı sonra
bakımından büyük bir yer tutmuş, adayı on bölgeye bölmüş, en büyük oğlu
Parthenon ve onun kabartmaları gibi Atlas'ı hepsinin kralı olarak öbür
ilkçağın en değerli yapıtlarının bazılarını oğulları arasında dağıttığı bölgelerin
esinlenmiştir. başına getirmiş. Atlantis bitkileri,
hayvanları ve özellikle madenleriyle çok
Atlantis. Yunan ilkçağında mythos zengin bir ülkeymiş: altın, bakır, demir
yaratma işine koyulmamış hiçbir yazar ve "oreikhal-kos" (yani dag bakırı) diye
yoktur. Filozoflar bile bu çabaya ateş gibi parlak bir madeni varmış;
katılırlar, en başta da Platon. Bazı yöneticiler surlar, köprüler, kanallar ve
diyologlarınm sonunda, gerçekdışı ve tünellerle bezenmiş kentler, limanlar
gerçeküstü bir düzeni örnek olarak kurarak ülkeyi son derecede uygar bir
göstermek için canlandırdığı öbür dünya hale sokmuşlar. Ülkenin sosyal yapısı,
efsaneleri bir yana, Timaios ve Kritias askerlik durumu üstünde durup,
diyaloglarında, başka hiçbir kaynakta başkentte yılda bir yapılan bir törene
izine rastlanmayan bir yitik ülke masalı ve bu tören sırasında kesilen boğa
uydurur. Bunu niçin yapar? Timaios'ta kurbanlarına değindikten sonra, Kritias
Atina'lı devlet adamı ve şair So-lon'un diyalogu birdenbire kesilir. Ancak
Mısır'a gidişi anlatılır, Nil deltasında Timaios diyalogunda Mısırlı rahibin
bulunan Sais kentinin rahipleriyle ağzından öğrenilen Atina'nın dokuz, on
konuşur Solon, biri ona şöyle der (Tim. bin yıl önce bu ülkeyle savaşa
22 b): giriştiğidir. Atlantis fazla güç kazanmış
ve Akdeniz'in büyük uluslarını köle
— Ey Solon, Solon, siz Hellen 'ler hep
ço durumuna sokacak bir saldırıya geçmiş
cuk kalırsınız, yaslanmış bir tek Hellen de, Atina hem kenefini, hem de bütün
yok kom-şularını tek başına kurtarmış bu
tur. afetten. Ne var ki, bir gece deprem
T- Ne demek istiyorsun ? Atlantis'i haritadan şilince, Atina'nın
— Ruhunuz genç hepinizin, çünkü eski oraya gönderdiği ordu At-lant'larla
bir birlikte yok olur. Atina'nın bu eski tarihi
geleneğe dayanan ne birgörüsünüzvar, üstünde hiçbir bilgisi olmayışı, bu ünlü
ne de olayı bir Mısır'lı rahibin ağzından
zamanla kocalmış bir bilginiz. öğrenmesi bütün öyküyü Platon'un
Bu sözün doğruluğu en iyi mythos'ta uydurduğu kanısını uyandırmakla
görülür, zaman kavramı bilmez mythos, beraber, insanda tuhaf bir izlenim
tarih dışı insan gerçeklerini yansıtmak, bırakmaktadır. Hiçbir zaman
canlandırmak ve Atina devletine dokuz çözülememiş bu gizdir ki, Timaios ile
bin yıl öncesine kadar uzanan bir tarih Kritias diyaloglarının ütopya, yani hayal
yaratmak hevesine kapılmış olsa gerek. beldeleri anlatan öyküler arasında özlü
Her neyse, günümüze dek romanlara, bir yer tutmasına yol açar.
filmlere konu olan ve tarihçilerle
coğrafyacıların üstünde kafa
Atlas. (1) Titan lapetos Okeanos kızı
patlattıkları Atlantis efsanesi, Timaios
Klyme-ne (başka bir kaynağa göre Asia)
diyalogunda başlayıp, bitmemiş Kritias
ile evlenir ve Atlas, Menoitios,
diyalogunda yanda kalıyorsa da, şöyle
Prometheus, Epimen-theus diye dört
özetlenebilir:
oğlu olur (Tab.3). İki tanrı kuşağı
Atlantis, Batıda Herakles sütunları arasında bulunup Olympos'lulara baş
(Cebelitarık) yoluyla Akdeniz'den kaldıran bu dev yapılı yaratıklara
Okeanos'a çıkıldığı yerde karşılaşılan eserlerinde özel bir yer ayıran
büyük bir ada ve çevresindeki Hesiodos Theogonia'da (Theog. 507
takımadalara verilen admış. Korkunç vd.) onları şöyle tanımlar-.
depremler sonucunda suların altına
gömülen bu ada bir zamanlar Libya ile lapetos aldı Klymene 'yi, güzel
Asya'nın bir arada kapladıkları alandan topuklu Okeanos kızını, girdi
daha yaygınmış. Dünyanın kuruluşunda onunla gerdeğe ve bir oğlu oldu:
tanrılar yeryüzünü aralarında Azgın yürekli Atlas tanrı.
paylaşırken, Atina, tanrılardan A-thena Çılgınlığı ve aşırı gücü yüzünden
ve Hephaistos'a, Atlantis de Posei-
don'a düşmüş. Atlantis yerlilerinden
Eue-nor'un bir kızı varmış. Poseidon, bu
kızı sev-
Atlas zorlu bir baskı altında kaldı: Belli ki Homeros Atreusogullarının
Dünyanın bittiği bir yerlerde, güzel başına kuşaktan kuşağa süregelen
sesli akşam perilerinin karşısında laneti bilmiyor, daha doğrusu
dimdik durup ayakta tutuyor göğü tragedyanın vazgeçilmez konusu olan
başı ve yorulmaz kolları üstünde. Akıllı
Zeus 'un ona ayırdığı kader bu. suç ve lanet zincirlemesi destandan
sonra efsaneye katılmış bir motiftir.
Homeros'a göre, Atlas göğü değil de, Atreusogulları efsanesi bu ilenme
"yeri, göğü birbirinden ayıran direkleri" sürecinin en parlak örneklerinden
taşır omuzlarında (Od. 1,54). biridir. İlk lanetleme Pelops'la başlar:
Herodotos Atlas'ın Kuzey Afrika'da Atreus'la Thyestes babaları Pelops'un
bir dag olduğunu söyler (IV, 184). Bu bir nympha'dan olan oğlu Khrysippos'u
dag şöyle meydana gelmiş: Perseus anaları Hippodameia'nın yardımıyla
Gorgo'yu öldürdükten sonra, Atlas'a öldürürler. Pelops İM oğluna lanet okur,
canavarın kafasını göstererek onu bir onları sürer. Atreus'la Thyestes
kayaya çevirmiş. Mykene'de kral Sthene-los'un yanına
Atlas'ın çok çocuğu olmuş: sığınırlar. Sthenelos'un oğlu
Pleione'den Pleiade's ve Hyades Eurystheus döl bırakmadan ölünce, bir
kızları, Hesperis'ten Hes-perid'ler, tanrı sözü Mykene'lilere
yani akşam perileri. Dione ve Kaly-pso Pelopsogullarından birini kral olarak
da onun kızları olarak gösterilir. seçmeyi buyurur. İşte o andadır ki, İM
Atlas Herakles efsanesinde de rol kardeş arasında rekabetten doğan
oynar (Herakles). korkunç bir kin ve nefret başlar. Her
(2) Atlantis'in yöneticisi. İapetos oğlu biri ötekini ortadan kaldırıp yerine
Atlas ile hiçbir ilişkisi olmasa gerek geçebilmek için iğrenç düzenler kurar.
(Atlantis). Atreus'un sürüsünde egemenlik simgesi
altın postlu bir koyun vardır, bu hayvanı
Atreus. Pelops'la Hippodameia'nın Artemis'e kurban etmeye ant içtiği
oğlu, Thyestes'in kardeşi, Homeros halde, sözünde durmaz ve pöstekiyi
destanlarında Atreusogulları diye kendine saklar. Ne var M Thyestes
anıları Agamemnon'la Menelaos'un Atreus'un karısı Aerope'yi ayartır,
babası (Tab. 14 ve 15). Atreus ve kadın da altın postu gizlice kocasından
Atreuso§ullarının hayat hikâyesi aşırıp âşığına verir. Myke-ne'liler
destanlara da, tragedyalara da sonsuz kardeşlerden hangisini kral
bir konu kaynağı olmuştur. İnsanlık dışı seçeceklerini tartışınca, Thyestes
eylem ve tüyler ürpertici faciaları hangisi altın postu çıkarabilirse diye
canlandıran bu öyküler Yunan öneride bulunur. Pöstekinin çalındığını
mythos'unun başlıca efsane bilmeyen Atreus şartı kabul eder.
çemberlerinden biridir. Thyestes altın postu ortaya koyup kral
Atreus'a değgin ilk kaynağımız seçilir. Ama Zeus Atreus'a düşünde
Home-ros'tur. llyada'da (İl. II, 100 Hermes'i gönderir; gerçek kralın başka
vd.) Agamem-non'un kral değneği şöyle bir tanrı işma-rıyla seçilmesi konusunda
tanımlanır: Thyestes'le anlaşmasını buyurur; güneş
Güçlü Agamemnon, elinde değneği, yolunu değiştirirse Atreus'un kral
kalktı. Hephaistos yapmıştı didine olacağını, yoksa Thyestes'in tahtta
didine o kalacağını bildirir Hermes. Bu kez de
değneği, Thyestes şartı kabul eder, ama o
vermişti onu Kronos oğlu kral Zeus akşam güneş doğuda batacak olur.
'a, Zeus da Argos 'u öldüren yol Tanrıların Atreus'u tuttukları, krallığı
gösterici ona verdikleri besbellidir. Atreus tahta
Hermes 'e çıkar çıkmaz, Thyestes'i kovar. Ama
vermişti, atları kamçılayan kralPelops
'a vermişti o daha sonra karısı Aerope ile kardeşi
da, arasındaki gönül macerasını öğrenince
Pelops da erlerin güdücüsü Atreus 'a büsbütün çileden çıkar, kardeşiyle
vermişt barışır gibi olur, onu Mykene'ye çağırır.
i, Atreus da bol sürüsü olan Thyestes Tyestes'in üç çocuğunu doğrar, pişirir
'e ve babalarının önüne koyar. Tyestes
bırakmıştı farkına varmadan kendi" çocuklarını
ölürken, Thyestes de onu, taşısın yer. Derken Atreus çocukların kesik
diye,
Agamemnon 'a kafalarını getirir, gösterir babalarına.
bırakmıştı, Bunca adalarda, Argos 'ta Thyestes korkunç lanetler savurarak
boydan boya masayı
sözünü geçirsin diye.

68
devirmiş, söylentiye göre de güneş o güln oynar. Augias'ın büyük, zengin sürüleri
öy leşine ürkmüş, öylesine tiksinmiş ki varmış, ama ağıllarını temizlemeyi ihmal
gökteki yolunu tamamlamadan geri eltlği için, davarları barınamaz olmuş.
dönmüş. Dipsiz bir karanlığa bozulmuş Augias yiğil Herakles'i çağırıp ağıllarının
ortalık. Thyestes bu kez Sikyon'a temizlenmesini istemiş, Herakles de bu
sığınır. Suç ve günahların iyice izine işi bir günde yapacağını, ama
dalar: Kendi kızı Pelopeia ile kızın haberi karşılığında sürünün onda birini alacağını
olmadan birleşir ve Aigisthos adlı oğlunu bildirmiş. Pazarlıkta uyuşmuşlar. Yiğit de
üretir. Sonra Pelopeia'yı oğluyla birlikte Alpheios'la Peneus ırmaklarını
At-reus'un sarayına yollar, kral kadının yataklarını değiştirerek sularını
kim olduğunu bilmeden onunla evlenir ve ağıllardan geçirmiş ve bir günde hepsini
Aigis-thos'u da benimser. Ona gidip temizlemiş. Ne var ki Augias verdiği
Thyestes'i öldürmek görevini verir, ama sözde durmamış, Herakles'e işin
Aigisthos son dakikada bu düzenin karşılığını ödemek istememiş, ayrıca da
farkına varır ve kendi babasını değil, onu kendi oğlu, Herakles'in arkadaşı
Atreus'u öldürür. Phyle-os'la birlikte mahkemeye vermiş.
Atreus'un Aerope'den İM oğlu Yargıç her ikisini de suçlu bularak
olmuştu: Agamemnon'la Menelaos, ülkeden sürmüş. Bir orduyla geri gelen
Atreusoğulları diye anılan bu iki Herakles Augias'ı öldürmüş, kentini ele
kahraman Homeros destan-rında baş geçirip Phyleos'u babasının tahtına
rolü oynarlar. Atreusoğullarının laneti oturtmuş (Herakles).
süregider. Aigisthos, amcası Atreus'un
Aurora. Şafak tanrıça Eos'un Latince
babasına karşı işlediği suçun öcünü
adı (Eos).
Agamem-non'dan alır (Agarnemnon,
Aigisthos). Autolykos. Antikleia'nın babası,
Odysse-us'un dedesi. Autolykos
Atropos. Kaderi simgeleyen tanrıçalar Hermes'in oğludur ve yakalanmadan
üçtür. Üçüne birden verilen ad. Moira ya hırsızlık yapma yeteneğini babasından
da t Ker'dir. Hesiodos Theogonia'nın bir almıştır. Odysseia'da şöyle tanıtılır (Od.
yerinde bu tanrıçaların Gece'den (Theog. XIX, 395):
218), başka bir yerinde de Zeus'la
Themis'ten doğmuş olduklarını söyler Anasının soylu babasıydı Autolykos,
(Theog. 902 vd.). Adı "geri dönülmez"
hırsızlıkta veyalanyereyeminde
üstüne
anlamına gelen Atropos ömür ipliğini büken yoktu.
Moira'lar arasında eceli, ölümü simgeler Hermeias tanrının kendisi vermişti bu
(Moira). yetiyi
ona,
Attis. Bkz. Agdistis ueKybele. yaktığı kuzu ve oğlak butlarından
hoşlanmıştı
Auge. Tegeia kralı Aleos'un kızı. Del- çok, hep yoldaş olurdu ona, bu yüzden
phoi'deki tanrı sözcüsü Aleos'a kızının isterdi
doğuracağı bir çocuğun amcalarını iy liğini.
öldüreceğini bildirince, Aleos Auge'yi Odyseus'un sütninesi Eurykleia'nın
tanrıça Athena'nın tapınağına adamış. anlattığına göre, Odysseus'a adını
Ama yiğit Herakles kızı görüp sevmiş. koyan dedesiy-miş. Odysseus büyüyüp
Auge bir süre sonra Tele-phos'u de Autolykos'un konağına misafir
doğurmuş. Babası bunu öğrenince gidince, dedesi ve amcalarıyla birlikte
Auge'yle Telephos'u bir sandığa kapatıp Parnesos dağında bir yaban domuzu
denize atmış, ya da köle olarak satmış. avına katılmış, canavarı vurmuş, ama bir
Anadolu'nun Mysia kıyılarına çıkmışlar. yara almıştı. Yarasını iyileştiren de
Auge kral Teuthras'la evlenmiş. Autolykos olmuş, sonraları bu yara izi
Telephos gerçekten bir süre sonra Odysseus'un sütninesi tarafından
amcalarını kaza ile öldürmüş tanınmasına yol açar (Od. 386-407).
(Telephos). Başka anlatımlara göre, Autolykos
Augias. Helios'un oğlu, Aktor'un Amyn-tor'un öküz derisinden yapılmış
kardeşi, Elis kralı (Tab. 8). Argonaut'lar sağlam tolgasını aşırmış ve Odysseus'a
seferine katılmıştır. Herakles vermişti. (İl. IX, 261 vd.), Eurytos'un
efsanesinde önemli bir rol sürülerini çalmış, Sisy phos'a da aynı
şeyi yapmak istemiş, ama ba-
AUTOMEDON

saramamış. Sisyphos davarlarını geri yıp onları tanınmaz hale getirmesini


almak için konağına gelince, Autolykos başardığı anlatılır.
Laertes'e nişanladığı kızı Antikleia'yı
önce Sisyphos'la birleştirmiş, bundan Automedon. İlyada'da AkhiUeus'un
da amacı doğacak torununun Sisyphos arabasını süren yiğit. Ege denizindeki
gibi kurnaz olmasıymış. Bu anlatıma adaların birinden Troya savaşına
göre, Odysseus Laertes'in değil de, katılmaya gelmiş, sonradan Akhilleus'ın
Sisyphos'un oğluymuş. Homeros bu seyisi olmuştur: Ölümsüz atları
görüşe katılmaz. Ksanthos'la Balios'a bakar.
Başka kaynaklarda Autolykos'un Patroklos'un ölüsünü elde etmek için
Herak-les'e güreş öğrettiği, yiğitçe savaşan Automedon Akhilleus'un
Argonaut'lar seferine katıldığı ve en vefalı arkadaşlarından sayılır
çaldığı hayvanların postunu boya- (Balios).
raklarının üstüne koymuş; uslu, edepli yat

B mışlardı-, hiç de, senin dediğin gibi, şarapla


ve kaval sesleriyle sarhoş olmuş, ıssız
ormanlar da Kypris'in peşine düşmüş
değillerdi. Anan, boynuzlu öküzlerin
Babys. Tann Apollon'la flüt böğürdüğünü duyar duymaz Bakkha'ların
yarışmasına girişen satyr Marsyas'ın ortasından ayağa kalktı; vücutlarını saran
kardeşi. Babys de kaval çalarmış, ama uykuyu kovmak için keskin bir çığlık
onun kavalı tekborulu ilkel bir kaval kopardı. Bakkha'lar derin uykularını
olduğundan Apollon Babys'e önem gözlerinden sildiler; genç, ihtiyar, bakire,
vermemiş, böylece Babys Marsyas'ın hepsi birden, görülmedik bir düzenle
uğradığı cezaya uğramamış (Marsyas). fırlayıp kalktılar. Önce saçlarını
omuzlarına döktüler; çözülmüş
Bacchus. Dionysos'un Latince adı. nebris'lerini bağlayıp sıkıştırdılar; sonra
Bkz. Di-onysos. yanaklarını yalayan yılanları benekli
postlarına kemer gibi sardılar. Bazıları,
Bakkha'lar. Tanrı Dionysos- kollarında taşıdıkları geyik, kurt
Bakkhos'un dinsel törenlerini kutlayan yavrularına bembeyaz bir süt veriyordu;
bunlar çocuklarını yeni doğurup bırakmış,
kadınlar alayı. Tıpkı tanrının kendisi gibi memeleri süt dolu kadınlardı. Nihayet
çıplak bedenlerini neb-ris denilen hepsi sarmaşık, meşe ve çiçekli saparna
benekli ceylan postlarıyla örter, dallarından çelenklerini başlarına
başlarına sarmaşık çelenkleri sarar ve geçirdiler, içlerinden biri thyrsos'unu
ellerinde thyrsos, ucunda bir çam yakalayıp bir kayaya vurdu: Kayadan
kozalağı bulunan sarmaşık ve asma sabahın çi-yi kadar duru bir su fışkırdı.
yaprakları sarılı uzun değnekleri ve Başka biri nartheks'ini toprağa
dokundurdu: Tanrı topraktan bir şarap
Prometheus'un insanlara ateşi taşıdığı gözesi kaynattı. Canı isteyen de süt
nartheks karnışıyla tanrının peşinden içiyordu: Parmaklarıyla toprağı kazınca,
koşarlar, geceleri dağda, bayırda, topraktan oluk oluk süt akıyordu.
ormanlarda kendilerinden geçerek Sarmaşıktı thyrsos'lardan bal
tanrıya karışırlar. O sırada doğa ile damlıyordu. Ah, orada olup da bu
birlik olan Bakkha'lar üstün bir güçle mucizeleri göreydin, inanmadığın bu
önlerine gelen vahşi hayvanları tanrıya şükürler ederdin. Biz, öküz ve
koyun çobanları, hep bir araya gelip
parçalarlar. Dionysos dinini benimsemiş gördüğümüz garip şeyler üzerinde
bu kadınlara olgun ermişlik anlarında konuştuk. İçimizden, şehre gidip gelen
Thyas (thyo, vecit halinde olmak), ve konuşmasını bilen biri dedi ki: "Ey,
çılgınca kendilerinden geçtikleri zaman yüce dağ başlarında yaşayanlar, gelin,
da Mainas (mainomai, çıldırmak, taşkın Pentheus'un anası Agaue'nin ardına
bir coşkuya kapılmak) denir. düşelim; onu Bakkha'lardan ayırıp
kralımızın gönlünü hoş edelim". Bu
Her iki hallerini ve özlerindeki niteliği
düşünceyi doğru bulduk; çalılıkların
canlandırmak için Euripides'in arasına saklanıp pusu kurduk.
"Bakkha'lar" tragedyasından bir Bakkha'lar, vakit gelince, thyrsos
parçayı buraya almayı en uygun bulduk. 'larını sallayarak ayinlerine başladılar; hep
Euripides'in son eserlerinden biri olan bir ağızdan "lakkhos, Zeus'un oğlu Bro-
bu oyunda koro hem Bakkha'lardan mios" diye bağırdılar. O zaman dağlar,
meydana gelmekte, hem de bir Bakkha taşlar Bakkha'larla bir olup coştu; vahşi
hayvanlar bile cümbüşe katıldı; yer
olan Agaue'nin korkunç dramı yerinden oynadı. Ansızın Agaue'nin
canlandırılmaktadır. Bakkha'ları gören sıçrayarak yanımdan geçtiğini gördüm;
bir haberci onları, Dionysos dinini saklandğım çalılıktan fırlayıp onu
Thebai'den sürmeye kararlı kral yakalamak istedim. O zaman Agaue
Pentheus'a şöyle anlatır (M. Eg. B. Bakkha'lara: "Hey, benim rüzgâr kanatlı
Yayınları, S. Eyuboglu çevirisi, s. 46): dişi tazılarım; erkekler bize pusu
kurmuş. Gelin, gelin ardımdan,
Güneş ışıklarıyla toprağı ısıtmaya thyrsos'larınızı sallayıp koşun!" diye
başlarken, otlattığım öküz sürüsüyle bağırdı. Kendimizi güç kurtardık;
yüksek dağların başında düz ve kayalık kaçmasaydık Bakkha'lar bizi
bir yere varmıştım. Üç alay kadın, üç parçalayacaklardı. Bizi tutamaymca, taze
koro gördüm; birinin başında Autonoe, çayırlarda otlayan sürülere saldırdılar;
birinin başında Agaue, senin anan, ellerinde bıçak mıçak yoktu.
birinin başında da lno vardı. Hepsi Görmeliydin, Bakkha'lardan biri, nazik
serilmiş uyuyordu. Kimi sırtını bir çam elleriyle, memeleri süt dolu bir azgın iniği
kütüğüne dayamış, kimi başını toprağa, nasıl zaptedtyordu. Genç danaları parça
meşe yap- pal
BAKKHOS

ça ettiler. Kaburga kemikleri, tırnaklı Zeus acır onlara ve şöyle seslenir


ayaklar havada uçuşuyor; bazen çamlara yüreğinde:
takılıp kalıyor; dallardan kan damlıyordu.
Bakkha'lara öfkeyle saldıran azgın Zavallıcıklar, ne diye verdim sizi kral
boğalar bir anda yere seriliyor; binlerce Peleus'a,
genç kadın eli boğaları boynuzlarından ne diye bir ölümlü insana verdim sizi.
tutup sürüklüyordu. Kralımın kirpikleri siz ki bilmezsiniz ölüm ne, yas ne,
şöyle bir defa açılıp kapanmadan bahtı kara insanlarla acı çekmeniz için
Bakkha'lar hayvanların derilerini yüzüp mi? Şu dünyada soluk alan, yürüyen
hepsini didik didik ettiler; sonra, yaratıklar
havalanıp giden kuş sürüleri gibi arasında insandan daha acınacak bir
dalgalardan sarmaş dolaş indiler; Asopos yaratık yok.
ırmağının kıyılarına, Theba-i'lilere Zeus böylece yüreklendirir atları ve
bereketli başaklar veren ovalara rüzgâr
katılırlar Akhilleus'un Hektor'la olan
gibi atıldılar. Kithairon kayalıklarının
eteklerindeki Hysia ve Erythra savaşına (Ksanthos).
şehirlerine düşman orduları gibi girdiler; (2) Akteon'un bir köpeğinin
her şevin a/tını üstüne getirdiler.
Evlerden çocukları alıp kaçtılar. adı. Batieia. Bkz. Myrina.
Omuzlarına attıkları hiçbir şey artık kara
Battos. (1) Tanrı Hermes Apollon'dan
toprağa düşmüyor; tunç ve demir bile
bellerini bükmüyordu. Alev alev yanan aşırdığı sığırları sürerken dağda Battos
saçları vücutlarını yakmıyordu. Nihayet adlı bir ihtiyara rastlamış, kendisini ele
şehirlerin erkekleri Bakkha'larm her şeyi verir korkusuyla ona demiş ki, kimseye
alıp götürdüklerini görünce öfkeyle bir şey söylemezsen sana bir düve
silahlarına sarıldılar ve işte o zaman, armağan edeceğim. Sonra da hayvanları
kralım, hiç görülmedik bir sahne gördük: saklamış ve kılık değiştirerek ihtiyarın
Demir uçlu oklar Bakkha'lardan bir
karşısına çıkmış, yitirdiği sürüleri arar
damla kan akıtmadı; mutlak bir tanrıdan
yardım gören bu kadınlar thyros'larıyla gibi olmuş. Battos da sözünü tutmayıp
erkekleri yaraladılar ve önlerine katıp hayvanların saklandığı yeri göstermiş.
kovaladılar. Sonra geldikleri yere Tanrı öfkesinden kayaya çevirmiş onu
döndüler; tanrının onlar için yerden (Hermes).
kaynattığı sulara koştular; orada kana
(2) Battos Libya'nın Kyrene kentinin
bulanmış vücutlarını yıkadılar. Yılanlar,
yanaklarından damlayan kanları yaladı; kurucusu sayılır. Asıl adı, Aristoteles ya
güneş de vücutlarını kurutup parlattı. da Aristai-os imiş de kekeme olduğu için
Kralım, bu tanrı kim olursa olsun, bırak Battos denmiş ona. Ama tarihçi
bu şehre girsin; büyük bir tanrı bu. Herodotos'a göre Battos Libya dilinde
Dediklerine göre, ölümlülere keder "kral" demekmiş. Pausanias Battos'un
dağıtan şarabı veren oymuş. Şarap Kyrene'yi kurduktan sonra, düzgün
olmazsa insanlar için ne aşk kalır, ne de
konuşmaya başladığını anlatır.
başka bir şey.
Baukis. Bkz. Philemon.
Bakkhos. Bkz. Dionysos.
Bebryk'ler. Anadolu'nun Bithynia
Balios. (1) Yel tanrı Zephyros'la
bölgesinde yaşayan bir boy (Amykos).
Harpya Po-darge'den dogma İM attan
biri. Ksanthos'la Balios'u Poseidon Bellerophontes. Bellerophontes
Peleus'a Thetis'le evlendiği gün düğün efsanesi bugün de yaşar bizim için.
hediyesi olarak vermiş. Akhille-us da bu Ateş nasıl yanar, alev nasıl kızıllık
ölümsüz atları Troya savaşına saçarsa öyle yaşar. Mavi yolculukta
getirmişti. Homeros İlyada'da onları geceyi korsanlar yatağı Ceneviz
şöyle anlatır (İl. XVI, 148 vd.): körfezinde geçirdikten sonra, gemimiz
Automedon koştu tez giden atları masmavi bir denizin yarlarla kesilmiş
boyunduruğa, koyu yeşil kıyıları boyunca gide gide
Yel gibi uçan atları, Ksanthos'la Olympos kentine varır. Çıralı derler
Balios'u, onları Zephyros yeline bugün oraya. Alacalı taşlar üstünde
kasırga Podarge
doğurmuştu gümbürdeyen bir çayın denize
, otlarken bir çayırda, Okeanos ırmağı döküldüğü bu lahitler kentinin önü ak
kıyısında. bir kumsaldır, ardı da girift çalılıklarla
Patroklos ölünce, Akhilleus'un atları yükselen koca bir dağ. İşte bu dağda
ağlar (İl. XVII, 426 vd.): ateş yanar, toprak yer yer
BtLLtKumurN ı
to
gazlar saçıp kendiliğinden tutuşur. tanrı soyundandı o, insan değildi. Önü
Yanar Taş dedikleri bu yer Lykia'nın en aslan, arkası yılan, ortası keçiydi,
eski, en güzel efsanesini bugün de yalımlı nefesiyle kötü soluyordu.
Bellerophontes uydu tanrıların
canlandırır. Bu efsaneyi Homeros'un
isteğine, onu bir anda yere serdi.
ağzından duyalım: İlyada'nın VI. Çarpıştı sonra ünlü Solymo'larla.
bölümünde Yunanistan'k Diomedes'le Girdiği savaşların bu en çetiniydi.
Anadolu'lu Glaukos çarpışırken savaşa Erkek gibi Amazon lan öldürdü sonra.
ara verip soylarını soracak olurlar , Dönüşünde kral ona zorlu bir tuzak
birbirlerine, Glaukos'un anlattığı öykü kurdu: Yaygın Lykia 'dan en iyi yiğitleri
Lykia'nın en önemli efsanesini dile seçti gönderdi pusuya, ama onlar bir
daha dönmediler evlerine, kusursuz
getirmekle kalmaz, İM düşman savaşçıyı
Bellerophontes öldürmüştü
konuk ve dost olarak da birleştirir (İl.
hepsini
VI. 152-211): . Kral da anladı onun tanrı soyundan
olduğunu,
At besleyen Argos'un bir bucağında alıkoydu orada, verdi kızını, bütün
Ephyre krallık onurlarını bölüştü Lykia'lılar da
İli uardır, ayırdılar bahçelik, buğdaylık
Aiolos oğlu Sisyphos yaşardı orada, bir tarla,
insanların en kurnazıydı o, bir oğlu ayırdılar en büyük, en güzel bir
oldu, Glaukos'tu adi; Bellerophontes toprağı. Karısı üç çocuk doğurdu
doğdu ondan sonra, Glaukos'un bilgili
kusursuz oğlu. Erkeklik, güzellik
Bellerophontes
bağışladı tanrılar ona. Ama Proitos
'e:
geçirdi gönlünden kötü şeyler, kendisi
Isandros, Hippolokhos, Laodamela.
ondan çok daha güçlüydü, sürdü onu
Akıllı Zeus, koynuna girdi
Argos'lular arasından; Zeus almıştı
Laodameia'nın. Laodamela, doğurdu
Bellerophontes'I
tanrıya denk tunç
Proitos'un eli silahlı Sarpedon
altına. TanrısalAnteia, Proitos'un 'u. Ama bir gün tanrılar tiksindi
karısı, yanıp Bellerophontes
tutuşuyord 'ten, Aleion ovasında kaldı o tek
u, Belterophontes'le, diyordu, gizlice başına, insan uğrağından uzakta yedi
bir kendi
sarmaş dolaş kendini
olsam, ama birazcık olsun kandıramadı . Savaşa doymayan Ares öldürdü oğlu
onu, o sıra aklı başındaydı îsandros'u,
Bellerophontes'in. Kadın bir yalan attı çarpışırken ünlü Solymo 'larla.
kral Proitos'a, dedi ki: Kızdı dizginleri altın kakmalı
"Bellerophontes'i öldürmezsen lanet Artemis, aldı Laodameia'nın canını.
sana, o benim zorla koynuma girmek Hippolokhos da baba oldu bana,
istedi". Böyle dedi o, kralı birden öfke ben övünürüm onun oğlu olduğum
kapladı. Ama saygı besliyordu için. Troya'ya gönderdi beni o, sıkı
yüreğinde, Bellerophontes'e sıkı salık verdi bana: Hep yiğitçe
kıyamadı. Gönderdi onu Lykia'ya, Eline dövüşeyim, üstün olayım
uğursuz işaretler verdi, üst üste başkalarından, utandırmayayım
katlanan bir levhaya yazdı bir sürü atalarımın soyunu, onlar ki
ölüm yazıları. Kaynatasına göstermesini Ephyra'da, yaygın Lykia'da en iyi,
buyurdu, böylece yok olacaktı o. en ünlü kişilerdi. Övünürüm işte,
Bellerophontes tanrıların eliyle vardı bu soydan, bu kandan
oraya. Gelince Lykia'ya, Ksanthos
nehrine, yaygın Lykia'nın kralı onu olmakla.
saydı. Ağırladı onu tam dokuz gün, Bu parçadan öğrendiğimize göre,
dokuz tane öküz kurban etti. Gül
Bellerophontes Korinthos (Ephyra
parmaklı şafak görününce onuncu
Korinthos'un eski adıdır) kral ailesinden
günü. ve ünlü Sisyphos'un torunudur (Tab. 25).
Bellerophontes'e sordu, damadımdan
getirdiğin işaret hani? dedi. Alır almaz Ne var ki Glaukos Belle -rophontes'in
damadının işaretini, buyurdu önce "ölümlü" babasıdır, yiğit aslında
azgın Khimaira'yı Poseidon'un dölündendir. Tanrısal
öldürmesini; nitelikleri de oradan gelme.
Homeros'un bize açıkla-
madıgı Bellerophontes'in adı ve niçin Bendis. Trakya'lıların ay tanrıçası.
Tiryns kralı Proitos'un yanına Kültü, Perikles zamanında Atina'ya
sığındığıdır. Bellero-phontes Belleros'u yayılmıştı.
öldüren demek. Birçok yiğitler gibi
Bellerophontes de kaza ile adam Berckynthia. Ana tanrıça Kybele'nin ek
öldürmüş, öldürdüğü bu Belleros'un kim adlarından biri. Berekynthes Phrygia'da
olduğu da pek bilinmiyor, ne var ki bu oturan bir boya verilen isimdir (Kybele).
yüzden yurdundan ayrılıp kendisini Bia. Güç, kuvvet anlamına gelen
suçundan arındıracak birinin yanına Kratos'la zor, zorbalık, şiddet
gitmesi gerekiyor. Bu adam da anlamına gelen Bia (ya da Bie) tanrı ve
Proitos'tur. Anteia kocasına Belle- kral yetkilerini simgeleyen birer
rophontes'i suçlayınca, Proitos kavramdır. Hesiodos bunların doğuşunu
konuğunu kendi eliyle cezalandırmaktan şöyle anlatır (Theog. 383 vd.):
çekinir ve onun içindir ki eline katlanmış
tabletler, yani bir mektup verip Okeanos kızı Styks Pallas 'la sevişti,
kaynatası lobates'e gönderir. Lykia Zetos 'la Nike 'yi doğurdu, güzel
kralı da konukluk kurallarına saygılıdır ve topuklu, Sonra Kratos 'la Bie 'yl, o
yaman çocukları; Zeus nerede
ancak zorunlu kaldığı zaman ağır işlere oturursa, onlar oradadır, Zeus nere
koşar Bellerophontes'i. Yiğidin ağzı ateş de yürürse, ardındadır onlar,
saçan Khimaira'yı nasıl öldürdüğü ayrılmazlargümbürtülü Zeus 'tan.
Homeros'ta anlatılmamıştır. Hesiodos'a
göre (Theog. 324): Kratos'la Bie Aiskhylos'un "Zincire
Vurulmuş Prometheus" tragedyasında
Pegaros hakkından geldibu önemli bir rol oynarlar: Oyunun
Khimaira'nın koca yiğit başında Prometheus'u kollarından
Bellerophontes 'le birlikte. tutarak Kafkas dağına sürüklerler ve
Bir anlatıma göre, yiğit kanatlı atı arkalarından gelen Hephaistos Zeus'a
Korin-thos'ta bir çeşmede su içerken baş kaldıran insansever tanrıyı bir
bulmuş, sağrı-sına binip doğru kayaya mıhlar. Bu sahnede Bie sessiz bir
Khimaira'yı öldürmeye gitmiş onunla kişi olarak bulunur. Hephaistos'la
(Pegasos). Bellerophontes'in tan-rıların konuşmayı Kratos yapar (Kratos).
öfkesine uğramasının nedeni şöyle Bias. Kâhin Melampus'un kardeşi, onun
açıklanır: Gurura kapılan yiğit kanatlı serüvenlerine katılır (Melampus).
atının sırtında Olympos'a kadar
yükselmek istemiş, Zeus da kızarak Biton. Kydippe'nin oğlu, Kleobis'in
atmış onu gökten aşağı yeryüzüne. kardeşi (Kleobis).
Düştüğü Aleion ovası da Kilikya'da bir
bölgedir. Bellerophontes'in kızı Bona Dea. "İyi tanrıça" anlamına
Laodame-ia, İlyada'da Lykia'lıların gelen eski bir Latium tanrıçası. Kültü kır
başında savaşan Zeus oğlu Sarpedon'un tanrısı Fau-nus'Ia ilgilidir. Bu tanrının
anasıdır (Proitos, Anteia, Khimaira, kızı ya da karısı sayılan Bona Dea'nın
Sarpedon). Roma'da Aventinus tepesinde bir
tapınağı vardı, orada belli günlerde gizli
Bellona. Romalıların savaş tanrıçası ayinler yapılır, bunlara yalnız kadınlar
olarak simgelendirdikleri Bellona (Lat. katılırdı (Faunus).
Bellum savaş demek) zamanla
Yunanlıların Enyo tanrıça-sıyla bir Bona Fides. Verilen sözü ve içilen andı
tutulmuştur. Mars'ın eşi olarak da simgeleyen tanrıça, Roma tanrıları
gösterilir. Bir savaş arabasında, elinde arasında çok eskiden beri yer alan bu
bir kılıç, bir kargı ya da yanan bir çırağı kavramsal yaşlılığın Palatinus tepesinde
ile canlan-dırılır, korku saçan bir tapınağı vardı. Orada bulunan resmi
bakışlarıyla Furia'ları andırır (Furia). dünya kadar yaşlı bir kocakarı olarak
gösterilir ve rahipleri de içilen andı
Bellos. Libya adlı nympha'nın tanrl simgelemek üzere ellerine beyaz
Pösei-don'dan doğurduğu ikiz bezler sararlardı. Bona Fides,
kardeşlerden biri (Tab. 10). Öteki Roma'lıların, adına yemin ettikleri Dius
Agenor'dur. Agenor Suriye'ye Fidius'un dişi karşılığıdır.
yerleşiği halde, Belos Mısır'da kalmış
ve Nil ırmağının kızı Ankhihoe ile
evlenmiş; Aigyptos'Ia Danaos adlı ikiz
çocukları olmuş (Algyptos, Danaos).
Boreas. Adı Türkçeye poyraz diye Didyma'ya da bağışladığını söyler.
geçen kuzey rüzgârı, esiş yönüne göre Tapınak o kadar zenginmiş ki, Milet Pers
bugün bizim yıldız dediğimiz yele savaşlarına girişecekken, Didyma'nın
karşılıktır. Hesiodos'a göre, şafak hazinesiyle bir donanma kurmayı
tanrıçanın oğlu olan Boreas, No-tos ve düşünmüş.
Zephyros'un kardeşidir. Şairler Bore- Karadeniz'den Mısır'a kadar doksana
as'ı kara bulutlarla gökten sağanak yakın sömürge kuran Miletos işlek bir
sağanak kopan ve engin dalgalarla denizi liman, bolluk içinde yaşayan bir şehirdi.
allak bullak eden azgın bir yel, buz gibi Milet'ten Didyma'nın limanı Panormos'a
esen bir kasırga olarak nitelerler. gemiyle - karayolu yokmuş o zaman -
Odysseia'da önemli bir rol oynayan oradan da kutsal yol boyunca
Boreas kimi zaman da arkadan püfür Didyma'ya fal baktırmaya gelen devlet
püfür esince, gemicileri dosdoğru ereğe adamları, işadamları bilicileri elbette ki
ulaştıran güzelim bir yel sayılır memnun ediyorlardı, ama her
(Rüzgârlar). müşterinin nabzına göre şerbet
Efsaneye göre, Boreas Trakya'da vermek, yani falını arzuladığı sonuca
oturan gür sakallı, engin kanatlı, güçlü yöneltmek de biliciye düşen görevdi.
kuvvetli bir yaratıkmış. Titanlar Kolay iş değildi bu. Nitekim Lade
soyundan olduğu için, onlar gibi sert, yenilgisiyle Milet, Pers'lerin eline
dizginsiz ve azgınmış. Bir gün Atina kralı düşünce, şehirde ne kadar erkek varsa
Erekhtheus'un kızı Oreithya'yı hepsi öldürülüp, kadınlar ve çocuklar
arkadaşlarıyla ırmak kıyısında oynarken köleliğe sürüklenince, Didyma tapınağı
görmüş, ona vurulmuş ve tozu dumana da yağmaya uğramış. Brankhosogulları
katarak üstüne yürümüş, onu kızıl bu durumda Pers kralıyla anlaşmayı yeg
kanatlarıyla sardığı gibi doğru soğuk görmüş olacaklar ki, tapınak hazinesini
Trakya'ya kaçırmış ve Kala-is ile ve daha önemlisi, Apollon'un dev
Zetes'e gebe bırakmış. Boreas bir at heykelini Serhas'a verip onunla birlikte
kılığına girerek Erikhthonis'in İran'ın Susa şehrine göçmüşler. Bir gün
kısraklarına aşmış ve on İM tay üretmiş, İskender'in çıkagelecegini bilememiş
bu taylar öyle hafif, öyle çevikmiş ki, Brankhosogulları. İssos savaşından
buğday tarlaları üstünden geçerken sonra Büyük İskender'in ilk işi
başaklar eğilmez ve denizin üstünden en Miletos'a gelmek olmuş. Emeli,
ufak bir kırışık yapmadan uçarmış. Anadolu'da Yunan uygarlığını
kalkındırmaktı. İon şehirlerinin öcünü
Brankhos-Brankhosoğulları. alacaktı. Bu amaçla Mi-let'te kalmış ne
Brankhos' kadar Brankhosoglu varsa hepsini
un kişiliği ve efsanesi, Didyma'da kesmiş. İşin tuhafı, Milet'in başına
kurulmuş Apollon tapınağı ve bilicilik gelecek yıkımı Delfi bilicileri önceden
merkezinin ününü ve yaygınlığını haber vermişti, hem Milet'lilerin
kendilerine değil de, Argos şehrinin
sağlamak için uydurulmuştur.
geleceğini öğrenmeye gelen
Brankhos Miletos'lu bir delikanlıymış. Argos'lulara. Tarihçilerin bize sakladığı
Anası onu doğurmadan önce bir düş aşağıdaki dizelerden - kehanetler her
görmüş: Güneş ışınları ağzından, zaman heksametron dizeleriyle dile
boğazından girip karnına varıyor ve getirilirdi - fışkı-ran sevinç Delfi'nin
bedenini dolaştıktan sonra göbeğinden Anadolu'daki zengin rakibi Didyma'yı ne
çıkıyormuş. Bu düşü hayra yoran kadar kıskandığını belli etmiyor mu?
biliciler doğan çocuğa "Brankhos" yani
boğaz adını vermişler. Brankhos çok
Ve o gün, Miletos, işte o gün, sen ey
güzel bir delikanlı olarak yetişmiş, ovada kötü
sürülerini otlatırken bir gün tanrı düzenli kent,
Apollon onu görmüş ve sevmiş, bilicilik bereketli bir av olacaksın düşmanlara,
yetisini bağışlamış ona. Mile-tos'un bir şölen sofrası sürü sürü insanlara!
güneyinde kurduğu tapınakta bu Saçlı, sakallı savaşçıların ayaklarım
ustalığından faydalandığı gibi, soyu sopu yıkayacak kadınların. Ve senin de, ey
da Brankhidai, yani Brankhosogulları Didyma, yabancılar el koyacak
adıyla falcılığı sürdürmüşler. Didyma tapmağına.
Yunanistan'da Delfi'ye rakip bir bilicilik Pers savaşlanndan sonra yeni baştan
merkezi olmuş. Tarihçi Herodotos, kum lan Didyma tapınağı Roma
Lydia kralı Kroisos'un Delfi'ye verdiği imparatorluğu za-
kadar bol ve zengin armağanları
manına kadar önemini sürdürmüş ve madıkça Akha'lara zaferi vermesin
ortaçağda bir depremle yıkıldıktan diye. Ze-us sözünü tutar, öyle ki,
sonra dev kalıntıları bugüne kadar Agamemnon bile yaptığına pişman olur
korunabilmiştir (Didy-ma, Didymeion). ve Akhilleus'la barışmak için elçiler
gönderir ona. Birçok armağanlarla
Briareus. Uranos'la Gaia'nın yüzer birlikte Briseis'i geri vereceğini, zaten
kollu ve ellişer başlı dev oğullarından o kadına hiç dokunmadığını söyletir.
biri, Kottos'la Gyes'in kardeşi (Tab. 2),
AkhiUeus gene deyumuşamaz (İl. IX,
(Yüz Kollular).
336 vd.).
Briseis. Akhilleus'un Ege bölgesine Patroklos öldüğü gün Briseis,
yaptığı çapulculuk seferlerinden Akhilleus'un yanına döner. İki sevgiliyi
getirdiği en değerli tutsak Briseis'tir. ölünün üstünde ağlar görürüz. Sonra
Asıl adı Hippodameia olan Briseis İlyada'da pek sözü geçmez Briseis'in.
Lyrnessos'a Apollon rahibi Brises'in Yalnız son bölümde AkhiUeus insanlık
kızıdır. Brises'le, Khryse'nin Apollon duygularına uyarak Hektor'un ölüsünü
rahibi Khryses kardeştirler. Briseis evli babası Priamos'a verdikten sonra, gece
barklı bir kadındı, AkhiUeus kocasını döşeğine uzanınca, uğruna çok acı çektiği
öldürdükten sonra ele geçirir onu. karısı Briseis de gelir, yanına yatar.
Briseis de acısına katlanır, çünkü yıkılan Homeros'tan sonraki öykülerde
yuvasına, yanan şehrine ağlarken, Briseis uzun boylu, esmer, kalın kaşlı,
Akhilleus'un temiz yürekli arkadaşı Pat- parlak bakışlı bir kadın olarak
roklos onu tatlı sözlerle avutmuş, tanımlanır. AkhiUeus öldükten sonra,
Akhilleus'a karı olacağına söz vermişti. ona son görevleri Briseis yapmış
Akhilleus'un barakasında sessiz, sedasız (Khryseis, Akhi Ueus).
yaşamaktadır ki, günün birinde
Brises. Lyrnessos'ta Apollon tanrının
Akhilleus'la Agamemnon arasında kopan
rahibi, Briseis'in babası. AkhiUeus
kavga altüst eder hayatını. Apollon
kentini yağma edip kızını götürünce
tanrının öfkesini ve salgını önlemek için
Brises canına kıymış (Briseis).
Khryseis'i babasına geri vermeye razı
olunca Agamemnon şöyle konuşur (İl. I, Britomartis. Zeus'un kızı olduğu
183 vd.): söylenen bir Girit tanrıçası. Adı "atlı
Phoibos Apollon istiyorsa Khryseis 'i bakire" anlamına gelen Britomartis
ille de, şu gemimle, yoldaşlarımla Girit'in Gortyn şehrinde Artemis
göndereceğim alayına katılırmış. Kral Minos ona
onu. vurulup peşine takılmış ve dokuz ay
Ama barakandan alacağım kendim süresince kovalamış kızı Girit'in
gelip senin onur payını, güzelyanaklı dağlarında, ovalarında. Sonunda
Briseis 'i. Senden ne güçlü yakalanacağını gören Britomartis
olduğumu o zaman anla,
kendini denize atmış, ama bir balıkçı
gör.
Korksun boy ölçüşmekten, ibret alsın ağına takılıp kurtulmuş. Bu yüzden de
kim benimle eşit görmek isterse ona Diktyn-na, yani ağdan çıkma kız adı
kendini. verilmiş.
Artemis gibi o da avcı kılığında,
AkhiUeus bu sözlere çok öfkelenir, köpeklerle dağda, bayırda yalnız başına
kılıcını kınından çıkarmak, dolaşır ve erkeklerden kaçar bir kız
Agamemnon'un üstüne yürümek tanrıça olarak canlandırılır (A rtemis).,
üzeredir ki, tanrıça Athena elini tutar.
AkhiUeus da krallar kralına sövüp Bromios. Tanrı Dionysos'a takılmış bir
saydıktan sonra, bir daha ne olursa ad. "Gümbürtülü" anlamına gelen bu ek
olsun savaşa katılmamaya ant içip ad tanrıya yıldırımlar arasında doğduğu
çadırına çekilir. Bu arada Agamemnon, için verilmiş olacak (Dionysos).
Khryses'i bir gemiye bindirip, babasına
gönderir, tanrı Apollon'un öfkesini Brontes. Uranos (gök) ile Gaia'nın
yatıştırmak için yüz sıgırlık kurbanlar (toprak) birleşmesinden doğan tek gözlü
kestirir. Ama bununla da kalmaz, İM devlerden biri (Tab. 2). Adı "gürleyen"
habercisini Akhilleus'un çadınna yollar anlamına gelen Brontes Zeus'a gök
ve kadını aldırır. gürültüsünü armağan eden Kyklops olsa
gerek (Kyklops).
Akhilleus'un dileği üzerine anası
Thetis gider, Zeus'tan yalvarır
Akhilleus savaşa katıl-
Busiris. Yunan efsanesine göre, Busiris Lykia sınırında Kaunos kentini kurar.
çok zalim bir Mısır kralıdır. Öyle insafsız Byblis çıldırır, o da düşer yollara, deli
bir zorba imiş ki, Nil bölgesine gibi dolaşır Anadolu'yu boydan boya,
yerleşmiş deniz tanrı Proteus bile rahat bulamaz hiçbir yerde. Sonunda
ondan kaçmak zorunda kalmış. Busiris yüksek bir kayadan aşağıya atar kendini,
Batı kızlarını kaçırmak için bir haydut ama nympha'lar acır ona, kızı bir pınara
çetesi kurmuş, altın elmaları almaya çevirirler, pınar Byblis'in çağlayan
gittiği zaman Herakles bu çeteye gözyaşları gibi akar durur. Bu Ovidius'un
rastlamış ve haydutların hepsini anlatımı.
öldürmüş. Günün birinde Mısır'da kıtlık Başka bir anlatım işi tersine çeviriyor:
olmuş. Busiris Kıbrıs'tan gelme Phrasios Dogadışı aşka kapılan Byblis değil,
adlı bir biliciye ne yapmak gerektiğini Kaunos'muş. Kaunos bu yüzden sürülmüş,
sormuş, bilici de demiş ki, yılda bir Ze- Byblis de bu yüzden çıldırmış ve asmış
us'un öfkesini yatıştırmak için, ona bir kendini. Adını İM kente vermişler: Biri
insan kurban kesmeli. Busiris de işe Karia'da Byblis, öteki Fenike'de Byblos.
hemen Phrasi-os'u kurban etmekle
Bu öyküleri anlatanlar Kaunos şehrini
başlamış. Herakles Mısır'a uğrayınca,
görmemişlerdi herhalde, yoksa öykünün
Busiris onun başına çiçek çelenkleri
sonunu bambaşka biçimde getirirlerdi:
koymuş, kutsal sargılarla sarmış kollarını
Eski Kaunos şehrinin (bugünkü
ve sunağa götürüp kurban etmek
Köyceğiz Dalyanı'nın) önünde göz
istemiş. Ama yiğit sargıları çözerek,
alabildiğine uzanan ve ancak oraları
Busiris'i de, oğlunu da, orada kim var,
iyi bilen gemicilerin şaşırmadan aşa
kim yok herkesi öldürmüş.
bildikleri bir sazlık vardır. Bu bataklık
Bir anlatıma göre, Busiris Poseidon'un
nasıl meydana geldi belli, Ege
og-luymuş ve onu Mısır tahtına dünya
kıyılarındaki bütün limanlar gibi bir
seferine çıkan Osiris oturtmuş. Belki
ırmağın taşıdığı millerle dol muştur, ama
Busiris Osiris adının bozulmuş bir
şair görüşüyle bu yol yol bat<ı gın
biçimidir.
Byblis'in tükenmez gözyaşlarıyla
Byblis. Miletos'un kızıymış Byblis, meydana geldiği düşünülemez mi?
Mile-tos'un kızı olmakla da Apollon'un (Kaunos).
torunu. Anasının kim olduğu konusunda
söylentiler çeşitli, en akla yakını şu: Byzas. Bizans'ın kurucusu Byzas, tanrı
Anası Maiandros, yani Büyükmenderes Po-seidon'la Keroessa'nın oğludur.
ırmağının kızı Kya-ne'dir. Masmavi, Keroessa da Zeus'un İo'dan olan bir
koyu mavi anlamına gelen Kyane, bir kızı. İo onu Bizans'a yakın bir yerde
ırmak kızı için güzel bir ad. Ama dünyaya getirmişti. Oğlu da şehri orada
Byblis'in serüveni acı: Bir ikiz kardeşi kurmuş ve Apollon ve Poseidon
var Kaunos adında. Byblis ikizini öyle tanrılardan yardım görerek surlarla
sever, öyle beğenirmiş ki, doyamazmış çevirmişti. Günün birinde Trakya kralı
okşamaya, öpmeye. Bu sevginin kardeş Haimos şehre saldırınca, Byzas onu teke
sevgisinden öte bir şey olduğunun nasıl tek savaşta yenmiş ve Trakya'nın içine
farkına vardığını uzun uzadıya anlatıyor kadar kovalamış. Kral yokken de Bizans
bize Ovidius (Met. 451 vd.). Byblis anlar İskitlerin saldırısına uğramış,
sevgisinin dogadışı olduğunu, gene de kuşatılmış boydan boya. Bu kez de
dayanamaz, bir mektupla bildirir aşkını Byzas'm karısı Phidaleia kurtarmış
Kaunos'a. O da öfkeyle, tiksintiyle kınar şehri: Öbür kadınlarla birlik olup
sürüyle yılan atmışlar düşman
bu aşkı, ikizini bir daha görmemek için
karargâhına, böylece çekilmelerini
kaçar yurdu Miletos'tan, gider, gider
sağlamışlar.
de Karia ile
Aeneas'a karşı kahramanca
savaştıktan sonra öldürülmüş.

Carna. Roma'nın kurulduğu kırsal


Cacus. Vulcanus'un oğlu, ağzı ateş bölgede yaşayan bir nympha. Roma'lılar
saçan üç başlı dev. Aventinus tepesinin Augustus çağına kadar Carna'ya kutsal
bir mağarasında oturup komşu bölgeleri bir ormanda tapı-nırlardı. Efsanesi
yağma ediyormuş. Herakles Geyoneus'u şöyledir: Kız oğlan kız olan Carna, gününü
öldürüp sığırlarına el koyduktan sonra avlanmakla geçirir, yanma erkek
İtalya'ya gelince, Tiber nehrinin yaklaştırmazmış. Bir gönüllü çıktı mı,
kıyısında uzanmış, kestiriyormuş. Yiğit onu peşinden ormana sürükler, yolunu
uyurken, Cacus gelmiş, birkaç hayvanını şaşır-tırmış. Bir gün iki yüzlü tanrı
aşırmış, iz bırakmamak için de sığırları İanus takılmış peşine ve saklandığı
kuyruklarından çekerek geri geri kayanın arkasında onu yakalayarak
götürmüş. Herakles uyanınca işin bozmuş kızlığını. Karşılık olarak da
farkına varmış. Mağaradaki hayvanların tanrısal bir güç vermiş ona: Evlerden
böğürmesinden, ya da başka bir anlatıma her türlü uğursuzluğu defeder, özellikle
göre, kız kardeşinin Cacus'u ele yeni doğmuş bebekleri beşikte kanlarını
vermesinden, Herakles mağaraya girmiş emen kuşlardan korurmuş.
ve ateş alev saçan Cacus'u boğazlamış.
Ccrcs. Yunan bereket tanrıçası
CamUla. Vergilius'un Aeneis destanında Demeter'in Latince karşılığı.
anlatılan Camilla efsanesi İtalya'nın halk "Topraktan bitmek" anlamına gelen bir
masallarından esinlenmiş olsa gerek. kökten türemiş olan Ceres adı
Camilla Volsk'lar kralı Metabus'un Latin'lerin de bu çeşit bir tanrısal
kızıymış. Düşman-larınca tahtından varlığa çok eskiden beri tapındıklarını
kovulan Metabus bebek yaşta olan gösteriyorsa da, Yunanistan'dan gelme
kızını alarak kaçıyormuş ki, Latij um'da tanrıça onun izlerini silmiştir. Efsaneye
küçük bir ırmağın kenarına gelmişler. göre, Etrüsk'ler yeni kurulmuş olan
Düşman da arkalarında ha yetişti ha Roma cumhuriyetine saldırınca, şehirde
yetişecek. Metabus çocuğu kalın kıtlık baş göstermiş, Roma'lılar da
kargısının ucuna bağlayıp karşı kıyıya Sibylla kitaplarına danışınca, Demeter ve
atmayı düşündü, ama Diana'ya Dio-nysos kültünün Roma'ya alınması
yakararak, bu işi başarırsa kızını ona gerektiğini öğrenmişler. İ.Ö. 496
adamaya söz verdi. Camilla'yı attıktan yılında bu iş olmuş ve Ceres tapınağı
sonra kendi de yüzerek geçmiş ırmağı. Aventinus tepesine kurulmuş
İkisi de kurtulmuşlar. Kırlarda büyüyen (Demeter).
Camilla güçlü kuvvetli bir genç kız olup
Yunan Amazon'ları gibi avcı ve savaşçı Cupido. Yunan aşk tanrısı Eros'un
olarak yetişmiş ve Latince karşılığı. Adı, arzu anlamına
gelir (Eros).
D
gösterilirler. Efsaneye göre, Daktyl'ler
beşltir ve doğuşları şöyle olmuştur.-
Tanrıça Rhea, Girit'in Diktys
mağarasında Zeus'u doğurmak için
Daidalos. Kekrops, yani Attika'nın kral sancı çekerken, ellerini toprağa
soyundan gelme olduğu söyleyen Atina'lı dayayarak ıkınmış ve topraktan doğum
sanatçı. "Ustaca işlenmiş ya da işleyen" sancılarını hafifletecek güç almış. Sağ
anlamına gelen adı, eli her sanata yatkın elinin toprak üstünde bıraktığı izden beş
olduğu için kendisine verilmiş. cin doğuvermiş, bunlar tepeden tırnağa
Gerçekten de Daidalos hem mimar, silahlı olarak çıkmışlar ortaya ve çıkar
hem heykeltıraş, hem de her türlü çıkmaz da yeni doğan Zeus tanrının
mekanik araçlar yapan ve Platon'un şerefine hora tepmeye başlamışlar.
Menon adlı diyalogunda sözü geçen canlı Daktyller sonraları tanrıça Kybele'nin
heykelleri (Men. 97d) bile meydana hizmetine girerek, onun kültünde rol
getiren çok yönlü bir yaratıcıdır. oynamışlar. Kaynaklarda bu cinler çeşitli
Atina'daki işliğinde yeğeni Talos'la alanlarda yararlı olarak gösterilirler:
birlikte çalışırmış. Ne var ki günün Kureta'lar ya da Korybant'lar gibi
birinde Talos ölü bir yılanın dişlerinden baştanrı ve anasının tapım ve
gizemlerinde gürültülü rakslarıyla yer
esinlenerek testereyi icat etmiş, bunu
alırlar, ayrıca, adlarından da belli olduğu
fena kıskanan Daidalos çırağını
gibi elişlerinde yaratıcı olurlar;
Akropol'den aşağı atarak öldürmüş.
Daktyl'ler bir efsaneye göre madenlerin
Davaya bakan Areo-pagos mahkemesi
ve maden işlemeciliğinin bulucularıdır,
de Daidalos'u sürgüne mahkûm etmiş.
bunun ötesinde de, çok önemli bir çığır
Usta sanatçı Girit'e gidip kral
açarak "heksametron" denilen vezni
Minos'un emrine girmiş ve onun İçin
kurmuş olmakla ün salmışlardır. Bilindiği
türlü işler görmüş: Bir boğaya âşık olan
gibi, altı ölçülü destan vezni Home-
Pasl-phae'ye içine girebileceği tahtadan ros'un İlyada ve Odysseia'sında
bir inek yapmış (Pasiphae), kullanılmakla Yunan şiirinin doğuşuna yol
Minotauros'u barındıracak açmıştır, bu ve-zinse daktylos denilen
Labyrinthos'u kurmuş, Theseus'un bir uzun, İki kısa heceli ayak, yani
buraya girip çıkması için de Ariadne'ye ölçülerden meydana gelir. Bu vezne
bir yumak iplik kullaması fikrini vermiş. parmak vezni denmesi parmaklardaki bir
Theseus'un başarısında Daidalos'un uzun ve iki kısa boğumdan ileri
parmağı olduğunu öğrenince Minos çok gelmektedir. Ne var ki Ege'de meydana
kızmış ve ustasını oğlu İkaros'la geldiği apaçık anlaşılan ve Yunan dilinin
birlikte Labyrinthos'a kapatmış. Ama yapısına pek de uygun olmadığı gözle
Daidalos oradan çıkmak çaresini de görülen bu vezin efsaneden de,
bulmuş: İkaros'la kendisine birer çift arkeolojik buluntulardan da anlaşıldığı
kanat yapmış, ikisi de böylece uçup gibi Ana Tanrıça kültüyle sıkı sıkıya
gitmişler. Ikaros babasının sözünü bağlıydı. Elin en ilkel insanlarda da büyü
dinlemediği için denize düştüğü halde, aracı olarak ne büyük bir değer taşıdığı
(îkaros) babası sağ salim Sicilya'nın öteden beri bilinirdi, ama Çatalhöyük'te
Cumae şehrine inmiş ve kral Koka- meydana çıkarılan fresklerden bu
los'un yanında saklanmış. Daidalos'u simgenin ne kadar geriye gittiği, eski taş
Sicilya'ya kadar kovalayan ve sonunda çağını bulduğu görülmüştür. Bu inanç ve
da bulan Minos gene usta sanatçının simgesi kesintisiz bir evrimle Phrygia'lı
uydurduğu bir düzenle öldürüldükten Kybele ve Efes'li Artemis kültüne
sonra, Daidalos Koka-los'a olan şükran gelmiş ve orada hem tapımın temeli
borcunu ona birbirinden güzel yapılar olan raks ve müziğin doğup gelişmesine,
yapmakla ödemiş. hem de dünyada çığır açacak bir şiir
ölçüsünün yaratımına yol açmış olabilir.
Daktyl'ler. "Daktylos" Yunanca Halikarnas Balıkçısı'nın birçok
parmak dernektir. Mitolojide ise bu adla eserlerinde önerdiği bu görüş bugüne
anılan ve sayısı değişik olan birtakım bugün büsbütün kanıtlanmış değilse de,
cinlerin sözü geçer. Daktyloi, yani din tarihine de, yazın tarihine de ışık
parmak cinleri çokluk İda'lı diye tutacak bir buluş olarak
vasıflandırılıp Girit'li Zeus, anası Rhea, değerlendirilebilir. Buluşun doğruluğu nu
ya da Phrygia'lı tanrıça Kybele'yle pekleştiren kanıtlardan biri de bu
ilişkili olarak vezinde
ut\rııINı:3
Ben ne bir dağlı ne bir çobanım Sürülerini otlatırken Daphnis ya kaval
Oklarından sakınılmaz tanrıyım çalar, ya da kendi uydurduğu türküleri
Koca Zeus 'tur babam çagırırmış. Ama genç yaşında canına
Geçmişi, bugünü, geleceği kıymış. Nedeni de şu: Daphnis Nomia
Benimle bildi herkes, benimle bilir adlı bir çoban kızıyla sevi-şirmiş.
Saz tellerine ben verdim seslerini Nomla'ya ömrü oldukça sadık
ilaçlar yaptım yabanıl otlardan kalacağına söz vermiş, ama kral kızı
Ama bana çare değil şimdi hiçbiri güzel çobanı bir gece sarhoş edip
Kimden kaçıyorsun öyle sen baştan çıkarmış, yatmış onunla. Öfkeye
Asıl sensin benim avcım kapılan Nomia sevgilisinin İM gözünü kör
Beni sen vurdun can evimden ". etmiş. Daphnis de bir sürü dokunaklı
Tavşan koşuyor, durmadan yas türküleri çağırır, güzel dünyayı
koşuyordu göremediğine bir türlü katlanamazmtş.
Ardında av köpeği ter içinde Öyle ki, sonunda bir uçuruma atmış
Boynunu uzatmış, yetişmek üzere kendini ve ölmüş. Söylentiye göre,
Birinde umut vardı, birinde korku babası Hermes bir kayaya ya da bir
Tavşan ensesinde nefesler pınara döndürmüş onu. Her yıl bu
duyuyordu pınarın önünde sunular sunulurmuş bu
Çünkü ışık gibi saran tanrıyı çoban tanrıya.
Sevinin kanatlarıydı. Vergilius'un Beşinci Sığırtmaç
Gücü kalmamıştı artık Defne 'nin türküsünde iki çoban Mopsus'la
Koşamıyordu kaçamıyordu Menalcas şöyle anarlar Daphnis'i (Çan
Sapsarı, yalvardı babasına yayınları, 1. Z. Eyuboglu çevirisi):
Pene 'nin suları üstünde gezdirip
gözlerini Yok olmuş artık Daphnis, nympha 'lar
Onun yürekler acısı ölümüne
"Cezasını çekiyorum güzelliğimin ağlamışlar, Bir tekgüdücü bile o acı
Irmakların gücü de sen gibi günlerde Sürmemişboğalarını
tanrısalsa ırmaklara, Soğuksulara, ey Daphnis.
Ne yap yap değiştir beni Evet, o günler ırmaktan ne biryudum
Başka bir biçime koy baba ". su
Yalvarması daha bitmemişti ki içen,
Bir gevşeklik sardı her yerini Ne de bir tutam ot yiyen sürü
Örtüldü göğüs yaprakla olmuş Otlaklardan.
Kolları, saçları dal oluverdi. Ey Daphnis, inlemiş o gün senin
Avcı kollarına aldığı zaman ölümüne Afrika 'nın aslanları bile.
Kalbi çarpıyordu Defne 'nin Dardanos. Atlas'ın kızı Elektra ile
Taze yaprakların altından. Zeus'un oğlu (Tab. 16). Dardanos
Yazık dedi tanrı çok yazık Samothrake (Se-mendirek) adasında
Saramadan yitirdim seni kardeşi lasion'la birlikte yaşarmış, ama
Bari benim ağacım ol da lasion ölüp adayı da su basınca, bir sal
Yaprakların çelenk olsun üstünde karşıki kıyıya, yani Anadolu
kahramanlara toprağına göçmek zorunda kalmış.
Ezgilerde, türkülerde anılsın bundan Orada kral olan Teuker iyi karşılamış
sonra onu. Teuker bölgenin en büyük ırmağı
Yan yana adlarımız Skamandros'la en büyük dağı İdaia'nın
Yazık dedi tanrı çok yazık. Daphnis. ogluymuş. Dardanos'a Teuker kızı
Öldükten sonra tannlaştırılan Sicilyalı Batieia'yı vermiş ve öldükten sonra da
sığırtmaç. Çoban şiirinin kurucusu tahtını. Dardanos kendi adını taşıyan
sayıldığı için, Theokritos da, Vergilius bir şehir kurmuş - bugün
da onun adına şiirler yazdıkları gibi, Çanakkale'nin biraz ötesinde Troya
Daphnis adını bu türün bir simgesi yolunda Dardanos tepesi diye bu tepe
olarak da kullanırlar. Öyküsü şudur: gösterilir - ve ülkeye kral olduktan
Daphnis tanrı Hermes'le bir sonra bütün bölgeye Dardanos adı
nympha'nın ogluymuş. Doğar doğmaz
verilmiş. Dardanos böylece Troya kral
anası onu defne ağaçlarından bir
soyunun atası olmuştur. Ayrıca
koruluğa bırakmış, periler de alıp
Samothrake'den Kabir'ler (Kabirler)
büyütmüşler, çoban olarak
myster'lerini, giderek Kybe-le kültünü
yetiştirmişler. Daphnis öyle güzel, öyle
yakışıklıymış ki, nympha'lar da, kır Phrygia'ya getirmiş olduğu söyle-
tanrıları da tutkunmuş ona. Pan
Daphnis'e kaval çalmasını öğretmiş,
Apollon da sür düzmesini.
nir. Pallas heykeli olan Palladion'u Herakles Hades'e inişinde
Arkad-ya'dan çalarak Troya'ya Meleagros'un gölgesine rastlar,
yerleştiren de oymuş derler. Dardanos Kalydon avında can veren yiğit ona kız
soyunun gelişmesi İlya-da'da Aineias'ın kardeşi Deianeira ile evlenmesini salık
ağzından şöyle anlatılır (İl. XX, 215 verir. Herakles de yeryüzüne
vd.): döndüğünde güzel kıza gönül verir, ama
onu alabilmek için önce Akheloos
Bulut devşiren Zeus ilkin baba oldu ırmağıyla dövüşmek zorunda kalır
Dardanos 'a, (Akheloos). Sonra Deianeira ile
Dardanos kurdu Dardanie
'yi, O zamanlar kutsal evlenir ve Hyllos adlı bir çocukları olur.
tlyon yoktu, ölümlü Yiğit bir süre sonra karısı ve oğluyla
insanların büyük şehri Kalydon'dan ayrılır. Yolda derin bir
yoktu ırmağı geçmeleri gerekir, at adam
ovada. Dardanos 'lular çokpmarlı lda Nessos'a rastlarlar, Nessos ırmağı
'nm geçirmek için Daianeira'yı sırtına alır, o
eteklerinde sırada kadına yanaşmak ister. Karısının
otururdu. Dardanos 'tan Erikhtonios çığlıklarına koşan Herakles at adamı
doğdu,
kral oldu, Lerna canavarının kanına batırdığı
en varlıklı adamı oldu ölümlü zehirli oklarından biriyle vurur. Nessos
insanların. On bin kısrağı otlardı can çekişmekteyken Deianeira'ya
çayırlarda, sevinirlerdi körpe yarasından akan kanı alıp büyü gibi
taylarına bakıp. Boreas, otlarken kullanmasını öğütler. Bu iksirle kocasının
gördü onları, vuruldu, bir at oldu sevgisini her zaman için
karayeleli, bindi kısraklara, kısraklar koruyabileceğini söyler. Trakhis'e
gebe kaldı on iki tay doğurdular, varırlar, Herakles Deianeira ile
taylar bereketli tarlada hoplayıp
zıpladılar, koştular başakların Hyllos'u oraya bıraktıktan sonra başka
tepesinde, başaklara işlere koşar. Bir ara Oikhalia kralı
dokunmadılar, Eurytos'u yener, kızı lole'yi tutsak
dört döndüler denizin engin sırtında, olarak alır ve Deianeira'nın yanma
alacalı köpükler üstünde dört gönderir. Zaferini kutlamak için de
döndüler. Erikhtonios'tan Tros karısından yeni bir gömlek ister.
doğdu, Troya'ltların Kocasının tutsağı olan güzel Io-le'ye
kralı. âşık olduğunu ve kendisini onunla
Kusursuz üç oğlu oldu Tros 'un da: llos, aldattığını haber alınca Deianeira
Assarakos, tanrıya denk Ganymedes. korkunç bir öfkeye kapılır, kıskançlık
En güzeliydi Ganymedes ölümlü
insanların, tanrılar kaçırdı onu içini kemirmeye başlar, o sırada
Olympos 'a, Zeus 'a şarap sunan olsun Nessos'un büyülü kanı aklına gelir, yeni
diye, dediler güzelliğiyle yaşasın gömleği bu iksire batırarak Herak-
tanrılar les'e gönderir. Yiğit onu sırtına giyer
arasında, giymez gömlek derisine yapışır ve
llos 'un oğlu kusursuz Laomedon 'du. korkunç acılarla yakmaya başlar.
Tithonos 'la Priamos doğdu Laomedon Gömleği çıkarayım derken, derisi de
'dan. Lampos, Klytios, Ares 'in dölü yüzülür. Bu dayanılmaz işkenceye son
Hiketaon
doğdu vermek için Herakles Oita dağında bir
. Assarakos 'un oğlu Kapys, Kapys 'in odun yığını hazırlatır, kendini alevlerin
oğlu içine atar. Deianeira da duyduğu
Ankhises pişmanlığa dayanamaz, canına kıyar.
'ti. Ankhises 'ten ben doğdum, Trakhis'te mezarı varmış, gelen gidene
Priamos 'tan gösterirlermiş (Herakles).
Hektor
doğdu. Övünürüm bu soydan, bu
kandan olmakla. Deimos. Savaş tanrı Ares'in yanından
ayrılmayan Deimos'la Phobos dehşeti,
Deianeira. Deianeira Kalydon kralı panik, korku ve onun sonucunda
Oine-us'la Althaia'nın kızı ve meydana gelen bozgunu
Meleagros'un kız kardeşidir. Asıl babası simgeiendirirler. Hesiodos bu İM
Oineus değil de, bir ara Kalydon tanrıyı şöyle tanımlar (Theog. 933 vd.)
sarayında misafir kalan Diony-sos'muş. (Ares, Âphrodite):
Deianeira kardeşi Meleagros gibi yiğit
bir kızdır, savaş arabasını ve silahlarını Bu arada kalkan delen Ares
kullanmasını bilirmiş. Deianeira'nın acı 'le Kıbrıslı
TanrıçaÂphrodite'nln
öyküsünü Sophokles "Trakhis birleşmesinden
Kadınları" adlı tragedyasına konu
etmiştir.
iki çocuk doğuyodu, Phobos'la Deimos, (2) Troya'nın savaş sonrası
Bozgun ve korku yaratan tanrılardır efsanelerinde uydurulan bir kişi.
bunlar. Belalı, korkunç savaşlarda bu Deipylos, Trakya kralı Polymestor'un
tanrılar iter kakarlardı ordu Priamos'un büyük kızı İlio-ne'den olan
birliklerini Yakıp yıkıcı Ares 'in
yardımıyla. ogluymuş. Ama kral Priamos en küçük
oğlu Polydoros'u ablasına emanet etmiş
Deioneus. îksion'un karısı olan Dia'nın ki, Troya'ya bir şey olursa onu korusun
babası. Deioneus kızını İksion'a diye. İlione kendi oğlu Deipylos'la
verdikten sonra kendisine sunulması kardeşi Polydoros'u karıştırmış ki, miras
gereken armağanları isteyince, İksion Polydoros'a değil de Deipylos'a kalsın.
onu ateş dolu bir kuyuya atıp öldürmüş Ne var ki, Troya düşünce, Agamemnon
(İksion). Polymestor'dan Polydoros'u öldürmesini
istemiş, Trakya kralı bunu yapmış, ama
Deiphobos. Priamos'la Hekabe'nin Polydoros'u öldürdüğünü sanarak kendi
oğlu (Tab. 16). Troya savunmasında oğlunu öldürmüş. Bir gün Deipylos, yani
yiğitçe çarpışan savaşçılardan biridir. Polydoros, Delphoi kehanetine
Gözü pek ve akıllı olduğu için Hektor başvurunca, kâhin ona yurdunun yanıp
kardeşleri arasında en çok onu sever, yok olduğunu, anasıyla babasının da
ona güvenir ve bunun içindir ki tanrılar, öldüğünü bildirmiş, îlione'den gerçeği
özellikle Athena Hektor'un ölümünü öğrenen Polydoros ablasını kocası
sağlamak için onu araç olarak kullanırlar. Polymestor'u kör edip öldürmeye
Akhilleus'la Hektor ölüm-kabm savaşına zorlamış. Polydoros üstüne İlyada'da
girişmişlerdir ki, tanrılar Hektor'un bambaşka bir öykü anlatılmaktadır
öleceğine karar verirler. Athena (Polydoros, Polyrnestor, Hekabe).
yeryüzüne iner ve önce Akhilleus'a
görünüp kendisiyle birlikte çarpıştığını, Delos. Efsaneye göre, Poseidon günün
Hektor'u gidip kandıracağını söyler, birinde yabasıyla denize vuracak olmuş,
sonra Deiphobos'un kılığına girerek vurduğu yerden bir parça toprak, bir
Hek-tor'a yaklaşır (İl. XXII, 226 vd.). ada çıkıver-miş. Ama yalın kayalıkmış
Deiphobos kılığında Athena birkaç bu ada, üstünde bir ot bile bitmezmiş,
parlak sözle iyice kandırır Hektor'u o üstelik de denizlerde yüzer, dalgalarla
da, güvenle saldırır düşmana, atar oradan oraya sürünürmüş.
kargısını (İl. XXII, 289 vd.). Gel zaman, git zaman tanrıça Leto
Bundan sonraki sahne İlyada'nın en doğuracak bir yer aramış (Leto,
dokunaklı, insanca değeri en yüksek olan Apollon, Artemis). Zeus'tan gebe
sahnesi-dir. Deiphobos'un adı geçmez kaldığı için, Hera'nın hışmına
artık İlya-da'da. Ama sonraki ugramışmış, bu yüzden de hiçbir yer onu
efsaneler Paris öldükten sonra, onun barındırmak istememiş. Trakya'da
Helene için Helenos'la yarışma-ya Athos, Anadolu'da İda dağlarına,
girdiğini, kadını kazanıp aldığını, onunla İmbros, Lesbos, Sa-mos adalarına,
evlendiğini, sonra da Troya düşünce Miletos ve Knidos şehirlerine
Odysse-us'la Menelaos'un onun evine başvurmuş, ama ne dağ, ne ada, ne
birlikte saldırdıklarını, kendisini öldürüp şehir, hiçbiri almamış Leto'yu Hera
bedenini paramparça ettiklerini korkusundan. Derken Leto gitmiş,
anlatırlar. Homeros'un en güzel, en gitmiş, karşısına bir yüzen ada çıkmış,
temiz kişilerinden birini kirletip ona seslenmiş, demiş ki -Deloslu
lekelerler böylece. Biz onlara kulak Apollon'a Homerik hymnos'ta modern
vermeyelim, bizim için Deiphobos denebilecek turistik bir görüşle diyor ve
İlyada'nın Deiphobos'u kalsın, yani ant içiyor ki - ada doğumuna izin
kaderin elinde oyuncak olup en sevdiği verirse, oraya öyle bir tapınak
ağabeyisine kıyan trajik bir kişi. yaptıracak ki, bütün geçimini dünyanın
dört bucağından bu tapınağa gelecek
Deipyle. Adrastos'un kızı, Tydeus'un olan gezginlerden, yakarışlardan
karısı, Diomedes'in anası (Tab. 23), çıkarabilecek. Ve adada doğuyor Apol-
(Adrcrstos, Tydeus). lon'la Artemis. Ne var ki dokuz gün,
Deipylos. (1) İlyada'da adı bir kere dokuz gece sancı çekiyor Leto, bütün
geçen Akha'lı bir savaşçı. Sthenelos'un tanrıçalar başında bulunduğu halde
arkadaşı. doğuramıyor bir türlü, ta ki Hera'nın
Olympos'ta alıkoyduğu kızı
DEMİ II
1<
ebe tanrıça Eileithyia yardıma gelsin. O
gelince, onuncu günü dünyaya geliyor
ikiz tanrılar. Ondan sonra da Delos'a
"parlak" anlamına gelen adı verilir ve
Zeus onu toprağın dibine mıhlar, Kyklad
takımadalarından biri oluverir. Ve
hymnos dört yılda bir Delos'ta kutlanan
Apollon törenlerini şöyİe anlatır:
Nice tapmakların oldu, nice kutsal
koruların oldu;
yüce dağ başları senin oldu, ovalara
bakan
dağ başları,
senin oldu denize dökülen nice
ırmaklar; ama gönlünü sevindiren ver,
ey tanrı
Delos 'tu asıl.
Orada toplanırlar uzun etekli tyonya
'lılarm
senin,
kadınlarını ve çocuklarını getirirler
ilanlarında.
Sonra başlanır oyunlara, sana bağlı
olanlar gelirler ziyaretine, yumruk,
ezgi, dans yarışmaları sunarlar.
Onları oyunlarda gören sanır
ölümsüzdürler.
Sanki onlar için zaman denen şey yok,
yaş
yok.
Kim görse bu erkekleri, bu güzel
kuşaklı
kadınlar
ı, hızlı gemilerini ve bütün varlıklarını
kim
görse
onların, seuinç ve coşkuyla
dolaryüreği.
Demeter. Homeros destanlarında
"güzel saçlı kraliçe", "güzel örgülü
Demeter" diye anılan toprak ve
bereket tanrıçası Demeter (adını "Ge-
meter" toprak ana olarak açıklayanlar
vardır) Hesiodos'a göre Kronos'la
Rheia'nın kızı, ikinci tanrı
kuşagındandır (Tab. 5). Rheia'nın ilk
kızı Hestia'dan hemen sonra
doğmuştur. Öyküsünü kısaca şöyle
anlatır Hesiodos (Theog. 911 vd.):
Demeter 'in de yatağına girdi Zeus.
Canlıları doyuran, tarlalar
tanrıçasının. Ak kollu Persephone 'yi
doğurdu Demeter, yeraltı tanrısı
Aidoneus kaçırdı onu anasının
koynundan ve bilge Zeus bıraktı kızını
ona.
Demeter ekinleri ve özellikle buğdayı
simgeler, onun tek efsanesi mevsimleri
simgeleyen bir efsanedir. Bu efsane
Yunan dünyasının daha çok buğday
üreten bölgelerinde gelişmiş,
tutunmuştur. En çok tapıldıgı yerler
Eleusis ve Sicilya ovalarıdır, ama
tapımına
Girit'te, Trakya'da ve Peloponnesos'ta
rastlanır.
Demeter tapımında da, efsanesinde
de kızı Persephone'den ayrılmaz. Kimi
zaman "Kore" (genç kız) adıyla anılan
Persephone ile Demeter'e "iki tanrıça"
denir. Persepho-ne'nin Aidoneus, yani
yeraltı tanrısı Hades tarafından
kaçırılması Demeter kültünün de
merkezindedir, tanrıçanın Eleusis'te
kutlanan myster'lerinde de bu
efsanenin derin sırlarına ermekle
Demeter erenleri arasına karışılırdı.
Bu efsaneyi E. Peterich'in "Küçük
Yunan Mitologyası"nda (M. Eg. B.
yayınları, çeviren S. Baydur) anlatıldığı
gibi alalım:
"Persephone bir gün oyun
arkadaşlarıyla birlikte çayırda çiçek
toplarken birdenbire yer yarılmış, tanrı
Hades arabasıyla dışarı çıka-gelmiş, kızı
yakaladığı gibi kaçıp gitmiş.
Ümitsizlikten ne yapacağını bilmeyen
tanrı ana, kızını araya araya bütün
dünyada dolaşmadık yer bırakmamış.
Sonunda her şeyi gören ve bilen güneş
tanrı Helios Kore'nin bulunduğu yeri
söylemiş. Bunun üzerine Demeter
Olympos'tan kaçmış, yüreği sızlayarak
ıssız bir yere çekilmiş. Onun küsmesiyle
toprağın bereketi kalmamış, insanlar
kıtlık tehlikesine uğramışlar. Zeus
boşuna onu barıştırmaya çalışmış,
boşuna Hades'ten kızı geri vermesini
istemiş: Tanrı kadın yalvarmalara kulak
vermiyor, kendisine Hades'in sunduğu
nar meyvesini yemiş olan Persephone
bu sevgi büyüsüyle yeraltı hakimine
bağlanmış bulunuyormuş. Bütün
yalvarmalarının boşa gittiğini gören
Zeus, Persephone'nin yılın üçte ikisini
yani çiçek açma ve meyve zamanını,
anası Demeter'in, geri kalan üçte
birini, yani kışı da kocası Hades'in
yanında geçirmesini kararlaştırmış.
Böylelikle toprağa yeniden bereket
gelmiş.
Sıkıntılarla dolu bu dolaşmaları
sırasında Demeter bir kocakarı kılığına
girmiş olarak Eleusis kralı Keleos'un
evine uğramış. Kralın karısı Metaneira
karşısındakinin tanrı olduğunu
anlayamamış. Demeter'e oğlu Demo-
phon'u bakmak, büyütmek üzere
vermiş. Demeter bir tanrı besliyormuş
gibi çocuğu nektar ve ambrosia ile
beslemiş. Bir gün Metaneira sütnineyi
çocuğu alevler içine tutarken yakalamış.
Çok korkmuş olan kraliçeye tanrıça kim
olduöunu söylemiş, büyük bir İşi bozdu-
[)I:MOIX)KOS

ğunu bildirmiş: Demophon alevler içinde Odysseus kendisi şöyle tanımlar ozanı
bütün dünya bağlarından kurtulup (Od. VIII, 478 vd.):
temizlenerek tanrı olacakmış; şimdiyse
bir ölümlü olarak kalmış.
Ozanlar saygı görürlerve değerli
bilinirler bu yeryüzünde yaşayan
Başka masallara göre, Demophon'un tekmil insanlar
erkek kardeşi Triptolemos tanrının arasınd
evlatlıgıy-mış. Triptolemos kanatlan a, çünkü Musa öğretmiştir onlara
bulunan sihirli bir arabayla bütün ezgi
dünyayı dolaşıyor, insanlara tarla söylemey
bakımını ve Demeter tapımını ögreti-
i, Musa çok sever ozanlar soyunu.
yormuş. Anlatıldığına göre, tanrı Kral Alkinoos da hiçbir şöleninden
kadının kendisi Keleos'la oğullarına eksik etmez onu, şölene oturulacak mı,
Eleusis'teki Demeter tapınağını hemen çağırır (Od. VIII, 44 vd.).
kurmak öğüdünü vermiş. Bu tapınağın
Gelince altın çivili bir koltuQa
mysteria denilen gizli tapımı bütün
oturturlar ozanı, yemek dolu bir masa
eskiçağ boyunca büyük bir saygı
çekerler önüne, sazını asarlar başının
görüyordu" (Eleusis, Keleos, Metaneira,
Triptolemos). üstünde bir çengele ve şölende, oyunda,
bedenin de, ruhun da devi-neklerini
Demeter'in İasion adlı bir ölümlüyle yöneten bu ozandır (Od. VIII, 261 vd.).
macerası da anlatılır. Bu macera
Ozan Demodokos birkaç kez sahneye
tanrıçaların ölümlü erkeklerle
çıkıp ezgi söyler. Odysseia'da, Ares'le
sevişmelerine bir örnek olarak gösterilir
Aphrodi-te'nin aşklarını söyler (Od.
(Od. V. 125) ve İasion'dan zenginliği,
VIII, 267 vd.), ve Troya savaşını söyler,
bolluğu simgeleyen Plutos adlı bir oğlu
destanlık yiğitleri anar, o sıra Odysseus
olur (İasion, Plutos).
duygulanır, kimliğini açığa vuracak bir
Atina'da her ekim ayında yalnız dilekte bulunur, şöyle der ozan
kadınların katıldıkları "Thesmophoria" (Od.VIII, 487 vd.):
bayramı kutlanır ve İM tanrıçaya da
"thesmophoriai" yani yasa getiren, Daha çok sayarım, Demodokos, seni
insanlara doğal yasaları öğreten tekmil
ölümlülerden.
tanrıçalar denirdi. Aristophanes
Sanatıya Musa öğretti sana, ya da
"Thesmophoria Bayramını Kutlayan Apollon. Ne güzel söyledin Akha 'larm
Kadınlar" adıyla bir komedya yazarak, destanını,
kadınların nasıl bu gizli törenler olduğu gibi,
sırasında kadın düşmanı Euripides'i neler yaptıklarını ne güzel söyledin,
suçladıklarını sahneye koymuştur. nelere katlandıklarım, neler
çektiklerini. Haydi şimdi geç başka bir
Roma'lılann tapındıkları Ceres kon uya, şu tahta at olayını anlat şimdi
Deme-ter'den pek farklı değildir. Oysa bize, Athena 'nm yardımıyla Epelos
Demeter'le Anadolu'nun bereket yapmıştı onu
tanrıçası Kybele arasında hemen de hani,
hiçbir ilişki kurulamaz. getirmişAkropolis 'e dayamıştı
Demeter'e yazılmış birçok övgüler tanrısal
Odysseus da
vardır. Bunların en önemlilerinden biri kurnazca, llyon 'u yıkacak adamlarla
Homerik denilen bir hymnos'tur, biri de doluydu içi. Anlatabilirsen bunları,
İskenderiye'n şair Kallimakhos'tandır. getirip bir biçimine, bundan böyle
tekmil insanlara ben de
Demodokos. Bunca bin dizelik diyeceğim ki:
Homeros destanlarında öylesine usta bir Tanrı sevdi onu, tanrısal bir şiir
ya da birkaç ozanın sesini, sözünü dinler bağışladı
de, bir tekinin adını öğreniriz yalnızca, ona.
Odysseus 'un da yiyordu içi içini,
o da Demodo-kos'tur. Demodokos yanaklarım ıslatıyordu kirpiklerinden
Phaiak kralı Alkino-os'un sarayında sızan
görevli ozandır. Adından da belli olduğu yaşlar...
gibi demos; halkla ilişkilidir. Bu, ozan,
halka söyler, halktan saygı görür; Yalnız Alkinoos farkına vanr
değerlidir, halkın saydığı ve sevdiği bir Odysseus'un ağladığının, susturur ozanı
kişidir. ve sorar konuğuna niçin acı gözyaşları
döktüğünü "dinlerken Argos'luların ve
İlyon'un başına gelenleri".
I »I VII K VI IAINKII AK
SAVAŞI

Odysseus da işte o zaman başlar Titan tanrılarla Kronos oğulları ki


Odysseia' yi, yani geçirdiği bütün birileri, mağrur Titanlar, Othrys 'de,
serüvenleri anlatmaya. öbürleri, tüm nimetleri verenler,
Demodokos Odysseia destanının en Olympos'un tepesinde oturanlar, uzun
sevimli, en ışıklı bir kişisidir.
zamandan beri savaşıyorlardı güçlü
saldırılarla birbirlerine girerek.
Homeros'un kendisi midir? Kör ozan Yürekleri hınçla dolup taşarak tam on
üstüne nice söz söylendi, nice mürekkep yi/ cenkleşti durdular, bitip tükenmek
döküldü. Homeros kör müydü, değil bilmiyordu bu kavga, belli değildi kimin
miydi diye tartışıldı. Okuyucu kendi kazanacağı. Demek ki Zeus Kronos'u
duygu ve izlenimine göre karar versin, yenmekle egemenliği hemen ele
ben bugüne dek okuduğum bunca alamadı, Olympos' kıların saltanatı
yapıtların hiçbirinde şair Homeros'un ancak kendilerinden önceki kuşakla on
gözü gibi gören göz görmedim. yıl süren bir savaştan sonra kurulabildi.
Bu başarının da ancak Yüz Kollu Devlerin
Demophon. Bkz. Demeter. yeraltındaki hapislerinden
çıkarılmalarıyla sağlanabildiği belirtilir.
Deukalion. (1) Soylar mythos'unda Othrys'le Olympos ikisi de Thessalia'nın
Hesio-dos tunç soylu insanların kendi birer yüksek doruğudur. Bu iki dağın
elleriyle yok olduklarını, ad bırakmadan tepesinden sürdürülen savaş Theogo-
öbür dünyaya göçüp Hades'in nia'nın en renkli, en devinekli
karanlıklarına gömüldüklerini söyler, ama sahnelerinden-dir (Theog. 666-735):
bunun nasıl olduğunu anlatmaz. Tufan Ogün tanrı ve tanrıça hepsi azgın bir
sözü ve kavramına rastlanmaz en eski cenk havası estirdiler, Hepsi, Titan
Yunan kaynaklarında. Ne var ki Yunan
tanrıları, Kronos oğulları ve Zeus 'un
gün ışığına çıkardığı güçlerine
mythos'unun Tufan kahramanları dayanılmaz azgın devler, Her birinin
Deukali-on'la Pyrrha'nın, insanlığın yüzkolu vardı onların omuzlarında
başına gelen yı-kımlarının kaynağında heybetle savrulan, her birinin elli de
bulunan Prometheus ve Epimetheus kafası vardı güçlü bedenlerinin omuz
soyundan olmaları (Tab. 3) hesiodos'un başlarında. Dikildiler Titan 'lara karşı
Sümer, Babil ve Samî kaynaklarından korkunç savaşta koca ellerinde yalçın
bazı efsaneleri alıp, bazılarını almadığını kayalarla. Titan 'lar da atılıyordu
gösterir. Yunanlıların Tufan efsanesi şevkle sıra sıra, her iki taraf
daha sonraki bir çağda, belki Tesalya'da gösteriyordu var gücünü. Çevrede
uydurulmuş ve kahramanları Deukalion'la sonsuz deniz homurdanıyordu, Toprak
Pyrrha Prometheus-Pandora kükredi birden gür sesiyle, engin
mythos'una bağlanmış olabilir. Bu gökleryankılanıp inildedi ölümsüzlerin
efsane Hellen ırkının atasını kurma işine saldırıları altında, koca Olympos
sarsılıyordu temelinden, ağır bir
de yaramış, şöyle ki Tufan'dan kurtulan
deprem iniyordu Tartaros'a kadar
Deukalion'la Pyrrha'nın bir oğlu olur, karışarak gümbürtüsüne korkunç
adı Hellen, onun da üç oğlu olur: Doros,
saldırışların
Ksuthos ve Aiolos. Doros'la Aiolos savrulan kayaların, gürzlerin.
doğrudan doğruya Dor ve Aiol ırklarının Haykırışlarla yüklüydü atılan her
atası, Ksuthos ise çocukları Akhaios'la şey, iki tarafın birbirine karışan
lon yoluyla Ak-ha'ların ve İon'ların sesleri yükseliyordu yıldızlı
atası olur (Tab. 20; Tufan, Hellen). göklere kadar, korkunç bir
kargaşaya dönerken
(2) îlyada'da adı geçen bir Deukalion boğuşmaları.
daha vardır: Girit kralı Minos'la Zeus da artık tutmazoldu
Pasiphae'nin oğlu ve Troya savaşına öfkesini. Yüreği dolar dolmaz
katılan Meriones'in dedesi-dir öfkesiyle bütün gücünü
(Meriones). Theseus'un dostu olan bu salıveriyordu ortaya. Şimşekler
saçıyordu gökten ve
Deukalion Kalydon avında da bulunmuş. Olympos'tı
Devler ve Tanrılar Savaşı m. gürbüz elinden fırlayıp uçuyordu
(Titanomak- yıldırım
ia). Hesiodos Olympos tanrılarına
kadar birbirini izleyen soyları, kuşakları,
saydıktan sonra, şöyle der (Theog. 630
vd.)-.
gök gürültüleri arasında parıl parıl, dört bir yanda yükselir duvarları.
sallayıp savuruyordu kutsal alevi Kalkan tutan Zeus'un buyruğuyla
gittikçe sıklaşan şimşekleriyle. durur orada sadık birer bekçi gibi
Dört bir yanda, çatır çatır Gyes, Kottos ve coşkun yürekli
yanıyordu canlılara can veren Ana Briareus.
Toprak, bar bar bağırıyordu ateş
alan ormanlar, kaynıyordu karalar Dia. Deioneus'un kızı, İksion'un karısı
ve ekinsiz denizler, yakıcı bir (îksi-on).
soluk sarıyordu yer oğlu
Titan 'lan Diana. Erken çağlardan beri Yunan
koskaca alevler karışırken Arte-mis'iyle bir tutulan İtalya'lı bir
bulutlara; ne kadar güçlü de olsa tanrıça. Dia-na'nın Roma'da anlatılan
Titan tanrılar kamaşıyordu efsaneleri Yunan Artemis'inden
gözleri şimşek ve esinlidir. Orestes İtalya'ya Ta-uris
yıldırımlarda
n, akıl almaz bir azgınlık sarmıştı Artemis'ini getirmiş ve Nemi'ye
evren yerleştirmiş. Gerçekten de Latium'un
boşluğunu, bu şehri çevresinde bir göl, kutsal bir
gözlerin gördüğü, kulakların işittiği koru ve Diana'nın bir tapınağı vardı.
göklerin yerle çarpışmasından Tauris'te olduğu gibi burada da
doğabilecek görüntülere ve seslere tanrıçaya insan kurban edilirdi.
benziyordu. Daha büyük olamazdı Tapınağa başrahip olabilmek için
gümbürtü. Biri çökerken öteki üstüne kendinden önceki başrahibi tanrıçaya
düşse onun. Böylesine büyüktü
kurban etmek gerekirmiş bu tapınakta.
gümbürtüsü birbiriyle cenkleşen
tanrıların. Rüzgârlar da karışıp bu Başka bir efsaneye göre, tanrı
kaynaşmaya savuruyorlardı sarsılan Asklepios'un dirilttiği Hippolytos
toprağı karıştırıp birbirine tozları, Artemis'e kaçırılıp İtalya'ya getirilmiş
şimşekleri, yıldırımları, gümbürtüleri, ve Virbius adıyla tanrıçanın kültüne
büyük Zeus'un bu savaş silahlarını. Bir girmişti.
yandan öbür yana taşıyorlardı
savaşların bağırış çağırışlarını. Yamandı Roma'lıların gözünde Diana avcı
gümbürtüsü bu korkunç savaşın ve tanrıça değil de, daha çok Apollon'un
yamandı gözlere sığmayan görüntüleri. kardeşi bir ışık tanrıçası sayılırdı
Derken, herkes hışımla birbirine (Artemis).
girmişken savaş duraklayıverdi
birdenbire. Ama ön saftaki Kottos, Dido. Kartaca kraliçesi Dido'nun
Briareus, Gyes, savaşa doymayan bu efsanesi Vergilius'un "Aeneis",
yüz kollu devler azdırdılar yeni baştan destanına dokunaklı bir sevda romanı
savaşı: Üç yüz taş birden fırladı bu
olarak girmezden önce de vardı ve
devlerin güçlü kollarından. Kapkara
saldırılarla ezdiler Titanları, yol yol şöyle anlatılırdı: Fenike kenti
toprağın altına tıktılar onları, vurdular Tyros'un kralı İM çocuk bırakarak
zincire yendiklerini ve gökler ne kadar ölmüş, biri kızı Elissa, öbürü oğlu
uzaksa topraktan toprağın o kadar Pygmalion. Babası öldüğü zaman
altına gömdüler onları. Bir örs gökten Pygmalion çocukmuş, ama halk onu
düşse dokuz gün, dokuz gece ancak krallığa seçmiş, amcası Sicharbas'ı da
onuncu günü varabilirdi yeryüzüne ve naip olarak saptamış ve Elissa'yı onunla
tunç bir örs düşse yeryüzünden ancak evlendirmiş. Ne var ki Pygmalion
dokuz gün, dokuz gece sonra varabilir
amcasının definelerine göz dikerek
Tartaros'a. Sicharbas'ı öldürtmüş. Bu korkunç
Tunçtan bir duvar çevirmiştir durum karşısında Elissa Tyros' tan
orayı, üç kat karanlık sarar dar göçmeye karar vermiş ve yanına kentin
boğazını, üstünde kökleri bitege ileri gelenlerinden bir grupla
lmiştir toprağın, ve ekinsiz, uçsuz
bucaksız denizin. İşte orada
Sicharbas'ın definesini de alarak
saklıdır Titan lar karanlıkta denize açılmış. Yolda giderken gemiden
bulutları toplayan Zeus'un ağzına kadar dolu torbalar atı-
istemiyle. Güçleri yetmez çıkmaya yorlarmış denize. Dido bu torbaların
oradan Poseidon kapamıştır tunç içinde Sicharbas'ın altınları olduğu
kapıları, kanısıyla kardeşini aldatmaya girişmiş,
oysa torbalar kumla doluymuş.
Göçmenler, gide gide Afrika'nın Libya
kıyılarına varmışlar ve orada karaya
çıkmışlar. Önce Kıbrıs'a uğrayıp
Aphrodite tapınağından seksen genç
kız kaçırarak kendilerine eş edinmişler.
Libya yerlileri Elissa ile
adamlarını iyi karşılamış, bir öküzün atılarak kendini öldürür. Böylece
pösteki-sine sığacak kadar toprağı hazırlanan odun yığını ölüsünün yakıldığı
seçip oraya yerleşebileceklerini odun yıgmı olacaktır. Uzaklaşan Aeneas
söylemişler. Elissa da bir öküz derisini ufukta sevgilisi-ninin yanan mezarından
öyle ince şeritler halinde kesmiş ki, yükselen dumanları görür. Bu serüven
epey bir toprağı elde edip oraya bir Latin şairinin en güzel, en içli dizeleriyle
kent kurmaya koyulmuş. Bu kent dile gelmiştir. Anna diye anılan kız
sonradan Kartaca diye anılacak kardeşi belki de ilerde Anna Perenna
Roma'nın düşmanı, büyük Afrika adıyla tapılan Roma tanrıçasıyla bir
kentidir. Elissa orada kraliçe olur, ne tutulabilir (Aineias, Anna Perenna).
var ki yöre krallarından biri ona talip
çıkar, evlenmek ister. Elissa bu isteği Didyma-Didymeion. İonya'nın en
tiksintiyle karşılar, ama komşu krala büyük kenti Miletos'un Didyma denilen
karşı koyamayacağını bildiği için, üç yerde kurduğu Apollon tapınağına
aylık bir düşünme süresi ister, o sırada "Didymeion" denirdi. İlkçağ yazarları
ölen kocasının ruhunu yatıştıracağını bu adın kaynağım vermiyorlar; ikiz
söyler. Üç ay sonra da bir odun yığınının tapınak, ya da ikizler tapınağı anlamına
üstüne çıkarak kendini diri diri yakar. gelen bu ad, İM doruklu bir dağdan, ya
Vergilius'un bu efsaneyi kullanarak da tanrı Apollon'un sevdiği ikizlerden
yarattığı öykü şöyledir: Elissa'nın adı gelmedir diyenler var. Oysa Didym-
Dido'ya çevrilir, Sicharbas Sychaeus kökü Yunanca değil, Anadolu'nun yer
olur. Destan, Aene-as'm Kartaca adlannın çoğu gibi, Yunan öncesi bir
topraklarına ayak basmasıyla başlar, zamandan kalma olsa gerek. Nitekim
kentini kurmakta olan kraliçe Troya'lı Apollon'a - Apollon adı da Yunanca
kahramanı görür görmez çarpılır, değil, onu Yunan diline bağlamak
tanrıça Aphrodite'nin düzenlerine amacıyla yapılan bütün açıklamalar
kurban gider. Aşkı ona her şeyi yetersizdir - Greklerin Anadolu'ya
unutturur, Vergilius kraliçenin gelmesinden önce tapındırdı herhalde
Aeneas'a Troya savaşını nasıl Didyma'da.
anlattırdığını uzun uzadıya gözümüzün Pers savaşlarından sonra İonya'nın
önüne serdikten sonra, bir av sırasında yeniden kalkınmasıyla Miletos Didyma
fırtına ve doludan kaçan Troya'lı tapınağını bir daha kurmak ve bilicilik
kahramanla Kartaca'lı kraliçenin nasıl merkezini canlandırmak yoluna gider.
bir mağaraya sığınıp orda Eros'un Bu iş çok büyük çapta tutulur: Mimar
oklarına dayanamadıklarını, büyük bir olarak, Efes'te yanan Artemisi-on'u
aşk harla-yışıyla birbirinin olduklarını yeniden yapan Panionios'la Milet'li
anlatır. Hemen Fama diye bir tanrıça mimar Daphnis seçilir. Bitince Didyma
çıkar ortaya, dedikoduyu simgeleyen, tapınağı dünyanın sekizinci harikası
bu Fama gider dünyanın dört bir yanına olacaktır. Ne var ki yeni Didymeion 150
yayar haberi, Dido'nun Aeneas'la yıl boyunca Milet'in hazinesini yıprattığı
seviştiği haberini; Zaman geçer, Dido halde, bir türlü tamamlanamamış,
aşkını kız kardeşi Anna'ya açar, bu tapınak hiçbir zaman doğru dürüst bir
sırada komşu kral İarbas Dido'nun bir çatıyla örtülememiştir. Hıristiyan
yabancıyla sevişmesini rezalet sayarak ortaçağında Didyma' nın hâlâ orada
Dido'yı sıkıştırır. Tanrılar da Odysseia durduğu ve belki de canlılığını
misali araya girerler ve Aeneas'a sürdürdüğü tapınağın tabanında çizili
haberci gönderirler ki, kaderi görülen haçlardan belli. Işık tanrı
Dido'nun yanında keyif sürmek değil, Apollon'un gücünü Hıristiyanlar da kolay
İtalya'ya gidip yeni bir kent, bir kolay söndürememiş olacaklar ki,
devlet kurmaktır. Aeneas boyun eğer, hemen arka-larından gelen puta
gizlice kaçmaya hazırlanır, Dido farkına tapanlar haçları birer daireyle
vanr, aralarında sert bir tartışma, çevirmişler.
büyük bir kavga kopar, kraliçe sevgilisini
alıko-yamayacagını anlar ve canına Didymeion'a gelen duacılar,
kıymayı göze alır; bir odun yığını Panormos limanında karaya iner ve dört
hazırlatır, Aeneas'la birlik, Idlometrelik, aslanlarla süslü yolu
beraberliklerini yansıtan ne varsa yürüyerek varırlardı tapınağa.
hepsini oraya yığar, gece yarısı gene Delphoi'de olduğu gibi Didyma'da da
tanrıların dürtüsü üzerine Troya'lılar falcılar kadınmış. Ellerinde kutsal bir
yelken açtıklarında, Dido gidişlerini değnek, bir kuyunun üstünde oturur,
gözler, sonra kılıcının üstüne kara sularda gör-
dükleri ışıltıları yorumlarlar ve bilicilere arasına almak, onu her işte uygulamakla
fısıl-darlarmış. Tanrı sarhoşluğuna görmek ve salık vermek Hesiodos'un
kapılmış kadının ağzından gelişigüzel Yunan düşüncesine en büyük
dökülen sözleri vezinli dizeler halinde katkısıdır. Kratos'la Bia'yı kendine
dile getirmek de bilici rahiplerin başlıca yardımcı eden Zeus burada bir
göreviydi (Brankhos, Brankhosoğul-ları). zorba olmaktan çıkıyor, insanlığa yarar
ve iyilik getiren tanrı, gerçek bir tanrı
Dike. Dike, Themis'le Zeus'un kızı ve oluveriyor. Yeryüzü de yeni baştan bir
Euno-mia ve Eirene'yle birlikte altın çağa, bir cennete dönüyor.
Hora'ların biridir. Adı Yunan dilinde Doğruluk üzerine kurulu bir insan
birçok anlamlara gelir; simgelediği cenneti.
başlıca soyut kavram hak, doğruluk ve Hesiodos'un bu yüce görüşünü
adalettir. Dike sözcüğü, adaletin tragedya yazarları da benimser,
uygulandığı mahkeme için de kullanılır, benimseyenlerin, dile getirenlerin
mahkemede verilen hüküm için de; başında da Aiskhylos gelir. Ahlakı her
"diken didonai" deyimiyse ceza görmek şeyden üstün tutan bu şair, doğruların
anlamına gelir. ocaklarında mutluluğun ürünleri
Dike insanlar arasında yaşar, onun bulunduğunu söyler (Ağam. 750 vd.);
içindir ki, şiirde de, düzyazıda da çok Sophokles de Elektra tragedyasında,
adı geçer. Dike kavramından işlenen suçun hemen peşinden Dike'nin
Yunanlıların ne anladığını iyice kavramak öç tanrıları Erinys'lerle birlikte
için başlıca kaynaklarımız He-siodos ve geldiğini ileri sürer (Elekt. 472 vd.).
tragedya yazarları olsun. Bu kavramı Şiirde bir tanrısal varlık olarak
incelemeye değer. canlandırılan Doğruluk gitgide soyutlaşır
Hesiodos'un ikinci büyük eseri "İşler Yunan düzyazısında ve sonunda
ve Günler"de Dike'ye 180 dizeye yakın Platon'un bunca diyalogunda, özünün
uzun bir bölüm ayrılmıştır. Bu bölüm nitelikleri, toplum içinde yeri ve etkisi
Hesiodos'un bütün hayat felsefesini araştırılan "to dikaion" diye cinsiz bir
verir. Yalnız Hesiodos'u tanımak felsefe kavramına döner.
bakımından değil de, orta halli bir
insanın toplum içinde Dike tanrısal Diktynna. Bkz.
kavramını nasıl görüp, nereye Britomartis. Diktys. Bkz.
yerleştirdiği açısından incelemek
istiyoruz bu parçayı. Bölüm bir hayvan Danae.
masalıyla başlar (İşi. 202 vd.); "krallara" Diomedes. (1) Bir Trakya kralı. Ülkesine
yani kadılara, yargıçlara seslenen şair gelen yabancıları atlarına yem olarak
hayvanlar dünyasında kaba kuvvetin verirmiş. Herakles, Diomedes'i kendi
hüküm sürdüğünü, ama insanlar atlarına yedire-rek bu vahşi töreye son
dünyasında öyle olmadığını söyler. vermiş (Herakles).
İnsanlar arasında Dike vardır. Dike
(2) Tydeus'la Deipyle'nin oğlu,
tanrı Zeus'tan gelir, Dike yani doğruluk
Troya önünde savaşan Argos'lu
toplulukların varlığını ve mutluluğunu
yiğitlerin en yamanı (Tab. 23).
sağlar. Hesiodos burada tanrıça Dike'ye
Diomedes'e verilen sıfatlar hep savaşta
uzun bir övgü yazar. Kardeşi Perses'ten
üstünlük gösterir niteliktedir. Babası
haksızlık gören ve yargıçlarca
gibi ünlü, güçlü bir at sürücüsü olmaya
korunmayıp hakkını alamayan
özenir Diomedes. Diomedes'e bütün bir
Hesiodos'un Dike'ye bu övgüsü patetik
bölüm ay-rılmıştır Ilyada'da, orada
olmakla kalmaz, kendilerine yargıç
tanrıça Athena ona destek olup, her
deyip de rüşvet alarak eğrilik yoluna
türlü yiğitle, giderek tanrılarla bile boy
sapan krallara da etkin bir derstir.
ölçüşmeye kışkırtır onu. İki benzetmeyle
Soylar mythos'u dünyayı bir Diomedes'in atılganlığı dile getirilir (İl.
cehenneme çevirmekle bitmişti. V, 142):
Yoksulluk, umutsuzluk sarmıştı ortalığı,
Tıpkı bir aslan gibi kudurmuştu
insan Pandora'nın işlediği suç (ki buna işte dev yapılı Diomedes,
da suç denmez ya, bir tedbirsizlikti Troyahlara
sadece) yüzünden ne kadar kötülük saldırınca.
varsa, hepsini başlarına bela etmişlerdi.
(İl. V, 87 vd.):
Bundan kurtuluşu adalete güvenle,
Dike'yi insanların Eriyen karlarla beslenip taşan bir
ırmak gibi
köpürüyordu Diomedes ovada.
Zeus 'un yağmuru yağınca sağanak
sağanak,
DİONYSO
S
birdenbire kabarır, taşar o ırmak, sında sayar (Theog. 253). Homeros
akar hızla, yıkar sınırlarını, tutamaz destanlarında bu tanrıça Zeus'Ia
onu üst üste yığılı toprak, bol çiçekli evlenerek Aphrodi-te'nin anası olur.
bahçelerin duvarları tutamaz Güzellik tanrıçası oğlu Al-neias'i
onu,
gelir, yok eder insanların elemeğini. korumak için savaşa karışıp da Dio-
Troya 'hlarm sıraları Tydeus oğlunun medes'in kargısıyla yaralanınca, Dione
elinde oluyordu iste böyle onu tam bir ana şefkatiyle sarar,
darmadağın, çok kalabalıktılar, ama öğütler verir, yarasını iyi eder (İl. V,
dayanamıyorlardt. 370 vd.):
Diomedes, Lykia'k yiğit Pandaros Aphrodite, anası Dione 'nin kapandı
tarafından yaralanınca büsbütün dizlerine
kudurur, art arda altı Troya'h öldürür, .
İM esir aldıktan sonra Pandaros'u da Dione kollarıyla sardı kızını, okşadı
tepeler (V, 290 vd.), Ainei-as'ı, İM diller
insanın kaldıramayacağı kadar ağır bir döktü:
"Hangi tanrı kıydı sana, yavrucuğum,
taşla yaralar, o sırada oğlunun gözgöregöre bir kötülük mü işledin
yardımına koşan Aphrodite ile çarpışır. ki?" Karşılık verdi cilveli Aphrodite,
Aphrodite ile yetinmez, Ares'i de dedi ki: "Tydeus oğlu, taşkın canlı
yaralar Diomedes (V, 855 vd.). Destan Diomedes vurdu
boyunca savaşta da, karada da ön beni,
planda görürüz Dio-medes'i. sevgili oğlumu, Alneias 'ı çekiyordum
Odysseus'la birlikte gece keşfe çıkar, savaştan
Troya'h gözcü Dolon'u öldürürler (X,
; tekmil insanlar arasında onu severim
en
272-279), öldürmeden önce de birçok çok.
sırlar alırlar ağzından. Sonra Kavga Troya 'Ularla Akha 'lar arasında
Trakya'lıların kampından geçerken, değil
korkunç bir katliam yaparlar, artık,
önderlerleri Rhesos'u öldürüp, Danao 'lar başladı ölümsüzlerle
atlarını alıp götürürler. çarpışmaya".
Karşılık verdi yüce tanrıça Dione, dedi
Diomedes, taşkın canlı da olsa, yasa, ki: "Aldırma kızım, sık dişini, bağrına
töre bilmez bir yiğit değildir. Glaukos'la taş bas. Biz Olympos 'ta saray kurmuş
çarpışmaktan vazgeçmekle konukluk tanrılar çok çektik insanlardan, epey
kurallarına saygısını belirtir (İl. VI, 12 de çektirdik birbirimize... Diomedes 'i
vd.) (Glaukos, Bel-lerophontes). de gök gözlü Athena saldı senin
llyada'dan sonraki destanlarda üstüne.
Odysseus'la birlikte Lemnos'a gidip Ama şunu bilmiyor Tydeus 'un o çılgın
Philokte-'tes'i aradıkları anlatılır oğlu: Ölümsüzlerle savaşan insan çok
(Philoktetes). Troya savaşı bitip de yaşamaz". Böyle dedi, sildi iki eliyle
Aphrodite 'nin bileğindeki özü, yara
Argos'a dönünce kendisini aldatan iyioldu, ağır acılar dindi.
karısı Aigialeia'nın kurduğu tuzaktan
zor kurtulmuş. Bu ceza ona yaraladığı Dionysos. Dionysos adındaki tanrının
Aph-rodite'den gelmeymiş. ilkçağ din, efsane, sanat ve yazınında
Diorfiedes "Thebai'ye Karşı Yediler" ne denli bir yer tuttuğunu Apollon'a
destanında da rol oynar. Babası ayırdığımız bölümün girişinde
Tydeus Adras-tos'un damadı olmak tanımlamaya çalıştık. Sabahattin
bakımından bu seferde ön planda Eyuboglu'nun Fransız bilgini Mario Meu-
savaşmış ve büyük bir ün kazanmıştı. nier'nin çevirisinden dilimize aktardığı
At adam Kheiron tarafından yetiştirilen "Bak-kha'lar" kitabının önsözünde
Diomedes de dedesi Adrastos'tan söylediği gibi, "Euripides'in bu
Argos tahtını miras aldıktan sonra, tragedyası eski Yunanistan' da
babasının öcünü almak üzere Epigon'lar Dionysos dininin İncil'i yerinde" idi.
seferine katılır. Diomedes gücü kuvveti Biz de, dinsel kişiliği dal budak salmış,
ve gözüpekligiyle Yunan efsanesinde tapımı çeşitli ve ayrıntılı inanç ve
Herakles'ten hemen sonra gelen üstün görüşleri, insanlığın derine giden birçok
bir yiğit sayılır. düşüncelerini bir araya toplayıp
yansıtan bu tanrının incelenmesine
Dione. Hesiodos Dione'yi "Bakkha'lar" oyunundan aldığımız bir
Okeanos'la Tethys'ten dogma üç bin parçayla başlamak istiyoruz. İnanıyoruz
Okeanos kızı ara- ki, bu parçanın gereğince
yorumlanması bize Di-
onysos tanrıyı bütünüyle kavramak ve Hellen ülkesinin mutlu şehirlerine.
doğru yolda anlamak olanağını O tanrılar ki bu, anası, eski bir
verecektir: zamanda,
doğum sancıları içinde,
Tragedya'nın açılışında Dionysos çarpıldı Zeus'un yıldırımlarına;
sahneye çıkarak şöyle konuşur: can verdi düşürüp karnındakini.
Dionysos — İşte ben, Zeus'un oğlu O zaman Kronos'un oğlu Zeus
Dionysos, Kadmos'un kızı Semele'nin aldı düşen çocuğu,
yıldırım dolu şimşekler içinde doğurduğu görmesin diye karısı Her a,
tanrı, Thebai toprağına ayak basıyorum. sokup kendi baldırına
Tanrılığımdan soyunup insan suretine altın kancalarla kancaladı.
girdim... Ben Lydia'nm altın ovalarından Sonra, Moira'lar vakti doldurunca
geliyorum. İran'ın güneşten kavrulan Zeus doğurdu boğa boynuzlu tanrıyı;
kırlarını, Baktrla'nm uzun surlarım; başına bir çelenk taktı yılanlardan.
Media'nm buzlarla örtülü topraklarını, Onun için Mainad'lar
saadet diyarı Arabistan'ı, tuzlu denizin yılanları toplar, saçlarına örerler.
kıyılarında uzanan bütün Asya ülkesini, Ey Thebai, Semele'yi besleyen
Barbarlarla Hel-len'lerin karışık yaşadığı,
toprak,
güzel hisarlarla süslü şehirleri dolaştım.
takın artık sarmaşık çelenklerini
Oralarda korolarımı topladım; dinimi,
ayinlerimi öğrettim; şimdi kendimi Açılsın çiçekleri, açılsın
Hellen'lere tanıtmak istiyorum. Hellen güzel meyveli yeşil saparnanın!
toprağında Bakkha'ların keskin Bürün yapraklarına meşelerin,
çığlıklarıyla çınlattığım, kadınlarının çamların!
çıplak vücutlarını ceylan postlarıyla sarıp Giyin benek benek ceylan postunu,
ellerine thyrsos'u, sarmaşıktı asayı süslen ak koyunların yününden
verdiğim ilk şehir Thebai oldu. örgülerle,
yansın elinde narteks'lerin sönmez
Tanrı Thebai'de gerçekleştirmek ateşi!
istediği amacı da anlattıktan sonra, Yakındır yeryüzünün korolarla coşup
Bakkha'lar korosu girer ve aşağıdaki taşması.
ezgiye başlar: Bromios geliyor, olaylarıyla, dağdan
dağa, Dionysos delisi kadınların
Bakkhalar korosu: gergeflerini, mekiklerini bırakıp
Asya topraklarından geldim, yüce kaçtıkları dağlara.
Tmolos'u aştım, tanrımız Bromios Ey karanlık diyarı Kureta'larm,
uğrunda durmadan, yorulmadan Girit'te Zeus'un doğduğu kutsal
koşuyorum. Euhoi diye bağırarak mağaralar,
Bakkhos'un şerefine. Kim o, yolda orada icat ettiler, benim için,
gezen ? Kim o, kim o, yolda gezen ? üç sorguçtu miğfer giyen Korybant'lar
Çekilsin herkes damının altına, çembere gerilen deriyi,
temizleyip kapansın bütün ağızlar; Orada karıştı coşkun davul sesleri
şimdi ben, Euhoi sesleriyle
Phrygia kavallarının tatlı nefeslerine.
Dionysos'u kutluyorum.
Korybant'lar davulu Rhea anamıza
Ne mutlu bahtı açık olana, verdiler
ne mutlu tanrıların sırlarına erene! Bakkha'ların çığlıkları arasında
Hayatını temizleyip günahlardan gümbürdesin diye.
ruhunu Bakkhos'a verene! Onu coşkun Satryr'ler Ana
Yıkayıp bütün kirlerini dağlarda Tanrıçadan
Tanrının delisi olana! aldılar,
Ne mutlu, yoluyla kutlayana sesini korolara
Kybele anamızın cümbüşlerini; karıştırdılar, Dionysos'a
ne mutlu, tyrsos'u sallayarak hoş gelen Trieterit
başına sarmaşıktı çelengi takarak bayramlarında
Dionysos'un ardından gidene!
Haydi, Bakkha'lar, durmayın, Koşmak ne güzel, dağlarda Bakkhos
indirin Bromios'u Phrygia dağlarından; alaylarının ardından! Sarılıp gezmek
getirin Dionysos'u, tanrı babanın tanrı benekli ceylan postuna, serilip yatmak
oğlunu, toprağa! Yakalayıp boğazlamak yaban
tekelerini. Kanlarını içmek, çiğ çiğ
yemek etlerini! Euhoi! diye bağırınca
Bromios. atılmak Lydia'nm, Phrygia'nın
dağlarına! O zaman yeryüzünde
derelerde süt akar, derelerde şarap
akar, bal akar;
yükselir sanki yerden, adı taşıyan birkaç dag ve Aydın
Lübnan buhurunun dumanları. yöresinde Nysa (Sultanhisar) adlı bir
Bakkhoş, elinde kızıl alev saçan kentin yıkıntıları da görülür.
narteks, Dionysos'un baştanrısı olduğu dağ
sihirli gür saçları rüzgârda, hangisidir? Herhalde özellikle hiçbiri, bu
koşturur peşinden dağlara düşmüş Nysa adı Olympos ve İda gibi yüksek
koroları. dağlara verilen bir genel ad olsa
Ve haykırır ruhları coşturan sesiyle: gerek, tanrı da bir doğa tanrısı olarak
''HeyBakkha 'lar, koşun, yüksek bir dağın doruğunda doğmuş ve o
koşun Bakkha 'larl dağla simgelenmekte-dir.
Irmağından altın akan Tmolos 'u Dionysos adının etimolojisi böylece
şenlendiren kadınlar! açıklanmadığı gibi (kimi mitograflar bu
Kutlaym Dionysos 'u adın İM kez doğan anlamına geldiğini
derin gümbürtülü davullarınızla; ileri sürerler, ne var ki bu açıklama
Euhoi sesleriyle çağırın Euhios Yunancada desteksiz kalır) tanrıya
tanrıyı! verilen öbür adlar da anlamsızdır.
Phrygia 'dan kopup gelen güzel Bakkhos ne demek? "Bakkheuo" diye bir
çığlıklar fiil, "bakkheion" diye bir isim geçer
karışsın, sizi dağdan dağa koşturan sözlüklerde, bunlar Bakkhos coşkusuna
kavalların tatlı seslerine ". kapılmak, Bakkhos gizemlerini kutlamak
O zaman Bakkha, sevinç içinde, anlamını taşır ve Bakkhos adının
sıçrar, çayıragiden bir tay gibi kendisini açıklamaz. Bakkhos adının
anasının ardından; Trakya kaynaklı olduğu ileri sürülse de,
atılır bir ok gibi ileri. İobakkhos olarak da karşımıza çıkması
(1) ADLARI. Bu metinde de görüldüğü
düşündürücüdür ve Bromios, Euhios ve
gibi tanrıya bir adla değil, birçok adlarla
îakkhos gibi, tanrının öbür adları gibi bir
seslenil-mektedir: Dionysos, Bakkhos,
ses benzetmesi, bir ünlemden türediği
Bromios ve Euhios, biraz ötede
kanısını uyandırır. Gerçekten de Euhios,
Dithyrambos ve başka metinlerde de
Bakkha'lar alayı nın kırda, bayırda
îakkhos ve lobakkhos. Hiçbir Olympos
kendinden geçmiş olarak tanrı coşkusu
tanrısı bu kadar çok adla anılmaz, çok
adlılık olsa olsa Anadolu Ana Tanrıçası içinde koşunca bağırdığı "Eu-hoy" ya da
Kybele ve onun benzeri Artemis'te "Euhay" seslerinden türemedir,'
görülür. Aynı kaynaktan olduğu yukarda İakkhos ise çığlık anlamına gelen
okunan parça boyunca da anlaşılan "iakkhe" sözcüğünün erkek adına
Dionysos'un adları anlamlıdır. Birincisi çevrilmesidir. Bro-mios'a gelince,
yani Dionysos adı bugüne bugün açıkça bir ses benzetmesidir ve
büsbütün açıklanmış değildir. Dio-ve gürleyen, gümbürtülü anlamındaki bu
-nysos diye İM kökenden katışıktır, Dio- sıfatın ve ondan türeme su, ateş,
Zeus'un özneden gayrı hallerinde fırtına ve davul gürültüsünü yansıttığı
görülen (Dios, Dia, Dii) kökeni görülür. Dionysos doğayla karışan,
taşımakta, ki bu köken Latince Deus'ta doğayı simgeleyen ve tanrı olduğuna
görüldüğü gibi tanrı anlamına göre, adları da insanın doğa karşısında
gelmektedir, buna Nysa eklenince, çıkardığı ses ve ünlemlerle dile getirilir.
Dionysos Nysa tanrısı, giderek Nysa Bu adlarının ardında ya da kaynağında
Ze-us'udur demek. Neymiş bu Nysa? insan düşüncesi ve mantığıyla kurulmuş
"Vahşi hayvanlar yatağı Nysa dağı" bir kavramsal sözcük arama boşunadır.
deniyor Bakk-ha'larda, tıpkı İda dağı Dionysos coşkusu, yani şarap ve
için Homeros metinlerinde söylendiği sarhoşluk insanları içinde yaşa-dıkları
gibi. Ama Nysa İda ile bir tutulmuyor, kalıpların baskısından da kurtardığı
açıklamalarda Nysa, efsanelik bir dağ içindir ki, bu tanrıya Yunanca
diye gösteriliyor: Hermes, Zeus'un "Eleutheros", hür, özgür, özgürlük veren
buyruğuyla Dionysos'u çocukken bu sıfatı takılmış, Roma dininde de
dağın perilerine emanet etmiş (tıpkı Dionysos'un Latince adı, tam bu anlama
Zeus'un Girit mağaralarında gelen Liber olmuştur.
nympha'larca büyütüldüğü gibi), bu dag
ise Homeros'un İlyada'sında
Trakya'da gösterilir (İl. VI, 133), ama (2) DOĞUŞU. Dionysos dışardan gelme
Tesalya'da, Makedonya'da, giderek İm tanrıdır, hem yabancı, hem de
Hindistan ve Arabistan'da da Nysa Hellen pan-tlıeon'una aykırı düşen bir
dağları vardır, Anadolıı'd.ı İm tanrıdır. Bu tanrıyı
benimsemekte Yunanistan'ın güçlük ne oluyor? Çelişki şöyle çözümlenmiş:
çektiği, ona karşı direndiği Dionysos Yunanistan'da doğduğu halde tanrının
üstüne anlatılan efsane ve masallarda Uzakdogu-ya bir yolculuk yaptığı -
dile gelir. Denebilir ki, bütün efsaneleri turistik bir gezi gibi bir şey - sonra da
bir tek motif üstüne kuruludur: Tepki asma kütüğü, şarap ve kendisine
ve direnç. tapınanların alayıyla birlikte yurda
Doğuş efsanesi buna örnektir: Anası döndüğü ve dışardan getirdiği bu
Kad-mos kızı Semele Zeus'la birleşir, armağanları kendi yurttaşlarına
ama seviştiği tanrının gücüne tam (Pentheus Dionysos'un teyze çocuğu
inanmamıştır ki, onu bütün araç ve olur) bin zorla benimsettiği anlatılıyor.
gereçleriyle görmek ister, böylece Oysa Euripides'in tragedyasından da
yıldırımla çarpılıp ölür. Karnındaki yedi Dionysos'un asıl kaynağı açıkça ve bütün
aylık çocuğu da Zeus alıp baldırına koyar ay-rıntılarıyla belli olmaktadır. Dionysos
ve ikinci bir doğumla meydana çıkarır. Bu bir Lydia-Phrygia tanrısıdır, Homeros
ikinci doğum motifini Athena'da da destanlarında düpedüz Asia diye anılan
görmüştük, şu farkla ki Athena Zeus'un yöreden gelmedir. Bakkha'lar korosunun
kafasından, Dionysos ise baldırından İlk sözü "Asia topraklarından
doğar. Efsanenin anlam ve simgesi de geliyorum" ve "Tmolos'u aştım" deyimi,
şudur: Hellen'lerin baştannsı Zeus'tur, tanrının kendini tanıtlamasına da
dışardan gelme bir tanrısal varlığı ne tıpatıp uygundur: "Ben Lydia'nın altın
yapıp yapıp onun buyruğuna sokmak, ovalarından geliyorum". Daha sonra da
ondan çıkmış olarak göstermek Pen-theus'la konuşurken, "Vatanım
gerekiyordu. Semele efsanesi işte bu Lydia'dır" der Dionysos. Kılığı kıyafeti;
amaçla uydurulmuş, böyle bir bağlantı tavırlarıyla bu bölgenin özelliklerini taşır
kurma çabasının ürünüdür. Bu efsanenin da ondandır ki kadınca gördüğü bu
merkezi olarak gösterilen bölge de tutumu yadırgar Pentheus. Şöyle der:
önemli: Boiotia ve başkenti Thebai "Yabancı bir sihirbazdan da
Yunanistan'da en tutucu ve gerici bir bahsediyorlar; Lydia'dan gelmiş; kokulu
yöre sayılırdı, nitekim Semele'yle saçları, sarı perçemleri, mor yanakları
doğum efsanesinden sonra, Pentheus varmış; siyah gözlerinde Aphrodite'nin
tipi de buradan çıkmıştır (Semele, sihri parlıyormuş". Davul, dümbelek, tef
Pentheus). ve flüt de Asya denilen bölgenin
törelerindendir. Dionysos'un Mani-sa-
Homeros destanlarında adı bir tek Bozdag-Sarde yöresiyle ilişkisi dram
kez geçen Dionysos için aynı tepkiyi dile boyunca sık sık belirtilir: Dionysos şöyle
getiren bir başka efsane anlatılır: der Bakkha'lara: "... Alın Phrygia'dan
Lykurgos efsanesi. Lykurgos getirdiğimiz davulları, anamız Rhea ile
Trakya'lıdır, ama o da Pentheus gibi benim için icat edilmiş olan davulları...",
kovalamaya kalkar "Dionysos'un sütnine- bu Rhea denilen tanrıça Manisa dağı
lerini", yani Bakkha'ları, bu yüzden de eteklerinde kayaya oyulmuş heykeli
ceza görür, kör edilir (Lykurgos). Ne var bulunan Ana Tanrıçadan başkası değildir.
ki İlya-da'daki bu parçada Dionysos Dionysos cümbüşleriyle Kybele'nin-
insandan korkup kaçan ve denizin kilerin bir olduğunu Bakkha'lar da
içindeki tanrılara sığınan bir ödlek gibi söyler (yuk. "Ne mutlu yoluyla
gösterilir. Homeros destanlarının kutlayana/Kybele anamızın cümbüşlerini).
zamanından Euripides'in "Bak-kha'lar"ı Kybele ve Dionysos dinlerinin özünde
yazdığı çağa kadar çok şey değişmiş ve bulunan orgiastik coşku, kendinden
Dionysos, dışardan gelme bu güçlü geçme, vect karakteri her İM tapımda
tanrı Yunanistan'da epey tutunmuştur aynı simgelere, aynı davranışlara,
besbelli. araç ve gereçlere başvurulmasıyla da
belirir, Bakkha'ların çılgınlığı Kybele
(3) KAYNAK VE NİTELİKLERİ. Sonradan törelerinde kendilerini hadım eden
ve bir amaçla uydurulduğu besbelli olan Pessinus rahiplerinin tutumunu andırır.
Semele ve Thebai hanedanından doğuş Kaldı ki gene aynı yukar-daki parçada
efsanesi, tanrının kaynaklarını açığa geçen Korybant ve Kureta gibi deyimler
vuran anlatımlarda da tutarsız Dionysos kültünü hem Kybele, hem de
değişiklikler yapılmasına yol açmıştır. Girit'li Zeus kültüne bağlamaktadır.
Dionysos Thebai'de Semele'den Her üçünün de Anadolu-Girit
doğmuşsa, ta Hindistan ve kaynağından
Arabistan'dan gelişi
fışkırdıgına hiç şüphe kalmamıştır sanın beden ve ruhu aracıyla yansıyıp
(Kybele, Zeus). oluş maşıdır. Bakkha'lar tragedyasında
Dionysos tanrının niteliklerini ele bu halin parlak bir belirtisi dile
alacak olursak, İM büyük alan ve akımı getirilmiştir: Dionysos hem tanrıdır,
kavradığı göze çarpar. IMn bir doğa hem insan. Bakkha'lar yerine ve anına
tanrısıdır, topraktan fışkıran bitkileri göre kadın kişiliğinden vahşi hayvana,
ve bu bitkiler arasında insanı en çok yırtıcı azmana dönüşür, böylece
etkileyenleri, yaşamına yön verenleri gerçeğin gerçeküstüne ulaşması ve
simgeler. Kybele ve öbür doğa tanrıları gerçeğe gerisin geri inmesiyle doğal bir
gibi, doğayı en belirgin biçimlerle kasırga olan hayatın dalgalan yansıtılmış
yansıtan dağlarda, ormanlarda, yabani olur. Bu dalgalanmanın insanlık
hayvanlar ve yaratıklarla bir arada dünyasında açtığı yaralar, yarattığı
yaşar ve coşar gösterilir. Osi-ris, korkunç dramlar, facialar, afetler
Adonis, Attis gibi doğanın mevsim tragedya denilen o şaşırtıcı, tüyler
mevsim değişmelerini de kişiliğinde ürpertici hayat aynasında görülür.
simgeler. Dionysos her bakımdan Kişinin bilinçüstü ve bilinçaltına dek
doğaya çevriktir, ama onun simgelediği erişebilmesi bu tanrının etkisiyle
asıl büyük kuvvet doğanın kendisi değil, olmuştur. Dionysos tanrının insana
insanla doğa arasında bir ilişki, insanı verdiği bu gücü akıl ölçüsüne vurup
doğanın sırlarına erdiren büyülü bir değerlendirmek Eu-ripides'in
güçtür. Yunan dili bu güce eren insanın "Bakkha'lar" oyununun belli başlı bir
durumunu İM sözcükle yansıtmıştır: konusudur. Kaba aklı simgeleyen
"Mainomai" ve "enthousiasmos". Doğa Penthe-us Bakkha'ların çılgınlığını bir
sırlarına ve gücüne ermek, yani ayıp, törelere ve ahlaka karşı işlenmiş
tanrılaşmak, insan için ulaşımı en çok bir suç sayar. Oysa tam tersine bu
özlenen bir aşamadır. Dionysos bu coşku insanı doğayla birleştiren, ona
ereğe varmanın yolunu herkes için ve cenneti yeryüzünde yaratan bir
kolay kolay açar: Bu yol şarap ve mutluluktur. Asıl akıl yolu da bu
sarhoşluktur. Asma kütüğünün mutluluğa erişmenin çarelerini arayıp
yeryüzüne yayılmasıyla uygarlığın bulmaktır. Bu gerçek "Bakkha'lar"
buğdaydan sonraki aşaması tragedyasında kimi kez kâhin
gerçekleştirilmiş, ama insanlığın Teiresias'ın, kimi kez de Bakkha'ların
evresinde de yalnız tarımla açılamayan ağzından şöyle dile getirilir:
bir çığır açılmıştır, insan ancak şarabı
elde ettikten sonradır ki, yaratıcılığın Teiresias — Yalnız ikimiz doğru
kökeninde bulunan değişim yapma düşünüyoruz; ötekilerin akılları
gücüne kavuşmuştur. "Mainomai" de başlarında değil... En yüksek zekâların
"enthousiasmos" da işte bu tanrıya varacağı hikmet bile onlar karşısında
erme, tanrıyla karışma ve tanrılaşma âcizdir... Senin (Pentheus'un) sözlerinde
yetisini dile getirir. Adlan sağduyudan eseryok... Senin alaya
aldığın bu yeni tanrının Yunan
"mainomafden türemiş olan dünyasında ne büyük bir yer tutacağını
Mainad'lar bir çeşit çılgınlık içinde anlatmaya benim gücüm yetmez.
doğayı dolaşırlar, ama yaratıcılığın bu Delikanlı, insanlar için en başta gelen iki
tanrısal soluğun dışarıya vurmasıyla tanrı vardır: Biri Demeter tanrıça ya
elde edilebileceğini anlamıştır insan. -hut toprak; ona dilediğin adı
Dionysos işte bu gerçeği, hem doğal, verebilirsin; ölümlülerin kuru
hem de doğaüstü bir olayı dile getirip yiyeceklerini veren odur. Öteki de
Semele 'nin oğludur ve Demeter kadar
simgeler. kudretlidir: Üzüm suyunu bulup insana
veren odur. Bu içki dertlilerin derdini
Dionysos'un öbür doğa tanrılarından avutur; onu içenleri tanrı uykuya
daha etkili, dininin öbür sanat kavuşturur, onlara günlük üzüntülerini
kollarından daha üstün, şiirin en unuttutur. İnsanların dertlerine başka
insancası sayılacak bir yazın türü olan deva yoktur. Bu tanrı, insanların
tragedyayı esinlemiş olmak bu tanrının tanrıları memnun etmekiçin içtikleri
bir tek tanrısal güç olarak değil de, şarabın kendisidir; bundan ötürü
saadetimizi ona borçluyuz... Bakkhos'un
kolektif bir güç olarak sarhoşluğunda da, çılgınlığında da
gerçekleşmesinden ileri gelir. Adından geleceği görme kudreti saklıdır... Azgın
ya da adlarından da belli ki Dionysos bir kadınları Aphrodite'ye iten Dionysos
değil, bütün bir insanlık halidir. Bu değildir. Bu itiliş onların tabiatında
yüzden durgun değil, sürekli devinim, vardır; insanın tabiatında olan her şey
değişim halindedir, evrensel yaşamın deyse, bir h ikmet saklıdır ".
özellikle in-
Bakkha'lar korosu da şöyle ünler: digi için büsbütün gün ışığına çıkmamış
bir gerçektir. Halikamas Balıkçısı'nın
Bromios, mutlu tanrıların en ortaya attığı bir görüşe göre zeybekler,
mutlusu, güzelçelenklişölenlerin
baş tacil Odur koroların başında ilkçağdan kalma "İobakkhi" adlı bir
koşan, kaval sesleriyle sevinip topluluktan türemedir.
coşan; odur tanrı sofralarında, Dioskur'lar. "Dioskuroi" Zeus'un
kederleri dağıtan, akınca şarap
testilerinden pırıl pırı! özü delikanlı-ları anlamına gelir. Bu isim,
salkımın, dağılınca insanlara uyku Leda'nın oğulları Kastor'la
sarmaşıkla bezenmiş şölenlerde. Polydeuskes'e (yahut Polluks) verilir.
Tanrı Zeus'un Leda'ya yaklaştığı gece,
Zeus 'un oğlu Dionysos Leda ölümlü kocası Tyndareos'la da
düşkündür sevincine şölenlerin! yatmış. Zeus'tan Helena ile
Sever Dionysos Barış 'ı, insanları Polydeukes'i, Tyndare-os'tan da Kastor
rahata kavuşturan, çocukları ile Klytaimestra'yı doğurmuş (Tab. 12).
besleyip büyüten tanrıçayı.
Odur veren zengine de, fakire Birbirinden hiç ayrılmayan Kastor'la
de keder dağıtan şarabın Polydeukes kardeşliğin ve dostluğun
ferahlığını. Sevmez Dionysos, simgesi olmuşlardır. Efsane, omuz omza
cömert günlerin, gecelerin vererek yaptıkları kahramanlıkları
sevincine varamayan insanı. anlatır: Theseus kız kardeşleri Helena'yı
Uyaklın dediklerine, kapılma kaçırınca, Atina'ya karşı sefere
gurura ve derin düşüncelere; çıkmışlar ve Theseus'un Hades ülkesine
inan en basit halkın inandığına
onun yaşadığı gibi yaşa. indiği bir sırada onu geri almışlar, ayrıca
da Theseus'un anası Aithra'yı kaçırıp
Bu sözlerden Dionysos dininin Sparta'ya getirmişler (Aithra); Kaly-don
Euripides'in bu son tragedyasını yazdığı avına da, Argonaut'lar seferine de
İ. Ö. V. yüzyılın sonlarında Yunanistan'da katılmışlar (Argonaut'lar, Amykos) ve
ne kadar yaygın ve tutunmuş olduğunu her İM seferde yararlık göstermişler.
gösterir. Bütün insanlara seslenen Ne var ki Helena uğruna açılan Troya
Dionysos tapımı bir halk dini olmuştur. savaşında bulunamamışlardı, çünkü daha
Kara kafalıların, Pentheus gibi yarım önce talihsiz bir macerada can
akıllı yobazların kovmaya uğraştıkları vermişlerdi: Dioskur'lar Leukippos'un
bu tanrı, bin bir işkenceyle daha da İM kızı Phoibe ile Hilaira'yı kendilerine
yücelttikleri bu ermiş ilkçağda İsa dinine eş olmaları için kaçırmak istemişler, ama
örnek olmuştur ve tıpkı Meryem Ana bu kızların hem amca oğulları, hem de
nasıl Artemis'in ve Kybe-le'nin nişanlıları olan Lynkeus'la İdas
özelliklerini benimseyip tutunabilmişse, Dioskur'ların peşine takılmışlar,
İsa da ancak Dionysos dinine sırtını aralarında çıkan kavgada Kastor can
dayayarak yayılabilmiştir geniş halk vermiş, ölümsüz olan Polydeukes de
kitleleri arasına. yaralanmıştı. Zeus bu iki kardeşi
birbirinden ayırmamak için, ikisini de
(4) ETKİSİ. Dionysos dininden göğe alıp yıldızlar arasına yerleştirmiş
tragedyanın nasıl doğduğu, Dithyrambos (İkizler burcu).
denilen bu tanrıya övgünün nasıl gelişip Sparta'nın Taygetos dağında dünyaya
de akıllara durgunluk verecek bu şiir geldikleri söylenen Dioskur'lar Dor
türünü ortaya çıkardığını anlatmak bu ırkının temsilcileridir, Dor uygarlığının
sözlümün sınırlarını aşmak olur. Biz merkezi Sparta'nın Atina'ya karşı olan
Dionysos tanrının mistik akımlar, ezeli düşmanlığını simgelerler.
tarikatlar üstündeki etkisi ve özellikle
bunun Anadolu'da gelişen biçimi Dirke. Thebai kralı Lykos'un karısı.
üstünde durmak istiyoruz. Bektaşiliğin Amphi-on ile Zetos'a eziyet eder ve
cezasını bulur (Amphionj.
ve günümüze dek yaygınlığını yitirmeyen
başka tarikatların kaynağında ilkçağın Dithyrambos. Dithyrambos, tanrı
Dionysos dini bulunduğu artık herkesçe Diony-sos'a verilen bir addır.
görülen, ama daha etraflıca incelenme- "Bakkha'lar" tragedyasının bir
ce korosunda baştanrı Zeus'un ağzından şu
sözler söylenir:
DRYOPE

Gel, Dithyrambos, baldırıma gir, çıkmaktadır. Dithyrambos türüne


bir erkeğin rahminde büyü. gelince, çalgı, oyun ve sözü bir arada
İstiyorum ki, ey Bakkhos, birleştirdiği, bu terimle üçünün de dile
Thebaiseni iki kere doğmuş tanrı
diye ansın ve kutlasın. geldiği bellidir.

