Professional Documents
Culture Documents
Yayına Hazırlayanlar
Dr. Ali Güler
Dr. Tahsin Ünal
C Berikan Yayınlan
I. Baskı, Ocak 2001
ll. Baskı, Nisan 2007
Tüm Haklan Saklıdır.
ISBN: 975-8308-60-2
Kapak Tasanm
Arn S Ajans
Sayfa Düzeni
Halil İbrahim Bülgi
Baskı
M.L.E Organizasyon: 0312 278 12 89
HERİKAN
ELEKTRONiK BASlM YAYlM
SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
GMK Bulvan 8011 Maltepe-ANKARA
•
tçlNDEK1LER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . vn
SUNUŞ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . IX
ÖNSÖZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . XI
UNSURLARlNDAN BIRİDİR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1
- YANILlYORLAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33
- BİR KONFERANS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 49
IX
SUNUŞ
lerden birisi idi. Çok yönlü bir kişiliği vardı. Öncelikle askeri öğretmen
olarak, başta Kara Harp Okulu olmak üzere Silahlı Kuvvetierimize ait
rı dolduran, bir çoğu bugün bile hala aşılamayan önemli ilmi ve fıkri
çok değerli merhum eşi Kevser Ünal ve oğlu kıymetli ağabeyim Baba
dır Ünal olmak üzere, ailenin diğer üyeleri eserlerini ve evraklarını bi
ze intikal ettirdiler. Dr. Suat Akgül ile birlikte yaptığımız tasnif çalış-
X
ma hazır olan eserleri ile birlikte makaleleri yaklaşık yirmi kitap olacak
seviyededir.
tapları takip edecektir. Seri "Dr. Tahsin Ünal: Hayatı, Eserleri, Kişi
Merhum Dr. Tahsin Ünal ' ı ve merhum eşi Kevser Ünal ' ı rahmet
le anıyor, başta Sayın Babadır Ünal olmak üzere ailenin bütün fertleri
haası ' nın değerli yöneticileri ile çalışanianna ve Vedat Beki' ye göster
ÖNSÖZ"
ye davet maksadı ile yazılmıştır. Küçük kitabımı "Millet sağ olsun" di
Tahsin ÜNAL
günden bugüne kadar geçen uzun zaman içinde geliştiler. Tekamül et
dar her sosyal topluluğun bir takım tekamül halkaları vardır. Her cemi
hayet savaşlar sonunda yapılan ilhaklar ile yavaş yavaş büyümüş, kuv
tir.
uzun bir zaman sonra yıkıldığını sık sık gösteriyor da, devletlerin yıkıl
muşsa, onun kurduğu imparatorluk, bir gün gelip şu veya bu sebeple yı
Fransızlar, lran, Çin böyledir. Biz? Bizim durumumuz bir istisna teşkil
mi yoksa bir vasıta ile mi olur? Birinci sorunun cevabını yurd bilgisi ki
eserlerde bulmak mümkündür. Yalnız ben şunu ilave edeyim ki, bir ai
lenin fertlerinden olup da, ayrı dili konuşan, ayrı gelenekiere sahip
olan, ayrı ayrı giyilen -şalvar, peşli entari, çarşaf, entari v.s.- ayrı dine
sahip olan fertlere tesadüf edilmez. Varsa bu aile değildir. Yine varsa
böyledir. Şayet böyle değilde, mesela bizde olduğu gibi pek perişan,
Söz burada iken ilave edeyim ki, memleket coğrafyasına lütfen bir ba
ni . . .
4 Dr. Tahsin OnaJ
daha ileri gideceğim. Evet bu milleti, Kürt, Zaza, Çeçen, Abaza, Çer
yı, daima düşünmek ve almak, fakat ona hiçbir şeyi vermemek yüzün
rinin aynı değildir. Orta Anadolu'da hal böyle olunca, Batı Anadolu ile,
biz bütün iddialara rağmen, kanşıp kaynaşıp, hiç olmazsa ana hatlan ile
halktan bir kimse bayram yerine, değil girmek, yaklrujınası bile hata,
riler birbirini takip eder. Milli olan bu bayrarnlarda, millet narnına, mil
ram edilen milletin, milletin yüzde seksenini teşkil eden köylünün bun
çok, mahalli davalar ile meşgul olan derneklerimiz vardır. Hemen bir
kendisi olduğu için, millet var zanneder. Kumandan kendisi olduğu için
ran bir iş sahibine kızar. İş arayan bir kimse lakaydi ile dinlenir. Yapı
şuuraltı belirtilerdir.
