You are on page 1of 113

Onur Coşkun 'a

Çevirmenin Önsözü

Chan ya da Zen
Zen, Budizm'in Mahayana ekolüne bağlı olan
bir öğretinin Japonca adıdır. Hindistan'dan Çin'e,
buradan da Kore, Vietnam ve Japonya'ya yayılmış­
tır. Çin'de Chan diye adlandırılır. Kelime anlamı
'derin bir meditasyon içinde bulunma hali'dir.
Batı'da Zen olarak bilinmesinin nedeni Batı'ya
Japonya'dan gelmesidir. Bacı'ya ne zaman geldiği
tam olarak bilinmemekle birlikte yayılmasının So­
yen Shaku adında Japon bir Zen rahibinin 1893
yılında Chicago' da düzenlenen Dünya Dinleri
Meclisi'ne katılmasıyla olduğuna atıfta bulunulur.
Zen'in Japonya' ya gelişiyse Myoan Eisai adında Ja­
pon bir Budist rahibin 12. yüzyılda Çin'e yaptığı
seyahatten dönmesiyle başlar. Zen'in Çin'e geliş

7
tarihi yazılı kaynak olmadığından belirsizdir. S. ve
6. yüzyıl arasında yaşadığına inanılan, adı Batı dil­
lerinde Bodhidharma1, Çincede Damo olarak bili­
nen Budist bir rahip tarafından getirildiği söylenir.
Bodhidharma, Çince metinlerde Batı'dan gelen
-Çinli olmayan- barbar olarak geçer. Etnik kökeni
bilinmez. Mahayana Budizmi metinlerini Çinceye
çeviren Çinli yazar Yang Xuanzhi'nın 547'de der­
lediği "Luoyang' ın Budist Tapınak.larının Kayıtla­
rı" adlı kitapta Bacı'dan gelen, Orta Asyalı, muh­
temelen Persli diye yazar. 5. yüzyılda Tan Lin adlı
Çinli bir yazarın yazdığı "Dharma Ustası" adlı kısa
biyografıdeyse Hindistan'ın güneyinden geldiği ya­
zar. Zen Budizmi'nin varsayılan kurucusu ve Çin'e
getirip yayan kişi olduğu söylenir.
Mahayana Budizmi'ndeki diğer ekollerde ol­
duğu gibi, Zen'de de tüm duyarlı varlıkların Bu­
da-doğasına sahip olduğu kabul edilir ve bunun
zihnin kendi doğasından başka bir şey olmadığı
vurgulanır. Zen'in amacı insanın içindeki bu Bu­
da-doğasının, günlük yaşamda meditasyon yoluyla
keşfedilmesidir. Bunun insana varoluş hakkında
yeni bir kavrayış kazandıracağına ve aydınlanmaya
ulaştıracağına inanılır.

1:frfM:J;5nt, Puti Damo, Japoncası Daruma. (Ç.N.)

8
Zen Budizrni'nin en yaygın uygulaması gün­
lük yapının her anında uygulanabilen, Çincesi
gong'an, Japoncası koan olan uygulamadır. Man­
tıklı düşünceyle cevaplanması mümkün olmayan,
yalnız sezgilerle anlaşılabilen hikaye, diyalog ya da
sorulara verilen addır bu.
Zen Ustaları adlı bu kitapta iki Çinli Zen Usta­
sının kitabı yer alıyor. İ lki Wumen Huikai'ın2 yaz­
dığı, toplamda kırk sekiz gong' an'dan oluşan Kapı­
sız Geçic'tir. Kapısız Geçit'in birden fazla anlamı
vardır. Wumen'ın kelime anlamı kapısı olmayan,
kapısız dernektir, bu aynı zamanda yazarın adıdır.
Bu bağlamda kitabın adı Wumen'ın Geçidi diye de
adlandırılabilir. Wumen kitapta önce kendinden
önce gelen Zen Ustaları'nın hikayelerini anlatır,
sonra da bu hikayeleri yorumlayıp üzerine bir de
şiir söyler.
İ kinci kitap olan On Boğa ise Zen Budizmi' nde
on şiir ve yorumla onlara eşlik eden on resimden
oluşan bir metindir. Resimler Mahayana Budiz­
mi' ne inanan birinin aydınlanmaya giden yolda kat
ettiği aşamaları tasvir eder. Burada boğayı arayan
bir çobanın hikayesi anlatılır ve aslı eski bir Taocu
hikayeye dayanır. Resimlerin günümüzde bilinen
tasvirlerini 12. yüzyılda Çinli bir Zen Ustası olan

2�fHHf, (1183-1260). Japoncası Mumon Ekai.


(Ç.N.)
9
Kou' an Shiyuan3 çizmiştir. Şiirler ve yorumlar da
ona aittir.
Metinlerde geçen Çince isimlerin Çince karak­
terlerle yazılışları ve Japonca okunuşları dipnot
olarak verilmiştir. Çince okunuşların yazımınday­
sa pinyin transkripsiyon sistemi kullanılmıştır.

3Jfjif�Jifl:iıı;.Japoncası Kalc:u-an Shi-en. (Ç.N.)

10
�ı' ]::}Ç
/(afJısız (;eçit

Wumen'ın Önsözü

Budizm, zihni temel; kapısız geçidi de giriş nok­


tası olarak ele alır. Kapısız bir geçitten nasıl geçilir
peki? Eski bilgelerden biri, "Bu kapıdan geçen aile
yadigarı değildir, başkalarının yardımıyla dışarıdan
kazandığın her şey eninde sonunda yok olur," de­
miş. Rüzgar olmadan denizi dalgalandırmak denir
buna ya da kusursuz bir deriyi deşmek. Bu özü baş­
kalarının sözleriyle anlamaya çalışanlar aya sopayla
vurmaya çalışan ya da ayağının altı kaşındığında
ayağını ayakkabı tabanının üstünden kaşımaya ça­
lışan apcallardır. Gerçeği, aslında olduğu gibi nasıl
görebilir ki onlar?
Huikai, 1228 yazında Çin'in doğusunda yer
alan Longxiang Tapınağı'nda öğrencilerine eski
Zen Ustaları'nın gong'an'larını anlatıyordu.
Gong' an'ları, öğrencilerinin kapıyı çalmak için
kullanacakları tuğla parçaları gibi ele alarak her
bir öğrencisine kendi zihninin alabileceği şekilde

ıı
ilham vermeye çalışıyordu. Toplamda kırk sekiz
gong'an, yorumlarımla birlikte bu minvalde kendi­
liğinden birikti ve sırası gözetilmeden kitap haline
getirildi. Bu kitaba "Kapısız Geçit" adını verdim ve
öğrencilerimin bunu bir rehber niteliğinde okuma­
sını isterim.
Soylu olan karşısına çıkacak tehlikeleri göz ardı
edip hiç tereddütsüz bir şekilde ve kılıç gibi kes­
kin bir tavırla devam edebilir yoluna. Sekiz kollu
Nezha4 bile durduramaz onu. Hindistan ve Çin' in
Büyük Zen Ustaları bile onu görünce kaçacak de­
lik arar. Eğer bir an bile tereddüt edecek olursa dar
bir pencerenin ardında, dörtnala koşan bir acın ge­
çişini izleyen birine dönüşür, her şey çoktan geçip
gitmiş olur göz açıp kapamadan.

Kapısı y oktu r Büyük Yol'un,


Bin yol va rdı r ona çıkan.
Bu kapıdan geçtin mi bir k ere,
En gelsiz yü rü rsün bu evrende.

4Üç yıldır hamile olan annesinin karnından nilüfer yaprağı


şeklinde bir cop et parçası olarak doğan, babasının bunu kötü bir
kehanet olarak algılayıp et parçasını kılıcıyla kesmesiyle dışarıya
çıkan ve doğar doğmaz yürüyüp konuşabilen bir erkek çocuğu
olan efsanevi kahraman. Kıtlık ve kuraklık döneminde yağmur
yağdırmayan Doğu Denizi'nin Ejderha Kralı'yla sav04mıştır.
Sonradan Tanrı olduğuna inanılır. (Ç.N.)

12
J. Zhaozhou'un5 Köpeği

Rahibin biri Zhaozhou'a şöyle sordu:


"Köpeğin doğasında Buddha'lık var mıdır?"
Zhaozhou şöyle cevap verdi:
"H·ıç. "6

Wumen der ki: Zcn'i öğrenmek için senden


önceki Zen Ustaları'nın yolundan geçmelisin. Ay­
dınlanmak için aklın yolunu kapatmalısın. Eğer
ustaların yolundan geçmez ve aklın yolunu kapat­
mazsan, yabani otlara ve çalılara dolanmış bir ruh
gibi başkalarına bağımlı olursun. Şimdi sorarım
sana önceki Zen Ustaları'nın yolu nedir diye? Ce­
vabı tek bir kelimede gizli: H iç.
Zen'e giden geçidin giriş kapısıdır bu. Bu yüz­
den Zen'in Kapısız Geçidi de denir ona. Eğer bura­
dan geçersen sadece Zhaozhou'un yüzünü görmek­
le kalmayacak aynı zamanda eski ustaların hepsiyle
1 � 1�i M. i.t. Zhaozhou Congshen, (778-897). Japoncası
JoshuJushin. (Ç.N.)
6k, Çincesi wu. Japoncası mu. Hiç, hiçbir şey, yok, olmayan

anlamlarına gelir. Zen Budizmi'nde sıkça kullanılan ve onun özü


olan bir kavramdır. (Ç.N.)

13
birlikte el ele yürüyebileceksin; kaşlarınız birbirine
dolanacak, onlarla aynı gözle görecek, aynı kulakla
duyacaksın. Kudu bir mutluluk değil mi bu?
Bu geçicten geçmek istemez misin? Bu geçitten
geçmek için vücudundaki üç yüz altmış eklem ve
kemiği uyandırman ve seksen dört bin gözeneği aç­
man gerek gizemin şüpheci ruhuna, "Hiç"e ancak
böyle yoğunlaşabilirsin. Gece gündüz taşı onu ya­
nında. Olumsuzluğu simgeleyen hiçlik olarak gör­
me onu, varlığın olumsuzu yokluk olarak da görme
sakın. Sıcak, demir bir copu yucuyormuşsun gibi
düşün onu, ağzından tükürmek istesen de bir türlü
cüküremediğin.
İ şte o zaman tüm yanlış bildiklerin ve aldatı­
cı hayallerin yok olup gidecek, zamanı geldiğinde
için ve dışın bir olacak olgunlaşmış bir meyve gibi.
Bir aptalın rüyası gibi olacak her şey. Bileceksin
ama dile getiremeyeceksin. Göğün titreyip yerin
sallanması gibi alt üst olacak bütün fikirlerin. Ge­
neral Guan Yu' nun o keskin kılıcını ele geçirmiş
7

gibi olacaksın. Eğer Buddha'yla karşılaşırsan onu


öldürebilirsin. Eski ustalarla karşılaşırsan onla­
rı da öldürebilirsin. Böylece yaşam ve ölümün iki
yakasında cam bir özgürlüğe kavuşursun. Reenkar­
nasyonun alcı yolundan geçip tüm arzu ve istekle-

-:X;;f]. Guan Yıı, (160 - 219), Çinli bir general. (Ç.N.)

14
rinden kurtuldun mu samadhi'ye8 ulaşırsın, arcık
nerede olursan ol orası oyun bahçene çevrilir senin.
Şimdi yeniden sorarım sana, gece gündüz nasıl ya­
nında taşıyacaksın onu diye?
Vücudundaki bütün enerjiyi var gücünle
"Hiç"e yoğunlaştır. Eğer saf bir konsantrasyona
ulaşırsan tek bir kıvılcımla tutuşan mum bütün ev­
reni aydınlatır.

Buddha '!ık var mı köp eğin doğasında,


Bütün m es ele bu işte.
Va r mı yok mu diy em eden daha,
Kalı rsın öldüğün le.

8İçsel huzuru bozan duygu ve düşünceleri kontrol edebilme


yeceneği. (Ç.N.)

