You are on page 1of 175

GAZAL

HAZIRLAYAN
HDÂYET REHBER
Bidâyetü'l-hidâye
insan yaynlar: 389
irfan ve tasavvuf: 50

birinci bask: istanbul, aralk 2003

özgün ad
bidâyetü'l-hidâye
gazâlî

hidâyet rehberi

hazrlayan
veysel akkaya

ISBN 975-574-377-4

içdüzen
insan

kapak düzeni
ndvan kuyumcu

bask-cilt
kurti matbaas
www.kurtismatbaa.com

insan yaynlar
keresteciler sitesi, mehmet akif cad.
kestane sok. no: 1 merter/istanbul
tel: 0212. 642 74 84 faks: 0212. 554 62 07
www.insanyaymlari.com.tr
insan@insanyayinlari.com.tr
HDÂYET REHBER
I

Bidayetü'l-hidâye

GAZÂLÎ

Hazrlayan
VEYSEL AK KAYA
MÂM-I GAZÂLÎ (Ebu Hâmid Muhammed Gazâlî)

lme merakl yoksul bir babann olu olan Ebu Hâmid


Gazâlî, siyasî ve fikrî çalkantlarn youn olduu bir
dönemde H. 45 O/M. 105 8 'ce Tus ehrinde dodu. Küçük
yata yetim kald. Medrese'ye yerletirildi. 15 yandayken
5 yl süreyle Cürcan'a gitti. Dönüünde 3 yl Tus'ta kald ve
23 yanda Nabur'dâki Ebu'l-Meali Cüveyni'nin yanna
giderek 5 yl süreyle kariyerini orada devam ettirdi.
Hocasnn gözde örencisi oldu. Hocasnn vefat üzerine
Badat'a gitti. Orada Nizamülmülk'ün de bulunduu
birçok mecliste ilmî tartmalara girdi ve dikkatleri üzerine
çekti. 34 yanda Badat Nizamiye Medresesi'nin
bakanlna 4 yl süreyle geni bir örenci kitle-
getirildi.
sine ders okuttu. Arta kalan zamanlarda felsefe ile megul
oldu. Fkh, kelam ve felsefeyle ilgili baz eserleri bu
dönemde yazd. 38 yanda, hayatnda deiiklikler yap-
masna yol açan zihnî bir kriz yaad. Görevini brakma
ihtiyac hissetti ve sessizce am'a gitti. Huzurlu bir ortamda
hyâu Ulumu'd-Din adl eserini yazd. Ardndan Kudüs'e ve
Mekke'ye gitti. 40 yanda Badat'a tekrar döndü. Ksa
süren öretim faaliyetinin ardndan Tus'a döndü ve eser
telifiyle megul oldu. Vezir Fahrülmülk'ün talebi üzerine 49

Hareketli geçen 4 yln ardndan Tus'a geri döndü. Ölünc-


eye kadar ders okutmak ve eser yazmakla megul oldu. 55
yanda vefat etti.

VEYSEL AKKAYA

1973 ylnda Kayseri'nin Yahyal ilçesinde dodu. 1996 y-


lnda Marmara Üniversitesi lahiyat Fakültesi'nden mezun
oldu. 1999 ylnda Tasavvuf Bilim Dal'nda mastrn ta-
mamlad. Halen Üsküdar mam-Hatip Lisesi'nde meslek
dersleri öretmeni olup doktora çalmalarna devam et-
mektedir. Evli ve bir çocuk babasdr. Yazar, daha önce
yaynlarmz arasnda çkan Kâbe ve nsan adl kitab
hazrlamtr.
çindekiler

Önsöz 9
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET . 21
I. Hidâyet Nedir? _ 23
II. Hidâyetin Çeitleri 26
v III. El-Hâdî (cx.) 28
IV Hidâyet-Dalâlet likisi „ „..„ 31

'ette Kulun radesi ..... 34


VII. Hidâyete Ulamada Engeller _ 39
VIII. Hidâyet Yolunda Olanlar , „ 39
IX. Hidâyet Erenler „... 40
X. Allah Kimleri Hidâyete Erdirmez? ....... 42
XI. Allah'n Dalâlete Düürdüü Kimseler 45
XII. Mutasavvflarn Hidâyet Hakkndaki Görüleri 45
XIII. Fatiha Suresi'nde stenilen Hidâyet 50
XIV SÛflere Göre Hidâyetin Ksmlar „ 54
XV Mutasavvflara Göre "el-Hâdî" sm-i erifi _ 55
XVI. Ariflerin Hidâyete Vesile Olmas 63
XVII. Hidâyetin Mertebeleri 65
XVIII. Hidâyette sti'dat 70

HDÂYETN BALANGICI 75
birinci bölüm
l.A.-TÂATLER *••••••••••*•• ••«••••••«•••••••»••••••I ..... 83
I.A.I.- Uykudan Uyanma Âdâb 86
I.A.2.- Tuvalete Girme Âdâb 87
I.A.3.- Abdest Âdâb • • ••• o"
I.A.4.- GusülÂdâb 93
I.A.5.- Teyemmüm Âdâb 94
I.A.6.- Mescide Gidi Âdâb 95
I.A.7.- Mescide Giri Âdâb 96
l.A. 8.-Günein Douu ile Zevâl Vakti Aras Âdâb 104
I.A.9.- Dier Namazlara Hazrlanma Âdâb 108
l.A. 10.- Uyku Âdâb 111
1.A.11.- Namaz Âdâb 114
l.A. 12.- mamlk ve Cemaat Olma Âdâb 120
l.A. 13.- CumaAdâb 121
1. A. 14.- Oruç Âdâb 123

KNC BÖLÜM
2. A- GÜNAHLARDAN KORUNMAK 129
2.A.I.- Gözü Korumak 130
2.A.2.- Kula Korumak 131
2.A.3.- Dili Korumak 131
2.A.3.a. Yalan 133
2.A.3.b. Sözü Yerine Getirmemek 133
2.A.3.C Gybet 134
2.A.3.d. Münâkaa, Cedellemek Tartmak ve 135
2.A.3.e. Kiinin Kendini Temize Çkarmas ve Övmesi 136
2.A.3.f. Lanet Etmek ve Küfretmek 136
2. A.3.g. Varlklara Beddua Etmek 137
2.A.3.L Haddi Aan aka ve nsanlarla Alay Etmek 137
2.A.4.- Karn Korumak 138
2.A.5.- Namusu Korumak 139
2.A.6.- Elleri Korumak 140
2. A. 7.- Ayaklar Korumak 140

2.B.- KALBN GÜNAHLARI 143


2.B.I.- Hasetlik 144
2.B.2.- Riya 145
2.B.3.- Kendini Beenmek, Kibirlenmek ve Övünmek :...145
2.B.4.- Kibrin Devas 145
2.C. - SOHBET ÂDÂBI 146
2.C. 1- Allah le Sohbetin Âdâb 15*4

2.C. 2.- Âlimin Âdab 155


2.C. 3.- Örencinin Âdâb 156
2.C. 4.- Çocuun Anne ve Babasna Kar Âdâb 157
2.C. 5- Dostlar Tannradklar3
3
Tandklar île Olan Âdâb 157
2.C. 6.- Dostlar le Olan Âdâb 157
2..C.6, a. Akl .............. 158
2.C6. ta. Güzel Ahlak * • * » 1-58

2.C.6.C. Salâh .......................t..*. 159


2.C.6.C. Dünyaya Dükün Olmamak * 159
159
2.C.7.- Tanmadn nsanlar ve Kardelik Kurduun Sadk Dostlarna
likilerinde Dikkat Etmen Gereken Hususlar «... •* 160 •

2.C.8.- Sohbet Âdâb 161


2.C. 9.- Tandn Kiilerle Sohbet Âdâb 162

SONUÇ 167
BBLYOGRAFYA
NDEKS • ' 173
- Bana emei geçen bütün bocalanma,
- Hakk'm rahmetine kavuan sevgili kardeim Hafz Selman Hoca'ya,
- Sabr ve metanetle bana destek olan eime ve oluma
ithaf olunur.
ESERN TANITIMI

f^idâyetü'l-Hidâye mam Gazâlfnin, ksa ve öz bir ekilde kaleme


*S ald kitaplarndan birisi olup, takva ölçüsünde bir
için gerekli ön hazrlklar anlatmaktadr. Yapt atflardan
na göre, mehur kitab "hyâu Ulûmi'd-din"den sonra yazmtr.
imam Gazâlî, Ihyâ'y okumaya balamadan önce, bu kitab oku-
yup içindekilerle amel etmeyi tavsiye etmektedir: "Kitabn bandan
beri,takvâ ilminin zâhiri hakknda bir nebze olsun anlattklarmz "hi-
dâyetin balangc" dr. Buradaki konularla amel edip, özümsediysen,
takvânm bâtnna ulamann nasl gerçekleeceini örenmen için h-
yâu Ulûmi'd-din kitabn okuman gerekir"
Bidâyetü'l-hidâye üç ksmdan oluur:

1. Tâatler: mam Gazâlî bu bölümde, sabah gözlerimizi açt-


mz andan itibaren akam uyuyuncaya kadar ve geceleyin yapmamz
gereken ibâdet ve tâatlere deinir.

Günahlardan saknmak: Cenâb- Hakk'n bize emanet olarak


2.
verdii azalarmz, günahlardan nasl koruyacamz açklar.
3. Sohbet âdâb: nsann Rabbiyle, hocas, anne-babas, arkada-
lar ve tanmad kiilerle, ilikilerini nasl düzenleyeceini anlatr.
10 «HDÂYET REHBER

Görüldüü muhteva açsndan oldukça zengindir. Ko-


gibi eser,
nular fkh ve tasavvuf bütünlüü içerisinde yazld için, klasik ibâ-
det anlatmlarndan farkllk arzetmekte, bu da ona ayr bir deer ka-
zandrmaktadr.
"üphesiz Allah, dilediini saptrr ve kendisine gönül
vereni de hidâyete erdirir." (Ra'd, 13,27)

"Bir kiinin hidâyete ermesine vesile olmak büyük bir


servete kavumaktan daha hayrldr." (Müslim, lim, 11)
1

imam gazaltnin hayati

Tam ismi Hüccetü'l-islâm Ebu Hâmid Muhammed b. Muhammed


*"b. Muhammed b. Ahmed el-mam Gazâlî et-Tûsî 450(1058) -

505(1111) olan mam Gazâlî, 450 ylnda ran'n Horasan bölgesin-


de Tûs'da dünyaya geldi (Bugünkü Mehed). Huccetü'l-islâm, Zey-
nü'd-din gibi lakabiark anlr. Künyesi EbÛ Hâmid'dir.
Ailesi hakknda bilgiler son derece azdr. Bir sûfî olan babas Mu-
hammed, iplikçi idi. Oullarnn iyi bir örenim görmesini arzuluyor-
du. Diledii gibi okutmaya ömrünün yetmeyeceini hissetmi ve bir

sûfî dostundan oullarnn eitimi ile ilgilenmesini rica etmiti.

imam Gazâlî ve kardei, babasnn brakt az miktadaki imkan


ile hamilerinin desteinde eitimlerine devam ettiler. Onlarla ilginen
kii bir müddet sonra daha fazla yardmc olamayacan belirterek,

bir medreseye girmelerini tavsiye etti. Bunun üzerine bir medreseye


yerleerek ilim örenimini sürdürdüler.

mam Gazâlî, bu medrese eitiminden sonra be yl Cürcan'a gi-

der. Tekrar Tus'a dönüü srasnda soyguncular tarafndan yollar ke-


14 »HDÂYET REHBER

silir ve hereyine el konulur. Bunun üzerine ekiyâlarn peine düer.


Hiç olmazsa ders notlarnn geri verilmesini ister. Ekyalarn reisi,
bilgileri hafzasna yerletirmek yerine katlarda brakmasndan do-

lay onunla alay eder, notlarn da geri verir. Bu alay, Allah'n bir uya-
rs sayan Gazâlî, üç yl içinde notlarnn tamamn ezberler.

473 ylnda Tus'lu bir gençle birlikte Niabur'a giderek buradaki


Nizamiye Medresesi'ne girer. Orada döneminin en tannm kelâm
âlimi Cüveynî'nin örencisi olur.

onu çok sevmektedir.


"Gazâlî, derin bir denizdir" diyen Cüveynî
Hocas onun örenimi srasnda yazd "el-Menhûl" adl eserini in-
celer ve "Beni saken mezara gömdün, ölümümü bekleyemez miy-
din, "diyerek takdirlerini belirtir.

Ayn devirde yaayan Abdülâfir el-Fârisî, Gazâlî hakknda. "sla-


mn ve müslümanlarn hücceti, din önderlerinin imam, konuma ve
ifâde kaabiliyeti, mantk ve zekâ itibariyle benzeri görülmemi bir ki-
idir." der.

olumasnda Niabur'daki örenimi srasn-


Tasavvufî kiiliinin
da, Kueyrî'nin örencisi olan Ebû Ali Farmedî'den tasavvuf dersleri
almas etkili olmutur. Bu hocasnn ölümü üzerine, yine felsefe ve ke-
lama arlk vermitir.
48 4' de Nizamülmülk tarafndan, Nizamiye Medresesi mü-
vezir
derrisliine tayin edilir. Dört yl süren bu dönemde öretimle birlik-
te kitap telifiyle megul olur.

Bu arada felsefeyi inceleyip onu derinden kavrama imkan bulur.


Filozoflarn doru ve yanl görülerini üpheye yer brakmayacak e-
kilde tesbit eder. Ardndan Bâtnîlik ile ilgili aratrmalar yapar.
En son inceleme yapt alan tasavvuf olmutur. Kelâm, felsefe,
bâtnîlik ve tasavvuf hakkndaki son çalmalar, onun zihin dünyasn-
kelimenin tam anlamyla bir bulanma yol açar. Kendini her yön-
îorguluyor, dünya alâkalarna boulduunu, eitim ve öretim
faaliyetlerinde âhireti için faydas olmayan ilimlere yöneldiini, ilmî
çalmalarnda ki niyetinin Allah rzas olmadn, makam ve öhret
arzulunda bulunduunu farkediyordu. Bu yüzden defalarca Badat'
terketmeye niyetlendi. Nefsiyle alt aylk bir mücadeleden sonra, aile-
MAM GAZÂL'NN HAYATI • 15

sine yetecek miktardan fazla mal muhtaçlara datp, yönetimin ger-


çek niyetini örenmesini istemedii için, Mekke'ye gideceini açkla-
yarak am'a gitti. Önce eyh Makdisî'nin zaviyesinde misafir oldu ve
onunla görütü. am'da kald sürece terbiye, ahlâkn güzelletir-
mek ve kalbini arndrmak maksadyla riyazet ve mücâhede ile me-
gul oldu. Bir süre de Kudüs'e gitti. Orada da inzivâ hayat yaad. Da-
ha sonra Hicaz'a gitti. Gittii her yerde velîlerin türbelerini ziyaret et-

ti, îmam Gazâlî bu halvet dönemlerinde, saymakla bitiremiyecei du-


rumlar kefetme imkân bulduunu söyler.

îmam 499 ylnda Niabur'a döndü. Nizamiye Medrese-


Gazâlî,
si'nde tekrar hocala balad. Artk öyle diyordu: "O zaman mevki
kazandran ilmi öretiyordum; imdi ise mevki terkettiren ilme ça-
ryorum." Burada üç yl derslere devam edip, sonra Tus'a döndü ve
telif çalmalarna devam etti. Evinin yannda fakihler için bir medre-

se, sûfîler için bir hankâh yaptrd. Ömrünün son demlerini ders

okutmak, gönül ehlinin sohbetlerine katlmak ve eser yazmakla geçir-


di. 505 (1111) ylnda Tus'ta vefat etti. Günümüzde türbenin bulun-

duu yer Hâruniyye adyla anlmaktadr. 1


imam Gazâlî, islam düünürleri arasnda en velûd müelliflerden
Yetmie yakn kitab yazmtr. Bunlarn içinde en çok "HYAU
biridir.

ULÛMÎ'D-DÎN" adl eseriyle mehur olmutur. Bu eseriyle sadece


mutasavvflar deil âlimleri de derinden etkilemitir. Onun hakknda
mam Yâfi, "Hz. Muhammed'den sonra bir peygamber gelmesi caiz
olsayd herhalde bu mam Gazâlî olurdu, "diyerek takdirlerini belirt-
mitir. Ibnü'l-Arabi'ye göre mam Gazâlî bir kutuptur. El- Mürsî
"O'nun sddîk makamnn en yüce derecesini kazananlardan olduu-
nu" söyler. Ebu'i- Hasan e- âzelî de onu "mam Gazâlî, Allah katn-
da vesile olunacak bir ulu kiidir. "sözleriyle över. 2

1. D..A., mam Gazâlî md.Jtm» 494


2. Geni bilgi için baknz, D.Î.A. a.g.m., XIII, 517
BDÂYETÜ'L-HDÂYE

^^idâyetül-Hidâye, yazarn, ilâhî yolculuun balangcn anlatan,

ie bir hayat sürmek için gerekli ön hazrlklar anla-


Yapt atflardan anlaldna göre, mehur kitab "h-
yâu Ulûmi d-din"den sonra yazlmtr.
5

îmam Gazâlî, hyâ'y okumaya balamadan önce, bu kitab oku-


yup içindekilerle amel etmeyi tavsiye etmektedir:
"Kitabn bandan beri, hakknda bir nebze
takvâ ilminin zâhiri
olsun anlattklarmz "hidâyetin balangc" dr. Balangçla ilgili ko-
nularla amel edip bunlar özümsediysen, takvânn bâtnna ulamann
nasl gerçekleeceini örenmen için hyâu Ulûmi'd-din kitabn oku-
man gerekir"
Ayn ekilde, konularla ilgili daha geni bilgi için sk sk hyâ'y >

okumay tavsiye eder:

"Bu kitabmzda, ibâdetler hakkndaki bilgiler sana yeterlidir. Hac


ve zekat örenmek istersen veya namaz ve oruç hakknda daha çok
bilgi istersen "hyâ u ulûmi'd-din"de anlattklarmza bakabilirsin."
18 «HDÂYET REHBER

Hüccetü'l-slam, kitabn giri ksmnda, ilim tahsilinde niyetin

önemi üzerinde durur. Allah rzas için olmayan ilmin kiiyi Hak'tan
uzaklatracan belirtir. Ayrca kiinin bilgi sahibi olmas, ancak âhi-
rete hazrlk yapmak ve hidâyete ermek niyeti ile birlikte övgüye layk-
tr. Aksi takdirse insan bilgi deposu olmaktan öteye geçemeyecektir. Bu
durumu ematik olarak öyle gösterebiliriz:

lim -> salih niyet -> Hidâyet

Bir çok erhi ve özeti bulunan bu eser defalarca baslmtr. Ah-


met emsüddin tarafndan tenkitli neri yaplm, (Beyrut, 1988) da-

ha sonra Muhammed da neredilmitir (Beyrut,


el-Haccâr tarafndan
1990). W
Montgomery Watt ngilizceye "The Faith and Practice of
Al-Gazali" London, 1953; Hill tarafndan Almancaya "Die Religion
3
des slam" (Jena 1915) adyla çevrilmitir.

Türkçeye ilk kez Sabri Paa tarafndan "Esbâbü'l-nâye fi tercü-

meti Bidâyetü'l-Hidâye" ismi altnda çevrilmitir. (stanbul, 1306)


Sabri Paa, Bahriye Dairesi'nce talep edilmesinin ardndan eseri ter-

cüme ettiini belirtir. Bahriye Dairesi Sbyan Taburlar için bir ders ki-

tab olarak baslmtr.


kinci olarak Lütfi Doan tarafndan 1952' de tercüme etmitir.
1954' de ise Abdülkâdir Akçiçek tekrar tercüme etmitir. Hepsi de sa-

dece metnin tercümesinden ibaret olup, tahric ve açklamalar yoktur.