Kaynağının ne olduğu bilinmeyen bu Dolios. Odysseia'da, Laertes'in


sözcüğün, yukardaki Euripides bağına, bahçesine bakan ihtiyar ve
dizelerine dayanarak ve başındaki di- sadık bahçıvan. Odysseus Troya
ekine bakarak İM kez doğmuş anlamına savaşına gidince, bağlarına çeki)en yaşlı
geldiği sanılmış ve bilgin-lerce ileri Laertes'e bekçilik eden odur.
sürülmüştür. Ama hiçbir çaba sözcüğün Odysseia'nın son bölümünde Odysseus
doğru dürüst bir açıklanmasını talipleri öldürüp babası Laertes'i
sağlayamamış, Dithyrambos Yunancada bulmaya gelince, onu Dolios ve altı oğlu
Anadolu kökenli sayılan birçok sözcük sevinçle karşılarlar ve ağırlarlar.
gibi karanlık kalmıştır. Ne var ki Öldürülen taliplerin öcünü almaya gelen
dithyrambos'un hem kullanılışından, İthaka'lıları püskürtmeye yardım
hem "iambos" ve "thriambos" gibi müzik ederler (Od. XXIV).
terimleriyle ilişkisinden, Dionysos dinine
özgü bir terim olduğu anlaşılmaktadır. Dolon. Troyalı haberci Eumedes'in oğlu
İambos, Yunan şiirinde ve özellikle Do-lon çirkin, ama tez ayaklı bir
tragedyada konuşma bölümleri için adamdır. Hek-tor onu Akha'lıların
kullanılan bir ölçüdür, Yunan şiirine ilkin gemilerine gözcü olarak gönderir, bu işi
hiciv türüyle girmiş, sonra da en yaygın başarırsa ona Akhilleus'un atlarıyla
bir vezin olmuştur. Thri-ambos'a arabasını vereceğine ant içer. Ama
gelince, bu da Bakkhos alaylarında tanrı Dolon, gece keşfe çıkan Odysseus'la
şerefine söylenen bir ezginin, bir Diome-des'in tuzağına düşer ve
övgünün adıdır. Dithyrambos gibi bu yakalanır. Öldürülmemek için
sözcüklerin de Dionysos diniyle birlikte yalvarmaları yakarmaları, Tro-ya'lıları
Anadolu'dan, özellikle Lydia-Phrygia'dan ele vermeleri boşunadır. Akha yiğitleri
geldiği şüphe götürmez (Dionysos). onu amansızca öldürtükten sonra,
Bakkhos tanrının bir ses ve çalgı ölüsünü bir ılgın ağacına asarlar (İl. X,
cümbüşü içinde kendisini kutlamak için 314-464) (Dio-medesj.
kullanılan ünlem ve çağrıları kendi adları
olarak benimsediği görülür. Doris. Okeanos'un kızı Doris,
Dithyrambos'un kökenindeki anlam ne Pontos'un oğlu Nereus'la evlenir ve
olursa olsun, tanrı Di-onysos'u övmeye, Nereus kızları diye anılan elli kızı olur
kutlamaya yarayan bir sözcük olduğu (Tab. 6). Hesiodos Theo-gonia'da bu
anlaşılır. kızların bazılarının adlarını sayar
(Theog. 233-264).
Terim şu bakımdan önemli ki,
dithyrambos bir yazın türü ve özellikle Dryades. "Drys" Yunanca ağaç ve
tragedyaya doğrudan doğruya kaynak özellikle meşe ağacı anlamına gelir.
olmuş bir tür olarak gösterilir. İlk Dryad da ağaç perilerine verilen addır.
tiyatro denemeleri dithyrambos Bunların kimi ağaçla birlikte biter ve
şairlerinden doğmuştur denir. Elimizde onunla ölür, kimi de ölümsüzdür.
dithyrambos türünden birkaç örnek Kardeşleri Hamadryad'lar gibi
vardır, en ilginci Dor şairi Pindaros'tan Dryad'lar da bitkileri korur, ağaç
bilinen birkaç dizedir; bunların en sağlıklı ve canlı olduğu zaman sevinir,
dikkati çeken yönü de şu ki, tanrı yapraklarını yitirip kurumaya yüz
Dionysos için Olympos'ta Zeus'un bir tuttuğu zaman derin bir yasa kapılır.
şenlik hazırladığı anlatılır, büyük Ana Orpheus'un eşi Eurydike bir Dryad'dır
Tanrıçanın yanı başında davul ve (Hamadryades).
dümbeleklerin çalındığı, bu arada vahşi
hayvanlarıyla birlikte tanrıça Artemis'in Dryope. Dryöpe, kral Dryops'un biricik
de gelip raksa katıldığı, çam kızıdır. Oita dağının yamaçlarında
ağaçlarının altında meşaleler yanarak babasının sürülerini otlatırken, ağaç
cümbüş yapıldığı belirtilir. Bu perileri hamadryad'lar onu aralarına
dithyram-bos'tan da Dionysos dininin almışlar, türkü söyleme .un, hora
Anadolu'lu ana l.ııırıç.ıLırın ikisiyle de tepmesini öğretmişler. Kızı gören
ilişkide olduğu ortaya Apollon da ona tutulmuş. Dryope'ye
yaklaş
mak için bir kaplumbağa biçimine girmiş. de bir kavak ağacıyla bir kaynak ortaya
Kız kaplumbağa ile oynamaya başlamış, çıkmış.
onu kucağına almış, derken tanrı bir
yılan olup kızla birleşmiş. Dryope Dryops. Adı ağaç, meşe anlamına gelen
korkmuş, kaçmış, olup biteni kimseye kelimeyi andıran Dryops, Yunanistan'da
bildirmemiş. Bir süre sonra da ilk yerleşmiş Dryops boyunun atası
Andraimon adlı bir adamla evlenmiş ve sayılır. Kendisi Apollon'un oğluymuş
Am-phissos adlı bir çocuğu olmuş. derler. Önce Parnas-sos dağının
Amphissos Oi-ta'nın eteğinde aynı adı eteklerine yerleşmiş olan soyu, Dorların
taşıyan bir şehir kurmuş. Bir gün saldırısına uğrayınca, dört bir yana
Dryope oğlunun kurduğu Apol-lon dağılmış, kimi Euboia'ya, kimi
tapınağının yanında eski oyun arkadaşlan Thessalia'ya, kimi Peloponessos'a
hamadryadlara sunu sunuybrmuş ki, yerleşmişler. Kıbrıs adasına göçenler
perileri onu kapıp aralarına almışlar. bile olmuş.
Kaçırıldığı yer-
yarı bedeniyse koskoca bir yılandı

E korkunç, heryanı benek benek


amansız bir yılan.
Typhon'la çiftleştiği ve yeraltında,
Eetion. Mysia'da Thebe şehrinin kralı, yeryüzünde ne kadar korkunç köpek ve
And-romakhe'nin babası. Akhilleus onu canavar varsa hepsini ürettiği anlatılır:
çok saydığı için, öldürdüğü halde Geryon'un köpeği diye anılan Orthos,
silahlarını almamış, törenle gömmüştür. Hades bekçisi Ker-beros, bataklıklar
Nympha'lar mezarı üstüne bir karaağaç canavarı Hydra, ağzı ateş saçan
fidanı dikmişler (Androma-khe). Khimaira ve sonra da kendi dölü Or-
thos'la birleşerek Phiks'i ve Nemeia
Egeria. Romalı su perisi. Egeria dindar aslanını da doğurmuş. Ekhidna'nın ini
kral Numa Pompilius'un karısı ya da efsaneye göre Arima dağları denen
dostu olarak gösterilir. Geceleri onu Kilikia'dadır. Kendi ölümsüz olduğu için
ziyaret eder, din ve devlet yönetimi yeraltında hep yaşar, ama dölleri
konusunda ona öğütler verir, yol Herakles ve Bellerophontes gibi
gösterirmiş. Numa öldüğü zaman Egeria yiğitlerin elinden can vermişlerdir
o kadar gözyaşı dökmüş ki bir pınar (Typhon, Herakles, Bellerophontes).
oluvermiş. Nemi'deki Diana kültüyle ilgili
olarak, Caelius tepesinin eteğinde bir Ekhion. Kadmos'un Thebai şehrini
tapınağı varmış. kurarken toprağa diktiği ejder
dişlerinden doğup da sag kalan beş
Eileithyia. Zeus'la Hera'nın kızı, adamdan biridir. Kadmos'un kızı Agaue
Ares, Hephaistos ve Hebe'nin kız ile evlenir ve Pentheus'un babası olur
kardeşi. Eileithyi-a doğumlara bakan (Kadmos, Pentheus).
ebe tanrıçadır. Hera'nın sözünden
ayrılmaz, onun buyruklarını harfi Ekho. Yankıyı simgeleyen nympha
harfine yerine getirirmiş. Nitekim (Narkis-sos).
Hera'nın hışmına uğramış Leto ile Elektra. "Parlak" anlamına gelen bu ad,
Alkmene'nin doğumlarında birçok efsanelik kişilerin adı olmuştur.
bulunmamakla Zeus'un evlilik dışı
çocuklarının dogmasına engel olmaya (1) Okeanos'la Tethys'in kızı Elektra,
çalışmış (Leto, Alkmene). Pon
tos'la Gaia'nın oğlu Thaumas'a eş olur
Ekhetos. Epeiros bölgesinin efsanelik (Tab.
kralı Ekhetos kötülüğü, zalimligiyle ün 6). Birleşmelerinden şu tanrısal varlıklar
salmıştı. mey
Bu kral, sevgilisiyle yattı diye kızını dana gelir: İris (Gökkuşağı),
gözüne tunçtan iğneleri sokarak kör Harpya'lar ve
etmiş ve bir kuleye kapatmış, gene Aello (Bora) ile Okypetes (Kasırga) diye
tunçtan arpa taneleri vermiş, bunları ka
öğütür ve un yaparsa, gözlerinin natlı iki yaratık (Hesiodos, Theog. 266).
açılacağını söylemiş. (2) Atlas'la Pleione'nin "Pleiades" adlı
yedi
Ekhidna. Ejderler soyunu sayarken
kızlarından biri (Pleiades). Efsaneye
Hesio-dos Ekhidna'ya uzun bir parça göre Se-
ayırmıştır. Bu azman yaratık, Pontos'la mendirek adasında oturan Elektra,
Gaia'nın dölünden Khrysaor'la Zeus'la
Kallirhoe'den dogmadır (Tab. 6). birleşerek Dardanos'u İasion'u ve
Ekhidna şöyle tanımlanır (Theog. 295 Harmoni-
vd.): a'yı doğurmuş (Tab. 7). Adı Palladion
Kallirhoeyenilmezbir ejderha efsane
dayarattı ne ölümlülere, ne de sine de karışmıştır: Zeus Elektra'yı
ölümsüzlere elde et
benzey mek isteyince, genç kız kutsal Palladion
en. Bir mağarada doğdu bu hey
azgmyürekli keline sığınarak tanrıdan
Ekhidna. korunabileceğini
Yarı bedeni bir genç kızdı onun, sanmış, oysa Zeus buna çok kızmış ve
güzelyanaklı ve gözlerifıldır
heyke
fıldır,
li tuttuğu gibi gökten aşağıya atmış.
Troya
ovasına düşen Palladion Troya'daki
tapınak
ta saklanmış. Başka bir anlatıma göre,
Palla-
dion'u Elektra, Troya şehrini korusun
diye
kendi vermiş Dardanos'a (Palladion).
(3) Bu adı taşıyan en ünlü kişi,
Agamem-
non'la KIytaimestra'nın kızı Elektra'dır
(Tab.
15). I lomeros destanlarında adı
geçmeyen
Elektra, tragedyanın en ünlü, en çok mos'u ölümsüz kılmak için ateşe
sözü edilen bir kahramanıdır. daldırırken, Eleusis olaya tanık olup bir
Aiskhylos'un "Aga-memnon" üçlüsünde, çığlık atacak olmuş, Demeter de buna
Sophokles'in "Elektra", Euripides'in kızarak onu öldürmüş (Triptolemos).
de hem "Elektra" hem de "Orestes"
Elpenor. Odysseus'un arkadaşlarından
tragedyalarında rol alır. Antigone gibi
biridir. Büyücü Kirke'nin konağında yiyip
insanlarüstü bazı yasaları korumayı, bazı
içer, keyfeder ve Odysseus ölüler
ilkeler adına kendi kendine eyleme
ülkesine gitmek üzere yola çıkacağı
geçmeyi göze alan yiğit bir kızdır. Ne
gece fazla şarap içmiş olan Elpenor
var ki, eli kana bulandıgı, anasını
sızdığı damdan aşağı düşer ve ölür.
öldürmek gibi korkunç ve dogadışı bir
Ruhu Hades'te Odysseus'a yalvarır
suça karıştığı içindir ki, Elektra -adının
kendisini gömsün diye.
tersine - karanlık ve karmaşık bir
kişilikle canlanır gözümüzün önünde. Empusa. Tanrıça Hekate'nin
Hamlet sorununu ilkçağ tragedyasında çevresinde bulunan korkunç bir
dile getiren kişidir. Bu bakımdan görüntü. Hekate'nin insanları
tragedya yazarlarını çekmesi, korkutmak için yarattığı bu canavar
büyülemesi, karakterini çeşitli açılardan her çeşit kılığa girerek daha çok
ele almayı esinlemesi şaşılacak bir şey kadınlara ve çocuklara görünürmüş. Bir
değildir. ayağı tunçtanmış, insan etiyle beslenir
Öyküsü kısaca şöyledir-. Agamemnon ve kurbanlarını avlamak için çok güzel
Tro-ya savaşına çıktığı zaman, Elis'te bir kadın kılığma girermiş.
rüzgârların esmesini sağlamak zorunda
kalmıştır. Bunu kocasına affedemeyen Endymion.
karısı Klytaimestra, Atreusogullarının
Parlak ayın çevresinde sapışızyıldız
baş düşmanı Aigisthos'la kocasını rüzgarsızken duru gökyüzü
aldatır ve yıllar geçip Agamemnon nasıly anarsa ışıl ışıl.
dönünce İM âşık onu alçakça bıçaklarlar. Bütün doruklar, sivri kayalar ve
Gene yıllar geçer, bu kez Elektra çayırlar
delikanlılık çağına gelen kardeşi nasılserilirsegöz önüne,
Orestes'i babalarının öcünü almak üzere gökleryırtılıp da açılır,
yetiştirir. Kardeşinin önce Ai-gisthos'u, tekmil yıldızlar görünür,
sonra da Klytaimestra'yi öldürmesine ferahlaryüreği çobanın...
yardım eder. Ana katili olduktan sonra, Endymion efsanesi Homeros'un bu
Orestes'in peşine Erinys'ler takılır. birkaç dizesinden doğmuş gibidir. Ama
Elekt-ra'nın rolüyse burada biter. bu efsanenin asıl kahramanı eski adıyla
Herhangi bir pişmanlık duyduğu Latmos, bugün Beşparmak diye anılan
tragedyada söz konusu değildir. Elektra dağdır. Beşparmak dağının eteğinde
kan davasının en belirgin simgelerinden Menderes ırmağı kendi ova-sınca akarak
biridir (Orestes). bin bir dolanışla gümüşten aylar çizer.
Koca ırmak Bafa gölüne ve batıda Adalar
Elektryon. Perseus'la Andromeda'nın
denizine pırıl pırıl boşanır. Geceleri Bafa
oğlu, Alkmene'nin babası (Alkmene).
gölü tepsi dolusu gümüştür.
Elephenor. llyada'da adı geçen Abant Beşparmakların görkemi insan
önderi. Abant'lar Euboia yarımadasına hayalini uzak geçmişlere, kıtaları sarsıp
yerleşmiş bir kavimdir. Elephenor, dağlan birbirinin üzerine yığan büyük
Helena'nın eski taliplerinden olduğu için yersarsıntılan çağına götürür. Beş
otuz gemiyle katılır Troya savaşına. doruğunu bir elin beş parmağı gibi göğe
Homeros'a göre Agenor'la savaşırken uzatan bu dağa bakarken o depremlerin
öldürülür (İl. IV, 463-472). Başka bir gürleyişini duyar gibi olur insan. Ama
efsane onun Troya'dan döndüğü ve ay ışığı bu dağların sertliğini şeker gibi
önce Sicilya açıklarında, sonra da eritir ve çatık kaşlarını çözer. O zaman
Epir'de şehir kurduğunu anlatır. insan bir dünya manzarası değil,
yeryüzüne paldır küldür yıkılmış bir
Eleusis. Eleusis şehrine adını veren cennet görmüş gibi olur.
efsane-lik kişi. Hermes'in oğlu ve Endymion efsanesi işte bu dekor
Triptolemos'un babası olduğu söylenir. içinde doğdu. Endymion, Beşparmak
Demeter Triptole- dağında sürü-

10(1
I.OS

lerini otlatan bir çobanmış. Kavalından ne dilesin, ölümsüz bir uykuyla uyumayı
başka bir varlığı olmayan yoksul bir dilemiş.
çoban. Gündüz kayadan kayaya hoplayan O gün bugün Beşparmak dorukları ay
boynuzlu, sakallı kara keçilerini gözler, ışığında karlı gibi ağarır. Ulu çamları
yamacın mis kokulu kekiklerini yiyen uyuyan ve ışıklı düşler gören insanlara
sürünün titrek meleyişlerine kulak benzer. Nereden geldiği belirsiz bir
kabartırdı. Kavalı Endymion'un biricik esintiyle yaprakları ürperir, fısıldaşır
dostu, sırdaşıydı. Dağlarda yapayalnız zaman zaman. Ay ışığı göklere parmak
yaşamanın verdiği hürlük, açıklık uzatan doruklardan aşağı şu şırıltısı gibi
duygusunu da, kalabalık şehirlerde şarıl şarıl akar. Yamaçlarda çobanların
oturan hemcinslerine özlemini de hep bu yaktığı ateşler mavi mavi tellenen ince
kavala söylerdi. Endymion'un kavalı dumanlar salar. Endymion'un kavalı
yalnız çobanın sevincini, özlemini yankılanır kayadan kayaya. Hep aynı
söylemekle kalmaz, kara dorukların, yeşil sestir o, dağların ıssızlığını, insanların
çimenlerin, bulut bulut yapraklarıyla özlemini söyler. Ayın çevresinde yıldızlar
sağa, sola serpilmiş ağaçların, cıvıl cıvıl kıpırdaşır. Gökler sanki yırtılmış,
akan suların da seslerini duyururdu. açılmıştır. Beşparmak'ların çobanı
Bu ıssız dağlarda Endymion'u ne Endymion'un ışıklı, ölümsüz mutluluğunu
gündüz kavalını üflerken, ne gece taze gözümüzle görebiliriz.
çayırın üstüne uzanıp sere serpe
uyurken kimsecikler görmezdi. Yalnız, ay Entoria. Roma'da Saturnus tapınağının
ışığı görürdü onun gürbüz bedenini, kuruluş nedenini açıklamak için Erigone
erkekçe güzelliğini. Ay tanrıçası Selene, örneği üzerine uydurulmuş bir efsane
Endymion'a baka baka, gönül vermiş (Erigone). Tanrı Saturnus, İtalya'da
ona. Her gece üzerine eğilir, gümüş bulunduğu Altın Çağda İkarios adlı bir
ışığıyla onu sarıp çayırın üstüne yatınca köylünün kızı Entorlii ile birleşmiş, biri
kollarını sevgilisine açardı. Selene de lanus, dört oğlu olmuş. İka-rios'a da
gökte ne zaman doğarsa, nerede üzüm kütügüyle şarabı bağışlamış. Ama
doğarsa, hemen çobanına koşar, Roma köylüleri bunun kıymetini bilme
gövdesini ışınlanyla sarar, öperdi. dikleri için, tanrı veba salmış ortalığa,
Ne var ki, Selene bazı gece daha çok, sonun da Roma'lılar Capitolium tepesinin
bazı gece daha az kalırdı sevgilisinin eteğinde Saturnus'a bir tapınak
yanında. Ayın Endymion'la hiç kurmakla yatıştırmışlar tanrıyı
birleşmedigi karanlık geceler de vardı. (Saturnus, lanus).
Onlar Beşparmakların dorukları gibi Enyalios. Savaş tanrı Ares'in ek
kara, korkulu bir bekleyiş içinde geçerdi.
adlarından biri.
Ama bu bekleyiş uzun sürmez, ilk ay
gökte gözüktü mü, Endymion'la Selene Enyo. Savaş tanrı Ares'in çevresinde
gene kavuşurlar, denizden yeni çıkmış bulunan bir tanrıça. Çokluk, onun
balıklar kadar serin, diri, parıltılı Ares'in kızı olduğu söylenir, Hesiodos,
gövdelerini birbirlerine degdirirlerdi. Phorkys'le Ke-to'nun kızları Graia
Her buluşmada ilk defa buluşu-yormuş (Kocakarı)'lardan biri sayar onu
gibi olurlar, hiç tatmadıkları bir tadı (Theog. 273). Homeros ise Ares' in
dudaklarında eme eme duyamazlardı. yanından ayrılmayan ve "iller yıkan" bir
Her öpüşte gövdeleri daha da tanrıça olarak tanımlar ve şöyle der
aydınlanır, tepeden tırnağa nur (İl. V, 592):
kesilirdi, Endymion'la Selene için sevgi,
ışığın ta kendisiydi. ... Başlarında Ares vardı, birde ulu
Enyo, amansız kavganın dizginini elinde
Ölümsüz tanrılar kimi zaman kıskanır tutardı o.
insanların mutluluğunu. Sevgiyle
insanların bir çeşit ölümsüzlüğe Eos. Homeros'un "gül parmaklı" diye
ermelerini, tanrılara denk gelmelerini tanımlayıp destanlarının hemen her
istemezler de ondan. Ama tanrıların bölümünün başında andığı şafak tanrıça
tanrısı Zeus, Selene ile Endymion'un Eos'u, Hesiodos Titan soylu Theia ile
bu hep yenilenen bitimsiz sevgilerinden Hyperion'un birleşmesinden doğmuş ve
hoşlanmış, Beşparmak dağlarının yoksul Helios (Güneş) ile Selene (Ay) tanrıların
çobanına bir armağan vermeyi kurmuş. kardeşi olarak gösterir
Dile benden ne dilersen, demiş ona.
Endymion da
ı.rnrı ıcxs
(Tab. 4). Eos'un evliliklerini şöyle İM kral soyunun atası olacak Epaphos
anlatır He-siodos (Theog. 378 vd.): da anası lo gibi tanrıça Hera'nın
Şafak tanrıça Astraios la birleşip hıncına uğrar (lo). Çocuk doğar doğmaz
coşku yürekli rüzgârları doğurdu, Hera'nın buyruğuyla Kureta'lar onu
gökleri arıtan Zephyros 'u, azgın alıp kaçırır. İo bu kez oğlunu aramaya
esişti Boreas 'ı ve Notos 'u. çıkar. Ama Zeus Kureta'ları öldürür ve
Rüzgârlardan sonra Şafak tanrıça İo'yu Suriye'ye Epaphos'un bulunduğu
günün müjdecisi Şafak yıldızını Byblos'a yöneltir. lo Epaphos'u alıp
doğurdu ve göklerin çelenk çelenk Mısır'a döner. Epaphos manevi babası
yıldızlarını.
Telego-nos'tan sonra Mısır tahtına
Sonra Tithonos'la birleşip konar ve Nil ırmağının kızı Memphis'le
Habeşistan kralı Memnon'u, evlenir. Kızı Libya, torunları da
Kephalos'la birleşip Phaeton'u Agenor'la Belos'tur (Agenor).
doğurur. Efsaneye göre, Eos bir Hellen'ler Epaphos adının "dokunma,
sabah Ares'le de sevişmişti, onu üstüne el değdirme" anlamına geldiğini
kıskanan Aphrodi-te gül parmaklı ileri sürerlerdi. İo Mısır'a gelince Zeus
tanrıçayı durmadan âşık olmakla elini sırtına deg-dirmiş ve böylece gene
cezalandırmış. Eos sevgililerini kaçırır- kadın olmasını ve oğlunu doğurmasını
mış: Dev Orion'u Delos adasına sağlamış. Oğluna da bu nedenle Epaphos
kaçırmış, Kephalos'u Suriye'ye, İlos'un adı konmuş. Aslında Epha-phos bazı
oğlu, yani Tro-ya soyundan olan ilkçağ yazarlarının da belirttiği gibi
Tithonos'u da Habeşistan'a kaçırmış; Mısır'ın öküz biçiminde simgeiendirilen
Güneş'in ülkesi sayılan Yüzü Yanıklara Apis tanrının Yunancalaştırılmış
Eos'un oğlu Memnon kral olmuş, biçimidir.
Memnon Troya savaşından bir sonuç
alınmadığını görünce, gelmiş Akhilleus'a Epeios. Troya savaşına otuz gemilik
karşı çarpışmış ve onun elinden bir filo ile gelen Akha önderi. Savaşta
vurulmuş (Memnon). Tithonos'a gelince, pek başarılı olmayan Epeios, bazı
Eos onun için ölümsüzlük istemiş alanlarda üstün yararlık göstermiştir:
Zeus'tan, tanrı da bağışlamış ona bunu, Patroklos için düzenlenen yarışmalarda
ne var ki Eos sürekli olarak genç yumruk dövüşü birinciliğini alır.
kalmasını istemeyi unutmuş, bu yüzden Epeios'un başka bir yararlığı Troya'ya
yıllar geçince Tithonos buruştukça sokulacak olan tahta atı yapmış
buruşuyor, küçüldükçe küçülüyormuş, olmasıdır. Onun sözü Odysseia'da
Eos onu bir saraya kapatıp kimselere geçer (Od. VIII, 493 vd.).
göstermez olmuş, ta ki sonunda onu Troya dönüşünde önderi Nestor'dan
bir çekirge haline sokmuş (Tithonos). ayrı düşen Epeios Güney İtalya'ya
varır ve orada bir şehir kurar. Orada
Epaphos. Epaphos, io'nun tanrı yaptırdığı bir Athena tapınağına tahta
Zeus'tan olan çocuğudur (Tab. 10). atı yapmak için kullandığı bütün
inek biçiminde dünyayı dolaştıktan avadanlıkları tanrıçaya adamış derler.
sonra lo Mısır'a varır ve oğlunu orada
doğurur. "Zincire Vurulmuş Ephialtes. Bkz. Aloeusoğulları.
Prometheus"ta İo'ya geleceği şöyle
Epigon'lar. Thebai'ye karşı Yediler'in
bildirir (Aisk. Prom. 846 vd.):
seferi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu
O ülkede, karanın bittiği yerde, Nil'in kez Epigon'lar, yani birinci sefere
tam ağzında, bir set üstünde Kanobos katılan önderlerin oğulları ikinci bir
adında bir şehir var dır. Zeus orada saldırıya kalkışmayı düşünürler. Delphoi
akıl sağlığını geri verecek barışçı bilicilerinden aldıkları bilgi şudur:
elinin dokunuşuyla. Doğuracağın
çocuğun adı kara Epaphos Başlarında Amphiaraos'un oğlu Alkmai-
olacak on bulunursa, zaferi kazanacaklardır.
Zeus'un bir dokunuşuyla doğacağı Ne var ki Alkmaion ikirciklidir. Anası
için. İşte o toplayacak ürünlerini Eriphyle, nasıl bir zamanlar kocası
taşkın Nil'in suladığı toprakların. Amphiaraos'u kandırmış-sa,
Ondan sonraki beşinci kuşaktan elli Polyneikes'in oğlu Thersandros'tan
kız Argos 'a istemeye istemeye armağanlar alarak Alkmaion'u da
dönecekler Yakınlarıyla evlenmekten kandırır (Eriphyle). Sefere katılanlar
kurtulmak için. şunlardır: Amphiaraos'un İM oğlu
Alkmaion'la Amphilokhos,
Adrastos'un oğlu Aigialeus, Tydeus'un birçok çocukları olmuş, bunlardan yedi
oğlu yiğit Diomedes, Parthenopaios'un kı/ı birbirini o kadar çok severlermiş ki,
oğlu Pro-makhos, Kapaneus'un oğlu biri ölür se, öbürleri de canlarına
Sthenelos, Poly-neikes'in oğlu kıyacaklarına ant içmişler. Günün
Thersandros ve Mekisteus'un oğlu birinde Atina Eleusis'le savacı girmiş ve
Euryalos. Epigon'lar saldırıya Thebai Eleusis'e yardım eden Trakya kralı
çevresindeki köy ve kasabaları yok Eumolpos'a karşı koymak zorunda
etmekle başlarlar. Thebai'liler, kalmış. Bu savaşı nasıl iyi bir sonuca
Eteokles'in oğlu Lao-damas'in eriştirebilecegl sorusunu Delphoi
önderliğinde şehirden çıkıp saldırıya bilicisine sormuş. Aldığı cevap şu: Kral
girişirler, ama Laodamas Alkmaion'un yedi kızından birini kurban ederse
kargısı altında can verir, Thebai'liler de zaferi kazanacaktır. Erekhteus bir
püskürtülür. O gece, bilici Teiresias'ın kızını kurban eder, öbür altısı da
verdiği öğüt üzerine Thebai'liler şehri intihar ederler. Savaşta, Poseidon'un
boşaltırlar, ertesi sabah Epigon'lar bir oğlu olan Eumol-pos'u yenince
girer ve Thebai'yi yağma ederler, deniz tanrı öfkelenir ve Zeus'tan
aldıkları doyumluğun bir bölümünü Erekhteus'u öldürmesini ister. Zeus
Delphoi'deki Apollon tapınağına bahtsız kralın üstüne yıldırımını salar.
adarlar.
Erigonc. İkarios adlı bir Atina'lının
Epimetheus. Titan İapetos'la kızı. Tanrı Dionysos Yunanistan'a ilk
Klymene'nin oğlu, Atlas, Menoitios ve geldiğinde İkarios'un evinde konuk
Prometheus'un kardeşi (Tab. 3). kalmış, buna karşılık ona asma
Epimetheus îapetos oğullarının en kütügüyle şarabı armağan etmiş. Kızı
akılsızı ve bu bakımdan Erigone'yle sevişmiş ve Staphylos
Prometheus'un tam karşıtıdır. Zeus (üzüm) adlı bir oğulları olmuş. Bir gün
onu Prometheus'a karşı kullanır: tanrı İkarios'a bir tulum dolusu şarap
Prometheus'u ve onunla birlikte, vererek, komşularını şölene çağırmasını
desteklediği insan soyunu yok etmek ve onlara şarabı tattırm.ı sini söylemiş.
için yarattığı kadını Epimetheus'a Ama sarhoş olan komşular İka rios'un
armağan olarak yollar (Hes. İşi. 84 kendilerini zehirlediğini sanmışlar, onu
vd.), o da Prometheus'un Zeus'tan sopalarıyla vurup öldürdükten sonra,
armağan alma dediğini unutur ve ölüsünü götürüp bir yere atmışlar.
tanrıların özene bezene yarattıkları Köpeği, Erigone'ye babasının atıldığı
Pando-ra'yı alır, onunla evlenir yeri göstermiş, kız da üzüntüsünden
(Pandora). oradaki bir ağaca asmış kendini. Tanrı
Atinalıları şöyle cezalandırmış: Bir
Epimetheus Yunan mythos'unda delilik salgını baş göstermiş şehirde,
Adem'in rolünü oynar, ne var ki ondan genç kızlar çıldırıp asıyorlarmış
çok daha silik bir tip olarak çıkar kendilerini. Delphoi bilicisi bu olayı
karşımıza. Prometheus'la Pandora'nın İkarios ve Erigo-ne'nin ölümleriyle ilgili
kişilikleri onu büsbütün siler. gösterince, Atina'lılar Erigone için bir
Epimetheus'la Pandora'dan, bayram düzenlemişler. Bu bayramın bir
Deukalion'un karısı olacak Pyrrha benzeri de Roma'da vardı (En-toria).
doğar.
Erikhthonios. Atina'nın ilk krallarından
Erato. Zeus'la Mnemosyne'den biri (Tab. 24). Adı "yün" ve "toprak"
dogma dokuz Musa'lardan biri. anlamına gelen İM kökten türemedir.
Sanatlardan lirik şiiri ve özellikle aşk Efsaneye göre, Erikhthonios tanrı
şiirini simgeler ve esinler (Musa 'lar). Hephaistos'tan dogmadır. Günün
Erebos. Yeraltı karanlığını simgeler. birinde tanrıça Athena Hephaistos'un
Ere- işliğine silah ısmarlamaya gelmiş. Topal
tanrı birdenbire tutulmuş ona,
bos, yeryüzünde karanlık saçan Nyks
dayanılmaz bir istek duymuş ve
gibi Khaos'tan dogmadır. Erebos'la
başlamış kaçan tannçayı kovala maya.
Nyks birleşirler ve ışıklı varlıklar
Topal olduğu halde, yetişmiş ona ve
meydana getirirler: Ai-ther (Esîr) ve
sarılırken, spermasını bacağına akıtmış.
Hemera (Gün, Gündüz). Ki/ oğlan kız tanrıça bir yün bezle
Erekhteus. Atina kralı, Pandion'un spermayı silip, likslnerek yere atmış.
oğlu, Erikhthonios'un torunu (Tab 24). Toprak ana döllenmiş,
Dedesinin efsanesinden ayrılmayan
efsanesi sonradan başka katkılarla
değiştirilmiştir. Erekhteus'uıı
ERİNYS'I ı R

bundan, bir erkek çocuk çıkarmış dır, ne var ki Yunanlıların sık sık
ortaya. A-thena da çocuğu Kekrops'un başvurduğu "euphemismos" denilen bir
kızlarına emanet etmiş (Aglauros). dil çaresiyle Erinys'lere "Eumenides"
Bebeği sepette iki yılan arasında gören yani "iyi niyetliler" adı takılmıştır.
Kekrops kızları çıldırarak kendilerini Bundan amaç, amansız tanrı-çaları
Akropolis'ten aşağıya attıktan sonra, yatıştırmak, kötülüğü iyiliğe
Erikhthonios - ki topraktan dogma çevirmelerini sağlamaktır. Aynı görüşle,
bütün yaratıklar gibi yılan kuyrukluymuş sert ve tehlikeli olarak bilinen
- Athena'nın tapınağına kadar sürünmüş Karadeniz'e "Pontos Euksei-nos" yani
ve kalkanının altına girerek büyümüş. konuksever deniz denirdi. Eumenides
Kutsal alanda yetişen bu gence kral tragedyasında babası Agamemnon'u
Kekrops sonradan Atina krallığını öldüren anası Klytaimestra'dan öç alan
vermiş. Bir Nympha ile evlenen Ores-tes'in peşine takılan Erinys'ler
Erikhthonios Pandion'u yaratmış, sonunda birer af tanrıçasına
Pandion'dan da Erekh-teus dolmuş dönüşürler, Orestes de böylece
(Erekhteus). suçundan ve çektiği vicdan azabından
Erikhthonios'un dört atlı arabayı arınmış, kurtulmuş olur. Bu sürecin nasıl
keşfettiği ve Atina'ya para ve sahneye konduğu üzerinde durmadan
"suç" kavramını incelememiz gerek.
Panathenaia bayramı gibi yenilikler
getirdiği söylenir. İnsan ne zaman suç işler, yani adam
öldürür? Yunan efsanesinde adam
Erinys'ler. Kimi zaman bir, kimi zaman öldürme çokluk bir yanılgı sonucunda
birçok, kimi zaman da üç olarak olur: Ate tanrıça insanı gaflete düşürür
gösterilen öç alma tanrıçaları ve insan istemeyerek, kimi zaman
Erinys'lerin doğumunu Hesi-odos şöyle bilmeyerek öldürür, kan döker. Bir de
anlatır: Kronos anası Gaia'nın verdiği kan davası güderek, kısas kurallarını
tırpanla Uranos'un hayalarını keser uygulayarak adam öldürür. Her İM halde
(Theog.276vd.): de suçundan arınmak için çareler
vardır, insan tanrılara yakarmak,
Koca Uranos geldi kara geceyle, kurbanlar kesmekle affını sağlayabilir.
indi yere arzudan yanıp tutuşarak,
yaklaşıp sardı toprağı boydan boya. Zeus'un kızları sayılan Litai (Yalvan)
Ama pusuda bekleyen oğlu tanrıçalar suçlular adına aracı olurlar,
uzattı sol elini ve sağ elindeki tırpanla Zeus'tan bağışlamayı elde ederler
koskoca, upuzun, sivri dişli tırpanla (Yalvarırlar). Suçtan arınma yalnız
biranda kesti babasının hayalarını tanrılar katında değil, insanlar arasında
ve kaldırıp attı arkasından bir yere. da mümkün olmalıydı; Homeros
Ama boş değildi elinden savrulup dünyasında bu suçun cezası bizim hak ve
giden: hukuk anlayışımıza göre hafiftir:
Kanlarfışkırıp saçıldı içinden
ve hepsi gömüldü kaldı toprağın Yurdunda adam öldüren yurdu için bir
bağrında, pislik, bir uğursuzluk sayılır, bu yüzden
ve bunlardan gebe kalan toprak yıllar de sürülür, kendisi gidip sığınacak bir yer
sonra bulmalı, kendisini arındırmayı göze alan
doğurdu yaman Erinys'leri, öç bir temiz adam bulmalı ve ona hizmet
tanrıçalarını. etmelidir. Homeros destanlarında adı
geçen birçok ünlü yiğitler suç işlemiş
Bu tanrıçalarla birlikte Devlet ve kişilerdir. Sürgünde yaşarlar, ama
Orman perileri doğmuştur, der konuklan seven ve koruyan Zeus tanrının
Hesiodos. Sayılarını ve isimlerini kolu kanadı altında bulunduklarından
vermez. Sonraları Erinys'lerin üç kadın sürgünleri tatlı gelir onlara. Bunlardan
ve adlarının da Alekto, Tisiphone, Me- biri Patroklos, öbürü de AkhiUeus'un
gaira olduğu kabul edilmiştir. lalası Phoiniks'tir. Her ikisi de
Erinys'ler suçu işleyenin ve özellikle yurtlarından kovulmuş, Peleus'un yanına
adam öldürenin peşine takılan köpekler sığınmış kişilerdir (Patroklos, Phoiniks).
diye düşünülür; bu köpekler dişidir, kan Ne var ki işledikleri suçlar Erinys'lerin
kokusunu hemen alıp koşarlar ve peşine kovalamasını gerektirmez. Öç köpekleri
takıldıkları suçluyu sonsuzca kovalayarak herhangi bir adamı öldürenlerin peşine
çıldırtırlar. Erinys' lerin en çok rol takılmaz, onlar babasını ve özellikle
oynadıkları şiir eseri Aiskhy-los'un anasını öldüren suçluyu kovalarlar.
"Agamemnon", "Khoephoroi" ve "Eu- Yunan mythos'unda ünlü bir ba-
menldes" trilogia'sıdır. Bu eşsiz
tragedya anıtinda son oyun Erinys'lerin
adını taşımakta-
I.UİNYS'l.l
.K

ba, bir de ana katili vardır: Oidipus'la ben.


Orestes. Oidipus babası Laios'u
bilmeyerek öldürür, gördüğü ceza
korkunçtur, oysa Orestes bile bile
öldürür anası Klytaimestra'yı. Alk-
maion gibi o da babasının kanına giren
anasını öldürür, ama suçu
Alkmaion'unkinden daha da ağırdır,
çünkü daha hesapb, daha bilinçlidir
(Alkmaion).
Agamemnon tragedyasında Mykene
kralıyla birlikte Troya'dan dönen bilici
Kassandra, Aigisthos'la
Klytaimestra'nın cinayet hazırladıklarını
sezer ve bu sezgiyi şu sözlerle dile
getirir (Ağam. 1186 vd.):
Bir koro var ki, hiç ayrılmıyorbu
evden,
tek sesli söylüyor ezgilerini,
ama sesi kulağa hoş gelmiyor,
övgü değil çünkü söyledikleri,
insan kanı içmiş yüreklenmek için,
evet, insan kanı içmiş
bu evde oyalanan koro.
Zoratarsm onu bu konaktan:
Aynı soyun Erinys 'leri bunlar.
Piyesin sonunda sahnede
Agamemnon'la Kassandra'nın yan yana
yatırılmış ölüleri görülür. Mykene'de
yönetimi ele alan çift kendi ölülerinin
öcünü almak için kralı ve Troyalı
tutsağını öldürmüşlerdir. Bunların öcünü
alacak kuşak da yetişmekte, yedi yıl
sonrasını gösteren "Khoephoroi" (Sunu
taşıyan kızlar) adlı tragedyada Orestes
öç alıcı olarak anasının karşısına
dikilmektedir. Klytaimestra oğlunun ne
amaçla geldiğini anlayınca, urbasını
yırtıp memesini gösterir ve Orestes'in
ayaklarına kapanarak yalvarır. Ana oğul
arasında şöyle bir konuşma geçer
(Khoe. 922 vd.):
Klyt. —Ananı mı öldüreceksin, yavrum
benim ?
Or. —Seni ben değil, kendin
öldüreceksin. Klyt. —Ama bak, ananın
kinli
köpeklerinden
sakın Or. — Ya babamınkilerden nasıl
kaçarım
senden
sakınırsam ? Klyt. —Diriyken boşuna
mı yakarıyorum
bir mezara karşı ?
Or. — Babamı öldürdün ya, senin de
ölmen
gerek
. Klyt. — Demek bir yılan doğurmuş,
büyütmüşüm
Orestes anasını öldürür, daha önce
Algis thos'u da vurmuştu, sahnedeki
kapı açılıp ge ne ikisinin ölüsü görülür.
Orestes eylemini haklı gösterir: Evet,
der, anamı öldürdüm, ama o da babamı
öldürmüştü, tanrıların tiksindiği pis bir
kadındı anam, oysa benim elime güç
katan, Pytho tanrısı Loksias'tır, yani
Apollon'dur. Böyle konuşurken,
birdenbire yanı başında kara urbalı
kadınlar belirir, bakar ki Gorgo yüzlü,
saçları yılanlarla örülmüş Erinys'ler
bunlar. Ellerinden taptaze kan
damlamakta. Orestes bağırır, çağırır ve
deli gibi atar kendini dışarıya. Koro
yakınır. Atreus' tan bu yana üçüncü
ölüm kasırgasıdır bu. Sonu nereye
varacak? Ate'nin öfkesi dinecek mi?
Üçüncü "Eumenides" tragedyası
Delphoi tapınağının önündeki bir
sahneye açılır: Apollon'a sığınmış olan
Orestes evrenin göbeği sayılan taşın
üstüne yıkılmış, yalvarmaktadır.
Erinys'ler korkunç hırıltılarla dört
dönmektedir çevresinde. Apollon gelir,
onla rı uyutur, derken Klytaimestra'nın
tayfı dürter, uyandırır köpekleri,
Apollon oklarıyl onları kovduktan sonra
sahne değişir ve Ati-na'daki Akropolis
görülür. Orestes'in davası Athena'nın
tapınağı önünde görülecektir bu kez.
Tam bir mahkeme sahnesidir bu. İki
hak ve hukuk anlayışının çarpıştığı bir
mahkeme: Geleneksel kısas kurallarını
simgeleyen Erinys'ler, kendini ve
eylemini savunan bir insanla karşı
karşıya gelip tartışmaktadırlar, sonuç
mahkemenin vereceği oylara bağlıdır.
Orestes Athena tanrıçanın verdiği bir
oy fazlasıyla beraat eder. Böylece tanrı
kararı, kader ağırlığı yerine insanların
mahkemesi, yani Areopagos kurulmuş
olur. Tragedyanın sonunda yenilgiye
uğrayan Erinys'ler korosu öfkeyle
çekilmek üzeredir ki, Athena onları
Atina'nın koruyucuları olarak şehirde
kalmaya çağırır, buna karşılık Atina
halkından sonsuz saygı göreceklerdir.
Erinys'ler değişir, iyi niyetliler diye
çıkarlar ortaya, bunun simgesi eski
hukukla yeni hukuk anlayışının
birleşmesi olsa gerek. Erinys'ler
bundan böyle Atina'ya bet bereket
saçacak tanrıçalar olarak intikamı değil,
adaleti gerçekleştireceklerdir.
Aiskhylos'un, Atina din ve devlet
anlayışını yüceltmekte ve yeni yeni
kavramlar kurup, onları
canlandırmaktaki
ustalığı bu üçlüde en yüksek zirvesine ği kararı Paris'in yargısına bırakılır
erişmiştir. (Paris). Bu kavga Troya savaşı gibi yüce
Zaman geçince, Erinys'ler, insanları bir çatışmanın kaynağıdır.
yeraltında cezalandıran tanrıçalar
olarak görülmeye başlar. Eski Eros. Eros, ilkçağın en eski
metinlerde beliren bu inanış Vergilius'un metinlerinden beri evrende birleşme ve
"Aeneis" destanında dile gelmektedir: üretmeyi sağlayan doğal bir güç olarak
Erinys'leri Tartaros'un dibinde ruhlara karşımıza çıkar. Hesiodos yaratılışı
ellerindeki kamçılar ve yılanlarla korku anlatırken Khaos'tan hemen sonra
salıp eziyet eder görürüz. Cehennem Eros'u sayar, onun etkisini insan
kavramına yaklaşan bu görüşler Roma dünyasında açıkça gördügü'halde, ilk
mythos ve şiirinde Etrüsk etkisiyle tanrılar arasına nasıl yerleştireceğini
gelişmiş olabilir. iyice bilemez, ama bu evrensel ilkeyi
gene de saymış olmak için şöyle der
Eriphylc. Argos kralı Talaos'un kızı ve (Theog. 116 vd.):
Ad-rastos'un kızkardeşi. Thebai efsane
çemberiyle ilgili öyküsü Adrastos, Khaos 'tu hepsinden önce varolan,
sonra geniş göğüslü Caia, Ana
Amphiaraos ve Alkmaion adları altında Toprak... Ve sonra Eros, en güzeli
anlatılmıştır. ölümsüz tanrıların, oEroskielini,
ayağınıçözer tanrıların, ve insanların
Eriş. Ne kadar belalı tanrı ve tanrıça da, tanrıların da ellerinden
varsa, ölüm ve yıkım getiren ne kadar alır
varlık varsa hepsi Nyks (Gece)'ten yüreklerini, akıl ve istem güçlerini.
dogmadır. Kavga tanrıça Eriş, İhanet,
Karasevda ve İhtiyarlık gibi tanrılaşmış Ama daha sonra, Eros'un devler,
kavramlardan hemen sonra gelir doğum Titanlar gibi azman yaratıkların
sırasında. Hesiodos ona "azgın yürekli" birleşmesinde ne gibi bir rol oynadığını
der ve kendi doğurduğu varlıkları sayar tanımlamakta güçlük çeker, giderek
(Theog. 226 vd.). "parthenogenesis", yani kendi
Sonra da ikinci eseri "İşler ve kendiliğinden doğurma ilkesini bazı
Günler" de iki kavga ayırır, biri insana tanrısal varlıklar için sürdürür. İlkçağın
zararlı, biri faydalı ve şöyle tanımlar en içli ve bilinçli aşk şairi Sappho da
ikisini de (İşi. 11 vd.): Hesiodos'a benzer bir tanımlama verir:

İki türlü kavga vardır bu dünyada, Gene Eros, elimi, kolumu


biri övülmeye değer, öteki çözen, hem tatlı hem acı Eros,
kötülemeye. Özden apayrıdır bu iki o karşı gelinmez yaratık
kavga, insanı kanlı savaşa götürür sarsıyor beni.
birisi, kötüsü, hiçbir ölümlü sevmez Hesiodos'tan başka theogonia ve
onu. Zorla girer bu kör dövüşüne
ölümsüzlerin zoruyla, buyruğuyla. kosmo-gonia'larda da Eros'a yer ayrılır.
Öteki kavgayı daha önce doğurdu Orfizm denilen ve şair Orpheus'tan
yüce geldiği ileri sürülen mistik akımda da
Karanlık. Eros'un dünyayla birlikte kaos'tan
Göklerdeki tahtında oturan Kronos çıktığına, yahut da Gece'den dogma
oğlu toprağın özüne kattı onu. evren yumurtası ikiye bölünüp yarı
İnsanlara yararlıdır o kavga, O kavga kabuğundan gök, yarı kabuğundan
ki eli tutmaz insanları bile işe toprak ortaya çıkınca, Eros'un da
sürükler. doğduğuna inanılmaktadır.
Hesiodos'un bu kavgasına rekabet ya Platon'un "Şölen" adlı diyalogunda
da ekmek kavgası demeli. Yaşamın herkes kendine göre sevginin
özünde görür onu Hesiodos ve tanımlamasını yaptıktan sonra, Sokrates
kardeşine kötü değil de iyi kavgadan bir kadın bilici, Mantinei-a'lı
yana gitmesini öğütler. Diotima'nın görüşlerini anlatır. Dioti-
Eriş, Üç Güzeller yarışmasında da bir ma'ya göre Eros bir tanrı bile değildir,
rol oynar, Peleus'la Thetis'in düğününe ölümlüyle ölümsüz arası bir varlık,
hır çıkarmasın diye çağrılmadığı için altın Yunanlıların "daimon", bizim "cin"
elmayı tanrıların dügtin sofrasına atar diyeceğimiz bir yaratıktır. Eros'un
da, üstüne "en güzeline" yazdığı altın doğuşunu anlatmak için yepye-
elmanın kime verilece-
ni bir efsane uydurulur: Yoksulluk bolik bir anlam taşıyan bu masal
tanrıça (Penia) ile Bolluk tanrı diye Psykhr bal ligi altında anlatılmıştır.
çevirdiğimiz, aslında her derde deva,
hüner anlamına gelen Poros'un Eryks. Üstünde ünlü bir Aphrodite
ogluymuş. Sevgi'nin karakterini tapınatjı bulunan Sicilya dağına adını
anasıyla babası arasındaki karşıtlığın veren efsanelik kral. Aphrodite ile
sonucu olarak şöyle anlatır: Poseidon'un oğlu olduğu da söylenir.
"BoUuk'la Yoksul-luk'tan doğan Adı Herakles efsanesine karışmıştır:
Sevgi'nin talihi de ona göre olmuş. Geryoneus'tan aşırdığı sürüleri
Sevgi her şeyden önce her zaman götürürken Herakles bu Eryks'e
yoksuldur, çoklarının sandığı gibi hiç rastlamış. Eryks yiğide meydan okumuş,
de öyle ince ve zarif değildir, tersine güreşmişler ve Herakles Eryks'i
kabadır, pistir, evsiz barksız, öldürmüş, ama krallığına el koymayıp
yalınayaktır, açıkta, dağda, bayırda, akrabalarından birinin günün birinde
kapı önlerinde, 'yol köşelerinde yatar, oraya yerleşeceğini söylemiş ve öyle
kalkar. Ne yapsın, anasına çekmiş, olmuş: Tarihsel çağlarda Dor'lardan
yoksulluktan kurtulamaz. Babasına bir grup Eryks dagma yerleşmişler.
çeken tarafıyla da hep güzelin, iyinin
peşindedir, yürekli, atılgan, Erymanthos. (1) Apollon tanrının oğlu.
dayanıklıdır, yaman avcıdır, hep Adonis'le seviştikten sonra
tuzaklar kurar, fikirlere, buluşlara Aphrodite'yi hamama girer görmüş, bu
düşkündür, büyücülükte eşsizdir. yüzden gözleri kör olmuş. Oğlunun
Aslında ne ölümlü, ne ölümsüzdür. öcünü almak için Apollon da bir yaban
Bakarsın aynı günde bolluk içinde domuzu olup Adonis'i vurup öl dürmüş.
gelişir, yaşar, birdenbire de ölür, (2) Arkadya'da akan bir ırmakla aynı
sonra yine babasının tabiatı gereği bir bölge deki bir dağın adı. Yaban
çaresini bulup dirilir. Bir şeyin eline domuzlarının çok olduğu bu bölgede
geçmesiyle elinden kaçması bir olur. Artemis avlanmayı sevrı (Od. VI, 103).
Öylece Sevgi her zaman ne yokluk Herakles de efsanelik yaban domuzunu
içindedir, ne de varlık içinde" (Şöl. öldürmüş (Herakles).
203c, d). Sevgi'nin hiçbir zaman
kanmadığı, hep arayan, arzulayan bir Erysikhton. (1) Thessalia kralı
duygu olduğu dile getirilmiş oluyor bu Triopas'ın oQlu, ya da kardeşi.
parçada. Tanrılardan korkmaz, taşkın bir
adammış. Günün birinde Deme-ter'e
Başka efsanelerde Eros'un Aphrodite adanmış bir koruluğu kesmeye
ile Hermes'in oğlu, ya da Eileithyia veya kalkışmış, tanrılar işmarlarla onu
İris'in çocuğu olduğu söylenir. alıkoymaya çalıştıkları halde,
Uranos'lu Aphrodi-te'nin Hermes'le Erysikhton hiç aldırmamış, ağaçları
birleşmesinden Eros doğmuş, bir bir kesmiş. Demeter de onu
Dione'nin kızı Aphrodite'den de Ante- dinmeyen bir açlığa çarpmış.
ros (karşılık aşk). Bu efsaneler Eros'un Erysikhton ne yese doymuyormuş,
özündeki çok yönlülüğü dile getirmek varını yoğunu yiyip bitirdikten sonra,
için sonradan uydurulmuştur. Ne var kendi kendini de yemiş.
ki hiçbir tanrı Eros gibi zaman ve
(2) Kekrops'la Aglauros'un oğlu,
mekâna göre değişik biçimlerde
Atina'lı kahraman. Delos'taki Apollon
yansıtılmamıştır, hiçbir tanrı Eros
kadar şairlere konu olmamıştır. Böylece tapmağına gitmiş, Eileithyia' nın eski
Eros tanrı evrensel bir ilkeden, bir heykeliyle dönerken, yolda ölmüş.
insanları oklarıyla kovalayan ve Erythion. Geryon'un öküzlerini
yaralayan kanatlı, alaycı ve yaramaz, bekleyen sığırtmaç. Herakles bu
giderek tehlikeli bir çocuk biçimine sürüleri çalmak için Erythion'u da,
girmiş, bu biçimle de günümüze kadar sürülerin bekçisi köpek Or-thos'u da
gelmiştir. İskenderiye sanatıyla öldürür (Hes. Theog. 292).
başlayan bu Eros simgesi Roma'da
Amor-Amores diye epey tutunmuş, Esîr. Bkz. Aither.
şiirde olduğu kadar resimde de iz
bırakmış ve Rönesans'ta ikinci ve çok Eteokles. Oidipus'la lokaste'nin oğlu,
canlı bir gelişme görmüştür. Poli-neikes'in kardeşi (Tab. 19).
Kral Oldlpu
Eros'u ele alan en güzel efsanelerden
biri Apuleius'un "Eros ile Psyklıc"
masalıdır. Sem-
Thebal'dcn kovulunca, Eteokles'le Odysseus domuz çobanının kulübesine
Polynei-kes aralarında bir anlaşma gelince, Eumaios onu saygıyla karşılar,
yaparlar: Her yıl biri kral olacaktır. ona bir döşek serer, yemek verir ve
IMn tahta oturan Eteok-les'tir. dilenci pozunda olan efendisinin
Polyneikes de şehirden ayrılır. Bir yıl uydurduğu hayat hikâyesini dinledikten
sonra hakkını aramaya gelince, sonra, kendisinin de bir kral oğluyken
Eteokles yönetimi ona vermeye razı nasıl kaçırılıp İthake'ye getirildiğini
olmaz. Bunun üzerine Polyneikes Argos anlatmaya koyulur. Eumaios'un
kralı Adrastos'a başvurur (Adrastos). anlattığı bu öykü ilginç bir roman ve o
Thebai'ye karşı sefere hazırlanan zamanki Akdeniz çevresinde ise yoğun
Yediler ordusu saldırıya başlamadan bir gidiş geliş olduğunu açığa vurur (Od.
aralarından Tydeus'u elçi olarak XV, 389 vd.j.
gönderirler, ama Eteokles gene
anlaşmaya yanaşmaz. Bunun üzerine Eumolpos. Poseidon'un oğlu, Trakya
saldırı başlar. Eteokles Poly-neikes'le kralı. Atina ile Eleusis arasında kopan
teke tek savaşta can verdikten sonra, savaşa karı-şır, bu savaşta Atina kralı
Thebai'de törenle gömülür, oysa Erekhteus elinden öldürülür
Polyneikes mezardan yoksun bırakılır (Erekhteus). Eumolpos Eleusis
(Antigone). Epigon'ların Thebai'ye myster'lerinin kurucusu olarak tanınır.
saldırısı sırasında Ete-okles'in oğlu Eleusis başrahipleri "Eumolpides" adını
Laodamas kraldır. benimsemiş ve atalarının Eumolpos
olduğunu kabul ederlerdi.
Euadne. İphis'in kızı Kapaneus'un Euneos. Euneos, lason'un
karısı, kocasının odun yığınına atılarak, Argonaut'lar seferinde Lemnos
onunla birlikte yanar (Kapaneus). adasına varınca Hypsipy-le'den olan
oğludur (Argonaut'lar, Hypsipp-le).
Euenor. Atlantis'in yerlisi (Atlantis).
Troya savaşına kendi katılmadığı halde,
Euenos. Tanrı Ares'in oğlu, Aitolia Akha'lara Lemnos şarabı gönderir (İl.
kralı. Kızı Marpessa'ya bir talip VII, 467 72). Akhilleus esir aldığı
çıktıkça babası onu öldürür ve kafasını Priamos oğlu Lykaon'u Euneos'a satar
Poseidon tapınağına asar-mış. Sonunda (Lykaon).
Marpessa'yı İdas kaçırır, Euenos da Eunomia. Themis'le Zeus'un kızı,
peşine takılır, ama İdas tanrı Horalardan biri (Themis, Hora 'lar).
Poseidon'dan kanatlı bir araba aldığı
için onu yakalayamaz. Euenos atlarını Eunomos. Kalydon kralı Oineus'un
vurduktan sonra kendini orada akan sarayında şarap sunan delikanlı.
bir ırmağa atar. Irmak Euneos adını Herakles'in ellerini yıkarken Eunomos
alır (idas, Marpessa). yanlışlıkla suyu yiğidin ayaklarına
dökmüş, Herakles de çocuğa bir tokat
Eumaios. Eumaios, Odysseia'da önemli atacak olmuş. Ama tokadı o kadar sert
bir rol oynayan İthake'li bir domuz indirmiş ki çocuk ölmüş. Babası yiğidi
çobanıdır. Odysseus uzun bağışladığı halde, Herakles kendi
serüvenlerinden sonra yurduna ilk ayak kendine ceza vermiş, karısı Deianeira
bastığında Eumaios'un yaptığı ve ve oğlu Hyllos'la birlikte Kalydon'dan
yönettiği ahırlara gider ve babasının göçüp Trakhis'e yerleşmiş.
sadık uşağı olan bu "tanrısal"
Euphrates. Fırat nehrinin adını
çobanbaşı ile buluşur. Eumaios ihtiyar
açıklamak için uydurulmuş bir efsane:
bir dilenci kılığında olan Odysseus'u
konuklamak, ağırlamakla kalmaz, Euphrates adlı bir adam varmış, günün
konuğunun özlemini çektiği efendisi birinde oğlunu karısının yanında uyur
olduğunu anladıktan sonra da talipleri görmüş ve onu bir yabancı sanarak
öldürmekte, malını, mülkünü yeni öldürmüş, sonra da yanlışlığını
baştan ele geçirmekte yardımcı olur anlayarak kendini nehre atmış. O
ona. Odysseus'un süt-ninesi Eurykleia zamana kadar Medos adını taşıyan
kadar sevimli, cömert ve akıllı bir nehre, içinde boğulan Euphrates'in adı
kişidir. Odysseus'la aralarındaki verilmiş.
konuşmalar Odysseia romanının Euphrosyne. Adı sevinç, neşe anlamına
gerçekçi yanını ve zamanın yaşama gelen Euphrosyne üç Kharit'lerden
koşullarını açığa vurup yansıtan değerli biridir (Kha-rit'ler).
belgelerdir.


Europa. Poseidon'la Libya'nın oğlu, yerinde gümüş yaylar çizili, boynuzları
Fenike kralı Agenor'un kızı Europa yeni ayın görünüşüne benzeyen güzel,
tanrılar tanrısı Zeus'un sevgisini çekici bir boğa olup çıktı. Çiçek toplayan
kazanmakla ölmez bir ün salmış, bütün kızların arasına indi. Yaşıtları gibi,
bir kıtaya adını vermiştir (Tab. 11). Europa da boğayı görünce dayanamayıp
Io'nun serüvenine benzer bir serüven yanına geldi. Onu sevdi, okşadı.
yaşayan Europa'nın öyküsünü Edith Hemen eğildi boğa. Sanki Europa'nın,
Hamil-ton'un Ülkü Tamer'ce yapılmış sırtına binmesini ister gibiydi:
çevirisinden okuyalım (Varlık yayınları, s.
53). Sırtına bindirip gezdirecek bizi, Öv/e
tatlı, öyle güzel bir boğa ki bu, Hiç
(Bu öykü, III. yüzyılda yaşamış boğaya benzemiyor, iyi bir insan gibi
İskenderiye'n bir şairin, Moskhos'un Yalnız konuşmuyor.
şiirinde anlatılır).
Zeus'la sevişmesi yüzünden adı Europa, gülümseyerek, boğanın
coğrafyaya geçen tek kadın İo değildir; sırtına oturdu. Ötekilerin de binmesine
Europa'nın ünü daha da yaygındır. fırsat vermedi Zeus fırlattığı
İo'nun yıllarca acı çekmesine karşılık yıldırımların hızıyla denize daldı. O
Europa, bir boğa sırtında denizler ilerledikçe dalgalar iki yana açılıyordu.
aşıvermenin yarattığı birkaç saniyelik Yanlarında, önlerinde, arkalarında garip
şaşkınlık ve korku bir yana bırakılırsa, deniz tanrıları Nereid'ler, borulannı
hiç üzül-merniştir denebilir. Europa'nın öttürerek Tritonlar ve Zeus'un kardeşi
Zeus'la seviştiği sıralarda Hera Poseidon gidiyordu.
nerelerdeydi, bilinmiyor. Bilinen bir şey Sulardan, gördüğü yaratıklardan
var: Tanrılar tanrısı, gamsız, tasasız, korkan Europa, düşmemek için bir eliyle
gönlü ne dilerse onu yapıyordu. boğanın kocaman boynuzunu tutarken,
Zeus bir ilkbahar sabahı gökteki öteki eliyle de, ıslanmasın diye mor
sarayında oturmuş, tembel tembel eteğini topluyordu. "Bu boğa olsa olsa
yeryüzünü gözetliyordu. Gözleri, ansızın, bir tanrıdır" diye düşünüyordu.
kendisi için çok ilgi çekici bir yaratığa Sonunda dayanamadı; kendisini ıssız bir
ilişti. Güzel Europa, uykudan uyanmış, yerde tek başına bırakmaması için
gördüğü düşü yorumlamaya çalışıyordu. boğaya yalvardı. Boğa, cevap vererek
İki kıta, kadın kılığında, kendisini kendisinin tan-rılar tanrısı Zeus
paylaşmak istemişlerdi düşünde. olduğunu, ona tutulduğunu, Girit adasına
Europa'yı doğurduğunu ileri süren Asya, gittiklerini söyledi.
onu kendisi almak istemişti. Öteki kıta Bir süre sonra Girit'e ayak bastılar.
ise, Zeus'un Europa'yı kendisine Orada Mevsim'ler karşıladı kendilerini.
verdiğini söylemişti. Seviştiler; çocukları oldu. Europa'nın
Gördüğü bu garip düşü yorumlayamadı oğullarından ikisi, Minos ve
Europa; kendi yaşındaki kız Rhadamanthys, yeryüzünde öyle
arkadaşlarını topladı; deniz kıyısındaki tarafsız davrandılar ki, ölümlerinden
çiçek tarlasına gittiler. Orada oyunlar sonra ölüler ülkesine yargıç yapıldılar.
oynarlar, sepetlerini çiçeklerle Ama Europa, mitologya'da oğullarından
doldururlardı. Hepsi de bilirdi ki, en daha önemli bir yer tutar.
güzel sepet Europa'nın sepetidir...
Euros. Şafak tanrıça Eos'la Astraios,
Hephaistos yapmıştı o sepeti. Üstünde
ya da Typhon'dan doğduğu söylenen
İo'nun öyküsü, inek oluşu, Argos'un
dört ana rüzgârdan biri. Güneybatıdan
öldürülüşü, sonra Zeus'un İo'yu
eser, bizim keşişleme dediğimiz
yeniden kadın kılığına sokusu çiziliydi.
rüzgârdır.
Yalnız sepetler mi, içlerini dolduran
çiçekler de ne kadar güzeldir... Eurybie. Hesiodos'un
Nergisler, sümbüller, menekşeler, Theogonia'sında Pontos'la Gaia'dan,
kırmızı yaban gülleri... Aşk tanrıçası, yani denizle topraktan doğmuş,Eurybie,
Kharit'lerin arasında nasıl ışıldarsa, Nereus, Phorkys, Thaurnas ile Keto'nun
Europa da yaşıtları arasında öyle kız kardeşidir (Tab. 6). Tl tan'lardan
ışıldıyordu. Krios'la birleşip, Astraios, Pallas ve
Zeus onu görünce dayanamadı. Zaten Perses 'i doğurur.
aşk tanrıçası Aphrodite, oğlu Eros'a
söylemiş, o da oklarından birini Zeus'un
kalbine sapla-mıştı. Hera uzaklardaydı o
sırada; ama Zeus yine de ne olur, ne
olmaz diye korktu. Bir boğa kılığına
girdi, Koyu kahverengi, kaşları
EURYDİKE

Eurydike. Orpheus'un karısı, ağaç Eurymakhos. Polybos'un oğlu


perisi. Serüveni için bkz. Orpheus. Euryma-khos, Odysseus'un karısı
Penelopeia'nın talipleri arasında başta
Eurykleia. Odysseus'un sütninesi. gelenlerdendir. Şöyle tanımlanır (Od.
Odyssei-a'nın başında Telemakhos'u XV, 519 vd.):
yatak odasına götürürken şöyle
Eurymakhos 'tu adı, yiğit Polybos
tanıtılır bize (Od. I, 425 vd.): 'unparlak
oğlu
Telemakhosgidiyordu yatmaya, , lthake' liler şimdiden bir tanrı
düşüne gözüyle
düşüne. bakarlaron
Eurykleia, Peisenoroğlu Ops 'un kızı, a, taliplerin en iyisidirgene de.
çevresinde onun dört döne döne,
çerağlar tuttu yoluna pırıl pırıl, Onu Antinoos'la birlikte Eurymakhos
Laertesparasıyla satın almıştı çok taliplerin en ciddiye alınması
eskiden gerekenidir (Od. XV, 17):
, körpecik bir kızken almıştı yirmi
sığıra Penelopeia 'yı babası ve kardeşleri
karşılık, kışkırtırlar Eurymakhos 'a varsın
sayardı onu sarayında asıl karısı gibi, diye, ağırlığı en çok talipler arasında
amayatağına almamıştı bir kere olsun, o artırır
ödü kopuyordu karısının öfkesinden. çünkü.
İşte bu Eurykleia 'ydı çerağı tutan,
Telemakhos 'u en çok seven de oydu, Antinoos'a kıyasla biraz daha efendi,
bebekken dadılığa başlamıştı daha nazik ve terbiyeli bir adam gibi
Telemakhos 'a bakmıştı ta davranır: Pe-nelopeia'yı yatıştırır,
çocukluğundan kocaman
oğlunun canına kıyılmayacağım söyler
oluncaya dek. (Od. XVI, 434 vd.), onu pohpohlar, en
güzel armağanlardan birini verir
Eurykleia, Odysseia'da günlük hayatı (XVIII, 295 vd.) ama bütün bunlar yalan
yansıtan en canlı bazı sahnelerin ve yapmacıktır, o da Odysseus'un
kahramanıdır: Telemakhos'un varlığını sö-mürmeyebakar,
yolculuğunu o hazırlar, gittiğini o bilir Telemakhos'u ilk fırsatta öldürmeye ve
ve Penelopeia'dan saklar (Od. II, 347- Penelopeia'nın hizmetçisi Me-lantho ile
380); dilenci kılığında İthake sarayına seviştiği halde, bir an önce kraliçeyle
gelen Odysseus'un ayaklarını yıkarken evlenmeye. Dilenci kılığında saraya
eski bir yara izinden onu tanır (Od. gelen Odysseus'a o da kötü davranır,
XIX, 350-507); taliplerin ve özellikle kafasına bir tokmak atar (XVIII, 396).
hizmetçilerin cezalandırılmasında Yay germe yarışmasında Antinoos'la
önemli bir rol oynar (Od. XXII, 391- ikisi en sona kalırlar, ama başaramazlar
492). Evin kâhyası, bekçisi, büyüğüdür, (XXI, 186 vd.); Odysseus kendini belli
Odysseus'un sarayında oynayan dramın edip meydan okuyunca, Eurymakhos
en sevimli kişisidir. önce bütün suçu Antinoos'a yükleyip
pazarlığa girişmek ister (Od. XXII,
Eurylokhos. Odysseus'un 60 vd.), Odysseus onu da bir okla yere
yoldaşlarından biri. Kirke'nin konağına serer ve öldürür.
gidecek grubun başına seçilir, ama
büyücü kadının kurduğu tuzağa düşmez Eurymedon. İlyada'da İM
ve geri gelip Odysseus'a Kirke'nin Eurymedon'un sözü edilir, biri
arkadaşlarını domuza çevirdiğini haber Agamemnon'un seyisi, öbürü Nestor'un
verir (Od. X, 205 vd.); ölüler ülkesinin seyisidir.
açıldığı çukur başında kurban keser
(XI, 23 vd.); gemileri Seiren'lerin Eurynome. (1) Okeanos'la Tethys'in
önünden geçerken Odysse-us'u direğe sayısı üç bini bulan kızlarından biri.
iki kat bağlar (XII, 95 vd.), ama Hesiodos'un "Theogonia"sında
Güneş'in ineklerini yemeyi o salık verir anlatıldığına göre (Theog. 906-910):
arkadaşlarına ve bu yüzden de Okeanos kızı Eurynome ile evlendi
tanrıların lanetine uğrayarak Zeu
Odysseus'un bütün tayfasıyla birlikte s güzelliği, görenleri büyüleyen uyum
can verir (XII, 339 vd.). tanrıçayla
;
Üç kızı oldu ondan, Kharit'ler, Üç Herakles büyük kahramanlıklarını hep
Güzeller: Aglaie, Euphrosyne ve Eurystheus'un emriyle ve
sevimli Thalia, (Kharit'ler). Eurystheus'un çık.ırına yapar. Onu
(2) Penelopeia'nın yanında bulunan kıskanan
kâhya kadın. İthake kraliçesi onu
yanından ayırmaz, onunla konuşur, ona
dert döker, kendine bakması için
öğütler verir. Penelopeia'nın çevresinde
asıl hizmet gören odur, dilenci kılığında
uykuya yattığı zaman Odysseus'un
üstünü örter (Od. XX, 4), kendini
tanıttıktan sonra yiğidi yıkayan,
giydiren, Penelopeia ile gerdeğe girmeye
hazırlayan odur (Od. XXIII. 154 vd.).
Eurypylos. (1) Troya'da Akha'lardan
yana savaşan Thessalia'lı önder.
Troya'lılardan Hypsenor, Melanthos ve
Apisaon'u öldürür. Paris'in kargısı
altında yaralanır, ama Patrok-los
yardımına koşar.
(2) Kos (Istanköy) adasının kralı.
Posei-
don'un ogluymuş. Troya dönüşünde
Herak-
les adaya uğrayınca Eurypylos ona karşı
gel
miş, bu yüzden de öldürülmüş.
(3) Telephos'un oğlu. Telephos, yarası
iyi
leşince, ne kendinin, ne de oğlunun
Ak
ra'lara karşı savaşmayacağına söz
vermişti.
Ama Priamos'un kız kardeşi olan karısı,
oğlu
Eurypylos'u Troya'ya gitmeye
kandırmıştı.
Bunu bir armağan karşılığı yaptığı
söylenir.
Eurypylos, Akhilleus'un oğlu
Neoptolemos'a
karşı savaşır ve onun eliyle öldürülür. Bu
çar
pışmanın haberini, Odysseus ölüler
ülkesinde
karşılaştığı Akhilleus'un ruhuna iletir
(Od. XI,
519 vd.).
Eurystheus. Argos kralı Sthenelos'un
oğlu. Herakles efsanesinde büyük bir rol
oynayan kötü kişi. Eurystheus,
Amphitryon'un amca oğlu ve onun gibi
Perseus'un torunudur. Ze-us,
Alkmene'yi Herakles'ten gebe
bırakınca, Perseus torunlarından ilk
doğacak olanın krallık elde edeceğini
bildirir. Hera da doğacağını bildiği
Herakles'in kral olmasını önlemek için,
Eurystheus'un yedi aylık doğmasını
sağlar. Böylece Eurystheus Tiryns,
Mykene ve Argolis bölgesine kral olur ve
Herakles'i buyruğu altına alarak, onu bir
sürü güç işler başarmaya zorlar.
aman vermez kral yiğide eziyet
etmekten hoşlanmaktadır. Herakles
öldükten sonra, Eurystheus soyunu
Mykene'den kovar. Bir süre sonra
Herakles oğullarının savaş ortağı olan
Atina'ya karşı sefere çıkar, ama Ioalos
tarafından öldürülür. Zalim kralın kafası
Alk-mene'ye getirilince, gözlerini oymuş
(Herakles, Alkmene).
Eurythion. (1) Kentaur, yani at
adamlardan biri. Lapith'lerden
Peirithoos'un nişanlısını kaçırdığından,
Kentaur'larla Lapith'ler savaşına yol
açmıştı (Kentaur'lar).
(2) Kalydon savaşına katılan yiğitlerden
biri. Kardeşi Phokos'u öldürdükten
sonra Pele-us Eurythion'un yanına
sığınmış, onun eliyle arınmıştı, ama
Kalydon avı sırasında kaynatasını da kaza
ile öldürünce, başka yere göçmek
zorunda kalır (Peleus, Aiakos).
Eurytos. (1) Nerede olduğu iyice
bilinmeyen Oikhalia şehrinin kralı,
Herakles efsanesinde önemli bir rol
oynayan kişi. Ok atmakta çok usta olan
Eurytos'un dört oğlu, bir de İole adlı
kızı varmış. Ok atmakta kendisini
yenecek olana kızını vermeye ant içmiş.
Herakles onunla boy ölçüşüp onu
yenmiş, ama Eury tos sözünde
durmamış, yiğidin, sürülerini çaldığını
ileri sürmüş. Yalnız oğlu İphitos
Herakles'ten yana çıkmış. Ne var ki
birden çıldıran Herakles İphitos'u
öldürmüş. Bunun cezası olarak da esir
diye satılmış ve Omphale'nin sarayına
düşmüş. Özgürlüğüne kavuşunca,
Eurytos'un sarayına dönüp onu
öldürmüş ve lole'yi ele geçirmiş
(Herakles, İphitos, İole).

(2) Bir devin adı (Gigant'lar).


Euterpc. Musa'lardan biri, başı
çelenkli, elinde bir flütle şenliklere,
bayramlara katılır, neşe getirirmiş.
Dionysos alaylarında da yeri vardır.
Dithyrambos'u onun esinlediği söylenir
(Musa lar).
Evandrus. Vergilius'un "Aeneis"
destanında adı geçen kahraman.
Ro'mulus tepesinde Roma şehrini
kurmadan orada Evandrus'un kurduğu
Pallantea kasabası vardı. Burayı da
Yunanistan'ın Arkadya bölgesinden
gelme Evandrus (Yun. Euandros, iyi adam
anlamına gelir) kurmuştu. Bölgeye
uygarlık getirmiş, yerlilere okuma
yazmayı öğretmiş, müzik ve
yararlı bazı sanatları da yaymıştı. Ayrıca Latl- için, bu sunak sonraları da Ara
Maxima ola-
um Yunanistan'dan bazı tanrı kültlerini de rak gösterilirdi (Cacus).
Evandrus Aeneas'ı,
getirmişti. Hercules buralara gelince, Evand- babası Ankhises'le konukluk
bağları kurmuş
rus onu Cacus'u öldürmüş olma suçundan olduklarını hatırlayarak, iyi
karşılar ve oğlunu
arındırmış, tanrı oğlu olduğunu anlayarak bir bölük askerle birlikte
emrine verip Ru-
Roma'nın yedi tepesinden Aventinus'la Pala- tul'lere karşı savaşta yardımcı
olmalarını sağ-
tinus arasında büyük bir sunak kurmuş. Onun lar (Aeneas).

112
muş, öte yandan adı Roma'nın kuruluş
efsanelerine karışmıştır.
Arkadya'daki Euandros'un İtalya'ya
gelişiyle ilgili efsanelerde rol oynadığı
Fama. Roma mitolojisinde ünü, halk için (Evand-rus), kültü Roma şehrinin en
sesini ve dedikoduyu simgeleyen eski tepelerinden biri sayılan
tanrıça. Fama, Vergilius'un "Aeneis" Palatinus'a yerleşmiş ve Lu-percalia
destanında yarattığı bir simgesel bayramı (15 şubat) ile ün kazanmıştır.
varlıktır. Dido'nun Aeneas'a olan gizli Faunus'un rahipleri Luperci'lerin kutla-
aşkını açığa vurur (Aen. IV, 173-188). dıkları bu bahar ve bereket bayramında
Fames. Açlığı simgeleyen Fames delikanlılar çırılçıplak olarak dolaşır ve
Hesio-dos'un Eris'ten dogma olarak önlerine gelen kadınlara kamçılarıyla
gösterdiği Li-mos'un Latince karşılığıdır. vururlardı. Kısırlığı defetmek, toprağın
Vergilius bu simgesel varlığı Ölüler verimliliğini sağlamak ve halkı kötü
Ülkesi'nde Yoksulluk'la yan yana güçlerin etkisinden kurtarmak amacı
gösterir. Ovidius'a göre, Açlık İskit- güdülürdü. Klasik çağlarda Faunus bir
ya'da kurak bir toprak üstünde tanrı olmaktan çıkmış ve Yunan
oturmaktadır. Erysikhton'a dinmez Satyr'leri gibi keçi ayaklı, sakallı,
açlığı veren odur (Ery-sikhthon). boynuzlu yaratıklar olarak dağda,
ormanda, su kenarlarında nym-pha'ları
Fatutn. Roma mitolojisinde Kader'i kovalar gösterilmişlerdir.
simgeleyen tanrısal varlık. Fatum, söz
Roma kuruluş efsanesinde bir tanrı
söylemek, konuşmak anlamına gelen
olarak değil de, Latium'un ilk
"fari"den türeme olup, aslında "tanrı
krallarından biri olarak gösterilir.
sözü" demektir. Sonraları Yunan dinsel
görüşlerinin etkisiyle Fatum, Kader, Faustulus. Alba kralı Amulius'un çobanı
tanrıçalarıyla bir tutulmuş ve Fatum Faustulus Romulus'la Remus
sözcüğü dişi cinse dönerek Fata efsanesinde önemli bir rol oynar.
olmuştur. Roma'da üç Fata tanrıçasının Amulius kızlarının doğurduğu ikiz
heykeli görülürdü ki bu heykeller çocukları Tiber kenarına bırakmayı
Sibylla'lan simgelerdi (Parça, Stbylla). buyurunca, Faustulus bir dişi kurdun
Fransızca peri anlamına gelen "fee" emzirdiği ikizleri bulmuş ve karısı Acca
bu Fa-ta'dan gelmiştir. Halk arasında La-rentia'ya büyütülmek üzere götürüp
dişi cinsten Fata olduğu gibi, erkek vermiştir (Acca Larentia). Sonradan
Fatus'ların da varlığı tasarlandı ve Faustulus çocuklara kim olduklarını
herkesin kendi cinsine göre kaderi, alın bildirmiş, Romulus da tanrı ve kral
yazısı bir genius, bir cin olarak soyundan olduğunu anlayınca, gidip
simgelendi (Genius). Amulius'u öldürmüş. İkiz kardeşler
kavgaya tutuştukları zaman, Faustulus
Fauna. Roma tanrısı Faunus'un hem kız araya girmiş ve öldürülmüş derler. Adı
kardeşi, hem de eşi. Falcı bir tanrıça "faveo" fiilinden "uğurlu, verimli"
olarak gösterilir ve Bona Dea ile bir anlamına gelen Faustu-lus'un Forum'da
tutulur (Bona Dea). Latin Hercules mezarı, Palatinus tepesinde de kulübesi
efsanesinde rol oynar; Fauna, kral gösterilirdi. Roma tanrıları arasında
Faunus'un eşi, Hercules'le sevişmiş ve saygı görürdü (Romulus, Remus).
Latium'a adını verecek olan kral
Latinus'u doğurmuş. Faunus gibi Feronia. Etrüsk asıllı bir tanrıça.
Fauna'nın adı da "quae favet" (iyilik Ormanları ve kaynakları koruyan bu
eden, lütuf gösteren) anlamına gelir. tanrıçanın kültü orta İtalya'ya ve
Kadınları kısırlıktan korurmuş. Etruria'ya yayılmıştı. Terraci-na'da
bulunan tapınağında köleler azat edildiği
Faunus. Roma dininin en eski
için, Libertas, yani özgürlüğü simgeleyen
tanrılarından biri. Ficus'un oğlu ve tanrıça ile bir tutulmuştur.
Saturnus'un torunu olarak gösterilir.
Adı "qui favet" (iyilik eden, lütuf Fides. Andı, yemini simgeleyen tanrıça.
gösteren) anlamına gelen bu tanrı bir İu-piter'den daha yaşlı, ak saçlı bir
yandan sürülerin, tarlaların koruyucusu kocakarı olarak simgelendirilmesi,
olarak Yunan etkisi .ıllııııl.ı l.ınn Pan ile verilen söze saygının her türlü toplum
bir tutul- düzeninin temelinde olduğu
anlamına gelir. Aeneas soyu ona bu şenlikler büyük bir coşkunlukla
Palatinus üzerinde bir tapınak kutlanırdı.
yaptırmış. Fides'e kurban keser, sunu
sunarken rahipleri sag ellerine bir Fors. Rastlantı, talih anlamına gelen
beyaz sargı sararlardı. Fors, Fortuna tanrıçanın erkeğidir.
Roma'lılar çok önem verdikleri bu
Flora. Çiçek ve bahar tanrıçası Flora, tanrıları bir çift olarak görür ve Fors'la
Ro-ma'ya Sabin'lerden gelme bir Fortuna'ya birlikte tapınırlar,
tanrıçadır. Çiçek açan her bitkinin yakınırlardı.
yönetimi onun elindedir. Şair Ovidius
Fortuna. Roma'lıların en çok
Flora üstüne Yunan my-thos s 'undan
korktukları, en çok tapındıkları
esinli bir öykü anlatır (Fast. V. 20 vd.):
tanrıçalardan biri kör talihi simgeleyen
Flora aslında Khloris adlı bir Nym-pha
Fortuna'dır. Yunan Tykhe tan-rıçasıyla
imiş, rüzgâr tanrı onu görüp kaçırmış
bir tutulan Fortuna elinde bir dümen
ve evlenmiş onunla. Her türlü bitki ve
(insanların hayatını yönetir çünkü) ve
çiçek üstünde egemenliği bağışlamış
bereket boynuzuyla, çoğu zaman da kör
Flora'ya. Ama Flora'nın gücü bununla
olarak can-landırılır. Tapımını Roma'ya
da kalmamış, tanrı Mars'ın dogmasına
getiren kral Ser-vius Tullius imiş.
önemli bir etken olmuş: Jüpiter'in
Fortuna o kralı o kadar sever ki,
Minerva'yı kendi kafasından çıkarmasına
geceleri evine girermiş. Fortuna'nın
içerleyen İuno erkek araya girmeden bir
tapınağında Servius Tullius'un bir
çocuk doğurmak istemiş tek başına,
heykeli bu-Iunurmuş. Yunan etkisi
bunun için Flora'ya başvurmuş. Flora da
altında Fortuna zamanla başka
bir kadına dokununca onu gebe bırakan
tanrıçalarla, özellikle İsis'le bir
bir çiçek vermiş îuno'ya, tanrıça da
tutulmuştur (Tykhe).
kendi kendine Mars tanrıyı getirmiş
meydana. Röma'lılar yılın ilk ayına Mars Furia'lar. Roma'nın ilkel din
(mart) adını vererek onun Flora ve görüşlerinde Furia'lar yeraltından çıkıp
baharla ilişkisini belli etmek insanların peşine takılan kötü cinlerdir.
istemişlerdir. Flora'nın onuruna Ro- En erken çağlardan beri Furia'lar Yunan
ma'da Floralia şenlikleri düzenlenirdi. mythos'unun Erinys'leriyle bir tutulmuş
Nisan sonunda başlayıp mayıs ayma ve efsaneleri birbirine karışmıştır
kadar süren (Erinys 'ler).

IM
kaynaklarda adı geçen Nereus'tan deniz

G var-lıklarını meydana getirir. Ama


Gaia'nın öbür çocukları da aralarında
birleşerek yersel ve göksel birçok
Gaia. Homeros'ta hiç adı geçmeyen varlıkların dogmasını sağlarlar; Bunların
Gaia, Hesiodos'un Theogonia'smda kimisi yıldız, yel ve gökkuşağı gibi görülen
dünyayı, yeri, evrensel bir öge olarak varlıklardır, kimisi de evrenin mitolojik
toprağı simgeler. Bir tanrıdan çok yorumunun yarattığı simgesel tanrılar
kozmik bir varlıktır Gaia, bütün öğelerin dır.
kaynağında bulunan ana ilkedir. He-
siodos bu yolda doğada ana ilkenin ne Gaia Uranos'un devrilmesini sağladığı
olduğunu tanımlamaya çalışan îonya gibi, tahta çıkardığı oğlu Kronos'un da
düşünürleri gibi davranır. "Bütün devrilmesini sağlar. Çünkü Kronos
ölümsüzlerin sürekli, sağlam tabanı" babası Uranos gibi zorbaca davranır ve
saydığı Gaia, evreni bir düzen yöntemine çocuklarını doğar doğmaz yutar. Karısı
göre meydana getiren ve düzensiz Rheia Zeus'a gebe kalınca Gaia ile
boşluktan çıktıktan sonra dişi-erkek Uranos'tan doğuracağı çocuğu
birleşme yoluyla evrenin kendisini ve kurtarma çarelerini sorar. Bu kez de
tanrılarını yaratır. Tab. l'de gösterildiği Gaia kızına kaderi bildirmekle kalmaz -
gibi Gaia "parthe-nogenesis" (kendi kader Uranos'un oğluna yenildiği gibi,
kendine doğurma) prensibine göre Kronos'un da Zeus eliyle devrilmesidir -
Gök'ü, Dağ'ları ve Deniz'i yaratır; bu Kronos'u aldatmak çarelerini de
süreci şöyle anlatır Hesiodos (Theog. gösterir ve Zeus'un Girit'te bir
126 vd.): mağarada gizlice doğmasını sağlar,
Kronos'a da bir taş yutturulur (Kronos,
Toprak bir varlıkyarattı kendine Zeus). Gaia birinci kıı şak devrimini
eşit: Dört biryanını saran hazırladıktan sonra, ikinci kıı şak
Uranos, yıldızlı, devrimini de yürütür: Zeus'a ne yokl.ın
Gök'ü, egemenliği elde edebileceğini o öğretir;
mutlu tanrıların sürekli, sağlam
yurdunu yüksek dağları yarattı sonra, çara Kronos kuşağından Titan'ları
koyaklarında tanrılar oturan dağları. yenmek için Kyklop'ları ve
Sonra denizi yarattı, ekin Hekatonkheir'leri kurtarıp yardıma
vermezdenizi: Azgın dalgalarıyla şiş çağırmaktır. Zeus Gaia'nın dediğini y.ı
en Pontos 'u. Kimseyle sevişip parak devlere karşı savaşı gerçekleştirir
birleşmedenyaptı bunu. ve Titan'ları devirerek dünya
egemenliğini ele geçirir.
Sonra ilkin Uranos'la birleşip erkek ve
dişi Titan'ları, Kyklop'ları ve Gaia son olarak Tartaros'la
Hekatonkheir'leri doğurur (Tab. 2). Bu birlikte Typhon'u doğurur (Typhon).
doğurma sürecinden hemen sonra Başka Theogo-nia'lara göre
evrene egemenlik savaşının ilk belirtisi Tartaros'tan Ekhidna adlı bir kızı olmuş
Uranos tanrının doğan çocuklarını ve Poseidon'la da birleşerek Antaios
Gaia'nın karnına gerisin geri tıkmasıyla devini doğurmuş (Antaios). Genellikle
baş gösterir (Theog. 154 vd.): devler, azmanlar, canavarlar hep
Gaia'dan doğma sayılır.
Böylesine korkunçtu Toprakla Gök'ün Zamanla Gaia'nın mythos'ta yeri ve
oğulları. önemi değişmiş, kozmik nitelikteki Ana
Babalan ilk günden iğrenmişti
onlardan, doğar doğmaz gün ışınına Toprak, dinde daha belirli birer
çıkaracak yerde toprağın bağrına tanrıça olarak görülen, bir yandan
saklamıştı onları, ve Uranos Demeter, öte yandan Kybele gibi toprak
sürdürürken bu korkunç oyunu koca ve bereket tanrıçalarına yer vermiştir.
Toprak inim inim inliyordu zorundan. Gaia böylece daha kişisel ve insansal
tanrıçalarla ya birleşmiş, ya da kozmik
Son Titan oğlu Kronos'a babasının öğe olarak felsefe alanına girmiştir. Gaia
erkeklik uzvunu kestirdikten sonra Gaia Yunanistan'da birçok kehanet
bu kez kendi doğurduğu Pontos'la merkezlerinin esin-leyicisi sayılır,
birleşir ve ondan Nere-us, Thaumas, örneğin Delphoi'ye Apol-lon'dan çok
Phorkys, Keto ve Eurybie'yi meydana daha önce yerleşmiş bilimi (Apollon,
gelini (Tab. 6). Hesiodos'tan gayrı Delphoi).
Galateia. (1) Homeros ve Hesiodos'da dağının yamaçlarında sürülerini
adı geçen Nereus kızlarından biri. Adı otlatırken görmüş de kuşu kartalı
sütbeyaz anlamına gelir. Çoban göndermiş delikanlıyı kaçırıp Olympos'a
şiirlerinin ustası The-okritos'un XI. getirsin diye. Ya da kendi kartal
şiirinde sözü geçen bu Nereus kızına biçimine girmiş ve oğlanı pençelerinin
Sicilya'lı Kyklops Polyphemos vurgundur. arasına alıp kaçırmış. Her neyse, karşılık
Ama çirkinliğinden ötürü yanaşmaz olarak Zeus çocuğun babasına ölmez
Galateia ona, Tepegöz de şiirde bu atlar armağan etmiş, Ganymedes'i de
güzel kıza olan aşkını ve aşkının tanrılar sofrasında Hebe yerine şarap
karşılıksız kalmasından duyduğu acıyı sunucusu olarak kullanmıştır.
dile getirir. Galateia'nın öyküsü şudur:
Polyphemos'tan kaçan Nereus kızı tanrı Gece. Bkz. Nyks.
Pan'ın (ya da Faunus'un) oğlu Akis'i
sever, onunla buluşup konuşurlar. Bir Genius. Türkçe "cin" sözcüğünün
gün Tepegöz Galateia'yı sevgilisinin kaynağında bulunan Latince "genius"
kollarında uyur bulur, deliye döner, kavramı kişinin içinde doğup gelişen
Akis'e kaçma fırsatını vermeden koca tinsel varlıktır. Doğum günü, Genius'un
bir kaya kaldırıp kafasına indirir. Akis bayramıdır. Ama yalnız insanın değil, bir
ölür. Galateia da sevgilisinin bir ırmak yerin, bir topluluğun da geni-us'u
haline gelmesini sağlar. olabilir. Örneğin zifaf yatağının da geni-
us'u vardır, görevi gerdeğe giren çiftin
(2) Lampros adlı bir adamla evli olan bir üretme gücünü artırmaktır. İnsandaki
Girit'li kadın. Lampros çok fakirmiş, genius onu canlı, neşeli ve iyimser tutan
karısının gebe olduğunu anlayınca, ona güçtür. İnsan kendi ya da başkasının
yalnız bir oğlu olursa besleyebileceğini, genius'u üstüne yemin eder.
yoksa dağa bırakmak zorunda kalacağını İmparatorluk çağında, imparatorun
bildirmiş. Kocası yokken bir kız çocuk genius'u korkulur, güçlü bir varlık sayılır
doğuran Galateia çocuğunun cinsini ve imparator nasıl öbür insanlar üzerine
kocasından saklamış ve kızı erkek kılığına ege-mense, bu genius'un da bütün
sokarak büyütmüş. Adına da Le-ukippos öbür geni-us'lara hükmettiğine
demişler. Ne var ki genç kız olunca inanılırdı. Zamanla genius insanda
Leukippos o kadar güzelmiş ki kız
ölmeyen, ölümden sonra var kalan tinsel
olduğunu saklamak elden gelmezmiş artık.
varlık sayıldı (Manes).
Büyük bir korkuya kapılan annesi onu
Leto tapınağına bırakmış ve tanrıçadan Geryoneus. Hesiodos Theogonia'nın
kızını erkek yapmasını yalvarmış. İM yerinde (Theog. 285-90; 280-85)
Tanrıça dileği yerine getirmiş ve üç kafalı bu devden söz eder.
Leukippos'un cinsiyetini değiştirmiş (î- Geryoneus, Posei-don'un oğlu
phis). Khrysaor'la Okeanos kızı Kal-lirhoe'den
doğmadır. Herakles Eurystheus' un
Ganymedes. Ölümlülerin en güzeli buyruğu üzerine gelip onu adasında
sayılan Ganymedes Dardanos soyundan, öldürür.
Troya kral ailesindendir (Tab. 17). Erytheia adasının nerede olduğu
Homeros onun serüvenini şöyle anlatır tartışma konusu olmuştu. Kızıl toprak
(İl. 230 vd.): anlamına gelen bu ada Batı kızlarının
birinin adını taşıyan İspanya kıyılarında
Erikhthonios'tan Trosdoğdu,
bir ada olsa gerek (Herakles).
Troya'lıların
kralı. Gigant'lar. Gigant'lan, yani Devleri,
Kusursuz üç oğlu oldu Tros 'un da: îlos,
Assarakos, tanrılara denkGanymedes. Ura-nos'la Gaia'nın birleşmesinden
En güzeliydi Ganymedes ölümlü doğan Titan'lardan ayırmalı.
insanların, tanrılar kaçırdı onu Theogonia'da Hesiodos, Uranos'un
Olympos 'a Zeus 'a şarap sunan olsun kesilen hayalanndan akan kanın toprağa
diye, dediler güzelliğiyle yaşasın damladığını ve bir süre sonra Gaia' nm
tanrılar devleti "parlak zırhlı ve uzun kargılı"
arasında. olarak meydana çıkardığını yazar, sonra
da söz etmez artık onlardan. Ama
Ganymedes'e vurulup onu asıl kaçıran, başka mythos ya-
ya da kaçırtan tanrı Zeus'tur.
Ganymedes'I 1da
GLAUKOS

zarları ve özellikle plastik sanatlar, maviliğini, parlaklığını yansıtan bu yigit


görülmemiş boyda ve güçte olup, ne kadar da sevimli! Anadolu insanı sanki
bedenleri birer yılan kuyruguyla biten o günden kendini bulmuş, yansıtmıştır
bu azmanlan konu edinmişlerdir. onun kişiliğinde.
Titan'lan yendikten sonra Olympos Anadolu'nun dört bir yanından
tanrıları bu yaratıklara karşı koymak Troya'yı savunmaya gelenlerin listesi
zorunda kalmışlar. Çünkü Gigant'lar şöyle biter (İl. II, 876 vd.):
dağları üst üste yığarak Olympos'a Lykia 'ltlara Sarpedon 'la
saldırmışlar. Bu kez de devleri yalnız bir kusursuzGlaukos
ölümlü insanın yenebileceğini bildiren bir komuta eder,
kehanet var olduğundan, tanrılar gelmişler uzak Lykia
Herakles'e başvurmuşlar. Herakles de ülkelerinden, anaforlu
başta Zeus ve Aigis kalkanıyla Athena Ksanthos 'tan gelmişler.
olmak üzere, tanrıların yardımıyla Altıncı bölüme kadar Glaukos'un adı
Gigant'ları öldürmüş. Alkyoneus'u geç
Herakles kendi öldürmüş (Alkyoneus), mez, sonra birdenbire Akha yiğidi
Ephialtes'i Apollon'un bir oku, Diomedes
Eurytos'u Dionysos'un thyrsos'u, Enke- ile karşı karşıya görürüz onu. Diomedes
lados'a gelince, o kaçabilmiş, ama saldı
Athena üstüne Sicilya adasını atmış. rır, ama birden durur, içine bir kuşku
Tanrıça da Pal-las'm derisini yüzüp girer bu
savaşta zırh olarak kullanmış. parlak yiğit bir tanrı olmasın diye,
Gigantomakhia, yani devler savaşı bir korkar tan
söylentiye göre Trakya'da, bir başka rılarla boy ölçüşmekten. Kimsin? diye
söylentiye göre Arkadya'da olmuş. sorar.
Bu konu Bergama'nın Zeus Sunağında Glaukos'un verdiği karşılık şu (İl. VI,
en parlak bir biçimde işlenmişti. 145
Bergama'dan alınıp Berlin Müzesine Vd.): \
taşınan ve orada yeni baştan kurulan Ulu canlı Tydeus oğlu, soyumu ne
Zeus Sunağının frizi dev boyda 118
kabartmadan meydana gelir; bu
sorarsın ?
kabartmaların her birinde Olympos Yapraklar gibidir insan soyu.
tanrılarıyla Gigant'lar arasındaki savaş Bir yandan rüzgâr bakarsın onları
canlandırılır. Devler aslan ya da boğa döker
kafalı ve yılan kuyruklu azmanlardır.
yere
,
Olympos tanrılarında Zeus, A-thena, biry andan bakarsın bahar gelir,
Leto, Apollon, Artemis, Dione, Aph- yenilerini yetiştirir, yeşerir
rodite ve Nyks ile Moira'Iar savaşa orman, böylece soyların biri
katılır. Devlerden Otos, Alkyoneus, göçer, biri doğar, iyicene bilmek
Porphyrion ve daha adları belirtilmeyen istersen soyumuzu - bilir onu
başkaları görülür. Kabartmalarda birçok kişiler -
devlerin tanrıların gücü altında Ve başlar Bellerophontes'in eşsiz
ezildikleri, gövdeleri paramparça edilip serüvenini, Lykia'ya göçüşünü anlatmaya
korkunç acılar içinde kıvrandıkları an (Bellero-phontes). Diomedes'te şafak
canlan-dırılmıştır. Bergama'ya özgü atar, anlar düşmanının eski bir dost
patetik üslupta işlenmiş olan bu olduğunu (İl. VI, 214 vd.). Birbirleriyle
kabartmalar hellenistik denilen sanatın dövüşmemeye karar verirler ve silahlarını
en görkemli örneği ve akıllara durgunluk değişirler (İl. VI, 229 vd.):
veren bir anıttır. Değişelim gel silahlarımızı,
bellesinAkkha'larla Troya'lılar
Glaukos. (1) Glaukos II (Tab. 25). atalarımızın konuk kardeşi
Bellero-phontes'in torunu, olmasıyla
Hippolokhos'un oğlu Glaukos, İlyada'da övündüğümüzü.
parlak bir rol oynar. Home-ros, dünya Böyle konuşup atladılar
görüşü üstüne en güzel sözlerinden arabalarından, el sıkışıp ant içtiler,
birkaçını onun ağzına vermiş, Bellero- Ama Kronos oğlu Zeus, tam o sıra,
phontes efsanesiyle Lykia'lıların Troya Glaukos'un aklını başından aldı,
savaşındaki serüvenini onun kişlllflinde <
Tydeus oğlu Diomedes 'le değişti
silahlarını: Altını tunçla değişti, yüz
aııl.ıııdıı iniştir. Işık ülkesinden delen öküzlük silahı dokuz öküzlük silahla.
ve adı çıoflün
Cömertlik Anadolu'da kalır. Diomedes
çekilir, gider, Glaukos da Lykialı önder
Sarpe-don'la birlikte savaşa döner.
"Kapkara fi »t ı na" gibi saldırırlar ve
"zorlu savaşta bek" olurlar Akha'lara.
Glaukos yaralanır. O sır
da Sarpedon Patroklos'un kargısıyla Phorkys'le Keton'un kızlarıdır (Tab. 6).
vurulup can vermek üzereyken, Aralarında Medusa'nın en çok ün saldığı
Lykia'lıların kaderini Glaukos'un eline bu canavar kızları Hesiodos şöyle
verir (Sarpedon). tanımlar (Theog. 274 vd.):
Ne yapsın Glaukos, yaralıdır, eli, ayağı Gorgo 'ları da doğuran Keto 'dur ünü
tutmaz, işte o zaman tanrısı gelir büyükOkeanos'un ötesinde, geceyle
aklına, Lykia'lıların büyük tanrısı, ışık gündüzün sınırlarında otururlar ince
tanrı Apollon, ona yakarır (İl. XV, 515 sesli Batı kızlarının yurdunda;
vd.). Sthenno, Euryale ve bahtsız Medusa;
Medusa ölümlüydü, oysaki kız kardeşi
Apollon dinler onu, iyi eder yarasını. ne ölüm bileceklerdi, ne ihtiyarlık.
Glaukos da aslan gibi dövüşmeye Buna karşılık yalnız Medusa girdi
koyulur yeni baştan. Hektor'u bile masmavi yeleli tanrının koynuna
kınar, savaş ortaklarını korumuyor diye. Bahar çiçekleriyle dolu taze
Engin bir yas kaplar Tro-ya'lıları, çimenlerde.
Hektor utanır uzak illerden gelen Aiskhylos da şöyle tanımlar onları
cömert dostunu kurtaramadı diye, o (Prom. 800):
güçle saldırır Patroklos'a ve öldürür Ejderha kanatlı Gorgo 'lar, o, insanları
onu, Glaukos'un da sözü edilmez bir korkudan korkuya salan, görenlerin
daha İlyada'da (Hektor). soluğunu kesen Gorgo 'lar. Saçları
(2) Glaukos I (Tab. 25). Sisyphos'un yılanlarla örülü, alınlarında yaban
oğlu Glaukos, yukarda sözü geçen domuzu dişleri fışkıran, tunç elleri ve
Glaukos'un atasıdır. Sisyphos'un uçmak için altın kanatları bulunan bu
kurduğu Ephyra (sonradan Korinthos yaratıkların başlıca niteliği korku
olur) kentinde kraldır. Ölümüyle ün salmaktı. Adları bile korku veren bir
salmıştır bu Glaukos: Pelias'ın ölümü için ses benzetmesi olsa gerek. Üç
düzenlenen yarışmalarda araba yarışına oldukları halde, efsaneye adı karışan
katılır ve yenilir, arabası devrilince de yalnız Medusa'dır. Onun Perseus'la
atları parçalar, yer onu. Nedeni de serüvenini bu yiğidin adı altında
Glaukos'un atlarına büyülü bir pınardan okuyalım (Perseus).
su içirmiş, ya da Aphrodite'nin hışmına Sicilya'lı Diodoros Gorgo'lar üstüne
uğramış olmasıdır. Çünkü daha hızlı başka bir yorum verir: Gorgo'lar
olsunlar diye hayvanlarının çiftleşmesine Amazon'lar gibi savaşçı bir soymuş,
engel oluyormuş Glaukos. Bir başka Atlant'lara (Atlantis) yakın bir uzak
anlatıma göre Glaukos ölümsüzlük veren ülkede otururlarmış. Amazon'lar,
bir pınardan su içmiş, ölümsüz olduğuna kraliçeleri Myrina'nın (Myrina) yönetimi
kimseyi inandıramadığı için de kendini altında Atlant'lan yendikten sonra,
denize atmış ve bir deniz tanrısı olmuş. bunlar Amazon'ları Gorgo'lara
Ama uğursuz bir tanrıymış, onu gören saldırmaya itmiş. Gorgo'lar yenildikleri
denizcinin teknesi batar, kendisi halde, kısa zamanda davranabilmişler,
bogulurmuş. ama sonra Perseus ve He-rakles eliyle
alt edilmişler (Herakles).
Gordias. Efsanelik Phrygia kralı.
Gordias Gordion şehrini kurmakla ün Graia'lar. Pontos'la Gaia'nın oğlu
salmıştı. Şehrin kalesine Gordias bir Phorkys ve kızları Keto birbirleriyle
araba yerleştirmiş, o arabanın oku öyle evlenirler ve olağanüstü yaratıklar
çapraşık bir düğümle baglıy-mış ki, meydana getirirler (Tab. 6): Graia'lar,
kimse çözememiş bu düğümü. Oysa yani Kocakarı'ları ve Gorgo'lar.
tanrı sözcüsü bu düğümü kim çözerse, Hesiodos Graia'ları şöyle tanımlar
Asya krallığını onun elde edeceğini (Theog. 270 vd.):
söylemişmiş Gordias'a. Bunu bilen Büyük Phorkys 'le birleşen Keto Graia 'ları
İskender Gordi-on'a gelince, kılıcını doğurdu,
kınından çıkarmış ve düğümü keşivermiş. güzel yüzlü, doğuştan ak saçlıdır
Bir efsaneye göre, Ana Tanrıça onlar, ölümsüz tanrılar da Kocakarı
Kybele Gordias'ı sevmiş, ondan gebe der onlara, yeryüzünde dolaşan
insanlarda. Pemphredo 'nun güzel,
kalarak kral Midas'ı doğurmuş (Midas). Enyo 'nun san
Gorgo'lar. Plastik sanatların tülleri vardı.
alabildiğine faydalandıkları Gorgo'lar,
Graia'lar gibi

1 IH
Üçüncü Graia'nın adını söylemez, Griffonlar. Aiskhylos'un
başka mythos yazıcılarına göre Dino Prometheus'unda (804) ve Herodot
imiş. Grai-a'ları İM değil de üç diye tarihinde (III, 116 ve IV, 13) sözü
kabul eden bu efsanelere göre, geçen efsanelik kuşlara yun. "Gryps",
Kocakarıların bir tek dişi, bir tek de batı dillerinde de "Griffon" adı verilir.
gözü varmış ve aralarında değiş tokuş Aiskhylos bu yaratıkları "havlamaz,
ederlermiş bunları. Graia'lar hiç güneş uzun gagalı, kanatlı köpekler" olarak
görmeyen batıda yaşarlarmış. tanımlar. Başka bir söylenceye göre,
gövdeleri aslan gövdesidir. Bu yaratıklar
Graia'lann rol oynadıkları tek efsane Hyperboreliler ülkesinde, İskitlerin
Perse-us efsanesidir. Bu yiğit Medusa'yı elinde bulunan kutsal altınlara bekçilik
öldürmeye gidince, önce yol üstünde etmektedirler. Oralarda bulunan tek
bekçilik eden Ko-cakan'lara rastlamış. gözlü Arimaspes adlı boy bu altınlan
Gorgo'ların oldukları yere varmasını almak için Griffon'lara saldırırlar.
önlemekmiş görevleri. Ama bir tek Aiskhylos'a göre Griffon'lar Zeus'un
gözleri olduğu için, kim bekçilik kutsal yaratıkları, başka bir geleneğe
edecekse o gözü takar ve yol ağzına göre Apollon'un bekçi köpekleridir.
dikilirmiş. O sırada öbürleri gider, Başka bir efsaneye göre Grif-fon'lar
uyurmuş. Perseus bu tek gözü çalmak Hindistan'ın kuzeyinde bulunan
ve Graia'ların üçünü de uyutmak yolunu çöllerde altın arayıcılarına karşı
bulmuş. Böylece Gorgo'lara yaklaşıp koymaktadırlar, çünkü yuvalarını altın
Medusa'yı öldürmeyi başarmış. Gözü de madenlerinin bulunduğu dağların
bir göle atmış (Perseus). eteklerine kurmuşturlar.
Granikos. Phrygia'da Adramyttion Güneş. Bkz. Helios.
(Edremit) şehrinin kurucusu. Herakles
Gün Işığı. Bkz.
Phrygia'ya geldiğinde kızı Thebe'yi
yiğide vermiş, o da karısının adına Hemera.
Mysia'da Thebe şehrini kurmuş Gycs. Uranos'la Gaia'nın yüzer kollu
(Herakles). ve ellişer başlı dev oğullarından biri
(Yüz Kollular).
H
(3) EFSANESİ. Hades üstüne
anlatılan tek
efsane, Demeter'in kızı Persephone'yi
kaçır-
Hades. (1) ADI. Yeraltındaki ölüler masıdır. Mevsim dönümünü, toprağın ve
ülkesinin tanrısı Hades, Aidoneus ve bit
Plüton (zengin) adlarıyla da anılır. kisel doğanın yazın canlanmasını, kışın
"Görünmez" anlamına gelen Hades adı ölme
hem tanrının kendisi, hem de egemen sini simgeleyen bu efsanede Hades'in
olduğu ölüler ülkesi için kullanılır. Hades rolü,
tanrının bir özelliği kendisini görünmez âşık olduğu Persephone'yi kaçırdıktan
kılan başlığıdır. Kuzey mitolojilerinde sonra,
geçen ve Alman masallarında bir daha yeryüzüne çıkmasını önlemek
"Tarnkappe" diye anılan bu başlığı için
Hades'ten başka Athe-na, Hermes ve bir nar tanesi yedirmesinden ileri
Perşeus'la Herakles de takmıştır. gitmez. İna
nışa göre, Hades ülkesinde bir şey
(2) DOĞUŞU. Hades, Kronos'la
ağzına ko
Rheia'nın oğludur (Tab. 5). Hesiodos
yan bir daha oradan ayrılamazdı. Kızın
doğuşunu söyle anlatır (Theog. 453 vd.):
kaçı
Rheia Kronos'uny atağına girince rılmasında payı olan Zeus Demeter'in
şanlı evlatlar doğurdu ona: Hestia, yalvar
Demeter, altın sandallı Hera ve güçlü maları üzerine kızın altı ay yeraltında,
Hades, perin altında oturan, yüreği altı ay
acımak nedir bilmeyen tanrı. yeryüzünde kalmasını buyurur
Olympos'lular, yani üçüncü kuşak (Demeter,
tanrıları egemenliği ele alınca, dünya
Persephone).
yetkilerinin paylaşılmasında Hades (4) HADES ÜLKESİ. Yunanca "Hadou
yeraltını alır (Hom. İl. XV, 189 vd.): do-
mos" yani Hades'in evi, konağı
(Poseidon konuşur): deyiminde,
Dünya üçe bölündü, üçümüzde aldık domos sözcüğünün düşmesiyle Hades,
payımızı, tanrı
kura çekildi, köpüklü deniz düştü Hades'in yönettiği ölüler ülkesinin de
bana... Sisli karanlıklar ülkesi düştü adı ol
Hades 'ln
muştur. İlkçağ yazınında yeraltında, ölü
payına... ruh-
Hades ve karısı Persephone amansız, ların oturduğu tasarlanan karanlıklar
insafsız, yürekleri hiçbir yakarış, hiçbir ülkesini
sunu ya da kurbanla yumuşamayan anlatmayan, canlandırmaya çalışmayan
korkunç tanrılar sayılar. Kendilerinden şair
de, ülkelerinden de tanrılar ve insanlar ve yazar pek yoktur. Homeros'la
nefret eder (Theog. 810): başlayan bu
gelenek, Latin şiirinde Vergilius'un
"Tanrılar sevmez o küflü puslu yerleri"
Aeneis
der Hesiodos, Homeros da "tanrıların
destanında sürdürülüp en yüksek
bile tiksindiği çirkef dolu ülke" diye
aşamasına
tanımlar Hades'i (İl. XX, 65). Tanrı
çıkarılmış ve o yoldan ortaçağda
Hades ise gün ışığının sızmadığı karanlık
Dante'nin
ülkesinden hiç ayrılmaz, Olympos'lu
büyük eserini etkilemiştir. Yunan
tanrılar kuşağından olduğu halde,
mythos'un-
onların arasına karışmaz, şölenlerine
da canlı oldukları halde Hades'e inip
katılmaz. Yalnız kendisini Paian tanrıya
de dö
baktırmak üzere bir kez Olympos'a
nen kahramanlar şunlardır: Odysseus,
çıkmak zorunda kalır (İl. V, 395-404).
Or-
pheus, Theseus ve Herakles. Sonradan
Ver-
gilius, Homeros'un Odysseia'sını örnek
ala
rak, Aeneis destanında kahraman
Aeneas'ın
da yeraltına gidiş ve dönüşünü
anlatmıştır
(Aen. VI), (Ölüler Ülkesi). Hades
ülkesinin
en kısa tanımlanmasını Hesiodos yapar
(The
og. 767 vd.):

Orada yükselir yankılı konağı Güçlü


Hades le korkunç Persephone 'nin.
Azgın bir köpek bekler kapısını,
amansız, sinsilikler ustası bir köpek,
girenlere yaltaklanır kuyruğu
kulaklarıyla ama gireni bir daha
bırakmaz dışarı, pusuda bekleyip
paramparça eder çıkmak için kapıya
gelenleri.
Bu köpek Kerberos'tur (Kerberos).
Hesiodos sonra yeraltı ırmağı Styks'in
adını da sayar (Styks), ne var ki
Hades'le Tartaros'u bir tutar ve
geceyle gündüzün, ölümle uykunun
bulundukları bu karanlık ülkesini Hades'i
anlattığından daha canlı renklerle anlatır
(Tarta-ros).
Odysseia'daki Hades anlatımı: göne" adlı tragedyasında büyük bir rolü
olan Haimon Antigone'nin nişanlısıdır.
Homeros'un Hades anlatımı ilkçağ
Kreon An-tigone'yi mezara diri diri
yazınının ilki ve en canlısıdır. Uzun bir
kapattıktan sonra Haimon kendini
süre büyücü Kirke tanrıçanın adasında
öldürür. Tragedyada Kre-on'la Haimon
kaldıktan sonra, Odysseus artık
arasında devlet yönetimi konusunda
İthake'ye nasıl varabileceğini yeraltı
ilginç bir tartışma yer alır: Tek kişinin
ülkesinde bulunan bilici Teiresias'a
buyruğuna boyun eğmeyi yönetimin
sormak ister, Kirke de ona Hades
kaçınılmaz koşulu sayan Kreon'a
ülkesine gitmenin yolunu gösterir (Od.
karşın Haimon akıl ve sağduyuya
X, 512 vd.):
dayanan halkoyunu savunur. Önem ve
Geçtiğin zaman Okeanos'u canlılığını bugün de yitirmemiş olan bu
geminle, orada Alçak Kıyı var ve tartışmadan birkaç parçayı aşağıya
Persephone'nin alıyoruz (Çev. Güngör Dilmen):
koruluğu
, uzun uzun kavaklar göreceksin, kısır Kreon — Yakın akrabamın
söğütle kanunsuz davranışlarına göz yumacak
r, derin anaforlu Okeanos'un kıpısında olursam
çek başkaları büsbütün azar... Hayır,
karaya gemini, devlet kimi getirmişse başa ona
sonra çık yola, Hades bataklarına boyun
doğru, orada Akheron, Pyriphlegeton eğmek
veKokytos , küçük, büyük konularda ve haklı
akar olsun
, Styks'ten gelen sular da dökülür olmasın,
oraya. onu dinlemek gerekir. Yürekten
Kirke'nin saydığı bu dört yeraltı söylüyorum şunu:
ırmağına bir de Lethe katılır. İtaat etmesini bilen iyi yönetici olur
Odysseus, Kirke'nin dediği gibi ilerde, iyi başbuğ iyi yurttaştan
yetişir... Anarşiden dahabüyük bir
gemisiyle bütün bir gün gittikten sonra kötülük yoktur, devleti göçürür,
(Od. XI, 8vd.): ocakları söndürür. Anarşi parçalar
Güneş batarken ve kararırken tekmil müttefikleri, hazırlar kaçınılmaz
yollar, vardık sınırlarına derin akışh bozgunu. Oysa buyruklara boyun eğmek
Okeanos'un, oradadırKimmer'lerin güvenliğini
ülkesi ve kenti, oldum olası bol sisle sağlar
ve bulutlarla örtülü, parlak güneş onları çoğunluğun. Öyleyse kurulu düzeni
ışınlarıyla.göremez destekleyelim ve hiçbir zaman kadına
hiçbir vakit, yenilmeyelim... Haimon — Tanrı/arın en
ne yükseldiği vakit yıldızlı göğe, ne büyük bağışı
de gökten toprağa döndüğü vakit. akıldır
Öylece serili durur bir uğursuz insanlara... Halkın gözünü yıldırmışsm,
gece bu zavallı ölülerin üstünde. işitmek
istemediğin
Dünyanın kuzeybatı ucunda bulunduğu sözler kulağına gelmiyor, ama gizliden
sanılan Hades ülkesinin ancak gizliye
kapılarına varır Odysseus ve orada konuşuyorlar
Kirke'nin buyruğuna uyarak bir çukur ,
kazar, içine ballı süt, tatlı şarap, su ve işitiyorum fısıltılarını, ülkede bu kıza
un döker ve kurbanlar kesip kanlarını acımayan yok, en haksız bir cezaya
çarpıldı diye,
çukura damlatır, işte o sırada ölülerin oysa bütün kadınlar içinde en az layık
ruhları büyük bir kalabalık halinde kan böyle
içmeye gelirler. Teiresias kan içtikten bir ölüme
ve Odysseus'a geleceği açıkladıktan eyleminin ne soylu olduğu düşünülürse.
sonradır ki, öbür ruhlar da kandan Bu kız savaşta ö/en kardeşinin
paylarını alırlar. Bu Hades anlatımı cesedini kurda, kuşa kaptırmamak için
-daha doğrusu bu kan içme töreni - gömmüş
başka hiçbir metinde söz konusu onu,
altın bir şeref tacı hak etmiştir bu
edilmediğine göre, Homeros'ta izi kız,
kalmış çok eski ve ilkel bir yeraltı ölümü
tasarısının kalıntısı olsa gerek. değil. Böyle karanlık söylentiler
dolaşıyor
Haimon. Bu adı taşıyan birçok kentte..
efsanelik kişi k-r arasında en önemlisi, . Kreon — Şaşıyorum, bozguncuları el
Thebai kralı Kre-on'un oglu '- üstünde
Halmon'dur. Sophokles'in "Anti- tutmak erdem sayılıyor demek?
Haimon — Suçluları el üstünde tut rü ünlü bir gerdanlıktır. Bu armağanlar
demiyorum sana. Thebai şehrinin başına bela olmuş, şehre
Kreon — Bu kızsuçlu değil mi şimdi? karşı İM saldırıya yol açmıştır (Ehphyle,
Haimon — Bütün Thebai bir ağızdan
Amphiaraos, Alkmaion). Efsaneye göre
hayır, suçlu değil diyor. Kreon —
Vereceğim buyrukları bana halk uğursuzluğun nedeni, Athena ile
mı Hephaistos'un Harmonia'ya karşı,
öğretecek? Haimon — Çocukça Ares'le Aphrodite'nin kızı olduğundan
konuştuğunun ötürü, hınç beslemeleridir. Thebai kral
farkında soyunun kaynağında bulunan Kadmos'la
mısın? Kreon — Ben miyim bu devleti Harmo-nia'nın beş çocuğu olur, hepsinin
yöneten, de kaderi olağanüstüdür, bunlar İno,
halk mı? Semele, Agaue, Autonoe ve Oidipus
Haimon — Tek kişiyle devlet mi
olurmuş, soyunun atası Polydo-ros'tur (İno,
despotluk bu Semele, Agaue, Aktaion, Lab-dakos).
seninki. Kreon — Devlet ona hâkim Dardanos'la lasion'un kız kardeşi
olanındır, olarak gösterilen Harmonia Semendirek
anlaşıldı efsanelerinde rol oynar. Kadmos ona
mı? Haimon — Sen ıssız bir çölün hâkimi
Zeus'un kaçırdığı kız kardeşi Europe'yi
olmalıymışsm...
Kreon— Yasaları yürütmek mi suçum? ararken Semendirek adasında rastlamış
Haimon — Tanrısal yasaları çiğnemekle ve sevmiştir. Düğünü de gene aynı
kendi iktidarını görkemle Semendirek'te yapılmıştır.
gölgeliyorsun! Kadmos'un karısı Harmonia, bazı
efsanelerde uyum, denge anlamına gelen
Hamadryades. Adlarından da belli adıyla Kharit'lerin biri sayılan Harmonia
olduğu gibi (hama+dryas, ağaçla birlikte ile karıştırılmıştır.
demek) Ha-madryad perileri, kardeşleri
Dryad'lar gibi ağaçları ve ormanları Harpya'lar. Adları "kapıp kaçanlar"
koruyan nympha'lar-dır. Ağaçların anlamına gelen Harpya'lar, kadın yüzlü,
yeşermesinden, canlı canlı bitip yaygın kanatlı, sivri pençeli bir çeşit
büyümesinden zevk, kesilmesinden ya da yırtıcı kuşlardır. Okeanos kızı
kurumasından sonsuz bir yas duyarlar. Elektra'nın Thaumas'la birleşmesinden
Kimi zaman da ağaçla birlikte ölürler. doğan Harpya'lar çokluk iki olarak
Böylece ölümsüzle ölümlü arası varlıklar gösterilir: Birinin adı Aello (Kasırga),
sayılırlar. Kimisi uzun ömürlü olur, "on öbürünün Okypete (Hızlı uçan, Bora) dir;
palmiye ömrü" yani dokuz bin yedi yüz bazı kaynaklarda sözü geçen Kelaino da
yirmi yıl yaşarmış. fırtınadan önceki gök kararmasını
simgeler. Harpya'lar çocukları kaçırırlar
Ağaçların kesilmesini önlemeye çalışan,
ve ölülerin ruhlarını alıp Hades'e
başaramayınca da keseni korkunç
götürürler diye bir inanç vardı. Bu
cezalara çarptıran ağaç perilerinin
inancı en iyi canlandıran anıt, eski
öyküsü anlatılır. Bunlardan biri meşe
Lykia'nın Ksanthos (bugün Kınık)
ağacını kestiği için dinmeyen bir açlıkla
şehrinde bulunan ünlü mezardır. Bu
cezalandırılan Erysikh-ton'un
mezarın İM yanındaki kabartmaların her
öyküsüdür (Erysikhton).
birinde bir Harpya bebek gibi
Harmonia. Harmonia ile ilgili İM kundaklanmış bir ruhu kollarında taşır
efsane vardır, biri Thebai efsaneler görünür.
zincirine, öbürü Dardanos soyuna Harpya'lar asıl Phineus efsanesinde
bağlıdır. Birinde Harmonia, Aphrodite rol oynarlar (Phineus). Trakya kralı
ile Ares'in kızı, ikincisinde Zeus ile Phineus işlediği bir suçun cezası olarak
Elektra'nın kızı olarak gösterilir. Ama kör olmuştur, tanrılar bir de bela
her ikisinde de Kadmos'un karışıdır salmışlardır başına; tabağında ne varsa,
(Tab. 18). hepsini Harpya'lara kaptırır, yemeğe
Thebai efsanesinde Kadmos ile oturur oturmaz Harpya'lar uçagelir ve
Harmonia' nın düğünü üstünde durulur: tabaklarını boşalttıktan sonra,
Zeus Harmonia' yi kendi eliyle verir pisliklerini bırakarak uçarlar.
Kadmos'a ve Thebai kalesinde düğününü Argonaut'lar Trakya'ya uğra-
yapar. Bütün tanrıların hazır
bulundukları bu düğünde geline
olağanüstü armağanlar verilir; biri
Kharit'lerin dokuyup işledikleri bir
elbisedir, bunu Harmonia'ya Athena (ya
da Aphrodite) vermiş derler, öbü-

ı 00
dıklarında Phineus Harpya'lardan pek önemli bir rol oynamayan Hebe'nin
kurtarılma-sını dilemiş onlardan. Yunan öncesi bir tanrıça olduğu
Aralarında Boreasogul-ları Kalais ile sonucuna varılabilir. Hebe, Hitit
Zetes vardı ve bilici olan Phineus yazıtlarında Hepa, Hepat ya da Hepatu
Harpya'lann ancak Boreas'ın diye adlandırılan büyük güneş tanrıça
oğullarınca yakalanabileceklerini Arinna'nın Yunancalaştırılmış adı olsa
biliyordu. Bana karşılık, Boreasogulları gerek. Hitit yazıtlarında bu tanrıçaya
Harpya'ları yakalayamazlarsa, kendileri "sedir ağaçlarının ülkesinde" tapınıldıgı
ölecekti. Kovalamaca sırasında belirtilir. Sedir ağaçlarının ülkesi
Harpya'lann biri Peloponez'de bir Lübnan, Filistin'dir, Hepa-Hebe ise
ırmağa düşer, öteki Ege denizinin bir Tevrat'ta ilk insanın, yani Âdem'in eşi
adasına sığınır, ama tam yakalanacakken ve bütün insanların anası olarak
kız kardeşleri İris Boreasogullarının gösterilen Havva'nın ta kendisidir. Bu
önüne geçer ve "Zeus'un hizmetçileri" bakımdan Hepa-Hebe ile Ana Tanrıça
Harpya'ları öldürmelerini önler. Buna arasında doğrudan bir ilişki kurulabilir
karşılık Phineus'a rahat vermeye ve ve Hepa-Hebe adının Kybele'nin çeşitli
Girit'te bir mağaraya saklanıp bir daha adlarından biri olduğu anlaşılır (Kybele).
görünmemeye söz verirler. Heilebie. Karia'da Kaunos şehri
Harpya'lar Pandareos efsanesinde kralının kızı. Dolaylı olarak İo
de rol oynarlar (Pandareos). efsanesine adı karışır: Zeus İo'yu
Bir efsaneye göre Harpya'lar rüzgâr kaçırınca, babası İnakhos kızının
tanrı Zephryros'la birleşip, taliplerinden Lyrkos'a İo'yu aramasını
Akhilleus'un ölümsüz atları Ksanthos'la buyurur. Lyrkos dünyayı dolaşıp kızı
Balios'u meydana getirmişler bulamayınca, Argos'a boş dönmekten
(Ksanthos, Balios). çekinir ve Karia'da Kaunos şehrine
Hcbe. Hebe, Yunanca gençlik yerleşir. Orada kral kızı Heilebie ile
demektir. Ze-us'la Hera'nın bu adı evlenir. Çocuğu olmaz. Kocası kısırlığının
taşıyan kızları (Tab. 5) Olympos'ta eli nedenini anlamak için tanrı sözcüsüne
her işe yatkın bir çeşit ev kızıdır. Asıl başvurmak üzere Kaunos'tan ayrılır ve
görevi tanrılara içki sunmaktır (İl. IV, 1 yolculuğu sırasında karısını aldatır.
vd.): Kaunos kralı onu dönüşünde ülkeden
kovmak ister, ama Heilebie kocasından
Tanrılar toplanmıştı Zeus 'un yana çıkıp babasını alt etmesine yardım
çevresinde,
altın avluda. eder.
Ulu Hebe tanrı balı döküyordu Hekabe (Latince Hecuba). Hekabe
herbirine, onlarda Troya lıların Troya kralı Priamos'un karısı, Hektor,
şehrine bakıyorlardı
tepeden, Paris, Kas-sandra ve daha birçok
kaldırıyorlardı altın tasları çocukların anasıdır (Tab. 16). Priamos
birbirlerinin Hektor'un ölüsünü geri almak için
şerefine. Akhilleus'un barakasına gittiğinde
kraliçeyi on dokuz çocuğunun anası diye
Ama İlyada'da onu Athena ile tanıtır (İl. XXVI, 492 vd.): ;
Hera'nın arabasını hazırlarken (İl. V,
722-731) ya da savaş dönüşü kardeşi Oysa benim bahtım ne kadar kara,
Ares'i yıkarken (İl. V, 905) görürüz. yiğit oğullar yetiştirdim yaygın Troya
'da, ama kalmadı bana onların hiçbiri.
Daha sonraki kaynaklarda He-be'nin Geldiği gün Akhaoğulları buraya
nektar sunucusu olarak görevi oğullarım vardı benim elli tane, on
Zeus'un kaçırdığı güzel delikanlı dokuzu birana karnından doğmuştu,
Ganymedes'e verilir (Ganymedes). ötekileri saray kadınları vermişti
Hebe'nin kendine özgü bir efsanesi bana..
yoktur, yalnız Herakles efsanesinde adı Hekabe ilkçağ yazınında doğurgan ve
geçer: Güçlü yiğit öldükten sonra bahtsız ana tipini canlandırır. Homeros
Olympos'a varıp ölümsüzlüğe kavuşunca destanlarında beliren bu karakteri
Hebe ile evlendirilir. sonraları tragedya-larca daha da
Hebe ile Herakles'in evlenmesi abartılmış ve Hekabe çocuklarını bir bir
simgesel bir anlam taşıyan bir "hieros yitirdikten, korkunç yıkım ve
gamos", yani kutsal evlenmedir. Çokluk lşkencelerine tanık olduktan sonra,
en büyük tanrılar arasında ve gözü dönmüş,
Anadolu'lu kaynaklarda görülen bu
kutsal evlenme motifinden, Yunan
efsanesinde
köpek gibi kudurup saldıran anaç Troyalı kadınların, erkeklerin gücü,
varlığın simgesi olmuştur. Kimi desteği, bir tanrı gibi selamladı
efsanelerde onun evlat acısına yavrum onlar seni, sen onların büyük
şanıydın sağken, ama yavrum, kaderle
dayanamayarak gece, gündüz uluyan bir ölümün elindesin
dişi köpek haline dönüştüğü de ileri
şimdi".
sürülür. İlyada'da ilk karşımıza
çıktığında He-kabe tatlı dilli, cömert ve Aradan birkaç bin yıl geçti, ama
dini bütün bir ana olarak gösterilir (İl. Anadolu kadınları gene bu sözlerle ağıt
VI, 253 vd.). Savaştan şehre dönen yakar ölen ana kuzularına.
Hektor'un biraz dinlenmesini, şarap Hekabe düşmana gidip yalvarmaya
içip serinlemesini ister, ama oğlu buna kalkışan kral Priamos'u akıl ve sağduyu
yanaşmayınca, onun dileğini yerine adına alıkoymaya çalışır, başaramayınca
getirir: Athena tapınağına sunu gene tanrılara yakarış ve sunu sunma
sunmaya gider. Sonra bölümler boyunca yoluna gider, katlanır ve bekler.
Hekabe'nin sözü geçmez, ta ki Batı Gözünün bebeği, yiğit oğlu Hektor'un
kapılarının üstünden Hek-tor'la ölüsü karşısına serilince de bagır-maz
Akhilleus'un savaşını gözlemeye gelir. çağırmaz, bir köpek gibi havlamaz da
O zaman da surlar dışında kalıp tek Anadolu kadınına özgü bir ağırbaşlılık ve
başına düşmana karşı koyan oğlunu içeri hayal gücüyle canlandırır onu gözünde (İl.
almak için şöyle seslenir (İl. XXII, 83 XXIV, 575 vd.):
vd.):
Şimdi sen, sözümü duyarmışgibi,
"Hektor, yavrucuğum, saygı göster yatıyorsun evinde taptaze, benzersin
bu Apollon 'un tatlı okuyla vurduğu
memeye, insanlara.
onu ağzına uzattığım günleri getir İzmir'li şair Homeros böyle
aklına, unuturdun koynumda bütün canlandırıyor Hekabe'yi, Atina'Iı
dertlerini, surlarımızın
tragedya yazarı Euripides ise onu
içindeyenmeye bak şu
domuzu "Troya'lı Kadınlar" ve "Hekabe" adlı
, gir içeri, canım oğlum, dışarda tragedyalarının baş kişisi yapmış,
dikilme dramını derinliğine işlemiştir. Bu
karşısına. oyunlarda Hekabe'yi Troya yıkıldıktan
Öldürürse seni bu adam, ey katı sonra köle olarak orada, burada
yürekli, bir döşek üstüne sürünür görürüz. Kraliçe görkemini ve
koymayacağız ölün ü, ne ben erdemini sürdürür, ama kızı
ağlayacağım senin önünde, seni Polyksene'nin gözleri önünde
doğuran
Akhilleus'un ruhuna kurban edilmesini,
, ne cömert karın ağlayacak, gözümün
bebeği, üstelik de Trakya kralı Polymes-tor'a
yiyecek seni çevik köpekler, emanet edilen oğlu Polydoros'un da
bizden uzak, gemilerin orada alçakça öldürülüp denize atıldığını
". görünce, korkunç bir öç alma eylemine
girer ve Poly-mestor'u kör edip,
Hektor anasının, babasının çocuklarını da öldürür. Ne var ki
yalvarmalarını dinlemeyip de Euripides de Hekabe'yi akıl ve hak
Akhilleus'la savaşta can verince, yolundan ayrılmayan ulu bir kişi olarak
Troya'da bir çığlıktır kopar, kral, gösterir. Bu tragedyalarda Hekabe
kraliçe ve bütün halk dövünmeye, yalnız değildir, Troya'lı kadınların
ağlaşmaya başlar, Priamos yas belirtisi topluluğu içinde direnci yansıtan büyük
olarak başını toza, toprağa bular (İl. bir varlık, doğal analık gücünün
XXII. 406 vd.): simgesidir. Atina'Iı şairin ona tragedya
boyunca "Phrygia'lı" demesi boşuna
... Anası da saçlarını yolup değil, Phrygia'ü Ana Tanrıça Kybele'nin
duruyordu, fırlatıp atmıştı parlak bütün niteliklerini içinde taşır ve dile
başörtüsünü, dövünüyor, oğluna getirir Hekabe (Polydoros, Polyksene,
baka baka Polymestor).
haykırıyordu...
Başladı Hekabe kadınlar arasında Hekabe'nin en küçük oğlu Paris'le
uzun bir ilişkisi ve onu karnında taşırken
ağıda: gördüğü düş için bkz. Paris.
"Bak anana yavrum, talihsiz anana,
senin acını göreyim, öldüğünü göreyim
de, bundan böylenasilyaşayayım ben,
nasıl? Gece, gündüzyüreğimin
ışığıydın bu
şehirde,
Hekamede. Güzel saçlı Hekamede Kurultaylarda saygın kralların
Troya savaşı sırasında Akha'ların yanındadır, İnsanlar arasındaki
Tenedos'a (Bozcaada) yaptıkları bir yarışmalarda Tanrısal gücüyle işe
karışır, Zaferi kazanan alır güzel
baskın sırasında esir al-dıkları kızdır. ödülü Ve şeref kazandırır yakınlarına.
Akha'lar bu kızı Nestor'a köle olarak Binicilerden de dilediğine yardım
verirler ve İlyada'da onu Nestor'un eder. Belalı engin denize açılanlar da
barakasında hizmet eder görürüz (il. Başvururlar Hekate 'ye ve yeri sarsan
XI, 624; XIV, 6). tanrıya,
Bereketli av sağlar onlara soylu
Hekate. Hekate, Olympos tanrılarıyla tanrıça, Ya da tam başaracakları
ilişkili olmayan, hiçbir efsaneye adı sırada Avlarını alır elinden canı
karışmamış, kişiliği epey gizemli bir isterse. Hermes 'le sürüleri üretir
ağıllarda: Öküzleri, keçileri, ak yünlü
tanrıçadır. Aslında Hekate, Anadolu'ya koyunları Azaltır ya da çoğaltır
özgü bir tanrıça ve Efes'li Artemis'in gönlünce. Ölümsüzler arasında yeri
belli bir niteliğini yansıtan ve başka büyüktür
adla anılan bir tıpkısıdır (Artemis). Hekate
Home-ros destanlarında hiç adı 'nin Zeus gençliğin besleyicisi
geçmez, buna karşılık Hesiodos'un yapmıştır onu.
Theogonia'sında büyük bir yer tutar.
Hekate, Titanlar arasında Güneş Hekate'ye Hesiodos pantheon'unda
Soylular diye anılan tanrılar tanınan ayrıcalığın nedeni bilginleri
soyundandır (Tab. 8). Koios ile epey düşündürmüştür. Homeros
destanlarında sözü bile edilmeyen bu
Phoibe'nin iki kızları olur: Biri Leto (ki
tanrıça Theogonia'da ancak Ana
Zeus Leto'yu eş edinip onunla iki
Tanrıça Kybele ile kıyaslanabilecek
büyük Olympos tanrısını, Apollon ile
evrensel bir nitelik taşımaktadır.
Arte-mis'i üretir), öbürü Asterie'dir
Burada yüceltilen tanrıçanın kimi yerde
(Leto, Asteri-e). Asterie Perses ile Artemis, kimi yerde Diktynna ya da
birleşip Hekate'yi doğurur. Hekate'nin Britomartis diye anılan Ana Tanrıça'yı
Titanlar kuşağında ne denli ayrı bir bu denli andırması Hesiodos'un ana
yer tuttuğunu Hesiodos'un Theogonl- yurdu ile ilgili görülmektedir. Bilindiği
a'sından öğrenmekteyiz. Ozan, gibi, eski Karia'da Stratonikeia'nm
Titanlar kuşağını saydığı parçanın (Eskihisar) kuzeyinde, bugünkü
sonunda Hekate'ye kırk altı dizelik Yatağan'a yakın olan Lagina'da (Lagina
uzun bir övgü düzmektedir (Theog. örenine en yakın ilçe Turgut'tur)
404-450). Theogonia'nın Hekate'nin çok ünlü bir tapınağı
başlangıcındaki Musa'lara Övgü'yü bulunmaktaydı. Görkemli bir yapı olan
andıran bu parçada, Zeus, deniyor, bu tapınağın kalıntılarından birkaçı,
Hekate'yi "herkeslerden üstün tuttu" özellikle bazı kabartmalar İstanbul
ve evrende onur paylarını tanrılar Arkeoloji Müzesinde korunmaktadır.
arasında paylaşırken, bu tanrıçaya Hesiodos ise babasının Ege
karalarda, denizlerde ve göklerde bir kentlerinden Kyme'den Yunanistan'a
yetki payı ayırdı. Metinde şöyle denir göçmüş bir göçmenin oğludur.
(415-450): Yunanistan'a yerleştiği Askra
kasabasının yakınında ise Thespiai'da
Ölümsüzlerin saygısı büyüktür bir Hekate kültü bulunduğunu biliyoruz.
ona, Bugün yeryüzünde kurban Acaba ozanın yücelttiği bu Hekate
kesen her
ölümlü tapımını Hesiodos soyu Lagina'dan mı
Hekate 'nin adını anar yakarışlarında, Yunanistan'a getirmişlerdir? Bu konu
Kimin dileğini iyi karşılarsa o tanrıça daha bilimce aydınlanması gereken ve
Onun elde etmeyeceği şey yoktur, doğrudan doğruya Anadolu kültleriyle
Ona bütün mutlulukları vermek ilişkisi olan bir sorundur. Bu konu için
elindedir. Ünlü Gaia ile Uranos 'un bkz/ "Hesiodos, eseri ve kaynakları"
bütün çocukları Kendi paylarından pay adlı kitabın s. 53 ve 1. notuna.
vermişlerdir ona... Kim hoşuna
giderse Hekate 'nin Yardım görür Bu tanrıçanın karmaşık kişiliğini
ondan, destek bulur onda. açıklamakta bugünkü bilim de zorluk
Meydanlarda, kalabalıklar içinde
Kimi isterse onu parlatır Hekate. çekmektedir. Dikkati çeken bir nokta
Ölüm-kalım savaşlarında Hekate da tanrıçanın adıdır. He-
Dilediği s av aşçıya yardım eder.
Dilediğine verir hıynıvı, sanı, şerefi.
kate, Apollon'la Artemis'in başlıca ve Hektor'u Mustafa Kemal'in atası
sıfatlarından olan hekatos-hekatebolos, olarak görmek yanlış bir yorum değil,
yani hedefi vuran anlamındaki kelimeyle tersine tarihi doğru değerlendirmenin
ilgilidir (Apol-lon). Leto'nun kardeşi bir örneği, bir belirtisi sayılabilir.
olması da onun Yunan din ve efsanesine Troya'nın orta direği olan Hek-tor'un
sonradan gelme bir tanrıça olduğunu kişiliğini incelemeye girişmeden önce,
belli eder. Hekate Yunan varlığına Troya savaşı denilen büyük çatışmaya
sonuna dek yabancı kalmıştır, asıl bütün Anadolu'nun katıldığını metinlere
tapımma Roma'da rastlanır, burada ay dayanarak göstermeliyiz.
tanrıçası, geceye ve karanlığa egemen İlyada'nın ikinci bölümünde "Gemiler
bir varlık, büyük ve sihri elinde tutan Katalogu" denilen bir parça vardır ki,
bir kara güçler ecesi olarak karşımıza burada Tro-ya'ya saldıran orduların da,
çıkar. Vergilius'un "Aeneis" destanında Troya'yı savunan kuvvetlerin de sayımı,
Dido Aeneas'ı yanında dökümü yapılır. Destana sonradan
alıkoyamayacagını anlayınca, onu katılmış, özellikle İlyada Atina'da
kendine büyü yoluyla bağlamaya çalışır ulusal destan olarak benimsenip de
(Aen. IV, 511 vd.): Üstünde kendi Atina'yı yüceleştirme amacıyla kaleme
ölüsünün yanacağı odun yığınını alındığı sanılan bu listede
hazırlattıktan sonra, bir Hekate Yunanistan'dan gelme kuvvetlere çok
rahibesine büyü formülleri okutur; yer verilip, Troya'nın savaş ortakları
saçları darmadağın olan bu kadın yüz kısa geçildiği halde, savunmaya
tanrılar, Erebos, Khaos, üç biçimli Anadolu'nun hemen her tarafından
Hekate ve üç yüzlü bakire Diana adına güçler katıldığı anlaşılır, llyada'da altmış
başlar yakarışa (Dido). Hekate' nin bu kadar dize tutan bu parçada (İl. II,
üç kılığı acaba kısrak, dişi köpek ve dişi 819-878) önceToros bölgesindeki
kurt biçimleri midir? Diana'nın kız, kentler ve ordu komutanları sayılır,
kadın ve ay tanrıçası olarak üç biçimde sonra da Trakya'dan başka Mysia,
canlandırıldığını da biliriz. Hekate kimi Paphlagonia, Maionia ve Lykia'ya kadar
bölgelerde üç gövdeli bir heykel olarak bir yandan Karadeniz kıyılarına, öte
imgelenir. Bu üçlü karakteriyle Efesli yandan Akdeniz'e kadar uzanan yaygın
Artemis'e ne kadar yakından bağlı bir bölgenin ad: geçer. Yunanistan'ı
olduğu, onun başka bir yan ve yönünü yüceltmek, Anadolu'yı küçümsemek
simgelediği apaçıktır. amacıyla düzüldügTı açıkça belli olan bu
metin bile Troya savaşının Anadolu
Hekatonkheir'ler. Bkz. Yüz boylarınca ne denli benimsendiğini açığa
vurmaktadır. Daha sonraki bölümlerde
Kollular.
de örneğin Lykia'lı önderlerin
Hektor. Troya kralı Priamos'la kraliçe savunmada ne büyük bir yer tuttukları,
He-kabe'nin en büyük oğlu Hektor giderek Hektor'u eleştirip ona yol
(Tab. 16) Anadolu'nun ilk ulusal gösterdikleri görülür (Sarpedon,
kahramanıdır, çünkü Troya savaşı Pandaros). Troya'nın kaderini elinde
Homeros'un llyada destanından da tutan Hektor bu savaş ortaklarına
anlaşıldığı gibi bölgesel bir karşılaşma karşı sorumludur, onların istek ve
değil, Batı dünyasının Çanakkale öğütlerine saygı göstermek, kendi
Boğazından Mezopotamya'ya kadar çıkarlarını düşündüğü kadar onların da
uzanan Asya (bugün Küçük Asya deniyor) görüşlerini hesaba katmak zorundadır.
kıtasına ilk saldırışı, uygarlık ve Bütün bu sorumluluk ve yükümlülüklerdi
zenginlikte Batıyı çok aşmış olan ki onu Anadolu'nun ulusal savunucusu
Anadolu'yu ele geçirmek için ilk olarak diker gözlerimizin önüne. Bu
denemesi, girişimidir. Bunu ancak böyle görevi sonuna dek nasıl yerine getirdiği,
anladıktan sonradır ki, Homeros üstünde durulmaya değer bir konudur.
destanını gereğince değerlendirebilir,
Troya savaşının gerçek niteliğini İlyada Hektor'u hem savaşta bir
anlayabilir ve Boğazların kilit noktasında kahraman, hem de günlük hayatında bir
çarpışan güçlerin asıl amacı açığa insan olarak canlandırır gözümüzün
vurulduktan sonra, savaşçılarının önünde. Destanda onun kadar
karakterine ışık tutarak onları tarihteki derinliğine işlenmiş bir tip daha yoktur.
benzerleriyle karşılaştırabiliriz. Hemen Onun kişiliği Akhilleus'unkinin tam
söyleyelim ki üç, dört bin yıl önceki karşıtıdır: Duygularını dışarıya vurmak,
Troya savaşıyla yakın tarihin Çanakkale esin-
savaşı arasında göze çarpan bir
benzerlik vardır
tilerine kapılıp davranmak şöyle dursun, dan ele alınmaya değer. Anasını da
dramı kendi içinde sessizce oluşur ve babasını da çok sever ve sayar Hektor,
bu dram tek bir kişinin değil de, bütün ne var ki onl.ıt duygusal nedenlerle onu
bir ailenin, giderek bütün bir toplumun görevinden alıkoy maya çalıştıkları
sorunlarını içerdiği için, dallı budaklı, zaman, sessizce karşılar önerilerini, ya
karmaşık ve çetrefildir. Hektor Troya da sözlerini niçin dinlemediğini anlatır
savunmasının omuzlarına yüklediği ağır onlara. Surlar önündeki sahnede cevap
sorumlulukla kendi kişisel ve duygusal bile vermez yalvarmalarına (İl. XXII, 38-
eğilimlerini birbirleriyle bağdaştırmakta 90), şehre gelince dinlenip şarap içmek
öylesine güçlük çeker ki, açığa şöyle dursun, herkese görevini
vurmaktan çekindiği bu çatışma hatırlatmakla yetinir (İl. VI, 264 vd.)
kendisinin modern anlamda bir tip, bir Baba ve koca olarak Hektor'un eşsiz bir
roman kişisi olarak karşımıza çıkmasına, davranışı vardır, bu denli ince, sevimli,
iç bunalımlarının da destanda şaşılacak çok yönlü bir insana rastlanmaz hiçbir
bir belirti olan sessiz monologlarla dile destanda. Eşine hem baba, hem ana,
gelmesine yol açar. Hektor'un eşsiz hem kardeş, hem de sevgili olduğunu
kişiliğini kavrayabilmek için onu hem Andro-makhe'nin kendi ağzından
insan, hem de kahraman olarak ele duyarız şaşa şaşa (İl. VI, 429 vd.),
almalı, incelemeliyiz. (Andr'omakhe). En ince ayrıntısına
kadar anladığı karısının üzüntüsünü nasıl
(1) İNSAN HEKTOR. Destan paylaştığını da bir görelim (İl. VI, 441
kahramanlarının hepsi gibi Hektor da vd.):
belli niteliklerle tanımlanır: Çevik ayaklı,
oynak tolgalıdır, tanrısal, Ares'in dengi,
Ben de düşünüyorum bunları,
karıcığım, ama savaştan çekilirsem
Zeus'un sevdiği, giderek Zeus gibi
bir korkak gibi, Troya erkeklerinden
akıllıdır. Tolgası ışıldar, silahları da şöyle
utanırım, bakamam uzun entarili
anlatılır (İl. VI, 319, XIII, 802 vd):
kadınların yüzüne, içimden de
.... On bir dirsek boyunda kargısı gelmez, neyapayım; ün kazanmak için
elindeydi, tunç temren dolanmıştı hem babama, hem
altın bir halkayla, önünde dört bir kendime,
yana ışıklar saçıyordu. öğrenmişim atılgan olmayı,
Troya 'lılarla en önde
Ares 'e benzeyen Priamos oğlu dövüşmeyi
Hektor öğrenmişim.
başlarındaydı, Kafama, yüreğime, komuşum ben
yusyuvarlak kalkanını tutuyordu şunu: Elbet bir gün yok olacak kutsal
önünde, kaim tunçla örülmüş, sık llyon, Priamos ve onun iyi kargı
deridendi bu kullanan halkı. O vakit ne Troya lılann
kalkan. acısı umurumda
Parlak tolgası sallanıyordu olacak,
şakaklarında, sıralar boyunca bir ne Hekabe 'nin, ne kral Priamos 'un
gidip bir geliyordu. acısı, ne de kardeşlerimin acısı
umurumda
Troya şehrinin koruyucusudur olacak.
Hektor, onun içindir ki oğluna Benim üzüntüm sensin asıl, tunç
"Astyanaks" (şehrin efendisi) adını zırhlı Akha 'lılardan birialacakhür
takmıştır halk (Astyanaks). Güçlü ve
gününü,
götürecek sen i gözyaşları için de,
merttir, öyle ki o yaşadıkça, savaştıkça düşünüyorum o zaman çekeceğin
güven duyar kadın olsun, erkek olsun acıyı, bu yüzden arkada kalacak
Troya'lılann hepsi, o ölecek olursa gözüm... Köleliğe sürüklenirken
şehrin de tutunamayıp düşeceğine çığlığını
inanırlar. Bu güven ve bu inançtır ki, duymaktan
Hektor'a karşı büyük bir sevgi sa dağlar gibi toprak örtsün beni
uyandırmıştır Troya 'ularda, topluca daha iyi.
sevgi gösterilerinin de yalnız Hektor için Tolgasından Ürken yavrusunu gülerek
yapıldığını görürüz destanda. Bu sevgiyi kollarına alıp öperken de şu dilekte
Hektor davranışlarıyla kazanmıştır. bulunur koca Hektor, yurt içinde ölmeyi
Büyüğünü de, küçüğünü de öyle sayar ve göze almış bit kahramanın ağzından
sever ki, örnek bir insan, çağdaş böyle alçakgönüllü, dokunaklı sözler
anlamda olgun ve yetkin bir insan duyunca gözyaşlarını tutamaz olur insan
sayabiliriz Hektor'u İlişkileri bu (İl. VI, 476 vd.):
bakım-
Ey Zeus, ey öbür tanrılar, gözbebeği bu kahraman kaderiyle
benim oğlumun, Troya'lılar arasında, pençeleşir durur, ölümünün yakın
babası gibi kendini göstermesini nasip olduğunu bilir. Tanrılara güvenmenin de
edin, ne kadar yersiz olduğunu sezer, nitekim
babası gibi güçlü, mert olmasını,
llyon'da bütün gücüyle hüküm onu yalnız Apollon korur, ama Zeus'un
sürmesini. buyruğuyla o da kaderine bırakmak
Kanlı silahlarla savaştan dönerken o, zorundadır Hektor'u, öbür tannlarsa
babasından çok daha üstün bu desinler, pis pis düzenlerle Hektor'u aldatmakta
• yarışırlar âdeta. Ama bu konuyu
mutlu olsun anasının yüreği. Hektor'un kahramanlığını
Hektor herkese karşı yumuşak inceleyeceğimiz bölüme bırakalım.
davranır, bir kızdığı, azarladığı Paris'tir, (2) KAHRAMAN HEKTOR. Ne kadar
kafasızlıgıyla şehrin yıkımına sebep olan nankör bir görevi vardır Hektor'un
adam. Şöyle çıkışır ona (İl. III, 38 vd.): Troya savaşında! Ordulara yön vermek,
Seni alçak, seni parlak oğlan, seni çapkın, güven aşılamak, güç esinlemek hep ona
seni ırz düşmanı seni! düşer. Karar onun, sorumluluk ve
Hiç doğmaz olaydın keşke, yükümlülük hep onun omuzla-rındadır,
ya da kalaydın ölümüne dek buna karşılık da durmadan eleştiriye
evlenmeden, uğrar, herkesi dinlemek, yatıştırmak,
ne baş belası kesilirdin o zaman,
ne de yüz karası olurdun başkalarına. avutmak, savaş ortaklarını hoş tutmak,
gücendirmemek onun tek başına
Hektor Helene'ye karşı uygarca ve görevidir. Oysa kendisi için savaşmaz
centilmence davranır. Öbür Troyalılar Hektor, bir çapkın adamın, soyunun ve
gibi o da kadını ayıplamaz, suçlamaz, kentinin başına getirdiği belayı savmak
güzel kadın da onu herkesten çok sayar için dövüşür, bu belayı sayamayacağını,
ve sever. Paris'i savaşa çağırmak için bütün soyuyla birlikte canım kentinin de
şehre geldiğinde Helene onu alıkoymak yok olacağını bile bile. Buna karşın gene
ister, onunla dertleşmeye can atar, de yiğitçe dövüşür Hektor. Yiğitliği
ama Hektor güzel kadının uzattığı Akhilleus'un bireyci, bencil, inatçı
iskemleye oturmaz, bir an önce karısını yiğitliğinden ne kadar üstün, ne kadar
ve çocuğunu bulmaya gider, çünkü bilinçli ve insancadır!
girişeceği savaştan bir daha dönüp
Hektor'un kahramanlık dramı
dönmeyeceğini bilmez (İl. VI, 344 vd.):
Sarpedon'un ölümünden sonra başlar
Ah kayınım benim, asıl. Patroklos Akhilleus'un silahlarını
dayanılmaz kötülükler yapmış bir kuşanıp da ölüm saçmaya başlayınca,
köpeğim
Hektor başına gelecekleri anlar, savaşa
ben.
Anamın beni doğurduğu gün, keşke, atılsın mı, atılmasın mı diye ikirciklidir,
bir korkunç kasırga gelseydi, alsaydı bir an arabasına binip kaçmaya bile
beni, bir dağın tepesine atsaydı, ya da koyulur. O zaman da ortaklarının en ağır
bıraksaydı uğuldayan denizin içine... ve insafsız eleştirilerine uğrar.
Gel, kaymağım, otur şu iskemleye, Lykia'lıların önderi Glaukos Patroklos ile
biliyorum, derdin en büyüğü senin Sarpedon arasındaki savaşta Hektor
başında... Sarpedon'un öldürülmesini önleyemedi
Büyük Hektor karşılık verdi, dedi ki: diye onu kınar, Troya'lıları küçük
Oturtma beni, Helene, düşürür ve ortaklarının artık bıkıp
beni çok sevsen de dinlemem seni, gitmeye hazır olduklarını bildirir (İl.
Troyalılara yardım etmek istiyor XVII, 140 vd.).
yüreğim.
Bu sözler üzerine Hektor savaşa
Onlar benim yokluğumdan
döner, Patroklos'u öldürür, korkunç bir
yakınmışlar...
Ben gidip göreceğim evdekiler!, boğuşma içinde onun ölüsünü kaçırmak,
sevgili karımı göreceğim, yavrumu, bir silahlarını soymak ve kendisi
tanemi, kuşandıktan sonra Akhilleus'un karşısına
bir daha da ya dönerim, ya çıkmak yürekliliğini gösterir. Oysa bu
dönmem. Akha'ların eliyle tanrılar savaş başka türlü bir savaştır. Akhil-
belki de yok Ieus tanrı Hephaistos'un kendisine
ederler beni. yaptığı yeni silahlarla Orion yıldızı gibi
Bu ölüm düşüncesi bir an olsun alev alev ışınlar saçarak ilerlemektedir
Hektor'un aklından çıkmaz. Troya'nın düşmanına karşı. Ve Hektor'u biraz
ışığı, halkı. . . . önce ağır yergilerle kınayan savaş
ortakları, yardımcıları, kardeşleri,
Troya'lı savaşçıların hepsi çil yavrusu bakalım acıyacak mı bana, saygı
gibi dağılmış, hepsi sığınmışlardır gösterecek
Troya surlarının içine (İl. XXII, 5vd.): mi?
Bir Hektor duruyordu olduğu yerde, Silahsız gidersem böyle çırılçıplak, bir
uğursuz bir kader rmhlamıştı onu kadın gibi öldürebilir beni o. Böyle
l/yon'un dışında Batı kapılarının önüne. enine, boyuna düşünmek de ne. En
iyisi tez elden paylaşmak kozumuzu.
Surların üstünden ihtiyar Priamos, Bakalım Olympos'lu kime bağışlar ünü".
perişan Hekabe boşuna yalvarır Hektor böyle düşünürken Akhilleus
dururlar bu kez Hek-tor'a ölüme yaklaşır. Onu görünce bir titremedir
meydan okumaması, kentini kurtarmak alır Hektor'u, başlar koşmaya.
için canını kurtarması için. Ama ses İlyada'nın en ünlü sahnelerinden biri
çıkmaz artık Hektor'dan, kendi içinde de açılır gözümüzün önüne: Hektor
yapmaktadır artık tartışmayı, önde, Akhilleus arkada üç kez
hesaplaşmayı. Ve en azından iki bin yıl dolaşırlar Troya şehrini, binlerce
sonra doğacak olan roman türünün belli korkulu göz önünde oluşan bir ölüm-
başlı bir öğesine örnek olacak kalım yarışı. O sırada İda dağının
monologuna şöyle başlar Hektor (İl. tepesinde tanrılar dernek kurmuş,
XXII, 99 vd.): gözlerler ve tartışırlar olayı. Zeus altın
terazisini kurar, bir kefesine
"Yazık bana, girersem surların
içine, ilkin Pulydamas yağdırır ayıbı Hektor'un, bir kefesine Akhilleus'un
başıma, tanrısal Akhilleus'un baş ölümünü koyar, kaldırır teraziyi,
kaldırdığı o bakarız ki Hektor'un kurası ağır
uğursuz basıyor. Hektor ölecektir. Tanrılar
gece buyurmuştu bana, Troyalılan işte o anda el çekerler Hektor'dan,
şehrin içine yalnız Athena Hektor'un kardeşi
al, demişti, Deiphobos'un kılığına girerek yiğide
dinlememiştim onu, dinleseydim yanaşır, kendisini destekleyecekmiş gibi
keşke. Çılgınlık ettim de ne oldu, yapar. Hektor inanır, karşı durur
yok ettim '
halkımı düşmana, ama bir antlaşma yapılmasını
, Troya'nm erkeklerinden, ister ki kim öl dürecekse, ölenin
kadınlarından bedenini geri versin yakınlarına. Hakka,
utanıyorum. yasaya, insan saygısına güveni vardır
Benden değersiz biri bir gün ya derse Hektor'un son demine dek. Oysa
ki: Gücüne çok güvendi Hektor, kıydı nerede Akhilleus, yanaşmaz hiçbir
halkına. Çok daha iyi olur karşı durmak antlaşmaya. Aslan gibi saldırır, Hektor
Akhilleus'a, ya öldürüp onu dönerim Deiphobos'u çağırır, bakar ki yok, anlar
geri, ya da onun elinden şanla ölürüm
aldatıldığını (İl. XXII, 303 vd.):
şehrin
önünde Kaderim beni kıskıvrak bağladı işte.
. Yoksa göbekli kalkanımı, güçlü Gene de kıyasıya dövüşmek düşer bana,
tolgamı bir yiğitlik göstereyim de öyle öleyim, '
bırakıp bir duysun gelecekteki insanlar bile.
yana, kargımı da duvara dayayıp,
dosdoğru çıksam mı kusursuz Can verirken bir daha yalvarır
Akhilleus'un Hektor Akhilleus'a ölüsünü Troya'lılara
önüne, geri versin diye. Ama Akhilleus'un ret
söz versem, desem ki geri vereceğiz cevabıyla karşılaşır (Akhilleus).
Helene'yi de, tekmil mallarını da,
vereceğiz, koca karınlı gemileriyle Hektor'un son sözü de şudur:
Aleksandros'un Troya'ya getirdiği her "Senin ne olduğun yüzünden belli,
şeyi. -Bunlar kavgamızın başı değil demirden bir yüreğin var göğsünde.
mi?-Alın, diyeceğim, götürün bunları Ama uyanık ol, uğramayasm tanrı
Atreus lanetine, yiğit de olsan, Paris'le Apollon
oğullarına. bir gün seni, öldürecekler Batı
Bir de desem mi paylaşalım hepsini bu kapılarının önünde". Söyler söylemez
şehirde nemiz var, nemiz yok. Ant Hektor bu sözleri, her şeye son veren
içireceğim, desem, Troyalı ihtiyarlara, ölüm kapladı bedenini. Uçtu canı
desem saklamayacaklar şehirde hiçbir gövdesinden, yollandı Hades'e,
şeyi, ikiye bölecekler, desem, bütün gücünden, gençliğinden koptu,
malı, mülkü. Ama yüreğim ne diye kaderine
oyalanır böyle ağlaya ağlaya
şeylerle
? Ona karşı olduğum gibi gidersem
Akhilleus'un, Hektor'un ölüsüne ve suz tartışmalara yol açarak, çeşitli görüş
seyirci kalan bahtsız Troya şehrine ve yönlerden yorumlanmıştır. Helena'nın
yaptığı işkence dillere destan olmuştur: kişiliğinde ilkçağ Yunan dünyasının güzele
Hektor'u arabasına bağlar, yedi kez düşkünlüğü dile geldiği gibi, güzel ve iyi,
dolaştırır Troya şehrinin çevresinde, yani estetik değerlerle etik, ahlak
toz, toprak içinde. Bu korkunç değerleri arasındaki karşıtlık da
manzaraya tanrılar bile dayanamaz, yansımaktadır. Nitekim Home-ros'tan
Apollon, Aphrodite yağlar sürerler sonraki şair ve yazarlar (aralarında
bedenine, gece, gündüz bekçilik ederler Platon da vardır) bir kadının bunca
ölüsüne, sonunda Pri-amos'u elinden savaşlara, Doğuyla Batı arasındaki bu
tutarak götürürler Akhille-ııs'a, azgın çapta bir çatışmaya etken olabilmesini
yiğit de geri verir ölüyü babasına ahlakdışı görüp, Helena'nın kaçırılması
(Apollon, Akhilleus, Priamos). olayını olduğundan başka türlü anlatmak
Hektor'a yakılan ağıtlar ve Hektor'un yoluna gitmişlerdir. Helena'yi yaratan
cenaze töreniyle kapanır İlyada. Homeros'tur, bu tip en duru, en arı ve
Dinleyin bakın, Boğazlara karşı yükselen en canlı olarak destanlarında
Anadolu kalesine nasıl gömmüşler canlanmaktadır, öyle ki sonraki yorumlar
Anadolu'nun bu ilk özgürlük kahramanını bile hep İlyada ve Odysseia'da atılmış
(İl. XXIV, 784 vd.): anlatım temellerine dayanır. Onun
Dokuz gün odun taşıdılar yığın yığın. içindir ki, Helena'nın öykülerine,
Ölümlülere parlak şafak sökünce efsanelerine girişmeden, bu güzelin Ho-
onuncu meros destanlarında nasıl karşımıza
günü, çıktığını bir görelim.
gözyaşı içinde götürdüler Hektor'un
ölüsünü, Troya ovasındaki savaşın en kızgın bir
koydular yığınların tepesine, verdiler anıdır-. Menelaos'la Paris teke tek
ateşe. Gül parmaklı şafak sabah erken savaşa girişecekler ve kazanan
parlaymca, ünlü Hektor'un ölüsü Helena'yı alıp götürecektir, böylece bu
çevresinde toplandı bitmez tükenmez savaş kendiliğinden
bütün halk. sona erecektir. Başlarında Troya kralı
Hepsi geldi bir araya, topluluk Priamos olmak üzere ihtiyarlar Batı
kuruldu, parıldayan şarapla
söndürdüler odun kapısının üstündeki kulede savaşı
yığınını, seyretmektedir. Birden Helene görünür
söndürdüler ateş gücünün sardığı her (İl. 111, 154 vd.):
şeyi, sonra tapladı kardeşleri,
dostları ak Helene'nin görünce çıktığını kuleye şu
kemikleri kanatlı sözleri söylediler usulcacık:
, hepsinin yanaklarından iri yaşlar "Troya'lılarla Akha'lartn, böyle bir
dökülüyordu kadın
. için
Kemikleri alıp kodular bir altın kutuya, yıllardır acı çekmeleri hiç de ayıp
erguvan rengi yumuşak örtülerle değil. Yüzüne bakan ölümsüz
sardılar tanrıçalara benzetir
kutuyu. onu.
Sarar sarmaz indirdiler derin bir Ama gene de binse gemiye keşke
çukura, ekli kocaman taşlarla ördüler gitse, gitse de, bizi, çocuklarımızı
üstünü. Sonra bir mezar tümseği belaya
yapmaya sokmasa".
başladılar,
gözcüler diktiler çepeçevre, dört bir Priamos da tatlı tatlı konuşur Helene
yana, mezar bitmeden Akha'lar ile, şöyle seslenir:
saldırmasın diye. Bir mezar tümseği Buraya, yanıma gel kızım, otur şöyle,
olunca toprak kabara gör bak işte, eski kocan, hısım,
kabara, akraban,
gerisin geri döndü hepsi şehre, dostların.
toplanıp bir güzel kutladılar çok ünlü Bence suçlu sen değilsin, tanrılar
şöleni Zeusoğlu kral Priamos'un asıl, onlar yığdı başıma kan ağlatan
sarayında. İşte böyle yapıldı atları iyi savaşı.
süren Hektor'un
cenaze töreni. Bundan daha uygarca, daha insanca bir
Helena. Yunan efsanelik kişilerinin en görüş, bir davranış akla gelmez ve
böylesini yaklaşık üç bin yıl önceki bir
ünlüsü, güzeller güzeli Helena (ya da
metinde bulmak şaşırtır insanı. Ne var
Homeros'un deyimiyle Helene) bin bir
ki bu uygarlık, bu in-
masal ve öyküye kahraman olmakla
kalmamış, kişiliği de son-
sanlık yalnız Troya'lılara vergidir, anı sayar, olayların da, kendinin de
Akha'larsa sert, kaba, hodbin, Yunan eleştlı meşini yapar (Od. IV, 261 vd.).
deyimiyle barbardırlar. Helene bir Üstün bir tavrı, Telemakhos'u anlayan,
Troya'lı gelin olmuştur, odasında hanım acılarını paylaşan insanca bir davranışı
hanımcık kumaş dokuyan, güzelim vardır, ona tekmil acılarını unutturacak
nakışlar yaparken yurdunu, eski kocasını, bir ilaç verir, kendi eliyle işlediği bir
kızını düşünen ve özlem çeken bir yaşmak verir ve sonunda büyüler
kadındır. Kendi kendini suçlar. delikanlıyı, Telemakhos da Helene'ye
Priamos'un sözlerine şöyle karşılık verir bundan böyle bir tanrıça gibi tapacağını
(İl. III, 172 vd.): söyler (Od. XV, 104 vd.).
Senden hem korkarım, hem saparım Homeros Helena üstüne söylenecek ne
seni, varsa hepsini söylemişti, Homeros'un
sevgili çizdiği Helena portresine kimse bir şey
kaytnbabam, oğlunla buraya
ekleyememiştir. Nesnel düşünceyi,
gelmeseydim keşke evimi barkımı, o
nazlı büyüttüğüm kızımı, hısım halkoyunu ve Helena'nın başkalarınca
akrabamı, can yoldaşlarımı eleştirilmesini de İthake çobanı
bırakmasaydı Eumaios'un ağzından yapar (Od. XIV,
m, 68):
kara ölüme razı olsaydım keşke. Böyle
olmadı ne yapalım ki, bak eriyip Afi şu Helene bütün soyu sopuyla yok
gidiyorum gözyaşı döke döke. olaydı
keşke, bunca insanın dizlerini kıran bu
"Köpek gözlü" der kendine. Priamos'a kadının
olduğu kadar Hektor'a da sevgisi ve kökü kurusaydı.
saygısı büyüktür. Ona da aynı İşte Özetle Homeros'un Helene'si.
pişmanlıkla yakınır (İl. VI, 342 vd.). Ama dediğimiz gibi, her yazar Helena
Helene tam bilinçli bir insandır. Paris'i portresine bir şey katmak istemiştir ve
eleştirir. Paris'i Menelaos'la teke tek efsanesi aşağıd.ı özetleneceği gibi
savaştan kaçıran tanrıça Aphrodite'nin büyüdükçe büyümüştür.
çağrısına uymak istemez, Paris'in
yatağına dönmekten tiksinir ve (1) DOĞUŞU. Helene, Zeus'la
tanrıçaya karşı gelecek kadar yiğit ve Leda'nın ki
yüreklidir, meydan okur ona (İl. III, 399 zıdır, "ölümlü" babası Tyndareos'tur,
vd.): Klytai-
Gene mi sensin, tanrıça, neden hep mestra kız kardeşi ve Dioskur'lar, yani
baştan çıkarmak istersin beni? Kas
Söylesene, niyetin ne, beni daha torla Polydeukes erkek kardeşleridir
uzaklara, Phrygia'ya, şirin Meionia'nın (Tab.
bakımlı bir iline götürmek 12). En eski metinlerde bu böyledir.
mi Sonraları efsane değişmiş ve Leda'nın
? Oralarda, ölümlülerden bir adamın yerini Neme-sis almıştır. Zeus'tan
mı var kaçan öç tanrıçası Ne-mesis dünyayı
ki?..
dolaşmış ve biçimden biçime girmiş,
Paris'in yanına kendin git yerleş hadi.
Çık, ayrıl tanrılar yolundan, bir daha günün birinde bir kaz oluvermiş, Zeus da
ayak basma Olympos'a, ona bak, dert bir kuğu kuşuna dönüşüp yaklaşmış ona.
edin kendine onu, sonunda da karısı Nemesis'in doğurduğu yumurtayı
yapsın seni, ya kölesi. çobanlar bulup Leda'ya getirmişler.
Yumurtadan çıkan kızı Leda kendi çocuğu
Tanrıya böylesi hakaret başka hiçbir
gibi büyütmüş. Efsanenin başka
metinde görülmemiştir. Ancak
anlatımları vardır: Zeus bir kuğu kuşu
Homeros'un romancıdan farksız derin
biçiminde Leda'nın kendisine
psikolojik görüşüyle anlaşılabilir.
yanaşmıştır, Leda bir (ya da M) yumurta
Odysseia'da Helene saygın bir
doğurmuş, bundan Helene çıkmış,
kraliçe, iyi bir ev kadını ve sevgi dolu
birinden Helene ile Polydeukes,
bir ana gibi görülür. Telemakhos
ötekinden Klytaimestra ile Kastor
babasını aramaya çıkıp Me-nelaos'un
çıkmış diyenler de var, bir tek
sarayına varınca, en sıcak, en candan
yumurtadan Helene, Kastorla
konukseverliği Helene'den görür. Zeki
Polydeukes'in doğduğu, Klytaimestra'nın
kadın onu kendi çocııgııymuş gibi
da tanrıyla bir ilişkisi olmayıp
kucaklar, sever, okşar, babası
Tyndareos'un kızı olduğu söylentisi de
Odysseus'la ilgili bir sürü
vardır (Leda, Nemesis, Dioskur'lar).