Argomuzda "torpil" diye bir tabir vardır. Bu kelime cidden iyi bu
Onun için de, mübarek pek revaçtadır. Ama revaçta olup da ne yapı
hayatında torpil veya iltimas öyle bir illettir ki, hiçbir şey yapmasa, ce
kırar, ümidi yok eyler. Teşebbüsü kırar, cesareti korkuya tahvil eder.
le yeni bir millet yaratacak olan fikir, kanaatime göre, milliyet fikridir.
Zira milliyet, millete ait herşeyi sevmektir. Bir anne şefkat, bir baba
ile bağlı olmak, icabederse onun yoluna kurban olmaktır. Bir Yunus
Emre sevgisi ile sevmektir. kabederse onun ısınması için kırk yıl sırt
ta odun taşımak, onun huzuru için, huzuru terk etmek, onun refahı için
şahsi refahı bırakmak, unutmaktır. Onun derdi ile hemdert, neş 'esi ile
belli başlı iki yol ile olmuştur. Ya cemiyet denilen kazanı, fikir adam
larının, durmadan fikir ateşi ile kaynatıp mefküre kepçesi ile karıştır
meclisler, (ki bunlar milletierin her sahada güzideleri olmak lazım ge
lir), bir babanın eviadının veya bir evladın babasının iyiliğini, saadeti
ler ve esaslar ile millet kazanım, fikri meş' aleler ile kaynatmış, fazilet
muştur.
nel hatları ile, ne birinci ne de ikinci şekilde, içtimai bir oluş, içtimai
yatağından taşan bir sel gibi üç kıt' aya taşmış ve yayılmıştır. O zaman
lar bu akışa, bir şekil, bir islikarnet verilemez mi idi? Düşünülse, iste
1800' den bu yana, her eyalet müstakil bir devlet olarak ortaya çı
vermesi için dua eden cahil çiftçiler gibi içtimai, iktisadi, fikri, dini fak
lerden biri de hiç şüphe edilmemeli ki, bizde iktidarın bir külfet yeri de
ğil, bir nimet yeri olmasıdır. Bu nimeti bir kere elde edenler bir daha
mıştır. İliraf etmek lazımdır ki, Atatürk'e gelinceye kadar, samimi bir
nen ve ona sahip olan kimse çıkmamıştır. Atatürk gibi "milli maarif,
milli ahlak, milli ekonomi, milli sanayi, milli tarih, milli dil" diye ko-
lO Dr. Tahsi11 O�ıal
madan bahsetmişlerdir.
bizi aldatıyor. Tarihin söylediği çökme ve yıkılma, bir realite, bir haki
tikacının bahsettiği kalkınmadan, ortada milli bir eser yok. Öyle ise po
nıyorum.
( )
"
Bu kitap 1961 yılında yazılmıştır. (y.n.)
Milliyet Üı.erine Düşünceler ıı
ekmek parası kazanmak için şehre gelir. Köyde kazanan zengin, şehre
dönmek zuldür. Emekli olan memur yerleşecek bir şehir bucağı arar.
bir içtimai hadise olmasa gerektir. Tarlayı terkedip şehre gelmenin zi
de, her sene dışardan binlerce ton buğday almaktayız. Almazsak açlığı
mızdan öleceğiz.