Bu kitab tercümede, Muhammed Nûri'l-Câvî'nin "Merâk'l-


Ubûdiyye" (1343, Msr) adl erhinden çokça istifade ettik. Hadisle-

rin tahricini Arapça neirlerden yaptk. Ayrca tahrici yaplmam on-


bee yakn hadise de, kaynak hadis kitaplarndan aratrarak ulama-
ya çaltk. Metinde geçen önemli terimleri açklamaya gayret ettik.

Böylece okuyucunun istifadesini en yüksek düzeye çkarmay amaçla-



dik. Gayret bizden muvaffâkiyet Allah'tandr.

Kitab çevirmeden önce, kendisinde okuma frsat bulduum z-


zettin Aksan Hocaefendi'ye müteekkirim. Tercümenin tashihinde

3. D..A., XIII, 523


BDÂYETÜ'L-HDÂYE • 19

emei geçen sevgili kardeim Hafz Selman Akkaya'y rahmetle anyo-


rum.*Daha sonra tashihini devam ettirdiimiz Abdüsselam Aksan ve
Talha Odaba'ya minnettarm. Kitabn hazrlanmasnda ve redaksiyo-
nunda büyük emei geçen eime müteekkirim. Ayrca Adem Süer
kardeime katklarndan dolay teekkür ediyorum.
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET I


* slam'a davetin ilk yllaryd. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) en yaknlarndan
•'balayarak insanlara, Allah'n birliini ve kendisinin elçi olarak
gönderildiini anlatyordu. Çok az müstesnâ çevresi davetini reddet-
mi ve her geçen gün tepkileri büyümütü. Efendimiz (s.a.v.) bu kut-
sal vazifesini, can pahasna da olsa sürdürmede srarlyd.
Hac mevsimi, insanlarn Arap yarmadasnn her tarafndan Mek-
ke'ye gelmesini büyük bir frsat biliyor ve onlara slam' anlatyordu.
Allah'tan baka eylere iiahlk yaktran mürikler ise, Peygamberi-
miz'in (s.a.v.) çalmalarn boa çkarmak için, O'nun aleyhinde söz-
lü saldrda bulunuyorlard. Onlara göre Resül-i Ekrem sihirbaz, deli,

bunam idi. Tebli yapaca kimselere, Muhamme?d diye birinin çk- '

tn, yeni bir din getirdiini, putlar hiçe saydn söyleyerek, dâve-
tine engel olmaya çalyorlard. Resulüllah Efendimiz (s.a.v.) bunla-
rn hiç birine aldrmadan, kutsal görevini* yerine getirmeye devam
ediyordu.

Bir gün,Yemen' de Ezd-i enûe kabilesinin reisi olan, ruh/ hastala-


rn tedavi eden ve ayn zamanda kehânetle uraan Dmâd da, umre
22 «HDÂYET REHBER

için Mekke'ye gelmiti. Mürikler ayn ekilde ona da Muhammed'e


uymamas için telkinlerde bulunarak:

-Muhammed diye birisi çkp toplumumuzu böldü. Akllarmz


hiçe sayd. Bizden ölenlerin dalâlette olduunu söylüyor. lahlarmz
ayplyor. Bu kii kesinlikle akln kaybetmitir, dediler. Dmâd:
- Ben akl hastalarn tedavi ederim! Belki, Allah onu benim elim-
le ifaya kavuturur, dedi. Müriklerin arasndan ayrlarak Peygambe-
rimiz'i aramaya koyuldu.
Kabe'ye vardnda, Kâinatn Efendisi (s.a.v.) namaz klyordu...
Dmâd kendi ibâdetlerinden çok deiik ve tuhaf bir ibâdet ekli ile
karlam, olabildiince armt. Efendimiz (s.a.v.) yüzünü putlara
deil, Ka'be'ye çevirmiti. Yüce Rabbi'nn huzurunda, ibâdetlerin en
büyüü namazla meguldü.
Dmâd O'nun bu haline üzülmü ve Müriklerin dediklerinin
doru olduunu düünmütü. Efendimiz (s.a.v.) namazn bitirdikten
sonra, onu bu halden kurtarmak için yanna gelerek oturdu:

-Ey Abdulmuttalibin olu! dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):

-Ne istiyorsun? dedi. Dmâd:


-Ben cinlerden gelen yelleri balarm... Cin ve eytan çarpmasn
iyiletiririm... u rüzgârlarla insanlar efsunlarm... Eer istersen seni
de tedavi edeyim... Sendeki eyi büyütme. Ben daha deli olanlar te-

davi ettim ve onlar ifâ buldular. Yaknlarndan baz eyler ittim ve


"Birisinin bunlar yapabilmesi için ancak deli olmas gerektiini" dü-
ündüm, dedi. Kâinatn Efendisi (s.a.v.) onun dediklerine bir karlk
vermeden, sadece getirdii dini anlatmakla yetindi:
-Her türlü övgü yalnzca Allah'a aittir. O'na hamdederim,
O'ndan yardm O'na iman eder ve O'na tevekkül ederim. Al-
isterim,
lah kimi hidâyete erdirmise onu dalâlete sürükleyecek olmad gibi,
kimi de sapkla düürmese, kimse onu doru yola iletemez. Al-
lah'tan baka ilah yoktur, birdir, orta yoktur ve Muhammed onun
kulu ve resulüdür..." diyerek söze balad.
Dmâd, aslnda kendisinin tedaviye muhtaç olduunu çabucak
anlamt... Der k "Ben öyle bir söz iitmitim ki hayatmda hiç bun-
dan daha güzelini duymamtm."
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 23

Muhammed'e onu tekrar etmesi için ricada bulundum, o da tekrar


etti. Üçüncü kez dinlemek için rica ettim. O yine tekrarlad. Dedim ki:

"Sen insanlar neye dâvet ediyorsun?" O da öyle dedi: "Allah'a iman


edecek, O'nun bir olduuna inanacaksn. Orta olmadn söyleyecek
ve putlar boynundan söküp atacaksn. Benim de Allah'n Resul'ü oldu-
uma ahitlik edeceksin." Dedim ki: "Bunlar yaparsam mükâfâtm ne
olacak?" Dedi ki: "Cennete gireceksin..." Bunun üzerine ben de: "Al-
lah'ayemin olsun ki, ben kâhinlerin, sihirbazlarn ve âirlerin sözlerini
çokça dinlemi birisiyim. Ben bu kelimelerin benzerlerini hiç kimseden
iitmedim. Uzat elini bana, slam üzere biat edeyim!..." 4

Dmad, Cenâb- Hakk'm bir kuluna lütfedecei nimetlerden, en


büyüüne kavumutu... Muhammedi gülistanda, ebedi solmayacak
açma bahtiyarlna kavumutu. Artk
bir gül olarak o hidâyete er-
mi, müslüman olmutu...
Hidâyet imanla balyordu, ardndan iyi davranlar ortaya koya-
rak, hakikate ermekle devam ediyordu... Hidâyete eriememek ise

ebedî bedbahtln karanlnda kvranmak demekti...

I. HDÂYET NEDR?
mam Gazâlî'nin tercüme ettiimiz bu kitab, hidâyete giden yolu
anlatmaktadr. Bu sebeple "hidâyet" konusu, imandan balayarak ihsana
doru; baka bir deyile zahiri ve bâtn yönü ile birlikte ele alnacaktr.

Öncelikle hidâyetin anlamlar ve Cenâb- Hakk'm "el-Hâdî"


ardndan Kur'an'da hidâyetin nasl kullanldn ve
isim-i erifini,

Mutasavvflarn konuya kattklar zengin mânâlar takdim edeceiz.


Hidâyet, "hedâ" mastarmdan türetilmitir. Beyân doru yolu
(

açklama), yol iaretleri, irâd (doru yoldan gitme, doru yolu bul-
ma, düünme, akl ve temyiz sahibi olma) ve imâmet (önderlik et-

me) gibi anlamlara gelmektedir. 5 Sa'leb, hidâyeti târifte sadece "ir-

4. M. Yusuf Kandehlevî, Hayatü's-Sababe, 1, 57, trc. Ali Arslan, stanbul, 1993;


DA.,; IX, 272-273 .

5. Ramazan Altnta, Kur'an'da Hidâyet ve Delâlet, Dr.tezi, 61-72, stanbul, 1997


24 »HDÂYET REHBER

âd" [aklî ve dini delilleri açklama] kelimesinin yeterli olmayacan,


hidâyetin "Allah'n kalpte iman yaratmas" 6 anlamna geldiini ve bu-
nun ise bal bana bir irâd olduunu söyler. 7
Baka bir deyile hidâyet, matlûba ulatran eyi göstermektir.
Matlûba ulatran yola girmektir de denir. 8 Hidâyet, hakkn bütün
yönleriyle insanlara açklanmasdr. 9

baka anlam ise, tarikat ve sîrettir. Arapça' da"ah-


Hidâyetin bir
sene hedyuhû" "yaants ne güzel" anlamnda kullanlr.. Hadiste
"En güzel hidâyet Muhammed'in hidâyetidir." derken de "O'nun yo-
lu en güzeldir." anlam kastedilir.

Hidâyet yola delâlet eder. Delil de hidâyet olarak isimlendirilir.


10
Çünkü delil insanlara yol gösterir. "Onu yola hidâyet ettim." demek
11
"ona yolu tarif ettim" manasna gelir. Dinî açdan hidâyet ise, Al-
lah'n yolunu tarif etmektir. 12

sfehânî'ye göre hidâyet için yaplan klavuzluun, "lütufla" ol-

mas önemlidir. Bu ise Rabbimiz'in, ilk bakta fark edilemeyen yol-


larla, bütün yaratklara ve özellikle lâh emirlere muhatap olan nsa-
13
na, yol göstermesi eklinde olur.

i anlamda
:1er ve

6. bn Hazm, Bu Allah'n hidâyete heves eden gönüllere iman ho göstermesi,


kerem ve insanyla küfür ve itaatsizlikten uzaklatrmas eklinde izah eder.
(Bilal Temiz, a.g.e., 251)
7. Sa'lebî, Kesfu'l-beyân an tefsîri'l-Kur'ân, 1,24

8 . Seyyid erif Cürcânî, Kitâbü't-ta'rîfât, Hidâyet md. trc. Ârif Erkan, stanbul,
1997, et-Teârîf, I, 739
9. Ramazan Altnta, a.g.e., 77
10. bn Manzûr, Lisanu'l-arab, IV, 356
11. Ebu Bekir Zekeriyya Râzî, Muhtâru's-sthah, I, 288, stanbul, 1980
12. Ebu'l-Abbas ihâbüddin, Et-tibyan fî tefsiri garîbi'l-Kur'ân, I, 51, Kahire,
1992
13. D..A, XVII, 474 Hidâyet md. Y evki Yavuz.
14. Manay açklamak ve kendisinden önceki kapal olan eyi izah etmektir.
(Cürcânî, Ta'rîfât)
15. Tanmak, tecrübe ve amelle elde edilen, ruhani halleri yaayarak ulalan bil-

gi. (S. Uluda, Tasavvuf Sözlüü)


ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 25

âd, 16 Muhammed (as), Kur'an, Tevrat, istirca',


17 hüccet, 18 tevhîd,
sünnet, slâh, ilham 19 ve tevbedir. 20

Türkçe'de hidâyetin tam bit karl yoktur. Hidâyete yolu göster-


mek dersek götürmek kalr. Götürmek dersek incelikle lütfetmek ka-
lr.
21
Hidâyet ve ondan oluturulan kelimelere bakldnda "görünenin
görünmeyene ipucu olmas^" anlam ar basar.
22
Öz olarak hidâyet,
matlûba ulatracak eye letafetle, incelikle lütfedip, iâret etmektir. 23
-

Hidâyet üç ekilde gerçekleir;

• Yolu sadece gösterivermek. (Cenâb Hakk'n kuluna gönderdii pey-


gamberler ve kitaplar veya deiik yollarla hakikati göstermesidir.)

• Yola götürüvermek. (Buna tasavvufta cezbe denir. Allah Teâlâ inâ-


yetinin gerei olarak kendisine giden yolda ihtiyaç duyulan her
eyi kuluna bahedip onu kendisine çekip yaklatrmasdr.)
• Yolun sonuna dek götürüvermelc. 24 (Cenab Hakk'n kulunu bü-
tün makamlardan geçirip kendine erdirmesidir.)

Görüldüü gibi hidâyet; doru yolu göstermek, doru yola götür-


mek ve hatta bu yolun sonuna ulatrma aamalarndan olumaktadr.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, hidâyete erdirenin ancak Allah

16. Rüd, doru yola gitmektir. Dine ve dünyaya


leri bilmektir. Reâd, kuvvetli akl sahibi demektir. Reed, hayr, rahmet, hi-

dâyet demektir. (Cürcânî, Ta'rîfât) Rüd, saadet yoluna tevik eden ve o ta-
rafa yönelten hidâyetten ibarettir. (Gazali, hya, iy 204) Rüd, insann yü-
zünü iine veya gidecei yola döndürmesi, hayatn belirli bir istikamette

sürdürmesdir. (Bilal Temz.a.g.e., 22)


17. Geri dönmeyi isteme, tekrar ele geçirme, kazanma.
18. Gerçee klavuzluk etmek.
19. Bildirmek, haber vermek. Feyz yoluyla kalbe braklan bilgi, kalbe doan
bilgi. ( Ta'rifat, Tasavvuf Sözlüü)
20. ez-Zerke, El-Burbân fî ulûmi'l-Kur'an, I, 10, Kahire 1957
21. Elmalh, Hak Dini Kur'an Dili, I, 119, stanbul, tarihsiz .

22. Bilal Temiz, Kur'ân'da Hidâyet Kavram, 12, Dr. Tezi, zmir 1996'.

23. Elmahl, a.g.e., I, 119, Rbu's-Suud, Tefsiru Ebu's-Suud, 1, 1, et-Teârîf, I, 739


24. Elmalh, a.g.e., I, 119
26 »HDÂYET REHBER

olduudur. Kul ise kendisine yaplan rehberlie tabi olduu zaman


yol alabilecektir.

stedii kulun murâdn tez verir


istedii kulunu hidâyete erdirir
Gönül sofralarna bereketler verdirir
Közleri tututuran Yüce Hâdfdir O 25- '

TL HDÂYETN ÇETLER
Hidâyet, hayr istemeye hastr. Meselâ hrsza yol göstermeye hi-
dâyet denmez. Hidâyet, her istenilen eye hemen rehberlik etmek ol-
mayp, doru yola klavuzluktur.

Allah Teâlâ'nm hidâyetinin çeitlerini saymak, mümkün deildir.


Ancak ksaca belirli bölümlere ayrlabilir. 26 Alimler hidâyeti bak aç-
larna göre deiik tasniflerle izah ederler.

sfehânT ye göre dört türlü hidâyet vardr:

1. Allah'n her mükellefe lütfettii akl ve idrak yeteneiyle, hayatn


devam için zarûrî bilgiler vermesi.

2. Vahiy ve peygamberler aracl ile bütün insanlara yapt davet.

3. Hidâyeti benimseyenlere lütfettii tevfik. (Tevfik, Allah'n kulla-


rnn davrann, sevdii ve râz olduu eye uygun klmasdr.)
4. Âhiret hayatnda sâdk kullarn cennete koymas. 27

Beyzâvî de hidâyeti dört bölüme ayrr:

1. Rûhânî ve cismânî kuvvet vererek insann zâhiri ve bâtn ile ilgi-

li ilerini yapmasn salamak.

25. Cengiz Numanolu, Esmâ-i Hüsna iirleri, 50, 1990


26. D..A., Hidâyet md., Ebu's-Suud, Tefsiru Ebu's-Suud, I, 1
27. D..A., Hidâyet md.
ZAHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET 27 •

2. Hak ile bâtl, iyi ile kötüyü fark ettiren deliller koymak.
3. Peygamberler göndermek ve kitaplar indirmekle hidâyet etmek.

4. Vahiy,.ilham veya sâdk rüya yolu gibi olaanüstü yollarla, kalple-

re srlar, açmak ve her eyi hakikatte olduklar gibi göstermektir.


Buna ^özel_. hidâyet" denir. Çürkü daha çok enbiyâ ve evliyâda
meydana gelir. Bunun, için herkes açsndan bakldnda bunun
yollar olaanüstü yollardr. Tabii ki az da olsa herkesin bu özel
28 mertebesi-
hidâyetten bir nasibi vardr. Fakat bu nasiple, yakîn
ne yükselmek mümkün deildir. 29

En-Necdî, ise iki ksmda incelemitir:

1. râd [Aklî ve dini delilleri açklama] ve beyân hidâyeti [yolunu


armlara rehberlik etme. Bu hidâyete peygamberler ve tabileri
sahip olabilirler. Allah Teâlâ buyurur ki:"Semûd kavmine gelin-
ce, onlara doru yolu gösterdik, ama onlar, körlüü doru yola
30
tercih ettiler."

2. Tevfik hidâyeti. ancak Allah'n elindedir ve O'nun dileme-


Bu ise

sine baldr.
31
Tevfik, Allah'n kulunu imana bal, Rabbânî lü-
tuflara erdirmesi. Gösterilen yolda sonuna varncaya kadar 'yar-
dm etmesidir. 32 Tevfîkî hidâyet, meru hidâyete uygun bir hayat
33
tarzn daha da yükseltecek ilâhî bir lütuftur.

28. Yakîn kesin ve açk Terim olarak, her türlü üpheyi ortadan kald-
bilgidir.

rp tasdik edilen gaybn hakîkatne ermektir. Yakîn gâib olan hakknda öy-
le kesin bir bilgidir ki o gâib gözle görülse bu bilginin kesinliinde ve do-

ruluunda herhangi bir deiiklik olmaz. Üç türlü yakîn vardr. 1- lme'l-


yakîn, bir ey hakknda habere dayanan kesin bilgi. 2- Ayne'l-yakîn, bir ey
hakknda gözle elde edilen bilgi. 3- Hakka'l-yakîn, bir ey hakknda o eyi
yaayarak, onunla har-neir olarak elde edilen bilgi.

(S. Uluda, Tasavvuf Terimleri Sözlüü.)


29. Beyzâvî, Envâru't-tenzü ve esrâru't-te'vtl, 1, 70, Msr, Tarihsiz, Elmall,
a.g.e., I, 120
30. (Fussilet, 17)

31. M. Hamûd en-Necdî, en-Nehcetü'I-esmâ fî erhi esmâillâhi'l-hüsnâ, 274,


275 Kuveyt, 2000
32. Ramazan Altnta, a.g.e., '87
33. Bilal Temiz, a.g.e., 302
28 »HDÂYET REHBER

IH. EL-HÂDÎ

Hak Teâlâ'nn "el-Hâdî" ism-i erifi hakknda bilgi sahibi olma-


mz, hidâyet konusunu daha iyi anlamamza yardmc olacaktr. Bu-
nun için "hâdî" kelimesinin kazand manalar inceleyelim.

Cahiliyye döneminde maddî anlamda kullanlan "hâdî" kelimesi,


slam ile birlikte manevî bir hüviyete bürünmütür. Eskiden çölde ya-
ayan insanlar için yolu bilmek ya da uçsuz bucaksz kumlar içinde
kaybolup gitmek, bir ölüm kalm meselesiydi. O günlerde her kabile-
Bu küçük bölge snrlar içinde doru yolu
nin özel bir bölgesi vard.
bilmenin pek önemi olmayabilirdi ama alk olduklar bölge snrlar
dna çknca, yardmcsz ve uçsuz bucaksz, vahî, korkunç
çoklar
kum çölü ile kar karya kalrlard. Çölün bu durumunu "her an in-
san avlayp yutmaya hazr, yakalanmaz bir canavar" diye tasvir eder-
lerdi. te bundan dolay cahiliyye Araplar "hüdâ" ve "yol" kavram-

lar etrafnda bir düünce a


meydana getirmilerdi.
Yol, çölün özelliklerine göre ayr ayr isimlendirilmiti. Mesela su-
yu olup olmadna, üzerinden yolun geçip geçmediine, ssz olup ol-
madna, bulunmadna vs. göre tasnif edil-
yol iaretinin bulunup
miti. Örnein "yehmâ" kelimesi doru yolun neresi olduunu kim-
.
senin bilemeyecei, her hangi bir ayak bulunmayan korkunç çölü
izi

belirtmek için kullanlmtr. Düünmeden böyle bir çölde yolculua


çkp bana türlü dertler açan ahmak kiiye "issîf " ad verilmitir.
Cahiliyyedöneminde "hüdâ" çölde yol göstermeyi ifade etmek
için maddî anlamda kullanlmtr. Hâdî, hüdâ'nn sfatdr. Bu devir-
v/ de çölleri iyi bilen ve insanlara yol gösterip varacaklar yerlere selâ-

metle götüren kimseye "hâdî" denmitir.