(2) EFSANELERİ. Homeros


destanlarında
bilinmeyen bir efsane, Helene'nin
Lekadai-
mon'da Artemis'e sunu sunarken Atina lu kıyılarına vardıkları, yok Fenike'de
yiğidi Theseus'un saldırısına uğradığı ve Sidon şehrine uğradıkları, uzun bir süre
kaçırıldığı öyküsüdür. Atina'lılar Kıbrıs'ta kaldıkları anlatılır. Ama asıl
Helene'yi kabul etmek istemedikleri şaşırtıcı bir efsane, Helene'nin Mısır'da
için, Theseus kızı anası Aith-ra'nın kalışı efsanesidir. Bunu Euripides
yanına bırakmış (Aithra). Bir süre "Helene" adlı tragedyasında işlemiştir.
sonra, Theseus'la arkadaşı Efsanenin amacı Helena'nm namusunu
Peirithoos'un yeraltı ülkesine kurtarmaktır. Sözde Hera güzellik
inişlerinden faydalanarak Dios-kur'lar yarışmasında Aphrodite'ye yenilmeyi
gelip kız kardeşlerini geri almışlar. sindireme-miş, Paris'i Helena'dan
Theseus'un Helene'yi kirletmediği yoksun etmek için tıpkı Helena'ya
söylenir, bir efsaneye göre ona bir benzeyen bir kadın yaratmış ve Paris'i
çocuk yapmış ve bu da Agamemnon'la bu Helena görüntüsüyle Troya'ya
Klytaimestra'nın kızı diye geçinen göndererek, gerçek Helena'yı
İphigeneia imiş (îphigeneia). Hermes'in kılavuzluğunda Mısır'da kral
Yurduna dönünce,, babası Tyndareos Proteus'un yanına yollamış. Helena da
başına iş açacağa benzeyen kızını Troya savaşının sonuna kadar Mısır'da
evlendirmek istemiş. Talipler kalabalık kalmış da, sonra Menelaos gelip onu
gelmişler, bir söylentiye göre 29, bir almış. Tarihçi Herodotos bu anlatımı
başkasına göre 99 kişiymiş-ler. benimser. Homeros destanlarında böyle
Yunanistan'da ne kadar kral oğlu, ne bir öykünün izine bile rastlanmaz, yalnız
kadar yiğit varsa hepsi istemişler Odysse-ia'da Helene'nin dönüş yolunda
güzellerin güzelini. Yalnız Akhilleus daha Menelaos'la birlikte Mısır'a
evlenecek çağda olmadığı için talipler uğradıklarından söz edilir (Od. IV, 219
arasında değilmiş. Tyndareos şaşırmış, vd.). Helena'nın Mısır'da kaldığı masalı İ.
ne yapacağını bilememiş. Odysseus ona Ö. VI. yüzyılda yaşayan şair Stesikho-
bir öğüt vermiş: Helene kocasını kendi
ros'un "palinodia"sına, yani kendi bir
seçsin, ama seçmeden önce bütün
şiirini yalanlamasına dayanmaktadır.
talipler seçeceği adamı korumaya,
Söylentiye göre Stesikhoros Helena'yı
gerekirse savunmaya ant içsinler. Öyle
kınayan bir şiir yazmış, sonra da gözleri
olmuş ve Helene Menelaos'u seçmiş.
kör olmuş, anlamış ki günah işlemiştir ve
Odysseus'a bu hizmetine karşılık
ilk şiirini ikinci bir şiirle düzelttikten
İkarios'un kızı Penelo-peia'yı vermişler
sonra gözleri açılmış. Helena birçok
(îkarios).
yerlerde tanrıça gibi tapım görürdü.
Helene Lakedaimon'da mutlu bir ömür İlyada'dan sonraki efsanelerde
sürerken, Paris Troya'dan konuk gelmiş oynadığı rol onu Homeros
Yunanistan'a. Öç Güzeller yarışmasında destanlarındaki kişiliğinden başka bir
Aphrodi-te Troya'lı gence Helene'nin kişilikle gösterir. Bu efsanelerde
aşkını söz vermişti (Paris). Priamos'un Helena Yunanlıların çıkarına yardım
en küçük oğlu da armağanını almaya eden ve bu uğurda Troya'ya her türlü
gelmişti. Menelaos onu bir süre kötülüğü yapan hain ve belalı bir kadın
konuklar, sonra kendisi Girit'e, Kat- rolündedir. Paris'ten sonra
reus'un cenaze törenine gitmek Deiphobos'la evlenir, sonra
zorunda kalır (Katreus), Paris de Helene Menelaos'u evine alarak Deiphobos'u
ile baş başa kalınca, güzel kadını öldürür, Ak-ha'lara kapıları açar ve
kaçırır. Helene'yi kandırdı mı, Helene Troya katliamını körükler.
ona gönül verip kaçırılmaya razı oldu
mu? Homeros da, öbür yazarlar da bunu Helena üstüne uydurulan mistik bir
pek açıklamazlar. Paris Helene'yi efsanede de Helena'nın Akhilleus'la
baştan çıkarmakta güçlük çekmemiş evlendiği ve ölümsüzlüğe kavuşup
olacak, çünkü arkasında Aphrodite vardı Karadeniz'de Leuke (Beyaz) denilen bir
ve tanrıçanın buyruğu, istemiydi bu. Ne adada yaşadığı anlatılır.
var ki Paris Helene'yi tek başına Bütün bu uydurma efsaneler
kaçırmaz, yanında hazineler, göz Homeros'un çizdiği Helena portresini
kamaştırıcı mallar da alıp götürür. karıştırmak ve bozmaktan başka bir işe
Nitekim Helene'yi geri vermek söz yaramamıştır.
konusu olunca hep bu mallardan da dem
Heienos. Priamos'la Hekabe'nin oğlu,
vurulmaktadır.
Kas-sandra'nın ikiz kardeşi (Tab. 16).
İki sevgilinin Troya'ya kadar olan Kassandra gibi Heienos da Apollon
yolculuğu üstüne kaynaklar çeşitlidir: Üç tanrının gözdesidir,
günde Anado-

ı ao
ikisine de tanrı bilicilik yetisini vermiştir. Heliades (Heliosoğulları).
İlya-da'da "bilicilerin en iyisi" diye sözü Heliosogulları Güneş tanrının Rhodos
geçen Helenos, savaşta da, dinsel adlı nympha'dan olan yedi oğludur
konularda da Hektor'a öğütler verir ve (Tab. 8). Hepsi usta gök bilginleriymiş,
Hektor yaşadıkça yiğitçe çarpışır. Ama ama günün birinde aralarında
agabeysi öldükten sonra, Priamos onu da anlaşmazlık çıkıp birbirlerine
öbür oğulları gibi hor görüp tersler (İl. düştüklerinden, bazıları Midilli, bazıları
VI, 76; VII, 44; XXIV, 249). Istanköy, bazıları da analarının adını
Helenos'a değgin efsaneler asıl verdiği Rodos adasında kalarak orada
İlyada'ya konu olan olaylardan sonra Lindos, İalysos ve Kamiros şehirlerini
başlar. Paris ölünce, Helena'ya kimin kurmuşlar.
koca olacağı tartışılmış, Helenos'la Helikaon. Troya'lı önder Antenor'un
küçük kardeşi Deiphobos talip oğlu, Priamos'un kızı Laodike'nin
çıkmışlar. Ama Priamos Deiphobos'u kocası. Helikaon kardeşleriyle birlikte
seçince, Helenos küsmüş ve İda dağına Troya yıkımından kurtulur ve Antenor
çekilmiş. Akha'ların bilicisi Kalkhas, ve Pulydamas'la birlikte kuzey
Troya'nın ancak Helenos'un bildireceği İtalya'ya göçer (Antenor).
koşullar altında düşeceğini söyleyince,
Odysseus onu bulmak ve ağzından söz Helios. Gaia ile Uranos'un çocukları
almakla görevlendirilmiş. Zora ve Hype-rion ve Theia birleşirler, üç
rüşvete dayanamayan Helenos şu üç göksel varlık meydana getirirler: Helios
koşulu bildirir: Akhilleus'un oğlu (Güneş), Selene (Ay) ve Eos (Şafak)
Neoptole-mos savaşa katılır, Akha'lar (Tab. 4 ve 8). Titanlar soyundan olan
Pelops'un kemiklerini ve Palladion'u ele Helios, Olympos'lu Apol-lon'dan ayrı
geçirirlerse, şehir düşecektir. Başka bir tanrı ya da doğal bir güç, yani
bir efsaneye göre tahta atın yapılıp güneşin ta kendisi sayılır. Helios, Okea-
surlardan içeri alınmasını salık veren de nos'la Tethys'in kızı Perseis'le evlenir,
Helenos'muş. Bundan sonraki öyküleri birçok çocuğu olur; herbirinin olağanüstü
de karışıktır: Şehir düştükten sonra bir kişiliği ya da talihi var bu çocukların:
ölümden kurtulmuş. Hekabe ile birlikte Büyücü Kirke, Kolkhis kralı Aietes,
Trakya'ya gitmiş ve anası acısından bir Minos'un karısı Pasipha-e, Aietes'i
köpek haline gelince, onu Trakya tahtından atan, ama yeğeni Mede-ia'nın
Khersonnesos'unda (Gelibolu eliyle öldürülen Perses. Helios'a Rhodos
yarımadası) "Köpeğin mezarı" denilen adlı nympha Heliosogullarını doğurur.
yerde gömmüş. Sonra Neoptolemos'un Klymene de Helios kızlarını. Phaeton da
yanına sığınmış, o ölünce karısı He-lios'un oğlu sayılır.
Andromakhe'yi almış da onunla bir oğlu Helios güçlü kuvvetli ve çok yakışıklı bir
olmuş. Bunlar hep sonradan uydurulmuş delikanlı olarak canlandırılır. Başı, saç
ve Troya kral soyuna leke getirmek için biçiminde ışınlarla çevrilir. En eski
Yunanistan'da düzülmüş masallardır. inançlara göre Helios ateş saçan çok
Vergilius "Aeneis" destanında Helenos'u hızlı atların çektiği arabasıyla her sabah
Epir bölgesinde kral olmuş ve İtalya'ya Şafak'tan hemen sonra Hindistan'dan
gitmek üzere oradan geçen Troya'lıları
yola çıkıp gökteki yörüngesine girer ve
iyi karşılar gösterir.
akşam da Okeanos ırmağına dalar.
Yorgun atlarını Okeanos sularında
Heliadai (Helios Kızları). Güneş tanrı yıkadıktan sonra doğudan batıya aynı
ile Okeanos kızı Klymene'nin çocukları, yolu ertesi günü gene izler. Yeryüzü
Phae-ton'un kız kardeşleridir (Tab. 8). Okeanos ırmağı üstünde yüzen bir
Phaeton Ze-us'un yıldırımıyla vurulunca tabak gibi tasarlandığı için Heli-os'un
Helios kızları içine düştüğü ırmak gece batıda batıp sabah doğudan
kıyısında gözyaşı döke döke kavak dogması olağan sayılırdı. Gök bilimi
ağacına dönüşmüşlerdir. Gözyaşla- ilerledikçe güneşi simgeleyen Helios'un
rından amber taneleri meydana önemi azalmıştır. Nitekim Homeros'un
gelmiştir. Söylentiye göre Phaeton'a Odysseia destanında bile Helios
Güneş'in arabasıyla atlarını veren, yardımcı bir tanrı sayılır ve
böylece yok olmasına yol açan Helios Odysseus'un arkadaşları sığırlarını
kızlarıymış, dönüşümleri bu sonuçlarının kesince kendi öcünü kendi alamaz,
cezaısı olmuş (Phaeton). Zeus'a başvur mak zorunda kalır (bkz.
Od. XII, 260 373)
Helios dünyanın gözü sayılır, o her şeyi (2) NİTELİĞİ. Hephaistos hem
görür, örneğin Aphrodite ile Ares'in topaldır, hem çirkin. Bu niteliğiyle
gizlice seviştiklerini (Od. VIII, 270), Olympos tanrıları arasında tektir, bu
körlerin gözünü açar vb. (Orion). yüzden de hor görülür tan-rılarca.
Topallığının nedenini Ilyada'da kendi
Helle. Çanakkale Boğazına adını veren anlatır: Troya savaşı konusunda Zeus'la
Hel-le'nin efsanesi Argonaut'lar Hera arasında kopan bir kavgayı
bölümünde anlatılmıştır yatıştırmaya çalışır ve Hera'ya şöyle
(Argonaut'lar). Bir anlatıma göre der (İl. I, 586 vd.):
Helle denize düştükten sonra tanrı
Poseidon tarafından kurtarılmıştır. Aldırma anacığım, sık dişini, bağrına
Poseidon Helle'yi sevmiş, onunla taş
bas.
birleşerek üç çocuk anası yapmıştır Seni çok severim, görmek istemem
onu. dayak
Hellen. Hellen'lerin, yani bütün yediğini.
Tepem atsa bile koşamam yardımına;
Yunan ırk ve boylarının atası sayılan ne yapayım, Olympos'luya karşı gelmek çok
efsanelik kişi. Hellen, Deukalion'la zor.
Pyrrha'nın oğludur. Tufandan sonra
Bir gün sana yardım etmek istedimdi
Tesalya'ya yerleşir ve bir dağ
nympha'sı olan Orseis'le evlenir. hani,
Doros, Ksuthos ve Aiolos diye üç oğlu yakaladıydı beni bacağımdan,
olur, bunlar da Dor, Aiol, İon ve Akha attıydı tanrısal eşikten aşağı,
boylarının ataları sayılır (Tab. 20). yuvarlandım gittiydim tam bir gün.
Düştüydüm Lemnos adasına, batan
Hemera. Gündüzü ve gün ışığını günle,
simgeleyen Hemera, Khaos'tan çıkma birazcık canım kalmıştı, ha çıktı ha
Erebos'la Nyks'in, yani Gece'nin çıkacak.
kızıdır. Aither (Esîr) ise onun Sintileryerden kaldırdılardı orada
kardeşidir. Hesiodos'a göre Nyks ile beni.
Hemera Tartaros'ta, yani yeraltında Ama Hephaistos aynı öyküyü başka
buluşurlar (Theog. 748 vd.)-. türlü anlatır îlyada'nın bir başka
bölümünde: The-tis oğlu Akhilleus için
Orada buluşup selamladır Gece'y/e yeni silahlar istemeye gelince demirci
Gündüz tunçtan büyük eşiğe ayak
tanrıdan, topallığı yüzünden anası
basarken, Biri konağa girerken öteki
Hera'dan neler çektiğini anlatır. Hera
çıkar, ikisi hiç bir arada olmaz içeride:
topal oğlundan utandığı için onu dokuz
Hep biri dışarıda, yeryüzünde, öteki
içeride, çıkmayı beklemektedir. Biri yıl Okeanos ırmağının yanında
ellerinde götürür ışığı sayısızgözlerine saklamıştı (İl. XVIII, 394 vd.).
insanların, öteki Uyku'yu taşır Hephaistos bunun öcünü anasından
kollarında, Ölüm 'ün kardeşi Uyku 'yu, alır: İçine zincirler sakladığı bir taht
sisli karanlığa bürülü belalı Gece. yapıp, anasına gönderir, Hera da
Hephaistos. (1) DOĞUŞU. Hephaistos, tahtın üstüne oturur, ama oturur
Ze-us ile Hera'nın oğludur, ama bir oturmaz da zincirler onu kıskıvrak
efsaneye göre, Hera onu kendi sarar, kurtulamaz bir daha. Olympos
kendine doğurmuştur (Tab. 5). tanrıları Hephaistos'u çağırmak
Zeus'un Athena'yı kafasından zorunda kalırlar. Dionysos'u
çıkarmasını kıskanmış da, Hephaistos'u gönderirler, şarap tanrı da
yaratmış. Hesiodos süreci şöyle- Hephaistos'u bir eşeğe bindirip öyle
anlatır (Theog. 927 vd.): getirir Olympos'a,
Hera tanrıça kimseyle sevişmeden, Tanrılar ünlü topalı görünce
yalnızöfkeden ve kocasına hıncından kahkahayı atarlar (İl. I, 599):
ünlü Hephaistos 'u doğurdu kendi Kojtu durdu oradan oraya soluya
kendine. Ve Hephaistos en usta soluya, tanrılarda gürül gürül bir
sanatçısı oldu göklertanrısı Uranos kahkaha (coptu.
torunlarının.
Ama hiçbirinin elinden gelmeyen işler
gelir Hephaistos'un elinden: Her türlü
madeni işleyip olağanüstü güzellikte
eserler yaratmasını başarır topal
tanrı. Zeus'la Hera'nın yatak odası,
Olympos tanrılarının evleri onun usta
ellerinden çıkmadır. Thetis
Hephaistos'un evine gelince, işliği şöyle
tanımlanır demirci tanrının (İl. XVIII,
369 vd.):
Gümüş ayaklı Thetis Hephaistos'un yapar, Lemnos'a gidiyormuş gibi evinden
evine ayrılır ve dönüşünde Ares'le
vardı, Aphrodite'yi kıs kıvrak bağlı bulur. Ünlü
yok olmaz, tunçtan, yaldızlı bir
topalın avaz avaz bağırarak dile getirdiği
evdi bu, üstündü öbür ölümsüzlerin
evlerinden, çarpık bacaklı tanrı öfke onun kişiliğini açığa vuracak
yapmıştı bu evi. Hephalstos'u niteliktedir (Od. XVIII, 306 vd.):
körükleri arasında çalışır Zeus baba ve hep var olan öbür mutlu
buldu tanrılar
, kan ter içinde gidip geliyordu o gelin, şu gülünç, bayağı işlere bir bakın!
yandan bu Zeus'un kızı Aphrodite hor gördü
yana, beni, topalım diye hor gördü, sevdi
üçayak yapıyordu tam yirmi tane. Ares'i, sevdi onu, yakışıklı, çevik
Dayayacaktı onları sarayının dik ayaklı diye, kabahat bende değil, sakat
duvarına, her üçayağın altına altın doğmuşsam, kabahat anamda,
tekerlekler babamda, beni dünyaya
koymuştu getirmeselerdi!
, kendi kendilerine girsinler diye
tanrıların Hephaistos Erikhthonios
toplantısına, efsanesinde de rol oynar
sonra gene gerisin geri eve dönsünler (Erikhthonios). İlk kadın Pando-ra'nın
diye, görülmeye değer şeylerdi bunlar. bedenini kilden yontan odur (Pando-
Yirmi tane üçayak bitmiş, hazırdı, bir ra). Prometheus'u Kafkas dağının
işli halkaları vardı takılacak, onları tepesine o çıkartır (Prometheus).
yapıyordu Hephaistos, dövüyordu
bağlarını. Hera. Homeros destanlarında "inek
Hephaistos Akhilleus için yeni silahlar gözlü", "ak kollu" ya da "altın tahttı"
yapmaya söz verince, işe koyulması diye nitelenen Hera (yahut Here) tipik
şöyle anlatılır (XVIII, 410 vd.): bir Grek tanrıçasıdır, yani Yunanistan
Soluyan topal yaratık örsten yarımadasının ırk, şoy, din ve dünya
uzaklaştı, görüşlerini, çıkarlarını daha ileri bir
cılız bacakları seğirtiyordu altında. kültürün simgesi Ege ve Anadolu'ya karşı
Körük/erin/ateşin içinden çekti, savunan, bu yüzden kişiliği ve
topladı tekmil araçları gümüş bir efsaneleri hep bir kavga, kin, hınç ve
sandıkta.
geçimsizlik havası yansıtan sevimsiz bir
Bir süngerle sildi iki elini, yüzünü,
güçlü boynunu, kıllı göğsünü sildi, tanrıçadır. Bütün kusurlarıyla kadını
bir entari giydi, aldı eline koca bir canlandırır Hera-. Dırdırcı, kıskanç,
değnek, hırçın, inatçıdır, düzen kurar, ama
çıktı topallaya topallaya kapıdan hiçbir işi açık değildir, hasır altından su
dışarı. yürütür, gizli kapaklı yapar ne yaparsa,
Değil bir tanrının, hiçbir çalışan sevgi ve nefretleri hiçbir mantığa
insanın böyle canlı bir tanımlanması dayanmaz, silah ve yetkilerini kötüye
bulunmaz ilkçağ yazınında. Bu eşsiz kullanmaktan çekinmez, benzetmek
parçayı, daha da üstün ve şaşırtıcı bir gerekirse, her zaman ve özellikle
metin olan Akhilleus'un silahlarının zamanımızda örneklerine çok rastlanan
anlatılması izler. Hephaistos mucizeler varlıklı ve benci! burjuva kadınını
yaratan bir ustadır. Daidalos insanlar simgeler. Zeus'un eşi, tanrıların
arasında neyse, Hephaistos tanrılar kraliçesi ulu Hera'ya bu damgayı basan
arasında odur: Sanatın ve işçiliğin Homeros'tur, ama ne tuhaf ki İonya-lı
yüceliği simgelenir onlarla. koca şairin çizdiği Hera portresi
tutunmuş, Yunanistan'da yaratılan
(3) EFSANELERl. Güzellikten hiç nasip efsanelerinde aynı tiple karşımıza
almayan Hephaistos aşktan yana da pek çıkmaktadır. Hera'yı kocası Zeus'un
talihli olmamıştır. İlyada'da ağzından dinleyelim (İl. VIII, 407):
Kharit'lerden Kharis, yani Zarafet'in
kendisiyle evli olarak gösterilir (İl. Çok değil Here'ye öfkem,
XVIII, 382), Hesiodos Kharit'lerin en kinim, her işime engel olmak
küçüğü Aglaie (parlak anlamına gelir) ile onun huyu.
evlendiğini söyler. Homeros'un Troya savaşını tuttuğu Akha'lardan
Odysseia destanında ozan Demodokos yana çevirebilmek için Zeus'u baştan
Aphrodite ile evli olan Hephaistos'un çıkarıp uyul tuktan sonra, birden
başına gelenleri anlatır: Ares'le uyanan tanrı şöyle çıkı şır karısına (ti.
aldatıldığını bilen topal tanrı bir XV, 14 vd.):
zamanlar anası Hera'ya yaptığı taht
gibi, bu sefer de İki sevgiliyi '»fll.il
İçine alacak bir yatak
Amma da düzen kurdun, yola gelmez ya'lılarda olduğunu görür, bunu
Here, savaş dışı ettin önlemek için, gidip dag başında onunla
tanrısalHektor'u, uğrattın orduyu sevişmeyi geçirir aklından, gider
bozguna. Bu kötülüğün meyvesini sen
odasında önce bir güzel süslenir, sonra
toplayacaksın
önce, Aphrodite'den sevgiyi tutuşturan
seni bir güzel pataklayayım da gör. büyülü memeligini ister, onu da göğsüne
Unuttun mu seni havalarda astığım günü, taktıktan sonra Uyku tanrıyı baştan
bir örs bağlamıştım iki ayağına, çıkarır ve onunla birlikte Gargaros
çözülmez bir altın zincirvurmuştum doruğuna varır:
ellerine
, asılı kalmıştın havalarda, bulutlar Bulutlar devşiren Zeus onu gördü,
arasında. görür görmez aşk sardı düşünceli
kafasını, öyle bir aşkı ilk birleştikleri
Zeus Hera'ya bu cezayı Herakles'e gün duymuştu, ana, babalarından gizli
ettiği kötülük yüzünden vermiştir. çıktıkları gün
Tanrıların tanrısı oğlu Ares'te anasının yatağa...
kusurlarının tıpkısını görür (Ares).
Zeus eşine nereye gittiğini sorar, o da
Öbür tanrılar da aşağı yukarı Zeus gibi
masum tavırlar takınarak, Okeanos
düşünürler. Anasını, babası Zeus'a karşı
kıyısında deniz tanrıları çiftini
korumaya çalışan Hephaistos bile He-
barıştırmaya gittiğini ve önce kocasına
ra'dan neler çektiğini unutamaz
(Hephaistos). haber vermek, ondan izin almak için
buraya geldiğini söyler. Zeus
(1) DOĞUŞU, HAYAT ÖYKÜSÜ. Hera, dayanamaz, savaşı filan unutup açığa
Kronos'la Rheia'nm kızı ve Zeus'la öbür vurur duygularını:
Olympos'lu tanrıların kız kardeşidir Sonra da gidersin oraya, ne olur Here,
(Tab. 5). Babası Kronos onu da doğar yatalım gel, sarmaş dolaş olalım
doğmaz yutar, sonra da kusar. Zeus yatakta,
dünya egemenliğini paylaştıktan sonra, doyasıya,
Hera'yı kendine eş alır. Hesiodos'a bugüne dek ne birtanrıçaya, ne bir
göre, Zeus tanrıçalar arasında Hera kadına
ile son olarak evlenmiştir. kar
şı yüreğime akan aşk böyle altüst
Hera çocukluğunun dünyanın ucunda, etmedi
Okeanos'la Tethys tanrılarının yanında
beni...
geçtiğini İlyada'da kendi anlatır (İl.
XIV, 200 vd.). Anası Rheia Titan'lar Sonra sayar bir bir yattığı ölümlü ve
savaşı sırasında inek gözlü tanrıça ölümsüz kadınları, Hera ses çıkarmaz,
Okeanos'la Tethys arasında çıkan bir ama içine bal damladığı besbellidir.
kavgayı yatıştırmak için batı kıyılarına Epey naz eder, utangaç tavırlar takınır:
gitmek ister. Korkunç Kronos oğlu, ne biçim söz
Zeus'la Hera evlenmeden de çıktı
sevişmişlerdir, ama sonra da düğünleri ağzından?
törenle kutlanmıştır. En büyük tanrı Yatağa yatıp sevişmemizi nasıl
çifti arasındaki kutsal düğün (hieros
istersin ida dağının tepesinde,
gözgöregöre ? Ya hep varolan bir
gamos) efsanelerde de, kültte de sık tanrı görürse bizi, biz uyurken gider,
sık tekrarlanır bir motiftir. Bir söylerse öbür tanrılara ? Bir daha
efsaneye göre bu düğün Batı Kızlarının ayak basarnam senin evine, ne yüzle
(Hesperides) bahçesinde olmuştur, o çıkarım bu yataktan dışarı ?
bahçeden gelen altın elmaları da Gaia
Hera'ya düğün hediyesi olarak Hera'nm sıradan bir kadın gibi kendi
vermiştir. Hera da Okeanos kıyılarında kocasıyla yatmaktan çekinmesini,
bulunduğu sırada elmaları kendi eliyle dedikodudan korkmasını Zeus gibi biz de
Batı Kızlarının bahçesine ekmiştir. hayretle karşılayalım. Her neyse, Zeus
İlyada'da İda dağının Gargaros buna da çare bulur:
tepesindeki birleşme sahnesi de böyle Tanrılar, insanlar görecek diye
bir kutsal düğündür. Destanın bu eşsiz korkma, altın gibi bir sisle örterim
parçasını özetlemeye değer (İl. XIV, dört bir yanımızı, güneş bile onu geçip
152-353): Hera kocası Zeus'un İda göremez bizi, her şeyi keskin
dağından Tro-y,ı savaşını yönettiği ışıklarıyla gören güneş bile. Böyle
ve basanını] Tro-
dedi, aldı karısını koynuna, sarıldı,
tanrısal toprak yumuşak bir çimen
saldı, taptaze lotos bir halı serdi
toprakla
aralarına,
safranlardan, sümbüllerden, tatlı bir soylara verilmektedir (Tab. 13).
halı, uzanıverdi ikisi de halının üstüne, Herakles öldükten sonra,
sardı onları güzel bir altın bulut, Eurystheusogullarını da ezmeye çalışır.
buluttan çiy damlaları akıyordu pırıl Heraklesoğulları bu yüzden oradan oraya
pırıl.
sürünür, sonunda Atina'da yiğit These-
Bugün de Kazdag'ın tepesine çıkın, us'tan yardım görürler ve düşmanlarını
aralarında otlar fışkıran tepsi gibi bir bir yenerek Yunanistan'da ve
serilmiş, kocaman, dümdüz taşlar özellikle Pelopo-nez'de egemenliği ele
görürsünüz ve bu aklı yeşilli halıların geçirirler. Herakleso-gullarının
üstünde tanrıların seviştiğini geçirirsiniz Yunanistan'da tutunması Dor ırkının
aklınızdan. Peloponez'i ele geçirmesinin efsane
(2) EFSANELERİ. Hera'nın doğrudan alanına yankısıdır. Ne var ki yalnız
doğruya efsanesi yoktur, ama Zeus'un Yunanistan kral aileleri değil, Anadolu ve
aşklarında rol oynar, onlara karışır, hele İtalya'da da bazı soylar Heraklesoglu
bu aşklardan doğan çocukların yakasını adını almışlardı. Örneğin Lydia kralı
bırakmaz, ömürleri boyunca kini, Kroisos (Karun), soyunun Herakles'in
öfkesiyle izler onları. İlk ve en büyük Omphale ile birleşmesinden meydana
kurbanı, Alkmene'nin Zeus'tan geldiğini ileri sürer, Roma kralı
doğurduğu Herakles'tir. Güçlü yiğidi üst Tarquinius da Herakles'in bir oğlunu
üste kahramanlıklar yapmaya zorlayan atası olarak kabul ederdi.
Hera'dır. Adı Herakles'in bile
Herakles. Helene kadın olarak neyse,
"Hera'nm ünü" anlamına geldiğini ileri
Herakles de erkek olarak odur, yani
sürenler bile vardır (Herak-les). lo,
Yunan ve Latin mythos yazarlarını
Epaphos, îno ve Athamas, Diony- sos ve
sonsuzca esinleyen efsanelik bir kişi.
Tityos efsanelerinde, Teiresias'ı kör Ne var ki Grek boylarının ve özellikle
etmekte rol oynar. Üç Güzeller
Dor'ların kahramanlık görüş ve
yarışmasında birinciliği kazanamaması
anlayışlarını kişiliğinde toplayan
Paris'e ve Troya'ya dinmez kinin bir
Herakles bir çeşit ulusal kahraman
nedenidir, öte yandan Akhil-leus'un
olmuştur. İnsanın doğaya karşı yenilmez
anası Thetis'i kıskandığı halde, onu
saldırma ve dayanma gücünü simgeler.
büyüttüğü için oğlu Akhilleus'u tutar
Yaptığı işler hep iyiye dönüktür, doğanın
(Thetis). Bir efsane Menelaos'u ölümsüz insanın başına saldığı afet ve musibetleri
kıldığını anlatır (Menalaos).
yok etmekle insanlığa sonsuz iyiliği
Devlere karşı savaşa katılmıştır. Bu
dokunur. Oysa kendisi trajik bir kişidir:
sırada Porphyrion ona tutulmuş ve
Kahraman olmayı kendi seçmemiştir,
elbisesinin ucunu yakalayarak onu
tanrı vergisi kuvvetinden de zevk
kendine çekmek istemiştir, o sıra Zeus
duymaz, tersine onu dizgine vuramadığı
devi şimşekle yere sermiş. İk-sion da
için, istemeyerek suç işler ve dengeyi
Hera ile birleşmek istemiş, ama Zeus
bir türlü bulamayıp kendinden geçer,
Hera'nın buluttan bir görüntüsünü
çıldıracak gibi olur. Herakles'e bütün
yaparak onu aldatmıştır (Prophyrion,
işleri, kahramanlıkları zorla yaptırılır,
îksion). Herakles köledir, insafsız bir efendinin
Hera Argonaut'lar seferinde Argo
buyruğunda ömrü boyunca çalışmak
gemicilerine yardımda bulunmuş,
onun kara kaderidir. İlk doğduğu günden
tehlikeli geçitleri geçmelerini
beri peşini bırakmayan Hera'nın kin ve
sağlamıştır (Argonaut'lar).
öfkesi son demine kadar da rahata
Kızı Eileithyia ile doğumlara gözcülük
kavuşturmaz onu. Tam işleri bitmişken
eden tanrıça Hera'nın en sevdiği kuş
korkunç bir yanlışlık yüzünden cayır
tavus kuşudur. Göz göz tüyleri,
cayır yanar ve ölür. Ama böylece
tanrıçanın lo'ya bekçi koyduğu Argos'un
büsbütün arınıp ölümsüzlüğe kavuşur.
yüz gözünü simgelermiş (Argos). Yemiş
olarak narı, çiçek olarak zambağı (1) ADI. Asıl adı Alkides, yani dedesi
severmiş. Alkai-os'tan gelme bir soyadıdır. Sonra
Roma'da Hera tanrıça İuno ile bir Pythia kahini adını değiştirir, Herakles
tutuldu (tuno). kor. Herakles adının "Hera'nın ünü"
anlamına geldiğini İle ri sürerlerse de
Herakleidai, yahut "heros" yani kahraman sözcüğü ile
Heraklesoğulları. Bu ilişkisi daha akla yakındır.
ad, yalnız Herakles'in oğullarına ve
torunları -ne değil, yiğidi ata olarak
benimseyen birçok
(2) SOYU. Herakles'in anası Alkmene öldürmüş. Yiğit kendine gelince,
de, Thespios'un yanına sığınmış ve kendini
öiümlü babası Amphitryon da bu suçlarından arındırmış, ama Hera
Perseus'la bununla da yetinmemiş, Apollon kâhini
Andromeda soyundandırlar (Tab. 13). Pyllıi.ı aracılığıyla yiğidin gidip Eurys-
Zeus,
Alkmene'nin atası Danae ile birleştiği
gibi,
Alkmene'yi de aldatarak elde eder.
Aynı ge
ce Alkmene Herakles ve İphikles'e gebe
kalır
(Alkmene, Amphitryon).

(3) HAYATI. Alkmene gebe kalır


kalmaz
tanrıça Hera ona karşı korkunç bir
kıskançlık
beslemeye başlar. Zeus'a söz verdirir
ki Per-
seus soyundan ilk doğacak çocuk,
insanlar
üzerinde büyük bir egemenlik
kuracaktır. O
sırada Sthenelos'un karısı yedi aylık
gebeydi,
Hera kızı ebe tanrıça Eileithyia'ya onu
yedi
aylıkken hemen doğurtur ve
Alkmene'nin do
ğumunu geciktirir. Böylece Perseus
soyun
dan ilk doğan erkek Herakles değil,
Eurysthe-
us olur (Eurystheus).
Hera Herakles'in elinden haklarını
almakla kalmaz, sekiz aylık olup ikizi
İphikles'le birlikte beşiğinde yattığı bir
gün İM kocaman yılan gönderir çocukları
boğmak için. Iphikles avaz avaz bağırdığı
halde, Herakles yılanlara sarılır ve her
elinde bir yılanı boğazından sıkıp boğar.
Herakles üstün bir eğitim görür:
Amphitryon ona araba kullanmasını,
Eurytos ok atmasını, Linos da güzel saz
çalmasını öğretirler.
Delikanlılık çağına gelince boyu boşu ve
gücü olağanüstüdür. On sekiz yaşında
Amphitr-yon'un sürülerini beklerken,
babasının ve kral Thespios'un ülkesinde
korku salan Kit-hairon aslanını öldürür.
Thespios da karşılık olarak elli kızıyla
yatmasını sağlar yiğide. Ne var ki avdan
her gece yorgun argın dönen yiğit
yatağına giren kızların hep başka
olduğunu anlamamış. Bu kızlardan elli
tane oğlu olmuş (Thespios).
Bundan sonra Thebai'lileri haraca
kesen Orkhomenos kralı Erginos'la
dövüşüp onu öldürmüş. Thebai kralı
Kreon ödül olarak kızı Megara'yı vermiş
yiğide. Bu kadından da epey çocuğu
olmuş Herakles'in, ama günün birinde
Hera yiğidin cinnet getirmesini
sağlamış, kendi çocuklarını bir bir
theus'un hizmetine girmesini bildirmiş.
Suçlarının kefareti olacak bu on İM yıllık
hizmeti başarıyla sona erdirirse,
ölümsüzlüğe kavuşa-cakmış.
(4) HERAKLES'İN ON İKİ İŞİ. Aşağıda
sayacağımız işleri Herakles yalnız
kollarının gücü ve silah olarak elinden
hiç ayırmadığı topu-zuyla başarmıştır:
Nemea aslanı. Typhon'la Ekhidna
canavarlarından doğma bu aslan
Yunanistan'da Nemea bölgesini kasıp
kavuruyormuş; yiğit onu okları ve
topuzuyla alt edemeyince, kolları
arasına almış ve elleriyle boğmuş. Bin
zorla yüzdüğü postunu da kendine zırh
etmiş.
Lerna ejderi. Dokuz kafalı bir yılan
olan "hydra" adlı ejderi Hera Argos
bölgesindeki Lerna bataklığına salmıştı.
Herakles zehir saçan kafalarını bir bir
koparmış ve ölümsüz olan kafasını da
kocaman bir kayanın altına gömmüş.
Erymanthos yaban domuzu.
Arkadia'nın Erymanthos dağında
korkunç bir yaban domuzu varmış,
Eurystheus bu hayvanın kendisine diri
olarak getirilmesini buyurmuş. Herakles
de aylarca izlemiş canavarı; o sırada da
dağdaki at adam Pholos'un konuğu
olmuş. Bir gün at adamlarla tartışmaya
girip birçoklarını öldürmüş. Sonra yaban
domuzunun peşine düşüp onu bir ağ
içinde yakalamış. Eurystheus hayvanı
görünce korkusundan bir fıçının içine
saklanmış.
Kyreneia geyiği. Altın boynuzlu, tunç
ayaklı bu geyik Apollon'la Artemis'in
koruduğu sihirli bir hayvanmış. Herakles
onu tam bir yıl kovalamış, sonunda okla
yaralayarak onu yakalamış ve omuzlarına
yüklenerek götürmüş, Eurystheus'a
vermiş.
Stymphalos gölünün kuşları. Gene
Arka-dia'da Stymphalos gölünün
üstünde gagala-rıyla pençeleri tunçtan,
insan etiyle beslenen korkunç kartallar
varmış; Athena tanrıça He-rakles'e bu
kuşları ürkütmek için ziller vermiş,
Herakles de oklarıyla canavarları
öldürmeyi başarmış.
Augias'm ahırları. Elis kralı Augias'ın
ahır-ları dağ gibi üst üste yığılan
gübreden kullanılmaz olmuş ve gübresiz
kalan toprağı da bet bereketini
yitirmişti. Eurystheus yiğidi küçük
düşürmek için bu ağılları temizlemesini
bu-
yurmuş. Herakles de Alpheios'la Batı kızlarının altın elmaları. Hera'nın
Peneios ırmaklarının yataklarını Zeus'la evlenirken düğün hediyesi olarak
değiştirerek sularını oradan geçirip aldığı bu büyülü meyveleri Batı kızlarının
temizlemiş ortalığı. Ama bu iş için bahçesinde nympha'lar ve bir ejder
sürülerinin onda birini vereceğini korumaktaydı. Herakles Nereus'tan
söyleyen Augias sözünde durmamış, izlemesi gereken yolu öğrendikten
Herakles de kralı oğullarıyla birlikte sonra, Batı kızlarının bahçesini bulur,
öldürmüş. orada dünyayı omuzlarında taşıyan
Girit boğası. Girit kralı Minos bir Atlas'ı bir süre bu yükünden kurtarır ve
beyaz boğasını Poseidon'a kurban elmaları almaya gönderir. Dev altın
etmek istememişti, tanrı da öç almak elmaları getirir, ama dünyanın yükünü
için bocayı kudurtmuştu. Hayvan Girit bir daha omuzlarına almayı istemez.
ekinlerini yok ediyor, ülkeyi açlıkla karşı Herakles onu aldatarak kaçar ve
karşıya bırakıyordu. Herakles bu azgın elmaları Athena'ya adar.
boğayı boynuzlarından yakalayıp
Kerberos'un ölüler ülkesinden
Yunanistan'a götürmeyi başarmış.
kaçırılması. Herakles'in başardığı en
Orada boğa serbest bırakıldıktan sonra zor iş budur. Her-mes ve Athena'nın
Marathon kapılarında Theseus'un eline yardımıyla, hiçbir ölümlünün geri
geçmiş. gelmediği yeraltı ülkesine iner, orada
Diomedes'in atları. Trakya kralı bağlı bulunan Theseus'u kurtarır ve
Diome-des'in insan eti yiyen atları Ker-beros köpeğini alıp yeryüzüne
varmış. Herakles Diomedes'le çarpışır, kaçırır. Eurys-theus bu azmanı görünce
onu öldürüp ölüsünü atlarına yedirir. ödü kopar, yiğit de köpeği Hades'e geri
Sonra da ehlileşen hayvanları götürüp bırakır.
Mykenai'ye getirir, ya da başka bir
Bunlar Herakles'in başlıca on İM işidir,
anlatıma göre Olympos dağında vahşi
ama başarıları bununla bitmez, çilesi
hayvanlara parçalatır.
de tüken mez. Thebai'ye dönüşünde
Amazon'lar kraliçesi Hlppotyte. birinci karışı Me-gara'yı arkadaşı
Eurysthe-us'un kızı Admete, yiğitten Ioalos'a verir, sonra kral Eurytos'un
Amazon'lar kraliçesi Hippolyte'nin düzenlediği bir ok yarışmasını kazanır,
büyülü kemerini ister. Ares'in ama kral bu yarışmanın ödülü olan kızı
Hippolyte'ye armağanı olan bu kemeri İole'yi ona vermez. Herakles öfkeye
almak için Herakles Amazon'lar kapılarak Eurytos'un oğlu İphitos'u
kraliçesini öldürmek zorunda kalır. öldürür. Bu suçtan arınmak için Lydia
Dönüşte yiğit Troya'ya uğrar, kraliçesi Ompha-le'nin hizmetine girer:
Laomedon'un kızı Hesio-ne'yi deniz Bu kadın Herakles'i köle haline getirir,
canavarının elinden kurtarır, ama kadın kılığına sokup yün eğirmesini
Laomedon söz verdiği atları teslim sağlar. Ne var ki bu sırada yiğit Kalydon
etmeyince, yiğit öç alacağını söyleyerek avına ve Argonautlar seferine de
Troya'dan ayrılır (Laomedon, Hesione). katılabilir. Omphae'den kurtulunca
Gervoneus'un sürüleri. Dünyanın batı Troya'ya gidip Laomedon'u öldürür.
ucunda, Okeanos ırmağının bir adasında Olympos tanrıları-nın devlere karşı
Geryoneus büyük sığır sürülerini savaşlarına katılır, Augias'tan öcünü
otlatmaktaydı. Herakles oralara kadar alır, onu arındırmak istemeyen kral
gelir, Cebelüttarık boğazını geçer ve anı Neleus'a karşı savaşır, Sparta'ya
olarak geçit yerine İM sütun diker karşı bir saldırıya girişir vb. Sonra
(Cebelüttarık boğazına Yunanlılar Kalydon'a gidip Deianeira ile evlenir,
Herakles sütunları derlerdi). Herakles ama önce talibi ırmak tanrı Akheloos'Ia
Okeanos ırmağını geçmekte güçlük dövüşmek zorunda kalır. Kaynatası
çeker, Libya çölünü geçerken Helios'a Oineus'un şarap sunucusu Euno-mos'u
fazla sıcaktan ötürü kızdığı için tanrıyı kaza ile öldürdükten sonra, gene
oklarıyla tehdit eder, Güneş de ona sürgüne gitmek durumuna düşer,
Okeanos'u geçmek için altın sandalını giderken karısı Deianeira at adam
verir. Yiğit böylece dev Geryone-us'u, Nessos'un saldırısına uğrar. Yiğit
sürülerin bekçilerini öldürür ve sığırlan oklarıyla onu yaralayınca Nessos öl
alıp götürür. Galya, İtalya ve Trakya meden Deianeira'ya büyülü bir iksir
yoluyla Yunanistan'a döner ve sürüleri verir Trakhis'e yerleşen Herakles
Eurystheus'a verir (Geryoneus.) Eurytos ve oğullarını öldürmekle
sözünde dıurmayankralı ce-
zalandırmış olur, kızı lole'yi de alır. O şi olduklarını, sonra bu yüzden fazla güç
sırada Deianeira'dan yeni bir gömlek ka-zandıkları için tannlarca ikiye
ister. Kıskançlık içinde kıvranan bölündüklerini anlatır, İki cins
Deianeira da ona Nes-sos'un kanına arasındaki tutku ve birbirleriyle
bulanmış iksirle ıslattığı gömleği birleşme isteği çok eski zamanlardaki bu
gönderir. Yiğit gömleği sırtına geçirir birlikten dogma imiş (Plat. Şölen,
geçirmez korkunç acılarla yanmaya 189e-
başlar, Deianeira haberi alınca kendini
asar, oğlu Hyllos babasının son
Hermes. Hermes, Titanlar soyundan
buyruklarına uyarak yiğidi Oita dağının
Atlas'la Pleione'nin kızı Maia'nın
tepesinde kurulmuş bir odun yığınında
Zeus'la birleşmesinden doğmuştur (Tab.
yakar. Zeus'un oğlu Herakles'i kaçırıp
5), Tanrıların ve özellikle Zeus'un
Olympos'a götürdüğü ve Hebe ile
habercisi olarak görev alan Hermes,
evlendirip ölümsüzlüğe kavuşturduğu
Olympos tanrılarının en renkli ve özgün
anlatılır.
kişilerinden biridir.
Fizik ve moral gücün, kahramanlığın
simgesi olan Herakles hem kahraman, DOĞUŞU VE EFSANELERİ. Hermes'in
hem de tanrı olarak tapım görmüştür. asıl efsanesi doğuşu ve ömrünün ilk
Çok içen, çok yiyen canlı ve iyi kalpli bir günleriyle ilgilidir. Bu eşsiz ve şaşırtıcı,
dev olarak tanımlanan Herakles bir bakıma da güldürücü efsane homerik
Greklerin gözünde kötüleri, sözünde denilen, ama Home-ros destanlarından
durmayanları cezalandıran, insanın birkaç yüzyıl sonra Yunanistan'ın
başına gelen afet ve belaları alt edip Peloponez bölgesinde meydana geldiği
yenen yiğitlik ve yüreklilik simgesidir. besbelli "Hermes'e Övgü" adlı şiirde
Heraklesogul-ları denilen dölleriyle uzun uzadıya anlatılmıştır.
bütün Peloponez'e egemen olmuş, Zeus Maia ile Arkadia'nın güneyinde
böylece Yunanistan yarımadasının atası Kylle-ne dağının bir mağarasında
sayılmıştır. buluşmakta ve sevişmektedir. Gölgeli
Herakles'in adı hemen her destan ve mağaraya sığınmış olan nympha'yı
şiirde geçerse de, kişiliğini ozanlardan tanrılar tanrısı geceleri karısı Hera
çok tragedya yazarları işlemiştir. Bütün uykuya daldıktan sonra gelip bulur. Bir
öykülerini buraya almamıza olanak süre sonra Maia bir çocuk doğurur.
bulunmayan Herakles'in rol oynadığı Çocuk kundaklanır, beşiğe yatırılır,
bütün olaylar, adları başka maddelerde ama doğduğu gün Hermes olağanüstü
geçen kişilerle ilgili olarak anlatılmıştır. işlere girişmekle kafa gücü ve
yetenekleri tanrıların hepsini aşan
Hercules. Herakles'in Latince adı.
üstünlükte olduğunu gösterir. Bebek
Roma efsanesinde Yunanlıların Herakles
Hermes beşiğinde kalmaz, akşam olur
tipi olduğu gibi benimsenmiş, ancak
olmaz kundağını çözer ve ayakları
öykülerine yerli bazı öğeler katılmıştır.
üstüne basıp olmayacak serüvenlere
Örneğin Cacus adlı devi ve ülkesine
girişmek üzere yola çıkar: Maga-rının
gelen yabancıların canına kıyan kral
Faunus'u öldürdüğü anlatılırdı. Roma önünde bir kaplumbağa görür, hemen
kralı Evandrus yiğidi konuklarnış ve aklına bir cin fikir doğar, hayvanı öldürür,
şerefine bir tapınak kurmuş derlerdi. kabuğunu boşaltır ve koyun
Hercules Roma efsanelerinde daha bağırsağından yedi tel gererek bir gitar
yumuşak bir kahraman olarak yapar, ondan güzel sesler çıkarmakla
canlandırılır, elinde bir sazla Musa'lara eğlenir, sonra da gider, Güneş tanrının
karıştığı da görülürdü (Evandrus). Pieria ovalarındaki inek sürülerini bulur
ve onlardan elli hayvan çalar. Tutar
Hermaphroditos. Hermes'Ie inekleri Kyllene'ye doğru sürer, ama
Aphrodi-te'nin oğlu hırsızlığı belli olmasın diye inekleri
Hermaphroditos'un adı Salmakis gerisin geri götürür, kendi de oradaki
efsanesinde geçmektedir (Salmakis). çalı çırpıdan ayağına tuhaf sandallar
Erkek ve dişi cinsini kendinde örerek izlerini gizler. Yolda bir ihtiyara
birleştiren Hermaphroditos tipinden rastlar, ona gördüğünü kimseye
insanların atası olarak Platon da söz söylememeye yemin ettirir, karşılığında
etmektedir. "Şölen" diyalogunda söz bir düve armağan edeceğine söz verir
alan komedya şairi Aristophanes, (Battos). Kutsal inekleri bir mağaraya
insanların en ilkel çağlarda hem erkek, kapattıktan sonra, gider, gene masum
hem de di- bir bebek gibi kundağına
girer. Sabah Apollon günle birlikte llyada'da çok güzel bir rolü vardır
doğunca sürülerinin eksikliğinin farkına kllavui tanrının: İhtiyar kral Priamos'u
varır ve ihtiyar Battos'ü sorguya çekip Hektor'un ölüsünü almak için
gerçeği öğrenir. Gelip Hermes'i Akhilleus'un barakasına götürür ve
beşiğinde bulur ve inekleri geri getirir. Akhilleus'un seyisi genç bir
vermezse Tartaros'a atacağını söyler. delikanlı kılığına girdiği halde, koruyucu
Bebek pozundaki Hermes babası tavrından tanrı olduğunu anlar sonunda
Zeus'un başına suçsuz olduğuna ant Pria-mos (11. XXIV, 331-469; 679-
içer, ama o sırada Apollon onu kolundan 694).
tutup tartaklayınca birden yellenir, Hermes'in birçok efsanelerde rolü
Apollon buna gülmernezlik edemez, vardır: îda dağına Öç Güzeli o götürür,
konuyu Zeus'un yargıçlığına bırakmaya Paris'e altın elmayı verip yargıçlık
karar verir. Kararı şudur: Hermes etmesi buyruğunu o ulaştırır, Phriksos'la
inekleri nerede sakladığını Helle'yi Yunanistan'dan Anadolu'ya
gösterecektir. Apollon mağaraya gelince götürerek altın postlu koçu Ne-
Hermes'in yaptığı gitarı görür, çıkardığı phele'ye o verir, Odysseus'u
güzel seslere bayılır, sazı alıp inekleri Kalypso'nun ellerinden kurtarmak için
bırakmaya razı olur. Bir süre sonra araya girdiği gibi, Kirke'nin büyülerine
Hermes Pan kavalını icat eder, Apollon karşı koyacak bitkiyi de o verir yiğide
syrinks denilen bu güzelim kavalı da (Od. X, 277-307). Adının karıştığı en
ister, karşılığında Hermes'e kerykeion önemli serüven İo efsanesinde geçer:
denilen sihirli altın değneği verip kavalı Hera, Zeus'un İo'ya sevgisini
alır. Bu değnekle Hermes habercilerin ve kıskanarak kızı bir ineğe dönüştürmüş,
hırsızların kralı olur. Oğulları-nın en sivri başına d.ı bekçi olarak yüz gözlü
akıllısı, en kurnaz ve en canlısı olan Argos'u dikmişti. Ze-us'un buyruğuyla
Hermes'i Zeus kendine ulak olarak Hermes Argos'u öldürül (Argos) ve bu
seçer. Bundan böyle bütün buyruklarını başarısıyla Homeros dest.ınl.ı rında çok
tanrılara da, insanlara da Hermes geçen, ama tam anlamı çözüleni'' yen
aracılığıyla ulaştıracaktır. Ölülerin Argeiphontes ek adını alır. Gene Hera-
ruhlarını Hades'e götürmek de nın almak istediği öcü boşa çıkarmak
Hermes'in görevi olacaktır. Bu görevde içimdir ki, küçük Dionysos'u kaçırır ve
Hermes'e Psykhopompos, yani ruhlar önce Nysa dağına, sonra da Athamas'ın
kılavuzu adı verilir. yanına bırakır (Dionysos). Savaşlarda da
Homeros destanlarında Hermes'i bu yardımı dokunur: Devler savaşında
görevinde görürüz: Odysseia'da Hades'in başlığını takıp gö rünmez hale
gelir, böylece dev Hippolytos'u öldürür,
Odysseus'u yıllardan beri mağarasında
Zeus'un Typhon'la çarpışmasında bir
alıkoyan Kalypso'ya Zeus haber
düzen kurarak tanrılar tanrısını
ulaştırır, yiğide bir sal yapsın da onu
kurtarır (Typhon).
yurduna göndersin diye. Bu haberi
nympha'ya götürmek için Hermes yola Hermes hırsızların olduğu kadar,
çıkar (Od. V, 42 vd.): tüccarların da koruyucusudur, ama asıl
... Güzelim sandallarım bağladı yararı yolculara dokunur: Yollara dikilen
ayaklarına, o altın kakmalı tanrısal Hermes heykelle ri - ki bunlar bir tanrı
sandallar taşırlardı onu denizin büstü ve phallos simgesini taşıyan
üstünde, ya da sınırsız topraklar yuvarlak kaidelerdi - çok kutsal sayılan
üstünde yel gibi ilkçağın kilometre taşlarıdır. Hermes
hızlı. çobanların bekçisi olarak omuzlarında
Aldı eline değneğini, bir koyun taşıyarak canlandırılırdı.
isterse büyülerdi onunla gözünü
insanların, isterse uyandırırdı onları Efsaneye göre birçok çocukları olur:
derin uykudan. Aldı onu eline güçlü Biri Odysseus'un kaynatası
tanrı, uçtu gitti. Pierie'yi geçip indi Autolykos'tur, babası gibi kurnaz,
havadan denize, kaydı dalgaların hırsızlıkta becerikli bir adanı
üstünde bir.martı gibi, balık aularken (Autolykos).
ağır kanatlarını köpüklere
daldırır hani Pek güvenilmeyen bir kaynağa göre
dipsiz kıvrımlarında ekin vermez de, Hermes çobanlar tanrısı Pan'ın da
denizin, Hermeias da bin bir dalganın babasıy-mış, Arkadia dağlarında
üstünde öyle Odysseus'un karisi Penelope ile birleşip
gidiyordu. üretmiş onu
Hermione. Menelaos'la Helene'nln kıyısındaymış. Boğazın en dar geçidi,
kızı (Tab. 15). Odysseia'da adı geçer Nara-burnu yıllar yılı kahramanlık
(Od. IV, 4-14)-. destanlarına sahne olmuştur gerçi, ama
insanlığın kara günlerini dile getiren bu
... Başka çocuk vermemişti tanrılar
Helene'ye olaylar, dalgalarının bir aşk faciasına
, da sebep olduğunu unutturmuştur bize.
ilk batında ay parçası bir kız Abydos'ta bir kral oğlu yaşarmış, adı
doğurmuştu o, yüzü altın Aphrodite'ye Leandros, Sestos'ta aşk tanrıçası
benzeyen Aphrodite'nin bir rahibesi varmış, adı
Hermione'y Hero. Hero ile Leandros gönül vermişler
i. birbirlerine. Neden vermişler, nasıl
Telemakhos babasını aramak için vermişler? Masal açıklamıyor bunları.
yaptığı yolculukta Lakedaimon'a vardığı Sevgililer birbirlerini niçin sevdiklerini,
zaman, Hermione'nin düğünü sevgi kıvılcımlarının yüreklerinde ne
yapılmaktadır, Mene-laos Troya'da zaman çaktığını bilirler mi? Biz diyelim
iken kızını Akhilleus'un oğlu ki, bir bahar günü Sestos'ta bayram
Neoptolemos'a nişanlamıştır: yapılmış, Aphrodite'nin çok genç ölen
sevgilisi Adonis'in şerefine bir
Tanrılar gerçekleştiriyordu şimdi bu bayrammış bu. Adonis, yahut Temmuz
düğünü... (temmuz ayının âdı oradan gelir) ağaç
kabuğundan doğmuş, çiçek gibi körpe,
deniyor. Oysa tragedya yazarları canlı bir çocukmuş. Aphrodite onu
Hermione'nin Orestes'le nişanlanıp görür görmez, güzelliğine vurulmuş,
evlendiğini kabul ederler. Bir anlatıma çocuğu yeraltı tanrıçası Persephone'ye
göre Menelaos Troya'da iken bu vermiş, büyütsün diye. Ne var ki,
düğün olup bitmiş de, sonra Akhilleus'a karanlık ülkenin tanrıçası da çocuğa
verdiği sözü tutmak için babası onu tutulmuş. Aphrodite'ye geri vermek
Orestes'ten ayırıp Neoptolemos'a istememiş. Tanrıların babası Zeus
vermiş. Hermione ikisi arasında kalmış. kızlarının arasını bulmak için Adonis yılın
Fransız tragedya yazarları, özellikle üçte birini yeryüzünde Aphrodite ile,
Racine, Hermione'yi Neoptolemos'a üçte birini yeraltında Persephone ile,
nişanlı ve tutkun gösterir, oysa geri kalanını da kendi nerede dilerse
Akhilleus'un oğlu "tutsağı Androma- orada geçirecek diye kesip atmış. Ama
khe'yi sevmektedir. Orestes ise amca Adonis yılın sekiz ayını Aphrodite'nin
kızı Hermione'ye karşılıksız bir aşkla yanında geçiriyor, yalnız dört ay ini-
yanmaktadır (Orestes, Neoptolemos). yormuş karanlık ülkeye, Persephone
kıskançlığından bir yaban domuzu salmış
Hero ile Leandros. Şu her gün
ormanlara, hayvan Adonis'i avlanırken
karşımızda
yaralamış, öldürmüş. Can çekişen
gördüğümüz Boğaziçi'nin güzelliğini
sevgilisinin yanına koşarken
müjdeleyen Kızkulesi var ya, bir
Aphrodite'nin ayağına bir gül dikeni
zamanlar bu kulede bir kız yaşarmış
batmış. O güne kadar beyaz olan gül,
derler, ona âşık bir delikanlı her gece
tanrıçanın kanıyla al renge boyanmış.
Galata'dan kuleye yüzer, sevgilisine
Tanrıça, Adonis'in gövdesinde ne kadar
kavuşurmuş... Bir gece fırtına çıkmış, kan damlası varsa, o kadar gözyaşı
deniz delikanlıyı alıp götürmüş, ölü dökmüş, toprağa dökülen her damla
gövdesini ertesi sabah kulenin dibine kandan bir lale, her damla yaştan bir
atmış. Bu masal Kızkulesi için anlatılır, kırmızı gül fışkırmış. Bundan böyle bahar
oysa, Hero ile Leandros'un efsanesi bayramında kadınlar, "Ah Adonis! Vah
aslında Boğaziçi'nde değil, Çanakkale Adonis!" diye bağırıp dövünürler, tören
Boğazında geçer. Ama masal bu, sahnesi yaparlar -mış.
nerede olursa olsun, bir hayal, bir de
hakikat payı taşır. İstanbul limanının Leandros, Hero'yu bu törenlerin
süsü bugün de dimdik ayakta duran birinde tepeden tırnağa kırmızı güllerle
sevimli Kızkulesi bu masalı kendine donanmış olarak görmüş belki. Çiçeklerin
yakıştırmış ya, doğru veya yanlış, varsın kadife kırmızısı, kızın sütbeyaz
sahibi o olsun bundan böyle. güzelliğini daha da belirtiyordu.
Bir varmış, bir yokmuş, Çanakkale Abydos'lu kral oğlu Sestos'lu rahibeye
Boğazının en dar olduğu yerde biri ne
Sestos, öbürü Abydos diye İM şehir
varmış. Abydos, Anadolu topraklarında,
Sestos da karşıda Trakya
pahasına olursa olsun kavuşmak İsledi. yor, yorgunluğunu duymadan varıyordu
Ne yapsın ki, Hero rahibeydi, bir karşı yakaya. Hero korkmaya başlamıştı,
erkeğe varamazdı, rahibe kaldıkça denizden çıkan sevgilisinin buz gibi
kızlığını korumalıydı. İki sevgili bedenini sararken bir tehlike
bakışlarıyla mı anlaştılar, yoksa sezinleyerek ürperiyordu. Hızla esen
mektuplaştılar mı, efsane bunu bora meşalesini söndürecek gibi
anlatmıyor, ne var ki, Leandros Anadolu oluyordu bazı geceler. Yine de gelme
kıyısından Ses-tos'a geçmek için yanıp diyemiyordu Leandros'a. Öpüşmemek,
tutuşuyordu. Bir gece dalgalara kavuşmamak, biri boğazın bir kıyısında,
bakarken, Sestos'taki kulenin tepesinde öbürü öbür kıyısında bütün bir gece ayrı
bir ateşin yandığını gördü. Hero kuleye kalmak akla sığmayan, olmayacak bir
çıkmış, sevgilisine, "Gel, gel!" diye bir şeydi.
meşale sallıyordu. Deniz durgundu, ay Bir gece fırtına daha sert esti,
suda hafifçe dalgalanan ışıltılarıyla Hero'nun elindeki meşaleyi söndürdü,
Leandros'a bir yol çiziyor gibiydi. dag gibi yükselen dalgalar Leandros'un
Leandros dayanıklı bir yüzücüydü.. Karşı çırpınan gövdesini döve döve Sestos'tan
kıyıda Hero'ya varan ışık yolu ise kısa çok ötelere sürdüler. Delikanlı bütün
görünüyordu. Dalgacıklar, "Gel, biz seni gücüyle karşı koymaya çalıştı, ama
götürürüz" der gibi fış fış ediyor, kulenin tepesindeki ışığı görmüyordu ki,
kuledeki meşale çağırıyordu. Leandros nereye doğru yüzeceğini bilsin. Yol
suya daldı, var gücüyle yüzdü. Boğazın gösteren ay ışığını kara bulutlar
serin akıntıları yanan gönlünün ateşini kaplamıştı. Leandros'un yüreglndeki
dindireceğine, sevgiyle hızlanan ateş yanıyordu daha, ama kollarının,
gövdesine arttıkça artan bir güç bacaklarının gücü tükenmişti. Buz gibi
katıyordu. Hero'nun elinde sallanan bir donukluk sarıyordu bedenini. Ne
meşale gittikçe yakınlaşıyordu. Adonis olduğunu bilmeden bıraktı kendini
bayramında gördüğü pembe beyaz kız denize. Sabaha karşı dalga ölüsünü attı
şimdi gümüş ve altın rengi ışıltılar Sestos kıyıl. ı rina. Kurşun gibi bir
saçıyordu. Bir kulaç, bir kulaç daha, ona sabahtı. Hero sönen meşalesini yine
kavuşacak, ince gövdesini kollarında yakmış, bitkin ellerinde tutuyordu.
saracak, dudaklarını dudaklarına alıp Kıyıya çarpan ölüyü görünce, ona
sevgisinin yumuşaklığını tadacaktı. ölümde olsun kavuşmak için kendini
Leandros artık yüzmüyor, su fırtınası denize attı.
arasında uçuyordu. Son bir kulaçla
Herophile. Sibylla adlı bilici kadınların
karaya ayak bastı, soluk bile almadan
ikincisi sayılır (Sibylla). Herophile, İda
kumsaldan yukarı koştu. Kulenin kapısı
dağının bir nympha'sıyla bir çobanın
açıktı, içeriye daldij merdivenleri kızıymış. Troya bölgesinde doğmuş.
tırmandı. Troya savaşından çok önce, şehrin
İlk defa birbirine sarılacak bir kadınla Sparta'dan gelme bir kadın yüzünden
bir erkek nasıl bir an duraklar, yıkılacağını öngörüp bildirmiş. Pausa-
karşılarına çıkan mutluluğa nasıl nias'ın anlattığına göre, Herophile
şaşkınlıkla inanmadan bakarlarsa, Hero tanrı Apollon'a bir övgü yazmış, bu
ile Leandros da öyle durakladılar, övgüde kendisinin tanrının hem eşi, hem
bakıştılar. Meşale söndü, Sestos kulesi de kızı olduğunu söylermiş. Herophile
kapkara bir taş yığını gibi yükseldi gene gezgin bir biliciymiş, yanında bir taş
ay ışığında. götürür, tanrı sözcülüğü yaptığı zaman
bu taşın üstüne çıkarmış. Bir süre
Bir gece, bir gece daha, her gece Samos'ta kalmış, ama Klaros, Delos ve
Leandros kulede sallanan meşaleye Del-phoi'nin Apollon tapınaklarında da
doğru yüzüyor, her gece Hero'ya görev almış. Troya bölgesinde öldüğü
kavuşuyor ve her sabah doymadan, yaz halde, Pausa-nias, Herophile'nin
gecelerinin kısalırına üzülerek dönüş kullandığı büyülü taşın Delphoi'deki
yolunu tutuyordu. Yaz geçmiş, boğazda Apollon tapınağında saklandığını yazar.
dondurucu poyrazlar esmeye
başlamıştı. Ne var ki, Sestos kulesinde Herse. Atina kralı Kekrops'un üç
meşalenin yandığını gördü mü, ne rüzgâr, kızından biri, Aglauros'la
ne dalga, ne soğuk durdurabiliyordu Pandrosos'un kız kardeşi Bir anlatıma
Leandros'u. Denize dalar dalmaz en göre, Herse öbür kız kardeşleri
yüksek dalgalan yara yara yüzü-
nin Athena'ya karşı İşledikleri suça rafya bilgileri artınca, Hesperid'lerin
katılmamış, bu yüzden de onlar gibi yurdu Atlas dağlarının eteğinde bir yer
çıldırarak Atina akropolünden aşağıya sayıldı.
atmamış kendini. Tanrı Hermes'le Hesperid'lerin başlıca görevi, altın
birleşip Kephalos diye bir erkek çocuk elmala-rın bittiği bahçeye bekçilik
doğurmuş (Aglauros, Erikhtonios, etmekmiş. Bir zamanlar Gaia tanrıçanın
Kephalos). Hera'ya düğün hediyesi olarak verdiği
Hesione. Troya krab Laomedon'un kızı, bu elmaları dünyanın batı ucundaki bir
Priamos'un ablası. Hesione, Telamon'la bahçeye dikmişler ve başlarına bekçi
evlenir ve Teuker adlı bir oğlu olur. Bu olarak Hesperid'lerden başka bir de
evlenme korkunç bir serüvenle ilgilidir: ejder koymuşlardı. Batı kızları bu cennet
Laomedon Troya surlarını yapan tanrı bahçesinde ezgi söylemekle ve tanrı balı
Poseidon'la Apol-lon'a söz verdiği akan pınarların başında hora tepmekle
ücreti ödemekten kaçınınca, deniz tanrı vakit geçirir-lermiş. Altın elmalar
Troya kıyılarına korkunç bir canavar ölümsüzlük bağışlayan bir yemiştir.
salar. Halkın kanına giren bu ejderden Herakles onları koparmakla ölümsüzlüğe
kurtulmanın tek çaresi kralın kızı hak kazanmış olur (Herakles). Altın elma
Hesione'yi canavara kurban etmektir, motifi Üç Güzeller ve Paris efsanesinde
der tanrı sözcüsü. Leomedon da razı de geçer.
olur, kızını bir kayaya bağlayıp bırakır. O
sırada oradan geçen Herak-les canavarı Hesperos. Homeros, adı akşam
öldürüp kızı kurtaracağına söz verir, anlamına gelen Hesperos'u şöyle
yeter ki Laomedon ona ölümsüz atlarını tanımlar (İl. XXII, 317):
vermeye ant içsin. Laomedon gene Gecenin karanlığında, başka yıldızlar
yemin eder, ama kızı eline geçince, arasında,
atları vermek istemez. Herakles de Akşam Yıldızı denen bir yıldızvardır
Troya'ya bir saldırı hazırlar. İlk surları hani, yıldızların en parlağı, en güzeli.
aşıp şehre giren arkadaşı Tela-mon'dur. Yıldız olmadan önce Hesperos Atlas'ın
Herakles ödül olarak kızı Tela-mon'a oğlu ya da kardeşiymiş derler. Atlas
verir. Herakles'in bu ilk Troya dağının tepesine ilk çıkan oymuş,
seferinden aldığı esirler arasında yıldızlara bakarken bir fırtına almış
Hesione'nin küçük kardeşi Podarkes de götürmüş onu, bir daha inmemiş
vardır, Hesione onun serbest yeryüzüne. Gökte bir yıldız olmuş
bırakılmasını sağlar. Podarkes Troya'ya Hesperos, her akşam insanlara geceyi
döner ve Priamos adı altında tahta getiren yararlı bir yıldızmış o. Atlas
çıkar. Bir anlatıma göre Hesione üstüne anlatılan efsanelere göre,
Yunanistan'a giderken kaçmış ve Hesperos'un Hesperis adlı bir kızı
Anadolu kıyılarına dönüp Miletos'a olmuş, Hesperis de Atlas'la evlenip
sığınmış (Laomedon). Hesperos kızlarını doğurmuş
(Hesperid'ler).
Hesperid'ler. Hesperos, ya da Batı
Hellenistik şairler Hesperos'Ia
Kızları diye anılan Hesperid'ler
Phosphoros yıldızını bir tutmuşlar,
Hesiodos'a göre Okyanus ırmağının
Romalılar da bu yıldızın adını Latinceye
ötesinde, geceyle gündüzün sınırlarında
çevirmişler, Lucifer yani ışık taşıyan
oturan ince sesli perilerdir (The-og.
demişler ona.
214 ve 275). Nyks, yani Gece tanrıça
bunları kendi kendine yaratmıştır. Daha Hestia. Ocağı simgeleyen Hestia,
sonraki efsanelerde Zeus'la Themis'in, Kronos'la Rheia'nın birinci kızı, Zeus'la
ya da Phorkys'le Keto'nun kızları Hera'nın kız kardeşidir (Tab. 5).
oldukları söylenir. Kimi efsanelerde Poseidon ve Apollon ona talip oldukları
Hesperid'lere baba olarak Atlas ya da halde, Hestia evlenmek istememiş ve
Hesperos yıldızı verilir. Çokluk üç peri Zeus'tan ömrü boyunca kız oğlan kız
diye bilinirler ve adları Aigle, Ery-thie ve kalma sözünü almıştır. Ayrıca tanrılar ve
Hesperarethusa'dır, bu son ad kimi insanlar arasında büyük bir şeref payı
.efsanede Hesperia ve Arethusa diye elde etmiştir: Her tapmakta ve her
ikiye bölünür ve Hesperid'ler dört olur. evde sunağı vardır. Ocak, tanrıların da,
Hesperid'ler dünyanın batı ucunda, insanların da konutlarında dinsel bir
Mutlular Adalarının dolaylarında merkez sayılır. Öbür Olym-
otururlarmış, ama zamanla coğ-

144
pos tanrıları gidip geldikleri halde, kiminde Hippodamela'nın kendisinin
Hestia hep yerinde kalır. Bu yüzden adı Pelops'u arabacıyla aldattığı söylenir.
hiçbir efsaneye karışmaz. Kişiliği Her ney se, Pelops Hippodameia'yı alıp
olmayan soyut bir kavram olarak yurduna götürürken yolda Myrtilos'u
canlandırılır. denize atmış, arabacı da ölmeden önce
Pelops soyuna lanet okumuş. Pelops
Hiera. Mysia'h Telephos'un karısı.
oğullarıyla Atreus oğulları-nın başına
Akha'lar ilk Troya seferinde Mysia'ya
gelen korkunç belaların kaynağında
çıkarma yapınca, Hiera ülkesi Myrtilos'un bu ilenmesi varmış (Pelops,
kadınlarının başına geçip saldırganlara Myrtilos).
karşı koymuş ve Nireus'un eliyle
Efsanelere göre Hippodameia'mn altı
öldürülmüş (Telephos, Nireus).
oğluyla üç kızı olur. Oğullarının en
Hiera'nın Helene'den de daha güzel
ünlüleri Atreus, Thyestes, Alkathoos ve
olduğu söylenir.
Pleisthenes'tir. Eniştesi Khrysippos'u
Himeros. Adı arzu anlamına gelen ve Hippodameia kendi öldürmüş de o
aşk isteğini simgeleyen soyut bir yüzden Elis'ten kovulmuş derler
kavram. Aphro-dite, Uranos tanrının (Khrysippos).
denize dökülen spermasından köpükler Pelops karısı onuruna Olympia'da beş
arasında doğunca, Eros'la birlikte yılda bir kutlanan bir Hera bayramı
Himeros da hemen peşine takılır. düzenlemiş (Pelops ue Olympia
Olympos'ta Musa'lar ve Kharit'lerle oyunları).
birlikte görülen Himeros'un adı hiçbir (2) Hippodameia Adrastos'un kızı,
efsaneye karışmaz. Peirit-hoos'un karışıdır. Kentaur'larla
Hippodameia. At evcilleştiren ya Lapith'ler savaşı onun yüzünden
da alt olmuştur (Peirithoos).
eden anlamına gelen Hippodameia adlı Hippokrene. At pınarı anlamına gelen
İM efsanelik kadın vardır: Hip-pokrene Helikon dağında,
(1) Biri ve en ünlüsü Elis bölgesindeki Musa'ların kutsal korulugundaki bir
Pisa kralı Oinomaos'un kızıdır. Çok güzel pınardır. Kanatlı at Pega-sos'un ayağını
olan bu kızın birçok talipleri varmış, ama yere vurmasından fışkıran
onu kıskanan, ayrıca damadı yüzünden Hippokrene'nin çevresinde Musa'lar
tahtından olacağını bilen babası kızını toplanır, ezgi söyler, hora teperlermiş.
ancak araba yarışında kendisini yenecek Pınarın suyu şairleri esinlermiş.
olan adama vereceğini bildirmişmiş.
Hippolyte. Amazon'ların kraliçesi.
Böylece talipleri bir bir yener,
Kemerinin alınması Herakles'in
yendiklerinin de kafalarını keser, evinin dokuzuncu işi olarak anılır (Herakles).
kapısına asarmış. Yarışta yenilmesine de Bütün Amazon'lar gibi kendisi de
olanak yokmuş, çünkü hem atları çok Ares'in kızı olan Hippolyte'nin These-us
hızlıymış, hem de Oinomaos taliplerin efsanesinde adı geçer. Theseus'tan bir
arasına Hippodamei-a'yı bindirir, oğlu olmuş ve ona kendisi gibi
böylece onların dikkatini çeker, şaşırtır, Hippolytos adı verilmiş. Ama çoğu
arabmın da daha ağır olmasını sağlarmış. efsanelerde Herakles'in eli altında can
Günün birinde Hippodameia'ya Pe-lops verdiği kabul edilir.
talip olmuş. Hippodameia Pelops'u
görünce, ona hemen gönül vermiş ve Hippolytos (1) Hippolytos, Theseus'la
yarışı kazanmasını sağlamış. Bunun için bir Amazon'un oğludur, ama Amazon'un
de babasının seyisi Myrtilos'un yardımını Mela-nippe mi, Antiope mi, yoksa
istemiş. Bir anlatıma göre Myrtilos âşık Hippolyte mi olduğu konusunda
olduğu Hippodameia ile bir gece yatma kaynaklar birbirini tutmaz. Hippolytos
sözünü alarak Oinomaos'un arabasının Amazon anasından av ve savaş merakını
civatalarını gevşetmiş, bir süre sonra almıştır, Artemis'e saygısı büyüktür,
Oinomaos paramparça olan arabasından Aphrodite'yi hor görür. Tanrıça da
düşerek ölmüş. ondan öç alır: Üvey anası Phaidra'yı ona
Hippodameia, ya da Pelops'un arabacı âşık eder. Phaidra tutkusunu
Myrtilos'a verdikleri söz üzerine efsane Hippolytos'a açar, ondan karşılık
kaynakları çeşitli anlatımlar verir: görmeyince, Theseus'a yakınır, Hip-
polytos'un onu kirletmek istediğini söyln
Kiminde Pelops'un Myrtiios'u rüşvetle
Theseus öfkeye kapılır, ama oğlunu
baştan çıkardığı,
kendi
eliyle öldürmekten çekindiği için iyi anlamış oluruz: Birincisi Eunomia
Poseidon'a yalvarır oğlunu düzen ve düzensizliği, iyi yasalarla
cezalandırsın diye. These-us'un her kurulmuş bir toplum düzenini simgeler.
dileğini yerine getirmeye söz vermiş Dike hak ve adalet anlamına gelir,
olan tanrı da bir deniz canavarı Themis'in kızları arasında ister yazında,
gönderip Hippolytos'u parçalatır. ister yaşamda adı en çok geçen tanrıça
Delikanlı Troizen'de bir araba yarışına odur. Eirene ise insanlara bereket ve
katılmışken ejderin saldırısına uğrar ve mutluluk sağlayan barıştır (Dike,
dizginlerine dolaşarak kayaların üstünde Eirene). Bu tanrıçalar doğal ve insansal
can verir. Phaidra haberi alınca kendini toplulukların can damarı, denge ve
asar. Bu konuyu önce Euripides, sonra sürekliliğin başlıca etkenleridir.
da Fransız targedya yazarlarından Hora'ları kimi zaman Aphrodite'nin
Racine işlemiştir. alayında Kharit'lerle birlikte, kimi
(2) Hippolytos devler savaşına katılan zaman da Diony-sos alayında, ya da
bir devin de adıdır. Savaşta Hades'in Persephone'nin arkadaş-ları arasında
başlığını takıp görünmez olan Hermes görürüz.
bu devin hakkından gelmiş. Ellerinde birer çiçek, ya da bir yemiş
olarak canlandırılırlar, ama çokluk soyut
Hippomedon. Adrastos'la birlikte
kavramlar olarak tasarlanır ve
Thebai' ye karşı ilk saldırıya katılan
efsanelerde rol almazlar.
yedi önderlerden biri. Dev boylu olan
Hippomedon Thebai önünde Horatius. Horatius adı, Roma'nın üç
Ismarios'un eliyle öldürülmüş, ama oğlu efsanesinde geçer.
Polydoros Alkmaion'un yönetimindeki
(1) Roma'lılar Etrüsk'lere karşı
ikinci sefere katılmış ve Epigon'larla
savaşırken
birlikte Thebai'yi almıştır (Thebai 'ye
her iki ordu çok adam yitirmişti, ama
karşı Yediler).
kimin
Hipponıenes. Melanlon adıyla da anılan yendiği, kimin yenildiği belli değildi. Bir
Hippomenes Atalante efsanesinde rol ge
oynar (Ata lan te). çer her iki ordu bir ormanda karşı
karşıya or
Hora'lar. Hora'lar doğada düzeni dugâh kurmuşken, birdenbire ormanda
simgeleyen üç tanrıçadır. Hora, Latince tanrı
saat anlamına gelen "hora" ile bir sal bir ses duyuldu, ses şöyle diyordu:
tutulduğu için adları "Saatler" diye "Et-
çevrilir. Bu çeviri hem doğru, hem rüsk'ler Roma'lılardan bir adam fazla
yanlıştır, çünkü bu tanrısal varlıklar bir yitirdi
ölçü, bir düzeni yansıtmakla zaman ler, Roma'lılar zaferi kazanmıştır".
ölçülerini de içerirler, ama etkileri bu Bunu du
insansal kavramları çok aşar. yan Etrüsk'ler paniğe kapılıp kaçmışlar.
Homeros'un îlyada'sında Hora'ları Se
Olympos'ta görürüz (İl. V, 749 vd.): siyle düşmanı kaçıran Horatius da o
Gökyüzünün kapıları kendiliğinden orman
gıcırdadı. da tanrılaştırılmış.
Saatler gözetir o kapıları, yaygın (2) Gene Etrüsk'lerle savaş
gökle Olympos emanettir onlara, sırasında tek
kapıları bir açarlar, koyu bulutlarla gözlü diye anılan Horatius Cocles
bir Roma'yı
kaparlar. Tiber'in karşı kıyısında bulunan düşmana
Tanrıçalar arabalarıyla Olympos'a kar
dönünce (İl. VII, 432 vd.): Saatler şı korumak için tek başına bir köprüyü
güzel yeleli atlan çözdüler tut
koşumdan, muş. Savaş sırasında bir ayağını da
çektiler tanrısal ahırlara, ışıldayan
bir duvara dayadılar arabayı. yitirmiş,
ama Roma'nın düşmesini önlemiş.
Ama Hora'ların teker teker adlarını Horatius
ele alacak olursak, simgeledikleri Cocles şerefine Capitolium tepesinin
varlıkları da daha eteğin
de Roma'lılar bir heykel dikmişler.
(3) Roma ile Alba arasındaki savaşta
rol
alan üç Horatius kardeşler üç Curiatius
kar
deşlerle teke tek savaşta çarpışmışlar
ve zafe dır: Horatius kardeşlerin bir kız kardeşi
ri kazanmışlardı. Tarihsel bir olay Curi
sayılan bu atius kardeşlerin biriyle nişanlıdır,
çarpışma herhalde eski bir efsaneye nişanlısının
dayan ölümüne ağlayan bu kızı çarpışmadan
maktadır. Tragedyalara konu oluşu sag
şuradan

146
dönen Horatius öldürür, ama bu suçu Hydra. Yılan ya da ejder anlamına
Ro-ma'yı kurtardığı için affedilir. gelen Hydra, Typhon'la Ekhidna'nın kızı
ve Kerbe-ros Khimaira, Phiks gibi
Hyades. Hyad'lar gökte Pleiad
canavarların kız kardeşi sayılır.
yıldızlarına yakın bulunan bir
Hesiodos Hydra'yı şöyle tanımlar
takımyıldızdır, baharda yağmur
(Theog. 310-315):
mevsiminin başlamasıyla görünürler,
adları da yağmur yağmak anlamına (Ekhidna) Hydra 'yı doğurdu onlardan
gelen "hyein" fiilinden türemedir. Gökte sonra,
yıldız olmadan önce Hyad'lar Atlas'la Hydra o bataklıklar canavarı ki tüyler
Okeanos kızı Pleione'nin kızları ürpertir bütün yaptıkları, o Hydra ki
nympha'larmış. Sayıları İM ile yedi
ak kollu Hera tanrıça büyütmüştü
korkunç hıncım gidermek için güçlüler
arasında değişir. "Nysa nympha'ları" güçlüsü Herakles 'e karşı.
diye anılan bu kızlar Dionysos'a dadılık
etmişler (Dionysos), ama Hera'dan Herakles ikinci iş olarak bu canavarı
korktukları için tanrısal çocuğu İno'ya öldürür (Herakles) ve oklarını onun
bırakıp kaçmışlar. Ze-us onları gökte zehirli kanına batırır. At adam
birer yıldız haline getirmiş. Başka bir Nessos'un Deianeira'ya verdiği iksire
anlatıma göre, kardeşleri Hyas'ın de bu canavarın kanı karışmıştır derler,
ölümüne dayanamayarak canlarına ayrıca bir ırmağa akan kanı ırmak
kıymışlar da sonra yıldız olmuşlar sularının zehirlenmesine ve bölgeye leş
(Hyas). kokularının yayılmasına yol açmış.
Hyakinthos. Latin şairi Ovidius'un Hygieia. Adı sağlık anlamına gelen
anlattığı bir çiçek öyküsünün Hygieia, hekim tanrı Asklepios'un kızı
kahramanı. Hyakinthos tanrı ApoUon'un ve yardımcısı-dır. Hygieia yalnız hasta
can ciğer arkadaşıymış, İM dost bir gün insanlara değil, hayvanlara da bakar,
disk atmada yarışırken tanrının dertlerine deva, hastalıklarına ilaç
fırlattığı disk gelmiş, Hyakinthos'un bulur. Hekimlikle ilgili bütün tanrılar gibi
başına vurmuş. Delikanlının boynu bir o da yeraltı simgeleri taşır ve özellikle
çiçek sapı gibi kırılmış, çimenler al kana yeraltı yaratıklarının en özgürü olan
boyanmış. Arkadaşını kolları arasına alan yılanla bir arada gösterilir. Hiçbir
tanrı da "Ah, senin yerine ben öleyim!" efsanesi yoktur (Asklepios).
demiş, o anda çimenler gene gövermiş
ve Hyakinthos'un öldüğü yerde güzelim Hylas. Hylas, kahraman Herakles'in
bir çiçek açmış. Hyakinthos, yani sümbül gönül verdiği yakışıklı bir gençtir. Yiğitle
demişler bu çiçeğe. Bir anlatıma göre yel birlikte Ar-gonaut'lar seferine katılır.
tanrı Zephyros tanrı ApoUon'un Mysia bölgesinde karaya çıktıklarında
delikanlıya sevgisini kıskandığı için hızla Herakles kırılmış küreği için bir ağaç
eserek diskin Hyakinthos'a çarpmasını keserken, Hylas su bulmak için ormana
sağlamış. dalar ve kaybolur. Bir söylentiye göre
nympha'lar bu güzel delikanlıya
Hyas. Atlas'la Pleione'nin oğlu, tutulurlar ve onu ölümsüz kılmak için
Hyad'lar ve Pleiad'ların kardeşi. aralarına alırlar. Hylas'ın kaybolduğunun
Libya'da bulunduğu bir sırada bir yılan, ilk farkına varan Polyphemos'tur. Avazı
bir aslan, ya da bir kaplan tarafından çıktığı kadar Hylas, Hylas diye bağırır.
öldürüldüğü söylenir. Ölümüne ağlayan Herakles de aramaya koyulur, ama
kız kardeşlerini Zeus'a göre birer burç delikanlıyı bir türlü bulamazlar. Bu arada
haline sokmuş (Hyades). Argonaut'lar onları beklemeyerek
Hybris. Yunan düşüncesinde büyük bir demir alırlar. Polphemos Mysia'da kalır
yer tutan soyut bir kavramın simgesi. ve önce Kios, sonra Prusa adını alan bir
Hybris insanı suç işlemeye iteleyen şehir kurar. Bu bizim Bursa'dır.
ölçüsüzlük, hırs ve kendine aşırı Herakles Mysia'lıları Hylas'ı kaçırmış
güvendir. Birçok tragedya kişilerinin olmakla suçlamış ve onlardan tutsaklar
başlarına gelen belalar hep bu Hybris alarak Hylas'ı arayıp bulmalarını
yüzündendir. Hybris, fazla varlık, buyurmuş. Hylas'ı arama, bölgede yıllık
doygunluk anlamına gelen Koros'un ya törenler haline gelmiş: Rahipler
anası, ya da kızı olarak simgelenir. dağa çıkar
Koros'u olduğu kadar Hybris'i de
Yunan düşüncesine özgü birer kavram
olarak başka dillere çevirmek güçtür.
(dağ da Mysia Olympos'u, yani Uludağ len bir boy oturur. Dünyanın kuzey
olsa gerek) ve üç kez Hylas diye ucundaki bu ülkede güneş hiç batmaz,
bağırarak kutsal alaylar düzenlerlermiş yıl boyunca ılık ve yumuşak bir hava
(Argonaut'lar). eser, insanlar mutluluk içinde yaşar,
ölüm ve hastalık nedir bilmezler.
Hyllos. Herakles'le Deianeira'nın
Yemyeşil ormanlarda, çimenli ovalarda
oğlu. Anası Deianeira Herakles'e sihirli
ömürlerini türkü söylemek, hora
gömleği gönderip de yiğit korkunç acılar
tepmekle geçirirler. Bu yüzdendir ki,
içinde yanmaya başlayınca Hyllos yanına
tanrı Apollon bu cennet ülkesini kendine
gelir ve son isteklerini dinler. Herakles
yurt edinmiş, her fır-satta oraya
öldükten sonra da İple ile evlenir ve
girmeye bakar. Güzün soğuklar
Herakles oğullarının başına geçip
başlayınca beyaz kuğuların çektiği bir
Pelopenez'de tutunmaları için savaşır.
arabaya binip Hyperbore'liler ülkesine
Hymenaios. Düğün tanrısı Hymenaios. uçar, kışı orada geçirir. Tarihçi
Apollon ve bir nympha'nın, ya da Herodotos bu ülkeyi anlatmakla
Diony-sos'la Aphrodite'nin oğlu sayılır. bitiremez (Her. Tar. IV, 32 vd.).
Düğünlerde hazır bulunan bu tanrı, lirik Yiğitlerden Perseus'la Herakles'in de
şiirin ayrı bir türü olan düğün Hyperbore'liler ülkesine gittikleri
türkülerinde de anılır. Düğün anlatılır; kimi efsanelerde altın elmaların
türkülerinde bağlama "O, Hymen, bulunduğu Batı Kızla-rının bahçesi de bu
Hymenaios" diye bu tanrının adıyla ülkededir. Pythagoras'ın mistik
biter. inançlarıyla Hyperbore'liler ülkesi daha
Bu düğün tanrısı üstüne çeşitli da süslenmiş, yılda İM kez ekin veren
efsaneler anlatılırdı, hepsi de güzelliğini toprağı, çok uzun ömürlü olan iyiliksever
yüceltmek amacını güderdi. Hymenaios o ve saf insanlarıyla ilkçağın ütopyası
kadar güzelmiş ki kızlar arasına girmiş haline gelmiştir (Apollon).
de erkek olduğu anlaşılmamış, sonra da
kızları korsanlar kaçırınca, Hymenaios Hypcrion. Adı "yukarıda giden, yani
korsanların hepsini öldürmüş, kızları dünyanın üstünde dolaşan" anlamına
kurtarmış, ama onları ana ve babalarına gelen Hyperi-on, Uranos'la Gaia'nın
geri vermek için, çok sevdiği halde oğludur. Kız kardeşi Theia ile
kendisine yüz vermeyen kızla evlenerek, Helios, Selene ve Eos'u
evlendirilmeyi şart koşmuş. Bir meydana getirir (Tab. 8). Hyperion'un
efsaneye göre, Hymenaios tanrı efsanesi yoktur. Hyperion adı bazı
Dionysos'la Ariadne'nin düğününde metinlerde Helios'un kendisine bir sıfat
sesini yitirmiş, onun için düğün olarak takılır.
türkülerinde onun adını çağırmak töre
olmuş. Başka bir efsaneye göre Akşam Hypermestra. Danaos kızlarının en
Yıldızı Hesperos Hymenai-os'un küçüğü. Aigyptos'un elli oğluyla
güzelliğine vurulmuş, ondan ayrılmaz evlenmek zorunda kalan Danaos'un elli
olmuş. Düğünle gecenin birleşmesini kızı babalarından gerdeğe girerken
simgeleyen bu efsaneye uygun olarak kocalarını öldürmek emrini alınca
düğün türkülerinde Hesperos'un da adı Hypermestra'dan başka hepsi
sık sık anılır. babalarına uyup kocalarını
hançerlemişlerdir, yalnız Hypermestra
Hymenaios elinde düğün meşalesi, kocası Lynkeus'u esirgemiş ve onunla
kaval ve gül çelenkleriyle canlandırılır. birleşerek Abas'ı dünyaya getirmiştir.
Hymnos. Phrygia'lı bir çobanın adı. Babasına baş kaldırmak suçundan
Hymnos Artemis'in yoldaşlarından yargılanan Hypermestra'nm Argos
Nikaia adlı bir nympha'ya tutkundur, mahkemesinde beraat ettiği anlatılır.
ama Nikaia aşktan tiksinir, yanına Danaos kızlarının dramını "Hiketides"
erkek vardırmaz. Günün birinde Hymnos adlı tragedyasında işleyen Aiskh-ylos'un
dayanamaz, kıza tutkusunu bildirir, "Hypermestra'nın yargısı" adlı kayıp bir
Nikaia da öfkelenip bir okla vurur tragedya da yazdığı bilinir (Danaos
delikanlıyı. Bütün doğa, giderek Artemis kızları, Lynkeus).
bile ağlamış derler bu güzel çobanın
ölümüne (Nikaia). Hypnos. Hesiodos'a göre Nyks (Gece)
kendi başına Hypnos (Uyku) ve Thanatos
Hyperboreoî. Efsaneye göre, Boreas, (Ölüm) tanrılarını yaratmıştır. İkisi de
yani kuzey rüzgârının ötesinde Tartaros'ta otururlar (Theog. 758 vd.):
Hyperboreoi deni-

14S
Orada oturur kara Gece 'nin sürece aşkını açığa vurmamış, günün
çocukları, Uyku 'yla Ölüm, o birinde Hypsikreon evde yokken konuk
korkunç tanrılar. Güneş onlara hiç gelen Pro-medon'a açılmış ve onu zorla
çevirmez ışınlarını ne göklere baştan çıkarmış. Sonra da onunla
çıkarken, ne inerken, biri dolaşır
sırtında toprağın ve denizin tatlı birlikte Naksos adasına kaçıp oradaki
bir huzur götürerek insanlara, bir tapınağa sığınmış. Hypsikreon
ötekinin demirdendiryüreği, karısını geri almak için Naksos'a
tunçtandır gidince, adalılar kadını kandırabilirse
canı. geri alacağını, yoksa zor kullanmasını
Yakaladığı insan kurtulmazhiç yasak ettiklerini söylemiştir. Hypsikreon
elinden kin besler ölümsüz da kadını kandıra-madıgı için Haksos'a
tanrılara bile. Miletos'un savaş açmasını sağlamış.
Homeros Hypnos'un çok daha sevimli
Hypsipyle. Lemnos kralı Thoas'la
bir portresini çizer; Hera İda dağının Amazon Myrina'nın kızı Hypsipyle tanrı
doruğunda Zeus'la sevişmeye karar Dionysos'un torunuymuş. Lemnos
verince, gelir Lem-nos adasında adasının kadınları Aph-rodite'ye
Uyku'yu bulur, Zeus'u uyutsun diye gereğince tapınmadıkları için tanrıça
diller döker, armağanlar söz verir. Tatlı onları cezalandırmış: Bedenleri öyle pis
Uyku ise bir gün Herakles'i kaçırırken kokuyormuş ki, kocaları onlardan
Ze-us'tan yediği cezayı unutamaz, kaçıyor, başka kadınlarla sevişmeyi yeg
ama Hera ona Kharit'lerin birini görüyormuş-lar. Lemnos kadınları da bir
vermeye ant içince dayanamaz, Hera ile gece adada ne kadar erkek varsa
birlikte yola çıkar (İl. XIV, 283 vd.j: hepsini öldürmüşler. Yalnız Hypsipyle
Vardılar canavarlar anası çokpınarlı babası Thoas'ı öldürememiş, onu bir
Ida 'ya, sandığa kapatıp denize bırakmış
Lektos burnunda fırladılar denizden, (Thoas). Kral kızı olduğundan kadınlar
ayak bastılar bereketli toprağa. onu Lemnos'a kraliçe seçmişler.
Ayakları altında ormanlı doruklar titre Argonaut'lar adaya çıktıklarında
di. Hypsipyle kraliçeymiş, önce
Uyku durakladı orada, Argonaut'lara saldırdıkları halde,
görünmeden Zeus 'un gözüne erkeklerin kendileriyle yatmaya razı
çok yüksek bir çamın üstüne kondu, olduklarını görünce yumuşamışlar ve
lda 'da büyüyen en ulu çamdı bu, Hypsipyle de İason'la birleşerek ona
havada yüksele yüksele göğe birisi Euneos olmak üzere İM oğul
varıyordu. doğurmuş (Euenos). Argonaut'lar
Uyku orada, çam dalları arasında, adadan ayrıldıktan sonra Lemnos
bir kuş oluvermişti, dağlarda yaşayan, kadınları kral-ları Thoas'ın kurtulmuş
ince olduğunu görmüşler ve kraliçelerini
sesli, öldürmek istemişler. Hypsipyle bir gece
kaçmış ve korsanların eline düşerek
tanrıların Khalkis, insanların Kymindis
Nemea kralı Lykurgos'a köle olarak
dedikleri.
satılmış. Lykurgos'la karısı Eurydike,
Bir efsaneye göre, Hypnos Latmos
Hypsipy-le'yi oğulları Opheltes'e dadı
dağları-nın çobanı Endymion'a tutulmuş
olarak vermişler, ama bir gün Hypsipyle
ve onun gözleri açık uyumasını sağlamış ki
oradan geçen Yedilere yol göstermek
sevgilisini gece de doyasıya görebilsin için çocuğu yalnız bıraktığında bir yılan
diye. Hypsikrcon. Hypsikreon'un gelmiş, Opheltes'i boğmuş. Lykurgos'la
serüveni Mile-tos öyküleri adıyla geç kansı Hypsipyle'ye ölüm cezası vermek
ilkçağda yaratılan romanların birine istemişler, ama Yedilerden Amphia-raos
konu olmuştur. Öykü şudur: Hypsikreon araya girmiş ve Hypsipyle'nin Lemnos'a
adlı bir Miletos'lu Promedon adlı bir dönmesini sağlamış.
Naksos'luyu evine konuk edermiş.
Hypsikreon'un karısı Neaira da adalı
konuklarına tutkunmuş, ama kocası
evde olduğu
I
nus, Yunan tanrılarının Latin dünyasına
etkilerinden sonra da Roma'nm başlıca
tanrısı olarak kalmış ve bir yerde
İuppiter'den daha önemli sayılmıştır.
İakkhos. İakkhos, Eleusis Roma şehrinin kuruluşunda büyük bir rol
myster'lerinde rol oynayan bir tanrıdır. oynar.
Başında mersin dallarından bir çelenk, Bazı efsane yazarlarına göre, İanus
elinde bir meşale ile kutsal erenler İtalya' nın yerlisidir, bazılarına göre de
alayını yöneten genç bir adam olarak İtalya'ya Te-salya'dan göçmüş ve
gösterilir. Adı Bakkhos'un adı gibi gizli Roma'nın yedi tepesinden birinde
törenlerde atılan "İakkhe" çığlıklarından İaniculum diye kendi adını taşıyan bir
türemiş olabilir. Dionysos'la yakından şehir kurmuştur. Tiber ırmağına adını
ilişkisi vardır. Öyle ki İakkhos, veren de oğlu Tiber'dir. İuppiter
Anadolu'dan gelme tanrı Di-onysos'un Saturnus'u kovup da bu tanrı Latium'a
Yunanistan'da ve özellikle Eleu-sis'te sığınınca,, onu karşılayan ve konuklayan
yaratılmış bir tıpkısı sayılabilir. Kaynağı İanus'tur (Saturnus).
üstüne söylentilerin çeşitliliği bu tanrının İanus'un krallığı İtalya'nın altın çağına
kendine özgü bir kişiliği olmadığını rastlar. İanus zamanında insanlar hep
gösterir. iyi ve namuslu imiş, tam bir barış ve
Kimi efsanelere göre İakkhos, tanrıça uyum içinde yaşarlar ve toprak da onlara
De-meter'in oğlu, ya da kocasıdır. her şeyi kendiliğinden bagışlarmış.
Kimine göre de Demeter'in değil de, İanus uygarlık yollarının hepsini açmış
onun kızı Perse-phone'nin oğludur. onlara: Gemiler yapmasını, para
Zeus'la Persephone'nin birleşmesinden basmasını öğretmiş. Şehirler kurdurup
doğmuştur ve Zagreus'tur, Zagreus'un toprağı işlemeyi, yasalar çıkarmayı hep
başka bir adla anılmasıdır (Zagre-usj. ta-nus'a borçluymuşlar. Saturnus,
kendisini konuklayan İanus'a geçmiş ve
Bambaşka bir efsane onun kaynağını
geleceği görme yetisini bağışladığı içindir
Phrygia'da gösterir: Tanrı Dionysos
ki, İanus tanrıyı Ro-ma'lılar iki çehreli
Phrygia nympha'sı Aura ile birleşmiş,
olarak canlandırırlar. Roma'nın altın
Aura'nm tanrıdan ikiz çocukları olmuş,
paraları üstünde tanrının, biri sağa,
biri de İakkhos' muş, ama Aura günün
biri sola bakan iki çehreli bir profili
birinde çıldırmış ve ikizlerinin birini
görünürdü. İanus her başlangıcın tanrısı
parçalayıp yemiş, o sırada Zeus'un
sayılırdı, yılın ilk ayına onun adı verilmiş
sevdiği başka bir Nympha İakkhos'u
ve İanua-rius denmişti. Kapıları bekleyen
kaçırmış ve Eleusis'teki Bakkha'lara
tanrı sayılır, çünkü kapılar da kendisi
götürüp bırakmış. Aura da kendini
gibi İM yana bakarlar.
Sangarios (Sakarya) ırmağına atmış,
sonra da bir pınar olarak gene Roma'nın koruyucu ve kurtarıcısı
yeryüzüne çıkmış. Bu motif için bkz. olarak İanus üstüne şu efsane de
Agdistis ve Attis efsaneleri. anlatılır: Romulus'un yönetimindeki
Roma'lılar şehri kurduktan sonra
İalmenos. Ares'in oğlu. İlyada'da adı Sabin'lerin karılarını kaçırıp
geçer (Askalaphos). kendilerine eş ettikleri zaman, Sabin
kralı Titus Tatius bir gece yeni kurulan
İambe. Kır tanrısı Pan'la su perisi
kente saldırmış, Capito-lium tepesinin
Ekho'nun kızı sayılan İambe, Eleusis bekçisi Tarpeia da kaleyi Sa-bin'lere
kralı Keleos'un evinde hizmet teslim etmek üzereymiş ki, İanus tan-n
ediyormuş ki, kızı Persepho-ne'yi bir sıcak su kaynağı fışkırtmış, böylece
aramaya çıkan Demeter oraya uğramış. düşmanı korkutarak püskürtmüş. Bu
Üzüntüden yüzü gülmeyen tanrıçayı mucizeyi anmak için Roma'lılar ondan
İambe yaptı§ı şakalarla güldürmeyi sonra Forum' da yaptıkları İanus
başarmış. İlkin Yunan taşlamalarının, tapınağının kapısını savaş sırasında hep
sonra da tragedya ve komedyalarda açık tutar, tanrının şehri düşmandan
konuşma vezni olan "iambos" veznine korumasını sağlarmış. İanus kapıları
adını veren bu İambe imiş. ancak barış zamanında kapanırmış.
İanus kapısı imparator Augustus'tan
İanus. Roma'ya özgü bir tanrı.
önce ancak bir kez (İ. Ö. 237'de),
Efsaneleri hep Roma dini ve
Augustus çağında ise üç kez kapatılmış.
uygarlığıyla ilişkili olan İa-
tanus su perisi İutuma ile evlenmiş dogmadır (Tab. 22). Amcası Pelias'la
ve ondan Fons, ya da Fontus adlı pınar babası arasında tahta kimin çıkacağı
tanrı olmuş (luturna). kavgasında İa-son'un İolkos sarayından
uzaklaştırıldığı ve ormanlarda at adam
İapetos. Uranos'la Gaia'nın oğlu
Kheiron tarafından yetiştirildiği
Titan İa-petos, her biri belalı bir
anlatılır. Yetişkin çağa gelince lason
efsanenin kahramanı oğullar meydana
şehre döner. Kılığı Pelias'la arasının
getirmiştir (Tab. 3). Hesio-dos bu
açılmasına ve sürülmesine yol açar
Titan'm dölünü şöyle tanımlar (The- (Pelias). Efsaneye göre Pelias'a bir
og. 507 vd.): tanrı sözcüsü tek ayakkabılı adamdan
iapetos aldı Klymene 'yi, korkmasını söylemişmiş, tanrı
güzel topuklu Okeanos kızını, Poseidon'a kurban kestiği ve kalabalık
girdi gerdeğe ve bir oğlu oldu: bir tören kutladığı bir gün lason
Azgın yürekli Atlas tanrı.
Sonra getirdi dünyaya Menoitios'u,
sırtında bir pars postu ve her bir
o kendini çok beğenen tanrıyı; elinde bir kargı ile çıka-gelmiş, üstelik
ve kıvrak, cin fikirli Prometheus'u, Pelion dağının eteklerinde bir dereyi
sonra da yarım akıllı Epimetheus'u, geçerken sandallarından birini yitir-
o ki bela oldu ekmek yiyenlere mişmiş, onu böyle görünce Pelias
Zeus'un yoğurduğu bakireyi evine şaşakalmış, tanrı sözünü ansımış,
alarak. üstelik de İason babasının tahtını
Başka kaynaklara göre İapetos isteyince, onu ne pahasına olursa olsun
Klymene ile değil de Asia ile evlenir uzaklaştırmak gerektiği kanımı-na
(Asla). Öbür Titan'Iar gibi İapetos da varmış. Bir anlatıma göre, Pelias
Zeus'un eliyle Tartaros'a atılıp İason'a tahtı vermem dememiş de
yeraltına kapatılır. yalnız şöyle bir soru sormuş: Bir kral
kendine kumpas kuran bir uyruğuna
İasion. Zeus'la Elektra'nın oğlu, ne yapmalı? İason da, onu uzaklara
Harmonia ve Dardanos'un kardeşi sürmeli cevabını vermiş de onun
(Tab. 7). Dardanos gibi üzerine Pelias İason'a Kolkhis'ten altın
Samothrake'de oturur, bazı postu gidip almasını buyurmuş. Her
kaynaklarda Giritli olduğu söylenir. neyse, İason bu serüvene hayır
Efsanesinin en çarpıcı yanı Demeter'le dememiş ve Yunanistan'ın en seçkin
olan aşkıdır. Tanrıçanın ona gönül verip yiğitlerini bir araya getirerek Argo
vermediği konusunda efsanelerde gemisini yaptırmış ve ünlü Karadeniz
ayrılık varsa da, Demeter'le birleştiği seferine çıkmış. Bu noktadan sonra
ve aşklarından Plutos'un doğduğunda İason'un kaderi Argonaut'ların
kaynaklar birleşir. Odysseia'da Kalypso kaderiyle birleşir (Argona-ut'lar).
tanrıçaların ölümlülerle olan Yunanistan'a dönüşünde Medeia'nın
aşklarından dem vururken şöyle der büyülerine kurban gider. Karadenizli
(Od. V, 125 vd.): büyücüden kurtulduktan sonra İason
Güzel örgülü Demeter de gönül İolkos'a döner, kendi ya da
vermişti oğullarından biri bu şehirde krallığı ele
İasion 'a geçirir (Medeia).
sarmaş dolaş olmuştu ikisi sevgiyle,
yatmışlardı üç kezsürülmüş bir
tarlada, ama Zeus o saat aidiydi bu İda. (1) Girit kralı Melisseus'un kızı.
haberi, erkeği tepelediydigöz Rheia yeni doğurduğu Zeus'u
kamaştırıcı Kronos'tan kaçırıp kundakta bebek
yıldırımla.
olarak Girit'e götürünce, İda kendi
Diodoros'a göre İasion Samothrake
adını taşıyan dağda onu kız kardeşi Ad-
adasının gizemlerine ermişti, kardeşi
rasteia ile birlikte büyütür, besler
Harmoni-a'nın Kadmos'la düğünü
sırasında Demeter'e rastlamış ve (Zeus, Amaltheia).
tanrıça ona gönlüyle birlikte buğday (2)Korybas'ın kızı, Girit kralı
tanelerini de armağan etmiş. Sonra da Lykastos'la
İasion Kybele ile sevişmiş ve Korybas evlenir ve Minos adlı bir oğlu olur.
diye bir oğulları olmuş. Korybas (3)Çanakkale bölgesindeki Kazdağı'nın
Korybant'lara adını vermiş (Korybanl es
lar). ki adı.
tason. Argonautlar seferinin
İdaia. İda'lı anlamına gelen bu ad
kahramanı İa-son, Kretheus'la
Troya bölgesindeki İda dağı ile ilişkisi
Tyro'nun oğlu Aison'dan
olan İM efsanelik kadının adıdır:
(1)Skamandros ırmağının tanrısıyla İdmon. Argonaut'lar seferine katılan
birleşip bilici. Aslında Apollon tanrının oğlu
Teuker adlı bir oğul doğuran bir sayılır, ölümlü
Nympha
(Teuker).
(2)Dardanos'un bir kızı. Trakya kralı
Phi-
neus'la evlenir. Bir efsaneye göre
Phineus'un
başına bela getiren odur (Phineus).
İdaios. Girit ya da Troas'taki İda dağı
ile ilişkili birkaç kişinin adi:
(1) Priamos'un bir oğlu.
(2) Paris'le Helena'dan dogma bir
oğul.
(3) Priamos'un arabacısı.
(4) Dares'in oğlu, Troya'lı savaşçı.
(5) Korybant'lardan biri.
(6) Dardanos efsanesinin bir
anlatımına
göre, Dardanos'un İdaios'la Dimas
adlı İM
oğlu olmuş. İdaios Troya'nın güneyindeki
da
ğın eteğine yerleşmiş ve tda adını dağa
ver
miştir. Troya bölgesine Ana Tanrıça
Kybe-
le'nin kültünü getiren de oymuş.
İdas. Homeros İdas (destanda adı
İdes olarak geçer) üstüne şöyle der (İl.
IX, 557):
İdes bir zamanlar en güçlüsüydü
dünyadaki
yiğitlerin,
ince bilekli gelin Marpessa uğruna o
Phoibos Apollon 'a bile kaldırmıştı
yayını.
İdas, birçok efsanelerde adı geçen
bir kişidir: Kardeşi Lynkeus'la birlikte
Kalydon avına ve Argonaut'lar seferine
katılır, Anadolu'da Mysia'yı ele
geçirecekken Telephos ona engel
olur. Tanrı Apollon ve Dios-kur'lara
karşı savaşı, efsanesinin en göze çarpar
yanıdır: İdas, Euenos'un kızı
Marpessa'ya âşık olur ve onu
babasından kaçırır. Evlenirler, ama
tanrı Apollon da kadına tutkundur, onu
İdas'ın elinden almak ister, Apollon'la
İdas birbirlerine girerler. Zeus çare
olarak şunu buyurur: Marpessa ikisi
arasından seçsin. Kadın kocasını seçer.
İdas bir sürünün paylaşılması
konusunda Dioskur'larla kavgaya
tutuşur: İdas bir hileyle bütün sürüyü
ele geçirdiğinden Kastor'la Polydeukes
ona ve Lynkeus'a saldırırlar. Çarpışma
sırasında Kastor öldürülür, Zeus da
Polydeukes'i kurtarmak için araya
girmek zorunda kalıp İdas'ı şimşeğiyle
çarpar (Lynke-us, Marpessa,
Dioskur'lar).
babası ise, Melampus'un oğlu Abas'tır.
Adı "gören" anlamına gelen İdmon
Argona-ut'ların yolculuğunu öngörü
gücüyle düzenledikten sonra bir
anlatıma göre de Mari-andyn'ler
ülkesindeki duraklarında bir ava
katılarak bir yaban domuzu tarafından
öldürülmüştür (Argonaut'lar).
İdomeneus. Deukalion'un oğlu ve Mi-
nos'un torunu, Troya savaşına katılan
Girit kralı. İdomeneus'un Molos diye bir
üvey kardeşi var, onun oğlu Meriones
Troya savaşında İdomeneus'un hem
seyisi, hem de en yakın savaş
arkadaşıdır.
Homeros'un parlak sıfatlarla
nitelendirdiği (tanrı gibi, alev gibi
saldıran denir İdomene-us'a) bu yiğit
İlyada'da "saçlarına kır düşmüş" yaşlıca
bir adam olarak gösterilir. Ama
kahramanlıkları destanda büyük bir yer
tutar.
Destan bölümleri boyunca İdomeneus
en seçkin Troya yigitleriyle savaşıp,
çoğunu alt eder, Deiphobos'a, Aineias'a,
giderek Hek-tor'a bile karşı çıkar ve
çok adam öldürür, öl-düremediklerini de
yaralar. Bütün bu savaşlarında Meriones
her zaman yanıbaşındadır ve onu
destekler.
İlyada'da anlatılan olaylardan sonra,
İdomeneus'un şehri almak için yapılan
tahta atta bulunan yiğitlerden biri
olduğu ve Akhille-us'un ölü
törenlerindeki yumruk yarışında birinci
geldiği anlatılır.
Kaç yoldaşı uarsa savaştan kurtulan
hepsini Girit 'e götürebilm iş İdom
eneus, denizyutmamış onların
hiçbirini.
Başka efsane yazarları İdomeneus'un
dönüş serüvenini bambaşka biçimde
anlatırlar: Girit'e varmadan donanması
büyük bir fırtınaya tutulmuş,
İdomeneus da sag salim yurda varırsa
ilk karşısına çıkacak olan insanı
Poseidon'a kurban etmeyi adamış.
Karşısına ilk çıkan kendi oğlu (ya da kızı)
olmuş, İdomeneus sözünü tutmuş, kanını
akıtmış, ama bir süre sonra Girit
adasında çıkan bir salgının nedeni bu
suçta aranmış ve İdomeneus yurdundan
sürülmüş. Gitmiş güney İtalya'ya
yerleşmiş.
İdomeneus üzerine şu masal da
anlatılır: Thetis'Ie Medeia bir güzellik
yarışmasına girişmişler, İdomeneus'u
da yargıç olarak al-
mışlar, Idomeneus ödülü Thetis'e mesini ileri sürerler. İkarios'un adı
vermiş, Medeia buna çok kızarak bütün ancak Pe-nelopeia'nın babası olarak
Girit'lilerin yalancı olduğu söylentisini geçer (Penelopeia).
yaymış. Ayrıca İdomeneus'la dölüne İkaros. Girit'li mimar Daidalos'un oğlu
lanet okuyarak bir daha sözlerine ika-ros dünyada ilk uçan adam olarak ün
güvenilmemesini sağlamış. Bu masal bırakmıştır. Baba-ogul kral Minos'un
"Girit'lilerin hepsi yalancıdır" emriyle Labyrinthos'a kapatılınca,
atasözünün kaynağında olsa gerek. Daidalos oradan çıkmak ve kaçıp
İdyia. Okenos kızlarından biri olan kurtulmak çarelerini aramış. Uzun uzun
Idyia, Kolkhis kralı Aietes'le evlenip çalıştıktan sonra kendisi ve oğlu için
Medeia'yı doğurmuş. Bazı efsanelerde birer çift kanat yapmış ve onları
Aietes'in ikinci karısı, bazılarında birinci balmumuyla omuzlarına yapıştırmış.
karısı olarak gösterilir (Aietes). Uçmadan önce de İkaros'a ne çok
alçaktan uçmasını, ne de fazla yükselip
İkadios. Tanrı Apollon'la Lykia adlı güneşin ışınlarına yakın gelmesini salık
Nympha'nın oğlu. Anadolu'nun Akdeniz vermiş. Ne var ki havalandıktan sonra
kıyılarında doğmuş ve doğduğu bölgeye İkaros babasının bu sözünü unutmuş,
anasının adını vererek Lykia demiş, başarısından dolayı gurura kapılmış, ya
ayrıca orada Pata-ra şehrini kurmuş. da hava sarhoşluğuna tutularak
Apollon'a adanmış bu şehirde yaptırdığı yükseldikçe yükselmiş, güneşin ışınlarına
tapmağı bir bilicilik merkezi haline aldırmamış, giderek doğayı yenmek,
getiren de İkadios'muş. Efsanesi Apol- özgürlüğe kavuşmak sevinciyle Helios'u
lon kültünün Anadolu'lu kaynağını hor görme suçunu da işlemiş. Güneş
belirtmek bakımından ilginçtir: İkadios tanrı onun kanatlarını tutan balmumu-nu
Lykia'da kalmayıp İtalya'ya gidecek eritmiş, İkaros da tepetaklak denize
olmuş, ama yolda bir fır-tınaya tutulan düşmüş ve boğulmuş. Ege'de Sisam
gemisi batmış, kendisini bir yunus balığı adasının çevresindeki denize İkaros
kurtarmış da, Parnassos dağının denizi denmiştir bundan böyle.
eteklerine kadar götürmüş, İkadios İkaros'un eşsiz serüveni her çağda
orada yunus balığını anarak şehre sanatçıları esinlemiş, bunların arasında
Delphoi (delphis yunus demek) adını en etkili, ilginç eseri yaratan ortaçağ
koymuş (Apollon). ressamı Brueghel olmuştur (Daidalos).
tkarios. (1) Kral Pandion zamanında İksion. İksion cehennemde sonsuzca
Yunanistan'a üzüm bağını tanıtmış cezaya çarpılan büyük suçlulardan
olmakla ün salan Atina'lı kişi, biridir. Tesalya'da Lapith'lerin kralı
Erigone'nin babası (Erigone). iken, Deioneus'un kızı Dia'ya talip
(2) Tyndareos'un kardeşi ve özellikle olmuş ve babasına birçok armağanlar
Pene-lope'nin babası olarak tanınan vermeye ant içmiş, ama evlendikten
efsanelik kişi. İkarios, kızı Penelopeia'yı sonra sözünü tutmadığı gibi kaynatasını
tertiplediği araba yarışında birinci kor haline gelmiş kömürlerle dolu bir
gelene vereceğini söylemiş, zaferi kuyuya atıp öldürmüş. Böylece yemin
Odysseus kazanınca ona vermiş. Başka bozma suçuna bir de ailesinden bir
bir anlatıma göre, Odysseus kişiyi öldürme suçu katılınca, kimse
Tyndareos'a He-lene'nin talipleri İksion'u bu günahlarından arındırmak
arasında seçmek için bir yol gösterince, için gereken töreleri yapmaya
Tyndareos ona ödül olarak Penelopeia'yı yanaşmamış. Bir gün Zeus ona acımış,
verdirmiş İkarios'a. Kızı Odysseus'la tutulduğu çılgınlıktan İksion'u
evlenince, İkarios çiftin kendisiyle kurtarmış, ne var ki İksion tanrıya karşı
kalmasını istemiş, Odysseus da hayır da olağanüstü bir nankörlük göstermiş:
dememek için seçme hakkını Hera'ya vurulup tanrıçayı kirletmeye
Penelopeia'ya vermiş. Kız da başını uğraşmış, derken Zeus (ya da Hera'nın
örtüp kızarmış, İkarios böylece kendisi) tanrıçaya benzeyen bir görüntü
Odysseus'la birlikte İthake'ye gitmek yapmış, İksion da onu Hera sanarak
istediğini anlamış. Odysseia'da onunla bir leşmiş. Bu birleşmeden at
taliplerle Telemakhos arasındaki adam Kentauroi doğmuş. Bir anlatıma
tartışmalarda, talipler Penelopeia' nın göre bir at adam değil
babası Ikarios'un yanına geri
gönderilmesini ve Ikarios'un kendine
yeni bir damat seç-
de, ne kadar at adam varsa hepsi pınağını kurmaktadır ki, gökten düşen
İksion'dan dogmaymış. Ama Zeus bu Palladion yapının açık çatısından içeri
korkunç günahı cezasız bırakmamış, girip yerini alır. Daha başka bir efsane
İksion'u cayır cayır yanıp alevler saçan de İlos'un bir yangın sırasında
bir tekerleğe bağlamış, onun Palladion'u alıp kurtardığını, ama
sonsuzluğa dek dönüp yanmasını tanrıçanın yüzünü gördüğü için de kör
sağlamış. Tanrı İksion'a ayrıca olduğunu anlatır. Athena yakarmalarına
ambrosia yani ölümsüzlük şarabı içirdigi yumuşamış da İlos'un gözlerini sonradan
içindir ki, İksion'un cezasından ölüm açmış. Bir efsaneye göre İlos, oğlu
yoluyla kurtulması da olanaksızdır. Ganymedes'in Olympos'a
İksion, Theseus'un arkadaşı Peiri- kaçırılmasından sorumlu olan
thoos'un babasıdır. Tantalos'la Pelops'u Anadolu'dan
kovmuş (Tantalos).
İlia. Roma'nın kurucuları Romulus'la
Re-mus'un anaları Rea SiMa'nın başka İlyada. Homeros'un İlias, ya da İlyada
bir adı (Rea). adlı büyük destanı İlyon yani Troya
destanı adını taşıdığı halde, Troya
İlos. Troya kral soyunda bu ada iki kez savaşı efsanesinin ancak kısa bir
rastlanmaktadır: Birinci İlos, bölümünü yansıtır: Akhilleus'un
Dardanos'un üç çocuğundan biridir, ama orduların yöneticisi Agamemnon'a karşı
döl bırakmadan ölür. İkincisi, Tros'la öfkesi ve savaştan çekilmesiyle başlar,
Kallirhoe'nin oğlu, İlyon yani Troya Akhille-us'un savaşa dönmesi, Hektor'u
şehrinin kurucusu ve Priamos'un dede- öldürüp Troya şehrinin çevresinde
sidir (Tab. 16 ve 17). îlos'un Laomedon sürüklemesi, sonra da ölüsünü babası
adlı oğlundan başka Themisthe adında Priamos'a geri vermesiyle biter. Yirmi
bir de kızı olur, bu kız kendi amca oğlu dört bölümlü ve 16.000'den fazla dizeli
Kapys'le evlenip Ankhises'i doğurur, bu destanın bir özetini bölümlere
böylece İlos Troya kral soyunun hem ayırarak başlıklarıyla birlikte burada
Hektor kolu, hem de Aineias kolunun vermeyi faydalı buluyoruz. Destanın 24
atasıdır. bölümü el yazmalarında Yunan alfabesinin
İlos'un Troya şehrini kurması şöyle harfleriyle gösterilmiştir, okuyucuların
anlatılır: Troas bölgesinden olan İlos bu saymaya rastlayabilecekleri
günün birinde Phrygia'da ora kralının düşüncesiyle, bölümlerin Yunanca
düzenlediği bir yarış-maya katılır, birinci sayılarını da parantez içinde
gelir ve ödül olarak kız ve erkek elli köle gösteriyoruz:
ile yurduna döner, ama kral ona bir de
kara benekli bir inek verir ve bilicilerin BÖLÜM I. (A) Sesleniş -Akhilleus 'un
sözüne uyarak, ineğin ardından gidip Öfkesi.
duracağı yerde bir şehir kurmasını Ozan Musa'lara seslenip konusunu
bildirir. İnek kuzeye doğru yol alır ve belirtir: Akhilleus'un öfkesi, bu yüzden
Ate tepesi denilen bir tepenin üstünde Akha'lar arasında beliren veba salgını.
durur. Zeus tarafından atılınca Gaflet Akha'ların Troya ovasındaki gemi
tanrıçanın düştüğü tepedir bu (Ate). ordugâ-hmdaytz. Tanrı ApoUon'un
İlos orada bir şehir kurup ona adını rahibi Khryses gelir, Agamemnon'un
verir. Sonradan Troya adını da alacak tutsak olarak alıkoyduğu kızı Khryseis'i
olan İlyon Skamandros'la Simoeis geri ister. Agamemnon kızı vermediği
ırmaklarının arasındaki ovada olup, daha için tanrı Apollon Akha ordusuna veba
önce Dardanos'un İda dağının eteğinde salar. Dokuz gün, dokuz gece ordu
kurduğu Dardania'dan pek uzak hastalıktan kırılır. Bilici Kalkhas kızı geri
değildir. Bir süre sonra İlos tanrı vermeyi buyurur. Agamemnon kızı
Zeus'tan girişiminin uğurlu olup vermeye razı olur, ama onun yerine
olmayacağını gösteren bir işmar diler, Akhilleus'un tutsağı Brise-is'i alır, ama
Zeus da gökten Palladion'u indirir İlyon Akhilleus da barakasına çekilir: Savaşa
üzerine. Palladion, tanrıça Pallas artık katılmayacaktır. Anası deniz
Athena'nın, sag elinde kargı, sol elinde tanrıçası Thetis'ten öcünü almasını
öreke tutan dev boylu heykelidir. İlos ister. Thetis Olympos'a çıkıp Zeus'tan
heykelin düştüğü yere Athena yalvarır: Akhilleus savaştan ,uzak
tapınağını kurar. Başka bir efsaneye durdukça Akha'lar zaferi kaza-
göre, İlos şehrin ta- namasınlar. Zeus söz verir, Akha'lardan
yana
olan karısı tanrıça Hera ile kavga BÖLÜM VL </.) Hektor'la
ederler. Hephaistos tanrı onları Andrornakhe'nlıı Buluşması.
yatıştırır. Hektor şehre gelir, anası Hekabe'ye
Athena tapınağına sunular koymasını
BÖLÜMII. (B) Agamemnon 'un Düşü. söyler. Bu arada Diomedes Lykia'lı
Toplantı. Gemilerin Sayımı. Glaukos'la çarpışırken, aralarında
Zeus Agamemnon'a yalancı bir düş konukluk bağları olduğu anlaşılır,
gönderir: Troya'yı alabileceğini bildirir. savaştan vazgeçip silahlarını değiş tokuş
Agamemnon Akha'lan toplantıya çağırır, ederler. Bellerophontes efsanesinin
onları denemek ister: Herkesin dokuz anlatıl ması. Hektor batı surlarının
yıllık savaştan bıktığını, yurtlarına önünde karısı Andromakhe ile küçük oğlu
dönmek istediklerini anlar. Thetis olayı. Astyanaks'a rastlar. Aralarındaki aile
Ordu savaş düzenine girer. Ozan bir sahnesi.
daha Musa'ya seslenir ve Akha
ordularının, komutanlarının ve BÖLÜM ML (H) Hektor'la Aias
şehirlerinin adlarını, gemilerinin sayısıyla Arasındaki Çarpışma - Ölülerin
saymaya koyulur. Aynı sayım Troya'lılar Kaldırılması.
için de yapılır. Troya ordusu da safa Hektor, Akha'ların en seçkin
dizilir. yiğitlerinden biri Telamonoglu Aias'la
teke tek savaşır. Başa baş gelip
BÖLÜM HL (r) Antlar. Surların ayrılırlar. Ölüleri toplamak için savaşa
Üstündeki Sahne - Paris'le ara verilir. Akha'ların ordugâhı bir sur
Menelaos'un Teke Tek Savaşı. ve bir hendekle çevirmeleri. Olympos'ta
İki ordu karşı karşıyadır: Paris tanrılar arasındaki tartışma.
Menelaos'la teke tek savaşa girişmeyi
teklif eder. Savaşı kazanan, Helena'yı BÖLÜM VQL (e) Zeus 'un 1da Dağından
alacaktır. Teklif kabul edilir, Priamos'u Savası Yönetmesi.
çağırmaya giderler. Zeus Troya savaşının yönetimini ele
alır, bunun için de gelir, 1da dağının
Sahne değişir: Priamos'la ihtiyarlar
doruğun.* yerleşir. Üstünlük
heyeti surların üstünde dizilip teke tek
Troyalılardadır, Akha'İBl hendeğe
savaşı gözetlerler. Helene gelir, onlara
kadar çekilirler.
Akha yiğitlerini tanıtır. Teke tek savaş
başlar, Menelaos Paris'i alt etmek BÖLÜM K. (\) Akhilleus 'a Gönderilen
üzereyken tanrıça Aphrodite araya Elçtlm - Yiğidin Barakasındakî
girip Paris'i kaçırır, Helene'yi de Tartışma.
kocasının yanına götürür. Helene'nin Akha'lar toplantısında Akhilleus'un
Aphrodi-te'ye, sonra da kocasına savaşa dönmesini sağlamak için ona
çıkışması. elçiler gönderme kararı verilir. Aias'la
Odysseus elçi seçilirler. Akhilleus onları
BÖLÜM IV. (A) Yeminlerin Bozulması - iyi karşılar, ağırlar, ama savaşa dönmeme
Aga-memnon'un Orduları Teftişi. kararını bildirir. Lalası Pho-iniks'in
Olympos'ta: Zeus, Hera ve Athena bütün yakarmaları boşa gider. Haberi
arasında çatışma. Hera, Lykia'lı alınca Akha'lar arasındaki üzüntü.
Pandaros'un savaşmama andını
bozmasını sağlar. Menelaos'un BÖLÜM X. (K) Odysseus7a Diomedes'in
yaralanması. Gene silaha sarılan orduyu Keşfe Çıkmaları - Dolon.
Agamemnon gözden geçirir. Savaş Gece toplanan kurultay: Akha'ların en
başlar: Akha yiğitlerinden Antilokhos, yaşlı önderi Nestor Troya'lılar kampına
Aias ve Odysseus birçok Troya'lıyı gözcü gönderilmesini salık verir.
öldürürler. Odysseus'la Diomedes görevlendirilirler.
Yolda Troya'lıların gözcüsü Dolon'a
BÖLÜM V. (E) Diomedes 'in rastlarlar, ağzından birçok bilgi
Kahramanlıkları. Bütün bölüm Akha yiğidi aldıktan sonra onu öldürüp dönerler.
Diomedes'in kahramanlıklarına Trakya'lıların cins atlarını kaçırırlar.
ayrılmıştır: Korkunç bir boğuşma başlar,
tanrılardan Ares, Athena ve Aphrodite BÖLÜMXI. (A) Agamemnon 'un
de savaşa karışırlar. Aineias'la Kahramanlıkları.
Diomedes arasındaki savaş. Destanın yirmi altıncı gününde üçüncü
Aphrodite'nin araya girip yaralanması, bü yük çatışma. Hektor'la
Diomedes savaş tanrı Ares'i yaralar. Agamemnon'un kar-
şılaşması, Agamemnon, Diomedes ve ama Hektor ölüyü silahlarından soymayı
daha birçok Akha yiğidinin yaralanması. başarır. Akhilleus'un ölümsüz atlarının
Akha'lar-da telaş. Nestor, AkhiUeus'un ağlaması. Zeus Troya'lılara zaferi
arkadaşı Pat-roklos'a dert yanar. müjdeler. Akha' ların bozgunu.
Patroklos'un ölüsü alınır ve kara haber
BÖLÜMXII. (M) Duvar Dibindeki Savaş. Akhilleus'a götürülür.
Troya'lılar duvara saldırır. Kıyasıya
çarpışma. Lykia'lıların duvarda delik BÖLÜM XVIII. (X) Akhilleus'a Yeni
açmaları. Korkunç boğuşma. Akha'ların Silahlar Yapılması.
gemilere doğru kaçışması. AkhiUeus'un korkunç yası. Deniz
tanrıçası Thetis'i çağırıp yeni silahlar
BÖLÜMXIII. (N) Gemilerin Önündeki
istemesi. The-tis'in demirci tanrı
Savaş.
Hephaistos'a başvurması. Silahlar
Akha'lardan yana olan tanrı Poseidon
destanı.
savaşı Semendirek adasından gözler.
İki Aias'ı Troya saldırısına karşı BÖLÜM XIX. (T) Akhilleus'la Agamemnon
koymaya kışkırtır. Her İM tarafta da Arasındaki Barışma.
yararlık gösterenler olur, ama Thetis silahlan oğluna götürür.
Troya'lılar gemilere kadar sokulurlar. Akha'ların toplantısında Akhilleus'la
Agamemnon barışırlar. Ordular silah
BÖLÜMXIV. (3) Zeus'unAldatılması...
kuşanır. Savaş hazırlıkları. Akhilleus için
Akha'larda şaşkınlık. Hera, Zeus'u
kara belirtiler: Hektor'u öldürdükten
baştan çıkarmak için bir düzen kurar.
sonra kendi ölümü de yakındır.
Tanrıça Aph-rodite'den cinsel istek
uyandıran memeligini alır, süslenir BÖLÜMXX. (Y) Tanrıların Savaşa
püslenir ve 1da dağında Zeus'u bulup Karışması. Olympos'ta tanrılar
onunla sevişmesini başarır. Tanrı toplantısı: Zeus izin verir, her tanrı
sevişmeden sonra uykuya dalar, o istediği gibi yardım edebilecektir
sırada Poseidon Akha'ların yardımına savaşa. Tanrılar İM cepheye ayrılır:
koşar. Hera, Athena, Poseidon, Hermes,
BÖLÜM XV. (o) Duvara İkinci Saldırış. Hephaistos A-kha'lardan yana, Ares,
Zeus uyanır, Hera'ya çıkışır. Apollon, Art emiş, Le-to ve Aphrodite
Poseidon uzaklaşır, Zeus Apollon tanrıyı Troya'Mardan yanadır. A-khilleus'un
Hektor'a gönderir. Hektor gene duvara Aineias'la karşılaşması, Aineias'ın savaş
saldırır. Akha'lar gene gemilere kadar meydanından kaçırılması.
gerilerler. Durum Akha' lar için çok
BÖLÜM XXI. (d>) Irmak Kıyılarında Savaş.
kötüdür.
Akhilleus kudurmuş gibidir, önüne
BÖLÜM XVI. (n) Patroklos Destanı. gelen Troyakyı insafsızca tepeleyip
Patroklos gelir, Akhilleus'a bu korkunç Troya ovasında akan Skamandros ve
durumu bildirir, Akhilleus gitmeyecekse, Simoeis ırmaklarına atar. Kanlarla
kendi savaşa gidip dövüşmeye kararlıdır. kızıla boyanan ırmaklar kabardıkça
Yiğitten silahlarını ister. Akhilleus kabarır. İrmak tanrı Skamandros,
arkadaşına silahları-nı verir. Patroklos," öfkelenir, yatağından çıkıp Akhilleus'u
AkhiUeus'un silahlarıyla karşılarına kovalamaya başlar. Derken ateş tanrı
dikilince, Troya'lılar önce bozguna Hephaistos ırmakların karşısına dikilip
uğrar, sonra Lykia'lı önder Sarpedon alevleriyle onları durdurur. Sahne
Pat-roklos'la dövüşür ve ölür. Baştanrı Olympos'a yükselir: Tanrılar arasında
Zeus'un kadere boyun eğerek oğlu kavga, dövüş. Akhilleus Troya'lıları
Sarpedon'u feda etmesi. Sarpedon'un püskürte püskürte Troya'nın surları
ölüsü çevresinde çarpışma. Patroklos önüne gelir. Troyalılar surların içine
Hektor'u batı kapılarına kadar kovalar. sığınırlar.
Apollon'un kışkırttığı Hektor, Pat-
roklos'u vurur. Patroklos'un ölümü. BÖLÜMXXII. (X)Hektor'un Ölümü.
Bir Hektor surların dışında kalır.
BÖLÜMXVII. (P)Menelaos'un Priamos'la Hekabe yalvarırlar içeriye
Kahramanlığı. girip korunsun diye, yiğit anasına,
Akha yiğitleri Patroklos'un ölüsünü babasına aldırmaz. Hek-tor'un iç
Hek-tor'un elinden kurtarmak için tartışması. Korkuya kapılması. Tan-rılar
dövüşürler, seyircidir. Sonunda Zeus kader
tartısını
IINU

kaldırır: Hektor'un ölüm kefesi ağır galarını simgeler. İno'nun İM kişiliği


basar. Apollon bile onu korumaktan vardır: Athamas'ın ikinci karısı ve
vazgeçer. Tanrıça Athena Troya'lı yiğit Phriksos'la Hel-le'nin üvey anası olarak
Deiphobos'un kılığına girip Hektor'u çikin bir rol oynadığı halde (Athamas,
aldatır. Hektor Akhille-us'un karşısına Argonaut'lar), Ak Tanrıça olarak
dikilir. Çarpışırlar. Hektor ölür. fırtınaya tutulmuş gemicileri korumakta
Akhilleus ölüsünü yedi kez Troya ve özellikle Odysseus'u kurtarmakta
surlarının çevresinde sürükler. Troya çok sevimli bir tanrıça olarak görülür.
surlarından seyredilen korkunç sahne. Poseidon korkunç bir fırtına ile
Andromakhe'nin bayılması. Odysseus'un salını paramparça edip
kendisini azgın dalgalar içinde boğmak
BÖLÜM XXIII. () Patroklos'un Ölüsüne üzereyken, Leukothea çıkar yiğidin
Düzenlenen Yarışmalar. karşısına (Od. V, 333 vd.):
Akhilleus'un ordugâhında Patroklos'a
yapılan ölü törenleri. Akhilleus'un yası. Gördü onu güzel topuklu Ino, Kadrnos
'un
Patroklos'un yakılması. Yarışmalar.
kızı
BÖLÜM XXIV. (.)Priamos'un Hektor'un
, eskiden insan sesli ve Ölümlüydü bu
Ak
Ölüsünü Geri Alması -Hektor'a Tanrıç
Ağıtlar. a, deniz tanrıları arasında sayılır oldu
Gece. Kral Priamos tanrı Hermes'in sonraları.
kılavuzluğunda Hektor'un ölüsünü geri Gördü neler çektiğini, acıdı
almak için Akhilleus'un barakasına gelir. Odysseus'a, bir martı oldu, pır etti,
Priamos'la Akhilleus arasındaki konuşma. çıkıverdi sudan, geldi, oturdu salın
Akhilleus yumuşar: Hektor'un ölüsünü
üstüne, seslendi, dedi ki: "Şu
Poseidon, yeri sarsan, ne ister senden
babasına geri verir. Priamos ölüyle zavallıcık,
Troya'ya döner. Hektor'a ağıtlar ne diye bunca belayı salar senin başına
yakılır. Dokuz gün Hektor'un ateş yığını ? Taş çatlasa yok edemez o seni. Sen
için odun taşınır. Onuncu gün yapılan gel, yap ben ne dersem, hiç
cenaze töreniyle İlyada kapanır. benzemezsin akılsız bir adama: Hadi
çıkar rubalarını sırtından, yeller
İnakhos. Argos bölgesindeki ırmağın götürsün salını bırak, ulaşmaya
tanrısı. Okeanos'la Tethys'in oğlu sayılır. bakPhaiak'ların toprağına olanca
Bir efsaneye göre İnakhos, Argos'a gücünle yüze yüze, orada
kurtulmaktır kaderin senin. Al şu
insanların yerleşmesinden önce yaşamış,
tanrısal yaşmağı vereyim sana,
ya da tufandan artakalan insanları göğsünün altına dola onu, ne acı var
toplayıp ırmağın kıyılarına yerleştirmiş. artık, korkma, ne ölüm. Ama değdiği
Hera ile Poseidon Argos'ta hangi zaman karaya ellerin, onu çöz, at
tanrının egemen olacağı tartışmasında şarap rengi denize, uzağa, atar atmaz
İnakhos'u hakem almışlar, fnakhos da da dön gerisin geri".
He-ra'yı seçince, Poseidon öfkelenip Odysseus tanrıçanın dediğini yapar ve
ırmağın yatağını kurutmuş, ancak kurtulur.
yağmurlar mevsiminde suyu olacağına İno'nun deniz tanrıçasına dönüşmesi
karar vermiş. üstüne de şu efsane anlatılır-. Semele
İnakhos en geçerli efsanelere göre tanrı Diony-sos'u doğurup öldükten
İo'nun babasıdır. İo'nun Zeus sonra İno, kocası Athamas'ı çocuğu
tarafından sevilmesi ve kaçırılması ona almaya ve kendi çocukları Melikertes ve
dert olmuş, kızını reddetmek ya da Learkhos'la büyütmeye kandırır. Ne var
tanrının peşine takılmak gibi aşırı ki kıskançlıktan gözü kararan tanrıça
davranışlarda bulunduğu için, onu yıldırım Hera Zeus'un oğlunu barındırdıkları için
çarpmış, böylece Zeus İnakhos ırmağını İno ile Athamas'a fena kızar ve ikisini
suyundan yoksun etmiştir (to). de çıldırtır. İno oğlu Melikertes'i bir
kaynar su kazanma atıp boğar,
İno. Kadmos'la Harmonia'nın kızı, Athamas da Learkhos'u bir geyik
Semele ile Agaue'nin kız kardeşi (Tab. sanarak kargısıyla vurur. Yaptığını
18). Bir deniz tanrıçasına dönüştüğü anladığı zaman İno Melikertes'in ölüsüyle
zaman adı Leukothea, yani Ak Tanrıça birlikli' denize atlar, ama deniz tanrıları
olur ve denizin köpüklü il,il ona acır
ve kendisini bir denizkızına, oğlunu da bir boğa biçiminde tapınılan Apis
Palai-mon adıyla küçük bir tanrıya tanrının adı Yunanca Epaphos'tur der
dönüştürürler. Sisyphos'un düzenlediği (II, 153), böylece İo'nun da, oğlu
İsthmos yarışmaları bu tanrı şerefine Epaphos'un da Mısır'lı tanrıların Yunan
yapılırmış (Palaimos, Meli-kertes). karşılıkları olduğunu kabul eder.
Roma'da Leukothea, tapınağı limana Yunan kaynaklarında İo efsanesi şöyle
yakın bulunan Mater Matuta ile, anlatılır: İo, Argos kralı İnakhos'un
Palaimon da Por-tunus, limanlar kızıdır (Tab. 10), babası İnakhos
tanrısıyla bir tutulmuştur. sonradan adını alan ırmağın tanrısı ve
Okeanos'un oğlu sayılır; kendisi de
İo. Io efsanesiyle Yunanistan Argos şehrinin Hera tapınağında
yarımadası Akdeniz uygarlığının birçok rahibedir. Günün birinde Zeus İo'yu
dinsel görüşlerini ve onlardan dogma görür, kızın güzelliğine vurulup ona
efsaneleri kendine mal etme, asıl yanaşır. Hera bunu öğrenince büyük bir
kaynaklan Anadolu, Fenike ya da kıskançlığa kapılır, baştanrı da sevgilisini
Mısır'da bulunan bu olguları kendi karısının öfkesinden korumak için onu
topraklarında merkezleme çabasının beyaz bir inek haline dönüştürür ve bu
tipik bir örneğini vermektedir. Bu hayvanla hiçbir ilişkide bulunmadığına
gerçeği ilkçağın ilk tarihçisi Herodot da Hera'ya yemin eder. Tanıca ineğin
sezinlemiş olacak ki, Akdeniz'in kendisine verilmesini şart koşar, İo'yu
doğusuyla batısı arasındaki çatışmayı ele alıp başına bin gözlü dev Argos'u bekçi
aldığı büyük eserine İo efsanesiyle, bu olarak diker. Zeus bu kez de Hermes'i
konu bir masal değil de, tarihsel bir gönderir, Argos'u büyüleyerek
olaymış gibi başlamaktadır. İnek öldürmesini sağlar. Ama Hera bir
biçimine girip, karnında Hel-len'lerin atsinegi musallat eder ineğe, İo deli gibi
baştanrısı Zeus'un tohumunu taşıyarak kıtadan kıtaya koşar, atsineginden
kıtadan kıtaya atlayan, geçtiği yerlere kurtulamaz bir türlü. Bir denize, bir de
adını veren İo (İstanbul Boğazının adı boğaza adını verdikten sonra, Kafkas
Bosporos, İnek Geçididir) ve onun dağlarında bir kayaya mıhlanmış olan
serüvenleri, onun dö-lüyle ilgili olarak Prometheus'un önünden geçer.
sürdürülüp anlatılan efsanelerin hepsi Aiskhylos "Zincire Vurulmuş Pro-
böyle bir amaç güdülerek kurulmuşa metheus" targedyasında bu buluşmayı
benzer. sahneye koyar: Orada İo başına
Herodot Perslerle Yunanlılar, yani gelenleri şöyle anlatır (Prom. 640 vd.):
Asya ile Avrupa arasındaki savaşa hep
kız kaçırma olaylarının sebep olduğunu, İstiyorsunuzmadem, hayır diyemem:
bunun İo'nun kaçırılmasıyla başladığını Açıkça anlatayım her şeyi size, Ama
yazar (I, 1-5): Argos kralı İnakhos'un doğrusu anlatmaya utanıyorum da
kızı İo deniz kıyısında oynarken Fenike'li tanrısal bir kasırganın nasıl allak
gemiciler tarafından kaçırılıp Mısır'a bullak edip ben zavallıyı, varlığıma
götürülmüş. Buna misilleme olarak da yeni bir biçim verdiğimi Geceler
Yunanlılar Fenike'de Tyr kralı Agenor'un
gecesi yapayalnızken odamda şöyle
sözler duyuyordum düşlerimde: "Ey
(ki Agenor İo'nun torunudur) kızı
mutlu genç kız, niçin yalnızsın
Europe'yi kaçırırlar, bununla da erkeklerin en yücesi özlerken seni?
kalmazlar, Argonaut'lar seferini Zeusyanıp tutuşuyor senin için,
düzenleyip Kolkhis'li Medeia'yı Aphrodite 'nin gerdeğine girmek
kaçırırlar, bunun karşılığı da Paris'in istiyor
Helena'yı kaçırması ve onun sonucunda seninle.
Asya ile Avrupa'yı ilk büyük çatışmada Zeus'un isteğine karşı koma sakın,
karşı karşıya getiren Troya savaşıdır. kalk, gitLerna 'nın yeşil çayırlarına,
Herodot bu yorumu Pers bilginlerinden babanın koyun, sığır otlaklarına, git
aldığını söyler, ne tuhaftır ki sözünü ki Zeus görsün orada seni, doysun
ettiği kişi ve olayların efsanelik olduğunu,
seni görmeye Zeus 'un gözü ". Ah!
Hep böylesi düşler gördüm geceleri,
gerçek olsalar da Mısır, Fenike, ve bir gün canımı dişime alıp söyledim
Karadeniz ve Ege kıyıları arasında böyle babama ne düşler gördüğümü.
önemsiz olaylarla nasıl bir ilişki
kurulabileceğini açıklamaz, bu tutarsızlık
üstünde hiç durmaz. Yalnız daha ileride
Mısır'dan söz ederken,
O zaman babam Pytho'ya, Dodona'ya Tiryns'te kral olur. Karısı Anteia
adam üstüne adam yolladı öğrenmek Bellero-phontes'e iftira edince, Proitos
için tanrılar ne istiyor, ne istemiyor yiğidi Home-ros'un dediği gibi "ölüm
diye. Ama gönderdiği adamlar işaretleriyle" (İl. VI, 169) İobates'e
dönünce karışık, karmakarışık sözler
ediyorlardı. Sonunda günün birinde gönderir, o da yiğidin canına kıymak için
anlaşılır bir söz geldi tnakhos'a, bu söz ona Khimaira'yı öldürmesini buyurur
açıkça diyordu ki babama: At kızını (Bellerophontes). Yiğit İobates'in ona
evinden, yurdundan dışarı, gitsin, yüklediği bütün işleri başardıktan
tanrılara bir kurbanlık gibi, dolaşıp sonra, kralın kızıyla evlenir ve İobates
dursun dünyanın dört bir yanma, yoksa ölünce Lykia kralı olur.
Zeus yıldırımlarıyla çarpıp yok edecek
senin soyunu. Apollon'dan gelen bu İokaste. Tragedya yazarlarınca
sözleri düyunca Oidipus'un hem anası, hem karısı olan
babam, kadının adı. Destanda adı Epikaste
kovdu beni, attı evinden dışarı Kendi olarak geçer. İokaste, Thebai'li
için de, benim için de kötü bir şeydi Menoikos'un kızı ve Kreon'un kız
bu,
ama ne yapsın, Zeus'tu onu kardeşidir. Thebai kralı Laios'la evlenir
zorlayan. Biranda değişiverdi içim, ve Oidipus'u doğurur. Laios'un
dışım, birden şu boynuzlar çıktı öldürülmesinden sonra oğlu olduğunu
başımdan. Kerkhne'nin, Lerna'nın bilmediği Oidipus Thebai tahtına
tatlı sularına çıkınca, İokaste onunla evlenir ve ikisi
doğru. erkek, ikisi kız dört çocukları olur (Tab.
Argos adında birini taktılar peşime. 19). İokaste işlediği dogadışı suçu
Bu, Toprağın oğlu asık suratlı çoban
adım adım izliyordu beni, sayısız öğrenince kendini asar (Laios, Oidipus).
gözlerini dikerek üstüme. İolaos. Herakles'in üvey kardeşi olan
Beklenmedik biranda can verdi bu İphik-les'in oğlu. İolaos amcası
çoban, bense hep o belalı iğnenin
Herakles'in yanıba-şında yiğidin bütün
zoruyla Bu topraktan o toprağa
koştum durdum. işlerine katılmış ve ona yardım etmiştir.
Herakles öldükten sonra oğullarının
İo'nun kişiliğine ve efsanesine daha bir çabasını desteklemiş, efsaneye göre de
kutsallık veren bu öyküden sonra Yunanistan'dan ayrılıp Sardinya adasına
Prometheus İo'ya kaderin kendisine yerleşmiş, orada birçok şehirler
neler hazırladığını bildirir: Mısır'a kurmuştur. Herakles kültünü
varacak, orada gene insan biçimine Sardinya'ya sokmuş, kendisi de
girecek ve Zeus'un oğlu Epaphos'u Eurystheus'u cezalandırdığı için,
doğuracaktır (Epaphos). Akdenizin Zeus'un sevgisini kazanmış, Zeus onu
güney ve doğu kıyılarına yayılan iki dallı öldükten sonra tanrılar arasına alıp,
bir kral soyunun atası olacaktır, dölleri Hebe eliyle gençleştirmiştir.
soylarının kaynağı olan Yunanistan'a
İole. Oikhalia kralı Eurytos'un kızı,
döneceklerdir (Aigyptos, Danaos). Bir
Herakles'in ölümüne sebep olan kadın
efsaneye göre, İo'nun başına bir dert (Eurytos, Herakles). Eurytos kızını ok
daha gelir: Kuret'ler Epaphos'u atmada birinci gelecek olana vereceğini
kaçırırlar, ama Hera'nın bu düzeni de söylemiş, yarışmayı Herakles kazanınca,
boşa çıkarıldıktan sonra İo Mısır'a lole'yi yiğide vermek istememiştir:
döner ve orada bir tanrıça gibi tapım Herakles'in çılgınlığa kapılıp İole' den
görür, to'nun Mısır tanrıçası îsis'e doğacak çocukları öldürmesinden
benzetilmiş efsanelik bir kişi olduğu korkuyordu. Yiğit de İole'yi elde etmek
besbellidir (îsis). için Oikhalia şehrini almak ve kızı
kaçırmak zorunda kalır. İole ile
İobates. Lykia kralı, Akrisios ve
evlenmek hazırlıklarına girişir, o sırada
Bellero-phontes efsanelerinde rol
Deianeira'dan yeni bir gömlek ister.
oynar: Proitos ikiz kardeşi tarafından
Büyülü gömlek bedenini yakar ve yiğit
Argos'tan sürülünce, Lyki-a'da
kendi yaptırdığı odun yığınına çıkıp
İobates'in yanına sığınır ve bir süre
ölünce lole'yi oğlu Hyllos'a verir
sonra kralın kızı Anteia (ya da
(Deianeira, Hyllos).
Stheneboia) ile evlenir. Sonra da
İobates'in yardımıyla döner ton. İon, Ege kıyılarına yerleşmiş,
iaones adıyla anılan boylara
Yunanistan'dan gelme
bir kurucu ata bulmak amacıyla, efsanesi lon'un oğlu olarak gösterilir. Tanrı
Atina'da uydurulduğu besbelli olan bir Kreusa'yı Atina akropolünün bir
kişidir. Soy ağacından görüldüğü gibi mağarasında gebe bırakır, kadın İon'u
(Tab. 20), Hel-len'lerin büyük atası doğurduktan sonra bebeği bir sepet
olarak gösterilen Hel-len'in üç oğlu içine koyup kayalık bir yere bırakır,
vardır: Ksuthos, Doros ve Aio-los. Apollon onu tanrı Hermes'e verip
Doros'la Aiolos, Dor ve Aiol soylarının Delpho-i'ye gönderir. Orada tapınak
doğrudan doğruya isim babaları, Ksuthos rahibesi çocuğu büyütür. Ksuthos'la
ise oğlu İon aracılığıyla İon'lar, ya da Kreusa evlendikten sonra bir türlü
İonyalılar denilen soya ata olmuştur. Bu çocukları olmaz, Apollon tapmağına
süreç üstüne efsane yazarlarından başvurup bunun nedenini sorarlar, o
hemen de hiçbir bilgi edinilmez, sırada Kreusa İon'u görür, önce
tarihçilerse çeşitli amaçlarla çeşitli tanımak istemez, sonra kabul eder,
biçimlerde anlatırlar İon efsanesini. tanrı buyruğuna uyarak genci alırlar,
Herodo-tos şöyle der (Tar. VII, 94): kendi oğulları olarak büyütürler, Atina
"İonyalılar Pelo-ponez'de bugünkü krallığına getirirler. Bu oyun
Akhaia'da oturdukları sürece, yani Euripides'in mutlu bir sonuca bağlanan
Danaos'la Ksuthos Peloponez'e
tragedyalarından biridir ve böyle olduğu
gelmeden önce, Hellen'lerin söylediğine
için de pek tragedya sayılmaz. Bunun da
göre Pelasgoi Aigialees adını taşırlardı,
amacı İon-ya'lıların kaynağını Atina'ya,
Ksuthos oğlu İon'dan sonra da onlara
üstelik burada tanrı Apollon'a
İones dendi". Efsane şöyledir:
bağlamaktır.
Ksuthos'u İM kardeşi Doros'la Aiolos
Tesalya'dan kovarlar, o da Atti-ka'da İphianassa. Homeros destanlarında
Atina iline yerleşir, orada Atina kralı Aga-memnon'un kızı İphigeneia'ya
Erekhtheus'un kızı Kreusa ile evlenir verilen ad (1-phigeneia).
(Erekh-teus), kral ölünce Attika'dan
sürülür ve Pele-ponez'in kuzey kıyısına, İphigeneia. Agamemnon'la
sonradan Akhaia denilecek bölgeye Klytaimest-ra'nın kızı, Elektra,
yerleşir; o zamanlan bu bölgede Orestes ve Khrysothe-mis'in kardeşi
Aigialeos'un Pelasg soyları otururlardı. (Tab. 15). Homeros destanlarında
Ksuthos ölür, İM oğlundan biri Akhâios fphigeneia'dan pek söz edilmez, adı
Te-salya'ya döner, öteki İon Aigialeas İphianassa olarak birkaç kez geçer,
ülkesine saldırmaya hazırlanır ki, kral efsanesi Troya savaşıyla doğrudan
Selinos kızı He-like'yi ona verip
doğruya ilgili olduğu halde, Homeros ne
kendisine halef seçer. Selinos ölünce,
Aulis'teki, ne Tau-ris'teki serüvenine
İon Helike adlı bir kent kurar ve halkına
dokunur. Bunun tam tersine tragedya
İones adını verir. O sırada Atina'lılar
yazarları ve özellikle Euripides,
Eleusis'e karşı savaşta kendilerine
("İphigeneia Aulis'te" ve "İphigeneia
yardım etmesi için İon'u çağrırlar ve
Tau-ris'te" adlı İM tragedyası vardır)
İon Attika'da ölür. Soyu bir süre
İphigeneia tipine büyük bir ün
Aigialeos bölgesinde kaldıktan sonra,
kazandırmış ve Troya savaşıyla doğrudan
Tesalya'dan gelen Akhaios'un
doğruya ilişkili tek kişi olarak İphigeneia
saldırısına uğrar. Akhaios bölgeyi alır,
Akhai-a adını verir. Pausanias'ın batı yazınını da etkilemiş, Racine ve
anlattığı bu efsane belli ki Akhaia Goethe'ye konu olmuştur. Bizim burada
bölgesinin, İones ve Akhaioi adlarını anlatacağımız efsanesi doğrudan
taşıyan boyların kaynağını açıklamak Euripides'in İM tragedyasının özeti
amacıyla kurulmuştur. Strabon'un olacaktır.
anlatımı ise başkadır: Ksuthos Akha ordusunun Troya'ya varmak için
Erekhteus'un kızıyla evlendikten sonra on yıllık bir zaman yitirdiği anlatılır.
Attika'da dört kentler antlaşmasını Bunun bir süresi savaşa katılacak çeşitli
kurar (Tetrapolis), oğullarından Akhaios filoların Aulis'te toplanmasıyla
Peloponez'de Akhaia bölgesini kurar, geçmiştir. Aulis Euboia yarımadasının
öbür oğlu İon da Attika'ya kral seçilir, karşısında bir limandır. Akha'Iar
bölgeyi siyasal ve sosyal alanda düzene orada toplandıktan sonra gemilerin yola
koyar ve soyunun denizaşırı göçlere çıkması için uygun bir rüzgâr esmesini
katılmasını sağlar. Tragedya beklemişlerdir. Ne var ki ortalık
şairlerinden Euripides'in "İon" adlı sütliman, en ufak bir hava estiği yok.
oyununda İon Ksuthos'un değil, Apol- Bunun nedeni ordunun bilicisi Kalkhas'a
sorulunca, verdiği cevap Aga-
memnon'u çileden çıkarır: Artemis İphikles. iphikles Amphitryon'la
tanrıça krallar kralı Agamemnon'a karşı Alkme ne'nin oğlu, Herakles'in ikiz
kin ve öfke beslemektedir, avlanırken kardeşidir. Ama Herakles tanrı Zeus'un
kendisine adanmış kutsal bir geyiği tohumundan, İphikles de
öldürdü diye, bu yüzden de yellerin Amphitryon'un tohumundan meydana
esmesini önlemektedir. Tanrıça ancak gelmiştir (Tab. 13). İki kardeş arasındaki
Agamemnon kızı İphigeneia'yı kendisine fark hemen beşikte yattıkları ilk
kurban verirse, öfkesinden vazgeçecek günlerinden belli olur: Hera'nın
ve filonun yola çıkmasını sağlayacaktır. gönderdiği yılanı görünce, İphikles
Bu haber Agamemnon'un tepesine çığlığı basar, hayatta kalmayı Herak-
balyoz gibi iner. Önce böyle bir işe hiç les'e borçludur. İphikles, yiğidin bazı
yanaşmaz, ama önderlerin ve özellikle işlerine katılır. Onunla Orkhomenos'a
Menelaos'la Odysseus'un ısrarları karşı savaşır ve kral Kreon ödül olarak
üzerine umumun çıkarını kendi her İM kardeşe kızlarından birini verir.
çıkarından üstün tutmaya yana yakıla Ama Herakles ansızın çılgınlığa kapılınca
karar verir. Kralın ailesi Mykene'de İphikles'in İM oğlunu ve kendi
kalmıştır, Agamemnon karısı çocuklarını da öldürür (Herakles).
Klytaimestra'ya haber gönderir,
İphigeneia'yı alıp gelmesini buyurur, İphiklos. Teselya kralı Phylakos'un
güya kızı Akhilleus'a nişanlayacaktır. oğlu. Başına tuhaf bir serüven geldiği
Klytaimestra sevine sevine gelir, kızını anlatılır: Genç yaşta iktidarsızlığa
bekleyen kaderi ve Aulis'e aldatılarak uğramış, babası, akrabaları olan bilici
getirildiğini anlayınca, kö-pürür, Melampus'a nedenini sormuş, Melampus
Agamemnon'a karşı dinmez bir hınç da İphiklos'u iyi etmek için bir meşe
yerleşir yüreğinde. Kraliçe bunu hiç ağacının kabuğu altında saklanan bir
unutmayacak ve kocasını Aigisthos'la bıçağı bulmak gerektiğini bildirmiş. Öyle
aldatmasına da, Troya dönüşü olmuş, bıçağın pasından yapılan iksirle
Agamemnon'u öldürmesine de bu kin İphik-los iyileşmiş ve Podarkes adında
sebep olacaktır. İphigeneia kurban bir oğlu olmuş.
edilmek üzere sunağa çıkar, bıçak tam
tphiklos'un, Odysseia'da (Od. XI,
boğazına saplanacağı anda, söylentiye
290, 296) zengin bir sürünün sahibi ve
göre, Artemis kıza acır ve onu havalara
Neleus'la Pero efsaneleriyle ilgili olarak
kaldırıp, kurban bıçağının altına bir
adı geçer (Ne-leus, Pero).
geyik koyar. Bunun üzerine rüzgârlar
hemen esmeye başlar, filo Troya'ya
İphimedeia. Bkz. Aloeusoğulları.
gitmek üzere yola çıkar. İphi-geneia'nm
Aulis'teki serüveni de burada biter.
İphis. (1) Erkek adı olarak: Thebai'ye
Tauris, yani bugünkü Kırım karşı Yediler seferine katılan bir yiğit ve
yarımadasında İphigeneia Tauris'li Kıbrıs'lı Anakserete efsanesinde adı
Artemis tapınağında rahibedir. Yıllardan geçen bir kişi (Anakserete).
beri yerine getirdiği ödev, tapınakta bir (2) Kız adı olarak: Girit'li bir masal
çeşit kurban kesmektir: Gemileri batıp kahramanıdır: İphis'in babası ille de bir
Kırım'a çıkan yabancıları hep İphigeneia erkek çocuk istiyormuş, karısına kız
kurban eder Artemis'e. Günün birinde doğurursa kendisine göstermemesini,
tapmağa İM yabancı gelir, bunlar hemen dağa bırakmasını buyurmuş.
İphigenei-a'nın kardeşi Orestes'le Kadın da kız doğurduğu halde, çocuğunu
arkadaşı Pylades'tir, amaçları erkek olarak tanıtmış kocasına, hem
Tauris'teki Artemis heykelini alıp erkek, hem de kız adı olan İphis adını
Yunanistan'a getirmektir, bu görevi koymuş. İphis böylece büyüyüp güzel bir
onlara Delphoi'deki Apollon kâhini delikanlı olmuş, günün birinde bir kız
vermiştir. İphigeneia yabancıları tanır ona tutulmuş, İM genci nişanlamışlar.
ve onları kurban etmek şöyle İphis'in anası ne yapacağını şaşırmış ve
dursun,.onlarla birlik olur, heykeli tanrıça İsis'e yalvarıp yardım dilemiş.
Bİarak Yunanistan'a kaçarlar. Orestes Tanrıça da İphis'e acımış, unu bir
kız kar-ılı-sini arkadaşı Pylades'e verir. erkek yapmış, böylece evlenmesini
İphigeneia, kız kardeşi Elektra'nın tam sağlamış (Galateia).
karşıtı sessiz, yu-mıis.ık, saf ve sevimli
bir genç kız tipidir (Agamennon,
Klytaimestra).
İphitos. (1) Phokis bölgesinden gelen (Oslris). Bu efsane ile Yunan
askerlerin başında Troya savaşma mythos'unda mevsimleri simgeleyen
katılan yiğit. İphitos Argonaut'lar Adonis-Attis, ya da Demeter-Kore
seferine de çıkmış. efsaneleri arasında benzerlik olduğu
(2) Oikhalia kralı Eurytos'un oğlu, gibi, başında ay taşıyan bir inek
İole'nin kardeşi. Herakles efsanesinde biçiminde imgelenen İsis'le İo arasında
da bir ilişki kurulmuş, böylece zamanla
rol oynar. Babası Eurytos gibi İphitos
İsis Yunan-Roma pantheon'unda çok
da usta bir okçudur. Odysseia
önemli bir yer almıştır. Yunanistan'ın
destanına göre, Odysseus'la iphitos
İskender'den sonra, Roma'nın da
konukluk ve dostluk bağlarıyla birbirine
Augustus zamanında Mısır'a açılması,
bağlıdır, Penelope'nin taliplerini puta taparlıgm son demlerinde tek
öldürmeye yarayacak kocaman yayı tanrıya ve özellikle tek bir ana ve
Odysseus'a iphitos vermiştir (Od. XXI, bereket tanrıçasına mistik bir eğilimin
13 vd.). baş göstermesiyle İsis, tıpkı Ana
İris. Thaumas'la Elektra'nın kızı, Tanrıça tipini simgeleyen Ar-temis-
Harp-ya'ların kız kardeşi. İris baba Hekate ya da Kybele gibi, toprak,
tarafından Pon-tos'a, ana tarafından toprak ürünleri, deniz ve yeraltı
da Okeanos'a bağlıdır (Tab. 6). ülkesine egemen olup yaşamla ölümü
Gökkuşağını simgeler, gökkuşağı da elinde tutan, ayrıca büyü yoluyla doğa
denizden çıkarak gökle yeryüzü güçlerini yöneten bir tanrıça
arasındaki ilişkiyi kurar göründüğü için, oluvermiştir. İsis'e özellikle Anadolu'da
Olympos tanrıları İris'i de Hermes gibi tapınıldı'' Efes ve Bergama'da adını
ulak ve özellikle insanlara haber salmak taşıyan tapınakların kalıntılarından da
için kullanırlar. Kanatlıdır, güneşte anlaşılmaktadır.
gökkuşağının renklerini yansıtan ince
bir tülle örtülüdür. İris, tanrı Zeus ve İsmene. Oidipus'la îokaste'nin kızı,
özellikle Hera'nın hizmetindedir. Antigo-ne, Eteokles ve Polyneikes'in
"Ayağı tez", "yel gibi uçan" diye kardeşi. İsme-ne, Antigone'nin tam
vasıflandırılan İris Homeros karşıtı, ölçülü, haddini bilir, çekingen
destanlarında önemli bir rol oynar. bir genç kızdır. Sophokles'in
Kendisine verilen buyruğu harfi "Antigone" adlı tragedyasında
harfine tekrar etmek İris'in Antigone ile İsmene arasındaki
özelliklerlndendir. diyalogda, İsmene şöyle konuşur:
İros. İros Odysseia'da sözü geçen "Ah kardeşim, düşün bir kere, zalim
İthakeli bir dilencidir. Odysseus talih babamızı nasıl zillet içinde
dilenci kılığında İtha-ke'ye gelip elimizden aldı, nasıl kendi ayıplarını
taliplerin şölenine karışınca, eğlence ve kendiortaya dökerek kendi elleriyle
kendi gözlerini çıkardı; anası ve karısı -
maskaralığa düşkün talipleri İM dilenciyi ikisi de aynı şahıstı - kendini asarak
birbirleriyle dövüştürmeye girişirler. günahkâr hayatına nasıl bir son verdi ve
Odysseus soyunup iri bacakları, geniş kardeşlerimizin ikisi de, aynı günde,
omuzları ve güçlü kollan ortaya çıkınca, birbirlerinin eliyle nasıl yürekler acısı
İros'u bir titremedir alır, kaçmaya bir ölüme kavuştular. Şimdi biz ikimiz
çalışır, ama talipler yakasını bırakmaz, kaldık. Bak, eğer kanuna aykırı hareket
Odysseus da bir yumru-guyla edip hükümdarın hükmüne ve kudretine
karşı gelirsek ne korkunç bir ölüm -le
kemiklerini kırıp onu dışarıya sürükler öleceğiz. Hayır, bize yakışan, kadın
atar. Talipler arasında da bir olduğumuz ve erkeklere karşı mücadele
kahkahadır kopar (Od. XVIII, 1-107). için yaratılmadığımızı düşünmektir.
Hem sonra böyle bir hükümdarın
İsis. Aslında bir Mısır tanrıçası olan tebaası olduğumuziçin bunlara, hatta
İsis, İsa'dan sonraki yüzyıllarda daha beterlerine tahammül etmemiz
Yunan-Roma dünyasına girmiş ve lâzımdır. Bunun için, toprak altında
kişiliğinde birçok dişi tanrıları yatanlara yalvaracağım ve zor
toplayarak bir süre tek tanrıça olarak karşısında böyle yaptığım için beni
tapım görmüştür. affetmelerini dileyerek, ba-
Mısır efsanesine göre İsis kral tanrı şımızdakitere boyun eğeceğim. Çünkü
yapamayacağın işlere kalkışmak akıl
Osi-ris'in kız kardeşi ve karısı, güneş kârı değildir. .. Devlete karşı koymak
tann Ho-rus'un anasıdır. Karanlıklar elimden gelmez." (Antigone).
tanrısı Set (Yun. Typhon) Osiris'i
öldürünce İsis kocasını aramaya çıkar,
bulur ve oğluna öcünü aldırtır
Italos. İtalya'ya adını veren kurucu tepelerinde tapınağı olmuştur, İono'nun
kahraman. Italos'un asıl kaynağı üstüne daha başka tapınakları da vardır: En
mythos yazarları arasında ayrılık vardır, önemlisi, Roma kalesinde İuno
Sicilya'dan, Yunanistan'ın batısındaki Moneta'ya ayrılmış olamy di (Moneta
adalardan, daha başta yarlerden geldiği uyaran, hatırlatan demektir). I. O. 390
ileri sürülür. Çok iyi, hak ve barışsever yılında Roma bir gece Galya'lıların saldı
bir kralmış, halkını öyle uy-uygar bir hale nsına uğrayınca, bu tapınağın kutsal
getirmiş ki, önce yalnız kuzeye verilen kazları ötüşleriyle halkı uyandırmışlar ve
ltalia adı - güneye Ausonia denirdi -bütün şehrin kurtulmasını sağlamışlardır.
yarımadaya yayılmış. İuno'ya daha başka sıfatlarla da
tapındırdı: İuno Lucina doğuma
Ithakos. İthaka adasına adını veren bakmakta ve doğumu
kurucu kahraman. Zeus soyundandır, İM kolaylaştırmaktadır. İuno Lucina'ya sunu
kardeşiyle birlikte Korfu adasından yapılırken herkesin kemer ya da
İthaka'ya göçer ve .adada İthaka kuşağını çözmesi gerekirdi, çünkü
şehrini kurar. Kentin başlıca çeşmesinin giyside herhangi bir düğüm gebe kadının
kuruluşu da ona atfedilir. kurtuluşunu önleyebilir inancı vardır.
Itylos. Thebai'de anlatılan bülbül Roma'da İuno genellikle kadınların
efsanesinde llylos, Aedon'la Thebai'li konıyu cusudur, kadınlar arasında da
Zethos'un oğludur. Aedon, eltisi meşru yoldan evlenmiş olanların
Niobe'nin oğlunu öldürmek isterken tanrıçasıdır. Mart ayının ilk günü
kendi çocuğu İtylos'u öldürür ve ömrü kutlanan Matronalia bayramında
boyunca dövündükten sonra bülbül "matrones" yani evli barklı, çocuklu
haline getirilip gene İtylos diye ağlar kadınlar hem İuno'nun oğlu tanrı Mars'ı,
(Aedon). hem de Sabin kadınlarının
kaçırılmasından sonra Romalılarla
İtys. Aynı efsanenin Attika'da ve
Sabin'ler arasındaki barışın kurul masını
özellikle tragedya yazarlarınca
anarlardı.
anlatılışında adı geçen çocuk, Itys,
Prokne'nin oğludur, babası da Thebai Roma dininde her erkeğin "genius"u
efsanesinde olduğu gibi Zethos değil, (Geni us) olduğu gibi, her kadının da
Trakya kralı Tereus'tur. Atina kralı "İuno"su vardı. Bu koruyucu İuno yalnız
Pandi-on'un kızı Prokne ile evlenir ölümlülere degil, tanrıçalara da bakardı.
(Aedon). Tanrıçanın "luno So roria" (kız kardeşi
koruyan İuno) olarak Ho-ratius
I ulus. Aeneas'ın oğlu Ascanius'un efsanesinde de rolü vardır (Horatius).
(Yun. As-
İupiter (yahut İuppiter). Adı Zeus
kanıos) italya'ya geldikten sonra aldığı
baba, baba tanrı ya da gök tanrı anlamına
ad. İu-lus Caesar'ın ve onun evlatlığına
gelen Dl-es-piter (yani Zeus pater)den
girdiği için imparator Augustus'un da
türemiş olan İu-piter aslında Roma
üye bulundukları ünlü İulii soyunun
pantheon'unun en eski, en büyük
atası sayılır. İulus Ro-ma'nın
tanrısıdır. Yunan dininin etkisiyle sonradan
metropolü olan Alba Longa şehrini
Zeus'la bir tutulmuştur. Roma di ninde
kurmuştur.
İupiter gök, gün ışığı, hava, yıldırım ve
İulus adının kaynağı şöyle açıklanır: şimşek gibi doğal güçleri simgeleyen
Aeneas ortadan kaybolup Latium tanrıdır, bu yüzden de Fulgurator,
bölgesinde savaş patlayınca, Ascanius Fulminator (şimşek çakan), Tonans,
Troya'dan gelme askerlerle Latium'dan Tonitrualis (gök gürleten), Pulvius (yağmur
devşirme ordunun başına geçmiş ve yağdıran) sıfatlarıyla anılır. Doğanın büyük
Rutul'larla Etrüsk'lere başarıyla karşı yöneticisi sayılan bu tanrıya Roma'nın
koymuştur. Ödül olarak kendisine İo- kutsal tepesi Capitolium'da tapını-lırdı.
bum (ya da lolum) adı verilmiş ki, bu da İupiter Capitolinus'a dikilen tapınağa
Iup-piter'in bir küçülmesi olsa gerek, sonradan İuno ve Minerva da alınmış,
yani "Kü-çükk İuppiter" olmuş. Oradan böylece Capltolium üçlüsü adıyla bu
da İulus çıkmış olsa gerek. tanrılara tapı-nılmıştır. Aynı tepede iupiter
Optimus Maxl-ııHIS (en İyi, en büyük
luno. Hera ile bir tutulan Romalı
iupiter) Roma devleti nin koruyucusu ve
tanrıça. Aslında luno ayın değişimlerini
yöneticisi olarak tapım gö-
simgeleyen lbir tanrıçadır ve luppiter,
luno, Mnerva üçlüsü içinde
Quirinalis sonra Capitolium
rürdü. Konsullar göreve başlamadan siydi. Kültü Latium bölgesinden Roma'ya
gelip ona yakarmak zorundalardı, zafer sonradan getirilmiş ve Forum'da
kazanan başkomutanlar zafer bulunan bir suya "İuturna Havuzu" adı
çelenklerini ve ilk kurbanlarını (ki bunlar verilmiştir. Bu pınarın şifalı niteliği
beyaz boğalardı) ona adarlardı. İupiter olduğu gibi İuturna da iyileştirici bir
Roma'nın dış ilişkilerini ve uluslararası tanrıça sayılırdı. Mars Meydanında, sulak
antlaşmalarını koruyan bir tanrı bir bölgede bulunan tapmağı Augustus
sayılırdı. Tanrılar arasında tam bir zamanında buraları kurutulunca
otorite kurduğu gibi, devlet otoritesini kaldırılmıştır.
ve disiplinini simgelerdi. Flamen dialis İmparatorluk dönemi şairleri
adıyla görevlendirilen başrahibi İuno'nun İuturna'yı Ae-neas'ın düşmanı
başrahibesiyle evlenerek tanrılar Turnus'un kız kardeşi sayarlar ve
arasındaki kutsal birliği yansıtm'akla Turnus'la birlikte savaşa katıldığını
yükümlüydü. söylerler. İupiter'in sevdiği bu su
Jüpiter'in siyasal rolü bununla bitmez, perisine tanrı ölümsüzlük bağışlamış ve
Fe-retrius adıyla Roma'nın savaş Latium 'daki bütün suların
alanında da baştanrı sayılırdı: koruyuculuğunu vermiş. Ovidius Lara ve
Düşmandan alınan bütün silahlar, Lares tanrılardan söz ederken
öldürülen düşmanların soykaları bu İupiter'in İuturna'ya olan aşkını,
İupiter'e adanır, ayrıca Stator nympha'nın bin bir biçime girerek
unvanıyla İupi-ter'in düşmana karşı tanrıdan kaçtığını anlatır (Lara). Bir
koyduğu, Roma'ya sal-dırıların her efsaneye göre de İuturna tanrı
türlüsünü durdurduğu sanılırdı. İanus'un eşi ve pınarlar tanrısı
Durduran anlamına gelen Stator Fontus'un anası olarak gösterilir (lanus,
sıfatının kaynağı şöyle açıklanırdı: Fontus).
Roma'lılaria Sabin' ler arasındaki
savaşta Roma'lılar Sabin'lerin karılarını İustitia. Roma'da adaletin simgesi.
kaçırdıktan sonra, bir ara Sabin'ler ağır Yunan tanrıları arasında Themis'e
basmış ve şehri almak üzereymişler ki, değil de, daha çok Dike'ye
Romulus kılıcını kaldırarak Forum'da benzemektedir. İustitia Altın Çağda
İupiter'e ant içmiş, düşmanı insanlar arasında bulunurken (Soylar
durdurursa olduğu yerde bir tapınak Efsanesi), insanların gitgide daha çok suç
kurmaya yemin etmiş. Tanrı da işlemesi onun artık yeryüzünde
Sabin'leri püskürterek Forum'da tutunamaması-na yol açmıştır. Göğe
Palati-nus tepesinin dibinde İupiter çıkmış ve burçlar arasında Bakire burcu
Stator'a adanmış tapınağa kavuşmuş. olmuştur.
Roma İmparatorlumu çağında
İuventus. Gençliği simgeleyen tanrıça.
imparatorlar baştanrı İupiter'le ilişki
Roma'nın en eski çağlarında Yunan
kurmaya ve doğrudan doğruya İupiter
tanrıçası Hebe ile hiçbir ilişkisi olmadığı
Optimus Maximus'un kılavuzlumu ve
halde, sonradan bu İM tanrıça
koruyuculuğu altında olduklarını
benzeşmişlerdir. Ama tu-ventus'un asıl
belirtmeye çalışırlardı. Kimi Jüpiter'i
görevi genç delikanlılar çocuk elbisesini
düşünde görüp ondan doğrudan doğruya
bırakıp "toga virilis" yani yetişkin erkek
esinlendiğini ileri sürer, kimi İupiter'in
toga'sını giydikleri zaman onları
sıfatlarını kendi adına taktırırdı. Taşra
korumaktır. İuventus'a Capitolium'da
kentlerinde ve ele geçirilen yabana
İupiter, İu-no ve Athena üçlüsüne
ülkelerde Romalıların ilk işi Ro-ma'da
ayrılmış tapınağın içinde ve özellikle
Capitolium tepesindeki üçlü tapınağın
Athena'nın "cella"sında bir sunağın
bir tıpkısını kurmak, böylece İupiter'in
ayrılmış olması bu tanrıçanın eskiliğine
devlet tanrısı olarak egemenliğini kabul
delildir. Roma İmparatorluğu zamanında
ettirmekti. Bu siyasal niteliğini İupiter
İuventus tanrıçanın koruyuculuğu
Roma devletinin son demlerine dek
altında bir çeşit gençlik dernekleri
koruyabilmiştir.
kurulmuş, bunlarla imparatorluk
İuturna. Eski adı Diuturna (diuturna politikasının yayılmasına ve gençlerin
sürekli, ölümsüz demek) olan İuturna askerlik öncesi bir eğitim görmelerine
bir su nympha' çalışılmıştır.