lık politikacıya inanıp reyini veren köylünün ve onun teşkil ettiği ikti
bilir, fakat bu çoğunluğun içinde bir zümre olur. Yine milletin %80'i
cahil, fakir kalır, belki %20'si kalkınır, refaha kavuşur, mevzi mahdut,
ten merkeze doğru olan akışı durduralım. Hatta bunu tersine çevirerek
mürebbiyi, bileğİndeki enerjiye istikamet verip işe yarar bir hale geti
dek biz, bu vasi okyanusu, yolda işimize yarayacak malzemeler ile, tec
uzun ve geniş. Vasıta küçük ve zayıf. Dert çok, hemdert yok . . . "Men
Bütün bu vatan sathını, üstü kapalı kocaman bir salon, bütün bir
Koca salon zifıri karanlıktır. Bu halde iken üç ila beş yerde, üç ila beş
lambayı yakınız. Zifiri karanlık olan kocaman salon aydıntanır mı? Ha
yır. 8-1 0 lamba daha yakıldığını kabul ediniz. Salon aydınlanmış kabul
edilebilir mi? Eskisine nazaran biraz daha fazla aydınlanmış olsa bile,
min nuru ile yakılması, vatan salonunu aydınlatamaz. Salon yine karan
veya kahraman deniliyor. B izler de, el ele, başbaşa vererek nasıl yapa
ze de kahraman desinler.
ler' den, Sırplar' dan geri değildir. Almanlar' dan, İ ngilizler' den, Ameri
dar liyakat, istidat ve kabiliyel sahibidir. Üstün ırk, üstün ehliyet ilim
kadar bir Afrika yerlisi, bir Amerikalı kadar Çinli, bir Fransız kadar bir
veya medeni, fakir veya zengin, kültürlü veya cahil yapan şey, o mille
ğin akislerini, kendi nefsimde bulduğum için, doğru diyorum. Zira ben,
yazları çift sürdüm, koyun güttüm. Ekin biçtim, harman kaldırdı m. Kö
yümün derdi ile hemdert, neş'esi ile heınneş 'e oldum. Köylülerimle be
düşünüş tarzımııda bir fark olmuyor, yine fakir, yine cahil irlik. De
"Hep böyle. Böyle gelmiş böyle gider" diyorlar, sonra "Ne yapalım?
Köyde yaratılmış, fakir ve kör -yani cahil- yaratılmışız" diye ilave edi
dan kurtuldum ama onlardan daha ağır dertlere, düşüncelere, kalb ağrı
larına müpteHi oldum. Belki evvelce derdİm bir idi. Şimdi bin oldu. Zi
sonra geçen seneler esnasında bir kaç kitab okudum. Okuduklarım üze
köylüler fakir ve cahil değil, adedi 40.000'e varan bütün Türk köylüsü
rab bem R. Oğuz Beyin dediği gibi idealist yaptı. Milliyetçi bir fikirle
hareket etmeye, çalışmaya beni adeta mecbur etti. Şimdi, o büyük dü
mes ' ut olmanın imkanı yoktur. Fakat şunu da ilave edeyim Id, insan
anasından bir kere doğar. Ama bunun nasıl olduğunu bilemez. Lakin
Daima genç, daima zinde, daima dinamik kalır. Amerikalı bir yazarın
den nice dağlar, gidilmesi icabeden nice dikenli yollar vardır. Çektiğin
hatta yoktan var edildiğini söylerler. Bazıları daha da ileri gider " lO.
Kayı kabilesi kurmuştur diyen görüş arasında bir fark olmasa gerektir.
biri idealdir. Xl. asrın başından itibaren müslüman olan Türkler, islami
ideal sahibi oldular. Sanki ateş ile barut birleşti, içtimai bir alev, milli
Merkfiresinin hamuru islam dini ile yoğrulmuş olan Türkler, orta za
manlardan taa XVIII. asrın başına kadar hep din için yaşamış, din için
20 Dr. Tahsin Onal
ölmüştür. O zaman hayat, din içinde, din ile, din içindi. O zaman milli
kahramanlar, milli şairler, milli edibler değil, din kahramanları, din şa
irleri, din edibleri ve din iileması vardı. Milli savaşlar değil, din savaş
ları yapılırdı. HüHisa o zaman, insanlar ve cemiyetler din için nefes alır,
din için nefes verirlerdi. Derken Tanzimat devri başladı. Adı üstünde
Hatta böyle bir fikri ortaya attı. Bir müddet de bunda ısrar etti. Fakat
ni toplamaya çalışıyorlardı.
kurtulalım artık!