Çöl çok tehlikeli bir yerdi. En tecrübeli klavuzlar bile bir nokta-
da arp sapabilirlerdi. armadan rehberlik görevini yapmak, bir
klavuz için gurur ve övünç vesilesiydi.

O günlerde insann iyi bir hâdî (klavuz) olmas, ya da yannda


tecrübeli, güvenilir bir hâdînin bulunmas son derece önemliydi.
slamiyyet geldikten sonra hâdî kelimesi manevî bir anlam kazan-
d. Kur'an'da hâdî kavram hayatî bir önem tar. Kur'an'da hâdî biz-
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 29

zat Allah'tr. O öyle bir klavuzdur ki asla sapmaz, yolu kaybetmez.


Bundan dolay da tam güvenilir bir klavuzdur.

Bu Kur 'an, hidâyet kavramn insann maddî hayatndan


suretle
alp dini hayatna aktarmakta, kavram manevîletirmektedir. Hidâyet
aslnda çölde seyahat etmekle ama imdi mecâzî olarak insa-
ilgili idi,

nn amak zorunda bulunduu manevî çölle ilgili olmu, tamamen di-


ni bir anlam kazanmtr. Tabi ki ayn deiiklik yol için de olmu-
34
tur. Artk "srat- müstakim" denince dosdoru yol, Hakk'n yolu
anlalr.
Buna göre cahiliyye dönemindeki yolu ematik olarak gösterecek
olursak yatay bir çizgi çizmeiiyiz.

— yatay kurtulu > [Cahiliye döneminde Hüdâ:


(özellikle çölde) yol göstermek]

Hidâyet kelimesinin slam'da kazand manevî anlam göz


önüne aldmzda bu çizgi artk dikey olup Hakk'a giden yolu gös-
termelidir.

[Hüdâ: Allah'a götüren yolu göstermek]

dikey kjrtulu

35
El-Hâdî, Allah Teâlâ'nm isimlerindendir. Hüdâ, reâd, delâlet j
36 eden
(yöl gösteren) hâyr ve mutluluk veren bir hedefe rehberlik
37
manasna gelir.

34. Toshihiko Izutsu, Kur'an'da Allah ve nsan, 137-138 trc Süleyman Ate,
Ankara, tarihsiz.

35. Re sâd saadet yoluna


" tevik eden ve o tarafa yönelten demektir. ( Gazâli, h-
yCry 204)
36. Fîmzâbâdi, Kâmûsu'l-mühît, I, 1733 stanbul, 1886
'37.. DA,XX9
30 «HDÂYET REHBER

El-Hâdî, kullarna Rabln ikrar edinceye kadar kendini tantma


yolunu târif eden ve gösterendir. 38 Hidâyetle ilgili âyetlerin genelin-

den anlalan hidâyetin "beyân" anlamnda kullanlddr. Buna göre


"hâdî" maddî ve manevî hayata düzen verip gerçee ulatracak vas-
39
talar yaratan anlamna gelir. .

Abdülkâhir el-Badâdî, beerin maddî ve manevî hayatna yöne-


j lik olarak Hâdî'nin içerdii lütuflar yedi gurupta sralar:

1. Aklî ve dinî delilleri açklayan (mübeyyin),


2. Yolunu armlara rehberlik eden (mürid),
3. çtimâî hayata düzen veren (muslih),
4. Sapklktan kurtaran (munkz),
5. Canllara yaama yöntemini ilham eden (mülhim),
6. nanacak kalplerde hidâyeti yaratan (halik),
40
7. Gerçee klavuzluk yapan (delîl)

Hidâyet, Hâdî olan Hakk'n kuluna verdii en büyük nimettir.

Çünkü hidâyetin altndaki, her nimet geçici ve yok olucudur. Kii hi-

dâyeti ölçüsünde dünyada mutlu olduu gibi, âhirette de güzel bir ya-

antya kavuur ve rahat bir durumda olur.

Enbiyâ (a.s.) iman ve hidâyet bakmndan insanlarn en önünde


olmalarna ramen, Allah Teâlâ'nn kendilerini hidâyete erdirmesini
istiyorlard. Çünkü hidâyete bir son yoktur. te Musa (a.s.) öyle di-
yordu: "Umarm Rabbim beni böylece doru yola iletir." (Kasas, 22)
Ynsuf(a.s.) "Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim
sensin, benim canm müslüman olarak al ve beni salih kullarn ara-
sna kat!" (Yusuf, 101) diye dua etmiti. Fahr-i Kâinât Efendimiz (sav)
dualarnda ve namazlarnda Cenâb- Hak'tan hidâyet istiyordu.
Resulullah öyle dua ederdi: "Allahm senden hidâyet, takva,
(s.a.v.)

dürüstlük ve muhtaç olmamay istiyorum." 41 Bundan dolay bizlere

38. bn Manzur, Lisanu'l-arab, c.15, 353, Kahire, tarihsiz


39. DA, XV; 9
40. DA, XV, 9; Metin Yurdagür, Esma-i Hüsna erhleri, 244, stanbul, 1996
41. Müslim, Zikir bab, 4,2087
' 1

ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 3

de kldmz namazlarn her rek' atnda Allah'tan hidâyet dilemekle


emredilmitir. 42

Hrz- cân et onu yâ zîb-i dehen


Kl hidâyet ile kalbini nken43

[Hâdt ismini, eri yola sapmaktan seni alkoyduunu sandn bir


muska gibi üzerinde ta ve devaml zikret. Onunla kalbini aydnlat,
hidâyete kavutur,]

IV. HDÂYET-DALÂLET LKS


Hidâyetin zdd dalâlettir. Hidâyet, doru yola ulama, hedefe va-
ran yolu tutma anlamna gelirken, dalâlet, doru yoldan ama, sapt-

ma anlamnadr. Görülüyor ki bu iki kavramn altnda bir yol düün-


cesi yatmaktadr. Daima u
mesele karmzda durur: Acaba insan asl
gayesi olan Allah'a ve nefsinin kurtuluuna varan yolu mu tutar, yok-
sa bu yoldan ayrlp Allahszlk çölü içine girerek akn ve kör bir e-
kilde bocalar durur mu? aret edilmesi gereken daha önemli bir me-
sele de burada ki yolun basit bir yol olmaddr. Kur'an'da kastedi-
len yol "dosdoru" bir yoldur. Kur'an'dan anlalan Allah'n (c.c.)
gösterdii yol dosdoru yoldur. Eer siz o yol çizgisini takip eder, gi-
derseniz o sizi kurtulua ulatrr. Allah'n (c.c.) yolu doruluu ile bü-
tün öteki yollardan ayrlr. Çünkü onlarn hepsi eri yollardr. 44

Hidâyet ve dalâletin ematik gösterimi:

Cennet
hidayet etti hidâyet buldu cennete gider

Allah insan Cehennem


Saptrd sapt cehenneme gider

42. . M. el-Hamûd Necdî, a.g.e V/274, 275


43. brahim ener, a.g.e., 247 (Ahmet akir)
44. Toshihiko Izutsu, a.g.e., 135-136
32 «HDÂYET REHBER

Dalâlette bulunanlarn hidâyet istemesi, hidâyetin hasl olmasn


istemektir. Hidâyette bulunanlarn hidâyet istemesi de hidâyette sebat
veya hidâyet mertebesinin yükselmesini istemektir. 45 ""Bilin ki Allah,
46
dilediini saptrr ve kendisine gönül vereni de hidayete erdirir."

Allah'n saptrmas veya sapklk içinde brakmas "Allah, kendisi-

ne kar taahhütlerini bozan fasklardan bakasn saptrmaz" 47 ilke-

siyle birlikte düünülmelidir. 48

Kur'an'a göre, akl-vahiy noktalarn birletiren hidâyetin, yarat-


csn arayan, O'na varmak isteyen her insan için yegâne yolda istik-
rarla ilerlemek, dalâletin ise bir labirentin çkmazlar içinde bo yere
dolamak olduu anlalr. 49

V. HDÂYETE VESLE OLANLAR:

Hidâyete eritirmek, hiç üphesiz Cenâb- Hakk'n elindedir an-


cak Rabbimiz, bunu baz vesilelerle gerçekletirir. Bunlarn en ban-
da peygamberler gelir. nsanlar doru yolu gösteren peygamberler
onlar ilâhî emirlere uymaya davet eder. Bu nedenle kii doru yolda
yürümek istiyorsa önce peygamberini tanmal ve onu kendine rehber
edinmelidir.

Hidâyet vesilelerinden biri de Kur'an'dr. Kur'an insana yol reh-


beri olarak gönderilmi Kii Allah'a doru yapaca kut-
bir kitaptr.

sal yolculuunda bu rehber kitab elinden brakmamaldr. Kur'an'm

her âyeti kiiye gidecei bu yolda özel bir tarif yapar. Bu nedenle
Kur'an'n tamamndan istifade etmeye çalmak gerekmektedir.
Bir dier vesile ise sahâbe ve âlimlerdir. Burada kastedilen âlim
sadece bilgi sahibi olan deildir. Çünkü sadece ilmi olan yol hakkn-
da iaretlerle ilgili bigiler verebilir. Ancak bu hidâyetin yolu göster-

45. Elmall, a.g.e., 120


46. (RaM, 13,27)
47. (Bakara, 2, 26)
48. Muhammed Esed, Kur'an Mesaj, 11,499
49. Bilal Temiz, a.g.e., 12
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 33

mek aamasnda bir giritir. Yolu göstermek için o yol hakknda bilgi V
sahibi olmak yetmez.* Daha önceden o yolda yürümü olmak gerek-
mektedir. Bu da ilimle birlikte amel etmek demektir. O halde ilmi ile

amel edenler gerçek manada hidâyete vesîle olurlar. Hidâyetin yola


götürmek ve yolun sonuna dek götürmek aamasna gelince, burada
manevî eitiminin gerei ortaya çkmaktadr. Bu eitim Resül-i Ek-
rem'e (s.a.v.) ilmi, ameli ve 'hâli ile uyan velîler eliyle olur.

Mevlânâ (k.s.)"Ashâbm yldzlar gibidir; hangisine uyarsanz hi-


dâyet bulursunuz" hadîs-i erifini açklarken öyle der: "Bir kimse yl-/
dzlara bakp yol Hiç yldzlar ona söz söyler mi? Hayr, ancak ki-
alr.
i sadece yldzlara bakmakla yolu tanr ve varaca yere ular. îte
bunun gibi Hak dostlarna bakmanla onlarn sende tasarrufu ve hiç-
bir söz söylemeden maksadlarn meydana gelmesi ve vuslata erimek
mümkündür." 50
Kur'an'da uhûdî âyetler de hidâyete vesile olarak anlatlr. Kâ-
inattakibütün varlklar kendilerini var edene iaret ederler. Ayrca
gündüz-gece olmas, mevsimler, yamurlar, karlar vs. meydana gelen
tüm takm hakikatleri anlatmaktadrlar. Kii kabiliye-
olaylar bize bir
ti ölçüsünde bunlardan deiik ilâhî mesajlar alr. Buna göre gördüü-

müz her ey mesaj alabilen için bir hidâyet sebebidir.

Bir kitâbullâh- a'zâmdr serâ-ser kâinât


Hangi harfi yoklasan manas hep Allah çkar

Muallim Nâcî

[Kâinât bastan haa Allah'n büyük Kii bu kitabn


bir kitabdr.
hangi harfine baksa onun Hakk'm kaleminden meydana geldiini an-
layacaktr.]

Kur'an'da ayrca, Ka'be'nin hidâyet vesilesi olduu zikredilmekte-


dir. "üphesiz insanlar için kurulan ilk mabed, Mekke'deki çok mü-
bârek ve bütün âlemlere hidâyet kayna olan Beyt (Ka'be)dir." 51 V

50. Mevlânâ Fîhi Mâ Fh, trc. A. Avni Konuk, haz. Selçuk Eraydn, stanbul,
1993
51. Âl-i mran, 96
34 «HDÂYET REHBER

Ka'be'nin hidâyet kayna olmas, Hakk'n varlna ve Peygabe-


rimiz'in nübüvvetinin doruluuna bir delil olmasdr. O bütün
mü'minleri cennete hidâyet eder. Çünkü farz namazlarn klan her-
52
kes cennete girmeye hak kazanr.
Kim ona himmetle yönelirse Cenâb- Hak o kulunu niyetine gö-
re kemâl yoluna iletir. 53 Ka'be, Allah Teâlâ'ya kendisi sebebiyle hidâ-
54 Bir dier manaya gö-
yet bulunan (Hakk'a vâsl olunan) bir nûrdur.
re Ka'be'nin hidâyeti, Zât tevhide 55 iletmesidir 56

Ka'be'ye yönelen kii hakikatte bu vesile ile Hakk'a yönelmekte-


dir. Bütün dairelerin noktalar merkezdeki noktaya yönelik olduu gi-
bi, bütün yönler de Ka'be'ye yöneliktir. Mekke "ümmü'l-kurâ" (ehir-

VI. HDÂYETTE KULUN RADESNN YER


tutum ve davranlarnn gidiat itibariyle asla imana er-
Allah,
meyeceini bildii insanlarn dnda kimseyi sapklk içinde brak-
maz. Yine Allah, imana olan eilimini bildii insanlar dnda kimseyi
de doru yola yöneltmez. 58
Bunun içindir ki, âyette Allah Teâlâ'ya izafe edilen "saptrma/sa-
pklk içinde brakma" Allah'n sapmaya eilim gösteren kii-
ifadesi,
yi rahmet ve hidâyetinden mahrum ederek kendi haline brakmas an-

52. Fahreddîn er-Râzî, age,VI, 491


53. Kueyrî, age, I, 262
54. Kâânî, age, I, 124
55. Zâtf tevhid, 'mutlak manâ'da Allah'n bir olduunu bilmektir. Hakk'n
vücûd itibariyle tevhidi demek olan Zât tevhid pek çok incelikler ve baz
ifade güçlükleri etmesinden dolay ulemâ tarafndan üzerinde
ihtiva
durulmamtr.Mutasavvflardan ise sadece havâss zümresi bu fikri
ilemitir.
56. Ni'metullah Nahcivânî, el-Fevâtihü'l-îlâhiyye 5
I, 116, stanbul, 1325
57. Veysel Akkaya, Ka'be ve nsan, 81, stanbul, 2000
58. Muhammed Esed, a.g.e, 11,500, Zamehehrî'nin Ra? d, 27. âyeti tefsirinden naklen.
ZAHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 35

lamnadr. "Doru yola yöneltme (hidâyet)" ifadesi ise, bunu hak eden
kiiye baar ve destek salamas anlamna gelmektedir. 59
Hidâyet için bütün ardar meydana geldikten sonra asl admn yine
kul tarafndan atlmas gerekmektedir. nsan bu adm kendisine Hak ta-
60
rafndan verilen iradesiyle atmazsa Sünnetullah gerei dalâlette kalr.

Resulullah Efendimiz, amcas Ebu Tâlib'e "Amcacm! Allah ka-


tnda sana ahitlik yapabilmem için Lâ ilahe illallah" sözünü söyleyi-
ver" deyince Ebu Cehil ve Abdullah b. Ubey araya girerek "Ey Ebu
lalib! Abdülmuttalib'in dininden vaz m geçiyorsun?!" dediler. Kâinâ-
tn Efendisi- (s.a.v.) kelime-i tevhidi devaml telkin etmesine ramen
"Yallarn dini üzere" diyerek son nefesini verdi. Bunun üzerine "Sen
sevdiini hidâyete erdiremezsin" 61 (Kasas, 56) âyeti nazil oldu.

Kur'ân- Kerim'in hemen hemen bütün sûreleri ilâhî nimet, lütuf


ve hidâyet tecellilerini ileyen temalarla örülmütür. Buna karlk
kuldan istenen tek ey ilâhî teveccühe gönlünü açp onu benimsemek
ve teekkür etmektir. 62

Kulun hidâyetini veya dalâletini iki yönden incelemek gerekir. Bi-


rincisi Allah'n muvaffak klmas, ikincisi ise kulun gayretidir. Kul hi-
dâyete ermek için gerekli eilimleri gösterip, çaba sarfeder, Cenâb-
Hak da kulunu muvaffak ederse, kul hidâyete erer. Buna göre hidâ-
yet ve dalâlet Hak'tan; çalmak ve gayret göstermek kuldandr.

Kulun hidâyete ermesinini en önemli iareti hiç üphesiz tevbedir.


Bu Allah'n kulunu doru yola hidâyet etmesiyle gerçekleir. Tevbe-
nin üç art vardr. Pimanlk, günahtan vazgeçmek ve günahndan
dolay Allah'tan af dilemektir. 63

Tevbenin ardndan kul, artk tamamen Allah'a yönelirse (inâbe)


hakikate ular. Bu -yönelme, hidâyette yüce mertebelere ermek için
hayatî bir öneme sahiptir.

59. Muhammed Esed, a.g.e, 11,500


, 60. Bilal Temiz., a.g.e., 269
61. (Kasas, 56)
62. DA,

XV, 3
****

63. îbn Kayyim el-Cevziyye, Medâricu's-sâUkîn^lAl Herevî, Medar icu's-sali-


foVden naklen crc. KuruLÎstanbul, 1994
36 .HDÂYET REHBER

nabe lügatte, mutlak olarak dönme, dinî bakmdan ise Allah'a


dönme demektir. 64 nâbe, Hakk'a tam yöneli ve Hakk'm âyetlerini
düünerek tevbe etmektir. nabenin hakikati hayr nöbetine girmektir.

Hidâyetin art nefsânî iradeyi terkedip Hakkn iradesine yönelmek-


tir. Bu da kiinin kendi seçimidir. 65

Herevî, kulun Allah'a yöneliini üç ekilde inceler. Buna göre kul;

I. Allah'a özür beyân etmek için döndüü gibi, nefsini slah etmek
için de döner.

II. Söz vermek için döndüü gibi, sözünü yerine getirmek için de

III. Allah'n dâvetine sözlü olarak icabet ettii gibi, hal ve gidiât ile

de icabet ederek O'na döner. 66

dönmek, cezalardan kurtulmak, hata-


Allah'a nefsini slah ederek
lardan dolay üzülmek ve yerine getirme frsatn kaçrd ibadetleri,
telafi etmekle gerçekleir.

dönmek, günah lezzetinden kurtulmak, ken-


Allah'a söz vererek
disinin kurtulaca, gafillerin ise atee gideceini düünerek onlar kü-
çümsemeyi terketmek, hizmetlere ârz olan hastalklar konusunda son
derece dikkatli olmakla gerçekleir.

Allah'a hal olarak dönmek de, ameline güvenmemek, Allah'a


muhtaç olduunu görmek ve O'nun üzerindeki lütfunu idrak etmek-
67
le meydana gelir.

înâbe kelimesi, koma, dönme manalarn da ihtiva


ve yaklama
Buna göre Allah'a
etmektedir. yönelen kimse onun rzasna koan, her
zaman O'na dönen ve onun sevdii eylere yaklaan kimse demektir. 68
Allah her kiinin ömründe-bir bakasna eit olmasa da- her-
hangi bir zaman, hidâyeti seçmek için frsat olarak lütfetmitir. Bu

64. bn Kayyim, a.g.e.,3 3 9-343 Herev'den naklen


65. Elmall, a.g.e., IV, 2982
66. bn Kayyim, a.g.e.,3 39-343 Herev'den naklen
67. bn Kayyim, a.g.e.,3 39-343
68. bn Kayyim, a.g.e., 339
ZÂHÎR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 37

müddette hidâyet veya dalâlete yönelmesi kendi isteine baldr.