ıs
2. Baizhang 'ın9 Tilkisi

Baizhang ne zaman Zen hakkında vaaz verse


her seferinde ihtiyar bir adam olurdu dinleyenlerin
arasında. Rahipler gittiklerinde o da giderdi. Ama
bir gün herkes gittikten sonra olduğu yerde durdu
kaldı. "Karşımda durmuş bu dikilen de kim ?" diye
sordu Baizhang.
" İ nsan değilim ben," diye cevap verdi ihtiyar
adam. "Kassapa Buddha'sının10 vaaz verdiği za­
manlarda bu dağda yaşayan bir Zen Ustası'ydım.
Bir gün öğrencilerimden biri şöyle bir soru sordu
bana: "Aydınlanmış biri nedensellik yasasına tabi
midir?" "Hayır," diye cevapladım onu, "Aydın­
lanmış biri nedensellik yasasına tabi değildir." O
günden beridir beş yüz reenkarnasyon geçirmiş
olmama rağmen hala bir tilki vücuduna hapsol-

•(j :i.:t#;#IJ. Baizhang Huaihuai, (720-814). Japoncası


Hyakujo Ekai. (Ç.N.)
10Budisc kronolojide bahsi geçen yirmi sekiz Buddha'dan
yirmi yedincisi. Sanskricçe'de Kasyapa olarak bilinir.(Ç.N.)

16
muş haldeyim. Yalvarırım size, Zen kelimelerini
bağışlayıp kurtarın beni bu tilki vücudundan. Ve
sormak isterim size, aydınlanmış biri nedensellik
yasasına tabi midir diye ?"
"Aydınlanmış biri nedensellik yasasını yok say­
maz," diye cevap verdi Baizhang.
Baizhang'ın dediklerini duyar duymaz aydınla­
nıverdi ihtiyar adam. Onun önünde saygıyla eğilip
hürmetlerini sunduktan sonra, "Tilki vücudundan
kurtuldum artık, bundan sonra bu dağda yaşaya­
cağım," dedi. "Bir ricam var sizden, bana bir rahip
cenazesi düzenler misiniz lütfen ?"
Ertesi gün Baizhang, başrahipten beyaz tokma­
ğını vurup diğerlerine öğle yemeğinden sonra öl­
müş bir rahibin cenaze töreninin yapılacağını bil­
dirmesini istedi. "Herkesin sağlığı yerinde, kimse
hastalanıp revire kaldırılmadı ki," diye meraklandı
rahipler, "ne demek oluyor bu ?"
Baizhang öğle yemeğinden sonra rahipleri da­
ğın ardındaki büyük bir kayanın altında topladı.
Bir değnekle tilki ölüsünü dışarı çıkardılar. Ardın­
dan da bir yakma töreni düzenlediler.
Baizhang o akşam kürsüye çıkıp olan biteni an­
lam rahiplere.
Huangbo11 hikayeyi dinledikten sonra şöyle

11 ��$fu.
Huangbo Xiyun, (?-850). Japoncası Obaku
Kiun. (Ç.N.)

17
sordu: " İ htiyar yanlış cevap verdiğinden beş yüz re­
enkarnasyon boyunca tilki vücuduna hapsolmuş.
Peki, doğru cevabı verseydi ne olacakcı?w
"Yanıma yaklaş da sana söyleyeyim, dedi Baiz­ n

hang.
Huangbo, onun yanına gidip bir tokat attı.
Öğrencisinin muhakeme yeteneğini gören Ba­
izhang, ellerini çırpıp gülerek, "Barbarların 12 kızıl
sakalları olduğunu düşünmüştüm hep, şimdi de
kızıl sakallı bir barbar var tam karşımda," dedi.
Wumen der ki:
Aydınlanmış biri nedensellik yasasına tabi değil­
dir demek bir rahibi neden tilkiye dönüştürsün ki ?
Aydınlanmış biri nedensellik yasasını yok saymaz
demek rahibi tilki vücudundan nasıl azat etsin ?
Bunu anlamak için sadece bir gözünün olması bile
yeter. Bunu anladıktan sonra İ htiyar Baizhang'ın
beş yüz reenkarnasyonluk bir tilki yaşamının key­
fini nasıl çıkardığını da anlarsın.

Tabi olmakya da yok saymak,


Bir elin ikiyüzü gibi gibidir.
Yok saymak ya da tabi olmak,
Bin hata üstüne on bin hata demekti r.

12
iSfl. Çincesi Hu. Çinlilerin Çinli olmayanlara verdiği isim,
gencide Çin'in batısında yaşayan göçebeler için kullanılır. (Ç.N.)

18
3.]uzhi 'nın13 Parmak Kaldırması

Juzhi kendine ne zaman Zen hakkında soru


sorulsa parmağını havaya kaldırırdı. Bir gün dışa­
rıdan biri gelip rahibin yardımcılarından birine,
"Ustan ne öğretiyor?" diye sorunca oğlan da par­
mağını kaldırdı.
Bunu duyan Juzhi, oğlanın parmağını kesti bir
gün. Acı çığlıklar atan oğlan da koşarak uzaklaştı
yanından. Juzhi seslenip durdurdu onu. Oğlan ar­
kasına dönüp bakınca Juzhi parmağını havaya kal­
dırdı yine. Bunu gören oğlan o anda aydınlanıverdi.
Juzhi bu dünyadan ayrılmak üzereyken rahip­
leri etrafına toplayıp, "Bu Zen parmağını ustam
Tianlong'dan1" aldım ben," dedi, "tüm hayatım
boyunca ne kadar kullandımsa da bir türlü tüken­
medi." Bunu söyledikten sonra da son soluğunu
verdi.
Wumen der ki:

nif!ijli.Japoncası Gutc:i. (Ç.N.)


1• k. }�.Japoncası Tenryu. (Ç.N.)

19
Juzhi ve oğlanın aydınlanmasının parmak.la
hiçbir ilgisi yok. Bu gong'an'dan da anlayabilece­
ğin gibi eğer parmakta ısrar edersen çok büyük bir
hayal kırıklığına uğrayacak olan Tianlong, Juzhi'yı,
oğlanı ve seni hep birlikte aynı şişe geçirir.

Oğlanı keskin bir bıçakla azat e den }uzhi,


Düşü rdü Tianlon g'un öğretisinin değerini .
Nehir Tan rısı 'nın bir eliyle itmes iyle
Bin parçaya bölündü Hua Da ğı.
4. Sakalsız Barbar

Bodhidharma'nın sakalsız bir resmini gören


Huo'an,15 "Batı'dan gelen bu barbarın neden sakalı
yok?" diye sordu.
Wumen der ki:
Zen'i öğrenmek istersen yürekten çalışmalısın.
Aydınlanman gerçek bir aydınlanma olmalı. Bu sa­
kallıyla gerçekten yakın olman için onunla yüz yüze
gelmen gerek. Onu kendi gözlerinle gördüğünü
söylüyorsan ikiye bölünmüşsün demektir. Aslında
onunla hiç karşılaşmadın.

Rüyanı sakın anlatma


Bir aptala .
Neden saka lsız bu ba rba r diye so rmak ,
Ne kada r da saçma .

15 !!-:li./t, Japoncası Wakuan. (Ç.N.)

21
5. Xiangyan 'in16 Ağaca Çıkması

Xiangyan, "Ağacın üzerinde ağzıyla asılı duran


birine benzer Zen," dedi, "ne eliyle bir dala cucu­
nur, ne de ayağı bir dala basar. Ağacın altında du­
ran başka biri de ona şöyle sorar: "Batı' dan 17 buraya
neden geldi ki?" Ağaçtaki adam soruyu yanıdamaz­
sa cevap vermemiş ve başarısız sayılacak, yanıdarsa
ağaçtan düşüp hayacını kaybedecek. Böyle bir du­
rumda kalsan sen ne yaparsın?"

Wumen der ki:


Belagat sanatında sular seller gibi şakısan da
vereceğin her cevap beyhude. Tibec'in Budist yaz­
malarını avucunun içi gibi bilsen bile hepsi nafile.
Eğer soruyu hakkıyla cevaplarsan seni o ana kadar
geciren ölü yola can verirsin, ama zaten canlı olan

16
i'f fE.Japoncası Kyogen. (Ç.N.)
17Bodhidharma'nın Çin'e göre bacıda kalan Hindiscan°dan
neden geldiğini soruyor. (Ç.N.)

22
yol da ölüverir. Eğer soruyu cevaplayamazsan gele­
ceği bekle ki Maicreya Buddha'sına18 sorabilesin.

Xian gyan sahteka rın önde gideni,


Sını rsız hı rsı v e z eh ri,
Bağlıyor rahiplerin dilini,
Şeytani bakışla rfilizlen en gözlerinden
Gözyaşla rı akıyor sular s eller misali .

18 '1ı; l.fı # fli-,


Çincesi Mile Pusa. Japoncası Miroku Bosacsu.
Budisc eskacologyaya göre gelecek olan son Buddha. ( Ç.N . )

23
6. Buddha 'nın Çiçek Uzatması

Buddha, Gridhra-kuca Tepesi'ne19 çıktığında


elindeki çiçeği dinleyicilerine uzam. Kimseden çıt
çıkmıyordu. İ çlerinde sadece, her ne kadar kendi­
ni tutma gayreti içindeyse de, Mahakasyapa'nın20
yüzünde ince bir tebessüm belirdi. Buddha şöyle
dedi: "Ben gerçek öğretisinin gözüne, Nirvana'nın
kalbine, var olmamanın gerçek formuna ve Dhar­
ma'nın tarifsiz incelikteki kapısına sahibim, bunlar
anlatırken kelimelerin kifayetsiz kaldığı, öğrenme­
nin ötesine geçen şeylerdir. Bunları Mahakasya­
pa'ya emanet ediyorum," dedi ardından.
W umen der ki:
Altın yüzlü Gaucama21 dinleyicilerini küçüm-

19Hindistan'da Akbaba Tepesi de denilen ve kursal sayılan bir


tepe. (Ç.N.)
20Buddha'nın en önemli öğrencilerinden biridir. Buddha'nın
ölümünden sonra, ilk Budist Konseyi"ne başkanlık etmiştir.
(Ç.N.)
21Buddha doğduğunda ona verilen isim: Siddhartha Gauca­
ma. (Ç.N.)

24
semiştir hiç şüphesiz, etrafında kimse yokmuş gibi
konuşmuştur. İ yi dinleyicilerini kötüleyip kuzu eti
yerine köpek eti satmıştır. Ve bunun çok harika bir
şey olduğunu sanmışcır. Ya dinleyicilerin hepsi bir
anda kahkahalarla gülmeye başlasaydı ne olacaktı
peki ? O gerçek öğretisinin gözünü nasıl emanet
edecekti ? Ya Mahakasyapa tebessüm etmeseydi
ne olacaktı o gerçek öğretisinin gözüne? Gerçek
öğretisinin gözünün başkasına verilebileceğini söy­
lüyor. Gerçek öğretisinin gözünün başkasına veri­
lebildiğine inanıyorsa köylüleri kandırmaya çalışan
şehirli kurnazın biridir o altın yüzlü ihtiyar. Bir de
kalkmış bunların öğrenmenin ötesine geçen şeyler
olduğunu söylüyor, o zaman Mahakasyapa'yı ne­
den tasvip ediyor peki?

Uzattığında çiçeği,
Dü ftÜ Buddha 'nın mask esi.

Mahakasyapa 'nın teb essüm eden yüzündeki k m­


pklıkla rı ,
Yerdeya da gökte
Kims e örtem ez üzerini.

25
7. Zhaozhou 'un Kase Yıkaması

Rahibin biri Zhaozhou'a şöyle dedi: "Tapınağa


daha yeni geldim. Bana ne yapmam gerektiğini söy­
ler misin, lütfen ?"
"Pirinç tapanı yedin mi?" diye sordu Zhaozhou.
"Evet, yedim," dedi rahip.
" Öyleyse önce kaseni yıkasan iyi olur," dedi
Zhaozhou.
İ şte o an aydınlandı rahip.

Wumen der ki:


Zhaozhou ağzını açınca kalbi gorunen bir
adamdır, gizlisi saklısı yoktur. Yeni gelen rahibin
onun kalbini görebildiğinden şüphe duyuyorum.
Umarım çan ile sürahiyi birbirine karıştırmamıştır.