ğu halde, çorak topraklar üzerinde gül fidanı yetiştirmek gibi zorla tut
layamadıkları mühim bir nokta daha vardı. O da dini mesele idi. Mil
letleri idare etmek isteyenlerin belli başlı üç şeyi çok iyi bilmeleri ve
yeti, içtimai yapısı ve dini itikadı. Bunlann her biri başlı başına millet
daima, tabir caiz ise, piyasaya satıcı unsur olarak hakim olmuş, asıl ha
kim unsur olan Türkler ise, alıcı unsur olarak kalmıştır. Siz buna birin
ile, akortsuz çalan bir koroyu andıran çatlak sesi ile imparatorluğun iç
çok tenkit edilip sıkıştırılınca en yakınlarına "Bari sen sus" derse, im
paratorluğu idare edenler de; her taraftan yükselen sesler arasında, ha
sen sus!" diyordu. Bundan da, Osmanlılıktan da zarar eden biz olduk.
perest dinler devrinde olsun, ister tek Allah'lı iHihi dinler devrinde ol
eden cemiyetler kısa veya uzun bir zaman sonra mutlaka inkiraz bul
muşlardır. Dini-uhrevi-işler ile dünyevi işler, bir kuşun iki kanadı gibi
bir cemiyetin iki kolu, iki kanadı mesabesindedir. Dini ihmal edip ta
ları gibi, "bir lokma, bir hırka" mefhumunca dünya işlerini ihmal eden
dine sarıldıkça din hurafat ile karışmıştır. Din hurafat ile karıştıkça di-
24 Dr. Tahsin Onal
ce, hala ilk devirlerin "Fisebilillah gaza" vecdi içinde yaşadığını, isia
Mahmut Şevket, Enver, Cemal, Talat, Halim Paşalar gibi Türk pa
madı. Bu da, Birinci Dünya Savaşı daha bitmeden i flas etti. Zira panis
salibe karşı yeni bir islam mukavemeti kurmak isterken, islamlar, isla
dan tenkit edilen, tehdit edilen bir ses, bir fikir daha vardı. Bu ses "Ya
doldurdu. O ideal ile kendi ismini koyduğu "Milli Türk Devletini" kur
du.
memiz, buraya fetihlerle ilave edilen ülkeleri de, müstemleke kabul et
memiz icabederdi. Eğer bu esas kabul edilmiş olsa idi tarihimizin ala
Zira böyle bir şey düşünülmüş, böyle bir esas kabul edilmiş olsa
26 Dr. Tahsin Ünal
zi Balkanlar'a kaymıştır.
B undan 50-60 yıl önce bir hayli gelişmiş, taraftar toplamış olan
leyeli ve onlar ile aynı kanaatte olan hakiki milliyetçiler bu fikirleri ay
nen benimseyeli 35-40 yıl oldu. Bizler de, "önümüzde haki zemine se
rilmiş, harab bir anavatan, karşımızda fakir ve cahil bir millet dururken,
her şeyden önce bunun dertlerine bir deva aramamız icabederken, mil
ken, hiçbir vatan evladının, palayı çekib Turan ' a gidelim diyeceğini,
liyetçileri "Turancı, ırkçı" diye itharn etmek günahtır. Onlar için "Tu
bühtandır.
nada, Orta Asya olarak ele almamak lazımdır. Turan'ın, Orta Asya'da
ki eski Türk yurdu ile alakası yoktur. Fakat Ziya Gökalp'ın yaşadığı de
virlerdeki Türklerin oturduğu yerler ile alakası daha çoktur. Ziya Gö
adildir.