ı /./i
K
na'ya kurban etmek ister, bunun İçin de
arkadaşlarını su almaya gönderir. Ares
Pınarı adlı çeşmenin önünde bir ejderi
tepeler. O sırada tanrıça Athena ona
Kabir'ler. Kabeiroi diye anılan tanrısal görünür ve ejderin dişle rini toprağa
varlıklar. Kaynaklan ve gerçek nitelikleri ekmesini söyler. Kadmos bunu yapınca
belli olmayan Kabir'lerin adı Dardanos topraktan birdenbire silahlı adamlar
efsanesinde geçer: Semendirek çıkıverir: Bunlara Spartoi, yani ekilmiş
adasında gizlemleri bulunan bu cinleri adamlar adı verilir. Hepsi dev gibi yabani
Troya yöresine Dardanos getirmiş adamlardır. Doğar donmaz birbirleriyle
(Dardanos). Mitograflara göre babaları, kavgaya tutuşurlar, yalnız beşi sag kalır,
ya da ataları Hephaistos, sayılan da bunlar da Kad-mos'a şehri kurmak için
üçtür. Musalara ve Demeter, yardım ederler. Ne var ki Kadmos
Persephone, Ha-des gibi tanrılara Kabir Ares'in kutsal ejderini öldürmüş olma
adının sıfat olarak takılması dikkati suçunun cezasını çekmelidir: Yedi yıl
çeker. Roma çağında lupiter, luno ve boyunca tanrıya köle olarak hizmet
Minerva üçlüğüne de Kabir denmektedir. etmek zorunda kalır, sonra gelir
Adları efsanelere pek karışmayan Thebai'ye kral olur. Başta Athena
Kabir'le-rin Bergama akropolünde olmak üzere tannlar onu korur. Zeus
Zeus'un doğuşuna tanıklık ettikleri, Ares'le Aphrodite'nin kızı Harmo-nia'yı
sonra da Rhea'nın alayında bulunan Kadmos'a eş olarak verir ve düğünleri
cinlere karıştıklan söylenir. Bütün bu parlak bir törenle kutlanır. Kadmos
belgelerden Korybantlar ve Kuretalar tepesi adını alan Thebai kalesine
gibi Ana Tanrıça tapımıyla ilgili oldukları tanrılar armağan larıyla birlikte
anlaşılmaktadır (Kybele). gelmişlerdir. Harmonia'ya verilen düğün
hediyeleri dillere destan olmuş, sonra
Kader. Bkz. Moira. da Thebai hanedanının başına gelecek
birçok belaları doğurmuştur. Bunların
Kadmos. Thebai şehrinin kurucusu en önemlisi Kharit tanrıçaların dokuduğu
Kad-mos, Thebai efsanelerinin başında, bir ti bise ve demirci tanrı
özellikle tragedyaya konu olmuş birçok Hephaistos'un yaptığı bir altın kolyedir.
kahramanın atası olarak görülür. Söylentiye göre bu gerdan-liği Kadmos'a
Efsanesi bütün Akdeniz bölgesine, Zeus kendisi vermiş, birine gö re de
Anadolu ve Afrika'ya yayılmış, kişiliği Europe kardeşine hediye etmişti. Her
bölgenin yerli tipleriyle kaynaşmıştır. İM armağanın da sonraki efsanelerde
Kadmos, Agenor'la Telephassa'nın sözü geçer (Harmonia, Amphiaraos,
oğludur, İo soyundandır (Tab. 10). Eriphyle, Alkmaion).
Europe, Phoi-niks ve Kiliks'in kardeşidir.
Europe kaçırılınca, Agenor oğullarını kızı Kaeira. Kodros'un oğlu Neleus
aramaya gönderir (Agenor). Anasını da efsanesinde rol oynayan Milet'li bir
birlikte götüren Kadmos bu aramanın çömlekçi kız. Neleus Atina'dan
boş olduğunu anlar ve bir süre göçmeden, nereye yerleşmesi
Trakya'da kaldıktan sonra, anası da gerektiğini tanrı sözcüsüne sormuş,
ölünce, Delphoi kehanetine ne aldığı cevapta yeni yurdunun bir genç
yapacağını sormaya gider. Tann sözcüsü kızın elinden suyla toprak alacağı yerde
Eupore'nin izini aramaktansa, bir şehir bulunduğu söylenmiş. Neleus da dolaşa
kurması gerektiğini söyler. Karşısına dolaşa Miletos bölgesine gelmiş, orada
çıkacak bir ineğin ardına takılacak ve bir mühür izini almak için yolda
inek nereye çökerse orada şehir rastladığı Kaeira adında bir kızdan
kuracaktır. Kadmos yola çıkar, biraz çamur istemiş, kız da toprağa su
gittikten sonra bir inek sürüsüne karıştırarak bunu yapınca tanrı sözü
rastlar, ineğin biri her iki böğründe ayı yerine gelmiş. Neleus Miletos'ta kral
simgeleyen İM beyaz küre taşımaktadır. olmuş, ayrıca da dolaylarında üç şehir
Kadmos bu ineğin peşine takılır, inek kurmuş (Neleus 2).
gider, gider, sonunda Boiotia bölgesinde
bir yere çöküp y.ıl.ır. Kadmos seçilen Kakasbos. Lykia ve Pisidia
yerin bıır.ısı okluğunu anlar, ineği Athe- bölgelerinde at
üstünde ayakta durur gösterilen bir
tanrı figürü. Burdur'un Tefenni
İlçesinde bu tanrı ka yalara oyulmuş
olarak görülmektedir.
Kalais. Kalais ve kardeşi Zetes, rüzgâr vcl),ı çıkınca, nedenini bildirmiş ve
tanrı Boreas'ın oğullarıdır. Apollon rahibi Khryses'e kızı Khryseis'in
Boreasogulları diye de anılırlar ve geri verilme-] si gerektiğini bildirerek,
kanatlı birer cin olarak canlandırılırlar. Agamemnon'u kız dırmış, onunla
Argonaut'lar efsanesinde rol oynayan Akhilleus arasında kavga çık masını ve
Kalais'le Zetes, kral Phineus'u İlyada'da konu olacak Akhilleus'un
Harpyalardan kurtarmışlar öfkesini kışkırtmış (bkz. îlyada, birinci
(Argonaut'lar). bölüm). Paris öldükten sonra, Troya'nın
düşmesi için Helenos'u ele geçirmek
Kalamos. Kamış anlamına gelen
gerektiğini de o söylemiş (Helenos).
Kalamos, ırmak tanrı Maiandros'un Tahta atın yapılmasını ve şehre
(Büyük Menderes) oğluymuş. Rüzgâr sokulmasını salık verdiği gibi, kendisi de
tanrı Zephyros'la Hora'ların birinin atın içine saklananlardandır. Dönüş
oğlu olan Karpos adlı bir delikanlıya efsanelerinde de Kalkhas'ın rolü
tutkunmuş. İki genç bir gün ırmakta büyüktür: Tanrıça Athena'nın Aias'a
yüzerken, Kalamos arkadaşını geçmek yapılan hak sizlik yüzünden Akha'lara
istemiş, Karpos bu yarışmada boğulmuş. kızdığını, bu yüzden dönüşlerine engel
Kalamos buna o kadar üzülmüş ki kuruya olacakını bildiği için (Aias), kendisi
kuruya bir kamış haline gelivermiş. Adı Akhalarla Yunanistan'a dönmek
meyve anlamına gelen Karpos da güzün istememiş; Amphiaraos'un oğlu bilici
ölüp ilkyazda dirilen tarla yemişine Amphilokhos'la birlikte gemiye binip,
dönüşmüş. Karpuz sözcüğü oradan Anadolu kıyılarında Kolophon şehrine
gelmedir. çıkmış ve orada kalmış (Amphilokhos).
Kader Kalkhas'ın Anadolu'da ölmesini
Kalkhas. Kalkhas Yunan efsanesinde,
buyuruyor, kâhin de bunu biliyordu:
özellikle Troya destanlarında adı geçen
Kendisinden daha usta bir biliciyle
en ünlü kâhinlerdendir. Homeros onu
karşılaştığı gün Kalkhas'ın ömrü sona
Ilyada'da şöyle tanıtır (İl. 69 vd.):
erecek diye bir tanrı sözü varmış,
Kalkhas, Thestor'un oğlu, tanrı Kolophon'da Kalkhas kâhini Mopsos'u
sözcülerinin en bulmuş, birbirine sorular sormuşlar,
büyüğü, biliyordu her şeyi, geçmekte
Mopsos hepsini bilmiş, Lakhas
olanı, geçmişi,
geleceği. bilememiş. Öfkesinden canına kıymış ve
Phoibos Apollon verdiydi bu hüneri Kolophon'un yakınında Notion şehrine
ona, bu hünerle geldiydi ta llyon gömülmüş derler (Mopsos). Anadolu ile
'aAkha lann ilgili birçok efsanelerde Kalkhas'ın
gemileri. yanılgıları anlatılır: Lykia kralı bir sefere
çıkacak olmuş, sonucu üstüne Kalkhas'a
Troya savaşından önce de, sonra da
da Mopsos'a da danışmış, Kalkhas zafer
Kal-khas'ın yönetmediği bir tek olay
kazanacağını, Mopsos yenileceğini
yoktur, geleceği görür, haber verir,
öngörmüş. Mopsos haklı çıkınca, Kalkhas
sözüne uyulursa, doğru yoldan gidilmiş
kendini öldürmüş. Aiolya bölgesinde,
olur, uyulmazsa tanrı belalarıyla
Myrina yakınındaki bir kutsal koruluğa
karşılaşılır. Kalkhas'ın rol oynadığı olaylar
Kalkhas bir bag ekmiş, ama ora bilici
şöyle özetlenebilir: Alkhilleus dokuz
lerinden biri bağının şarabını
yaşındayken, Kalkhas Troya'nın ancak
içemeyeceğini söylemiş, şarabı içmek
Akhil-leus katılırsa alınabileceğini, ama
üzereyken Kalkhas bu söze öyle gülmüş
savaşta yiğidin öleceğini bildirmiş de
ki boğulmuş ve şarabı içe-meden ölmüş.
bunun üzerine Akhilleus'un anası Thetis
onu kız kılığına sokarak Skyros kralının
kızları arasına saklamış (Akhilleus). Akha Kalliope. Adı güzel sesli anlamına
ordusunun Aulis'ten ilk yola çıkışında gelen
Kalkhas sunak sütünde bir yılanın bir Kalliope dokuz Musa'ların biridir.
kuşu yediğini görünce, Troya şehrinin Hesiodos Theogonia'nın başında
ancak on yıllık bir abluka sonunda Musa'lara seslenip, hepsinin adını
alınabileceğini söylemiş (Agamemnon). sayarken Kalliope için "hepi| nin başı
Ordunun ilk Mysia çıkışında sayılan Kalliope" der.
Telephos'un sözlerini onaylamış Erken ilkçağlarda Musa'ların yetki
(Telephos). İkinci Aulis durağında alanı sı nırlanmış değildir, ama
fphige-neia'nın kurban edilmesini salık iskenderiye şiirinde Kalliope lirik şiirin
vermiş (Iphl-geneia). Troya savaşında esin perisi sayılır. Başka
ordular anısında

İM»
kaynaklarda epik şiirin denir. Kimi Ölüm uçurumundan kurtulanlar
efsaneye göre Kalliope Seiren'lerin, kurtulmuştu
ozan Linos'un ya da Rhesos'un anasıdır , savaştan ve denizden dönenler
dönmüştü,
(Linos, Rhesos).
Kallîrhoe. Güzel akışlı anlamına gelen
Kal-lirhoe birçok efsanelik kişilerin
adıdır:
(1) Okeanos'un, Tethys'in kızı
Khysaor'la
birleşmesinden İM canavar,
Geryoneus'la E-
khidna doğar (Tab. 6).
(2) Irmak tanrı Akheloos'un kızı.
Alkmai-
on'la evlenir ve Akarnan'ı doğurur
(Alkmai-
on, Akarnan).
(3) Irmak tanrısı Skamandros'un
kızı.
Tros'la evlenerek Ilos, Assarakos ve
Gany-
medes'i doğurur (Tab. 17).
(4) Libya kralı Lykos'un kızı. Bir
efsaneye
göre Troya savaşından sonra
Diomedes'in
gemisi fırtınaya uğrar ve Libya
kıyılarına va
rır. Lykos onu Ares tanrıya kurban
etmek is
ter, ama Diomedes'e gönül vermiş
olan kızı
yiğidi kurtarır. Kallirhoe,
Diomedes'ten yüz
görmeyince kendini asar (Lyfcosj.

Kalydon. Kalydon avı (bkz. Meleagros).


Kalypso. Odysseia'nın en sevimli
kişilerinden Kalypso'yu bir gizem
perdesi örter. Adı da öyle: Yunanca
saklamak, gizlemek anlamına •gelen
"kalyptein" fiilinden türeme. Saklı
tanrıça mı, saklayan tanrıça mı demeli
Odysseus'u, eşi Penelope'den sonra en
çok seven bu kadına? Tanrıçalıgı da bir
tuhaf, Homeros ona Olympos
tanrıçalarının en büyüklerine verdiği
"dia theaon" (yüce tanrıça, tanrıçaların
yücesi) unvanını verir, öte yandan da
bir nympha olduğunu söyler. Başka
mythos yazarları, Atlas'la Pleione'nin
kızı, yani Pleiad'ların biri olduğunu ileri
sürerler, kimi de der ki güneş tanrı
Helios'la Perseis'in kızıymış. Hiç önemi
yok, Kalypso öyle kanlı canlı olarak
karşımıza çıkar ki, kimin nesi olduğunu
araştırmak aklımızdan bile geçmez.
Nausikaa, Penelopeia, Andromakhe gibi
Ho-meros'un yarattığı ölümsüz,
unutulmaz kadın tiplerinden biridir.
Odysseia'nın ilk dizelerinden şöyle
tanıtılır bize (Od. I, 11 vd.):
birOdysseus kavuşmamıştı yurduna kokulu
ve Bir tulum siyah şarap vermişti yanımı,
karısın
a, oyuk mağaralarda alıkoymuştu onu
Kalypso yüce
tanrıça, yanıp tutuşuyordu, güzel
peri, kocası olsun
diy
e.
Ama Odysseus yurduna özlem
çekmektedir (Od.V, 151 vd.):
Kıyıda oturur buldu (Kalypso) onu,
boyuna gözyaşı akıyordu
gözlerinden, tüketiyordu tatlı
ömrünü, dönüşünü özleye
öz ley
e,
Nymphe 'den hoşlanmıyordu artık o,
İsteksiz uzanıyordu geceleri
mağarada onun
yanma
. Gün düzleri kayalarda, kumsallarda
yer
bitirirdi kendini
gözyaşları, hıçkırıklar, iniltilerle
bakardı boyuna hasat vermez
engine, bakardı iki gözü iki
çeşme.
Sonunda tanrılar acır Odysseus'a,
Zeus Hermes'i buyruklarla gönderir
Kalypso'ya. Haberci tanrı Ogygie
adasında güzel perinin oturduğu
mağaraya uçup gelir, gördüğü
manzara şudur (Od. V, 55 vd.):
Varınca ta uzaklardaki adaya,
çıktı karaya menekşe rengi
denizden, yürüdü, gitti koca
mağaraya doğru, o mağarada
güzel örgülü Nymphe
otururd
u.
Buldu onu İçinde mağaranın. Kocaman
bir ateş vardı ocakta, kokusu
uzaklara yayılıyor, sarıyordu odayı
çatırçatıryanan dağ servisinin, mazı
ağacını
n.
Kalypso içerde altın mekikle
tezgâhına gide
gele
.
Hermes Kalypso'ya Odysseus'u
yurduna göndermesi gerektiğini
söyleyince, yüce Nympha'nın ilk
tepkisi öfke olur, tanrılara çatar
kendisinin ölümlü bir erkekle
sevişmesini kıskanıyorlar diye, ama
sonra da Odysseus'a tanrıların
kararını bildirir ve ona bir sal
yapmasında yardım edip şöyle uğurlar
sevgilisini (Od. V, 263 vd.):
Kalypso uğurladı Odysseus 'u adadan
beşinci
günü, onu yıkamış, urbalar giy
dirmişti güzel
daha büyük bir tulum dolusu da su, Nymphaios'a gönül verir, ama
kopmuştu kumanyayı bir meşin Kryasos'lular bu göçmenlerin fazla
torbaya, her türlü yiyecek vermiş bol yayılmasından korkarak onları yok etmek
bol. Ardından uğurlu, tatlı bir yel
saldı, Odysseus da sevinç içinde açtı çarelerini düşünürler. Me-los'luları
rüzgâra büyük bir şölene çağırırlar, silahsız
gelecekleri şölende onları topluca
yelkeni.
öldürmektir amaçları. Ne var ki
Kalypso'nun başkaca da adı geçmez Kaphene Nymphaios'a işi haber verir,
destanda. Şimdi bakalım, tanrılardan Meloslular da kendi törelerine göre
uzak, denizle çevrili ıssız bir adada karılarını da şölene getirmek için izin
oturan ve Olym-pos'luları hor görmese isterler. Yerliler bunu kabul eder,
de, onlardan ayrı bir biçimde yaşayan, göçmenlerin karıları elbiselerinin altında
onlara baş kaldırmayı göz alan bu saklı kılıç, kama saklarlar, Kryassos'lular
tanrıça kim? Odysseia'ya yazdığımız kocalarına saldırınca, göçmenler silaha
önsözde (s. 31) bu soruya cevap davranıp hepsini öldürürler. Kryassos
vermeye çalıştık: Bilginler uzun şehrini yerle bir ettikten sonra Yeni
araştırmalardan sonra Kalypso'nun Kryassos diye bir şehir kurarlar,
Ogygie adasının Malta olduğu sonucuna Kaphene'yle Nymphaios birer tanrı gibi
vardılar. Malta müzesinde bizim saygı görür. Plutarkhos'un anlattığı bu
Anadolu kazılarından bol bol çıkan Ana masal besbelli ki Yunanlı göçmenlerin
Tanrıça heykelcikleri gibi geniş kalçalı Karia yerlilerine yaptıkları mezalimi
figü-rinler bulunmaktadır, Malta örtmek için uydurulmuştur.
adasına ise çok eski zamanlarda
Fenikelilerin ayak bastığı ve oraya Karkabos. Kuzey Yunanistan'da Trakya
Maleth, yani saklı liman, saklı koy adını ve Makedonya bölgelerinde hüküm
verdikleri anlaşılmıştır. Kalypso bu süren Trio-pas'ın oğlu. Triopas öyle
Maleth adının Yunanca çevirisi olsa zalim bir zorbaymış ki, Karkabos
gerek. Olympos tanrı dünyasından yurdunu kurtarmak için babasını
uzakta, başka bir tanrı düzenini öldürmek zorunda kalmış, sonra da
simgeleyen kadının egemen olduğu suçundan arınmak için kral Tros'un
anaerkil bir düzenin tanrıçası olan yanına, Troas bölgesine sığınmış. Troya
Kalypso, Kybele'nin, yani Anadolu'nun kralları ona toprak vermişler, o da
Ana Tanrıçasının bir benzeri, başka Zelela diye bir şehir kurmuş (Erdek'in
adla bir tıpkısı olmasın? Odysseus, güneyinde, bugünkü Sarıköy?), orada
serüvenleri sırasında İM kez yerleşmiş. Karkabos, Troya savaşında
• biri Kirke, öteki Kalypso - kadın eline Troyalılardan yana çarpışan
düşer, kurtulamaz onların etkisinden. Bu Pandaros'un atasıdır (Pandaros).
İM kadın tanrıça tipik Ana Tanrıça
nitelikleri taşır. Bunun ilerde daha Kassandra. Troya kralı Priamos'la karısı
belirgin biçimde aydınlanacağına Hekabe'nin kızı (Tab. 16). Kassandra,
güvenilebilir (Kirke). Troya-lı kral çiftinin, Hektor ve
Paris'ten sonra, en ilgi verici evladıdır.
Kapaneus. Thebai'ye karşı Yediler Bu genç kızın yürekler acısı bir kaderi,
seferine trajik bir kişiliği vardır. Geleceği görme
katılan Argos'lu önderlerden biri gücüyle yıkımları önlemeye çalışan, ama
(Amphiara-os, Adratos). Kapaneus, dev sözünü geçiremedigi için başına gelen
boylu, yaman bir adamdır, tanrılardan belalardan İM misli etkilenip üzülen
çekinmez, Thebai'ye saldırıda, şehri bilicinin dramını simgeler Kassandra;
ateşe vermek ister, ama Zeus tam bugünün anlayış ve deyimine göre uzağı
Kapaneus'un sura tırmanacağı anda onu gören bilinçli bir insanın dramını.
yıldırımıyla vurur ve öldürür. Karısı Efsaneler Kassandra'nın bu gücünü
Euadne, ölüsünün yandığı odun yığınına çeşitli yorumlarla anlatır. Birine göre,
atar kendini ve onunla birlikte yanar. Kassand-ra'yla ikiz kardeşi Helenos
Oğlu Sthenelos Tro-ya savaşına katılır. bebekken, Priamos'la Hekabe Thymbralı
Kaphene. Anadolu'nun Karia bölgesiyle Apollon şerefine, tanrının şehir
ilgili bir efsane. Kaphene, Karia şehri dışında bulunan tapınağında bir şenlik
Kryas-sos'lu bir kızmış, Melos adasından düzenlemişler ve tören sonunda ço-
gelen göçmenler Nymphaios adlı
önderlerinin kılavuzluğunda gelip
Karia'ya yerleşince, Kaphene
cuklannı tapınakta unutup gitmişler. rür. Kassandra o zamana kadar kız
Ertesi sabah almaya geldiklerinde oğlan kz kalmış, birçok talipleri çıktığı
korkunç bir manzarayla karşılaşmışlar: halde, evlenmemişti. Babası onu
Kassandra'yla Hele-nos beşiklerinde Othryoneus adlı bir Anadolulu yiğide
uyuyorlar, ama İM yılan çevrelerini verecekken, bu adamın savaşta
sarmış, gözlerini, kulaklarını yalıyordu. ölmesiyle Kassandra bekâr kalmıştı
Bu eylemle çocukların duyuları arınmış, (Othryoneus).
insanların göremediği, duyamadığı Kassandra'nın Agamemnon'un tutsağı
gerçeklerin algısına açılmış oluyordu. olarak Yunanistan'a geliş efsanesi
İkisi de kâhin olmuştu. tragedyaya konu olmuş ve Aiskhylos'a
Başka bir efsane Kassandra'nın en güçlü oyunlarından biri olan
biliciliğini şöyle açıklar: Tanrı Apollon "Agamemnon"u esinlemiştir. Kassandra
Priamos'un güzel kızına âşık olur, asıl bu dramla kendini büsbütün dile
kendini verirse ona bilici-lik yetisini getirmek fırsatını bulur: Mykene
armağan edeceğini söyler, Kas-sandra sarayında Agamemnon'un da, kendinin
kabul eder, ama tanrıdan yetiyi aldıktan de başına gelecekleri, Klytaimestra'nın
sonra kendini vermeye yanaşmaz. eliyle öldürüleceklerini açık açık görür,
Tanrı da öfkelenir, kızın ağzının içine haykırır, bağırır, dövünür, ama hiçbir
tükürür, böylece verdiği armağanın şeyi önleyemediği gibi, bu yıkımı da,
etkisiz kalmasını sağlar: Kassandra ölümü de önleyemez. Bunu anlayınca
geleceği görebilecek, gördüğünü de Apollon'un bağışladığı bilicilik hünerine
haykıracak, ama kimseyi söylediklerinin lanet okur.
doğruluğuna inandıramayacaktır.
Kassandra böylece Pythia ya da Sibylla Kassiepeia. Andromeda'nın anası
gibi tanrıyı içine alan, tanrı gücüyle Kassie-peia güzelliğiyle fazla övünen
dolarak kehanette bulunan bir sözcü bir kadınmış, Nereus kızları, ya da
olur, Helenos ise daha çok kuşların Hera'yla boy ölçüşecek olmuş.
uçuşuna ve dış işmarlara bakarak Tanrıçalar da Poseidon'dan öçlerini
geleceği haber veren bir yorumcudur. almasını istemişler. Deniz tanrı bir ejder
Her ikisi de talihsizdir. gön dermiş, Kassiepeia kızını bu ejdere
Kassandra Troya tarihinin bütün kurban el mek zorunda kalmış, tam
olaylarını önceden görmüş ve canavarın eline ge çecekken yiğit
söylemiştir: Paris, çocukken bırakıldığı Perseus kızı kurtarmış (Andro meda,
1da dağından dönünce, bu delikanlının Perseus).
hemen öldürülmesini istemiş, sonra Kassiepeia'nın yurdu üstünde
Yunanistan yolculuğu dönüşünde mitograflar arasında ayrılık vardır, kimi
Helena'yı getirdiği zaman, bu kadının Suriyeli, kimi Ai-thiopialı olduğunu
Troya'nın yıkımına yol açacağını, geri yazar. Efsanesinin güney Akdeniz
gönderilmesi gerektiğini bildirmiş. kıyılarıyla ilgili olduğu bellidir.
Priamos Hektor'un ölüsüyle
Akhilleus'un barakasından çıktığında, Kastalia. Delphoili bir genç kızın adı.
daha Troya'da kimse farkına varmadan Apollon tapmağının yanında tanrının
geldiğini o haber vermiş, şehrin yıkımına saldırısına uğrayınca kendini orda
yakın, tahta at surların önüne fışkıran bir kaynağın sularına atar.
dikildiğinde, Laokoon'un da yardımıyla Kaynak, tanrı Apollon'a adanmış ünlü
atın içeriye alınmasını önlemeye Kastalia pınarı olur.
çalışmıştı. Troya yağma edilirken
Kassandra'nın Athena tapınağına Kastor. Bkz. Dioskurlar.
sığındığını, orada küçük Aias'ın
saldırısına uğradığını anlatan bir Katreus. Minos'la Pasiphae'nin oğlu ve
efsane de vardır. Aias Kassandra'yı At-reus'un karısı, Agamemnon'la
sarıl-dığı tanrıça heykelinden çekip Menelaos'un anası olan Aerope'nin
uzaklaştırır, ama günah işlediği için babası (Tab. 15).
Akha'larca taşlanmaktan zor kurtarır
kendini fAias). Kassandra, Kaunos. Miletos şehrinin kurucusu
Agamemnon'a köle olarak verilir Mile tos'un oğlu, Byblis'in ikiz kardeşi.
sonunda, ama bununla bilici kızın asıl çilesi BylılM-dogadiy ilişkisi yüzünden
başlar. Agamemnon Priamos'un kızına Miletos'tan lürul unı-,. ve gidip
vurulur, onu kendine eş edip Karia'da Kaunos şehrini kut muş
Mykene'dekl s.ınıyın.a q ö t ü - (Byblis).
Kaunos şehrinin yıkıntıları bugün nar: Herakles, Erymanthos yaban
Köyceğiz Dalyanının önünde göz domuzum! avlarken Pholos'a konuk
alabildiğine bir sazlığın dibindedir. olmuş, at adam yigide pişmiş etler
ikram etmiş, kendisi de çiğ! et
Kekrops. Merkezi Atina olan Attika
yiyecekken, Herakles şarap istemiş,
bölgesinin efsanelik kralı (Tab. 24).
Pholos Dionysos'un Kentaur'lara
Doğrudan doğruya topraktan fışkırmış
armağan ettiğii bir testi şarabı
olduğu söylenen Kekrops, Attika'nın ilk
bulunduğunu, ama hepsinin malı olduğu
kralı sayılır, bir zamanlar "Akte" (kıyı)
için bunu açmaya cesaret edemedigini
diye anılan bölgeye onun adına
söylemiş, yiğidin ısrarı üzerine getirmiş
Kekropeia denmiş. Kekrops, Ag-
ve içmeye başlamışlar. Derken şarap
lauros'la evlenmiş ve Erysikhton
kokuşuna gelen at adamlar kocaman
(Erysikh-ton) diye bir oğlu ve
taşlar ve çam ağaçlarıyla Herakles'e
Erikhtonios efsanesinde rol oynayan üç
saldırmışlar. Yiğit hepsinin hakkından
kızı olmuş (Aglauros).
gelmiş ve onları kovalarken Kheiron'u
Kekrops'un gövdesi onun topraktan
da bir okuyla yaralamış. He rakles bu
doğmuş olduğunu şöyle belli edermiş:
yarayı iyi etmeye çalışmış,
üstü insan, altı yılan biçimindeymiş.
başaramamış, ölümsüz olan Kheiron o
Kekrops'un krallığı sırasında tanrılar
kadar acı çekiyormuş ki, ölmek istemiş,
yeryüzündeki şehirleri aralarında
ölümsüzlüğünü yüklenecek birini
paylaşmaya kalkışmışlar. Atina'ya
aramış. Prometheus bu işe razı olunca,
Poseidon ve Athena talip olmuşlar ve
Kheiron ölümsüzlüğü ona vererek ölmüş.
armağanlar yarışmasına girmişler,
Kentaur'lar üstüne çok revaç bulmuş,
yargıç olarak aldıkları Kekrops da Posei-
özellikle birçok ünlü kabartmalara konu
don'un akropol'ün üstünde yarattığı tuz
olmuş bir efsane de Kentaur'Iarla
gölünü begenmeyip zeytin ağacını diken
Lapith'ler arasındaki savaştır.
Athe-na'ya ödül verince, tanrı
Parthenon tapınağının büyük
öfkesinden Afrika'yı sular altında
heykeltıraş Phidias'ın elinden çıkma
bırakmış. metop ka-bartmalan işte bu savaşı
Kekrops barışsever, uygar bir kral canlandırır. Lapith'ler Thessalia'da
olarak anılır.- Şehir kurmasını, ölüleri oturan bir boydur. Bun-ların önderi
gömmesini, giderek yazı yazmasını da o Peirithoos Hippodameia ile
öğretmiş yurttaşlarına (Athena). evlenecekken, düğününe Kentaur'ları
Keleos. Demeter efsanesinde rol da çağırır, şarap içmeye alışık olmayan
oynayan efsanelik Eleusis kralı bu at adamlar düğün şöleninde sarhoş
(Demeter). olup gelini kaçırmaya kalkışırlar.
Lapith'lerle Kentaur'lar arasında
Kentauroi (Kentaur'lar). Kentaur'lar, korkunç bir boğuşma başlar. Sonunda
yani at adamlar yarı insan, yan hayvan Lapith'ler savaşı kazanır ve at adamları
bedenli yaratıklardır. Önden bakınca bölgeden kovarlar.
başları, göğüsleri ve kollan, kimi zaman Deianeira'yı kaçırmak isteyen, sonra
da ön bacakları insan gibidir, da ona Herakles'in ölümüne sebep
karınlarından arkası at biçimindedir. olacak iksiri veren at adam Nessos için
Yeleleri, kuyrukları vardır. Dağlarda, bkz. Nessos, Dei-aneira, Herakles.
ormanlarda yaşayan bu at adamlar çig
et yer, çokluk yabanıl ve azgındır. Kephalos. Kephalos'un kaynağı üstüne
Efsaneye göre, Kentauros (ya da anlatılan efsaneler birbirini pek
Kenta-ur'ların hepsi) Hera'nm bir tutmamaktadır: Kimine göre
görüntüsünü aşan Iksion'dan dogmadır Deukalion'un soyundandır, kimine göre
(İksion). Yalnız İM at adamın kaynağı Hermes'le Herse'nin yahut da Atina
başkadır: Kheiron, Kro-nos'Ia kralı Pandion'un oğludur.
Philyra'nın, Pholos ise Silenos'la bir En ünlü efsanesi Şafak tanrıça Eos
orman perisinin birleşmelerinden tarafından kaçırılmasıdır. Eos onu
doğmuştur (Kheiron A Pholos). Bu ikisi Suriye'ye götürür, orada sevişirler ve
öbürlerine benzemez, insansever, tanrıça Phaethon'u doğurur (Eos). Ama
konuksever, bilgili ve yararlıdırlar. Kephalos tanrıçanın yanında uzun zaman
Kentaur'lar Herakles efsanesinde kalmaz, ondan ayrılıp At-tika'ya gelir ve
rol oy- Prokris'le evlenir.

170
KfcK

Prokris'le evliliği de hadiseli geçer. ta, bu kavramın üç anlamda kullanıldığı


Kepha-los'la Prokrls çok göze çarpmaktadır.
sevişmektedirler, ama günün birinde Ker, ölüm anlamına gelen bir cins
Kephalos karısını denemek hevesine ismidir, kara, uğursuz ve belalı gibi
kapılır, evden gidiyormuş gibi yapıp sıfatlarla nitelenir ve "getirdi aklına
başka kılıkta karısının yanına sokulur ve ölümü", "kara ölümden tiksinir" gibi
onu parlak armağanlarla elde etmeye deyimlerde kullanılır. Kimi yerde has
çalışır. Prokris uzun zaman dayandıktan isim olup, ölümü simgeleyen tanrıça - ya
sonra, kanacak gibi olur, o sırada da tanrıçalar - için kullanılır (İl. XVIII,
Kephalos kendini tanıtır. Prokris 535 vd.):
öfkesinden dağa kaçar, Kephalos ardına
Aralarında Kavga, Boğuşma ve
düşer, sonunda barışırlar. Ama iş uğursuz
bununla bitmez: Bir gün Prokris Ölüm de vardı,
kocasından şüphe edecek olur: Ölüm kimini yakalıyordu yeni
Avlanırken bir Nympha'yı çağırdığı yaralanmış,
haberini kocasının uşağından alınca, diri,
gizlice onu izlemeye koyulur. Kephalos kimini yarasız, beresizyakalıyordu,
çalılıklar arasında çatırtılar duyunca, bir sürü ölüyü de çekiyordu
kargaşalıkta
hedefini şaşmaz bir okla Prokris'i vurur. ayaklarında
Prokris can çekişmektedir, ölmeden n, sırtında bir elbise vardı, erlerin
hatasını kabul eder. Kephalos kanıyla
Areopagos mahkemesinde yargılanır, kızıla boyalı.
suçlu görülüp sürülür. Kephalos arkadaşı
Burada Ker, Thanatos tanrının
Amphitryon'un yanına sığınır ve onun
dişisidir. Başka yerde Ker bir değil,
seferlerine, savaşlarına katılır
birçoktur (İl. XI, 338):
(Amphtryon).
... Gittiler kara Ölüm tanrıçalarının
Kepheus. (1) Arkadya kralı, peşi
Argonaut'lar
seferine katılır ve Herakles
sıra...
efsanesinde rol oynar. Kepheus Tıpkı Hesiodos gibi Homeros da ölümü
yönetimi kızı Sterope'ye bırakarak simgeleyen tanrıçaları insanın kader
Herakles'le birlikte Lakedaimon'a ipliğini büküp günün birinde kesen
karşı savaşa girişir. O sırada Sterope Moira'lar (Moira, Lat. Parça) gibi görür
Gor-go'nun kafasından kesilmiş bir kılla ve Ker'i, ister tekil, ister çoğul olarak
düşmanı püskürtmek gücünü elde eder. bir insanın, ya da bütün bir ulusun alın
Ama Kepheus ve oğulları savaşta ölürler. yazısı diye canlandırır: Akhilleus İM
ayrı kaderle karşı karşıyadır, birinden
(2) Aithiopia kralı Belos'un oğlu,
birini seçmek zorundadır. Kısa ömürlü
Kassiepei-a'nın kocası, Andromeda'nın
olup büyük bir ün kazanmayı seçer.
babası. Öldükten sonra yıldızlar arasına
Ölüriı yazgısı, ecel anlamına gelen bu
katılır (Androme-da).
Ker İM düşmanı simgeleyen birer
Ker-Keres. Hesiodos'un tanrıça gibi de çıkar karşımıza.
Theogonia'sında Ker bir ölüm Akhalarla Troyalılar arasın-daki savaşın
tanrıçasıdır, şöyle tanımlanır (Theog. en kızgın bir anındayız (İl. VIII, 70
211 vd.): vd.):

Gece üç ölüm tanrısı yarattı: Gökyüzünün tam ortasına gelince gün


KorkunçMoros, karaKerve bir altın terazi kurdu baba tanrı,
Thanatos'u Uyku 'yu ve sürü sürü birkefeye Troya 'lılarm kara ölümünü
Düş leri. Kimseyle yatmadan kendi kodu, bir kefeye Akha 'larm kara
başına yarattı onları karanlık Gece. ölümünü.
Ker, yani ecelin tartılması olayı asıl
Ne var ki, birkaç dize ötede, Keres, Hek-tor'la Akhilleus söz konusu olunca,
yani ölüm tanrıçalarından çoğul olarak dramatik bir nitelik kazanır (fi. XXII,
dem vurulur ve bunlar kader tanrıçaları 209 vd.):
Moira'larla bir tutulur.
Homeros destanlarında, özellikle ... Bir altın terazi kurdu baba tanrı
İlyada'da Ker, Keres kavramı sık sık acıklı ölümün iki tanrıçasını kodu
karşımıza çıkmak- kefelere,
biri Akhilleus 'unkiydi, biri at
sürücüsü
Hektor'un
ki, ortasından tuttu, kaldırdı
teraziyi,
İM KAMUS

ağır bastı Hektor'un kara günü, girmesini ve bir girenin bir daha dışarıya
kefe düştü, yuvarlandı Hades'e çıkmasını önlemektir.
dek.
Kerberos çokluk üç başlı - kimi
Ecel gelip çatınca, hiçbir tanrının anlatımda elli, ya da yüz kafalı - bir
Zeus'un bile elinden bir şey gelmez. köpek olarak gösterilir. Kuyruğu
Burada Apollon tanrı Hektor'u kocaman bir yılandır, sırtında kara
korumaktan vazgeçmek zorunda kalır, yılanlar dikilir. Bu korkunç hali ve
Hektor her eylemiyle yavaş yavaş Hades'in giriş kapısında zincirlerle bağlı
Ker'ine, yani eceline kavuşacaktır. olduğu yerden havlamalarıyla ölü ruhları
Homeros ve Hesiodos'tan sonraki dehşete düşürür. Vergilius'un "Aeneis"
klasik çağda Ker'ler kendilerine özgü destanında Ae-neas'ı yeraltına götüren
kişiliği yitirip Moira'larla karışır, kimi Sibylla Kerberos köpeğine uyuşturucu
zaman Erinys'lerden güzel şeyleri bozan, bir besi atar da öyle girebilirler içeriye
kirleten bir çeşit kötü kader diye söz (Aen. VI, 417 vd.). Kerberos'u yalnız
eder, onları böylece Harpya'lara Orpheus büyüleyip yumuşatabilmiştir
benzetir. Halk geleneğinde Ker'lerin (Orpheus).
ölülerin ruhlarıyla bir tutulduğu,
bunların kötülüğünden korunmak için Keroessa. Bizans'ın kurucusu Byzas'ın
onlara Anthesteria bayramlarında anası olan Keroessa, İo ile Zeus'un kızı
kurbanlar kesildiği görülür. sayılır. İo, "altın boynuz" diye anılan
Halic'i geçtikten sonra, oracıkta bir
Keramos. Atina'nın Kerameikos kız çocuk doğurmuş ve çocuğa boynuzla
mahallesine adını veren efsanelik kişi. ilgili (keras boynuz demek) bir isim
Dionysos'la Ari-adne'nin oğlu sayılan verilmiş. Bu Nympha'nın yetiştirdiği
Keramos, adından da anlaşıldığı gibi, Keroessa tanrı Poseidon'la sevişerek
çömlekçilik sanatının kurucusudur. Byzas'ı doğurmuş. Byzas kral olduktan
Nitekim Kerameikos mahallesi gibi, sonra Keroessa'nın başka bir oğlu
Anadolu'da adını taşıyan bütün bölgeler kardeşine ve Bizanslılara karşı savaş
(Ker-me körfezinde Keramos - bugün açmış (Byzas).
Ören - şehri ve körfezin kendisi)
Kcto. Adı, Yunanca büyük deniz
seramik sanatının merkezleridir.
yaratıkları için kullanılan (ketos balina
Kerberos. Hades'in köpeği Kerberos, demek) Keto, Ga-ia'nın, Pontos, yani
başka birkaç canavarla birlikte Toprağın Denizle birleşmesinden
Typhon'la Ekhid-na'dan dogmadır (Tab. doğmuştur (Tab. 6). Aynı anadan ve
6) der Hesiodos (The-og. 310 vd.): babadan olan kardeşi Phorkys'le
birleşerek önce Graia'ları ve
Ekhidna bir azgın canavar daha Gorgo'ları doğurur (Graia, Gorgo),
doğurmuş: Adı dile alınmaz Kerberos sonra, Hesiodos'a göre, bir de yılan
'u. Hades 'in o tunç sesli, elli başlı, o meydana getirir. '
aman vermez, yırtıcı köpeğini.
Khaos. Yunan mitograflarının hepsine
Odysseus ölüler ülkesine gittiğinde
göre, dünya var olmadan önce khaos
onunla doğrudan doğruya karşılaşmaz,
vardı. Khaos sözcüğü Yunanca açık, boş
ama Herak-les'in ruhu ona şöyle anlatır
olmak anlamına gelen "khainein" fiilinden
(Od. XI, 623 vd.):
türeme olsa gerek. Khaos'tan boşluk,
Bir ara buraya göndermişti beni o daha biçime girmemiş, varlığa
(yani kavuşmamış öğelerin karışımı anlaşıldığı
Eurystheus), aşağıdaki tanımlardan bellidir. Hesiodos
Kerberos köpeğini al getir, demişti, Theogonia'nın başında şöyle anlatır
aklınca bu onun bana yüklediği en güç Khaos'u (Theog. 116 vd.):
işti, ama ben köpeği alıp çıkarıverdim
Hades 'ten Khaos 'tu hepsinden önce varolan
dışarı, fiermeias 'la gök gözlü Atb ene sonra geniş göğüslü Gaia, Ana
bana Toprak, sürekli, sağlam tabanı bütün
kılavuzluk etmişti. ölümsüzlerin, onlar ki tepelerinde
otururlar karlı
Herakles'in on ikinci işi sayılan bu Olympos
başarısı efsanede eşsizdir (Herakles). 'un, ve yo!yol toprağın dibindeki
Kerberos ölüler ülkesinin bekçisidir, karanlık
görevi dirilerin içeriye Tartaros'la...
Khaos 'tan Erebos ve kara gece ... Gülümser Aphrodite de Kıbrıs 'a
doğdu, Gece'dense Esir ve
Günışığı doğdu, Erebos 'la sevişip gitti,
birleşmesinden. Paphos 'a
kutsal bir koru tüten sunaklar
Khaos'u ayrıntılarıyla anlatan bir vardıya, işte
başka şair de Ovidius'tur. "Değişimler" oraya,
adlı eseri şöyle başlar. (Met. I, 1 vd.; Üç Güzeller yıkadılar orada onu
çev. İ. Z. Eyuboglu): ve ovdular ölümsüz tanrıların
bedenini
Anlatmak istiyorum değişen parlatan
nesnelerin yeni biçimler alışım. yağlarla, güzelim rubalar giydirdiler,
Sizin işiniz bun/ar, yardım edin gözlere şenlik.
bana başladığım işte ey
tanrıla Tannça Thetis, oğlu Akhilleus'a yeni
r! Ulaştırın bu türkümü doğanın silahlar yaptırmak için Hephaistos'un
başlangıcından işliğine gittiğinde, tanrının Kharis diye
Günümüze değin, denizden, karadan karısıyla karşılaşır (İl. XVIII, 382),
bütün Hera da İda dağında Zeus'u uyutmayı
bunla aklına koyunca, Hypnos, yani Uyku
rı kuşatan gökyüzü var olmadan, tek
görün üm lüym üş tanrıya istediğini yapması için bir
evren içinde doğa, khaos deniyordu Kharit tanrıça vermeye ant içer (İl.
ona, kımıldamaz, biçimsiz, düzensiz XIV, 267). Bu Kharit'in adı
ağır bir Pasithea'dır.
yığın,
karmakarışıkmış içinde nesnelerin Kharon. Yeraltı ülkesinde ölülere
türlü Akheron ırmağını geçiren sandalcı.
türlü öğeleri. Kharon abus çeh reli, sert, kaba ve
Bundan sonra da öğelerin bir bir pinti bir ihtiyar olarak can landırılır.
ayrılmasıyla bir kosmogonia taslağı Ölü ruhlarına ırmağı geçirtmek İçin
yapar Ovidius. para alır, onun içindir ki ölülerin ağzın.)
bil obolos (metelik) konurdu. Para
Kharites (Kharit'lcr). Kharit'ler almazsa, Kharon ruhları kovar, taş
göze hoş olanı simgeleyen çatlasa yumuşa mazdı. Hele toprağa
tanrıçalardır, nitekim adları da gömülmeyen ruhların Hades
parlaklık, ışıltı, güzellik anlamına gelen bataklığını geçmeleri olanaksızdı,
"kharis" sözcüğüyle ilgilidir. Yunan onun içindir ki, ölülerin tek amacı
mythos'u-nun Üç Güzeli'ni şöyle topra{Ja kavuşmaktır. Gömülemeyen
tanımlar Hesiodos (Theog. 907 vd.): ruhların yüz yıl havalarda serseri
dolaştıkları, bu korkunç çileden sonra
Okeanos kızı Eurynome 'yle evlendi
Zeus, güzelliği görenleri büyüleyen kaderlerinin ne olacağı konusunda bir
uyum karara varıldığı söylenirdi. Bu inanç
tanrıçayla; destanda da, tragedyada da dramatik
üç kızı oldu ondan, Kharit'ler, Üç bazı kişilerin ele alınmasına yol
Güzeller: Aglaie, Euphrosyne ve açmıştır (Elpenor, Polyneikes).
sevimli Thalia. Kharon Herakles efsanesinde rol
Kharit'ler tanrıların da, insanların oynar: Sandalcı, yiğidi öte tarafa
da yüreğine neşe ve sevinç serpen geçirmek istemeyince, Herakles onu
tanrıçalardır. Musa'larla birlikte küregiyle döver, zorl.ı geçirtir kendini,
Olympos'ta otururlar, Apol-lon'un Kharon bu işe razı olduğu için bir yıl
alayına katılarak hora teperler, ezgi boyunca Hades'ten sürülür. Aene as
söylerler. Kharit'ler her çeşit sanat Kharon'a Sibylla'nın kendisine verdiği
işini esinleyen ve koruyan, insanda ve ve Proserpina'ya adanmış bir altın dalı
tanrıda yaratıcılık doğuran sunmakla katı yürekli sandalcıyı
tanrıçalardır. Harmonia'nın elbisesinin yumuşatmak yolunu bulur.
nakışlarını onlar yapmıştır (Kadmos, Yunan efsanesinde pek belirli bir rol
Harmoniaj. Athena'nm yanı başında oynamayan Kharon'un Roma'da Etrüsk
görünürler, Aphrodite'yle Eros'un ve etkisiyle önemli ve belirgin bir kişilik
kimi zaman da Dionysos'un alayına kazandığı; Etrüsk mezarlarında sık sık
katılırlar. rastlanan simgesi, bu ki sinin ölmekte
Aphrodite doğar doğmaz, olan insanı yeraltı ülkesine .il makla
Himeros'la birlikte onun ardına tam anlamıyla öldüren bir cin olduğu
koyuldukları gibi unu süsle mcde hep görülür.
görev başında gösteriliri*] (Od Vlll,
362vd.)ı
Kharon'un asıl rol oynadığı bir yapıt, şını kurban vermeyi yeg görür. Ve geçidi
Sam-satlı (Malatya bölgesinde) şöyle anlatır (Od. XI!, 234 vd.)-.
Lukianos'un "Öbür Dünyada
Böylece girdik dar boğaza içimizi çeke
Konuşmalar"dır. Hermes'in çeke, Skylla biryanımızda,
kılavuzluğunda yeraltına inen birçok tanrısalKhraybdis
ölüler - ve aralarında filozoflar - biryanımızda.
Kharon'la ve kendi kendileriyle Ne korkunçtur bu canavar yutarken
konuşurlar, ölümden sonra her türlü denizin
varlığın boş olduğu sonucuna varırlar. acı
sularını, kustuğu zaman da kaynayıp
Kharybdis. Efsaneye göre, Sicilya'yı gümbürder
İtalya'dan ayıran Messina Boğazında koca engin
Khary-bdis'le Skylla diye iki canavar ateşin üstünde dopdolu bir kazan gibi
vardır. Odysse-us'un serüvenlerinde çok köpükler yükselir iki kayanın
önemli bir rol oynayan bu canavarların
doruklarına
kada
ünü atasözlerine ve deyimlere geçecek r, sonra doruklardan aşağı yuvarlanır
kadar yaygın olmuştur, nitekim Batı bu
dillerinde "Kharybdis'ten Skylla'ya köpükler.
düşmek" diye bir söz vardır, yağmurdan Bir daha yutunca acı sularını denizin,
kaçarken doluya tutulmak anlamına dibi görünür anaforların içinde.
gelir. Sarsılır gümbürtüyle çevresinde
kayalar, dipteki masmavi kumlar
Odysseia destanından önce
fırlar dışarı.
Kharybdis'in adı Herakles efsanesiyle
ilgili olarak geçer: Kharybdis, Gaia ile Odysseus bütün arkadaşlarını
Poseidon'un birleşmesinden dogma yitirdikten sonra, batan gemisinin
ölümlü bir yaratıkmış. Çok obur-muş, ne yelken direğini omurgaya bir kayışla
yese doymazmış. Herakles Geryone- bağlayarak, üstüne oturur ve
us'tan çaldığı sürülerle önünden Kharybdis'in önünden bir daha geçer,
geçerken Kharybdis hayvanlara bu kez sözü geçen incir ağacına
saldırmış ve hepsini yemiş. Buna tırmanır, anaforun salını yutup yeniden
öfkelenen Zeus. Kharybdis'in üstüne su yüzüne çıkmasını bekler. Sal birkaç
yıldırımını salarak onu denizin dibine saat sonra meydana çıkınca, kendini
atmış. Kharybdis bundan böyle bir deniz bırakıp tam üstüne düşer. Böylece
canavarı olmuş. korkunç tehlikeyi atlatır, ellerini kürek
Büyücü Kirke Odysseus'la arkadaşlarını gibi kullanarak oradan uzaklaşır.
adasından yola çıkardığı zaman, yolda Homeros'un akıllara durgunluk
karşılaşacağı bütün güçlükleri kendisine verecek bir dakiklik ve canlılıkla anlattığı
bir bir sayar. Atlatılması gereken en Kharybdis belki Messina boğazında
büyük bela Skylla ile Kharybdis bulunan zamanla efsaneleşmiş bir akıntı
kayalarının arasından geçmektir. ve anafordur.
Skylla'yi anlattıktan sonra (Skylla),
Kharybdis'i şöyle tanımlar (Od. XII, 101 Kheiron. Kronos'la Philyra'nın oğlu
vd.): Kheî-ron at adamların en iyisi, en ünlüsü,
en bilginidir. Adı "Kheir", yani "el"den
Göreceksin, Odysseus, daha alçak gelir, gerçekten de eli her şeye
öbür yatkındır. Bir doğa adamı olan Kheiron
kapa (yani doğadan aldığı derslerle en büyük
Kharybdis), çok yakınlar birbirine bu
yiğitleri yetiştirmiştir. Asklepios, İason,
kayalar, vurursun birinden öbürüne bir
okla, bîr incir ağacı var üstünde, giderek tanrı Apollon bile ondan ders
yaprak dolu, almışlardır. Ama Kheiron'un en ünlü
kocaman, öğrencisi Akhilleus'tur (Akhilleus).
tanrısal Kharybdis sömürür, yutar Kheiron'un, Akhil-leus'un babası
kara Peleus'la özel bir ilişkisi vardır, onu her
sulan ağacın fırsatta korur, destekler: Akastos'un
altından. Üç kez kusar günde ve çeker sarayında başına gelen serüvenden
içine sömürür kurtarmış (Akastos), deniz tanrıçası
üç kez, Thetis'le evlenmesini salık vermiş,
suları yuttuğu stra varayım deme
oraya düğünde Peleus'a hedefini şaşmaz bir
sakın, kargı armağan etmiştir (Peleus, Thetis).
yeri sarsan tanrı bile seni yıkımdan Thetis kocasını bırakıp denize dönünce,
kurtaramaz. Peleus oğlu Akhilleus'u Kheiron'a
emanet eder (Akhilleus). Kheiron
Odysseus Kharybdis'in önünden geçip
öjjrenı İ
büsbütün yok olmaktansa, Skylla'ya altı
arkada-
ni dillere destan olacak biçimde bir uygunluk yoktur anlattıklarında,
yetiştirir: Ona avlanmayı ve savaşmayı Plinius'a göre, "mons Chimaera"
öğrettiği gibi, müzik, ahlak ve hekimlik Phaselis'e yakındır, Skylax'ın açıklaması
dersleri de verir. Akhilleus'un üstün gerçeğe daha uygundur: "Dionysias
yeteneklerini, Tesalya'nın Pelion dağı adası, Siderus limanı ve burnu; bunun
eteklerindeki mağarada hocası üstünde, dağda Hephaistos mabedi ve
Kheiron'la geçirdiği eğitim yıllarına topraktan kendiliğinden fışkıran büyük
borçludur. alev bulunmaktadır ki, hiçbir zaman
Kherion'un ölümü Herakles'in sönmemektedir". Her iki yazar da doğal
elinden olur. Kronos, deniz perisi ateşin fışkırdığı yerde Hephaistos'a bir
Philyra'yla birleşmek için bir at biçimine tapınak bulunduğunu söylemektedirler.
girmiş derlerdi, Khei-ron'un da at adam Gerçekten de bugün orada yapı
olarak dogması ondan-mış. Ne var ki kalıntıları ve Hıristiyanlık çağına kadar
uzanan bir tapınak yeri olduğunu
tanrı oğlu olduğundan ölüm-süzmüş.
gösteren yazıtlar bulunmaktadır.
Herakles kendisine saldıran at
adamları püskürtünce oklarından biri
Khrysaor. Khrysaor, Gorgo'lardan
Khei-ron'un etine saplanmış. Yarasının
Medu-sa'nın oğlu sayılır (Tab. 6).
iyileşmeyeceğini anlayan Kheiron da
Doğumunu şöyle anlatır Hesiodos
ölümsüzlüğü Prometheus'la değişerek
(Theog. 280 vd.):
ölmeyi yeğ görmüş (Kentauroi).
Perseus kestiği zaman kafasını
Khimaira. İkisi de yeraltı yaratıktan Khrysaor'la Pegasos çıkıverdi
olan Typhon'la Ekhidna'nın kanından. Biri deniz kıyısında
birleşmesinden Khimaira diye bir doğduğu için, öteki elinde altın kılıç
canavar doğar. Hesiodos onu şöyle tuttuğu için almışlardı Pegasos 'la
anlatır (Theog. 318 vd.): Khrysaor adlarını
Khimaira 'yı da doğurdu Ekhidna, Khrysaor, Okeanos kızı Kallirhoe ile
söndürülmez ateşi üfleyen Khimaira evlenir ve Geryoneus'u üretir.
'yi, korkunç ve büyük, hızlı ve güçlü, Kallirhoe'den Ekhkl na da doğar
biryerine, üç kafalı Khimaira 'yi: Biri (Ekhidna).
azgın bakışlı aslan kafası, öteki keçi,
öteki yılan, ejderha kafası Pegasos Khryscis. Troya savaşı bir kadın
hakkından geldi bu Khimaira 'mn yüzünden çıkmıştır. Bu savaşta kadınlar
koca yiğit Bellerophontes le birlikte. önemli bir rol oynar. Hele ikisi,
Homeros aşağı yukarı Hesiodos gibi Helene'nin kaçırılmasından çok sonraki
tanımladığı Khimaira'yı Bellerophontes olayları canlandıran İlyada'da
efsanesine bağlar (Bellerophontes). Helene'den de daha büyük bir yer
Homeros'la Hesio-dos'ta sözü tutarlar: Bunlar Khryseis'le Briseis'tir.
geçmeyen bir anlatıma göre, Destan bir korku sahnesiyle açılır:
Bellerophontes Khimaira'ya saldırmak Akha ordusu salgından kırılmaktadır.
için Pegasos atma binmekle kalmamış, Neden? Akha-lar Troya'yı kuşattıktan
kargısının ucuna (ya da kullandığı sonra yıllarca beklerler güçlü kentin
oklara) kurşun koymuş, canavarın surları önünde: Troya düşmez de
ağızlarından fışkıran ateşle eriyen düşmez. Bu sırada, Akhilleus başta
kurşunlar etini dağlayıp yakmış, korkunç olmak üzere, saldırgan Akhalar
ejderha da böylece can vermiş. çapulculuk seferlerine girişerek talan
etmeye uğraşırlar zengin Anadolu
Khimaira'mn bulunduğu yer Lykia'da
şehirlerini. Altın, tunç, demir, değerli
Olym-pos (bugün Çıralı) kentinin
silahlar almakla kalmazlar, yağma
arkasındaki Ya-nartaş diye gösterilir.
ettikleri şehirlerden seçkin kızlar,
Burada ilkçağda olduğu gibi bugün de
kadınlar da kaçırırlar. Yığın yığın mallar,
dağdan doğal gazlar fışkırır ve bunlar
sürü sürü'tut-saklar ortaya konup Akha
kendiliğinden ya da bir kibritle
yiğitleri arasında bölüşülür. En büyük
tutuşturulup hiç durmadan yanar. Öyle
pay her zaman krallar kralı
ki dağda yer yer yanan ateş denizden
Agamemnon'a gider. Troas bölgesine
bile gözüküp gemici lere kılavuz
yaptığı bir çıkarmada Akhilleus Khryse
olurmuş. İlkçağ yazarları da Khimalra
kentinin Apollon rahibi Kryses'in kızı
ateşini bilir, ne var ki yeri üstünde
Khryseisi tutsak olarak almış,
getirmiştir. Onu barakasında karisi gibi
kullanır, giderek sever, ni
kâhlı karısı Klytaimestra'dan üstün ne de gökten toprağa döndüğü
tutar onu. Ne var ki günün birinde vakit. Öylece seri/i durur bir
Khryses zengin kurtulmalıklarla kızını uğursuz gece bu zavallı
geri almaya gelir, yalvarır, yakarır, Akha ölümlülerin üstünde.
önderleri kızı geri vermek isterler,
yalnız Agamemnon karşı koyar bu isteğe Kimmer'lerin nerede oturduğu, güneş
ve Khryses'i sert sözlerle kovar. Bunun görmeyen bu ülkeyi batıya mı, kuzeye mi
üzerine rahip Apollon tanrıya yakarır yerleştirmek gerektiği mythos yazarları
ve tanrı Khryses'in öcünü alır (İl. I, 43 arasında tartışma konusu olmuştur.
vd.) (Apollon). Kimmer'ler diye bir ulusun varlığı ilkin
Homeros'un Odyssei-a'sında geçtiğine
Kikon'lar. Odysseus'un dönüş göre, onları bizim dünya haritamıza
yolculuğun-da,ilk uğrağı Kikon'lar adlı yerleştirmek için Homeros'un dünya
bir boyun oturduğu İsmaros kentidir, haritasını göz önüne getirmeli. Odys-
Bu Trakya şehri bugünkü Dedeagaç olsa seia'nın önsözünde belirtildiği gibi (s. 22
gerek. Orayı Akhalar bir iyice talan vd.) Odysseia'ya göre dünya - ki o
ederler. Neden? Kikon'lar Troyalı-ların zaman tanınan dünya yalnız Akdeniz
savaş ortağı olduklarından mı, yoksa dünyasıydı - yuvarlak bir disk
giderayak bolca mal edinmek için mi? Bu biçimindedir, bu diski Okeanos ırmağı
serüvenini anlatan Odysseus nedenini çepeçevre sarar. Güneş bu ırmakta
söylemez, ama oradan yedi külçe altın, batar - buraya batı denir -, gene
bir gümüş tas, on iki sağrak dolusu da ırmağın karşı tarafında doğar - oraya
ismaros şarabı alır. Bir tasına yirmi tas doğu denir -. Kimmer'ler de Okeanos'un
su katılıp içilen bu bal gibi şarapla ileride ötesinde kuzeybatıya rastlayan bir
Kyklops Polyphemos'u sarhoş edecektir bölgede düşünülmelidir. Güneş
Odysseus. Bu işleri yaptıktan sonra görmediği için karanlık sayılan bu ülkenin
arkadaşlarının çabuk gemilere karanlığın ta kendisi olan ölüler ülkesiyle
dönmelerini buyurur, ama onlar şarap ilgili görülmesi doğaldır.
içip, yemek yemekle oyalandıklarından Homeros'tan sonraki efsane ve
dağlardan inen atlı Kikon'ların görüşlerde Kimmer'lerin, Kelt ya da
saldırısına uğrarlar. Savaş, dövüş, gene İskit boylarının ataları oldukları ileri
de ucuz kurtulurlar: Altı ölü verip sürülür. Roma dünyasında ise ölüler
kaçarlar (Od. IX, 38-61). ülkesine girişin güney İtalya şehri
Cumae'den olduğu sanılırdı. Bu görüşü
Kiliks. Agenor'un oğlu, Europe,
Ver-gilius'un "Aeneis" destanında
Kadmos, Thasos ve Poiniks'in kardeşi
buluruz. Başka efsanelerde Kimmer'lerin
(Tab. 10). Kardeşleriyle birlikte
yeraltında galerilerde oturdukları
kaçırılan Europe'yi aramaya gider,
anlatılır; burada belki batı Avrupa'da
bulamayınca Kilikya bölgesine yerleşir ve
maden işleten ve Akdeniz'den gelme
buraya adını verir. Bir efsaneye göre
kervanlara bakırla tunç satan uluslar
Kiliks, Europe'nin Zeus'tan olan oğlu
söz konusudur. Tarihsel çağlarda (İ. Ö.
Sarpe-don'la birlikte komşu Lykia'ya
VII. yüzyıl) Kimmer'lerin Anadolu'ya
saldırır, zafer kazanır ve Sarpedon'a bu
saldırıp Phrygia başkenti Gordion'ü
bölgenin krallığını verir (Sarpedon).
yıktıkları bilinir.
Kimmerioi (Kimmer'ler).
Kimmer'ler Kinyras. Kıbrıs kralı Kinyras'ın adı
Odysseia'da adı geçen efsanelik bir İlyada'da geçer: Troya savaşına
ulustur. Odysseus ölüler ülkesine katılması için Agamemnon ona
Kimmer'lerin oradan iner ve burayı Odysseus'la birlikte Talthybi-os'u
şöyle tanımlar (Od. XI, 14 vd.): göndermiş, Kinyras da elli gemi
yollamaya söz vermiş, ama Akhaları
Güneş batarken ve kararırken aldatmış: Bir gerçek gemi donatmış,
tekmilyollar vardık sınırlarına deri kırk dokuz tane de topraktan tekne
nakışlı Okeanos 'un, oradadır
Kimmer'lerin ülkesi ve kenti, oldum yaptırıp, hepsini denize indirmiş, kırk
olası bol sisle ve bulutlarla örtülü, dokuzu batmış, yalnız bir gemi
parlak güneş onları ışınlarıyla varabilmiş Aulis'e. Ama böylece Kinyras
göremez sözünü tuttu sayılmış.
hiçbirvak Kinyras Kıbrıs adasının yerlisi değildir:
it, ne yükseldiği vakit yıldızlı göğe,
Suriye'nin Byblos kentinden gelmedir.
Kendi ve

176
oğlu Adonis'le ilgili efsanelerin Fenike Gide gide Akile adasına nardık
kaynaklı oluşundan da bu çıkmaktadır. sonunda, orada Kirke otururdu,
Kinyras Kıbrıs'a gelince Paphos kentini güzelbelikli, insan sesli korkunç
tanrıça...
kurmuş, Kıbrıs kralı Pygmalion'un kızını
almış ve Ado-nis'ten başka bir oğluyla üç Odysseus arkadaşlanna besi sağlamak
kızı olmuş. Tanrıça Aphrodite'nin için ava gider, çıktığı tepeden Kirke'nin
öfkesini üzerlerine çeken bu kızlar kon.agını görür uzakta, dumanı
birer yosma olmuşlar: Kıbrıs'a gelen, tütmektedir sık çalılı gın, ormanın
giden yabancılara verirlermiş ötesinde. Korka korka birkaç arkadaşını
kendilerini. Sonunda da Mısır'a gönderir oraya. Başlarında Eury-lokhos
göçmüşler. vardır (Od. X, 210 vd.).
Kinyras efsanesinin en ilginç yönü, Odysseus'un arkadaşları dışanya
onun kızı Myrrha'ya (ya da Smyrna) olan çağırırlar Kirke'yi, oysa tanrıça onları
dogadışı aşkıdır. Bu aşktan Adonis doğar içeri alır, yalnız Eurylokhos kuşkulanıp
(Adonis). Efsanenin başka bir dalında dışarda kalır. Sonra da olan olur
Kinyras tanrıça Aphrodite'nin saydığı ve Odysseus'un arkadaşlarına: Kirke'nin
sevdiği bir kral olarak gösterilir. onları domuza dönüştürmesini şöyle
Kıbrıs'ta bu tanrıçanın kültünü kurmakla anlatır Homeros (Od. X, 232 vd.):
kalmamış, usta bir bilici ve müzikçi » Tanrıça onları içeride tahtlara,
olarak adaya sanatları ve uygarlığı da iskemlelere
getirmiş. Fenike'den gelme "kinnor" adlı oturtt
bir sazla (Kinyras adı oradan u, peynir, sarı bal ve arpa unu
türemeymiş) tanrı Apol-lon'la yarışmaya ezdiPramno;
girmiş ve Marsyas gibi tanrının gazabına şarabimi ı.
uğramış.
sağrağa korkunç ilaçlar karıştırdı
büsbütün unutsunlar diye baba
Kinyras Kıbrıs adasında bakır toprağını. Verdi onlara bu içkiyi,
madenlerini ortaya çıkaran, tunç onlarda hemen
işlemeciliğini kuran ve adaya ilkçağdaki d
zenginliğini kazandıran kral olarak ikiller, onlar diker dikmez içkiyi,
geçinir. Aphrodite onu sevdiği için Kirke hepsine
uzun ömürlülük bağışlamış, Kinyras da değneğiyle vurdu
ve kapattı yoldaşlarımı domuz ağılma.
160 yaşma kadar yaşamış.
Şimdi onlar tıpkı domuza
Kirke. Büyücü tanrıça Kirke tıpkı benzemişlerdl başları ve sesleri,
kılları vegövdeleriyle, ama akıl var dı
Kalypso gibi Odysseus'un gene içlerinde eskisi gibi. Ağlar, sızlar
serüvenlerinde başlıca rol oynayan halde onları kapadı oraya, attı
kişilerdendir. Güneş tanrı Helios'la önlerine kayın kozalağı, palamut,
Okeanos kızı Perseis'ten dogmadır kızılcık yemişi,
denir kimi efsanelerde, kimine göre de
hep yediği şeylerdi bunlaryerde
Hekate'nin kızıdır ve büyücülüğü ondan
almıştır. Kirke yalnız Odysseia'da değil, sürünen
Argonaut'lar destanında da söz konusu domuzların.
olur, Kolkhis kralı Aie-tes'in ve Giritli Tanrı Hermes Odysseus'un yardımına
Minos'un karısı Pasiphae'nin kız koşar; büyücü Kirke'yi nasıl alt edeceğini
kardeşidir (Tab. 8). Efsaneler Kirke'nin söyler ona: Kirke ona zehirli şarabı
Aiaie adasında oturduğunu belirtirler. içirecegi anda, içine tanrının onun için
Bu adanın nerede olduğu az çok belli, kopardığı "malü" diye sihirli bir bitkiyi
çünkü bugün de italya'nın Sardunya atacak ve kılıcıyla saldırıp tanrıçayı alt
karşısındaki Etru-ria kıyılarında Capo edecek, kendisine ve arkadaşları na bir
Circeo diye anılan bir yer var, ama bu kötülük yapmayacağına ant içirecektir.
bir ada değil, bir burundur. "Aia", "gaia" Öyle olur, Kirke Odysseus'un gücü
yani toprak anlamına geldiğine göre, karşısın de şaşakalır, güzelliğine,
efsanenin bu konuda bu kadarcık erkekliğine vurulur ve onu yatağına
yanılması doğaldır. aldıktan sonra, yoldaşlarım da insan
Aiolos'un adasından kovulduktan, kılığına sokar. Odysseus böylece Kir
yamyam Laistrygonlara epey kurban ke'nin konağında bir yıl kalır, yiyip içip
verdikten sonra Odysseus'aı kayli sürmekte, Kirke de tıpkı Kalypso
arkadaşları Kirke'nin Aiaie adasına gibi onu kendine koca etmek hevesiyle
varırlar( İd X, L35 vd.): yanıp tulu. maktadır. Ne var ki
Odysseus'un arkadaşları onu uyarırlar,
yurda dönmek gerektiğini hatırlatırlar
ona. Kirke razı olur, ama önce ölü
ler ülkesine gidip Teiresias'ın ruhuna tirdiği için, tarih alanı ona ayrılmış,
danışmasının gerektiğini bildirir. Bundan tarih yazarlarını esinleyen peri
sonra Odysseus'un Hades yolculuğu sayılmıştır. Sağ elinde boru, ya da gitar
anlatılır (Od. X, 307'den XI sonuna bulunur, kahramanlıkları dile getirir
dek). Dönüşte Odys-seus gene Aiaie bunlarla; kimi resimlerde elinde bir
adasına uğrar, bu kez, Kirke ona klepsydra, yani su saati vardır, olayların
ilerdeki yolculuğun nasıl düzenlenmesi akışını ölçmeyi simgeler.
gerektiğini, Seirenlerden, Skylla ve
Khary-bdis'ten nasıl korunabileceğini Kleobis. Arabayı çekecek ineklerin
bildirir. Kirke' nin sözleri tıpatıp doğru olmadığı bir günde, Argos'taki Hera
çıkar ve Odysseus sonunda selameti tapınağı rahibesi olan anneleri
büyücü tanrıçanın öğütlerine borçlu Kydippe'nin arabasını, 45 menzil
olur. uzaktaki tapınağa kadar, Kleobis'le
Biton götürdüler. Kydippe, tanrıçadan,
Kirke'nin kimliği ve nitelikleri üstünde oğullarına, insanlar için en iyi şeyi
bilginler çok durmuş, düşünmüştür. bağışlamasını diledi. Hera da bu dileği
Kirke'nin yeri, yurdu besbelli ki yerine getirerek İM oğlanı uyuttu,
İtalya'dadır, bugün Ca-po Circeo'nun öylece öldüler. Argoslular İM kardeşin
bulunduğu bölgede Roma çağlarında heykelini Delphoi'ye adadılar.
Feronia adlı tanrıçaya tapıldığı görülür.
Bu öykü Herodotos'un Tarihinde (I,
Bu tanrıçanın "feri" yani vahşi hayvan
31) anlatılmıştır. Atinalı Solon
sözcüğünden türeme adı, vahşi
zenginler zengini kral Kroisos'a konuk
hayvanları dizgine alan tanrıça anlamını
gidince, Kroisos ona bu dünyada en
taşır. Bu Feronia ile Kirke arasında
mutlu insanın kim olduğunu sorar. Solon
bağlantı kurmamak olanaksız. Bölgenin
ilk olarak yurdu için can veren Tel-lus'u
Etruria yani Anadolu'dan gelme
saydıktan sonra ikinci örnek olarak da
Etrüsklerin yerleştiği yer olduğu da akla
Kleobis'le Biton'u gösterir.
getirilirse, Kirke'nin, daha sonra da
Fero-nia'nın Anadolu'nun Ana Klotho. Zeus'le Themis'in kızları olan
Tanrıçası Kybele ile ilişkisi göze çarpar. kader tanrıçaları Moira'ların biri. Adı
Kirke-Feronia, Arte-mis-Kybele gibi bükmek, dokumak anlamına gelen Klotho
doğaya hâkim, hayvanları evcilleştirip hayat ipliğini büken tanrıça sayılırdı
arabasına koşan tanrısal varlığı simgeler. (Moira 'lar).
Bu tanrıça dişidir, dişilik, doğurganlık
ve bereket kavramını erkeği Klymene. Okeanos'la Tethys'in kızı.
boyunduruğa almak, büyülemek, Bir kaynağa göre İapetos'la evlenip
herhangi bir hayvan haline getirmekle Atlas, Pro-metheus, Epimetheusve
açığa vurur. Motifleri Ana Tanrıça Menoithios'un anası olmuştur (Tab. 3).
kültünün özelliklerini andıran Kirke Klytaimestra. Adı Klytaimestra
efsanesi Odysseia'da sözü geçen başka ya da
temalarda olduğu gibi peri masalı, Klytaimnestra olarak geçer.
çeşnisi de taşır. Bütün bu öğeler Ana Tyndareos'la Le-da'nın kızıdır. Leda
Tannça'nın kişiliği ve yaygınlı-ğı tam bir kuğu kuşu haline girmiş tanrı Zeus'la
aydınlığa kavuşacağı zaman gereğince birleştikten sonra, İM yumurta
değerlendirilebilecektir. doğurmuş derler, birinden Helena ile
Odysseia'dan sonraki efsanelere göre Polyde-ukes, öbüründen Klytaimestra ile
Kirke'nin Odysseus'tan birçok çocukları Kastor çıkmış, Helena ile Polydeukes
olur, biri Telegonos, öteki de Zeus'un dölleri, Klyaimestra ile Kastor
Latinos'tur derler. Te-legonos'un ölümlü Tyndareos'un çocuklarıymış
İtalya'da TuSculum şehrini kurduğu, (Tab. 12).
Latinos'un da Latinlerin atası sayıldığı Klytaimestra mythos'ta Helena kadar
hesaba katılırsa, Kirke-Odysseus eşsiz bir rol oynar, suç işleyen, adam
macerasının İtalya efsanesince ne öldüren, kötüye varan yolların hepsini
kadar benimsendiği görülür. deneyen kadın olarak yazarları
sonsuzca esinleyen bir tip niteliğini
Kleio. Adı, kutlamak, övmek anlamına kazanmıştır. Benliğinde zıt duyguların
gelen "kleio" fiilinden türemiş olan Kleio çarpıştığı öbür trajik kişiler gibi
(ya da Klio) Musalann biridir. İnsanların Klytaimestra' nın da destanda pek adı
unutulmaması gereken ünlü, şanlı geçmez, sözü edilse de işlediği suçlann
eylemlerini dile ge- asıl etkeni olarak gösterilmez,
Klytaimestra aşığı Aigisthos'un elinde

178
bir araçtır. Ancak tragedya İledir ki, Ama Klytaimestra'nın kocasına olan
Klytai-mestra özgür bir kişilik kazanır ve asıl hıncı kadın yüzünden değildir. Onu
dramı daha derin, içindeki karşıt koca, az daha evlat katili yapan kızı
duyguların çarpışması daha karmaşık İphigeneia'nm kurban edilmesidir. Bunu
olduğundan Aigisthos-Klytai-mestra Agamemnon'a bir türlü affedemez. Bu
ikiliğinde baş rolü alır. Tragedya yüzden duyduğu kini öbür çocuklarına
yazarlarından Aiskhylos da, Sophokles da bulaştırır: Elektra'dan, Orestes'ten
de, Eu-ripides de Klytaimestra tipini nefret eder. Elektra anasıyla sert
kendi görüşlerine göre sonuna kadar tartışmalarından Klytaimestra'nın ileri
işlemekten geri kalmamışlardır. Öyle ki sürdüğü bu İphigeneia olayının, aslında
Klytaimestra nicelik ve nitelik suçluluğunu örtmek için bir bahane
bakımından da efsanenin en göze olduğunu yüzüne vurur. Gerçekten de
çarpan kişilerinden biri olarak tragedyanın sahneye koyduğu
karşımıza çıkar, yani rol oynadığı Klytaimestra yüreğinde en ufak bir
tragedyalar hem çok, hem de bu analık duygusu olmayan bir kadındır,
tragedyalarda oynadığı rol biricik ve Ores-tes'e anana kıyma diye yalvarır,
eşsizdir. Bütün bu tragedyaları bir bir ama onun öldüğü haberini alınca
ele alamayacağımıza göre, hepsinin tanrılara şükran adakları adayacak
birden esinlediği Klytaimestra tipini kadar sevinir.
özetlemeye çalışalım.
Tragedyaların bazıları Agamemnon'un
Klytaimestra'nın içinde başlıca yeri öldürülmesinde Klytaimestra'yı asıl fail
tutan duygu, ça§daş bir görüşle olarak gösterir, kiminde de Mykene'de
nitelenecek olursa, kıskançlık diye yalnız kaldığı için Aigisthos'un
adlandırılmalıdır. Klytaimestra ömrünün zorlamasına dayanamayıp kendini veren
başından sonuna kadar kıskançlıkla ve âşığının elinde bir araç gibi kullanılan
kıvranmış durmuş, onu suça iten duygu bir zavallı kadın pozundadır.
da bu kıskançlık olmuştur. Helena'nın Klytaimestra'nın ilginç ve karmaşık
ikizi olmakla başlar bu kompleks; gerçi tipinin tamam bir portresini okumak için
Agamemnon'la evlenmeden Aiskhylos'un "Agamemnon",
Klytaimestra'yı bazı efsaneler Tan- Sophokles'in "Elektra", Eu-ripides'in
talos'la evli gösterir, bu Tantalos "Elektra" ve "Orestes" tragedyala-rını
Thyestes'in oğludur (Tab. 15). okumak gerekir.
Agamemnon bu Tanta-loş'u da,
çocuklarını da öldürür, Klytaimestra'nın Kodros. Poseidon'un soyundan olan
kardeşleri Dioskur'ların saldırısına efsa-nelik Atina kralı. Krallığı sırasında
uğrayınca Klytaimestra ile evlenmek Atina Pe-loponez'lilerin saldırısına
zorunda kalır. Uğursuzlukla başlayan bu uğramış, Delphoi kehaneti de
evlenme sonsuz bir kin ve suç zincirinin Peloponezliler Atina kralını öldü-
birinci halkasıdır. Agamemnon'la rürlerse zafer kazanacaklarını bildirmiş.
Klytaimestra mythos'ta geçi-nemeyen, Bunu haber alınca Kodros hayatını
birbirini sevmeyen çiftin ta kendisidir. yurduna feda etmeye karar vermiş ve
İlyada'da bile krallar kralı tutsağı dilenci kılığına girerek şehirden dışarı
Khryse-is'i meşru karısı Klytaimestra ile çıkmış. İki düşmanla karşılaşmış ve
bir tutmak cüretini gösterir (İl. 1,112 onlarla kavgaya tutuşmuş, birini
vd.): öldürmüş, öbürünün eliyle de vurulup
ölmüş. Atinalılar işin farkına vararak
Doğrusunu isterseniz, asıl karım ölüsünü Pelo-ponezlilerden istemişler.
Klytaimestra 'dan üstün o kız, ondan Onlar da kralı öldürdüklerini anlayarak
aşağı değil yapısı, boyu boşu, aklı, saldırıdan vazgeçmişler.
fikri yerinde, üstelik ev kadını.
Kodros'un mezarı tarihsel çağlarda
Khryseis'ten daha güçlü bir kuma da Atina kapılarının birinin önünde
çıkarır karşısına: Troya'dan gösterilirmiş. Kodros öldükten sonra
Kassandra'yı sarayına getirince, Atina tahtına oğlu Medon çıkmış. Küçük
Klytaimestra'ya ona iyi davranmasını oğlu Neleus da Miletos'a göçmüş
öğütler. Kadınlığı böylece hor görülen (Neleus 2).
Klytaimestra ister istemez kendini
kardeşi Helena ile kıyaslar, kadın ve eş Koios. Uranos'la Gaia'nın oğlu,
olarak bunca şımarıklığı olan Helena'nın Titanlardan biri (Tab. 4). Erkek
hiç ceza görmediğini, onun yüzünden kardeşleri Okeanos, Hyperion, İapetos
kendi başına bunca belalar geldiğini yana ve Kronos'tur, kız kardeş
yakıla dile getirir.
leri Theia, Rheia, Themis, Tethys, Kore. Kore ya da Kora, genç kız
Mnemosy-ne ve Phoibe'dir. Koios'la anlamına gelir. Demeter'in kızı
Phoibe evlenirler, iki kızları olur: Leto Persephone'ye verilen ikinci bir isimdir
ve Asterie. Işığı simgeleyen göksel (Demeter).
varlıklan meydana getiren Koios' la
Korinnos. Korinnos Troya'nm yerlisi
Phoibe Apollon ve Artemis'in atalarıdır.
bir ozanmış. Homeros'tan önce ve
Kokalos. Sicilya'da Kamikos (sonradan Troya savaşının olduğu sıralarda llyada
Ag-rigentum olur) şehrinin kralı. destanını yazmış. Yazı yazmasını da
Daidalos havaya uçarak Girit'ten Palamedes'ten ögrenmiş-miş
kaçtığı zaman Kokalos'un yanına (Palamedes). Homeros destanlarını
sığınmış ve saklanmış. Minos da Dai- yazmak için onun eserlerinden
dalos'u aramaya çıkıp Sicilya'ya esinlenmiş.
vardığında usta yapıcıyı bulmak için bir Koronîs. Lapith'ler kralı Phlegyas'ın
düzene başvurmuş: Bir iplikle bir kızı, hekim tanrı Askleplos'un anası
şeytanminaresi almış, ipliği bir ucundan (Asklepios).
öbür ucuna geçirmesini başarana ödül
vereceğini bildirmiş. Kokalos Korybant'Iar. Korybantes ve Kuretai
dayanamayıp bunun çözümünü diye yazın kaynaklarında geçen Ana
Daidalos'a sormuş, o da ipliği bir Tanrıça'nın rahiplerini Euripides
karıncaya bağlayıp karıncayı Bakkha'lar "tragedyasında şöyle
şeytanminaresinin içinden geçirtmek tanımlar:
gerektiğini söylemiş. Kokalos bu çözümü
Ey karanlık diyarı Kureta 'larm.
Mi-nos'a bildirince, Girit kralı
Girit'te Zeus 'un doğduğu kutsal
Daidalos'un burada saklandığını anlamış, mağaralar!
Kokalos'u konuğunu teslim etmeye Orada icat ettiler, benim için,
zorlamış, ne var ki Kokalos konukluk üç sorguçtu miğfer giyen
kurallarını çiğnememek için kızlarına Korybant'Iar
Minos'u öldürmelerini buyurmuş, onlar çembere gerilen deriyi.
da kralın üstüne kaynar su dökerek Orada karıştı coşkun davul sesleri
ölümüne sebep olmuşlar (Daidalos). Pbrygia kavallarının tatlı nefeslerine.
Korybant'Iar davulu Rhea anamıza
Kokytos. İniltiler ırmağı anlamına verdiler
gelen Kokytos ölüler ülkesinde akan ve Bakkha 'larm çığlıkları arasında
Akheron'a dökülen bir ırmaktır. gümbürdesin diye.
Odysseus yeraltı ülkesine inecekken, Kureta'lar Giritli ana tanrıça
büyücü tanrıça Kirke ona Ha-des Rhea'nın, Korybant'Iar da Phrygialı ana
haritasını şöyle çizer (Od. X, 508 vd.): tanrıça Kybe-le'nin rahipleridir.
Burada iki ana tanrıçanın ve onun
Ama geçtiğin zaman Okeanos'u
geminle, orada Alçakkıyı var ve hizmetinde bulunan efsanelik rahiplerin
Persephone 'nin de birbirine karıştığı görülür. Korybas
koruluğ Lydia ya da Phrygia dilinde ilkin Attis'e
u, uzun uzun kavaklar göreceksin, verilen bir addır. Kureta'lar ise Zeus
kısır efsanesinde rol oynayan cinlerdir.
söğütle Toprağın oğulları oldukları söylenir:
r, derin anaforlu Okeanos 'un Rhea Girit'in Lyktos magarasında
kıyısında çek Zeus'u doğurduğu zaman onu
karaya gemini, Amaltheia adlı nympha'ya teslim
sonra çıkyola, Hades bataklarına
doğru, orada Akheron, Pyriphlegeton eder, Amaltheia da onu keçi sütüyle
ve Kokytos besleyip büyütür (Amaltheia), ama
akar tanrı bebeğin seslerini Kronos duyup
, Styks 'ten gelen sular da dökülür da öbür çocukları gibi Zeus'u da bulup
oraya. yutmasın diye, Rhea çocuğun
çevresinde Kureta'larm coşkun
Odysseus yeraltı dünyasına inmek için rakslarla tunç kalkanlarına vura vura
çukuru orada kazacaktır. gürültü yapmalarını emretmiş, böylece
Pyriphlegeton adından da belli olduğu çocuğun bağrışmalarını tunç sesleriyle
gibi (pyr ateş demek) kaynar sulu bir boguyorlarmış. Efsaneye göre
ırmak olduğu halde, Kokytos'un suları Kureta'lar iki ya da dokuzmuş.
buz gibi diye tanımlanır. Sonradan Zeus, Kybele ve Dionysos
tanrılannın kültleri birbirine karışmış ve
Komaitho. Bkz. Amphitryon. Daktyl'ler, Korybant'Iar ve
Kureta'lar, hepsi birden Ana
Tanrıça
180
Kybele'nln kültüne bağlanmıştır. Bu Kreş. Giritlilere adını veren kurucu
rahipler Kybele ayinlerini baş döndürücü kahraman. Bir efsaneye göre tanrı
rakslarla, bağrışmalarla, flüt, davul ve Zeus'la Ida da ğının bir nympha'sından
tef sesleriyle kutlarlar, gümbürtülü bir doğmuştur, başka birine göre de Girit
vecit içinde kendilerinden geçerek toprağından doğmuş ve Girit'in ilk
"enthousiasmos" denilen duruma konuklan Eteokretes, yani gerçek
girerek tanrıya karışmayı sağlarlardı Giritlilerin atasıdır. Zeus bebekken
(l)aktyller, Dionysos). babası Kronos'un elinden kurtarılmak
için Girit'e bırakılınca Kreş adada
Kottos. Uranos'la Gaia'nın yüzer kollu hüküm sürmekteydi ve Zeus'u koruyan
ve ellişer başlı dev oğullarından birinin o olmuştur. Minos'tan çok önce Girit'e
adı. (îyes'le Briareus'un kardeşi yasalar vermiş ve uygarlık getirmiştir.
(Yüzkollular). Efsanenin biri Kres'i, Girit'i her türlü
çıkarmaya karşı koruyan Talos adlı
Kıanaos. Attika'nın ilk krallarından robotun babası sayar (Talos).
biri. Kranaos da Kekrops gibi
topraktan doğma İmiş (Kekrops). Kretheus. Aiolos'la Enarete'nin oğlu.
Kekrops'tan sonra tahta çıkan o olmuş Tyro ile evlenir ve Aison'u doğurur
ve Attikalılara "Kranaos'lular", Alina'ya (Tab. 22). Kretheus, Tyro'nun tanrı
Poseidon'dan olan Neleus ve Pelias adlı
da Kranae denmiş. Kranaos'un At-llıis
oğullarını evlatlığa alır. Kretheus, lason
adlı bir kızı olmuş. Attika bölgesi bu kıza
ve Pelias'ın şehri olan lol-kos'un
göre adlandırılmış.
kurucusudur (Tyro, Pelias).
Kratos. Pallas'la Styks'in oğlu (Tab. Kreusa. (1) Atina kralı Erekhteus'un
6), güç kızı, İon'un anası (lort).
ve kuvvet simgesi (Bia). (2) Troya kralı Priamos'la karısı
Heka-be'nin kızı, Aineias'ın karısı (Tab.
Kreon. (1) Korinthos kralı, İason'la 17). En eski destanlarda Aineias'ın
Medeia efsanesinde rol oynar: karısının adı Kreusa değil, Eurydike'dir.
İolkhos'tan kovulunca İason'la Medeia Vergilius Aeneis destanında Kreusa'nın
Korinthos'a, Kreon'un yanına sığınırlar Troya'nın yıkıldığı ve Aineias'ın babası
ve birkaç yıl barış içinde yaşarlar. Ama Ankhises'le oğlu Askanios'u alarak
günün birinde Kreon kızı Kreusa (ya da şehirden kaçtığı gece bir tanrıça
Glauke)'yi İason'a vermeye kalkışır, (Aphro-dite ya da Kybele) tarafından
lason Medeia'yı boşayıp Kreusa'yı kaçırıldığını anlatır. Aineias karısını
almaya razı olur. Medeia'nın korkunç aramak için şehre geri döndüğünde,
dramı bu olayla başlar: Büyücü kadın bu Kreusa'nın görüntüsü karşısına çıkıp
evlenmeye ses çıkarmayacak gibi olur, yeni bir yurt kurmaya gitmesi
kumasına armağan olarak bir gelinlik gerektiğini bildirir (Aineias).
gönderir. Kreusa gelinliği alır, giyer,
sırtına geçirir geçirmez de cayır cayır Krinis. Mysia şehri Khryse'de
yanmaya başlar. Yanına varıp onu bulunan Apollon Smintheus tapınağının
kurtarmak İsteyen Kreon da aynı kurucusu. Il-yada'da Agamemnon'un
ateşle tutuşup yanar (Medeia). tutsak tuttuğu kızı Khryseis'i almaya
gelen Khryses bu tapınağın rahibidir.
(2) Menoikeus'un oğlu Kreon, Tapınağın kurulması efsaneye göre şöyle
İokaste'nin kardeşi ve Thebai kralı olmuş: Krinis günün birinde Apollon
Laios'un kaynatasıdır (Tab. 19). Adı tanrının öfkesine uğramış, bu yüzden
Oidipus efsanesinde geçer: Oidipus de evi barkı, tarlası, toprağı, nesi varsa
Thebai'den sürülünce şehre kral sıçanla-rın saldırısına uğramış. Sıçandan
olur. Oidipus'un ölümünden sonra geçilmiyor, sıçanlar her şeyi kemirip
oğullan Eteokles'le Polyneikes savaşa yok ediyormuş. Ama tanrı bir gün
tutuşunca, Kreon Eteokles'in tarafını yeryüzüne inecek olmuş, Krinis'ln
tutar, Polyneikes'i şehirden sürer. sürülerine bakan çobana konuk olmuş ve
Antigone dramında büyük bir rol oynar ondan çok memnun kaldığı için böl geyl
ve doğanın kanunlarını hesaba katmadan sıçanlardan temizlemeye karar verini',
devlet kanunlarını yürürlüğe koymaya oklarıyla hepsini öldürmüş, bir
çalışan yöneticinin iflasını simgeler yatıdan da
(Anti-ne, Oidipus, Halmon).
Krinis'e Apollon Smintheus'a bir Bunlardan sonra Kronos geldi
tapınak dikmesini buyurmuş (Apollon dünyaya,
Smintheus). o art düşünceli tanrı,
en belalısı Toprakoğullarının.
Krios. Uranos'la Gaia'nın oğlu, Ve Kronos diş biledi yıldızlı babasına.
Titanlardan biri. Eurybie ile birleşir ve
Kronos'tan sonra Toprak Ana
Astraios, Pallas ve Perses'i meydana
Kyklopları ve Hekatonkheir'leri
getirir (Tab. 4).
doğurduğu halde, Ura-nos hepsini gün
Kritheis. Ozan Homeros'un anası ışığına çıkar çıkmaz Gaia'nın karnına
sayılan efsanelik kişi. Kritheis Ege gerisin geri tıkamakta, böylece onu inim
bölgesinin bir nympha'sıymış, İzmir'de inim inletmektedir. Gaia bir düzen kurar
akan Meles ırmağıyla sevişmiş ve ve o düzeni oğlu Kronos eliyle
birleşmelerinden Homeros meydana gerçekleştirir.
gelmiş. Başka bir efsaneye göre,
Kritheis Kyme'li (İzmir'in güneyinde 3. EFSANELERİ. Kronos'la ilgili iki
Namurt) bir adamın kızıymış, bu adam efsane de Hesiodos'un Theogonia'sında
ölürken kızını kardeşi Maion'a bırakmış. anlatılmaktadır. Homeros
Kritheis amcasını bırakıp Phemios adında destanlarında adı geçer, Ze-us'la
bir İzmirliye kaçmış, bir gün de Meles Hera'ya soyadı olarak Kronides
ırmağının kıyısında çamaşır yıkamaya (Kronos oğlu) denir, Kronos'un Zeus
gitmişmiş ki Homeros'u doğurmuş. Bu eliyle yeraltına kapatıldığına da
efsane koca ozana verilen Melesigenes değinilir, ama efsane olarak anlatılmaz.
(Meles'ten dogma) adının nereden Uranos, Kronos, Zeus efsanesinde iki
geldiğini anlatmaya yarar. kez görülen babanın oğla baskı yapıp
oğlun ayaklanması ve babasını alt ederek
Efsanenin başka bir anlatımında egemenliğini elinden alması teması, hele
Kritheis adalı bir genç kızdır, Musalarla doğan varlıkları yutmak gibi ilkel
ilişiği olan bir cinle sevişmiş, ama sonra motiflerle Yunan mythos'una dışardan
da korsanlar tarafından kaçırılıp katılmış öğelerdir. Kaynağı güneydoğu
İzmir'e götürülmüştür. Lydia kralı Maion Akdeniz çevresinde bulunan bu
onunla evlenmiş, Kritheis de Meles efsanelerin Yunanlılara Fenikeliler
ırmağının kıyısında Homeros'u doğurup yoluyla geçtiği sanılır. Homeros'un
hemen sonra ölmüştür. Her iki ton-ya'sında bunlar bilindiği halde pek
efsanede de Maion adlı birinin söz tutunma-dıgı da destanlardan belli
konusu edilmesi özellikle Latin olmaktadır. Hesiodos'un etki altında
şairlerince Homeros'a verilen Ma- kalarak uzun uzadıya anlattığı bu
ionides, yani Maion oğlu, ya da Maionialı masallar Yunan mythos'unda tek örnek
(Lydialı) ek adının açıklanması yapılıyor. olmak bakımından daha da ilgi çekicidir
(Theogonia).
Kronos. (1) ADI. Kronos adının zaman
anlamına gelen "khronos" sözcüğüyle Kronos'un, anası Gaia'nın eline verdiği
aslında hiçbir ilişiği yoktur, ama sonraki çelik tırpanla babası Uranos'un
efsane ve açıklamalara göre bu iki hayalarını kesmesi tanrı kuşakları
kelime bir tutulmuş ve Kronos tanrının arasındaki çekişmenin ilk aşamasıdır
zamanı, zamanın akışını, geçişini (Theog. 154-210). Uranos'un erkeklik
simgelediği ileri sürülüp, imgelerinde aygıtından akan kanlardan Erinys'ler
elinde bir tırpanla gösterilmiştir. Oysa (Erinys) ve spermasından da Aphrodite
efsanesinden görüleceği gibi Kronos'un (Ah-rodite) do''ar. Hesiodos'un
bu yorumu bir zorlama ürünüdür. Theog. 453-506'da anlattığı Kronos-
(2) DOĞUŞU. Uranos'la Gaia'nın son Zeus çekişmesi Zeus maddesinde ele
oğulları Kronos Titanlar soyundandır ve alınacaktır.
babası Uranos'u erkeklikten yoksun Kronos'un Philyra ile birleşmesinden
etmekle birinci kuşak tanrılarının at adam Kheiron doğmuş (Kheiron).
egemenliğine son verip, ikinci kuşağı Başka efsanelerde de Hephaistos, ya
başa getirmiştir (Tab. 4), (Ura-nos, da Aphrodi-te'nin babası olarak geçer.
Gaia, Aphrodite). Beş erkek titan ve Orfik tarikat geleneğinde Kronos
altı kız titan'ın doğuşundan sonra Zeus'la barışmış ve Mutlular Adalarında
Kronos'un dünyaya gelişini Hesiodos yaşar gibi gösterilir. Bu kaynaklara göre
şöyle anlatır (The-og. 137 vd.): Kronos yeryüzünde iyiliği ve bereketi
kuran ilk tanrıdır. Onun egemen olduğu
çag Altın Çağına rast-

la
lar. Hesiodos'un da anlattığı Çağlar nin Anadolu'nun geleneksel halk
Efsanesi Kronos'la ilişkili olarak özellikle sanatlarını, örneğin bugün bile yaşayan
Roma'da tutunmuş ve Saturnus çağı kilim motiflerini yansıtmasıdır.
üstüne efsaneler birçok şairleri Yontuların heykel, figürln ve idol
esinlemiştir (Soylar Efsanesi, biçiminde olanlarına gelince, bunlar
Saturnus). yazın kaynaklarındaki Ana Tanrıça
tanımlarına tıpatıp uymakta, çok
Ksanthos. Kula at anlamına gelen sonraları tarihsel çağlarda anlatılan
Ksan-thos Akhilleus'un ölümsüz efsanelerini bile dile getirmektedir.
atlarından biridir. Patroklos'la Hektor Oturmuş durumda, kaim kalçalı, göbekli,
arasındaki savaşa Bali-os'la birlikte dolgun memeli bir tanrıça, kollarında
katılır (Balios) ve Patroklos öldükten çok daha ufak boyda bir erkek figürü
sonra ağlar. Akhilleus'a Hektor'la taşımakta; bu figür göğsüne yapışmış,
savaşında da yardım eden bu ölümsüz at üstüne tırmanmış gibidir. Bu erkek,
dile gelerek efendisine yakında öleceğini Tanrıçanın hem çocuğu, hem
bildirir (Akhilleus). sevgilisidir, ilerde efsanesi anlatılacak
Attis'in ta kendisidir. Oturmuş, ya da
Küreta'lar. Bkz. Korybant'lar. doğurmak pozunda olan tanrıça ise İM
yanındaki İM aslana dayanmaktadır.
Kyane. Irmak tanrı Maiandros'un kızı, Tıpkı çok sonraki heykellerinde
Kau-nos'la Byblis'in anası (Byblis). görüleceği gibi, "potnia the-ron" yani
hayvanların kraliçesi, doğa üstüne
Kybele. Tarih öncesinin en
sonsuz egemenliğinin bir simgesi olarak
gerilerinden tek tanrılı dinlerin
aslanı yanından ayırmamaktadır. Kalın
yerleştiği dönemlere kadar uzanan ve
kalça, meme, karın altının bir üçgen
Akdeniz yöresini kapladıktan sonra, bir
biçiminde belirtilmesi gibi motifler analığı
yandan kuzey ülkelerine, öte yandan ve dişiliği simge lemek bakımından
Asya'nın içlerine dek yayılan, birçok Kybele'den Artemis'e k<ı dar büyük ana
ulus, uygarlık ve kültürlerde değişik tanrıça imgelerinde bulunmak tadır.
adlarla anılıp hep aynı prototipe
indirgenebilen Ana Tanrıça dininin Bir de arkeolojinin daha değinmediği,
kaynağı Anadolu'dur. Bu su götürmez toprak üstünde oldukları için belki hiç
gerçek gün geçtikçe daha belirgin değinmeyeceği Kybele anıtları vardır
biçimde gözümüzün önüne serildiği ki, ilkçağda Phrygia diye tanınan
halde, kültü dal budak salmış bu tanrıça bölgede yaygın bir alana dağılmış kır
figürünün değindiği bilim dalları o kadar tapınaklarıdır. Eskişehir'le Afyon
çoktur ki, araştırmaları bir tek ilgi arasında ulaşımı zor bir yöredeki bu
merkezinde toplamak, elde edilen anıtlardan en çok tanınanı Yazılıkaya
verilerle bulguları bir açıdan inceleyip diye anılan Midas anıtıdır. Çoğu
ormanlarda, yeşillik arasında bir kayaya
değerlendirmek yepyeni denebilecek bir
yaslanmış olarak, ya da düzlükte birkaç
uğraştır. Ana Tanrıça dinini aydınlatmak
basamak üstüne kurulmuş olan bu
bugün arkeoloji, tarih, din tarihi,
anıtlar birer cepheden ibarettir. Üçgen
mitoloji ve sanatla yazın tarihinin
biçiminde bir çatı, altında bir taş duvar,
katışık görevi olmalıdır. Bütün bu
duvarın içinde de çokluk bir niş
kolların çabası bir araya geldikten
oyulmuştur ve nişlerin kimisinde ayakta
sonradır ki, Ana Tanrıça'yı gereğince,
bir tanrıça heykeli görülmektedir.
gerçeklere uygun olarak tanıyabileceğiz
Tapınakların bazılarında tanrıça
ve anlayabileceğiz. Son yıllarda konuyu heykelinin İM yanında ön bacaklarını
en çok aydınlatan bilim dalı arkeoloji tanrıçaya dayamış İM aslan vardır,
olmuştur. Çatalhöyük ve Hacılar'da tanrıçanın da, as-lanlann da seks yerleri
yapılan kazılar Ana Tanrıça figürünün !. zamanla aşınmıştır. Buraya Ana
Ö. 6500-700 yıllarına kadar uzandığını Tanrıçaya tapınmaya gelen dua-cıların
ortaya koymuştur. Sümer'den de Kybele'nin simgelediği bereket ve
önceki bir kültür çağını yansıtan bu doğurganlıktan pay almak için seks
tarihler Ana Tanrıça'nın Anadolu'nun yerlerine dokunup onları aşındırdıkları
yerlisi olduğunu açığa vurmaktadır. İşin bellidir. Ev biçimindeki bu basit
en tuhaf ve düşündürücü yönü de Ana tapınaklar Phrygia'da Kybele dininin
Tanrıça yontularıyla bir sırada kentler dışına da taştığını, bütün
Çalalhöyük'te bulunan çizgi motifleri doğayaı yayıldığını gösterir Bu cephe
tapı
naklarında dikkati çeken bir nokta niteliği de dile gelmektedir: Sipylene
bunların Lykia'daki kaya mezarlarına Sipylos (Manisa) dağının, ldaia
çok benzemeleridir. İstanbul Girit'teki İda ve Tro-ya'ya hâkim
Üniversitesi Film Merkezince çevrilmiş Kazdagının, Berekyntia Sakarya
olan bir belgesel filmden tanıdığımız bu kıyısındaki eski bir kalenin, Steunene
Kybele anıtlarının arkeoloji Ai-zani (Çavdarhisar) yöresindeki
buluntularıyla ve başka bölgelerde Steunos (Ke-sikmagara) mağarasının
rastlanan buluntularla karşılaştırılıp tanrıçası olduğunu belirtir; bu sıfatlar
değerlendirilmesi Ana Tanrıça dinini arasında en yaygın olan da Dindi/mene
aydınlatmaya yarayabilir. Sözü geçen adıdır ki Dindymos dağının tanrıçası
filmin asıl değeri de Ana Tanrıçayı anlamına gelir. Anadolu'da ise Dindymos
Çatalhö-yük'ten Roma çağına kadar her adını taşıyan üç dag vardır, biri
çeşit anıt ve imgeleriyle ortaya Phrygia' daki Murat dağı, öbürü Mysia-
sermekle kalmayıp, Anadolu halk Phrygia sınırındaki Kapıdag, üçüncüsü
törelerinde bu inançtan kalma iz ve de tanrıçanın en önemli merkezi olan
etkileri de ortaya koymaya çalışmasıdır: Pessinus'a yakın Gün-yüzü dağıdır.
Phrygia ırmağı Sangarios'un kaynağında; Pessinus da eski adı Justiniano-polis
suya çiçek ve özellikle menekşe atmakla olan Sivrihisar'ın biraz güneyinde, Gor-
kutlanan Attis,, yani bahar dium'un güneybatısındaki Balhisar'dır.
şenliklerinden bugün de bir şeyler
Ana Tanrıçanın Pessinus'tan da daha
kalmıştır. Kybele'nin tapım
eski bir tapım merkezi Komana şehridir,
merkezlerinden olan Manisa'daki Mesir
ya da şehirleridir. Tarih kaynaklarından
bayramı ve bu bahar bayramında
burada tapınılan tanrıçanın şimşek,
camiden aşağıya halka bereket ve
topuz ve çift ağızlı baltayla simgelenen
doğurganlık sağlayan macunların atılması
bir savaş ve zafer tanrıçası olduğu
Anadolu'nun yerlisi olan bir inancın
anlaşılır, Yunanlılar bu tanrıçayı savaş
süregelmesi olabilir. Yukarda sözünü
ettiğimiz bilim kollarında işbirliği ve daha tanrı Ares'in çevresindeki Enyo ile, Ro-
derine giden kıyaslamak araştırmalar bu malıiarsa Bellona ile bir tutmuşlardır. Bu
alanda çok yararlı olabilir. niteliğiyle Ana Tanrıça'nın kültüyle
Karadeniz bölgesinde merkezlenen
Yazılı kaynaklarımıza gelince, Kybele Amazonlarla ilişkisi olduğu sonucuna
gerek şiir, gerek düzyazıyla en çok sözü varılır ki, anaerkil bir toplumun ürünü
edilen tanrıçalardan biridir. Bu alanda olan savaşçı Amazonları efsanelerin
bilgilerimiz Yunan yazarlarından çok, hepsi ister Artemis, ister başka adlarla
Roma yazarlarından gelmedir. anılan Ana Tanrıçanın hizmetinde, ya
da onunla ilişkili olarak gösterir
(1) ADLARI VE SIFATLARI. Hiçbir (Amazonlar, Artemis).
mitolojide hiçbir tanrı Ana Tanrıça
kadar çeşitli adlarda adlandırılmamıştır. (2) NİTELİĞİ VE EFSANESİ. Bütün bu
Bu ad ve sıfat çokluğu Ana Tanrıçanın isim ve sıfatlardan anlaşıldığı gibi,
kaynağı Anadolu'da olmak üzere tanrıça doğayı bütün canlılığı,
uluslarüstü bir nitelik kazandığını verimliügiyle simgeleyen evrensel bir
kanıtlamaya yeter. Kültepe nitelik taşımaktadır. Toprak ve
tabletlerinde adına Kubaba olarak bereketin kaynağında olmaktan başka,
rastlanır, Lydia'da adı Kybebe, her türlü uygarlığın da etkeni olarak
Phrygia'da Kybele olarak geçer, Hitit daha sonraki dönemlerde, Efes
kaynaklarında Hepat diye adlandırılır. Artemis'inde görülen kuleli taçları
Komana Pontika (Tokat bölgesinde başında taşımakla bir de meter turrita
Gümenek) ve Kayseri yöresindeki ya da turrigera (Lat. kuleli ya da kule
Komana Kappadoki-ka (Kemer) taşıyan ana demektir) olur. Romalıların
kentlerinde adı çok eski bir Anadolu adı Magna Mater (Büyük Ana) diye andıkları
olan Mâ'dır. Sümer'de Marienna, tanrıça analık vasfını da yalnız insan
Hitit'te Arinna, Mısır'da İsis, Syria'da alanında değil, doğal ve evrensel bir ilke
Lat, Girit'te Rhea, Efes'te Artemis, olarak canlandırır.
İtalya'da Nemi gölü bölgesinde Venüs,
Aslında bir tek efsanesi vardır, bu
Ana Tanrıçanın aldırı değişik adlardır.
efsanede hem tanrıçada analık
Ayrıca bazı yer adlarından üreme
kavramının nasıl anlaşıldığı dile
sıfatlara Yunanca meter, Latince mater
gelmekte, hem de tapanının biçimi
sözcüğü eklenerek tanrıçanın bölgesel
saptanmaktadır: Tanrıça Attis (ya da
Attes)

184
adlı bir delikanlıya tutkundur (Agdistis), tanımakla birlikte onun din
onu Pessinus kralının (kimi kaynaklarda merkezlerine karışmasına hiçbir zaman
kral Mi-das'ın) kızıyla evlenmek izin vermemişimin Phrygia dışardan
üzereyken düğün yerinde birden gelme ulusların İM kez saldırısına
karşısına dikilerek çıldırtır ve kendi uğramıştır, biri İ. Ö. 1200 yıllarında
kendini hadım etmesini sağlar. Attis Friklerin, ikincisi 1. Ö. 686 (ya da 676)
kendi kestiği hayalarından akan kanla sularında Kimmerlerin bölgeye
toprağı sular, bitkilerin fışkırmasına yol yayılmasıdır. Her İM saldırıda da Ana
açar ve bir çam ağacına dönüşür. Tanrıçanın tapım merkezi uluslarüstü
Toprak-bereket efsanelerinin niteliğini koruyarak bağımsızlığını ve din
hepsinde, özellikle Adonis mythos'unda devleti olarak etkisini sürdürmek yolunu
(Adonis) görülen bu ölme-dirilme motifi, buluyor. Aynı süreç Efes'teki Artemi-
sion'da da görülür, İonyalı kolonistler
Kybele kültünde birtakım vecit,
din merkezine dokunmak şöyle dursun,
kendinden geçme ve esrime hallerine
burada egemen olan tanrıçayı
kanşmakta ve Ana Tanrıça tapımı-nın
benimseyip tapımını sürdürürler.
özünde olan bir çeşit kurban töreniyle
Friklerle tanrıçanın kaynaşması dikkati
gerçekleşmektedir. Attis erkekliğini
çeken bir süreçtir: Ana Tanrıça kültünün
keserek kendini nasıl tanrıçaya kurban
yerli olup Phrygia bölgesini ele geçiren
ettiyse, Kybe-le'nin başrahibi de kanlı
ve yöreye adını veren ulustan çok daha
bir törenle kendi eliyle kendini hadım
eski olduğu bütün kanıtlardan anlaşıldığı
etmek zorundaydı. Attis efsanesinde halde, tanrıça bu yeni siyasal gücü ve
simgelendigi gibi, akan kan ve yitirilen etnik toplulu gu öylesine etkilemiş ki,
erkeklik gücü daha evrensel bir nitelik tarihe Kybele bir Phrygia tanrıçası
kazanarak bereket ve canlılığın daha olarak geçmişti. Phrygia krallarından
geniş bir alana, yani bütün doğaya Midas'ın da, Marsyas'ın da Ana Tanrıça
geçmesini sağlamaktadır. Gizemli ile yakın ilişkileri tarihe geçmiştir.
cümbüşler, şenlikler arasında yapılan bu Midas tanrıçanın oğlu olmakla,
eylem gene Anadolu'ya özgü ve bazı Pessinus'taki tapınağını kurmakla
tarikatlarda bugün başka biçimde de övünüldü. Kimmerler de Phrygia
olsa yaşayan bir törenin ilk örneğidir. devletini yıkar, ama Ana Tanrıça kül
tünü ortadan kaldıramazlar. Tersine bu
(3) TAPIMI VE TARİHİ. Yazılı tapını daha çok Lydia yöresine kaydıktan
kaynaklar bize Kybele'nin Pessinus'taki sonra, Metragyrtoi diye anılan dilenci
tapımı üstüne ayrıntılı bilgi verir. rahipler Akdeniz çevresine yayılır ve
Tanrıçaya orada bir idol biçiminde birer misyoner gibi davranarak Ana
tapınılırdı. Bu idol bir "diopetes" yani Tanrıçanın mistik ve gizemli dinini dört
gökten düştüğü ileri sürülen bir bir yana tanıtırlar. Öyle M Ana Tanrıça
meteorit, bir kara taştı. Pessinus'taki kültü Phrygialılardan çok eski olduğu
tapınağı siyasal güçlerden büsbütün halde, bu dini benimseyen bütün ülkeler
bağımsız bir din merkezi olarak onu bir Phrygia tanrıçası olarak
yönetilirdi. Bu dinsel yönetimin başında tanırlar. Nitekim Yunan ve Roma çağında
İM başrahip bulunur, bunların biri Attis Kybele kültü bütün töreleriyle Phrygia
adını taşır, Megabyzos adıyla anılan uygarlığına özgü bir belirti sayılır.
ikincisi dışardan gelme olması şart
koşulan bir yabancıydı. Bu İM kral- Klasik çağlarda Yunanistan'ın ve
rahibin Attis efsanesinde anlatıldığı gibi Anadolu'nun dört bir yanına dağılan
erkekliklerini tanrıçaya adamış olması Phrygia köleleri ve dilenci rahipleri hor
gerekiyordu. Galloi diye anılan öbür görüldüğü oranda gizemli bir din ve
rahiplerin de vecit halinde hadım kültünün temsilcileri olmakla saygı ve
edilmeleri töredendi. Phrygia'da yerli gıpta ile karşılanırlar, çünkü Phrygia
bir kült olduğu bütün kaynaklardan belli evrensel bir dinin merkezi olduğu kadar
olan bu rahip devleti özekligini bögeye Yunanlılara yön veren bir sanatın,
gelip yerleşen bütün yönetimlere karşı müziğin ve bir de yaşam biçiminin, kılık
korumuştur. Gerek Komana'da, gerekse kıyafetin kurucusu, öncüsüdür. Phrygia
Pessinus'taki tapım merkezleri Hitit- uygarlığı Ege kıyılarını kapladıktan
lerin Anadolu'da kurdukları egemenlik sonra, Phokalalılarla Fransa'ya kadar da
döneminde büyük Hitit kralıyla iyi ilişkiler yayılır, Marsilya'yı kuran göçmenlerin
kurmuş, rahip krallar büyük kralın yeni yurtlarına taşıdıktan törele-
siyasal yönetimini
rin arasında bugüne dek Fransa na'lılar Phrygia'nın Ana Tanrıçasını
cumhuriyetinin benimsediği Phrygia getirterek şehirlerinde ona büyük bir
başlığı da yok mudur? Phrygialı olmak tapınak kurmuşlar, onu Demeter'le
kültür bakımından yetkin, üstün olmak birleştirip bir devlet tanrıçası olarak
anlamına gelir ve bu Roma benimsemişlerdir. O sıralarda Delphoi
imparatorluğu çağına kadar tanrısı Apollon'un rahipleri bu olayı
süregelecektir. desteklemiş olacak: Tanrının kâhinleri,
İlyada'da Kybele'nin adı hiç geçmediği Sibyl-la'lar Anadolu'dan gelmeydi, iki
halde, Phrygialılardan söz edilir: Bunlar tann ve iki din arasında bağlantılar
Troya savaşında Troyalılara yardıma tarih öncesi çağlara dek uzanmaktaydı
gelir (İl. II, 862): (Sibylla).
Gene Sibylla kitaplarının önerisiyle
Askanios yönetir Phrygia'lıları,
Ana Tanrıça'nın Roma'ya getirilişi derin
uzak Askania'dan gelmişlerdir
siyasal sonuçlar doğurmuştur. 1. Ö. 204
onlar...
yılında Pes-sinus'taki meteortaşı
Askania Limne hem Gemlik, hem de törenle Roma'ya aktarılmış ve Palatinus
Burdur gölünün adıdır. Uzak Askania tepesine tapınağı kurulan Magna
dendiğine göre bu savaşçıların geldiği Mater'in şerefine Megalensia denilen
yöre Burdur bölgesi olsa gerek. Ana bayramlar kutlanmaya başlamıştır. Bu
Tanrıça üstüne en zengin buluntuları olay da kritik bir döneme rastlar: Roma
sağlayan Hacılar da Burdur'a yakın değil Afrika seferlerine çıkmak üzeredir,
midir? imparatorluğu kurmaya yol açacak
Phrygialılardan kral Priamos kendisi de yayılma politikası yürürlüğe girmektedir.
söz eder, Helene'ye anlatır (İl. İÜ, 184 O sırada Roma'da bir taş yağmuru olur,
vd.): halk heyecana kapılır, yeni ve daha köklü
inançlara özlem duyulmaktadır. Magna
Eskiden bağlık, bahçelik Phrygia'ya Mater bu gereksinmeyi karşılamış olacak
gitmişti
ki, yeni dini kutlamakta şairler ağız birliği
m, atları dörtnalgiden bir sürü
Phrygia 'lı ederler. Yeni efsaneler doğar: Ana
görmüştüm... Tanrıça taşını Tiber'den yukarı taşıyan
Orduları yayılmıştı Sakarya 'nın gemi birden karaya oturur, o sırada Ana
kıyılarına. Amazonlar gelmişti hani, Tanrıçanın sesi duyulur: Temiz, afif
erkek gibi, işte o ellerle şehre alınmasını ister, derken
gün, Claudia Quinta adlı bir kız ortaya çıkar
aralarına savaş ortağı almışlardı ve tanrıçaya yakarır, kirletildiği, kız
beni... oğlan kız olmadığı ileri sürülmektedir,
Phrygia'nın bir Amazon saldırısına tanrıça afifligini kanıtlamak için
uğraması, Priamos'un da Phrygialıların gemisinin kendi eliyle çekilmesine izin
yardımına koşması anlamlı, ama versin. Gerçekten de öyle olur, Claudia
tlyada'dan sonraki metinlerde halatları eline alır ve gemiyi Tiber'den
Troyalıların Phrygialı diye anılması yukarı Roma şehrine kadar çeker.
büsbütün ilginç ve dikkat çekici bir Kybele'nin Phrygia'dan gelme tef, zil ve
yöndür. Bir kültür taşıyıcısı olarak davul gibi çalgılarla, coşkun danslarla
Phrygialıların Tro-yalıları da simgelemek kutlanan törenleri, rahiplerinin hadım
için kullanılmaları ne zaman ve nasıl oluşu, Attis efsanesinin bu törenlerde
başlar? Herhalde şairler, özel-likel ve gizemlerde yinelenmesi Roma
tragedya yazarları şiir dilinde bu iki ulus şairlerini öylesine etkilemiş,
adını karıştırmışlardır, ama bu olay esinlendirmiştir ki, Kybele-Attis
sonradan çok önemli sonuçlar efsanesini konu edindikleri şiirlerinde
doğurmuş, Roma'nın Aineas'ı kurucu ata tanrıçanın Galli adlı rahiplerine atıfla
olarak benimsemesiyle Phrygia "galliambus" diye coşkun bir vezin de
uygarlığını da kültürünün kaynağı saymış, uydururlar. Ama Ana Tanrıça sanat
Ana Tanrıçanın da bu kültür göçüyle yönünde çığır açmakla kalmaz,
birlikte Roma'ya alınmasını sağlamıştır. Anadolu'nun kapılarını açmıştır, yalnız
Mag-na Mater'in Roma'ya nakli din uygarlık ve kültür merkezi sayılan
tarihinde eşine rastlanmayan bir Anadolu'nun değil, bütün doğu Akdeniz
olaydır. Ondan önce Atina Ana Tanrıçayı çevresinin. Roma ile Anadolu arasında
çağırmış, kültünü sınırları içine almakla kültür köprüsü kurulmuştur, birkaç yıl
geçirdiği bir bunalıma çare bulunacağına sonra Romalı komutan Manlius
inanmıştır: Peloponez savaşı denilen iki
büyük Yunan şehrinin, Atina ile
Sparta'nm amansız ve sonsuz
savaşında Ati-
186
Sipylos eteğindeki Magnesia'da Her bakımdan tanrıya benziyordu
(Manisa) Syria kralı EL Antlokhos'u burdur ama bir tek gözleri vardı
yenip Orta Anadolu'ya ordusuyla ayak alınlarında. Yuvarlak tek gözlerinden
geliyordu adları, zorlu, başarılıydılar
basınca Romalıları Pessinus tapınağının
hep yaptıklarında.
rahipleri coşkun sevinç gösterileriyle
karşılar. Bundan sonradır ki Roma Uranos'un yeraltına kapattığı bu
Bergama krallığını miras yoluyla elde devleri hemsoyları Yüzkollularla birlikte
eder ve Anadolu'ya egemenliğini yeryüzüne çıkarır ve Titanlara karşı
kurmakla bölgede çığır açıcı bir dönemin savaşta silah arkadaşı olarak kullanır.
başlamasını sağlar. Denebilir ki
Romalılara doğunun kapılarını açan Hades'e görünmez kılan başlığı,
Anadolu'nun yerlisi ve simgesi olan Ana Posel-don'a da üç dişli yabayı veren bu
Tanrıçadır. Onunla ilişki kurup Batı ile devlermiş. Kykloplar üzerine başka
Doğu arasında köprü atmak ve efsaneler de anlatılır: Apollon
kültürünün yoksun olduğu bir temeli Kykloplara düşman kesilir, çünkü oğlu
kültür beşiği Anadolu'da arayıp bulmak Asklepios insanları ölümden kurtarıyor
Roma'nın siyasal dehasına bir örnektir. diye Zeus'un öfkesine uğrar ve
Başta Augustus olmak üzere Kyklopların yıldmmıyla öldürülür.
imparatorların hepsi hiç tükenmeyen Apollon baştanrı Ze-us'a el
bir özü gelip Anadolu'dan almışlardır. kaldıramadığı için Kyklopları öldürmeye
Eşsiz bir uygarlık ve kültür temeline kalkışır. Zeus buna kızar, bir an oğlu
oturtmayı başardıkları kültürleri Apol-lon'u Tartaros'a atmayı
böylece hem İtalya'da, hem Anadolu'da düşünür, sonra bu kadar ağır bir
geliştikçe gelişmiştir. Bunun simgesi de cezadan vazgeçip onu bir yıl için
binlerce yıl öncesi gibi Roma'nın sığırtmaç olarak Admetos'un yanına yol
egemenlik çağında da gene aynı tanrıça, lar (Admetos, Asklepios, Apollon). Bu
hangi adla anılırsa anılsın, Anadolu'nun ef$8 nede Kykloplar ölümsüz tanrılar
büyük Ana Tanrıçasıdır. değil, ölüm lü yaratıklar olarak
gösterilmiştir.
Kydippe. Kleobis'le Biton'un anneleri, Sicilyalı Kykloplar önce Homeros'un
He-ra rahibesi (Kleobis). Odyi seia destanında, sonra da
İskenderiye şiirindi sözü geçen
Kydnos. Kilikya'da bugün Tarsus çayı
yaratıklardır. Odysseia bunların
diye anılan ırmağın tanrısı. Ana
yerlerini, yurtlarını Homeros
tarafından İape-tos'un torunu sayılır.
destanlarına özgü kesinlikle belirtir:
Kydnos'un Parthenios adlı bir oğlu
Kuzey İtalya ve Sicilya kıyıları ve adaları
varmış, Kydnos ırmağının denize
söz konusudur, nitekim Tepegöz
döküldüğü yerde bir şehir kurup ona
masalları oralarda tutunmuş ve birçok
Parthe-nia demiş. Bu şehir bugünkü
yerlere Tepegözlerin, özellikle
Tarsus'tur.
Odysseia'da sözü geçen Polyphemos'un
Kyklopes (Kyklop'lar). Türkçeye adı verilmiştir (Polyphemos). Bu
"Tepegöz" diye çevirebileceğimiz bölgenin yanardağ bölgesi oluşu,
Kyklop'lar tek yuvarlak gözlü devlerdir. oralarda toprak altına kapatılan
Yunan mythos'unda bu yaratıkların üç Tepegözlerin demircilikle uğraşan birer
türünden söz edilir: Biri Gaia ile cin olarak canlandırılmalarına yol
Uranos'un oğulları göksel Kykloplar, açmıştır: Bunlar He-phaistos'un işliğinde
öbürleri Odysseia'da adı geçen - tıpkı İtalya'da (XVIII) Akhilleus'un
silahlarının yapıldığı bölümdeki gibi -
Polyphemos gibi Sicilyalı Kykloplar,
demir döverler, maden işlerler ve
sonuncuları da kaynakları Lykia'da
tanrılara silah yaparlar. Tek gözleri
bulunan duvarcı Kykloplar-dır.
ateşin karşısında kor gibi parlar,
Birinci türden Hesiodos Theogonia'da
kraterlerden fışkıran kıvılcımlar onların
şöyle söz eder (Theog. 139 vd.):
örsünden fırlayan ateşlerdir,
Sonra Toprak Kyklop 'ları doğurdu, yersarsıntıları ve gürültüleriyle
azgın kendilerini belli ederler. Odysseia'da
yürekli, bunun tam tersine Kykloplar
Brontes 'i, Steropes 'i ve belalı hayvancılıkla geçinen, koyun ve keçileri
Arges 'i (ki bunlar vermiştir Zeus
bol olan ağıllarda, mağaralarda yaşayan
'a şimşekleri,
yamyam devler olarak gösterilir.
yıldırımı}
Odysse-us Kykloplar ülkesinde ve
özellikle Polyphemos'un mağarasındaI
yaşadığı serüveni en
ufak ayrıntısına kadar anlatır (Od. IX, Ana
105 -567). sı bu Kyknos'u doğurunca deniz kıyısına
Duvarcı Kykloplarsa Anadolu'da, bı
Yunanistan ve Sicilya'da iri taşlarla rakmış, bebeği bir kuğu kuşu
örülmüş kyklope-en denilen ne kadar sur büyütmüş.
varsa, hepsinin yapıcıları sayılır. Bunlar
ne cin, ne de tanrıdır, tarih öncesi
çağlarda şehir kalelerini yıkılmaz,
aşılmaz ve alınmaz duvarlarla çevirmek
için efsanelik kralların, önderlerin
emrine giren bütün bir ulustur. Efsane
Kykloplann yardımıyla surlarını yaptıran
krallar (Tiryns şehri için) Proitos ve
(Argos şehri için) Perseus'tur. Öte
yandan bu duvarcı Kykloplann
Anadolu'nun Lykia bölgesinden gelme
oldukları da efsanelerce belirtilir. Bütün
bu kanıtlar bu tek gözlü devlerin
yorumlanmasında Hitit kabartmalarının
göz önüne alınması gereğini
pekleştirmektedir. Halikarnas
Balıkçısı'nın önerdiği bu görüş tutarlı
görünmektedir: Tek yuvarlak gözlü
devler Hitit kabartmalarında profilden
görülen kişiler olabilir, dev oluşlan ve
çok iri duvarların yapıcıları sayılmaları
Anadolu'daki Hitit surlarının kayaya
oyulmuş olmasıyla açıklanabilir. Kaldı ki
efsane bu de-varcı devlerin Anadolu'dan
gelme, dağ kayalıklarına mezarları
kazmakla ün salmış Lyki-a'dan gelme
olduğunu da ayrıca belirtmektedir. Bu
sorunun efsane bakımından da, Anadolu
ve özellikle Anadolu-Yunan ilişkilerinin
aydınlığa çıkarılacağı bir gelecekte
çözümlenebileceğine inanıyoruz.
Kyknos. Kuğu kuşu anlamına gelen bu
ad birçok efsanelik kişilerin adıdır:
(1) Poseidon'un bir oğlu. Efsanesi
Tro-
ya'nın İlyada'dan önceki olaylarıyla
ilgilidir.
Troyahlardan yana olan Kyknos
Akhaların
bo^az kıyılarına çıkarma yapmalarına
engel
olmak istemiş ve Akhilleus'la çarpışmış.
Ama
babası tanrı olduğu için Kyknos'un
derisine
silah işlemiyormuş. Akhilleus onu
kalkanla
ite ite bir kayanın altına kadar
getirmiş, ora
da ezmeye çalışmış. Poseidon da oğlunu
bir
kuğu kuşuna çevirip kurtarmış.
(2) Poseidon'un Kyknos adında bir oğlu
da
ha/varmış, Troya'nın güneyinde,
Bozcaa
da'nın tam karşısındaki bir şehrin
kralıymış.
Adanın o zamanki adı Leukophrys'miş.
Kyknos sonraları Laomedon'un bir kızıyla sından yaralayarak Olympos'a dönmeye
evlenir ve Tenes adlı bir oğlu, bir de kızı zor
olur. Karısı ölünce Kyknos başka bir lamış.
karı almış, ama üvey annesi Kyknos'a
iftira etmiş, Kyknos da buna inanmış, (4) Phaethon'un arkadaşı Kyknos adlı
oğlunu bir sandığa kapatarak denize bir
atmış. Tenes Bozcaada'ya çıkmış, adam varmış, Phaethon ölünce öyle
sonraları adını vermiş Leukophrys güzel bir
adasına. Kyknos bir süre sonra oğlunun sesle ağıt yakmış ki Apollon tanrı onu
suçsuz olduğunu anlamış ve iftirayı kuğu
yapan karısıyla ona tanıklık eden kuşuna döndürmüş. Kuğu kuşlarının
kavalcıyı gereğince cezalandırmış, sonra ölmeden
da Tenedos adasına oğluyla barışmaya ötmesi de ondanmış.
gitmiş, ne var ki Tenes babasının kıyıya Kylabras. Lykialı bir çoban. Phaselis
bağladığı ipi bir keserle kesip gemisini (Tekir-ova) şehrinin kurulacağı yerde
açığa atmış (Tenes). Efsaneye göre tarlaları varmış, oraya şehir kurmaya
Tenedos adasına kavalcıların gelmesi de gelen Lakios bu tarlaları tuzlu balık
yasak edilmiş. karşılığında satın almış (Lakios).
(3) Tanrı Ares'le Pelias'ın kızı Sonraları Phaselis halkı Kylabras'a bir
Pelopeia'nın tapınak kurmuş, sunu olarak da tuzlu
oğlu. Kyknos, zalim bir eşkıya imiş, balık adarlarmış Kylabras'a.
Delpho- Kyrene. Kyrene, Peneus ırmağının
i'ye gelen yolcuları durdurur, öldürür torunu olan Tesalyalı bir nympha'dır.
ve ölü Pindos dağının eteklerinde sürüleri
lerini babası Ares'e sunarmış. Apollon bekler ve öyle güçlü kuvvetlidir ki, vahşi
bu iş hayvanlarla boy ölçüşür. Günün birinde
ten bıkmış ve yiğit Herakles'i Kyknos'la silahsız olarak bir aslanla dövüşüp onu
çar alt edince, güreşe tanık olan Apollon
pışmaya göndermiş. Herakles eşkıyanın Kyrene'ye âşık olur. Hemen Kentaur
hak Kheiron'a gidip bu kızın kim olduğunu
kından gelmiş, ama Ares oğlunun öcünü Öğrenir ve Kyrene'yi altın arabasına
al bindirdiği gibi Libya'ya kaçınr. Orada
mak üzere yeryüzüne inince, onu da Kyrene adını alan
kalça

188
bir altın saraya yerleştirir. Kyrene'nin çıktıktan sonra büyük bir fırtınaya
Apol-lon'dan bir oğlu olur, Aristaios (utulmuş, gece vakti bir karaya
adlı bu çocuğu Hera tanrıçalarla varmışlar, ne bilsinler ki orası az önce
Toprak Ana büyütürler (Aristaios). ayrıldıkları Dolionların ülkesi dir.
Dolionlar bunları korsan sanarak saldırı
Kythera'h. Aphrodite'ye verilen bir
ya geçmişler, kıyasıya bir savaş olmuş,
ek ad.
savaşa kral Kyzikos da gelip katılmış ve
Tanrıçanın denizin köpüklerinden
İason'un elinden can vermiş. Sabah
doğunca ilk vardığı yer Kythera adası
olunca bir de bak mışlar ki korkunç bir
olduğu için (Aphrodite).
yanılgıya düşmüş herkes.
Kyzikos. Kapıdag yarımadasının batı Argonaut'lar üç gün, üç gece yas lul
koyunda bulunan Kyzikos şehri (bugün muşlar Kyzikos'un ölüsüne, sonra
Balkız) ilkçağda Marmara'nın en zengin törenle gömmüşler onu. Bu arada Kleite
ve işlek limanlarından biriydi. Kurucusu kederinden asmış kendini. Kyzikos'un
Kyzikos'un efsanesi Argonaut'lar kral olduğu selinde adı verilmiş
seferiyle ilgili olarak anlatılır Kieite'nin ölümüne nympha' lar o kadat
(Argonaut'lar). Kyzikos tanrı Posei- ağlamışlar ki, gözyaşlarından bir
don'dan türemiş olan Dolionların kaynak fışkırmış, ona da Kleite adı
kralıymış. Argonaut'lar şehre verilmiş. İlginç bir nokta da şu ki,
geldiklerinde kral, kâhin Merops'un kızı Argonautlar efsanesinde Kyzikos'tan
Kleite ile yeni evlenmişmiş. Kyzikos ayrılmadan önce gemicilerin şehre
Argonaut'ları iyi karşılamış, yedirmiş, hâkim olan Dindymos (Kapıdag) üs tüne
içirmiş, yanlarına bol kumanya da bir Kybele heykeli diktikleri ve fırtınayı
vererek ugurlamış. Ne var ki Argo ancak bu yoldan dindirebildikleri
gemisi yola söylenmektedir.
Labdakos. Kadmos'la Harmonia'nın değildir. Hele karısı Antikleia da canına
torunu, Laios'un babası ve Oidipus'un kıyınca Laertes canlı bir cenaze
dedesi (Tab. 19). Thebai kralı olan oluverir. Penelo-peia ona sözde kefen
Labdakos adını bütün soyuna vermiştir, dokur, her gün dokuduğu ve gece
Oidipus da Labdakos oğlu diye anılır. söktüğü bezin Laertes'e kefen
Labrandos. Labrandos Kuretaların olduğunu söyleyerek talipleri oyalar.
biridir. Arkadaşları Panamoros ve Odysse-us dilenci kılığında İthake'ye
Palaksos'la birlikte Karia bölgesine ayak basınca babasının yürekler acısı
gelir ve oradaki Labranda şehrine adını halini çoban başı Euma-ios'un ağzından
verir. Labranda bugün Selimiye'nin haber alır. Ama ona ancak talipleri
biraz kuzeyinde Türbe adlı bir öldükten sonra, Odysseia'nın yirmi
kasabanın yerinde bulunuyordu. dördüncü ve son bölümünde görünür.
Home-ros bu buluşmayı şöyle anlatır
Labyrinthos. Labyrinthos, sonsuz ve (Od. XXIV, 226 vd.):
girift
dehlizlerden meydana gelen bir yapıya Odysseus yalnız babasını buldu
verilen addır. Mısır'da bu çeşit yapılar bakımlı
yeraltında mağaralar kazılarak yapılırdı bahçenin içinde,
çapalıyordu ihtiyar adam bir ağacın
ve çokluk kral mezarı olarak kullanılırdı. dibini, entarisi eski ve yamalı
Yunan mythos'un-da bu kelime Girit vepimpisti, yamalı sığır derileri
kralı Minos'un ünlü mimar Daidalos'a bağlamıştı bacaklarına, sıyrıklardan
yaptırdığı ve içinde Minotauros'u korunmak içindi, dizlikyerine,
sakladığı yapı için kullanılır. Labyrinthos ellerinde eldiven vardı dikenler
kuruluşundan da anlaşıldığı gibi Yunanca batmasın
bir kelime değil, Anadolu dillerinden diye,
başında da soğuğa karşı keçi derisi bir
üremedir. Gi-rit'e de oradan gelmiş
olsa gerek. Girit Laby-rinthos'u takke,
yeraltında değil, yer üstünde yapılmış Odysseus onu ihtiyarlıktan çökmüş,
bin bir oda ve koridordan kurulu gönlü büyük bir yas içinde görünce
çapraşık bir yapıdır. Efsaneye göre dayanamaz, ağlar. Kendini tanıtınca
Minotauros'u öldürmeye giden ihtiyar Laertes birdenbire dirilir, gidip
Theseus'a Ariadne bir yumak iplik yıkanır, temiz bir entari giyer ve
vererek onun Labyrinthos'a girdikten tanrıça Athene'nin yaptığı büyü ile
sonra yolunu şaşırmadan çıkmasını da birden güçleşir, gençleşir. Öyle ki
sağlamıştır (Daidalos, Ariadne). ithake halkı taliplerin ölümünden dolayı
Labyrinthos adı İM ağızlı balta öç almaya gelince, Laertes de oğlu ve
anlamına gelen ve Girit din ve sanatında torunuyla birlikte silaha sarılır ve
olduğu gibi Anadolu'da da izleri görülen Eupeithes'i öldürür.
"labrys" kelimesinden türemiş olabilir.
Lacrtes. Odysseus'un babası. Oğlu Laios. Labdakos'un oğlu, Oidipus'un
Troya savaşına gidip dönmeyince derin babası, Thebai kralı (Tab. 19).
bir yas kaplar Laertes'in yüreğini, Sophokles'in "Kral Oidipus"
İthake sarayından ayrılır, gider tragedyasına kaynak olarak aldığı
bağlarında herkesten uzak, çobanları efsaneye göre, Laios İokaste ile evlenir
ve bahçıvanlanyla birlikte yoksulluk ve bir oğlu olur. Ama çocuk dogmadan
içinde yaşar. Odysseus'un ölüler tanrı sözcüsü Laios'a doğacak olan
ülkesinde rastladığı anası Antikleia çocuğun kendisini öldüreceğini bildirir.
oğluna babası Laertes'in ne büyük Bunun içindir ki kral çocuğu doğar
acılar içinde kıvrandığını anlatır donmaz bir uşağına verip dağa
(Antikleia). îthake'de Laertes'in sözü bıraktırır. Ama tanrı sözü gene de
geçmez bile, saraydaki rezalete gerçekleşir: Günün birinde Laios
karışmaz, malının, mülkünün Delphoi'ye giderken yolda bir
Penelopeia'nın taliplerince tüketilip yok yabancıyla kavgaya tutuşur, bu yabancı
edilmesine karşı koyacak güçte kendi oğlu Oidipus'tur. Oidipus Laios'u
Öldürür ve Thebai'ye vardıktan sonra
anası İokaste ile evlenir. Oidipus'un,
babasını öldürmek ve anasıyla
evlenmekle işlediği korkunç günahı nasıl
haber aldığı ve nasıl cezaya çarpıldığı
Oidipus efsanesi ve tragedyasında
anlatılmıştır (Oidipus).
190
Laistrygon'lar. Odyssela'da adı Lamia gidip bir mağaraya saklanmış ve
geçen ef- ço-cuklan yaşayan analara düşman
sanelik bir boy. Odysseus gemileriyle kesilmiş. Geçeleri gözüne uyku
rüzgâr tanrı Aiolos'un adasından girmediği için gider, ço cuklan kaçırır,
ayrılınca altı gün yol alır, sonra da yermiş. Ama Zeus ona acımış, çok şarap
Telepylos denilen çok güzel bir limana içtiği geceler gözlerini çıkarıp yatağının
varır. Bütün gemiler bu sütliman koya yanındaki bir kaba koyarmış, o zaman
girerler, yalnız Odysseus kendi gemisini uyur ve çocukları rahat bırakırmış.
liman dışında bir kayaya bağlar. Üç
arkadaşını da kente gönderir, ama Lampetie. Helios'la Neaira'nın kızı,
Laistrygonların kralı Antiphates'in Odys seia'da adı geçen nympha.
kızına rastlayan bu adamlar önce bir Lampetie kız kardeşi Phaethusa ile
dev anasının evine götürülürler, sonra birlikte babaları Helios'un Thrinakie
da Antiphates adlı dev kral onlan kesip adasındaki kutsal sığırlarına bekçilik
yer, bununla da kalmaz, Laistrygonlar etmektedirler. Odysseus'un
limanda demirlemiş gemilere saldırır ve arkadaşlarının kutsal sığırları kesip
bütün gemicileri öldürüp şişlerler. Bir yediklerini Helios'a haber veren
Odysseus'un gemisi halatını çözerek onlardır (Od. XII).
kaçıp kurtulmak çaresini bulur. Böylece
Lampsake. Lampsakos (Lapseki)
Odysseus'un on İM gemisinden on biri
yok olur, bir tek gemisi kalır. Bu şehrine adını veren kadın. Lampsake
korkunç macera Odysseia'nın onuncu Babrykler kralı nın kızıymış. Boğazlar
bölümünde anlatılmıştır (Od. X, 80- bölgesine Yunanis-. tan'dan gelen
132). göçmenler günün birinde kra lın
bulunmadığı bir zamanda yerlilerin
Lakedaimon. Zeus'la Taygete'nin oğlu, saldın sına uğramışlar ve Lampsake
Pe-loponez'de Lakedaimon ya da araya girme şeydi, hepsi
Sparta olarak anılan ünlü şehrin öldürüleceklermiş. Ama kral ki»
kurucusu (Tab. 9). Efsaneye göre göçmenleri kurtarmış, bunun için de
Lakedaimon adlı kahraman bölgede onlaı şehri aldıktan sonra Lampsake'ye
kral olan ırmak tanrı Eurotas'ın bir tanrıça gibi tapınmışlar ve şehre
Sparta adlı kızıyla evlenmiş, Eurotas adını vermişlerdir.
ölünce de tahta çıkmış. Kentine Laodamas. (1) Eteokles'in oğlu,
karısının adını vererek Sparta demiş, Thebal kralı. Thebai'ye karşı Epigonlar
yönettiği halka da Lakedaimorilular seferine karşı koyar ve şehrini
diye kendi adını takmış. Tarihsel savunurken ölür (Alkmai-on). Başka bir
çağlarda bu kent hem Sparta, hem de anlatıma göre Epigonlar şehri alınca
Lakedaimon diye anılır. Laodamas kaçar ve kuzey Yunanistan'a
sığınır.
Lakhesiş. Zeus'la Themis'in kızları
sayılan kader tanrıçaları Moiraların (2) Antenor'un oğlu, llyada'da adı
biri. Adı kader, alın yazısı anlamına geçen Troyalı savaşçı. Aias tarafından
gelen Lakhesiş Moiraların ikincisidir öldürülür.
(Moiralar). Laodameia. (1) Bellerophontes'in
Lakios. Lakios'a Delphoi tanrı sözcüsü kızı. Ho-
doğuya gidip bir şehir kurmasını meros İlyada'da Laodameia'nın
buyurmuş, Lakios da Anadolu'nun Lykia Zeus'la birleştiği ve Sarpedon'u
ile Pamphylia illerinin sınırında bulunan doğurduğu söylenir (İl. VI, 197vd.):
Phaselis şehrini kurmuş. Bu şehri AkıllıZeus, koynuna girdi Laodameia
kurmak için gereken topraklan tuzlu 'nın. Laodameia doğurdu tanrıya
balık karşılığında satın almış (Kylabras). denk tunç
silahlı Sarpedon 'u.
Lamia. Komedya'da adı geçen, kadın
başlı, eşek bacaklı bir canavar, Başka bir geleneğe göre Sarpedon
çocuklara korkuluk olarak gösterilirdi. Zeus'la
Bir efsaneye göre Lamia güzel bir Europa'nın oğludur (Tab. 11). Laoda
kızmış, Zeus ona gönül vermiş, onunla ..................................................................la
birkaç kez gelip sevişmiş, ama Lami- Artemis'in oklarıyla ölmüş.
a'nın her çocuk doğuruşunda kıskanç (2) Akastos'un kızı, Protesilaos'un
Hera gelir, doğan çocuğu öldürürmüş. karısı Protesilaos Tröya kıyılarına
Sonunda çıkar çıkmaz ölen Akha yiğididir. Kocası
Troya seferine çıkmadan az önce
evlenen Laodameia ölüm
haberini alınca tanrılardan Protesilaos'u den çıkan yılanların Laokoon'u ve
kendisine üç saat için bağışlamalarını çocuklarını boğması işte bu tutumun
diler. Bu dileği yerine gelir, ama eşi cezasıdır, heykel ise tanrıların bir
Hades'e indikten sonra da Laodameia armağanıdır ve şehre alınmalıdır. Casus
canına kıyar (Protesila-os). Bir anlatıma Sinon'un da desteklediği bu görüş
göre Laodameia Protesila-os'un tutunur ve tahta at surlardan içeri
balmumundan bir heykelini yaptırmış ve alınır.
onu koynuna alırmış. Babası bunun' Aeneis'te canlandırılan bu olay bugün
farkına varınca heykeli ateşe atmış, Vatikan müzesinde görülen ünlü
Laodameia da heykelin ardından Laokoon ve oğulları heykeline konu
atlayarak diri diri yanmış. olmuştur.
Laodike. (1) Agamemnon'la Laomedon. Ilos'la Eurydike'nin oğlu
Klytaimest- Lao-medon Troya'nın ilk
ra'nın kızı. İlyada'da Agamemnon'un üç krallarındandır (Tab. 16, 17). Strymo
kızının adı Khrysothemis, Laodike ve ile evlenir ve Podarkes, yani Priamos'la
İphianassa diye geçer. Laodike tragedya Hesione'den başka birçok çocuk-ları
yazarlarının sonradan Elektra diye olur (Hesione).
adlandırdıkları kız olsa gerek. Tros'la llos'un kurdukları Troya
(2) Priamos'un kızı (Tab. 16). İlyada'da şehrine surlar yaptırmak için Apollon
şöyle tanımlanır (il. İÜ, 124): ve Posei-don'dan yardım gören
"Güzellikten yana en üstünüydü Priamos Laomedon yemin bozmuş, güvenilmez
'un kızları arasında ". bir kral olarak geçer efsanede. Bu
günahı onun ve şehrinin başına birçok
Laokoon. Troyalı Antenor'un oğlu belalar getirmiştir. Bu yüzden Tro-
sayılan Laokoon, Thymbralı Apollon ya'ya düşman kesilen Poseidon olayı
tapınağında rahiptir. Ama tanrının Apollon'a şöyle hatırlatır (İl. XXI, 441
heykeli önünde karısıyla seviştiği için vd.):
günah işlemiş ve ApoIIon'un öfkesini
üstüne çekmiştir. İki oğlu vardır. Zeus buyurmuştu ikimize
İlyada'da adı geçmeyen Laokoon demişti, soylu Laomedon 'a yardımcı
Vergili-us'un "Aeneis" destanında olun,
Troya'nın yıkılı-şıyla ilgili olarak belli bir karşılıkla kiralamıştı bizi bir
anlatılan korkunç bir maceranın yıllığına,
kahramanıdır. Akhalar içi dolu tahta atı iş buyuruyordu bize, efendimizdi. Bir
Troya kapılarının önüne bırakarak surla çevirdim ben Troya'lılarm
Tenedos adasının arkasına şehrini, geniş, çok güzel bir surdu bu,
saklandıklarında Troyalılar poseidon şehir bir türlü ele geçemez olmuştu,
tanrıya şükretmek için on bir kurban
sense, çok kıvrımlı İda 'nın ormanlık
yarlarınd
kesmek görevini Laokoon'a verirler. a kaypak kaypak yürüyen, boynuzlu
Laokoon kocaman bir boğayı deniz sığırlarını
tanrıya adamak üzeredir ki dalgalardan güdüyordun, ama güler yüzlü m evsim
olağanüstü büyüklükte iki yılan çıkar, ler gelip geçti, geldi yıllığı ödemenin
bunlar babalarına yardım etmekte olan günü, yüzsüz Laomedon vermedi
Laookon'un iki oğluna saldırırlar. karşılığını
Yılanlar çocukların gövdelerine sarılıp
emeğimizi
n, meydan okudu birde utanmadan,
onları boğmak üzereyken Laokoon araya bizi
girer, oğullarını kurtarmaya uğraşır, kovdu,
ama bu kez yılanlar onu da boğumlarının dedi, ellerinizi, ayaklarınızı
arasına alırlar ve üçünü de tüyler bağlayacağım, dedi, satacağım sizi
ürpertici biçimde öldürürler. Troyalılar uzak adalara, üstelik kulaklarımızı
bu manzarayı dehşetle seyrettikten tunç kılıcıyla
sonra, Laokoon'un Apollon'a karşı
kesecekti.
işlediği günahı bilmedikleri için, şöyle Poseidon bu hakaretten duyduğu
yorumlarlar: Apollon'un rahibi kapı öfkeyi bir türlü unutamaz, Hesione'yi
önüne bırakılan tahta heykelin şehir öldürecek bir deniz canavarı gönderdiği
içine alınmasına karşı gelmiş, giderek gibi, Troyalıları tutmaktan da kaçınır.
kargısıyla atın karnına vurmuş, oyuk Laomedon*un Hesione'yi kurtardı diye
olduğu sonucuna varmıştı. Deniz- He-rakles'e verdiği sözü de tutmaması
onun yiğit

192
Herakles'in elinden öldürülmesine tanrılar yol ağızlarını, evlerin içini
nedendir. Laomedon'un Herakles'e söz koruyan, cinlerdir. Her evde ölülerin
verdiği atlar tanrı Zeus'un ruhunu simgele yen bir Lar bulundurulur
Ganymedes'e karşılık Tros'a armağan ve bu aile bekçisinin heykeli kuşaktan
ettiği atlardır (Ganymedes). kuşağa aktarılır. Ev Larla rından başka
kamu Larları vardır, bunlar Roma
Lapithai (Lapith'ler). Lapith'ler, hem halkının topluca yaşadığı yerleri konır.
efsane, hem de tarihte adı geçen bir Larlar bir ellerinde bereket boynuzu
Tesalya boyudur. Kendilerinden önce taşıyan, kısa rubalı ve bir ayaklarının
bölgede oturan Pelasgları kovarak, üstünde dönen delikanlılar olarak
Pindos, Pelion ve Ossa dağlarının gösterilir.
eteklerine yerleşmişler. Ne var ki
adlarına birbirinden çok uzak yerlerde, Latinus. İtalya'nın yerlileri Aborigenes
örneğin Knidos ve Rhodos'ta da denilen boya adını veren Latinus üstüne
rastlanır. İM ayrı kaynaktan gelme efsaneler
Lapith'lerin en başta gelen soyunun anlatılır. Yunan kaynaklarına göre
atası ırmak tanrı Peneus'tur. Peneus Latinus, Odysseus'la Kir-ke'nin oğludur.
Kreusa (ya da Philyra) ile evlenmiş, İM Roma asıllı efsanelere göre de
oğlu, bir kızı olmuş, bu kız ApoUon Latinlerin bu ilk kralı Faunus'un oğlu ve
tanrıdan gebe kalarak bir oğul Lavinia'nın babasıdır. Kızı Lavinia günün
doğurmuş, adı Lapithes. Bu Lapithes'in birinde hiç acı çekmeden yanıp
kendisi boyuna adını verir, başka başka tutuşmaya başlayınca Latinus tanrı
bölgelerde şehirler kuran dört oğlu sözcüsüne bu mucizenin nedenini sorar,
olur: Phorbas, Periphas, Triopas ve aldığı cevapta kızını, talibi olan
Lesbos. Bir Lapith olduğu bilinen İksion Ruteller kralı Turnus'a değil de, Latin
bir efsaneye göre Peri-phas'm, başka adını göklere çıkaracak bir kahramana
birine göre de Phlegyas'ın oğludur vermesi gerektiği bildirilir. Latinus da
(İksion). Aeneas'ııı Latium'a geldiğini görünce,
Lapith'lerin söz edildikleri efsanelerin Lavirıia'yı ona verir. Öldükten sonra da
başında Kentaurlarla olan çarpışmaları İupiter Latiaris adiy la tanrılaştırılır
gelir (Kentauroi). Kalydon avında da (Lavinia).
bulunmuşlar (Meleagros), Argonaut'lar
seferine katılmışlar: Theseus'un Lavinia. Kral Latinus'un kızı. Aeneas
arkadaşı Peirithoos, onun oğlu Latium'a gelmeden önce Lavinia Rutullar
Polypoites, Mousos, Leonteus vb. kralı Turnus'a nişanlıdır, ama dedesi
Lapith olarak tanınmıştır. İlyada'da Faunus onun evlenmesine engel olur, kızı
adı geçen bu boy "taşkın canlı dışardan gelecek bir yabancıya,
kargıcılar" diye nitelenir. Latinlerin egemenliğini dünyaya yayacak
olan bir kahramana vermek gerektiğini
Lara. Latin şairi Ovidius'a göre bildirir. Bir süre sonra İtalya'ya ayak
Lara'nın asıl adı geveze anlamına gelen basan Aeneas'ı kral Latinus iyi
"Lala"dır. Lati-um'un bir su perisi olan karşılayıp kendisine damat olacak
Lara İupiter'in buyruklarına karşı adamın bu olduğu kanısına varır ve
gelmiş, tanrı gönül verdiği İu-turna'yı Lavinia'yı Aeneas'a verir. Ama Troya
elde etmek için bütün nympha'lar-dan soyundan bütün kişilere düşman kesilen
yardım istediği halde, Lara hem tanrıça İuno Lavinia'nın anasının Tur-
yardımdan kaçınmış, hem de nus'la birlik olup bu evlenmeye karşı
baştanrınm bu tutkusunu İuno'ya ve koymasını sağlar. Aeneas Turnus'la teke
İuturna'ya açmış. Buna öfkelenen tek savaşa girer, kazanır ve Lavinia ile
lupiter kızın dilini koparmış, kılavuz evlenir (Latinus, Aenas).
tanrı Mecurius'a da bu geveze periyi
ölüler ülkesine götürmesini buyurmuş. Leandros. Bkz. Hero.
Ama Mercu-rius Lara'ya yolda
tutularak onu Lares tanrılara gebe Leda. Leda'nın anası, babası üstüne
bırakmış. Roma mitolojisinde Lara hem kaynaklar birbirini tutmaz, genellikle
dedikodu, hem de tam sessizliği, yani Aitolia kralı Thestios'un kızı olduğu
ölümü simgeler. kabul edilir. Lakedal-mon'd.ın kovulan
Tyndareos Aitolia 'ya sığınınca
Lares. Etrüsk asıllı tanrılar. Efsaneye Thestios onaa kızını verir. Sonra da
göre Lara ile Mercurius'tan
doğmadırlar. Lares
Tyndareos Herakles'in yardımıyla Lethe unutmayı simgeleyen bir ırmak ve
Sparta tahtını gene ele geçirir ve Leda sonra da soyut bir kavram haline
ile birlikte oraya yerleşirler. gelmiştir.
Leda'nın çocukları Helene ve
Leto. Titanlardan Koios'la Phoibe'nin
Klytaimestra, Kastor'la Polydeukes'tir kızı Leto, baştanrı Zeus'la birleşerek
(Tab. 12). Efsaneye göre Zeus tanrı Apollon'la Artemis'in anası olur (Tab.
Leda'ya âşık olmuş ve bir kuğu kuşu 5).
biçiminde ona yanaşmış, Leda da bir Bir Anadolu tanrıçası olduğu adından,
yumurta yumurtlamış, yumurtadan iki efsanesinden ve tapınağının yerleşme
ikiz çocuk çıkmış: Zeus'un dölleri olan yerlerinden belli olan Leto konusunda
Helene ile Kastor ve Tyndareos'un Apollon, Ari temis ve Kybele
çocukları olan Klytaimestra ile maddelerine bakılması.
Polydeukes.
Başka bir efsaneye göre, tanrısal Leukippos. Lykialı bir delikanlı. Serüveni
yumurtayı yumurtlayan Leda değil, öç ilkçağın aşk romanlarından birine konu
tanrıçası Neme-sis'tir. Zeus Nemesis'e ol-j muştur. Leukippos,
tutkunmuş, ama tanrıça onu Bellerophontes'in torun- j lanndan olan
istemezmiş, tanrıdan kurtulmak için Ksanthios'un oğludur. Lykia'da 1 üstün
bir kaz biçimine girmiş, ossaat tanrı bir bir savaşçı olarak tanınır, ama tanrıça
kuğu kuşu olup ona yanaşmış. Aphrodite'nin öfkesine uğrayarak kendi
Nemesis'in yumurtladığı yumurtayı da kız kardeşine gönül verir. Tutkusu gün
Leda alıp saklamış. Bu yumurtadan yalnız geçtikçe artar, onu yenemeyeceğini
Helene doğmuş. Çok güzel bir kız olduğu anlayınca, anasına derdini açar ve ondan
için Leda onu öbür çocuklarıyla birlikte yardım ister, yoksa kılıcıyla kendini
kendi kızıymış gibi büyütmüş (Helene, öldüreceğini söyler. Anası iki kardeşin
Klytaimestra, Dioskurlar). gizlice sevişmesini sağlar, ama günün
birinde Ksanthios'a birisi kızının bir
Lesbos. Lapithes'in oğlu, Midilli yabancıyla yattığını ihbar eder. Ksanthios
adasına adını veren kahraman. Bir gece kızının odasına girer, kız saklanır,
tanrı buyruğuna uyarak Yunanistan'dan baba da onu kızının âşığı sanarak kılıcıyla
ayrılıp Midilli'ye göçer, oradaki kralın vurur, kız acı bir çığlık atarak düşer, bu
kızı Methymna ile evlenir. Kendisi kral sırada Leukippos da saldıranın babası
olup adaya adını verdiği gibi karısının adı olduğunu anlamayarak onu öldürür. Bu
da adanın büyük şehirlerinden birine korkunç hikâye sonucunda Leukippos
verilmiştir (Lapithai). Lykia'dan ayrılmak zorunda kalır, Girit'e
geçip orada bir koloni kurar, ama oradan
Lethe. Unutmak anlamına gelen bir da kovulup Anadolu'ya döner, Miletos
fiilden türemiş olan Lethe sözcümü bölgesinde bir şehir kurar. Maiandros
allegorik bir tanrıçanın adıdır. (Menderes) kıyısındaki Magnesia
Hesiodos'a göre Lethe kavga tanrıçası (Manias) şehri kralının kızı bu
Eris'in kızı ve Gece'nin torunudur.
Leukippos'a gönül vererek yurdunu onun
Lethe Hades ülkesinde bir pınar
emrindeki düşmana teslim etmiş.
olmuştur, suyunu içen ruhlar geçmiş
hayatlarını ve çektikleri acıları unutup Leukothea. Bkz. İno.
öyle girerler ölüler dünyasına. "Devlet"
adlı eserinin sonunda ruh göçümünü Libcr. Orta İtalya'nın eski bir tanrısı
anlatan Platon Lethe'yi şöyle tanımlar Liber, dişisi Libera İle birlikte bag,
(Dev. X, 621a): "Ruhlarboğucu, korkunç bahçe ve tarlaların bereketini
bir sıcağın altında Lethe ovasına sağladıklarından Yunan tannla-rından
gitmişler; ne ağaç, ne ot varmış bu Bacchus ve Ceres'le bir tutulmuşlardır.
ovada. Akşam olunca Ameles (kaygısızlık
Libya. Kuzey Afrika'ya adını veren
anlamına gelir) ırmağın kıyısında
nympha'. Epaphos'un kızı olan Libya,
konaklamışlar. Bu ırmağın suyu hiçbir
İo'nun torunu olur (Tab. 10).
kap içinde durmazmış; oysa herkes de
Büyükannesi lo nasıl Zeus tanrıyla
bu sudan biraz içmek zorundaymış. Bazı
birleşmişse, kendisi de Poseidon'la
ruhlar ölçüyü kaçırıp fazla içermiş,
birleşir ve Agenor'la Belos diye Fenike
içer içmez de, her şeyi unutur-muş".
ile Mısır'ın efsanelik kurucularını
Platon ve neo-platonculugun etkisiyle
doğurur. Libya,
Agenor yoluyla Kadmos'la Europe'nin Lityerses. Phrygia kralı Midas'ın oğlu.
ninesi olur (Agenor, Belos, Europe). Ekin biçmede onun üstüne yokmuş ve
babasının kral olduğu bölgeye kim gelse
Likhas. Herakles'in arkadaşı ve
onu yanşmaya çağırır, istemese de onu
habercisi. Yiğit onu Deianeira'dan yeni döve döve çalışmaya zorlarmış. Eli çok
bir gömlek almaya gönderir ve kansının
çabuk olduğundan hasımlarının hepsini
yolladığı sihirli Gömlegi sırtına geçirip yener, kafalarını keser, bedenlerini de
yanmaya başlayınca bütün suçu
ekin demetleri arasına baglarmış.
Likhas'tan bilir. Korkunç bir öfke içinde Herakles, Lydia kraliçesi Omphale'nin
ağaçları köklerinden söken, sunakları
yanında
deviren ve avaz avaz bağıran Herakles
Li-khas'ı ayağından tutup denize
fırlatır. Bahtsız adam da Euboia
yakınında denize düşüp oradaki
Likhades adalarına adını verir
(Herakles).