Her şey o kada raçık ki


Bu yüzden zor gönn esi.
Elindefen erle aptalın bi ri,
Çıkmış a ramaya ateşi.
Bilseydi ateşin n e olduğunu,
Pilavını çoktan pişirmiş olu rdu .
26
8. Xi Zhong 'un22 Tekerleği

Yue An23 öğrencilerine şöyle dedi: "Xi Zhong


iki tekerlekli savaş arabasını yaparken tekerleklerin
her birine ellişer tane tel takmıştır. Şimdi iki teker­
leği ve ardından dingili çıkardığını farz edin baka­
lım, geriye ne kalır?"

W um en der ki:
Bu soruya anında cevap verenin gözleri kuyruk­
lu yıldıza dönüşür, ruhu şimşek kesilir.

Ruh tekeri döndüğün de,


Bakakalı r Usta bile.
Döner du ru r göğün üzerinde veyerin altında,
Güneye, kuzeye, doğuya ve batıya.

zz �{cf1• Japoncası Keichu. Efsanevi Xia Hanedanlığı'nda

(M.Ö.2070-M.Ö.1600) iki cekerlekli savaş arabasını icac eniği


söylenilen kişi. (Ç.N.)
23 JJ Jt. Japoncası Gecsuan. (Ç.N.)

27
9. Her Şeyi Bilen Buddha

Rahibin biri Xingyang'a24 şöyle sordu: "Yazılı


tarihten çok önce yaşamış olan Buddha on kalpa25
boyunca meditasyon pozisyonunda oturmasına
rağmen en yüce gerçeğe ulaşamamış olduğundan
tam anlamıyla aydınlanamamış da, böyle bir şey
nasıl olur?"
"Sorunun cevabı zaten içinde saklı," diye cevap
verdi Xingyang.
Rahip, "Buddha meditasyon yapmasına rağmen
nasıl oldu da Buddha'lığa ulaşamadı?" diye sordu
bu kez.
"Çünkü Buddha değildi o," diye cevap verdi
Xingyang.

Wumen der ki:


O ihtiyar barbarın kendini gerçekleştirmesine

24 � �B. Japoncası Seijo. ( Ç.N.)


25
İnsan yaşamına kıyasla ölçülemeyecek kadar uzun bir ya­
şam döngüsü. (Ç.N.)

28
müsaade edeceğim ama gerçeği anlamasına müsaa­
de etmeyeceğim. Kendini gerçekleşciren cahil, bilge
olur. Gerçeği anlayan bilgeyse cahilleşir.

Zihnini azat et bedenin yerine,


Zihnin azat olunca bedenin için taşımazsın hiç­
bir endişe.
Bu ikisi birden özgürleştiği-nde,
Dün yevi öv güleri aramaz Tan rılar ve ruhlar
bile.
10. Qf,ngshui 'nin26 Yalnızlığı ve
Fakirliği

Qingshui adında bir rahip Caoshan'a27 şöyle


dedi: "Qingshui yalnız ve fakir bir rahip. Ona yar­
dım eder misin?"
"Qingshui!" diye seslendi ona Caoshan.
"Buyurun üstadım!" diye yanıtladı onu Qings­
hui.
Şöyle sordu Caoshan: "Çin'deki en iyi içki olan
Zen'den üç kase içtin bile çoktan. Bir de kalmış du­
daklarım bile ıslanmadı mı diyorsun?"

Wumen der ki:


Qingshui pireyi deve yaptı. Peki, ama neden
böyle bir şey yapmaya gerek duydu? Caoshan'ın
karşısındakinin niyetini çok iyi gören gözleri vardı.
Yine de sormak isterim sana:
"Qingshui içkiyi içti mi acaba?"

26 f��- Japoncası Seizei. (Ç.N.)


27 "&ılı. Japoncası Sozan. (Ç.N.)
30
Fan Dan 28 kada rfakir,
Xian g Yu29 gibi cesur,
Zar zo r durur ayakta,
Bütün derdi zen gin olmak ama.

28 Çin tarihinde değişik zamanlarda aynı isme sahip olan iki

tane dilenci vardır. (Ç.N.)


29 �;pJ (M.Ö. 232-202) cesaretiyle meşhur bir komutan.

(Ç.N.)

31
1 1. Zhaozhou'un Meditasyon Yapan
R ahipleri İzlemesi

Zhaozhou bir rahibin medicasyon yapmak için


inzivaya çekildiği yere gidip şöyle sordu: "Usta bu­
rada mı? Usta burada mı?"
Rahip yumruğunu havaya kaldırdı.
"Gemi suyun sığ olduğu yere demir atamaz," de­
yip gitci Zhaozhou.
Birkaç gün sonra başka bir rahibin yanına gidip
yine aynı soruyu sordu.
Bu rahip de yumruğunu havaya kaldırıp aynı
şekilde cevap verdi.
"Verebilir, alabilir, öldürebilir, kurtarabilir,"
dedikten sonra rahibin önünde saygıyla eğildi Zha­
ozhou.

Wumen der ki:


Yumruk iki seferinde de aynı şekilde kaldırıldı
havaya. Zhaozhou neden ilkini değil de ikincisini
onayladı peki ? Buradaki yanlışı söyleyebilir misin
bana?

32
Bu soruya cevap verebilen Zhaozhou'un dilinin
kemiği olmadığını görecektir, istediğine yardım
edip istediğini yerlerde süründürerek özgürce kul­
lanır dilini. Sana şunu da hatırlatmak isterim ki iki
rahip de Zhaozhou'un içini görebiliyordu. Eğer bu
iki rahipten birinin iyi diğerininse kötü olduğunu
düşünüyorsan gerçeği gören bir gözün olmadığını
söylerim sana. Eğer aralarında seçim yapılacak bir
durumun söz konusu olmadığını söylersen aynı
şeyi tekrar etmekten başka çarem olmaz yine: Ger­
çeği gören bir gözün yok senin.

Gözdek i ışık bir kuyruklu yıldız,


Ruh is eşimş ek .
Kılıç öldü rü r ama,
Hayat da ku rta rı r aynı zamanda.
12. Rui Yan 'in3° Kendine Usta Diye
Seslenmesi

Rui Yan her gün kendine, "Usta!" diye seslenip


ardından da "Buyurun Efendim," diye cevaplardı
kendi kendini. Sonra "Uyanık ol," der, buna da
şöyle cevap verirdi: "Ever efendim." Ardından da
şöyle devam ederdi: "Sakın aldanma diğerlerine."
"Peki, efendim."

Wumen der ki:


İ htiyar Rui Yan kendi kendini sacın alıp yine
kendi kendini satan bir adamdır. Yüzüne takıp
oynadığı bir sürü Tanrı ve şeytan maskesi vardır.
Nasıl bir şeydir bu? Biri seslenir, diğeri cevap verir;
biri uyanıkcır, diğeri kimselere kanmaz. Eğer bu
maskelere bel bağlarsan yanılırsın. Eğer Rui Yan'i
taklit edersen tilkiye dön üşürsün.

30Jili!�.Japoncası Zuigan. (Ç.N.)

34
Yolun öğrencilerinden göremez kimisi
Maskeli insanın gerçeğini,
Kendi ga fletlerinin içine düştüklerinden .
Sonsuz ka lpa 'dır yaşamla ölümünü getiren,
Aptalların gerçek insan dediği..
13. Deshan 'ın31 Elinde Kaseyle
Dolaşması

Deshan bir gün dinde kasesiyle yemekhaneye


gitci. Onu gören Xue Feng32, "Henüz yemek zili
çalmamışken, elinde kaseyle nereye böyle?" diye
sordu. Deshan da geri dönüp odasına yollandı.
Xue Feng bunu Yancou'a33 anlam. " İ htiyar
Deshan nihai gerçeğin farkında değil," diye yorum­
ladı bunu Yancou.
Bunu duyan Deshan yardımcılarından birini
gönderdi Yancou'u çağırması için. "Beni tasvip et­
miyor musun yoksa?" diye sordu ona. Evet, anla­
mında bir şeyler mırıldandı Yancou.
Deshan bir şey demedi ama ertesi gün kürsüye
çıktığında o güne kadar yaptıklarından çok farklı
bir konuşma yaptı. Yancou salonun en ön sırasına

31{� Ll..ı 'il.�. Deshan Xuanjian, (782-865), Japoncası


Tokusan. (Ç.N.)
32 �ıfıl. Japoncası Seppo. (Ç.N.)
J3;fi�.Japoncası Ganco. (Ç.N.)

36
koşturdu, ellerini çırpıp gülerek, «Kutlarım seni,»
dedi, "bakıyorum da bizim ihtiyar nihai gerçeği öğ­
renmiş sonunda. Çin'deki kimse onun önüne ge­
çemez artık."

Wumen der ki:


Nihai gerçekten söz açılmışken şunu söyleye­
yim, ne Yantou ne de Deshan rüyasında bile göre­
mez onu. Daha dikkatli bakarsan ikisinin de rafta
duran birer kukla olduğunu görürsün.

İlk gerçeği anlarsan,


Anla rsın sonun cusunu da.
ilki v e sonun cusu
Aynı şey değii mi sonuçta?
14. Nanquan'in34 Kediyi İkiye Bölmesi

Nanquan, Doğu ve Bacı capınaklarındaki rahip­


lerin bir kedi için kavga ecciklerini gördü. Kediyi
eline alıp yukarı kaldırdıktan sonra, " İ yi bir şey söy­
lerseniz kediyi kurtarırsınız, söyleyemezseniz kedi­
yi keserim," dedi.
Kimseden ses çıkmayınca kediyi ikiye böldü
Nanquan.
O akşam Zhaozhou capınağa geri dönünce
Nanquan ona olanları anlam.
Zhaozhou sandalederini çıkarıp başının üzeri­
ne koyduktan sonra dışarı çıkcı.
"Eğer bugün sen orada olsaydın kediyi kurtar­
mıştın," dedi Nanquan.

Wumen der ki:


Söyle bakalım, Zhaozhou'un sandaletlerini ba­
şının üzerine koymasındaki amaç neydi ? Eğer bu

3; ı� �� f� I.�. Nanquan Puyuan, (749-835).Japoncası Nan­


.

sen Fugan . (Ç.N.)

38
soruya doğru cevap verirsen Nanquan'in neden
öyle bir karar verdiğini de anlarsın. Bilemezsen
eğer, kendi başını kollamanı salık veririm sana.

Zha ozh ou orada olsaydı ,


Tam tersiniyapa rdı.
Kılıç bir k ere ç ekilm eye gö rsün,
Nan quan bile yalvarı rdı ona ba ğışlaması için
hayatını.
it
15. Dongshan'ın35 Üç Kez Sopa Yemesi

Dongshan, Zen çalışmak için Yunmen'ın36yanı­


na gitti. Yunmen ona nereden geldiğini sordu.
"Chadu37," diye cevap verdi Dongshan.
"Yazın hangi tapınak.caydın?" diye sordu Yun-
men.
"Hunan'da bir tapınakta."
"Oradan ne zaman ayrıldın?"
"Ağustosun yirmi beşinde."
"Seni azat ediyorum üç kere sopayla vurulmak­
tan, » dedi Yunmen.
Ertesi gün Yunmen'a şöyle sordu Oongshan:
"Dün beni üç sopadan azat ettiğinizi söylediniz,
acaba nerede hata yaptığımı söyler misiniz?"
"Boş bir pirinç çuvalı gibi hiçbir işe yaramıyor-

})ifii] ılı & ift, Dongshan Liangjie, (807-869). Japoncası To­


zanRyokai. (Ç.N.)
}6 "JE rı i: fil. Yunmen Wenyan, (862 ya da 864-949). Ja­
poncası Ummon Bun'en. (Ç.N.)
P�Vf.Japoncası Sato. (Ç.N.)

40
sun, nehrin batısından38 gölün güneyine39 ne diye
dolanıp duruyorsun?" diye yanıtladı onu Yunmen.
Bunu duyan Dongshan hemen orada aydınlanı­
verdi.