ülkedir" Neresi bu ülke? .. "Turan". Turan neresi? .. Orta Asya mı? .. Ha
Her milletin, milli birer ideal ile ortaya çıkıp dinamizm kazandığı
Gökalp de eski devirlerin "kızıl elmasına" yeni bir isim vermiş, "Tu
mahir koşucularla, bin metre koşusuna iştirak etmeyi iddia etmesi ka
dar gülünç olan bu fikri kabul etmiyor, viran bir Anavatan, 30 milyona
yaklaşan cahil ve fakir bir millet, bir yanda dururken, milli sınırlar dı
tehlikelerine maruz kalan dahili kaynaşmalardan sonra, sıra ile kah ls
tin bazan malı, bazan kanı, bazan canı harcandıktan sonra Türkiye,
Mustafa Kemal ' in, tarihi realiteyi ortaya koyan, idrakler ve iz'anlar
dırabı, ateşten gömlek dahi olsa giyecek, kabile hayatından, millet ha
sadi, içtimai, fikri faktörler onu, buna icbar edecektir. İşte bu sebeble
dir ki, bugünün milli ideali, bugünün realiteleri ile içiçedir. Zira bugün
artık, olan olmuş, Anavatan - Anadolu ile onun hakiki sahipleri karşı
ken, iktisaden hakim olacak, onu işleyecek, ona hakim olacaktır. Cemi-
Milliyet Üzerille Düşünceler 31
yet, üzerinde yaşadığı coğrafyaya hakim olursa her yerde bir İsviçre,
dil, bir tarih yoktur. Fakat işlenecek bir dil, yazılacak bir tarih vardır.
içen, "yastığı taş, yatağı toprak, yorganı toprak" olan bu vatanın halkı
vardır. Halk diye, vatan sathına baktığımız zaman, halkın %80 ' inin
köyde yaşamakta olduğunu görürüz. Fakir, cahil olan ve ibtidai bir ha
YANILlYORLAR
tında ve 24 Kasım' dan 27 Mayıs 1 960 ' a kadar devam eden dört maka
le çıktı. Hemen ilave edeyim ki, belki "Sana ne?" diye bir sual sorula
Allaha şükürler olsun ki gocunacak bir yararn yoktur. Buna rağmen be
sıyle okuyanlarda yanlış bilgi hasıl etmiş olacağı endişesidir. Öteki de,
varsa, bir Türk milleti mevcutsa, bu milletin, kaynağını, kendi milli ta
ki, Türküm diyen, Türk vatanında oturan, Türk olmağı seven ve bunun
lunmamak olan bu insanları; A.N. Kırmacı Bey yanlış tanıyor. Pek acı
kadar hain tanıyorlar. Elele başbaşa verip milli davalarımızı şöyle bir
yorlar da, neden birbirlerine düşman nazan ile bakıyorlar?. B una üzü
Zira benim bildiğime göre, herşeyde olduğu gibi bunda da bir ge
kileri değil, zaten bu fikirde kullanılan Turan, Orta Asya manasma gel
mez ve coğrafi bir terim de değildir. Manevi ve daha ziyade Ziya Gö
kalp'e göre; mevhum bir mana ifade eder, idedir- olan Türkleri düşün
mektir. Hemen ilave edeyim ki Turanı, coğrafi bir terim olarak ele alan,
ten daha çok, milli sınırlarımıza çok yakın yerlerdeki Türkleri düşün
sinde Türk varsa, ister B atı Trakya ve Balkanlar' da, ister Kıbrıs veya
nettir. Öyle ya, onlardan bize ne?. Milli sınırlarımızın dışında kalma
müş olsa idik, Kıbrıs meselesi ile hiç alakadar olmamamız icabederdi.