Linos. Linos efsanesi bir çeşit ağıt


yakma törenine bir kaynak bulmak
amacıyla uydurulmuş olsa gerek.
(1) Argos'ta anlatılan efsane
şöyledir: Li
nos, kral kızı Psamathe'nin
Apollon'dan ge
be kalarak doğurduğu bir çocuktu; kız
baba
sından korktuğu için bebeğini dağa
bırakır,
köpekler gelir, Linos'u parçalarlar.
Psamathe
de yasını ağıtlarla dile getirir. Babası
işin far
kına vararak kızını öldürür. Apollon
tanrı da
bu korkunç olayın cezası olarak Argos
bölge
sine veba salar. Argoslular Delphoi
bilicisin
den aldıkları öğüt üzerine Linos ve
Psamathe
adına bir yas töreni düzenlerler, veba
da böy
lece sona erer. Linos törenlerinde
ağıtlar oku
nur, yolda rastlanan köpekler
öldürülürdü.

(2) Boiotia'da anlatılan Linos efsanesi


biraz
değişiktir: Linos Musaların birinin
çocuğudur.
Müzikte usta olduğu için Herakles'i
yetiştir
mekle görevlendirilmiş, ama kulağı
olmayan
yiğit hocasından azar işittiği bir gün
öfkelene
rek onu öldürmüş. Daha başka bir
anlatıma
göre Linos ağıt söylemekte o kadar
ustaymış
ki, Apollon'la boy ölçüşecek olmuş da
tanrı
onu ölümle cezalandırmış.

Litai. Bkz. Yalvarılar


bulunduğu sırada Lityerses'le boy vurdum zincire
ölçüşmeye gelmiş. Zorbanın meydan
okumasına hiı, al dırmadan onu güzel
bir türküyle uyutmuş ve kafasını
kesmiş.
Phrygialılar ekin biçerken Lityerses'in
serüvenini dile getiren bir türkü
söylerlermiş. Llt-yerse adlı bir türküde
bu biçicinin ustalığı övülürmüş.

Lotophagoi (Lotosyiyenler).
Odysseia'da
sözü geçen efsanelik boy. Troya'dan
ayrıldık tan sonra Trakya kıyılarına
uğrayan Odysse-us'un gemileri,
oradan yelken açınca korkunç bir
poyraz fırtınasına tutulurlar ve on gün
denizde çalkandıktan sonra Lotosyiyen
lerin ülkesine varırlar. Bu ülkenin kuzey
Afrika'nın Trablusgarp kıyılarının
karşısında Cer-ba adası olduğu öteden
beri bilginlerce kabul edilir. Odysseus
bu eşsiz serüveni şöyle anla tır (Od. IX,
82 vd.):

Tam dokuzgün ölüm rüzgârları


balıklı
denizde çalkaladı
bizi sonunda Lotosyiyenlerin
toprağına vardık
onuncu günü,
bir bu çiçeği yer buranın halkı, orada
karaya çıktık ve bizgittik su almya.
arkadaşlar da çabucak hazır etti
akşam
yemeğin
i, oturup doyurduk karnımızı
tezgiden
gemilerin
dibinde. Yiyip içtikten sonra
doyasıya, yolladım arkadaşları, dedim
gidin bakın, ekmekyiyen hangi
insanların toprağına
ayak
basmışız. Seçtim iki kişi, kattım
yanlarına birde
haber
ci. Gittiler ossaat buluştular
lotosyiyen
adamlarl
a, bizim dostlara hiçbir kötülük
düşünmedi
ora halkı,
lotos bile verdiler onlara yesinler
diye, bizimkilerden kiniyediyse
totosun balgibi
yemişin
i, kendinden geçti ve dönmeyi
istemedi bir
daha
gemiye. Orada kalıp lotos yemekten
başka şey
düşünmediler,
akıllarını çelmişti bu yemiş,
unutturmuştu
sılayı
Ama bakmadım gözlerinin yaşına,
sürükledim gemiye
onlun, teknede, kürekçi sıraları
altına çektim,
Sonra büyürdüm öbür sevgili korkusu yokmuş ne kendinde, ne
yoldaşlarıma, haydi, dedim, binin oğullarında. Zeus onları denemek
tezgiden gemilere istemiş bir gün: Yoksul bir köylü kılığına
çabuk
, korktum, biri lotosyer, sılayı girerek Lykaon'un sarayına konuk olmuş,
unutuverir kral da bu adamın bir tanrı olup
diye olmadığını anlamak için insan etinden
. onlarda hemen bindilerve oturdular yemekler çıkarmış karşısına. Baştanrı
sıraların büyük bir öfkeye kapılarak masayı
a, küreklere sarılıp köpürttüler kırçıl devirmiş ve şimşekler çakarak Lykaon'un
denizi. oğullarını yıldırımla çarpmış, yalnız-
Lucifer. Sabah yıldızı Phosphoros'un birini sağ bırakmış, Lykaon'un kendisini
Latince adı (Phosphoros). Hıristiyan de bir kurt haline getirdikten sonra sağ
edebiyatında şeytanın bir adı. kalan oğlunu tahta çıkarmış. Bu efsane
Arkadya bölgesinde Lykialı Ze-us'un
Luna. Adı ay anlamına gelen bir roma adına kutlanan törenlerde insan
tanrıçası. Aventinus tepesinde bir kurbanlarının nedenini açıklamaya
tapınağı vardı, ama hiçbir efsanesi yaramaktadır.
olmadığı gibi zamanla Di-ana tanrıçayla
bir tutulmuş Luna adı da şiirde Yunanca (3) Pandaros'un babası. Troas
Selene'yi çevirmeye yaramıştır. bölgesine yerleşmiş Lykialı (Pandaros,
Karkabos).
Lupercus. Çobanların ve sürülerin
kurtlara karşı koruyucusu sayılan eski Lykomedes. Skyros adasının kralı.
bir İtalya tanrısı. Sonradan Faunus'la Thetis oğlu Akhilleus'un Troya savaşına
bir tutulmuş ve adı Faunus Lupercus katılmasını önlemek için onu
olmuştur. Yunan din ve tanrılarının Lykomedes'in sarayına göndermiş,
etkisiyle Lupercus Pan'a da kralın kızları arasına saklamıştı
benzetilmiştir. Her yıl 15 şubatta (Akhilleus).
kutlanan Lu-percalia bayramı bir bahar Lykomedes Theseis efsanesinde de
ve bereket şenliğidir: Çıplak Lupercus rol oynar: Atinalı yiğit kendi ülkesinde
rahipleri alay halinde Palatinus tepesini tutunamayınca Skyros adasına gider,
dolaşırlar ve kurban ettikleri bir keçinin akrabalık bağla-rıyla bağlı olduğu
derisiyle yapılmış kamçılarla yolda Lykomedes'in yanına sığınır. Lykomedes
rastladıkları kadınları döverlerdi. de Theseus kendi krallığını ele geçirir
Böylece dövülen kadınların kısırlıktan korkusuyla onu bir kayalığın üstüne
kurtulup doğurgan olacaklarına inanılırdı. götürür ve uçurumdan aşağı atar
(Theseus).
Lydos. Lydia'lılara adını veren kurucu
kahraman. Tarihçi Herodotos'a göre Lykos. (1) Kadmos soyundan olan
Lydos Atys'in oğlu, Atys de Manes'in Thebai kralı. Antiope'nin amcası.
oğludur. Ma-nes ise tanrı Zeus'la Lykos, karısı Dir-ke ile Antiope'ye
Okeanos kızı Kallirhoe' den dogmadır. eziyet ederler. Antiope'nin de
Lydos'un Tyrrhenos adlı bir de Zeus'tan olan İkizleri Amphion ve
kardeşi vardır. Lydos nasıl Lydia'lılara Zethos analarının öcünü almak için
isim babası olmuşsa, Tyrrhenos da Lykos'u öldürürler (Antiope, Amphion).
Tyrrheno-i, yani Etrüsklere adını
(2) Argonautlar efsanesinde adı geçen
vermiştir. Bu akrabalıktan anlaşılıyor ki,
Ma-ryandyn'ler kralı. Lykos
efsane de Etrüsklerin Anadolulu
Argonautlan batı Ege kıyılarında
kaynaktan olduklarını kanıtlamaktadır.
bulunan ülkesine vardıklarında iyi
Lykaon. (1) Priamos'la Laothoe'nin karşılar, konuklar ve ölen İdmon'la
oğlu, Polydoros'un kardeşi. Kaderi Tiphys'i gömmelerine yardım eder,
onunki kadar acıdır. Patroklos öldükten giderek kendi oğlunu ölen dümencinin
sonra, Akhilleus savaşa katıldığı zaman, yerini tutmak üzere yanlarına verir.
Skamandros kıyısında öldürüp öldürüp Argonautların Amy-kos'u öldürmeleri
ırmağa attığı kurbanlardan biri de bu zorbanın düşmanı olan Lykos'un çok
Lykaon'dur (İl. XXI, 34-135), hoşuna gitmişti (Argonautlar).
(2) Pelasgos'un oğlu. Arkadya kralı
Lykurgos. Trakya kralı Lykurgos'tan
Lykaon elli oğul babasıymış, ama tanrı
İlya-da'da söz edilmektedir. Savaş
saygısı, tanrı
sırasında Akha yiğidi Diomedes
karşısında Bellerophontes'in

196
torunu Lykialı yiğit Galukos'u görünce terilen tepkileri dile getirir
bir tanrı sanır onu ve tanrıya karşı (Pentheus). Anadolu'dan geldiği açıkça
savaşmanın sakıncalarına örnek olarak belli olan bu kült özellikle kuzey
Lykurgos'un serüvenini anlatır (İl. VI, Yunanistan'a yerleşmekte güçlük
130 vd.): çekmiş olsa gerek. Tragedya
yazarlarının biraz değişik motiflerle ele
Dryas 'm oğlu güçlü Lykurgos bile aldıkları Lukurgos efsanesi bu gerçeği
onlarla kavgaya tutuşunca dile getirmektedir.
yaşamadı. O bir gün, kutsal Nysa
dağında kovalamaya kalkıştı Lynkeus. Elli Aigyptosogullanndan biri.
Dionysos 'un Da-naos kızı Hypermestra'nın kocası.
sütnineleri Babalarının buyruğu üzerine Danaos
nl, dayakyedileryiğit öldüren
Lykurgos 'un kızları gerdeğe girdikleri gece
üvendiresiyle, kocalarını hançerledikleri halde, yalnız
o vakit Dionysos'un ödü koptu, Hypermestra Lynkeus'u öldürmez.
denizin dalgalarına attı kendini, Hypermestra'nın kocasını
Lykurgos 'un homurtusundan bir esirgemesinin nedeni çeşitli yorumlara
titreme uğramıştır: Kimine göre Hypermestra
almıştı Dionysos Lynkeus'a tutulmuş, kimine göre de
'u, Thetis de hemen çekti onu içine.
Rahat yaşayan tanrılar kızdılar o adam öldürmeyi başaramadığı ve
zaman. Kronos 'un oğlu kör etti Lynkeus kızlığına saygı gösterdiği için
Lykurgos 'u, üstelik çok da yaşamadı ona kıyamamıştır. Danaos kızı
o, ölümsüzlerden tiksindirmişti Hypermestra'yı baba sözü dinlemedi
kendini. diye mahkemeye vermiş, ama
Aphrodite'nin yardımıyla kız kurtulmuş,
Dionysos'la ilgili birçok efsaneler
Lynkeus'la evlenmiş ve Abas'ı
şarap tanrının ve kültünün
doğurmuştur (Hypermestra, Danaos
benimsenmesine karşı gös-
Kızları).
tır. Tanrı etkisiyle kendinden geçen,

M coşup taşan ve doğaya, tanrıya


karışarak öbür insanlarca çıldırmış gibi
görünen bir kişi, özellikle bir kadın için
Maia. Atlas'la Pleione'nin kızı. Pkiad kullanılır. Mainas, çoğulu Mainades,
yıldızlarından biri (Tab. 7). Maia, Dionysos alayını meydana getiren
Arkadya'nın Kyllene dağında tanrı Bakkhaların başka bir adıdır
Zeus'la birleşerek Her-mes'i (Bakkhalar).
doğurmuştur (Pleiad'lar, Hermes).
Maia, Zeus'la Kallisto'dan dogma Maion. İlyada'da Lydia bölgesinin adı
Arkas'a sütni-nelik ettiği için Hera'nın iki yerde Maionia (Meionie) diye geçer,
hışmına uğramış ve ancak yıldız olarak kendinden sonraki şairler de
göğe çıktıktan sonra rahat etmiştir Homeros'a Maionides demektedirler.
(Arkas). Bu soyadı büyük ozanın Maion adında bir
Roma'da Maia adlı eski bir tanrıçaya atası olduğunu mu, yoksa sadece Maionia
tapı-nırlardı, bu tanrıça sonraları Yunan yani İzmir'i de içine alan Ege kıyılarında
dininin etkisi altında Hermes'in anası doğduğunu mu belirler? Geç uydurulmuş
Maia ile bir tutulmuş ve mayıs ayı efsanelere göre Maion diye bir kişi
kendisine adanmıştır. vardır, Homeros'u doğurduğu söylenen
su perisi Kritheis'le evlidir, ya da onun
Maiandros. Maiandros, yani Büyük babası, yani Homeros'un dedesi, başka
Menderes ilkçağ yazınında en çok adı bir söylentiye göre de manevi babasıdır.
geçen ırmaklardan biridir. Bütün büyük Bütün bu varsayımlar yersiz, Maionides
su yolları gibi Maiandros da Okeanos'la soyadı da Homeros'un doğup büyüdüğü
Tethys'in oğlu sayılır. Bu ırmak tanrının bölgeye atıf olsa gerek.
birçok kız ve erkek çocuk-ları olmuş
derlerdi: Samos (Sisam) adasına adını Makar. İlyada'da adı geçen Lesbos
veren Samia, Kaunos'la Byblis'in anala-n kralı. Kimliği üstüne kaynaklar birbirini
olan Kyane, Kallirhoe ve kendisi gibi bir tutmaz: Kimine göre Makar, tanrı
ırmak olan Marsyas ve Babys (Marsyas, Helios'un oğlu, kimine göre de Zeus'un
Byblis). soyundandır. Tufan'dan sonra bir
Maiandros'un adı ilkçağdan bu yana lonyalı göçmen kafilesiyle Lesbos'a gelip
özel ad olmaktan çıkmış, kıvrıntılı akışı yerleşmiş ve o zamanları boş olan komşu
dolayısıyla ırmağın adı ırmak, yol adaları da birer oturma yerine çevirmiş.
kıvrıntısı ya da mimaride yılankavi Sonradan Lapithes'in oğlu Lesbos da
motifler, dilde dolambaçlı konuşmalar Midilli'ye göçünce Makar'la Lesbos iyi
için kuilanılagelmiştir. geçinerek adalarda ortak egemenlik
Menderes ırmağının miller taşıyarak, kurmuşlar. Ma-kar'm İM kızı varmış:
eski zamanlarda denize açılan limanlar Methymna ile Mytilene. Methymna
olan birçok şehri toprak altında boğduğu Lesbos'la evlenmiş, adanın bir kentine
bilinmektedir. Bugün bile göz göre göre adını verdiği gibi, kız kardeşi Mytilene
izlenebilen bu süreç ilkçağdan beri Ege de sonradan başkent olacak şehri
şehirlerinin başlıca bir derdi adlandırmış.
sayılmaktaydı. Tarihsel çağlarda da bir
tanrı bilinen ve tanrı gibi tapınılan Makhaon. Asklepios tanrının oğlu,
Menderes'e karşı Milet halkının kardeşi Podaleiros'la birlikte
ayaklandığı ve tarlalarını bataklık,
(Podaleiros) Troya savaşına Tesalya
kentlerinden gelme otuz gemiyle katılır
limanlarını da ova haline getiren bu
ve hekim olarak çok yararlık gösterir.
insafsız tanrıya karşı dava açtığı
Menelaos vurulduğu zaman, Makhaon
anlatılır. Davaya bakan yargıç suçlamayı
hemen yardıma koşar (İl. IV, 211 vd.):
yerinde görmüş ve tanrıyı Miletlilere
ceza ödemeye mahkûm etmiş. Irmak Tekmil yiğitler sarmıştı Menelaos 'u.
tanrının tapınağında para çok bol Tanrıya denk hekim durdu ortalarında,
olduğu için bu cezayı rahipleri tanrı sımsıkı kemerden çekip çıkardı oku,
adına kolaylıkla ödemişler,' ama koca kırıldı okun sivrileri çekilirken dışarı
ırmak limanları millerle boğmayı gene de doğru. Çözdü ışıldayan kemeri, altından
da kuşağı, kuyumcuların işlediği
sürdürmüş. karmlığı çözdü sonra. Kara okun
Mainad'lar. Mainas sözcüğü aslında yarasını görünce emdi kanı,
Yunanca "mainomai" fiilinden türemiş
bir sıfat-
acı dindiren ilaçları ustaca serpti duğu anlaşılan bu çeşit amaçlı
üstüne. Bir zamanlar Kheiron vermişti efsanelerden biridir (Apollon).
babasına o
ilaçları. Maron. Odysseia'da anlatıldığına göre
Maron Odysseus'un ilk uğrağı olan
Savaş sırasında Makhaon Paris'in bir
Trakya'nın îsmaros şehrinde Apollon
okuy-la yaralanınca, Akhaları bir telaştır
rahibidir. Odysse-us bu kenti yağma
alır, "bir sürü insana bedel olan" bu
ederken Maron'u korur ve sayar, rahip
hekimi Nestor arabasına bindirip kendi
de bunun karşılığında ona birçok
barakasına götürür ve tutsağı
armağanlar ve bal gibi tatlı bir kırmızı
Hekamede'ye baktırır. Troya ordusunda
şarap verir. Odysseus bu şarapla
ünlü bir hekim olarak geçinen Makhaon
Tepegöz Polyphe-mos'u sarhoş ederek
daha çok cerrah olarak iş görür,
tek gözünü çıkarır, böylece elinden
kardeşi Podaleiros ise tedavi ile uğraşır.
kurtulur. Homeros Maron'un şarabını
Makhaon Telephos'un ve özellikle
şöyle tanımlar (Od. IX, 202 vd.):
Philoktetes'in yara-larını iyileştirmiş
olmakla ün salmıştı (Tele-phos, Yedi talant verdiydi, iyi işlenmiş
Philoktetes). altından, baştan başa gümüş bir
sağrak verdiydi, ve on iki testi şarap
Manto. Adı kehanet, falcılık anlamına eklediydi bunlara, tatlı, su katılmamış,
gelen Manto, ünlü bilici Teiresias'ın kızı tanrısal bir içkiydi bu. Bu bal gibi tatlı
sayılır. Babası gibi geleceği görme kırmızı şarabı içeceğin vakit karıştır
yetisine sahiptir. Epigonlar Thebai'yi
bir sağrak dolusunu yirmi ölçü
suyla,
aldıktan sonra, kâhin Te-iresias yükselir bir de bakarsın sağraktan bir
Delphoi'ye gitmek üzere yola koyulur. tatlı
Kör olduğu için kızı Manto'ya dayanarak koku,
yürür, ama yolda öldükten sonra, öyle bir tannsal koku yükselir ki, gel
Manto tek başına Apollon tapınağına de
varır. Manto kendini tanrıya adar ve içme.
yıllarca Sibylla olarak görev yapar. Tanrı
günün birinde ona Ege kıyılarına gidip (Odysseus, Potyphemos).
orada bir tapmak kurmasını buyurur: Tragedya yazarlarına göre Maron
Manto Klaros'u kurar. Argoslu Rhaki- Dionysos tanrının torunu, ya da
os'la evlenip Mopsos'u doğurması çeşitli oğludur, Silenos'la yol daşlık eder ve
yorumlarla anlatılır: Birine göre Manto onun gibi çok içer. Kimi yazarlar onu eli,
Apollon tanrıdan gebe kaldıktan sonra ayağı titreyen, ama şarap içti mi bütün
tapınaktan çıkarken Rhakios'a rastlar gücünü bulan bir ihtiyar olarak
ve tanrının ona seç-I iği bu ölümlü tanımlarlar. Roma'da Maron'u ayyaş
kocayla birlikte Klaros'a gidip tapınak diye simgeleyen bir çeşme vardı.
kurar. Başka bir anlatıma göre Manto
yalnız başına gider Klaros'a, yolda Marpessa. Euenos'un kızı, İdas'ın
korsanlar tarafından kaçırılır, Rhakios karısı. Kendisine âşık olan tanrı
adlı reisleriyle evlenir ve Mopsos'u Apollon'la kocası arasında İdas'ı seçer
doğurur. Klaros'ta Man-lo'nun kurduğu (İdas).
tapınağa oğlu Mopsos başra-hip ve bilici
olur (Mopsos). Mars. Mars, Yunan tanrısı Ares'in
Roma dinindeki karşılığıdır. Efsaneleri
Manto efsanesi belli bir amaçla de Ares'in efsanelerini yansıtır,
uydurulmuş bir efsaneye benzer. örneğin Latin şairi Lucre-tius'un "Doğa
Anlaşıldığına göre, Anadolu'da bulunan Üstüne" adlı eserinin başına koyduğu
Apollon tapınakları ve kehanet Venüs'la Mars'ın aşkı öyküsü doğru dari
merkezleri Yunanistan' dakilerden doğruya Homeros'tan alınmadır. Mars
hem daha eski, hem daha üstündü. Roma'nm savaş tanrısıdır ve savaş
Mopsos'la Kalkhas efsanesi de bu tanrısı olarak saygı ve tapkı görür, ama
üstünlüğü açığa vuıur. Ama Yunanistan yerli bir İtalya tanrısı olarak savaşçı
bu gerçeği tersine çevirmek için bazı niteliğinden başka bir nitelik taşıdığı da
çarelere başvurmuş, Anado lu görülür. Yılın ilk ayı sayılan mart ayı hem
merkezlerinin Yunanistan'dan gelme adını taşır, hem de kendisine
efsa neler uydurmuştur. Ege'nin en adanmıştır. Bu ay içinde şerefine
ünlü kehanet merkezlerinden olan kullanan bayramlarsa birer bahar
Klaros'un Thebaili Teiresias'ın kızı ve bayramıdır ve tanrı burada toprak
adından uyduma bir kişi ol- bereketim simgeler. Ne var ki
mart ayında savaş mevsimi de başladığı dere kenarından uzaklaşmış. Bir başka
için Romalıların İM kavramı bir araya anlatıma göre Hera ile Aphrodite
getirdikleri, bu tanrıyla hem doğanın Athena'nın kaval çaldığını görerek
yeniden doğuşunu, hem de insanda yeni onunla alay etmişler, tanrıça da
yeni karşı koyma güçlerinin belirdiğini Phrygia'ya giderek duru bir suda
simgelemek istedikleri sanıla-bilir. Mars yüzünün gerçekten çirkin olduğunu
ayrıca savaşçı gençliğin de tanrısı-dır. görmüş de kavalı atarken, onu yerden
Kurt kendisine adanmış bir hayvandır, toplayacak olanı en büyük cezalara
Romulus'la Remus'u emziren dişi kurdu çarpacağına ant içmiş, Marsyas bunu
da bu göreve Mars tanrı nerden bilsin, yerde bulduğu kavalı
gönderdiğinden Roma halkının atası almış ve çalmaya koyulmuş. Marsyas
sayılır. bayılmış sesine, o kadar sevmiş ki
dünyada bundan güzel ses veren saz
Marsyas. Marsyas efsanesi Anadolu'ya olmadığını ileri sürmüş ve Apollon
özgüdür ve asıl anlamı ancak içinde tanrının lyra'sıyla yarışmayı bile göze
oluştuğu dekor göz önünde tutulursa
almış. Tanrı bu yarışma için bir şart
anlaşılabilir. Aydın'dan Muğla'ya
koşmuş: Kim yenerse yenilene istediğini
gidildiğinde Çine ile Yatağan arasında
yapacak. Yargıç olarak Tmolos (Boz-dag)
Gökbel denilen bir yer vardır,
tanrısını almışlar. Birinci yarışma sonuç
manzarası akıllara durgunluk veren bir
yer: Yol orada 30 kilometrelik bir arayı vermemiş, ikincisinde Apollon
380 viraj yaparak alır, gökten düşmüş Marsyas'a meydan okuyarak kavalını
meteortaşlarına benzer kapkara, tersine tutup çalmasını buyurmuş,
korkunç biçimlerle üst üste yığılı kendisi lyra'yı ters tutunca aynı sesleri
kayalar arasında yılan gibi sürüne çıkardığı halde, Marsyas kavalını
sürüne, bin bir dönemeç yapa yapa öttürememiş, bu yüzden de yenik
ilerler. Kendinizi bu dünyada değil, düşmüş. Yarışmayı gözleyen Phrygia kralı
göklerin sarsıntısıyla yeryüzüne düşmüş Midas gene de kavalın lyra'dan üstün
bir gezegende sanırsınız. Göz olduğunu söyleyince tanrı onun
alabildiğine ne bir ağaç, ne bir ot, ardı kulaklarını eşek kulakları haline getirmiş
ardına dağlar, kayalar, taş yığınları, öyle (Midas). Ama bununla kalmamış,
baş döndürücü, tüyler ürpertici bir Marsyas'ı tutmuş, bir ağaca bağlamış ve
çevre ki, her dönemeçte bir cin, bir derisini yüzmüş. Marsyas bu korkunç
şeytan, tarih öncesi çağlardan kalma bir işkence içinde can vermiş. Apollon
sürüngenle karşılaşacağınıza inanırsınız sonradan yaptığına pişman olmuş derler,
ve korkudan soluğunuz kesilir. Bu doğa lyra'sını yere atarak kırmış, Marsyas'ı
dışı karaltı içinde uzaktan bir şı-rıltı da bir ırmak haline getirmiş. Gökbel'de
duyar gibi olursunuz, yaklaşır, bakarsınız akan Çine çayı işte bu ırmak-mış.
ki bir yarın dibinde bir yeşillik kümesi,
püfür püfür esen kavaklar, yer yer Mater Matuta. Roma'da matronlar
pembe zakkumlar ve yemyeşil bir su. Ne yani evli kadınlar ve anaların tapındıkları
o? Bir ırmak, Çine çayı, ilkçağın eski bir tanrıça. Bayramı Matralia
Marsyas'ı kavalını öttürüyor tatlı tatlı, adıyla 11 haziranda kutlanırdı. Matuta
acı acı, çünkü bu kavalcınınki kadar adı sonradan bu tanrıçanın şafak ve
korkunç bir alın yazısı olmamış başka sabah güneşiyle bir tutulup,
hiçbir kavalcının. Dinleyelim Marsyas'ın Yunanistan'dan gelme İno-Leukothea
serüvenini: ile karıştırılmasına yol açmıştır.
Efsaneye göre İno kendini denize
Tanrı Pan'ın yapıp kullandığı syrinks
attıktan sonra bir denizkızı olmuş ve
denilen yedi borulu kavala karşın,
Marsyas iki bo-ruiu kavalın bulucusu İtalya kıyılarına çıkarak oraya
sayılır. Bu yüzden de kimi kaynaklarda sığınmıştır (İno).
Marsyas'ın Kybele'nin alayından olduğu Mcdcia. Medeia efsanenin ve
söylenir, çünkü Ana Tanrıça kültünde tragedyanın kadın kahramanları
tefle birlikte bu kaval kullanılırdı. arasında en güçlü, en çarpıcı bir tiptir.
Ama asıl efsanesi şöyledir: Bu kavalı Kişiliği ve serüveni hemen her çağda
bulan tanrıça Athena imiş, günün zamanın görüş ve eğilimlerine göre
birinde kaval çalarken bir derenin yorumlanarak edebiyata ve sanata konu
suyundan yüzüne bakacak olmuş, kavalın olmuş ve olmaktadır. Yerine göre
yüzünü nasıl buruşturup çir- egzotik ve ilkel karakteri üstünde
kinleştirdiginl görmüş ve kavalı öfkeyle dımılıır, kendi kardeşini ke-
atıp

200
sip parçalarını yol üstüne serpen, Melampus şöyle bir olaya borçluymus:
ondan da öte kendi karnından doğmuş Ço cukken ölü bir yılan bulmuş, bir insan
çocukları öldürüp babalarının önüne ölüsü gibi almış onu bir odun yığınının
seren korkunç bir büyücü kadın diye üstüne koyarak yakmış ve cenaze
gösterilir, yerine göre de seven ve hor törenini yapmış, sonra da yavrulannı
görülen, özverisi karşılıksız kalan, büyütmüş. Yılanlar da şükran borcu
yabancılık, itilmişlik, kıskançlık duyan bir olarak gözlerini, kulaklarını yalayıp
kadının dramı canlandırılır gözümüzün arındırmışlar, böylece görme ve işitme
önünde. yetisi öbür insanlarınkinden çok üstün
Medeia Kolkhis kralı Aietes'in kızı, olmuş. Melampus kuşların ve öbür
tanrı Helios'un torunu ve tanrıça hayvanların dilini anlar, onlarla
Hekate'nin yeğenidir, Güneş konuşurmuş. Bundan başka hekimlikte,
soylulardandır, akrabaları olan Kirke ve hastalan büyüyle iyi etmekte ondan
Pasiphae gibi doğa dışı, tüyler ürpertici üstünü yokmuş.
serüvenlerin kahramanıdır (Tab. 8). Bu Melampus'la kardeşi Bias yurtları olan
serüvenlerin canlandırılmasında oynadığı Te-salya'dan ayrılıp, Pylos'ta amcaları
rol ilkel bir macera romanı Neleus'un yanına sığınmışlar. Bias Orada
kahramanının rolüdür. Argonaut'lar Neleus'un kızıyla evlenmek istiyormuş,
destanı Odysseia'daki olaylardan daha ama Neleus kızını Bias'a ancak
eskilerini dile getirmekle çok daha yeni Phylakos'un sürülerini getirirse
bir çağda kaleme alınmıştır. Bunun için vereceğini söylemiş. Bu sürünün bekçisi
bu destanın, daha doğrusu ilk macera ne insan, ne hayvan hiçbir canlının
romanının kahramanları çarpıcı yaklaşamadığı bir köpekmiş. Bias, onu alt
renklerle çizilmiş, canlandırılmıştır. etmeyi kardeşi Melampus'tan istemiş, o
Medeia'nın hem Argonaut'lar da ancak bir yıl hapiste kaldıktan sonra
destanında, hem de tragedyalarda sürüyü alabileceğini bildirmiş.
sözü geçen serüvenleri şu adlar altında Gerçekten de öyle olmuş: Sürüyü
anlatılmıştır: Argonaut'lar, lason, almaya giden Melampus'u bir tahta
Aietes, Peli-as. kulübeye kapatmışlar, o da kulübenin
damındaki böceklerin konuşmasına kulak
Medeios. Medeia ile İason'un oğlu.
misafiri olmuş, anlamış ki kirişler çökmek
At adam Kheiron tarafından
üzeredir, aradan da bir yıl geçmişmiş,
yetiştirildiği söylenir. Başkaca efsanesi
bunu kendisini tutuklayan Phylakos'a
yoktur.
bildirmiş, kulübeden çıkarılır çıka-rılmaz
Medos. Medeia'nın bir oğlu. Bir da dam çökmüş. Phylakos bu şaşılacak
kaynağa göre Medos, Kolkhisli adamdan oğlu İphiklos'un
büyücünün Atina kralı Aigeus'tan olan iktidarsızlığına çare bulmasını istemiş,
bir çocuğudur, başka bir kaynak bunu da başarınca Me-lampus'a
Meneia'nın Atina'dan Theseus'un sürülerini vermiş. İki kardeş bunları
gelmesiyle kovulunca Asya'ya göçtüğünü Neleus'a götürmüşler, Bias da kızla
ve ora krallanndan biriyle evlenerek evlenmiş.
Medos'u doğurduğunu ileri sürer. Her Daha sonra Argos kralı Proitos'un
iki kaynağa göre Medos, Medlerin atası çağırdığı Melampus bu kralın kızlarını
sayılır. delilikten kurtarmış. Kızlar hep birden
çıldırıp kendilerini inek sanırlar ve
Medusa. Gorgolardan biri, Perseus böylece Pelepönez'i dolaşır-larmış.
kafasını kesince akan kanından Melampus onları iyi etmek için Proi-
Pegasos'la Khrysaor doğar (Perseus). tos'tan ülkesinin üçte birini istemiş,
Megaira. Erinys'lerden biri (Erinys). kral vermeyince yapmam demiş ve
kızlar beter olmuş, sonunda Melampus
Melampus. Adı kara, esmer ayaklı ülkenin bir çeyreğini kendisi, bir
anlamına gelen Melampus, Amythaon'un çeyreğini de kardeşi için istemiş,
oğlu, Kretheus'le Tyro'nun torunu ve Proitos da bu şartı kabul etmek
birçok bilici ve falcı kuşağının arasıdır zorunda kalmış. Melampus kızlar
(Tab. 23) Doğar doğmaz anası üstünde türlü büyüler uygulayarak onları
Melampus'un gövdesini gölgeye koymuş, iyileştirmiş, sonra da kızların birini karı
ama ayaklarını güneşte bırakmış. Bu olarak almış ve Argos krallığını kardeşi
nedenle Melampus demişler ona. Biliciliği Bias'la paylaşmış.

Melanion. Bkz. Atalante


Melanthios (yahut Melantheus). lir. Derken Kuretler Aitolların kentini
Odys yakıp yıkmaktadır, karısı, anası, bütün
seia'da sözü geçen İthakeli keçi çobanı, dostları Me-leagros'a öfkesinden
hizmetçi Melantho'nun kardeşi. Kız vazgeçip yurdunu savunması için
kardeşi gibi kendisi de efendisine karşı yalvarırlar. Meleagros sonunda savaşa
nankörlük eder, yolda dilenci kılığında döner ve Kuretleri Kalydon'dan kovar.
rastladığı Odysseus'u hırpalar, taliplerin Aynı efsanenin öbür anlatımında
tarafını tutar, onlarla Odys-seus Meleag-ros'un anası Althaia'nın oğlunun
arasındaki çarpışmada yardım için ömrüyle yakından ilişkisi olan odunu
koşup hazine odasından silah getirmeye yakıp yakmaması teması üstünde
yelte-nir, derken Odysseus'la durulur (Althaia). Kalydon avına kız
Eumaios'un bir düzeniyle orada kıskıvrak kahraman Atalante de katılmıştır, av
bağlanır ve hizmetçiler asıldıktan sonra sona erince Meleagros yaban
Melanthios da avluya getirilip kulakları domuzunun postunu Atalante'ye vermek
ve burnu kesilir, erkekliği koparılıp ister. Öbür avcılar buna karşı koyar,
köpeklere atılır ve en sonunda elleri, özellikle bir kadının kendilerinden üstün
ayaklan da kesilerek olduğu yerde tutulmasına kızan Meleag-ros'un
bırakılır. dayıları meydan okurken yiğit onları
vurup öldürür, anası Althaia da odunu
Melantho. Güzel yanaklı Melantho
ateşe atarak oğlunun ömrüne son verir.
Odysse-us'un sarayında, Penelopeia'nm
hizmetinde bulunan elli hizmetçiden Melikertes. Bkz. İno.
biridir. Hanımı onu yetiştirdiği,
şımarttığı halde, Melantho haindir, Melpomene. Musalardan biri, çokluk
taliplerden Eurymakhos'la sevişir. tragedyayı simgeler (Musa).
Dilenci kılığında karşısına çıkan
Odysseus'a söver. Namussuz Memnon. Şafak tanrıça Eos'la Troya
hizmetçilerle birlikte ceza görür ve kral soyundan olan Tithonos'un oğlu
taliplerin ölümünden sonra asılır (Od. (Eos). Memnon Troya savaşının
İlyada'da anlatılan bölümünün sonrasını
420 -473).
ele alan "Aithiopis" adlı destanın
Meleagros. Meleagros, Kalydon Avı kahramanıdır. Yazarı Miletoslu Ark-tinos
diye anılan bir serüvenin kahramanıdır. olan bu destan yitiktir, ama konusunu
Efsanesinin iki anlatımı vardır. Birini biliriz. Habeşistan kralı Memnon Hektor
Akhilleus'un lalası Phoiniks öldükten sonra Troya'ya yardımcı gelir.
Agamemnon'un gönderdiği elçileri geri Sırtında Hephaistos'un yaptığı silahlar
çevirip öfkesinden vazgeçmek istemeyen vardır. İlkin Aias'la karşılaşır, bu savaş
yiğide ibret dersi olsun diye anlatır. sonuç vermez, sonra Nestor'a sataşır,
Şöyledir: Aitolia'da Kalydon bölgesinin Nestor'un oğlu Anti-lokhos babasını
kralı Oineus'la karısı Althaia'nm savunurken Memnon'un elinden
Meleagros diye bir oğulları olur. öldürülür. Derken AkhiUeus araya girer.
Oineus tanrıça Artemis'e karşı suç Çünkü Patroklos öldükten sonra
işler, hasat bayramında bütün tanrılara Antilokhos onun en iyi dostu olmuştur.
kurban kestiği halde, Artemis'i unutur. AkhiUeus Antilo-khos'un öcünü almak
Bunun cezası olarak tanrıça Kalydon ister, ama Thetis, oğlunun Memnon'u
bölgesine korkunç bir yaban domuzu öldürdükten hemen sonra ölmesi
salar. Ekinleri yok eden bu canavar gerektiğini bilir, onun için Akhilleus'u bu
yüzünden ülke açlık ve kıtlıkla karşı savaştan alıkoymaya uğraşır. AkhiUeus
karşıyadır. Meleagros bu hayvanı söz dinlemez, öç almak için yanıp
avlamaya kalkışır ve bu işte bütün komşu tutuşur. Bu kez iki tanrıça Eos'la Thetis
ülkelerden yardım görür. Kalydon Avına tanrı Zeus'a başvururlar, her ikisi de
ünlü, sanlı bütün yiğitler katılır. kendi oğlu için yalvarır. Zeus Hektor'la
Aitolların komşuları Kuretler de AkhiUeus için yaptığı gibi işi kader
yardıma gelirler ve av iyi bir sonuç tartısına vurur: Memnon ölecektir. Oğlu
verir, canavar öldürülür. Ama Arte-mis A-khilleus'un elinden can verince, Eos
kininden vazgeçmez, avın ölüsünü er meydanından alıp güney
paylaşılmasında Aitollarla Kuretler topraklarına doğru taşımış, yolda da bol
arasında kavga çıkartır, avcılar bol gözyaşı dökmüş.
birbirlerine girerler, Meleagros bu
sırada dayılarını öldürür. Anası Althaia
bunun üzerine oğluna lanet okur ve öç
perileri Eri-nysleri salar üstüne.
Meleagros savaştan çeki-
Gün doğunca bitkiler üstünde görülen Çıktı tanrı yüzlü Aleksandros Troyalıların
çiy taneleri işte bu gözyaşlarından en önüne,
gelmeymiş. omuzlarında bir pars derisi,
kıvrıkyayı,
İlkçağ plastik sanatının konu edindiği kılıcı.
Mem-non motifi Marmara'ya dökülen Ucu tunçtan iki kargısını sallayarak
Aisepos, ya; ni Gönen çayı ile de ilgilidir. zorlu savaşta çağırdı karşısına cenge,
Bir efsaneye göre Memnon'un mezarı Argosluların en yiğitlerini. Ares'in
Marmara klyılarınday-mış, her yıl sevdiği Menelaos, kalabalığın içinde
Memnon'un kuşları Gönen çayının onun uzun adımlarla öne atıldığını
ağzına gelir, orada Habeş yiğidine görünce,
sevindi kocaman bir ava gözü ilişen
ağlar-larmış. Memnon'un savaşta ölen aslan
arkadaşlarının ruhlarını taşıyan, yahut
da kendisinin ölümsüzleşmiş küllerinden
gibi.
doğmuş olan bu kuşlar iki gruba ayrılır, Menelaos aslan gibi savaşır, bu arada
birbirleriyle dövüşür-lermiş, çarpışma da tanrılara yalvarır (İl. III, 352 vd.).
da ancak bir grup büsbütün yok Ama tanrılar dinlemez sözünü,
olduktan sonra sona erermiş. Mısır'da Menelaos tam Paris'in hal<kından
Üçüncü Amenotep'in diktiği heykele gelecekken Aphrodite tutar kaçırır
Mem-non heykeli denmesi, her sabah onu, Menelaos dövünür, ama ne yapsın,
şafak sökünce bu heykelin tatlı gene de gevşetmez çabayı, Akhalan
ezgilerle gün doğuşunu selamladığı cenge kışkırtır (İL VE, 9vd.):
söylentisi, Memnon kültünün Mısır'da Sizi ödlekler sizi,
da, Anadolu'da da yerleşmiş olduğunu Akha erkekleri denmez size, Akha
belirtir. kadınları
demeli.
Men. Phrygia kültlerinde adı geçen bir BirArgoslu çıkmazsa Hektor'un
ay tanrısı, Anadolu'ya özgü bir tanrısal karşısına bizim için tam bir yüz karası
varlıktır. olacak bu.
Menelaos. Agamemnon'un kardeşi Kendi göze alır Hektor'a karşı
Mene-laos, babası Atreus tarafından dövüşmeyi, ama Agamemnon bu
Pelops ve Tan-talos soyundan, anası çılgınlıktan alıkor kardeşini. Menelaos
Aerope tarafından da Giritli Minos'un, ön sırada savaşmaya, kendi davası
yani tanrı Zeus'la Euro-pa'nm dölüdür uğruna kendi kendini savunmaya ve bu
(Tab. 15). Tanrı lanetine uğramış yolda ün kazanmaya can atar, ama
bahtsız bir soydan olduğu halde başına talihsizliği şuradadır ki, ne yapsa fayda
gelen belaların hiçbiri kendi işlediği bir vermez, hep ikinci planda kalır, savaşta
suç yüzünden değildir, Menelaos'un da, kurultayda da dizginler başkalarının
kendisi temiz, dürüst, yürekli, olsa olsa elindedir.
biraz yumuşak bir insandır. Karısı güzel Menelaos'un destanda, tragedyada
Helena'nın evinde konukladığı Paris ve başka türden yapıtlarda sözü geçen
tarafından bir yığın malla birlikte efsanesi bir tüm olarak şöyle
kaçırılması Menelaos'a karşı yapılmış özetlenebilir: Agamem-non'la
büyük bir haksızlık, efsaneye aldatılmış Menelaos babaları Atreus'la amcaları
koca olarak girmesi de bir bahtsızlık Thyestes arasında süregelen kan davası
sayılabilir. Menelaos etken değilse de sırasında Mykene'den sürülüp Sparta
başlıca edilgen kahramanı olduğu İlyada kralı Tyndareos'un yanına sığınırlar
destanında en parlak sıfatlarla (Atreus, Ai-gisthos). Tyndareos İM
nitelenir: Ares'in sevdiği, Ze-us'un kardeşe iki kızını verir. Helena'nın
beslediği, gür naralı, yiğit Menelaos' talipleri arasında Menelaos'u seçmesi,
tur, sarışın olduğu, bacaklarının biçimli, öbür taliplerin de bu evliliği korumaya
bileklerinin güzel olduğu belirtilir. ant içmeleri üzerine karı-koca
Helena bile bin pişmandır onu Sparta'ya yerleşirler. Tyndareos'un
bıraktığına, şöyle der kocası için (Od. ölümünden sonra Agamennon Mykene,
IV, 263): "Ne akıldan yoksundu kocam Menelaos da Sparta tahtına çıkar.
benim, ne güzellikten yoksundu". Menelaos'la Helene dokuz yıl kadar
rahat ve mutlu yaşarlar, Hermione diye
Menelaos Akha yiğitlerinin en bir kız çocukları olur. Bu sırada Paris
seçkinlerin-dendir, Paris'le kozunu Menelaos'un sarayına konuk gelir.
paylaşmak için onunla teke tek savaşa Menelaos'un Asya'dan gelme konuğunu
girmeye can atar (İl. III, 16 vd,)ı ağırladığı ve bir süre onunla birlikte
Sparta'da kaldığı anlatı-
lir, ama bu arada Girit'te bulunan ganlar verip gönderen Menelaos
büyükbabası Katreus ölür, Menelaos görmüş, geçirmiş, olgun ve babacan bir
Paris'i Sparta'da bırakarak cenaze adamdır. Eşi Helena da uslanmış,
töreni için Girit'e gider. Paris de yumuşak ve tatlı bir eş ve bir anne
konukluk kurallarının hepsini çiğneyerek olmuştur.
Helena'yı kaçırır (Helena). Acı haberi
Menoitios. (1) îapetos'la Klymene'nin
alıp Sparta'ya dönünce Menelaos
oğlu, Prometheus, Epimetheus ve
ağabeysi Agamemnon'u, sonra da
Atlas'ın kardeşi (Tab. 3). Bu Titan öbür
Nestor, Palamedes ve Odysseus'u
kardeşleri gibi gururlu ve kendini
yardıma çağırır. Helena'nın yeminli
beğenmiştir. Bu yüzden Zeus onu,
bütün taliplerini toplamak ve Troya
"duman duman yıldırımlarıyla vurarak
seferini hazırlamak işine koyulurlar. Bu,
Erebos'un karanlıklarına yollar" (Hes.
kolay olmaz, çünkü birçok Akha kral ve
Theog. 510-515).
önderi uzun süreceği ve zor olacağı belli
olan savaştan kaçınmak isterler (2) Aktor'la Aigina'nın oğlu,
(Odysseus, Akhilleus). Sonunda Patroklos'un babası (Tab. 21). Aigina
donanma Aulis limanında toplanır, tanrı Zeus'tan Aia-kos'u doğurduktan
Agamemnon başkomutanlığı ele alır, ne sonra Aktor'la evlenip Menoitios'u
var ki çeşitli engeller Akha ordusunun dünyaya getirir, böylece Aia-kos'la
Troya'ya varmasını geciktirir Menoitios üvey kardeş olurlar. Akhille-
(Agamemnon, Iphigenei-a). Anadolu us'la can yoldaşı Patroklos arasındaki
toprağına ayak bastıklarında Me- kan akrabalığı da buradan gelmedir.
nelaos'la Odysseus Troya'ya elçi olarak Menoitios, oğlu Patroklos kaza ile bir
gönderilirler, amaç Helena'yı geri arkadaşını öldürünce onu Peleus'un
istemek ve savaşı önlemektir. Elçileri yanına gönderir. Akhilleus'la Patroklos
Troyalı Antenor karşılar ve sorunu da bir arada büyüyüp yetişirler
kurultayın önüne getirir, ama Paris baskı (Patroklos).
yaparak kadının ve mallarının geri Mentor. Odysseia'da sık sık adı geçen
verilmesini önler (Antenor). Savaş bir İthakeli, Odysseus'un sadık dostu.
başlar ve bilindiği gibi on yıl sürer. Odysseus Troya seferine çıkmadan önce
Menelaos'un savaşta oynadığı rol evini ve ailesini ona emanet eder.
İlyada'da ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Mentor da onun çıkarlarını taliplere
Menelaos'un serüvenleri savaş sonrası karşı korumaya çalışır, ama başaramaz.
efsanelerinde de büyük bir yer tutar. Tanrıça Athena Odysseia'da
Tahta atın içindeki yiğitlerdendir, Troya Telemakhos'a kılavuzluk etmek, ya da
yangını ve yağması sırasında Helena'yı Odysse-us'a taliplerin hakkından
sığındığı sunağın dibinde öldürmek ister, gelmek için yardımcı olmak istedikçe
kılıcını kaldırır, tam vuracakken güzel
Mentor kılığına girer. Bu yüzden Mentor
kadının perişan halini, çıplak memesini
bir has isim olmaktan çıkmış ve yol
görünce yumuşar, onu bağışlar. Hemen
gösterici, kılavuz rehber anlamına kul-
gemilerine binip denize açılırlar. Bir
lanılagelmiştir.
fırtına onları Girit kıyılarına atar.
Menelaos burada birçok gemisini yitirir, Mercurius. Hermes tanrının Roma
ikinci yola çıkışında da Mısır kıyılarına dininde karşılığı. Efsaneleri de
atılır. Menelaos, kendisini Sparta'da Hermes'inkilerle bir tutulmuştur
görmeye gelen Odysseus oğlu (Hermes).
Telemakhos'a Mısır'da beş yıl kaldığını
Meriones. İlyada'da adı geçen Giritli
anlatır. Gene yola çıkınca bu kez Nil
önder. Idomeneus'un arkadaşı
ağzındaki Pharos adasında alıkonur ve
(Idomeneus).
ancak deniz ihtiyarı Proteus'u bağlayıp
ondan öğüt aldıktan sonradır ki yurduna Merope. Pleiadlardan biri. Korinthos
dönmeyi başarır (Od. IV, 351-593). kralı Sisyphos'la evlenir ve Glaukos'a
Böylece Menelaos Troya seferine ana olur (Pleiadlar).
gitmek üzere Sparta'dan ayrıldıktan on
Metaneira. Eleusis kralı Keleos'un
sekiz yıl sonra yurduna dönmüş olur.
karısı. Demeter'i evinde hizmetçi olarak
Aga-memnon'un tersine aksiliklerle
çalıştırır (Demeter).
karşılaşmaz, Sparta'daki tahtına
oturur, eşi ve çocuklarıy-la birlikte Metis. Adı akıl, us, bilgelik anlamına
rahat bir ömür sürer. Telema-khos'u gelen Metis, Okeanos'la Tethys'in kızı,
konuklayan, ona yol gösteren, arma- yani ikinci
kuşak tanrılardandır (Tab. 4). Zeus'un Midas'a dilediğini vereceğini söyler.
ilk eşi olmuştur! Bir efsaneye göre Mid.ıs da her dokunduğu şeyin altın
Kronos'un yuttuğu çocukları kusmasını olmasını diler. Tanrı bu dileğin ne kadar
sağlayan ilacı Zeus'a veren odur. Zeus yersiz ve tehlikeli olduğunu anlar, ama
onunla birleşip Athena'dan gebe söz vermiştir bir kere. Midas sarayına
bırakınca, Uranos'la Gaia tanrıyı dönerken yolda kopardığı bir dal altın
uyarmışlar, Metis'ten doğacak bir olur, yerden topladığı bir çakıl taşı altın
erkek çocuğunun kendisini tahttan atıp olur, kopardığı bir buğday başağından
yerine geçebileceğini bildirmişler, altın taneleri dökülür, buna fazlasıyla
bunun üzerine de Zeus Metis tanrıçayı sevinir, ne var ki sofrasına oturup
yutmaya karar vermiş. Yuttuktan sonra ekmeği ağzına götürüp, şarabı
Athena'yı kafasından doğurmuş (Athe- dudaklarına degdirince ekmek de,
ua). şarap da altın külçesine dönüşür ve bu
böyle gider, ta ki kral dileğinden
Midas. Midas efsanede olduğu kadar vazgeçip tanrıya bir daha yakarsın.
tarih ve arkeoloji kaynaklarında da adı Bakkhos Midas'ı bağışlar, ona Sardes'e
geçen bir Phrygia kralıdır. Phrygia'da gitmesini, Paktolos (Sart) deresinin
bulunmuş birçok anıtlar bugün de onun kaynağına dek çıkmasını ve topraktan
adını taşır, birçok efsane ve masallar fışkıran sularla başını ve ellerini
anısını yansıtır. Bu efsanelerin hepsi yıkamasını buyurur. Kral da öyle yapar
bölgeye özgü nitelikte ve Ana Tanrıça ve ir mak sularında arınır, ama o gün
Kybele'nin kültüyle ilgili görünmektedir. bugün Paktolos altın pulları
Herodot'a göre Midas, Phrygia'nın sürüklemektedir, altın diyarı Sardes'in
birinci kralı ve Gordium'un kurucusu zenginliği de oradan.
sayılan Gordi-as'ın oğludur. Gordias'ın Plutarkhos bu efsaneyi biraz başka
Ana Tanrıça ile birleşmesinden, doğduğu biçimde anlatır: Midas ülkesinin uzak bir
söylenen Midas büyüyünce Kybele'nin ilini gezmeye gitmiş, bir çölün ortasına
başrahibi olmuş ve tanrıçanın düşmüş, içecek bir damla su
Pessinus'taki büyük tapınağını kurmuş. bulamamış, Toprak Ana acınır, ona,
Midas'm ilişkisi yalnız Kybele ile de çölün ortasında bir kaynak fışkırtmış,
değildir, Kybele gibi Anadolu toprağına ama Midas kaynağa yaklaşıp su içmeye
özgü şarap tanrısı Dionysos'a da yelte nince suyun altına dönüştüğünü
yakından bağlıdır. Midas üstüne görmüş. Bu kez kral tanrı Dionysos'a
anlatılan efsanelerin hepsinde bu yakarmış, Dionysos da kaynaktan
Phrygia kralı Dionysos'un bağışladığı saydam bir su akmasını sağlamış. Bu
nimetlerden fazlasıyla pay almış, kaynağa Midas Pınarı denmiş.
tanrının peşinden giden alaya karışmış, Kral Midas'ı asıl ünlü kılan masal
sırlarına ermiş, yoluna baş koymuş ve kulaklarıy-la ilgili masaldır. Ovidius bunu
bölgesel törelerini savunan bir kişi tanrı Pan'ın Apollon'la yarışmasına atıf
olarak canlandırılmaktadır. Bu yaparak anlatır, başka efsanelerde
efsanelerin yalnız Phrygia'yı değil, Lydia Apollon'la yapsan Pan değil, Marsyas'tır.
ve Karia gibi Ege'nin geniş bir bölgesini Kral Midas bir gün Tmolos (Bozdag)
kapladıkları da dikkati çeker. dağının yamaçlarında dolaşırken
Ovidius'un "Değişimler"de anlattığı bir Apollon'la Pan'ın (ya da Marsyas'ın)
efsanesi şöyledir: Silenos tanrı yarıştıklarını ve bu yarışmaya yargıç
Dionysos'un alayında ihtiyar, sarhoş bir olarak dag tanrısı Tmolos'u seçtiklerini
satyr'dir, bir gün tanrı Phrygia ve Lydia görür. Midas Apol-lon'un lyra'sını da,
dag ve koruluklarında dolaştığı sırada Pan'ın (ya da Marsyas'ın) kavalını da
Silenos uyuyakalır ve Bakkha-larla dinler. Ne yapsın ki kaval sesini daha
Satyr'ler onu sızdığı yerde bırakarak çok beğenir. Bozdag eteklerinde bir
uzaklaşırlar. Köylüler onu bulur ve dolaştınız mı, Sardes tapmağının
boynunda taşıdığı çiçek çelenkleriyle karşısında yükselen o bakır rengi dağa
bağlayarak kral Midas'a götürürler. hiç baktınız mı bilmem, ama oranın
Bakkha sırlarına ermiş olan Midas havasını, çevresini biliyorsanız, siz de
Silenos'u hemen tanır ve onu on gün, on Apollon'un sazına degll, Marsyas'ın
gece sarayında konuklayıp yedirir, kavalına ödül verirsiniz eminim O
içirir, sonra da İhtiyar yoldaşını tanrıya çevreye başka ses yakışmaz çünkü,
götü rür, verir. Dioııysos buna o kadar doğa kıvır kıvır koyun sürülerini de,
sevinir ki kavalıyla çobanını da kendiliğinden yaratır
gibidir. Her ney-
se Tmolos Apollon'a vermiş ödülü, ama Minos. Zeus'la Europe'nin oğlu,
yarışmaya tanık olan Midas hiç Sarpe-don'la Rhadamanthys'in kardeşi
gerekmezken kavalı daha çok sayılan efsa-nelik Girit kralı (Tab. 11 ve
beğendiğini söylemiş. Apol-lon tanrı 15).
cezayı Marsyas'a vermiş, ama Mi- Minos Girit tahtına çıkmak isteyince üç
das'tan da öcünü almış: Kralın kardeş arasında kavga kopmuş, ama
kulaklarını uzatıp uzatıp eşek kulağına Minos tan-rıların kendisinden yana
çevirmiş. Midas eşek kulaklarını olduklarını ileri sürmüş, bunu tanıtlamak
Phrygialıların sivri külahı altında bir süre üzere de Poseidon tanrıdan bir dilek
gizlemiş olsa gerek, berberi olmasa, dilemiş, denizden bir boğa çıkarmasını
belki sonuna dek gizleyebilecekti, ama istemiş, bu boğayı da sonra gene
her gün saçını, sakalını tıraş eden tanrıya kurban etmeye söz vermiş.
berber görmüş eşek kulaklarını, kimseye Dilediği gibi olmuş, denizden köpükler
açmadığı bu sırdan kurtulmak için gibi ak bir boğa çıkagelmiş. Minos
toprağa bir delik kazmış ve içine boğayı almış, tahta oturmuş, ama
eğilerek, "Midas'ın kulakları eşek hayvanı tanrıya kurban etmeyi unutmuş.
kulaklarıdır" diye fısıldamış. Ama kazma Güzelim ak boğayı sürülerinin arasına
vurduğu yerin çevresinde ossaat otlar, damızlık olarak göndermiş. Bu duruma
kamışlar bitmiş, bunlar yel estikçe dile çok kızan deniz tanrı ak boğayı
Minos'un başına bela etmiş, bir
gelerek, "Midas'ın kulakları eşek
efsaneye göre hayvan kudurmuş, ortalığı
kulaklarıdır" diye yankılanmaya
kasıp kavurduğu bir sırada Herakles'in
başlamışlar.
elinden öldürülmüş, ama iş bununla da
Bu efsanenin öyle yerli bir havası var
kalmamış, kralın karısı Pasiphae bu
ki çağdaş tiyatro yazarlarımızdan
boğaya dogadışı bir aşkla tutulmuş ve
Güngör Dil-men'e bir piyes esinlemiş.
onunla birleşmiş. Kral Minos güneş tanrı
"Midas'ın Kulaklarımda Dilmen eski
Helios'un kızlarından Pasiphae ile
efsaneye bir motif daha katar, Midas
evlenmişti. Bir zamanlar Europe gibi
kulaklarından korkmakta, utanmaktadır, boğaya vurulan Pasiphae ak boğayla
ama ne zaman ki bu korkuyu yenerek birleşebilmek için Daidalos'a bir inek
halkının karşısına çıkar, uzun kulakları bir heykeli yaptırır, içine girer ve gebe
ayıp değil, bir mucize, bir üstünlük kalarak Minotauros'u doğurur
oluverir halkının gözünde. Onun içindir (Daidalos, Pasiphae). Ondan sonra da
ki sonunda Apollon tanrı Midas'ın uzun Girit sarayının yaşamı karmakarışık
kulaklarını kurutup normal insan kulağı olur. Helios döllerinin hepsi gibi Pasiphae
biçimine sokunca, Midas halkın gözünde de büyücüdür, seviştiği boğayı öldürttü
bir kahraman olmaktan çıkar, halkı diye Minos'u büyüler, yatağından
aldatan bir yalancı oluverir. Öyle ki yılanlar, çıyanlar, akrepler çıkmasını
bahtsız kral yerlere kapanıp tanrıdan sağlar, bunlar işi çapkınlığa vuran
eşek kulaklarını geri istemek zorunda Minos'un yata§ma giren her kadını
kalır. Dilmen'in piyesi bir efsanenin nasıl sokup öldürmekteymişler. Minos'un
yeni yeni yorumlarla genişletilip erkeklerle aşk maceraları olduğu da
yaşatılabilecegine örnektir. ileri sürülür. Pasiphae'den olan İM kızı
Milctos. Milet şehrinin kurucu Ariadne ile Phaidra'nın ömürleri de
kahramanı. Efsaneye göre Apollon'un garip serüvenlerle geçmiştir (Ariadne,
Phaidra).
oğludur. Girit'te doğmuş ve Minos onu
Girit'ten sürmüş, Anadolu'ya gelince de Bu masallara karşın Minos efsaneye
Maiandros ırmak tanrının kızıyla ilkel çağların en doğru ve haksever kralı
evlenmiş. Kaunos'la Biblys'in babası diye geçmiştir. Tanrı Zeus'tan
sayılır. Başkaca bir efsanesi yoktur. esinlenerek yasalar çıkarttığı için
Minerva. Tanrıça Athena'nın Latince öldükten sona Hades'teki üç yargıcın
adı. Minerva İtalya'nın yerlisi olmasa biri olmuş. Minos arkeolojide adını
gerek. IMn Etrüsklerin, sonra da taşıyan çağlarda Girit'in komşu adalar
Yunanlıların etkisiyle Roma'nın başlıca ve kıyılar üzerindeki egemenliğini
üç tanrısından biri olmuştur. İupiter, simgeleyen Atina ile savaşı ve oradan üç
İuno ve Minerva Capitolium üçlüsü diye yılda (ya da yılda) bir yedi delikanlıyla
anılırdı. Kendine özgü bir efsanesi yedi genç kızın Minotauros'a kurban
yoktur. olarak verilmesi efsanesi de böyle bir
durumun dile gelmesidir. Masala göre
Minos'un bu seferi kardeşi
Androgeos'un ölümünden
öç almak içindir (Androıjnon). Ama lan üç kız kardeş diye tanıtır ve adlarını
Mlnos yalnız Yunanistan yarımadasına verir. Moiralar Zeus'la Themis'in
değil, Anadolu kıyılarıyla Sicilya'ya kızları, Horaların kardeşleridir (Theog.
kadar da uzanmış derler. Karya'ya 905 vd.):
geldiği, Sicilya'ya ise Daida-los'u ... Klotho, Lakhesis, Atropos
kovaladığı söylenir (Daidalos). Buralarda tanrıçalar ki bilge Zeus büyük
Giritlilerin koloniler kurdukları anlatılır. üstünlük vermişti
onlara,
Minotauros. Adı Minos'un boğası ki onlar verir yalnız insanlara
anlamına gelen Minotauros insan mutluya da
bedenli, boğa başlı bir canavarmış. mutsuzyaşamapaylarını.
Tanrı Poseidon'un kral Mi-nos'a
Burada Moiralar yalnız ömür payını
gönderdiği bir boğa ile Minos'un karısı
değil, bir de mutluluk ve mutsuzluk
Pasiphae'den dogmaymış. Minos bu
payını veriyor demektir insanlara. Kimi
korkunç yaratığı saklamak için mimarı
yerde Kederle bir tutulan Moiraların
Daidalos'a Labyrinthos sarayını
efsanesi yoktur (Kerter). Onlar yarı
yaptırmış (Pasiphae, Labyrinthos).
dinsel, yarı filozofik bir görüşün
Theseus Minos'un kızı Ariad-ne'nin
canlandırılmış imgeleridir. Platon da
yardımıyla Minotauros'u öldürmüş
Dev-let'in son bölümünde, yeniden
(Ariadne, Theseus).
yeryüzüne çıkacak olan ruhların
Minotauros Girit sanatında derin
Moiralara başvurduğunu anlatır (Dev. X,
izler bırakmış olan Girit'e özgü bir
620d-e):
boğa kültünün simgesi olsa gerek.
"Bütün ruhlar hayatlarını, geçtikten
Mnemosyne. Adı bellek anlamına gelen sonra gene o sırayla Lakhesis 'e
Mnemosyne Uranos'la Gaia'nın kızıdır yaklaşmışlar. Lakhesis her birine kendi
(Tab. 4). Efsaneye göre Zeus Pieria perisini vermiş; bu peri hayatı boyunca
dağlarında dokuz gece yatmış ve ona hizmet edecek, seçtiği kadere göre
Mnemosyne de dokuz Musaları yaşatacakmış onu. Bu peri ilkin ruhu
doğurmuş. Klotho 'ya götürüp onun eli altından ve
döndürdüğü kirmenden geçiriyormuş;
Moira'lar. Moira, pay ya da pay veren böylece ruh seçtiği kadere bağ
anlamına gelir. Efsanede üç olarak lanıyormuş. Ondan sonra Airopos, Klotho
gösterilen Moira, yani kader tanrıçaları 'nun eğirdiği kaderi ölçülmez hale
sokuyor, sonunda ruh hiç arkasına
Hesiodos'ta "yaşama paylarımızı dönmeden Kaderin tahtı önüne gelip
düzenleyenler" diye tanımlanır. Alın duruyor, sonra öte yanma geçiyormuş ".
yazısı ve kader üstüne Yunan ilkçağının
görüşü şudur: İnsan ana karnından Moneta. Haber veren, uyaran
doğar doğmaz kader onun ömür ipliğini anlamına gelen Moneta, tapınağı
bükmeye koyulur, üç Moira her insanın Roma'da Capitolium tepesinde bulunan
ipliğini büker dururlar, günün birinde de tanrıça İuno'nun bir ek adıdır. Bu adın
keserler, o anda insan ölür. Ilyada'da nedeni İ. Ö. 390 yılında Ro-ma'nın
dövüşen bir savaşçı için şöyle deniyor Galyalıların baskınına uğradığı sırada bu
(İl. IV, 517): Bitti ömür yumağı tam o tapınağın kazlarının gece öterek
sırada!... düşmanın gelişini haber vermesidir.
Moira denince, çokluk ecel, ölüm akla Mopsos. İkisi de tanrı sözcüsü olan İM
gelir, onun içindir ki Homeros efsa-nelik kişinin adı.
destanlarında kader diye çevrilen (1) İdmon'la birlikte Argonaut'lar
Moira uğursuz ve zorlu olarak nitelenir. seferine
Ne var ki Moira Zeus'tan da daha güçlü katılır ve Argo gemisinde kâhin olarak
ve üstündür. Tanrılar babası ona karşı görev
gelemez, onun kararını değiştiremez. yapar. Seferin sonunda Libya'ya
Savaş alanında oğlu Sarpedon varıldığında
yaralanınca Zeus ikirciklidir, sevgili Mopsos bir yılan tarafından ısırılıp ölür
oğlunu alıp kaçırmayı geçirir aklından, (Ar
ama Hera kaderi ileri sürerek dikilir gonaut'lar).
karşısına (Sarpedon).
(2) Teiresiaş'ın torunu, Manto'nun
Homeros'ta bir ya da birkaç
oğlu.
Moira'dan söz edilir, ama adları
Babasının kimliği üstüne kaynaklar
söylenmez, Hesiodos bun-
ayrılır:
Bütün kâhinler gibi Apollon'dan doğıma
oldu
ğu söylenir, ölümlü babası ise Argoslu
Rhaki-
os imiş (Manto, Rhakios). Mopsos'un
Kolo-
phon şehrini kurduğu anlatılır. Anası
Man-
to'nun Klaros'taki Apollon tapınağını akıl, düşünce, yaratıcılık gücü
kurması üzerine Mopsos oranın tanrı kavramlarını içeren "men" kökünden
sözcüsü olur, bu sıfatla zamanın en gelmedir. Bu kök Zeus'un Musaları
büyük kâhini Kal-khas'la yarışmaya üretmek için birleştiği Titan tanrıça
girişir, Akhaların başkâhi-nini her Mnemosyne'nin adında da görülür,
bakımdan yener, üstünlüğü meydana Athena'ya gebe kalan Metis'in
çıkınca, Kalkhas öfkesinden canına kıyar adında da (Tab. 4). O da demektir ki,
(Kalkhas). Mopsos bundan sonra yine kaba güçleri yenip başa geçtikten sonra
Tro-ya'dan dönen Amphilokhos'la kendi egemenliğini kurabilmek için Zeus
birlikte Kilik-ya'da Malsos şehrini tanrının ilk işi düzenli ve ölçülü oldukları
kurarlar, teke tek kavgada birbirlerini oranda yaratıcı olan güçleri benimsemek
öldürürler (Amphilokhos). olmuştur. Musalar işte bu gücün ürünü
ve simgesidir. Bu güç ise tanrıya olduğu
Morpheus. Uyku tanrısı Hypnos'un üç
kadar insana da vergidir, giderek
bin çocuğundan biri sayılan
Olym-pos tanrıları insanüstü doğa
Morpheus'un adı biçim anlamına gelen
güçlerinden uzaklaşıp insana yaklaşmayı
"morphe" (Lat. forma) den türemedir.
amaç edindikleri zaman benimsedikleri
Morpheus insanlara uykuda çeşitli
bir güçtür. Musalar böylece insan ve
biçimlerde görünen düşleri simgeler.
tanrı arası birer varlık olarak
Uyku ve düş tanrılarının hepsi gibi
düşünülebilir; insanı tanrı, tanrıyı insan
Morpheus da kanatlıdır. Kocaman, hızlı
yapar Musalar. Onun içindir ki böyle
kanatlarıyla dünyanın bir ucundan öbür
duygulanır şairler de onlardan söz
ucuna şıp diye uçarmış.
ederken. İnsana yaşamanın asıl tadını
Mucius Scaevola. Tarquinius kralları bağışlayan bu tanrısal varlığı her alana,
Ro-ma'dan kovulunca Porsenna adında özellikle sanat alanına yerleştirmiş olmak
bir Et-rüsk kralı şehri kuşatmış. Mucius ilkçağ düşüncesinin bir parıltısıdır. Kuru
adlı bir Romalı da düşman karargâhına bir şair diye tanınan Hesiodos bile
girip Porsen-na'yı öldürmek istemiş, bakın nasıl coşar Musalardan dem
ama kralı tanımadığı için yanılarak bir vurunca. Hesiodos kendi anlatır ki
başkasını öldürmüş. Yakalanıp Helikon dağının yamaçlarında sürülerini
Porsenna'nın önüne getirilince Mucius otlatan bir çobanmış, "dünyanın yüz
orada bulunan bir ocağa sag elini koyup karası zavallı bir yaratık" iken Musalar
büsbütün yanıncaya kadar çıkarmamış. onu görür, çiçek açan bir defneden
Bu eyleme şaşan Porsenna Mucius'a kopardık-ları bir dalı ona asa diye
kılıcının geri verilmesini buyurmuş, verir (Theog. 31 vd.):
kendisine de bunu niçin yaptığını sormuş. Sonra tanrısal sesler üflediler
Mucius kendi elinin yanmasının önemsiz içime olacakları ve olmuşları
olduğunu, çünkü kendisi gibi kurban yüceltmek için, ve hele övmek için
olmaya hazır üç yüz Romalı bulunduğu kendilerini her söylediğim
söylemiş. Korkuya kapılan Porsenna destanın başında ve
sonunda.
hemen Roma ile barış anlaşmasına
girişmeyi yeg görmüş. Mucius'a da artık Hesiodos böylece şair olunca, şu
sag elini kullanamadığı için solak sözlerle tanımlar Musaları (Theog. 52
anlamına gelen Scaevola adı takılmış. vd.):
Musalar. İlkçağ yazınında bir tanrısal Olympos'lu Musalar, koca kalkanlı Zeus'un
varlık vardır ki ondan söz ederken her kızları.
ozan, her yazar duygulanır, sesi bir Eleutheros yamaçlarının kraliçesi
başka içtenlik ve dokunaklılıkla çınlar Mnemosyne
kulaklarımızda. Bu varlık Yunanca Kronos oğluyla birleşip Pieria 'da
"mousa", Latince "muşa" diye ad-
getirdi onları dünyaya belaları
unutturmak ve kaygıları dindirmek
landırılıp batı dillerinin hepsine giren için.
esin perisidir. Ama Musa yalnız şairlere Dokuzgece buluştu onunla kutsal
şiirler esinleyen bir peri de değildir, etki yatağında
alanı çok daha geniştir. Adının kökeni asıl engin akıllı Zeus ölümsüzlerden
kimliğinin açıklanmasına yardım eder: uzakta. Günler, aylar geçip bir yıl
"Mousa" Yunanca tamam olunca dokuz kızgetirdi
dünyaya Mnemosyne.
Dokuz eş yürekli kızdır bunlar ezgiler Harmoııla'uın düğünlerinde
söylemektir bütün İşleri, haşka hiçbir bulunmuşlardı) Adlarının geçmediği
kaygı yoktur yüreklerinde. Karlı hemen de şiir yoktur,
Olympos'un en yüksek tepesinde,
oradadır koroları ue güzelim yurtları, Musaios. Adı Musalarla ilgili
Kharitler de Himeros da başlarında efsanelik bir ozan. Yerine göre
yükselir güzel sesleri havalarda, vurur Orpheus'un arkadaşı, <">g rencisi ya da
dururlar Olympos yolunda, tanrısal bir oğlu sayılan Musaios Attika el
ezgi sarar dört bir yanı, kara toprak
yankılanır tanrı övgüleriyle, Inıyülü bir sanesinde Orpheus'a karşılık
ses yükselir adımlarından yürürken yaratılmış bir tip olsa gerek: Mistik
yüce babalarına doğru... İşte böyle nitelikteki ezgileri Eleu-sis gizemleriyle
seslenir Olympos'lu Musalar dokuz ilişkili derlerdi.
tanrısal kızı ulu Zeus'un: Kilo, Euterpe,
Thalia, Melpomene, Terpslkhore, Erato, Mygdon. İlyada'da adı geçen bir
Polhymnia, Urania ve hepsinin başı Phrygla kralı, Sangarios (Sakarya)
sayılan Kalliope... İşte budur Musaların ırmağı kıyılarında otururmuş da günün
insanlara verdiği, Musalardan ve okçu birinde Amazonların saldırısına
Apollon'dan gelir yeryüzündeki ozanlar uğramış. O zaman kral Priamos onun
ve çalgıcılar nasıl Zeus'tan gelirse yardımına koştuğundan Mygdon da
krallar. Ne mutlu Musaların sevdiği
Troya savunmasına katılır (İl. III, 181
insana bal akar onun dudakları
arasından. Bir insanın dertsiz başına vd.).
dert mi düştü, üzüntüden kan mı Myrina. İlyada'da Troya şehrinin
kurudu yüreğinde, Musaların sevgilisi topografyası üstüne çok az bilgi verilir.
bir ozan anlatınca eski insanların Verilenlerden biri Amazonlar kraliçesi
destanlarını, övünce Olympos'un mutlu
tanrılarını unutuverir hemen Myrina ile ilgilidir (İl. II, 811 vd.):
dertlerini, çıkar, gider aklından Şehrin önünde sarp bir tepe var, çıkılır
üzüntüleri şenletir onu tanrıçaların ovanın dört bir yanından tepeye,
büyüsü. Batieia adını takmıştır ona halk,
ölümsüzlerse yüksek atlayan
Homeros'un iki büyük destanı da Myrrhine'nln
Musalara seslenişle başlar, ama burada mezarı der.
ozan tek bir Musa'ya seslenir ve ona Bu bilgi açık seçik değildir, bu Batieia
tanrıça der sadece: bir tanrıça mı ki ölümsüzler ona başka
Söyle, tanrıça, Peleus oğlu bir ad veriyorlar? Bir kaynağa göre
Akhilleus'un Myrina ya da Bati eia Troas bölgesinin
öfkesini söyle... eski kralı Teuker'in kızıdır (Tab. 16).
Anlat bana, tanrıça, bin bir düzenli Teuker onu ülkesine konuk gelen
yaman Dardanos'a verir, böylece Myrina
adamı... Troya kral soyunun dişi atası olur.
Musaların sevgilisi ozanın toplumda ne Myrina üstüne anlatılan öbür efsaneler
ka-— saygı ve sevgi gördüğü Odysseia'da şunlardır: Amazonlar kraliçesi Myrina
canlandırılan Demodokos tipinden Okeanos kıyılarında bulunan Atlantis
bellidir (Demodokos). Bu tutum ve ülkesine saldırmış ve yaya üç bin, atlı
davranış Homeros'la başlar, ilkçağın yirmi bin savaşçı kadının başında
son demlerine kadar süregi-der, Atlantis ülkesinin başkentini almış.
Musaların yetki alanları çağlar ve Erkeklerin hepsini kılıçtan geçirmiş,
şairlere göre değişir. Genellikle şöyle kadınları da köle etmiş. Öbür Atlantlar
bir bölümleme yapılır: Kalliope, destan teslim olmuşlar, Myrina da cömert
şairi ya da lirik şiir; Kilo, tarih; davranarak onlara bir kent kurmuş, bu
Polhymnia, pantomim; Euterpe, flütl; kente Myrina adı verilmiş. Sonra da
Terpsikhore, dans; Erato, korolu şiir; onlarla birlikte Gorgolara karşı savaş
Melpomene, tragedya; Thalia, açmış. Gorgolan yenerek birçoğunu
komedya; Uranla, gökbilimi. esir almış, ama gece esirler bekçilerine
Musaların kendilerine özgü efsaneleri saklı rıp büyük sayıda Amazon
yoktur , tanrıların bütün şenliklerinde öldürmüşler. Ama zonlar bunların
ezgi söyler, dans ederler, Thetis'le hakkından gelip, ölen arka daşlarına
Peleus'un, Kadmos'la büyük mezarlar yapmışlar. Gorgo-lar da
sonradan Perseus ve Herakles'ln elleri
allında yenilmişler (Gorgo, Perseus).
Efsaneye göre Myrina bu savaşlarla
kalma miş. I İhya ve Mısır',ı geçmiş,
oraları da ele

'M'I
geçirdikten sonra Arabistan ve Suriye Myrmidon. Akhilleus ve babası
yoluyla Anadolu'ya gelmiş ve Kilikyahlara Peleus'un
boyun eğdirmiş. Toros dağlarını da
yönettikleri Tesalyalı boya adını veren
aştıktan sonra Phrygia'dan geçerek kahraman. Zeus'un oğlu olmakla
Kaikos (Bakırçayı) kıyılarına gelmiş ve geçinir.
orada (yani Bergama ovasında)
yerleşmiş. Myrina'yı öldüren kral Mop- Myrrha. Kıbrıs kralı Kinyras'm kızı
sos'muş. Efsane niteliğini taşımayan bu (Kiny-ras, Adonis, Smyrna),
olaylar tarihsel bazı olaylara göre Myrtilos. Pelops'la Hippodameia
kurulmuş olsa gerek (Amazonlar). efsanesinde adı geçen arabacı.
Myrtilos Oinomaos'un arabasının
Myrmeks. Adı karınca anlamına gelen
cıvatalarını gevşetmiş, böylece Pe-
Myrmeks hamarat, becerikli bir Atinalı
lops'un yarışı kazanmasını ve
kızmış. Athena da bu yüzden onu
Hippodameia ile kaçmasını sağlamış.
sever, tutar -mış, ama günün birinde
Hippodameia'ya âşık olduğu ya da
Myrmeks tannçanın bulgusu olan sapanı
ondan yaptığı işe karşılık bir gece
bulmuş olmakla övünmüş, Athena da bu
yatma sözü aldığı söylenen Myrtilos'u
yalana kazarak onu bir karıncaya
Pe-lops denize atmış, Myrtilos da can
dönüştürmüş.
verirken Pelops ve soyuna lanet
okumuş, Pelopsogul-larının başına gelen
bütün belaların nedeni de buymuş
(Hippodameia, Pelops, Oinomaos).

210
N
rek birbirine karışmaya koyulmuş. Nana
böy le bakadururken, içine tatlı bir
baygınlık yayıl mış. O sıralarda güneş,
pembe pembe bat-maktaymış, bütün
Naiades. Naisler ya da Naiaslar, adları dünya pespembe bir boşluk olmuş.
yüzmek anlamına gelen fiilden türemiş Uyandığında yıldızlar pırıl pırıl-mış.
olan su perileridir. Ağaç perileri (Drysa, Tatlı tatlı esnerken, gebe kalmış olduğu
Hamadryas) gibi uzun ömürlü olurlar, nun farkına varmış. Dokuz ay sonra,
ama ölümsüz değildirler. Yaşamları, yüzüne; bakılmayacak güzellikte bir
içinde bulundukları kaynak, dere ya da oğlan doğurmuş".
ırmağa bağlıdır.
Kaynakları efsanelere göre değişir, Nannakos. Masala göre, Nannakos çok
Home-ros bunların bütün nympha'lar eski zamanlarda, Deukalioh tufanından
gibi Zeus'un kızları olduğunu söyler. önce yaşamış bir Phrygia kralıdır. Tufan
Kimi mythos yazarı onları Okeanos olacağını öngörmüş ve olmaması için
soyuna bağlar. Asopos gibi ırmakların topluca yakarmalar, yalvarmalar
perileri, ırmağın kızları sayılır. Her suyun düzenlemiş. Bu dualar sırasında da
kendine özgü bir Naias'ı vardır, kiminin Nannakos habire gözyaşı döker miş. Bu
adı efsaneye geçmiştir (Arethusa, yüzden "Nannakos'un gözyaşları" diye
Salmakis). bir deyim kalmıştır.
Naiasların, sularını içen ya da sularına Başka bir efsaneye göre, Nannakos üç
dalan hastaları iyileştirme güçleri yüzyıl yaşamış, ölünce de bütün halkının
vardır. Tersine kimi inançlara göre yok ol.ı cağını bildiren bir tanrı sözü
Naiaslar sularında yıkanan insanları varmış, öldüğü gün halk topluca
çıldırtmış, ya da gizli bazı hastalıklara ağlamaya koyulmuş, bira/ sonra da
çarptırmıştır (Nympha). tufan olmuş, böylece tanrı sözü g<tl
çekleşmiş.
Naksos. Kyklad takımadalarından Bu masallar Tufan efsanesinin
Naksos adasına adını veren kurucu Anadolu kaynaklı olduğunu açığa
kahraman. Bir efsaneye göre Naksos vurmaktadır.
Karyalı göçmenlerin başında eskiden Dia
adını taşıyan bu adaya gelmiş, yerleşmiş Narkissos. Nerkis çiçeğine adını veren
ve ona adını vermiştir. Bu olay Nar-kissos'un öyküsü hemen her çağda
Theseus'tan üç kuşak önce olmuştur. şairleri esinlemiş bir öyküdür. Onu en
Başka bir kaynakta onun Endymion'la güzel anlatanlar arasında da Latin şairi
Se-lene'nin oğlu olduğu, daha Ovidius önde gelir. Ovidius, Narkissos'la
başkasında da Apollon'la Akallis'ten Ekho efsanelerini birleştirerek iki
doğduğu söylenir (Akallis). Efsanelerin insanın aşk uğruna harcadıkları boşuna
birleştiği bir nokta Naksos adasının çabaları bir tek dram olarak canlandırır.
Anadolu'dan gelme göçmenlerle Onun ustaca anlatımından birkaç
meydana getirildiğidir. parçayı aşağıya almayı uygun gördük.
Verdiğimiz çeviri, 1944 yılı Tercüme
Nana. Sangarios (Sakarya) ırmağının Mecmuası'nda çıkan Can Yücel'in
kızı, Agdistis-Attis efsanesinde adı çevirisidir:
geçer. Hali-karnas Balıkçısı serüvenini
şöyle anlatır (Hey Koca Yurt, s. 23): Ekho görünce Narkissos'u bir ıssız
kırda
"Sakarya ırmağının kızı, su perisi dolaşırke
Nana, sıcak bir günün akşamı n arzu sardı gönlünü, düştü gizlenerek
serinlemek için, kendini Sakarya suyuna izlerinin ardına;
atmış. Şıpır şıpır yıkanırken, bir badem bir çıranın ucuna sürülmüş yanıcı
ağacının dalı üzerine eğilmiş. Su perisi kükürt beri getirilen alevi nasıl kaparsa
bademi kırıp soymuş. Beyaz badem İçini Ekho da yaklaştıkça ona daha yakından
yemeden önce, her nedense, badem yanıyordu aşkla.
içinin aklığını, teninin aklığı üzerine
Kaç kere okşayıcı gözlerle ona
sokulmak, kaç kere yumuşak dileklerini
tutmuş. Badem içini, yumuşak İM göğsü ona sunmak
arasında tutai ken, hayret ve hayranlıkla e.ledl.
bakakalan gözleri önünde tuhaf bir yaradılışı vermedi izin söze başlamaya,
şeyler olmaya bağlamış: Sanki badem bekleyebilirdi ancak sözleri ki onlara
içinin ve göğsünün aklığı eriye- cevap
yollayaı ak
NAUPLIOS

Narkissos'la Ekho arasında anlamsız Anlıyorum, o benim, aldatmıyor beni


diyalog şöyle sürdürülür: artık
Bağırdı: "Orada kim var?", "Var" diye hayalim.
cevap
verdi yankı.
Narkissos, "Burada buluşalım" der,
Ekho da koşa koşa çıkar ormandan, ama
oğlan kızı görünce kaçmaya koyulur:
"Ölmek yeğdir" diye bağırıyordu
"olacaksa
senin her şeyim
".
Ekho başka bir şey söylemedi: "Senin
her
şeyim ".
Bundan sonra da asıl Narkissos
efsanesi başlar:
Berrak bir pınar vardı, dalgalarında
gümüşler
oynaşır, Ona ulaşan ne bir çoban, ne
otlayan bir
keçi, ne bir
sürü, Ne vahşi bir hayvan, ne ağaçtan
düşen bir
dal
; tek bir kuş bile yoktu onun sükûnunu
bozan.
Çevresinde en yakın suyla beslenir bir
çayır, ve oranın güneş ışığıyla
ısınmasına engel
olan orman.
Pınar ve yerin güzelliği çeker onu
kendine, uzanır Narkissos av
yorgunluğu ve sıcağın
verdiği ağırlıkla
yere. Gidermek isterken susuzluğunu,
artıyordu
bir yandan
susuzluğu; içtikçe suya vuran
güzelliğine hayran, seviyordu tensiz
bir hayali, vücut sanıyordu
sulardaki
ni Donakaldı Paros mermerinden bir
heykele
benzeyen o aynı
yüzle kımıldamaksızm, bakıyordu
kendine kendi
şaşkın
şaşkın... Bilmeden kendini arzuluyor,
severken onu
kendini seviyor,
isterken kendini istiyordu, içini yakan
ateşi tutuşturan da kendiydi. Kaç kere
faydasız öpücükler sundu aldatan
pınara...
Ellerini kaç kere daldırdı, boşa
kavuştu
kolları
sularda. Neyi gördüğünü bilmiyor,
fakat yanıyordu
onunla
, gözleri aldatan hayal onu
coşturuyordu.
Narkissos anlar başına geleni ve şöyle
dile getirir:
Tutuşturan da ben, yanan da. Nauplios'ıı kötü işlerde kul-
Kendime olan sevgimle
yanıyorum. Ne yapayım ?İsteneyim
mi?lsteyeyim mi?
İstenecek ne kaldı
artık? Beni yoksul ediyor varlığım;
arzuladığım
benimle
. Ayrılabilsem vücudumdan; garip bir
dilek
seven için
ama, sevdiğim uzak olsa keşke.
Kemirsin artık
gücümü
acı, ve gledi son günleri ömrümün,
göçüyorum
hayatımın
baharında. Ölüm gelmeyecek bana ağır
dinecekse
acılarım.
Sevdiğim daha ömürlü olsun dilerim.
Ve şimdi can verelim ikimiz bir
solukta...
Narkissos gün geçtikçe eriyip gider,
Ekho da uzaktan seyreder sevdiğini,
tekrarlar durur iniltilerini ve bu güzelim
şiir şu dizelerle sona

Şunlar oldu son sözleri, gözlerini


ayırmadan sulara bakan Narkissos'un:
"Ey boş yere sevdiğim çocuk"; yer
tekrar
iletti dediklerini.
"Elveda"deyince o, bağırdı Ekho:
"Elveda". Yorgun başını dayadı sık
çayırlığa, ölüm kapadı efendilerinin
güzelliğine
hayran
gözlerini. Hâlâ bakıyordu kendine,
yeraltına
göçtükten sonra
bile; bakıyordu Styks sularına.
Dövündüler
bacıları
Naias'lar kesik saçlarını yanı başına
koydular;
dövündüler
Dryas'lar, Ekho da katıldı onlara. Tam
sedyeyi, odun
yığınını, titreyen
meşaleleri hazırladılar, vücut yoktu
hiçbir yerde,
yerinde sarı
göbeğini beyaz yaprakların kucakladığı
bir çiçek
buldular.
Nauplios. (1) Tanrı Poseidon'la
Danaoskızı Amymone'nin oğlu,
Peloponez'in ünlü limanlarından olan
Nauplia'nın kurucusu (Amymone).
(2) Yukarda adı geçen Nauplios'un
küçük torunu. Argonaut'lar seferine
katılır ve dümenci Tiphys öldükten
sonra, onun yerine geçer
(Argonaut'lar). Nauplios Palamedes'in
babası olarak Palamedes efsanesinde
rol oynar (Palamedes). Nauplios usta
bir denizcidir, kimi efsanelerde
kralların, bu yeteneğinden faydalanarak
landıkları anlatılır: Aleos, kızı Atıge'yl Ne de kaygısız doğurmuş, Nausikaa,
denizde boğmak görevini Nauplios'a anan olacak kadın seni/ Güzel
verir, Nauplios kızı kurtarır, Mysialı rubaların kalmış yüzüstü, oysa geldi
çattı evleneceğin gün, hazırlık
gemicilere satar, Au-ge de Anadolu'ya yapmalısın düğüne, güzelce giyinip
varınca Telephos'u doğurur (Auge). kuşanmaksın, seni sevenler de giyinip
Girit kralı Katreus kızları Aerope ile kuşanmak. Dillere destan olur böyle
Klymene'yi aynı amaçla Nauplios'a düğünler, mutluluk getirir babana,
verir, Nauplios bu kızları da kurtarır ve ulu anana. Tan ağarırken gidelim
Aerope'yi Atreus'la evlendirir, yumaya, geleyim ben de, tutayım işi
kendisi de Klymene'yi alır (Aerope). bir ucundan, çabucak olsun bitsin bu
iş, uzun zaman kız kalamazsın nasıl
Oğlu Palamedes, Akhalardan haksızlık olsa.
görüp taşlanınca, Nauplios Akhalardan
öç alma işine kovulur ve Troya savaşında Nausikaa şafakla birlikte kalkar,
bulunan yiğitlerin karılarını baştan babasından katır arabasını ister,
çıkarmaya uğraşır, başta Klytaimestra ırmağa gidip çamaşır yıkamak istediğini
olmak üzere birçoklarının âşıklar tutup söyler. Bu işe niçin giriştiğini de
kocalarını aldatmalarını sağlar, yalnız söylemez, ama Alkinoos anlar her
Penelopeia üstüne yaptığı deneme nasılsa kızının düğün hazırlığı yaptığını.
sonuç vermez. Akha yiğitlerinin yurda Arabanın hazırlanması, kraliçe
dönüşlerinde can vermeleri için de Arete'nin kızlara yıkanacak güzel
girişimde bulunur ve Oileus oğlu Aias'ın rubalarla birlikte kokulu yağlar ve bir
gemisinin kayalara çarparak sepet içinde günlük kumanyalarını
parçalanmasını sağlar. Mi-tograflar vermesi ayrıntılarıyla anlatılır.
kendisinin de aynı biçimde Çamaşırlar yıkanıp durulanır, güneşe
serilir, kızlar oturup yemeklerini
öldürüldüğünü ileri sürerler.
yerler, sonra da top oynamaya
Nausikaa. Odysseia birçok öykülerden koyulurlar. Top ırmağın gerisindeki
örülmüş uzun bir romandır. Bu koruluğa düşer, orada günlerce denizde
öykülerin en sevimlisi de Phaiak yüzmekten bitkin düşmüş uyuyan
prensesi Nausikaa'nın yarıda kalmış Odysseus'u uyandırır. Odysseus bakar
romanı olsa gerek. Homeros bu güzel ki genç kızlar oynaşıyor ırmak kıyısında.
kızı bize tanıttıktan ve Odysseus'la Bol yapraklı bir dalla örter erkekliğini,
tanıştırıp onunla olan gönül macerasına çıkar Nausikaa'nın karşısına yalvarır.
dokunduktan hemen sonra, bu İM Hizmetçi kızlar kaçışırlar, yalnız
insanı ayırır ve bize genç kızın uğradığı Nausikaa ürkmez yosunlarla örtülü
hayal kırıklığını sezdirmekle yetinir. O çıplak erkeği görünce, Odysseus'un
ana kadar da Nausikaa'yi hayata açılan, sözleri de yüreğine işler:
sevebileceği bir erkeği bulup onunla Yalvarırım, kraliçem sana, ister tanrı
evlenmeyi özleyen bir kızın bütün ol, ister insan. Yaygıngöklerdeki
duygularını ince bir gerçeklikle tanrılardansan, ulu Zeus'un
canlandırır bize. kızıArtemis olmalısın, görünüşün,
Odysseia' nınVI. bölümünde Phaiak boyun boşun, dipdiri bedeninle
prensesini yatak odasında uyur görür, tıpkı osunl
tanrıça Athe-na kızın bir arkadaşı Sonra da anasının, babasının
kılığında düşüne girer (Od. VI, 15vd.): mutluluğunu över, ama asıl mutlu olacak
Doğru yürüdü çok süslü yatak insan bu güzel kızı alıp evine götürecek
odasına, bir kızyatıyordu orada, boyu kocadır, der. Bu sözlere dayanılır mı,
boşu, görünüşü tanrılara denk, Nausikaa hizmetçilerini ça-ğırır,
Nauslkaa'ydıbu, ulu yürekli Odysseus'u yıkamalarını, giydirmelerini
Alkinoos'un buyurur. Odysseus yıkandıktan sonra
kızı, biryanında bir hizmetçi daha bir yakışıklı ve alımlı olur:
yatıyordu, bir
yanında bir Zeus 'tan doğma tanrıça Athena
hizmetçi, şipşirin, cana yakındı ikisi daha iri, daha kocaman
de, pırılpırıl kapı kanatları görünmesini
kapalıydılar. sağladı,
saçları dökülüyordu basından kıuır
Tanrıça kızın yatağına yel gibi varır ve kıvır, tıpkı sümbül çiçekleri gibi,
şu sözlerle kışkırtır.
Olan olmuştur, Nausikaa gönlünü (1) Poseidon tanrının oğlu Nausithoos
kaptırmıştır; şöyle der kendi kendine: Pha-
Deminyüzüne bakılmaz gibi geldi iakların ilk kralıdır. Odysseus'ta Phaiak
bana, şimdiyse tanrılara benzer, ili bi
engin gökte ze şöyle tanıtılır (Od. VI, 4 vd.):
oturanlara.
Ne olur, böylesine bir gün kocam Eskiden Phaiak 'lar engin Hypereia
desem, kalsa burada, otursa bizim 'da
yanımızda... otururd
u, Tepegözler onların topraklarını
Odysseus'la tatlı tatlı konuşur, onu boyuna
şehre götürürken aklına saplanmış olan yağma ederdiler.
konuya değinir, bir arada görünmeyelim Tanrı yüzlü Nausithoos onları
der, çünkü dedikodu olur, kral kızı kaldırdı, götürdü, yerleştirdi Skherie
kendine bir yabancı koca bulmuş derler,
'ye, alın teriyle yaşayan insanlardan
uzağa. Dört yandan surla çevirmişti
biz Phaiaklar dururken almış onu yanına kenti, evler kurmuş, tapmaklar
yürüyor diye halkınca kınanmaktan yapmıştı tanrılara, tekmil toprakları
korktuğunu ileri sürer. Bu konu düşmez dağıtmıştı. Ama o çoktan boylamıştı
ağzından. Kurnaz Odysseus da Hades ülkesini.
bozuntuya vermez, Alkinoos'un
Bu kral Alkinoos'un babası ve
sarayına gitmek üzere kızdan ayrılınca
Alkinoos'un hem yeğeni, hem de eşi
Nausikaa'yı bir koca bulmuş olma
olan Arete'nin dede-sidir.
umudu, sevinci İçinde bırakır.
Çok geçmeden acı yanılgısını anlar: (2) Theseus'u Girit'e götüren geminin
Odysseus kimliğini açığa vurur, tek dü
amacının İtha-ke'ye karısının yanına mencisi de Nausithoos adını taşır.
dönmek olduğunu söyler. Nausikaa'nın (3) Odysseus'un Kalypso'dan olma bir
romanı yıkılır. Odysseus yola çıkmak oğ
üzere hazırlıklarını yapmış, hamamdan lu.
güzel urbalar giyinmiş olarak çıkmakta Neikos. Eris'ten dogma simgesel bir
ve şölene gitmektedir ki prensesle varlığa verilen ad. Neikos çatışma,
karşılaşır (Od. VIII, 458 vd\): kavga anlamına gelir (Eriş).
Sağlam yapılı kapının aralığında
Nausikaa Neleus. (1) Tyro ile Poseidon'un oğlu,
dikildi Peli-as'ın ikiz kardeşi (Tab. 22). Tyro
karşısına, tanrı Posei-don'dan doğurduğu çocukları
gözgözegeldi Odysseus la öylece ona dağa bırakınca, onların kısraklarca
baktı, sonra seslendi, kanatlı sözlerle, büyütüldükleri anlatılır. İkizler yetişip
dedi ki: "Sağ, esen kal, konuğumuz, ölümlü babaları Kretheus'un kral
sağ, esen kal, baba toprağına olduğu İolkos'a dönünce anaları
döndüğünde unutma, an Tyro'nun üvey anası Sidero'nun hışmına
beni,
sen ilkin bana borçlusun uğradığını ve çok hırpalandığını görürler,
kurtuluşunu ". Çok akıllı Odysseus Side-ro'yu öldürmeye kalkarlar, kadın
karşılık verdi ona, Hera tapınağına sığındığı halde Pelias
dedi ki: onu vurur. Sonra kardeşiyle taht
"Ulu yürekli Alkinoos'un kızı, Nausikaa, konusunda kavgaya tutuşur. İolkos'tan
Zeus, Here'nin uzaktan gürleyen kovulur ve gelir Peloponez'in Messenia
kocası, bölgesinde Pylos şehrini kurar. Ne-
eğer isterse, leus'un on İM oğlu olur, Herakles'in
döneceksem benyurduma,
açtığı bir savaşta on bir tanesi ölür,
göreceksem sıla
günümü, yalnız Nestor kurtulur. Nestor'un
bir tanrı gibi tapacağım sana Troya savaşı ve îlyada'daki rolü
orada, hervakit, sabahtan önemlidir (Nestor).
akşama dek, gün
boyunc (2) Atina kralı Kodros'un oğlu Neleus
a, can verdin bana sen, ey genç kız, efsaneye göre bir bölük Attikalı ve
can!" Messenialı ile birlikte îonya'ya göçmüş
Perde böylece kapanır, bir daha da ve orada Miletos şehrini kurmuş
Nausikaa'nın, o erdemli kral kızının adı (Kadros).
anılmaz Odysseia'da. Nemeia. Herakles efsanesinde sözü
Nausithoos. Hızlı gemici anlamına geçen Nemeia aslanı, Pontos'la Gaia
gelen Nausithoos birçok efsanelik soyundan E-khidna'nın Orthas',
kişilerin adıdır: köpegiyle birleşerek mey-
ilana getirdiği canavarlardan biridir vaş oyunu (pyrrhike) düzenlemiş.
(Tab. 6): Hesiodos'a göre, Hera'nın Troya .ılın da bulunup şehrin ele
beslediği bu aslan Nemela bölgesine geçmesine yardım eden
korku salmaktaydı ki, He-rakles onun savaşçılardandır. Şehir düştükten
hakkından geldi (Ekhldna, He-nıkles). sonra Hektor'un oğlu Astyanaks'ı
Nemesis. Nemesis hem soyut bir surdan aşağı atarak öldürür ve
Andromakhe'yi esir olarak alır
kavramı simgeler, hem de tanrısal bir
(Andromakhe). Babasını anmak üzere
varlık olarak canlandırılır. Hesiodos'a
de mezarı üstünde Priamos kızı
göre Gece tanrıça Nyks'in kızıdır. Zeus
Polyksene'yi kurban eder (Polyksene).
ona tutulur, ama Nemesis tanrıdan
kaçmak için bin bir biçime girer, Neoptolemos savaş dönüşü Epir
sonunda bir kaz olur, tanrı da kuğu kuşu bölgesine yerleşir. Peleus'un ülkesine
biçiminde onunla birleşir. Nemesis'ten dönmeyip de Epir'e yerleşmesinin
doğan yumurtanın Leda'nın eline geçtiği nedeni üstüne efsaneler birbirini
ve Helene ile Dioskurların bu tutmaz. Neoptolemos birçok
yumurtadan çıktıkları anlatılır (Leda). ' efsanelerde Hermione'nin kocası
olarak gösterilir. Ama Menelaos
Kavram olarak Nemesis tanrısal öcü
kızından çocuğu olmadığı halde,
simgeler, kimi zaman Erinyslere karışır,
Andormakhe'den üç oğlu olmuş. Bunu
ama çokluk İnsanlarda ölçüsüzlüğü,
kıskanan Hermione'nin teyze oğlu ve
kendine ve talihine aşın güveni
nişanlısı Orestes eliyle Neoptolemos'u
cezalandıran varlık olarak gösterilir. öldürmesi tragedya yazarlarının
Ate ile Hybris'in hemen ardından gelir. işledikleri bir motif olmuştur
Bu nitelik de tragedyada büyük bir rol (Hermione, Orestes).
oynar.
Marathon'a yakın küçük bir Attika Nephele. (1) Athamas'ın birinci
kentinde Nemesis'in bir tapınağı karısı, Phriksos'la Helle'nin anaları
varmış, tapınaktaki tanrıça heykelini (Atharnas). A-thamas lno ile evlenmek
ünlü heykeltıraş Pheidias Paros için Nephele'yl b< > şar, bulut tanrıça
mermerinden yontmuş. Bu mermeri da çocuklarını kurtaracak altın postlu
Persler Atina'yı aldıktan sonar zafer koçu gönderir onlara (Helle).
anıtı olarak dikmeye hazırlanırken, (2) Bulutu simgeleyen bir varlık olarak
Nemesis ölçüsüz gururlarını 1W
cezalandırmış; mermer de böylece phele'nin İksion efsanesinde adı
tanrıçanın heykelini yontmaya yaramış. geçer. İksi
Neoptolemos. Adı yeni savaşçı on, Hera'ya âşıktır, muradına
anlamına gelen Neoptolemos ermemesi için
Akhilleus'un oğludur. Onu kız kılığında Zeus Hera biçiminde bir bulut yaratır
Skyros kralı Lykomedes'in hareminde ve İksi
bulunduğu sıralarda üretmişti. A- on'un onunla birleşmesini sağlar. Bu
khilleus orada Pyrrha adıyla saklandığı Nephe
için, oğluna Neoptolemos'tan başka le Kentaur'ların anası olur (İksion,
Pyrrhos (yani kızıl saçlı) adı verilmiş Kentaur'
(Akhilîeus). lar).
Babası Troya savaşına gidince, (3) Aristophanes'in "Nephelai"
Neoptolemos' u dedesi Lykomedes (Bulutlar)
yetiştirir. Akhilîeus öldükten sonra da adlı komedyasında bulutlar birer kadın
Troya şehrinin ancak oğlu lavaşa olarak
katılırsa düşeceği üstüne bir fal simgelenmiştir, bunlar Okeanos
çıkmış, delikanlıyı alıp getirmek üzere kızlarıdır, ki
de elçiler gönderilmiş. Bunlar mi zaman Olympos'un tepesinde,
Neoptolemos'la birlikte Iroya'ya kimi za
giderken Lemnos adasında durak man Okeanos'un kıyılarında, Batı
vermişler, orada Akhilleus'un oğlu hasta Kızları'nın
olan Philoktetes'i Troya'ya gelmeye bahçlerinde otururlar. Sokrates ve
kandırmış (Philokktetes). Troya'da genellikle
Akha ordusu Neo-plolemos'u coşkuyla filozoflarla alay ettiği bu oyunda
karşılamış, yiğit babası gibi yararlık Aristopha-
göstererek Telephos'nn oğlu nes belki de halk masallarından ve
Euryplos'u öldürmüş ve adını taşıyan onlardan
bir sa- alınmış motiflerden esinlenmiştir.
Nereus - Nereus Kızları. Nereus
Deniz İhtiyarlarından biridir, Gaia'nın
Pontos'la yani Toprak'ın Deniz'le
birleşmesinden doğmuştur (Tab. 6).
Hesiodos şöyle tanıtır onu (Theog. 233
vd.):
DEniz doğru sözlü Nereus 'u
yarattı: En büyüğüdür o bütün
çocuklarının, babacan tanrı
derler ona
çünkü hem dürüst, hem yumuşak Nereus, bütün deniz tanrıları gibi
huyludur, doğruluktan hiç ayrılmaz biçim değiştirmek yetisine sahiptir.
düşünceleri, hep doğruluktan, iyiden Herakles Nere-us'tan Batı kızlarının
yanadır.
bahçesine varmak için yolu sorunca,
Nereus Okeanos kızı Doris'le evlenir, Deniz İhtiyarı cevap vermemek için bir
Doris de, "ekin vermeyen denizin sürü hayvan biçimine girer, Nereus
ortasında" tam elli kız doğurur kızları da yiğide yardım ederler ve
Nereus'a. Bunlara Nereus kızları denir babalarından istediği bilgileri nasıl
ve Homeros da, Hesiodos da ballandıra alabileceğini öğretirler ona (Herakles).
ballandıra sayarlar adlarını (İl. XVIII, Nessos. Herakles efsanesinde önemli
38-49 ve Theog. 240-264), çünkü bir rol oynayan at adam. Herakles
denizin köpüklü dalgalarını, renklerini ve Pholos'la birlikte Kentaur'ların
çeşitli hallerini simgeledikleri gibi bu saldırısına uğrayınca Nessos'a I karşı
kızlar, efsanelerde önemli yer tutup rol da savaşmış ve onu püskürtmüştû. At
oynayan kişiler de çıkmıştır adam da Euenos ırmağı kıyısına
aralarından: AkhiUeus'un anası Thetis sığınmış, orada yolculara ırmağı
bir Nereus kızı, Poseidon tanrının eşi geçirtiyordu. Yiğit ka- i rısı Deianeira
Am-phitrite de bir denizkızıdır. ile bu ırmağı geçecek olunca, Nessos
Nereus kızları, babalarıyla birlikte sırtına aldığı Deianeira'nın ırzına geçmek
denizin dibindeki bir sarayda yaşarlar. istemiş. Herakles'in attığı bir okla can
Bu saray da Ege denizinde, Knidos, yani I verdiği sırada Deianeira'ya bir iksir
Tekirburnu açıklarındaki bir vermesi, kadının Herakles'e bu iksire
magaradaymış. Orada altın taht-lann batırdığı bir gömlek göndermesi,
üstünde otururmuş Nereus'un yiğidin de bu gömleği giyer giymez
birbirinden güzel elli kızı. Su yüzüne korkunç acılar içinde yanıp tutuşması ve
pek çıkmazlar-mış, Nereus kimi kez sonunda da ölmesi Deianeira ve
yüze çıkarmış, beline kadar. İşte o Herakles maddelerinde anlatılmıştır
zaman, elli denizkızı, deniz yüzünde (Pholos, -Euenos).
oynayan ve koro halinde türkü söyleyen
bir dans ve ezgi çemberi, ya da Nestor. Akhaların danışmanı, Pylos
çelengiy-le sararlarmış onu çepeçevre. kralı ihtiyar Nestor Homeros'un
Nereus kızları günlerini iplik dokumak, yarattığı eşsiz bir 1 tiptir. Böylesi
nakış yapmak ve şarkı söylemekle ihtiyar tipine ilkçağ yazınında bir daha
geçirirler, dalgalarla oynaşırlar, yunus rastlanmaz, bir eşini daha bulmak için
balıkları ve efsanelik deniz Shakespeare'leri, Balzac'lan beklemek
gerekir. Nestor ihtiyardır, ama mutlu
yaratıklarıyla birlikte yüzüp
bir ihtiyardır, çok görmüş, geçirmiş,
gezerlermiş. Nereus kızları
bilgisi, görgüsü yüzünden de öyle bir
Amphitrite'nin alayında yer alırlar. Kimi
üstünlük duyar ki, geçilmez ukalalığından.
zaman bir olaya karışıp yeryüzüne
Sağa, sola öğütler verir, bitmez
geldikleri de görülür. Akhilleus arkadaşı
tükenmez anılar anlatır, her kıssadan
Patroklos ölünce derin bir yasa kapılır, hisse alır ve durmadan nutuk çeker,
anası Thetis'i yardıma çağırır, o da kız herkes de sabırla dinler onu. İlkçağın
kardeşleri Nereus kızlarına dert yanar bir özelliği olan yaşa ve yaşlıya saygı
(İl. XVIII, 38 vd.): duygusunun ne kadar derine gittiği
... Ulu anası bir çığlık attı, başladı Homeros destanlarında Nestor'a verilen
inlemeye, denizin dibinde ne kadar önem ve değerle ölçülebilir.
Nereus kızı
varsa.. Nestor Neleus'la Khioris'in en küçük
. tekmil tanrıçalar sardı çevresini, oğludur (Tab. 22). Herakles'in
öldürdüğü Neleus-ogullarından bir o sag
(Birkaç dize adları sayılır): kalmıştır. Ayrıca anası Khloris bir Niobe
Denizin dibinde daha ne kadar Nerus kızıdır, kardeşlerinin Apol-lon'la
kızı Artemis'in oklanyla öldürülmesini
varsa görmüştür. ApoIIon bu soya acımış ve
doldurmuşlar gümüş ışınlarla bu kadar çok ölüme karşın Nestor'a
mağarayı, hepsi de durmadan çok uzun bir ömür bağışlanmasını
dövüyorlardı
sağlamış. Pylos kralı da böylece üç kuşak
göğüslerini. boyunca yaşamış.
Thetis'in ardından, dalgaları yara
yara Tro-ya'ya giderler ve orada kıyıya
çıktıkları bile görülür.
Troya savaşına gelmeden önce rüldügünü anlatırlar. Akhilleus
Lapith'lerle Kentaur'lar arasındaki arkadaşının öcünü alarak Memnon'u
savaşa, Kalydon avına, kimi kaynaklara öldürür (Antilokhos, Memnon).
göre Argonautlar seferine katılmış. Nestor rahat bir dönüş yolculuğu
Bunları ve daha başka yaşantılarını yapar. Pylos'ta yönetimi yeni baştan
ballandıra ballandıra anlatır İlyada eline alır ve oğulları arasında zevkli bir
boyunca. Karısı Helene kaçırılınca ömür sürer. Odys-seia'da
Menelaos'un ilk İşi Nestor'u gidip Telemakhos'un babasından haber almak
bulmak olur, savaşı planlayan odur. ve İthake'deki karışık duruma bir çare
Ayrıca doksan tane gemiyle sefere bulmak için Nestor'a danışmaya gittiğini
katılır. Agamemnon'la Akhilleus görürüz. Pylos'taki sarayında Nestor
arasındaki kavgada hemen arabuluculuk yine o Nestor'dur, Troya anılarını
işine girişir (İl. I, 248vd.): Telemakhos'un gözü önünde
canlandırmakla kalmaz, ona tutacağı
Kalktı ayağa güzel konuşan
Nestor, Pylos 'un gür sesli yolu gösterir, bir baba gibi ona bakar
sözcüsü. Dilinden sözler akardı ve yanına kendi oğlu Thrasymedes'i
baldan tatlı, ölümlü iki insan verip bir arabayla Lakedaimon'a,
kuşağının yaşayıp Menelaos'un yanma gönderir.
göçtüğün ü görm Odysseia'nın EL bölümünde anlatılan bu
üştü, tanrısal Pylos'ta doğup buluşma destanın en canlı parçaların-
büyümüşlerdi dandır.
beraber
ce. Şimdi üçüncü kuşağın başındaydı Nikaia. Geç ilkçağın mitograflarının
o. yazdığı bir efsaneye göre, Nikaia
En doğru öğüdü verir, herkes de haklı Sangarios (Sakar ya) ırmağı ile tanrıça
olduğunu kabul eder, ama kavga gene de Kybele'nin kızıdır. Kiz oğlan kız kalmaya
sürüp gider. Nestor yalnız düşüncede ant içen bu nympha erkek ten kaçar,
değil, komutanlıkta da üstündür, ordulan yalnız avcılıktan hoşlanırmış. Hymnos
savaşa kışkırtmada Agamemnon'un adlı bir çoban gönül vermiş ona, ama
hayranlığını kazanır (İl. IV, 310vd.): Nikaia delikanlıyı yanına yaklaştırma
Bir zamanlar savaşta çok usta olan bu mış, karşı koymaya çalıştığı bir anda da
yaşlı attığı bir okla onu yere serip öldürmüş.
adam, Tanrı Eros kızın bu davranışına çok
işte böyle güven veriyordu onlara. içerlemiş ve Diony-sos'a alt olacağına
Sevindi kral Agamemnon görünce onu, karar vermiş. Nikaia'yı derede
seslendi şu kanatlı sözlerle, dedi ki: yıkanırken çıplak gören şarap tanrı kıza
"ihtiyar, sende bu neyürek böyle, bu tutulmuş, kendisini Hymnos gibi
güç bacaklarında da olsa keşke,
dizlerin de yüreğine tıpatıp uysa. öldürmeyi kurduğunu anlayınca da,
Oysa kaçınılmaz ihtiyarlık kemiriyor Nikaia'nın su içtiği bir ırmağa şarap
seni. Keşke başka bir ihtiyar olsa karıştırmış. Kız sarhoş olunca Dionysos
senin yerine, sen de delikanlılar muradına ermiş. Nikaia gebe kalmış.
arasına kanşabllsen Önce canına kıymayı denemiş, ama
hani. sonra tanrıya boyun eğmiş ve ona
birçok çocuklar doğurmuş. Dionysos da
Sözüyle, eylemiyle Nestor bir an olsun
Hindistan'a yaptığı yolculuk dönüşünde
Troya savaşından uzaklaşmaz, onun
Nikaia'nın şerefine bir şehir kurup ona
gösterdiği varlığı pek az yiğit
sevgilisinin adını vermiş. Bu şehir
gösterebilir. Hemen her bölümde rolü
ilkçağda Nikaia, bugün İznik diye anılan
vardır, Akhalarm büyük girişimleri hep
şehirdir.
onun kafasından çıkar. Bunları
desteklemek için gösterdiği örnekler
Nike. Nike zaferi simgeleyen bir
birçok eski zaman olaylarının canlı canlı
tanrıçadır. Kanatlı, hızla uçan bir kız
anlatılmasına yol açar.
olarak canlandırılır. Hesiodos'a göre,
Nestor Troya savaşına iki oğlu Nike Pontos'lular soyundan Pallas'la
Antilokhos ve Thrasymedes'le gelir. Okeanos kızı Styks'ten dogmadır (Tab.
Savaşta oğullarının yararlık göstermesini 6). Olympos tanrılarından önceki
sağlar, llyada'da bu ihti-yarın başına bir kuşaktan olduğu halde, kimi mitograflar
dert gelmez, ama ilyada'dan sonraki onu Athena'nın oyun arkadaşı olarak
olayları anlatan destanlar Antilo- gösterirler. Nike tanrıça Athena'nın bir
khos'un Memnon'un saldırısına uğrayıp ek adı olduğu gi-
öldü
bi Atina'da Zafer tapınağı da Niobe gerçekten de taş kesilmiştir.
Athena'nın sayılırdı. Efsanesi bugün de yaşar: Manisa'da
kadın yüzü biçiminde bir kaya vardır, bir
Niobe. Niobe, babası Tantalos ve
derenin üstüne sarkan kapkara, pürtük
kardeşi Pelops gibi (Tab. 14) Anadolu'ya
pürtük bir kaya, göz yerindeki
özgü efsa-nelik bir tiptir. Bu üç kişinin
oyuklanndan su sızar; Niobe'nin
efsanesi de Anadolu'da kaynak bulur,
gözyaşları derlerdi ve derler. Ağlar
oradan Yunanistan'a yayılır ve yerli
durur yaşlı ana yitirdiği bunca
Yunan efsanesi gibi gösterilir.
çocuklarına. Ama birkaç kilometre
Niobe babası Tantalos'un kral olduğu ötede, Sipylos dağının yamaçlarında,
Sipy-los (Manisa) dağının yöresinde çalılıklar arasında başka bir kaya, Ana'
doğmuş ve yaşamaktadır. Tanrıça Leto Tanrıça Kybele'nin anıtı vardır
ile birlikte büyümüş, onunla arkadaşlık Manisa'da. Kybele ana, Niobe ana, bir
etmiş olması hayatının bu dönemine de öç alan, analıkta her ölümlüden üstün
rastlar herhalde. Ama efsaneye göre olduğunu açığa vuran Leto ana. Bunlar
Niobe Thebai kralı Amphion'la evlenmiş hep aynı inanç ve efsane zincirinin
ve ondan birçok çocukları olmuştur halkalarıdır. Niobe kayasının biraz
(Amphion). Dramı çok çocuklu ötesinde Mesir bayramı kutlanır bugün
olmasından ileri gelir. Her çeşit de Manisa'da, bir bahar ve bereket
sanatçıya tükenmez bir esin kaynağı bayramıdır bu, camiden aşağı halka
olan Niobe'nin öyküsünü en açık seçik atılan kutsal macunlar kısırlığı önler,
biçimde Homeros anlatır: Priamos oğlu doğurganlığı kamçılarmış. Kybele, Leto,
Hektor'un ölüsünü almak için Akhille- Niobe aynı simgenin başka başka
us'a geldiğinde, Akha yiğidi ölüyü geri kişilerde canlandırılmasıdır. Niobe
vermeye razı olur ve ihtiyar kralı efsanesi özbeöz Anadolu efsanesidir,
barakasında konuklar, ama şafak söküp Thebai ile Amphion'la hiçbir ilişkisi
de ölüyle birlikte Troya'ya dönmeden yoktur gerçekte. Nitekim Niobe'nin asıl
önce de biraz yemek yemesini ister, dramı yurdu olan Sipylos dağının
onu kandırmak için de Niobe'yi örnek eteklerinde geçer ve çocukla-rının
olarak gösterir (İl. XXIV, 603 vd.): babası olan Amphion'dan hiçbir söz
Güzel saçlı Niobe 'nin de i/emekgeldi edilmez, giderek Amphion'un tanrılarca
aklına, öldürülen çocukların babası olduğu bile
oysa on iki çocuğu ölmüştü sarayında, belirtilmez. Anadolulu Ana Tanrıça
altı kızı, ergen altı oğlu. Apollon kültü anaerkil bir toplum düzenine
öfkelenmişti Niobe 'ye, öldürmüştü dayanır, üretilen varlığın babası
oğullarını gümüş yayıyla, kızlarını da aranmaz, üretme önemlidir ve anaç
okçu Artemis öldürmüştü, Niobe varlık taşır çocuğun yaşamı boyunca
güzel yanaklı Leto ile bir tutuyordu sorumluluğunu ve gururunu. Nitekim
kendini,
Leto - ki Kybele'nin Lykia yöresindeki bir
diyordu Leto iki çocuk doğurdu,
bense bir tıpkısıdır -Zeus'tan gebe kalmış der
düzine efsane - bu efsanenin de babaerkil
, iki kişi, Apollon 'la Artemis, öldürdü düzen yerleştikten sonra uydurulduğu
hepsini. açık - ama Apollon'la Artemis'in
Ölüleryatıp kaldılar kanlar içinde, doğumlarında da, sonraki eylemlerinde
kimsecikler yoktu onları gömecek, de baba tanrının hiçbir rolü yoktur
herkesi taşa çevirm işti Kronos oğlu. (Leto, Kybele).
Göklü tanrılar gömdü ölüleri onuncu
günü, işte o gün yemek geldi Niobe Niobe dramı tragedya yazarlarını
'nin aklına, gözyaşı dökmekten olduğu kadar plastik sanatları da
yorgun düşmüştü. Bugün Sipylos
kayalarında, ıssız esinlemiştir: Dünya müzelerinin
doruklarınd birçoklarında tanrılarca öldürülen Niobe
a, Akheloos ırmağı kıyısında oynaşan çocuklarının heykelleri sergilenmiştir.
su Ne tuhaf ki hiçbiri Manisa'daki
perilerinin gözlerinden şıp şıp yaşlar damlayan kara
Yatakları var derler ya, işte kaya kadar dokunaklı değildir.
oralarda, tanrı buyruğuyla taş (2) Geç çağlarda Yunanistan kaynaklı
olmuştur Niobe, yüreğine
sindirir durur acılarını. bir Niobe daha uydurulmuştur:
Peloponez'de yaşamış ilk adamın kızı
olarak gösterilir, yani ilk kadın, bir çeşit
Havva, bütün canlıların anası-

218
dır. Zeus tanrı onunla birleşerek Argos kendisini yetiştiren çoban
ve Pe-lasgos'u üretmiş (Tab. 9). Bu Faustulus'tan doğuşu hakkındaki
Niobe, Zeus'un yaklaştığı ilk ölümlü gerçeği öğrenince saraya baskın yapar,
kadınmış. Bu efsaneden Ana Tanrıça amcası Amulius'un öldürüp dedesi
imgesinin yaygınlığı ortaya çıkar: Numitor'u tahta oturtur.
Yunanistan da kurucu kahramanlarına,
Nyks (Gece). Adı gece anlamına gelip
Argos ve Pelasgos gibi yerli atalarına
yeryüzü karanlığını simgeleyen Nyks,
bir ana bulmak hevesine düşmüş ve ilk
Hesio-dos'un Theogonia'sında önemli
kadınla ana tanrıça motiflerini
bir rol oynar. İlk öğelerin doğuş süreci
birleştirerek Niobe adlı bir efsane
şöyle anlatılır Theonogia'da: Khaos'tan
kişisi uydurmuştur.
önce Gaia, sonra Erebos'la Nyks, yani
Nomia. Bkz. Daphnis. yeraltıve yeryüzü ka-ranlıkları çıkar.
Nyks'le Erebos sevişip birleşirler, bu
Notos. Adı Türkçe Lodos diye anılan birleşmeden Aither'le Hemera,
güney rüzgârı. Hosiodos'a göre bütün Esîr'le Gün, yani ışıksal varlıklar doğar.
rüzgârlar gibi Notos da Astraios'la Sonra Nyks kendi kendine üretmeye
Eos'un oğludur (Tab. 6; Rüzgârlar). koyulur, ortaya çıkardığı varlıklar
Numa Pompilius. Sabin kaynaklı Numa kötülüğü, açlığı, yıkım ve ölümü
Roma'nın kuruluş efsanesinde ikinci kral simgeleyen karanlık güçlerdir: Üç ölüm
olarak gösterilir. Kendisi Romulus'un tanrısı Moros, Ker, Thanatos, Hypnos
Roma'yı kurduğu gün dünyaya gelmiş, (Uyku) ve Oneiros (Düş); Hesperides,
tahta çıkınca da Romulus'a bir tanrı yani Batılı Gece Kızları; Kader
gibi tapınılmasını sağlamış (Romulus). tanrıçaları Klotho, Lakhesis, Atropos;
Tanrılara saygılı dindar bir kral olarak öç tanrıçası Nemesis ve kavga tanrıçası
geçinir: Roma pantheon'una birçok Eriş; bir de her türlü kavga, dövüş,
tanrı kattığı gibi, rahip heyetleri de katil, çekişme, didişmeyi simgeleyen
kurmuş. Din konusunda yaptığı bütün bu tanrılar; gaflet tanrıçası Ate, belleği
yenilikleri kendisine Egeria adlı nympha uyuşturan Lethe ırmağı ve en sonunda
esinlemiş (Egeria). Numa aya dayanan "belaların en kötüsü olan ant tanrı
ve uğurlu ile uğursuz günleri sayan bir Horkos". Hesiodos Ha-des dünyasını
yeni takvim de yapmış, mucize anlatırken, Gece'ye ve ondan doğmuş
yaratmak, sofraları nefis yemekler ve varlıklara büyük bir yer ayırır ölüler
şaraplarla donatmak, pınarlardan bal arasında. Bütün bu adlara ayrı ayrı
akıtmak gücüne de sahipmiş. Çok yaşlı bakınız.
olarak öldüğü zaman İaniculus
Nykteus. Antiope'nin babası, Thebai
tepesinde dikilen mezarına iki tabut kralı (Antiope).
koymuşlar, birinin içinde kendi ölüsü,
öbüründe kendi eliyle yazdığı kutsal Nympha. Aslında başı örtülü, yani gelin
kitaplar bulunuyormuş. Mezar dört anlamına gelen nympha kırlarda,
yüzyıl kadar sonra açılınca kitaplar sularda, ormanlarda yaşayan doğal ve
olduğu gibi bulunmuş, kendi ölüsünün tanrısal varlıkların dişi olanlarına
saklandığı ta-butsa boşmuş. verilen addır. Homeros'a göre
nympha'lar Zeus'un kızlarıdır. Olym-
Numitor. Numitor Romulus'la
Remus'un dedesi ve Roma kral soyunun pos'ta toplantıya çağrılınca tanrılar,
atasıdır. Alba kralının İM oğlu varmış: nympha' lar da gelir katılırlar (İl. XX, 6
Numitor'la Amulius. Babaları ölünce vd.):
Amulius tahta geçip kardeşi Numitor'u Themis dört bir yana gidip buyurdu
kovmuş, hak aramayacağından emin tanrılara,
olmak için de oğlunu öldürmüş, kızı gelip, Zeus'un evinde toplanın
Rea Silvia'yı da evlenemesin diye Vesta dedi. Okeanos 'tan başka hiçbir
tanrıçasına rahibe yapmış. Tanrı ırmak
Mars'tan gebe kalan Rea, Romulus'la gelmemezlik
Remus'u doğurur, ikizlerin Tiber etmedi, gelmemezlik etmedi hiçbir
nymphe, ne güzel korularda, ne dere
kıyısına bırakılması ve orada bir dişi ayı kaynaklarında
tarafından emzirilip büyütülmeleri oturanla
Romulus maddesinde anlatılmıştır. r, nede yeşeren çayırlarda oturanlar.
Romulus
Nympha'lar ikinci derecede önemli
tanrıçalar sayılmakla birlikte, doğa ve
insanlar üstü
ne etkili ve güçlü bilinirler, bu yüzden de Artemis'in avcı kızları arasında yer alır.
büyük tanrıçalar gibi "yüce" ve "ulu" Çeşitli nymphalar ve efsaneleri için
sıfatlarıyla anılırlar: Doğadaki yerlerine adlarına bakınız.
göre adlan değişir: Dryas, Hamadryas,
Naias, Oreas adlı periler birer nympha Nysa. Bkz. Dionysos.
sayılır, Nereus kızları da denizde Nysos. Geç çağlarda uydurulan bir
yaşayan nympha'lardır. efsaneye göre Nysos Dionysos'un
Nympha'ların Zeus, Hermes, Apollon, lalasıdır. Nysos adını tanrı vermiştir
Di-onysos gibi büyük tanrılarla ilişkileri ona. Dionysos Hindistan'a yaptığı
olduğu, Kirke ve Kalypso gibi yolculuk sırasında Nysos'a Thebai
nympha'ların Odysse-us gibi bir şehrinin yönetimini vermiş, dönüşünde
ölümlüye gönül verdikleri masal ve kenti tanrıya geri vermek istememiş.
efsanelerde uzun uzadıya anlatılır. Doğa Dionysos da lalasıyla tartışmaya
içinde yaşadıkları için asıl erkek girişmemiş, bir fırsat kollamış. Şehirde
arkadaşları Pan, Satyr'ler, Silen'ler ve Bakkhos şenliklerini kutlama günü
Priapos'tur. Bu cinlerle türlü ilişkiler gelince Dionysos Bakkha'lar alayıyla
kurarlar, ama nympha'lar çokluk birlikte Nysos'u tahtından devirip
erkekten kaçar, erkek düşmanı kovmuşlar.
perilerse
o rar verirler. Limanda pusu kurmalan -
Pene-
lopeia'nın üzüntüsü ve düşü.

Odysseia. Ilyada bir olayın, Odysseia V. (r) İkinci tann toplantısı -


bir kişinin destanıdır. Çağdaş okuyucu Hermes'in
destan da demez Odyss Şia'ya, onu Kalypso'nun adasına gönderilmesi -
daha çok bir romana, bir filme benzetir. Her-
Gerçekten de konusuyla romanı,
kuruluşuyla filmi andırır Odysseia. Troya
destanında olaylar düz akışlı bir
anlatımla ortaya serilmiştir.
Odysseia'da tam tersine olaylar zaman
içinde geliştikleri gibi anlatılmaz, geriye
dönmeler, anılar, atlamalar, sahne
değiştirmelerle canlandırılır. Destan
beş ana bölümden oluşmaktadır. Bunlar
birbirinden ayrı, bağımsız öykülerdir:
1. Telemakhia (I-IV) II.
Kalypso'nun adasında (V)
III. Phaiak'ların ülkesinde (VI-IX)
IV. Odysseus'un serüvenleri - kendi
ağzın
dan -(IX-XII)
V. İthake'de (Xm-XXIV).
Bu ana bölümlerin destanın XXIV
bölümüne göre dizilişi şöyledir:
I. (a) Tanrıçaya sesleniş - Konunun
bildiril
mesi - Tanrılar toplantısında
Odysseus'un
Kalypso'nun yanından ayrılması
gerektiğine
karar verilmesi - Tanrıça Athene'nin
Mentes
kılığında İthake'ye gelmesi ve
Telemakhos'u
uyarması - İthake sarayında taliplerin
şöleni.
II. (P) İthakelilerin toplantısı -
Telema-
khos'la talipler arasındaki tartışma -
Telema-
khos babasını aramak üzere yola
çıkmaya ka
rar verir - Hazırlık - Yola çıkış.
EL (7) Pylos'a, Nestor'un sarayına
varış -Konuklanma - Nestor'un anılarını
ve bildiklerini anlatması -
Telemakhos'un Nestor'un oğlu
Peisistratos'la birlikte Lakedaimon'a
gidişi.
IV. (S) Menelaos'un sarayına varış -
Mene-
laos'la Helene'nin Telemakhos'u
ağırlamaları
- Mısır yolculuklarını ve Proteus'u
anlatmala
rı. Sahne değişmesi: İthake'de talipler
Tele
makhos'u yolculuk dönüşünde öldürmeye
ka
mes'le Kalypso'nun konuşması - dö
Odysseus'un gitmesi için bir salın nüştürülmesi - Kirke'nin yanında geçen
hazırlanması - Yola çıkış ve on yedi yıl -
günlük yolculuk - Fırtına -Salın Ölüler ülkesine gidiş için hazırlık.
paramparça oluşu - Tanrıça İno ile
XI. (X) Ölüler ülkesine varış -
buluşma - Odysseus'un İM gün, İM gece
Odysseus'un
yüzüp Phaiak'lar toprağına ayak basması
anası Antikleia'nın ruhu ve ana-ogul
- Çalılıkta uykuya dalması.
arasın
VI. (Q Phaiak kralı Alkinoos'un daki konuşma - Bilici Teiresias
sarayında: Odysseus'a İ-
Nausikaa'nın düşü - Yunaklara gidiş - thake'ye dönmenin çarelerini söyler -
Odys Ölüle
seus'un uyuduğu çalılığın yanı başında rin geçit resmi: Kadınlar, erkekler -
kızla Dönüş.
rın çamaşır yıkaması - Odysseus'un
XII. (u) Kirke adasına varış -
uyanma
Elpenor'un ce
sı, Nausikaa'ya yalvarması, yıkanıp
nazesi - Skylla ile Kharybdis geçidi -
giydiril
Güneş
mesi - Şehre gitmek üzere yola
tanrının kutsal sığırları - Tayfanın
koyulmalan.
işlediği bü
VII. On) Tanrıça Athena ile Phaiak kızı yük suç - Kasırgada hepsinin
kılı boğulması -
ğında Odysseus'u Alkinoos'un sarayına
götü
rür - Sarayın tanımlanması -
Odysseus'un Al-
kinoos ve karısı Arete tarafından iyi
karşılan
ması - Alkinoos'un Odysseus'u yurduna
gön
dereceğine söz vermesi - Odysseus
gerçek
kimliğini açıklamadan Phaiak iline nasıl
geldi
ğini anlatır.
VIII. (9) Şölen - Ozan Demodokos'un
Tro
ya savaşından menkıbeler anlatması -
Yarış
malar - Odysseus'un disk atması -
Demodo
kos'un ağzından Ares'le Aphrodite'nin
seviş
mesi - Odysseus'un yol hazırlıkları -
Kimliğini
açıklaması.
IX. (t) Odysseus serüvenlerini
anlatmaya
başlar. Kikonlar - Fırtına ve lotos
yiyenler ül
kesi - Kyklops Polyphemos'un
magarasında-
ki dram - Kurtuluş.
X. (K) Rüzgâr tanrı Aiolos'un adası -
Rüz
gârların kapandığı tulumun açılması -
Fırtına
- Laistrygonlar kentinde on bir geminin
yok
oluşu - Odysseus'un tek gemiyle
Kirke'nin
adasına varışı - Arkadaşlarının domuza
Odysseus tek başına Kalypso'nun hırpalar -
adasına çıkar. Serüvenlerini anlatması Penelopeia onu korur ve yanına çağırtır.
burada biter. XVIII.(a) Saray dilencisi İros'la
XIII. (v) Odysseus'un Phaiak ilinden Odysseus
uğur arasındaki güreş - Taliplerin
lanması - Uyku - İthake'ye varış - Odysseus'u hor
Athene'nin lamaları - Penelopeia'nın bir koca
Odysseus'u çoban Eumaios'un seçeceğini
kulübesine bildirmesi - Gece herkesin yatması.
götürmesi - Telemakhos'u geri XIX.(T) Telemakhos silahları saklar -
getirmek için Odys
Lakedaimon'a gitmesi. seus Penelopeia ile buluşur - Dadısı
XIV.(E,) Eumaios'un dilenci kılığındaki Eurykleia
Odys ayaklarını yıkarken onu yara izinden
seus'u iyi karşılaması - Odysseus'un tanır -
uydurdu Odysseus karısına kendini tanıtmadan
ğu masallar - Çobanlarla birlikte akşam onun
ye gördüğü bir düşü yorumlar - Ayrılıp
meği. yatmaya
XV. (o) Telemakhos'un giderler.
Lakedaimon'dan XX. (v) İkisinin de uyku
ayrılması - Denize açılışı. Sahne tutturamaması -
değişir: Tanrı işmarları - Sabahki toplantı -
Odysseus Eumaios'a sorular sorar; Evde te-
babasının
durumunu öğrenir - Eumaios'un hayat
hikâ
yesi - Telemakhos'un gemisi İthake'ye
varır:
Konuğu bilici Theoklymenos'u şehre
gönde
rip kendinin Eumaios'un kulübesine
çıkması.
XVI. (n) Telemakhos'un Eumaios'un
kulü
besinde sevinçle karşılanması - Eumaios
Pe-
nelopeia'ya oğlunun döndüğünü haber
ver
meye gider, baba-otjul ağıllarda yalnız
kalırlar
- Odysseus kim olduğunu açıklar - Baba-
ogul
sevinçle birbirlerine sarılırlar,
taliplerin hak
kından gelmek için plan kurarlar -
Telema
khos'un gemisi limana girer: Taliplerin
öfkesi
- Penelopeia ile talipler arasında sert
konuş
ma - Kraliçeye müjdeyi veren Eumaios
adılla
ra döner.
XVII. (p) Telemakhos saraya gelir,
yolculu
ğunu anasına ve dadısına anlatır -
Sarayda
şölen hazırlığı - Odysseus dilenci kılığında
Eu-
maios'la saraya gider - İhtiyar
köpeğinin ken
disini tanıması - Talipler dilenciyi
rnizlik - Çobanların Odysseus'a davranışı buluşması, çobanların sevinci - Sahne
-Telemakhos'la talipler arasındaki deği
çatışma -Şölen. şir: Taliplerin öldükleri haberi yayılır,
XXI. (<p) Penelopeia Odysseus'un büyük akraba-
ya ları öç almaya gelir - Athene araya girip
yını getirip yarışmayı başlatır - barı
Taliplerin hiç şı sağlar. Son.
biri yayı geremez - Odysseus dener ve Odysseus. Odysseus Yunan
yayı mythos'undan günümüze kalmış en ünlü
gerer - Taliplerin şaşkınlığı. kahramandır. Uluslararası bir kişi
XXII. (%) Odysseus'un talipleri bir bir olmuştur denebilir, çünkü serüvenleri
öldür zamanımızda çok tutunan macera
mesi - Silahların hazine odasından romanına çığır açtığı gibi, kendisi de
getirilmesi modern insanda aranan erdem ve
- Athene'nin işe karışması - Ozan nitelikleri kişiliğinde topladığı için
Phemios'la uygarlık, insanlık tarihine bir prototip,
haberci Medon'dan başka herkesin bir ilk örnek olarak girmiştir.
öldürül Serüvenlerinin anlatıldığı Odysseia ise
mesi - Suçlu hizmetçilerin asılması - "Odise" diye dillere girmiş, aşılmaz
Penelo engellerle dolu, sonu gelmeyen
peia'nın çağırılması. yolculukların adı ve sıfatı oluvermiştir.
Serüvenlerinin anlatımına girişmeden
XXIII.(y) Penelopeia önce Odysseus'u
kişiliğinin çeşitli nitelikleri üstünde
ta
durmalıyız Odysseus'un. Homeros
nımaz, çekingen davranıp onu dener -
destanlarında bu çok yönlü, çok bilmiş,
Karı-
çok akıllı ve görmüş, geçirmiş yiğide
koca birbirlerine kavuşup odalarına
verilen çeşitli sıfatlar arasında üçü
çekilirler,
üstünde durmaya değer: "Polymetis",
çektiklerini birbirlerine anlatırlar -
"poly-mekhanos", "polytlas". Üçünün de
Ertesi sa
başında çok anlamına gelen "poly" eki
bah Odysseus babası Laertes'e gider.
bulunmaktadır. Odysseus'un kişiliğinde
XXIV. (co) Taliplerin ruhları Hades çokça bulunan niteliklerin birincisi akıl,
ülkesine ikincisi çare bulma yetisi, üçüncüsü de
iner. Sahne değişir: Odysseus'un sabırdır. Cin fikirli, yani çok akıllıdır,
babasıyla kurnazdır, güç durumların için-

999
den sıyrılmak için bin bir düzen ve çare lığa, hele yayı germesinde, kimsenin
düşünür, durmadan düşünür, içinde yerden bile kaldıramadığı yayı gerip
bütün olanakları tartışıp durur okunu tam hedefine vurmasında ne
Odysseus, istediği amaca varmak için de yaman atlet olduğu ortaya çıkar.
gerekince yalan söylemesini, masal Odysseus genç de değildir üstelik bu
uydurmasını, elâlemi kandırmasını ve en başarıyı kazandığı zaman: Otuz yıllık
çetin, en çetrefil durumların en savaş, denizlerde sürünme, bin bir acıya
korkunç tehlikelerin içinden yağdan kıl katlanma onu yıpratmıştır. Bu olgun ve
çekercesine sıyrılmasını bilir. Bunun yetkin yiğidin yine de bu kadar üstün
dışında öylesine bir karşı koyma, bir bir direnme gücü göstermesi, onun
dayanma gücü vardır ki, akıllara kişiliğinde ilkçağın insan idealinin dile
durgunluk. Odysseus hiçbir yiğidin geldiğini gösterir. Bakalım şimdi mythos
karşılaşmadığı güçlüklerle karşılaşır. bu ideal insan tipini ne gibi masallarla
Gerçi Herakles doğanın çeşitli donatmış, süslemiştir.
canavarlarını alt etmiş, kötülüğü
simgeleyen güçleri yenip iyilerinin (1) ADİ VE DOĞUŞU. Odysseus adının
zaferini sağlamıştı çoğu kez, ama Odys- kay
seus'un karşısına çıkan doğal güçlükler nağını açıklamak için ta ilkçağda yapılan
doğa unsurlarının kendileridir: Odysseus ça
denizle pençeleşmek zorundadır. balar sonuç vermemiş, adın asıl anlamı
İşlediği ve destanlarda da önemi anla
belirtilmeyen, bizce büsbütün önemsiz şılamamıştır. Batı dillerindeki Ulysse'nin
bir suç yüzünden deniz tanrı Posei-don türe-
(destanlarda adı Poseidaon'dur) ona diği Latince Ulyxes'e gelince, yiğidin bir
amansız bir kin ve garez bağlamıştır, Yu
yiğidin bütün çabalarını boşa çıkarmak, nan lehçesinden alınmış adıdır.
onu denizde boğmak, yok etmek ister. Odysseus, kuzeybatı Yunanistan
Poseidon Yunan insanlarının düşman kıyılarının karşısında bulunan îthaka
saydıkları halde hakkından gelmeye (Horneros destanlarında İthake diye
uğraştıkları denizi simgeler; onunla geçer) adasında doğmuştur. Babasının
savaşında da Odysseus doğada en adı Laertes, anasının ki Antik-leia'dır.
tehlikeli güce karşı koyup onu yenmenin Yalan dolanda usta Autolykos'un kızı
yollarını bulan insanı. Bu bakımdan olan Antikleia'nın Laertes'le
Odysseus eşsiz bir kahramanıdır, evlenmeden önce Sisyphos'la yattığı,
macera kahramanı değil de, çağımızın Odysseus'un bu birleşmeden doğduğu
büyük keşiflerine yol açan arayıcı, bulucu konusunda Antikleia ve Au-tolykos
ve yaratıcı zekâyı simgeleyen insan tipi. maddelerine bakınız.
Bu bilinç ve akıl gücü ona kendi amacına
(2) ODYSSEUS'UN GENÇLİĞİ.
varmak, kendi çıkarını sağlamak için
Efsane yiği
işlediği, ya da işlemek .zorunda kaldığı
din delikanlılık yılları üstüne pek fazla
birçok kötülükleri, insafsızlıkları, ahlak
bilgi
bakımından su götürür davranışları
vermez. Akhilleus gibi Odysseus'un da
affettirir.
Khei-
Odysseus kafa üstünlüğüyle kalmaz, ron'a çömez olduğu söylenir.
bedence de üstündür. Güzel ve güçlüdür Odysseia'da
bir kere, kadınların ona bayıldıkları, gençliğiyle ilgili bir tek olayın sözü geçer:
bağlandıkları birçok örneklerde görülür: De
Penelopeia kocasını otuz yıl bekleyecek desi Autolykos'a konuk gitmesi, bir
kadar sadık bir karıdır, Kalypso ile Kirke yaban
tanrıça oldukları halde Odysseus'u domuzu avına katılması ve orada
severler, koca olarak almaya can bacağından
atarlar, ya Nausikaa, gencecik yaşında yaralanması, ki bu yara izi İthake'ye
denizden çıkmış o korkunç yaratığa dönü
gönül verir de acı bir hayal kırıklığına şünde dadısı Eurykleia tarafından
uğrar. Odysseus'un gücü ve güzelliği tanınması
erkekleri de şaşkına çevirecek na yol açar (Eurykleia). Yunanistan'da
niteliktedir: Phaiaklar ilinde yarışmaya kara
başlayınca herkesi yener, dilenci yolculukları yaptığı da bilinir: Bunların
kılığında kollarını bacaklarını açtı mı, birin
korku salar orta- de Lakedaimon'a gitmiş de konuğu
İphitos'la
karşılaşmış, İphitos da ona Eurytos'un
ünlü
yayını vermemiş, ki bu yayla Odysseus
talip
leri öldürecektir (Eurytos, İphitos).
Troya savaşına katılmadan Odysseus
İthake tahtına çıkar. Babası
Laertes'in - sonradan Odysseia'da
görüleceği gibi - bir devlfi adamından
çok sürüleri, ağılları, bağ ve bah
çeleriyle ilgili bir adamdır, - varlığı da
oradan gelmedir - oğlunu nasıl tahta
geçirdiği anla tılmaz, ama
delikanlının kral olunca bir
seçmesi epey olaylı geçer: Odysseus zenin gerçekleşmesinde önayak olur.
Yunanistan'ın birçok kral oğulları ve Odysseus'un bu yiğitlikleri, yararlıkları
derebeyleri gibi Helena'ya talip olur, Ilyada'da bütün ayrıntılarıyla
ama güzel kıza taliplerin fazlalığından anlatılmıştır (llyada).
ürkerek ondan vazgeçip İkarios'un kızı İlyada'da sözü geçmeyen, tragedya
Penelopeia'yı ister. İkarios, Helene'nin gibi daha sonraki kaynaklarda anlatılan
babası Tyndareos'un kardeşidir. başka olay ve efsaneler için de Aias,
Odysseus Tyndareos'u kendine dost Hekabe, Helerte, Deiphobos vb.
edinmek için, taliplere Helene'nin maddelere bakınız.
seçeceği kocaya arka olmaya ant
içirmesini önerir. Herkesçe benimsenen (4) DÖNÜŞ YOLCULUĞU (Odysseia).
bu öneri ilerde Troya seferine yol Odys-seia adıyla anılan Odysseus'un
açacaktır. dönüş destanını bundan önceki maddede
özetledik. Ne J var ki Odysseia'nın
Odysseus Penelopeia ile evlenir.
kuruluşu çetrefil olduğundan efsaneleri
Telema-khos diye bir erkek çocukları
burada zaman akışına göre bir daha ele
olur, ama çocuk daha kundaktadır ki,
almakta fayda vardır.
Helena'nın kaçırıldığı, kocası
Menelaos'un yardım istediği haberi Troya savaşına hazırlık on yıl sürer,
duyulur. Odysseus savaşa gitmemek için Troya savaşı da bilindiği gibi o kadar bir
elinden geleni yapar: Delirmiş gibi zaman kaplar. Savaş bittikten sonra
davranır, ama Palamedes yalanını yüzüne yurtlarına dönen Akha yiğitleri belli
vurur, yiğit de Pa-lamedes'e karşı ilerde süreler içinde yurtlarına varırlar. Yalnız
korkunç bir öç almayla sonuçlanacak Odysseus İthake adasına bir türlü
derin bir kin besleyerek sefere çıkmak ulaşamaz, bir on yıl daha denizlerde
zorunda kalır (Palamedes). sürünür ve Akdeniz'i boydan boya
dolaştıktan, bir sürü kıyıya, adaya
Atreusogullarının davasını benimser:
çıktıktan ve akla, hayale sığmaz
Bir efsaneye göre Helene'yi geri
serüvenler yaşadıktan sonra, on İM
istemek için Tro-ya'ya gider, bu elçilik
gemisinin ve yoldaşlarının hepsini yitirir
başarısızlıkla sonuçlanınca Lykomedes'in
ve tek başına, yabancı bir tekneyle
sarayında saklanan A-khilleus'u bulup
İthake'ye bırakılır.
getirmek için yola çıkar ve kurduğu
düzenle genç yiğidin savaşa katılmasını Troya'dan ayrılış bir filo halinde olmaz,
sağlar (Akhilleus). Kıbrıs kralı Kinyras'a yola çıkış günü üstüne Agamemnon'la
elçi giden de odur (Kinyras). Menelaos arasında görüş ayrılığı vardır,
Menelaos Nes-tor'la birlikte denize açılır,
(3) TROYA SAVAŞI, (llyada). Mysia'ya Odysseus arkalarından gelir, Tenedos'ta
çıkarma ile sonuçlanan ilk seferde onlardan ayrılır, Tro- i ya'ya döner ve
Odysseus büyük bir rol oynamaz: Agamemnon'un filosuna katılır. Denize
Telephos'un yarasının, yarayı açan açıldıklarında bir fırtına onları ayırır.
kimse onun eliyle iyileştirilmesi Odysseus on İM gemisiyle Trakya'da Ki-
gerektiğine ilişkin tanrı sözünü konların ülkesine çıkar. İsmaros kentini
yorumlamakla kalır (Telephos). İkinci alır, halkını öldürür, yalnız Apollon rahibi
seferin başında Aulis'te İphigeneia'nın Maron'u esirger, ondan on İM küp
kurban edilmesine önayak olur İsmaros şarabı armağan alır. Bu şarap
(İphigeneia). sonraları Tepegöz Po-lyphemos'u sarhoş
Troya önündeki on yıllık savaş süresi etmeye yarayacaktır. Gece dağdan inen
boyunca Odysseus'un hem savaşçı, ordu Kikonların saldırısına uğrarlar, Odysseus
komutanı, hem danışman, elçi, arabulucu altı adamını yitirip denize açılır.
olarak oynadığı rol, gösterdiği canlılık ve Güneye doğru yol alıp Mora
atılganlık anlatılmakla bitmez. yarımadasının ucuna varmak üzeredir ki,
İlyada'nın hemen her sayfasında adı sert bir poyraz fır-tınası onu önce
geçer. Savaşların hepsine katılır, Kythera adasına atar. Lotos yiyenlerin
sürüyle Troyalı öldürür, soyka alır, ülkesine çıkarlar. Yerliler Odysseus'un
başkalarını savaşa sürmekte, onlara arkadaşlarına lotos denilen yemişten
yardım etmekte herkesi geçer, gece yedirir, bu yemiş onlara sılayı
keşfe çıkmak gibi tehlikeli görevler unutturur, orada kalmak isterler,
yüklenir ve hepsinden önemlisi, Troya Odysseus onları zorla gemilere bindirir.
şehrinin savaşla ele geçirilemeyeceğini Kuzeye doğru yol alırlar ve keçilerle dolu
anlayarak, tahta at fikrini ileri sürer ve bir adaya çıkarlar. Orada et kumanyası
bu dü- yaparlar. Odysseus yanına on İM
yoldaşını alarak bu adanın biraz olur: Seirenlerin önünden geçerler,
ötesinde bulunan Kykloplar, yani Kharyb-dis'le Skylla canavarlarının
Tepegözler iline geçer. Bir mağaraya önüne gelirler, Odysseus birkaç
girerler, buranın zengin bir mandıra yoldaşını feda ederek bu tehlikeyi de
olduğunu görürler. Akşam olunca aşar. Güneş tanrı Helios'un beyaz
Tepegöz sürüleriyle döner, mağaranın sığırlarının otladığı Thrinakie adasına
kapısına kocaman bir kaya dayar ve ulaşırlar. Yel esmediği için orada karaya
Odysseus'un arkadaşlarını ikişer ikişer çıkmak zorunda kalırlar. Odysseus
yemeye koyulur. Odysseus'un kurnazca adamlarına sığırlara dokunmamalarını
düzenleri burada başlar: Tepegöz'ü söyler, ama kumanyaları tükendiği için
sarhoş edip, gözünü çıkarır, adının tayfanın kendisi yokken hayvanlardan
Kimse olduğunu söylediği devin yardım birkaçını kesmelerini önleyemez.
alıp kendisini kovalamasını önler ve Teiresias'ın da bildirdiği gibi bu suç
mağaradan çıkmak için sürülerin altına onların ölümüne sebep olacaktır. Gemi
girip saklanmayı başarır. Ama tanrı yola çıkar çıkmaz Tanrı Zeus'un saldığı
Poseidon'un amansız öfkesini de üstüne bir şimşekle paramparça olur, tayfaların
çeker, çünkü Tepegöz tanrının oğludur. hepsi boğulur, Odysseus yelken direğinin
İlkçağdan beri Sicilya ile bir tutulan üstünde dalgalara göğüs germek,
Tepegözler ilinden yeller tanrısı akıntıya kapılıp Khrybdis geçidini bir
Aiolos'un adasına varırlar. Aiolos daha aşmak ve dokuz gün denizde
Odysseus'u iyi karşılar, ağırladıktan çalkandıktan sonra Kalypso'nun adasına
sonra ona bütün yellerin içinde kapalı çıkmak yolunu bulur (Seirenler,
bulundukları bir tulum verir, arkasından Kharybdis, Skylla, Kalypso).
da tatlı bir yel salarak gemileri uğurlar. Malta olduğu sanılan Ogygie adasında
Odysse-us uykuya dalınca tayfaları geçirdiği zaman belli değil: 10, 8, 5, 1 yıl
tulumu açarlar, bütün yellerin dışarı diyenler var. Sonunda tanrıça
fırlamasıyla korkunç bir fırtına kopar. Athena'nın yalvarması üzerine Zeus
Aiolos adasına ikinci bir çıkışlarında Odysseus'u kurtarmaya karar verir:
kovulurlar. Odysseus'un filosu altı gün Hermes'i yiğidi bırakması için
kürek çekerek kuzey yönünde yol alır ve Kalypso'ya gönderir. Ulu nympha
La-istrygonların ülkesine varır. Korsika Odysse-us'a bir sal yapmakta yardım
olduğu ileri sürülen bu ülkenin Telepylos eder, yanına her türlü kumanya vererek
adlı limanında kralın kızı olan bir dev onu uğurlar. Yıldızlara baka baka yol
anasıyla karşılaşırlar. Kız babasına haber alırken tanrı Poseidon Odysseus'un
salar, Odysseus'un tayfası bu kez dev salını görür, bir fırtına salarak batırır.
yamyamların saldırısına uğrar, limana Tanrıça İno'dan yardım gören
girmiş olan gemiler parçalanıp Odysseus yüze yüze Phaiak'ların
içindekiler öldürülür, yalnız liman dışında toprağında karaya çıkar. Nausikaa ile
demirlemiş olan Odysseus'un gemisi buluşması, Alkinoos'un sarayında
kurtulur. konuklanması ve bir Phaiak gemisiyle
Tek gemiyle daha kuzeye doğru İthake'ye gönderilmesi için Nausikaa,
giderek Ai-aie adasına çıkarlar. Büyücü Alkinoos, Eumaios vb. maddelere
Kirke'nin toprağıdır burası. Latium bakınız.
kıyılarında bugün Capo Circeo diye anılan Bundan sonrası zaman sırasıyla
yer olduğu ileri sürülür. Odysseus'un anlatılır Odysseia'da: Odysseus'un
Kirke ile olan macerası için Kirke tanınması (Euryk-leia), taliplerden öç
maddesine bakınız. Yiğidin Kirke'nin alması (Antinoos), karısı Penelopeia'ya
yanında bir ay ya da bir yıl kaldığı kavuşması (Penelopeia) bu sözlükte,
söylenir. Ondan Telegonos adlı bir oğlu, yukarda gösterilen adlar altında
ya da Telegonos ve Nausithoos diye İM anlatılmıştır.
oğlu olmuş. Odysseus'un yurduna dönüp, tahtına
Kirke Odysseus'u bilici Teiresias'ın kavuştuktan, malını, mülkünü sömüren
ruhunu bulmak ve ondan İthake'ye asalaklardan öç alıp evini ve ailesini
dönüş yolunun ne olacağını öğrenmek düzene kavuşturduktan sonra ne yaptığı
için ölüler ülkesine yollar. Yiğit bu Odysseia'da bildirilmez. Daha geç
olağanüstü yolculuğu başardıktan sonra dönemlerden kalma metinlerde
Kirke'nin yanına döner. Bu kez Kirke Odysseus'un efsanesi alabildiğine
ona karşısına çıkacak olan tehlikeleri uzatılır, ama kaynak değeri olmayan bu
sayar. Denize açılınca Kirke'nin metinleri hesaba katmak doğru olmaz.
dedikleri

MK İ R
225
Oidipus. Oidipus Yunan mythos'unun layıp yemektedir. Sorular da şunlardır:
en trajik kahramanıdır. Onun kişiliğinde Kimi zaman iki, kimi zaman üç, kimi
tragedyanın özü ve trajik kavramınının zaman dört ayak üstünde yürüyen ve
asıl anlamı belirir. Trajik kişi tek başına doğal yasalara karşıt olarak en çok ayağı
ya da bütün so-yuyla birlikte tanrı olduğu zaman en güçsüz olan yaratık
lanetine uğramış kişidir, kaderin hangisidir? İki kız kardeştirler, biri
oyuncağı olur ve istemeyerek, ötekisini doğurur ve ikincisi birincisinden
bilmeyerek suç ve günah işler, bundan doğmadır. Oidipus birinci bilmeyece
ötürü de ya dışardan ya da içinden insan, ikincisine de Gün ve Gece diyerek
gelen korkunç belalara uğrar. Oidipus doğru cevaplan vermiş. Sphinks kendini
insanın tüyler ürpertici bir dramını dile tünediği kayadan aşağı uçuruma atarak
getirdiği içindir ki, adı tıp ve ruh-bilime ölmüş. Thebai halkı da rahat bir nefes
varıncaya kadar insanla ilgili bütün bilim almış ve kurtarıcısı bildiği Oidipus'a
ve sanat dallarına karışmış, her alanda Laios'tan boş kalan taçla birlikte dul
derin iz bırakmıştır. karısı İokaste'yi vermiş. Oidipus ; bir
Serüveni şöyle özetlenebilir: Oidipus daha Korinthos'a anasının, babasının
The-bai kral soyundandır (Tab. 18, yanına dönmemek amacıyla Thebai'ye
19). Kad-mos'la Hormania'da kaynak kral olmuş ve İokaste ile birleşerek dört
bulan bu soyu bir tanrı yetiştirmiş, ama çocuk üretmiş: Eteokles, Polyneikes,
belki bu tanrıya, Di-onysos'a karşı Antigone, İ s e - ne.
koyduğu için lanete uğramış, akıl Yıllar geçer, Thebai şehrinde veba baş
almayacak yıkım ve acıların birbirini gösterir. Salgının nedenini öğrenmek için
izlemesini görmüştür. Oidipus, Thebai Oidipus kaynı Kreon'u Delphoi'ye
kralı Lai-os'un oğlu, Labdakos'un gönderir. Gelen cevap şudur: Kral
torunudur. Anası bazı kaynaklarda Laios'un katili bulunmalı ve şehirden
Epikaste diye anılan İokas-te'dir. sürülmelidir. Oidipus hemen araştırmaya
lokaste gebe iken bir düş görür, Teire- koyulur ve suçluya karşı korkunç
sias bu düşü şöyle yorumlar: Kraliçenin tehditler savurur. Bilici Teiresias'a |
kaı-nında taşıdığı çocuk babasını katilin kim olduğunu sorar. Kâhin cevap
öldürecektir. Doğar doğmaz bebek dağa ver-" mekten çekinir. Oidipus, Teiresias
bırakılır, ayak bilekleri delinmiş, içinden ve Kreon arasında kavga kopar. İokaste
bir kayış geçirilmiştir. Ayağı şiş araya girer ve ; bir zamanlar gördüğü
anlamına gelen Oidipus adı da ondan. düşe, Laios'un da dar 1 bir geçitte
Çocuğu bir çoban bulur, götürür Ko- öldürüldüğüne değinecek olur. Bu sözleri
rinthos kralı Polybos'a verir. Polybos'la duyunca Oidipus'un içine kuşku girer. Bu
karısı Priboia'nın çocukları olmamıştır, sırada Korinthos'tan bir ulak gelir, Poly-
Oidipus'u öz evlat gibi büyütürler, bos'un öldüğünü, Oidipus'un kral olmak
çocuk da onları ana-baba bilir. üzere Korinthos'a çağırıldığını bildirir.
Delikanlılık çağına gelince bir dedikodu Oidipus gene de ikirciklidir: Babasının
işitir: Kralın oğlu değil de, bulunmuş bir ölümü kendi elinden olmamıştır, ama
çocukmuş diye. Gerçeği tanrı anasının bulunduğu yere gitmekten
Apollon'dan öğrenmek üzere Delphoi çekinir. Derken ulak kendisinin Polymos'la
tapınağına doğru yola koyulur. Periboia'nın oğlu olmadığını, saraya bir
Thebai'ye yakın dar bir geçitte arabalı çoban tarafından bulunup getirildiğini
bir adama rastlar, kimin çekilip yol söyler. Çoban da getirilip gerçeği açığa
vereceği konusunda kavgaya tutuşurlar. vurunca Oidipus'la iokaste'nin artık
Oidipus adamı ve arabacısını öldürür. şüpheleri kalmaz. Kraliçe sarayın içine
Bir anlatıma göre, Oidipus Laios'a sığınıp canına kıyar, Oidipus da anası ve
rastladığı sırada Delphoi'den karısı olan kadının iğnesiyle gözlerini kör
dönmekteydi. Tanrı bilicisi ona kendi eder.
babasını öldürüp anasıyla evleneceğini
bildirmişti. Oidipus sarsılmış, çileden Sophokles'in "Kral Oidipus"
çıkmıştı, Korinthos'a bir daha tragedyasında dile getirilen bu dram
dönmemeye kararlıydı. O sırada kavgaya Oidipus'un Thebai'den sürülmesi, kızı
tutuştuğu adamı gözü karararak Antigone'ye yaslanarak Atti-ka'da
öldürmesi doğaldı. Kolonos iline gelmesi ve orada ölmesiyle
sonuçlanır. Oidipus'un öleceği toprak
Bu olaydan sonra Thebai'ye vanr. tanrılarca kutlanacağı haberi yayılınca
Sphinks Kreon'
denilen canavar şehirde korku salmakta,
sor-
1
duğu bilmecelere cevap veremeyenleri
parça-
la Polyneikes Oldipus'un Thebai'ye geri ris ölünce Oinone pişman olup canına
gelmesini isterler, ama kör kral kıyar (Paris).
Attlka'da kalıp, ölmeyi seçer. Kendisini
süren oğullarının ikisine de, yurdu Okeanos. Hesiodos'a göre, Toprak
Thebai'ye de lanet okur. Olunun iden ana Gaia Khaos'tan çıkar çıkmaz kendi
sonra oğulları arasında kopan kavga vı • kendine Uranos'la Pontos'u, yani Gök'le
Thebai şehrinin üstüne çöken yıkımlar bu Deniz'i yaratır, sonra da Uranos'la
ilenmenin sonucudur (Antigone, "sarmaşıp kucaklaşıp doğurdu derin
Eteokles, Kreon). anaforlu Okeanos'u" (Tab. 1, 2).
Okeanos, Gaia'nın on iki Titan
Oileus. Lokrislilerin kralı Oileus "küçük" evladından birincisidir. Ama Titanlar
Ai-as'ın babasıdır (Aias). Argonaut'lar arasında ayrı bir rol oynar, tanrı
seferine katılmış ve Stymphalos kuşaklarının kavgasına karışmamış,
gölünün bir kuşundan alınmış tüyle dünyanın ucuna çekilip oraya
yaralanıp ölmüş. yerleşmiştir. Yunan erken ilkçağının
dünya görüşüne göre, yeryüzü yuvarlak
Uineus. Kalydon kralı, Meleagros'la ve yassı bir diske benzer, Okeanos bu
Deia-neira'nın babası. Herakles diski çepeçevre sarar. Okeanos aslında
efsanesinde rol oynar. Herakles, bir deniz gibi değil, evrensel bir ırmak
Meleagros maddelerine bakınız. ve ırmakların babası olarak tasarlanır.
Derin anaforlu, burgaçlı diye nite
Oinomaos. Tanrı Ares'in oğlu, Elis kralı lenmesi akan bir su olduğundandır.
Oi-nomaos güzel Hippodameia'nın İntan dünyanın ucuna doğru hangi
babasıdır. Kızına çıkan talipleri yönden giderse; gitsin Okeanos'a batar,
Oinomaos araba yarışında denemeyi şart ertesi sabah gene Okeanos sularından
koşuyordu. Yarış başlayınca Elis kralı doğup yükselir. Balı Ki/ larının bahçesi
Zeus tapınağında bir koç kurban ediyor, Okeanos kıyılarındadır (Ih-rakles).
bu sırada rakibinin yol almasına izin Odysseus Ölüler Ülkesine vannıt için
veriyordu, ama atları ölümsüz Okeanos kıyılarına gelir. Anası Antlklela
olduğundan, yarışa başlar başlamaz şaşar buraya kadar gelebildiğine (Od.
öbürüne yetişiyor, onu geçiyor ve kim XI, 155 vd.):
olursa olsun kafasını keserek evinin
kapısına asıyordu. Böylece on iki kuru Nasıl geldin, çocuğum, sisli karanlıklar
kafayı dizmiş bulunuyordu. Sonunda ülkesine, diri
Hippodameia'ya talip olarak Pelops diri? Yaşayan insanlar kolay kolay
çıkagel-di. Kız bu talibe gönül verdi ve göremez
buraları,
ikisi birden Oi-nomaos'un arabacısı
büyük ırmaklar var arada, korkunç
Myrtilos'u baştan çıkararak Pelops'un akıntılar
yarışı kazanmasını sağladılar. Oinomaos var
arabadan yere düşerek dizginlere -. Önce Okeanos var, bulamazsın bir sığ
dolaştı ve öldü, ya da Pelops'un elinden yerin/
öldürüldü (Hippodameia, Pelops, , sağlam yapılı bir gemin yoksa
Myrtilos). aşamazsın
onu.
Oinone. Oinone İda dağının Sonraları coğrafya bilgileri artınca,
nymphaların-dan biridir. Priamosoglu Okeanos büyük denizlere, özellikle
Paris dağa bırakılıp çobanlarca batıda Atlantik Okyanusuna verilen ad
yetiştirildiği sırada Oinone ile tanışır ve olmuştur.
sevişir, ama Üç Güzeller yarışmasında Hesiodos Theogonia'da Okeanos'un
yargıçlık ettikten sonra da şehre Titan kız kardeşi Tethys'le evlendiğini
inmek üzere Oinone'den ayrılır.
söyler. Denizde dişi unsuru simgeleyen
Geleceği bilen Oinone onu vazgeçirmeye
Tethys'in Üretti gi yaratıklar sayılmakla
uğraşır, başaramaz, ancak bir gün
bitmez. Okeanos'la Tethys'ten, önce
yaralanırsa onu gelip bulmasını söyler.
bütün ırmaklar meydana gelir. Bunların
Apollon tanrının kendisine verdiği şifalı
birkaçı sayılır Theogonia'da, toplamının
otlar vardır. Paris Troya savaşının
üç bin olduğu söylenir.
sonlarında Philoktetes'in attığı bir okla
yaralanınca Olnona'nlr) bu sözünü Okeanos'la Tethis'ten dogma üç bin
hatırlar, ona haber gönderir, ,ama dişi varlık da vardır: Okeanos kızları.
nympha yardıma gelmez. Pa- Bunların arasında Metis, Dione,
Thetis, Euirynome
Phlyra gibi tanrı ya da kahramanlarla yi kendi büyüttüğü halde, devlere onu
birleşmiş ünlü kişiler bulunur. tahtından etmelerini önermiş. Zeus da
Okeanos'la Tethys tanrılardan uzak, öfkelenerek Olympos'un üstüne şimşek
kendilerine göre bir hayat sürerler. çakmış. Öldürdükten sonra pişman
Olympos tanrılarından bazılarını olmuş ve Olympos'un mezarı bulunduğu
saraylarında konuk ettikleri de olur. dağa adını vermiş.
İlyada'da Hera şöyle anlatır (İl. XIV, (2) Kybele'nin kocası olarak
200 vd.): gösterilen bir
Gidiyorum bol besi veren toprağın bir Olympos vardır. Mysia Olympos'una
ucuna (Ulu
, tanrıların atası Okeanos 'la, ana dağ) adını veren oymuş.
Tethys 'i (3) Ünlü bir flüt çalgıcısı. Marsyas'ın
görmeye, oğlu
onlar almışlardı beniRheia 'nın elinden,
saraylarında iyice beslemişler, ya da çömezi olarak gösterilir.
Apollon'un öl
büyütmüşlerdi.
dürdüğü Marsyas'ı gömmüş, ona ağıt
Aiskhylos'un Prometheus yak
tragedyasında Okeanos Zeus'a karşı mış.
ayaklanan Titan'ı Olympos tanrılarıyla
banştırmaya uğraşan bir arabulucu Omphale. Herakies efsanesinde rol
rolünde çıkar karşımıza. Koro da oynayan Lydia kraliçesi. Herakies
Okeanos kızlarından meydana gelmiştir. çıldırıp İphi-tos'u istemeyerek
Okeanos'un uzlaştırıcı tutumu öldürünce, bu suçtan nasıl arınacağını
öğrenmek için Delphoi'deki Apollon
Prometheus tarafından şiddetle
tapınağına başvurur. Bilici de üç yıl köle
kınanır, tanrı da çabala-rından
olarak çalışması gerektiğini bildirir. Lydi-
vazgeçerek yatağına döner.
a kralı Tmolos'un dul karısı Omphale
Olympos. Olympos Yunanca bir kelime yiğidi satın alır, ona birçok işler
değildir. Bu adın kaynağı ve anlamı gördürür, ayrıca koca olarak da kullanır.
büsbütün açıklanmamışsa da, eski Sanatçılar Herakles'i uzun Lydia
Anadolu dillerinden geldiği ve genellikle entarisi giymiş olarak Ompha-le'nin
yüksek dag anlamına kullanıldığı dizlerinde iplik bükerek gösterirler.
anlaşılmaktadır. Dorukları gökte Kraliçe de aslan postuna bürünmüş,
bulutlara karışan ulu dağların tanrılara yiğidin topuzunu onun kafasında
konut olduğu inancı Yunan'a Sümer'den sallamaktadır. Arınma süresi sona
gelmiş olabilir. Nitekim Olympos erince Herakies Ompha-le'den ayrılır
tanrıları diye anılan Zeus kuşağı yalnız ve ölmeden daha birçok işler görür
Olympos dağında görülmez - ki asıl (Herakies).
Olympos dağı yanlış bir düşünceye göre
Makedonya-Tesalya'da bilinir - İda dağı Oneiros. Bkz. Nyks.
gibi başka yüksek dağlarda da Opheltes. Bkz.
toplanırlardı. Ayrıca Anadolu'da sayısı
yirmiye varan Olympos adlı dağlar Hypsipyle.
olduğu gibi, Girit'te, Kıbrıs'ta ve Ophion. Orfik görüşlere dayanan bir
Yunanistan'da bu adı taşıyan dağlar kaynağa göre Ophion eşi Okeanos kızı
çoktur. Homeros destanlarında tanrı- Eurynome ile birlikte Titanlara
lar Olympos dağında şölen yapar, insan hükmedermiş, sonra Kro-nos'la Rheia
so-runlarını tartışır, toplantılarda yönetimi ele almışlar ve Ophi-on'la
aralarında sohbet ya da kavga eder Eurynome'yi Tartaros'a kapatmışlar.
gösterilirler. Olympos daha çok gök
tanrı Zeus'un merkezidir, Apol-lon ve Ops. Roma dininde bolluğu simgeleyen
Musalar gibi daha çok oyun ve ezgiden tan-rıça. Saturnus'un dişi karşıtı olarak
hoşlanan tanrılar Parnassos ya da gösterilir ve Sabin kaynaklı olduğu
Helikon dağlarında toplanmaktadırlar. söylenirdi. Ops'un Capitolium tepesinde
bir tapınağı vardı.
Olympos adını taşıyan efsanelik kişiler
de vardır.- Orcus. Romalıların halk inançlarına
göre Orcus ölümü simgeleyen cin ya da
(1) Girit'e adını veren Kres'in oğlu.
ölüler ülkesinin kendisidir. Etrüsk
Kronos bu Olympos'a Zeus'u emanet
mezarlarında uzun saçlı, sakallı bir tanrı
etmiş ve tanrı-
olarak gösterilen Orcus sonradan Yunan
tanrılarının etkisi altında Plüton ya da
Dis Pater adını almışsa da, Orcus
günlük dilde anılan bir tanrı olarak
kalmıştır.