Wumen der ki:


Yumen, Dongshan'ı en has Zen yemeğiyle bes­
leyip onun yeni bir yolda ilerlemesini sağlamaya
çalıştı, eğer Dongshan bu yemeği hazmedebilseydi
onu tapınağına alacaktı.
Dongshan tüm gece iyi ve kötünün denizinde
mücadele verdi. Şafak sökene kadar bu çıkmazın
içinde debelendikten sonra yine Yunmen'ın yanı­
na gidip sopayı hak ettiğini söyledi. Öyle bir anda
aydınlanmasına rağmen aslında o kadar da zeki bir
adam değildir Dongshan.
Şimdi sana şunu sormak isterim: 'Dongshan o
üç sopayı hak etmiş miydi?' Evet dersen, bütün ev­
renin bir güzel sopalanması gerektiğini kabul eder­
sin. Hayır dersen, Yumen'ı yalancılıkla suçlamış
olursun. Eğer bu soruyu doğru cevaplarsan Dongs­
han'la aynı yemeğin tadına bakarsın.

38 rI [§' Jiangxi Eyaleti, nehrin batısında kalan demek.


( Ç.N .)
39 1'5A WJ, Hunan Eyaleti, gölün güneyinde kalan demek.
( Ç.N .)

41
Dişi aslan yav rula rına s ert dav ranı r,
Zıplayanla rı elinin tersiyle yereyatı rı r.
İkinci ha rek ette mat olu r şah,
İlk ok h afifti r ama ikincisi kanatı r.
16. Çan Sesi ve Yedi Parçalı Cüppe

Yunmen şöyle dedi: "Dünya o kadar büyük ve


geniş ki neden çan sesine tepki verip yedi parçalı
cüppeni kuşanıyorsun ?"

Wumen der ki:


Zen çalışırken seslerden, renklerden ve şekiller­
den eckilenme. Bazılarının bir sese kulak verip bir
renk ve şekli gördüğünde iç görüye sahip olduğu
doğrudur ama bu çok sıradan bir yoldur ve Gerçek
Zen değildir. Gerçek Zen öğrencilerinin sesleri,
renkleri ve şekilleri kontrol edebildiğini, her şeye
karşı açık görüşlü olduğunu ve nihai gerçeği ger­
çekleşcirdiğini bilmiyor musun ?
Varsayalım ki özgürleşcin, o zaman söyle ses mi
kulağın yanına gelir yoksa kulak mı sesin yanına
gider? Ses ve sessizlik ortadan kalkarsa Zen'den
nasıl bahsedebilirsin ? Kulağınla dinlerken anlaya­
mazsın. Ancak gözünle işicmeye başladığın zaman
gerçeğe gerçekten yakın olursun.

43
Anladığın zaman bir aileye dahil olursun,
Anlamazsan da dış kapının mandalı.
Anlamadan ailey e dahil olanlar,
Sadeceyaban cı o lduklarını anlarlar.


17. Kralın Öğretmeninin Üç Kere
Seslenmesi

Kralın öğretmeni yardımcısına üç kere seslendi.


Yardımcısı da üç kere cevap verdi ona. "Seni hayal
kırıklığına uğrattığımı sanıyordum ama aslında
sensin beni hayal kırıklığına uğratan," dedi öğret­
men.

Wumen der ki:


Ö ğretmen yardımcısına üç kere seslendiğinde
dili toprağın altına girecek kadar çürümüştü artık,
ama yardımcısı ona üç kere cevap verdiğinde söy­
lediği kelimeler ışıl ışıl parlıyordu. Öğretmenin bir
ayağı çukurdaydı ve yalnızdı, öğretirken kullandığı
metot ineğin başını bastırıp onu ot yemeğe zorla­
makla aynıydı. Yardımcısı bir lokma Zen bile ye­
medi bir daha. Karnı tok olanı baştan çıkaramaz
en leziz yiyecekler bile. Şimdi sorarım sana, acaba
kim kimi hayal kırıklığına uğrattı? Ü lke refaha ka­
vuştuğunda herkes rehavete kapılır, aile zenginse
çocuklar şımarır.

45
Deliksiz bi r demi r b oyundu ruğu omzuna alman
gereki r,
Çalışmaktan Zen 'efirsat bulamadın mı torunla ­
rının başı ağrı r.
Yıkılan bir evin kapısını tutmaya çalışmak,
Kılıçtan bir dağa çıkmaya benzeryalınayak.
18. Dongshan 'ın Bir Buçuk Kilosu

Dongshan kenevir cartarken rahibin biri şöyle


sordu ona:
"Buddha nedir?"
"Bu kenevir bir buçuk kilo," diye cevapladı onu
Dongshan.

W umen der ki:


İ htiyar Dongshan'ın Zen'i istiridye gibidir. İ sti­
ridyeyi biraz aralayınca hemen iç organları görülür.
Sana şunu sormak isterim: Gerçek Dongshan'ı gö­
rebiliyor musun?

Bir buçuk kilo k en evir çıkınca birden karşına,


Kelim eleryakın , anlam daha da yakın olur.
Doğrudan veyanlıştan konuşan,
Doğrunun veyanlışın kölesi olur.

47
19. Günlük Hayat Yolun Kendisidir

"Yol nedir?" diye sordu Zhaozhou, Nanquan'e.


"Günlük hayamr yol," diye cevapladı onu
Nanquan.
"Onu arayabilir miyim?"
"Eğer onun peşine düşersen ondan ayrı düşer­
sın."
"Eğer denemezsem onun yol olduğunu nasıl bi­
leceğim ?" diye sordu Zhaozhou bunun üzerine.
"Yol bilinene ait değildir. Bilinmeyene de ait
değildir. Bilmek hayaldir; bilmemekse karmaşa...
Kuşkunun ötesindeki gerçek yola ulaştığında ken­
dini gök gibi uçsuz bucaksız bir boşluğun önünde
bulacaksın. İ şte o zaman doğru ve yanlış hakkında
nasıl konuşabilirsin ki ?"
Bunu duyan Zhaozhou aydınlanıverdi birden.
Wumen der ki:
Nanquan, Zhaozhou'nun buz tutmuş şüphele­
rini eritti. Ne var ki Nanquan'ın ulaştığı noktaya
Zhaozhou'nun da ulaştığından emin değilim. Ay­
dınlanmasına aydınlandı elbet Zhaozhou da, ama

48
cam bir aydınlanmaya ulaşması için otuz yılı var
daha.

Baha rın yüzlerce çiçe ği, sonbaha rın da hasat ayı


va rdı r,
Yazınfe rah esintisi, kışın ise ka r eşlik eder sana.
Zihnini boş işlerle doldu rmazsan eğer,
Her mevsim iyi gelir sana .
20. En Güçlü ve En Aydınlanmış
Adam

Songyuan40 şöyle sordu: "Dünyanın en güçlü


ve en aydınlanmış adamı nasıl olur da ayağa diki­
lip kalkmaz oturduğu yerden?" Ve şöyle devam etti
konuşmasına: "Konuşmak için dile gerek yoktur."

Wumen der ki:


Songyuan öyle açık konuştu ki ağzını açtığında
iç organları bile görünüyordu, ama kaç kişi gerçek­
ten anlayabildi ki onun sözlerini? Eğer onu gerçek­
ten anladığını söyleyen varsa kapıma gelip sopamın
tadına bakabilir. Neden mi? Alcının gerçek olup
olmadığını test etmek için onu ateşin içinde gör­
melisin.

40 f��.Japoncası Shogen. (Ç.N.)

50
Ok yanusu a yağa kaldı rı r bi r tekm esiyle,
Cenn eti görü r başını eğm esi yle.
Böyle bir vücuda yetecek kada r geniş bir alan yok
yeryüzünde,
Bundan s on raki diz eyi yazabilir h er kim isters e.
21. Yunmen·ın Gübresi

Rahibin biri Yunmen'a şöyle sordu: "Buddha


nedir?"
"Kurumuş bir gübredir," diye yanıdadı onu
Yunmen.

Wumen der ki:


Fakirlikten iyi yemeğin tadını unutmuş galiba
Yunmen ya da başını kaldıramıyor mektup yaz­
maktan. Yıkılmakta olan bir evin kapısını kurtar­
mak için kurumuş gübreye başvurdu telaştan. Bu­
dizm'in yıkılışının habercisiydi işte bu.

Şimşek çakar,
Kıvı lcım sıçrar.
Sonsuzluğun kaçması,
Gözünü bir k ez kırpmana bakar.

52
22. Kassapa Buddha 'sının Bayrak
Direğini Deffeştirmesi

Ananda41, Kassapa'ya şöyle sordu: "Kutsanmış


Olan sana alcın bir cüppe dışında başka bir şey ver·
.
d ı mı·�. "
"Ananda," diye seslendi Kassapa.
"Evec, kardeşim," diye yanıtladı onu Ananda.
"O halde kapının önündeki bayrak direğini de·
ğiştir de seninkini koy," dedi Kassapa.

W umen der ki:


Eğer bunun ne demek olduğunu anlarsan eski
kardeşliğin Gridhra·kuta Tepesi'nde ciddi bir şe·
kilde hila bir araya geldiğini görürsün. Eğer anla·
mazsan Vipassi Buddha'sının42 çağlar öncesinden
endişelendiği şey gelmiş olur başına, o da hala tam
anlamıyla aydınlanamadı.

•ı Ananda, Buddha'nın kuzeni ve en gözde öğrencilerinden


biri. (Ç.N.)
·�Budist kronolojide bahsi geçen yirmi sekiz Buddha'dan yir­
mi ikincisi. (Ç.N.)

53
So ru mu y oksa cevap mı daha samimi,
Kaç kişi bunu bilm ek için açmıştı r gözlerini?
Ağab eyler seslenir ve ka rdeşler yanıtla rk en aile
sı rrı ifşa edilir,
Yin v e Yan g 'la alakası yok, bu başka bir baha r.
23. Ne İyiyi Ne De Kötüyü Düşünmek

Altıncı Büyük Zen UstasıH, Yinming44 adında


bir rahip tarafından ta Dayu Tepesi' ne kadar ta­
kip edildi. Onun geldiğini gören Usta, kendisine
Beşinci Büyük Zen Ustası'nın bahşettiği cübbesini
ve kasesini bir kayanın üzerine bırakıp, "Bu cüppe
inancı simgeler, kavga etmeye gelmez, eğer istiyor­
san al senin olsun," dedi.
Yinming kayanın yanına gidip eşyaları almaya
davrandı ama dağ gibi ağır olduklarından yerle­
rinden bile kıpırdatamadı onları. Utançtan titrer­
ken, "Ben buraya yasa için geldim, cüppe için değil.
Bana yol göstermenizi istiyorum sizden," dedi.
"Ne iyiyi ne de kötüyü düşün, şimdi burada
Rahip Yinming'in gerçek kişiliği nedir onu söyle
bana?"

43Bodhidharma'dan sonra gelen Büyük Zen Us­


taları rakamla adlandırılır. Sayıları kaynağına göre
6 ila 7 arasında değişir. ( Ç.N.)
44 �lif]. Japoncası E-myo. ( Ç.N.)

55
Bu sözleri duyan Yinming aydınlanıverdi he­
men. Vücudundan sular seller gibi ter döküldü.
Gözyaşları içinde saygıyla eğilirken, "Gizli sözcük­
leri ve gizli anlamları bahşettiniz bana, bundan
daha derin bir şeyler var mı ki öğretide?" diye sor­
du.
"Bugün sana söylediklerimin gizli bir tarafı yok­
tu hiç. Kendi gerçek kişiliğine baktığında gizin ora­
da olduğunu göreceksin," dedi Usta.
"Şimdiye kadar Beşinci Büyük Zen Ustası Hu­
angmei'in45 rahipleriyle birlikteydim ama onca yıl
boyunca kendi gerçek kişiliğimin farkına varama­
mıştım. Sizin sözlerinizle kaynağı buldum, içtiği
suyun soğuk mu yoksa ılık mı olduğunu bilen biri­
yim artık. Size öğretmenim diyebilir miyim?" dedi
Yinming.
" İ kimiz de Beşinci Ustası'nın öğretisini çalıştık;
ona öğretmen diyelim istersen, ama elde ettiğin ha­
zinenin değerini de bilmeni isterim senden," dedi
Usta.