için bir miktar askerimizi Kıbrıs ' ta bulundurduğumuza göre, biz millet
Zira, siz milli sınırlar içinde kalan Türklerin, Kemalist manada bir mil
fikri bir suç olacağından, böyle müfrit iddiaların millete fayda değil,
rittir. Denilecek ki, Batı Trakya veya Kıbns' taki Türklerden bahsetmek
Rusya dünyanın büyük bir kısmını elde bulunduran kuvvetli bir devlet
b�ka bir şey değildir. Zira, Rusya ı 700 tarihinden itibaren bize karşı
l 900 tarihine kadar, Turancılık ile teşvik ve tahrik etmiş, üzerimize sai
imkan var mıdır?. Yoktur. O halde eskiden olduğu gibi bugün de Rus
Hele ben elime fırsat geçmişken palayı çekip önce şu Turanı bir kurta
rum. Böyle bir kimse yoktur. Fakat şu vardır: Biribirimize karşı itimat
ki aydın olarak bizler fikir münakaşası değil, şahsiyat ile, itharn ile uğ
fahıdır. O halde, her birimiz bir yana çekip koparmayalım. El ele verip,
hamlardan vazgeçmelidirler. ·
olojisi, değil, yanyana gelip bağdaşmak, hatta uzaktan uzağa bile bir
bu günkü taktiklerinden biri de, bugün değilse yarın ele geçirmek, iste
len milliyet ideali, daima tetikte, daima uyanık, daima ayakta durmak
leşmiş, bir anlayış ve görüş değildir. Onun din anlayışı, kaynağını sa
vik ve tahrik eden, cemiyette daima dinarnizınİ isteyen bir din anlayı
kendi inanışı ile taban tabana zıt olan bir inanışa uyamayacağı, onunla
ne çok yakın iki ahbap çavuş olmaları sebebiyle onlar birbirlerinin oyu
yor. Ne kadar acı bir hüküm. B unlar sahtekar mı ki, yalan söylerler.
hoşlanırlar. İnsan biraz vicdan sahibi olur da saf ve tertemiz eviadı va
rini severler. Ne sinsi metot takip eder. Çünkü, atasında tevarüs etmiş
ri, onu kendisinden olan bir idareye itaate adeta mecbur kılmıştır. Bu
için bu cereyanlardan daha kolay ve daha ucuz bir vasıta olmadığını ga-
Milliyet Üzerine Düşünceler 43
Yabandan gelecek olan düşmana nehacet, biz, bize yeteriz de artarız bi
le.
çilik, kah ırkçılık, kah dincilik, 6-7 Eylül hadiselerini, vatan cepheleri
dın oynatıp fuhşettikten sonra gidip Eyüp Sultan'da abdestsiz iftar et
Bu belki Avrupa için doğru olabilir. Ama Asya için, Türk tarihi için as
türkler çıkar. Bir Kutluk devleti çıkar. Bir Orhun Abidesi ile karşılaşı
rız. Orada, Vlll. asırda Türklerin, bugünkü manası ile, bir istiklal sava
üzeri küllenmişti. ihtilalden önce yavaş yavaş küller açıldı. ihtilal ile
tamamen ortaya çıktı. Zamanla gelişti ve şuurlaştı. Bir vakitler, çok de
ğil 25-30 sene önce, milletierin yapıcı, onarıcı unsuru ve gücü kabul
körüne taklit etmeyi istemez. Onların, iyi bulduğu tarafını almak, ken-
46 Dr. Tahsin Ünal
ri san' atkarları olmasını can-ı gönülden ister. Bunun temini için, he
ister. Alnından akan ter ile, gözünden akan nur ile, vatan toprağını ka
nştıracak, çamur karacak, vatanı yeni baştan inşa ve imar edecek emek
laşmasını ister. Bütün bir milleti, belki fikirleri kalıplaştırmak doğru ol
Irk meselesinin bir ideal değil, ancak bir ilim konusu olduğunu
Milliyet Üı.erine Düşütıceler 47
herkesten daha çok, onlar bilirler. Turan' ın coğrafi bir yer olmadığını,
Turan' ın, 1 000 sene evvel kullanılan Orta Asya ile alakası bulunmadı
ğını, Turan' ın ulaşılması zor bir ideal olduğunu pek iyi bilirler. Turan
ler' e karşı beslenen, sıcak bir sevgi ve samimiyet, onların da insan hak
temiz bir dilekten, insani bir terneoniden ibaret olduğunu bilir ve takdir
ederler.
için, dünyanın dört yanından koşup gelen kuvvetleri kan akıtır can ve
lim.