Fakat verilen süre içerisinde seçimini güzel kullanarak Hakk'a yö-
nelmezse, dalâlet zorunlu bir tabiat olur. Ondan sonra istese de hi-

dâyeti elde edemez. te Allah'n dalâleti dilemesi, kiinin verilen o


müddet içinde bunu hak etmesiyle olduu için cebir anlay doru
deildir. 69 t

înabe iki türlüdür: Birincisi Allah'n rubûbiyyetine yönelmedir.


Bu fiil bütün varlklar kapsamaktadr, "insanlar skntya uradkla-
rnda Rablerine dönerek (yardm için) O'na yalvarp yakarr-
lar. "(Rum, 33) buyrulur.
kinci tür yönelme ise Allah'n uiûhiyyetine kulluk ve muhabbet-
le yönelme olup O'nun dostlarnn inâbesidir. Bu tür yönelmede dört
esas bulunur:

1. Allah' sevmek
2. O'na boyun emek
3 . O'na yönelmek
4. O'ndan bakasndan yüz çevirmek 70

Hidâyet bütünüyle ilâhî kaynakldr. Baka hiçbir çözüm insanl-


dorulua ulatrmayacaktr. Hidâyette, samimi olarak yönelme ve
benimseme kula aittir. Onu lütfetme ise Allah'a aittir. 71
Ömer b. Â'lâ der ki: "Allah'tan hidâyeti istediin vakit, yolun gös-
terilmesi kalbine malum olur ve Allah o yolda sana istikâmet verir." 72

Hidâyete erimek için hidâyet vesilesi olan u amelleri yapmaya


çalmaldr:

• ükür: Yaplan iyiliin makbûle geçtiini dile getirmektir. NâiP


olunan nimetten dolay sevinme, nimete karlk olarak yaplma-
s gerekeni dil, beden ve kalp ile yerine getirmektir.

69. Elmahh, a.g.e., IV, 2982


70. bn Kayym, a.g.e., 338
71. DA,XV,9
72. bn Manzûr, a.g.e., 355
38 »HDÂYET REHBER

• Sâlih ameller: Hakk'n rzâsn gözeterek, ihlasla amel etmek.

• Duâ: Kulun Hakk'a yakardr.


• Mücâhede: eriatçe istenen fakat nefse zor gelen eyleri nefs-i
emmâreye yükleyerek onunla savamaktr. Nefsi etkisiz hale geti-
rerek, rûhun hâkimiyetini salamaktr.
• Tevbe: Kalpteki kötülükte srar düümünü çözüp Hakk'a dön-
mektir.

• Kitap ve sünnete sarlmak. 73

• Hidâyete vesile olmak74


• Hidâyet selam. 75 Allah'n bir ismi de "es-Selâm"dr. Yaratkla-
rn zulmetten selâmete çkaran demektir. Burada kastedilen hi-

dâyet selâm, mü'min insann gayr-i müslimlerle iletiim kurma


eklidir. Peygamberimiz (s.a.v.) baz mektuplarnda bu selam
kullanmtr. Allah'n kulu ve elçisi Muhmmed'den Bizans-
hlar'n büyük reisi Herakliyüs'e: Selam, hidâyete tabi olanlarn
üzerine olsun..." 76 Anlalyor ki hidâyetlerini talep niyetiyle
müslüman olmayanlara yukardaki ekilde selam verilmekte-

73. Yezid bnu Hayyan, Zeyd bnu Erkam radyallahu anh'tan naklen anlatyor*.
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:
'Haberiniz olsun! Ben size iki arlk brakyorum. Bunlardan biri Allah Te-
âla'nn Kitab'dr. O, Allah'n (sema-arz arasna uzanm) ipi olup, kim ona
tutunursa hidâyet üzere olur, kim de onu terkederse dalâlete düer. kinci-
si itretim, Ehl-i Beytimdir.' Biz, Zeyd bnu Erkam'a sorduk:
'Kadnlar da Ehl-i Beyt'inden midir?'
'Hayrl dedi, Allah'a yemin olsun, kadn bir müddet erkekle beraber olur.
Sonra (kocas) onu boar, o da babasma ve kavmine döner. Resûlullah aley-
hissalâtu vesselâm'n Ehl-i Beyt'i asl ve kendinden sonra sadaka haram
olan asabesi'dir.'
Müslim, Fezailu's-Sahabe 37, (2408).
74. "Bir kiinin hidâyete ermesine vesile olmak büyük bir servete kavumaktan
daha hayrldr." (Müslim, lim, 11)
75. Ramazan Altnta, a.g.e., 151-220
76. Müslim, Sahih, Cihad ve Siyer, 74, c. 3, s. 1396
77. Ramazan Altnta, a.g.e., 222
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 39

HDÂYETE ULAMADA ENGELLER:-.

a. Psikolojik engeller:

• Heva: Nefsin kötü istee meyletmesi.


• Bamszlk karakteri, kiinin kendi kendini yeterli görmesi.
• Kibir ve gurur. •
(

• Zan: Kesinlii bilinmeyen eyin ardna dümek.


• Atalar kültü: Geçmtekileri körü körüne taklit etmek.
• dünya sevgisi: dünyaya kalbiyle balanmak.
• Acelecilik: Dorulara, düünmeden acele çk yapp önyarg ile

reddetmek.
• Hidâyet ümidini yitirmek.

b. Sosyolojik engeller: Bunlar sosyal bask gruplarnn çkard


engellerdir.

• Müstekbirler: Birtakm maddî ve manevî hasletlerine güvenip bü-

yüklenenler.
• MePe: Toplumun hayat ile ilgili görü belirtme mevkisinde olan-
lar. Devlet bakannn etrafndaki yetkililer.

» Mutref Zenginlik içinde yüzüp azgnlaan


:
insanlar. Bunlarda ki-

makam sevgisi, cehalet vardr. Cehaletten kast, ufak bir kz-


bir,

gnlk annda doruyu yanl düünme ölçüsünü yitirip öfkeleri-


nin pençesine düerek hakîkati reddetme halidir.

Bu guruplar halka korku salar, menfaatlerine uymad için ger-

çei inkâra kalkrlar. Halk üzerinde de üphe uyandrarak saptma-


larn salamaya çalrlar. 78

m,

VIII. HDÂYET YOLUNDA OLANLAR


Cenâb- Hak hidâyet yolunda olanlar öyle tavsif eder: Onlar ki
insan idrakini aan [eylerin varlna] (gayba) inanrlar, namazlarn-
da dikkatli ve devamldrlar, kendilerine verdiimiz rzktan (Allah

78. Geni bilgi için bkz. Ramazan Altnta, a.g.e., 151-220, Bilal Temiz, a.g.e.,
"

195
40 «HDÂYET REHBER

yolunda) harcarlar ve onlar sana indirilene de senden önce indirilmi


olana da iman ederler, öteki dünyann varlndan bütün kalpleriyle
emindirler, ite Rablerinin gösterdii yolda yürüyenler onlardr, fela-
ha eriecek olanlarda! 79
Allah'n mescidlerini ziyaret etmek yahut onu gözetmek, ancak
Allah'a ve âhiret gününe inanan, namaznda dosdoru ve sürekli olan,
zekat veren ve Allah'tan bakasndan korkup çekinmeyen kimselere
özgüdür. Ve dolaysyla, ancak böyleleri doru yolda yürüyenler ara-
snda olmay umabilir. 80

IX. HDÂYETE ERENLER sf


Hak Teâlâ, Sabredip ilâhî mesajlara kesin bir ekilde inanan, 81
imana eriip doru ve yararl iler yapan (salih ameller ileyen), 82 rza-
sn arayan, 83 kendisinden korkan ve itâat eden, 84 sözü dinleyen, son-
ra da en güzeline uyanlardr. 85 kendisine yönelen (inâbe) 86 ve O'na
smsk tutunan87 Rasülüne itâat eden 88 ve O'na uyan, 89 kimseleri hi-
dâyete erdirir. Onlar, iyi yararl iler yapma, namaz klma, zekat ver-
me gibi hususlara önem verdikleri için ayn zamanda dier insanlara
yol gösterici önderler olacaklardr. 90

Kulun hidâyete doru ilerlemesinin en büyük delili Yüce Allah'n


gösünü slam'a açmasdr. 91 Bunun nasl olduu Resulullah'a sorui-

79. Bakara 2-5


80. Tevbe 18
81. Secde 24
82. Yunus 9 Bakara 137
83. Maide 16
84. Bakara, 150
85. Zümer, 18
86. ura 13, Ra'd, 28
87. Al-i îmran, 101
88. NÛr, 54
89. A'raf 158
90. Enbiyâ 73
91. En'am 125
1 .

ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 4

duunda öyle buyurmutur: "Gösüne bir nûr atar, o nûrla gösü


açlr. Dediler kU Bunun bir iareti var m? Buyurdu ki: âreti ebedî,
yurda (âhirete) yönelmesidir." 92

Hüdâ, bir ilâhî nurdur ki, Allah onu diledii mü'minin kalbine
atar. Mü'min o nur ile hayr ve erri; hidâyet ve dalâleti; hak ve bât- S
l tanr. Böylece o kii hayr, yoluna, Hûda'ya 93
gider.

Bir hadîs-i erifte öyle buyrulur: "Cenab- Hakk, bütün varlkla-


r, insanlar karanlkta yaratt. Sonra
nûrdan insanlarn hangisine rastlad ise, o kii hidayete
du. Hangisine rastlamad ise o kîi de sapkla dütü, asi oldu." 94

Peygaberimiz (s.a.v.) öyle buyurular: "Allah Teâlâ yarattklarn ka-


ranlk içinde yaratt. Ve sonra onlara kendi nurundan sald. O nurdan
kime isabet ederse hidâyet buldu. Kime demezse dalâlette kald." 95

öyle açklar: "Ben derimki Allah'n ilmi üze-


Kelâbâzî, bu hadîsi
rinde kalem kurumutur, "yarattklarn karanlk içinde yaratt" sözü-
nün manas "Allah'n mârifetinden habersiz olarak yaratt" eklinde
olabilir. Cahillik "zulmet" olarak tabir edilir. Yani onlar Allah'n ma-
erimemilerdi. Çünkü ubûdiyyet, rubûbiyyeti idrak edemez.
rifetine

Ma'rûf olan (tannan Zât) hisler alanna dahil olan veya hayallerin d-
rak ettii biri deildir. Allah Teâlâ bunlardan münezzehtir.

Sonra "Onlara kendi nurundan sald", onlardan dilediine hidâ-


yet etti demektir. Burada hidâyet nur olarak yorumlanr. "Bu günde
O nurdan kime isabet ederse hidâyet buldu." buyurulmasndan unu
anlamalsn: "Allah'n marifetine ancak Allah ile erlir."

Delil çkarmak için d âlemde ve iç âlemde olan iaret ve bilgiler


hidâyetin sebepleri deildir. Eer böyle olsayd, d ve iç âleme bakan,
o iaret ve bilgilerle hidâyete ererdi. Onlara akl- selim sahibi herkes
bakm, ancak Allah'n diledikleri hariç kimse hidâyete erememitir.

92. Suyut, el-îtkân, II, 186, Süleyman Ate, ârî Tefsir Okulu, 33 stanbul,
1998
93. Bursevî, Kitâbü'n-netîce, % 75 Hazrlayanlar, Ali Naml, mdat Yava, s-
tanbul, 1997 ^
94. Feyzu'lKadtr, c. II, s. 220, Camiu's-Sagtr, c I, s. 5
95. Tirmizi, man, 18; Ahmet bin Hanbel 11, 176
42 »HDÂYET REHBER

Allah Teâlâ buyurur: Allah, selamet yurduna çaryor ve dilediini de


doru yola hidayet ediyor. 96 Allah dilediini artr, dilediini de yo-
la getirir. 97 98

X. ALLAH KMLER HDÂYETE ERDRMEZ?


Kur'an'da hidâyete erdirilmeyenler üç gruptan olumaktadr.
Bunlar:

1- Zâlimler: Kur'ân'da hidâyete erdilirilmeyen zâlimler ve zulüm-


leri hakknda u bilgiler verilir. Onlar:
• Yahudi ve Hristiyanlar dost edinen [onlarn hayat tarzn
mü'minlerin hayat tarzna tercih eden, onlarn hayat tarzm tak-
lit edenler] 99
• (Bile bile) zulüm [buradaki zülüm kiinin Allah'n gösterdii hidâ-
yet ndan kastl olarak uzaklamasdr] ileyenler 100
• Hiçbir (gerçek) bilgiye dayanmadan kendi uydurduu yalanlar
101
Allah'a isnad eden, böylece insan saptranlar
• Allah'tan bir doru bilgi olmakszn, geçici aldatc doyumlar,
bencil ve çkarc istekler peinde kendine yol arayanlar 102
• [Bile bile] kötülük yapanlar 103
Allah'n mesajlarm yalanmaya artlanm olanlar 104
• îman edip bu elçinin hak olduuna ahit olduktan ve hakikatin
bütün kantlar kendisine geldikten sonra hakikati inkar etmeyi
seçenler 105

96. Yunus, 25

98. Kelâbâz, Bahru'l-fevâid, 18b, yazma, Süleymaniye ktp., Fatih, 697


99. Maide 51
100. Bakara 258
101. En'am 144
102. Kasas 50
103. Tevbe 109
104. Cuma 5
105. Al-i imran 86
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HÎDÂYET • 43

olmas istendii (slama dâvet olunduu)


[Yalnzca] Allah'a teslim
halde Allah'n [mesaj] hakknda [böyle] yalanlar uyduranlar. 106 ,

Allah'tan [gelen bir vahyi] inkar eden, hatta srailoullar'ndan


bir ahit, kendisi gibi birisinin ortaya çkmasna ahitlik yaparken
ve ona inanrken bile (Tevrat'ta Peygamberimiz'in gelecei müj-
desi vardr. Tesnye XY1, 15 ve 18) küstahça büyüklük taslayan
[ve O'nun mesajm reddedenler] (Yahudiler). 107

haclara su vermeyi ve Mescid-i Haram' onarp gözet-


[bir tek]

meyi (Mekke'nin fethinden önce Kureyli müriklerin yapti gö-


revlerdi.) Allah'a ve âhiret gününe inanp Allah yolunda cihad
eden (elinden gelen her türlü çabay gösteren) birinin
görevlerle bir tutanlardr. (Mürikler). 108

2- Hakikati inkâr edenler:

Hakîkati reddedenler (kâfirler) 109 hakk tanmaktan kaç-


ki, onlar
110
nrlar, Allah'n mesajlarna inanmazlar, 111 dünya hayatn âhire-
te yelerler. Allah da hakk inkar edenleri doru yola yöneltmez. 112

O'ndan bakasn dost edinirler, "Biz bunlara srf bizi Allah'a da-
ha çok yaklatrsnlar diye kulluk ediyoruz." deri er.... Allah [ken-

yi rahmetiyle doru yola ulatrmaz. 113


Allah' ve O'nun elçisini inkara yeltenmelerinden ötürü Allah on-
lar balamayacaktr. Çünkü Allah, böylesine kötülüe batm
bir topluluu doru yola çkarmaz, (yani haksz ve günahkarca
davranlarnda olumsuz derecede ileri giden, kötülükte inat ve
kimseler...) 114
'

srar gösteren

106. 7
Saff,

107. Ahkaf 10
108. Tevbe 19
109. Bakara 264, Maide 67
110. Tevbe 37
111. Nahl 104
112. -Nahl 107
113. Zümer 3, âfir 28
114. Tevbe 80
44 • HDÂYET REHBER

Allah, sapklk içinde kalmalarna hükmettii kimseleri (Al-

lah'n uyarc, yol gösterici mesajna bilerek ve inatla kar dur-


duu, ona uymaya yanamad için kalpleri mühürlenmi olan-
lar) doru yola eritirmez. Onlarn hiçbir yardmcs da yok-
115
tur.

man edip hakikati inkar eden ve tekrar iman edip yeniden ha-
eden ve sonra da inkarlarnda ileri gidenleri Allah
kikati inkar
balamayacak ve hiçbir ekilde doru yola eritirmeyecek-

3- ¥asklar, sapknlar:

De "Eer babalarnz, oullarnz, kardeleriniz, eleriniz,


ki:

mensup olduunuz oymak yada boy, kazanp (biriktirdiiniz)


mallar, kötüye gitmesinden kayglandnz ticaret, holandnz
evler, size Allah'tan ve onun O'nun yolunda cihad
elçisinden ve
etmekten daha gönül balayc geliyorsa, bekleyin o zaman Allah
iradesini aça vuruncaya kadar, ve [bilin ki] Allah, günaha gömü-
117
lüp gitmi bir toplulua asla hidâyet etmez.

Allah fasklardan bakasn saptrmaz. Onlar ki [ftratlarna]


yerletirildikten sonra Allah'a kar taahhütlerini bozarlar. (n-
sann kendisine yaratltan verilen aklî ve maddî nimetleri Al-
lah'n istedii eklinde kullanmas yolundaki ahlakî sorumlulu-
u kastedilmektedir.) Allah 'm birletirilmesini istedii eyi ko-
parp ayrrlar... 118

Onlara (münafklara) "Gelin Allah'n elçisi balanmanz çin,


[Allah'a]dua edecek!" dendii zaman balarn çevirirler ve sen
onlarn sahte bir kibirle nasl çekip gittiklerini görürsün... Allah
böyle yoldan çkm
bir toplumu yola iletmez.
119

115. Nahl37
116. Nisa 137
117. Tevbe 24
118. Bakara 26, Maide 108, Saff 5
119. Münafikûn5-6
ZAHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 45

XI. ALLAH'IN DALÂLETE DÜÜRDÜÜ KMSELER


Allah, zâlimleri (hakszlk yapanlar), 120 [vahyettiklerine kar] üp-
heye kaplarak kendi kendilerine yazk edenleri, 121
hakîkati inkar
edenleri 122 te böyle dalâlete düürür. (Bu apaçk bir gerçek olan Al-
lah'n varl ve benzersizlii ve insann O'na kesin bamll hakika-
tini kabul etmeye yanamamalarnn sonucu olarak, aptalca fantezilerin
ve yanlsamalarn ardndan gitmelerine izin verilmek suretiyle olur.)

XII. MUTASAVVIFLARIN
HDÂYET HAKKINDAK GÖRÜLER
manalarnn yannda daha derûnî mana-
Sûfiler, hidâyeti bilinen

sn dile getirmilerdir. Kii iman etmekle ve islamn artlarn yerine


getirmekle hidâyet snrlar içine girmi bulunmaktadr. Ancak bun-
dan sonra gaflet uykusundan uyamp, gönül âlemini nurlandrarak,
marifete ve ihsana doru bir gidiât içerisinde olmas gerektiini vur-
gulamlardr. 123
Kiinin imanda kemâle erme gayreti içinde olmas, Hakk' tan-
yp, sevgisiyle dolu bir hayata kavumak istemesi, Allah'n ona
maneviyat âlemine giden yolu göstermesi ile gerçekleir. Sûrîlerin ha-
yatlar bu ilâhî inayetin örnekleriyle doludur.

Bunlardan brahim Edhem, rivayete göre; bir gün avlanmak


b.
için çktnda, avna nian alrken gizliden bir ses, onu gafletten

uyandrd. Bir sohbet srasnda kendisine maneviyat yoluna giriinin


sebebi soruldu. O da öyle anlatt:

Benim babam Horasan meliklerindendi. O srada gençtim. Her


*

zamanki gibi yine bir gün atma binip, köpeimle birlikte avlanmak
için ormanlara gittim. Bir ara ceylan izine rastladm. Tam silahm çe-
. .