ü jljij, Huangmei, Hubei Eyalecfode bir bölgenin adı. Be­

şinci Büyük Zen Uscası '}[. J?2, Hongren'ın (601-674, Japoncası


Konin) doğum yeri. Usta doğduğu yerin adıyla anılıyor mecinde.
(Ç.N.)

56
Wumen der ki:
Altıncı Büyük Zen Ustası rahibe yardım etmek
için çok aceleci davranmış, ona baba sevgisiyle yak­
laşmıştır. Sanki kabuğunu soyup çekirdeğini çıkar­
dığı taze bir liçiyi46 öğrencisinin ağzına tıkıştırıp
hemen yutmasını ister gibidir.

Ne b etimleyebilirsin onu n e de
resm edebilirsin,
Ne hay ran olabilir n e de çiğ ola rak
yiyebilirsin.
Gerçek kişiliğindi r o s enin saklana cak y eri
olmayan,
Dünya yok olduğunda bile va r olacak olan.

o6 Liçi: Çin'in güneyinde yeti�en bir meyve. Geçmişte kral

meyvesi olarak anılmış olan bu meyve Çin'de halktan vergi ola­


rak da roplanmışur. ( Ç.N )
.

57
24. Kelimeler ve Sessizlik Olmadan

Rahibin biri Fengx:ue'ye47 şöyle sordu: "Kelime­


ler ve sessizlik olmadan gerçeği nasıl ifade edebili­
riz?ft
"Güney Çin'de geçirdiğim ilkbahar gelir aklıma,
sayısız hoş kokulu çiçeğin arasında kekliklerin öt­
tüğü o günler . ,"48 dedi Fengx:ue.
. .

Wumen der ki:


Fengx:ue'nin Zen'i çaktığı zaman yolu aydın­
latan bir şimşek gibidir. Ama bu kez başarılı ola­
mamış ve eski bir şiirden dizeler söylemiştir. Fen­
gx:ue' nin buradaki samimiyetini geçip yolu kendi
kendine bulmalısın. Şimdi kelimeleri, sessizliği ve
samadhi'nin dilini bırakıp kendi Zen dilinde anlat­
maya başlamalısın gerçeği.

•7 j.(\1\. Japoncası Fukecsu.

"ff ffi t}:, Shi Zuqin adlı bir şairin şiirinden dizeler.

58
Fengxu e kullanmadı kendi dilini,
Başkasından ödünç aldığını v erdi.
Başla rsan eveleyip gev elemey e,
Utanı r s eni tanıyanla r bile.
25. Üçüncü Sıradan Vaaz Vermek

Yangshan,49 rüyasında Maitreya'nın Ari Diya­


rı'na50 gidip kendisinin üçüncü sıraya ocurduğunu
gördü. Kıdemli bir rahip beyaz tokmağını vurup,
"Bugün üçüncü sırada oturan kişi verecek vaazı, n

dedi.
Yangshan ayağa kalkıp tokmağı vurduktan son­
ra, "Mahayana öğretisinin gerçeği aşkındır, kelime­
lerin ve düşüncenin ötesindedir. Gerçeği duydu­
nuz mu?" dedi.

Wumen der ki:


Yangshan'ın vaaz verip vermediğini söyleyebilir
misin bana? Ağzını açsa kaybolur, kapasa yine kay­
bolur. Ağzını açsa da kapasa da gerçekten elli bir
fersah uzakta.

49iı:ıı ılı 1';&, Yangshan Huiji, (807-883), Japoncası Kyozan.


(Ç.N.)
50Mahayana Budizmi'nin ekollerinden biri. (Ç.N.)

60
Güpegündüz mavi göğün altında,
Rüyasında bile rüyasını anlatmakta.
Bir canava r ki canava rla rın a rasında,
Tüm izleyenleri kandırmaya çalışmakta.
26. İki Rahibin Güneşliği. Toplaması

Qingliang Tapınağı'nın kurucusu Fayan51 öğle


yemeğinden önce vaaz vermek istediğinde tapına­
ğın bambu güneşliklerinin çekili olduğunu görüp
güneşliği işaret etti. İ ki rahip aynı anda hareket
edip güneşliği copladı hemen.
"Biri kazandı, diğeri kaybetti," dedi Fayan.

Wumen der ki:


Sorarım sana, bu rahiplerden hangisi kazandı,
hangisi kaybetti? Gözü olan, başrahibin nerede
hata yaptığını anlar. Burada kazanmayı ya da kay­
betmeyi tartışmıyorum ben.

Ko ca gök açıldı gün eşlik toplanın ca,


Zen 'le uyumlu değildi ama.
İyisi mi göğü unutup indi r h er şeyi,
Sımsıkı kapa ki rüzga rgi rem esin içeri.

1 1 �L � :ıt tı:i . Fayan Wcnyi, ( 884-958), Japoncası Hogcn.


(Ç.N.)

62


27. Ne Akıl Ne Buddha

Rahibin biri Nanquan'e şöyle sordu: "Hiçbir


ustanın bahsetmediği bir yasa var mı?"
"Evet, var," diye yanıtladı onu Nanquan.
"Nedir o?"
"Ne akıl ne Buddha ne de şeydir o."

Wumen der ki:


Nanquan bu soruya varını yoğunu ortaya katıp
cevap verdi. Epey üzülmüş olmalı.

Eveleyip geveley erek yitirdi erdemini,


Yoktur k elim elerin hiçbir etkisi.
Dağlar denize çevrils e de,
Kelim eler kifay etsiz Zen 'e.

63
28. Longtan 'ın52Mumu Söndürmesi

Deshan, gece geç saatlere kadar Longtan'a Zen


hakkında sorular sordu. "Epey geç oldu artık, gidip
biraz dinlensene," dedi Longtan.
Öğretmeninin önünde saygıyla eğildikten sonra
kapının sürgülü kanadını çekti Deshan dışarı çık­
mak için. Dışarısının zifiri karanlık olduğunu gö­
rünce arkasına dönüp, "Hava çok kararmış," dedi.
Longtan bir mum yakıp ona uzattı. Deshan
mumu alırken Longtan üfleyip söndürdü mumu.
O anda birden zihni açılan Deshan saygıyla eğilme­
ye başladı üst üste.
"Buradan nasıl bir sonuç çıkarttın?" diye sordu
Longtan.
"Bundan sonra," dedi Deshan, "dünyaca tanı­
nan öğretmenimin hiçbir dediğinden şüphe duy­
mayacağım."
Longcan ertesi gün kürsüye çıkıp, "Aranızda
dişleri kılıç ağacı, ağzı kan çanağı gibi bir rahip var.

127İ. tf'/. , Longtan. Japoncası Ryutan. (Ç.N.)

64
Ona bir sopayla vursanız bile arkasına dönüp bak­
maz. Bir gün en yüksek doruğa çıkıp öğretimi taşı­
yacak oraya," dedi.
Deshan sucralar üzerine yazdığı yorumları alıp
elinde bir meşaleyle tapınağın önünde dururken,
"Anlaşılmaz öğretileri anlamaya çalışıp kendimi­
zi tüketsek de uzayda bir saç celi kadardır onlar.
Dünyanın bütün sırlarını öğrenmiş olsak da öğren­
diklerimiz koca okyanusta bir su damlası kadar.. .,"
dedi. Ardından kağıt tomarını yakıp rahiplere say­
gıyla eğildikten sonra çekip gitti tapınaktan.

Wumen der ki:


Deshan, memleketindeyken Zen'i duymuştu,
ama öğretilerinden memnun olmadığından tutuş­
muş zihniyle acı acı söyleniyordu. Güneye gitti.
Oradaki rahipler Dharma'yı sucralar olmadan da
öğretebileceklerini söylüyorlardı. Oraya gidip on­
lara Zen'i öğretmeyi düşündü. Lizhou'a giden yola
vardığında yaşlı bir kadınla karşılaştı. Ondan zih­
nini açacak yiyecek bir şeyler sacın aldı. "Heybende
bu kadar ağır ne taşıyorsun?" diye sordu yaşlı kadın.
"Elmas Sucra53 üzerine yazdığım yorumları,"
dedi Deshan.

53Mahayana Budizmi'ne ait kısa bir sutra. Zihinsel cakıncıla­


ra bağlanıp kalmaktan kaçınmanın yöntemlerini öğretir. (Ç.N.)

65
"O sucrada şöyle bir şey okumuştum: 'Geçmişin
zihni tutulamaz, şimdinin zihni tutulamaz, gelece­
ğin zihni tutulamaz;" dedi yaşlı kadın, "Bir sorum
var sana, hangi zihin açıcı yiyeceği önerirsin onla­
ra?"
Bunu duyan Deshan aptallaştı birden. Yine de
fazla zaman geçmeden şöyle sordu: "Buralarda iyi
bir öğretmen biliyor musun?"
"Buradan iki buçuk kilometre uzaklıkta Rahip
Longcan var," dedi yaşlı kadın.
Deshan, Longcan'ın yanına büyük bir tevazuy­
la gitti, yola çıkarken olduğu gibi değildi amk, dili
de değişmişti. Longcan o kadar nazik davrandı ki
Deshan tüm onurunu bir kenara bıraktı. Diğerin­
de küçük bir kıvılcım bulmak, ateşi yakmak için ye­
terliydi. Bir sarhoşu ayıltmak için üzerine çamurlu
su dökmek gibiydi, her şey birer birer yok oldu.
Yerdeki çamurlu suyun yansımasından bunun ne
kadar gereksiz bir komedi olduğu görülebiliyordu.

Adını duymakyüzünü görm eye benz emez,


Yüzünü görm ek de benzem ez adını duymaya.
Burnunu kurtarmıştı kurtarmasına da,
Kör olmuştu gözleri sonunda.

66
•JC:.
29. Ne Rüzgar Ne de Bayrak

Altıncı Büyük Zen Ustası'nın tapınağındaki


bayrak dalgalanırken iki rahip aralarında tartışma­
ya başladı. Biri bayrağın, diğeri rüzgarın hareket
ettiğini söylüyordu. Tartışıp duruyorlar ama bir
türlü çözüme ulaşamıyorlardı.
Bunu gören Usta şöyle dedi: "Ne rüzgar ne de
bayrak, hareket eden zihindir."
İ ki rahip şaşkınlıkla bakakaldı.

Wumen der ki:


"Ne rüzgar ne de bayrak, hareket eden zihindir,"
derken ne demek istedi Altıncı Büyük Zen Ustası
sence? Bunun ne demek olduğunu gerçekten anlar­
san iki rahibin demir satıp altın kazandıklarını gö­
rürsün. O iki aptalın sergilediği tavra dayanamayan
Usta da böyle bir yol izledi işte.

67
Hareket eder rüzgar, bayrak ve zihin,
Aynı mantığa çıkaryolu hepsinin.
Sadece ağzını açmayı bilen,
Bilmez yanlış olduğunu ağzından
dökülenlerin.

30. İşte Bu Zihin Buddha'nın
Ta Kendisidir

Damei,54 Mazu'ya55 sordu: "Buddha nedir?"


" İ şte bu zihin Buddha'nın ta kendisidir," diye
cevap verdi Mazu.

Wumen der ki:


Eğer bunu cam anlamıyla anlarsan, Buddha'nın
giysilerini giyiyor, Buddha'nın yemeğini yiyor,
Buddha'nın kelimeleriyle konuşuyor ve Buddha
gibi davranıyorsun demektir; yani Buddha'nın
kendisisindir.
Ama ne yazıktır ki Damei'in bu anekdotu bir
sürü insanı yanılgıya yöneltmiş, kendilerini den­
gedeki ağırlık olarak görmelerine neden olmuştur.
Eğer bunun ne demek olduğunu gerçekten anlar­
san Buddha'nın adını ağzına aldığın her sefer için

1• k ttıi it 'i1;, Damei Fachang, (752-839), Japoncası Daibai

Hojo. (Ç.N.)
\' !H fl.ilt , Mazu Daoyi, (709-788}, Japoncası Baso
Do-itsu. (Ç.N.}
69
ağzını cam üç gün boyunca yıkaman lazım gelir.
Eğer bunun ne demek olduğunu cam anlamıyla
anlarsan birinin, " İ şte bu zihin Buddha'nın ta ken­
disidir," dediğini duyduğunda kulaklarını tıkayıp
oradan hemen uzaklaşman gerekir.