998
Oreithyia. Atina kralı Erekhteus'un kardeşi İphigeneia İle buluşur.
kızı. İrmak kıyısında oynarken rüzgâr Eııripides'ln, sonra da Goethe'nin
tanrı Boreas tarafından Trakya'ya "iphigeneia Tauris'te" dramlarına
kaçırılır. Kalais'le Ze-tes'il doğurur konu olan serüven şudur: Ores-tes'le
(Boreas, Kalais veZetes). Pylades Tauris'e varınca tanrıçaya kur
ban edilmek üzere tutuklanırlar.
Orestes. Agamemnon'la Ülkenin kralı Thoas onları Artemis
Klytaimestra'nın oğlu. Elektra, tanrıçanın rahibesine teslim eder, bu
İphigeneia, Khrysothemis'in kardeşi rahibe de İphigeneia'dır. İki kardeş
(Tab. 15). Orestes, Atreusogulların -birbirlerini tanırlar, İphigeneia onları
zincirleme suçlarını anasını öldürmekle kurtarmaya ve Artemis heykelini de
sürdürür, ama tanrı lanetini de kendi alıp onlarla kaçmaya karar verir.
dramıyla sona erdirir. Elektra Yabancılar ve heykelle birlikte denize
maddesinde belirtildiği gi--i, üç büyük açılabilmek için bir düzen kurar,
tragedya yazarı birçok oyunlarında Thoas'ı aldatarak kaçarlar. Attika'ya
Orestes'e baş rolü ya da çok önemli varırlar, Artemis'e bir tapınak yapıp
bir rol vermişlerdir. Orestes efsanesi içine heykeli koyarlar.
de başlıca buı kaynaklara dayanır. Orestes efsanesinin son bölümü
Troya savaşı efsanesinde Orestes'in Hermione ile evlenmesine değgindir.
adı A-khaların Mysia'ya ilk çıkışları ve Orestes'le Herml one'yi babaları daha
Telephos'la Ilgili olarak geçer: çocukken nişanlamışlar di, ama Troya
Telephos Akhilleus'un elinden savaşından sonra Menelaos ki zmı
yaralanıp, yarasını ancak Akhilleus'un Neoptolemos'a verir. Tauris
iyi edebileceğini öğrenince, Aulis'te dönüşünde Orestes nişanlısını
İkinci sefere hazırlanan Akha kaçırmaya kalkar, Nao ptolemos'la
ordusuna gel- kavgaya tutuşurlar, bir ayaklan ma
----. Bir casus olarak yakalanmak olur, Akhilleus'un oğlu ölür. Orestes d(
üzerey- Hermione'yle evienir, Argos'a kral
---ı orada bulunan küçük Orestes'i olur ve çok uzun bir ömür sürer.
rehin olarak, almış ve böylece istediğini
Orion. Orion, tann Poseidon'un oğlu,
elde etmişti (Telephos).
dev bir avcıdır. Bütün devler gibi
Troya savaşından sonra Agamemnon Toprak'tan dogma olduğu söylenir, ama
yurduna döner dönmez öldürülünce, babası deniz tanrı gibi dalgaların
Elektra tonik kardeşi Orestes'i kaçınr üstünde yürüme gücü de var mış. Çok
ve Phokis kralı Strophios'un sarayına yakışıklı olduğu için kadınlardan sevgi
gönderir. Orestes orada büyür, kralın görmüş. IMn Side adlı çok güzel bir
oğlu Pylades'le birlikte Mykene kızla evlenmiş, ama Side Hera ile boy
sarayına gelirler. Klytaimestra'ya ölçüşmeye kalkınca, tanrıça onu
Phokis'ten gelme İM haberci Tartaros'a atmış. Merope adlı ikinci
olduklarını, kendisine Orestes'in bir kadınla olan macerası Orion'un kör
öldüğünü bildirmeye geldiklerini olması, sonra da karanlıktan ansızın
söylerler. Kraliçe sevincinden tanrılara güneşe bakmasıyla gözlerinin yeniden
sunıılar sunmaya gitmişken Orestes açılmasıyla sonuçlanır. Sonunda da
kendini Eleklra'ya tanıtır ve Şafak tanrıça gönül verir ona. Tanrıça
Klytaimestra ile Aigis-thos'un sevgilisini Delos'a götürür, bırakır.
öldürülmesini birlikte planlarlar. Ai- Ama orada güzel delikanlı Artemis
gisthos kırdan döner, pusuya elinden öldürülür, nedeni tanrıçanın
düşürülerek öldürülür. Klytaimestra kendisine, ya da bir avcı kızına
oğluna yalvarır, ama Orestes onu da yanaşmak istemesidir. Artemis
Aigisthos'un ölüsü üstünde bıçaklar, Orion'un üstü ne bir akrep salar,
Ana kanı döker dökmez öç perileri akrep delikanlıyı topuğun dan sokar.
Erinysler Orestes'in peşine takılırlar. Artemis de akrebi bir burç, Ori-on'u
Orestes çıldırır ve Erinyslerden da gökte bir yıldız haline getirir. Orion
kurtulmak için oradan oraya atar yıldızının Akrep burcundan her zaman
kendini. Sonunda Atina'nın Oreo-pagos u/.ak laşması bundandır.
mahkemesi onu suçundan arındırır.
Kan davası da burada biter. Orman Perileri. Bkz. Nympha 'lar.
Beraatından sonra Orestes Orpheus. Orpheus dillere destan
Apollontanrıya ne yapması gerektiğini olmuş bil ozandır. İlkçağda ünü orfizm
sorar. Pythia onun Tauris'e Artemis denilen mistik
heykelini almaya gitilmesini buyurur.
Orastesles Tauris'e gider ve orada kız
bir akım yaratacak kadar çok yayılmış, ve görüntüleri çıkageldi ışıktan yoksun
kişiliği üstüne anlatılan masallar her olanların
türden sanatçıyı esinlemişti. Çalgısı , yapraklar arasında saklanan kuşlar
kadar
vahşi hayvanları büyüleyen, ezgisiyle
çoktula
ölümü bile alt eden bu ozanı biz burada r, gecenin ya da kasırganın dağlardan
kuru kuru anlatmak istemedik. Latin savurduğu kuşlar kadar
şairi Vergilius'un "Georgica" adlı çok. Artık Orpheus, bütün belalardan
eserinden alınmış bir parçayla tanıtalım kurtulmuş, geri
dedik. Aşağıdaki A. Kadir'in dönüyordu, ve kendisine geri verilen
Türkçeleştirdigi parça kitabın IV. Eurydike,
bölümünde Aristaios'Ia ilgilidir; an gelmekteyke
n,
yetiştirmekte olan Aristaios Proserpina 'mn koştuğu şarta
Orpheus'un eşi Eurydike'nin ölümüne uyarak kocasının ardından yürüye
sebep olmuştu (Aristaios, Eurydike). yürüye havanın daha yüksek
katlarına doğru, Orpheus birden
Yabana atılmaz bir tanrı öfkelenmiş bir çılgınlık etti, boş
kovalar seni; bulundu,
bir suç işledin sen, büyük bir suç, ölüm tanrıları bağışlamasını bilseler,
çekersin bugün onun cezasını: Bir
bağışlanır bir çılgınlıktı bu:
belaya çattıydı Orpheus, kara bahtlı,
şimdi senin üstüne bindirmeye çalışır Eurydike'si ışığın altına tam çıktı
o çıkacakke
belayı, n, unutup duruverdi, gönlüne yenildi
kader engel olamazsa, bindirecek de. döndü
Deliye döndü Orpheus, kaçırılınca baktı
karısı, arkasına. İşte biranda bütün çabalar
kudurdu. oracıkta uçtu
Irmak boyu palas pandıras kaçarken gitt
senden i, bir anda kopuverdi amansız zorbayla
yapılan
o
anlaşmalar, bir gümbürtüdür yükseldi,
kadın, kaçarken bir uçuruma atar gibi
hem de üç kez,
kendini
tepetaklak, Avernus
dolanıverdi bacaklarına korkunç bir batağından. Haykırdı Eurydike: "Bu ne,
yılan. Ömrü o kadarmış kadının, Orpheus, bu
görmedi boylu ne
? Bu ne çılgınlık böyle, seni de yok
çimen ler
eden,
yüzünden oralara sinen zehirli yaratığı.
Yaşıtları, dağ perileri, başladılar bir zavallı beni de?
işte gene geri çağırır beni zalim
ağızdan,
kader, uyku kapatır kararan
en yüce dağları çığlıklarıyla
gözlerimi, dört yanımı saran gece
doldurdular... Orpheus, oyuk
götürür beni,
kaplumbağa kabuğundan
sazıyla elveda!
yaslı sevgisini avuttu durdu. Hep Giderim İşte uzata uzata ellerimi
seni söylerdi, tatlı eşi, hep seni, sana, artık senin olmayan güçsüz
onunla baş haşaydın ya hani yalnız ellerimi", dedi ve birdenbire bir duman
gibi karıştı
kıyılarda,
gün doğar seni söylerdi, gün batar hafif yellere,
seni. Gitti sokuldu Taenarius gitti karşıt yöne doğru, görünmez
dağının oldu, ve Orpheus göremedi bir
daha ruhlara tutunup dil dökmeye
boğazlarına
çalışan
kadar, yüksek kapılarının oraya yeraltı
tanrısı Eurydike'y
Dis'in i. Yeraltı sandalcısı da aradaki
. girdi kapkara bir korkuyla bataklığı bir
gölgelenmiş daha komadı
ormana, ölü ruhların ve titreten geçsin. Ne yapsmdı? Nereye gitsindi?
kralların Kime
karşısına başvursundu ?
dikildi, insan yakarışlarıyla İkinci kez kaçırılmıştı karıcığı. Bir
yumuşamayah daha ölü ruhları nasıl yumuşatırdı,
yüreklerin dikildi tanrıları nasıl?
karşısına. Ve Erebus konutlarının en Eurydike, buz kesilmiş, gidiyordu işte,
kuytu Styks sandahyla uçuyordu uzaklara. Ya
yerlerinde Orpheus ne oldu?Derler ki onun için:
n hafif ruhlar çıkageldi, onun Issız Strymon ırmağı kıyısında ağlamış
ezgileriyle tam
sarsılan, yedi
ay, havada asılı bir kayanın altında
ağlamış,
230
buz gibi mağaralarda anlatmış durmuş
başından
geçeni, kaplanları büyülemiş,
ayaklandırmış meşe
ağaçlarını
ezgileriyle; bir kauak ağacının
gölgesinde bir bülbül
vardır
hani, arar durur kaybolan yavrularını
içi yana
yana,
yuvayı gözetleyen katı yürekli bir
çiftçi n/rp götürmüştür yavruları daha
kanatları
çıkmadan,
bülbülde bütün gece durmadanfır
döner
ağlar,
konar bir dala, başlaryeniden
ezgilerine
yanıkyanık,
lutar acıklı iniltileriyle dörtbiryanı, ta
uzaklara
kadar. Ne bir tutku yumuşatmış
Orpheus 'un
yüreğini,
m- de bir evlilik bağı yumuşatmış,
ııufirgidermiş kuzeyin buzlarında
bir
başına,
hırlı Tanais ırmağı kıyısında yürür

yürür gidermiş dövüne dövüne


Eurydike 'nin
kaçırılışına, Dis'in boş armağanlarına
dövüne dövüne. O kadar bağlıydı ki
Orpheus Eurydike 'ye, Ktkonlarm
bütün kadınlarım hor gördü. On lar da
paramparça ettiler sonunda
delikanlıyı
kutsal tören lerde ve gece şen liklerin
de
Eacchus'un
,
saçtılar parçalarını ta uzaklara,
tarlalara,
kırlara.
Ama Orpheus 'un boynundan kopan
mermer gibi
başı Herhrus ırmağının ters akıntıları
arasında
çalkalanıp giderken
bile soğumuş diliyle çağırıp durdu
Eurydike 'yi, canı da "Ah kara bahtlı
Eury dikel" diye
bağırdı
uçarken, "Ah kara bahtlı Eury dikel"
Ve ardından ırmağın bütün kıyıları
Eurydike! Eury dikel Eury dikel" diye
yankılandı durdu, ırmağın bütün kıyıları
baştan başa.

Or phik (ya da Orfeizm, yani


Orpheus
Tarikatı). Bu konuda Behçet
Necatlgll'ln l00 Soruda
Mitologya'sında çıkan özeti buraya
almayı uygun gördük.
"Bir din hareketi olan Orphik;
şarkıcı,kahin büyücü Orpheus'a
bağlanır: Orpheus .
Orphik dinin kurucusu sayılır. Trakya'da
do gan bu hareket, oradan VI. yüzyılda
Yunanls tan'a ve aşağı İtalya'ya geçti.
Orphik diony-sik-mistik bir kurtuluş
dinidir. Homeros'takl tanrıların
dindiremedikleri bir ruh ihtiyacını
karşılar, giderir. Orphik elinin myrhos'u
şöyledir: Başlangıçta Khronos (Zaman)
evreni yarattı. Evrenden tanrı Phanes
doğdu. Hem erkek, hem dişi olan Phanes,
Nyks (Gece)'l doğurdu; onunla birleşerek
Gaia (Toprak), Uranos (Gök) ve
Khronos'u dünyaya getirdi. Khronos'un
oğlu Zeus, Phanes'i yutarak dünya
egemenliğini ele geçirdi. Zeus, kızı Per-
sephone-Demeter'le birleşip Dionysos
Zagreus'u yarattı. Dionysos-Zagreus,
Titanlar tarafından parçalandı, yutuldu.
Bunun üzeri ne Zeus, yıldırımlarının
alevleriyle Titanları mahvetti. Ama
Titanların külünden insan soyu vücuda
geldi. İnsan soyundan Titanların kötü,
yutulmuş Dionysos çocuğun tanrısal İyi
huylan birleşti. Athena, parçalanan
çocukun

sonra da Dionysos-Lyseus (Kurtarıcı)'u


yaral ti... İnsandaki tanrısal ruh,
bedende (soma) bir mezarda (sema) gibi
hapistir, öte dünyaya kavuşmaya çabalar.
Dionysik taraf, Titanlk unsurlardan
temizlenmek ister. Bunun için de ruh,
günahından temizlenmek üzere, birçok
vücutlarda dolaşır. Arınma, dürüst bir
yaşayış, canlıların verdikleri besinlerden
(et, yu murta) el çekiş sayesinde
olacaktır. İyileri mutlu bir öte dünya
bekler, kötülerse ölüler hâkiminin
karşısına çıkacaklar, Tartaros bataklığına
götürüleceklerdir... Orphikçilerin
öğretileri, filozof Pythagoras (İ. Ö. VI.
yüzyılcın felsefesine derin bir etki yaptı".

Osirîs. Osiris bir Mısır tanrısıdır. Yunan


mi-tolojisiyle doğrudan doğruya ilişkisi
yoktur. Ama efsanesi ve kişiliği Yunan
mythos'unu etkilemekle kalmamış,
çevresindeki bazı tanrısal varlıklar
Yunan-Roma pantheon'una gir miş ve
tutunmuştur; örneğin İsis (lsis). Osiris
efsanesi Akdeniz yöresine özgü bir doğa
bereket efsanesidir. Bu bakımdan
Adonls-Aphrodite, Attis-Kybele ve
Demeter-Kore ef-sanelerlyle
benzerlikler gösterir. Soylar ve
kuşaklar arasında çarpışma, inek ve boğa
bi çiminde tanrıça ve tanrı motifleri de
Hesio-dos'un Thegonia'sında ve İo
Epaphos efsaı
nelerinde rastlanan motif ve eus'tur) krallık simgelerinden biridir.
imgelerdir. Bunların Mısır kaynaklı Osiris de egemenliği oğluna bıraktıktan
oldukları ve Yunan Mythos'una Fenike sonra Mutluları Ülkesine göçer.
yoluyla girdikleri sanılır. Osiris ayrıca Bu efsaneyi anlatırken yazar
Mısır'da çok tutunmuş tanrı kral Plutarkhosl Set'in Yunanlıların
inancını ve insanın ölümünden sonra Typhon'uyla bir tutulması gerektiğini
mum-yalaşıp yaşamını sürdürdüğü bildirmiştir (Typhon).
görüşünü yansıtır.
Orthos. Ejder soyundan Ekhidna
Efsanesi şöyle özetlenebilir: Krallık
vef Typhon'dan doğan bir köpeğin adı
kurumunun tipik bir simgesi olan tanrı (Tab. 6)J Bu köpek Geryoneus'un
Gebeb yetkilerini oğlu Osiris'e bırakır. öküzlerini beklerken? Herakles'in eliyle
Osiris de kız kardeşi ve eşi olan öldürülür (Herakles).
İsis'in yardımıyla bu görevi en iyi
biçimde sürdürür: İnsanların iyiliği için Othryoneus. Çanakkale Boğazında
çalışır, onlara tarımı, bağcılığı ve çeşitli olduğu? sanılan Kabesos şehrinin önderi
el sanatlarını öğretir. Ne var ki kardeşi Othryoneus Troya'ya Priamos kızı
Set (Yun. Typhon) onu kıskanır, Kassandra'yı istemeye gelmiş, buna
öldürmeye karar verir. Bir gün şölene karşılık şehri Akhalardan kurta- \
çağırır, yakalar, bir sandığa kapatıp racagını söz vermişti Priamos'a. Kral da
ırmağa atar. Haberi alan İsis ossaat kızını vereceğine ant içmişti, ama düğün
sandığı aramaya çıkar ve uzun gerçek-1 leşmeden Akha yiğidi
dolaşmalardan sonra Fenike'nin Byblos İdomeneus onu öldü-1 rür,
kentinde bulur. Ora kralı bu sandığı öldürdükten sonra da şöyle alay eder
yaptırmakta olduğu sarayına tahta onunla (İl. XIII,374yâ.):
olarak kullanmaktadır, fsis sandığın Othryoneus, o güzel kızı kendine
kendisine geri verilmesini sağlar, onunla almak
Mısır'a döner. Set bir kez daha için, I
Osiris'in gövdesini ele geçirir, onu on yerinegetirirsen Priamos 'a verdiğin
dört parça halinde dograyarak oraya sözü, tekmil ölümlüler arasında överim
buraya serper, İsis parçaları toplamaya seni. Ama biz de biliriz böyle söz
tutmasını, Atreus oğlunun güzellikte
koyulur, erkeklik uzvundan başka bütün üstün kızını
parçalarını bir araya getirip başka veririz sana.
tanrıların yardımıyla ilk mumyayı Argos 'a götürür ev eririz sen i,
hazırlar... Kocası öldükten sonra fsis Nil düzenli llyon 'ugel bizimle yok et,
deltasında Ho-rus'u doğurur, onu denizleri aşan gemilerimize gidelim,
Set'ten korumak için gizlice büyütür, gel
yetiştirir, babasının öcünü almak hadi,
görevini yükler ona. Horus da Set'le
gidelim düşünelim şu
evlenmeyi. Elimiz çok açıktır
teke tek savaşa girişir, bu dövüşmede çeyizden yana.
düşmanının erkekliğini koparır, Set de
Horus'un gözünü oyar. Hekim tanrı Düşmanın ölüsüyle bu çeşitten alaya
Thot her ikisini de iyi eder, tanrılar Ho-meros destanlarında sık sık
mahkeme kurar, Set'i Horus'a gözünü rastlanır, ilkel bir katı yürekliliği dile
vermeye mahkûm ederler, Horus da getiren bu alayların hep Akhaların
gözü babası Osiris'e verir, kendisi de ağzından duyulduğu da ayrıca dikkati
gözünün yerine bir yılan koyar. Bu yılan çeker.
(adı Ura-
Otos. Bkz. Aloeusoğulları.

232
Paian. Bkz. Asklepios. des Yunan alfabesine birçok harfler
katmış. Alfabeyi Kadmos tanıtmış
Paktolos. Lydia'da akan Şart çayının Yunanistan'a ama Palamedes kuşların
tanrısı. Zeus'un oğlu ve Pelops'un uçuşuna bakarak Hellen-lere özgü bir
dedesi olur. Günün birinde tanrıça harf olan Y (üpsilon)'u bulmuş. Ayrıca
Aphrodite'nin gizli törenleri sayıları tanıttığı, ayların süresini
kutlanırken kendi kız kardeşini yıldızlara göre saptadığı, para
kirletmiş, bundan dolayı orada akan ve kullanmasını, dama oyununu ve zarları
altın sürüklediği için Khrysorrhoas adını keşfettiği söylenir.
taşıyan dereye atmış kendini, o günden
Babası Nauplios Palamedes'in öcünü
sonra da bu dereye Paktolos denmiş.
alır, ama o da korkunç biçimde ölür.
Palaimon. Bkz. İno.
Palinurus. Palinurus, Aeneas'ın
Palamedes. Nauplios'la Klymene'nin dümencisi -dir. Vergilius'un Aeneis
oğlu (Nauplios). Homeros destanında anlattığına göre
destanlarında adı geçmediği halde, Troyalıların filosu Sicilya'dan
Troya- savaşı efsanelerinde önemli bir İtalya'ya doğru yol aldığında tanrıça
rol oynar: Helene kaçırılınca akrabası Venüs bir tek adamın öleceğini, ama
Menelaos'u avutmaya çalışır, kadını buna karşılık herkesin kurtulacağını
barışçı yollarla geri almak için Troya'ya bildirmişti. Gece dümendeyken tanrılar
elçi gider. Bu çabalar sonuç vermeyip Palinurus'un gözlerine uyku dökerler,
Akha ordusu hazırlık yapmaya dalarken bir dalga alır, götürür onu.
başlayınca, Menelaos'la birlikte Aeneas uyanır, dümencisinin yok
Odysseus'u çağırmaya giderler. Ama olduğunu görür. Üzüntüsü büyüktür.
kurnaz yiğit savaşa gitmek niyetinde Sonraları Aeneas yeraltına gittiğinde
değildir, delilik taslar: Bir tarlada Palinurus'un ruhuna rastlar. Ölü
sabana bir öküzle bir eşek koşmuş, dümenci gömülmek ister, bunun için de
toprağa tuz ekmektedir. Palamedes ölüsünün hangi kıyıya atıldığını bildirir
düzeni anlar, Odysseus'un gerçekten Ae-neas'a. O da dönüşte ölüyü bulur,
deli olup olmadığını denemek için oğlu gömer ve o kıyıya Palinurus burnu adını
küçük Telemakhos'u sabanın önüne verir.
atar. Odysseus da sabanı hemen
durdurmakla deli olmadığını açığa Palladion. Palladion, Pallas Athena'nın
vurmuş olur. Sefere katılır, ama Pa- sihirli nitelikler taşıyan heykeline
lamedes'e karşı korkunç bir öfke ve verilen addır. Troya şehrinin tarihine
kin bağlar. Bu kin sonradan sıkı sıkıya bağlı olan bu heykelin
Palamedes'in ölümüne sebep olacaktır. Homeros destanlarında adı geçmez.
Odysseus şöyle öç alır: Ele geçirdiği Palladion daha sonraları ve özellikle
bir Troyalıya zorla bir mektup yazdırır, Roma'nın kuruluş efsanelerinde rol
sözde Priamos'un yazdığı bu oynar. Bu heykel arkaik sanatta
mektuptan Palamedes'in Troyalılara örnekleri görülen bir ksoanon, yani
casusluk teklifinde bulunduğu tahtadan yapılmış ayakta bir kadın
anlaşılmaktadır. Mektubu Akha heykeli olsa gerek. Ne var ki İlya-
ordugâhında bir yere atar, ayrıca da da'da söz konusu olan Athena
Palamedes'in bir kölesini satın alarak, tapmagındaki heykel oturmuş olarak
efendisinin yatağı altına bir torba altın canlandırılır: Hektor savaş alanından
koymasını sağlar. Her şeyi ortaya ayrılıp anası Hekabe'ye Athe-na'ya
vurur, Akhalar Palamedes'i linç sunular sunmasını söylemek için şehre
ederler. Palamedes'in bu haksız ölümü geldiğinde şöyle konuşur (İl. VI, 270
dillere destan olmuştur. vd.):
Öte yandan kaynaklar Palamedes'in
kurnaz Odysseus'tan daha yararlı, Ama sen, elinde sunularla topla
yaşlıları, git doyumluk toplayan
daha değerli bir kişi olduğunu da Athena 'nın
belirtirler: Adı avuç, el anlamına gelen tapmağın
palame'den türemiş olan Palame- a, Evindeki en güzel, en büyük örtü
hangisiys
e, hangi örtüye en çok değer
veriyorsan al
onu,
ört güzel saçlı Athene 'nin dizlerine...
Daha sonraki efsanelere göre,
Palladion Troya şehrini koruyan, o var oldukça şehrin

233
düşmesini, düşman eline geçmesini türmüş, sonra İtalya'ya da almış. Sihirli
önleyen bir tabudur. Başta Roma olmak heykel böylece Roma'da Vesta tapınağına
üzere birçok şehirler Palladion'a sahip getirilip bırakılmış. Roma'nın kutsal
olduklarını ileri sürmüşler, böylece ateşini koruyan Vesta rahibeleri
Palladion adlı heykeller çoğaldıkça Palladion'a tapınmakla görevliydiler.
kaynaklarını anlatan efsaneler de Palladion Kassandra efsanesinde de
çoğalmış ve giriftleşmiştir. Bunları şöyle geçer, Kassandra'nın Troya yağmasında
özetleyebiliriz: bu heykele sarılıp sığındığı ve Oileus oğlu
Tanrıça Athena çocukken deniz tanrısı Aias'ın onu oradan çekerek büyük bir
Tri-ton'un yanında büyümüş günah işlediği anlatılır (Aias). Atina'da
(Tritogeneia adı bununla ilgili olabilir), da Palladion heykelinin Atina'ya geldiğini
Triton'un da Pallas adlı bir küçük kızı ileri süren bir efsane vardır.
varmış, İM kız çocuk savaş oyunları
oynarmış, ama günün birinde birbirlerine Pallantidai (Pallasoğullan). Pallas
darılmışlar, Athena Pallas'ı dövmek 5'in
üzereymiş ki Zeus kızı için telaşlanıp aigis oğulları, Atina kralı Pandion'un torunları
kalkanını Pallas'ın önüne dikmiş, çocuk ve Aigeus'un yeğenleri. Aigeus'un dölü
korku içinde donakalmış ve Athena'nın olmadığını sanarak Atina tahtına talip
attığı kargıdan korunamayıp yaralanmış, olurlar, ama Troizen'de büyüyen
düşmüş ve ölmüş. O sırada pişmanlık Theseus Atina'ya gelip babası Aigeus
duyan Athena arkadaşına tıpatıp tarafından tanınınca, bunu protesto
benzeyen bir heykel yapmış ve ona aigis etmeye kalkarlar. Atinalılar These-us'u
kalkanını giydirmiş. Athena bu yapıtı kral seçince de babaları Pallas'la birlikte
Olympos'ta Zeus'un yanı başında dikmiş, Theseus'a karşı savaş açarlar ve
bir tanrıymış gibi tapınılırmış ona. öldürülürler. Theseus elli amca oğlunu ve
Palladion orada kalmış, ta ki günün amcası Pallas'ı da öldürdüğü için bir yıl
birinde Zeus'un kovaladığı Elektra Troizen'de gönüllü sürgün olarak kalır.
heykele sarılmış, tanrı da öfkelenerek Başka bir anlatıma göre Atina
heykeli alıp Troya bölgesinde Ate tepesi mahkemesi Theseus'u beraat ettirir
denilen yere atmış (Elektra 2, Ate). (Aigeus, Theseus).
İlos o sırada kendi adını taşıyacak olan
llion (Troya) şehrini kurmaktaymış, böyle Pallas. Tanrıça Athena'nın adının
bir heykelin gökten düşmesi hayra başına takılan bir ad. Bu adın Athena ile
yorulmuş, şehre getirilip Athena ilgisi üstüne efsaneler pek birbirini
tapınağına yerleştirilmiş. Bu efsaneyi tutmaz (Athena, Palladion).
anlatan mitograflar Palladion'un üç karış (1) Titanlardan Krios'la Eurybie'nin
boyunda olduğunu, sag elinde bir kargı,
oğlu,
sol elinde de bir öreke ile bir ig taşıdığını
Astraios'la Perses'in kardeşi (Tab. 4).
yazarlar. Başka efsanelere göre
Hesio-
Palladion'u Dardanos Semendirek
dos'un Theogonia'sma göre Pallas,
adasından getirmiş ve kaynatası
Okeanos
Teukros'a armağan etmiş (Dardanos).
kızı Styks'le birleşir ve Zetos'la Nike'yi,
Troyalıların bu kutsal yapıtın bir tıpkısını
bir de
yaptıkları, çalınmasın diye asıl Palladion'u
Kratos'la Bie'yi meydana getirir.
tapınağın mahzenine kapatıp, sahte
heykeli dışarıya oturttukları da anlatılır. (2) Arkadya kralı Lykao'nun oğlu. Bir
Bir efsaneye göre, Troyalıların kâhini efsa
Helenos Palladion heykeli şehirde neye göre bu Pallas kızını Troya kral
kaldıkça, Troya'nın alınamayacağını soyu
bildirmiş, bu söze dayanarak da nun atası Dardanos'la evlendirmiş ve
Odysseus'la Diomedes gece gizlice şehre Palladi
girmişler, heykeli çalıp götürmüşler. Bu on'u ona vermiş (Dardanos, Palladion).
işte güzel Helena Akhalı yiğitlere yardım (3) Vergilius'un Aeneis destanında adı
etmiş (Helenos, Helena). ge
Başka kaynaklara göre, Palladion çen Pallas Evandrus'un oğludur.
heykeli Troya'da kalmış ve Troya Aeneas'la
yangınında Aineias 1da dağına birlikte îtalyalı Turnus'a karşı
sığındığında onu beraberinde gö savaşmış ve
onun elinden öldürülmüştür. Roma'nın
Pala-
tinus tepesine adını veren bu
Pallas'mış
(Euandrus).
(4) Attika efsanelerinde adı geçen bir
dev.
Tanrıça Athena bu devi öldürmüş ve
derisini
yüzüp ona bürünmüş, bu devin Daha önce tanrılar ana babalarını yok
kanatlarını da ayaklarına bağlamış etmiştller
(Athena). ve öksüz bırakmıştılar kızları
konaklarında, o zaman tanrısal
(5) Gene Attika efsanesinde rol Apbrodite beslemişti
oynayan bir kişi Pandion'un oğludur ve onları,
Pallantidai adında 50 tane oğlu vardır, Here onlara güzellik ve akılvermişti,
bunlarla birlikte The-seus'a karşı tekmil kadınlara verdiğinden daha
gelir, oğullarıyla birlikte These-us un çok. UluArtemis bağışlamıştı
elinden öldürülür (Theseus). boyuboşu. Athene de öğre tm işti güze
l işler işlemeyi. Ama bir gün Aphro dite
Pan. Tanrı Pan, efsanesi ve kişiliği çıkmıştı koca
Olympos
hakkında Behçet Necatigil'in "100 'a, bu kızlara iyi bir kısmet
Soruda Mitologya" d.a ki anlatımını bağışlamasını
aşağıya alıyoruz: dilemişt
"Dağlık Arkadia'da küçükbaş i, iyi bir koca dilemişti yıldırım seven
Zeus
hayvanların, çobanların tanrısı. Keçi 'tan, işte o zaman Harpyalargelip bu
ayaklı Pan, Her-—s'in oğludur. kızları
Tanrıların, çokluk, insan kılı--ında değil kaçırdıla
de hayvan kılığında düşünüldüğü ilk r, hizmet etsinler diye verdiler
zamanlarda Pan da keçi kafalıydı; uğursuz
sonradan bu keçi kafasından sadece Erinyslere.
boynuzlar ve sakal alıkonarak, yüzü Pandareos efsanesi Girit ve Anadolu
insan yüzü oldu. Pan Çoban kavalını ile ilgili bir efsanedir. Şöyle anlatılır:
sever, azgın tekeler gibi güzel Rheia yeni do gan Zeus'u Kronos'tan
nymphaların peşine düşerdi. İnsanların, kaçırmak için Girit'teki mağaraya
hayranların uyuduğu kızgın, ıssız yaz kapatınca bekçi olarak başı na bir altın
öğlelerinde birdenbire, beklenmedik köpek dikmiş, Kronos devrilip Zeus
gürültüler koparır, dört bir yana egemen olunca bu köpek Girit'teki
'panik' korkular saçardı. Mara-thon Zeus tapınağına bırakılmış. Pandareos
savaşı gecesi Persleri bu şekilde paniğe köpeği tapınaktan çalmış, Lydia'da
uğrattığı için, Atinalılar savaştan sonra Sipylos dağına götürmüş ve Tantalos'a
tanrı Pan'a Akrppolis eteğinde bir emanet etmiş. Derken Zeus ikisine de
tapınak yaptılar. Pan sözü Yunancada öfkelenerek, hırsızlık ettiği için
'bütün' anlamına geldiğinden mistikler, Pandareos'u taşa çevirmiş, yalan yere
sonraları Pan'ı her şey yapabilir bir yemin ettiği için de Tantalos'u Sipylos
tanrı payesine çıkardılar. Plu-tarkhos, dağının altına tıkmış (Tantalos).
Korfu'nun güneyinde sefer eden bir
gemideki gemicilerin, Paksos adasından Pandaros. Pandaros'un adı İlyada'da
gelen bir ses duyduklarını anlatır. Gemi Troas bölgesine yerleşmiş Lykialılarm
dümencisinin adını söyleyen bu ses, önderi olarak geçer. 1da dağının
dümenciye 'Ulu P'an öldü!' haberini eteğinde bulunan Zeleia kentinden
vermiş, dümenci aldığı bu haberi gelmiş ünlü bir okçudur Pandaros.
emredilen yerde karaya doğru Babası, Karkabos'un oğlu Lykaon'dur
seslenince, karadan korkunç bir inilti, (Kar-kabos). Troya savaşına katılışı
bir feryat duyulmuş, Pan'ın ölümünden şöyle anlatılır (İl. II, 824 vd.):
ötürü tabiat yas tutmaya başlamıştı. Sonra Zeleia 'da oturanlar gelir, Ida
Bu haber imparator Ti-berius (I. S. 14- 'nm ta
37) zamanında olmuştu. dibind
e, Aisepos 'un kara sularını içen zengin
Latin mitologyasında Pan'ın yerini Troyalılar.
tanrı Faunus tutar" (Faunus). Başlarında Lykaon 'unünlü oğlu
Pandaros
Pandareos. Odysseia'da Penelope çok var
, Apollon kendisi vermiştir Pandaros
bunaldığı bir gece, canını alsın diye 'a
tanrıça Ar-lemis'e yakarır, o sırada da yayını.
Pandareos ve kızlarının başına geleni Pandaros'u tanrı Apollon'un koruduğu
anımsar ve anlatır (Od. XX, 65 vd.): yiğidin Akha yiğidi Diomedes'e meydan
öy/e kaçılmamış mıydı kasırgalar okurken söylediği sözlerden belli (İl. V,
102 vd.):
Pandareos 'ıııı kızlarım ?
Ulu canlı Troyalılar, atları mahmu/.
lav an
erler
kalkın,
vuruldu işte Akhaların en yiğidi, Lykia yüksek çatılı büyük evimi görürsem,
'dan çıktığımda yola, Zeus 'un oğlu gelsin ogün koparsın başımı
gerçekten sürdüyse beni öne, sanmam biryabancı
dayansın zorlu okuma bu adam. adam,
şu oku elimle kırıp atmazsam yanan
Ok atışı îlyada'nın ilk bölümünde ateşe. Benimle boş yere gelmiş o.
tanrı Apollon'un Akha ordusuna veba
salmak için ok atışını ne kadar andırır Pandaros kargıyla vurur Diomedes'i,
(İl. IV, 116 vd.): ne var ki Lykialı yiğidin kargısı delemez
AkhaJının zırhını, tanrıça Athena'nın
Kaldırdı okluğun kapağını Pandaros
tam o yönelttiği Diome-des'in kargısıyla
sıra, canını alır Pandaros'un. Bu korkunç
hiç atılmamış kanatlı bir ok çıkardı, çarpışmada ise koruyucu Apollon
kara acılar kaynağıydı bu ok. Kirişin Aineias'ı kurtarmak zorundadır, kendi
üzerine yerleştirdi yakıcı oku. yetiş-: tirdigi ünlü okçuyu feda
Yurduna, kutsalZeleie şehrine etmekten başka çare bulamaz (İl. V,
dönüşünde değerli kurbanlar kesmeyi 216-280).
adadı, ilk
kuzulardan, Pandion. Pandion İM Atina kralının
ün salmış okçu Lykialı Apollon 'a. Oku adıdır (Tab. 24).
arka kanatlarından, kirişinden tuttu,
yaklaştırdı kirişi memesine, demiri (1) Pandion I. Erikhthonios'un oğlu,
yaya. Yusyuvarlak gerilince gıcırdadı Erekh-
koca yay. Kiriş inledi, sivri ok fırladı theus'un, Prokne ve Philomela'nın
birden, uçtu kalabalığa doğru, vınlaya babasıdır.
vmlaya.
Prokne'yi Trakya kralı Tereus'a o
Anadolulu tanrı Apollon'un tuttuğu bu vermiş,
yiğit Troya düşmanı tanrıların elinde kızlarının başına gelenlere
bir oyuncak olur ama, Paris'le üzüntüsünden öl
Menelaos arasındaki teke tek savaş müş (Aedon).
başlayıp, öbür savaşçılar işe
(2) Pandion II. Yukarda adı geçen
karışmamaya ant içince, Athena
Pandi-
Pandaros'u kışkırtır andı bozmaya. Bir
on'un küçük torunu, Aigeus'un babası,
okla yaralar Menela-os'u. Diomedes'le
The-
karşılaşmasının iyi sonuç vermemesi de
seus'un dedesi.
bu ünlü okçunun Troya savaşına yaya
gelmiş olmasından, arabası bulunma- Pandora. Hesiodos'un hem
masındandır. Ölümünün nedeni olacak "Theogonia", hem de "İşler ve
bu duruma şöyle yakınır (İl. V, 193 vd.): Günler" adlı eserlerinde uzun uzadıya
Atlarım, arabam da yok ki bineyim. anlattığı Pandora efsanesi Ortadoğu ve
Ama Lykaon 'un sarayında on bir araba özellikle Samî kaynaklı olsa gerek,
durur, çünkü ilk kadının yaratılışı, yani
yepyeni, kızgibi arabalar, örtüler Âdem'le Havva efsanesinin Yunan
serilmiş, üzerlerine, her araba önünde mythos'una aktarılmış bir kopyasına
iki tane at, kızılca buğday,
akarpayiyen atlar, kargı atan yaşlı benzer. Kadını her kötülüğün, her dert
Lykaon demişti bana çıktığım gün ve belanın başlangıcında görmek Yunan
derli toplu evinden, atlara, arabaya görüşlerine pek uymaz, nitekim
bin demişti, önderlik et zorlu savaşta Hesiodos'tan sonra bu efsaneyi işleyen
Troyalılara, atları düşündüm de pek olmamıştır. Yunan yazınında
dinlemedim onu -dinleseydim ne iyi Homeros şiiri ve onun dile getirdiği
olurdu -edemezler, dedim, karınlarını iyimser, gülümser dünya görüşü a'lr
doyurmadan, düşmanla kuşatılmış
insanlar arasında yemsizkalmasınlar, basmış, karamsarlığı olduğu kadar
dedim. Bıraktım onları, tlyon 'a yaya kadın düşmanlığını da silip süpürmüştür.
geldim, güvenmiştim yayıma. Oysa Hesiodos'un yansıttığı akım başka çag
yayım hiç yaramayacakmış işime. Bir ve ülkelerin sanatını etkilediği içindir ki,
gün dönersem yurduma, gözlerimle Pandora efsanesini buraya almayı uygun
görürsem toprağımı, karımı, gördük. Aşağıdaki anlatım, "İşler ve
Günler"deki anlatımdır, Pandora ile
Prometheus efsanelerinin bir karışımını
verir:
Tanrılar yeraltına gizlemiş besinleri.
Yoksa insan bir gün çalışıp rızkını
sağlar, sonra bir yıl sırt üstü yatardı,
asör bırakırdı sabanını ocak başında,
gözerdi çiftini çubuğunu, öküzlerini.

236
Zeııs kızınca Prometheua'a, alırsan, ölümlüleri derde sokarsın
kendlnl aldatan o sivri akıllıya, demişti.
sakladı varını yoğunu Armağanı aldı ve alınca anladı
insanlardan, o gün bugündür başına bela aldığını.
dertlere boğdu Eskiden insanoğulları bu dünyada
insanoğlunu, dertlerden, kaygılardan uzak
Zeus gizledi besini insandan. Ama yaşarlardı,
lapetos'un güçlü oğlu Prometheus çaldı bilmezlerdi ölüm getiren hastalıkları.
Zeus'un ateşini insanlar için, sakladı Pandora açınca kutunun kapağını,
onu narthex kamışının içinde. Kızdı dağıttı insanlara acıları, dertleri.
bulut devşiren Zeus, dedi ki ona: Bir tek umut kaldı dışarı çıkmadık
İapetos oğlu, sivri akıllı kişi, kapağı açılan dert kutusundan.
seviniyorsun ateşi çaldın, beni aldattın Umut tam çıkacakken Pandora
diye, ama bil ki dert açtın kendi başına kapamıştı
da: aldığın ateşe karşılık birbela öyle kapağı,
birbela salacağım ki insanlara, böyle istemişti bulutlar devşiren Zeus.
sevmeye, okşamaya doymayacaklar bu O gün bugündür insanların başı dertte,
\ toprak bela doludur, deniz bela dolu,
geceler dert doludur, gündüzler dert
dolu, belalar başıboş dolaşır sessizce
belayı",
ölümlülerin çevresinde, derin
Böyle dedi ve kah kah güldü insanların
düşünceli Zeus ses vermedi onlara
ve
sessizce gelişlerini duymasın diye
tanrıların babası.
insanlar. Görüyorsun ya Zeus'un
Namlı şanlı Hephaistos'u çağırdı
dilediğine karşı
hemen: Bir parça toprak al, suyla
karıştır dedi, İçine insan sesi koy, konmaz.
insan gücü koy, bir varlık yap ki yüzü
Pandrosos. Atina kralı Kekrops'un
ölümsüz tanrıçalara
benzesin, üç ki zindan biri (Aglauros,
Bedeni güzelim genç kızlara. Athena, Erikhtonios).
sen de ona el işlerini öğret dedi, renk Parcac (Parkalar). Roma dininde kader
renk kumaşlar dokumasını öğret. Nur
topu Aphrodite, sen de büyülerinle ve ölümü simgeleyen tanrıçalar,
kuşat onu, Moiralarla bir tutulmuştur. İlk
istekler, arzularla tutuştur gönlünü. zamanları Parça doğuma da bakan bir
Yüz gözlü devi öldüren Hermeias, sen tanrıça sayılır, sonra Yunan etkileri
de bir köpek yüreği, bir tilki huyu koy pekleşince Romalılar üç Parça olduğuna,
içine". Böyle dedi Zeus, onlar da birinin doğuma, ikincisinin evlenmeye,
yaptılar dediğini: Koca Hephaistos, üçüncüsünün ölüme baktığına inanırlardı.
topal tanrı hemen bir kız biçimine
soktu toprağı. Gök gözlü Athena süslü Forum' da bulunan üç heykel (Tria Fata)
kuşağını sarıverdi olarak simgele -nirlerdi.
beline. Paris. Paris, öbür adıyla Aleksandros,
O canım Kharitler ve o güzelim Troya kralı Priamos'la karısı
Peitho altın gerdanlıklar taktılar
Hekabe'nin en küçük oğludur (Tab. 16).
boynuna. Horalar bahar
çiçekleriyle donattılar Kraliçe onu doğurmadan birkaç gün
saçlarını, önce uykusunda bir düş görmüş:
Hermeias doldurdu göğsüne yalanı Karnından çıkan bir alev Troya surlarını
dolanı, uzaktan gürleyen Zeus'un sarıyor, bütün şehri yangına
oluyordu isteği. Ses koydu içine o veriyormuş. Falcılar bu düşü kötüye
tanrılar kılavuzu Pandora adını yorumlamışlar, doğacak olan çocuk
taktı. Pandora demek bütün tanrıların şehri yıkıma götürecek demişler.
armağanı Bebek doğunca da Priamos onu İda
demekt
dağına bırakmak üzere bir uşağına
i, çünkü bütün Olymposlular insanların
başına bela etmişti vermiş. Uşak Paris'i dağa bırakmış,
onu. Tanrıların babası kurunca bu vahşi hayvanlar hakkın dan gelir diye
düzeni, Epimetheus'a gönderdi düşünmüş. Ama öyle olmamış, bir dişi ayı
Pandora 'yı kılavuz tanrı Hermeias'la. gelip bebeği emzirmiş. Bir süre bu böyle
Epimetheus unuttu Prometheus'un gitmiş, sonra çocuğu Agelaos adındaki
dediğini bir çoban bulmuş, evine götürmüş ve
: Zeus'tan armağan alma demişti ona kendi çocuklarıyla bir arada büyütmüş.
Prometheus, Paris çobanlar arasında güzelliği,
yararlılığıyla dikkati çekermiş..
sürülerine çok İyi baktığı İçin,ona
koruyucu anlamına gelen Aleksandros Agabeysi onu ağır sözlerle azarladığı,
adını takmışlar. Dağda Oinone adlı bir Mene laos'la kozunu paylaşmak için
nympha ile sevişmiş. Evlenmişler, ama teke tek savaşa kışkırttığı halde, Paris
mutlulukları uzun sürmemiş (Oinone). her fırsatta kaçmak yolunu bulur
Paris efsanesine burada Üç Güzeller (Hektor, Helene). Gene de yakısıklı,
masalı karışır. Peleus'la Thetis'in güzel silahlı, çevik bir savaşçı olarak
Olympos'ta kutlanan düğününde, kavga canlandırılır ve birçok Akhalan nasıl alt
tanrıça Eris'in, çağrılmadığına kızarak, ettiği anlatılır. Akhilleus'un ölümü Paris
ortaya bir altın elma atması, üstünde efsanesinin son bölümüdür. Hektor
"en güzeline" diye yazılan bu elmayı ölmeden Akhille-us'a kendisinin de
kime vereceğini bilemediği için Zeus'un Apollon'un yardımıyla Pa ris'in elinden
yargıç olarak Paris'i seçmesi İdalı Öldürüleceği günün uzak olm-dıgını
çobanın hayatını altüst eder. Üç büyük bildirmişti. Öyle olur: Akhilleus Mem-
tanrıça, Hera, Athena, Aphrodite bu non'u öldürür ve Troyalıları gene
güzellik yarışmasına katılırlar, ama surların iç-ne sığınmaya zorlar, tam o
Zeus her nedense kararı bir ölümlünün sırada Paris'in attığı bir ok Akha
vermesini yeg görür ve tanrıçaları yiğidinin tek silah geçer yeri ne, yani
Hermes'le birlikte İda dağına topuğuna saplanır. Ama Akhilleus
gönderir. Bu göreve neden Paris'in öldükten hemen sonra da Paris
seçildiği hiçbir efsanede belirtilmez. Philokte-tes'in bir okuyla kasığından
Priamos oğlunun alın yazısı bunu vurulur. Can çekişirken Oinone'yi
gerektiriyordu herhalde. Yarışmanın bir çağırır. Kadın geImeyince ölür
pazarlık konusu olduğu ayrıca dikkati
çeker: Tanrıçaların üçü de elmaya Parthenopaios. Thebai'ye karşı
karşılık Paris'e bir bağışta bulunmaya Yediler seferine katılan önderlerden
söz verirler. Hera Asya krallığını, biri. Atalante ile Meleagros'un oğlu
Athena sonsuz akıl ve başarı, olduğu söylenir. Kız oglan kız anlamına
Aphrodite ise Spartalı Helena'nın gelen parthenos'tan türemiş olan
aşkını veririm demiş, o kadar. Paris adının kendisine anasının uzun yıllar
altın elmayı Aphro-dite'ye verir, evlenmediginden verildiği ileri sürülür.
tanrıçalar arasında en güzeli Boyu boslu, yakışıklı, yiğit bir erkek
olduğundan mı, yoksa Helena'nın aşkını olarak canlan-dirilir. Thebai surları
her şeyden üstün tuttuğundan mı, önünde öldürülür.
efsane bunu da açıklamaz. Pasiphae. Girit kralı Minos'un karısı
Bundan böyle Paris'in aklı fikri Pasi phae, tanrı Helios'la Perseis'in
tanrıçanın verdiği sözün kızı, Perses Aietes ve büyücü
gerçekleşmesindedir. İda'dan şehre Kirke'nin kardeşidir (Tab 8).
iner, orada kendini kral Priamos'a Pasiphae'nin Minos'la evlenmesi, Girit
tanıtır. Bu konuda anlatılan efsane kralına Poseidon'un bağışladığı boğa ile
şöyledir: Tro-ya'da yarışmalar birleşmesi ve Minotauros'u doğurması
düzenlenir, bu yarışmaların ödülü İda hakkında Mlnos, Daidalos, Minotauros
dağında yetiştirilmiş bir boğadır. Paris maddelerine bakınız. Güneş soylulardan
boğa ile birlikte şehre gider ve Pasiphae kardeşleri ve yeğenleri
yarışmalara katılıp birinci gelir, o sırada (Hekate ve Medeia) gibi do-3a dışı ya da
kendisini kıskanan kardeşleri onu doğa üstü güçlerden faydalanan gizemli
öldürmeye kalkarlar, Paris Zeus bir kişidir. Kızları Pheidra ve Ariadne de
sunağına sığınır ve kız kardeşi bilici anaları gibi talihsiz aşklara çarpılırlar.
Kassandra onun kim olduğunu anlar,
Pria-mos'la Hekabe ölü sandıkları Patroklos. Menoitios'un oğlu
oğullarını sevinçle kucaklarlar. Troya Patroklos A-khilleus'un can yoldaşı, en
sarayında yaşamaya başladıktan bir yakın arkadaşıdır. İkisi de Aktör ve
süre sonra Paris Yunanistan'a gitmek Aigina'nın soyundan olmakla akraba
üzere gemiler hazırlatır ve muradına sayılırlar (Tab. 21), ama arkadaşlıkları
ermek için Sparta'ya varır. Bundan Patroklos'un Akhilleus'la birlikte Pele-
sonrası Helene başlığı altında us'un sarayında büyümüş olmasından
anlatılmıştır. ileri gelir. Patroklos'un ruhu nasıl bir
adam öldürerek Peleus'un yanına
Troya savaşı sırasında Paris'in tutum
sığındığını İlyada'da şöyle anlatır (İl.
ve davranışı pek parlak değildir.
XXIII, 83 vd.):
İlyada'da zayıf, korkak, bencil, tembel
ve sorumsuz bir insan olarak
gösterilir. Hektor'un tam karşıtıdır.
Birlikti büyümemlş miydik, Akhilleus, ların elinden kurtarmıştı, .ama
slzin Patroklos bu nunla yetinmez, ruhu
evde. Akhilleus'a görünüp gömülmek
Opotls'ten beni size Menoitios istediğini, kemiklerinin arkadaşın. \
getirmişti, ufaktım, bir kaza çıkmıştı
elimden, öIdürmüştüm Amphidamas ayrılmış altın çanakta korunması
'ın çocuğunu, yapmıştım bu deliliği gerektiğini bildirir. AkhiUeus da
istemeye istemeye, öfkeye dostuna şöyle cevap verir (İl. XXIII, 94
kapılmıştım aşık oynarken. At vd.):
sürücüsü Peleus enine almıştı beni, Buraya ne geldin, iki gözüm, bütün
özene bezene büyütmüş, seyis bunları ne söylersin bana ? Bilmiş ol,
yapmıştı yapacağım her dediğini, hadiyaklaş
sana. bana, sarılalım birbirimize, birancık
Ilyada'da Patroklos her an da olsa ağlayalım doya doya. Böyle
Akhilleus'un yanındadır, onu sevgisiyle, dedi, uzattı dost ellerini, ama hiçbir
ögütleriyle destekler. Yiğit öfkeyle şey tutamadı eliyle, ruh kaçmıştı bir
savaştan ayrılıp bir daha dövüşmek duman gibi yerin altına, ıslık çala
istemeyince, Patroklos onu yola ge-liı çala.
inek için boşuna uğraşır, AkhiUeus Patroklos'un anısına
Agamemnon'un gönderdiği elçileri kabul yarışmalar düzenler, bunların yapılması
eder, küskün arkadaşının takındığı için de savaşa bir süre ara veriUr.
yakışıksız tavrı örtmeye çalışır. Patroklos'un cenaze töreninden
Aklıaların çok kötü duruma düştüğünü sonradır ki Priamos Akhilleus'tan
görünce, dayanamaz, Akhilleus'tan Hektor'un ölüsünü istemeye gider.
silahlarını ı .ter. Ünlü yiğidin yerine
kendisi savaşacak-Iir. tlyada'nın Pedasos. Ksanthos ve Balios gibi,
Patroklos'un yiğitliklerine ayrılmış XVI. Akhllle us'un ölümsüz atlarından biri.
bölümünde sayısız Troyalı öldürür, bu Sarpedon tara fmdan öldürülür (İl.
arada Zeus oğlu Sarpedon'un kaderi XVI, 153 vd.).
de Patroklos'un elinden can vermektir Pegasos. Medusa'nm kanından dogma
(Sarpe-don). Apollon Patroklos'un ka natlı at. Perseus ve Bellerophontes
yaptığı bu kıyıma son verir: Patroklos efsanele rinde önemli bir rol oynar.
Hektor'la çarşıpır ve öldürülür. Hesiodos Pega sos'un doğuşunu şöyle
Patroklos son nefesini verirken I anlatır (Theog. 270 vd.):
lektor'a ölümünün yakın olduğunu
bildirir. AkhiUeus barakasındadır, Phorkys 'le birleşen Keto Graialan
savaş meydanında ı )lup bitenlerden doğurdu...
Gorgoları da doğuran Keto 'dur...
haberi yoktur. O sırada Patroklos'un Sthenno, Euryale ue bahtsız
ölüsünü almak ve onun taşıdığı Medusa... Perseus kestiğizaman
Akhilleus'un silahlarına sahip çıkmak kafasını Khrysaor'la Pegasos
için korkunç bir boğuşma başlar. çıkıverdi kanından. Biri Okeanos 'un
Akhalar bütün çabalarına karşın kaynaklarından doğduğu
Patroklos'un ölüsünü Tro-y.ılılara için,
kaptırırlar. Nestor'un oğlu Antilok- öteki elinde altın kılıç tuttuğu için
hos acı haberi Akhilleus'a getirir. O almışlardı Pegasos la Khrysaor
sırada yiğidin yası şöyle dile getirilir (İl. adlarını. Pegasos bırakıp davarlar
XVIII, 1 vd.): anası toprağı havalandı gitti
ölümsüzlere doğru. Zeus 'un
sarayında oturur şimdi şimşekle
Böyle dedi, Akhilleus 'u kapkara yıldırım taşıyıp onun adına.
biryas
bulutu Adı, kaynak anlamına gelen Yunanca
kapladı. İki eliyle aldı ocağın küllerini, "pe-ge" sözcüğünden türemiş sayılan
döktü başının üstüne, kirletti güzelim Pegasos pınar ve çeşme başlarında
yüzünü bulunmaktan hoşla nırmış. Bir gün
. Sonra uzandı boylu boyunca tozun, ayağını yere vurarak Helikon dağının
toprağın
içine, elleriyle çekip kopardı, kirletti eteğinde Hippokrene, at çeşmesini
saçlarını. meydana getirdiği anlatılır (Medusa,
Perseus, Bellerophontes).
Akhilleus bir daha anası Thetis'i
çağırır, Hephaistos'a yeni silahlar Pegasos gökte bir burç haline
yaptırmak için gitmeşini ister ve dileği getlrilmiştir.
yerine gelince savaşa katılır
(Hephalstos, Akhilleus, Thetis.) Akhıl
leus Hektor'u öldürmekle
Patroklos'un öcü nü almış olur, ölüsünü
de daha önce Troyalı
Peirithoos. llyada'ya göre Dia'nın Akastos'un oğulları onu tahtından atıp
Zeus'tan olan, başka kaynaklara göre Istan-j köy adasına sürerler.
îkson'dan olan oğlu, ünlü Lapith.
Lapithlerle Kentaurlar savaşına katılır, Pelias. Tryro ile Poseidon'un oğlu,
Hippodameia ile evlenir ve Theseus'un Nele-us'un ikiz kardeşi (Tab. 22). Ölümlü
en yakın dostu olarak yiğidin bütün babası Kretheus olduğu için Pelias,
serüvenlerine katılır (Hippodameia, İason'un babasıj Aison'un üvey
The-seus). kardeşidir (Aison). Tyro tanrıdan gebe
kaldığını saklamış ve-doğurduğu ikizleri
Pelasgos. Akdeniz yöresiyle dağa bırakmış. Nasıl büyütülüp krallık için
Yunanistan'da oturan en eski soyun adı kavgaya tutuştukları konusunda
Pelasgoi, Pelasglar-dı. Zeus'la efsaneler birbirini tutmaz, ama Pelias'ın
Niobe'den doğmuş olduğu söylenilen kardeşi Nele-us'u tahttan attığı, onun
Pelasgos da bu soyun atası olarak gös- da göçüp Pylos'a yerleştiği anlatılır
terilir (Niobe2). (Neleus). Pelias, Aison'un oğlu îason'la da
kozunu paylaşamaz ve İa-son'dan
Peleus. Aiakos'un oğlu Peleus, kurtulmak için onu Karadeniz'in Kolkhis
Telamon'un kardeşi ve Akhilleus'un ülkesine altın postu almaya gönderir,
babasıdır (Tab. 21). Ömrü olaylarla dolu lason Medeia ile birlikte dönünce, büyücü
geçmiştir: Telamon'la birlikte üvey prenses Pelias'ın kızlarını babalarını
kardeşleri Phokos'u öldürdükleri için sözde gençleştirmek amacıyla kesip bir
yurtlarından sürülürler (Aiakos). kazana atmaya kandırır. Bu korkunç
Peleus Tesalya'ya Phthia kralı işlemden sonra Pelias'ın oğlu Akastos
Eurytion'un yanına sığınır. Kral onu îason'la Medeia'yı lol-kos'tan sürer
suçundan arındırdığı gibi kızı (Argonaut'lar, lason, Akastos).
Antigone'yi de ona karı olarak verir.
Ama Peleus'un başına bir bela daha Pelopeia. Thyestes'in kızı (Tab. 14,
gelir: Kalydon avı sırasında kaynatasını 15). Bilmeden babasıyla yatar ve
istemeyerek öldürür ve gene yollara Aigisthos'u doğurur. Sonradan
düşer. Bu kez folkos'ta kral Atreus'a karı olur, böylece
Akastos'un sarayına gider, ama Pelopsogullarının zincirleme suç ve
orada da kralın karısıyla başı derde ilenme sürecine karışır (Atreus,
girer (Akastos). Karısı ölünce tanrılar Aigisthos).
onu Thetis'e koca olmak için seçerler.
Nereus kızı önce Peleus'la evlenmemek Pclops. Tantalos'un oğlu, tanrı
için bin bir kılığa girer, ama Peleus, Zeus'un torunu, Yunan efsanesinin en
arkadaşı olan at adam Kheiron'un ilgi çekici kahramanlarından biridir
yardımıyla onun hakkından gelir. Düğün (Tab. 14, 15). Anasının Ege
yapılır, pek uğurlu olmadığı hemen ırmaklarından Ksanthos, ya da Pakto-
meydana çıkar (Akhilleus, Paris). los'un kızı olduğu ileri sürülür. Pelops
Akhilleus Troya savaşına gittiği zaman babası Tantalos gibi Anadolu'da
Peleus Phthia'daki sarayında onu uzun doğmuş, büyümüştür, onun
zaman bekler, ihtiyar Pria-mos da Yunanistan'a göçmesi uygarlığın Yunan
Akhilleus'u yumuşatmak, Hektor'un yarımadasına Anadolu'dan geldiğini
ölüsünü ellerinden alabilmek için kanıtlayan bir belirtidir.
babasının anısını getirir gözlerinin Efsaneye göre tanrılarla haşır neşir
önüne (İl. XXIV, 486 vd.).- olan Tantalos onları denemek için bir
şölende onlara kesip doğradığı oğlu
Tanrısal Akhilleus, getir aklına Pelops'u yiyecek olarak verir, tanrıların
babanı. Şimdi olmalı o da benim
yaşımda, varmıştır uğursuz hepsi bu korkunç oyunun farkına
ihtiyarlığın eşiğine. Belki çevresinde varırlar, yalnız kızını yitirmiş olmanın
bugün komşuları üzer onu, belayı acısıyla dalgın olan Demeter Pe-
savacak kimsesi yoktur yanında. Ama lops'un bir omzunu yer. Zeus tanrı
duyar hiç olmazsa yaşadığını senin, çocuğun bedenini yeni baştan yaratıp
oğlum dönecek Troya 'dan, göreceğim diriltir, Deme-ter'in yediği omuz
onu,
yerine de fildişinden bir omuz koyar
der. Pelops'a. Tanrı Poseidon Pe-lops'a
Oysa, bilindiği gibi, Akhilleus gönül verir, bir süre şarap sunucusu
Troya'dan dönmez, orada ölür. Bir olarak kullanır, sonra gene yeryüzüne
efsaneye göre Peleus'un Akhilleus gönderir ve kanatlı atlar armağan
Troya'dayken öldürdüğü ederek Oinoma-
karşı yarışa girişmeyi buyurur. Odyssela destanı başladığı sırada
Bilindiği gibi Elis kralı Oinomaos kızı İthake sa rayının Penelope'ye taliplerle
Hippodameia'yı ancak kendisini araba dolduğunu görürüz, adanın, komşu
yarışında yenecek olana vermeye ant ülkelerin ileri gelenleri hep kocasız
içmişti. Pelops Oinomaos'u yener ve kalan güzel kadını almak isterler, daha
Hippodameia ile evlenir (Oinomaos doğrusu Odysseus'un mal mülk dolu,
Hlppodameia). Pelops yerli sürüleriyle zengin krallığını ele
kahramanIardan ne kadar üstün olduğunu geçirmektir amaçları. Üstelik de saray
böylece tanıtlamış olmakla kalmaz. sahipsiz kaldığı, Laertes
Olympos oyunlarını kurar ve ihtiyarladığından ötürü, Telemakhos da
Yunanistan'da bu yoldan büyük bir çığır çocuk olduğundan karşı koyamadıkları
açar. Mora yarımadasına adının verilmiş için talipler saraya yerleşmişler,
olması Ege'den gelme bu göçmenin Odysseus'un nesi var, nesi yoksa hepsini
efsanede gösterilen yerinden de daha sömürüp tüketmektedirler.
büyük bir yer tuttuğunu, daha derin bir Telemakhos'la aralarında bir
çığır açtığını açığa tartışmadır gider, Penelopeia'nın bu
vurmaktadır. kadar yıl sonra bir koca seçmesini ister
Pelops'un Hippodameia'dan olan talipler, bunun gerçekleşmesi için de
oğulları-nın tanrı lanetine uğramış babasına çeyiziyle birlikte geri
olmalan Pelops'un kendisine yardım verilmesini, babasının da uygun göreceği
etmiş olan arabacı Myrti-los'u denize bir kocayı kızına seçmesini. Telemakhos
atıp öldürmekle işlediği suçtan İleri anasını korur, evinden etmek istemez.
geldiği söylenir (Myrtilos). O bir yandan talipleri oyaladığı gibi,
Penelo peia da ikide bir taliplerin
Pemphredo. Phorkys'le Keton'un kızı
karşısına çıkar, tatil umutlarla onları
(Gra-lalar).
aldatır. İthake sarayına dilen ci kılığında
Penates. Roma'da yurdu ve aile ocağını gelen Odysseus'a Penelope şöyle anlatır
koruyan tanrıdır. Her evde Vesta ve bu işi (Od. XIX, 137 vd.):
Lares tan-ırılarıyla birlikte Penatlara da
tapıldıgı gibi, kültleri kamu alanına Tanrı birbezdokumayı kodu aklıma
yayılmış, köylerden şehirlere kadar her ilkin, kocaman bir tezgâh kurmuştum
odamda, arşın arşın bez dokuyordum
yerin Penates tanrıları olmuştur. habire, taliplere de şöyle laf
Penelope. Homeros destanlarında adı ediyordum arada bir: "Delikanlılar,
Pe-nelopeia diye geçen İkarios'un kızı,
madem tanrısal Odysseus
Odysse-us'urı karısı Penelope Yunan
öldü,
çaresizvaracağım içinizden birine,
mythos'unun en ünlü kişilerindendir. ama ne olur, bekleyin bir parça daha,
Eşinden ayrı kaldığı yirmi, otuz yıl bitsin bu dokuma, boşa gitmesin
sürece başka kocaya varmamak için bunca
ayak diremesi, Odysseus'a sadık iplik,
kalması onu evlilikte vefa ve sevginin bir kefen dokuyorum yiğit Laertes 'e,
simgesi haline sokmuştur. Onun adı güngelirde, ölüm onuyeresererse
upuzun, Akhalı kadınlar ne der sonra
kadar, yıllar yılı gündüz dokuyup gece bana ". Böyle derdim, kanardı bu
söktüğü bez de dillere destan olmuştur. sözlere taşkın
Odysseus Tyndareos'un kızı yürekleri.
Helene'ye talip olacakken, ondan Oysa ben, gündüzleri dokuduğum koca
vazgeçer ve akrabası penelope ile bezi birçerağ önünde sökerdim
evlenir (Odysseus). Bu mutlu çiftin geceleri. Kandırdım onları işte böyle
Telemakhos diye bir çocukları olur, tam üç yıl, ama dördüncü yıl başlayıp
çatınca ilkyaz, bir hizmetçi, saygısız
ama Telemakhos daha kundakta bir köpek, duyurur
bebekken babaası Troya savaşına onlara
gitmek zorunda kabr. Penelopeia'nın bunu, geldiler yakaladılar beni,
çilesi o zaman başlar. Bunu kaynanası bağırdılar,
Antikleia'nın ağzından duyarız (Od, çağırdılar.
XI, 181 vd.);
Penelope Odysseus kadar kurnaz ve
Karın büyük bir sabırla beklerseni
düzenbazdır. Son çare olarak talipleri
evindi', Gündüzlerl ağlaya ağlaya
tüketir kendini, bir geceleler geçirir ki bir yarışma ya sokmak gelir aklına:
düşman boşına 4 Odysseus'un büyük yayını getirtecek,
onu gerip ok atmayı kim başarırsa ona
varacağı karar ını Odysseus'a
bildirir. Böylece Odysseia'nın son meşine yobazca direnir. Ne korkunç bir
sahnesine, yani taliplerin öldürülmesine cezaj gördüğü, kendi anasının elleriyle
yol açan çareyi düşünmüş olur. nasıl parça;) landıgı Euripides'in
Odysseus taliplerden öç aldıktan "Bakkha'lar" tragedyasın da sahneye
sonra kendini Penelope'ye tanıtmakta konmuştur (Bakkhalar, Agaue). \
epey güçlük çeker. Bu adamın kocası
Pergamos. Pergamon (Bergama)
Odysseus olduğuna bir türlü inanmaz şehrinin kurucusu sayılan kahraman.
ve onu habire denemeye koyulur. O Bir kaynağa göre Akhilleus'un oğlu
kadar ki Telemakhos bile anasının Neoptolemos'la Andro-makhe'den
tutumuna şu sözlerle içerler (Od. dogmadır. Yunanistan'dan Ana dolu'ya
XXIII, 97 yd.J: kaçar ve Bergama'nın bulundugı
Ana, kötü ana, yüreği taştan anal yerdeki kralı öldürüp kral olur, şehre
de ken di adını verir.
Ne diye böyle uzak durursun
babamdan, Pero. Neleus'la Khloris'in kızı. Çok
ne diyeyanma oturup konuşmaz, güzel olduğu için birçok talipleri
sorular varmış, ama kızından ayrılmak
sormazsın istemeyen Neleus onu kendine
ki? Kim dayanır senden başka, hangi İphiklos'un sürülerini getirecek olan
kadının adama vereceğini söylemiş, kardeşi
yüreğ Melampos'un yardımıyla Bias bunları
i baba toprağına dönen kocasından
böyle kaçırıp kızla evlenmek hakkını elde
uzak etmiş (Metampus, İphik-los).
durmaya, sürüne dilene yirmi yıl sonra
dönen Perscis. Okeanos kızı Perseis tanrı
kocasından ? Heli-os'la birleşir ve Kirke, Aietes,
Oldum olası taştan katıdır bilirim Pasiphae ve Perseis'i doğurur (Tab. 8).
yüreğin
Pcrscphone. Zeus'la Demeter'in kızı
senin.
(Tab. 5). Kore, genç kız adıyla da anılan
Oysa bu sözler, Odysseus'un çok Persepho-ne'nin Hades tarafından
hoşuna gider, karısının ne kadar yeraltına kaçırılması, Demeter'in yası
şüpheci ve akıllı olduğunu anlar. ve Persephone'nin ölüler ülkesinin
Kavuşmaları da o oranda tatlı olur tanrıçası olarak Hades'te kalması için
(Od. XXIII, 209 vd.). Demeter, Hades, Adonis maddelerine
bakınız.
Penia. Yoksulluğu simgeleyen bir
tanrısal varlık. Platon'un "Şölen "inde Perses. Bir kaynağa göre Titanlardan
anlatıldığı gibi Penia bir gece Poros'la Kri-os'la Eurybie'nin oğludur (Tab. 4),
birleşmek yolunu bulmuş ve Eros'a gebe Asteria ile evlenir, Hekate'yi üretir.
kalmıştır (Eros). Başka bir kaynak Helios'la Perseis'in
Penthesileia. Adı Akhilleus efsanesine oğlu, Kirke, Aietes ve Pa-siphae'nin
karışan ünlü Amazon kraliçesi. kardeşi olduğunu ileri sürer (Tab. 8).
Efsaneye göre, öbür Amazonlar gibi Perseus. Zeus'la Danae'nin oğlu
Penthesileia da Ares'ln kızıymış, Perseus (Tab. 10, 13) İo'nun
Kaystros (Küçük Menderes) adlı bir oğlu, döllerindendir. Dedesi Akrisios'un
Ephesos diye bir torunu olmuş. kızından doğacak torununu yok etmek
Hektor öldükten sonra Penthesileia için Danae'yi nasıl tunçla örtülü bir
bir bölük Amazon'la Priamos'un odaya kapattığı, Zeus'un bir altın
yardımına koşar ve çok yararlık yağmuru biçiminde içeri yağıp kızı gebe
gösterir. Akhilleus'a karşı koymayı bıraktığı, Perseus doğduktan sonra
göze alır, savaşta sag memesinden anasıyla birlikte bir sandığa kapatılarak
vurulur ve ölür. Ama Akhilleus can denize atılışı, Seriphos adasına çıkışı,
çekişirken Penthesileia'nın güzelliğine ora kralının Danae'ye göz koyması
vurulmuş ve onu bir türlü unutamamış. Akrisios ve Danae maddelerinde
Thersites de yiğidin bu tutkusuyla alay anlatılmıştır.
etmiş de bu yüzden Akhilleus onu
öldürmüş (Thersites).
Pentheus. Agaue'nin oğlu, Kadmos'un
torunu Pentheus (Tab. 18) şarap tann
Diony-sos'un teyze oğludur, ne var ki
Bakkhos dininin Yunanistan'a ve
özellikle Thebai'ye gir-
242
Perseus efsanesi dünyanın başkaı "Güneş'in sarayı pırıl pırıl bir yerdi.
birçok folklorlarında bulunan masal Boy dan boya yaldızlar içinde ışıldardı
motifleriyle süs lüdür. Bu efsane şöyle gece, gündüz. Değil ölümlüler, bazı
özetlenebilir: Seri-phos kralı tanrılar bile gire mezlerdi o saraya.
Danae'yi elde etmek ister, bu amaçla Günlerden bir gün, ana yanından
da Perseus'u başından atmaya çalışır. ölümlü olan bir delikanlı Güneş'in
Delikanlıyı Medusa'nın kafasını kesmeye ülkesine adımını attı. Gidip Güneş'in
gönderir. Perseus yola koyulur, kendisiyle konuşmak istiyordu. Bunu
tannlardan Hermes'le Athena onu gerçekleştirmek için de, yapamayacağı
Gorgolara bekçilik eden Graiaların şey yoktu. Uzaktan görünen saray,
yanına götürürler (Graialar), Perseus gözleri kamaştırıyordu. Yine de yürüdü,
bunlan uyutup Gorgolara yaklaşmak yürüdü, sarayın merdivenlerini tırmanıp
yolunu bulur. Bu iş ancak kanatlı önüne ilk gelen odaya girdi. Rastlantıya
sandallar giymek ve başına Hades bakın siz, girdiği odada Güneş
başlığını geçirerek görünmez hale oturuyordu. Artık dayanamadı delikanlı,
gelmekle olur. Tanrılar Per-seus'a gözlerini kapadı.
keskin çelikten bir orak da verirler, Güneş'in gözünden bir şey kaçar mı
böylece Gorgoların karşına çıkar hiç? Yaklaş yanıma delikanlı' dedi,
(Gorgo-lar). Üç Gorgo'dan yalnız 'sarayıma neden geldin, söyle bana'.
Medusa ölümlüdür. Öbürlerine Delikanlı, 'Öğrenmek istediğim bir şey
sataşmadan onu bulup öldürmek gerek. var' dedi, 'onun için geldim. Anneme
Perseus üç canavarı uyur bulur, kanatlı bakılırsa benim babam senmişsin. Önce
sandallarıyla havaya uçar ve Athe- inanmadım, ama annem öyle üsteledi ki
nanın Medusa'nın üstünde bir kalkanı gelip sana sormaya karar verdim'.
ayna gibi tutmasından faydalanarak Güneş, parlayan tacını çıkardı
canavarın kafasını uçurur. Medusa'nın başından. 'Gel otur şuraya Phaeton'
kesik boynundan Pegasos atıyla dedi, 'annen doğru söylemiş. Ben
Khrysaor fışkırır (Pergasos, Khrysaor). gerçekten senin babanım. Sözüme
Dönüş yolunda Perseus inanmazsın belki; onun için bir şey dile
Habeşistan'dan geçer ve bir kayaya benden, dileğini hemen yerine
bağlı olarak kurban edilmek Üzere getireyim. Böylece inanırsın baban
bulunan Andromeda'yı kurtarır (And- olduğuma. Styks ırmağı üstüne yemin
romeda). Babasının ve amcasının ediyorum, ne istersen yapacağım'.
isteğine karşın karı olarak aldığı Phaeton, her gün gökyüzünde ışıklı
Andormeda ile birlik--- Seriphos'a arabasını süren Güneş'e bakar, "Şu
döner, anasına göz koymuş olan kralı arabayı bir gün de ben sürebilsem'
Gorgo başıyla taşa çevirir ve Seri-phos derdi. Babası Styks üstüne yemin
krallığını kendisini kurtaran Diktys'e bı- etmişti bir kere, artık cayamaz-di;
raklıktan sonra asıl yurdu olan Argos'a hemen dileğini söyledi.
döner. Bir disk atma yarışında 'Bugün arabanı ben sürmek
Akrisios'u kaza ile öldürür, öldürdüğü istiyorum, tek dileğim bu'.
adamın dedesi olduğunu anlayınca, çok İşte o zaman, Güneş tann, yaptığı
üzülür, Argos tahtına çıkmayı kabul yanlışlığı anladı. 'Oğlum', dedi, 'sen
etmez, Tiryns'e kral olan akrabası ölümlü bir kişisin. Benim arabamı ise
Megapenthes'e Argos'u verip kendisi tanrılar bile kullanamaz. Zeus'un bile
Ti-ryns'i alır. Perseus'la elinden gelmez bu. Yolu düşün bir kere.
Andromeda'nın birçok Çocukları olur. Denizden tepelere çıkan yokuş öyle dik,
öyle yalçındır ki düşersin. Atlar desen
Phaethon. Phaethon, bir kaynağa azgın mı azgın. Öğle vakti aşağıya
göre Eoss'la Kephalos'un, başka bir bakamazsın, o kadar yüksekte olursun.
kaynağa göre de Güneş tanrı İniş yolu da diktir. Ben bile zor
Helios'la Okeanos kızı Klymene'nin iniyorum o yolu. Yukarda neler var diye
oğludur (Tab. 8). Adı parlak, pırıldayan merak ediyorsun herhalde. Ben sana
anlamına gelen bu delikanlının öyküsü en söyleyeyim neler var. Korkunç yaralıkl.n
iyi Ovidius'un "Değişimler" adlı eserinde v.n bir kere, Boğa var, Aslan var, Akrep
anlatılmıştır. Bu öyküyü özetleyen E. Ha var, Yengeç var hepsi seni öldürmeye
millon'un anlatışını (çev. Ülkü Tamer) kalkarlar.
aşağı da veriyoruz:
Gel vazgeç bu dilekten, başka bir şey iyi karşılanmaz burada yabancılar,
iste, hemen yapayım'. güler yüz gösterilmez dışardan
gelene, tez giden gemilerdir tek
Phaethon bu sözleri duymadı bile;
güvendikleri, yeri sarsan tanrının
kafası azgın'atlarla ışıklı arabadaydı. armağanıdır onlara, koca enginleri
Zaten yıldızlar, gökyüzünden çekilmeye aşarlar bu gemilerle, gemiler kanat
başlamışlardı artık, şafak her yanı gül kadar, düşünce kadar
pembesine boyamıştı. Atlar kapıda hızlıdır.
hazır bekliyorlardı. Tartışmaya
Nitekim Odysseus'u bir süre
vaktileri yoktu. Güneş baba, oğlunun
konuklayıp, serüvenlerinin öyküsünü
dileğini istemeye istemeye kabul etti.
dinledikten sonra Phaiak'lar onu bir
Şimşek gibi fırladılar kapıdan. Atlar, gemiye bindirip, bir gece içinde
sürücülerinin acemi birisi olduğunu İthake'ye bırakırlar. Uykuda geçirdiği
anlamışlardı; iyice azdılar. Yokuşu öyle bu yolculuk Odysseus'a bir düş gibi
hızla çıktılar ki, seyredenlerin ödleri gelir, Phaiak gemicileri onu kıyıya
koptu. Phaethon da korkular içindeydi. mallarıya birlikte bırakıp gitmişlerdir
Heyecandan dizginleri bırakıverdi. çünkü. Ama Poseidon baş düşmanı
Bardağı taşıran son damla oldu bu. Odysseus'un kurtulduğuna içerler,
Atlar, Doğu Rüzgârını da geçerek Phaiak gemisinin İthake'den döndüğünü
yeryüzüne inmeye başladılar. Arabanın görünce, Zeus'la şöyle bir konuşma
sıcaklığından İda, Helikon, Parnassos ve geçer aralarında (Od. XIII, 149 vd.):
Olympos tepeleri tutuşu-verdi. Vadileri
ateş sardı. Irmaklar buhar oluverdi. Nil 'isterdim şimdi de Phaiakların şu güzel
ırmağı kaçacak delik aradı, sonunda gemisini
paramparça etmek kılavuzluktan
başını bir yere sokuverdi. O gün
dönerken
bugündür Nil'in kaynağı nerededir, sisli
bilinmez. denizde, anlasınlar ne demekmiş
Tanrılar tanrısı Zeus baktı ki, iş kılavuzluk etmek
çığırından çıkıyor. Hemen yıldırımını aldı ona, buna,
eline, Phae-thon'a doğru fırladı. Yıldırım isterim sarılsın şehirleri koskoca bir
gidip, genç sürücüye çarptı; delikanlı dağla'. Bulutlan devşiren Zeus ona
karşılık verdi,
arabadan düşüp Eri-danos ırmağının dedi ki:
sularına gömüldü. Irmak, gövdesinden 'Benim de gönlüme, kardeş, en uygun
fışkıran alevleri söndürdü, onun içini görünen şu:
serinletti. Korulardan naiadlar geldiler, Gemiyi olduğu gibi görünce şehir halkı,
büyük bir üzüntüyle Phaethon'u gömüp taşa çevir onu kıyıya yakın bir yerde,
mezar başında yas tuttular. Güneş İnsanlar şaşıp kalsın bir gemiye
Helios kızları da geldiler mezar başına;
benzeyen
kay<.ya
ama gelir gelmez de hemen birer kavak , ve koskaca bir dağla sarıver
ağacı oluverdiler. O günden beri şehirlerini'.
Eridanos kıyılarında yel estikçe usul usul
sallanır dururlar". Öyle olur, Phaiakların' gemisi taşa
çevrilir ve Alkinoos'u şehirlerinin liman
Phaethusa. Helios'un kızı, Odysseia'da olmasını önleyecek dağın önlerine
adı geçen nympha. Kız kardeşi Lampetie dikilmemesi için tanrılara yakarır
ile birlikte Güneş'in sığırlarına bekçilik görürüz. Ünlü Skherie adasının bugünkü
eder (Lampetie). Korfu olduğu genellikle kabul edilir.

Phaîaklar. Odysseus yıllarca denizlerde Phaidra. Girit kralı Minos'un kızı,


süründükten sonra Skherie denilen bir Ariad-ne'nin kız kardeşi (Tab. 11).
adaya çıkar. Burası denizci bir boy olan Phaidra Atina kralıyken Theseus'un
Phaiakların ülkesidir. Nausithoos'un oğlu karısı olur, oysa yiğit daha önce
Alkinoos'tur bu ülkenin kralı Amazonlardan biriyle evlenmiş ve
(Nausithoos, Alkinoos). Phai-ak'lar Hippolytos adında bir oğlu olmuştu
uygar, iyi mimar ve üstün denizcidirler. (Hip-polytos). Phaidra Theseus'tan iki
Tanrı Athena şöyle tanımlar onları çocuk doğurduktan sonra üvey oğlu
(Od. V, 32 vd.): Hippolytos'a âşık olur ve ona aşkını
açmak cüretinde bulunur. Delikanlının,
bu doğa dışı sevgiyi nefretle
karşıladığını görünce, onu Theseus'a
suçlar,
babasının kovduğu Hippolytos da ateşinde ısınıp, sevgi ve mutlulukla
arabasından düşerek ölür. Phaidra bu dokurlar-mış ömürlerini.
suçu işledikten sonra üzüntüsünden Günün birinde tanrılar tanrısı Zeus
canına kıyar. yüce Olympos dağından yeryüzüne
inmeyi kurar. Oğlu kılavuz tann
Phaon. Lesbos (Midilli) adasında
Hermes'e: "Gel şu Frigya ovasına
anlatılan bu efsanenin kahramanı: Phaon
gidelim de, ölümlü insanların nasıl
yaşlı, yoksul çirkin bir salcıymış, günün yaşadıklarını bir görelim, der. Kesilen
birinde salına tanrıça Aphrodite'yi kurbanların dumanı çoktandır göğe
bindirmiş. İhtiyar bir ka---- kılığında yükselmiyor. İnsanlarda tanrı saygısı,
olan tanrıça ona ücret niyetine ufacık sevgisi kalmadı mı yoksa?". Ayaklan
bir şişe vermiş. Phaon şişenin içindeki kanatlı tanrı Hermes bu yolculuğa
iksiri sürdükçe gençleşir, güzelleşirmiş. dünden hazırdır. İki tanrı tanınmamak
O kadar yakışıklı olmuş ki gönül vermiş için eski püskü rubalar giyip
ona adanın bütün kadınları. Bir efsaneye hemencecik yola koyulurlar. Bergama
göre şair Sappho da ona âşık olmuş, ovasına inince, tanrı misafiriyiz diye
Phaon yanaşmadıgı için kendini bir birçok evlerin kapısını çalarlar. Ama ev
kayadan denize atarak öldürmüş. sahipleri: "Yolunuza gidin, sizi misafir
Philemon. Philemon'la Baukis efsanesi edecek yerimiz yok!" diye karşılık
Bergama'ya özgü bir efsanedir. Bu güzel verirler. Böylece çaldıkları her kapı ev
öyküyü Halikarnas Balıkçısı'ndan sahiplerinin yürekleri gibi kapalı kalır
esinlenerek yazılmış bir anlatımla tanrılara. Enikonu taban teptikten
veriyoruz: sonra, İM tanrı, damı yerden az
Evvel zaman içinde, Bergama denilen yükselen Philemon'un yoksul külü besine
şehrin bulunduğu yeşil ovanın bir varırlar. Kapı hemen açılır ve tanrılar
köşesinde ulu bir ağaç varmış; bu ağaç küçücük evin kapısından eğilerek
çınar, söğüt, meşe, güren veya ıhlamur girerler.
ağaçlarının hiçbirine benzemezmiş; Philemon'la Baukis misafirleri içten
benzemez, çünkü hem çınar, hem de gelen bir sevinçle karşılarlar. Onları
ıhlamur agacıymış. İri gövdesinden ağırlamak için alçak sedirin üstüne
fışkıran İM koca dal birbirine dolanır, saman dolu torbalar ki ı yarlar. Baukis
düğüm olup kenetlendikten sonra biri ocaktaki külleri eşeleyip, ateşe kuru
bir yana çınar yaprakları, öbürü öbür yapraklarla ağaç kabukları katar. Uzun
yana ıhlamur yaprakları salar, uzun üfler, sonra alev dillerini çürük
yayıldıkça yayılırmış. Her bahar dalları zeytin kökleriyle örter. Philemon da
yeni özlerle beslenip şişen, yapraklarının bahçeden bir lahana getirir. Baukis
yeşil kubbesi hışırtılı bir gölgeyle toprağı lahanayı ayıklayıp ateşe koyarken,
serinleten bu eşi görülmedik ağacın bir kocası asılı duran kuru etten bir dilim
masalı varmış. Bu masalı size anlatayım: keser. Yemek pişedursun, kan-koca bir
Bir varmış bir yokmuş, Philemon'la tahta kaba su koyup ateşin yanında
Baukis adında bir kan-koca varmış. İkisi ısıtırlar ve misafirlerinin ayaklarını
de yaşlı, çok y. ıslıymış. Bunca yıllık kan- yıkarlar. Kaba, ama tertemiz havlularla
koca oldukları halde Philemon'la Baukis silerler.
ilk evlendikleri günkü kadar Yemek pişince, kan-koca titrek
sevişirlermiş. Gövdelerini ağırlaştıran, elleriyle masaya mis gibi kokan yabani
yüzlerini kırış kırış eden yaş gönüllerinin nane sürttüler. Philemon bir ayağı kısa
tazeliğini almamış, sevgilerinin ateşini olan masanın altına kırık bir çanak
söndürmeni işti. Yoksul evcegizlerinde parçası koydu. Sonra da zeytin, kırmızı
mutluluk hiç solmayan bir çiçek gibi turp, salat ve külde pişmiş yumur taları
açar, serpilirmiş. Gündüz Philemon dizdi sofraya. İki tanrı doya doya yiyor
tarlada, Baukis ocak başında çalışırlar, lardı. Philemon da arada bir tahta
günlük ekmeklerini çıkarırlar, ufak testiden sirkeye benzer bir şarap
varlıklarının hem efendileri, hem dolduruyordu tanrılara. Ne var ki,
uşakları Olup tek başlarına buyruk taslar doldukça, testideki şarap ek
yaşarlarmış. Katı yürekli, para canlı sileceğine, çoğalıyordu. Philemon'la
adamlar çevrelerini saı iniş. Ama Baukis bu mucizeye önce şaşakaldılar,
Philemon'la Baukis komşuların.! aldırış sonra evlerine gelen tanrı misafirlerinin
etmezler, kendi ocaklarının cörmert gerçekten tanrı olduklarını anladılar.
Dize gelip, yakardılar.
Zeus ayağa kalktı. Gelin, dedi
Philemon'la Baukis'e. Tanrılar önde,
ihtiyarlar arkada, bir
yamaca tırmandılar. Bir de dönüp phokles'e bir tragedya esinlemiştir.
baktılar ki, şehir sulara boğulmuş, yalnız Philoktetes Herakles'in arkadaşıdır,
kendi kulübelerinin bulunduğu tepecik yiğit ölürken oklarını ona bırakır, çünkü
yüzüyor, yoksul ev-ceglzlerinin yerine üstünde can verdiği odun yığınını
de pınl pırıl beyaz mermerden bir Philoktetes tutuşturmuştu. Ama
tapınak yükseliyormuş. Tanrılar tanrısı Herakles arkadaşından nerede
dile geldi: "Ey iyi insanlar, dedi, dileyin öldüğünün bil-dirilmemesini ister.
benden ne dilerseniz. İyiliğiniz, Sonraları Philoktetes birçok sorularla
cömertliğiniz karşılıksız kalmayacak". karşılaşınca, ayağıyla üstüne basarak
Yaşlı karı-koca birbirlerine bir şeyler odun yığınının yerini belli eder, böylece
fısıldamışlar, sonra Phi-lemon şöyle yeminini bozmuş olur. Sonradan başına
demiş tanrıya: "Tanrım, senden ne gelen belalar da bundan ötürüymüş.
dileyelim? Biz bugüne değin bir yastıkta Philoktetes Helene'nin
kocadık, yediğimiz yemek, içtiğimiz su taliplerindendir. Troya seferine hemen
ayrı gitmedi. Bugünden sonra da bizi katılır, ama Troya'ya varmadan
ayırma, birimiz önce ölüp, ötekini Tenedos'ta kurban kestiği sırada bir
kollarıyla mezara taşımak acısını yılan sokar ayağını. Yara irinlenir,
çekmesin. Daha ne kadar yaşa- derinliğine işledikçe işler, üstelik öyle
yacaksak, yan yana yaşayalım, sonra da pis kokar ki Philoktetes'in yanında
ikimiz birlikte can verip ölelim." kalınmaz olur. Odys-seus öbür Akha
Zeus bu dileği kabul etmiş, Philemon'la yiğitlerini Philoktetes'i Lemnos adasına
Ba-ukis'i Frigya ovasının yüceliğinde bırakmaya kandırır. Yaralı kral bomboş
kalan tapınağa bekçi yapmış. Aradan adada tam on yıl kalır ve oklanyla
birkaç yıl daha geçmiş. Bir gün ihtiyar avladığı kuşlarla beslenir. On yıl geçip
karı-koca tapınağın eşiğinde güneşleyip, Troya düşmeyince, Akhaların ele
Philemon Baukis'e, Ba-ukis de geçirdikleri kâhin Helenos onlara
Philemon'a sevgi dolu gözlerle bakarken, Philoktetes'i getirmezlerse şehri
birbirlerinin kollarından taze dallar, alamayacaklarını bildirir. Bu kez Lem-
yeşil yapraklar fışkırdığını görmüşler. nos'a elçiler gönderilir. Başta Odysseus
İkisinin de ayakları toprağa gömülmekte, vardır, yanında da Akhilleus'un oğlu
gövdelerini kabuk sarmaktaydı. Kollarını Neoptole-mos, ya da Diomedes.
birbirlerine dola-yıp son bir öpüşle Philoktetes önce direnir, gelmek
vedalaşmışlar. Ağaç kabuğu dudaklarını istemez, ama Odysseus yeni bir düzenle
artık örtüyormuş ki, oradan geçen bir elinden oklarını alınca Troya'ya
yolcu bir dalın öbür dala seslendiğini gitmekten başka çaresi kalmaz. Orada
işitmiş. Ne oluyoruz, ağaçlar mı ordu hekimlerinden Podaleiros (ya da
konuşuyor? diye duraklamış, kulak Makhaon) yarasını ameliyat eder.
vermiş, ama rüzgârda tatlı tatlı sallanan Apollon tanrı hastayı derin bir uykuya
yaprakların fısıldayı-şından başka bir daldırır, o uyurken hekimler yarasını
şey duymamış. çürümüş etlerden ve irinden
temizlerler, at adam Kheiron'dan
Philoktetes. Philoktetes'ten İlyada'da
aldıkları bir ot koyarlar üstüne. Böylece
şöyle söz edilir (İl. il; 717vd.):
Philoktetes kısa bir zamanda iyileşir.
îyi ok atan Philoktetes 'in buyruğunda Troya savaşından sonra Philoktetes
yirmi
gemi var, yurduna sag salim döner, Odysseia'da
binmiş her gemiye elli kürekçi, hepsi mutlu bir dönüş yolculuğu yapan
de okla iyi savaşmasını bilen erler. savaşçılar arasında adı geçer.
Ama Philoktetes kutsalLemnos
adasında yatıyor korkunç acılar için Philomeides. Aphrodite'ye verilen bir
de; Akhaoğulları bıraktılar adada sıfat. Gülmekten hoşlanan, gülücük
onu, bacağından yara açmış uğursuz seven anlamına gelir.
birdeniz
yılanı, Philomela. Bkz. Aedon.
kıvranır durur orada acıdan.
Özleyecekler birazdan kral Philyra. At adam Kheiron'un anası
Philoktetes'i (Khei-ron). Efsaneye göre Pronos ona
Argoslular. gönül vermiş, ama karısı Rheia'nın
kıskançlığından korktuğu için at kılığına
Homeros bu birkaç satırla
girmiş ve Philyra ile
Philoktetes'in bütün dramını
özetlemiş olur. Bu öykü So-

y/i A
öyle birleşmiş, onun için de Kheiron yan balık adının verilmesi bir Nereus kızı
at, yan insan olarak doğmuş. Başka bir olan anası Psamathe'nin insan olan
anlatımda Philyra'nın tanrıdan kaçmak Aiakos'tan kaçmak için fok kılığına
için kısrak olduğu, Kronos'un da ona bir girmesinden ileri gelmiş. Phokos doğduğu
at biçiminde yaklaştığı söylenir. Aigina adasından ayrılıp orta
Kheiron'un doğduğu Pelion dağında Yunanistan'da Phokis bölgesini kurmuş,
oğluyla oturan Philyra ona çömezlerini sonra yurduna dönüşte kendisini
yetiştirmede yardım edermiş kıskanan kardeşleri Peleus'la Telamon
(Akhilleus). tarafından öldürülmüş. Anası Psamathe
Peleus'un sürüldüğü Tesalya'daki
Phineus. Bkz. Argonaut'lar, davarlarını yiyip yok eden bir kurt salmış
Harpyalar. peşine, sonra da Thetis'in dileğine
uyarak kurdu bir taş heykel haline
Phlcgeton, Adı alev anlamına gelen getirmiş (Peleus, Telamon).
bir kökten türemiş olan Phlegeton,
Pyriphlege-ton adıyla da anılır. Pholos. Herakles efsanesinde, özellikle
Kokytos'la birlikte yeraltı ülkesinde Ery-manthos domuzu avında rol
akan bir ırmak olarak gösterilir. Bir ateş oynayan at adam. Herakles bu ava
ırmağı olduğu adından belli. çıktığında Pholos'un inine konuk olmuş,
Phlegyas. lksion'un babası. Asklepios'u at adam onu ağırlamış, kendisi çig et
doğuran kızı Koronis'in ırzına geçen yediği halde, yiğide etler kızartıp
Apollon tanrıdan öç almak için yedirmiş; bir ara Herakles şarap
Delphoi'deki tapınağını yıkmak istemiş. isteyecek olmuş, Pholos da bir fıçı
Phlegyas bu suçundan dolayı Hades'te şarabım var, ama bu Kentaurların kamu
büyük bir cezaya çarpılmış. malıdır demiş.'Yiğit yine de açtırmış
fıçıyı. Şarap kokusuna gelen at adamlar
Phobos. Bkz. Deimos. taşlar, dallar ve yanan çeraglarla
saldırmışlar, kavga çıkmış ve at adamlar
Phoiniks. (1) Agenor'un oğlu, Europe,
birçok Ölü verdikten sonra çekilmişler,
Ki-liks ve Kadmos'un kardeşi (Tab. 10).
ne var ki Pholos bir ölünün gövdesinden
Babası onu da öbür kardeşleri gibi,
çıkardığı oku ayağı üstüne düşürüp
kaçırılan Euro-pe'yi aramaya gönderir.
yaralanmış. Pholos bu yaradan dolayı can
Phoiniks Fenike'ye yerleşir ve Sidon
verince Herakles çok üzülüp onu törenle
şehrini kurar. Fenike adı onun adından
gömmüş (Herakles).
gelmedir (Agenor, Europe).
(2) Akhilleus'un lalası. İbret verici Phorkys. Pontos'la Gaia'nm oğlu,
hayat hikâyesini llyada'da kendi Nereus, Thaumas, Keto ve Eurybie'nin
ağzından duyarız (İl. IX, 44 vd.): kardeşi (Tab. 6). Keto ile evlenen
Phoiniks Boiotia kralı Amyn-tor'un Phorkys Graialarve Gor-goların
ogluymuş, babası, anasını bir babasıdır.
kapatmayla aldatırmış, anası da şu
Phosphoros. Sabah yıldızına verilen
kapatmayla yat da, ihtiyar babandan
ad; ışık getiren anlamına gelir. Adı
soğuşun demiş ona, Phoiniks öyle
Latinceye Lu-cifer olarak çevrilmiştir.
yapmış, ama babasının lanetine uğrayıp
Şafağı haber veren yıldız olarak şiirde
yurdundan sürülmüş. Peleus'un yanına
adı sık sık geçer.
sagınmış, Myrmidonların kralı da onu
dostça karşılayıp Akhilleus'a yönetici Phriksos. Athamas'la Nephele'nin
olarak vermiş. Phoiniks Troya savaşında oğlu. Üvey anası İno Phriksos'la Helle'yi
Akhilleus'un yanından ayrılmaz, yiğit bir sandık içinde denize atınca Nephele
öfkeyle barakasına çekilince, ona çocuklarını bir altın postlu koçun sırtına
öğütler, örnekler vererek yola bindirip kaçırır. Hel-le denize düşüp
getirmeye çalışır. Patroklos ölünce boğulur, Phriksos ise Kol-khis'e varır
Akhilleus'un derin yasına katılır. ve koçu Zeus'a kurban ettikten sonra
Akhilleus ölünce Phoiniks postunu kendisini konuklayan kral Aie-
Neoptolemos'u almaya gider ve onunla tes'e armağan eder (Argonautlar,
Troya'ya dönmek üzeredir ki yolda Athamas, Nephele).
ölür. Neoptolemos onu törenle gömer
(Akhilleus): Phrygios. Adı Phrygialı anlamına gelen
Phrygios bir Miletos kralıdır. Miletos
Phokos. Adı fok balığı anlamına gelen krallıgı-
Pho-kos Aiakos'la Psamathe'nin oğlu,
Peleus ve Telamon'un kardeşi (Tab.
21). Kendisine bir
na Phobios'tan sonra geçer (Antheus), mesine fazlaca üzülmüşler de ondan
Mile-tos'ta bir Artemis şenliğinde dönüşmüşler.
gördüğü Myus (bugün Afşartepe) Bir anlatıma göre, Troya düştüğü
zorbasının kızına âşık olur, böylece zaman, Dardanos soyunun atası
Miletos'Ia Myus şehirleri arasındaki Elektra aşırı bir üzüntüye kapılıp kız
savaşa son verir. kardeşlerinden ayrılmış ve gökte
gezegen oluvermiş (Elektra).
Picus. Adı, ağaçkakan anlamına gelen
Picus Latium'un en eski krallarından ve Pleione. Zeus'la Tethys'in kızı.
yerli sayılan boydandır. Faunus'un Pleiadlardan başka bir de Hyadlar adlı
babası, kral Lati-nus'un dedesi beş kızı ve Hyas adlı bir oğlu olmuş.
olduğuna inanılırdı. Picus ünlü bir Kızlarıyla birlikte yıldız olmuş
biliciymiş, bunun için de geleceği görme (Pleiadlar, Hyas).
yetisine sahip ağaçkakan kuşunu hep
yanında taşırmış. Efsane yazarları Plutos. Adı zengin, zenginlik anlamına
büyücü Kir-ke'nin kral Picus'u bir gelen Plutos, Demeter'le İasion'un
ağaçkakan kuşuna dönüştürdüğünü ileri oğlu sayılır. Hesiodos Theogonia'da
sürerler. Bu kuş Roma dininde önemli şöyle tanımlar onu (Theog. 970 vd.):
bir rol oynar, Mars'a adanmış bir Yüceler yücesi tanrıça Demeter
hayvan olup Romulus'la Remus'un sevişip kahraman lasion 'la bereketli
kurtarılmalarında dişi kurt kadar rol Girit'in nadaslı tarlalarında cömert
oynamış. Plutos 'u getirdi dünyaya. Bütün
karaları, denizleri dolaşır Plutos, kime
Pitane. Mysia'da Pitane (Çandarlı) rastlar, kimin eline düşerse, zengin
kentini kuran Amazon'un adı. Kyme ve eder onu, berekete boğar.
Priene şehirlerinin kurulmasına da Daha sonralan Plutos bereket
katılmış. tanrıçası De-meter'in grubundan
Pleiad'Iar. Gökte yedi yıldıza çevrilen ayrılarak soyut bir kavramı simgeleyen
yedi kız kardeş. Yunanlıların "Pleiades" bir tanrı olmuştur. Aristopha-nes'in
dedikleri bu yedi yıldızlı burç, yedi "Plutos" adlı komedyasında kör olarak
kandilli Süreyya, yani Ülker burcudur. canlandırılır.
Efsaneye göre, Pleiadlar, Atlas'la Podaleiros. Tanrı Asklepios'uh oğlu,
Pleione'nin kızlanymış (Tab. 7). Adları Ma-khaon'un kardeşi, llyada'da adı
da şu: Alkyone, Merope, Kelaino, Elekt- geçen hekim. Makhaon'la Podaleiros
ra, Sterope, Taygete, Maia. Bu kızların güzel Helena'ya talip olmuşlardı, Troya
dördü Zeus, ikisi Poseidon, biri Ares'le savaşına da bu yüzden Te- • salya'dan
evlenir, yalnız Merope ölümlü bir gelme otuz gemiyle katılmışlar ve her
erkeğe, Sisyphos'a eş olur. Onun için ikisi de savaşçı ve hekim olarak yararlık
de Merope Ülker burcunun en sönük göstermişlerdi (Makhaon).
yıldızıymış derler. Hesiodos "İşler ve Efsaneye göre Podaleiros Troya
Günler"de şöyle söz eder Pleiadlar- savaşından diri çıkar ve şehir
dan(İşi. 383vd.): düştükten sonra kâhin Kalkhas'la kara
Ekinini biç, görünce gökte yolundan Kolophon'a gider. Kalkhas
Pleiadyıldızlarım, Atlas'ın kızlarını. orada ölünce Podaleiros, Delphoi'ye
Görünmez oldukları zaman da gidip nereye yerleşmesi gerektiğini
ek toprağını. tanrıya sormuş, aldığı cevap da şu
O yıldızlar kaybolur kırk gün, kırk olmuş: Öyle bir ülke seç ki gök yıkılsa
gece. sen altında kalmayasın. Bu ülkeyse
Bir efsaneye göre, yedi kız kardeş çepeçevre yüksek dağlarla çevrili Karia
anaları Pleione ile birlikte Boiotia'da Khersonessos'u, yani Datça yarımada-
gezinirken, avcj Orion'a rastlamışlar, sıymış. Karia'ya gelişi üstüne bir efsane
Orion tutulmuş onlara, beş yıl daha anlatılır: Gemisi fırtınaya tutulup
kovalamış Pleiadları, sonunda kızlar Datça yarımadasına atılmış.
birer güvercin olup uçmuşlar, Zeus da Podaleiros'u oradaki bir keçi çobanı
hallerine acıyarak göğe almış onları. kurtarıp ülkenin kralına götürmüş. Bu
Değişimlerinin nedeni başka türlü de kralın kızı Syrna damdan düşüp
açıklanır: Zeus babaları Atlas'a gök kemiklerini kırmışmış, Podaleiros onu iyi
kubbesini yükleyince, ya da kız etmiş,
kardeşleri Hyadlarla birlikte
kardeşleri Hyas'ın bir yılan tarafından
sokulup öldürül-

248
karşılık olarak kızı da, yarımadayı da ele Akhilleus'un karşısına dikilir, onunla
geçirmiş. Eşinin adına Syrnos diye bir savaşır ve ölür (il. XX, 407 vd.).
kent kurmuş bu yarımadada. Polydoros, Euripides'in "Hekabe"
adlı tragedyasında önemli bir rol
Podarge. Harpyalardan biridir, yel
oynar: Dram Poly-doros'un
tanrı Zephyros'la birleşip, Akhilleus'un
görüntüsünün sahneye çıkmasıyla
ölümsüz atları Ksanthos'la Balios'u
başlar. Genç Troyalı yürekler acısı
doğurur (Balios).
serüvenini kendi anlatır: Priamos'la
Podarkes. (1) Podarkes, Troya kralı Hekabe'nin oğlu dur, Troya savaşı
Pria-mos'un gençliğinde taşıdığı ad; kızışınca, babası onu birçok altınla
ayağı çabuk, hızlı anlamına gelir. birlikte Trakya kralı Polymestor'a
(2) İlyada'da adı geçen Tesalyalı yiğit, emanet etmiştir. Troya düşünce,
İphik-los'un oğlu, Protesilaos'un Polymestor altınlara el koymak için
kendisini öldürmüş, ölüsünü de denize
kardeşi.
atmıştır. Dalgalar şimdi topraktan,
Poias. Philoktetes'in babası. mezardan yoksun ölü bedenini kıyıdan
Argonaut'lar seferine katılmış ve usta kıyıya atmaktadırlar. O sırada Hekabe
bir okçu olarak He-rakles'in işlerinde Troyalı kadınlarla birlikte Trakya
yiğide yardımcı olmuş. Bir efsaneye kıyılarına sığınır, tek kalan çocuğu
göre Herakles'in odun yığınını Polyksene ile avunur. Oysa Akhilleus'un
tutuşturan odur, yiğit oklannı da ruhu Polyksene'nin kendisine kurban
Philoktetes'e değil, Poias'a vermiştir edilmesini ister, bu isteği Aga
(Phihktetes). memnon gelir Polymestor'a bildirir. Kızı
kur ban ederler. Hekabe kızının ölüsü
Polluks. Dioskurlardan Polydeukes kimi üstünde ağlar, dövünürken, birden
zaman Polluks diye de anılır. Özellikle daha korkunç bir haber alır:
Latin kaynaklarında adı daima Polydorös'un ölüsü kıyıya vurmuş tur.
Pollux'tur (Dioskur-lar). Bahtsız kraliçe birden güçlenir ve
Polybos. Oidipus efsanesinde sözü öcünü tüyler ürpertici bir vahşetle
geçen Korinthos kralı. Çocuğu olmadığı alır. Polymes torla İM oğluna pusu
için Oidi-pus'u kendi oğluymuş gibi kurar, çocukları babalarının gözü
önünde öldürdükten sonra, kralı da
benimser ve ölünce de tahtını ona
gözlerine iğne batırarak kör eder
bırakır (Oidipus).
(Poly ksene, Hekabe, Polymestor,
Polydamas. Adı İlyada'da Pulydamas Deiphylos).
olarak geçen Troyalı bir yiğit.
Savaşta Hek-tor'un yanı başında Vergilius'un "Aeneis" destanına göre,
çarpışır, büyük yararlık gösterir, Akha Polymestor Priamos'un oğlunu
duvarına saldırı planını hazırlar ve öldürdükten sonra, Trakya kıyılarında
Troyalılann surların içine sığınmalarını bir yere gömmüştür. Aeneas Trakya
salık verir. Hektor öldükten sonra kıyılanna uğrayınca, tanrılara sunu
Hele-ne'nin geri verilip savaştan sunmak için bir ağacın dallarını koparır
vazgeçilmesini isteyen de odur. ve bakar ki dallardan kan damlaları
akmakta ve topraktan yükselen bir ses
Polydeukes. Bkz. Dioskurlar. üstünde bulunduklan höyüğün
Polydoros'un mezarı olduğunu
Polydoros. (1) Kadmos'la söylemektedir. Bunun üzerine Aeneas
Harmonia'nın oğlu. Nykteis'le akrabasına gereken ölü törenlerini
evlenerek Labdakos'un babası ve yapar ve öyle ayrılır Trakya'dan (Aen.
Oidipus'un dedesi olur (Tab. 19). 111, 40 vd.).
(2) Homeros destanlarında ve
tragedyada adı geçen Polydoros, Polyksene. Priamos'la Hekabe'nin en
Priamos'la Laothoe'nin oğlu olarak küçük kızları (Tab. 16). İlyada'da adı
gösterilir. Kişiliği ve öyküsü destana geçmez, ama sonraki destanlarda,
göre başka, tragedyaya göre başkadır. özellikle Akhilleus efsanesinde önemli
İlyada'da Polydoros Priamos'un en bir rol oynar: Kardeşi Troilos atlarına
küçük oğlu olarak tanımlanır. Çok genç su almaya gelir, o sırada A khilleus
olduğu İçin babası onun Troya savaşına Troilos'a saldırıp onu öldürür, ama
karışmasını istemez, gene de Polydoros kovalayıp da eline geçiremedlği
bir yolunu bularak Polyksene'ye aşkla tutuşur. Kimi efsane
bu öyküyü şöyle uzatır: Akhilleus
Polyksene ile evlenebilmek İçin
Priamos'a Akha ordusundan ayrılmaya
söz vermiş, bu işin pazarlısını yapmak ve konukseverliğine sığınarak yalvarır.
için de Thymbralı Apollon tapınağına Sonra da şöyle anlatır Odysseus (Od.
gitmiş, Paris onu okuyla orada IX, 287 vd.):
öldürmüş.
Böyle dedim, hiç kargılık vermedi bu
Başka destanlarda Polyksene'nin katı
Troya yangını sırasında Diomedes, ya yürek,
da Odysseus tarafından yaralandığı ve ellerini açıp atıldı arkadaşlarımın
öldüğü anlatılır. Ama Polyksene üstüne üzerine,
en dokunaklı öykü Euripides'in yakaladı ikisini, çarptı kafalarını
"Hekabe" adlı tragedyasında sahneye yere
konandır: Neoptolemos babası Akhil- eniklergibi,
leus'u düşünde görür, yiğit öfkelidir, ossaatbeyinlerifışkırdı, ıslattı dört
Polyksene'nin mezarı üstünde kurban bir yanı,
edilmesini ister. Akhalar bu emri ayırdı onları parça parça, hazırladı
yerine getirirler. Genç kız anası yemeğini,
Hekabe'nin yalvarmalarına, dağda büyümüş bir aslan gibi, hepsini
direnmelerine karşı kurban edilir. Bu yedi,
kurbandan amaç yalnız Akhilleus'un bitirdi,
öfkeli ruhunu yatıştırmak değil, aynı ne bağırsak kodu, ne et kodu, nede
zamanda Akhalara uğurlu bir dönüş ilikli
sağlamaktır (Hekabe). kemik.
Odysseus tanrı ve insan yasalarına
Polymestor. Trakya kralı, Priamos'un saygısı olmayan bu azman yaratığa
arkadaşı, Troya kralının kendisine karşı başka türlü davranmak
emanet ettiği Polydoros'u kahpece gerektiğini hemen anlar ve bir düzen
öldürür, Hekabe'nin elinden cezasını kurmaya koyulur. Çıkıp kaçmak
görür (Hekabe, Polydoros). olanaksızdır, çünkü Tepegöz mağaranın
ağzını yerinden oynatılmayacak kadar
Polymnia. Musalardan biri, pantomimi
ağır bir kayayla örtmüştür. Odysseus
simgeler (Musalar).
başka bir çare düşünür: Ertesi sabah
Polyneikes. Oidipus'un ogulllarından Polyphemos sürüleriyle yaylaya
biri (Tab. 19). Adı çok kavgacı anlamına çıktıktan sonra, orada bulunan bir
gelen Polyneikes kardeşi Eteokles'le uzun sopayı alır, ucunu sivriltir ve
Thebai tahtı için çarpışır, önce ateşe koyup kızdırır. Akşam dev gene
şehirden Kreon'un gücüyle kovulur, gelir ve akşam yemeğini hazırlamak
Thebai'ye karşı Yediler seferinde üzere Odysseus'un İM arkadaşını daha
Eteokles'i öldürerek kardeşinin alır. Bu korkunç yemeğini hazırlarken
elinden ölür ve ölüsü Kreon'un koyduğu Odysseus'a adını sorar, kurnaz yiğit
yasağa karşın Antigone tarafından şöyle cevap verir (Od. IX, 366):
gömülür (Antigone). Benim adım Kimse, beni böyle çağırır
anam, babam ve bütün arkadaşlarım.
Polyphemos. Polyphemos,
O sırada yanma almış olduğu şarap
Odysseia'da anlatılan eşsiz ve çok ünlü
tulumundan sunar Tepegöz'e, dev
bir peri masalının kahramanıdır.
kana kana içer, siyah şarabı çok
Kyklops Polyphemos, deniz tanrı
beğenir ve bu armağana karşılık şöyle
Poseidon'un oğlu olarak gösterilir,
der Odysseus'a:
tanrının Odysseus'a karşı dinmez bir
hınç, amansız bir kin beslemesi de bu Tekmil arkadaşlarından sonra
oğlunun tek gözünü kör ettiğinden yiyeceğim
dolayıdır (Odysseus). Kimse 'yi,
Odysseia'da bütün bir bölümü hepsini yiyip bitireceğim, sonra onu,
kaplayan (Böl. IX) bu masal ancak bu da konukluk armağanım olacak
sana.
romanlarda rastlanabilecek tabiat
tasvirleriyle başlar: Tepe-göz'ün Ama şarap etkisini yapmaktadır:
adası, mağarası, ağılları tadına Tepegöz sırt üstü devrilip sızar, o
doyulmaz bir anlatımla canlanır sırada Odysseus arkadaşlarıyla
gözümüzde. Odysseus birkaç birlikte kazığı ateşten çıkarırlar ve
arkadaşıyla mağaraya girmiş, Te- yattığı yerde gegire gegire kusan,
pegöz'ü beklemektedir, dev adam ağzından insan etleri ve şarap dökülen
akşam olup da sürüleriyle dönünce sızmış devin tek gözüne batırırlar.
Odysseus kendisini ona gemisi batmış Manzarayı şöyle anlatır Homeros (Od.
bir yolcu olarak tanıtır IX, 389 vd.):
Cızırdayıp tütüyordu gözkapakları ve
kirpikleri
köklerine dek çatır çatır yanan yurduna.
gözbebeğinin
içinde... H\r canavar gibi uludu, Polypoites. Troya savaşına Tesalya
yankılandı koca şehirlerinden gelme bölüklerin başında
kayalar, katılan Poly-polteş'ten İİyada'da şöyle
girecek delik aradık korkudan hepimiz. söz edilir (İl. II, 738 Vd.):
Çekti çıkardı gözünden kana bulanmış
Argissa'da, Gyrtone'de, Orthe'de,
çıldırmış elleriyle fırlattı, attı uzağa, Eleone 'de ,süt beyaz Oloosson 'da
başladı hay kıra hay kıra komşusu
Tepegöz'ü otururlar.
çağırmaya.
Ne var ki onlar dışardan ne olduğunu
solunca, "Kimse"nin kendisine işkence
yaptığını söyler, devler de
arkadaşlarının çıldırdığına inanıp
uzaklaşırlar. Ama Odysseus'un düzeni
Iumunla bitmez: Tepegöz'ün sabah
mağara
dan çıkmak yolunu bulacağını ve elleriyle
or-
ı.ılığı yoklayarak Odysseus'la
arkadaşlarını
lııılup kıstıracağını bilir, onun için
arkadaşla
rından kalanları besili koçların altına
bağlar,
kendisi de en güzel koçu seçer, karnının
altı-
ı14 dolgun yapağısına tutunarak asılır,
böyle-
ı e sabah Tepegöz sürülerini mağaradan
çıka-
ı ıııca,sırtlarını yokladığı halde
Odysseus'la ar
kadaşları kurtulur. Koşa koşa gemilerine
gi
dip binerler ve denize açılırken şöyle
seslenir
Odysseus yamyam Polyphemos'a (Od.
IX,
502 vd.):
ölümlü insanlardan biri, Tepegöz
sorarsa
sana,
nasıl oldu da böyle kör oldu gözün,
dersin ki, Odysseus kör etti beni,
kentler
yıkan,
yurdu îthake 'de olan Odysseus
Laertes 'in
oğlu.
Polyphemos kudurmuş gibidir,
arkalarından koca kayalar fırlatır
denize, ama bununla ıl.ı kalmaz, babası
Poseidon'a yakanr Odysseus'tan öcünü
alsın diye. Ve deniz tanrı onu dinler,
dileğini yerine getirmektir derdi günü,
II günden sonra da rahat yoktur
artık deniz
li ide çilekeş kahraman için,
yoldaşlarının
hepsini yitirecek, yaban ellerde
dilenecek de
.ıncak ondan sonra tek başına
varabilecektir
yılmaz sauaşçı Polypoites 'in tir. Destanlarda yaşamam ben
buyruğundular. ÖlümsüzZeus 'un oğlu Poseidon'a verilen Zeus 'un
Pelrithoos 'tur onun sıfat "Enosigaios" keyfince, gücü
babası. varsa, rahat
yani yeri sarsan, otursun kendi
Ünlü Hippodam eia sevişm işti Peirithoos
'la, kıllı azmanları tepeleyip, Pelion titretendir. Po- payında,
dağından Aithıklere doğru sürdüğü seidon elinde ülkesinde,
gün doğurmuştu tuttuğu üçlü korkutmasın
onu. yabayla yalnız elleriyle,
dalgaları kabartıp alçakyerine
Peirithoos'un ölümünden sonra oğlu komasın
denizi altüstü
Polypoites kral olur, Helena'nın talipleri beni.
etmekle kalmaz,
arasında bulunduğundan, Troya savaşına
çepeçevre sardığı Olympos'ta
katılır ve İİyada'da birçok yiğitleri
topraklan da oturmaktan da
öldürdüğü gösterilir: Kırk gemiyle geldiği
sarsar. Güçlü bir pek hoşlanmaz,
savaşta arkadaşı Leonte-us'un yanı
tanrıdır, Zeus'la çok daha büyük
başında çarpışır. Patroklos'un ölüsüne
boy ölçüşmekten bir rol oynadığı
yapılan oyunlara da, tahta ata giren
çekinmez, onun Odysseia
yiğitlere de katılır. Troya düştükten
buyruklarına baş destanında onu
sonra Le-onteus'la birlikte bilici
eğmekten Habeşistan'a
Kalkhas'ı Kolophon'a götürür (Kalkhas).
hoşlanmadığı gibi, gider ve gelir
Pomona. Roma mitolojisinde meyveleri öbür tanrılarla görürüz (Od. I,
ge liştiren nympha. Roma'dan birlik olup tanrılar 22 vd.):
Ostia'ya giden yol üstünde kutsal bir babasını zincire
Poseidon uzakta
koruluğu vardı. Şairlere göre Pomona ya vurmaya bile oturan Yüzü
da Picus'la bir aşk macerası yaşamış, ya kalkışmıştır (İl. I, Yanıklara
da kendisi gibi bir bereket tanrısı olan 400). Troya g
Vertumnus'un karısı olmuştur. savaşında keyfine itmişti o gün,
göre kimi zaman dünyanın en
Pontos. Adı deniz anlamına gelen ucundaki
Akhaları, kimi
Pontos, Pesiodos'un Theogonia'sına insanlardır Yüzü
zaman Troyalıları
göre, Gaia'nın tek başına meydana Y
tutar ve Zeus'a anıklar, ikiye
getirdiği bir tanrısal varlıktır (Tab. 1). şöyle meydan bölünmüşler,
Gaia sonra Pontos'la birleşir ve Nereus,
Thaumas, Phorkys, Keto ile Eurybie' yi
okur (İl. XV, 185 kimi batan
vd.): günde
doğurur (Tab. 6). Efsanelerde rol o
oynamaz. Yiğitliğine turur, kimi
yiğittir, bilirim doğan günde,
Portunus. Çok eski bir Roma tanrısı, onu (Zeus 'u), kurbanlık boğa
ilkin geçitleri koruduğuna, sonra da ama beni ile koç almaya
limanların tanrısı olduğuna inanılır, küçümsemek ne gitmişti
Roma'nın limanına yakın bir tapınağı oluyor eşitim ben o
bulunur ve yolda bir bayramı kutlanırda onunla, raya, orada
Mater Matuta'nın oğlu sayılırdı. bana zorla dalmıştı şölende
baş gönül
Poseidon. Olymposlu tanrılar arasında eğdirecek eğlendirmeye.
denizi simgeleyen ve denizin mutlak olan omu?
hâkimi sayılan Poseidon Homeros Rhea Poseidon
doğurduZeu Odysseus'a karşı
destanlarında Pose-idaon diye anılır; s'u, beni, dinmez bir kin
Poti-dan'dan türeme bu ad başka Hint- ölülere besler. Bunun
Avrupa dillerindeki biçimiyle kar- h nedeni de oğlu
şılaştırılacak olursa, "denizin efendisi" ükmeden Hades Polyphe-mos'un
anlamına gelir. Hesiodos'un 'i, dünya üçe
Theogonia'sında Poseidon, Kronos'la bölündü, üçümüz tek gözünü kör
de aldık etmesidir
Rhela'nın oğlu olarak gösterilir (Tab. 5).
payımızı, (Polyphe-mos).
Kronos öbür çocukları gibi Poseidon'u kura çekildi, Yüzü Yanıklardan
da doğar doğmaz yutar, sonra Zeus köpüklü deniz dönüşünde deniz
anası Rheia'nın yardımıyla kaçırılıp düştü bana, her tanrı Odysseus'u
babasına öbür kardeşlerini kusturunca zaman orada bir sal üstünde
Poseidon'a da deniz egemenliğini verir. oturayım diye... görür, kendi
Poseidon sonra Amphitrite ile evlenir Zeus 'a bulutlar kendine öfkeli
ve Triton'u üre- arasında engin
gök düştü. Ama öfkeli
toprakla koca konuştuktan sonra
Olympos 'tan eyleme geçer
herkesin (Od. V, 291 vd.):
payı var,
bu yüzden
Böyle dedi, yığdı ve çokluk onlara
bulutları üst üste yenildiği görülür:
biranda allak Örneğin Atina halkı
bullak etti
denizi, Poseidon'un tuzlu
üçlüyabasını gölü yerine
tutuyordu elinde, Athena'nın zeytin
salıverdi çeşitli ağacını seçer
yellerin (Kekrops).
kasırgasını Poseidon'un
tekmil, toprağı,
denizi kapladı aşkları da efsane
bulutlarla, konusu olmuştur.
karanlık boşandı Asıl karısı
göklerden, Euros Amphitrite ile
'la Notos ve denizin altındaki
uluyan Zephyros, sarayda - ki bu
ve koca saray Ege
dalgalarla açık
gökten kopan kıyılarında İmroz
B ya da Tenedos'un
oreas estiler dip yarlarında
dört biryandan bilinir - rahat bir
boğuşa boğuşa. ömür sürer. Ne var
ki ürettiği döller
Zeus'un hep dev, azman ya
buyruğuyla
da yamyamdır. Am-
Odysseus'un
phitrite'den
İthake'ye
çocuğu olmamıştır.
dönmesini
önleyemeyince, bu Priamos.
kez onu kurtaran Laomedon'un oğlu,
Phaiaklar üstüne Troya kralı
yağdırır öfkesini Priamos kral olarak
(Phai-aklar). da, baba olarak da
Adının geçtiği büyük bir rol oynar
başlıca efsaneler Ilyada destanında.
şunlardır: Karısı Heka-be
Apollon'la birlikte kadar ünlü, dramı
Troya surunun onunki kadar
yapılmasını üzerine dokunaklıdır.
alır, Laomedon
Troya kral
sözleşilen ücreti
soyunun doğrudan
öde'' meyince
doğruya vârisidir
denizden bir
Priamos (Tab. 16),
canavar salar
babası Laomedon,
kıyılara
anası da ırmak
(Laomedon,
tann
Hesione).
Skamandros'un
Laokoon'un
kızı olarak
ölümüne de gene
gösterilen
bir deniz canavarı
Strymo'dur. Ama
sebep olur (La-
atalarıyla değil, asıl
okoon). Poseidon
kendi sayısız oğul
yakınlarının ya da
ve kızlarıyla da ün
tuttuğu kimselerin
salmıştır. Oğlu
yakarmalarını
Hektor'un ölüsünü
dinler, dileklerini
istemek için
hiç şaşmadan
Akhilleus'a
gerçekleştirir
gittiğinde kendi
(Hippolytos).
söyler elli çocuk
Birçok şehirlerin yetiştirdiğini ve
koruyucusu olmak hepsinin gözü
için başka önünde bir bir
tanrılarla öldüğünü (İl. XXIV,
yarışmaya girdiği 495-500).