Milliyet Oı.eri11e Düşü11celer 49
BİR KONFERANS
türk ' ü severiz, sayarız da, onun "Ey Millet ! . . B unları yapınız, bunda fe
kaale almayız. Yahut hiç değilse onun fikirlerini biliriz, onun veeizele
olur ve kalkınırdık. Hiç değilse kendi yağımızia kavrulur hale gelir, ya
memleketin efendisi" demişti. O nasıl bıraktı ise köylü yine öyle kal
rinde okunan ve ders programları ile tesbit edilen dersleri okuyarak ye
yetişecek nesillerin, hangi fikir sistemleri ile yetişecek olursa, daha iyi,
gazeteci ye:
madı ama maarif işleri ile pek yakından meşgul oldu. Bir ilk mektep
tutunuz da, bizzat bir ziraat motorunun direksiyonuna geçip nasıl zira
du, ölümünden sonra tam 22 yıl geçti. Cemiyetin tabii tekamülü, bir ya
tin tabii seyrine, hangi taraftan hız verebildik? Kuvvet kaynağı olabil
rinde durulmamış olan maarif ve kültür davası gibi pek hayati, en mü
him ve en büyük, bir davasını, mümkün olduğu kadar kolay ve kısa za
sıkıştırılmıştır. Fakat ben, fikir daha iyi, daha sarih olarak anlaşılsın di
lopedisi ' nin Atatürk sayısına bakabilirler. Görülüyor ki, prograrnı ha
def ve gayeleri başka başkadır. Ben burada yeni nesle verilecek olan
terbiyenin, milli terbiye olmasını katiyyetle ifade ediyorum. Milli ter
biye, bir milleti hür ve mustakil yaşatır, ve ali kdar. " buyurmuşlardır.
hayli inhiraf edilmiş olduğu görülüyor. Zira aynı okulda, aynı ders
sinden geçen nesillerin, aşağı yukarı aynı fikri seviyede, aynı fikri sis
yatta, cemiyet bünyesi içinde de, gayri resmi ve tamamen nev' i şahsı
na münhasır, gizli veya aleni bir takım okullar var ki, resmi okullardan
başka, bu gayri resmi okullarda da tedris edenler olmalı ki, fikirleri miz,
şik değil, hatta birbirine zıttır. O kadar değişik ve o kadar zıttır ki, bir
münakaşası etmeyi bir yana bırakmış, kalkıp saç saça baş başa kavga
eder haldeyiz.
teessir olmalıyız.
beri, kalemi eline alıp bir fikrin müdafaasına kalkan, Atatürk şöyle de
mana", intikal ediyor olmalı ki, bütün bu konular üzerinde fikir birliği
olamamaktadır.
milliyetçi bir zat olduğunu kimse inkar ve aksini iddia edemez. B u iti
lik sistemine çok daha yakın, hatta onun içindedir. B ir başka deyişle,
devamından başka bir şey değildir. Bunun için de, milliyetçiliği kara
rimek, onu suç olarak tavsif etmek, birbirine zıt iki izah şeklidir ki,
ki, bilerek veya bilmeyerek bütün Türk milleti milliyetçidir. Biz bu fik
yahut pazen alan müşteri Türk malı arasın ve alsın. B undaki faydayı
müdrik olsun. Yerli malı haftası,yerli malı ayı ve yerli malı senesi ol
hakkaktır.
ikiyüz, bin beşyüz sene önce kullanılan ve tamamen bir coğrafi mıntı
ka, bir yer ismi olan Orta Asya'daki Turan ismi ile hiçbir alakası yok
malıdır. Böyle bir şey yoktur. Turan, tamamen bir fikrin sembolik ifa
Asya'daki Türklerle meşgUl olmak da, aynı şekilde suç değil, milliyet
yetçi millet, Turancı iktidar vardır. B unun dışında olanlar varsa, bun
dan ayrı fikir besleyenler varsa bilmiyorum. Onlar da açıkça ortaya çık
sınlar da görelim . . .