Mavi göğü,n vepa rlak gün ışığının altında,


Gerek yok hiçbir şey a ramana.
Buddha 'nın n e dem ek olduğunu s onnak,
Masum olduğunu söylem ektir cebindeki çalıntı
malla.
31. Zhaozhou 'un Yaşlı Bir Kadı nı
Sorguya Çekmesi

Rahibin biri yaşlı bir kadına şöyle sordu: "Tais­


han' a giden yol hangisi?"
"Düz git," diye cevap verdi yaşlı kadın.
Rahip üç beş adım atmıştı ki yaşlı kadın, " İ yi bir
rahibe benziyor ama niye oraya gitmek istiyor ki ?"
diye söylendi kendi kendine.
Daha sonra biri bu olayı ona anlatınca, "Gidip
o yaşlı kadını sorguya çekeceğim," dedi Zhaozhou.
Zhaozhou ercesi gün gidip yaşlı kadına aynı so­
ruyu sordu, kadın da aynı cevabı verdi yine.
Geri döndüğünde öğrencilerine şöyle dedi:
"Taishanlı yaşlı kadını sorguya çektim."

Wumen der ki:


Yaşlı kadın çadırında oturup savaş planı yapma­
sını çok iyi biliyor ama çadırının arkasında gizlenen
casuslardan haberi bile yok. Zhaozhou bir kaleyi
ele geçirebilecek kadar zeki olduğunu göstermiştir
ama yine de iyi bir general değildir. Olayı dikkat-

71
le incelersek ikisinin de hatalı olduğunu görürüz.
Şimdi sorarım sana, Zhaozhou'un yaşla kadım sor­
guya çekmekteki amacı neydi diye?

Soru sı radansa,
Aynı olu ryanıtı da.
Soru pilavın içindeki kum tan esi gibi olu rsa,
Çamurdaki dik en e b enzer cevabı da .
32. Budist Olmayan Bir Filozofun
Buddha ya Soru Sorması

Filozofun biri Buddha'ya şöyle sordu: "Kelime­


ler olmadan, sözsüz bir şekilde gerçeği söyler misin
bana?"
Buddha sessizce yerinde oturmaya devam etti.
Filozof övgü dolu bir sesle, "Dünyanın En Say­
gın Kişisi, sizin nezaketiniz ve merhametiniz dağıt­
tı zihnimdeki yanılsama bulutlarını; gerçeğe giden
yolu serdi gözlerimin önüne, » dedi. Sonra saygıyla
eğilip yoluna devam etti.
Filozof gittikten sonra Ananda şöyle sordu
Buddha'ya:
"Neyin farkına vardı ki sana bu kadar övgü dü­
zecek?"
"Atın iyisi daha kırbacın gölgesini gördüğünde
başlar koşmaya," dedi Buddha.
Wumen der ki:
Ananda, Buddha'nın müridiydi ama dışarıdan
gelen o filozof kadar büyük bir anlayışa sahip de­
ğildi. Şimdi sorarım sana, dışarıdan gelen, Budist

73
olmayan fılozoflarla Buddha'nın öğrencileri ara­
sındaki fark nedir diye?

Kılıcın sı rtında yü rüm ek ya da


Zirvesinde durmak için buzdağının,
Ne ayak izin e n e de merdiv en e va r ihtiyacın.
Uçu ruma tırmanmak istiyo rsan,
Ellerini açmalısın.
33. Bu Zihin Buddha Değildir

Rahibin biri Mazu'ya söyle sordu:


"Buddha nedir?"
"Bu zihin Buddha değildir," diye cevapladı onu
Mazu.

Wumen der ki:


İ şte bunu anlarsan Zen yolunu tamamlamışsın­
dır artık.

Yolda bir kılır ustasıyla ka rşılaşı rsan kılıcını v e­


rebilirsin ona,
Ya da k endi şiirini sunabilirsin ka rşına bir şai r
çıktı ğında.
Üçte birini söyle n iyetinin yolda birileriyle ka r­
şıla rsan,
Baklanın tamamını sakın çıka rma ağzından.
34. Öğrenmek Yol Değil

"Zihin, Buddha değildir. Ö ğrenmek de yolun


kendisi değil," dedi Nanquan.

W umen der ki:


Nanquan yaşlanıyor ve utanma duygusu kalma­
mış hiç. O kokuşmuş ağzını açmasıyla aile sırlarını
ortaya dökmesi bir oluyor. Ama yine de nezaketi
için minnettar olanlar var ona.

Gök açıksa görünü r günq,


Yağmuryağın ca ıslanır toprak.
Ai;zını arıp döktü ifindekileri,
Ama çok gereksizdi söyledikleri.

76
.u.
35. Genç Kızın Ruhunun İkiye
Bölünmesi

"Genç bir kızın,"56 dedi Beşinci Büyük Zen Us­


tası, "ruhu ikiye bölünmüş. biri evde hasta yatıyor,
diğeri şehirde iki çocuk annesi. Acaba onun gerçek
ruhu, bu ikisinden hangisi?"

Wumen der ki:


Bunu tam anlamıyla anlarsan gece konaklaya­
cak han arayan gezginler gibi bir kabuktan diğerine
geçebileceğini görürsün. Eğer anlamazsan etrafta
çılgınlar gibi koşcurup durmamam salık veririm
sana. Toprak, su, ateş ve hava zamanı gelince birbi­
rinden ayrılacak ve sen de kaynar bir suyun içinden
çıkmak için yedi eli ve sekiz ayağıyla çırpınan bir
yengece dönüşeceksin. Böyle bir durumda sakın
demedi deme bana.

16Tang Hanedanlığı (61 8-907) döneminde yaşamış, doğum


ve ölüm carihleri bilinmeyen, Jl!i; � 1ti Chen Xuanyou adlı bir
yazarın uBedenden Ayrılan Ruhun Hikayesi" adlı öyküsünden
bahsediliyor. ( Ç.N.)
77
Ay a ynı a y bulutların üzerindeki,
Ama dağlar ve n ehirler? Bambaşka h epsi.
Her şey mutludur k endi bütünlüğünde v e
çeşitlili ğinde,
Bak bu bir, bu da iki.
36. Yolda Bir Zen Ustasıyla
Karşılaşmak

"Yolda bir Zen Ustası'yla karşılaştığında ne


onla konuşabilir, ne de yüzüne bakıp sessiz kalabi­
lirsin. Böyle bir durumda ne yaparsın ?" dedi Beşin­
ci Büyük Zen Ustası.

Wumen der ki:


Böyle bir durumda samimi bir şekilde yaklaşa­
bilirsen ona, ulaşırsın kendini gerçeldeşcirmenin
mutluluğuna. Eğer yapamazsan her şeye bakan ama
hiçbir şeyi göremeyen bir göze dön üşürsün.

Yolda bi r Zen Ustası 'yla ka rşılaşınca,


Ne sesli n e de sessiz du r ka rşısında .
Yapıştı rdın mı biryum ruk su ratına ,
Aydmlanıveri rsin h em en o rada .

79
3 7. Bahçedeki Meşe Ağacı

Rahibin biri Zhaozhou'a şöyle sordu:


"Bodhidharma'nın Batı'dan buraya gelmekteki
amacı neydi?"
"Bahçedeki meşe ağacı," diye cevaplar Zhaoz­
hou.

W umen der ki:


Eğer Zhaozhou'un yanıtının ne anlama geldiği­
ni anlarsan ondan önce ne Shakya'nın5- olduğunu
ne de sonrasında Maitreya'nın olacağını görürsün.
Kelim eler kifay etsiz kalı r h er ş eyi anlatmaya,
D ilin dönm ez kalbindekin i açıklamaya.
Kendin i kayb olmuş bil k elim eleri ciddiy ealı rsan,
Şaşırırsın yolunu cümlelere kanarsan.

S7 Gaucama Buddha'nın isimlerinden biri. Sanskricçede

ehliyedi anlamına gelir. (Ç.N.)

80
38. Boğanın Pencereden Geçmesi

Beşinci Büyük Zen Ustası şöyle sordu:


"Boğa pencerenin çerçevesinden geçerken başı,
boynuzları ve dört toynağı birden geçer de kuyruğu
niye dışarıda kalır?"

Wumen der ki:


Eğer bir gözünü açıp Zen kelimelerini söyleye­
bil irsen yalnız seni sevgileriyle gözeten ana babana,
sevdiklerine ve hükümdarına olan gönül borcunu
ödeyebilmek.le kalmaz; altında yaşayan tüm canlı­
lara da yardım edebilirsin. Eğer bunu yapamıyor­
san kuyruğunu kaldırıp bak ona, belki hayatında
ilk kez de olsa bir şeyin farkına varırsın yansımasın­
da kuyruğunun.

Hendeğe düş ecek kaça rsa b oğa,


Geri dön erse sonu m ezbaha.
O küçük ku yruk yok mu,
Ne kada r da tuhafbi rş ey o.

81
39. Yunmen 'ın Rahibin Dilini
Sürçtürmesi

Rahibin biri Yunmen'a şöyle dedi:


"Buddha'nın görkemli ışıltısıdır, bütün evreni
sessizce aydınlatır."
Rahip daha sözünü bitirmeden şöyle araya girdi
Yunmen:
"Zhang Zhuo'nun58 şiirini okuyorsun, değil
- �"
mı.
"Evet," diye cevap verdi rahip ona.
"Dilin sürçtü ama," dedi Yunmen.
Daha sonra başka bir öğretmen öğrencilerine
şöyle sordu:
"Rahibin dili sizce nerede sürçtü?"

Wumen der ki:


Yunmen'ın hangi yöntemi kullanıp rahibi he­
yecanlandırmak suretiyle dilinin sürçmesine neden

185!Et.h. Tang Hanedanlığı döneminde yaşamış bir şair.


( Ç.N.)
82
olduğunu tam anlamıyla anlarsan Deva'ların59 öğ­
retmeni olursun. Anlamadıysan kendini bile kur­
taracak durumda değilsindir zaten.

Nehrin hızlı akışında,


Açgözlü balıklar takılır oltaya.
Daha ağzını açtığında,
Hayatın kaybolmuştur aslında.

59Budizm'de yarı-Tanrı özellikleri olduğuna inanılan insanlar.


( Ç.N.)

83
40. Sürahinin Devrilmesi

Weishan,60 Baizhang' ın tapınağında aşçıbaşıy­


dı. Baizhang bir gün öğrencilerini çağırıp yeni bir
tapınak açacağını ve soracağı soruya doğru cevap
verenin tapınağın başına seçileceğini söyledi. Bir
sürahi alıp yere koyduktan sonra, "Adını söyleme­
den bunun ne olduğunu kim söyleyebilir?" diye
sordu.
"Kütük diyemez kimse ona," diye cevap verdi
başrahip.
Baizhang, aşçıbaşı W eishan' a ne düşündüğünü
sordu.
Weishan sürahiye bir tekme atıp ayrıldı oradan.
Baizhang gülerek, "Başrahip kaybetti, aşçıbaşı
kazandı," dedi.

Wumen der ki:


Büyük bir cesaret örneği gösteren Weishan,

60 d·J i IJ ;R #ı, Weishan Lingyou, (771 -853), Japoncası lsan.


(Ç.N.)
84
yine de kurtaramadı kendini Baizhang' ın tuza­
ğından. Rahat bir görevi bırakıp daha ağırını seçti.
Yoksa göremiyor musun şapkasını çıkarıp başını
demir bir boyunduruğun içine soktuğunu?

Bir kenara atıp kazanla kepçeyi,


Boşboğazlığa bastı tekmeyi.
Aşınca Baizhangin engelini,
Buddha bile ayağına geldi.
41. Bodhidharma'nın Zihni Huzura
Kavuşturması

Bodhidharma duvara karşı oturuyordu. İ kinci


Büyük Zen Uscası karın içinde dikilirken kesik ko­
lunu ona doğru uzatıp ağlayarak, "Zihnim huzura
kavuşmadı, zihnimi huzura kavuşturun Usca,"
dedi.
"Zihnini bana gecirirsen senin için onu huzura
kavuşcururum," dedi Bodhidharma.
"Zihnimi aradığımda onu cutamıyorum," dedi
ikinci Büyük Zen Ustası.
"O zaman zihnin çokcan huzura kavuşmuş,"
dedi Bodhidharma.