120. brahim 27
121. Gâfir 34
122. Gâfir 74
123. smali Hakk Bursevî, Kitâbü'n-netîce, I, 216,
46 »HDÂYET REHBER

keceim bir srada, kimin söylediini bilemediim bir ses iittim. Ba-
na öyle söylüyordu: "Seni bunun için yaratmadlar! Bununla emro-
lunmadn!"
rkildim ve durakladm. Bu ses üç kere tekrarlad. Bu hadiseden
sonra oradan uzaklatm. Yolda babamn çobanlarndan birine rastla-
dm. Elbiselerimi, atm ve silahm çobana verip, onun abasn giydim
ve Mekke'ye doru yola çktm."
Bir düün bakalm, Edhem'in arzusu ne idi ve Hakk'n
ibrahim b.

maksad ne idi. O ceylan avlamak istemiti; Hak ise, onu ceylan ile
avlayp, gönül âleminde bir sultan olmann yolunu göstermiti. 124

Arifler, ulalmas talep edilen hidâyeti, ükür, muhabbet, ünsiy-


yet, marifet, müâhede, nûr, rzâ, fena, vahdet ve hayrete erime ek-
linde anlamlardr.
Kueyrî, hidâyetin lügatte "meyletmek" anlamna geldiini söy-
ler. "Buna göre hidâyet, kulun Hakk'a meyletmesi, ona muhabbet
beslemesidir." 125 Demek ki hidâyette, kulun ilâhî cezbeye yaklamak
için gayret göstermesi gerekmektedir. Cenâb- Hak öyle buyurur:
"Bizim yolumuzda mücâhede edenleri, elbette kendi yollarmza eri-
tireceiz. Hiç üphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir." 126
Mücâhede mutlak klnm, mef'ul ile kay tl anmamtr. Buna gö-
re, "Kötülüü emreden nefs, eytan ve din dümanlar ile gereken mü-

câhedeyi Hak uruna -rzamz için- yapanlarn hayr yollarna hidâyet


ve muvaffakiyetini artrrz. "eklinde anllabilir. Ebu Süleyman Dâ-
rânî âyeti: "Bildikleri (ni uygulama) hususunda gayret edenleri, bilme-
diklerine ulatrrz." eklinde tefsir etmitir. 127

Ebu Ahmed: "Bildikleriyle amel edenleri Allah bilmediklerine


ulatrr. "sözünü Ebu Süleyman Dârânî'den nakletti ve dedi ki: "Kii-
ye hayrn ilham olunup ta, "onunla amel etmesi gerekmedii düün-

124. Selçuk Eraydn, Tasavvuf ve Tarikatlar, 64, stanbul, 1994; Kueyrî, Ku-
eyrî Risalesi, 112; Hucvûrî, Kefu'l-Mahcub, 201, Süleyman Uluda,
trc.

scabul, 1982; Mevlânâ, FîhiMâ F/^,147-148, trc. A.Avni Konuk, haz.Sel-


çük Eraydn, stanbul, 1993
125. Kueyrî, erhu esmâillâhi'l-hüsnâ, 254, Beyrut, 1986
126. Ankebut, 29/69
127. Zamahehrî, Keâf, III, 450, Beyrut, tarihsiz.
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET 47

cesine sahipolmasna" taaccüp ettim. Bunun yerine, hayrlar Kur 'an


ve sünnetten iitip uygular. ittii zaman onunla» amel edip bu amele
muvaffak kldiçin de hamdeder.
128

eriat ilmi mücâhede Hakikat ilmidir. Hiç kimse bütün


ilmidir.
gücüyle mücâhedeye sarlmadan, hidâyetin hakikatine eriemez.
Sehl b. Abdullah der ki: "Çim çalp çabalamayla ulaacan zan-
nederse o güçlüe urar. Kim de gayret göstermeden vasl olaca-
n sanarsa o da umucu (mütemennî)dir. Kii kendisini gerçekte ha- (

kîkateula Urann öz çabas deil de Allah olduunu bilmelidir. Mü-


câhede de hidâyet iaretleri ve izlerinin bulunduunu bilerek çal-
may elden brakmamaldr. Çünkü Peygamberimiz (sav) "Çalnz,
herkese yaratlm olduu ey kolay klnmtr." (ona muvaffak
olur) buyurur.

Bazan kul sülûksuz, riyazatsz ve mücâhedesiz de hakikatlere ula-


r. Ancak bu yol sâlim deildir. Kii gurura düer ve aldanr. Mücâ-
hede yolu tam ve daha güvenlidir. Cafer b. Muhammed Huldf anla-
tr: "Cüneyd'in elinde bir tebih gördüm. Dedim ki: Sen bu yüksek
halin ve erefinle eline tebih
mi alyorsun? Dedi ki: Evet çünkü ka-
vutuumuza onunla kavutuk, onu asla terk etmeyiz. 129
Hidâyet; ilerleten, meylettiren, sevdiren, açklayan ve gösteren
gibi anlamlara gelir. Bu hidâyetin badr. Sonu ise maksûda ulatr-
maktr, "ihdinâ" da olduu gibi bu hidâyet kullar tarafndan Cenâb-
Hak'tan 130
istenir. Peygamberimiz (s.a.v.) "Allah'tan hidâyet istediin-
de, "bir kimsenin çölde yolu armaktan korkup, tuttuu yoldan sap-
mama endiesi tad gibi, hidâyet iste"buyurur. 131
Sühreverd'ye göre ilmin tamam, Allah'n kalplere ilham ve ik-
ram ettiidir. Marifet ise bunun deerlendirilmesi ve ayrdedilmesidir.
Hidâyet de kalplerin bu marifeti hissetmesidir. 132 bn Esir der ki: O

128. bn Kesir, Tefsîr-i Kebîr, IH, 407 Msr, 1932


129. Sülemî, el-Fark Beyne ilmi'-eria ve'l-Haktka (trc. Süleyman Ate, AÜ-
FD) 16, 1968
130. bn Berrecan, erhu esmâillâhi'l-küsnâ, 450 Madrid, 2000
131. bn Manzur, Lisânü'l-arab, XI, 354
_

132. Sühreverdî, Avârifü'l-Maârif, trc.Tasavvufun Esaslar, H.Kamil Ylmaz- r-


fan Gündüz, 12 stanbul 1990
48 -HDÂYET REHBER

kullarna marifetinin yolunu gösterir ve tantr ki rububiyyetini ikrar


133
etsinler.

134
Et-Tüsterîye göre hidâyet, beyân anlamna gelir. bnü'l Arabi
de beyân anlamndan hareketle hidâyeti izah eder. "Eer Allah dik-
seydi hepinizi hidâyete erdirirdi" (En'am, 6/149) âyetindeki hidâyetin
"beyân" anlamna geldiini söyler. Ancak buradaki beyân daha önce
anlattmz beyan anlamlarndan daha yüksek bir mana ifade eder.
Buna göre âyetin manas, "Eer Allah'n dilemesi olsayd, hepinize ki-
min hidâyet ve kimin de dalâlet üzere olduunu açklard." Bu neden-
le bazs bildi bazs bilemedi. 135

Allah Teâlâ Nebf (s.a.v.)'e enbiyâlar zikrettiinde öyle buyurdu:


"Bunlar, Allah'n hidayet ettii kimselerdir. Sen de onlarn hidayetine
uy." 136 Nebîlerin hidâyeti, Allah'a yaknlk amelleri üzere olmalardr.
Efendimiz' den (s.a.v.) rivâyet edilen bir duâda da "Enbiyâlarn hidâ-
yeti ve saîdlerin yaay" eklinde geçer.

4 Allah'n hidâyeti, beyândr. Allah'n beyân lisan, ancak katndan


resuller göndermesiyledir. Allah'n beyân kendi zannna göre akln
açklamas deildir. Beyân, ancak ona en ufak bir ihtimalin
delillerini

ulaamad sahih kef ve açk haberle olur.VKim akln, görüünü ve


delilini, eriatinden üstün tutarsa nefsine söz dinletememitir. Onun
ahiret yurdunda hüsrân ne büyüktür!.. Perde kalkp onu mana olarak
te'vil ettiini gördüünde, ahirette Allah ilim lezzetinden onu mah-
rum eder. Hatta kederi kat kat artar. Orada, dünyada iken zahiri ma-
naya çekerek ve zahiri ile delâlet ettii eyi nefyederek hükmettii,
eklindeki câhilliini görür. Cahillik elemi, tasalarn ve hüzünlerin en
büyüüdür. Çünkü bu hal ona övülmeyen bir makamda ortaya çkar.
Kendisiyle lezzet bulduu bir hale kavuamaz. Hatta bilir ki bir belâ-
ya bile maruz kalr.

Îbnü'l-Arab, ayrca hidâyeti tevfîki ve tibyânî olmak üzere ikiye


ayrr. Hüdâ mertebesi, tevfik verir. Bu, almak ve enbiyâlarn rehber-

133. bn Manzur, erhu esmâillâhi'l-hüsnâ, 149, Tantag, 1992


134. Sehl b. Abdullah et-Tüsterî, Tefstru'l-Kur'âni'l-azîm, 12, 1908, Msr
135. A.A. Konuk, age, 11,63-64
136. (En'am, 90)
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET 49

ligi ile yürümektir. Hüdâ mertebesi ayrca, beyân ihsan eder. Bu da


Hakk'n getirdiini te'vil ile deil kef ile açklamaktr. 137
Muhâdara 138 sahibini, akl hidâyete erdirir. Mükâefe sahibini se
lmi Allah'a yaklatrr. 139 Et-Tüsteri der ki: "Akl, tek bana arn
üzerinde ezelî, kadîm olan gösteremez... Hakk'a ancak hidâyetin nû-
ru ile ahitlik eder. 140 Arifler ki: Hidayet, ruh gözünün gayb haki-
katlerine isabet etmesidir. 141

et-Tüsterf ye göre dâvet geneldir, hidâyet ise özeldir. Allah Te-


âlâ'nn u âyeti buna iaret eder: "Bilin ki Allah, [insan] huzur ve gü-
venlik ortamna çarmakta ve dilediini dosdoru bir yola yönelt-
mektedir." (Yunus 25) Hidâyet Allah'n dilemesine baldr. Hidâyet
ehli kimseler, Allah'n sevdii ve seçtii (istifa) kiilerdir. 142

et-Tüsterî'ye göre, Kulun her an Allah ile olmas onun hidâyetini


artrrken bir ah bile Hak'tan gaflet etmesi hidâyette ulaaca daha
üst mertebelerden mahrum kalmasna sebep olur: "Allah'a kar bir an
gözlerini kapayan (ve O'ndan yüz çeviren) bir daha bütün ömrü bo-
yunca hidâyete eremez, "der. 143
et-Tüsterî'nin bu iki ifadesinden anla-

lah'a yönelii; "dilediini dosdoru yola hidayet etmesi de" Hakk'n


nayeti olmadan bu yöneliin gerçeklemeyeceini ifade etmektedir.
Saadete, ancak hidâyet sayesinde eriilir. Zira insan, âhirette salâ-
ha ulamak ister. Fakat âhireti hakknda hayrls hangisi olduunu bi-

137. bnü'l Arabi, Fütühât- Mekkiyye, 4, 3 13, Beyrut, tarihsiz.


138. Muhâdara yüce isimlerden ald feyz le kalbin Hakk'n huzurunda ol-
3

masdr. Bu balangç halidir. Ayn durum, yani kalbin Hakk'n huzurun-


da olmas apaçk bir ekilde ve hiçbir delile ihtiyaç göstermeyecek biçim-
de meydana gelirse buna "Mükâefe" denir. (S.Uluda, Tasavvuf Terimle-
ri Sözlüü)
139. Kueyrî, a.g.e., 207
140. Ebu Abdullah Zehebî, el-Uluvv li'l-aliyyi'l-gaffâr, I, 200 Medine, 1968
141. Ruzbihan Baklî, Merebu'l-ervab^ 55 stanbul, 1973
142. Serrâc, el-Lüm'a, trc. Haan Kamil Ylmaz, slam Tasavvufu, 73, stanbul,
1996
143. Kelâbâzf, a.g.e., 92
50 »HDÂYET REHBER

lemezse, çok kere âhiretini harab eden eyin, âhiretini slah edeceini
zannedip aldanr.

Resulullah Efendimiz "Cennete giren herkes, ancak Allah'n rah-


metiyle girer." buyurmutur. Yani, Allah'n hidâyetiyle girer, demektir.
144
Resül-i Ekrem'e: Sende mi? diye sorulunca: "Evet ben de" demitir.

mü. FATHA SURES'NDE STENLEN HDÂYET

Resüluliah aieyhissalâtu vesselam, azz ve celil alan Rabbi'nden

naklen anlattna göre, O öyle buyurmutur:


* Ey kullarm! Hidâyet verdiklerim dnda hepiniz dalâlettesiniz.
145
Öyleyse benden hidâyet isteyin de sizi hidâyet edeyim!..."

Hidâyet konusu, müfessirler tarafndan genelde Fatiha Suresi'nde


ki, rJ
»-..„Jt Jdj4*JI UoaI "Bizi doru yola ilet." âyetinin tefsirinde de-

tayl olarak ele alnmtr. Bu nedenle âyetin iârî tefsiri, konunun da-
ha iyi anlalmasna k tutacaktr.

Her an hidâyet üzere yaamak, en büyük ihtiyaç olduu için yüce


146
Allah namaz ve namaz dmda Fatiha'y çok okumay emretmitir.

Ali b. Ebi Tâlib (r.a.)'a göre: "hdinâ" "Doru ve hak olan yolda
147
bizi sabit kl. " demektir.

Sülemî'ye göre hidâyet, irâd demektir. Buna göre Sülemi, "ihdi-


nâ"nm u anlamlara gelebileceini belirtir:

1. Müridler, "Bize ma'rifet yolunu göster!"

2. Mü'minler, "Tevhid üzere müstakim olmamz için bize hidâyet


"
yolunu göster!

3. Arifler ise "Bize ünsiyetinin yolunu göster ki kurbiyy etinle ferah

duyalm!" diye dua ederler.

144. mam Gazali, a.g.e., M 201


145. Müslim, Birr 55, (2577); Tirmizî, Kyamet 49, (2497).
146. Semerkandî, Tefsîru'l-kur'an, sd. Mehmet Karadeniz, 54, stanbul, 1993
147. Ruzbihan Baklî, Arâisü'l-beyân, 9-10 Hindistan 1301
1

ZAHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 51

"hdinâ"
Denildi ki: u
manaya da gelebilir: "Gafleti bizden kal-
drarak rzana ulama yolunu göster" Tüsterî: "Yardmnla bizi sana
giden yola yönelt." eklinde tefsir eder. 148 Burada istenilen yardm'
basirettir. 149

Cüneyd der "hdinâ" kalbimizi sana meylettir, himmetlerimi-


ki:

zi huzurunda kaim et, senden sana delilimiz ol. "demektir. 150


Kueyrî de ayeti Cüneyd gibi izah etmitir. Ona göre hidâyet "de-
lil" anlamnadr. Buna göre "ihdinâ" bize delil ol, sana varan yolu ko-

laylacr, sana yaklatr ve endielerimizi cem et tek kaygmz sen ol


demektir. Hidâyete eren, Hakk' tanyan ve onun rzasn tercih eden
ve ona iman edendir. 151
Beyzâvf, bir âriften öyle nakleder: "hdinâ" "Bizi sana götüren yo-
la ilet." demektir.Çünkü içinden çklmaz karanlk hâlimizden kurtul-
mamz buna baldr. "Bedenlerimizde var olan perde ve engelleri yok et
ki, senin kudsî nûrunla aydnlanalm ve seni senin nurunla görelim." 152

Kâânf ye göre "ihdinâ" "Hidâyet üzere bizi sabit kl, istikametle


vahdet yoluna yerletir." demektir. Vahdet yolu, mârifet ve muhabbet
nimeti olan özel rahîmiyyet nimetiyle nimetlenme yoludur. "Yard-
mnla vahdet yolunda bizi sabit kl." O yol, Rahimiyyetinin eseri, özel
bir nimetle nimetlendirdiklerinin yoludur. 153

Hâce Ubeydullah der ki: "hdinâ", "kendi zâtnn muhabbetiyle


ereflendir ki, kendimizin ve bakalarnn iltifatndan kurtulalm. Ta-
mamen senin giriftârn olalm. Senden bakasn bilmeyelim, görme-
yelim, düünmeyelim..." anlamnadr. 154
Nahcivânî ise, "Bize lütfunla hidâyet et, tevhidinin zirvesine ula
tiran doru yolu göster." eklinde tefsir eder. 155

148. Sülemî, Hakâiku't-tefsîr, varak 4b,5a,7a Süleymaniye ktp.


149. Sehl b. Abdullah et-Tüsterî, a.g.e., 10
150. Kueyrî, a.g.e., 254
151. Kueyrî, Letâifü'l-iârât, I, 49 Msr 198
152. Kâdî Beyzâvî, Tefsîru Beyzâvt I, 69, Bursevî, Rûhu'l-Beyân, I, 45
153 . Kâânî, Te'vtlât- Kââniyye,9 BakK'nmArâisü'l-beyân tefsirinin kenarnda,
154. smail Ferruh Efendi, Tefsîr-i Meuâkb (Tefsfr-i Mevâhib Tercemesi) 4, s-
tanbul, 1282
155. Nahcivânî, el-Fevâtihu'l-ilâhiyye, I, 18 stanbul 1325
52 • HDÂYET REHBER

Ruzbihan Baklî, bu âyet hakknda unlar nakleder: "Denildi ki,


bize ükür yolunu göster ki, ferahlayalm. Sfatlarmz senin ezelî ve
ebedî sfatlarnda fan klma yolunu göster. Hüseyin dedi ki: "Senin
için olan muhabbet ve sana kavumak için gayret etme yolunu gös-
ter." iblî, "Evliyâ ve asfiyânn yolunu göster." der. Yine denildi ki,

dünyada tâatlere yönelme yolunu göster ve âhirette derecelere ula-


tr. Üstad dedi ki, "kudsiyet nurlarnla aydnlanmamz için hallerimi-
156
zin karanlk!.arn kaldr."

Mevlânâ bu konuda öyle der:

• Yersiz hsan, âsi bir kölenin, güya adalet ediyorum, ihsanda bulu-
nuyorum diye, pâdiâhn maln ekyaya datmasna benzer.

• Kur'ân- Kerîm'de "Onlarn bütün balar hasrettir, iç acsdr."


diye gaflet ehlini korkutan bir âyet vardr.
• u âsi kulun adaleti, ihsan, onu padiahtan daha çok uzaklatrr,
gözden düürür, yüzünü karartr.
• te bunu içindir ki, mü'min yardma, lûtfa mazhar olamamak
korkusundan, dâima namazda; "Ya Rabbi, Sen, bizi doru yola
157
sevk ve hidâyet eyle." diye dua eder.

Molla Câmî, hidâyete erdikten sonra hidâyeti istemenin, onun zi-


yâdelemesini ve onda sebat bulmay, ifade ettiini söyler.
Seyr-i lellah makâmndaki bir sâlik hâlâ matlûbuna vâsl olma-
mtr. Onunla matlûbu arasnda bir mesâfe olup, Hakk'a ulamas
için bunu katedmesi gerekir. Bunun için hidâyeti talep etmelidir.

Seyr-i filiah'da ise matlûbu için bir nihayet yoktur. Seyri aslâ bit-

mez. da baz mertebeleri elde etmesi için hidâyeti talep etmesi


Onun
gerekir. Hidâyeti talep etmek, söz dili ve isti'dat dili ile olur. Her iki
158
dille talep birbirine uygun olursa kabule ayan olur.