252
Priamos'un çocukluğu üstüne bir Bana da acı, şu talihsiz
efsane kız kardeşi Hesione ile ilgilidir babana, bunca acıdan bir
(Hesione). Bu efsanede adının ilkin parça aklı kalmış
Podarkes olduğu, sonra da Priamos'a ihtiyarcığa.
çevrildiği anlatılır. Satılmış anlamına Oğullarının nasıl öldürüldüğünü
gelen bu ad, ablası Hesione'nin düğün anımsar, kızlarının, gelinlerinin esir
hediyesi olarak Herakles'ten küçük olarak götürüleceklerini, kendisinin de
kardeşinin serbest bırakılmasını öldürülüp leşinin köpeklere atılacağını
istemesine dayanır. Priamos'un gençliği öngörür. Hektor'un bu sözlere, eşi
üstüne bir şey anlatılmaz. Troya Hekabe'nin yalvarmalarına karşın oğlu
savaşında çıkar karşımıza, o sırada da surlara sığınmayınca, donakalır ve
yaşlı, çok yaşlı bir kraldır. Yaşından sonuna kadar seyreder işkencesini,
dolayı savaşa katılamadığı halde, sonra da hıçkıra hıçkıra ağlar, toz,
ihtiyarlar derneğinin başında erdemi, toprak üstünde yuvarlanır, ama ilk
onuruyla yönetir bütün eylemleri.
tepkisi kendini dışarı atmak, Akhalara
Helene davasının Menela-os'la Paris
gidip oğlunun ölüsünü kurtarmaktır.
arasında tek tek savaşta
Gitmeye karar verir ve hiçbir engel
çözümleneceğine karar verilince, ant
alıkoyamaz onu. Hekabe'nin gitme diye
töreninin yapılması için Priamos çağrılır
yalvarmalarına, hazırlık yapmada ağır
ve onu Batı kapısındaki kulede görürüz
(İl. III, 149 vd.): davranan oğullarına bir ihtiyara
yakışacak biçimde sertçe davranır,
Priamos 'un çevresinde kurmuşlardı şöyle azarlar onları (İl. XXIV, 218 vd.):
ihtiyarlar Sarayın uğursuz kuşu musun ne ?
derneğini. İhtiyarlık onları savaştan Gideceğim, alıkoyamazsın beni,
alıkoyuyordu, ama çok iyi konuşan kandıramazsın benine desen... Hadi
adamlardılar, ormanda, ağaçları çabuk olun, ödlekler, baş belaları, siz
dolana dolana incecik öteydin iz keşke Hektor öleceğine,
öten öteydinizhızlıgemilerin önünde,
ağustosböceklerigibi tıpkı. Kulede topunuz
böyle oturuyordu Troyalı ulular. birdenl
Helen'yi çağırır ve şöyle der ona (İl. Sonra da tanrıların yardımıyla
III, 162 vd.): Akhilleus'un barakasına varır,
görünmeden içeri girer ve Akhilleus'un
Buraya, yanıma gel kızım, otur
şöyle, gör bak işte, eski kocan, dizlerine, ellerine sarılarak şöyle der
hısım akraban, (İl. XXIV, 486 vd.):
dostların. Tanrısal Akhilleus, getir aklına babanı.
Bence suçlu sen değilsin tanrılar asıl, Şimdi olmalı o da benim yaşımda,
onlaryığdı başıma kan ağlatan savaşı... varmıştır uğursuz ihtiyarlığın eşiğine.
Belki çevresinde komşularbugün üzer
Bu birkaç söz Priamos'u nitelemeye onu, belayı savacak kimsesi
yeter. Uygardır, akıllı ve yetkindir, yokturyanında. Ama duyar hiç olmazsa
hiçbir öfke, giderek hiçbir acı bile gölge yaşadığını senin, gün boyunca sevinir
düşürmez insanca olgunluğuna. Hektor gönlünde, oğlum dönecek Troya 'dan,
Akhilleus'la savaşa girmek üzereyken göreceğim onu,
oğluna kulenin üstünden seslenip içeri der.
sığınmasını salık verdiğinde gerçekçi
Ve bu sözlerle ancak insan sözünün
bir görüş dile getirir (İl. XXII, 38 vd.):
yaratabileceği mucizeyi yaratır:
Hektor, yavrum, dostlarından uzak Akhilleus'un çelik gibi sert, acımak
durma bilmez yüreği birden yumu-şayıverir.
öyle, Gözünden yaşlar boşanır, kalkar,
erişirsin kaderine, bekleme bu ihtiyarı elinden tutup kaldırır, kendi
adamı, senden çok üstündür
Peleusoğlu, o katı yürekli adam alt babasıy-mış gibi ökşar, avutur, yedirir,
eder seni. içirir ve oğlunun ölüsünü kendi eliyle
yıkayıp hazırladıktan sonra ona verir.
Akhilleus'un elinden can veren öbür İhtiyar da acısının onurlu sevinci
oğullarını sayar ve şöyle der: İçinde alır, götürür onu Troyalılara.
Ama sen, Akhilleus 'a alt olup Hektor qıbi Priamos da Anadolulu bir
ölmezsen, halkımız daha çabuk kahraman insandır, Kızı, tanrı sözcüsü
unutur bu acıyı Kassandra
şöyle seslenir onu görünce (İl. dan utanmış, tanrılara göstermemek
XXIV, 703 için de onu kırlarda bırakmış. Priapos'u
çobanlar bulup büyütmüşler ve
vd.): erkekliğine tapınır olmuşlar. Priapos'un
Gelin, Troyalı erkekler, kadınlar, bir kır tanrısı olması bu yüz-denmiş.
gelin, gelin, görün Hektor'u, gelin, Başka kaynaklarda Priapos
sağken, savaştan dönerken o nasıl Aphrodite ildi Adonis'in oğlu olarak
sevinirdiniz nasıl, gelin hadi, görün gösterilir. Mythos yazarlarından
şehrimizin ışığını, Hektor'umuzu, Diodoros Priapos'la Osiris'i
tekmil halkın ışığını gelin, görün.
karşılaştırır, Lapsekili tannyla Mısır
Pfiapos. Boğaz kıyılarında Lampsakos tanrısı ve onun efsanesi arasında bir
(Lapseki) şehrinin büyük tanrısı Priapos bag kurar: İsis kol cası Osiris'in
Yunan mitolojisine sonradan girmiş ve erkeklik uzvunu bulunca onu biri tanrı
epey yer etmiş tanrısal bir varlıktır. haline sokmuş, bu tanrı da Priapos,
Bağları, bahçeleri kem gözlere karşı muş. Gene Diodoros Priapos'la
koruyan bu tanrının en göze çarpan Hermaphro-ditos'u bir tutar. Bütün bu
niteliği phallos'u, yani erkeklik uzvuydu. olgulardan çıkacak sonuç Priapos'un bir
Yamrı yumru bir adamcık olarak Anadolu tanrısı olduğu ve böyle olmakla
imgelenen Priapos'un phallos'u Adonis, Osiris, Isis, giderek Dionysos
neredeyse kendisi kadar uzun ve ve Aphrodite gibi Yunan mythos'u-na
yukarıya doğru kıvrık olarak sonradan girdiği sonucu çıkar.
gösterilirdi. Bununla bereketi simgeler Türkiye müzelerinde Priapos heykelleri
ve bitkilere erişilecek bir örnek diye çoktur.
dikilirdi. Bu haliyle Priapos Dionysos Proitos. Bkz. Abas, Akrisios,
alayına girmiş, gövdesi ve tutumuyla Bellerophon-tes.
Satyrlere, Silenlere benzediği için bu
Proitos Kızları. Bkz.
tanrılara karışmıştır. Efsane onun tanrı
Dionysos'Ia tanrıça Aphrodite'den Melampus. Prokne. Bkz.
dogma olduğunu da ileri sürerdi.
Aedon. Prokris. Bkz.
Dionysos alayında bir eşek üstünde
canlandırılması da şöyle açıklanırdı: Bir Kephalos.
Bakkhos töreni sırasında Priapos çok
Prokrustes. Atina ile Megara yolu
içmiş ve alayda rastladığı Lo-tis adlı bir
üstünde bulunan bir haydut. Biri küçük,
nympha'ya âşık olmuştu. Gece
biri büyük İM yatağı varmış ve gelen,
Bakkhalar uykuya dalınca Lotis'in yanına
geçen yolcuları soyduktan sonra uzun
sokulan Priapos tam muradına ermek
boyluları küçük yatağa yatırır,
üzereyken bir eşek anırmış, kız
ayaklarını keser, kısaları büyük yatağa
uyanmış ve kaçmış. Priapos da olduğu
yatırır, ayaklarından çeker, uzatırmış.
yerde ve durumda kalakalmış, herkese
Bu korkunç eşkıyayı Theseus öldürmüş
alay konusu olmuş. Roma'da efsane
(Theseus).
Lotis'in yerine Vesta'yı koyar, eşeğin
anırması da tanrıçayı tehlikede Prometheus. Prometheus, Titanlar
olduğunu bildirerek uyarması içinmiş. soyun-dandır: Hesiodos'a göre
Vesta bayramında eşeklerin çiçek İapetos'la Okeanos kızı Klymene'nin
çelenkleriyle süslenmesi de oradanmış. oğludur. Bu Titan çiftinin dört oğlu
Aphrodite'nin Priapos'u doğurması olur: Atlas, Menoitios, Prometheus ve
üstüne de şöyle bir masal anlatılıyor: Epimetheus. Dördünün de kaderi
Aphrodite Olympos tanrıları arasına tüyler ürperticidir: Zeus, Atlas'ı
gelince güzelliğiyle hepsini büyülemiş, o dünyanın ucuna dikip gök kubbesini
kadar ki Zeus bile âşık olup onunla omuzlarına yükler, Menoi-tios'u
sevişmiş. Aphrodite gebe kalmış, ama yıldırımla çarparak yerin dibine
Hera doğacak çocuk babası gibi güçlü, kapatır, Prometheus'u zincirlerle bir
anası gibi güzel olur da bütün öbür sütuna bağlar ve karaciğerini bir
tanrıların hakkından gelir korkusuyla kartala yedirir, Epimethe-us'un başına
Aphrodite'nin karnına kem göz kadın belasını salar. Neden bu eşi
koymuş, çocuğun sakat dogmasını görülmedik, olağanüstü cezalar?
sağlamış. Priapos kocaman bir İapetoso-gulları Titan soyundan
phallos'la dünyaya gelince, tanrıça oldukları için mi? Hayır. Zeus'un
oğlun- İapetosogullarına özel bir hıncı vardır,
bu hıncın asıl nedenini de onlara verilen
sıfatlardan anlıyonız: Bu Titanların
dördü

254
da kafa gücünden pay almışlardır, küçük düşürülmüş, gülünç olmuş bir
akıldan yana üstündürler ve bu tanrıdır. Egemenliği gerçek bir güce
üstünlükleriyle övünüp Zeus'a karşı dayanmaz, çünkü akıl gücü tanrılardan
gelmeye yeltenirler. Akıl gücüy-se insanlara geçmiştir. Devrim, üçüncü ve
Zeus'un tekelindedir, o bu güçle ele son devrim olmuş bitmiş tir: İnsan
geçirmişi ir dünya egemenliğini. Bu gücü kendi gücünün bilincine varır,.,
başkasında görmek dinmez bir öfke tanrıya karşı ayaklanmıştır. Ona
doğurur içinde. Prometheus da bu isterse tapar, isterse hiçe sayar onu,
öfkeyi körükler durur: Sivri aklını, güçsüz ya da güç lü olduğu oranda
geleceği önceden görme gücünü Ze-us'u tapar ya da hiçe sayar. Tanrı,
aldatmak, kuşkulandırmak, küçük insanın elinde bir oyuncaktır, asıl tan
düşürmek için kullanır. Burada rı, yani asıl yaratıcı insanın kendisidir.
Hesiodos'un pek üstünde durmadığı, Aiskhylos'un "Prometheus"unda
Aiskhylos'un alabildiğine işlediği bir yalnız tan rılann rol oynadığı belirtilir
temaya ışık tutmalıyız: Üçüncü devrimin durur. Oysa bu tragedya bütün
hazırlanması. koşulları ve sorunlarıyla İnsanlık
Adı "önceden gören" anlamına gelen dramını yansıtır, demiştik. Prometheus
Prometheus kâhindir ve Gaia, Kronos'a insanın temsilcisidir, içinde çırpındığı
nasıl devrileceğini haber verdiyse, olaylar da günümüzün deyimiyle politik
Prometheus da Zeus'ün bir gün diye nitele nebilecek insan toplumlarına
tahtından düşeceğini bilir. Aiskhylos'a özgü olaylarıdır. Ama Prometheus ne
göre Prometheus, Klymene'nin değil, bakımdan insandır ve dramı niçin
başka bir adı Themis (Adalet) olan Gai- insanlığın dramı oluyor?
a'nın oğludur. Bu bilgiden edindiği Prometheus ateşi tanrılardan çalmış
üstünlükle P'rometheus, Zeus'u sürekli ve in sanlara vermiş, tanrıların kurmuş
bir kuşkunun baskısı altında tutar. olduğu düzene karşı geldiği için de
"Prometheus" tragedyasının ekseni zincire vurulmuş yaman bir ceza
olan bu tema Hesiodos'ta da sezilir. çekmektedir. Mıhlanmış oldu ğu
Ancak onu göz önünde tutarsak, kayadan bize seslenip, eylemini, eylemi
Mekone olayını gereğince anlayabiliriz. nin uyandırdığı tepkiyi, kendini ve
"Theogoni-,ı"da (535-560) anlatılan bu karşısında kileri eleştirip
efsane etiolojik, yani açıklayıcı bir değerlendirmektedir. Prometheus
nitelik taşır: Kurban törenlerindeki bazı olayını bugün bir tiyatro yazarı ele alsa,
geleneklerin nereden geldiğini bildirir; karşımıza bir yargılama sahnesi koyar
ama bizim için asıl önemi Zeus- ve tu tuklusu, tanıkları, yargıçlarıyla bir
Prometheus kavgasını bambaşka bir duruşmayı canlandırırdı. Biz de örneğin
motif üstüne kurmasıdır: Prometheus Kafka'nın "Du ruşma"sını inceler gibi
başlangıçtan beri insanlardan yana inceleyelim "Zincire Vurulmuş
geçmiştir, onlara dayanarak Titanların Prometheus"u. Anlayışına, günü müzün
öcünü almak ve Olymposlu-ların gözüyle ancak bu yoldan varabiliriz.
egemenliği yerine insanların Prometheus savunuyor ve ne diyor
egemenlisini getirmek emelindedir. Yeni bu savunmada? İki kavram üstünde
bir devrimin hazırlayıcısıdır. Zeus'u durup direni yor, değer olarak
aldatmakla onu insanlara karşı benimsediği İM kavram: Bilinç ve
kışkırtır. Kurduğu düzen tanrılar İçin özgürlük. Bilinç ve özgürlük insana özgü
küçük düşürücüdür. Zeus bile bile değişmez değerler olarak her zaman
aldanır, ama oldu bittiyi önleyemez. Bu ve uygar her toplumda
onur yarasından öç almak içindir ki benimsenegelmişliı Bunları savunurken
ateşi vermez olur İnsanlara. Prometheus bugün de bir sanığın
Prometheus da tanrıyı bir daha aldatır duruşmada başvuracağı kanılla maya
ve ateşi çalıp götürür, insanlara verir. başvuruyor: Ne yaptırma, diyor, bile
İki kez küçük düşürülen tanrılar tanrısı bile yaptım. Eyleminin uzun bir
artık kaba kuvvete başvurmak düşünme ve tartışma sonucu .bilinçli ve
zorundadır: Eşi görülmedik, korkunç istemli bir eylem olduğunu ileri
cezalar salacaktır Prome-theus'un sürerek, bu eylemin suç olarak
başına. yorumlanmasından doğacak bütün
Hesiodos'un öyküsünde Aiskhylos'un tepkilin sonuna kadar katlanmaya hazır
Pro meiheus'unu, giderek Goethe'nin olduğunu bil diliyor. Bu bilinç hem
verdiği Prometheus yorumunun gurur, hem bir katlan mi duygusu
tohumlarını bile bu labliriz: Zeus . doğuruyor İçinde. Şu sözlerle di le
aldatılmış, İnsanların gözünde getiriyor duygularını
Ama ben biliyordum başıma gelecek paylarına düşen alanı yönetirken
olanı: Zeus'un buyruğuna uymak
Bile bile, isteye isteye suç işledim. zorundadırlar. Piyeste karşımıza çıkan
Bana gelince, ben bu çileme tanrıların hepsi bu düzeni benimsemiş,
katlanacağım. Zeus'un buyruklarını isteyerek yada
Çilesine katlanamayıp, ölmeyi istemeyerek yerine getirmektedirler.
özleyen İo'ya Prometheus şöyle der: Tek baş kaldıran Prometheus'tur.
Kavga Zeus'la Prometheus
Benim acılarıma hiç katlanamazdın arasındadır ve bir özgürlük-kölelik
demek! Kader ölmeme de izin kavgasıdır. Evreni yöneten, tanrıların
vermiyor benim: Yalnız ölüm
kurtarabilirdi beni, oysa benim ve insanların egemeni Zeus özgürdür,
işkencelerimin sonu yok Zeus prangaya vurulmuş, ıssız bir kayalıkta
tahtından düşmedikçe. sonsuzluğa dek işkencelere mahkûm,
ölümsüz olduğu için canına kıyma
Hiçbir umuda yer vermeden düşünce özgürlüğünden de yoksun Prometheus
ve davranışında direnen köledir. Ama bakalım gerçekten de
Prometheus'un bu bilinçli tutumunu öyle mi?
başkaları anlamaz ve gurur ya da kibir
Prometheus'u kayaya çakan Kratos
diye nitelerler. Koro şöyle der: (Güç) şöyle diyor:
Sözünü sakınmıyorsun,
Her varlık çoktan bir kaderle
başına gelen boyun eğdirmiyor sana. yükümlenmiş, Tanrıların başıdır yalnız
yükümlü olmayan: "Zeus 'tan başkası
Okeanos da şöyle: özgür değildir ".
yine de uslanmış değilsin,
diretiyorsun, dertlerine dert Olaylar da Kratos'un bu sözünü
katmaktan korkmuyorsun. Benden doğrulamaktadır: Sert, amansız,
öğüt dinlersen, dikine gitme. insafsız bir zorba gibi dünyayı keyfine
göre yöneten Zeus her isteğini yüzde
"Sözünü sakınmıyorsun" diye yüz gerçekleştirmektedir. Evren
çevirdiğimiz Yunan "ağan "Prometheus" tragedyasında
eleutherostomeis" deyimi, "dilin fazla Prometheus ve İo gibi Zeus'un
özgür" anlamına gelir. Prometheus'a kurbanları, Kratos, Bia, He-phaistos'la
bilinci özgürlük sağlamaktadır. Dramın Hermes gibi Zeus'un uşakları ve
özü de bu özgürlük-köle sorunudur. Okeanos gibi Zeus'un dalkavuklarıyla
Onun asıl önemini de biz ancak dolmuştur. Geçmişi yendikten sonra,
tragedyanın yazıldığı çağı göz önünde Zeus bugün ve yarını da yasalarının
tutmakla anlayabiliriz. V. yüzyıl tekeline geçirmişe benzer. Oysa
Atina'sında kölelik de, zorbalık da gerçek tam tersinedir: Gerçekte Zeus
yasalara uygun canlı kurumlardı. köle, Prometheus özgürdür. Bu
Prometheus herhangi bir köle gibi özgürlüğü Prometheus nasıl ele
"desmotes", yani zincire vurulmuştur; geçirmiştir? Burada efsaneyi bir yana
işkencesenin büyüklüğü zincire vurulmuş itip, kendi çağımızın egemenlik
olmasında değil, bir tanrı iken köle kavgalarına bakabiliriz: Yönetimi ele
durumuna düşürülüp, köleliğinin bu geçirmiş nice iktidar sahibi kişi ya da
kadar kötü koşullar içinde partiler vardır ki, karşılarına dikilip
geçmesindedir. Ne var ki köleliği doğal direnen tek tük düşünce sahiplerini
ve olağan sayan bir ortamda Zeus- susturup yok edebileceklerini sanırlar,
Prometheus ilişkisini bir sorun olarak oysa sonuç umduklarının tersine çıkar:
ortaya atmak, yargılarcasına tartışmak İktidar sahipleri devrilir gider,
ve hakkın köleden yana olduğunu düşünce sahipleri yener ve kalır. İnsan
belirterek, zorbalığı bütün ayrıntılarıyla toplumunun bu değişmez yasasının
eleştirip yermek Aiskhylos'un tek bilincine varan Aiskhylos onu
başına giriştiği ve başarıyla Prometheus diye bir ef-sanelik kişinin
sonuçlandırdığı koca bir iştir. ağzından bildiriyor bize dek: Akıl gücü
Tragedyasına eşsiz bir değer veren bu kaba güçten üstündür, düşünceye gem
sorunu adım adım inceleyebiliriz vurulamaz, özgür düşünce
"Prometheus"ta. tutuklanamaz, susturulamaz, alt
Titanları yenip yönetimi ele aldıktan edilemez, olaylar nasıl gelişirse gelişsin,
sonra, Zeus bir düzen kurmaya gelecekte egemenlik kaba kuvvetin
girişmiştir. Bu düzende kendine krallık değil, özgür düşüncenindir. Aiskhylos
tahtını ayrıdıgı halde, öbür tanrılara da toplumların yöneliminde, geçmiş, hal ve
şeref payları, egemenlik alanları
dağıtmıştır. Ne var ki bütün tanrılar
?5fi
geleceği bu açıdan eleştirerek, bize Proscrpina. Roma dininde ölüler ülkesi
eşsiz değerde bir politika dersi veriyor tanrıçası Persephone'nin karşıkgı.
bu tragedya-sıyla Akıl gücünün kaba Yunan mitolojisinin etkisi altında
kuvveti nasıl yendiğini adım adım kalmadan önce bir kır tanrıçası olsa
izledikten sonra, akıl gücü üstüne gerek.
kurulan yönetimin akla ve özgür
düşünceye saygıyı elden bırakıp, ona sırt Protesilaos. Troya savaşında rol
çevirince, nasıl zayıfladığını ve oynayan Tesalyalı önder, İphiklos'un
devrilmek tehlikesiyle k.ırşı karşıya oğlu ve Podar-kes'in agabeyisidir. Troya
geldiğini gösteriyor. Zeus bütün savaşına kırk gemiyle katılır, ama
kurbanları, uşakları, dalkavuklarına Anadolu kıyısına ayak basar basmaz
karşın bir çocuk gibi zayıf ve çaresizdir: öldürülür. Homeros şöyle anlatır bu
Onu yıkımdan kurtaracak tek kişi akıl acıklı serüveni (İl. II, 695vd.):
gücünün taşıyıcısı l'rometheus'tur. Zeus Sonra Phylake 'de oturanlar
tutukladığı düşmanının elinde gelir... Eskiden onlar cenkçi
tutukludur aslında. Efsane, Promethe- Protesilaos 'un
us'a, geleceği öngören bilici der, buyruğundaydıla
çagımızsa biliciye inanmaz, ama r, kara toprakyuttu şimdi
düşünürün akıl gücüyle geleceği
Protesilaos'u, yarım kalmış bir saray
bıraktı Phylake 'de. birde iki yanağını
öngördüğünü, insanlığa yaptığı bu yırtan bir karı. Öbür Akhalardan çok
hizmete karşılık kör iktidarların önce atlayınca
baskısına uğrayıp olmadık cezalara gemisinden
çarpıldığını da bilir. Aiskhylos'un karaya, bir Dardanoslu öldürdü onu.
tragedyasını bu açıdan okuyun,
göreceksiniz ki çağımızın dramını yansı- Protesilaos'un yeni evlendiği karısı
lır. Laoda meia'ya doyamadan ölmesi onun
acıklı alın yazısıdır (Laodameia). Bir
Bu kadarıyla "Prometheus" politik efsaneye göre genç kadının böyle
piyesin la kendisidir, ama Aiskhylos vakitsiz dul kalması kan kocanın
politika anlayışının en derinini tanrılara borç olan törenleri yapma
yansıtmakla kalmamış, uygarlık dan gerdeğe girmelerindendir.
değerlerinin ne olduğunu kavrayıp dile
getirmekle insancı eserin en özlüsünü Proteus. Deniz ihtiyarı Proteus,
de vermiştir. Ateşi tanrılardan çalıp Odyssei-a'da uzun boylu anlatıldığı gibi,
insanlara vermek ne demektir? Mısır'da Nil ırmağının ağzındaki Pharos
Başkalarının bir efsane niteliğinden adasına yerleşmiş bir tanrıdır. Görevi
öteye götüremedikleri bu sembolü Poseidon'un fok balıklarına ve öbür
Aiskhylos insanlık açısından ele alıp, deniz yaratıklarına bekçilik etmektir.
uygarlığın tarihçesini çizmek gibi tiyatro Onun olağanüstü kişiliğini Tele-
eserlerinde eşine rastlanmayan güç bir makhos'a Menelaos tanımlar. Troya
işi başarmaktadır. Düşüncesi günümüzün dönüşü Menelaos Helene ile birlikte
olaylarını aydınlatacak kadar derine Mısır'a vardıklarında uzun bir süre
giden bu yazarın sanat ustalığı da denize açılmazlar. Bir tanrı yollarını
şaşırtıcıdır: Okuyucu dikkat etti mi ki bağlamaktadır, Menelaos bunun kim
başlangıçta Zeus'un uşakları olduğunu ve nasıl yola çıkabileceğini
Prometheus'u kaba güce başvurarak öğrenmek için Proteus'a başvurmak
tutukladıkları sahnede, Prometheus bir zorunda kalır. Ne var ki denizin tekmil
tek söz söylemez: Kayaya çakılmasına,
girdisini çıktısını bilen bu ölümsüz,
zincire vurulmasına ve Kratos'un sövüp
pusuya düşürülmeden sırlarını
saymalarına sessizce katlanır, ama
açıklamaya yanaşmaz. Proteus'un kızı
tragedyanın sonunda Zeus'un casusu
babasını nasıl konuşmaya zorlayacağını
Her-mes'le kölelik-özgürlük
şöyle anlatır Menelaos'a (Od. IV, 400
tartışmasında tanrıları beş paralık
vd.):
ettikten sonra, başına saldıkları doğal
belaları bir bir izleyip diliyle canlandırır Gün dolanıp varınca göğün ortasına,
gözümüzün önünde, dünya başına yıkılıp çıkar dalganın sırtına denizin yalan
koruyla birlikte gömülüp yok olana dek bilmez
konuşmakta direnir Prometheus. Son ihtiyarı,
sözünü söyler ve sonra ölür. Kıyamet de
saklanır Zephyros 'un karayeli
altında, sonra gider, oyuk
kopsa son söz özgür düşüncenindir, mağaralara uzanır, Alacalı
demek istiyor Aiskhylos. enginde çıkıp sürüyle yatarlar
güzel deniz tanrıçasının yüzen ayaklı bu güzel ve ünlü masalda sonraları
fok bütün dünya folklorunda kullanılacak
balıklan motif ve temalar görülmekte, masal
, derinlerin ekşi deniz kokusunu türünün en eski kaynaklarının da
yayarlar
ortalığ Anadolu'da bulunduğu ortaya
a. İhtiyarın tekmil düzenlerini çıkmaktadır. Masalın ayrıca simgesel bir
anlatayım anlamı da vardı: Sevgi ile ruh
şimdi sana: birbirlerinden ayrılmaz, ama bu birlik
En önce fokları sayacak o, sonra ancak birçok engelleri yenmek, birçok
ayıracak onları beşer beşer, düşman güçleri alt etmekle gerçekleşir.
uzanacak aralarına sürüdeki çoban Apuleius bu neoplatoncu görüşleri çok
gibi. Görür görmez siz onun uykuya renkli ve dokunaklı bir öyküde dile
daldığını, ossaatsaldırın var
gücünüzle, ne yaparsa yapsın getirmiştir.
koyuvermeyin, tutun Çok uzun olduğu için buraya
sımsıkı. alamayacağımız Eros'la Psykhe
Her kıltğa girecek, her biçimi masalının bir anlatımı "Mavi Anadolu"
alacak, benzeyecek yerde kitabımızda bulunur (Bilgi Yayınevi,
sürünen tekmil 1969, s. 135 vd.). Masal şöyle
hayvanlara, özetlenebilir: Psykhe Miletos kralının
su olup akacak, ateş olup yakacak,
bırakmayın sakın, tutun daha sıkı. Ne kızıdır, üç kız kardeşin üçüncüsü ve en
zaman dile gelip başlarsa konuşmaya, güzelidir, ama güzelliği yüzünden
zoru bırakın, çözün bağlarını, sor ona, Aphrodite'nin hışmına uğramıştır:
yiğidim, başına bu dertleri ören Tanrıça onun tek başına bir dağa
kim, bırakılmasını, kendisine koca olacak
sor nasıl döneceğini balıklı denizde. ejdere varmasını buyurur. Oğlu
Eros'tan da bu dileğini yerine
Menelaos ve arkadaşları bu getirmesini ister. Ama Eros Psykhe'yi
denizkızının getirdiği dört fok derisinin görür görmez ona vurulur, kızı bir
altına yatarlar, yeni yüzülmüş bu deriler saraya yerleştirip geceleri gizlice yanına
öyle pis kokar ki neredeyse bayılacak gelir. Sevgilisine görünmez, kendisini
olurlar, ama dayanırlar ve Proteus görmek için herhangi bir girişimde
foklarının arasına yatıp uykuya bulunmamasını da öğütler. Ama Psykhe
dalacakken onu yakalarlar, Proteus dayanamaz, bir gece Eros kanatlarını
aslan, ejderha, pars, domuz kılığına yaymış, uyurken yağ kandilini yakar ve
girer, fayda vermeyince, su olur, ağaç yanına varıp ona bakar. Sevgi tanrı
olur, ama sonunda sırlarını açar ve olduğunu görünce elleri titrer ve bir
Menelaos'a yolu gösterir. damla kızgın yağ Eros'un omzuna
damlar. Tanrı uyanır uyanmaz sevgilisini
Bu masal tragedya yazarı Euripides ve
bırakıp gider. Uzun bir süre
Latin Şairi Vergilius tarafından da
birbirlerinden ayrı eriyip dururlar.
işlenmiştir.
Sonunda Aphrodite ikisine de acır,
Psamathe. (1) Adı kum anlamına gelen Psykhe'nin bir sürü olmayacak işler
Psamathe Nereus kızlarından biridir. yapmasını buyurur. Cinler, periler kıza
Kendisine vurulan Aiakos'la sevişmek yardım ederler ve sonunda Psykhe
istemez, bir fok balığı kılığına girer, Eros'a, yani can sevgiye kavuşur.
ama Aiakos gene de ona yanaşıp
Phokos'a gebe bırakır (Aiakos, Pterelaos. Perseus soyundan gelme
Phokos). Phokos üvey kardeşleri Peleus Ta-phos kralı. Mykene tahtını elde
ve Telamon tarafından öldürülünce etmek için Elektryon'a karşı sefere
Psamathe Peleus'un sürülerine korkunç çıkar. Kendi oğulla-rıyla Elektryon'un
bir kurt saldırtır (Peleus). oğullan savaşta birbirlerini öldürürler.
Elektryon'un kızı Alkmene amca oğlu
(2) Linos'un anası, Apollon'un sevgilisi
Amphitryon'a varmak için Pterelaos'u
(Li-nosj.
öldürmesini şart koşunca Amphitryon
Ta-phos adasına karşı sefere çıkar.
Psykhe. Ruh anlamına gelen Psykhe
Ölümsüzlüğü bir kıla bağlı olan
Latin yazarı Apuleius'un "Dönüşümler"
Pterelaos'u Amphtryon'un nasıl
adlı eserinde anlattığı "Eros'la Psykhe"
Komaitho'nun yardımıyla öldürdüğü
masalının kahramanıdır. Bir Miletos
Amphitryon maddesinde anlatılmıştır.
efsanesine dayanan

2fı«
Pygmalion. Yalnız Ovidius'un anlattığı adını aldığı, bir de çocukları Paphos'un
Pygmalion'la Galateia öyküsü çağımızda bir şehre isim babası olduğu biliniyor".
Ber-nard Shaw'un tiyatro oyunuyla ün
kazandı- Pygme'ler. Cüce denebilecek kadar
---an burada E. Hamilton'un (Ülkü kısa boylu olan Pygmeler soyunun adı
Tamer İlyada'da geçer. Bunların Mısır'ın
çevriisi) anlatımıyla verilmektedir: güneyinde ya da Hindistan'da
"Kyproslu bir heykelci olan Pygmalion, yaşadıkları sanılırdı. Pygmelerin leylek
kadınlardan nefret ederdi. Ant ya da turna kuşlarına karşı savaşı masal
içmişti: ömrü boyunca evlenmeyecekti. konusu olmuştur. Nedeni de şöyle
Sanat yetiyordu kendisine. anlatılır: Oinoie adlı çok güzel bir Pygme
Günlerden birinde bir kadın heykeli kızı tanrıçalardan Hera'yı hiç
yapma -va karar verdi. Artık bilinçaltının saymazmış. Günün birinde evlenmiş ve
itmesiyle mi yerdi bu kararı, yoksa bir çocuk doğurmuş. Çocuğun doğduğu
insanlara kusursuz bir kadının nasıl gün Pygmeler kadına ve kocasına
olması gerektiğini mi göstermek lltedi, armağanlar getirirken Hera Oinoie'yi
orası bilinmiyor. Uğraştı, didindi, o birdenbire kaçırmış ve bir leylek haline
zamana kadar yapılmış en güzel kadın getirmiş. Kadın da oğlunu geri almak için
heykelini yaptı. Yaptıgıyla yetinmedi, Pygmelere saldırır dururmuş. Leylek
kerelerce düzeltti heykelini, usta sürüleri bu yüzden Pygmelerin
parmaklarıyla yeniden, yeniden başdüşmanı olmuş. Homeros dil lere
biçimlendirdi. Sonunda da o fildişi ı destan olmuş bu benzetmede
ı.ırçasına tutuluverdi. Hani insan da o Troyalıları Pygmelere saldıran
heykeli ilk .görüşte canlı bir kadın turnalarla kıyaslar (İl. III, 2 vd.):
sanırdı; hem öyle bir kadın ki, güzellikte
eşi, benzeri yok... Troy alılar yürüdüler kuşlar gibi,
Bir süre, çocuklar oyuncaklanyla nasıl çığhk
oy-ı iarlarsa, Pygmalion da heykeliyle Çiğhğa,
öyle oynadı. Ona çeşit çeşit elbiseler turnalar göklere yükselir de hani,
giydirdi, küçük kuşlar, pırıl pırıl çiçekler
kasırgadan, sağanak sağanak
yağmurdan
armağan etti. Gece olunca yatağına kaçı
yatırdı onu, öptü, kokladı. Düşlerinde p Okeanos akıntılarına doğru bağıra
hep onun canlandığını gördü. Ama çağıra
sonunda cansız bir şeyi sevdiğini, o acı uçarlarsa nasıl,
gerçeği anlayıverdi. Pygme cücelerine korkunç bir savaş,
Aşk tanrıçası bütün bunları görüyor, bu ölüm, yokluk getirerek
yepyeni aşk çeşidiyle yakından savaş vakti...
ilgileniyordu. Mutsuz delikanlıya yardım
Pyladcs. Phokis kralı Strophios'un
etmeye karar verdi.
oğlu Pylades Orestes'in en yakın ve
Venüs bayramı gelmişti. Halk, aşk sadık arkadaşıdır. Birlikte
tanrıçası için kurbanlar kesiyor, her büyümüşlerdir, Pylades Ores-tes'e
yerde şenlikler yapılıyor, şölenler babasının öcünü almakta yardım eder.
veriliyor, sevgililer Venus'a Tauris'e yolculuğuna da katılır
yakalıyorlardı. Pygmalion da aşk (Oresres).
tanrıçasının tapmağına giderek yakardı
ona; karşısına, yaptığı heykele benzeyen Pyramus ile Thisbe. Bu aşk
bir kız çıkarmasını diledi. Sonra evine öyküsünü
dönüp fildişi sevgilisinin karşısına geçti. Ovidıus'a uyarak E. Hamilton (Ülkü
Uzun uzun baktı heykele, eğilip o cansız Tamer çevirisi) iyi anlatmış, olduğu gibi
dudaklarından öptü onu. alıyoruz:
Ansızın irkilerek geri çekildi Pygmalion. "Bir zamanlar kara dut ağacının
Öptüğü dudaklar her zamanki gibi yemişleri kar gibi beyazdı. O dutlar
soğuk değildi, ılıktı. Bir daha öptü; o ılık nasıl oldu da ansızın renk değiştirdi,
dudakların gittikçe ısındığını, bilir misiniz? Garip, garip olduğu kadar
yumuşadığını duydu. Büyük bir sevinçle da üzücü bir öyküdür bu, gencecik İM
sarıldı heykele; Venüs, bu büyük aşkı sevgilinin ölümünü anlatır:
karşılıksız bırakmamış, sevgilisini
Doğu ülkelerinin en güzel kızı Thisbe
canlandırmıştı.
ile en yakışıklı delikanlısı Pyramus,
Öyküsünün bundan sonrası Semiramis'in ülkesi Babylon'da
anlatılmamış; yalnız sevgililerin yaşarlardı; evleri birbirine öylesine
evlendiği, heykelin (ialalela yakındı ki, birinin duvarı aynı zamanda
ötekinin de duvarıydı. Komşulukları
Umanla aşka çevrildi. Evlenmek
İstediler, an
neleri, babaları bırakmadı. Ama aşk Aslandan korkup kaçan Thisbe,
yasak tanır mı hiç? Alevi ne kadar sevgilisini bekletmemek için mezar
örtülse ateşi o kadar yakıcı olur. başına döndü. Be-, yaz dut ağacını aradı
Tutuşan yürekler soğur mu bir daha? bulamadı; bir kara dut ağacı vardı
Pyramus'la Thisbe'nin evlerini ayıran orada. Önce yanıldığını sandı, ama
duvarda ufacık bir delik vardı; iki sevgili gözleri yerde yatan Pyramus'a ilişince
geceleri o delikten konuşabiliyorlardı. bir anda neler olduğunu anladı.
Karanlıkta dudaklarını deliğe dayıyor, Sevgilisinin kollarına attı kendini, uzun
bir yandan öteki yana öpücükler uzun dudaklanndan öptü. 'Ben geldim,
gönderiyorlardı. Sabaha kadar, şafak Pyramus' diye bağırdı, 'ben geldim, bak,
yıldızları söndürüp de günün ilk ışıkları ben, Thisbe'. Pyramus bin güçlükle
çimenlerdeki çiyi kurutuncaya kadar, gözlerini açıp son bir kere baktı
birbirlerine aşklarını fısıldıyorlardı. Thisbe'ye... Sonra ölüm geldi,
Sonunda artık bu duruma dayanamaz gözkapaklan-' m kapadı.
oldular, bir gece kaçmaya karar Thisbe kılıcı aldı eline; 'Benim için
verdiler. Ni; nos'un mezarı yanındaki öldürdün kendini' dedi, 'ama ben de
bir dut ağacının altında buluşacaklardı. cesurum, benim de içim aşkla dolu.
O gün içleri içlerine sığmadı; güneş Ancak ölüm ayırabilirdi bizi; oysa şimdi
batıp da karanlık çökünce Thisbe evden o birleştirecek'. Üstünde daha
sıvıştı, mezara geldi. Pyramus oralarda Pyramus'un kanı kurumamış olan kılıçla
yoktu. Genç kız, sevgilisini beklerken kendi kendini vurdu.
ansızın bir kükreme duydu. Arkasına Anneleriyle babaları da, tanrılar da
bakınca ay ışığında bir dişi aslanın acıdılar iki sevgiliye. Anneleriyle
durduğunu gördü. Karnını yeni babaları, ölülerini yakıp küllerini bir
doyurmuştu aslan, ağzı kanlıydı, besbelli kaba koydular. Tanrılar da, onlasın
mezarın yanındaki kaynaktan su içmeye anısını sürdürmek için, bütün ülkelerde
geliyordu, öyle korktu ki Thisbe, hemen kara dut ağaçları yetiştirdiler".
kaçtı; ama kaçarken de sırtındaki
örtüyü düşürdü. Pyriphlegeton. Bkz. Phlegeton.
Aslan geldi, örtüyü parçaladı, sonra
Pyrrha. Epimetheus'la Pandora'nın
dönüp ormana gitti.
kızı, Deukalion'un karısı (Deukalion).
Bir süre sonra Pyramus göründü. Ne
o? Yerde Thisbe'nin örtüsü vardı, Pyrrhos. Bkz. Neoptolemos.
üstelik kan içindeydi. Bir kuşku kapladı
delikanlının yüreğini, ama Pyramus Pytho. Apollon tapınağının kurulduğu
aslanın yerdeki ayak izlerini görünce bu Del-phoi'nin eski adı. Pytho şairlerce
kuşku büyük bir üzüntüye, anlatılmaz "kayalık" ve "taşlı" olarak anılır. Bu ad
bir yasa döndü. Hep kendinin tapınak ve koruluğa yılan Python'un
yüzündendi, daha önce gelip Thisbe'sini adından gelmedir.
tehlikelere karşı koruyamamıştı.
Örtüyü aldı eline; 'Seni ben öldürdüm' Python. Tanrı Apollon'un Parnassos
dedi. Kılıcını çekti sonra, dut ağacının etegin-deki bir su başında bulup
yanına gitti, 'Sen de benim kanımı öldürdüğü yılan. Bütün ejderler gibi
içeceksin şimdi' dedi. Kılıcı bütün Python da Toprak Ana' dan dogmadır.
gücüyle göğsüne sapladı. Fışkıran Delphoi yöresinde bulunan kehanet
kanlar ağaçtaki dutları kızıla boyadı. merkezinin bekçisiydi. Apollon Del-
phoi'ye kendi kehanetini
yerleştirmeden bu canavarı öldürmek
zorunda kaldı (Apollon).

260
yardımıyla Girit'in Lyktos mağarasına
R saklanır, orada doğurur. Sonra da
koca bir taşı bezlere sarıp Kronos'a
verir; tanrı bunun bir taş olduğunu
Rea Silvia. Ilia olarak da anılan Rea anlamadan midesine indirir (Kronos).
Silvia, Roma şehrinin kurucuları Romulus Zeus'un Girit mağarasında nasıl
ve Remus ikizlerinin anasıdır. Aeneas'ın büyüyüp Kronos'u ve onun soyundan
soyundan olan Rea'yı amcası Amulius olan Titanları alt ettiği Zeus ve
çocuk doğurmasını önlemek için Vesta Titanlar başlıkları altında incelenmiştir.
rahibesi yapmıştı, ama tanrı Mars ona Rheia'nın Daktyller efsanesinde adı
yaklaşmış ve ünlü ikizlere gebe geçer, doğurmak için iki eliyle toprağa
bırakmıştı. Rea'nın ikiz doğurması, yaslanmış da parmak izlerinden
Amulius. tarafından Tiber'e atılması, Daktylos, yani parmak adlı cinler
Tiber tanrısının karısı oluşu ve ikizlerin türemiş. Rheia'nın Ana Tanrıça'nm bir
Roma'yı kurmaları hakkında Numitor, tıpkısı, ya da başka adla anılan bir
Romulus maddelerine bakınız. benzeri olduğu hakkında Kybele
Remus. Romulus'un ikiz kardeşi. maddesine bakınız.
Serüven ve ölümü hakkında Romulus Rhodope. Bir Efes efsanesinin
maddesine bakınız. kahramanıdır: Rhodope kendini tanrıça
Artemis'e adamış ve ömrü boyu kız
Rhadamanthys. Zeus'la Europe'nin üç
kalacağına yemin etmişti. Ne var ki
oğullarından biri (Tab. 11). Zeus'la
günün birinde dağda kendisi gibi afif bir
serüveni bittikten sonra Europe Girit
delikanlıya rastlar. İkisi birden av
kralının karısı olur. Üvey babaları
lanırken temizliklerine içerleyen
ölünce Europe'nin oğullarından Minos
tahta çıkar, Rhadamanthys de Girit'e Aphrodilo onları birbirlerine âşık
yasalar verir. Bölgesel töreleri bir eder. Dayanamaz, dağda sevişirler.
hukuk düzeni içine sokup kaleme aldığı Artemis, yeminini bozduğu için
bile söylenir. Bu yararlığından dolayıdır Rhodope'yi bir pınar haline
ki, Zeus ona Aiakos ve Minos'la birlikte dönüştürür, Rhodope'nin kızlığını
yeraltı yargıçlığını vermiştir (Minos). yitirdiği mağarad.ı akan bu su kız
kalmaya ahdetmiş Efesli genç kızlar için
Rhakios. Mopsos efsanesinde adı bir deneme aracı olmuştu: Kızlar
geçen kişi (Manto, Mopsos). yeminlerini boyunlarına bağladıkları bir
tablet üstüne yazar, bu suya girerlerdi,
Rheia (veya Rhea). Uranos'la derin olmayan su kızlar yeminlerini
Gaia'dan dogma Rheia, anası Gaia'nın tutmadılarsa boyun-larındaki tableti
birinci tanrı kuşağında yaşadığı örtecek kadar yükselirdi.
serüvenin bir tıpkısını ikinci kuşakta
yaşar (Tab. 2, 4, 5). Kardeşi Kro- Roma. Roma şehrinin kurucu kahramanı
nos'a eş olur ve onunla üçüncü tanrı üstüne kaynaklar birbirini tutmaz.
kuşağı olan Olymposluları üretir. Ne Birine göre Odysseus Kirke ile yaşadığı
var ki Rheia çocuk doğurdukça Kronos sırada ondan birkaç çocuğu olmuş,
onları yutar, bunun nedenini şöyle bunların biri de Roma şehrine adını
anlatır Hesiodos (Theog. 462 vd.): veren Romos'muş. Daha güvenilir bir
kaynak kurucu olarak Roma adlı bir kız
Korkuyordu Uranos 'un mağrur gösterir. Aeneas'la Odysseus bir
torunlarından biri arada Latium kıyılarına vardıklarında
ölümsüzler arasında kral olacak yanlarında getirdikleri Troyalı esirler
diye. Gaia ve Uranos bildirmişti ki arasında Roma adlı biri varmış.
ona ne kadar güçlüler güçlüsü de
olsa kendi oğluna yenilmekti Denizlerde sürüklenmekten bıkmış,
kaderi. usanmış olan bu kız öbür esirleri
gemileri ateşe vermeye kandırmış,
"Rheia bu duruma çok üzülür ve Zeus'u böylece yolculuk sona ermiş ve
dünyaya getirmeden önce Uranos'la göçmenler de Palatinus tepesinin
Gaia'nın eteğine yerleşerek ilk Roma şehrinin
temellerini atmışlar. Bundan dolayı da
Roma hem şehrin adı olmuş, hem de
bir tanrıça gl bi saygı görmüş. Bu
efsanenin politik neden lerle kurulduğu
besbelli.
Romulus. Romalılar şehirlerinin kuruluş gülerek çizginin üstünden atlar.
efsanesini masal değil de bir gerçekmiş Romulus d.ı onu öldürür.
gibi göstermeye ve geliştirmeye, Böylece tek başına yönetmen kalınca
impartoriuk ve emperyalizm üstüne Romulus kurduğu şehri doldurmaya
kurulu devletlerine bir arka plan, çok bakar. Ca-pitolium tepesinde bir sığınak
eskilere kadar uzanan bir tarih kurar.- Yörede' bulunan bütün suçlular,
yaratmak amacıyla çok önem verirlerdi. hırsızlar, katiller, eşkıyalar orada
Bunun içindir ki Romulus-Remus sığınmak fırsatını bulur. Romu lus da
efsanesinde birçok gerçekler bunlara kral olur. Ama aralarında kadın
efsaneleştirilmiş, yerine göre efsaneler pek azdır. Romulus bir çare düşünür: Biı
de gerçekmiş gibi gösterilmektedir. Bu bayram şenliğine komşu Şahinleri
karışım içinde gerçeği masaldan çağırır, bunlar silahsızken kızlarına
ayırmaya uğraşmadan olguları kısaca saldırıp onları kaçırırlar. Sabinler
özetlemekten başka çare yoktur. silahlarıyla bir daha çarpışmaya gelince,
Efsane Alba kralı Numitor'la kardeşi Sabin kadınları babaları ve kardeşleriyle
Amuli-us arasındaki taht kavgasıyla kocaları arasına girerek dövüşmelerini
başlar: Amulus kral olmaya hak önlerler. Bu arada Tarpeia adı altında
kazanmış Numitor'u hapse atar anlatılacak bir ihanet olayı olur.
(Numitor), dölsüz kalsın diye de kızı Rea Romulus yenmiş, şehrinin temelini
Silvia'yı Vestal, yani Vesta rahibesi kurmuştur. Romulus tanrı Jüpiter'e
yapar (Rea Siluia). Rea gece uykusunda, adak adar, şefaatini diler. Öyle olur:
ya da çeşmeye su almaya gittiğinde Romalılarla Sabinler bir konfederasyon
tanrı Mars'ın saldırısına uğrar, gebe kurarlar, Romulus'la Tatius birlikte
kalır. Amcası Amulius onu da bir kuleye hüküm sürerler, ama sonunda Tatius
kapatıp doğurduğu ikiz çocukları bir haince öldürülür. Romulus'un ölümü
sepetin içinde Tiber nehrine attırır. hakkında söylentiler çeşitlidir: Bir
Suları kabarık olan ırmak birden alçalır kaynağa göre Roma şehrini İ. Ö. 754'te
ve bebekleri sıg bir yerde bırakır.
kurduktan sonra 33 yıl hüküm sürmüş,
Oraya bir dişi kurt gelir, yavrularını
sonra da Mars alanında ordusunu teftiş
yitirmiştir, İM çocuğu emzirmekten zevk
ederken birden gökler boşanmış,
duyar. Sonra da Faustulus adlı bir çoban
şimşekler çakmış ve kasırga geçtikten
yetişir, çocukları alıp karısı Ac-ca
sonra bakmışlar ki kral ortada yok.
Larentia'ya götürür (Faustulus, Acca
Romalılardan biri Romulus'u düşünde
La-rentia). Çocuklar büyür, güçlenirler.
gördüğünü, kralın tanrı olup göklere
Günün birinde Remus Aventinus
uçtuğunu, Quirinus adını aldığını
tepesinde kral Amulius'un sürülerini
bekleyen çobanlara saldırır. Çobanlar bildirmiş Romalılara. Bundan böyle de
Remus'u tutuklayıp kralın önüne Romalılar Romulus'a Gjuirinus diye
çıkarırlar, kral onu sorguya çeker. Bu tapınmışlar ve Quirialis tepesinde büyük
olay sırasında orada bulunmayan bir tapınağını kurmuşlar. Başka bir
Romulus Faustulus'un yanına dönünce, kaynağa göre Romulus'un ölümü hiç de
çobandan nasıl bulunduğunu öğrenir ve öyle parlak olmamış, zorbalığından
hemen Amulius'un sarayına koşar. bıkmış olan senatörler kasırgayı fırsat
Başlarında bulunduğu gençlerle sarayı bilerek kralı öldürmüşler ve Qui-rinus ve
ele geçirirler, Amulius'u devirip yerine düş masalını da halkı kandırmak için
Numitor'u koyarlar. Sonra da ikizler uydurmuşlar.
gidip kendileri bir şehir kurmak üzere Rutuller. Latium'un yerlisi sayılan bir
Al-ba'dan ayrılırlar. Şehrin nerede boy. Aeneas İtalya'ya ayak bastığında
kurulacağı konusunda aralarında bir Rutuller, önderleri Turnus'un
tartışma çıkar, fallara başvururlar, komutanlığında ona karşı koymuşlar,
kuşların uçuşundan bir anlam çıkarmaya göçmen Troyalılann Latium'a
karar verirler: Remus Aventinus yerleşmesini önlemeye çalışmışlar
tepesine çıkar, orada altı akbaba görür, (Aeneas, Tumus).
Romulus ise Palatinus tepesinde on İM
akbaba görür; o kazanmıştır, şehrin Rüzgârlar. Efsanede dört büyük
yerini saptamak ona düşer. Ama Remus rüzgârın adı geçer, bunlar Notos
küskündür, Romulus seçtiği yerde (Lodos), Boreas (Poyraz), Zephyros ve
sapanla bir sınır çizip de bu sınırı aşacak Euros'tur. Görüldüğü gibi Notos ve
kimsenin öldürüleceğini söyleyince Boreas rüzgârları adlarını biraz

262
değişiklikle bizim poyraz ve lodosa Euros'la Notos ve uluyan
vermişlerdir. Ne var ki bunların Zephyur., ve koca dalgalarla açık
doğrultusunda 45 derecelik bir kayma gökten kopan
Borea
olmuş, Notos'a bugün kıble Koreas'a yıldız s, estiler dört bir yandan boğuşa
denilmiştir. Zephyros batı rüzgârı, yani boğuşa.
bizim karayel'dir. Euros ise do-doğu
rüzgârı yani keşişleme. Bu rüzgârlar Yunan Hom., Odysseia, X, 19 vd.: Aiolos
şiirinde, özellikle Odysseia'da çok önemli Odysse-us'a bütün rüzgârlann kapalı
bir rol oynar. Özgün ve renkli kişilikleri olduğu bir tulum verir:
vardır Bunu açıklamak için aşağıda biri Yüzdü dokuz yaşında bir sığırın
Hesio-dos, öbür ikisi Homeros'tan üç şiir derisini, bir
parçası veriyoruz: tulum
Hesiodos, Theog, 378: yaptı, bağladı tulumun içine azgın
Şafaktanrıça Astraios'la birleşip yellerin
coşkun yürekli rüzgârları doğurdu, yollarını
gökleri arıtan Zephyros 'u, , çünkü Kronos oğlu yellerin yöneticisi
azgın esişli Boreas 'ı ve Notos 'u. yapmıştı onu,
dilediği yeli durdurur, dilediği yeli
Homeros, Odysseia, V, 291: Poseidon salardı. Parlayan gümüş bir sicimle
Yüzü Yanıklardan dönerken bağladı bu
Odysseus'un Phai-,ık toprağına tulumu
yaklaştığını görür, başına bir bela salar: koca karınlı geminin dibine, sımsıkı, en
ufak bir yel bile dışarı sızamazdı.
... Yığdı bulutları üst üste Sonra saldı ardımızdan bir Zephyros
biranda allak bullak etti denizi, yeli, ama varamadık o ara çılgınlığı
üçlü yabasını tutuyordu elinde, yüzünden
salıverdi çeşitli yellerin kasırgalarını adamlarının
tekmil, , ve perişan olduk, ölecektik
toprağı, denizi kapladı bulutlarla, neredeyse.
karanlık boşandı göklerden.
Çözdüler tulumu, fırladı dışarı tekmil
rüzgarlar.
kopan fırtına sürdü bizi açık
denize, çok uzaklara sürdü baba
toprağından.
Sabazîos. Sabazios çok eski Phrygialı "Bardakçı" diye anılan bir tatlı su
bir tanrıdır. Sonraları Yunan kaynağı vardır. İçecekleri suyun az
dünyasınca da benimsenmiş ve coşkulu kireçli olmasına önem veren
kültü Dionysos'unkine benzediği için Bodrum'lular sularını ya denizden
Dionysos'la bir tutulmuştur. Efsaneye kayıkla, ya karadan eşekle bu Bardakçı
göre Zeus bir yılan biçimine girmiş, kaynağından getirirler. Su, kıyının İM
Persephone'ye yaklaşmış ve Sabazios'u adım ötesindeki bir kayadan denize
öyle üretmiştir. Yılan bu tanrının akar. Bardakçı iki, üç yüz metre
mysterlerinde önemli bir rol oynar, genişliğinde bir kumsaldır, karadan yana
tanrının kendisi de yılan biçimine kayalı, uçurumlu bir dağ amfi-teatrıyla
girermiş, o biçimde Asyalı bir nympha çevrilidir.
ile birleşerek döller üretmiş. Sabazios Bardakçı'da gökten düşme bir cennet
insanlara öküzlerini evcilleştirmek ve parçası gibi küçücük, berrak bir göl
sabana koşmak fikrini vermiş, bazı varmış. Mersin ve yabani sakız ağaçları
imgelerinde başının öküz boynuzlarıyla bu göle yeşil bir çelenk olurlarmış. Bu
gösterilmesi de ondanmış. Yunan güzel gölde Salmakis adlı bir su perisi
pantheon'una sonradan girme olduğu yaşarmış, Salmakis, tanrıça Artemis'in
için efsanelerde adı pek geçmez. buyruğunda bir dag ya da orman perisi
Mysterleri üstüne de bilgilerimiz azdır olmadığından, avcılık etmez, yani zavallı
(Dionysos). hayvancıkları öldürmezdi; onun için de
Sagaritis. Ovidius'un anlatımına göre elinde ok ve yay taşımazdı. İşi gücü
Saga-ritis Attis efsanesinde rol oynayan gölün yemyeşil sularında çırpınıp
bir ağaç perisidir. Attis, tanrıça yıkanmak, çırılçıplak cümbüş etmekti.
Kybele'ye afif kalacağına söz verdiği Uzun saçlarını göl kıyısında biten mersin
halde bu nympha ile birleşir, Kybele de ağacından yaptığı taraklarla tarardı.
öfkesinden Sagaritis'in içinde yaşadığı Saçlarını tararken küçücük gölden
ağacı keser, böylece nympha'nın yaşam başka aynası yoktu. Salmakis bu aynaya
özünü kuaıtur, Attis'i de çıldırtır baktıkça kendi güzelliğine şaşakalır,
(Kybele). gülüşünü güneşli yamaçlarda çmlatırdı.
Hep göle dalar, yıkanır çıkar, kendi
Salmakis. Nice nice efsaneler vardı ki, kendine türkü söyleyerek, yamaçtaki
kaynaklarının Anadolu'da bulunduğunu dag çiçeklerini toplar, saçına takar,
kimse bilmez. Bu masallara sahne olan boynuna ve kollarına dolardı. Suya
yerler efsane kitaplarında bütün renk ve daldığı zaman su olur, akar, takındığı
çizgi özellikleriyle anlatılmıştır, masalı çiçeklerle dağda gezerken dag
okurken onları gözümüzle görür gibi yamacının canı olur, akaçlara karışır,
oluruz. Ama hayal gözüyle gördüğümüz türküsü de salman dalların yaprak
bu manzaraları gerçek dünyamızda fısıltısı haline gelirdi.
aramaya pek koyulmayız. Oysa, masal,
Bir gün Salmakis göl kıyısında çiçek
içinde doğduğu dekora ne kadar
toplarken güzel bir delikanlı görmüş.
bağlıysa, dekor da kaynak olduğu
Delikanlının adı Hermaphroditos'tu.
masalın anılması, anlatılmasıyla canlanır
Bardakçı düzlüğünün bir yanında tanrı
ve asıl kişiliğini ondan alır.
Hermes'in tapınağı, öte yanında bir
Salmakis efsanesi için de bu böyledir.
Aphrodite tapınağı varmış. İki tanrı
İlkçağdan bu yana birçok sanatçının sevişmişler, Aphrodite gebe kalmış ve
şiirine, resmine, heykeline konu olan bu nur topu gibi bir oğlan doğurmuş.
masalı bugünkü çerçevesine Babasının ve anasının adlarını
yerleştirdiniz mi, masal gerçeğin verdiği birleştirerek Hermaphrodi-tos adını
anlamla derinlik kazanır, masala sahne takmışlar ona. On beş yaşına varınca
olan yer de zamanın akışı içinde sanki genç yerinde duramamış, başını alıp
duralar, ölümsüzlesin yeryüzünü gezmeye, görmeye çıkmış.
Bodrum'un hemen yanında, deniz Yolu Salmakis gölünün önüne düşmüş.
kıyısında, bir zamanlar "Salmakis"
Körpe delikanlıyı görünce Salmakis'in
denilen, bugün gönlü sevgiyle harlamış. Saçını başını
şöyle bir düzeltmiş, güzelliğiyle
delikanlının gönlünü büyülemeyi
tanrılardan yalvarıp, Hermaphro-
ditos'un yanına varmış ve: "Sen bir
tanrı mısın, değil misin? Tanrıysan,
sevgi tanrısı
264
Eros'un kendisinin herhalde" demiş, cilalı taşlarla çevrili berrak, tabii
"ne mutlu seni doğuran anaya, seni havuzlar vardır. Taşlar bu havuzları
emziren süt-nineye! Kız kardeşlerin de kemerler ve köprü cüklerle aşarlar;
seni görmekle sevinirler. Annen, taşların altından denize girer ve irili
sütninen, kardeşlerin mutlu, ama gelin ufaklı beş, altı havuzu dolaşırlar.
olarak sana varan kız onlardan yüz kere, Salmakis gölü bu havuzlar olsa gerek.
bin kere daha mutlu. Nice zevkler Bu efsane nasıl doğdu, neden doğdu?
tadacaktır o! Bugüne değin diye soracak olursak, ilkçağ masalcıları
evlenmedinse, gel bir- Salmakis gölünün suyunda gevşetici,
----ize varalım; yok, bir gelinle gerdeğe erkeklik gücünü azaltıcı bir özellik vardı
gir- da ondan diye karşılık verirler. Belki
dinse, yine de sevişelim şuracıkta, yalan, belki gerçek, bilemiyoruz.
duyacağımız zevk hırsızlama bir zevk Masalda gerçek aranmaz ki, şiirinin
olsun". tadına vanlır yalnız.
Salmakis böyle demiş. Ama çocukluk
çağından yeni çıkmış olan Salmoneus. Deukalion'la Pyrrha'nın
Hermaphroditos çekingen, sıkılgan bir soyundan Aiolos'la Enarete'nin oğlu
gençti. O ana kadar böyle şeyleri hiç (Tab. 20, 22). Gençliği Tesalya'da
aklından geçirmemişti. Yanakları utançla geçen Salmoneus güneybatı
kızardı. "Git oradan!" diye öte dürttü Yunanistan'da Elis'e yerleşmiş ve
peri kızını. Salmakis, içi acıyla Salmone diye bir şehir kurmuş. İlk karısı
burkularak, bir çalının ardına çekilip Alkl dike'den Tyro adlı bir kızı olmuş,
gizlendi. Kendini ıssız yerde yapayalnız karısı ölünce de Sidero ile evlenmiş.
bilen genç önce ayağını suda çalkaladı, Sidero üvey kızı Tyro'ya eziyet etmiş
sonra soyundu, çırılçıplak göle daldı. (Tyro).
Dibi görünen serin suda bir fildişi Salmoneus kendini beğenmiş, haddini
heykel gibi yüzüyordu. Peri kızının bil mez bir adammış. Zeus'la boy
gözleri arzu ateşiyle yanıp çaktı. "Artık ölçüşmeye-kalkmış, tanrı gibi gök
benimsin!" diye bir sevinç çığlığı saldı ve gürletecegim diye tunçla döşediği bir
kınından sıyrılan bir kılıç gibi çıplak ve yol açmış, üstünden demir tekerlekli bir
parlak gövdesiyle göle atladı. araba geçirmiş, araba ağır zincirler
Hermaphroditos'u elleri, kolları, sürüklüyormuş arkasından. Böylece gü
bacaklarıyla sarmiş, acıtırcasına rültü patırtıyla giderken bir yandan da
kavramıştı. Dudaklarını dudaklarına şimşek niyetine yanan çeraglar
kenetlemişti. Nasıl yılan, pençeline salıyormuş sağa, sola. Zeus bu
düştüğü kartala büklüm büklüm ölçüsüzlüğe içerlemiş, gökten yağdırdığı
dolanırdı, nasıl denizin dibinde ahtapot, yıldırımla hem Salmoneus ve arabasını,
dokunaçla-rıyla tuttuğu balığı fini fini hem de Salmone kentini yakıp yok etmiş.
kavrarsa, Salmakis de delikanlıyı öyle
sarıp bağrına basıyor, döne döne suyun Sangarios. Sangarios, Sakarya
dibine çekiyordu. ırmağının Yunanca adıdır. Bütün
ırmaklar gibi o da Okeanos'la Tethys'in
Hermaphroditos kurtulayım die
oğlu sayılır. Troya kraliçesi Hekabe
çırpınır-ken, peri kızı, tanrılara
onun kızıymış derlerdi. Sanga-rios'un
seslenmiş, "Size yalvarırım, ikimizi
adı birçok efsanelere karışmıştır, en
birbirimize kavuşturun!" diye yakarmış.
ünlü ve önemlisi tanrıça Kybete ile ilgili
Tanrılar dileğini yerine getirmişler:
kızı Nana ve Agdistis efsanesidir.
Kızla erkeğin İM gövdesini bir tek
gövdede birleştirmişler, öyle ki, o gövde Sarpedon. (1) Bellerophontes'in kızı
ne erkek, ne dişi, aynı zamanda hem Lao-dameia'nın koynuna tanrı Zeus
erkek, hem dişi olmuş. Batıda "hünsa" girer, bu biı leşmeden de Sarpedon
anlamına gelen "her-mafrodit" sözü doğar (Tab. 25). Sarpedon llyada'da
işte bu efsaneden gelir. Troya savaş ortaklarının en ünlüsü, en
Bugün Bardakçı'da Kaplankaya insanıdır, onun dramı I lek
denilen yüksek bir tepe vardır. Hermes tor'unkinden aşağı kalmaz. Bu Zeus oğlu
ve Aphrodi-le'nin tapınakları olsa olsa bu, bir çıkar gütmeden, sırf Anadolu
bu tepenin üzerinde olabilirdi. Tepenin topraklarını saldırıya karşı korumak için
denize inen yamacında dikilitaşlara, gelmiştir ta uzak Iykia'dan, tanrı
anıtlara, dolmenlere benzeyen dev Apollon'un yönettiği ışık ol
kayalar yükselir. Bu dik dorukların
arasında yer yer yeşil kadife gibi çimen
parçaları göverir. Denize varınca, kimi
kumsalla, kimi
kesinden. Sarpedon'un gücü hiç neden etlerle, dopdolu taslarla
gevşemez, Troyalıların yıldıgt olur da ağırlarlar, neden bakarlar bize
Lykialı yiğitlerin yüreği tam bir bilinç ve tanrtymışız gibi, ulu Ksanthos
kıyılarında neden geniş
yurtseverlik aşkıyla çarpar llyada
topraklarımız
destanı boyunca. Hektor'a bile çıkışıp var, \ hem bağ olmaya, hem buğday
yol gösterdiği görülür büyük olmaya
Sarpedon'un (İl. V, 472 vd.): elverişli
?
Nereye gitti senin eski gücün ?
Öyleyse burada bizim ödevimiz ne,
Ordusuz, yardımcısız koruyacaktın
Lykialıların ön sıralarında savaşmak
şehri
değil
hani
kayınlarınla, kardeşlerinle tek başına? mi?
Ama şimdi göremiyorum onların Ey can yoldaşım benim savaştan
hiçbirini, sinmişler aslan karşısında kaçmanın sonu ne, yaşlanmadan,
köpekler gibi, Biz nasıl dövüşüyoruz, ölümsüz yaşamak mı ? Bunu bilseydim,
baksana bize, biz ki yardımcınızdan ne kendim savaşırdım en
başka bir şey değiliz. Ben ta önde,
uzaklardan geldim yardıma, anaforlu ne de seni yollardım erlere ün veren
Ksanthos'tan geldim, uzak savaşa, neylersin, ölüm tanrıçaları
gözler
Lykia'dan.
Sevgili karımı, yavrumu kodum orada, yolumuzu,
yoksulların göz dikeceği bir sürü mal, bir ölümlü kaçamaz onlardan,
mülk kurtulamaz. Hadi gidelim, görelim,
kodum: bakalım, biz mi düşmana ün veririz,
Savaşa sürüyorum Lykialıları gene de, yoksa düşman mı ün verir bize?
kendim de en öndeyim işte bak. Oysa
Bu tanrı oğlu halktan bir insan gibi
Akhalann alıp götüreceği bir şeyim de
yok. konuşur, Jlyada'da demokrasi ilkelerine
Böyleyken yerinde saymaktasın sen, - ki bu ilkeler daha yoktu ortada - onun
karılarını korumaları için, öbür ordulara kadar inanmış, onun kadar sorumlu bir
bile kişi daha gösterilemez.
buyuramıyorsun karşı koymayı. Gün gelir ki Sarpedon Akhilleus'un
Sımsıkı bir ağa düşüp, yem
olacaksın arkadaşı Patroklos'la boy ölçüşmek
düşmana. zorunda kalır. Bu savaşın kendisi için
Düşman yerle bir edecek düzenli son savaş olduğunu sezer gibidir, gene
ilinizi. Sen gece, gündüz yormalısın de kışkırtır yoldaşlarını sa-i vaşmaya (İl.
kafanı, ünlü yardımcıların XVI, 422 vd.):
önderlerine dört
bucakta Ayıp size, Lykialılar, nereye kaçarsınız
yalvarmaksın dayanmaları için böyle ?
yılmadan. Böyle karşı koyabilirsin acı Yiğitliği göstermenin işte tam
günlere. sırası. Ben kendim çıkacağım bu
adamın
Sarpedon öğüt vermekle de kalmaz, karşısına,
Akhalann kurduğu duvara saldırıda en bakalım burada Troyalıları kesip biçen
başta gelir, eylemiyle, kafasıyla kim, kim bunca kötülük eden adam?
önderdir. Şöyle denir Il-yada'da (İl. Birçok soylu yiğitlerin dizlerini çözdü o.
XII, 289 vd.):
işte o sırada Zeus karışır işin içine,
Ama akıllı Zeus, Argoslularm karışır da ne olur, kendinden güçlü
üstüne oğlu Sarpedon 'u
Kader'e boyun eğmek sevgili oğlunun
salmasaydı, ne Troyalılar, ne de
ünlü Hektor kapıları kıramaz, ölümüne seyirci kalmak zorundadır.
duvarı yaramazdı. Kıvrık boynuzlu Şöyle bir konuşma geçer karısı Hera ile
öküzlerin üstüne atılan bir aslan arasında (İl. XVI, 43 3 vd.):
gibi saldı onu.
Çok yazık, insanlar arasında en
Krallığın, önderliğin yasalarını bilir sevdiğim
Sarpedon, şöyle düşünür kendisine Sarpedon
verilen yetkiler ve bunların yüklediği 'al
ödevler üstüne (İl. XII, 310 vd.): Menoitiosoğlu Patroklos'un elinden
ölmek
Glaukos, Lykia 'da neden çok sayarlar onun kaderi.
bizi, neden oturturlar bizi baş köşeye, İçimde yüreğim bir o yana gider, bir bu
yana,
gözyaşı döktüren savaştan geri alıp onu,
kaçırıp bıraksam mı Lykia 'nın semiz rin dogmasına yol açmaktadır
toprağın (Minotauros, Theseus).
a, yoksa bıraksam ölsün mü
Menoitiosoğlunun Saturnus. İtalya'nın en eski
tanrılarından biri, sonradan Yunan-
elinden ?
Kronos'uyla bir tutul du. Efsanesi
Bunun üzerine bir sürü gevezelik eder şöyledir: İupiter (yani Zeus) onu
Anadolu düşmanı Hera, demagoji yapar tahtından atıp Olympos'tan kovunca
sizin anlayacağınız, hiç olur muymuş Satur nus ilerde Roma'nm kurulacağı
adam kaçırmak, sonra öbür tanrılar da yere gelmiş ve Capitolium tepesinde
kaçırmak istermiş oğullarını, sonu neye Saturnia diye surla çevrili bir yerleşme
varırmış bu işin. Ze-tıs'un yüreği sızlar, yeri kurmuş. Orada onu kendisinden
yas işmarı diye kan damlaları akıtır daha eski bir tanrı, yani İanus
yeryüzüne. Sarpedon can verir, son karşılamış. O çag Latium bölgesinde
deminde görevi Glaukos'a geçer (Glau- altın çag diye anılırdı. Saturnus yerli
kos) ve ölür. Zeus tanrının tek halka tarım ve bağcılığı öğretmiş, bolluk
yapabildiği oğlu Lykialı Apollon'u ve mutluluk içinde yaşamalarını sağlamış.
çağırmak, ona Sarpe-don'un ölüsünü Şairlerin anlatmak, övmekle
yurduna götürmesini buyurmaktır (İl. bitiremedikleri Saturnus çağının anısına
XVI, 668vd.): Roma'da Saturnales denilen bayramlar
kutlanır, aralık ayı ve yıl sonuna
Seugili Phoibos, hadi git şimdi, rastlayan bu şenliklerde halk hiçbir
al götür Sarpedon 'u kargı sınır ve ölçü tanıma/, sınıflar
yağmurunun birbirlerine karışır, öyle ki köleleı
altından,
sil gövdesinden kara kanı, götür efendilerine buyurur, soylular
uzaklara, ırmağın sularında onu yıka. kölelerine lu met ederlermiş.
Tanrı merhemi sür gövdesine, tanrısal İmparatorluk döneminde Saturnus yalnız
rubalar Kronos'la bir tutulmamış, Afrika ile
giydir. Hızlı kılavuzlara ver, ilişkiler sonucunda Kartaca'nın büyük
götürsünler tanrısı Baal'i de kişiliğinde simgeler
Sarpedon 'u, olumuş-tur.
ver ikiz tanrılara, Uyku 'yla Olüm 'ün
eline, çabuk götürüp bıraksınlar semiz Hesiodos'un Theogonia'da "Soylar
Lykia efsane si" diye dile getirdiği çağlar
toprağına, efsanesi Ovldi-us'a "Değişimler" adlı
kardeşleri, akrabaları onu orada kitabının en güzel şiir lerinden birini
gömer, bîr mezara, yazılı taşın altına. esinlemiştir. Bu parçayı aşağı da
Ölümlülere gösterilecek saygı işte bu.
veriyoruz (çev. İ. Z. Eyuboglu):
Apollon babasının dediğini yapar. Bir
İlkin altın çağ çıkmış ortaya.
daha da sözü edilmez Sarpedon'un
Ne acı çekme varmış, ne öç alma, ne
İlyada'da. de
(2) Zeus'la Europe'nin oğlu. Minos ve yasalar,
Rha-damanthys'in kardeşi Sarpedon'la doğrulukla, bağlılıkla kendiliğinden
(Tab. 11) yukarda adı geçen yiğit yürütürmüş işlerini insanlar.
Bulunmuyordu korkudan, cezadan
arasında nasıl bir bag olduğu birİz, okunmuyordu tunç üzerine
mitograflarca tartışma konusudur. Bir kazılmış
efsaneye göre, Sarpedon krallığı korkuta
Minos'un elinden almak istemiş, ya da n sözlerde.
Minos'la ikisi aynı delikanlıya gönül Titremezdi zavallı halk
vermişler (Miletos) ve onun içindir ki korkudan yargıçların önünde,
Sarpedon Girit'ten Anadolu kıyılarına yaşar giderdi onların
sürülmüş. Orada Miletos'la birlikte yardımına
başvurmadan
Miletos şehrini kurmuş. Mitografların Daha kesilmemişti dağlardan çamlar,
içinden çıkamadıkları bu sorun Lykia- indirilmemişti pırıl pırıl sulara,
Karia ve Girit arasındaki sıkı bağlantı yabancı ülkeleri görmek için.
göz önünde tutulursa çözümlenebilir. Bu Bilmiyordu ölümlüler yaşadıkları
isim ve efsaneden de belli ki Sarpedon kıyılardan başkasını, İller
Ege deniz uygarlığına özgü bir kişidir, bu çevrilmemişti derin hendeklinle,
uygarlıksa hem Yunanistan'ın ya bancısı, yokmuş kılıçlar, tulgalar
hem ondan üstün olduğu içindir ki, dayanmaksızın ordulara, güvenlik
yadırganmakla ve Minotauros gibi
içinde
efsanele-
gönlünce yaşıyordu uluslar. sı kadın, belden aşağısı pullu pullu ve
Güçlük çıkarmadan, el yüzgeçli olan yaratıklar akla gelir. Ne
sürülmeden, yarılıp eşilmeden var ki bu imge Yunan mythos'una
saban demiriyle toprakveriyordu
bütün ürünlerini kendiliğinden. büsbütün yabancıdır, Sei-ren figürünün
Sevinç, kıvanç içindeydi yaratıklar aşağıda verilen metinden de anlaşılacağı
yeryorulmadan azık verdiğinden. gibi, balıkla hiçbir ilişkisi yoktur.
Toplarlardı kocayemişleri, dağ Kirke Odysseus'u uğurlamadan önce
çileklerini, kalın dallarda asılan yolda ne gibi tehlikelerle karşılacagmı
dutları, kızılcıkları. Palamutlar kendisine bildirir (Od. XII, 39 vd.):
dökülürdü kocaman lupiter
ağaçlarında Seirenlere varacaksın sen en
n. Onsuz, sonsuz bir bahardı, okşardı önce, onlar büyüler yakınlarına
Zephyros 'un sessiz sessiz esen tatlı, gelen bütün
ılık soluklu yelleri yeniaçmış insanları,
tohumsuz çiçekleri. Ürünler saçardı kim yaklaşırsa bilmeden ve dinlerse
ekilmemiş toprak, ağır başaklarla onları,
ağarıyordu sürülmemiş yandı
tarlalar. , bir daha evinde onu ne karısı
İrmaklar akıyordu kıvrım kıvrım karşılar, ne
sütten, tatlı tanrılık besinlerden çocuklar
ırmaklar, damlıyordu altın sarısı ı. Seirenler onu çayırda çınlayan
ballar süresiz yeşil kalan ağaçlardan ezgileriyle
süzülüyordu. Atılınca karanlık büyüle
Tartaros'a Saturnus, girmiş r, çayırın çevresinde kemikler var
Jüpiter'in buyruğuna evren, başlamış dır, öbek
altından düşük, keskin parıltılı öbe
tunçtan değerli gümüşün çağı. k, bunlar kemikleridir etleri çürüyen
insanları
Satyrler. Satyrler ve Silenler doğayı n, büzük büzük durur kemiklerin
simgeleyen cinlerdir. Dionysos alayında üstünde
deriler.
yer alırlar. Gövdelerinin belden üstü Durma orada, yürü, arkadaşlarının da
insan, belden aşağısı ise ât ya da teke tıka
biçimindedir. Uzun ve dolgun bir kulakların
kuyrukları vardır, ayakları at tırnağı ı, tatlı balmumuyla tıka ki, onların
biçiminde, erkeklik uzuvlarıysa dolgun ve sesini
kalkıktır. Kırlarda dolaşır ve dinlemesinler,
Mainadların, nym-phaların peşine istersen dinle sen, ama bağlasınlar
ayakta
takılırlar. Hayvanca duygularının yankısı seni,
yüzlerinde de görülür. Satyrler daha hızlıgeminin içinde iplerle
çok plastik sanatlarda ve resimlerde bağlasınlar kollarından,
canlandırılmışım Efsanelerde pek bir rol bacaklarından orta direğe, ondan
oynamazlar. Marsyas bir Satyr'di sonra dinle Seirenler!doya doya.
(Silenler). Öyle olur, Odysseus Klrke'nin dediğini
Seirenler (Sirenler). Seirenler (adları yapar ve Seirenlerin önünden geçerken
Batı dillerine Siren diye geçmiştir) bağlı olduğu yelken direğinden kopmayı
Yunan mitolojisinin uydurduğu efsanelik nasıl arzuladığını anlatır bize, ama
yaratıklar arasında günümüze dek Seirenlerin sesinden başka biçimlerine
tutunan ve başka mitolojilerin etkisi değgin bir şey söylemez. Öbür Yunan
altında karışıma, değişime uğrayan de- mythos yazarlarının Seirenleri uzun
nizkızlarıdır. İlkin Odysseia'da sözü uzadıya tanımlamaları erken çağlardan
geçen Seirenler kadın gövdeli, kuş beri vazo resimlerinde çok büyük bir
kanatlı ve güzel sesli olarak tanımlanır. yer tutmalarından ileri gelir.
Sonradan ortaçağın yarattığı ve Mitograflar genellikle Seirenlerin
özellikle kuzey folklorunda görülen ırmak tanrı Akheloos'un kızları
figürlerin etkisiyle Sirenler kanatlı olduğunu kabul ederler, anası
olmaktan çıkmış ve yarı insan, yarı balık Musalardan biriymiş, Melpo-mene ya da
biçiminde denizkızları diye Terpsikhore. iki, dört ya da üç kız
canlandırılmıştır. Bugün de Siren ya da kardeş oldukları söylenir, adları da
denizkızı deyince, belden yukarı- verilir. Yaman şarkıcı, hatta çalgıcı
oldukları, bir trio yapıp, birinin lyra,
öbürünün flüt çaldığı, üçüncüsünün de
ezgi söylediği efsanelerde söz
konusudur.
Odysseus'tan başka Argonautların da
Seirenlerin önünden geçtiği, ama o
sırada Or-
268
Ipheus'un denlzkızlarınkinden daha etmiş. Ama en ünlü .ışkı Beşparmak
güzel bir ezgl tutturduğu için dağları nın çobanı Endymion'dur.
arkadaşlarını Seirenlere kavuşmak Endymion'dan elli kızı olduğu bir
isteğinden vazgeçirdiği de anlatılır. efsanede anlatılır (Endymion).
Ovidius'a göre Seirenler bir zamanlar Artemis'le ilişkileri için Artemis
kuş kanatlı değil de, herkes gibi maddesini' bakınız.
kızlarmış, Perse-phone'nin
Semele. Kadmos'la Harmonia'nın
arkadaşlarıymış. Ama Persephone
evlenme sinden dört kız doğar: İno,
Hades tarafından kaçınrılınca ne yapıp
Autonoe, Agaue ve Semele (Tab. 18).
yapıp ona yetişmek için kanat
bırakmışlar ve yerde, gökte Zeus Semele'ye aşık olur, ama karısı
arkadaşlarını aramaya koyulmuşlar. Hera onu kıskanır; ihtiyar bir sütnine
Daha başka yazarlar bu niteliklerinin bir şekline girerek yanına gelir ve
tanrı cezası olduğunu ileri sürerler. Semele'ye, "Zeus'a yalvar da sana
Kaynakları ne olursa olsun Yunan kendini tanrı Olarak bütün görkemiyle
mythos'unda Seirenlerin Harpyalara göstersin" der. Semele kanarak
benzedikleri, onların bir başka türünü Zeus'tan bunu ister. Zeus da şimşek ve
simgeledikleri açıktır. yıldırımlarla kendisini gösterince Semele
yanar; yanarken de karnındaki yedi
Seirenler efsanesinin bir gerçekle
aylık çocuğu, Zeus'un oğlu Bakkhos'u
ilişkisi olup olmadığı zamanımızın bilgin ve
düşü rür, Zeus çocuğu kurtarır,
gezginlerini ilgilendirmiştir. Bu masala
simgesel bir anlam vermek isteyenler de baldırının içine saklar. Vakti gelince
olmuştur. Doğadan gelen bir çağrıya Bakkhos, ya da Diony sos adıyla anılan
dayanamayıp kendini ölüme atan erkek tanrı Zeus'un baldırından yeniden doğar
motifi nice nice şiir ve masallara konu (Dionysos).
olmuş, Heine'nin "Lorelefına karşılık Semiramis. Babil kraliçesi
bizde Melih Cevdet Anday'ın "Kolları Semiramis'in öy küsünü ünlü
Bağlı Odiseus" şiiri akla gelir. Bu uzun mitograflardan Sicilyalı Diodo-ros
şiirin son bölümü doğrudan doğruya anlatmıştır. Suriye'de Askalon
Seirenlere. değgindir, bu büyülü ezginin yöresinde bir göl varmış, bu gölde
bambaşka yönden, şair yönünden bir Derketo adında ka-din yüzlü, balık
yorumunu verir: gövdeli bir tanrıça yaşarmış. | Aphrodite
bu tanrıçaya kızmış ve onu bölgenin
Kürekçilerhasatsız denizi çobanlarından birine âşık etmiş.
köpürttüler küreklerimle, Derketo nur topu gibi bir çocuk
tezyürüyüştü gemi gün
batarken ulaştı Sirenlerin doğurmuş, ama bir erkekle birleştiğine
adasına, yüreğim kopacak içerlediği için çobanı öldürmüş,
gibiydi, kanatlanıp uçacak doğurduğu kız çocuğu da bırakarak
gibiydi, ama Sirenlerin izi gölüne dalmış. Bebeği ak güvercinler
bile yoktu ortada. Yalnız bir mandı ralardan aşırdıkları süt ve
ezgi, ta derinden, ta peynirle beslemişler adına da bunun için
içerimden gelen bir ezgi Semiramis, yani Suriye dilinde
başladı yavaş yavaş "güvercinlerden gelme" denmiş.
yükselmeye; o yabansı, o
büyülü türküleri ben Semiramis büyüyüp güzel bir genç kız
söylüyordum sağır gemicilere, olmuş. Günün birinde kralın kâhyası
yalnız ben duyuyordum mandıra lan geziyormuş ki, kızı görmüş,
Sirenleri. Kirke, bilge beğenmiş ve kendine karı olarak
tanrıça, selam sana! Sağ salim Ninive'ye götürmüş. Semiramis güzel
geçtim kendimi. olduğu kadar da akıllıymış, kocasına her
işinde yardım ediyor, öylesine ye rinde
Selene. Selene Ay'ın simgesidir.
öğütler veriyormuş ki adam her işimle
Hyperi-on'la Theia'nın kızı, Güneş
başarılı oluyormuş. O sırada Babil kralı
tanrı Helios'la Şafak tanrıça Eos'un
Ninos Baktriana ülkesine karşı savaş
kardeşidir (Tab. 8). İki atın çektiği
açmış, büyük bir orduyla saldırdığı
gümüş tekerlekli bir araba üstünde
halde, ülkenin başkenll ni bir türlü ele
gökleri dolaşan güzel bir kadın olarak
geçiremiyormuş. Semiramis'in kocası da
canlandırılır, birçok sevgilileri olduğu
ordudaymış, savaş uzadığı için karısı-
anlatılır: Zeus'la birleşmiş ve ondan
ni yanına getirtmiş, Semiramis de
Pandia adlı bir kız doğurmuş,
kaleyi al makiçin bir çare düşünmüş:
Arkadya'da tanrı Pan'la sevişmiş, I'.m
Orduları ovada çarpışırken, arkasından
da oıı.ı bir beya/ öküz sürüsü armağan
bir bölük askerle boş
kalan kaleye tırmanmış ve hayretten hini bir midir, birçok mu? Pek belli
donakalan düşmanı yenerek kaleyi teslim değil. Apollon kâhinlerinin hepsine
almış. Kral Ninos da Semiramis'in aklına Sibylla denmiyor, örneğin Delphoi'deki
ve yürekliliğine olduğu kadar güzelliğine kâhinin adı Pythi-a'dır. Sibylla adı
de çarpılmış. Kâhyasından kadını istemiş, Anadolu'daki bilicilik merkezlerindeki
onun yerine kendi kız kardeşini vermeyi kâhin kadınlara veriliyor, sonra da bu
öne sürmüş, ama adam razı olmamış. adın Kyme merkezinin güney İtal-
Gözlerine mil vurulacağını anlayınca da ya'daki Cumae şehrine taşınmasıyla
kendi kendini öldürmüş. Ninos Se- Cumae kâhinine. Sibylla kelimesi bir ses
miramis'le evlenmiş, ölünce de tahtını benzetmesi de olabilir: Kâhinin
ona bırakmış. kendinden geçip vecit halinde solurken
Semiramis kraliçe olunca önce çıkardığı ıslık gibi seslerin bir yansıması,
kocasına büyük bir anıtkabir yaptırmış, ada dökülmesi olabilir. Sorun ay-
sonra da ünlü asma bahçelerinin dınlanmamıştır bugüne bugün. Ama en
yapımına girişmiş. Dillere destan olan yeni buluntular, Smintheus Apollon
Babil şehri ve bahçeleri cennetin tapınağının Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi,
yeryüzündeki imgesiymiş. Diodoros Gülpınar bucağında ortaya çıkmasıyla
onları en ufak ayrıntılarına dek anlatır. kaynaklarımızı aydınlığa varacak biçimde
Fırat ve Dicle ovalarında daha birçok yorumlamak olanaklarını bize verecektir
bayındırlık yapılarını tamamladıktan belki.
sonra Semiramis dış seferlere de Pausanias ilk Sibylla'nın Smintheus
çıkmış, Asya'da ele geçirdiği ülkelerde Apol-lon'un hizmetinde, Herophile adlı
büyük yapılar meydana getirmiş, en bir kız olduğunu yazar: Bu kız İda
sonunda da Mısır'da Amon tapınağına dağının bir nym-pha'sıyla ölümlü bir
nasıl gidip geleceğini öğrenmek istemiş; babadan dolmuş (Herophile). Apollon
tanrı sözcüsü, oğlu kendisini tahttan tanrıya övgüler düzdüğü gibi, Troya
devirmeyi düşündüğü an öleceğini savaşının da Spartalı bir kadın yüzünden
bildirmiş. Semiramis daha sonra çıkacağını bildiren bu Sibylla kendini
Hindistan'a kadar uzanmış, yorgun tanrının hem "meşru karısı" hem de
düşmüş ve gerisin geri Babil'e "kızı" olarak tanımlarmış. Delos, Klaros,
dönerken oğlunun kendisine suikast Samos, hatta Delphoi'ye de gider,
hazırladığını öğrenmiş. Bunu duyar yanında taşıdığı bir taşın üstüne çıkar,
duymaz tahtı oğluna bırakarak ortadan öyle fal bakar, kehanet okurmuş.
kaybolmuş. Söylentiye göre kraliçe bir Herophile Troas bölgesinde öldüğü
güvercin olup göğe uçmuş. halde, bu taş Delphoi'de kalmış,
Pausanias zamanında gösterilirmiş.
Scrvius. Roma'nın altıncı kralı sayılan
İkinci ünlü Sibylla gene Ege kıyılarından
Ser-vius Tullius'un hayatı üstüne birçok
Erythreia kâhiniymiş. Onun da babası
efsaneler anlatılırdı. Kral Tarquinius'un
ölümlü, anası bir nympha'ymış ve onu
evinde köle olarak hizmet eden bir kız
Korykos dağının (Kırandag) bir
varmış, bir gece ocaktan çıkan bir Lar
mağarasında doğurmuş. Doğar doğmaz
tanrı gelip onunla birleşmiş, kız gebe
kâhinliğe başlamış, ağzından dökülen
kalıp Servius'u doğurmuş. Çocuk bir
fallar da dize halindeymiş. Daha
gece uyurken başının çevresini alevler
çocukken Apollon tapınağına adanmış.
sarmış, bunu gören Tarquinius'un karısı
Bu Sibylla ile çok uzun ömürlü ya da hiç
Tanaquil alevin söndürülmesini önlemiş,
ölmeyen Sibyllaların çığırı açılmış oluyor.
bebek gözlerini açar açmaz da alev yok
Söylentiye göre her biri 110 yıl tutan
olmuş. Olağanüstü bir kişi olduğunu
dokuz insan ömrü yaşamış.
anlayan kral kızını ona vermiş, öldüğü
zaman da yerine Servius geçmiş. Ama Bundan sonra Sibylla'ya (yahut
kral tahta oturmadan önce seçimini Sibyllalara) Roma kaynaklarında
halkoyuyla da onaylatmış. rastlanır. Vergiüus da (Aen. VI, 1 vd.),
Ovidius da (Met. XIV, 124-153) Cumae
Sibylla. Sibylla bir ad mı, ya da bir Sibylla'sından uzun uzadıya söz ederler.
meslek İtalya'ya göçen bu kâhin Erythreia
adı mı? Apollon kültüne bağlı, geleceği Sibylla'sının kendisiymiş. Vergilius ona
bilen, öngören tanrının esiniyle dolup Dei-phobe adını verir, Glaukos'un kızı
onun ağzından fal bakan, olacakları olduğu ve Cumae'de Phoibos'la üç yol
açıklayan Sibylla kâ- ağzı tanrıçası

97A
Hakabe'ye hizmet ettiğini söyler. (2) Belos'un kardeşi, Algyplos'la
Aeneas'ı ölüler ülkesine götürüp Dana
getiren odur. Bu kâhin üstüne çeşitli os'un anaları, Fenike'de Sidon şehrine
efsaneler anlatılırdı: Apol-lon ona adım
ömür bağışlamış, elinde ne kadar kum vermiş.
tanesi taşıyabilirse, o kadar yıl (3)Danaos kızlarından biri,
yaşayabileceğini bildirmiş, ama yurduna Peloponez'deki
bir daha dönmemesini de şart koşmuş, Side adlı küçük şehre adını vermiş.
Erythreia'ya ayak bastığı gün
ölecekmiş. Sibylla da Cumae'ye göçmüş, Sidero. Salmoneus'un ikinci karısı,
(bir söylentiye göre Aeneas'la birlikli') Tyro'ya eziyet eder ve Neleus'la
ama günün birinde yurdundan kâhine Pelias tarafından öldürülür (Tyro,
bir mektup gelmiş, üstünde Erythreia Neleus).
toprağıyla yogurulmuş bir mühür Silenos. Silenos kocalmış Satyr'lere
varmış, kâhin ona dokunur dokunmaz genellikle verilen addır, ama Silenos
ölmüş. Ya da şu: Apollon kâhinine gönül adında bir kişi de vardır. Kır tanrısı
vermiş, ağzından çıkacak ilk dileği Pan'ın ya da Hermes'le bir nympha'nın
gerçekleştirmeye söz vermiş, Sibylla da oğlu diye geçinir. Tipik Anadolulu bir
uzun ömür istemiş, ama sonsuz gençlik imgedir: Yassı burunlu, çirkin, ihtiyar,
istemeyi unutmuş. Tanrı, kızlığını hep eşek üstünde ve hep de sarhoş
kendine verirse, gençliğini de oldu gu için eşeğinden ikide bir düşen
bağışlayacak olmuş, ama kız buna koca karınlı bir adam olarak
yanaşmamış. Bu yüzden de ihtiyarladık- canlandmlır. Dionysos alayında dolaşır,
ça ihtiyarlamış, buruşmuş, büzülmüş, Dionysos tanrıyı yetiştiren oymuş
sonunda bir ağustosböcegi haline derler. Ama öylesine akıllı ve bilgedir ki
gelmiş, Cuma-e'deki Apollon insanlar hayat sırlarını onun ağzından
tapınağında bir kafes içinde kalırmış. almaya can atarlar (Midas). Boğa
Çocuklar ona, "Sibylla ne istiyorsun?" bakışlı bu ihtivan Vergilius'un VI. çoban
diye sorarlar, o da, "Ölmek istiyorum" şiirinde çobanlar konuşmaya zorlar,
cevabını verirmiş. ama en güzel, en anlamlı ta nımını bize
Roma tarihinde çok büyük bir yer Platon "Şölen" diyalogunda verir.
tutan, devlet politikasına âdeta yön Alkibiades orada Sokrates'i bir
veren Sibylla kitaplarına gelince, Silen'e ben/.v tir ve şöyle der (Şöl. 215
bunları da İtalya'ya Cumae Sibylla'sı d-d):
getirmiş, derlerdi. Tarquinius Su- "Ben Sokrates'i övmek için, dostlarım,
perbus çağında Sibylla dokuz kitabıyla bazı benzetmelere başvuracağım. Şaka
birlikte Roma'ya gelmiş ve krala bunları ettiğimi sanacak Sokrates. Ama bu
satmak istemiş, Tarquinius istediği benzetmeleri şaka için değil, doğruyu
fiyatı çok yüksek bulunca, Sibylla göstermek için kullanacağım. İlkin bu
kitapların üçünü ateşe atmış, adamı Silen heykellerine benzeteceğim.
pazarlıkta gene uyuşamaymca daha üç Hanişu heykel dükkânlarında görülen
düdüklü, kavallı Silenlere. Bu Silenler
tanesini yakmış, sonunda Tarquinius ortadan ikiye bölünür ve içlerinden
geri kalan üç kitabı satın almış ve küçük küçük tanrı heykelleri çıkar.
İupiter Capitolinus tapınağına koymuş. Onu Satyr Maı\ yas 'a da
Roma din ve devletiyle ilgili her sorunda benzetebilirim. Görünüş bakımından bu
bu kitaplara başvurulur, tutulacak yol Silenlerin tıpkısıdır Sokrates. Yalan
onlardan alınan esinlere göre çizilirdi. mı ? Daha başka benzerlikler de var
Sibylla kitaplarını saklamak ve korumak aranızda, söyleyeyim de bak. Bir defa
her şeyle saygısızca alay edersin; doğru
için rahip heyetinin göreviydi. Ana değil mi?Değil dersen, tanıklar getiririm.
Tanrıça Kybe-le'nin Pessinus'tan Kaval çalmasını bilmez misin ?Öyle
Roma'ya getirilmesi de bu kitapların bilirsin ki, Marsyas hiç kalır yanın da.
esin ve isteğiyle olmuştur (Kybe- Çünkü o eninde sonunda kamışlardan
nefes kuvvetiyle çıkardığı seslerle
H büyütüyordu insanları. Hoş, bugünkü
kavalcıların daytı\üı ğı başka bir şey
Side. Yunanca nar anlamına gelen Side değil. Olympos'la Mars-yas 'tan
birçok efsanelik kadınların adıdır: öğrendiği havaları çalar. Bu havalar
ister iyi çalınsın, ister kötü, tanrıdan
(1) Tauros'un kızı, Pamphylla'da gelme oldukları için, insanları büyü/er,
Side şehrinin isim anası sırlara ur tanrılara ermek isteyenleri
meydana çıkarır. Seni Manyas'tan tek
ayıran şey, çalgısız, ka-valsız sadece
sözlerle aynı şeyi elde etmen-
dir. Bir başkası konuşsun, istediği kadar Sisyphos. İlkçağın efsanelik kişileri
da usta bir sözcü olsun, ne söylese arasında zamanımızın yazar ve
hiçbirimizi hemen de hiç ilgilendirmez. düşünürlerini en çok ilgilendiren biri de
Ama sen konuştun mu, yahut da senin
sözlerini kötü bir sözcüden de olsa, Sisyphos'tur. Prometheus gibi insanları
dinledik mi, kadın, erkek, çoluk çocuk tanrılara karşı tuttugundan, Odysseus
duraklar, kulak kesilir, kendimizden gibi insan aklı ve kurnazlığıyla tanrı-] lara
geçeriz ". bile üstün olduğundan olsa gerek.
Sisyphos tanrılara karşı suç işlemiş
Simoeis. Simoeis (Dümrek çayı)
kişidir, onlarla boy ölçüşmeye giriştiği
Skamand-ros'la Troya ovasında akan
için de ölüler ülkesinde korkunç bir
suyun adıdır. Bütün ırmaklar gibi o da
cezaya çarpılır. İlkin adına Odysseia'da
Hesiodos'a göre Okea-nos'la Tethys'in
rastlanır. Hades'te gördüğü Sisy-
oğludur, llyada'da sık sık sözü geçer.
phos'u şöyle tanımlar Odysseus (Od.
Akhilleus Troyalıları kesip kesip
XII, 593 vd.):
Skamandros ırmağına atınca yiğidi
kovalamak ve alt etmek üzere Sisyphos'ugördüm, korkunç
arkadaşlarına yardım eder işkenceler
(Skamandros). Bu ırmak tanrının İM çekerken;
kızı olmuş; biri Troya'nın kurucusu
Yakalamış iki ovucuyla kocaman bir
kayayı, ve kollarıyla, bacaklarıyla
Tros'un anası, öbürü Assarakos'un dayanmıştı
karısı ve Kapys'in anasıymış. kayaya,
habire itiyordu onu bir tepeye doğru,
Sinon. Sinon Akhaların Troya'dan işte kaya tepeye vardı, varacak, işte
çekilirken orada bıraktıkları casustur. tamam, ama tepeye varmasına tam bir
Troyalıları aldatıp tahta atı içeriye parmak kala, bir güç itiyordu onu
almalarını sağlamak için bir sürü yalan tepeden gerisin geri, aşağıya kadar
uydurur: Akhaların onu tanrılara kurban yuvarlanıyordu yeniden baş
etmek istediklerini, ellerinden kaçtığını belası
kaya, o da yeniden itiyordu kayayı
ve Troya'ya sığındığını. Tahta atı tekmil
Odysseus'un Palladipn'u çalmasına kasların ı gere
karşılık Athena tanrıçaya bir sunu gere, kopan toz toprak habire
olarak bıraktıklarına, bu atın içeriye aşarken başının
alınması için surlarda bir gedik açmak üstünden
gerektiğine Troyalıları kandırır, gece de , o da habire itiyordu kayayı, kan ter
Troyalılar kurtuluş şerefine şölen yapıp içinde.
bol bol yedikten, içtikten sonra Çağımız Fransız yazarlarından Albert
uyudukları bir sırada Tenedos'tan geri Ca-mus "Le Mythe de Sisyphe" adlı
dönen Akha ordusuna kapıları açtığı denemesinde Sisyphos'u anlamsızlığın
gibi, atın içindeki Akha savaşçılarını da (absürde) bir simgesi diye tanımlar.
dışarıya çıkarır, böylece şehri ateşe Yaptığı iş anlamsız ve yararsızdır, ama
verip Troya'nın düşmesine yol açar. Bu bu işi sonsuzluğa dek görmekle
çirkin kişiyi ve onun tüyler ürpertici yükümlüdür Sisyphos. Bu korkunç
eylemlerini Aeneas Dido'nun önünde işkencenin bir gün biteceğini bile
Troya'nın yıkılışını anlatırken dile getirir umamaz. Sisyphos umutsuz
(Verg.Aen.II,57vd.). kahramandır, ama insan kahramandır,
çünkü bilinçlidir. Camus insan yaşamının
Sinopc. Sinope Karadeniz'de Sinop anlamsızlığı içinde insan onurunun gene
şehrine adını veren efsanelik kişidir. de, dış etkenlerin anlamsızlığına,
Asopos ırmak tanrının bir kızıymış. koşulların kaçınılmaz baskısına karşın
Efsanesi şöyledir: Zeus Sinope'ye âşık zorunlu olan yükü bile bile taşımak
olmuş ve her dilediğini yerine getirmeye olduğunu belirtir ve Sisyphos'un bu
söz vermiş. Genç kız da kızlığına korkunç işkenceden her şeye karşın
dokunmamasını dilemiş. Tanrı yeminine bir zevk duyduğunu, bilincin verdiği
bağlı kalarak onu kız bırakmış ve sevinçle bir çeşit mutluluğa,
götürmüş, Karadeniz kıyılarına umutsuzluğun mutluluğuna
koyuvermiş. Sinope sonradan aynı erişebileceğini ileri sürer. Sisyphos'u da
düzenle tanrı Apollon'u da, ırmak tanrı böylece anlamsızlığı akıl ve bilinç
Halys'i de kandırmış ve hiçbir ölümlüyü gücüyle yenen insan kahraman olarak
de yanına yaklaştırmamış. karşımıza diker. Tanrı ne yaparsa
yapsın onu yenememiştir.
Camus gibi biz de Sisyphos'un suçu
neydi diye soracak olursak, yanıtı şöyle
olur: Sisyphos fazla akıllıydı, aşırı
kurnazdı, ömrü onu,
272
bunu aldatmakla geçmişi» Aulolykos adı da Ksanlhos, yani kızıl sudur, çünkü
sığır sürülerini çalmış, Sisyphos da içinde yıkanan koyunların tüylerini
gelmiş, her hayvanın tırnağı altına kızıllaştır mış. Bir anlatıma göre,
önceden yazmış olduğu adını Aphrodite güzellik yarışmasında
göstererek sığırları geri almış. Ama o Paris'in önüne çıkmadan önce saçlanna
sırada Autolykos kızı Antikleia'yı Laer- kızıl bir renk vermek için başını
tes'le cvlendiriyormuş, düğünden bir gece Ksanthos'a daldırmış. Skamandros
önce Sisyphos kızın yatağına girmeyi ve adının kaynağı dar şöyle açıklanır: Troas
onu bölgesine geldiğinde Herakles susamış
Odsseus'agebebırakmayıbaşarmış.Odys- ve Zeus'tan su istemiş, tanrı da ufak bir
seus' un bu kadar akıllı ve kurnaz oluşu pınar fışkırtmış topraktan, yiğit daha da
Laer-tes in değil de, Sisyphos'un oğlu kazınca (Yunanca skap-to kazmak
olduğundan-[ mış. Bu bir, ikincisi demek) büyük bir su kaynağı bulmuş ve
Zeus'a karşı: Baştanrı Asopos'un kızı buna Skamandros adını vermiş (Tab. 16).
Aigina'yı kaçırdığı zaman Sisyphos'un İlyada'da sık sık sözü geçen
kral olduğu Korinthos'tan geçmiş, Skamandros Zeus'un oğlu büyük bir
Sisyphos bunu görmüş, derken Asopos tanrı olarak tanımlanır. Akhilleus
kızını aramaya çıkınca kimin kaçırdığını arkadaşı Patroklos'un öldürüldüğüne
söyler im, ama sen de şehrimin kalesinde içerleyip Troyalıları bir bir kılıçtan
bir kaynak fışkırmasını sağlarsın demiş.
geçirip ölülerini ırmağın içine atınca,
Asopos buna razı olmuş, Sisyphos da
yiğitle u mak tanrı arasında yaman bir
Zeus'u ele ver-—. Tanrılar tanrısının
çatışma olur (İl. XXI, 300 vd.):
affedeceği suç mu? Bir söylentiye göre
suçluyu hemen yıldırımla Irmağın taşan suları altında kalmıştı
ova, sürüyle ölü yüzüyordu suyun
çarpmış, başka birine göre onu alıp üstünde, güzel silahları yüzüyordu ölü
Hades'e götürsün diye Thanatos, yani delikanlıların.
ölüm cinini göndermiş ona. Sisyphos,
yutar mı, ne yapmış yapmış, kıskıvrak Irmak köpürür ve Simoeis'i
bağlamış koca ifriti. Öyle ki insanlar yardıma çağı nr:
ölmez olmuş ortalıkta. Zeus gene de Karşı duralım bu adamın gücüne,
çare bulmak zorunda kalmış, kurtarmış canım kardeşim, ikimiz birden,
Thanatos'u, eski düzeni yeni baştan yok edecek neredeyse
kurmuş, ama ilk kurban olarak da fcra/Priamos'un ilini
Sisyphos'u alın, ısını buyurmuş ölüme. Troyahlar dayanamayacak bu savaşa.
Ne var ki Sisyphos ölmeden karısına çabukyetiş imdada hadi,
tembih etmiş sakın cenaze töreni kaynak sularıyla doldur yatağını,
yapmasın diye. Mezarsız, törensiz çır- akıt bütün selleri, hadi, durma,
çiplak çıkmış Hades tanrının önüne, ah bir büyük kasırga kopar,
vah etmiş, karısından yakınmış durmuş, ağaçlar, taşlar gürlesin çatır çatır,
bir yeryüzüne gideyim de ağzının payını durduralım şu azgın adamı.
vereyim demiş ölüler ülkesi padişahına. Öyle olur, gökten inen ırmağın koca
O da bırakmış gitsin. Gidiş o gidiş, bir dalgası kabara kabara kovalar
daha döner mi Sisyphos cehenneme? Akhilleus'u, ama Hera araya girer ve
Yıllar yılı yaşamış, ama öldüğü zaman da Hephaistos'u ateşle salar ırmakların
bir daha kaçmamasını sağlamak için işte üstüne, ortalığı ateş kaplar:
o cezaya çarpmış tanrılar onu. ... Kabarcıklarfışkırıyordugüzel
Çaırpmazlar mı? sularından,
Sisyphos üstüne daha birçok suçlar büyük bir ateşte nasıl kaynarsa bir
yüklenir. Uyduran uydurmuş. Karısının kazan, erir içinde semiz bir domuzun
Pleiadlar-dan biri, Merope, olduğunu, içyağı, altında yanan kuru odun her
Gaukos'la Belle-rophontes'in atası
yandan
kabartıron
bulunduğunu söylemekle yetinelim biz. u, işte Ksanthos'un güzel suları da,
Kendisi Aiolos'un oğlu, yani Deukalion ateşin
soyundandır (Tab. 20). altında,
yalım yalım öyle yanıyor, kaynıyordu.
Skamandrios. Bkz. Astyanaks. Ksanthosakamazolmuş, durmuştu,
Skamandros. Troya ovasında akan
boğuyordu onu Hephaistos 'un zorlu
ntffrıtl.
ırmak (bugün Küçük Menderes).
Skamandros'un hiı
ırmaklar pes der ve ateş suyu yenmiş en güçlü kürekçilerimi, en İyi altı
olur, tanrılar da savaşmaktan yoldaşımı; dönünce ben gemiye ve
vazgeçerler. arkadaşlarıma
bakayım diye,
Skylakeus. Lykialı Glaukos'un gördüm tepemde onları, elleri,
arkadaşı Skylakeus Troya savaşma ayaklarıyla
katılan Lykialılar arasında sag kalıp çırpınırlarken
, havada sallanıp bağıra bağıra
yurduna dönen tek savaşçıdır. çağırıyorlardı
Geldiğinde Lykialı kadınlar ona beni adımla,
kocalarını sormuşlar, hepsinin öldüğünü son kez anıyorlardı adımı, ecel terleri
söyleyince kadınlar onu taşlayıp döke
öldürmüşler. Bu olay Bellerophontes'in döke.
tapınağına yakın bir yerde olmuş. Denize uzanan burunda bir balıkçı
Sonradan Zeus Skylakeus'un yaban öküzü boynuzundan yatana
tanrılaştırmasını buyurmuş. yemini uzun olta sırığıyla küçük
balıklara doğru
sarkıtır hani,
Skylla. Skylla, Kharybdis'le birlikte nasıl yakalayıp yere atarsa çırpman
Odys-seia'da sözü geçen deniz balıkları,
canavarlarının en korkuncudur öyle çırpmıyordu işte yoldaşlarım
(Kharybdis). Kimden, nasıl doğduğu pek havada, kayaların
belli değildir, kimi efsane yazarları üstünde.
onu Phorkys'le Hekate'nin, kimi de İmgesi masal havasına bürünmüş
Ty-phon'la Ekhidna'nın kızı sayarlar. olarak çizllen Skylla'nın aslında ne
Odysseia' da Odysseus bu canavan olduğu, dev bir ahtapot mu, bir deniz
kendi anlatır, Skyl-la'nın en canlı
canavan mı, pek belli de-
imgesi de budur, Homeros'a
kulakverelim (Od. XII, 85 vd.): SÜ-

Skylla oturur mağarada, ulur acı acı, Smintheus. Smintheus, tanrı


sesi benzeryeni doğmuş bir eniğin Apollon'a fl-yada'da verilen bir ad ya
sesine, ama kendisi öyle korkunç bir da sıfattır. Destanın başında Troas
canavardır ki, istemez kimse onu bölgesinde bulunup yeri bugüne dek
görmek, istemez bir saptanmamış olan Khryse kentinin
tanrı bile. rahibi Khryses Agamemnon'un tutsağı
On iki ayağı var, biçimsizve güdük on olan kızı Khryseis'i geri istemek için
ikisi
de, Akhaların Troya önündeki ordugâhına
upuzun boyunları var, tam altı tane, gelir ve tanrı Apollon'a şöyle yakarır
her boynun üstünde korkunç bir kafa (İl. I, 37 vd.):
var, her kafada üç sıra diş, üst üste, EyKhryse'yi, kutsalKilla'yıkoruyan,
sımsıkı, kapkara ağızlar durmadan gümüş yaylı,
ölüm saçar. Mağaranın kovuğunda Tenedos'ungüçlü kralı, Smintheus,
bele kadar dinle
gömülüdür o, beni,
uzatır başlarını korkunç uçurumdan bir gün sana yaraşır bir
dışarı, gezdirip bakışlarını kayalarda, tapınakyaptıysam boğaların, keçilerin
olduğu yağlı butlarını
yerden yaktıysam senin
avlaryunus balıklarını, uğruna, şu dileğimi tez elden
köpekbahklarını, ve indirir gövdeye yerinegetiriver: Cözyaşlarımm öcünü al
sürülerle deniz Danaolardan,
canavarını. oklarınla.
Odysseus ya Kharybdis'e yaklaşıp
Tanrı da rahibinin dileğini yerine
büsbütün yok olmak, ya da Skylla'ya altı
getirir ve Akha ordusuna korkunç bir
gemiciyi kurban vermek şıkkından
veba salar. Bunun üzerine Agamemnon
ikincisini seçer. Tam Kharybdis'in
rahibin kızını babasına geri göndermeye
anaforlarından kurtulmak üzeredirler
karar verir, bir gemiyle Khryse kentine
ki, aşağıda anlatılan acıklı olay olur
yollarlar. Bu kentin yeri bugüne dek
(Od. XII, 243 vd.):
bilinmiyordu, Smintheus Apollon'un adı
Sapsarı bir korku kapladı o zaman bütün da, nitelikleri de doğru dürüst
arkadaşla açıklanamı-yordu. Smintheus'un
rı. Ölüm Kharybdis 'ten gelecek diye "fareleri kovan" tanrı olduğu sanılıyor,
biz tam ama bu ek ad da gereğince
bakarke açıklanamadıgı gibi, llyada'da bu kadar
n, Skylla daldı geminin içine ve kaptı,
kopardı büyük bir tann olarak gösterilen
Smintheus'un kim olduğu da kesinlikle
bilinemiyordu. Bu
274
sözlük dizilmeye başladıktan sonra nia ile işler ve Günler arasında ana
Sminthe-us Apollon'un tapınağının ve görüş bakımından hem bir benzerlik,
Khryse şehrinin yerinin bulunması hem bir çelişki vardır: Her iki yapıtta
Anadolu din tarihi ve mitolojide çığır sözü geçen Promethe us efsanesi,
açacak bir olay diye nitelenebilir: İşler ve Günler'de Pandora masalıyla
Çanakkale'nin güneyinde, Gülpınar tamamlanmış ve bu bakımdan kar.ım
bucağının hemen altında Bahçeleriçi sarlıkta daha ileri bir aşamaya
denilen mevkide Smintheus Apollon varmışsa da, İşler ve Günler'de altın
tapınağı ortaya çıktı. Bugün Baba burnu çağ Kronos'un egemenlik dönemiyle bir
diye denize uzanan bir çıkıntının hemen tutulur, insanlar için yi kim Olymposlu
arkasında eski Khryse kentinin tanrıların saltanatıyla başlar. Çağların
bulunduğu anlaşılmaktadır. Burada (Hesiodos çağ değil de soy diyor)
topraktan kalıntıları çıkarılmakta olan madenlere göre adlandırılması İran-
Apollon Smintheus tapmağı Hellenistik Babil kaynaklı bir görüşe dayanır.
çağda başlanılıp Roma döneminde İşler ve Günler'de soylar efsanesi
onarılan büyük bir yapı olarak karşımıza Pandora efsanesinden hemen sonra
çıkıyor: Ölçüleri 24,30 m x 43,52 gelir (İşi. 110-202); Hesiodos'a göre
metredir, önde 8, yanlarda 14'er beş soy vardır: Altın, gümüş, tunç ve
sütun, dört tarafında 11 basamaklı demir soyları, bunların aralarına
kocaman bir tapınak. Tapınağın friz, Hesiodos bir şey daha sokar: Homeros
heykel ve sütun kalıntıları çıkarılmış, destanlannda sözü geçen yarı tanrı
kahramanlar soyu. Şöyle t<ı nımlar her
Khryse'yi Troas İskenderiye'sine
birini:
bağlayan bir köprünün izleri de
bulunmuştur. Smintheus Apollon'un
kült merkezini ortaya çıkaran bu ALTIN SOY:
arkeolojik araştırma Çanakkale Müzesi Olympos 'ta oturan ölümsüzler
tarafından yönetilerek Khryse'nin de yarattı ölümlü insanların ilk
yerini saptamaktadır. Arkeologların soyunu altından. O zamanlar
Kronos 'un gökleri tuttuğu
kanılarına göre Krhyse Lysima-khos'un zamanlın ,lı
yaptırdığı ve Büyük iskender'in adını tanrılargibiyaşıyordu insanlar,
taşıyan Alexandria Troas'a bağlı kaygısız, rahat, acısız, dertsiz. Belalı
büyük bir din ve kült merkezidir. ihtiyarlık çökmüyordu üstlerine,
Demek oluyor ki en eski çağlardan kolları, bacakları her zaman dipdiri
Homeros destanlarında tuttuğu yeri bu sevinip coşuyorlardı gamsız
merkez tarihsel dönemlere kadar şölenlerde, tatlı uykulara dalar gibi
ölüyorlardı. Dünyanın varı, yoğu
korumuştur. Sürdürülecek onlarındı, toprak kendiliğinden
araştırmaların bizi Apollon Smintheus'u bereket saçıyordu. Sayısız nimetler
kişiliği üstüne de aydınlatacağına şüphe ortasında, rahat, memnun, yaşayıp
yoktur (Apollon). gidiyordu insanoğulları
tarlalarında.
Soylar - Çağlar Mythos'u. Bu ilk insanlar ölüp toprağa karışınca,
Hesiodos'un, birer cin oldular Zeus 'un dileğiyle, iyi
kardeşi Perses'e gerçekleri açıklamak birer cin, toprağı ve insanları koruyan
ve doğru yolu gö9termek amacıyla cinler
yazdığı "İşler ve Günler" (Yunanca Erga
. Yaman bir şerefe konmuş oldular
böylece.
kai Hemerai) adlı didaktik eserinde
Theogonia'daki yöntem insanlar Cin olarak çevirdiğimiz Yunanca
dünyasına uygulanır: Tanrılar gibi "dai-mon"dur (Daimon).
insanlar da bazı aşamalar geçirip bugün
GÜMÜŞ SOY:
bulundukları duruma gelmişlerdir. Ne
var ki tam karamsar bir görüşle, Sonra gümüşten ikinci bir soy yarattı
insanların iyiye değil, kötüye gittikleri Olyrhpos 'ta oturan ölümsüzler.
ve sonlarının büsbütün yıkım olacağı Bunların boyları boşları da, akılları da
çok başka türlüydü altın soylulardan.
kanısındadır. Bunu önlemek için kişinin Çocuklar yüzyıl çocuk kalıyordu evde,
adalete dayanıp doğrudan aynlmaması analarının dizinde çocukça
ve hele gece, gündüz var gücüyle oynaşara
çalışması gerekir. Hint-Avrupa kaynaklı k. Büyüyüp, ergin çağa gelince,
dünya görüşlerine dayanan bu mythos
Yunan yazınında pek yankı
uyandırmamışsa da, Roma dünyasında
epey tutunmuş ve işlenmiştir. Theogo-
T duğu ileri sürülür. Gerçek neden başka
olsa gerek: Tantalos da öbür Anadolulu
tanrı ve kahramanlar gibi,
Talos. (1) Girit efsanesinin robot Olymposluların düzenine aykırı düşen
insanı. Ta-los adaya adını veren bir din ve efsane çemberinin kişileridir.
Kres'in, ya da tann Hephaistos'un Anaerkil bir düzeni, Ana Tanrıça'nın
oğlu, yahut da tunç soyundan egemen olduğu bir din görüşünü
artakalan bir insanmış. Minos, ya da simgelerler. Sipylos yamaçlarında
Zeus onu Girit'e bekçi olarak dikmiş, kayaya oyulmuş bir Kybele heykelinin
Talos her gün silahlarıyla adayı bulunması, Niobe efsanesinin bu dağın
çepeçevre dolaşır, yabancıların karaya eteğindeki Sardes'e yerleştirilmesi
çıkmasını önlermiş. Daida-los'un buna kanıttır. Başka bir din ve düzen
Girit'ten kaçmak için kanatlar yapıp adına baş kaldırdıkları içindir ki cezaya
havalanması da ondanmış. Talos çarpılmışlar, lanete uğramışlardır.
yaklaşan gemilerin üstüne koca taş Tantalos bir söylentiye göre
parçaları atar, bu engeli de aşmak Hermes'e Ze-us'un köpeğini vermemek
çaresini bulanları daha da korkunç bir
için yalan yere yemin etmiş, Zeus'un
biçimde yok edermiş: Ateşin içine atar,
öfkesi bu yüzdenmiş. Ya da tanrıların
tunçtan gövdesini kor haline getirir,
sofrasına çağrılmış da tanrı sırlarını
sonra da yolculara sarılır, onları cayır
açığa vurmuş, ya da tanrı balıyla şarabı
cayır yakarmış. Talos'un bedenine
silah işlemez-miş, yalnız ayağının aşırmış. Kendisine yüklenen çok daha
bileğinde bir damar varmış. Medeia büyük bir suç tanrıları denemek için
büvüleriyie o damarı bulup yırtmış, oğlu Pelops'u doğrayıp tanrıların önüne
Talos da böylece ölmüş (Argonaut'lar). çıkarmasıdır. Tantalos işkencesi diye
dillere geçmiş olan cezasını Homeros
(2) Daidalos'un çırağı Talos bir Odysseia'da şöyle anlatır (Od. XI, 582
Atinalıdır. Testereyi icat ettiği için vd.):
ustası onu kıskanmış, Akropol'den aşağı Tantalos 'u gördüm, korkunç
atmış (Daidalos). işkenceler
Talthybios. Agamemnon'un çekerken:
Duruyordu bir gölün içinde,
habercisi. Krallar kralıyla birlikte apakta yüksele yüksele çıkıyordu
Troya savaşına katılır ve çeşitli su çenesine
görevler görür-. Briseis'i Akhille- kadar,
us'tan almak, îphigeneia'yı Aulis'e ama içmek için davrandı mıydı,
getirmek, Kinyras'ın ülkesine elçi damlasını
gitmek ona düşmüş-müş. Talthybios'un alamıyordu
Sparta'da bir sunağı varmış, suyun,
ihtiyar adam eğiliyor, eğiliyor,
uluslararası hukuku ve elçilik haklarını eğiliyordu, su da çekiliyor, çekiliyor,
koruyan bir kahraman sayılırmış. yok oluyordu
emen
Tanrıların Doğuşu. Bkz. Theogonia. toprakta, ve bir çamur peyda
oluyordu ayaklarının
Tantalos. Lydia kralı Tantalos hem dibinde, kapkara,
efsanede dal budak salmış lanetli bir ossaat bir tanrı kurutuveriyordu
soyun atası, hem ölüler ülkesinde gölü. Yemişler sarkıyordu başının
çektiği ceza ile ünlüdür. Kendisi Zeus'la önünde dallı
Plüton'un oğlu sayılır (Tab. 14). budaklı
Karısının adı üstüne kaynaklarda ayrılık ağaçlardan, armutlar, narlar, pırıl
vardır, ama çocuklarının Pelops'la pırıl elmalar, ballı incirler, tombul
Niobe olduğu genellikle kabul edilir zeytinler sarkıyordu, ama ihtiyar
(Pelops, Niobe). adam, koparayım diye ellerini
uzattı
Soyu sopuyla lanete uğramasını mıydı, bir yel geliyor, savuruyordu
gerektiren suçun ya da suçların ne onları kara
olduğunu efsaneler açıkça dile bulutlara.
getirmez.- Tantalos Sipylos (Manisa)
dağında krallık kurmuş, çok güçlü ve Tarkhon. Roma'nın kuzeyinde bulunan
zengin bir adammış. Asıl suçunun bu Tarquinii ve daha başka şehirleri
üstünlüğü, tanrıların kendisine kurmakla ün salmış Etrüsk kahramanı.
bağışladığı nimetlerden gurur duyması, Telephos'un oğlu olduğu söylenir.
şımarıp ölçüyü kaçırması ol- Etrüskleri Lydia'dan, yani Anadolu'nun
Ege kıyılarından İtalya'ya o götürmüş.
Tarkhon ak saçlı olarak doğmuş, bu da
şanlı bir alın yazısına delilmiş.
278
Tarpeia. Tarpeia Capitolium'a ve orada Gidilecek Hades 'ln ve korkunç
bulunan Tarpeia kayasına adını veren Persephone 'nln ülkesine,
Romalı kızdır. Adam öldürenler bu danışmak için Thebaili Teiresias'ın
kayadan aşağı atılıp öldürülürdü. ruhuna,
Tarpeia'nın kendisi de bir suçludur: henüzyitirmemiş aklını bu kör bilici,
Babası Spurius Tarpeius Capitoli-um Persephone bir ona bilinç bağlamıştır
kalesinin bekçisiymiş. Sabinler kaçırılan ölülerden,
kızlarını geri almak için kalenin dibinde bir odur düşünen, ötekiler uçuşurlar
ordugâh kurup şehri sardıklan sırada gölgelergibi.
Teiresias üstüne birçok efsaneler
Tarpeia Sabin kralı Tatius'u görmüş ve
anlatılır: Teiresias Spartoi soyundandır
ona âşık olmuş, kendisini karı olarak
alırsa, kalenin kapılarını açmaya söz (Spartoi), ço-culugunda Kithairon
dağında gezerken çiftle-şen İM yılana
vermiş krala. Öyle olmuş, ama Sabin
rastlamış, çocuk bir sopa alıp dişi yılanı
kralı Tarpeia'yı almak şöyle dursun,
öldürmüş, ossaat erkekken birdenbire
ordusuyla kaleye saldırdığında kızı
dişi olmuş, yedi yıl sonra gene aynı
kalkanlarının altında ezip öldürmüşler.
yerde aynı olayı görmüş, bu kez erkek
Tartaros. Tartaros yeraltındaki ölüler yılanı öldürmüş ve yine erkek olmuş.
ülkesinin en derin yeridir. Titanlarla Başına gelen bu olayın ünü tanrılara
tanrılar arasındaki savaşta deprem kadar uzanmış, Hera ile Zeus bir gün,
aşkta kadın mı daha çok zevk duyar,
Tartaros'a kadar uzanır, bu savaşta
erkek mi konusunda tartışırlarken,
yenilen Titanları da Zeus Tartaros'a
Teiresias'ın fikrini almayı düşünmüşler.
kapatır. Tartaros'un en iyi
Teireslas'ın yanıtı şaşırtıcı olmuş: Erkek
tanımlandığı yapıt Hesiodos'un
bir zevk duyarsa, kadın onun dokuz
Theogonia'sıdır. Şöyle denir (Theog.
mislini duyar dlys buyurmuş, Hera da
736 vd.):
kadınlığın sırları açıgn vı ı ruldu diye
Orada durur yan yana kaynaklar, bütün Teiresias'a kızmış, gözlerini kör etmiş.
varlıkların son uçları kara toprağın ve Buna karşılık Zeus ona kâhinlik hünerini
sisli Tartaros 'un, ekinsiz denizin ve ve yedi kuşak boyunca yaşamasını
yıldızlı göğün tanrıları ürküten pis, bağışlamış.
küflü köşeler. Öylesine derindir ki bu Teiresias'ın en ünlü kehanetleri
yerler bir yılda varılamaz dibine, şunlardır Amphitryon'a karısı
kapılarından girildikten sonra. Bora Alkmene'nin kiminle yattığını açıklar,
üstüne bora savurur insanı bir oyana, Laios'a doğacak olan çocuğunun
bir buyana, korkunç bir hızla. Ve işte kendisini öldüreceğini haber verir, Oi-
orada yükselir konağı kara Gece 'nin dipus'u aydınlatır, Thebai'den
kasvetli, korkunç bulutlar içinde. kovulmasını salık verir, Thebai'ye karşı
Tartaros'un derinliğini belirtmek için yediler seferinde şehrin nasıl
Hesi-odos bir de şöyle der: Bîr örs korunabileceğini gösterir; daha sonraki
gökten düşse dokuzgün, dokuz efsanelerde Teiresias her işe karışan
gece, bilici tipi olarak canlandınlır:
ancak sonuncu günü varabilirdi Pentheus'a tanrı Dionysos'a karşı
yeryüzüne ve tunç bir örs düşse gelmemesini, Narkls-sos'un öleceğini
yeryüzünden ancak dokuz gün, dokuz
gece sonra varabilir ve daha birçok olaylarda geleceği haber
Tartaros'a. veren odur. Odysseia'da oynadığı role
göre Teiresias'ın bilicilik hünerini
Teiresias. Thebaili Teiresias efsanede ölümünden sonra da sakladığı anlışılır.
sözü geçen bilicilerin en ünlüsüdür. Bu da Zeus'un ünlü kâhine bir
Troya savaşı efsanelerinde de, Thebai armaganıymtş.
çemberinde de çok önemli bir rol oynar. Epigonlar Thebai'yi alınca Teiresias
Öldükten sonra bile Odysseus ruhuna öbür Thebaililerle göçmüş, yolda
sorular sormak için uzun ve tehlikeli Telphusa kaynağından su içerken ölmüş.
Hades yolculuğuna girişir. Büyücü Başka bir anlatıma göre şehirde kalmış,
tanrıça Kirke Teiresias'ı şöyle tanımlar ama Thebaililer onu kızıyla birlikte
(Od. X, 491 vd.): Delphoi'ye, Apollon tanrıya adanmak
üzere göndermişler, yolda ihtiyarlıktan
ölmüş.
Teisiphone. Adam öldürme suçlarının
öcünü alan Erinyslerden biri (Erlnys).
Tekmessa. Troya önünde büyük eder, anasıyla babasının buluşmasına
Aias'ın kapatması, bir Phrygia kralının seviniri Başkaca da bir rolü yoktur
kızıydı. Sophok-les'in "Aias" Odysseia'da.
tragedyasında önemli bir rol oynar
(Aias). Telephos. Herakles'le Auge'nin oğlu
Tele-phos dramatik bir öykünün
Telamon. Aiakos'la Endeis'in oğlu, kahramanıdır. Daha anasının
Aias'ın babası, Peleus'un kardeşi (Tab. karnındayken tanrı sözcüsünün doğacak
21). Çocukluğunda Peleus'la birlikte olan çocuğun dayılarını öldürecegini
üvey kardeşleri Pho-kos'u öldürmeleri bildirmesi ana-ogul Auge ile
üzerine (Phokos) Telamon Aigina'dan Telephos'un bir sandıkla denize
sürülür, Salamis'e yerleşir (Aia-kos). atılmalarına y o l açar. Kurtulurlar ve
Herakles'le birlikte Argonaut'lar Mysia kıyılarına çıkarlar (Auge). Başka
seferine, Kalydon avına katılır. Gene bir anlatıma göre yalnız Auge Mysia'ya
Herakles'le birlikte birinci Troya gider, kral Teuthras'a satılır, Tele-™
seferine gider ve Herak-les phos ise Arkadya'da bir dağa bırakılır,
Laomedon'un kızı Hesione'yi orada çobanlarca büyütülür ve dağda
kurtarınca Telamon bu kızla evlenir. Bu kaza ile İM adam öldürür: Bu İM adam
evlenmeden Teukros doğar (Teukros). kendi dayılarıdır. Telephos Arkadya'dan
Troya savaşı sırasında Telamon sürülür. Delphoi tapı-nagma gidip tanrı
Salamis'te oğullarının dönmesini bekler. sözcüsünü yoklar, Mysia ya gitmesi
Teukros Aias'sız yurda dönünce gerektiği cevabını alır. Mysia'ya gelir,
öfkelenir ve onu kovar. Nasıl öldüğü belli ama anasını tanımaz, Auge'nin de
değildir (Aias). oglunu tanımaması az daha ana ile oğlun
Telemakhos. Odysseus'la evlenmelerine yol açacakken vaktinde
Penelope'nin biricik oğulları. Babası önlenir. Auge kral Teuthras'in
Troya savaşına gidince Telemakhos kendisiyle evlenir, bir. süre sonra
daha kundakta çocuktur. Adı ilkin Teuthras ölünce Mysia krallığı Te-
Odysseus'un kendisini savaşa lephos'a kalır.
götürmek için gelen elçilere oynadığı Bu sırada Akhalar Troya'ya karşı ilk
oyun sırasında geçer (Palamedes). seferlerine girişirler, donanma yanlış rota
Sonra Odysseia'nın başında ona gene ile Mysi-a kıyılarına yanaşır. Telephos
rastlanır: Büyümüş, delikanlı olmuştur, Troya kral so-yuyla akrabalığı yüzünden
Ithake sarayında taliplerin babasının Akhalara karşı koyar, yiğitçe çarpışır ve
malını, mülkünü çarçur etmelerine birçok önemli kişileri öldürür, ama
üzülür, onları kovmak için elinden bir AkhiIIeus karşısına dikilince korkuya
şey gelmez, sonunda babasının yaşayıp kapılıp koşmaya başlar. Tanrı Di-onysos
yaşamadığını öğrenmek için yola araya girer ve Telephos'un bir a s m a |
çıkmaya karar verir: Troya'dan dönen kütüğüne ayağının takılıp düşmesini
yiğitlere babasından haber sormaya sağlar. Arkasından gelen AkhiIIeus da
gidecektir. Mentor kılığında tanrıça onu kalçasından vurur. Akha donanması
Athena'nın kılavuzluğunda olan bu çekilip gider, sekiz yıl kadar uzun bir
yolculuk Odysseia'nın ilk dört zaman da Anadolu kıyılarına uğramaz
bölümünde anlatılmış, bu yüzden de bu olur, ama Telephos'un yarası
bölümlere Telemakhia denmiştir iyileşmemektedir. Danıştığı biliciler
(Odys-seia). Nestorve Melenaos'un yarayı kim açtıysa o iyileştirebilir derler.
konaklarına varır, onlarla görüşür, Telephos da bu kez Aulis'te Akhilleus'u
Troya savaşçılarının anılarını uzun boylu bulmaya gelir. Euripides "Telephos" adlı
anlatmalarına fırsat verir (Menelaos, (kayıp) tragedyasında Mysialı kahramanı
Helena). Dönüşünde taliplerin kurduğu dilenci kılığında çı-kartırmış Akhilelus'un
pusuya düşmez, Ithake limanına önüne, ağlatır, sızlatır, istediğini elde
ettirirmiş. AkhiIIeus kargısının pasından
girmeden şehir dışındaki bir kumsala
bir parça sürer yaraya, Telephos iyileşir
çıkar, biraz önce de Odysseus aynı
ve şükran borcunu Akhalara Troya'ya
yere çıkmış ve domuz çobanı
çıkacak doğru yolu göstermekle öder.
Eumaios'un kulübesinde konuk
Telephos Troya savaşına karışmaz, ama
edilmiştir. Baba-ogul önce tanışmadan oğlu Eurypylos Mysialı bir bölükle
buluşup konuşurlar, sonra Odysseus Priamos'un yardımına koşar (Eurypylos).
dilenci kılığı altında gerçek kimliğini
açıklayınca, taliplerin hakkından gelmek
için planlar kurarlar. Telemakhos
talipleri öldürmekte babasına yardım

280
Telkhines. Poseidon'la ilgili kötü cinler. nos'la Tethys'in yanına gitmek üzere
Yarı insan, yarı balık biçimindeymişler, olduğunu, onu bildirmeye geldiğini ileri
yılan kılığına girdikleri de olurmuş. sürer (Hera).
Telkhinler Rodos adasında yaşarmış ve
dünyada ne kadar deprem, kar, dolu, Teukros. (1) Skamandros'la İda dağı
yağmur gibi afetler varsa, hepsi nympha'sı îdaia'nın oğlu, Troya kral
onların elinden çıkarmış. Tufanı da onlar soyunun atası (Tab. 16). Bir efsaneye
önceden bilip haber vermişler. Rodos göre Teukros Troas'ın yerlisi değildir,
adasının sularına Styks'in sularını Ege kıyılarına Girit'ten babası
kanştırarak toprağın verimsiz olmasına Skamandros'la birlikte gelmiştir.
yol açmışlar. Tufandan kaçarken biri Anadolu'ya göçmeden önce kehanete
Lykia'ya gelmiş ve orada, Ksanthos başvurmuşlar, nereye yerleşmeleri
ırmağı kenarında Lykialı Apol-lon'a bir gerektiğini sormuşlar, tanrı sözcüsü de
tapınak kurmuş, derlerdi. "yer oğullarının saldırısına nerede
uğrarsanız" yanıtını vermiş. Troya
Telkhinlerin bazı efsanelerde yöresine gelip açıkta yattıkları bir gece
Kabeirlerle karıştırıldığı görülür, o farelerin kalkanlarını, yaylannın
zaman da sanatçı cinler olarak kirişlerini kemirdigini görmüşler,
gösterilirler: Maden işlemesini bilirler, kehanetin gösterdiği yerin burası
tanrı heykelleri ve Poseidon'un yabasını olduğunu-''anlayarak oraya yerleşmişler
yapmışlar. Ama aslında kötü ve yararsız ve Apollon Smintheus'a (fareleri kovan
olduklarından Apollon oklartyla, ya da Apollon) bir tapınak kurmuşlar. Teukros
Zeus yıl-dınmlarıyla onları öldürmüş. sonraları Dardanos'u konuk eder ve kızı
Denizde birer kaya olmuşlar. Batieia ile evlendirip tahtını ona bırakır
Tenes. Tenedos'a (bugün Bozcaada) (Dar-dartos, Smintheus).
adını veren kurucu kahraman. (2) Telamon'la Hesione'nin oğlu,
Kyknos'un oğlu sayılır (Kyknos). Üvey Aias'ın kardeşi (Tab. 21). Troya
anası Tenes'i kendisine göz dikmiş soyundan olduğu halde Teukros agabeysi
olmakla suçlar. Kyknos da buna inanır ve Alas'la birlikte Akhalar safında dövüşür,
Tenes'le kız kardeşini bir sandığa ordunun en usta okçusu-dur, birçok
kapatıp denize atar. Poseidon tann savaşçıyı öldürür. Aias'ın ölümü
gençleri korur ve o zaman Leukophrys sırasında Mysia'ya yaptığı bir çapulculuk
adıyla anılan Tenedos'a çıkarır. seferine çıktığından orada yoktur ve
Sonraları Kyknos yanlışlığını anlar ve olayları önleyemez. Dönüşünde büyük bir
Tenes'le barışmak üzere Tenedos'a umutsuzluğa kapılıp canına kıymak ister.
gelir, ama Tenes babasının gemisini Dönüşü de uğursuz olur, Salamis'e
karaya bağlayan halatı keser, böylece vardığında babası Te-lamon Aias'ı
her türlü ilişkiyi koparmış olur. Akhalar getirmedi diye onu adaya almaz (Aids,
Troya'ya sefer yaptıklarında Tenedos'a Telamon). Kıbrıs'a gider, orada Yeni
varınca, Tenes onları taşlar, ama Salamis diye bir şehir kurar, Kıbrıs
Akhilleus'un kargısıyla vurularak ölür. kralının kızıyla evlenir, birçok çocuğu
olur, biri Kilik-ya'da Olbe kentinin
Tereus. Bkz. Aedon. kurucusu genç Aias'tır.
Terpsikhore. Musalardarı biri, dansı
Teuthras. Mysia kralı, Telephos
ve hafif şiiri simgeler (Musa/ar).
efsanesinde sözü geçer. Krallığı Kaikos
Tethys. Uranos'la Gaia'nın kızı, dişi (Bakırçay) ırmağının agzındayrnış.
Titanlardan sonuncusu (Tab. 1, 2). Efsanesi de şöyledir: Dağda avlanırken
Denizin verimliliğini simgeleyen Tethis Teuthras'ın karşısına bir yaban domuzu
tanrı Okeanos'la birleşir ve üç bini aşkın çıkmış, kendisini öldürmemesi için insan
dişi varlık doğurur (Tab. 4). Dünyanın sesiyle yalvarmış, vurulduktan sonra da
bütün ırmakları da Okeanos'la Artemis Orthosia tapınağına sığınmış.
Tethys'ten dogma sayılır. Bir efsaneye Kutsal hayvanı öldürdü diye Teuthras
göre Tethys Zeus'un Kronos'a karşı cüzam ve bir çeşit çılgınlığa çarpılmış,
savaşı sırasında Hera'yı yanına almış ve ama sonradan iyileşmiş. Auge ile
büyütmüştü. Hera İda dağında Zeus'u Telephos'u Mysia'da konuklayan odur
bulup onunla sevişmeyi kafasına (Auge, Telephos).
koyunca, kavga etmiş olan Okea-
Thalia. Bitkisel gelişmeyi, doğanın
fışkırmasını dile getiren bu ad:
(1) Musalardan birinin adıdır. Yetki Theia. Uranos'la Gaia'nın kızı, dişi
alanı Titanlardan biri, Hyperion'la evlenir ve
komedyadır. Apollon'la sevişip Eos, Helios ve Selene'yi doğurur (Tab.
Korybantlan 4).
doğurduğu da anlatılır (Musalar).
Themis. Themis, Uranos'la Gaia'nın
(2) Zeus'la Eurynome'nin kızı, kızıdır, yani ikinci tanrı kuşağından ve
Kharitlerin dişi Titanlardandır. Hesiodos,
biri (Khahtler). Themis'in adını Titanlar arasında
Thamyris. İlyada'da adı geçen Trakyalı saydıktan sonra, uzun süre ondan söz
bir ozan. Serüvenini İlyada'da etmez, ta ki Olympos tanrıları Titanları
Homeros şöyle anlatır (İl. II, 594vd.): yensin ve Zeus, Kronos'tan dogma öbür
kardeşleriyle egemenliği paylaşıp yeni
Musalar buluşmuşlardı eskiden Dorion düzeni kursunlar. Ondan sonra da Zeus
'da, keseceklerdi Trakyalı
Thamyris'in şarkısını Oikhalia 'dan her kuşaktan tanrıçalarla birleşme ve
gelmişti Thamyris, kendine üretme yoluna gider. İlk evliliği
güveniyor, övünüyordu, kalkanlı Zeus Metisledir, onu Athena'ya gebe bırakır.
'un kızlarını, Musaları bile yenerim İkinci evliliği, Titan kızı The-mis'ledir.
diyordu şarkı söylemede. Onlarda Hesiodos bu birleşmeyi kısaca şöyle
kızdılar, kör ettiler onu, tanrısal tanımlar (Theog. 901 vd.):
şarkıyı aldılar elinden, çalgı çalmayı
unutturdular ona. Sonra ışık saçan Themis'le evlendi
Zeus, bu tanrıçadan doğdu Horalar:
Çok yakışıklı diye bilinen bu ozan lyra Eunomia, Dike ve bereketli Eirene, ki
çalmakta da, ezgi söylemekte de çok korurlar insanların ekip biçtiklerini.
üstünmüş, bir theogonia, bir Ve Moiralar, akıllı Zeus 'un çok
kosmogonia, bir de titano-makhia saydığı Klotho, Lakhesls veAtropos,
yazdığı söylenir. Müzikte de birçok kionlarveriryalnızİnsanlara
yenilikler yapmış, ama ölçüyü kaçırıp mutluya da mutsuz yaşamapaylarını.
Musa-larla boy ölçüşmeye kalkışıp Peki Themis kimdir? Doğada
olanaklarından yoksun edilince, lyrasını mevsimlerin, yılların ve sanatların
bir ırmağa atmış, bir daha da şarkı düzenini sağlayan bir tanrıça üçlüsüyle
söylememiş. Bazı kaynaklarda canlı varlıkların arasında hayatla ölüm
Homeros'un bu Thamyris'in çömezi dengesini kurup, kader ipliklerini
olduğu söylenir. ellerinde tutan ikinci bir tanrıça
üçlüsünü doğuran bu güçlü tanrısal varlık
Thanatos. Ölümü simgeleyen tanrı.
kimdir ve neyi simgeler? Themis,
Nyks'in çocuğu, Uyku'nun kardeşidir.
kanundur, kuraldır, yasanın ta
Birbirinden ayrılmayan Hypnos'la
kendisidir. Ama gelip geçici yasa değil,
Thanatos yeraltında Tar-taros'un
tanrılar dünyasında da, insanlar
derinliklerinde otururlar (Hes. The-og.
dünyasında da değişmez, evrensel ve
755 vd.).
ölümsüz doğa yasasıdır. Tanrısal
Thaumas. Pontos'Ia Gaia'nın oğlu, yasadır, onun karşıtı insansal yasa ise
Elektra ile evlenir ve İris'le Harpyaları Nomos'tur.
üretir (Tab. 6). Themis Olympos'ta yaşar. Tanrıların
toplantılarına başkanlık eder,
Theano. Troyalı Antenor'un karısı
Olympos'taki düzeni de o korur.
Theano Athena tapmağının rahibesidir.
Homeros da tanır, bilir onu, Hera'yla,
Troya kadınları, başlarında kraliçe
Zeus'la konuştuğunu gösterir İlyada'da.
Hekabe olmak üzere, Athena tanrıçaya
Ama çok söz edilmez Themis'ten,
parlak bir şal adamaya geldiklerinde,
efsanesi, öyküsü yoktur. Her yerde ve
Theano onları karşılar ve sunu yaparken
her zaman vardır o kadar.
de tanrıçaya yakarır (İl. VI, 298 vd.).
Theano'nun Antenor'dan birçok Ürettiği tanrısal varlıklarla sürdürür
çocuklan olur, kocasının başka bir etkisini, bu varlıklar da tanrılardan daha
karıdan olan oğlunu da özene bezene güçlü oldukları için, ehramın tepesinde
yetiştirir. Antenor'la birlikte Troya'yı oturur gibidir Themis. Adı da koymak,
ele verdiği anlatılan efsanelerinden yerleştirmek, oturtmak anlamına gelen
biridir (Antenor). bir kökten türemiştir (Hora 'lar,
Moiralar).
Thebai'ye karşı Yediler. Bkz.
Amphiara-
os, Eteokles, Adrastos.

282
Theogonia. Yunanlıların en eski ve en Bu Titanlar tanrıların ikinci kuşağı
önemli theogoniası olan Hesiodos'un sayılır, birinci kuşak Gaia ile Uranos
eseri besbelli ki doğulu kaynaklara olmak üzere. Burada Theogonia
dayanmakta, I enlkeliler yoluyla Sümer boyunca hep rastlanacak bir süreçle
ve Babil inanç ve efsanelerini karşılaşırız: Bir kuşak kendinden sonraki
yansıtmaktadır. Ne var ki bağdanım tam kuşağın doğup gelişmesine izin vermez,
olmuştur: Hesiodos'un tanrılann çünkü gücünün elinden alınacağından,
doluşunu, tanrı soylarının ve kuşaklarının egemenliğinin başka ele, sonraki kuşağa
birbirlerini izleyip gelişmelerini dile geçeceğinden korkar. Bu yüzdendir ki
getiren yapıtı, Yunan kaynaklı inanç ve Uranos çocuklarını yok etmeye uğraşır
efsaneleriyle kaynaşmış ve tutarlı bir (Uranos).
bütün haline gelmiştir. Hele Gaia son doğan oğlu Kronos'un eline
Hesiodos'un kurduğu yönetim, Homeros bir tırpan verir ve koca Uranos gece
destanlarında da uygulanan şecere arzudan yanıp tutuşarak indiği, sardığı
gösterme eğilimiyle tam bir uyum içinde zaman Toprağı, pusuda bekleyen Kronos
ilkçağın sonlarına dek benimsenmiş ve fırlar, tırpanla keser babasının
ozanlara olduğu kadar, hellenistik çağın hayalarını. Denize saçılan sperma
ve Roma'nın mythograph denilen köpükleriyle kanlardan tanrıça
mythos yazarlarına da örnek olmuştur. Aphrodite ve Erinysler doğar
Dünyanın yaratılışı için de bir yorum (Aphrodite, Erinys). Kronos egemenliği
veren Theogonia, Yunanlıların tek dinsel ele alır, ikinci tanrı kuşağı birincisini
kitabı olarak kalmış denebilir, ama şunu yenmiştir, Hesiodos erkek Titanların
da belirtmeli ki, bu gelenek yazma dişi Titanlarla evlenmelerini ve bu
kaynak olmaktan öte gidememiş, ne tam evlenmelerden doğan çocukları sayar.
anlamıyla dini ve kültü, ne de bambaşka İkinci kuşağın da dramı vardır.
bir yol tutan düşünce akımını Kronos Rheia ile evlenir ve şu evlatları
etkileyememiştir. O kadar ki, Heio- doğurur: Hes-tia, Demeter, Hera,
dos'un, çoğu yabancı kaynaklardan aldığı Hades, Poseidon ve en sonuncusu Zeus.
kimi tanrısal varlıkları Yunan yazını doğa Ama koca Kronos yiyordu ilk
dışı, yaban ve kaba sayarak yadırgamış çocuklarını analarının kutsal
ve atmıştır. karnından çıkıp da dizleri üstüne
Hesiodos'un Theogonia'sı gene de oturdukça her biri. Korkuyordu
tek yaratılış mythos'u olarak Uranos 'un mağrur
torunlarından
ayrıntılarıyla incelemeye değer. biri ölümsüzler arasında kral olacak
Her şeyden önce Khaos vardı der diye.
Hesio-dos, (Khaos) ama Khaos'un ne
olduğunu tanımlamaz, hemen Khaos'tan Uranos'la Gaia bunun böyle olacağını
Gaiayani Top-rak'ın çıktığını anlatır ve bildirmişlerdi Kronos'a. Ne var ki
ne olduğunu tam anlatmadığı bir Rheia'ya yardım edenler onlardır. Zeus
birleşme ilkesi olarak Eros'u yani Sevgi doğar doğmaz Gi-rit'e kaçırırlar,
tanrıyı da araya sokar, ama belli ki Kronos'a da bir taş yuttururlar. Zeus
Yunan kaynaklı bu varlığı, saydığı öbür büyüyünce, babasına bu taşla birlikte
unsurlarla iyice birleştiremediği için yuttuğu bütün kardeşlerini de kusturur.
"partheno-genesis" yani kendi kendine Egemenliği ele geçirmek için hazırlığa
doğurma, meydana getirme ilkesine girişir, ilk iş Uranos'un yeraltına
uyarak, Khaos'tan Ere-bos'u (yeraltı kapattığı Yüz Kollu devleri ve Kyklopları
karanlığı) ve Nyks'i (yerüstü karanlığı) kurtarmak. Tepegözlerden gök
yani Gece'yi çıkarır ve şöyle der (The- gürlemesini, şimşek ve yıldırımı alır, Yüz
og. 126 vd.): Kolluların da yardımıyla korkunç bir
savaşa girişir. Titanomakhia denilen bu
Toprak bir varlıkyarattı kendine eşit: savaş babasının kardeşleri Titanlara
Dört bir yanını saran Uranos, yıldızlı karşıdır (Devler ve Tanrılar Savası). Bu
Gök 'ü, Mutlu tanrıların sürekli, yaman savaşta zaferi kazanan Zeus
sağlam yurdunu. üçüncü kuşağı, yani Olym-pos
Gaia sonra kendi kendine yüksek tanrılarının saltanatını kurar.
dağları ve Pontos'u, yani denizi yaratır. Mutlu tanrılar bitirince bu islerini,
Sonra da Ura-nos'la sevişip üç kuşak şereflerini zorla kurtarınca
dev yaratır: Titanlar, Kykloplarve Titanlardan, uydular Toprak Ana'nın
Hekatonkheirler. öğütlerine, engin bakışlı Zeus'a
başvurdular,
ölümsüzlerin başına geç m esin i, sırtı kambur, göğsü çöküktü
Olympos 'un kralı olmasını istediler içeri, kafası omuzlarının üstünde
ondan ve Zeusgeçip başına tanrıların sivriydi, tek tüktü başında saçı.
yetki paylarını dağıttı her birine.
Thersites Agamemnon'a karşı
Theogonia Zeus'un ve öbür Olympos orduda hemen hemen herkesin
tanrı -larının evlilikleriyle, çocuklarını düşündüğünü dile getirdiği halde,
saymakla sona erer. büyüğe saygısızlık etti diye Odysseus'un
hışmına uğrar, tartaklanır (İl. II, 257
Theoklymcnos. Melampus soyundan
vd.):
bir kâhin. Odysseia'da sözü geçer.-
Telemakhos Pylos dönüşünde bu kâhini Baksana diyeyim, bu dediğim de
gemisine alır ve îthake'ye konuk olarak olacak
götürür. Argosludur, ama adam hani,
öldürdüğü için sürülür. Theokly-menos böyle zıpırlık eder görürsem seni bir
daha, varsın Odysseus 'un omuzları
kuşların uçuşundan anlam çıkarır: üstünde
Odysseus'un yakında geleceğini ve durmasın
talipleri öldüreceğini önceden haber başı, bana bir daha Telemakhos'un
verir. babası
demesinle
Theonoe. Bir roman kişisi: Kâhin Kal- r, tutup anadan doğma etmezsem
khas'ın kız kardeşi olarak gösterilir. seni
Günün birinde kumsalda oynarken çırılçıplak,
korsanlarca kaçırılır, Karia kralına ayıp yerlerini örten gömleğini
satılır. Babası Thestor onu aramaya çıkarmazsam
çıkar, gemisi batar, o da Karia kıyılarına sırtından,
adamakıllı pataklamazsam seni,
çıkar ve kralın sarayına köle olur. The- göndermezsem tezgiden gemilere
onoe'nin kız kardeşi Leukippe de ağlaya
babasının dönmediğini görünce erkek ağlaya.
kılığına girer ve Karia'ya gelip aynı Böyle dedi, değneğiyle sırtına,
saraya rahip olur. Theonoe kız omuzlarına
kardeşini tanımaz, yakışıklı rahibe gönül vurdu,
verir, ona teklifte bulunur. Leukippe Thersites oldu iki büklüm,
gözlerinden yaşlar aktı tane tane.
hiç yanaşmayınca, Thestos'u onu Sırtında altın değnekle vurulan
öldürmekle görevlendirir. Thestos da yerde kanlı bir şiş peyda oldu
kızını tanımaz, tutuklu olduğu yere birdenbire. Dizçöktü, baktı acı
girip kaderinden yakınacak olur. Kız acı, sildi yaşlarını, tatlı bir gülme
babasına kendini tanıtır, derken aldı herkesi.
Thestor Theonoe'yi öldürmeye kalkar, Thersites'e Shakespeare'in
kılıcını kınından çıkarırken Theonoe "Troilus'la Kressida" dramında da
babasını anarak ağlar, hepsi birbirini rastlarız. Shakespea-re herhalde
tanırlar. Karia kralı da üçünü birden yukardaki dizelerden esinlenerek
armağanlara boğup yurtları-na geri Thersites'i Akha ordusunun soytarısı
gönderir. olarak canlandırır.
Thcrsites. Troya önündeki Akha
Theseus. Theseus, Dor ırkının büyük
ordusunda bir asker olan Thersites kahramanı Herakles'in örneği üzerine
İlyada'da krallar kralı Agamemnon'a Atina'da uydurulmuş bir kişidir,
dil uzatmaya yeltenen bir adamdır efsanesi de Herakles efsanesinin
(Agamemnon). Destanın yalnız bir motifleriyle bir araya getirilmiş, bu
bölümünde adı geçen Thersites şöyle yakıştırmalara Atina'nın ülkülerini
tanımlanır (îl. II, 212vd.j: yansıtan kişisel ve toplumsal bazı
Yalnız Thersites kopardıyagarayı, temalar eklenmiştir. Ayrıca Atinalılar
konuştu Theseus'u efsanelik değil de tarihsel
ileri, geri, bir kişi sayarlardı. "Theseus'suz hiçbir
o Thersites ki saçmalar dururdu şey yoktur" Atina'da özdeyiş olmuştu.
biteviye, kralları kızdırmak için laf
ederdi, Aigeus'la Aithra'nın oğludur (Tab.
gelişigüzel, 24), ama asıl babasının Aigeus değil de,
Argosluları güldürsündü yeter ki, tanrı Po-seidon olduğu ileri sürülürdü
tlyon 'a gelen en çirkin kişiydi o, (Aigeus, Aith-ra). Troizen'de dedesi
bacakları çarpık, bir ayağı aksaktı, Pittheus'un yanında büyüyen Theseus
Atina kralının oğlu olduğunu bilmiyordu,
çünkü Aigeus Aithra'ya çocuğa altına
sandallarıyla kılıcını sakladığı bir ka-

284
kaldıracak duruma gelmedikçe kim don şerefine de lsthmos şenliklerini
olduğunu söylememesini buyurmuştu. düzenler, halkın çıkarlarını gözeten,
Theseus böylece büyüyor ve gün zenginlerle soyluların ayrıcalıklarını
geçtikçe güçlenip yüreklenlyordu. kısıtlayan toplumsal yasalar çıkartır. Bir
Herakles bir gün Pittheus'un sarayına yandan da yiğitliklerini sürdürür:
gelmiş ve sırtında taşıdığı aslan postunu Arkadaşı Lapith kralı Peirithoos'la
yere atmıştı, ortalıkta kim varsa hepsi birlikte Argonaut'lar seferine, Kalydon
korkuıdan kaçışmış, yalnız Theseus avına katılır, Oidipus'u Attika'ya kabul
kılıcını çıkarıp aslanın üstüne yürümüştü. edip rahatça ölmesini sağlar, bir de
On altı yaşına basınca anası delikanlıyı Atina'ya saldıran Amazonlara karşı
kayanın önüne götürmüş, Theseus da koyar. Amazonları püskürtmeden
koca kayayı kaldırarak babasının altına kraliçeleri Antiope'yi kaçırır, onunla
sakladığı soykaları ortaya çıkarmıştı. O evlenir, Hippolytos adında bir oğlu olur.
zaman kral oğlu olduğunu ögrenince An-tiope'nin ölümünden sonra Theseus
hemen Atina'ya gitmek üzere yola Phaidra ile evlenir. Phaidra'dan iki oğlu
çıkmış, Pittheus kara yolunda bir sürü olur: Akamas ve Demophon.
canavar ve eşkıya olduğunu bildirerek Peirithoos'la birlikte ölüler ülkesine
ona denizden iner, amacı ölüler kraliçesi
ilınesini söylediği halde, Theseus Persephone'yi kaçırıp yeryüzüne
gerçekten kral oğlu olduğunu Attika getirmektir. O Hades ülkesinde iken
halkına göstermek İçin kara yolunu Atina'da işler karışır: Soylu sınıflar The-
seçmiş ve Atina'ya gelmeden bölgeye seus'un yaptığı sosyal reformları
korku salan bir sürü dev, azman ve vahşi ortadan kaldırmak için Dioskurlan
hayvanları bir bir yere sererek şehre yardıma çağırırlar, Helene'nin
varmıştı. Kephisos ırmağının sularında kardeşleri hem Theseus'un kaçırıp
döktüqü kanlardan temizlenip arınmış Aithra'nın yanına bıraktığı kızı geri
ve Aige-us'un karşısına çıkmıştı. Ne var almak, hem de Menestheus'u Atina
ki o sıralarda kral Aigeus büyücü tahtına çıkarmak için bunu fırsat
Medeia'nın etkisi altında bulunuyordu. bilirler. O sırada The-seus'la Peirithoos
Medeia bu gencin tahta göz dikeceğini Hades ülkesinde alıkonur-lar: Hades'le
anlamış, onu şölende zehirlemeyi Persephone'nin sofrasında yemek
kararlaştırmıştı, ama Theseus, sofraya yerlerken oturdukları iskemlelerin
oturunca etini kesmek için Aigeus'un üstüne mıhlanırlar. Uzun zaman oldukları
kılıcını çıkarmış, böylece babası oğlunu yerden kalkamazlar, sonunda Herakles
tanımış, Me-deia'yı kovarak Theseus'u Hades'e inip Theseus'u kurtarır, ama
bağrına basmıştı. Bu arada Aigeus'un Peirithoos "Unutma sandalyesi" denen
kardeşi Pallas'ın elli oğlu Theseus'u bu yerden bir daha kalkamaz. Atina'ya
devirmek için ona pusu kurmuşlar, yiğit dönüşünde Theseus ülkesini
de hepsini öldürmüş, bu suçundan karmakarışık bir durumda bulur ve
arınmak için de bir yıl Atina'dan orada kal-maktansa Skyros adasında
uzaklaşmıştı. Ama Atina bir yıl sonra kral Lykome-des'in yanına sığınmayı yeg
Theseus'u çağırır, çünkü Girit kralı görür. Ne var ki Lykomedes onu arkadan
Minos'a yedi kızla yedi erkek gönderip vurarak öldürür. Atinalılar Theseus'u
onları yem olarak Minotauros'a vermek her zaman anarlar, onu Marathon
zorundadır. Theseus Atinalı gençlerle savaşında (İ. Ö. 490) gördüklerini ileri
birlikte Girit'e gider ve Ariadne, sürerlerdi.
Minotau-ros maddelerinde anlatıldığı
gibi, Atina'yı bu korkunç vergiden Thespios. Thespios Atina kralı
kurtarır. Dönüşte Ariad-ne'yi kaçırır, Erekhte-us'un oğludur. Attika'dan
ama tanrı Dionysos'un emriyle olacak, ayrılıp Boionia yöresinde Thespiai
Naksos adasında bırakır. Atina'ya şehrini kurmuştu. Herakles efsanesinde
yaklaşınca Aigeus'un dediği gibi beyaz rol oynar: On sekiz yaşındayken yiğit
yelkenler açmayı unutur, geminin kara Kithairon aslanını öldürmeden önce
yelkenle geldiğini gören kral da oğlunun onun sarayına gelmiş, Thespios da
öldüğünü sanarak kendini denize atar. Herak-les'in her gece elli kızlarından
biriyle yatmasını saglamştı (Herakles)
Girit dönüşü Theseus kral olur ve
Attika ülkesinde yeni ve çok hayırlı bir Thetls. Thetis deniz ihtiyarı Nereus'la
düzen kurar: Tanrıça Athena şerefine Do-ris'ten doğmuş elli Neteus
Panathenaia, Posel- kızlarının en ünlü
südür (Tab. 6). Hera'nın yetiştirdiği ona Zeus'un zincirlerini. Bu yüzdendir ki
Thetis'e tanrılardan Poseidon da, Zeus baştanrı Thetis'i yanında yalvarır
da gönül vermişler, ama onun görünce, hayır diyemez, söz verir ve
doğuracağı oğlun babasından daha güçlü sözünü de Hera'nın çığlıklarına,
olacağını öğrendikten sonra güzel kıskançlık gösterilerine karşın tutar.
denizkızından el çekmişler ve onu bir Gümüş ayaklı tanrıça Hephaistos'a da
ölümlüyle evlendirmeye karar vermişler. böyle bir yardımda bulunmuştur:
Koca olarak seçtikleri Peleus'a Hera'nın çirkin diye Olympos'tan
varmamak için Thetis denizkızlarına aşağıya attığı ünlü topalı Thetis'le
özgü niteliğini kullanarak kılıktan kılığa kardeşi Eurynome almışlar, Okea-nos
geçmiş, ama sonunda ona varmaya razı ırmağının bir mağarasında dokuz yıl
olmuş. Peleus'la Thetis'in düğünü saklamışlardı (Hephaistos). Bu şükran
Olympos'ta tanrılar sofrasında kutlanır, borcunu ödemek içindir ki Hepaistos
mesele çıkmasın diye kavga tanrıça Eriş Akhilleus'a göz kamaştırıcı silahlar
şölene çağrılmaz, ne var ki altın elmayı yapar. Thetis'in ana yüreği Troya savaşı
masanın üstüne atmasıyla tanrıçalar boyunca kanar, oğlunun kaderini
arasında güzellik yarışmasına yol açar değiştirmek için boşuna uğraşır durur.
(Eriş). Thetis ölümlü kocasıyla mutlu Ana-ogul arasındaki buluşmalar
olmaz, bu zorlu evlenmede neler İlyada'ntn en dokunaklı
çektiğini Hephaistos'a yana yakıla sahnelerindendir. Nereus kızlarıyla
anlatır (İl. XIII, 429 vd., Akhilleus). birlikte kırçıl denizden çıkması ve
Doğurduğu ço-cukları ölümsüz kılmak için dalması de-nizkızlarıntn yaşamını olanca
bir bir ateşin üstüne tutup yaktığını, renkleriyle serer gözlerimizin önüne
aynı şeyi oğlu Akhilleus için yaparken (Nereus).
Peleus tarafından yakalanıp kovulduğunu
Thoas. (1) Lemnos kralı, Hypsipyle'nin
efsaneler anlatır. Bu olay üzerine Thetis
babası. Dionysos'la Ariadne'nin oğlu
Peleus'tan ayrılır ve kız kardeşleriyle
sayılır. Lemnos kadınları adadaki bütün
yaşamak üzere denizin dibine dalar.
erkekleri öldürünce Thoas'ın kızı
Ama çilesi tükenmiş değildir Thetis'in,
Hypsipyle'nin eliyle nasıl kurtarıldığı
biricik oğlu Akhilleus'un trajik alın yazısı
hakkında Hyps/py/e, Argo-naut'lar
yüzünden sürüp gider.
maddelerine bakınız.
îlyada'nın birinci bölümünde Akhilleus
(2) Tauris kralı Thoas bir efsaneye
Aga-memnon'la kavga edip barakasına
göre yukarda adı geçen Lemnos kralının
çekilmeye karar verince, deniz kıyısına
aynıdır. Lemnos'tan kaçtıktan sonra
gidip ağlaya ağlaya anasını çağırır (İl. I,
Karadeniz'e Ta-uris'e sığınmış ve
358 vd.):
Tauris'li Artemis kültünü kurarak
Ulu ana, ta dipte, babasının yanında, onu rahibesi olan İphigeneia eliyle gelen
duydu, yabancıları tanrıçaya kurban edermiş.
fırladı kırçıl denizin üstüne Ores-tes'le Pylades İphigeneia'yı
birdumangibi, oturdu gözyaşı döken
kaçırınca Thoas onları kovalarmış ve bu
oğlunun önüne, eliyle okşadı onu,
konuştu, diller döktü: "Ne diye kovalama sırasında öldürülmüş
ağlarsın, oğul, yüreğine giren acı (İphigeneia, Orestes).
ne Thrasymedes. Pylos kralı Nestor'un iki
? Derdini anlat bana, ben de bileyim ".
oğlundan biri. Kardeşi Antilokhos'la
Akhilleus uğradığı haksızlığın öcünü birlikte Troya savaşına katılır,
Zeus alsın ister, bunun için de anası Antilokhos Mem-non'un elinden ölünce,
Thetis'i Olym-pos'a gönderir: Baştanrıya onunla çarpışır. Troya atına giren Akha
yaptığı iyilikleri kendisine hatırlatacak, yiğitlerindendir, babası Nestor'la
bunun karşılığında oğlu savaşa yurduna döner.
katılmadıkça Akhaların yenilmesini elde
edecektir. Thetis gerçekten de Zeus'a Thyades. Bkz. Bakkhalar.
büyük bir hizmette bulunmuştur: Günün Thyestcs. Bkz. Atreus,
birinde Hera, Poseidon ve Athena
baştanrı Zeus'a karşı ayaklanacak Aigisthos.
olmuşlar, zincire vurmuşlar Kronos Tiphys. Argo gemisinin dümencisi.
oğlunu, ama Thetis yüz kollu devlerden
Briareus'u getirmiş, çözdürmüş Mar-
yandyn'Ier ülkesinde ölür
(Argonaut'lar).
Titanlar. Uranos'la Gaia'dan doğan
altı erkek evlada Titan, altı kız evlada
da Titanides denir (Tab. 1-4). Titan
dev anlamına gelir.
98A
Hesiodos Titan sözcüğünde çifte bir toprağa uzanmış, dokuz dönüm yer
etimoloji gösterir: Uzatmak, yayılmak kaplamıştı
anlamına gelen "titainein" ve öç toprakta, iki akbaba, konmuş iki
anlamına gelen "tisis" (The-og. 207) yanma, bağrını deşip didikliyorlardı
ama Titanlar Kykloplar ve Heka- ciğerini, ama o, elleriyle kovamıyordu
tonkheirler gibi doğa dışı, azman akbabaları bir
türlü,
yaratıklar değildir. çünkü Leto 'ya saldırmıştı, Zeus'un ulu
Erkek Titanlar şunlardır: Okeanos, karısına.
Koios, Krios, Hyperion, İapetos ve Başka bir anlatıma göre bu azgın devi
Kronos. cezalandıran Zeus değil, Leto'nun
Dişi Titanlar da, Theia, Rheia, çocukları Apollon'la Artemis'tir.
Themis, Phoibe ve Mnemosyne'dir.
Zeus'la birleşen Themis ve Tlepolemos. İlyada'da sözü geçen
Mnemosyne dışında, öbür Titanlar ve Tlepole-mos Herakles'in oğullarından
Titanidler aralarında evlenirler. biridir. Troya savaşına Rodos'tan gelme
Hesiodos Theogonia'nın büyük bir gemilerle katılır. Rodos'a göçmesinin
bölümünü bu Titanlardan doğan nedeni de şudur: Babalarının
yaratıkları saymaya ayırır. ölümünden sonra Herakles oğulları
Okeanos kendi gibi bir deniz Eurystheus'un hışmına uğrayıp
tanrıçası olan Tethys'le evlenip Peloponez'e bir türlü yerleşemeyince,
Okeanos kızlarını meydana getirirler. Tlepolemos büyük amcası Likymnios'la
Hesiodos bunların üç bin olduğunu birlikte Argos'a çağrılır ve orada kalma
söyler ve başta Styks olmak üzere izni alır, ama Likymnios'la arasında
Asia, Elektra, Doris, Eurynome, Dione, çıkan bir kavgada amcasını öldürür.
Kalypso gibi bazılarının adlarını sayar. Bunun kaza ile olduğu, Tlepolemos'un
Koios Phoibe ile birleşir, Asteria ve bir öküzü, ya da bir köleyi vurmak için
Leto'yu meydana getirirler. Kendileri kaldırdığı sopayı istemeyerek amcasının
de çocukları da parlaklığı simgeleyen başına indirdiği söylenir. Her ne hal ise
göksel varlıklardır. Leto Zeus'la birleşip Tlepolemos Ar-gos'ta kalamaz,
Apollon'la Artemis'i doğurur. Rodos'a göçer ve orada Un-dos,
Krios, Pontos'un kızlarından Eurybie lalysos'la Kameiros diye üç şehir kurar.
ile evlenir. Çocukları, Astraios, Pallas ve Tmolos. Lydia dağı Tmolos (Bozdağ)
Perses'tir. Di-onysos dininin kaynağı olarak
Hyperion'la Theia'nın gösterilir. Ayrıca kraliçe Omphale'nin
birleşmesinden Eos (Şafak), Helios kocasına verilen addır. Tmolos adlı
(Güneş) ve Selene (Ay) meydana gelir. başka bir Lydia kralından da söz edilir:
İapetos, Okeanos kızı Asia (ya da Ares'in oğlu olan bu kral Arte-mis'in
Klymene) ile evlenir, çocukları Atlas, arkadaşlarından birine saygısızlık
Prometheus, Epi-metheusve etmiş, tanrıça da üstüne azgın bir boğa
Menoitios'tur. salmış, onu öldürtmüş. Oğlu ölüsünü
Titanomakhia. Bkz. Devler ve Bozdag'a gömmüş, bu yüzden dağa
Tanrılar Savası. Tmolos adı verilmiş.