Wumen der ki:


Dişsiz, yaşlı barbar binlerce kilomecre yolu ve
denizleri aşıp buralara kadar geldi. Rüzgar olma­
dan denizi dalgalandırmak denir buna. Onca yıldır
buralarda olmasına rağmen sadece bir cane öğren­
cisi oldu. Onun da kolu kesik. Ne yazıktır ki son-

86
radan öğrencisi olanların da ne okumaları ne de
yazmaları var.

Batı 'dan gelip emanet ettiğinde Dharmayı,


Sorunlar ortaya çıkmaya başladı.
Tapınaklardaki tüm bu yaygaranın,
Tek sorumlusu sensin.
42. Genç Kızın Meditasyondan
Çıkması

Shakyamuni Buddha'nın61 döneminde Manjus­


ri62 , Buddha'ların coplandığı yere gicci. Oraya var­
dığında coplancı birmiş ve bürün Buddha'lar kendi
yerlerine dönmüşlerdi. Geriye sadece genç bir kız
kalmıştı Buddha'nın cahcına yakın bir yerde otur­
muş samadhi pozisyonunda meditasyon yapan.
Manjusri, Shakyamuni Buddha'ya, "Nasıl olu­
yor da bu kız Buddha'nın cahcına yakın otururken
ben ocuramıyorum?" diye sordu.
"Onu samadhi'den çıkarıp kendin sorsana,"
diye cevap verdi Shakyamuni Buddha.
Manjusri kızın etrafında üç tur atıp parmakla­
rını şaklam. Böylece Brahma Cenneci' ne yolladı
onu. Kızı meditasyondan çıkarmak için bürün mu­
cizevi güçlerini kullandı ama sonuç nafileydi, me­
ditasyon yapıyordu kız ha.la.

61 Buddha'nın isimlerinden biri. Sakya Kabilesi'nden gelen


bilge demek. (Ç.N.)
62 Mahayana Budizmi'nde aşkın bilgelik ile bağdaşrırılan
bir bodhisacrva'dır. (Ç.N.)
88
"Yüz bin Manjusri uğraşsa bile uyandıramaz
onu," dedi Shakyamuni Buddha, "ama aşağıda
Ganj'ın sayısız kum tanelerini andıran bir milyar
iki yüz milyon kadar ülke var, işte orada Bodhisat­
tva Wangming63 yaşar, kızı sadece o uyandırabilir
samadhi'den."
Shakyamuni Buddha bunları söyler söylemez
W angming fırladı yerin altından. Buddha'ya selam
verip önünde saygıyla eğildi. Buddha, kızı uyandır­
masını istedi ondan. Wangming kızın yanına gidip
parmağını şaklatınca hemen uyandı kız derin me­
ditasyonundan.

Wumen der ki:


İ htiyar Shakyamuni'nin sahnelediği zayıf dra­
ma kicleleri aydınlatmaktan çok uzaktı. Şimdi
sorarım sana, yedi Buddha'nın64 öğretmeni olan
Manjusri bir kızı meditasyondan uyandıramadıysa
sadece başlangıç aşamasında bir Bodhisatcva olan
Wangming nasıl başarabildi bunu?
Eğer bunun ne anlama geldiğini gerçekten an­
larsan sanrı dünyasında yaşarken en yüksek medi­
tasyon aşamasına da geçebilirsin.

l�I n� . Japoncası Mo-myo. ( Ç.N )


63 .

64
Shakyamuni Buddha'dan önce y�adığına inanılan yedi
Buddha. (Ç.N.)

89
Biri uyandıramazken başardı diğeri,
İkisi de iyi oyuncular değildi.
Biri tanrı maskesi takarken şeytan maskesi
vardı ötekinde,
Gösteri yine komedi olurdu yenilseydi ikisi de.
43. Shoushan 'ın65 Zen Sopası66

Shoushan, Zen Sopası'nı havaya kaldırıp öğ­


rencilerine, "Rahipler, eğer bunu Zen Sopası ola­
rak adlandırırsanız onun gerçekliğine karşı gelmiş
olursunuz. Eğer ona Zen Sopası demezseniz ger­
çeği görmezden gelirsiniz. Şimdi söyleyin bakalım
nasıl adlandıracaksınız bunu?" dedi.

Wumen der ki:


Eğer bunu Zen Sopası olarak adlandırırsanız
onun gerçekliğine karşı gelmiş olursunuz. Eğer ona
Zen Sopası demezseniz gerçeği görmezden gelirsi­
niz. Ne kelimelerle ne de kelimesiz ifade edilebilir
o. Şimdi çabuk söyleyin bakayım nedir bu?

65 1[f L1J. Japoncası Shuzan. ( Ç.N.)


66 t� ;fİ Chanzhang. Japoncası Shippei. Zen ve
sopa kelimelerinin yan yana gelmesiyle oluşmuş,
Zen Ustalarının otoritesini temsil eden, yarım met­
re uzunluğundaki bambu sopa. (Ç.N.)
91
Havaya kaldırıp Zen Sopası 'nı,
Bir ölüm kalım emri verdi.
Olumlu ile olumsuz karışınca birbirine,
Kalmadı Buddha '!arın ve Usta 1arın kaçacak
ym.
44. Bajiao 'ın6
- Sopası

Bajiao öğrencilerine şöyle dedi:


"Sopanız olunca size sopa vereceğim. Sopanız
yoksa alacağım onu sizden."

Wumen der ki:


Nehrin köprüsü yıkılmışsa sopanın yardımıyla
geçerim nehri. Aysız gecelerde eve dönerken eşlik
eder o bana. Ama onu bir sopa diye adlandırırsan
cehennemin dibini boylarsın ok gibi.

Ölçerim elimdeki sopa ile,


Sığlığını ve derinliği.ni dünyanın.
O'dur göğü destekleyip yeri sabitleyen,
Ve yayan öğretiyi gi.ttiği. yere.

67 (! � . Japoncası Basho. (Ç.N.)

93
45. Kimdir O?

Büyük Usra Tozan şöyle dedi:


"Shakya ve Mairreya bile kölesi onun. Peki,
kimdir o?"

Wumen der ki:


Eğer onun kim olduğunu gerçekren görebilirsen
kalabalık bir kavşakra babanı görmüş gibi olursun.
Yürüdüğün yolun doğru olup olmadığını kimseye
sormana gerek kalmaz işre o zaman.

Çekme başkasının yayını.


Sürme başkasının atını.
Tartışma hatasını başkasının.
Kimsenin işine karışmama/ısın.

94
46. Direğin Tepesinden İlerlemek

Shishuang,68 şöyle sordu:


"Otuz metrelik bir direğin tepesinden nasıl iler­
lenir?"
Eskilerden bir Zen Ustası şöyle yanıt verdi:
"Otuz metrelik bir direğin tepesinde oturan gir­
miştir yola, ama gerçeğe ulaşmamıştır henüz. İ şte
oradan yola devam edip dünyanın on bölgesinde
göstermelidir tüm vücudunu."

Wumen der ki:


Eğer biri yoluna devam edip vücudunu gösterir­
se dünyanın hiçbir yerinde saygı görmeyeceği yer
kalmaz. Ama sorarım sana, bu direğin üzerinden
nasıl ilerleyeceksin?
Üçüncü gözünün iç görüsünden yoksun olan,
Takılıp kalır otuz metrelik ölçüsüne direğin.
Direğin üzerinde etse de kendinifeda,
Körlere kılavuzluk eden körün biridir
sonuçta.
6" ,P f{J . Japoncası Sekiso. (Ç.N.)

95
47. Dou Lüyue'nin69 Üç Geçidi

Dou Lüyue, öğrencilerinin önüne üç engel koy­


du.
Bir: Zen' in gizemli doğasını keşfetmek için kal­
dırmadık taş bırakmamak. Böylece kendi gerçek
doğanı da keşfedersin. Ö yleyse sorarım sana senin
gerçek doğan nerede?
İ ki: Gerçek doğanı bulduktan sonra yaşam ve
ölüm döngüsünden azat edilmek. Gözün ışığını yi­
tirip cesede döndüğünde yaşam ve ölümden nasıl
azat olabilirsin ?
Üç: Yaşam ve ölümden azat olduğunda nereye
gideceğini bilmek. Bedenin dört elemente ayrıldı­
ğında nereye gideceksin peki?

Wumen der ki:


Eğer bu üç soruya doğru cevap verirsen nerede
olursan ol Usta sayılırsın. Başına ne gelirse gelsin
Zen'e dönersin.

"''/e ��.Japoncası Tosotsu. ( Ç.N.)


96
Aksi takdirde iyice dinle: Yemeği yalamadan
yutmak karnını kolayca şişirir ama yemeği iyice
çiğnemektir ancak seni ayakta tutan.

Bir anın tahayyülüdür sonsuz zamanı gören,


Bir andır sonsuz zaman.
Bu anın tahayyülünü kavrarsan eğer,
Bu anı gören birini tahayyül edebilirsin o zaman.
48. Ganfeng'ın70 Bir Yolu

Öğrencilerinden biri Ganfeng' a şöyle dedi:


"Evrenin on köşesine dağılmış olan Buddha'la­
rın hepsi bir yoldan geçip Nirvana'nın kapısına
ulaşır. Bu yolun nerede olduğunu hala bulmadım."
Ganfeng bastonunu kaldırıp havaya düz bir çiz­
gi çizdikten sonra, " İ şte burada," dedi.
Öğrenci daha sonra aynı soruyu Yunmen'a da
sordu.
Yunmen elindeki yelpazeyi sallarken, "Bu yel­
paze bir sıçrayışta otuz üçüncü cennete- , çıkıp Sak­
ra'nın72 burnuna çarpar. Doğu Denizi'ndeki Dev
Sazan Balığı'nın yağmur yağdırmak için kuyruğuy­
la buluta vurması gibidir bu," dedi.

Wumen der ki:


Biri denizin dibine dalıp yeri eşeleyerek toz

7° F*l. Japoncası Kembo. (Ç.N.)


71Trayastrimsa, Devaların yaşadığı yer olduğuna inanılan
cennet. (Ç.N.)
72 Sakra Devanam lndrah, baş deva. (Ç.N.)

98
buludarı kaldırdı. Diğeri dağın zirvesine çıkıp ne­
redeyse göğü yalayan dalgalar kaldırdı. Biri elinde
cuctu, diğeri elindekini verdi. Bu derin öğretiyi ikisi
de birer eliyle destekledi. Yolun iki farklı ucundan
başlayıp ortada buluşan iki biniciye benziyor ikisi
de. Dünya üzerinde gerçek doğruya ulaşmış birini
bulmak çok zordur. Gerçeğin gözüyle bakarsan bu
iki ustanın da doğru yolun nerede olduğunu bilme­
diğini görürsün.

Daha ilk adımım atmadan ulaşmışsmdır


hedefe,
Daha dilin oynamadan bitmiştir konuşma.
Her hareket bir sonrakinin önünde olsa da,
Bir sır vardır her zaman daha aşkın olan.

99
Wumen'ın Sonsözü

Buddha ve Büyük Zen Ustaları'nın eylemleri ve


sözleri olduğu gibi anlatılmıştır. Yazar tarafından
gereksiz hiçbir şey eklenmemiştir. Öyle ki bunun
için göz kapaklarımı koparıp gözlerimi iyice açtım.
Kendini gerçekleştirmek için başkalarından medet
ummamalısın. Eğer kendini gerçekleştirebilecek
biriysen onun en ufak bahsi bile yeter her şeyi an­
lamana. Ne geçmen gereken bir kapı, ne de çık­
man gereken bir merdiven var. Geçitten bekçinin
izni olmadan, elini kolunu sallayarak geçebilirsin.
Xuansha'nın73 dediğini hatırlaman yeter: "Hiçbir
kapı kurtuluşun kapısı değildir, hiçbir anlam yol­
dakinin anlamsızlığına erişemez." Baiyun '�de şöyle
demiştir: "Görünüşe göre onun hakkında nasıl ko­
nuşacağını çok iyi biliyorsun, peki ama neden bu
kadar basit bir şeyden geçemiyorsun ?" Bütün bu

"3 f; iPHi ı.xuansha Shibci, (835-908), Japoncası Gensha.