Bursevî'ye göre, "Bizi doru yola hidâyet kl." cümlesinden, kii-


nin Allah' tanyp o yola girmesinden sonra orta yolu tutmas gerekti-

156. Ruzbihan Baklî, a.g.e., 9-10


157. efik Can, age, I, 127
158. Molla Czmî.Tefsîr-u Fatiha, 12, Süleymaniye ktp., Ayasfya, 405
ZAHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 53

i anlalr. kinci olarak, "bize her eyi, senin zatna, sfatlarna ve fiil-

lerine delâleti üzere tant ve öret." demektir. Bir de "te benim do-
ruyolum budur." 159 âyeti gerei, Allah'tan baka her eyden yüz çevir-
mek ve tamamen Allah'a ve O'nun emirlerine yönelmek, anlamna ge-
lir. Böylece kii Hz. brahim çocuunu kesmek yada Hz smail gi-
gibi,

bi kesilmek emriyle kar karcya geldiinde bunu hemen yapar. Ya da

Hz. Yunus gibi kendini denize atmak gerekirse atar. Hz. Musa gibi en
üst makama Hz. Zekeriyya gibi, iyilii emretmek uruna öldürülmek,
ikiye bölünmekle kar karya kalrsa buna derhal rza gösterir. te bu
makam gerçekten ehil olmayanlar için zor bir makamdr. Ancak dikkat
edilirse "kendilerine nimet verilenlerin yoluna" denildii halde "dövü-
lenlerin ve öldürülenlerin yoluna" denilmemesi peygamberlerin ve ve-
160
lilerin makamlarna bir tevik ve kolaylk olsun diyedir.

Ankaravî, müfessirlerin görülerini aktardktan sonra Râgb el-s-

fehânî'nin hidâyeti "tevfik" 161 eklinde mana vermesini daha isabetli


bulur. Çünkü tevfik hidâyetle ilgili birçok anlam içermektedir. Buna
göre ihdinâ, "Allahm doru yola sülük etmek üzere bize tevfik et" de-

mektir. Mevâku'n-nucûm'da öyle anlatlr: "Tevfik talebi, bütün du-


alar içerir. Tevfik isteyen bütün talebi, kasd ve meramn stemi
olur. Zira ilâhî yardm ve Rabbânî tevfik olmaynca doru yolda git-

mek ve maksuda ermek kimseye nasib olmaz. 162


"hdinâ" ile istenilen eylerin ayr ayr olmas, manay da deiti-
rir. Meselâ bir mü'min hidâyet isterse, hidâyette sebat ve devam an-
lamna; zengin olan isterse, ziyade manasna; fakir olan isterse bana
mal ver anlamna; zayf olan isterse, yardm ve tevfik manasna gelir.

Ayn ekilde deiik manalar vardr. En büyük hidâyet, hicabn kald-


rlmasyla hakk hak, bâtl bâtl göstermektir. 163

159. (En'am, 153)


160. Bursevî, Mhu'l-Beyân, I, 45-46
161. Tevfik, Allah'n kullarnn fiilini, sevdii ve râz olduu eye uygun klma-
sdr. (Cürcânî, et-Ta'rfât) Tevfîk-i lâhî, Allah'n kuluna baar ihsan et-
mesi, Allah'n velîlerini ilâhî srlara vakf klmasdr. (Uluda, T. Terimleri
Sözlüü)
162. Ankaravî, Futuhât-t ayniyye, 187 Süleymaniye ktp, Badatl Vehbi bl. No. 92
163. Saîd Nûrsî, kârâtü'l-i'câz, 23 trc, Abdülmecid Nûrsî, stanbul, 1990
54 »HDÂYET REHBER

Koma bizi cihân zulütnâtnda "dâllîn"


Nâr ile "müstakim strâüna" "ihtidâ" 164

[Allahm! Bizi bu dünyann karanlklarnda dalâlete uramlar


arasnda brakma, nurunla doru yola hidâyet et.]

XIV. SÛFÎLERE

Bursevî, Necmü'd-din Dâye 'den öyle nakleder:


Hidâyet üç bölümdür:

h Genel hidâyet, yani bütün canllarn kendileri için yararl olan e-


yi almalar, zararl olanlar brakmalar anlamndaki hidâyet... Ni-
tekim âyette öyle buyrulur: "Biz ona (iyiliin ve kötülüün) iki

yolunu da göstermedik m? 165


2. Seçkinlerin hidâyeti, yani mü'minlerin cennete yöneltilmesiyle il-

gili hidâyet. Buna u âyetle iaret ediliyor: "Rableri imanlarndan


dolay onlar hidâyete erdirmektedir." 166
3. En seçkin kimselere ait hidâyet. Bu gerçek anlamda insan Allah'a
yönelten hidâyettir. Ayette öyle buyrulur: "De ki: Dinleyin! Al-
lah'n hidâyeti tek doru hidâyettir." 167 168

Burada belirtilmek istenen udur: "Ben, seni fazlm ve lütfumla


yarattm, bana yöneldiinde yardmlarmn cezbesi ve hidâyet nurum-
la, sana doru yolu gösterdim. Ben seni bir nûr kldm. Sayende kul-
larmdan dilediklerimi doru yola ilettim. Kim sana uyar ve senin
honutluuna koarsa, onlar beer varlnn karanlklarndan kurta-

164. Emine Yeniterzi, Dvan iirinde Na't, 93, Ankara, 1993


165.. (Beled, 10)
166. (Yunus, 9)
167. (Bakara, 120)
168. Bursevî," Rûhu'l-Beyân, I, 46, Necmü'd-din Dâye, Te'vîlât- Necmiyye,
13b, 14a Süleymaniye ktp. Murat Buhari bl. No. 12
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 55

rr, ruhani olan varlk nûruna erdirirsin ve onlar doru yola iletirsin.

Nitekim Rabbimiz: "imdi Allah'tan size bir nûr ve apaçk bir ilâhî
kelam ulamtr ki onunla Allah, kendi rzasn arayan herkese kurtu-
lua götüren yollar 169 170
gösterir.

Sebzivârî ise, hidâyeti iki bölümde ele alr:

1. Tekvînî: Bütün mahlukat ihtiva eder. [Musa]: Bizim Rabbimiz [var


olan] her eye gerçek özünü ve biçimini veren ve her eyi [kendi
doasnn] gerektirdii yola yönelten varlktr, diye cevap verdi. 171

2. Teriî: Bu tür hidâyet ise tevhid ve marifet ehline hastr. 172

smini belirleyemediimiz bir Sûfî ise kitabnda, hidâyeti be ks-


ma ayrr:
1. Akllarn hidâyeti; tecellîlerin srrn anlamak içindir.

2. Ruhlarn hidâyeti; esmann srlar içindir.

3. Nefislerin hidâyet; yüksek hakikatlere [ulamak] içindir.

4. Kalplerin hidâyeti; imann nûrlar içindir.

173
5. Cisimlerin hidâyeti; kudretin iaretleri içindir.

XV. MUTASAVVIFLARA GÖRE "EL-HÂDÎ" SM-


Olur Hâdî diyen ehl-i hidâyet

Velî eyler ider Hâdî inâyet


Ola "Hâdî" demek bir kulda âdet

Erer Hakk'tan ona devlet-i saâdet

bn sa Saruhanî 174

169. (Maide, 15-16)


170. Bursevî, age, I, 47
171. (Taha, 50)
172. Molla Hâdî-i Sebzevârî, erhu'l-esmâ, Hâdî md. Tahran, 1862
173. Yazar meçhul, erb-i Esmaillahi'l-hüsna, Süleymaniye ktp, Esat Ef.
nr.3730/3
174. bn sa Saruhânî, Esmâ-i hüsnâ erhi, 144 Haz.Numan Külckçi, Ankara,
1997
56 • HDÂYET REHBER

Hâdî hidâyetten mütaktr. O kalpleri marifetine, nefisleri tâati-


ne, muhibleri kurbiyyetine, âlimleri [ilim tetkiklerinde] hakikate ahit
olmaya iletendir. 175

Hüdâ, doru yolu açklama demektir. el-Hâdî, ilimlerde, ameller-


de ve hallerde, saadet yolu ile ekavet yolunu, faydal gidiat ile zarar-
l gidiat açkla kavuturandr. 176
Hidâyet tevfikî ve tibyânî olmak üzere iki türlüdür. Tevfkî hidâ-
yet enbiyâ ve havâss- evliyaya hastr ve saâdete iletir. Tibyânî hidâyet
177
eriattr. Genelde ilim, özelde ise saadet meydana getirir.

O öyle bir varlk ki, kullarndan havas olanlarna, zâtn tanma-


ya hidâyet etmitir. Böylece O'nunla, zatnn bilinmesine delil getir-

milerdir. Kullarndan avam tabakasna, yarattklarn göstermi, on-


lar da Zât'n isbata koyulmulardr.
Özet olarak her varln neye ihtiyac varsa, ne yapmas gereki-
yorsa ona hidâyet etmitir. Çocua doar domaz, meme emmeyi il-
ham eden, civcive yumurtadan çkar çkmaz yerdeki taneleri toplama-
y ilham eden odur. Ya ar, ona alt köeli petek yapmay kim göster-
mitir.? 178

eyhler, Hâdî ism-i celîline "kalpleri marifetine, nefisleri tâatine

ileten" anlam verirler. Hâdî, günahkârlar tevbeye, ârifleri kurbiyye-


179
tin hakikatlerine iletendir.

Hâdî isminin srrna eren, Allah'n (c.c.) kendisini insanlara kur-


tulu sebebi kld, konutuunda hakk ve doruyu konutuu, emir
ve yasaklarn teblii ile vazifeli olduu, kendilerine keif ve ilham ver-
dii kimselerdir. 180

Hâdî ismine mazhar olanlar iki türlüdür. Biri genel rahmete maz-
har olur. Dieri ise, özel rahmete erer. Genel rahmet eriat ilmidir ve

177. Konevî, a.g.e., 95


178. mam Gazali, Esmâ-i Hüsnâ erhi, 196 trc. M. Ferat, stanbul, 1972
179. Fahrettin Râzî, Esmâillahi'l-büsnâ, 34, 1976
180. Gümühanevî, Câmiu'l-usul, trc. Rahmi Serin, Veliler ve Tarîkatlerde Usul,

80, stanbul, 1997


0

ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 57

bir ferde has deidr. Güne yamur gibi. Özel


ve rahmet ise ha-
kikat ilmidir. Bu havâssa mahsustur. Zemzem ve âb- hayat gibi. Bu
ilim takva sahiplerine verilir. 181

Hidâyet kelimesinin asl "et-takdîm" (iletmek, yollamak)tr. El-


Hâdî, kalpleri bâtldan Hakk'a meyleden hayrl kimseleri hak ettik-
leri mertebeye iletendir. "Rableri onlar imanlarndan dolay doru
yola eritirmektedir." 182 kendini en güzel ekilde tantarak zatna ve
onu en güzel ekilde ereflendirerek güzel huylara, yüksek hallere
ilettii gibi. Allah Teâlâ buyurur ki; "Nefse ve ona birtakm kabiliyet-
ler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham eden" 183 O insanlara güzel
ahlak ilham ederek onlar mükerrem klar, kalplerine rzasna uygun
talebi gönderir,dünyann rezaletine yaklamamalar ve hakir görülen
eylerin tehlikesine dümemeleri için, onlar dünyann kymetini kü-
çük addetme, deerli eylerini deersiz görme, hasis eyleri yaparak
lekelenmeme ve her nimetin kendilerinin olmas için uramama du-
A
rumuna getirir. Ayet-i kerimede öyle buyrulur: "Onlar yoksulluk
içinde bulunsalar bile dierlerini kendilerine tercih ederler. te böy-
leleri, açgözlülükten korunanlardr, onlardr mutlulua ulaacak olan-
184 185
lar!"
-

Hadi gerei olan hidâyet, istikâmet, iman, ikrar,


ism-i erifinin
kabul, teveddüd ve hayrhahlk gibi sfatlar ve ne'et-i unsuriyyesinin
büyük bir ksm olan su ile topran gerei olan tezüllül, tevâzû,
adem-i tasallut ve hilim gibi güzel sfatlar amildir. 186 Hâdî isminin
mazhar olan bir vücuttan ehadet aleminde iman ve salih amel orta-
ya çkar. 187

Hidâyet güneinin bütün alemi aydnlatm olup tüm varlk-


lara bu ktan bir hisse vardr... Hayvanlarn birbirlerine merhamet

181. Bursevf,. Kitâbü'n-Netîce, I, 48


182. (Yunus,9)
183. ems, (7,8)
184. (Har,9)
185. Kueyrî, a.g.e., 254, Beyrut, 1986
186. A. Avni Konuk, Fusûsu'l-bikem tercüme ve erhi,l, 166, haz. M. Tahral ve
S. Eraydn, stanbul 198?"
187. A. Avni Konuk, a.g.e.,I, 307
58 •HDÂYET REHBER

etmeleri, yavrularna efkat göstermeleri, kendilerine fayda veren ey-


lerlerden zevk almalar, zarar veren eyden kaçnmalar hep Bâri-i Te-
âlâ'nn hidâyetidir. 188

Hadi, maksudu bildirmek ve ona ulatrmak manasnadr. Hidâ-


yetin nûru bir kalbe girdiinde o kiinin sadr açlp ferahlar. Sadrn
açlp ferahlamas, kulda güzel ahlakn artmas ve kötü ahlaka ramen
iyi ahlakn hükümleri ile genilemesi ve yüksek kemale ermesidir.
Allah Teâlâ kulunu erdirmek istedii zaman onun kabine sekînet
indirir. Böylece tabiatnn hakir olan taraflar sükuna erer. Kötü ahla-

k teslim olurlar ve Allah'nrzsna kavumak için ona yardm-


(c.c.)

c olurlar. "Mü'minlerin kalplerine sükunet balayan O'dur ki,


imanlarn daha da salamlatrabilsinler."(Fetih,4); "Allah kimi do-
ru yola ulatrmak isterse, onun kalbini îslam'a açar; kimi de saptr-
mak isterse göe çkyormu gibi kalbini iyice daraltr. Böylece Allah
inanmayanlar dehete düürür. (En'am, 125) Allah onun nûrunu sön-
dürür ahlakndaki genilii daraltr, yüksek ahlakn en yapar. aa
Ne zaman kul hidâyetle ey yapmaya kalksa ve tâate yönel-
ilgili bir
se, sadr âyette geçtii üzere skr, genilikler dar gelir, iç alemine bir

karanlk çöker, istedii ey ona çok zor gelir ve adeta göklere trma-
nyormu gibi kötü bir hale düer Allah muhafaza buyursun. 189
Hâdî, kullarndan dilediinin önüne koyan ve
iyilik sebeplerini

ona hidâyet yolunu bildiren ve onat tâati sevdiren, irad ve yönlen-


dirmesiyle kurtulu yolunu gösteren, rza ve kerametin veren, büyük
rahmetiyle ve engin muhabbetiyle kuatandr. Allah Teâlâ buyurur ki:
"Allah dilediini doru yola iletir." (Bakara, 213) "Bana doru yolu
gösteren de odur." (uara, 78)

Ayn ekilde Allah Teâlâ marifetini kullarndan isteyene tahsis et-


ti. Ve ona tevhidinin nûrunu ikram etti.

Hâdî olan Allah, has kullarna önce zatnn marifetini gösterdi,


böylece onlar mârifetiyle onun zatna ahitlik Her varla ihti-
ettiler.

yacn gidermesi gereken eyi öretti... Çocua doduunda meme-

188. eyh lâhî, Esmâ-i Hüsnâ erhi, n, 61a-b, Süleymaniye ktp, Hac Mah-
mud, nr.4001
189. bn Bereccan, a.g.e., 451
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 59

den süt emmesini, yavru kua yumurtadan çktnda yem tanelerini


gagasyla toplamasn, arya bedenine uygun yumuak bir ev yapmas-
n gösterdi. 190
Kelâbâzî'ye göre el-Hâdî, rububiyyet ve vahdanîyyetini ikrar et-
meleri için kullarna marifetinin yolunu gösterendir.

Kulum bana bir kar yaklarsa ben ona bir arn yaklarm... di-
ye devam eden hadis-i erif, "kulum bana azmi ve cehdi le bir arn
yaklarsa, ben onu hidâyet ve himayemle kendime bir kulaç yaklat-
rrm, " demektir. 191

bnü'l-Arabfye göre hüdâ, insann (övgüye lâyk) hayrete ermesi-


192
dir." Sûfilerden biri: "Halkn Hakk'a en arif olan, O'nda en fazla
hayret edenidir." demitir. 193

îlim iki türlüdür:

Birincisi hakikat ilmi, dieri ise hayâl ilmidir. Enbiyâ ve evliyann


tebli ettikleri hakikat ilmi, hakikat ile hayal arasn içerir. Bu ilmi
tahsil edenler vücûdun hakikati ile hayal arasndaki irtibatlar bildik-
leri için "hayret"e düerler. Bu hayret övülen hayrettir. Onun için
Efendimiz (s.a.v.) "Ey Rabbim! Sende benim hayretimi artr. " diye duâ
etmitir.

Hayal ilmi ise felsefecilerin ve fen ehlinin uratklar tabii ilim-


lerdir. asmayp maddî ara-
Bunlar enbiyâ ve evliyânn sözlerine kulak
trmalarla vücûdun hakikatini anlamaya çalrlar. Ancak madde ve
ondan meydana gelen bütün deiik sûretler hep hayâllerden ibâret-
Bunlar hakîkî Vücûd'un isimlerinin gölgeleridirler. Gerçekte hayal
tir.

olan eylerle kaplan kimselerin bir hayâli brakp dierine tutunarak,


güzel ömürlerini mahvedip ve doru yolu asla bulamayp hayrete dü-

190. Mahmud Seyyid Hasan, erhu meânî fi esmâillahi'l-hüsnâ, 228, 229 îs-
kenderiyye, 1990
191. Kelâbâzî, et-Taarruf, H.z. Süleyman Uluda, Dou Devrinde Tasavvuf, 32,
stanbul, 1992
192. A. Avni Konuk, a.g.e.,iy 141 ve Mu'cemu's-sûfî, Suad el-Hakim, 1101,
Beyrut, 1981
Kelâbâzî, Ta'arruf 197-198, trc. Süleyman Uluda,(Do«$ Devrinde Ta-
savvuf) stanbul, 1992
60 «HDÂYET REHBER

eceklerinde üphe yoktur. Onlarn bu hayreti ise "zemmedilmi bir

hayrettir." Çünkü hayâlin verdii bir ilmin sonucudur. Bu ilim ise


ca-
hilliktir. Çünkü yaratma açsndan, daimî tecellîden ibaret olan ilâhî

emrin sonu yoktur ki bir yerde dursun. O zaman hüdâ, insann övü-
len hayrete ermesidir. Arif görür ki vücûd birdir. Bu sûretler onun
isimleri hasebiyle daimî tecellîsinden ibarettir. Bu tecellînin sonu ol-

mad için "te buras müâhedenin bittii yerdir" deyip duramaz.


Bu sebeple hayrete düer. 194

A. Avni Konuk, Mûsâ (a.s.) fassmn ikinci erhinde bu hayreti


öyle açklar:
nsan ilim ile emrin nihayeti olmadn bilince hayrete düer. n-
san ilim sahasnda çaip ilerledikçe, arkasna bakt vakit, önce ca-

hillik haline hayret eder. Sonra da önüne baktnda ilim sahasnn so-
nunu göremez. Bu hal nihâyeti olmayan "Allah'ta seyr"dir. lim yol-
cusu lâhî tecellîde tekrar olmadn "O her gün yeni bir tedir"
(Rahman, 29) ayeti gerei, Hakk'n tecellîlerinin her an yenilenerek
meydana geldiini görür. simlerin birbirinin zdd olmasndan dolay
arasnda inkâra ve tercihe sebep olacak bir hal göre-
çeitli tecelliler
mez. Meselâ, Hâdî isminin hükümleri ve eserlerinin gerei olduu gi-
bi, Mudili isminin de ayndr. lim mertebesinde akl gözüyle gören

âlim birini dierine tercih edemez. Böyle olunca Allah' ârif olan in-
san "hayrete" erip, sonsuza dek iin nihâyetine ulaamaz. Bu hayret
övgüye lâyk olan hayrettir. Peygamberimiz (s.a.v.) bunun hakknda
"Rabbim! Benim senin hakknda olan hayretimi artr buyurmutur.
Âyette "Rabbim! lmimi artr." (Tâhâ, 114) buyruldu ki, buradaki
"ilim" Allah'ta seyre ait olan ilimdir. Bunun neticesi hayret ve akn-
lktr. Bu hayret cehaletten kaynaklanan hayretle kartrlmamaldr.
Meselâ bir köylünün hiç görmedii bir âletle karlnca hayrete dü-
195
mesi gibi.