Tithonos. Troya kralı Laomedon'un Triopas. Triopas ya da Triops çeşitli


oğlu, Priamos'un agabeysi Tithonos çok kaynaklı efsanelerde adı geçen bir
yakışıklı bir gençmiş. Şafak tannça onu kişidir. Aio-los, ya da Poseidon'un oğlu
kaçırıp sarayına yerleştirmiş. sayılır, Helios tanrıyla Rhodos'un
Memnon'la Emathion adında İM oğulları oğullarının biri de Triopas adıyla anılır
olmuş. Eos'un sevgilisine ölümsüzlüğü (Heliosoğulları). Triopas Knidos şehrini
verdiği halde sürekli gençliği bağışlamayı kuran kahramandır.
unutmasından dolayı Tithonos'un Triptolemos. Demeter efsanesinde rol
ihtiyarlıktan büzülüp büzülüp bir oynayan Eleusisli kahramandır
çekirge haline gelmesi hakkında Eos (Demeter).
maddesine bakınız.
Tritogeneia. Bkz. Athena.
Tityos. Dev Tityos'u yeraltı ülkesinde
Triton. Poseidon'la Aınphitrite'nin
gören Odysseus şöyle anlatır (Od. XI,
oğlu. Hesiodos bu deniz tanrısını şöyle
576 vd.):
tanımlar (Thcog. 930 vd.):
Tityos 'u gördüm sonra da, çok sanlı
Toprağın oğlunu,
Toprağı sarsıp gümbürdeten dokuzuncu gün Parnassos dağına ayak
Poseidon Amphltrite tanrıçayla bastılar. Zeus'tan yeni insanlar
evlendi ve onların sevişmelerinden yaratmasını dilediler. Zeus onlara,
büyük Titan doğdu, gücü kuvveti 'Ananın kemikleri'ni arkalarına
sonsuz, o Triton ki dalgaların dibinde
anasının ve soylu babasının yanında atmalarını buyurdu. Prometheus'un
altından bir sarayda oturur korkular açıklaması üzerine Deukalion'la Pyrrha,
saçarak çevreye. toprağın taşlarını arkalarına attılar.
Böylece Deukalion'un arttığı taşlardan
Triton efsanelerde büyük bir rol erkekler, Pyrrha'nın attıklarından da
oynamaz. Argonaut'lara Akdeniz'e kadınlar olmak üzere yeni bir insan soyu
çıkmanın yolunu gösterdiği söylenir. türedi.
Birçok kaynaklarda Libya'da Tritonis
Pyrrha, yeryüzünün ilk kadını
gölünde oturduğu, Pallas adlı bir kızı
Pandora'nın kızıdır". Hesiodos
olduğu, bu kızın tanrıça Athena'nın
Theogonia'da Pandora'ya çok Önem
efsanesinde rol oynadığı belirtilir. Triton
verdiği halde Tufan efsanesine hiç
kimi zaman bir tanrıya değil de, birçok değinmez.
deniz yaratığına verilen ad olur.
Poseidon tanrının alayında yer alır ve Turnus. Rutullerin kralı, Aeneas
çokluk belden yukarı insan, belden aşağı İtalya'ya gelince onunla hem siyasal,
balık olarak imgelendirilir. hem de kişisel nedenlerle çarpışır ve
Troyalı kahramanın elinden can verir
Troilos. Priamos'la Hekabe'nin en (Aeneas).
küçük oğlu (Tab. 16). Troilos yirmi yaşını
bulursa Troya'nın alınamayacağı üstüne Tydeus. Oineus'un oğlu, Aitolia kralı
bir fal varmış. Akhilleus Troilos'u daha Tyde-us Diomedes'in babasıdır .(Tab.
bu yaşa basmadan öldürmüş. Nerede ve 23). İtalya'da taşkın canlı diye
nasıl öldürdüğü konusunda efsanelerde nitelenir, Diomedes'i tutan Athena
ayrılık vardır: İlyada'da arabayla tanrıça ona savaşta güç vermek için
savaşırken öldürüldüğü söylenir, başka göğsüne babasının sarsılmaz gücünü
bir anlatıma göre Akhilleus onu çeşmede koyduğunu söyler (İl. V, 125).
atlarına su içirirken arkadan vurmuş, Gençliğinde adam öldüren Tydeus Argos
ya da kardeşi Polyksene ile birlikte kralı Adrastos'un yanına sığınır.
kurban edilmiş. Geç bir efsane Adrastos onu sındırır ve kızı De-ipyle
Akhilleus'un bu güzel delikanlıya ile evlendirir (Adrastos). Onunla birlikte
tutulduğunu, Troilos isteklerine boyun Thebai'ye karşı yediler seferine katılır.
eğmeyince sığındığı Tymbraios Apol- Bu savaşta Thebai'nin en güçlü
lon'un tapınağında kargısıyla yere savunucularından Melanippos'la
serdiğini anlatır. Troilos ve uydurma bir karşılaşır, düşmanı onu karnından vurur,
kişi olan Kres-sida Shakespeare'in bir ama Tydeus da onu öldürür. Athena can
oyununun baş kişileridir. çekişen Tydeus'a ölümsüzlük vermek
üzeredir ki, Amphiaraos Tydeus'un onu
Trophonios. Bkz. Agamedes. savaşa sürüklemesinin öcünü almak için
Melanippos'un kesik kafasını ona getirir,
Tros. Troya kral soyunun atalarından azgın yiğit de düşmanının beynini
biri, Troya'ya adını veren kurucu sömürmekten kendini alamaz. Bu vahşi
kahraman (Tab. 16). Efsanede bir rol eylemden tiksinen tanrıça Athena
oynamaz. Tydeus'a ölümsüzlük bahşetmekten
vazgeçer, Tydeus da savaş meydanında
Tufan. Yunan mythos'unun Tufan
ölür (Amphiaraos, Deipyle).
efsanesi Behçet Necatigil'in
"Mitologya"sında şöyle anlatılır:
Tykhe. Tykhe Okeanos kızlarından
"Zeus gün geçtikçe daha günahkâr
biridir. Latince adı Fortuna olan bu
olan insanları bir tufanla yok etmeye
tanrıça Behçet Necatigil'in
karar vermişti. Bu tufandan sadece
Deukalion'la karısı Pyrrha kurtuldular. "Mitologya"sında şöyle tanımlanır:
Çünkü Deukalion'un babası Prometheus, "Uygun kader, şans, umulmayan
oğluna bir tekne yapmasını öğütlemişti. başarı tanrıçası, Homeros'un
Karı-koca, bindikleri bu teknede eserlerinde görülmez, en eski şairler
içinde onun en güzel tasviri
Pindaros'tadır (Olymp. Ode, XII).
Hellenis-mus devrinde Tykhe, bütün
öteki tanrıları

288
unutturan çok yaygın bir tanrıça oldu. Zorİşlerİçin yaratılmıştırkolları,
Cae-s.ır'ın kendi Tykhe'sine olan güveni ayaklan yorulmak bilmez bu yaman
meşhurdur. Bu güven, onu sonunda tanrının,
yüzyılan başı yükselir omuzlarından
bütün ikazları hiçe sayarak çıkarıp korkunç kara dillerini, bu
mahvolmaya götürdü. Tebdil giymiş ejder kafalarındaki gözlerde ateş
olarak, bir balıkçı kayığında Dyrrhac- alev saçar kara kaşları altından.
hium'dan İtalya'ya geçmek isterken,
Zeus bu azmanı da alt etmek
kayıkçının fırtınadan çekinmesi üzerine,
gerektiğini an lar ve onu öldürmeye
ona şöyle bağırmıştı: 'Durma, sen
kalkışır; bir gümbürtüdür kopar
Caesar'ı ve Cae-sar'ın Tykhe'sini
doğada:
götürüyorsun!'. Tanrıça Tykhe,
resimlerde çok yer alır. Elinde bereket Bir yangın sardı menekşe rengi suları.
boynuzu yahut bir gemi dümeniyle veya Bir yandan gök gürültüsü ve
şimşekler, biryandan ejderhanın
yuvarlanan bir küre üzerinde kanatlı saldığı alevler, kaynıyordu yer, gök,
olarak tasvir edilir. Yunanlılar şansın denizbaştan başa, bir depremdir
açık olsun yerine 'Agathe Tykhe' (İyi başlıyordu, önü alınmaz, ürpertiler
Tykhe ile!) deyimini kullanırlardı. içindeydi Hades bile... Zeus
italya'da Latium bölgesinde eski bir toparlayıp var gücünü, hışmını,
kültü olan şans, baht tanrıçası yakalayıp şimşeklerini, yıldırımlarını
Fortuna, İsa'dan önce birinci dikildi Olympos 'un başına ve vurdu!
Birden ateşe boğdu, çepeçevre,
yüzyıldan sonra Yunanlıların korkunç canavarın inanılmaz başlarını.
Tykhe'siyle özleştirildi, Tykhe'nin Yediği kamçıyla duraklayan Typhon
Latince adı oldu". yıkıldı yere, kolu, kanadı kırılarak ve
toprak inledi inim inim. bir
Tyndareos. Sparta kralı Tyndareos alevfışkırdı yıldırım yiyen devden,
Le- yükseldi sarp, kara vadilerinden
da'nın kocası ve Helene, Klytaimestra yukarı dibine düştüğü Etna dağının.
ile Di-
oskurların ölümlü babasıdır (Tab. 12). Tyro. Salmoneus'la Alkidike'nin kızı
Gençli (Tab.
ğinde Sparta'dan sürülür, Aitolia kralı 23). Tyro bir ırmak tanrıya aşıkmış, her
Thesti- gün kıyılarına gider, aglarmış, günün
os'un yanına sığınır, kızı Leda'yı birinde tanrı Poseidon ırmaktan çıkıp
aldıktan onunla birleşmiş. Tyro ikiz çocukları
sonra Herakles'in yardımıyla krallığını doğurmuş: Pelias'la Nele-us. Ama
geri bunları dağa bırakmış. İkizleri
alır. Helene'nin çok sayıda talipleri büyüyünce Salmoneus'un karısı
Sidero'dan eziyet gören Tyro'yu
arasında
kurtarmaya gelirler. Tyro bundan sonra
seçmek için Odysseus'un önerisine uyar
amcası Kretheus'la evlenir ve Ai-son'u
ve
doğurur (Neleus, Pelias, Aison).
kızını Menelaos'a verir (Helene).
Tyndare- Tyrrhenos. Tyrrhenoi diye anılan
os'un ölümü üstüne kaynaklar birbirini Etrüskle rin atası. Lydialı bir önder
tut sayılan Tyrrhenos kimi kaynakta
maz, tanrı Asklepios'un onu Herakles'le Omphale'nin, kiminde de
ölümsüzleştirdi- Telephos'un oğlu ve Tarkhon'un
ği söylenirdi. kardeşi olarak gösterilir. Troya
savaşından sonra Ege kıyılarında kıtlık
, baş göstermiş, Tyrrhenos da halkından
bir bölük alıp İtalya'ya göçmüş.
Typhon. Adı İlyada'da Typheus diye
geçen Typhon Khrysaor'la Kallirhoe'nin
oğludur, Kkhidna ile birleşerek Orthos,
Kerberos, Khi-ınaira ve Hydra gibi
azmanlar üretir (Tab. 6). Hesiodos
Theogonia'nm başlangıcında Typhon
için bu soy ağacını verdikten sonra,
sonradan eklenmiş bir parçada onu
yanardağ tanrısı olarak çarpıcı
renklerle tanımlar: Titanlar gökten
kovulduktan sonra Gaia Tarta-ros'la
son bir kez birleşip Typhon'u
doğurmuş (Theog. 825 vd.):
u-v
Ulixes. Odysseus'un Latince »di.
Roma tannçası.
panthe-on'unun
Sonradan
Hestia'sıyla
Yunan

tutulmuş, ama Ro-ma'da her zaman ayrı


bir

Odysseus maddesine bakınız. bir saygı görmüştür. Vesta'nın tapımına


bakan Vestales rahibeleri Roma'nın en
Urania. Musalardan biri. Adından da iyi aile kızları arasından seçilir, ömür
anlaşıldığı gibi gökbilimini simgeler boyu kız kalmaya ant içer ve devletin
(Musalar). başrahibi Pontifex Maximus
yönetiminde devlet ocağının ateşini
Uranos. Gök'e kosmik varlık ve ilk yanar tutmakla görevliydiler. Roma'nın
tanrı kuşağı arasında erkek ve baba kurucuları Romulus'la Re-mus'un bir
tanrı olarak verilen ad. Uranos Gaia ile Vesta rahibesinden dogma olduk-ları,
birleşerek birçok tanrısal varlıklar Vesta tapımının Romulus tarafından Ro-
türetir, bunları doğar doğmaz Toprak'ın ma'ya sokulduğu ileri sürülürse de,
bağrına tıkaması, oğlu Kronos'un Vesta tapınağının en eski zamanlarda
elinden hayalarının kesilmesi ve bu olay Palatinus'un, yani ilk Roma surlarının
üzerine egemenliğin ikinci tanrı kuşağına dışında bulunması, tipik Latium evleri gibi
geçmesi Gaia, Aphrodite, Theogonia ve yuvarlak bir ilişkisi olmadığını gösterir.
Kronos maddelerinde anlatılmıştır (Tab. Vesta'ya özgü hayvan olarak eşek
1"4)- gösterilir ve Vesta bayramı olan
Vestalia (haziran ortasında)
Uyku. Bkz. Hypnos. şenliklerinde eşekler başlarında çiçek
Venüs. Çok eski bir Latin tanrıçasının çelenkleriyle bayram alayında
adıdır. Meyve bahçelerinin koruyucusu gezdirilirdi. Bu özellik sonradan
olarak saygı gören Venüs sonradan uydurulmuş tutarsız bir efsaneyle
Yunan etkisi altında Aphrodite ile bir açıklanmak istenmiş, tanrı Priapos'la
Vesta arasında bir ilişki kurulmuştur
tutulmuştur. Aene-as'ın anası sayılan
(Priapos).
Venüs İmparatorluk çağında Gens
îulia'nın atası sayılmıştır (Aeneas).
Vulcanus. Sonradan Yunan tanrısı
Vespcr. Akşam yıldızının Latincesl Hepha-istos'la bir tutulan eski Roma
(Hespe-ros). tanrısı. Tapımı-nı, Roma'ya Etrüskler
getirmiş. Volcanalia denilen
Vcsta. Evlerde ocağı koruyan Çok bayramlarında tanrıya sunu olarak
eski bir ateşe küçük balıklar ve başka hayvanlar
atılırdı, buna karşılık insanların
hayatları korunmuş olurdu. Hiçbir
efsanesi yoktur.

290
babası olmuşlar, habire yığıyorlardı
Y altınları tanrıçanın sütundan bir
ormanla çevrili tapınağına, fakir
fukarayı hiç sokmuyorlardı içeriye;
Yalvanlar (Litai). Ate, gaflet banka olmuştu orası. Yoksulların
tanrıçasının koruyucusu İsa'dan yanaydı bu yedi
suç işlemeye ittiği kişiyi suçundan genç, ama Hıristiyan olduklarını
arındırmak, kurtarmak için Zeus'un söyleyemiyorlardı açık açık, çünkü
kızlan Litai adlı l.ınrıçalar araya devlet denizaşırı göçmüş, Roma denilen
girerler. Ilyada'dan alınmış aşağıdaki şehre yerleşmişti. Roma'nın zorbası
parçada Litai "Yalvanlar", Ate "Suç" Decius puta tapmayan kim varsa
diye çevrilmiştir (il. IX, 502 vd.): kafasını uçurtuyordu Efes'te. İsa'ya
Günoluryanılır, suç işlerler insanlar, tapan bu yedi genç de Panayır dağının
güzel adaklar, sunularla yalvarırlar, dibine dek inen bir mağara bulmuşlar,
kurban yağlarıyla yumuşatırlar oraya sığınmışlardı. Mağara kapısına
tanrıları. Ulu Zeus 'un kızlarıdır Kıtmir'i bekçi dikmişlerdi. Bir gece
Yalvanlar, topal, yüzleri buruşuk, derin derin uyuyorlarmış ki, Decius'un
gözleri şaşı, koşarlar Suç 'un polisleri gelip mağarayı koca kayalarla
arkasından dertli dertli, ı ama
güçlüdür, çevik ayaklıdır Suç, örtmüşler. Yedi genç aldırmamışlar
Yalvanlar'dan çok önde koşar, karanlığa, uyuyorlarmış nasıl olsa. Aylar,
insanlara kötülük ede ede dolaşır yıllar, yüzyıllar geçmiş, yedi genç uyuyor,
yeryüzün Kıtmir de uyuyormuş. Bir sabah incir
ü, Yalvarılarsa yetişir, kötülüğü ağaçlarının altında keçi lerini otlatan
düzeltmeye bir çoban mağaranın önündeki kayanın
kalkarlar. biraz kaydığını görmüş, var gücüyle
Din lerler kendilerin e saygı gösteren yaslanmış kayaya, onu biraz oynatmış,
leri, onlarayardım ederler canla derken mağaranın içine bir güneş ışını
başla. Kulak asmayan olursa,
yalvarırlar Zeus 'a, Suç takılsın ona, sızmış. Kıtmir uyanmış, havlamış, Yedi
ettiğini bulsun derler. Uyurlar da uyanmışlar ve bakmışlar ki
yiyecek bir şey yok. Git, demişler
(Ate, Erinysler). Mernuş'a, fırından bir ekmek al. Eline
Yedi Uyurlar. Efes kazılannı dolaşıp bir bakır para da vermişler. Mernuş
da Yedi Uyurlar mağarasına çıkmış, Panayır dağını kıvrılıp Mermer
uğramamak günahtır. Hiçbir yer caddeye iniyormuş ki, kaldırımların
insanın ruhuna bu kadar derinden üstünde haçlar görmüş. Uyku sersemi
seslenmez Efes'te. Kızgın güneşin olduğundan pek aldırmamış, başı öne
altında balla kabaran incir ağaçları bile eğik yürümeye de alışıkmış öteden beri.
masal anlatır insana. Pazar yerine gelip dükkâna girince,
Çok eski zamanlarda İsa'ya âşık yedi parayı uzatmış, bir ekmek almış. Fırıncı
genç bir mağaraya kapanmışlar Efes'te: parayı elinde evirmiş, çevirmiş,
Yemliha, Mislina, Mürselina, Mernuş, Mernuş'un yüzüne bakmış ve "Hırsız!"
Tebernuş, Saze-nuş, Kefeştatayuş'muş diye basmış çığlığı! Koşuşmuşlar, sımsıkı
adları, bir de köpek-çikleri varmış: yakalamışlar Mernuş'u: "Kalpazan!",
Kıtmir. Ne yapsınlar ki barına- "Nerede basmış bunu?", "Mağaradan
mamışlardı koca şehirde; yıllar geçmiş, geldi", "Hırsız yatağı orası!". Mernuş
bir zamanlar Paulus'un vaazlarına şaşkına dönmüştü. Neyse ki uyanık bir
kulak asmayan Efesliler, güçlü hatibin polis paraya daha yakından bakacak
şehre ikinci gelişinde bu İsa dininde bir olmuş: "Decius. Ha bildim, devletlu
şeyler var diye düşünmeye başlamışlar. imparatorumuzun dedesiydi, "Yok
Hem yalnız Paulus değil, Yuhanna da canım, Theodosius'un dedesi de
gelmemiş miydi, İsa'nın anası dediği bir Theodosius'tu". Bir tartışmadır gitmiş,
kadıncağızı getirip yerleştirmemiş miydi kavgaya son vermek için almışlar
Lysimakhos surlarının ötesinde Mernuş'u Yuhanna kilisesine
pınarların yemyeşil çağladığı bir götürmüşler. Oradan başpapazla
yamaca? Oldum olası tanrı anaları birlikte mağaraya, iş anlaşılmış,
görmüştür Efesliler, şehrin kurucusu başpapaz da fetvayı vermiş: Bu bir
Amazon tanrıçaydı, ulu Artemis'ten mucizeydi, ama Ruhülkudüs'ün yapa
doğmuştu yeryüzüne ne kadar canlı, ne mayacagı mucize yoktu. O arada
kadar bitki varsa. Ama Artemls imparator İkinci Theodosius nasıl
papazları para haber almışsa alım
u-v
Roma tannçası. Sonradan Yunan
panthe-on'unun Hestia'sıyla bir
tutulmuş, ama Ro-ma'da her zaman ayrı
bir saygı görmüştür. Vesta'nın tapımına
Ulixes. Odysseus'un Latince adı. bakan Vestales rahibeleri Roma'nın en
Odysseus maddesine bakınız. iyi aile kızları arasından seçilir, ömür
boyu kız kalmaya ant içer ve devletin
Urania. Musalardan biri. Adından da
başrahibi Pontifex Maximus
anlaşıldığı gibi gök bilimini simgeler
yönetiminde devlet ocağının ateşini
(Musalar).
yanar tutmakla görevliydiler. Roma'nın
Uranos. Gök'e kosmik varlık ve ilk tanrı kurucuları Romulus'la Re-mus'un bir
kuşağı arasında erkek ve baba tanrı Vesta rahibesinden dogma oldukları,
olarak verilen ad. Uranos Gaia ile Vesta tapımının Romulus tarafından Ro-
birleşerek birçok tanrısal varlıklar ma'ya sokulduğu ileri sürülürse de,
türetir, bunları doğar doğmaz Toprak'ın Vesta tapınağının en eski zamanlarda
bağrına tıkaması, oğlu Kronos'un elinden Palatinus'un, yani ilk Roma surlarının
hayalarının kesilmesi ve bu olay üzerine dışında bulunması, tipik Latium evleri gibi
egemenliğin ikinci tanrı kuşağına yuvarlak bir ilişkisi olmadığını gösterir.
Vesta'ya özgü hayvan olarak eşek
geçmesi Gaia, Aphrodlte, Theogonia
gösterilir ve Vesta bayramı olan
ve Kronos maddelerinde anlatılmıştır
Vestalia (haziran ortasında)
(Tab. 1-4).
şenliklerinde eşekler başlarında çiçek
Uyku. Bkz. Hypnos. çelenkleriyle bayram alayında
gezdirilirdi. Bu özellik sonradan
Venüs. Çok eski bir Latin tanrıçasının uydurulmuş tutarsız bir efsaneyle
adıdır. Meyve bahçelerinin koruyucusu açıklanmak istenmiş, tanrı Priapos'la
olarak saygı gören Venüs sonradan Vesta arasında bir ilişki kurulmuştur
Yunan etkisi altında Aphrodite ile bir (Priapos).
tutulmuştur. Aene-as'ın anası sayılan
Venüs imparatorluk çağında Gens Vulcanus. Sonradan Yunan tannsı
lulia'nın atası sayılmıştır (Aeneas). Hepha-istos'la bir tutulan eski Roma
tanrısı. Tapımı-nı, Roma'ya Etrüskler
Vcsper. Akşam yıldızının Latincesi getirmiş. Volcanalia denilen
(Hespe-ros). bayramlarında tanrıya sunu olarak
ateşe küçük balıklar ve başka hayvanlar
Vesta. Evlerde ocağı koruyan çok
atılırdı, buna karşılık insanların
eski bir
hayatları korunmuş olurdu. Hiçbir
efsanesi yoktur.
babası olmuşlar, habire yığıyorlardı
Y altınları tanrıçanın sütundan bir
ormanla çevrili tapınağına, fakir
fukarayı hiç sokmuyorlardı içeriye;
Yalvarılar (Litai). Ate, gaflet banka olmuştu orası. Yoksulların
tanrıçasının koruyucusu İsa'dan yanaydı bu yedi
suç işlemeye ittiği kişiyi suçundan genç, ama Hıristiyan olduklarını
arındırmak, kurtarmak için Zeus'un söyleyemiyorlardı açık açık, çünkü
kızları Litai adlı tanrıçalar araya devlet denizaşırı göçmüş, Roma denilen
girerler. İlyada'dan alınmış aşağıdaki şehre yerleşmişti. Roma'nn zorbası
parçada Litai "Yalvarıar", Ate "Suç" Decius puta tapmayan kim varsa
diye çevrilmiştir (İl. IX, 502 vd.): kafasını uçurtuyordu Efes'te. İsa'ya
Gün olur yanılır, suç işlerler insanlar, tapan bu yedi genç de Panayır dağının
güzel adaklar, sunularla yalvarırlar, dibine dek inen bir mağara bulmuşlar,
kurban yağlarıyla yumuşatırlar oraya sığınmışlardı. Mağara kapısına
tanrıları. Ulu Zeus 'un kızlarıdır Kıtmir'i bekçi dikmişlerdi. Bir gece
Yalvanlar, topal, yüzleri buruşuk, derin derin uyuyorlarmış ki, Decius'un
gözleri şaşı, koşarlar Suç 'un polisleri gelip mağarayı koca kayalarla
arkasından dertli dertli, ama örtmüşler. Yedi genç aldırmamışlar
güçlüdür, çevik ayaklıdır Suç,
Yalvanlar'dan çok önde koşar, karanlığa, uyuyorlarmış nasıl olsa. Aylar,
insanlara kötülük ede ede dolaşır yıllar, yüzyıllar geçmiş, yedi genç uyuyor,
yeryüzün Kıtmir de uyuyormuş. Bir sabah incir
ü, Yalvarılarsa yetişir, kötülüğü ağaçlarının altında keçi lerini otlatan
düzeltmeye bir çoban mağaranın önündeki kayanın
kalkarlar. biraz kaydığını görmüş, var gücüyle
Din lerler kendilerin e saygı gösteren yaslanmış kayaya, onu biraz oynatmış,
leri, onlarayardım ederler canla derken mağaranın içine bir güneş ışını
başla. Kulak asmayan olursa, sızmış. Kıtmir uyanmış, havlamış, Yedi
yalvarırlar Zeus 'a, Suç takılsın ona,
ettiğini bulsun derler. Uyurlar da uyanmışlar ve bakmışlar ki
yiyecek bir şey yok. Git, demişler
(Ate, Erinysler). Mernuş'a, fırından bir ekmek al. Eline
Yedi Uyurlar. Efes kazılannı dolaşıp bir bakır para da vermişler. Mernuş
da Yedi Uyurlar mağarasına çıkmış, Panayır dağını kıvrılıp Mermer
uğramamak günahtır. Hiçbir yer caddeye iniyormuş ki, kaldırımların
insanın ruhuna bu kadar derinden üstünde haçlar görmüş. Uyku sersemi
seslenmez Efes'te. Kızgın güneşin olduğundan pek aldırmamış, başı öne
altında balla kabaran incir ağaçları bile eğik yürümeye de alışıkmış öteden beri.
masal anlatır insana. Pazar yerine gelip dükkâna girince,
Çok eski zamanlarda İsa'ya âşık yedi parayı uzatmış, bir ekmek almış. Fırıncı
genç bir mağaraya kapanmışlar Efes'te: parayı elinde evirmiş, çevirmiş,
Yemliha, Mislina, Mürselina, Mernuş, Mernuş'un yüzüne bakmış ve "Hırsız!"
Tebernuş, Saze-nuş, Kefeştatayuş'muş diye basmış çığlığı! Koşuşmuşlar, sımsıkı
adları, bir de köpek-çikleri varmış: yakalamışlar Mernuş'u: "Kalpazan!",
Kıtmir. Ne yapsınlar ki barına- "Nerede basmış bunu?", "Mağaradan
mamışlardı koca şehirde; yıllar geçmiş, geldi", "Hırsız yatağı orası!". Mernuş
bir zamanlar Paulus'un vaazlarına şaşkına dönmüştü. Neyse ki uyanık bir
kulak asmayan Efesliler, güçlü hatibin polis paraya daha yakından bakacak
şehre ikinci gelişinde bu Isa dininde bir olmuş: "Decius. Ha bildim, devletlu
şeyler var diye düşünmeye başlamışlar. imparatorumuzun dedeslydi, "Yok
Hem yalnız Paulus değil, Yuhanna da canım, Theodosius'un dedesi de
gelmemiş miydi, İsa'nın anası dediği bir Theodosius'tu". Bir tartışmadır gitmiş,
kadıncağızı getirip yerleştirmemiş miydi kavgaya son vermek için almışlar
Lysimakhos surlarının ötesinde Mernuş'u Yuhanna kilisesine
pınarların yemyeşil çağladığı bir götürmüşler. Oradan başpapazla
yamaca? Oldum olası tanrı anaları birlikte mağaraya. İş anlaşılmış,
görmüştür Efesliler, şehrin kurucusu başpapaz da fetvayı vermiş: Bu bir
Amazon tanrıçaydı, ulu Artemis'ten mucizeydi, ama Ruhülkudüs'ü'n
doğmuştu yeryüzüne ne kadar canlı, ne yapamayacağı mucize yoktu. O arada
ka dar bitki varsa. Ama Artemis İmparator İkinici Theodosius nasıl
papazları para haber almışsa almış,
Bizans'tan Efes'e koşagelmiş, takdis man yaratıkları Titanlara karşı
etmiş Yemliha'yı, Mislina'yı, savaşlarında ortak olarak kullanmayı akıl
Mürselina'yı, Mer-nuş'u, Tebernuş'u, eder ve çıkarırlar Hekatonkheirleri
Sazenuş'u ve Kefeştata-yuş'u, Kıtmir'i yeraltından. Devlerle tanrı-lar
de okşamış. Sonra Efesli yedi gençle arasındaki savaş da o zaman kızışır.
sadık köpekleri yine uykuya dalmışlar ve Olym-posluların zaferiyle sonuçlanan
o gün bugün bir daha uyanmamışlar. bu savaşın son bölümünü şöyle anlatır
Hesiodos (Theog. 713 vd.):
Yüz Kollular. Yunanca Hekatonkheires
diye anılan yüz kollu devleri Hesiodos Ama ön saftaki Kottos, Briareus,
şöyle tanımlar (Theog. 147 vd.): Gyes, savaşa doymayan bu yüz kollu
devler azdırdılar yeni baştan savaşı:
Başka oğulları da oldu Caia ile Uranos
'un, üçyaman oğul ki korkuyla anılır Üç yüz t aş birdenfırladı bu devlerin
adları: Kottos, Briareus, Gyes, başı güçlü kollarından, kapkara saldırılarla
göklerde ezdiler Titanları, yol yol toprağın
çocuklar. altına tıktılar onları, vurdular zincire
Her birinin yüz kolu vardı yendiklerini ve gökler ne kadar uzaksa
omuzlarından sarkan, korkunç, ve elli topraktan toprağın o kadar altına
başı güçlü omuzlarının üstünde. gömdüler onları. Yüz Kolluları da Zeus
Korkunçtu koca bedenlerinin amansız Tartaros'a kapatılan Titanlara bekçi
gücü. olarak diker: Durur orada sadık birer
Uranos öbür oğulları gibi bunlardan da bekçi gibi Gyes, Kottos ve coşkun
kuşkulanıp, kapatır Yüz Kolluları yerin yürekli Briareus.
dibine, ne var ki Zeus ve Olympos
tanrıları bu az-

?Q9
ter'in); aynı kuruluş eski Hintçede
Dyaus -pıta, Gök Baba; gene Latincede
deus (tanrı), dea (tanrıça), divus ile
divinus (tanrısal), Fransızca dieu (tanrı),
Zagreus. Zagreus Orpheus gizemlerinde divin (tanrısal), devin (tann sözcüsü).
adı geçen bir tanrıdır. İlk Dionysos sayılır. Zeus'tan gelme, tanrısal anlamına gelen
Zeus Onu üretmek için bir yılan biçimine dios sıfatı Yunancada da vardır, nitekim
girip yeraltı tannrıçası Persephone ile Zeus'un oğlu ve Zeus'un baldırından
birleşmiş. Dog-doğduktan sonra da çıktığı anlatılan şarap tanrı
Hera'nın hışmına uğramasın diye onu Dionysos'un adı da aynı köktendir. Dios
Apollon'la Kuretlere vermiş. Onlar de sıfatını Homeros özellikle dia theaon
Zagreus'u Parnassos dağının deyiminde kullanır; "tanrıçaların
ormanlarında saklamışlar. Ama Hera tanrısalı, ulu, yüce tanrıça" anlamına
saklandığı yeri bulmuş ve Titanları genç gelen bu deyim, ne tuhaf ki Homeros
tannyı kaçırmakla göre 'vlendirmiş. destanlarında en büyük Olympos
Zagreus Titanlann elinden kur-lulmak için tanrıçaları için değil, Thetis, Kalypso,
biçimden biçime girmiş, bir ara bir boğa Kirke gibi, çoğu Olympos dışında yaşayan
olmuş, devler de boğayı boynuzlarından yan tanrıçalar için kullanılmaktadır,
yakalayarak parçalamışlar, etlerini çig Çiğ
ya da kızartarak yemişler, Pallas Athena b) Anlamı. Birçok ad ve sözcük
Zagreus'un yalnız yüreğini kurtarabilmiş. türeten div- kökeninin anlamına
Apollon kemiklerini Delphoi'de gömdüğü gelince, ilkel insan bununla göğün
halde, Zeus da oğlunun daha atmakta parlaklığını, ışıltılı aydınlığını dile
olan yüreğini ya kendi gövdesine almış, ya getirmek istemiş olsa gerek. Tanrıların
da Se-Semele'ye yutturmuş. Zagreus bir tanrısı Zeus gerçekten de göktür, gök
süre sonra da İkinci kez dünyaya gelmiş. tanrıdır, gökle ilgili doğal güçlerin hepsini
kişilen-diren varlıktır. Işık, aydınlık,
Zephyros. Astraios'la Şafak tanrıça bulut, gök gürle-mesi, şimşek ve yıldırım
Eos'un oğlu, batı yeli (Tab. 8; Zeus'un egemenliği altındadır, ne var ki
Rüzgârlar). Yunan insanının evren ve tanrı görüşü
bize dil yapıtlarıyla aktarıldığı çağlarda
Zethos. Bkz. Amphion. doğal güçler olduğu gibi değil, insan
Zeus. Tanrıların tanrısı, tanrıların biçiminde birer simge olarak
babası, büyüğüdür Zeus. Bu yetkiyi nasıl canlandırılmak-tadır, yani Zeus daha
elde ettiğini anlatmadan önce, adının ilkel bir evren görüşünde Uranos, Gök
kökeni ve anlamı üstünde duralım-. Tanrı diye adlandırılan doğanın kendisi
değil, doğayı insan düzenine benzer bir
I. ADI. a) Kökeni. Hint-Avrupa düzene sokup, yönetimini ele alan bir
dillerinin hemen hepsinde görülen bir insan tanrıdır. Yunan mythos'unda
kökten üremedir Zeus adı. Bu sözcüğün Uranos' tan Zeus'a dek olan evrim ve
kaynağında olan diu- kökü (ki aslında V gelişimin nasıl düşünülüp dile getirildiğini
ile değil de, en eski Yunancada bulunup, dünyanın yaratılış efsanesini incelerken
sonraları alfabeden silinen 'digamma' gördük (Theogonia).
harfiyle yazılırdı) Yunancada zeu- ve di-
II. SIFATLARI. Bu sıfatlar İM
olarak iki biçimde belirir. Nitekim
türlüdür: Tanrının doğa ile ilgili
çekiminde de bu çifte kökenlik görülür:
niteliklerini, bir de insan tanrı olarak
Nom. Zeus (özne hali); Voc. Zeu! (ey
özelliklerini belirtir.
Zeus!); Gen. Dios (Zeus'un); Dat. Dii
(Zeus'a); Acc. Dia (Zeus'u). (1) Nephetegereta: Bulutları devşiren
Sanskritçede, Pers ve İtalya uluslarının Homeros destanlarında Zeus'un adına
dillerinde, sonradan da Latince ve La- en çok eklenen kalıp sıfattır;
tinceden gelme dillerde bu kök zeu-, hypsibremetes: Göklerde gürleyen;
dyeu-dleu-, diu- diye belirir; örneğin asteropetes: Şimşek savuran; terpiJ-
eski Hintçe Devas, die, dieıuas; ercnos: Yıldırım seven; erigdoupos:
Latincede Iupiter (ya da luppiter) Zeus Uzaklarda gürleyen, uzaklardan
Baba anlamına gelen Diespi-tcr'den; gürleyen, asıl anlamı, gök gürültüsü,
ama bunun gen. hali lovls (lupi uzaktan duyulan, yankılanan.
Bir de aigiokhos sıfatı geçer
Homeros des tanlarında. Aslında "keçi
derisinden kalkan
taşıyan" anlamına gelen ve Zeus'tan KalkanlıZeus, engin gökyüzünü nasılda
başka tanrıça Athena için de kullanılan kaplıyor kara bulutlarla! Allak bu llak
bu sıfatı biz "kalkanlı" diye çevirmekten etti den izi tekmil kasırgaları koptu
başka çare bulamadık. Ama bu kalkanın
çeşitli yellerin, ölüm uçurumu açılıyor
önümde, besbelli!
bir öyküsü var. Tanrıça Rhea, Zeus'u
doğurduğu zaman, çocuklannı ana I. DESTANLARDA ROLÜ. Zeus Troya
karnından çıkar çıkmaz yutan kocası savaşında büyük bir rol oynar, İda
Kronos'tan kaçırmak için Girit'te bir dağının tepesi olan Gargaros
ma-, garaya kapatmıştı, Amaltheia diye doruğundan yönetmektedir savaşı. Onun
bir orman perisi de bebeği bir keçiye istemi, buyruğuyla olur ne olursa, talih
emzirtmişti. Güneş tanrı Helios'tan kimi zaman Akhalann, kimi zaman
dogma korkunç bir yara-tıkmışbu keçi, Troyalıların yüzüne güler. Bu yönetimi
Titan denilen devler bile dona-kalırmış Zeus insanlara işmarlar vererek
onu görünce. Zeus büyüyüp egemenliği gerçekleştirir. Tanrının buyruklarını
elde etmek için giriştiği savaşta bu insanlara ulaştırmak Zeus'un kuşu
keçinin derisinden bir kalkan yapıp, kartalın görevidir; onun uçuşuna göre
Titanlara karşı kullanmış onu, bu kalkana işmar iyiye ya da kötüye yorulur.
sonralan Athena öldürdüğü Gorgo Akhalar kötü durumdadır, Agamemnon
canavarının saçları yılanlarla örülü Zeus babaya yakarır (İl. VII, 245 vd.):
kafasını da katmıştı. Kalkan yılanlardan
Böyle dedi, Zeus acıdı onun
saçaklı, püsküllü olarak anlatılır, savaşta gözyaşına, yok olmasın istedi
düşmana karşı kullanıldı mı, dehşet ordusu, işmar etti, gönderdi
içinde püskürtür her göreni (Gorgo). kartalı, kuşların en şaşmaz
olanını,
(2) Zeus'un adına hemen her zaman biryauru geyik vardı kartalın
eklenen iW sıfattan biri soyadı niyetine pençesinde, kartal attı onu Zeus 'un
kullanılan Kronosoglu, öteki de güzel sunağı önüne, orada Akhalar her
Olymposludur. Bu ikincisi tanrının şeyi bilen Zeus 'a kurban
yüksek dağlarda konut kurduğu - keserlerd
i.
Hellenler göğü simgeleyen tanrıyı bile Anladılar Zeus 'tan geldiğini görünce
gökte oturtmaz, doruğu göklere ulaşan kuşu, saldırdılar Troyalılara
ulu dağlara yerleştirirlerdi, nitekim doludizgin hepsinin savaştaydı aklı,
OIympos, ulu dag anlamına gelir - bir de fikri.
belli bir kuşaktan ve tanrı soyundan
olduğunu göstermektedir. Tanrı soyları Odysseus lthake'ye dönmüştür, karısı
üçtür; Uranos'la Kronos soylarından Pe-nelopeia ile kendini tanıtmadan
sonra, OIympos tanrılarının egemenliği görüşür, ama onun önünde ağır bir iş
nasıl ele geçirdiklerini ilerde vardır, sarayına yerleşmiş olan, malını,
anlatacağız. Zeus bu savaşı kazanınca mülkünü sömüren talipleri yok etmek.
Olympos'ta taht kurar, oğlu demirci Yalvarır Zeus'a (Od. XX, 98 vd.):
tanrı Hephaistos'un yaptığı krallık Karada, denizde çektiğim bunca
asasını eline alır (il. II, 101) ve "in- dertten
sanların, tanrıların babası" olarak sonra, Zeus
yönetimini sürdürür. Krallık gücünü baba, siz tanrılar istedinizse
simgeleyen değneğini kime verirse o kral kavuşturmak beni
olur, bütün krallar "di-otrephes", yani toprağıma
,
Zeus'tan dogma, Zeus'tan yetişmedir. bir ses versin içerde uy ay an
insanlardan biri dışarda da bir başka
Yağmuru yağdıran, göğü gürleten, işmarın görünsün
şimşeği çakıp savuran Zeus'tur. Öyle ki senin!
"yağmur yağmak" diye bir fiil vardır, Yakardı ve böyle dedi, akıllı Zeus da
onun öznesi Zeus' tur: Zeus huei (Zeus dinledi
yağıyor) denir (İl. XII, 25: "Zeus da onu:
boyuna yağmur yağdırdı durdu"). bulutların üstünden, ışık saçan
Odysseus salına binmiş, tam vatan Olympos 'un
doruğundan
toprağına kavuşacakken, düşman deniz
ossaatgürledi ve tanrısal Odysseus da
tanrı Po-seldon bir fırtına salar üstüne sevindi.
(Od. 221 vd.), bahtsız Odysseus yakınır: Evden gelen sesi de bir kadın verdi,
değirmen çevirmekteydi bu kadın az
ötede, on iki değirmen taşı vardı
halkların önderi
Odysseus
'un bunların on Iklslni de kadınlar
çevirirdi,
arpa ve buğday öğütürlerdi, insanlara
iyilik
olsun
diye. Öbür kadın lar uykudaydı,
öğütmüşlerdi
unlarını,
bir bu çalışıyordu, çünkü güçsüzdü
hepsinden
. İşte bu /cadın durdurdu değirmen
taşını ve
dedi ki:
Tanrıların ve insanların kralı, Zeus
baba, amma da sertgürledin buraya
yıldızlı
gökten.
Busenin işmarın olsa gerek, çünkü bir
tek
bulutyok
,
ne olur, ben zavallının dagetlriver
dileğini
yerine
: Bugün Odysseus 'un konağında
çekilecek
neşelişölen,
ne olur, talipler için son şölen olsun,
dizlerim çözüldü, tükendi yüreğim un
öğüte
öğüte
,
dilerim, yedikleri son yemek olsun
onların
bu.
Böyle dedi, Odysseus da bu söze,
Zeus 'un
gürleyişine
sevindi, demek artık öç alacaktı Zeus
bu suçlardan.
Zeus'un kişiliği ve oynadığı rol
bakımından llyada ve Odysseia arasında
bir fark vardır sanki: İlyada'da Zeus'u
karşımızda görür, eylemlerini izleriz;
Odysseia'da ise tanrı doğrudan doğruya
karşımıza çıkmaz, ancak sunu, dua, dilek
ve ant içme gibi dinsel törenlerde
görürüz etkisini, kuşu kartalla, gök
gürültüsü ya da şimşekle belli eder
varlığını. Doğal bir güç olmaktan çıkmış,
bir tüzelkişi, bir ilke olmuştur.
Zeus "ksenios" yani konukseverdir,
yahut ele düşmüş sıla uğruna yalvaran
gariplere saygı ve sevgi göstermesini
buyurur. Odysseus onun adına sığınır
Tepegöz Polyphe-mos'un mağarasına,
ama "töre nedir, yasa nedir bilmeyen
ve yalnız kaba gücüne güvenen o adam"
(Od. 214) tanrının uygarca kurallarını
hiçe sayıp kıtır kıtır yer Odysseus'un
arkadaşlarını. Bunun içindir ki tek
gözünden olmakla cezasını bulur.
Zeus hakka dayanan insanca bir
düzenin kurucusu ve koruyucusu sayılır.
Homeros destanlarında tanrıların ve
insanların babasına verilen bu rol
Hesiodos'un eserinde daha da kesin
olarak belirmektedir, ilyada'nın son
bölümünde Akhilleus, oğullarını kestiği,
kentini yağma ettiği kral Priamos'a
Hektor'un
ölüsünü geri verdikten sonra, şu
kanatlı sözleri uçurur (İl. XXIV, 518
vd.):
Talihsizadam, ne acılar çekmiş
yüreğini Nasılgöze aldın gemilere
gelmeyi tek
başına,
nasılgöze aldın benim gözüme
görünmeyi? Ben kiöldürdüm nice soylu
oğullarını
senin.
Demirden biryürek varmış
göğsünde. Hadi gel, otur üstüne şu
iskemlenin, ko uyusun bağrımızda
acılar. Ne yapalım yasımız
çokbüyükse, ne çıkar yürek
donduran iniltilerden! Talihsiz
ölümlülere tanrılar şu kaderi
dokudu:
Yaşayacak insanlar acı içinde. Ama
ölümsüzlerin hiçbir kaygısı yok. îkl
tane küp durur Zeus 'un eşiğinde, biri
kötü, biri iyi bağışlarla dolu. Zeus
karıştırır bunları, sunar ölümlülere,
iyisinden de, kötüsünden de pay alır
insanoğlu
Ama yalnız kötü bağıştan pay alırsa
bir
adam,
yoksul olur, hor görülür, zorlu
açlıkla sürünür tanrısal toprağın
üstünde
, tanrılar, insanlar dönüp de
bakmazyüzünv.
Ama Zeus insanların kaderini elinde
mi tu tar, yani insan kaderinin mutlak
hâkimi midir, tek tannlı dinlerin Tanrısı
gibi? Troya savaşında uzak Lykia'dan
gelmiş ordusuyla Troya için savaşan
Sarpedon diye bir yiğit vardır. Zeus'un
oğludur o, Zeus gözü gibi sever onu, ne
var ki Patroklos'la teke tek savaşa
girince, Sarpedon kötü duruma düşer,
alt edilmek üzeredir ki, tannlann babası
şöyle danışır Troyalılara karşı
Akhalardan yana olan karısı tanrıça
Hera'ya (İl. XVI, 433 vd.):
Çokyazık, insanlar arasında en çok
sevdiğim Sarpedon
'al Menoitios oğlu Patroklos 'un
elinden ölmek
onun kaderi
İçimde yüreğim bir o vana gider, birbu
yana,
gözyaşı döktüren savaştan geri alıp
onu, kaçırıp bıraksam mı Lydia 'nın
semiz
toprağına,
yoksa bıraksam ölsün mü
Menoltosoğhırıı/n
e/lnd«»n?

Hera'da ayrıcalığa meydan


vermemek Için bunu yapamayacağını
söyler:Zeus kendi oğ-
lu Sarpedon'u kaçırırsa, bir başka tanrı biri Akhilleus'unkiydi, biri at sürücü
çıkıp da kendi oğlunu korumak, Hektor'unk
kurtarmak isteyecek, düzen bozulacak, i,
ortasından tuttu, kaldırdı
haksızlık olacak. Zeus ister istemez
teraziyi, ağır basit Hektor'un
uyar bu mantığa ve oğlunun ölümüne kara günü, kefe düştü, yuvarlandı
seyirci kalır. Hades'e dek.
Demek- ki Zeus'un üstünde ve Sonra da Athene'nin Hektor'u
Zeus'tan da üstün bir "kader" vardır. aldatmak için kurduğu kahpece düzene
Zeus'un bu güçle ilişkilerinin ne olduğu ve Apollon'un Hektor'u kaderine
Hektor'un ölüm sahnesinde belli olur bırakmasına seyirci kalır. İnsanların ve
iyice. HektorAkhiUeus'lateke tek tannların babası Zeus, kaderin elinde
savaşa koyulmuştur, yaman bir savaştır sadece bir araçtır demek. Bu kader
bu. Hektor uzun bir süre karşı koyar, kimdir, nerede ve nasıl duyurur
ama sonunda dayanamaz, korkuyla buyruğunu? Ömür ipliğini büken üç
kaçmaya başlar, iki yiğit dolanır dururlar tanrıçanın adı geçer Homeros
Troya surlarını, tanrılar katındaysa destanlarından sonraki metinlerde:
durum şöyledir (İl. XXII, 166 vd.): Atropos, Klotho ve Lakhesis'tir bunlar,
Seyirci olmuşlardı tanrılar tekmil, ama insan dramlarının en büyüğünün
ilkin söze başladı insanların, oynandığı bu sahnede kader tanrılardan
tanrıların üstün bir varlık olarak kulis arkasında
babası: kalmaktadır.
Şu surların çevresinde ne görüyorum
böyle, görüyorum sevdiğim bir adamın IV. EFSANELERİ, a) Doğuşu. Zeus
kovalandığını, Kro-nos'la Rhea'nın altı çocuğundan
sızlıyor Hektor için sızım sızım sonuncusudur (Tab. 4, 5). Kronosbabası
yüreğim, 1 bana ne çok sığır budu Uranos'unasıl alt edip egemenliği
yakmıştı o, yakmıştı çok yarlı lda elinden almışsa, Zeus da ikinci kuşak
dağının doruklarında, Troya kalesinin tanrılarını yener ve üçüncü kuşak, yani
üstünde yakmıştı. Şimdiyse tanrısal
Akhilleus kovalıyor onu hızlı ayaklarıyla, Olmypos tanrılarının egemenliğini
llyon 'un çevresinde. Hadi düşünün kurar. Bu süreci Hesiodos Theogonia'da
bakalım, tanrılar, danışın, kurtaracak şöyle anlatır (Theog. 451 vd.):
mıyız Hektor'u ölümden, yoksa Rheia Kronos'un yatağına girince
bırakacak mıyız bu yiğitliğiyle, alt etsin şanlı evlatlar doğurdu ona: Hestia,
onu Akhilleus, Peleusoğlu? Gök gözlü Demeter, altın sandallı Hera ve
tanrıça Athene karşılık verdi, güçlü Hades, yerin altında oturan,
dedi toprağı saran, uğultulu tanrı
ki: Ne diyorsun, kara bulutlu babam, Poseidon, ve temkinli Zeus,
ak tanrılar ve insanlar
yıldirimli! babası,
Kaderi çoktan belli, ölümlü bir adamdır yıldırımları yeryüzünü titreten. Ama
bu, kaçırmak istersin onu canlara kıyan koca Kronos yiyordu ilk çocuklarını
ölümden analarının kutsal karnından çıkıp da
? Yap yapacağını ama, biz tanrılar dizleri üstüne oturdukça her biri.
onaylamayız Korkuyordu Uranos'un mağrur
yaptığını. Bulutları devşiren Zeus torunlarından biri
karşılık verdi, dedi ölümsüzler arasında kral olacak
ki diye. Gaia ve Uranos bildirmişti ki
: Korkma kızım, Tritogeneia, ona ne kadar güçlüler güçlüsü de
konuşmadım olsa kendi oğluna yenilmekti
açık yürekle, kaderi. Buydu çünkü büyük
yumuşak davranmak isterim sana. Zeus'un istediği. Onun için gözü
Gecikme bari, yap düşündüğün gibi. pusudaydı her zaman, doğan
çocuklarını yiyordu birer birer ve
İki yiğit ovada cebelleşedursun (İl. Rheia sonsuz yaslar içindeydi. Ama
XXII, 208 vd.): Zeus'u dünyaya getireceği gün
yalvardı Toprağa ve yıldızlı Göğe
Ama pınarlara, yunaklara dördüncü gizli doğurabilsin diye çocuğunu,
gelişlerinde, öcü alınsın diye babasının ve hain
bir altın terazi kurdu baba tanrı, acıklı Kronos'un yediği bütün
ölümün iki tanrıçasını kodu kefelere, çocuklarının
! Anası, babası dinlediler kızlarını
ne bildirdiler ona Kader'in ne pattıgı devlerden gök gürültüsü, şimşek
hazırladığını kral Kronos'a ve coşkun ve yıldınmı aldıktan sonra Olympos
yürekli oğluna. Sonra bereketli tanrılarının egemenliğini kurmaya
Girit'e Lyktos'agötürdüler koyulur.
onu,
son oğlu büyük Zeus'u doğuracağı gün. b) Titanomakhia. Bunun için Titanlarla
Ulu Toprak tanrıça aldı çocuğu besleyip sa
yetiştirmek için koca Girit'te; hızlı vaşı göze alır, yüz kollu devlerden
Gece'nin karanlıklarından yararlanıp gördüğü
Lyktos tepelerine götürdü onu. Sık
ormanlarla kaplı Aigaion eteklerinde yardımla bu savaşı kazanır (Devler ue
kutsal toprağın gizli derinliklerinde Tanrı
ulaşılmaz bir mağaraya sakladı onu, lar Savası).
sonra koca bir taşı bezlere sarıp verdi Evrende yetkileri paylaşmaya koyulur:
göklerin güçlü oğlu Kronos'a, o da Kendisi göğü ve yerle gökte krallığı alır,
yakalayıp iki eliyle taşı yuttu, indirdi kardeşi Poseidon'a denizi, Hades'e de
uğursuz midesine, anlamadı yuttuğunun
bir taş olduğunu, oğlununsa dipdiri yeraltı ülkelerini verir.
kaldığını, ve az sonra yenilmez, baş c) Evlenmeleri. Zeus bundan sonra
olmaz gücüyle babasının hakkından Titan
geleceğini, onu tahtından atıp yerine soyundan tanrıçalarla ve kendi
geçeceğini, ölümsüzlerin kralı olacağını.
kuşağından
Zeus babası Kronos'a öbür kerdeşleriyle birleşip bir sürü tanrısal
kardeşlerini kusturur, sonra 'da varlık
Uranos'un yeraltına ka- üretmeye koyulur. Bu evlenmeler ve
onlar
dan doğan varlıklar Tab. 9'da
gösterilmiştir,
ayrıca adı geçen bütün kadınların ve
ürettik
leri döllerin adları altında efsaneleri
anlatıl
mıştır. Zeus'un Yunan Mythos'unun
bütün
dallarındaki rolü ve yeri de
efsanelerden söz
edildikçe belirtilir.
SONSOZ

MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ NASIL HAZIRLANDI?

1. FİŞLER
Sözlükte yer alacak olan her isim için bir fiş hazırlandı. Fişlerin
düzenlenmesi için kaynak olarak kullanılan sözlükler şunlardır:
Pierre Grimal, Dictionnaire de la Mythologie grecque et romaine,
Presses
Universitaires de France, Paris 1951.
Joel Schmidt, Dictionnaire de la Mythologie grecque et romaine,
Librairie
Larousse, Paris 1965.
Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, İnkılap ve Aka Kitabevleri,
İstanbul 1970.
Behçet Necatigil, 100 Soruda Mitologya, Gerçek Yayınevi, İstanbul
1969.
Düzenlenen çok sayıda fişler arasında bu sözlükte güdülen amaca
göre bir seçme yapıldı. Anadolu ile ilgili efsane ve kişi adlarına daha
çok önem verilerek, bu konular dışında kalan yüzlerce ad elendi. Bu
elemede, kitabımızın ana ereklerinden biri olan mitolojik kişileri
eldeki metinlere göre tanımlamak ve tanıtmak düşüncesi ağır bastı.
Sözlüğü aynı zamanda bir antoloji haline getirmek için iki yolda
yüründü.

2. SÖZLÜK VE ANTOLOJl
Bu çalışmada kullanılan kaynak kitaplar, Yunanca ve Latince asıl
metinler ve çevirileri olmak üzere, burada sayılamayacak kadar geniş
bir bibliyografyanın konusudur. Kaynaklarımızın başında Homeros'la
Hesiodos'un eserleri gelir. Tragedya yazarları, Herodot ve Platon,
kitabın Dizin H'sinde de görüleceği gibi, başvurduğumuz başlıca
kaynaklardır. Ne var ki Homeros'la Hesiodos'un görüşleri ve metne
alınan şiir parçaları o kadar çoktur ki, onların isimlerini ve alıntılarını
hiçbir dizine sığdırmak mümkün olmadı. Çeviri yayınlarını burada
gösterelim:

Homeros, İlyada, Türkçesi: Azra Erhat ve A. Kadir, Sander Yayınları,


3. baskı İstanbul, 1975.
Homeros, Odysseia, Türkçesi: Azra Erhat ve A. Kadir, Sander-
Yayınları, İstanbul 1970.
Hesiodos, Theogonia, Türkçesi: Azra Erhat ve Sabahattin
Eyuboglu. Hesiodos, İşler ve Günler, Türkçesi; Azra Erhat ve
Sabahattin Eyuboglu. Hesiodos, eseri ve kaynakları, Türk Tarih
Kurumu, Ankara, 1977.
Önsözde de belirtildiği gibi, bizden önce Türkçe olarak yazılmış
mitolojilerden alıntılar yaparak, birçok yazarların da emeklerini
değerlendirmek istedik.

www.iskenderiyekutuphanesi.com
Aynı yöntemle çeviri metinlere ve mitolojiden esinlenerek yazılmış
Türkçe şiirlere de geniş bir yer ayırmak istedik, tik çalışmamızda bu
alıntılar çok büyük bir yer tutuyordu, kitabın fazla şişkin olup asıl
amacı olan sözlük yolundan sapılmaması için bu alıntılarda üzülerek
kesintiler yapmak zorunda kaldık. Öte yandan Homeros'a atfedilen
"Hymnos" yani tanrı övgüleriyle Vergilius'un şiirleri gibi çevirisi daha
yapılmamış bazı kaynaklan da çevirip buraya aldık. "Delos'lu Apol-lon'a
övgü" ile Georgica'dan Orpheus'la Euridyke masalını A. Kadir'le
birlikte dilimize aktardık.
Sözlükler dışında başvurduğumuz çeşitli mitoloji, tarih ve arkeoloji
kitapları da burada sayılamayacak kadar çok ve çeşitlidir. Yalnız şu
önemli elkitabın adını vereyim:
Preller, L., Griechische Mythologie, Bd. I undII., Berlin 1872.
Larousse, Mythologies Classiques, Paris 1963.
Encyclopedia ofWorld Mythology, Octopus, Hong-Kong, 1975.
New larousse Encyclopedia of Mythology, lO Impr. 1974 Hameyn,
1959.
Türkçe çevirilere gelince, Tercüme Mecmuasından ve Milli Eğitim
Bakanlığının yayımladığı Klasikler Dizisinden bu yana yapılmış ve elimize
geçen çevirilerin hepsinden faydalanmaya çalıştık.

3. ÖZEL ETÜT NİTELİĞİNDEKİ MADDELER


Belirttiğimiz gibi asıl amacımız Türkiye'de yapılan son arkeolojik
kazılar, elde edilen en son tarih ve din tarihi verilerinin ışığında bugüne
dek mitolojilerde gereğince aydınlanmamış kişileri daha ayrıntılı
biçimde inceleyip tanıtmak, böylece yurdumuzun bilim dünyasında yeni
yeni anlaşılan eşsiz değerini belirtmekti. Bunun için de Apollon,
Artemis, Kybele gibi tanrıları özel bir incelemeyle dile getirmeyi
denedik. Ne var ki bu incelemelerin gerçek bilimsel bir nitelik taşıması
için, hem bu kitabın, hem de benim bugünkü bilgilerimin çerçevesini
aşacak araştırmalara ve karşılaştırmalara lüzum vardı. Onun için bu
maddelerin tartışma götürür birer deneme niteliğinde olduklarını
özellikle belirtmek isterim. Öte yandan okuyucunun da göreceği gibi,
Troya destanıyla ilgili Hektor gibi kişileri uzun uzun ve gönlümce
işledim. Bunu büyük Homeros'un bana verdiği sonsuz esinlere
dayanarak kolayca yapabildim. Bu yolda daha önceki çalışmalarıma da
yer verdim, bu kitaptaki birçok efsaneler "Mavi Anadolu" ve "Mavi
Yolculuk" kitaplarımdaki anlatımla buraya aktarılmıştır. Bu alıntılarla
Mitoloji Sözlügü'nün biteviye ve dengeli bir dizim ve anlatım yolundan
ayrıldığının farkına varmamış değilim. Ne var ki bir elkitabının büsbütün
nesnel ve kuru üslûbuna giremedim. Ayrıca mitolojik kişilerin Batı
yazınında ilkçağdan bu yana nasıl canlandırdıklarına bir göz atmakla
hem kendimi, hem de okuyucularımı eğlendirmek istedim.

4. SOYTABLOLARI
Mitoloji denilen dallı budaklı bütün aslında tutarlı ve dengeli bir
efsaneler topluluğudur. Kişiler ve efsaneler arasında öylesine sıkı bir
alışveriş, öyle derin ilişkiler vardır ki, bu bağlantılar yalnız efsaneleri
anlatmakla göz önüne serilemez. Bunun içindir ki, kişiler arasındaki
ilişkileri birer tablo, soyagaçlarını ortaya ko-

300
yan birer şema ile de belirtmek yoluna gittik. Soy Tabloları diye
adlandırdığımız bu 25 tablo, öyle sanıyoruz ki, okuyucuya efsaneleri
anlatmakta ve birbirleriyle bağlantılı olarak değerlendirmekte faydalı
olacaktır. Bu tabloları dizmekte gösterdiği özen ve ustalık için sayın
Erol Erduran'a teşekkürü borç bilirim.

5. YUNANCA-LA TİNCE KELİMELERİN YAZILIŞI


Bugüne dek kaleme aldığım her yapıtta olduğu gibi burada da Milli
Eğitim Bakanlığı Klasikler Dizisinde benimsenen "transcription" yani
yazılışı kullandım. Bunun Türkçede bazı güçlükleri olabilir, ama düzgün
ve düzenli bir yazılışı sağlayan, karışıklıkları önleyen tek yazılış da budur.
Dizinlerde kolaylık olsun diye Yunanca adlarının başka yazılışlarını da
verdik, örneğin Asil, Achille, Achilleus, Akhilleus; Ülis, Ulixes,
Odisseus, Odysseus gibi. Öyle sanıyoruz ki okuyucu aradığı ismi
bulmakta güçlük çekmeyecektir.

MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ NASIL KULLANILIR?

1. SÖZLÜK
Sözlük içinde alfabe sırasına göre dizilmiş adların her biri kendi
efsanesiyle tanımlanmış, anlatılmıştır. Her efsanede bir kişi başka
birçok kişilerle bir arada bağlantılı olarak geçer, bir serüvenin bir
değil, bin bir kahramanı vardır, onun için kişileri adlarına göre bir
sözlük dizimi içinde ayırmak çokluk efsaneleri parçalamaya ya da aynı
efsaneyi birkaç yerde tekrarlamaya götürür. Sözlüğün bu kaçınılmaz
kusurunu elden geldiğince hafifletip ortadan silmek için bir kişiye
ayrılmış maddelerde başka bir kişiyle ilişkili olarak öyküsünün o ikinci
kişinin adı altında aranıp bulunması için adını italik harflerle parantez
içine aldık, kimi adları da sözlükte yalnız saydık ve karşısına, bkz ..
madde diye başka bir maddeye gönderdik. Burada da tam bir denge ve
tutarlıga varamadığımızı biliyoruz. Kimi adlar o kadar çok geçer ki her
defasında onlara atıf yapmak olanaksızdır. Hele Homeros ve
Hesiodos'un adları hiçbir dizine sığmayacak kadar sık geçmektedir.
Onları dizin dışı bırakmaktan başka çare bulamadık.

2. DİZİNLER
Bu sözlüğün dizinlerini meydana getirmek, sözlüğün kendisini yazmak
kadar zor olmuştur. Bütün özel adları bir tek dizin içinde toplamanın
asıl amacımıza yardım etmeyeceğini çalışmamız sırasında anladık ve
epey emekle hazırladığımız bu çeşit dizinden vazgeçtik. Bugüne dek
alışılagelmiş klasik bir dizin meydana getirmektense, okuyucunun ve
özellikle öğrencilerin işini kolaylaştıracak bir yöntem izlemeyi yeg
gördük. Bunun için Şefik Çan'ın da kullandığı çok dizinli yöntemden
esinlendik ve aşağıda saydığımız üç tür dizini düzenledik.

I. Asıl adlar dizini II. Yer


adları dizini III.
Sanatçılar ve eserleri dizini

•3H1
Asıl adlar dizininde efsanelik kişi ve öykülere verilen başlıkla onların
sözlükte hangi sayfalarda ve soy tablolarında bulundukları gösterilir.
Bu dizinde, ayrı maddesi olmayan, yalnız soy tablolarında adı geçen,
ya da mitolojik kişi olmayıp herhangi bir ya da birçok maddede sözü
edilen adlar sayılır.
Yer adları dizininin görevi, bu kitaba almak istediğimiz halde
almaktan vazgeçtiğimiz haritanın yerini tutmaktır. Bir Yunanistan ve
Türkiye haritası çizdirmek istiyorduk, bu haritada eski yer adlarıyla
onların bugünkü adlarını belirtmek, böylece okuyucunun anlatılan
efsaneleri haritada bulmasını ve izlemesini sağlamak niyetindeydik,
ama böyle bir haritanın tamam ve eksiksiz olması için Türkiye ve
Yunanistan'la yetinemeyeceğimizi, bütün Akdeniz yöresiyle Avrupa ve
Asya'yı da içine alması gerekeceğini, öyle olunca da ayrıntılı
çizilemeyecegi-ni anladık ve bu girişimden de vazgeçtik. Haritanın
yerini tutmak için sözlükte geçen yüzlerce yer adını bir araya
toplayarak ayrı bir dizinde yerlerini ve türlerini kısaca tanımlamayı
denedik. Bu dizinin bazı faydaları olabilir; örneğin Mile-tos gibi bir
şehrin hangi efsanelerde önemli bir yer tuttuğunu, ayrıca bu şehirle
ilgili efsanelerin hangileri olduğunu okuyucuya bildirmeye yarayabilir.
Böyle bir dizinin eksiklerini ve kusurlarını da bilmiyor değiliz. Ancak
okuyucunun elinde bir haritayla bizim üstünkörü belirttiğimiz yeri
kesinlikle bulabileceğini düşünerek bu yolu tuttuk.
Üçüncü dizin bir çeşit bibliyografyadır. Amacımız, efsaneleri yalnız
Yunan ve Latin kaynaklarında değil, sonraları da yazın ve sanatta
yaşar göstermek olduğuna göre, sözlükte geçen, yazar, şair ve sanatçı
adlarını da bu dizinde belirttik.

Mitoloji sözlüğü bir yıldan az bir zamanda yazıldı. Ömrümün ereği


olduğu halde, başarabileceğime inanmadığım bu işi bana güç bir
dönemimde ısmarlayan ve güvenleri, destekleriyle tamamlanmasını
sağlayan Remzi Kitabevinin, başta sayın Remzi Bengi olmak üzere,
bütün mensuplarına teşekkür ederim.
DİZİN I

Abant'lar, 11 Abas, Aias, 16-18 Aköntios, 27 Amphiktyon, (Tab.


(Tab. 10) 11 Acca Aias Oileus oğlu, 17 Akrisios, (Tab. 20)
Larentia, 11 Aias Telamon oğlu, 10) 34
Achates, bkz. (Tab. 14, 21) 17-18 27-28 Amphiktyonia, 34
Akhates Acheloos, Aidoneus, 18 Aietes, Aktaion, (Tab. 18) Amphilokhos, (Tab.
bkz. (Tab. 8) 18 Aigaios 28 Akte, 170 23)34
Akheloos Pontos, (Ege Aktör, (Tab. 21) 19 Amphinomos, 34-
Acheron, bkz. denizi) 19 Aigeus, Aleksandros*, 28 35 Amphion, (Tab.
Akheron Achiİe, (Tab. 14, 24) Alekto, 28 Alkaios, 7, 9)
bkz. Akhilleus 18-19 (Tab. 13) 28 35
Acteon, bkz. Aigialees, 160 Alkathoos, (Tab. 14) Amphlssos, 35
Aktaion Âdem, 103, Aigialeia, 91 Aigina, 28 Amphitrite, (Tab. 6)
123 Admete, 11 (Tab. 21) 19 Aigis, Alkestis, (Tab. 22) 35 Amphitryon,
Admetos, (Tab. 22) 19 Aigisthos, (Tab. 28 Alkides, 28 (Tab. 13)
11 Adonis*, 11-12 14, 15) Alkidike, fTab. 22) 35-36
Adrastos, (Tab. 23) 19 28 Alklmede, (Tab. Amulius, 113
12 Aedon, 12-13 Aigle, bkz. 22) 28 Alkinoos, Amykos, 36
Aeğeus, bkz. Aigeus Hesperid'ler 28-29 Alkmaion, Amymone, 36
Aegisthus, bkz. (Tab. 23) 30 Amyntor, 69
Aigyptos, (Tab. 10)
Alkmene, (Tab. 9, Amythaon, (Tab.
Aigisthos 19-20 Aineias,
13)
Aello, 13 (Tab. 17) 23)
30 Alkyone,
Aeneas, bkz. Aineias 20-21 Aiolos 1., 201 Ana
(Tab. 7)
Aeneis, bkz. Aineias (Tab. 20, 25) Tanrıça, bkz.
30-31
Aerope, (Tab. 15) 13 21 Artemis, Kybele,
Alkyoneus, 31
Aesculapius, bkz. Aison, (Tab. 22) 22 Daktyl'ler,
Aloeus, 31
Asklepios Aeson, Aither, 22 Aloeusoğulları, Dionysos
bkz. Aison Aetes, Aithiopes, 22 31 Alphelos, 31 Anadyomene, 36
bkz. Aietes Afrodit, Aithiopis, 22 Alphesibola, 31 Anaksarete, 36
bkz. Aphrodite Aithra, (Tab. 14) 22 Alpos, 31 Anaksibie, (Tab. 22)
Agamedes, 13 Aius Locutius, 22 Althaia, 31 Altın Anchise, bkz.
Agaraemnon, (Tab. Ak Tanrıça, 157 Çag, bkz. Ankhises
14, Akademia (Akademi), Soylar-Çaglar Androgeos, 36-37,
15) 13-15 Agaue, 23 Mythos'u 206
(Agave; Tab. Akademos, 22-23 AltmPost, 52 Altis, Androklos*, 37
18)15 Akakallis, 23 32 Amaltheia, 32 Andromakhe*, 37-
Agdistis, 15-16 Akamas, fTab. 11) Amata, 32 38 Andromeda, 38
Agenor, (Tab. 10) 16 23 Akarnan, (Tab. Amazon*, 32-33 Ankhinoe, 19
Aglaie, 16 Aglauros, 23) 23 Akastos, Ambrosia, 33 Ankhises*, (Tab. 17)
16 Agron, 16 Aia, 16 (Tab. 22) 23 Ameles, 194 21, 38-39
Aiaie, 16 Akhalar, 23 Amenotep, 203 Ankhuros, 39
Akhates, 23 Ammon, 38 Amör, AnnaPerenna, 39
Aiakos, (Tab. 21) 16 Akheloos, 23-24 33 Amores, 33 Antaios, 39 Anteia,
Aiakosoglu, (Tab. 21) Akheron, 24 Ampelos, 33 39 Antenor*, 39
16 Akhilleus, (Tab. 21) Amphiaraos, (Tab. Anteros, 39
24-27 23) Antheus* 39-40
Akis, 116 33-34 Antigone, (Tab. 19)
4041
Antikleia, 41
Antilokhos, 41

Anadolu ile ilgili


nkişiler.
Ul'I
Anliııoos, 41-42 Atena, bkz. Athena Boreas, (Tab. 8) 75 Decius, 291 Dedal,
Antlokhos, 187 Athamas, (Tab. 18, Brankhos*, 75 bkz. Daidalos,
Antlope, (Tab. 7, 9) 20) Brankhosogulları*, Defne, 81-82
42 Antiphates, 191 65 Athena, (Tab. 75-76 Deianeira, (Tab. 13)
Aphrodite, (Tab. 5, 5, 9) Brennus, 22 83 Deimos, 83-84
9) 65-67 Briareus, (Tab. 2) Deioneus, 84
42-44 Apis, 102 Atlantis, 67 76 Briseis*, 76 Deiphobe, 270
Apisaon, 111 Atlas, (Tab. 3, 7) Brises*, 76 Deiphobos*, (Tab.
Apollon*, (Tab. 5, 9) 67-68 Atreus, (Tab. Britomartis*, 76 16)
44-50 14, 15) Bromios*, 76 84
Apsyrtos*, (Tab. 8) 68-69 Brontes, (Tab. 2) Deipyle, (Tab. 23)
50 Ara, 50 Atropos, 69 Attes*, 76 Busiris, 77 84 Deipylos, 84
Arakhne, 50 bkz. Attis Attis*, 69 Büyükayı, 56 Dejanira, bkz.
AraMaxima, 112 Atys, 196 Augias, Byblis*, 77 Byssa*, Deianeira
Ares, (Tab. 5, 9) (Tab. 8) 69 Aurora, 16 Byzas*, 77 DeliDumrul, 11
50-51 Arete, 51 69 Autolykos, 69- Delos*, 84-85
Arethusa, 51 70 Autonoe (Tab. Demeter, (Tab.
Argeiphontes, 54 18) 28 Auge, 69 5)
Cacus, 78
Arge6, 51 Augustus, 21,187 85-86
Aura*, 150 Caesar, I. 21, 62, Demodokos, 86-87
Argonaut'lar*, 51- 163,
Automedon, 69 Demophon, (Tab. 11)
54 Argo, 51 289
Ayasofya, 61 87
Argos, fTab. 9) 54 AzizPaulus, 61,291 Camilla, 78 Derketo, 269
Ariadne, (Tab. Camillus, 22 Deukalion, (Tab. 20)
11)54 Ariane, bkz. B
Cama, 78 21,87 Devler
Ariadne Arima*, 54 Ceres, 78 ve Tanrılar
Arinna*, 123 Arion, Baal, 267 Claudla Quinta, 186 Savaşı, 87-88 Dia,
55 Babys, 71 Clio, bkz. Kleio 88 Diana, 88 Didim,
Aristaios, (Tab. 18) Baccha'lar, Clytemnestra, bkz. bkz. Didyma Dido,
55 Aristeus, bkz. bkz. Klytaimestra 88 Didyma*, 89
Aristaios Arkas, Bakkha'lar Cocles, bkz. Didymeion*, 89-90
55-56 Arkturos, 56 Bacchus*. 71 Horatius Dike, 90
Arsinoe, 30 Bakkha'lar*, 71- 2. Diktynna*, 76, 90
Artemis*, (Tab. 5, 72 Bakkhos, 72 Cumae, bkz. Kyme Diktys, 90 Dino, 119
9) Balios, 72 Cupido, 78 Diomedes, (Tab. 23)
56-61 Batieia*, (Tab. 16)72 Curiatius, 146 90-91
Asla*, (Tab. 3,4)61 Battos, 72 Baucis, Cybele, bkz. Kybele Dione, 91
Askalaphos, 61-62 bkz. Baukis Baukis*, Dionisos,
Askarite*, (Tab. 72 Bebryk'ler*, 72 D bkz.
17)62 Asklepios*, Bellerophon*, bkz. Dafne, bkz. Daphne Dionysos Dionysios,
(Tab. 5) Bellerophontes, Dafnis, bkz. Daphnis 80 Dionysos*, (Tab.
62-63 Bellerophontes*, 72- Daidalos, 79 5, 9,
Asopos, fTab. 21) 74 Bellona, 74 Daimon, 106 18)91-96
63 Assarakos*, Bellos, (Tab. 10) 74 Daktyl'ler*, 79-80 Diopetes, 60
(Tab. 17) Bendis*, 74 Damokles*, 80 Dioskur'lar, (Tab. 9,
20 Asteria, Berekynthia,* 74 Danae, (Tab. 9, 10, 12)96
(Asterie; Tab. Bia, 74 13)80 Danaos, Diotima, 106 Dirke,
4)63 Bias, (Tab. 23) 74 (Tab. 10) 96 DisPater, 228
Astraia, 63 Biton, 74 Bizas, bkz. 80-81 Dithyrambos*, 96-
Astraios, (Tab. 4, 8) Byzas Bolluk Danaos Kızları, 81 97 Dius Fidius, 74
102, 109 Boynuzu, 31 Daphne, 81 Dolios, 97 Dolon, 97
Astyanaks*, 63-64 BonaDea, 74 Daphnis, 82 Doris, (Tab. 6) 97
Astyokhe, (Tab. 16) BonaFides, 74 Bora, Dardanos*, (Tab. 16)
61 Asil, bkz. 122 82-83
Akhilleus At-Adam, Dares, 152
64 Atalante, 64
Ate, 64-65

;Î(H
Doros, (Tab. 20)21 Epelos, 102 Eurypylos, 1 I I Gelanor, bkz.
Dryades (Dryad'lar) Ephesos*, 33 Eurystheus, (Tab. Pelasgos Gemiler
97 Dryas, 197 Ephialtes, 102 13) Katalogu, 126
Dryope, 97-98 Epigon'lar, 102- 111 Genius, 116
Dryops, 98 103 Epikaste, bkz. Eurythion, 111 Geryoneus, 116
lökaste Epimetheus, Eurytos, 111 Gigant'lar, 116-117
(Tab. 3) Euterpe, 111 Gigantomakhia, 117
103 Evandrus, 111-112 Glaukos, (Tab. 25)
Eakos, bkz. Aiakos
Erato, 103 Erebos, Evropa, bkz. Europa 117-118
Echo, bkz. Ekho
103 Erekhtheus, Gordias, 118, 205
Eetion, 99
(Tab. 3) Gorgo'lar
Efes*, 12, 33, 60-
103 Faeton, bkz. (Gorgon'lar,
61 Ege*, 33 Egeria, Tab. 6) 118
Erigone, 103 Phaeton Fama, 113
99 Egeus, bkz. Erikhthonios, (Tab. Graia'lar, (Tab.
Aigeus Egide, bkz. Fames, 113 Fata,
24) 6)
Aigis Egist, bkz. 113 Fatum, 113
103-104 118-119 Granikos,
Aigisthos Egyptus, Fauna, 113 Faunus,
Erinys'ler, 104-106 119 Griffonlar, 119
bkz. Aigyptos 113 Faustulus, 113
Eriphyle, (Tab. 23) » Güneş, 119 Gün
Eileithyia, (Tab. 5, Fayak'lar, bkz.
106 Eriş, 106 Eros, Işığı, 119 Güneş
9) Phaiak'lar
106-107 Eryks, 107 Soylular, (Tab.
99 Febüs, bkz.
Erymanthos, 107 8)125
Eirene, 146 bkz. Erysikhton, 107 Phoibos Fedra, Gyes, 119
Dike Ekhetos, 99 Erythie, bkz. bkz. Phaidra
Ekhidna, (Tab. 6) Hesperid'l Fee,113 H
99 Ekhion, (Tab. er Fegeus, bkz.
18) 99 Ekho, 99 Erythion, Phegeus Feronia, Hades, (Tab. 5)
Elektral., (Tab. 6, 107 Esîr, 113,178 Ficus, 113 120-121
7, 107 Fides, 113-114 Haimon, (Tab.
9); 2. (Tab. 15) Flamen Dialis, 164 19)
Esculap, bkz.
99-100 Elektryon, Flegeton, bkz. 121-122 Haimos,
Asklepios Eteokles,
(Tab. 13) Phlegeton Flora, 77 Halirrhotios, 51
(Tab. 19)
100 114 Floralia, 114 Hamadryades, 122
107-108 Euadne, Hamlet, 100
Elephenor, 100 108 Euenor, 108 Foibe, bkz. Phoibe
Eleusis, 100 Foibos, bkz. Harmonia, (Tab. 9,
Euenos, 108 Euhios, 18,
Eleutheros, 93 bkz. Dionysos Phoibos Fors, 114
Elissa, 88-89 Eumaios, 108 Fortuna, 114 19) 122
Elpenor, 100 Eumolpides, 108 Fransa, 186 Frigios, Harpya'lar*, (Tab.
Etnpusa, 100 bkz. Phrygios 6)
Eumolpos, 108
Enarete, (Tab. 20, Furtalar, 114 122-123 Havva,
Euneos, fTab. 22)
24) 123 Hebe, (Tab. 5,
108 Eunomia, 90
265 9) 123 Hector, bkz.
Eunomia, 108 G
Endeis, (Tab. 21) Hektor Hecuba,
Eunomos, 108
280 Endimion, bkz. Gaia.fTab. 2, bkz. Hekabe
Eupeithes, 42
Endymion 6)115, Heilebie, 123
Euphrates*, 108 Hekabe*, (Tab. 16)
Endyraion*, 100- 231
Euphrosyne, 108
101 Ene, bkz. Galateia, 116 Galli 123-124
Europa, Europe,
Aineias Enkelados, yahut Galloi, bkz. Hekamede, 125
(Tab.
117 Enosigaios, Kybele Hekate*, (Tab.
9, 10,11) 109 Galliambus, 186 8)
252 Entoria, 101
Euros, 109 Euryalos, Ganimed, bkz. 125-126
Enthousiasmos,
103 Eurybie, (Tab. Ganymedes Hekatonkheir'ler,
181 Enyalios, 101
6) 109 Eurydike, Ganyraedes*, (Tab. (Tab.
Enyo, 101 Eol, bkz.
(Tab. 10) 17) 2)126 Hekatos,
Aiolos Eos, (Tab. 6)
110 116 Hekatebolos
101-102 Eosphoros,
Eurykleia, 110 Gebeb, bkz. Apollon,
(Tab. 8) Epaphos,
Eurylokhos, 110 232 Gece, Artemls
(Tab. 10)
Eurymakhos, 110 116 Heksametron, 75
102
Eurymedon, 110 bkz.
Eurynome, 110-111 Daktyl'ler
Hektor*, (Tab.
16)
126-130 ll. lma,
(Tab. 9, 12,
L5) 130-132

lOfı
Helenos, (Tab. 16) Hippolyte*, 145 Ikslon, 153-154 Juno, bkz. luno
132-133 Heliadai Hippolytos, 145- İlla*, 154 llione, Junon, bkz. lunon
(Helios Kızları; 146 Hippomedon, 84 Jüpiter, bkz.
Tab. 8) 133 146 Hippomenes, Hoş*, fTab. 16, 17) lupiter Juturna,
Heliades (Helios 146 Hora'lar, (Tab. 154 llyada*, 154- bkz. luturna
Oğulları; Tab. 8) 4, 9) 157 tnakhos, 157 Juventus, bkz.
133 Helikaon, 133 146 ingiliz Çukuru, 61 luventus
Helike, 160 Helios, Horatius, 146-147 lno,(Tab. 18)157-
(Tab. 4, 8) Horus, 232 158 lo, (Tab. K
133-134 Holle*, Hyades, 147 10)158-159 Kabirler*, 165
134 Hellen, (Tab. Hyakinthos, 147 lobates, (Tab. 25) Kader, 165
20) 134 Hemera, Hyas, 147 Hybris, 159 lokaste, (Tab. Kadmos, (Tab. 10,
134 Hepa, Hepat, 147 Hydra, (Tab. 6) 19) 159 lolaos, 159 18,
Hepatu 147 Hygieia*, 147 lole, 159 ton*, (Tab. 19) 165 Kaeira,
bkz. Artemis, Hylas, 147-148 20) 165 Kakasbos*, 165
Kybele Hephaistos, Hyllos, (Tab. 13) 159-160 Kalais, 166 Kalamos,
(Tab. 5,. 9) 148 Hymenaios, 148 İphlanassa, 160 166 Kalkhas, 166
134-135 Hera, Hymnos, 148 İphlgenela, (Tab. 15) Kalliope, 166-167
(Tab. 5, 9) Hyperboreoi, 148 160-161 Kallirhoe 1. (Tab. 6);
135-137 Hyperion, 148 Iphikles, fTab. 13) 3.
Herakleidai, Hypermestra, (Tab. 161 lphiklos, 161 (Tab. 17) 167
(Herakles 10) lphimedeia, 161 Kallisto, 55 Kalydon,
Oğulları; Tab. 13) 148 lphis, 161 İphitos, 167 Kalypso, 167-
137 Herakles, Hypnos, 148-149 162 İris, (Tab. 6) 168 Kapaneus, 168
(Tab. 9, 13) Hypsenor, 111 162 lros, 162 İsa, Kephene, 168
137-140 Hypsikreon, 149 96 Kapys, (Tab. 17) 83
Hercules, 140 Hypsipyle, (Tab. 22) lsandros, (Tab. 25) Karkabos*, 168
Hermafrodit, Isis*, 162 iskender, Karpos, 166
149 Hyrmine,
bkz. 75 lsmarios, 146 Kasırga, 122
(Tab. 8)
Hermaphroditos lsmenefTab. 19) Kassandra*, (Tab.
Hermaphroditos*,
140 Hermes, (Tab. 1 162 lssos Savaşı, 75 16)
Italos, 163 îthakos, 168-169
5, 9) lakkhos*. 150 163 ltylos, 163 ltys, Kassiepeia, 169
140-141 Hermione, lalmenos, 150 163 liiSoyu, 163 Kastalia, 169
(Tab. 15) lambe, 150 lulus, 163 luno, 163 Kastor, 169
142 fambos, 97 bkz. lupiter, 163-164 Katreus, (Tab. 15)
Hero*, 142-143 Dithyrambos lanus, luturna, 164 lustitla, 169 Kaunos*, 169-
Herophile, 143 150-151 lapetos, 164 luventus, 164 170 Kefeştatayuş,
Herostratos, 61 (Tab. 3) 151 İarbas, bkz. Yedi
Herse, 143-144 89 lasion, (Tab. 7)
Hesione*, (Tab. 12, Uyurlar
151 lason, fTab. 22) Kekrops, (Tab. 24)
21) 151 ı lasos, 64 lda*, Janus, bkz. fanus 170 Kelaino, (Tab. 7)
144 151 Idaia*, (Tab. 16) Japetus, bkz. Keleos, 170
Hesperarethusa, 151-152 Idaios*. lapetos Jasion, bkz. Kentauroi
bkz. 152 İdas, 152 lasion Jason, bkz. (Kentaur'lar)
Hesperid'ler Idmorı*, 50 Idrnon, lason Jokaste, bkz. 170
Hesperid'ler, 152 Idomeneus, lokaste Julü, bkz. Kephalos, 170-171
144 Hesperis, 152-153 ldyia, 153 lulii Julius, bkz. lulius Kepheus, 171 Ker-
144 Hesperos, İkadios, 153 lkarios, Julus, bkz. tulus Keres, 171-172
144 Hestia, 153 lkaros, 153 Keramos, 172
(Tab. 5, 9)
Kerberos, (Tab. 6)
144-145 172 Keroessa, 172
Hiera, 145 Keto, (Tab. 6) 172
Hieromneme, (Tab. Keyks, 30 Khalkis,
17) Hilaira, 96 149 Khaos, 172-173
Himeros, 145 Kharites (Kharit'ler;
Hippodameia, (Tab. Tab. 9) 173
14) 145
Hlppokrene, 145
Hippolokhos, (Tab.
25) 73

306
Kharon, 173-171 Krlnis, 181-182 Laothoe, 196 Malandros*, 198
Klıarybdls, 174 Krlos, (Tab. 4) 182 Lapithal (Laplth'ler) Malnad'lar, 198
Khelron, 174-175 Kritheis, 182 193 Maion*, 198
Khelldon, 12 Kroisos*, (Karun) Lara, 193 Lares, Maionides*, 198
Khimaira*, (Tab. 6) 137, 193 Latinus, 193 Makar, 198
175 178 Kronos, Lavinia, 193 Makhaon, 198-
Khloris, (Tab. 22) (Tab. 4) Leandros*, 193 199 Manes, 196
216 Khronos, 231 182-183 Learkhos, 157 Manlius, 186
Khrysaor, (Tab. 6) Ksanthios*, 194 Leda, (Tab. 9, Manto*, 199
175 Khryseis*, Ksanthos*. 183 12) Marienna*, 184
175-176 Ksoanon, 60 193-194 Lesbos, bkz.
Khrysothemis, (Tab. Ksuthos, (Tab. 20) 194 Lethe, 194 Kybele Maron,
15) 229 21 Kubaba*, bkz. Leto* (Tab. 5, 9) 199 Marpessa*,
Kıtmir, bkz. Kybele Kureta'lar, 194 Leukippe, 284 199 Mars, 199-
Yedi 183 Kyane, 183 Leukippos, 116 200 Marsyas*,
Uyurlar Kybebe* bkz. Kybele Leukippos, 194 200 Mater
Kibele, bkz. Kybele Kybele*, 183-187 Leukophrys, 281 Matuta, 158,
Kikon'lar*, 176 Kydippe, 27 Leukothea, 200
Kiliks, (Tab. 10) 176 Kydippe, 187 158,194 Liber, 194 Matralia*, 200
Kimrneiroi* Kydnos,187 Libera, 194 Medeia*, (Tab. 8)
(Kimmer'ler) 176 Kyklopes, (Kiklop'iar; Libertas, 113 Libya, 200-201
Kimse, 250 Tab. 2) 187-188 (Tab. 10) Medeios*, 201
Kinyras*, 176-177 Kyknos, (Tab. 22) Medon, 179
Kirke, (Tab. 8) 194-195 Likhas,
188 Kylabras, 188 195 Linos, 195 Litai, Medos*, 201
177-178 Kleio, Kymindis, 149 Medusa, 201
178 Kleite, 189 195 Lityerses, 195
Kyrene, 188-189 Lotis, 254 Megabyzos*,bkz.
Kleobis, 178 Klio, Kythera'lı, 189 Lotophagoi, (Lotos Kybele
bkz. Kleio Klotho, Kyzikos*, 189 Yiyenler) 195-196 Megaira, 28, 201
178 Klymene, fTab.
Lucina, 163 Lucifer, Megareus, 28
3) 178 Klymene,
L 196 Lukka, 45 Luna, Mekisteus, 103
213, 233
Klytaimestra, (Tab. Labdakos, (Tab. 19) 196 bkz.
12, 190 Lupercalia, 113, 196 Epigon'lar
Labrandos*, 190 Luperci, 113 Melampus, (Tab.
15) 178-179
Labrys, 190 Lupercus, 196 23)
Klytemnestra, bkz.
Labyrinthos, 190 Lydos*, 196 Lykaon, 201
Klytaimestra
Kodros, 179 Laertes, 190 Laios, 196 Lykomedes, 196 Melanion, 201
Koios, (Tab. 4) (Tab. 19) 190 Lykos*. 196 Melanthios, 202
179-180 Laistrygon'lar, 191 Lykurgos, 196-197 Melantho, 202
Kokalos, 180 Lakedaimon, (Tab. Lynkeus, (Tab. 10) Meleagros, 202
Kokytos, 180 7, 197 Lyrkos, 123 Melikertes, 202
Komaitho, 180 9)191 Lysimakhos, 291 Melisseus, 151
Kora, bkz. Kore Lakhesis, 191 Melpomene, 202
Kore, 180 Lakios, 191 Lala, Memnon*, (Tab. 8)
M 202-203
Korinnos, 180 bkz. Lara
Koronis, 180 Laraia, 191 Mâ*, 59, 184bkz. Memphis, (Tab. 10)
Koros, 147 Umpetie, (Tab. 8) Kybele Magna 102
Korybant'lar, 180- 191 Lampros, 116 Mater*, bkz. Men, 203
181 Kottos, 181 Lampsake*, 191 Kybele Mala, Menalcas, 82
Kranaos, 181 Laodamas, 191 (Tab. 5, 7) 198 Menelaos, (Tab.
Kratos, (Tab. 6) Laodameia 1.*, (Tab. 15)
181 Kreon, (Tab. 25) 191 Laodike 203-204
19) 181 Kreş, 181 2.* (Tab. 16) Menoikeus, (Tab.
Kretheus, (Tab. 22) 192 19) Menoitlos 1.
181 Laokoon*, 192 (Tab. 3);
Kreusa 2.* (Tab. 17) Laomedon*, fTab. 2. (Tab. 21)204
181 16, Mentes, 66
17) 192-193 Mentor, 204
Mercurlus, 204
Merlones, 204

II)
Mernus, bkz. Yedi Nana, 211 Oikles, 30 Pallas 1. (Tab. 4)
Uyurlar Nannakos, 211 Oileus, 227 234 Pan, 235
Merope, (Tab. 7) Narkissos, Oileus, (Tab. 23) 16- Panamoros, 190
204 Meropis, 16 (Narsis) 17 Oineus, 227 Panathenaia, 67
Merops, 189 211-212 Nauplios, Oinomaos, 227 Pandareos, 235
Mesir, 184, 218 212-213, Oinone*, 227 Pandaros, 235-236
Meryem, 58, 96 233 Oinone, bkz. Aigina, Pandia, 269
bkz. Nausikaa, 213-214 Oinos, 277 Pandion, (Tab. 24)
Artemis, Nausithoos, 214 Okeanos, (Tab. 1, 2) 13,
Kybele Neaira, (Tab. 8) 65, 227-228 236 Pandora,
Metabus, 78 149 Neikos, 214 Okyanus, bkz. (Tab. 3)
Metaneira, Nektar, bkz. Okeanos Okypete, 236-237
204 Metis, Ambrosia Neleus, 122 Olemp ya da Pandrosos, 237
(Tab. 4, 9) (Tab. 22) 214 Olymp Parcae (Parka'lar)
204-205 Nemea, bkz. bkz. Olympos 237 Paris*, (Tab.
Metope, 63 Nemeia Nemela, Olimpos, bkz. 16)
Metragyrtof, 184 (Tab. 6) Olympos Olympos, 237-238
bkz. 214-215 Nemesis, 228 Omfal*, bkz. Parthenogenesis,
Kybele 215 Nemf, bkz. Omphale Omphale*, 115 Parthenopaios,
Mevsimler, bkz. Nympha Neo- 228 Oneiros, 228 238 Pasiphae*,
Horalar platonculuk, 194 Opheltes, 228 (Pasifae;
Midas*, 205-206 Neoptolemos, 215 Ophion, 228 Ops, Tab. 8) 238
Miletos*, 206 Nephele, 215 228 Orcus, 228 Patroklos, (Tab. 21)
Minerva, 206 Neree, bkz. Nereus Oreas, bkz. Nympha
Minos, (Tab. 11, 15) 238-239
Nereides, bkz. Oreithyia, 229 Pausanias, 43 Pean,
206-207 Nereus Orestes, (Orest;
Minotauros, (Tab. bkz. Paian Pedasos,
Kızları Nereus- Tab. 239 Pegasos,
11)
Nereus Kızları, 15) 229 Orion, (Pegaz; Tab.
207 Mislina,
(Tab. 6) 215-216 229 Orman Perileri, 6)239
bkz. Yedi
Nessos, 216 229 Örfe*, bkz. Peirithoos, 240
Uyurlar
Nestor, (Tab. 22) Orpheus Orfizm, Pelasgos*, 240
Mnemosyne, (Tab.
216-217 bkz. Orphik Peleus, (Pele; Tab.
4,
Nicee, bkz. Nikaia Orpheus*, 229-231 21)
9)207
Moiralar, (Tab. 9) Nikaia, 217 Nike, Orphik (Orpheus 240
207 Molos, 152 (Tab. 6) 217-218 Tarikatı) 231 Pelias, (Tab. 22)
Moneta, 207 Nimfa, bkz. Nympha Orseis, 21 Osiris, 240 Pelopeia, (Tab.
Mopsos, 207-208 Ninos, 270 231-232 Orthos, 14, 15)
Mopsus, 82 Moros, Niobel.*(Tab. 14); (Tab. 6) 232 240
bkz. Ker Morpheus, 2. Othryoneus, 232 Pelopeia, 19
208 Mucius (Tab. 9) 218-219 Otos, 117, 232 Pelops*, (Tab. 14,
Scaevola, 208 Nomla, 219 Nomos, Ölüm, 171 bkz. Ker 15)
Musalar, CTab. 4) 282 Notos, (Tab. 218, 240-241
208-209 8)219 Numa Pemphredo, 241
Musaios, 209 Pompilius, 219 PactoP, bkz. Paktolos Penates, (Penat'lar)
Mustafa Kemal, 126 Numitor, 219 Nyks, Paian, 233 Paktolos, 241
Mürselina, bkz. Yedi 219, 231 Nykteus, 233 Palaimon, 158, Penelope, 241-242
Uyurlar 219 Nympha, 219- 233 Palaksos, 190 Penia, 242
Müz'ler, bkz. 220 Nysa, 220 Palamedes, 233 Penthesileia, 242
Musalar Mygdön, Nysos, 220 Palemon, bkz. Pentheus, (Tab. 18)
209 Myrina*, 209- Palaimon Palinurus, 242
210 Myrmeks, 210 O 233 Palladion*, 233- Pergamos*, 242
Myrmidon, 210 234 Paliantidai, Periandros, 55
Myrrha*, 210 Odise, bkz.
Odysseia Odiseus, (Pallas Periboia, (Tab. 14)
Myrrhine*, bkz. 226 Pero, 242
bkz. Odysseus Oğulları) 234
Amazon Perse, bkz. Perseus
Myrtilos, Odysseia, 221-222
Odysseus, 222-225 Persefon, bkz.
210
Ofion, bkz. Ophion Persephone
N Oidipus, (Tab. 18, Perseis, (Tab. 8)
19) 226-227 242 Persephone,
Naiades(Naiad'lar) (Tab. 5)
211 Naksos*, 211 242
Dl/.INI

Perses, (Tab. 4, 8) Podaleiros, 248-249 Pudlcitia, 63 Selene, (Tab. 8) 269


242 Podarge, 249 Pulydamas, bkz. Selinos, 160
Perses, 275 Podarkes, 249 Polydamas Semele, (Tab. 18)
l'erseus, (Tab. 10, Poias, 249 Polifem, Pygmalion, 259 269 Semiramis*,
13) bkz. Pygme'ler, 259 269-270 Serhas, 75
242-243 Polyphemos Pylades, 259 Servius, 270 Servius
Phaeton, (Tab. Poliksene*, bkz. Pyramus ile Thisbe, Tullius, 270 Sibylla*,
8) Polyksene * (Sibil) 270-271 Set,
243-244 Polluks, 249 259-260 162, 232 Sfenks,
Phaetusa, (Tab. 8) Polybos, 249 Pyriphlegeton, 260 bkz. Sphinks
244 Phaiaklar, 244 Polydamas, 249 Pyrrha (Akhilleus) Sicharbas, 89
Phaidra, (Tab. 11) Polydektes, 80 260 Pyrrha; 21, 25 Side*, 271 Sidero,
244-245 Phanes, Polydeukes, 249 Pyrrhos, 260 271 Silla, bkz. Skylla
231 Phaon, 245 Potydoros* 1. Pyrrhus, 25, 38 Silenos, 271-272
Phegeus, 23 (Tab. Pytho, 260 Python, Silvius, 62 Simoeis*,
Phidaleia, 77 Phiks, 19); 2. (Tab. 16) 260 272 Sinon*, 272
bkz. Sphinks 249 Polyksene*, Sinope*, 272
Phileraon, 245-246 fTab. 16) R Sisyphos, (Tab. 20)
Philoktetes, 246 249-250 272-273
Polymastos, 60 bkz. Radamantis, bkz. Skamandrios*, 273
Philomeides, 246
Artemis Rhadamanthys Skamandros*, (Tab.
Philomela, 13, 246
Polymestor*, 250 ReaSilvia, 261 16)
Phüyra, 246-247
Polymnia, 250 Remus, 261 273-274
Phineus*, 247
Phlegeton, 247 Polyneikes, fTab. 19) Rhadamanthys, Skylakeus, 274
250 (Tab.
Phlegyas, 247 Skylla, 274
Polyphemos, 250- 11)261 Rhakios,
Phobios, 39 Phobos, Smintheus*, 274-
251 Polypoites, 251 261 Rheia (veya
247 Phoibe, (Tab. 4) 275 Sokrates, 43
Polytekhnos, 12 Rhea) (Tab.
96 Phoibe, 45 Solon, 67 Sosias,
Pomona, 251 2,4,5)261
Phoibos, 45 bkz. (Sösie) 36 Soylar-
Pontifex Maximus, Rhesos, 91
Apollon Phoiniks 1. Çaglar
32 Pontos, fTab. 1, Rhodope, 261 Mythos'u, 275-
(Tab. 10) 6)251 Poros, 107 Rhodos fTab. 8) 133
247 bkz. Helios 276 Sparta, 276
Porphyrion, 137 Spartoi, 277
Phokos, (Tab. 21) Portunus, 158, 251 Rokoko, 33 Roma,
247 Pholos, 247 261 Romulus, 262 Sphinks, 277
Poseidon, (Tab. 5) Spondaios, 80 bkz.
Phorkys, (Tab. 6) Rönesans, 33
251-252 Priamos*, Daktyl'ler
247 Phosporos, Rutuller, 262
(Tab. 16) Spurius Tarpeius,
247 Phrasios, 77 Rüzgârlar, 262-263
252-254 279 Staphylos, 277
Phriksos*, 247 Priapos", 254
Phrygios*, 247-248 Stentor, 277
Proitos, (Tab. 10) Sterope, fTab. 7)
Phylakos, 201 254 Proitos Kızları, Sabazios, 264
Phyleos, 69 Picus, 277 Steropes, 277
254 Prokne, 13 Sagaritis*, 264
248 Pigmalion, bkz. Stheneboia, (Tab.
Prokris, 254 Salmakis*, 264-265
Pygraalion Pigme, Salmoneus, (Tab. 10)
Prokrustes, 254
bkz. Pygme Piramus, 20, 277
Promakhos, 103
bkz. Pyramus 22) 265 Sthenelos, (Tab. 13)
bkz.
Pirithoos, bkz. Sangarios*, 265 68 Strophios, 229
Epigon'lar Strymo, fTab. 17)
Peirithoos. Promedon, 149 Sarpedon 1.* (Tab.
Pitane', 248 25) 192 Styks, (Stiks;
Prometheus, (Tab.
Pittheus, (Tab. 14) 265-267 Tab. 6)
3)
22, Sarpedon 2. (Tab. 277
254-257
284 11) Sychaeus, 89
Proserpina, 257
Plelad'lar, fTab. 7) 267 Symplegad'lar*, 277
Protesilaos, 257
248 Plebs, 39 Satumus, 267-268 Syrlnks, 277 Syma,
Proteus, 257-258
248 Syrııos, 249
Plelone, (Tab. 7) Psamathe, (Tab. 21) Satyrler (Satirler)
248 Plutos, 248 258 268 Sazenuş, bkz.
Psykhe, (Psyche)* Yedi
258 Psykhopompos, Uyurlar Seirenler
141 Pterelaos, 258 (Sirenler)
268 -2f.*>
Şafak, 277 Şafak Telkhines, Thetis, (Tab. 6) U
Yıldızı, (Tab. 6) 102 (Telkin'ler) 285-286
281 Temmuz, 12, Ulcces, 290
Thisbe, bkz.
142 bkz. Urania, 290
Pyramus Thoas,
Adonis Uraeus, 232
Talos', 278 286 Thot, 232
Tendar, bkz. Uranos, 231, 290
Talthybios, 278 Thrasymedes, 286
Tyndareos Tenes*, Uyku, 290 bkz.
Tammuz, 12 Thriambos, bkz. Nyks
281 Tepegöz, bkz. Dithyrambos,
bkz.
Kyklops Tereus, 281 Thyades,
Adonis Tanaquil, Ü
Terpsikhore, 281 (Thyad'lar)
270 Tanrıların Terracina, 113 Üç Güzeller, bkz.
Doğuşu, 278 286
Tethys, (Tab. 1, 2, Thyestes, 286 Kharit'Ier Üç
Tantalos*, (Tab. 14) 4) Güzeller Efsanesi,
278 Tiberius, 58
281 Teukros bkz. Paris Ülis,
Tarkhon, 278 Tiphys, 286
(Teuker)* 1. bkz. Odysseus
Tarpeia, 279 Titanlar, (Tab. 1-4)
(Tab. 16); 2. (Tab. Ülker, 248
Tarquinius, 137, 286-287
21)281 Titanomakhia, 287
270 Tartaros, 279 Teumessos Tilkisi, V
Tatius, 279 Tithonos, (Tab. 8)
35 Teuthras, 281 Venüs, 290 Venüs
Taygete, (Tab. 208) 287 Titus Tatius,
Tevrat, 123 Thalia, Genetrix, 43
191 150 Tityos, 287
281-282 Thamyris, Vertumnus, 251
Telresias, 279 Tlepolemos, 287
282 Thanatos, 28, Vesper, 290 Vesta,
Teisiphone, 279 Tmolos*, 287
282 bkz. 290 Virbius, 88
Tiresias, bkz. Toprak Ana, bkz.
Ker Volcanalia, 290
Teiresias Tislphone, Thaumas, (Tab. 6) Gaia Triopas*, 287
Vulcanus, 290
bkz. 282 Theano, 282 Triptolemos, 287
Thebai'ye Karşı Tritogenela, 287
Teisiphone
Yediler, 282 Triton, 287-288
Tebernuş, bkz. Yedi Yalvanlar, (Litai) 29
Theia, (Tab. 4) 282 Troilos", (Tab. 16)
Uyurlar Yedi Uyurlar*, 291
Themis, 282 288 Trophonios,
Tekmessa, 280 Yemliha, bkz. Yedi
Themiste, (Tab. 17) 288 Tros", (Tab. 6)
Telamon, (Tab. 2) Uyurlar Yuhanna,
Theodosius, 291 288 Tufan, 288
280 Telegonos, 102 291 Yüz Kollular,
Theogonia, 283- Turnus, 288
Telemakhos, 292
284 Theoklymenos, Tydeus, (Tab. 23)
(Telemak)
284 Theonoe, 284 288 Tykhe, 288-
280 Telephos*,
Thersandros, 30 289 Tyndareos,
(Telefos) Zagreus, 293
Thersites, 284 (Tab. 12)
280 Zephyros, (Tab. 8)
Teleplnu*, 12 Theseus, (Tab. 11, 289 293 Zethos, (Tab.
Telesphoros*, 24) Typhoeus, bkz. 7) 293 Zeus, (Tab.
bkz. 284-285 Typhon Typhon, 4, 5, 9)
Asklepios Thespios, (Tab. 6) 289 Tyro, 293-297
Tellus, 178 285 (Tab. 23) 289 Zeus Sunağı,
Thestios, Tyrrhenos, 289 117
193
Thestor,
166

.sın
DİZİN Iİ

ABANT'LAR: Yunanistan, boy - Abas, tor, îo, Kybele, Marsyas, Midas, Pelops,
Elephe-nor. Sile-nos, Tantalos.
ABORÎGENES: İtalya yerlisi - Latinus. APERLAE(Kekova): Akdeniz, şehir-
ABYDOS: Çanakkale Boğazının en dar Apollon. ARABİSTAN: Aigyptos, Dionysos.
yerinde eski bir şehir - Her o ile AEROPAGOS: Atina tepesi- Ares,
Leandros. ADRAMYTTİON (Edremit): Daidalos. ARETHUSA: Kaynak - Alpheios,
Granikos. ADRİYATİK: Argonaut'lar. Arethusa. ARGOLİS: Yunanistan, bölge -
AFRİKA: Agenor, Belos, Danaos, Dido. Argos, Eurys-theus.
AFYON: Kybele. ARGOS: Yunanistan, şehir ve bölge -
AGRİGENTUM (eski Kamiros): Sicilya, Abas, Agamemnon, Akrisios,
şehir -Kokalos. Amphiaraos, Amymo-ne, Argos, Danaos,
AtA: Kolkhos'un eski adı -Argonaut'lar. tnakhos, Kleobis. ARIMA: Anadolu, dag -
AME: Efsanelik ada -Kirke. AÎGAİOS Arima, Ekhidna. ARKADIA: Yunanistan,
PONTOS: Ege denizi - Afgeus. AtGİNA: bölge - Akarnan, Alk-maion, Alpheios,
Yunanistan, ada-Aiafcos, Aigina, Te- Argos, Aristaios, Arkas, Hermes, Pan,
lamon. Sirynks.
AtOL'LAR: Ege, boy -Deukalion, Hellen, ARTEMİStON: Efes, Artemis tapınağı -
lon. AİOLİA: Efsanelik ada (Odysseia) Artemis, Didyma.
-Aiolos. AlOLtS: Ege bölgesi- Aiolos. ASIA: Küçük Asya ve Ege bölgesi;
AİSEPOS (Gönençay): Anadolu, ırmak - Maionia'nın adı - Artemis, Asia,
Apol-lon, Memnon. Dionysos, Hektor. ASKALON: Suriye,
AUHİOPİA: Afrika, bölge - Aithlopes, şehir - Semframis. ASKANIA (Gemlik
Memnon. yahut Burdur): Kybele. ASKRA: Yunanistan,
AtTOÜA: Yunanistan, bölge - Akheloos, şehir - Hekate. ASOPOS: Yunanistan,
Mele-agros, Staphylos. ırmak - Asopos. ATHOS: Yunanistan, dag
AİZANOİ yahut AİZANİ (Çavdarhlsar): -Delos. ATİNA: Yunanistan, şehir -
Anadolu, şehir - Ki/bele. Aedon, Aglauros, Aigeus, Amazon,
AKADEMEİA: Atina yöresi - Akademos. Amphiktyon, Argonaut'lar, Athena,
AKARNANlA: Yunanistan, bölge - Atlantis, Erekhteus, Erikhtonios,
Akarnan, Akheloos. Erinys'ler, Kekrops, Kranaos, Theseus.
AKDENİZ: Adonis, Agenor, Apollon, ATLANTİK OKYANUSU: Okeanos.
Artemis, lo, Kybele. ATLANTİS: Efsanelik ada - Atlantis.
AKHA'LAR: Yunanistan, boy - ATLAS: Afrika, dag - Atlantis, Atlas.
Agamemnon, Akhalar, Danaos, ATTİKA: Yunanistan, bölge - Aithra,
Deukalion, Hellen. ALBA LONGA (Albano): Akademos, Amphiktyon, Androgeos,
italya, şehir - Askani-os, lulus, Romulus. Athena, Kekrops, Kranaos.
ALEÎON OVASI: Anadolu, bölge - Bellero- AULİS: Yunanistan, bölge ve şehir -
phontes. Agamemnon, Akhilleus, Iphigeneia.
ALEKSANDRİATROAS (Troas AUSONİA: İtalya'nın eski adı - İtalos.
Iskenderiyesi) bugün Kestanbol; Çanakkale AVENTINUS: Roma, tepe - Bona Dea,
bölgesinde bir şehir - Smintheus. Cacus, Evandrus, Romulus. AYASOFYA:
ALPHEİOS: Yunanistan, ırmak - Arethusa, Artemis.
Au-glas, Herakles.
ANADOLU: Adonis, Amazon, Apollon,
Artemis, Askleplos, Dlonysos, B
Dithyrambos, Hek-
BABYLON (Babll): Deufca//on, Pyramus'la
This be, Semiramls, Thrononlo.
BAFAG0i.fi / ndumton

■i I I
BAHÇELERİÇİ: Çanakkale bölgesi, yer - ÇAVDARHISAR: bkz. Aizani.
Smin-theus. ÇATALHÖYÜK: Anadolu kazı yeri -
BAKIRÇAYbkz. Kaikos. Artemis,
BAKTRIA (Baktriana): İran, şehir, bölge Daktyl'ler, Kybele.
- Di-onysos, Semiramis. BALAT: bkz. ÇIFITKALESt: bkz. Gryneion.
Miletos. BALLIHISAR: bkz. Pessinus. ÇIRALI: bkz. Olympos.
BARDAKÇI: bkz. Salmakis. BEBRYK'LER: ÇİNE ÇAYI: bkz. Marsyas.
Anadolu, boy - Amykos, Argo-naut'lar,
Bebryk'ler, Lampsake. BEREKYNTHES:
Anadolu, boy - Berekynthta, Kybele. D
BERGAMA :bkz. Pergamon. BERLİN
MÜZESİ: Gigcmt'hr. BEŞ PARMAK DANAOI (Danao'lar): Akha'Iara
DAĞLARI: bkz. Latmos. BİTHYNİA: verilen ad -Akha 'lar, Danaos.
Anadolu, bölge - Amykos, Argona -ut'lar, DARDANİE (Dardania): Troya bölgesinde
Bebryk'ler. BİZANS.- bkz. Byzas, şehir -Dardanos, llos.
Keroessa. BODRUM: bkz. Halikarnassos. DARDANOS: Troya bölgesinde eski bir
BOĞAZİÇİ (istanbul): Eski adı Bosphoros şehir -Dardanos, llos.
yahut Bosporos - Argonaut'lar, Hero ile DATÇA YARIMADASI :bkz. Karia
Leandros. BOĞAZLAR (Çanakkale): bkz. Khersonne-sos'u.
Hellespontos. BOtOTlA: Yunanistan, DELFt: bkz. Delphoi.
bölge -Apollon, Aristai-os. DELOS: Ege, ada - Apollon, Artemis,
BOSPOROS (istanbul) - îo. BOZCAADA: Delos, Sibylla.
bkz. Tenedos. BOZDAĞ: bkz. Tmolos. DELPHOİ: Yunanistan, şehir -
BURDUR GÖLÜ: bkz. Askania. BURSA :bkz. Agamedes, Apollon, Python, Sibylla.
Prusa. BÜLBÜLDAĞ: bkz. Solmissos. DEMRE(Myra): Akdeniz, şehir- Apollon.
BYBLİS: Anadolu, şehir ve BYBLOS: Fenike, DİCLE (Tigris): Anadolu, Irmak -
şehir - Byblis, Epaphos, Kinyras. Alphesiboia. DİDYMA: Ege tapım merkezi
BYZANTION: bkz. Byzas. - Apollon, Bran-khos.
DİKTYS: Girit, mağara -Daktyl 'ler.
DİNDYMOS (Muratdag, Kapıdag, Günyüzü
dağı): Anadolu, dag - Kybele. DİRKE:
CAELlUS: Roma tepesi - Egeria. Yunanistan, ırmak - Amphion.
CAPİTOLtUM: Roma tepesi - Entoria, DİONYSİAS ADASI: Akdeniz, ada -
luno, lu- Khimaira, Phaselis.
piter, Romulus, Saturnus. DODONA: Yunanistan tapım merkezi - îo.
CAPO CİRCEO: italya, burun - Ktrke, DOLlON'LAR: Anadolu, boy -
Odys- Argonaut'lar. DORLAR: Yunanistan, ırk -
seus. Deukalion, Hellen, Herakles.
CEBELİTARIK (Cebelüttarık; Herakles DREPANON: Sicilya, burun -An
Sütunları) khises. DÜMREK ÇAY: bkz.
- Atlantis, Herakles. Simoeis. •
CENEVİZ LİMANI: Akdeniz, boy -
Bellero-
phontes. E
CERBA: Afrika kıyalarında ada -
Lotophagoi. EDREMİT: bkz.
CHRYSA :bkz. Khryse. Adramyttion. EFES: bkz.
CUMAE: italya, şehir - Aineias, Apollon, Ephesos.
Dai- EGE: Deniz ve yöre - Aigeus, Amozon,
dalos, Kimmerler, Sibylla. Artemis.
ELEUSİS: Yunanistan, şehir, tapım
merkezi -Demeter, Eleusis, Erekhteus,
takkhos. ELİS: Yunanistan, bölge ve
ÇANAKKALE BOĞAZI: bkz. Hellespontos - şehir - Alpheios, Arethusa,
Hek-torHelle, Hero ile Leandros, Hippodameia. EPEİROS (Epir): Yunanistan,
Smintheus. ÇANDARLI: bkz. Pitane. bölge - Akheloos, Ekhetos.
EPHESOS: Ege, şehir - Amazon,
Androklos, Artemis, Daktyl'ler,
Rhodope, Syrinks, Yedi Uyurlar.
U\/.lri

EPHYRA: Korinthos'un eski adı - bucak -


Bellero- Smlntheııs.
phontes, Glaukos.
EPIDAUROS: Yunanistan, şehir, tapım
merkezi
- Asklepios.
ERtDANOS: Po ırmağının eski adı.
ERYMANTHOS: Yunanistan, dag -
Herakles.
ERYTHRAI ya da ERYTHREİA (ildir): Ege,
şehir -
Apollon, Sibylla.
ESKİŞEHİR: Anadolu, şehir - Kybele.
ETRURİA: İtalya, bölge - Feronia.
ETRÜSK: Anadolu-ltalya, boy -Acca
Larentia,
Askanios, Ceres, Horatius, Kirke,
Tarkhon,
Tyrrhenos.
EUBOİA: Yunanistan, bölge - Elephenor.
EUPHRATES: Fırat nehri - Euphrates.
EUROTAS: Yunanistan, ırmak -
Lakedaimon,
Sparta.

FATSA: Karadeniz, şehir


-Amazon. FAZELİS: bkz. Phaselis.
FENİKE: Güney Akdeniz, ülke - Dido, lo,
Phol-niks.
FETHtYE (Telmessos): Akdeniz, şehir -
Apollon.
FİLİSTİN: Güney Akdeniz, ülke -
Artemis. FIRAT: bkz. Euphrates.
FORUM: Roma, yer; bkz. Roma.
FRİK'LER: Anadolu, boy -Kybe/e.
FRİKYA (yahut Frigya): bkz. Phrygia.

GAL YA'LIL AR: Avrupa, boy -îuno.


GARGAROS: Ida dağının doruğu - Hera.
GEDİZ (Hermos): Anadolu, ırmak - Asla.
GELİBOLU YARIMADASI: bkz. Trakia
Kherson-
nesos'u.
GEMLİK :bkz. Askania.
GRİT: Akdeniz, ada -Aigeus, Amaltheia,
And-
rogeos, Argonaut'lar, Ariadne, Artemis,
Dai-
dalos, Europe, Idomeneus, İkaros,
Kreş,
Labyrinthos, Minos, Minotauros, Talos,
Zeus.
GORDlON (yahut Gordium): Anadolu,
şehir -
Gordias, Kimmer'ler, Kybele, Midas.
GORTYN: Girit, şehir - Britomartis.
GÖKBEL: Anadolu, yöre - Marsyas.
GÖNENÇAY: bkz. Aisepos.
GRANtKOS (Kocabaş çayı): Anadolu,
ırmak -
Granikos.
GRYNEİON (yahut Gryneum; Çıfıtkalesi):
Ege,
şehir -Amazon, Apollon.
GÜLPINAR: Çanakkale bölgesinde
GÜNYÜZÜDAÛ (Dlııdymos): Kybe/e. İALYSOS: Rodos adasında şehir -
GÜRCİSTAN: bkz. Kolkhis. Heliosoğulla-r\, Tlepolemos.
İANICULUM: Roma, tepe -lanus. İDA
(Kazdağ): Çanakkale bölgesi, dag -
H Aineias, Anfchises, Aphrodite, Apollon,
Hera, He-rophile, 1da, Paris.
HALİÇ: İstanbul - Keroessa.
İLİLYON: Troya'nın bir başka adı, bkz.
HALİKARNASSOS (Bodrum): Ege, şehir -
Troya. İMROS: Troya'nın bir başka adı,
An-theus, Aphrodite, Salmakls. HALYS
bkz. Troya. İMROS (imroz): Ege, ada -
(Kızılırmak): Anadolu, ırmak - Sinope.
Delos, Poseidon. İNAKOS: Yunanistan,
HELLEN'LER: Yunanistan, ulus -
ırmak -înakhos, lo. İOLKOS: Yunanistan,
Dionysos, Hellen, ton.
şehir - Akastos, Argonaut'lar.
HELLESPONTOS (Çanakkale Boğazı) •
Argonaut'lar, Athamas, Helle. HERAKLES İON'LAR: Anadolu, ulus - Androklos,
SÜTUNLARI: bkz. Cebelitank. HERMOS Deukali-on, Hellen, ton.
(Gediz çayı): Ege, ırmak - Asia. HESPERİA: İONYA: Ege bölgesi -Artemis, Didyma.
italya'nın eski adı - Aineias. HİNDİSTAN: İRAN: Asya, ülke - Dionysos.
Dionysos, Semiramis. HİTİT: Anadolu, ulus İSKANDİNAV ÜLKELERİ: Artemis.
- Adonis, Amazon, Hebe, Kybele. İSKENDERİYE: Mısır, şehir -Amazon.
İSKİTLER, ISKİTYA: Avrupa, boy, ülke -
HYPERBORE'ÜLER: Efsanelik boy - Amazon, Byzas, Kimmer'ler,
Apollon, Hyperboreoi. HYPEREİA: Efsanelik ISMAROS (Dedeagaç): Trakya, şehir
ada - Alkinoos. - K\-kon'lar, Odysseia, Odysseus.
1SMENOS: Yunanistan, ırmak -
Amphiaros. ISTROS (Tuna): Avnıpa,
ırmak -Argonaut'lar.
İLDİR: bkz. Etythral.
ISTANKÖY: bkz. Kos.

01 Q
İTALYA: Avrupa, ülke - Ainelas, KHRYSE (ya da KHRYSA): Anadolu,
Antenar, Apollon, Arion, îtalos. şehir -Apollon, Krysesis, Krinls,
İTHAKE (Yahut UHAKA): Yunanistan, ada - Smintheus. KIBRIS (Kypros): Akdeniz, ada
An-tikleia, Eumaios, îthakos, Odysseia, - Adonis, Anak-sarete, Aphrodite,
Odysseus, Penelope, Telemakhos. EMİR Ktnyras. KIRKINCA (Şirince): Selçuk'a
bkz. Smyrna, Amazon. İZNİK: bkz. Nikaia. yakın bir köy - Ar-temis.
KIZIL IRMAK: bkz. Halys.
KIZKULESİ (istanbul Boğazı): Hero ile
Lean-dros.
JANİCULUM: bkz. laniculum. HKONIAR Trakya, boy - Kikon'lar,
JUSTİNİANOPOLIS (Sivrihisar): Anadolu, Odysseia, Odysseus.
Kybele. KİLİKYA: Orta ve Doğu Akdeniz bölgesi -
Am-philokhos, Bellerophontes, Ekhldna,
K Teukros. KİLLA: Uyada'da adı geçen şehir
- Apollon. KİMMER'LER.- Anadolu, boy -
KABESOS: Uyada'da adı geçen şehir, Artemls, Kimmer'ler, Kybele.
Çanakkale Boğazında olsa gerek - KtTHAlRON: Yunanistan, dag - Aktaion,
Othryoneus. KADIKÖY: bkz. Khalkedon. Am-phion, Herakles.
KAFKAS: Anadolu, dag - Aietes, Amazon, KLAROS (Ahmetbeyli): Ege, şehir -
Ar-gonaut'lar, Bia, Hephalstos. KAlKOS Apollon, Artemls, Manto, Sibylla.
(Bakırçay): Ege, ırmak - Myrina, Te- KNİDOS (Tekirburnu): Ege, şehir - Delos,
uthras. Lapl-thal, Nereus, Trlopas. KOCABAŞ
KALYDON: Yunanistan, şehir - Althaia, ÇAYI: bkz. Granikos. KOLKHİS
Dela-neira, Meleagros. (Gürcistan): Kuzeydoğu Karadeniz bölgesi
KAMİROS yahut KAMEİROS: Rodos'ta - Aietes, Aison, Amazon,
şehir -Heliosoğullan, Tlepolemos. Argonaut'lar, Athamas, Medela.
KAPIDAĞ: bkz. Dindymos. KAPIDAĞ KOLONOS: Atina yöresinde şehir -
YARIMADASI (Arktonessos): Argona Antigone, Oidlpus.
-ut'lar. KOLOPHON (Degirmendere): Ege, şehir -
KARADENİZ (Pontos Eukseinos): Aietes, Arak-ne, Kalkhas.
Amazon, Argonaut'lar. KOMANA PONTlKA (Tokat), KOMANA
KARİA: Akdeniz, bölge - Androkohs, KAPPA-DOKİKA (Kemer): İki Anadolu
Byblis, Kaphene, Labrandos, Theonoe. şehri -Kybele. KOMMAGENE: Doğu
KARlA KHERSONNESOS'U (Datça Anadolu, bölge - Apollon.
Yarımadası): Podaleiros. KORFU: Kuzeybatı Yunanistan, ada -
KARTACA: Kuzey Afrika, şehir -Dido. KAŞ Alklnoos, îthakos.
(Antiphellos, Andiflis): Akdeniz, şehir - KORİNTHOS: Yunanistan, şehir -
Apollon. Apollon, Argonaut'lar, Arion,
KAUNOS (Köyceğiz Dalyanı): Akdeniz, eski Bellerophontes, Sisyphos. KORSİKA:
bir şehir - Byblis, Helebte, Kaunos. Akdeniz, ada - Odysseus. KORYKOS
KAYSTROS (Küçük Menderes): Ege, ırmak (Kırandag): Ege bölgesi, dag - Sibylla.
-Ar-temis. KOS (Istanköy): Akdeniz, ada - Agron,
KAZDAĞ: bkz. 1da. Asklepi-os.
KELTLER: Avrupa, boy -Kimmer'ler. KÖYCEĞİZ DALYANI: bkz. Kaunos.
KEKOVA: bkz. Aperlae. KEMER: bkz. KRANAE: Atina'nın eski adı -Kranaos.
Komana, Kybele. KENKREİOS (Kenkriyos), KRYASSOS: Karia'da şehir - Kaphene.
Kırkınca suyu - Arte-mls. KSANTHOS (Kınık): Batı Akdeniz
KEOS: Ege, ada -Akontios. bölgesinde şehir - Apollon, Harpya 'lar.
KERAMEIKOS: Atina, yöre - Keramos. KSANTHOS (Kocaçay): Batı Akdeniz
KERAMOS (Ören): Kerme körfezinde eski bölgesinde ırmak - Apollon, Artemis,
bir şehir - Keramos. Bellerophontes. KSANTHOS: bkz.
KHALKEDON (Kadıköy): Amykos, Skamandros. KURET'LER: Yunanistan, boy
Argonaut'lar. -Meleagros, Zag-reus.
KÜÇÜK MENDERES: bkz. Kaystros,
Skamandros.

314
KYKLAD TAKIMADALARI: Ege, ada - LİNDOS: Rodos adasında şehir - Danaos,
Delos, Hall-osoğulları, Tlepolemos. LOKRİS:
No/csos. Yunanistan, bölge - Aias Olleusoğlu.
KYLLENE: Yunanistan, dag -Hermes. LÜBNAN: Akdeniz, bölge -A rtem Is.
KYME (Nemrut): Ege, şehir - Amazon, LYDİA: Ege, bölge -Arafcne, Dionysos,
Apol- Lydos, Omphale, Tantalos, Tarkhon,
lon, Kritheis. Tmolos. LYKİA: Anadolu'da iki bölgenin
KYNTHOS: Delos adasında dağ - adi: Aisepos Lykia'sı Güney Marmara,
Apollon, Ar- Ksanthos Lykia'sı Batı Akdeniz -
temis. Akrisios, Apollon, Bellerophon-tes,
KYPROS: bkz. Kıbrıs. Byblis, Danaos, Glaukos, îkarios,
KYRENE: Kuzey Afrika kıyılarında bir tobates, Khimaira, Leukippos,
şehir ~ Pandaros, Sarpedon, Skylakeus,
Aristaios, Battos, Kyrene. Telkhines.
KYTHERA-. Akdeniz, âda - Aphrodite, LYKTOS: Girit'te bir dağ ve mağaranın adı
Odys- - Ze-us.
seus. LYRNESSOS: llyada'da adı geçen şehir -
KYZİKOS (Kapıdağ Yarımadasında Balkız): Akhll-leus, Briseis, Brises.
Ar-
gonaut'lar, Kyzikos.

LABRANDA (Selimiye-Türbe): Ege bölgesi, Helene.


eski LİBYA: Afrika, ülke - Agenor, Aigyptos,
bir şehir - Labrandos. Ainei-
LABYRİNTHOS (Labiren): Girit, mağara - as, Argonaut'lar, Aristaios, Danaos,
Ariad- D/do,
ne, Daidalos, İkaros, Labyrinthos, Libya.
Minotau- I İKI İADES: Yunanistan, ada - Ltkhas.
ros.
LADE-. Menderes ovasında bir yer,
eskiden ada
idi-Brankhps.
LAGİNA (Turgut) - Karia'da Hekate
tapınağının
bulunduğu yer - Hekate.
LAİSTRYGON'LAR: Odysseia'da adı geçen
efsa-
nelik boy - Kirke, Laistrygon 'lar.
LAKEDAİMON yahut SPARTA: Yunanistan,
şehir
- Lakedalrnon, Sparta.
LAMPSAKOS (Lapseki): Çanakkale
Boğazında
eski bir şehir - Lampsake, Priapos.
LAPİTHLER: Tesalya'da boy - İksion,
Kenta-
ur'tar.
LAPSEKİ: bkz. Lampsakos.
LARİSSA: Yunanistan, şehir - Akrisios.
LATİUM: İtalya, bölge - Amata, Camilla,
Dia-
na, Fauna, Faunus, îanus.
LATMOS (Beşparmak Dağlan): Ege
bölgesinde
dağ - Endymion.
LAVİNİUM: İtalya, eski bir şehir -
Askanios.
LELEG'LER: Anadolu, boy -Androkhs.
LEMNOS: Ege, ada - Aphrodite,
Argonaut'lar,
Euneos, Hephaistos, Hypsipyle,
Philoktetes,
Thoas.
LERNA: Yunanistan, bataklık - Herakles.
LESBOS (Midilli): Ege, ada - Amazon,
Arion,
Delos, Lesbos, Makar, Phaon.
LETOON: Orta Akdeniz bölgesinde eski
şehir,
tapım merkezi - Apollon, Leto.
LEUKE: Karadeniz'de efsanelik ada -
M Argonaut'lar, İdmon, Lykos.
MED'LER: Asya, Anadolu, boy -
MAGNESİA :bkz. Manisa. MAİANDROS Alphesiboia. MEDİA: Bugünkü İran -
(Büyük Menderes): Ege bölgesi, il mak- Dionysos. MEGARA: Yunanistan, şehir -
Endymion, Kalamos, Maiandros. Alkathoos, Herakles, Prokrustes.
MAİONIA: Ege, bölge -Asia, Hektor, MEKONE: Yunanistan, şehir - Prometheus.
Maion. MAKEDONYA: Yunanistan, bölge - MELAMPODES ÜLKESİ: Mısır -A igyp tos.
Alkyoneus. MALLOS: Orta Akdeniz MELES (İzmir'de Pınarbaşı suyu):
bölgesinde şehir Amphilokhos, Mopsos. Artemis, Kritheis.
MALTA: Akdeniz, ada -Kalypso, MELOS: Akdeniz, ada - Kaphene.
Odysseus. MANtSA: Ege bölgesi, şehir MEMPHlS: Mısır'da şehir -Agenor,
-Kybele, Nlobe. MANİSA DAĞ: bkz. Sipylos. Epaphos. MENDERES (Büyük): bkz.
MANTİNEİA: Yunanistan, şehir - Eros. Maiandros. Menderes (Küçük): bkz.
MARATHON: Yunanistan, şehir ve ova - Skamandros ve Ksanthos. MESSENİA:
AndYo-geos. Yunanistan, bölge - Neleus. MESSINA:
MARMARA DENİZİ (Propontis): Sicilya, şehir - Kharybdls.
Argonaut'lar, Memnon. MEZOPOTAMYA: Doğu Anadolu, bölgesi -
MARSİLYA: Fransa, şehir - Kybele. Artemis. MISIR: Agenor, Algypfos,
MARİANDYN'LER: Anadolu, boy - Artemis, Atfantlt

III.
DİZİNII

Busiris, Danaos, Ephaphos, lo, îsis, Yunanistan, şehir - Altis. OLYMPOS:


Osiris, Yunanistan, dag - Aloeusoğulları,
Memnon, Proteus.
MİDİLLİ :bkz. Lesbos.
MİLETOS (Balat): Ege bölgesi, şehir -
Aedon,
Akakallis, Antheus, Apollon, Brankhos,
Byb-
lis, Didyma, Hypsikreon, Kaeira,
Maiandros,
Miletos, Psykhe, Sarpedon 2.
MONS SACER: Roma, tepe - Anna
Perenna.
MORA: bkz. Peloponez.
MUĞLA: Ege bölgesi, şehir - Marsyas.
MURATDAĞ: bkz. Dindymos.
MUTLULAR ADASI: Efsanelik ada -
Alkmene,
Hesperid'ler.
MYKENE yahut MYKENAI: Yunanistan,
şehir -
Aigisthos, Alkmene, Ate, Atreus,
Erinys'ler.
MYRA: bkz. Demre.
MYRİNA (yahut MYRRHİNE): Ege bölgesi,
şehir -
Amazon.
MYRMİDON'LAR: Yunanistan, boy -
Aiakos.
MYSİA: Güney Marmara ve Ege bölgesi -
Akhil-
leus, Andromakhe, Argonaut'lar, Auge,
Te-
lephos.
MYTlLENE (Midilli): Lesbos adasında
şehir -
Amazon.
MYUS (Afşartepe): Ege bölgesi, şehir -
Phrygi-

N
NAKSOS: Ege, ada - Ariadne,
Hypsikreon, Naksos.
NARABURNU (Çanakkale Boğazı): Hero ile
Le-andros.
NAUPÜA yahut NEMEA: Yunanistan,
şehir -Amphiaraos, Herakles, Nemeia.
NEMİ: italya, göl -Dlana, Egeria.
NEMRUT: Anadolu, dag - Apollon. NİKAİA
(iznik) -Nikaia.
NİL (Neilos): Agenor, Atlantis,
Menelaos, Proteus.
NiNİVE: Mezopotamya şehri - Semiramis.
NOTİON (Ahmetbeyli): Ege, şehir -
Kalkhas. NYSA: Efsanelik dag - Dionysos.
NYSA (Sultanhisar): Ege, şehir -
Dionysos.

O
OGYGlE: Efsanelik ada - Kalypso,
Odysseus. OİKHALlA: Yunanistan,
şehir - Deianeira, Eurytos, lole.
OİTA: Yunanistan, dag - Deianeira,
Dryope. OLBE: Akdeniz, şehir - Teukros.
OKYANUS: Hesperid'ler. OLYMPİA:
Apollon, Devler ve Tanrılar Savaşı,
Kha-rit'ler, Olympos.
OLYMPOS (Çıralı): Akdeniz, şehir -
Apollon, Bellerophontes, Khimaira.
OMPHALOS: Delphol tapmağında yer -
Apollon.
ORDU: Karadeniz, şehir -Amazon.
ORKHOMENOS: Yunanistan, şehir -
Askala-phos, Herakles.
OROPOS: Yunanistan, tapım merkezi -
Amphiaraos.
ORTYGİA: Yeri tartışmalı ada - Arethusa,
Arte-mis, Asterie.
OSSA: Yunanistan, da§ - Aloeusoğulları,
La-pithai.
OSTlA: Roma'nın limanı - Pomona.
OTHRYS: Yunanistan, dag - Devler ve
Tanrılar Savaşı.

PAKTOLOS (Şart çayı): Ege bölgesi, ırmak


- Mi-das, Paktolos.
PALATİNUS: Roma, tepe - Ainetas,
Bona Fi-des, Evandrus, Faustulus,
lupiter, Romulus. PALLANTEA: Roma'nın
eski adı - Aineias, Evandrus.
PAMPHYLlA: Antalya bölgesi - Apollon,
Side. PANAYIRDAĞ: bkz. Pion.
PANORMOS: Didyma limanı - Brankhos,
Didyma.
PAPHLAGONIA: Anadolu, bölge, Orta
Karadeniz - Hektor.
PAPHOS.- Kıbrıs'ta şehir - Kharit'ler,
Kinyras, Pygmalion.
PARNASSOS: Yunanistan, dag - Apollon,
Au-tolykos, Dryops, Python, Zagreus.
PATARA (Gelemiş): Akdeniz, şehir
-Apollon. PARTHENIA (Tarsus): Akdeniz,
şehir - Kyndos. PARTHENON: Atina,
tapmak - Artemis. PELASG'LAR:
Yunanistan, Anadolu, boy - Aigi-na,
Danaos, ton, Niobe 2, Pelasgos. PELlON:
Yunanistan, dag - Akhi/Jeus,
Aloeusoğulları, Kheiron, Lapithai.
PELOPONEZ (Peloponessos, Pelops adası):
Yunanistan, Mora yarımadası - Alpheios,
Argos, Melampus, Pelops, Side 3,
Sparta. PENEUS: Yunanistan, ırmak -
Augias, Daphne. PERGAMON (Bergama):
Ege, şehir -As klepios, Gigant'lar,
Kabir'ler, Pergamos, Philemon.
PERGAMOS: Troya kalesinin adı -Apollon.
PERS'LER: Iran, ulus -Brankhosoğuİlan.
PESSİNUS (Ballıhisar): Anadolu, şehir -
Agdis-tis, Kybele. PHAIAK'LAR: Efsanelik
boy - Alkinoos, Nausl-
Ill/.INI
I

kaa, Nausithoos, Odyssefa, Odysseus, SABİN'LER: İtalya, boy - lanus, lupiter,


Phal- Tarpel-
afc'lar. a.
PHAROS: Mısır, ada - Menehos, Proteus. SAİS: Mısır, şehir-Af/antls.
PHASELİS (Tekirova): Akdeniz, şehir -
Khimai-
ra, Kylabras, Lakios.
PHASİS (Pasinsu): Karadeniz, ırmak-
Argona-
ut'lar.
PHERAI (Velestino): Yunanistan, şehir -
Adme-
tos.
PHOKAİA (Foça): Ege, şehir - Kybele.
PHOKtS: Yunanistan, bölge -Pylades.
PHRYGİA: Anadolu, bölge -
Agdistis,
Daktyl'ler, Dionysos, takkhos, Kybele,
Lityer-
ses, Marsyas, Midas, Sabazios.
PHTHİA: Yunanistan, şehir - AkhiUeus,
Pele-
us.
PlERlA: Yunanistan, bölge -Hermes,
Musa'lar.
PİNDOS: Yunanistan, dag - Lapithai.
PİON (Panayırdağ): Efes yöresinde dag -
Yedi
Uyurlar.
PtTANE (Çandarlı) Ege, şehir - Amazon,
Pita-
ne.
PİSA: Yunanistan, şehir - Hippodameia.
PİSİDİA: Pamphylia'nın kuzeyinde,
İsparta ve
Buldan yöresine ilk çağda verilen ad -
Kakas-
bos.
PLAKOS: Ege bölgesi, dag -Andromakhe.
PO (Eridanus): İtalya, ırmak -Antenor.
POMPEt: italya, şehir -Amores.
PONTOS EUKSEİNOS: Karadeniz'in adı -
Argo-
naut'lar, Erinys'ler.
PRİENE (Güllübahçe): Ege, şehir
-Amazon.
PRUSA (Bursa): Marmara bölgesi,
şehir -
Hylas.
PSOPHİS: Yunanistan, şehir - Alkmaion.
PYLOS: Yunanistan, şehir - Melampus,
Ne/e-
us, Nestor.
PYTHO: Delphoi'nin başka bir adı -
ApoUon,
/o.
Q/R
QUİRİNALİS: Roma, tepe - îuno,
lupiter.
RHODOS (Rodos): Akdeniz, ada - Danaos,
He-liosoğulları, Telkhines, Tlepolemos.
ROMA: İtalya, şehir - Acca Larentia,
Aineias, Aius Locutus, Anna Perenna,
Cama, îanus, Kybele, Roma, Romulus,
Saturnus, Venüs. RUTUL'LER: İtalya,
boy - Aineias, Amata, Ru-tuller, Turnus.
SAKARYA: bkz. Sangarios. SALAMİS:
Yunanistan, ada - Alas Telamonoğ-\u,
Telamon, Teukros. SALMONE:
Yunanistan, şehir - Salmoneus. SAMİ: Irk
-Deukalion.
SAMOS (Sisam): Ege, ada - Admete,
Androk hs, îkaros, Sibylla.
SAMOTHRAKE (Semendirek): Ege, ada -
Argo-naut'lar, Dardanos, Harmonia,
Kabir'ler. SANGARİOS (Sakarya): Anadolu,
ırmak - Agdistis, îakkhos, Kybele,
Hygdon, Sangarios. SARDES (Şart):
Ege, şehir - Amazon, Dionysos.
SARDİNYA: Akdeniz, ada -îolaos, Kirke.
SARIKÖY: bkz. Zeleia. ŞART DERESİ: bkz.
Paktolos. SATURNlA: Roma'nın efsanelik
adı - Saturnus. SELÇUK: Ege, şehir -
Artemis. SEMENDİREK :bkz. Samothrake.
SEN JAN KİLİSESİ: Selçuk'ta kilise -
Artemis. SERtPHOS: Yunanistan, ada-
Afcrisios, Danae, Perseus.
SESTOS: Çanakkale Boğazında şehir
-Hero ile Leandros.
SEYHAN BÖLGESİ: bkz. Kilikya. SİCİLYA:
italya, ada - Aineias, Alpheios, Al-pos,
Ankhises, Arethusa, Arion, Eryks,
Kha-rybdis.
SİDE: Akdeniz, şehir- Side 1. SİDERUS
LtMANT: Phaselis yöresinde - Khimal-ra.
SİDON: Fenike, şehir - Agenor, Phoiniks,
Side 2.
SİKYON: Yunanistan, şehir - Adrastos,
Antio-pe.
SİMOEİS (Dümrek çayı): Çanakkale
bölgesi, ırmak - llyada, Simoeis,
Skamandros. SİNOPE (Sinop): Karadeniz,
şehir - Sinope. SİPYLOS (Manisa dağı):
Ege, dag - Dionysos, Kybele, Niobe,
Pandareos, Tantalos. SİSAM: bkz.
Samos. SİVRİHİSAR :bkz. Pessinus.
SKAMANDROS (Küçük Menderes çayı):
Çanak kale bölgesi, ırmak - Ares, llyada,
Simoneln, Skamandros.
SKHERİE: Phaiak'larm adası, Korfu olsa
gerek -Alkinoos, Odyssela, Phalak'lar.
SKYROS: Yunanistan, ada - A/chff/eus,
Lyko-medes, Theseus.
SMYRNA (İzmir): Ege, şehir - Adonis,
Amazon. Artcıtıh;
31 ıi MİOS(Bülbüldtğ): Efes'te dag
-Artemis. M'AHIA Yunanlıten, şehir -
Dioskur'lar, //<• ı ıı.ı / »kedalnuııı, l.cda,
Mone.kıos, Sparta,
STEUNOS (Kesikmagara): Anadolu, TİBER :İtalya, ırmak - Aineias, Cacus,
mağara -Kybele. lanus, Rom ulus.
STRATONIKEİA (Eskihisar) - Milas TÎGRİS (Dicle): Mezopotamya, ırmak
yöresinde önemli kalıntıları bulunan bir -Alphest-boia.
ören -Hekate. STRYMON (Karasu): TİRYNS: Yunanistan, şehir - Akrisios.
Makedonya, ırmak - O-pheus. TMOLOS (Bozdag): Ege, dag - Dionysos,
STYMPHALOS: Yunanistan, göl -Herakles. Mars-yas, Tmotos. TOKAT: bkz. Komana.
SURİYE: Ortadoguda ülke - Adonls, TRABLUSGARP: Afrika, bölge -
Artemis, Kinyras. Lotophagoi, Odysseia.
SUSA: İran, şehir - Brankhos. SÜMER: TRAKHİS: Yunanistan, şehir - Deianeira,
Adonis, Deukalion, Theogonia. Herakles.
SYMPLEGAD'LAR: Bogaziçinde efsanelik TRAKYA: Yunanistan, bölge - Amazon,
kayalar -Argo nau t 'lar. SYRAKUSA: Ares, Boreas, Deipylos, Orpheus,
Sicilya, şehir - Damokles. Polydoros. TRAKİA KHERSONNESOS'U
(Gelibolu yarımadası): Helenos.
TRİTONİS: Libya'da göl - Triton.
T TROİZEN: Yunanistan, şehir - Aigeus,
Aithra, Hlppolytos.
TAPHOS: Yunanistan, ada - Alkmene,
TROAS (Troya yöresi): bkz. Troya.
Am-phitryon.
TROYA: Çanakkale bölgesi, şehir -
TARANTO: İtalya, şehir-/\r/on.
Aineias, Andromakhe, Ankhises,
TARSUS: Akdeniz, şehir - Kydnos.
Apollon, Ate, Del-phobos, Hekabe,
TAURtS (Kırım): Diana, İphigenela,
Hektor, llos, Kassandra, La-omedon,
Orestes, Thoas.
Palladion, Priamos, Skamandros. TRUVA:
TAYGETOS: Yunanistan, dag - Dioskur'iar. bkz. Troya.
TEGEIA: Yunanistan, şehir - Auge. TUNA (lstros): Avrupa, ırmak -Amazon.
TEKİRBURNU: bkz. Knidos. TELPHUSA: TURGUT - Karya'da ilçe - Hekate.
Delphoi'de kaynak - Apollon, Tei-resias. TUSCULUM :İtalya, şehir - Kirke.
TELEPYLOS: Efsanelik liman - TYROS(Sur): Fenike, şehir - Agenor,
Laistrygon'lar, Odysseus. Dido, to, TYRRHENOI: Etrüsk'lerln adı -
TENEDOS (Bozcaada): Ege, ada - Lydos, Tyrrhe-nos.
AkhlUeus, Apollon, Hekamede, Kyknos,
Poseidon, Te- nes. U/V
TERME ÇAYI: bkz. Thermodon. TESALYA:
Yunanistan, bölge -Admetos, Akhtl-leus, ULUDAĞ (Mysia Olympos'u): Hylas.
Akrisios, Argonaut'Iar, Aristalos. VATİKAN: Apollon.
THEBAI: Yunanistan, şehir - Alkmaion, VENET'LER :İtalya, boy -Antenor.
Am-phiaraos, Amphion, Antigone, VİA FLAMİNIA: Roma'ya giden bir yol -
Antiope, Dio-nysos, Epigon'lar, Anna
Harmonia, Laios, Oidipus, Teiresias.
Perenna.
THEBE (yahut THEBAI): Ege bölgesi, VOLSK'LAR :İtalya, boy - Camilla.
şehir -Andromakhe, Eetion, Granikos.
THEMISKYRA: Karadeniz, şehir -
Amazon, Argonaut'Iar. Y
THERMODON (Terme çayı): Karadeniz,
Bellero-
ırmak -Amazon, Argonaut'Iar.
THESPlAt Yunanistan, şehir - Thespios, YANARTAŞ: Ege bölgesi, dag
Hekate. phontes, Khimaira.
THRİNAKHİE: Odysseia'da Helios'un YATAĞAN: Ege bölgesi, şehir - Marsyas.
adası -Lampetie, Odysseia XII., YAZILIRA YA: Hitit merkezi - Kybele.
Odysseus. THYMBRA: Çanakkale YUNANİSTAN: Ülke -Apollon, Artemis,
bölgesi, şehir, tapım merkezi - Apollon, Hera.
Kassandra, Laokoon.

ZELEİA (yahut ZELElE; Sanköy): Çanakkale


bölgesi, şehir - Apollon, Karkabos.

318
AİSKHYLOS: Agamemnon, 19, 90, 100, GOETHE: 160, 255; iphigeneia Tauris'te,
104, 169, 179; Amymone, 36; 229. HALİKARNAS BAUKÇISI (Cevat
Eumenides, 104, 105; Hiketides Şakir): 32, 56, 79, 80, 96, 188, 245-
(Yalvarıcı Kadınlar), 36, 81, 148; 246; Asia Minör, 59, 61; Hey Koca Yurt,
Khoephoroi, 104, 105; Oresteia, 19; 58, 211. HAM1LTON, E.: Mitologya, 109,
Persler, 64; Thebai'ye Karşı Yediler, 243-244, 259, 260.
34, 40; Zincire Vurulmuş Prometheus, HEINE, H. Lorelei,
74, 81, 102, 158-159, 255-257. ALİ, 269. HERAKLEtTOS:
S.: Antigone (çev.), 40-41. ALMAN MASAL 60.
L ARI: Tarnkappe, 120. ANDAY, M. C: HERODOTOS: 55; Tarih, 68, 75, 148,
Defne ile Tanrı, 81-82; Kolları Bağlı 158, 160, 178.
Odiseus, 269. HESİODOS: İşler ve Günler, 90, 106,
ANOUILH, J.: Antigone, 40; La Guerre de 236-237, 248, 275-276; Theogonia,
Troie n'aurapas lieu, 38. APELLES: 60. 283-284. HOMERÇS: llyada, 154-157;
APOLLODOROS: 51. APOLLONİOS Odysseia, 221-222.
(Rodoslu): 51. APULEİUS: Dönüşümler, HYMNOS: (Homerik Övgüler) Deloslu
258; Eros ile Psykhe, 107. Apollon'a Övgü, 57, 84; Hermes'e Övgü,
ARİSTOPHANES: Kuşlar, 13; Nephelai 140. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ FlLM
(Bulutlar), 215; Plutos, 248; MERKEZİ: Ana Tanrıça Filmi, 184.
Thesmophoria Bayramını Kutlayan KADİR, A. Deloslu Apollon'a Övgü (çev.),
Kadınlar, 86. ARKTİNOS (Miletoslu): 85; Homeros, llyada, A. Erhat ile
Aithiopis, 22, 202. BAYDUR, S.: Küçük birlikte; Home-ros, Odysseia, A. Erhat
Yunan Mitologyası, Deme-ter (çev.), 85-
ile birlikte; Vergilius, Georgica, Bölüm IV
86. BRUEGHEL: 153.
(çev.), 230-231. KAFKA, F.: Duruşma, 255.
CAMUS, A.: Le Mythe de Sisyphe, KALLİMAKHOS: 33, 86. KRESİLAS: 60.
272. DANTE: 24, 120. DAPHNİS: KYDON: 60.
89. DEBUSSY: 47.
LUCRETİUS: DoğaÜstüne, 199. MEUNİER,
DİLMEN, G.: Antigone (çev.), 121-122; M.: 91. MOLİERE: Amphitryon, 36.
Midas'm Kulakları, 206. MOSKHOS (İskenderiyeli): 109.
DİODOROS (Sicilyalı): 118, 151, 270. NECATIGİL, B.: 100 Soruda Mitologya:
EPHESİA GRAMMATA: 8 0. EURİPİDES: 51, Orphik 231; Pan 235, Tufan; 288;
258; Alkestis, 11, 28; Alk-mene, 36;
Tykhe, 288-289. OVlDlUS: 22, 77, 113;
Andromakhe, 38; Bakkha'lar, 15, 71,
Dönüşümler (ya da De
91-96, 242; Elektra, 19, 100, 179;
ğişimler), 77, 81, 147, 164, 173, 205,
He-kabe, 124, 249; Helene, 132;
Hippolytos, 146; lon, 160; İphigeneia 243, 259-260, 267-268, 270; Fasti,
Aulis'te, 160; İphi-geneia Tauris'te, 114 (Bkz. Ky-bele).
160, 229; Orestes, 19, 100, 179, 229; PANİONIOS: 89.
Telephos (kayıp) 280; Troya'lı Kadınlar, PAUSANİAS: 34, 48, 72, 143, 160, 270.
124. PETERICH, E.: Küçük Yunan Mitologyası,
EYUBOĞLU, 1. Z. Beşinci Sığırtmaç 85-86.
Türküsü (çev.), 82; Değişimler (çev.), PHEİDIAS(PHİDİAS): 32, 60,170, 215.
267-268; Khaos (çev.), 173. PİNDAROS: 51, 62, 97, 288, PLATON: 5,
EYUBOĞLU, S.: Bakkha'lar (çev.), 71-72, 6, 16, 23, 90; Devlet, 194, 207; Menon,
91-93, 95-96. GARSTANG,J.:58. 79; Şölen, 43, 106, 107, 140, 242,
271-272; Timalosve KILM.R.. 67, PLAUTUS:
Amplıllnm, 36
91 n
PLİNİUS: 175. SOPHOKLES: Aias, 18, 280; Antigone,
PLUTARKHOS: 168, 205, 232. 40-41, 121-122, 162; Elektra, 19, 90,
POLYKLEİTOS: 60. 100, 179; Kral Oldipus, 190, 226;
PRAKStTELES: 60. Oidipus Kolonos'ta, 40, 226; Trakhis
PYTHAGORAS: 148. Kadınları, 83. STESİKHOROS: 132.
RACINE: 146, 160; Andromaque, 38. TAMER, Ü.: Mitologya: Europa (çev.), 109;
Phaeton (çev.), 243-244; Pygmalion
RAPHAEL:48.
(çev.), 259; Pyramus ile Thisbe (çev.),
ROHDE, G.: önsöz, 9, Kybele. 259-260. VERGİLİUS: 24, 258, 271;
SAPPHO:44, 106. Aeneis, 20-21, 39, 62, 88-89, 106, 111,
SENECA: 51. 113, 120, 126, 133, 172, 176, 192,
SHAKESPEARE: Troilius ile Kressida, 249, 270-271; Bucolica (Sığırtmaç ya
288. da Çoban Türküleri), 82; Georgi-ca, 55,
SHAW, B.: 259. 230.
SKOPAS: 60. YÜCEL, C: Ovidius, Narkissos ile Ekho
(çev), 211-212.
SKYLAX: 175.

320
SOY
TABLOLARI
İADLULAHI

Tablo: 1. GALVNIN DÖUI Kİ

Gaia ( Ur»nos (Gök)


I. Eıiefcsiı................. . . . . i Da ğl ar
t Pontos t Dcniı.)
Titanlar {Ofceanos, Koios, Krîo», Hyperion,
tapetos, Kıonos) Dişi Titan'İar
(Theİa, Rhei», Themi*, Pboi-
II. Umu 05'tan.
be, Mnemosyne, Tethys) Kyklop'iar
(Arfles, Steropes, Brontes)
Hekatotıkheir'ler (Kottos, Bıiaceıu,
Gyo)
f Erinys'let i
III. Uranüs'ün kanından Devlet
( Oıman
Perileri
IV. Pontos'utn............................Nereus, Thaumas, Phoıkys, Keto,
Eurybie
V. Tamıos'taD , . . ,..............Typhon, Ekbidoa
VI. Vtaeiâoa'âaa......................... Antaios

Tablo: 2. URANOS'LA GAtA'DAN DOĞANLAR

Uranos -~ Gaia

Erinys'ler

Hekaconkheit'ler Kyklop'lar Erkek Tican'Iaı Diji Tiran 'L ı


"Yüı Kolla Devler" (Arges, Steıopes, (Okeanos, Koios, Krios, (Theia,
Rhcia, Themiı,
(Kortos, Ti'isreus, Gyes) fltontes) Hypetion, lapeto», Phoibe,
Mnemoıync,
Kroco9) Tethys)

Tabio: 3. PROMETHEUS SOYU

Uranüs ~ Gaia

la peto s w Asia ( ya da K lymene)

PuHiıcıtıeuı ~ı Kcbino Epimetheuı v Pandod AtUj Menoitioı

■— ıw Pyrrha

Helleo
Tablo: 4. TÎTAN'LAR VE DÖLLERİ

Uranos ~ Gaia

■ ■ ' i * ı ı I l ı

Okeacoj«Tethyı Koios ~ Pboibe Hyperion ~ Theis Kcias ~ Eu^bie Japetos ~ Kiymene (Asia) Kranos« Rheia Themiı ~ Zeuı
~ Moemosyne
Okeanos kızlau
(Styks, Asîa, 1 i I
Elekte, Doıis. Eos Helios Sel
Eutyaome, Metis en t
vb.)

Asterie Hnra'Ur
I I
Leto Moire'lat
Astraios
PalUs

İ l l i Musa'lar
Atlas Menoİtios Prometheus
.Epimetheııs

ı ı i
ı ıı
Hettia Demeter Herâ Hades Poreidon Zeus

Tablo: 5. OLYMPOS TANRILARI


Tablo: 6. PONTOS ÎLE GAÎATMN DOĞANLAR

Pontcs ■— Gaia

Nerem ~ Doris Thıunuts w Eiektra Phcri.-s « Eurybie ~


Kete- K/İ OÎ

30 Nerem
kın
(Thetis)
I I I ! I
Amphİtrite İni Hsrpya'U; Grıia'kı Gotjso'lat Yılan Asıraias m Et» Falks ~ Scykt Pen« n>
»b. Astetia
Medusı ~> Ptseidon

I Zefc» Nike Knü»


Bi«
I
Kıliirhoe ~* Krysao;

Geryoo Typbon ~ Bchidca ~ Y1U121


Onhra Yıldıılir

SphÎDJa Naneis HekaK


Aslanı

I I I
Tablo: 7. PLEİADLAR

AtU* ~ .Pterane

Pleiad Yıldızlan

Alkyoae Metope Kdaino Eleku» Stetape Taygete


Mıiı
Poaeidon
( Antiope ~ Sisyphos Poseidon Zeus Arcs Zem Zfcuı
Zem

Latedaimon Henne»
ksioa Harmoni» Dadama

Amphion Zethos

TaMo: 8. GÜNEŞ SOYLULAR

Hyperion ~ Theis

1) Pcrseij — Tithonos *■ > Bos »- Selene


Helios Astraios

Kirke Aıttes Pasipbae Tephyıos Boreas Noew


Pets» Ecvphoıt»

Medei» Apsyrtos Helcate Memnon

2) Klymene ~ Helios
3) Rhodos ı» Helios 4) Hymİae ~

Phıeıhon Helios Hclioı


Kızlar:
Heiios Oğulları Augiaı ALıot

|~

~|

5> Neairs - HcLios

LunperU Pbıethıua
Tablo: 9- ZEUS'UN EVLENMELERİ

Zeu» ■< Metis: Athena


Themis: Horalar, Moira'lar
Dione; AphKxtire
Eorynome; Kharit'ter
Tanrıçalarl M nem [«yut:: Musa'lar
a Leto: Apollon, Artemiı
Demcrer: Pertephonc
Hera: Ares, Hebe, Eileithyia,
(Hqjhai!tos>

1
Alkmenc: Hctakles
Antiope: Amphion,
Zetbos Kail is Kİ: Arkas
Datıae; Pecseus A i.ı;iııa:
A i;ıki ıs
Elckcra: Dardanos, tasion, Hannonia
Europa: Minos, Sarpedon,
RhaıJaraanthy» lo: Epaphos Laoılsmeia:
Kadınlarla Saıpedon Lcda: Hetcna, Dıoskur'lar
Maia: !(. im;-.-. Niobe: ACROS,
PelasROS i 'l ui 'ı : Tantalos Semele:
Dionrscıı
Lakedaimon

Tablo: 10. tONUN DÖLLERİ

to ~ Zeııü Neiloı

I 1
Epaphoj —

Memphiı Poseidon ~

Libya

Agenor

Phoiniks Kdiks K*deaos Eurape AİRyproı Danaos

49 o{ul + Lynkem m Hypermatiâ + 49 kız

Abu

Eurydike ~

Aktiıios

Danae ~

Zem

Pereeı»
Proîn» ~
Sıhcaeboia
ı
-
Ttblo: 11. EUROPK-NİN
DÖLLERİ

Europe mı Zeuı

M Pasiphae M Sarpedoü Kb;ı.î.ıııl.ıiıllıvi

Minos Minotaujos

Ar sat t ne Pbaidta M

Tîıeseus

-
A kamaş Dtmophon

Tablo: 12. LEDA'NIN SOYU


I
Tyndaıeos î.ıv!;; »
w ZeuS

1 1
1 1 1 I
~ Klytaimestıa Polydeukcs Heleaa ~ Meaelaos
tKhrysothemis Kastor
1
! 1 1
Hermione

Elekcra iplıi.aenda Orestra

Tablo: 13. DANAE'NİN


DÖLLERİ
Danae ~
Zeu; 1

1 Perseus m
AıulrnmeJa

i Sdıcnelnj
1 " 1
Elektryon Alkaioı 1
1 1 Eıırysıheus
Zeuı----------Aitmene
— ~— Amphitryon
1 11
1 tphikles
Heraklts ~
1'
Hyllos

II
Heri kin okulları
Tablo: 14 TANTALOS SOYU
Zem Pluto
- İM

1
T»nt»

Hippoduncia
1 1
N

1 Niabe
AUutboos Atreui o- Aetopc
1 1
Pitiheus 1 1
L
Thyestes

I
Airlını „ AİReus Feciboia m Telamon Pelopeiı
\

i
Menekos
1 1
Thttem Aitt

Tablo: 15. PELOPS OĞULLARI

Pelops
~ Europe m Zeuı

Mincs m

Pı Kattevu

Pelopeia A uç tu ~
™- Aer o pe

Ai^isthos Klytaimrstfi Menelaos ~


M Heleoe

KhrysothtJDİs Hcktiü Iphigeneia HermioDe


Ortstes
Tablo: 16. TROYA KRAL SOYU

Zeı» ~ Elekcra Skamuıdm ~ ld»i»

Teııkros

I
Dardanos ■ Batieia

Astyofche M

Ecikhthotıios KaJÜrbr* ~

Tros

Uos M. Eurydike

Lioınedon ~

Stcymo

Pri^mos ^ Hckabe

I I.
Hektor

Deiphobo Tıoİlos

I
s

Poljise
ae

Pirit LdOtlike KassanJrj Polyjoıos


Başkaları
Heienos

Tablo: 17. AtNfEİAS'IN SOYU

T K » ~ Kallirhoc

tlo9 ~ Eurydike Assarako


u ~
Laomedon ~ Strymo HİEiomne
me
Plkmos »
K
Hekabe a

I
p
y
s
Kteuifl
J
--------------- -
W
Anfchises ~
Aphraditc Gaoymedı
»
Askaciûs
Tablo: 18. KADMOS SOYU

Kadmos • • fl.ırmı.ıu.j

f Ino —
1 Athanms
Se i de M Z euı ! P0I7 Jorcu
As »ue M
n Efchion
Autonoe ~
Aktaıon Dionyso» Pentheıu Ub lakos

Laioı

Oidipıu

Tablo: 19. THEBAt KRAL SOYU

Kadmos ~ Haımonia

Polydoros ^ Nyktei»

Menoikeu* Ubdaltos Haimon

Kr eo o — « — lokaste »,

E ury di k c Mtnoikeus latot lokastt n,

Oidipus

Haimon Eteokles Polyneikes Antlgone lsnwoe


Tablo: 20 DEUKAUON SOYU

Deukalion ~ Pyrrha

Amphiktyon Helleo r»> Otseiı

Doros Aioios ~
Enstcte

Achamas Ktetheus Sisyphos


Sülmoncus

Tablo: 21. AIAKOS OĞULLARI

Okeanos ~ Tethys

Asopos ~ Metope

Sslaınîs — Fos e id o o AJctor m Aİ£İna

I
PattoMos

Endeis Aiakos ~
Psamıthe

I I Photo»
Periboü ~ Teümon — Hesione Peleus
~ Thetö

! i [
Atüs Teukros AkhULeuı
Tablo: 22. lASON VE NESTOR SOYU

Salmoneus w Alfcidike

Krethens Po*eidon

Allcimede » Aison Nelnu ~ Khloris Peli» ~ Anafcsibie

Hypsipyle ~ lasoo ™ Medeîa Nesıor Atastoı Pelopek ~ Ares


Alkestâ « Atîmetoa
j : +ll.ofcü j
Euoeot 4 oğul Kyknos

Tablo: 23. BttlCİLER SOYU

Ktetheu» «

Amytlıann

Biu Melampui

I
TtUoa Adtastot Oileus

Dcijjlıyle w
[
Aınphiar;ıo5 M lir
Tydcııs ipliyle

Diomedes Amphilokhui Altmaion

Akıman
Tablo: 24. ATİNA KRAL SOYU

Hephaistos « Athena
{ ,.

Erikhthonics
I
Pandioo I.
I
Erekhtheus
•I
Kekîops II.
I
Pandion
II.
I
Ai^etıs
I
Theseuj

Tablo: 25. LYKİA'LILAR.

Aiolos ~ Enarete

I
Siıyphos — Merope

lobîites Glauküs I.

I f
Phüonoe ~- BeUerophontes

I I
Hippolokhos Laotiameia ~
Zeus

Glaukt» II. Sarptık™

You might also like