(Ç.N.)
74 A -� . Japoncası Hakuun. (Ç.N.)

1 00
safsata kızıl toprağa süc ve yağ ekleyip çamur pas­
tası yapmaktan başka bir şey değildir. Kapısız ge­
çirten zaten geçtiysen bu, beni -kapısızı, boşluğun
kapısını- aptal yerine koymuşsun dernektir. Daha
geçernediysen kendine ihanet ediyorsundur. Nir­
vana' nın zihnine ulaşmak kolay olsa da farklılığın
bilgeliğine ulaşmak zordur. Bu bilgeliğe ulaştığında
topraklarında barış ve düzen hüküm sürecek.
1 228
49. An Wan'ın75 Eki

İ htiyar Zen Ustası Wumen kırk sekiz


gong'an'dan oluşan bir kitap yazıp eski, saygın Zen
Ustaları'nı eleştirdi. Yoldan geçenleri yakalayıp
onlara zorla fasulye keki yedirmeye çalışan seyyar
satıcının biridir o. Öyle çok kek tıkıştırır ki müş­
terilerinin ağzına, artık ne yutabilir ne de tüküre­
bilirsiniz ağzınızdan; acı içinde beklersiniz öyle.
W umen herkesi o kadar kızdırdı ki An W an da bu
iyice kızarmış tavada başka bir kek pişirip Kapısız
Geçic'e kırk dokuzuncu gong'an olarak ekleyip
sunmak istiyor ona karşılığında. Bunu yiyip yiye­
meyeceğini bilmiyorum. Eğer yiyip iyice sindirirse
Shakyamuni Buddha'nın vaaz vermesi gibi bir mu­
cize gerçekleşecek, etrafına ışık yayıp dünyayı sarsa­
cak. Eğer yiyemezse bunu diğer kırk sekiz gong'an

7s ·tı: uı:t. Japoncası Ambarı. �ir'f .Z. . Zheng Qingzhi'nın

mahlası. ( 1 1 76-1251), Güney Song Hanedanlığı'nda devlet ad­


amı ve şair. Bu ek bölümü 1246 yılında yazmıştır. (Ç.N.)

1 02
ile birlikce kızarmış tavanın içine atıp tekrar pişire­
ceğim. Wumen, çabuk cevap ver. Bir başkası yeme­
den sen ye önce.
Sutra'ya göre şöyle demiş Buddha:
"Dur, dur, sakın konuşma. Nihai gerçeği tahay­
yül dahi edemezsin."

An Wan der ki:


Bu sözde öğreti nereden geliyor? Nedir tahayyül
edilemeyecek olan ? Diyelim ki biri onun hakkında
konuştu, o zaman neye dönüşecek düşünülemeye­
cek olan ? Kendisi zaten geveze olan Shakyamuni
Buddha bu sutra'da yaptığının aksini söylüyor. Bu
ihtiyar belirsiz şeyler söyleyip kendinden sonra ge­
len bin yüz kuşağın aklını öyle bir karıştırdı ki baş­
larını bile kaldıramıyorlar artık. Sonra da Wumen
ortaya çıkıp bu kırk sekiz harika gong'an'ı yazdı, ne
kaşığa geliyorlar ne de buharda pişirilip yenilebi­
liyorlar. Kaç kişi düştü acaba bu lezzetli görünen
yemeğin tuzağına? Biri yanıma gelip şöyle sordu:
"Peki, ne yapmalıyız o zaman?"
An Wan iki elini birleştirip parmaklarını birbi­
rine geçirdikten sonra şöyle dedi:
"Dur, dur, sakın konuşma. Nihai gerçeği tahay­
yül bile edemezsin." Sonra parmaklarıyla küçük bir
halka yapıp etrafındakilere gösterdi. Tripitaka'nın

1 03
beş bin sutra'sıyla Vimalakirti'nin76 ikiliksizlik ka­
pısının hepsi o küçük halkanın içindeydi.

Eğer ateşin ışık olduğunu söylerlerse,


Başını eğ ve geç, sakın cevap verme.
Bir hırsızı başka bir hırsız tanır sadece,
Anlaşırlar hemen sormadan tek bir soru bile.

7• Mahayana Budizmi'nin kutsal metinlerinden ikisinin adı.


(Ç.N.)

1 04
On Boğa
1. Boğayı Aramak

Boğayı bulmak için aralarken otları sonsuz bir


telaşla, dünya denen bu çayırda,
Kayboldum derin nehirlerin, uzak dağların ve iç
içe geçmiş patikaların arasında.
Gücüm kalmadı artık, tükendim ama boğayı bu­
lamadım daha,
Akçaağaç kokuyor, ağustos böcekleri ötüyor akşa­
mın karanlığında.

Aslında hiç kaybolmamış boğa, öyleyse neden


arıyordum ki ? Kendi gerçek doğama sırtımı dön­
düğümden bulamadım onu. Duyularımın toz
bulucu içinde izini bile kaybettim onun. Evden
uzaktayım, önümde bir sürü kavşak var ama hangi
yolun doğru olduğunu bilmiyorum. Kazanç ve ka­
yıp, doğru ve yanlış arı sürüsü gibi etrafımı sarıyor!

1 07
2. Ayak İzlerini Keifetmek

Ayak izlerini gördüm suyun kenarındaki ağaçla­


rın altında,
Kokulu otların arasında gördüklerim de onun
ayak izleri mi yoksa?
Uzak dağların derinliklerinde buldum bu izleri,
Göğe doğru uzanan burnunu nasıl saklasın ki?

Öğretiyi kavradıktan sonra öğrendim ayak iz­


lerini okumayı. Sonra da aletlerin aynı mecalden
yapıldığı gibi varlıkların da kendi kumaşlarından
dokunduğunu anladım. Ayrım yapmadan iyi ve
kötüyü birbirinden nasıl ayıracağım ama? Henüz
kapıdan girmesem de ayak izlerini gördüm ya...

I 08
3. Boğayı Görmek

Sarıasma/ar ötüyor arasında dalların,


Kıyıdaki söğütleryeşil güneş parlak, rüzgar serin.
Hiçbir boğa saklanamaz burada,
Peki, hangi ressam çizebilir o kocaman kafasıyla
görkemli boynuzlarını boğanın ?

Bir ses duyunca nereden geldiğini hissedersin.


Altıncı hissin kapısından girdin mi içeriye, görür­
sün hemen boğanın kafasını. Sudaki ruz, boyadaki
renk, gözünü kırpman ya da kaşını kaldırman gi­
bidir bu, en ufak şey bile değildir kendi varlığının
dışında.

1 09
4. Boğayı Yakalamak

Yakaladım onu sıkı bir mücadelenin sonunda,


Ne iradesi kırıldı ne de gücü tükendi ama.
Ya kaçtı sis bulutunun üzerindeki yüksek bir
yaylaya,
Ya da durdu aşılmaz bir uçurumun kenarında.

Uzun süredir ormanda yaşıyordu ama bugün


yakaladım onu. Manzaranın güzelliğine olan tut­
kusundan alıkoymak çok zor onu. Taze otların pe­
şinden koşuyor sürekli. Hala inat ediyor ve üstün­
de yabaniliği. Bana boyun eğmesini sağlamak için
kırbacımı kaldırmalıyım.

1 10
5. Boğayı Evcilleştirmek

Yanından hiç ayınnamak gerek iple kırbacı,


Yoksa tozlu biryola gider alıp başını.
iyi eğitilirse uysallaşır, işte o zaman,
Nereye gitsen peşindedir çıkarsan bile yuları.

Düşünmeye başladın mı bir, hemen ardından


gelir başka bir fikir. Aydınlanmayla gelen ilk dü­
şüncenin ardından gelen bütün düşünceler doğru­
dur. Ama bir kere daldın mı sanrıya bütün yaptık­
ların hata. Nesnellik değildir sanrıya neden olan,
bütün suçu öznellikte ara. Burun halkasını tuttun
mu sıkıca, bir daha düşmezsin kuşkuya.

f
111
6. Boğaya Binip Eve Dönmek

Boğaya binip dolambaçlı yollardan kıvrılarak


yola koyuldum eve doğru,
Flütümün sesi akşamın alacakaranlığını
uğurluyordu.
Elimi vurarak ritim tutuyorum bu sonsuz
melodiye,
Kim duyarsa bu müziği katılsın bana diye.

Savaş bitti, ne kazanç ne kayıp var artık. Köyde­


ki ormancının şarkısını söyleyip çocukların melo­
disini çalıyorum şimdi. Boğanın üzerinde dimdik
durmuş bulutları izliyorum. Çağırsalar da dön­
mem geri, kimsenin kafesi tutamaz artık beni.

1 12
7. Boğa ve İnsanıA şmak

Boğayı sürüp vardım eve,


Dinlensin o, işim yok artık benim de.
Şafak sökünce mutlu bir rüya gibi,
Sazdan kulübemin içine bıraktım kırbaçla ipi.

Yasa tektir, yoktur bir ikincisi. Boğa geçici bir


konuydu sadece. Tavşanla cuzağın ilişkisi gibi. Ba­
lıkla ağın. Altınla cürufun. Bulutun arkasından be­
liren ayın. Tek bir parlak ışık huzmesi bile sonsuz­
luk boyunca yol alır.

1 13
l\.. lTClaf, ıp, uugu ve; "'"�""' '-'"}'"""'""' vn �""t'r'

Bu cennet öyle uçsuz bucaktır ki hiçbir haber


giremez içeri.
Alev alevyanan biryangının içinde kaç kar
tanesi barınabilir?
İşte önünde duruyor bak bütün pirlerin ayak
izleri.

Sıradanlık yok şimdi. Zihnin sınırları k�


ıktan. Buddha'yı aramıyorum ama Buddha
madığı yere de gitmem artık. Hiçlikte dola
mdan hiçbir göz göremez beni. Yüzlerce kuş
ma çiçek serse bile çok anlamsız bir övgü ok
J.
9. Kaynağa Yeniden Dönmek

Kaynağa ulaşmak için öyle çok çaba harcadım ki,


En iyisi ta en başından beri kör ve sağır olmaktı
sanki?
Yaşarken kulübemde görmezdim hemen yanı
başımdaki/eri,
Nehir sakince akarken çiçekler öyle kırmızı ki...

Ta en başından beri çok açıktı gerçek, yokcu hiç


toz duman. Ahenk ve ayrışmanın biçimini izliyo­
rum eylemsizliğin sessizliğinde. Biçime bağlı olma­
yanın şeklini düzeltmenin ne gereği var? Su zümrüt
yeşili, dağ çivit mavisi. Sessizce oturmuş yaratmakla
yok etmenin savaşını izliyorum.

1 15
1 O. İnsanların Arasına Karışmak

Yalınayak vegöğsü çıplak gi.riyorum pazaryerine,


Yırtık pırtık giysilerim toz içinde ama yüzümde
bir gülümseme.
Tanrıların o gizli büyüsünü kullanmadan
öğretiyorum,
Kurumuş ağaçlara nasıl çiçek açacaklarını.

Yalnızım ahşap kapının gerisinde, tanımaz beni


bin bilge. Bahçemin güzelliğini göremez hiç kimse.
Neden arayayım ki pirlerin ayak izlerini? Elimde
sukabağından içki şişemle giderim pazar yerine,
bastonumla geri dönerim eve. Şarapçıya ve balık­
çıya uğrarım, kime baksam Buddha'ya dönüşür gö­
zümde.

116
KAYNAKÇA:

Roberc E. Buswell Jr., Donald S. Lopez Jr., The


Princecon Diccionary of Buddhism, Princecon
University Press, Princecon and Oxford, 20 1 4

Roberc E. Buswell Jr., Edicör in Chief, Encyc­


lopedia of Buddhism, Macmillan Reference USA,
Thomson and Gale, 2004

You might also like