Tasavvufta hayret; kalbe gelen bir tecellî sebebiyle sâlikin düüne-


mez, muhakeme edemez hale gelmesidir. 196 iblî'ye göre hayret iki

194. Konuk, a.g.e., IV, 140-143


195. A. Avni Konuk, a.g.e.,IY 236-237
196. Serrâc,el- Lüm'a, 338,H. Kâmil Ylmaz, stanbul, 1996, Süleyman
trc.

Uluda, Tasavvuf Terimleri Süzlügü, 231


günah ileme korkusunun iddetinden meydana gelen
türlü olur:. Biri
hayret, dieri ise kalblere açlan ta'zîm duygusundan meydana gelen
hayrettir. 197

Zünnûn, ârifin bataki ve sondaki makamnn hayret olduunu


söyler. lk hayret, kulun fiillerinin Allah ile olmas ve Allah'n kulu
nezdindeki büyük nimetlerj ile ilgilidir. Bu durumda kul kendi ükrü-
nü O'nun nimetine denk Bulamaz.
Sondaki hayret ise, tevhidin uçsuz bucaksz sahralarndaki hayret-
tir. Allah Teâlâ'nm kudretinin azameti, heybeti ve büyüklüü karsn-
da kul, düünmenin yolunu kaybeder, akl bu yolda âciz kalr. 198
Sûfilerin çou marifeti aktan üstün tutmaktadrlar. Tahkik ehli-

ne göre muhabbet zevk u safâda helâk olmak, marifet ise hayret için-
de x temââ ve heybet içinde fenâ halinde olmaktr. 199 Allah hakknda
marifet, sürekli olarak akln hayret içinde kalmasndan Ve Hakk'm
inayetinin kulu üzerine yönelmesinden baka bir ey deildir. 200

devaml oluudur."demitir. O'na göre


iblî: "Marifet hayretin
hayret ikiye ayrlr. lki, bireyin varl ve mahiyeti, ikincisi bir e-
yin keyfiyeti hakknda hayrettir. Allah'n varl hakknda hayret
irk ve küfürdür, keyfiyyeti hakkndaki hayret ise mârifettir. Çün-
kü Allah'n varl konusunda ârifin üphesi yoktur. Allah'n keyfi-
yeti ve nasl bir varlk olduu hususunda akl mecal bulamaz.
ise

Bundan dolay iblî der ki: "Ey hayrete düenlerin delili, hayretimi
artr." 201

Bu konuda Meviânâ öyle seslenir:

Hakk'm yarattklarna kar hayran ol, yaratcnn kudretini,


san'atn gönlünde hisset, bu yeter; arp kal da, Allah'n yard-
m her taraftan sana gelsin, ulasn.

197. Serrâc, age, 210


198. Kelâbâzf, age, 197-198
199. Kueyrî, Risâle, 505 crc. Süleyman Uluda, Tasavvuf lmîne Dair, stanbul,
1991 .

200. Hucvûn, age, 401


201. Hucvûrî, age, 408
62 • HDÂYET REHBER

arp kalp da kendi varlndan geçersen hâl dili ile: "Yâ Rabbi
bizi doru yola götür. " demi olursun.

Bu i büyük Hakikat yollar zor bulunur ama, sen onun


bir itir.
sevgisini kaybetmekten korkar, titrer de ona snrsan, o güç i
yumuar. O zorluk sana kolay görünür.

Çünkü iin zorluu, büyüklüü inkar edenler içindir. Sen aczini


202
itiraf edersen senin için o zorluk, o güçlük lütuf ve ihsân olur.
* * *

Ey Hakk yolcusu! Sen; akl, zekay sat da hayranl satn al! Çün-
kü zeki olmak, akll olmak; bîr fikir yürütmekten, bir zanna ka-
plmaktan ibarettir! Halbuki hayranlk; Hakk'n güzelliini, kud-
retini, san'atn görmek, arp kalmaktr! 203
* * *

Hikmetinden sual sorulmayan Hakk'n iini kim anlayabilir? O


iin hakikatine kim eriebilir? Bu söylediim sözler, ancak anlat-
mak için söylenmi zaruri sözlerdir.
Bazen öyle, bazen de böyle görünür. Bu sebepledir ki, din ii hay-
ran olmak, arp kalmaktan baka bir ey deildir.
Din iindeki bu hayranlk, bu ilere akl eremedii çin hakikat
kblesine srt çevirmek. deildir. Belki dostun mest ve müstarak
olarak hayrete dümektir.

Birinin yüzü, dost tarafna, gerçek sevgili tarafna çevrilmitir. Di-


lin yüzü, ikilikten kurtulup, Hakk'da müstarak olduu için

dostun yüzü olmutur. 204


* * *

Dünkü yediim yemek bile hatrmda yok, bu gönül hayretten,


Allâh'n yarattklarna bakp, yaratana hayran olmaktan baka bir
205
eyle ad olmuyor.
* * *

202. efik Can, Konularna Göre Açklamal Mesnevî, W„ 314, stanbul, 1996
203. efik Can, age, IV, 232
204. efik Can, age, 21
I,

205. efik Can, age,!!!, 29


ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 63

• Akll akllarn dostun bulunduu yere, ötelere gönder-


olanlar,
milerdir! Bu dünyada kalan akl se, sevgiden haberi olmayan,
sevmeyen, sevilmeyen, ahmak olan akldr! '

5
• Allâh'n büyüklüü, san at, güzellii ve yaratma gücü ile hayrete
düer de, aknlkla akln bandan giderse, o zaman, saçnn her
teli bir ba olur, bir âkil kesilir!
• Ötelerde, sevgilinin yannda zihin, düünce zahmeti çekmez! Öte-
lerde bulunan mânâ ovalar, bahçeleri de hep zihinler bitirir, akl
206
fikir üretir!

• Her eyi sebeplerden biliyorsun. O yüzden Hakk'a kar hayran-


ln azalyor. Halbuki hayranln, o arp kalman, seni Allah'n
huzuruna ulatracaktr. 207

Konuyu bnü'l-Arabî ve Fuzûlî'nin "Hâdî" ism-i erifi ile ilgili du-


alaryla tamamlayalm:

"Yâ Hâdî! Bizi en güzel amellere eritir." 208

Yâ Rab, bemîe lütfunu et reh-nümâ bana


Gösterme ol tarîki ki yetmez sana bana

[Ey Kabbimi Lütfunu daima bana yol gösterici kd, sana ulama-
bana gösterme!] 209

XVI. ARFLERN HDÂYETE VESLE OLMASI


Allah Teâlâ'nn. hidâyet vesilesi olarak zikrettiklerinden biri de
nebilerdir. Hakk'n zâtna, sfatlarna ve fiillerine irâd onlar vesilesi
ile olmutur. Enbiyâ'nn vârisleri de böyledir. Çünkü, hidâyet getirme
Hakk'n va'didir. Hidâyetin belirli bir zaman yoktur. Bütün zaman-

206. efik Can, age, IV, 233


207. efik Can, age, VI, 66
208. bnü'l-Arabî, en-Nûru'l-es'nâ, 11, Msr, 1978
209. bnü'l-Arabî, lâhî Ak, trc.Mahmut Kank, Giri, 10, stanbul, 2003
64 • HDÂYET REHBER

larda nefisler ve ruhlar o hidâyeti beklerler. Hidâyet onlarn gdalar-


dr.

Yamurun tesiri için arsann terbiyesi gerektii gibi, feyzin tesiri

de kalbin terbiyesi gerekir. Bu terbiyeyi Nebiler yaparlar. Onlarn


için

olmad zamanlarda ise bu kudsî görev Nebilerin vekili olan kâmil in-
sanlarndr. Allah Teâlâ, âyette "...Ve onlar temizleyecek (bir peygam-
ber)..." (Bakara, 29) buyurur. Burada tezkiye Nebî'ye riisbet edilmi-
210
tir. Çünkü Hakk'a vastadr. Velî de böyle olup, Resule vastadr.

Hidâyetin bir manas da irâddr. Mürid de irâd eden, delil olan,

klavuzluk yapa ve yol gösteren anlamna Mür§id doru yolu gös-


gelir.
211 Âlime tâbi olu-
teren, hak yola ileten, gafletten uyandran demektir.
212 Burada ârifin vesile olduu
nur, ârif ile hidâyete erilir, denilmitir.
hidâyetten kast, gaflet halinden kurtulmak hakikate erme anlamnadr.

Mevlânâ, müridlerin hidâyet için birer vesile olduklarn öyle


ifade eder:

• Allah'n nûrunu ister Allah'tan al, ister kâmil insandan. Ak ara-


bn, ister küpten iç, ister testiden.

• Zira bu testi, iyiden iyiye arap küpü ile bitiiktir. O mutlu testi,

senin gibi gelip geçici, nefsânî zevklerle neeli deildir.


• Hz. Muhammed Mustafa (s,a.v.) Efendimiz; "Benim yüzümü gö-
renler, beni görmü olanlar görenler ne mutlu kiilerdir." diye
buyurmutur.
• Bir mumdan yaklan mumu gören, gerçekten de asl mumu gör-

mü olur.
• Böylece, o
ce mum
mumun
yaklsa, sonuncu
, yüz muma nakledilse,
mumun aydnln
o mumdan yüzler-
gören bile asl ilk

mumu görmü olur.


• stersen, aradn hidayet nûrunu, ak nûrunu son mumdan al; ister-
sen bizzat ondan, can mumundan al; aralarnda hiç bir fark yoktur.

210. Bursevî, Kitâbü'n-netîce, 75-76


211. Süleyman Uluda, Tasavvuf Terimleri Sözlüü, 388, Selçuk Eraydn, Ta-
savvuf ve Tarikatlar, 116, stanbul, 1994
212. Kuseyrî, Risale, 492
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET - 65

îrsen son mumun nûrunu ondan feyiz al; istersen gelip


gör,
geçmi velîlerin mumlarndan ma" nen aydnlan, nûrlan... 213
»* •

Ey akll, fikirli kii, hastaln geri gelmemesini istersen, bu mâ-


nevi hekimin önüne, paran pulunu saç ve ban yere koy.
Manevî hastalk hekimlerinin, yâni velîlerin gönüllerini ederse-

niz, kendinizi görür, halinizi bilir ve durumunuzdan utanrsnz.

Bu gönül körlüünün giderilmesi, halkn elinde deildir. Fakat bu


hekimler, Allah'n lutfu ve keremi ile hidâyet yolunu gösterirler.

Bu manevî hastalklarn hekimlerine candan, gönülden kul olur-


san Allâh'n lutfuna ve feyzine yol bulursun. 214

Vardk da ptr-i kâmile ta olsa dil yuma olur


Fir'avn ise nefsin yakn bir mûrdan alça olur
Oldunsa vakf aczine ednâ amel da olur bir

Çürüklerin hep sa olur zehrin kamu bal ya olur


Dalar yemili ba olur cümle cihan bostan sana
Es'ad Erbilî

ibi olsa da
Nefsin Fir'avn gibi ululuk iddiasnda ise karncadan daha alçak olur
Acizliini, güçsüzlüünü anladtnsa kymetsiz bir amelin da gibi olur
Çürük, hata ilerin dorulur, ac (hallerin) tatllar
Çorak dalar meyveli baf bütün dünya sana bahçe olur.] 215

XVII. HDAYETN MERTEBELER


Mutasavvflar, hidayeti deiik açlardan deerlendirerek baz
mertebelere ayrmlardr.

213. efik Can, age, 116


I,

214. efik Can, age, III, 102


<
,

215. M. Es'ad Erbilî, Divân- Es'ad,lS9 stanbul, 1991


66 »HDÂYET REHBER

Bursevî, imanla balayan^ hidâyetin mârifetullah çizgisinde tedrî-


cen artacan söyler. Kiinin manevî hayatnda, bir vaktin hükmü di-

erine uymaz. 216 Bursevî bu tedricilii, hidâyeti mârifetullah olarak

açklarken "marifetin bir yerde karar etmeyeceini, her an artacan"


belirterek ifade eder. 217 O'na göre hidâyetin ilk mertebesi iman, ikin-
ci mertebesi velayet, üçüncü mertebesi nübüvvet, dördüncü mertebe-
si ise risâletdir. 218
*

imam Gazâlî ise, hidâyeti üç derecede ele alr:

1. Hayr ve er yollarn bilmektir. Allah Teâlâ "Biz ona iki yolu


(doru ve eriyi) göstermedik mi?" buyurarak, herkese akl veya
peygamber, vastasyla bu yollar açklamtr. Hidâyetin sebeple-
ri, kitaplar, peygamberler ve akl sahiplerinin basiretleridir. nsan-
larn hidâyetini engelleyen, hased, kibir, dünya sevgisi, basiret

körlüü ve dier sebeplerdir.

2. Allah'n kullarn halden hale çevirmesidir. te bu mücâhede 219


sonücu gerçekleir.
3. Bu mertebe ise mücâhedenin kemâle ermesinden sonra, nübüv-
vet ve velâyet âleminde parlayan bir nurdur. Hidâyetin bu merte-
besine akl ve muhâkeme yoluyla ulalamaz. Mutlak ve gerçek
hidâyet budur. Dier iki hidâyette baz perdeler bulunur. Hidâ-
yetlerin hepsi Allah'tan olmakla birlikte Allah Teâlâ'nn kendisi-
ne nisbet edip, tahsis ile ereflendirdii hidâyet ite budur. Âyet-
lerde "Doru yol, ancak Allah'n yoludur" 220 "Ölü iken hidâyet-
,

le dirilttiimiz, kendisine insanlar arasnda yürüyecek bir nûr ver-


diimiz kimse, karanlklar içinde kalp, ondan çkamayan kimse

216. smali Hakk Bursevî, Kitâbü'n-netîce, I, 370


217. Bursevî, Tefsiru Fatiha, varak 32a Süleymaniye ktp. Hac Mahmud bl.

No.237/2,
218. smali Hakk Bursevî, Kitâbü'n-netîce, I, 370
219. Mücâhede, mücâdele etmek, savamak demektir. Terim olarak, eriatça is-

tenen fakat nefse zor gelen eyleri emmâre olan nefse yükleyerek onunla
savamaktr. Nefse kar açlan sava büyük cihattr. Mücâhede, nefsi ez-
mek, onu etkisiz hale getirmek, çile çekmektir.
(S. Uluda, Tasavvuf Terimleri Sözlüü)

220. Bakara, 120


ZAHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET - 67

gibi olur mu?" 221 "Allah, kimin gösünü slâm'a açm ise ite o,
Rabbinden bir nur üzerinde deil midir?" 222 buyrularak üçüncü
mertebedeki hidâyet anlatlmaktadr. 223

Molla Câmî, hidâyetin mertebelerini "Vücûd mertebeleri" 224


açsndan deerlendirerek unlar söyler: "Hidayeti saymak mümkün
deildir, ancak genel olarak öyle ifade edilebilebilir: Cenab
Hakk'n balangçta taayyün-i -evvelde (Hakk'n ilk zahir oluu) oldu-
u gibi, gayb-i hüviyy etteki (Belirsiz olmas itibariyle Hakk'n zât,
zât- kibriyâ) karanlndan, icmâlî, külli, ilmî Vücûd nûru arsasna,
sonra taayyün-i sânî'deki (Hakk'n ikinci mertebede zahir olmas) gi-
bi tafsili, ilmî Vücûd nûru arsasna, sonra mertebe mertebe rûhî, mi-
sâlî ve hissî olarak, (dört) unsurdan oluan beden olarak varoluuna

ulatrncaya dek a'ynî vücûd arsasna hidâyet etmesidir. Sonra ço-


cukluktan temyiz ve teklif çana ulatrp Nebî (s.a.v.) ve O'nun ge-
tirdiklerine imana muvaffak klmasdr. Bu hidâyetlerin artmasn ta-
olduu unutulmamaldr. (Kii Hak'tan ezelde
lebin, isti'dât dili ile
neyi taleb etmise Allah ona göre hüküm verir. )Artk talep edilen hi-
dâyet, slâm dini, salih ameller, kâmil melekeler, yüce makamlar,
ameller ve hallerdir." 225 /

bn-i Kayym, hidâyet mertebelerini, Cenâb- Hakk'n kullarna


manevî iaretlerle yol göstermesi açsndan on ayrr: kma
1. . Uyankken vastasz olarak Allah'n kulu ile

Teâlâ'nn Musa (as) ile konumas böyledir.


2. Allah'n Nebiler'e vahyetmesidir.

221. En'am, 122


222. Zümer, 22
223. mam Gazâlî, hyâ u Ulûmi'd-dm} V% 201-204, trc. Ahmet Serdarolu s-
tanbul, 1985
224. Burada geçen varlk mertebeleri hakknda geni bilgi için, bkz. A. Avni Ko-
nuk, Fusûsu'l-bikem tercüme ve erhi, haz. Mustafa Tahral ve Selçuk
Eraydn, stanbul 1987 M. Krol Klç, Muhyiddîn Îbnu'l-Arabî'de Varlk
Mertebeleri, baslmam Dr..Tezi, stanbul, 1995
225. Molla Câmî, a.g.e., 13
68 «HDÂYET REHBER

3. Melek olan elçilerin beer olan elçilere gönderilmesidir. Bu üç de-


rece sadece nebilere aittir.

4. Tahdis (ilham, içe dourma) mertebesidîr. Bu da özel vahyin ve


sddîklann derecesinden alttadr. Sddîk, ilham, içedoma, kef
gibi eylerden müstanidir. Çünkü, sddîk bütün kalbini, srrn
Rasülüne teslim etmitir. Peygamberimiz (sav) "Sizden önceki
ümmetlerde kendilerine ilham verilenler vard. Eer bu ümmette
Ömer 226
de böylesi varsa o b. Hattab'dr." Muhaddes, kalbine ve
derununa ilham edilen ey demektir. Bu kiinin mertebesine göre
olan görüüdür. Mutlak kesinlik arzetmez.

5. mam (anlay, idrak) mertebesidir. Davud (as) 'm gördüü bir dava-
da cezay fazla sert bulan Süleyman (as) yeni bir çözüm teklifinde
bulunur. Davud (as) olunun çözümünü kendisininkinden daha adil
bulduu için davay bu yönde karara balar. Cenâb- Hak âyette bu-
nu öyle belirtir: "Bu olayda Süleyman'n dava konusunu (daha de-
rinden) fehmetmesini, anlamasn saladk." (Enbiyâ, 79) Fehm, Al-
lah'n kuluna verdii bir nimet, kalbine koyduu bir nurdur. Kul bu
nûrla bakasnn idrak edip bilemediini bilir. Âyetlerden bakas-
nn anlayamadn anlar, manann aslna vakf olur. Bedir ehlinden
sahabilerinde bulunduu bir toplulukta Hz. Ömer "Allah'n yard-
m ve fethi geldii zaman" 227 âyetini sorar. Herkes bir mana verir.
çlerinde en genç bn Abbas (ra)dir. En son ona sorulur. "Allah Te-

âlâ bu âyette Nebi'sinin eceli geldiini haber vermektedir, "der. bn


Abbas anlay olmasayd Rasulüllah'm ecelinin bil-
(ra)'de özel bir

dirildiini nereden çkaracakt? Bu dereceden çou insanlar yok-


sundur. O kiiler âyetleri anlamak için baka eylere ihtiyaç duyar-
lar. Fehm sahipleri ise baka eylere gerek duymazlar.

6. Beyân (açklama) mertebesi dir. Hakk'n delil ve ahitlerle açk-


lanmas, bâtldan ayrlmas ve tantlmasdr. Böylece hakk, kalbe
görünmü gibi olur. Bu derece genel olup bütün yaratklar kap-
sar. Bu beyân kullarna ulamadan Allah kimseye azab etmez ve-

ya saptrmaz. "Allah Teâlâ bir topluluu hidâyete erdirdikten son-


„ >

226. Buhar, Fadâilü Ashâbü'n-nebi,6


227. Nasr, 1
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 69

ra, nelerden saknacaklarn kendilerine iyice açklamadkça dalâ-


lete düürmez." (Tevbe, 115) nsanlar Allah'n açkladn kabul
edip, onunla amel etmediklerinde, Allah onlar hidâyetten saptr-
mak suretiyle cezalandrr. Burada ki açklama âyetlerle ve kâinâ-
t tefekküre çararak yaplr.
7. Özel açklama mertebesjdir. Bu hususi hidâyeti gerektiren beyân-
dr. nâyet, tevfik, seçme fiilleriyle ilgili ve brakma sebep- babo
lerinin kalpten silinip kaldrlmas ile ortaya çkan beyândr.
"Gerçek u ki sen her sevdiini doru yola yöneltemezsin; fakat
Allah'tr dilediini doru yola yönelten; ve yine O'dur doru yo-
la girecek olanlar en iyi bilen. "(Kasas,
228
56)

8. ittirme mertebesidir. "Allah onlarda bir hayr görseydi onlarn


mutlaka duyup iitmelerini salard; kald ki (hakk) duyup iit-
melerini salasayd, yine onlar o dik bal tavrlar içinde kuku-
suz yüz çevirirlerdi." (Enfal, 23) Bir kulan iitmesi vardr ki sö-
zün lafzm iitir bir de kalbin iitmesi olup o da kelamn hakika-
tini, ne kastedildiini anlamaktr.

9. ilham mertebesidir. "insan benliini düün ve onun nasl (yarat-


l)amacna uygun ekillendirildiini ve nasl ahlâk zaaflarla ol-
duu kadar Allah'a kar sorumluluk bilinciyle de donatldn...
(fücur vetakvann ilham edildiini) ems, (7,8) Herevî, ilham -üç
derecede açklar: Birincisi duymaya bal kesin olarak vahy ek-
linde tezuhur edendir. kincisi, apaçk meydana gelen ilhamdr.
Bunun doruluunun belirtisi udur; buna mazhar olan kii per-
deyi yrtmaz. eriatn çizdii snr amaz ve hataya dümez.
Üçüncüsü ise srf gerçein tecelli ettii ilhamdr.

10. Sadk rüya mertebesidir. Hadis-i erifte "Sadk rüyann nübüvve-


tin krkalt cüzünden biri" 229 olduu ifade edilir. Nebilerden ba-
kasnn rüyas için vahye uyup uymadna baklmadr. Uyarsa
amel 230
edilir, uymazsa amel edilmez.

228. Allah'n hidâyeti ancak buna ulamak isteyenler vadettii rahmetin belir-
tisinden ibarettir. •

^
229. Buhari, Ta'bir, 4
230. îbn Kayyim el-Cevziyye, a.g.e.,53
70 »HDÂYET REHBER

XVIII. HDÂYETTE ST'DAT

O her zaman gösterir hak yolunu


Lâyk olduu yola sevkeder kulunu 231

Meryem sanki bir aslan kann dökmek istiyormu da on-


sa b.

dan kaçyormu gibi, bir daa doru kaçyordu. Birisi onun arkasn-
dan koup: "Hayrola, ku gibi ne kaçyorsun; arkanda kimse yok?"
diye sordu. I Iz. sa, o kadar hzl kouyordu ki, acelesinden ona ce-
vap veremedi. O
adam bir müddet onun arkasndan kotu, peini b-
rakmad. Ve Hz. sa (as) 'a kuvvetlice bararak: "Allah rzas için bir
an olsun dur! Böyle hzl kaçn bana dert oldu. Ey kerem sahibi ar-
kanda ne aslan var, ne düman, ne de bir korku, kimden bu tarafa
doru kaçyorsun? dedi. Hz. sa; "Bana ba olma, ben bir ahmaktan
kaçyorum. Brak da kaçp kendimi kurtaryorum.
(erh: Ahmak temyiz 232 sahibi olmayan kimsedir. Zahirî ilim ve
fennde kl krk yaran fakat bu esrarengiz vücudunun nereden geldi-

ini, niçin geldiini ve nereye gittiini, niçin gittiini anlamak mera-


kn hissetmeyen kimselerdir.
Mevlânâ (ks) "Böyle bir kimse zahiri ilimlerde mutlak zeki olsa
bile. mademki onda bu temyiz yoktur o ahmaktr." buyururlar.)

O kimse dedi ki: Nefesi ile körler ve sarlarn ifa bulduu o Me-
sih deil misin? Hz. sa: Evet, dedi. O kimse: Peki dedi, gizli srlara,

efsûnlara sahip o mânâ padiah, sen deil misin? O efsunu bir ölü
üzerine okuduun vakit, av bulmu aslan gibi sçrayp dirilir! sa (as)
dedi ki: Evet o söylediin de benim. O kimse cevap verdi: Ey güzel
yüzlü! çamurdan kular yapp canlandran sen deil misin?
sa (as) buyurdu ki: Evet! Soran tekrar: O halde, ey pâk ruhlu
her ne istersen yaparsn, korku kimdendir? Bu çeit mucizelerin ol-

231. brahim ener, Türk Edebiyatnda Manzum Esmâ-i Hüsnâlar, 148 Dr. Te-
zi. zmir, 1985
232. Temyiz, fark anlayp idrak etme, iyiyi kötüden ayrma, birini benzerlerin-
den ayrp tercih etme, ayrdetme, üstün tutma, yeleme, seçme, farketme
anlamlarna kullanlmtr
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET • 71

duktan sonra, dünyada kim senin bendelerin arasna katlmaz? Kim


sana kul köle olmaz? Isa (as) buyurdu ki: Teni yaratan ve ezelde ca-
n vareden Hakk'n pâk zâtna yemin ederim ki ve O Allah'n zât-
nn ve sfatnn hürmeti hakk için ki, gökyüzü bile yenini yakasn
yrtm ona kul köle olmutur. O a'zam ben körler ve
efsun ve ism-i
sarlar üzerine okudum, iyi oldu. Kayalk bir daa okudum, da
çatlad, yarld. Hrkasn göbeine kadar yrtt. Ölmü
adamn bir
cesedine okudum dirildi kalkt. Hiçbir ey olmayana okudum bir ey
oldu.

Fakat, Onu ahman kalbine, muhabbetle yüzbin defa okudum,


bir derman, bir çare olmad.
[erh: ruhlar ve nefisleri ihya eden nebiler, hidâyete kabiliyeti ol-
mayan kimselere, her ne kadar söz ile nasihat etseler ve hal üm-
ile

metlerine örnek olmak üzere, ibâdetler getirseler, onlarn azgnlklar


ve aknlklar artar.]

O ahmak kat ta oldu da o huyundan dönmedi, çorak bir kum


oldu da ondan hiç ekin bitmedi.

O kimse dedi ki: Peki Hakk'n smi baka eylere etkisi olduu
halde, o ahmaa tesir etmemesinin hikmeti nedir? O da hastalktr bu
da. Hakk'n ismi ona deva oldu, buna olmad? sa (a.s.) dedi ki:
Niçin
Ahmaklk hastal Allah'n kahrdr. Körlük hastal ise kahr deil,
belki bir belâdr. Bela merhameti celbeden bir hastalktr. Ahmaklk
ise zahmet getiren, bakalarn yaralayp inciten bir hastalktr.

Ahmaa vurulan da, Allah mührüdür. O mührün üzerine hiçbir


el çare bulmaya güç yetiremez.

Hz. sa'nn kaçt gibi, sen de ahmaklardan kaç. Ahman sohbe-


ti çok kanlar dökmütür.
Hava (buharlanma ile) suyu nasl yava yava çekerse, ahmak da
sizden (iman nûrunu) böyle çalar. O ahmak (ilâhî akn) hararetini ça-
233
lar ve (inkar) soukluu verir.

Enbiyâ ve evliya Hakk'a hizmette doktorlara benzer. Ümmeti sa-

adete sevkettiklerine ve slah ettiklerine göre ilâhî emre hizmet eder-

233. A. Avni Konuk, a.g.e.,11, 209-215 (Mesnevî'den naklen)


72 -HDÂYET REHBER

ler. îsti'dad olmayan kimselere hidâyet veren olmadklarna göre de


ilâhî emre hizmet etmezler. 234

Kueyrî, "Kurtulua eren daha önce Allah tarafndan seçildii için

kurtulmutur. Çünkü Allah Teâlâ, "Biz onlarn [hepsini] seçtik ve dos-


235
doru bir yola ilettik." buyurur. (En'am, 87)

Ebu Osman demitir ki: "Hem söz hem fiil yönünden sünneti
nefsine amir klan hikmet incileri söyler, söz hem fiil yönünden heva
ve hevesi kendine amir klan, bid'at olan eyleri konuur. Zira Allah
Teâlâ, "Eer O'na itaat ederseniz doru yolu bulmu olursunuz." bu-
yurur. (Nûr, 54) 230

Kueyrî ve Ebu Osman'nn düünüldüünde, in-


ifadeleri birlikte

ama kabiliyeti, hidâyeti istemesi ve ona doru yürümesi, Cenâb-


Hakk'm hidâyetle hükmetmesine sebep olmaktadr.
Kalbi ezelde iman nûru ile aydnlanan kimse, bu alemde de
mü'min olarak zahir olur. lahi ilimde deimez özü hidâyeti taleb et-

memise, hidâyete kabiliyeti yoksa, bu alemde de hidâyetle zahir ol-

mazlar. 237

Bir kimsenin a'yn- sabitesi (ezeldeki deimez hakikati), yokluk


halinde(henüz bu aleme gelmemiken) iken "el-Hâdî" ism-i erifinin
sureti üzere resmedilmi ise bu alemde de hidâyet suretiyle ve mü'mn
olarak zahir olur. 238

Konu ile ilgili olarak bnü'l-Arabî, "Eer Allah dikseydi hepinizi


hidâyete erdirirdi"(En'am, 6/149) âyetini açklarken unlar söyler:
"Burada kullanlan "^" harfinin imtina harfi (mümkün olmayan an-
5

lamnda harf) olduunu, dolaysyla Hakk'n bir eyi dilemesinin


a'yân- sâbite'ye göre gerçekleir." Yani Hak eer hepsinin hidâyetini
dikseydi hidâyet ederdi, ancak hepsinin hidâyete kâbiliyeti olmad-
n bildii için hepsine hidâyet etmemitir. 239
a.g.e.,II, 197
235. Kueyrî, a.g.e., 492
236. Kueyrî, er-Risale,l42
237. A. Avni Konuk, a.g.e.,III,69
238. A. Avni Konuk, a.g.e.,III, 73
239. A.A. Konuk, age, 11,63-64
ZÂHR VE BÂTIN AÇISINDAN HDÂYET - 73

En dorusunu Allah bilir. Muvaffakiyet Allah'tandr.

Budur ehl-i tarîkin mültecâs


Srât- müstakime kl hidâyet
Budur erbâb- tarîkin recâs

Srât- müstakime kl hidâyet

lâhî ktl tartk-i aka trâd


Ere tâ menzile âk ola âd
Namaz içre niyaz içre budur yâd
Srât- müstakime kl hidâyet

Çü tahmil eyledin bâr- emânet


Yine sen eyle yâ. Rabbi iânet
Eerçi sana yol çoktur begâyet
Srât- müstakime kl hidâyet

Çü dütük firkate âhar ilinden


Hamîr olduk senin kudret yolundan
Çkarma Hakkî'yi doru yolundan
Srât- müstakime kl hidâyet

smail Hakk Bursevî240

Veysel AKKAYA
ÜSKÜDAR-2003

240. K. Ziyâeddin Coan, . Hakk Bursevi. Fatiha Tefsiri, 121, Y.L.T., stanbul,
2001
HDÂYETN BALANGICI

alangçlar, nihayetlerin tecelli ettii" yerlerdir. Kimin bidayeti Al-


lah ile olursa nihayeti de Onunla Ona doru 241
olur.

bn Atâullah

Soru da ilimden gelir, cevap da. Nitekim diken ve gül toprak ve


sudandr, yani çamurdan. Dalâlette ilimden gelir hidâyette. Nitekim
ac ve tatl yamurdandr. 242
Mevlânâ

KTABA GR
Bütün hamdler Allah'a, salât ve selâm varlklarn hayrls, Al-
lah'n kulu ve resulü Muhammed'e (s.a.v.) âli ve ashabna olsun.

241. Atâullah skenderî, Hikem-i Atâiyye.


242. A. Avni Konuk, a.g.e.JII, 46
76 «HDÂYET REHBER

Ey ilmiörenmeye gayretli olan, ilme yönelen ve onu çok arzula-


yan k§i! Bil ki ilim örenmekten kastn;

• bakalar ile yarmak,


onunla övünmek,
• arkadalarndan önde olmak,
insanlarn sana yönelmesini istemek
• ve dünya mal toplamak ise;

dinini ykmaya ve nefsini helâk etmeye çalyorsun. Âhiretini dünya


karlnda satyorsun. Bu al veriin zarardr. Yaptn ticaretle, di-

nini tehlikeye atyorsun. Sana ilim öreten de isyanna yardmc ve


hüsranna ortaktr. O, yol kesiciye klç satan kii gibidir. Peygamberi-
miz(sav) buyurur ki: "Yarm kelime de olsa 243 bir kötülüe katkda
244
bulunan, ona bu kötülüünde ortak olur."

Eer ilim örenmekte niyet ve maksadn, sadece âlimlerden nakil-


de bulunmak deil de, hidâyetse; sana müjdeliyorum!.. Çünkü bu ni-
yetle ilmi elde etmek için yürüdüün zaman, melekler yoluna kanat-
larn yayar. Onu örenmeye baladnda; denizdeki canllar, günah-
larnn aff için Allah'a yalvarr.

Her eyden önce unu bilmen gerekir: "lmin neticesi olan hidâye-
tin ba, sonu, zâhiri ve bâtn vardr... Balangcn salamlatrmadan
sonuna ulaamazsn... Dn örenmeden, özünü kavrayamazsn..."

Burada, nefsini ve kalbini hidâyet açsndan kontrol etmek için,

sana hidâyetin balangcn bildireceim. Eer kalbin, hidâyetin ba-


langcn örenmeye meyilli, nefsin de kabiliyetli ise, istenen hedefle-

re yükselebilir ve ilim deryasna dalabilirsin...

Hidâyetin bana yöneldiinde kalbin, erteleme ve gereini yap-


makta tembellik gösterirken; nefsin, ilim örenmeye meylediyorsa, o
kötülüü emreden nefistir. Qjefs, kovulmu eytann hilesine uymu,

243. "Öldür!" yerine "Öl...." kelimesinin kullanlmas gibi. (arih)


244. bn Mâce, Kitâbü'd-diyât, l'de Ebû Hüreyre'den naklen, Resulullah (sav)
buyurdu ki "Kim yarm kelime de olsa birmü'minin öldürülmesine katk-
da bulunûrsa, o kii Allah'n (cc) huzuruna alnnda u
yazl olarak çkar:
"Allah'n rahmetinden mahrumdur!..."
HDÂYETN BALANGICI • 77

onun gurur ipiyle yava yava kendisini korkunç helake sürüklemesi-


ne boyun emi ve ilim örenmeye kalkmtr. eytann amac, hayr
yerinde erri "iyi" gibi göstererek, seni "amel bakmndan iflas eden
ve eytana uyanlar" arasna katmaktr. Onlar güzel iler yaptklarn
zannederler. Halbuki çalmalar dünya hayatnda boa gitmitir.

Bu durumda eytan, sanayimin üstünlüü ve âlimlerin dereceleri-


ni anlatr. Sahabe ve tabiinin ilim hakkndaki sözlerinden bahseder.
Ancak Resulullah (sav)'nin u hadislerine ilgini azaltr: "lmi artt
halde hidâyeti artmayan kii ancak Allah'tan uzaklam olur." 245 "K-
yamet gününde insanlarn en iddetli azap çekeni ilmine Allah'n mü-
kâfat vermedii âlimdir." 246 Ve yine Peygamberimiz öyle buyurur:
"Fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, kabul olunmayan
amel ve duadan Allah'a snrm." 247 Bir baka hadiste, Rasûl-i Ek-
rem buyurur ki: "srâ gecesi bir toplulua rastladm. Dudaklar ate-
ten makaslarla kesiliyordu. Siz kimsiniz? dedim. Biz iyilii emreder;
kendimiz yapmazdk. Kötülükten de sakndrr ama kendimiz onu ya-
pardk, dediler." 248

den sakn. Seni gurur ipiyle çekip aldatmasna uyma. lim örenme-
yen cahile bir kez, örendii bilgilerle amel etmeyen âlime ise bin kez
yazklar olsun!..

ilim örenen insanlar üç ksmdr:


• Birincisi, âhiretine hazrlk yapmak için ilim örenendir. Onun
ilimle amac sadece Allah rzas ve âhiret hayatdr... te bu kaza-
nanlardandr...

• kincisi, dünya hayatna yardmc olmas için ilmi örenen kiidir.

linin zayfln ve maksadnn kötülüünü kalbinde hisseder. Bu


durumdakiler, tehlikededir. Eer ölüm, onu tevbe etmeden yaka-

245. Deylemî, Ali (ra)'dan rivâyet etmitir.


246. Dârim, Mukaddime, Bab, 27
247. Müslim, Kitâbu'z-zikr ve'd-duâ, 73, Nesâî, sdâze, 13 mam Ahmet, c.4
s.371
248. bni Hibban, Sahih, Enes (r.a.)'dan rivayetle
78 -HDÂYET REHBER

larsa, sonunun kötü olmasndan korkulur. Onun ii Allah'n ira-

desine kalmtr. (Allah ister affeder, isterse affetmez) ayet eceli

gelmeden tevbeye buna ilimle ameli de ekler ve eksiklik-


yönelir,
leri giderirse kazananlar arasna girer. üphesiz "günahtan tevbe
249
edert, sanki hiç onu ilememi gibidir."

Üçüncü kiiye ise eytan galip gelmitir. O da ilmini, mal çoalt-


maya, makamyla öünmee ve tabilerinin çokluu ile gururlan-
maya vesile klmtr. htiyacn ve dünyalk bir iini halletmek
için ilmini kullanarak her yere girer. O bununla birlikte gizli ola-

rak nefsinde: "-içiyle dyla dört elle dünyaya sarlmakla beraber-


âlimâne konumakla ve âlimler gibi giyinmekle, onlarn alâmetle-
ri kendinde bulunduu için Allah katnda bir yerinin olduu" dü-
üncesine sahiptir. te bu mahvolmu ve aldanm ahmaklardan-
dr. Çünkü,-kendisini muhsinlerden zannedip- içinde bir kurtulu
ümidi beslemesi onu tevbeden alkoymutur. O Allah Teâlâ'nn u
sözünün farknda deildir: "Ey iman edenler! yapmayacanz
eyleri niçin söylüyorsunuz?" (Saff, 2) Bunlar Resulullah'n (sav)

haklarnda öyle buyurduu insanlardr: "Ben sizin için Dec-


câl'den çok Deccâl olmayan kimselerden korkuyorum. Denildi ki
onlar kimdir Ey Allah'n Rasulü? Buyurdu ki: Kötü âlimler-
250
dir..." Çünkü Deccâl'in gayesi saptrmaktr. Kötü âlim ise in-
sanlar sözleriyle dünya sevgisinden uzaklatrrken, amelleri ve
halleriyle onun sevgisine dâvet etmektedir. Hal dili de, konuma

dilinden daha tesirlidir. Ayrca insanlarn kiilikleri, duyduklarn-


dan ziyade, gördükleri ile amel etmeye daha yatkndr. Bu aldan-
m kiinin amelleriyle ifsad ettii, sözleriyle slah ettiinden da-
ha fazladr. Çünkü âlim dünyaya yönelmeye kar cesaretlendir-
mezse, cahiller de bundan cesaret bulamaz. Böylece onun ilmi,
Allah'n kullarnn kötülüe cür'et etmesine sebep olmutur. Bu-
nunla beraber onun cahil nefsi (cenneti ve büyük sevab) temen-
ni etmekte ve (kendisine uyanlarn ve malnn çok olmasn) bek-
lemektedir. Bazen de ilminden dolay Allah'n nimetler ihsan et-

249. bn Mâce, 1851, Mecmau'z-Zevâid, 17526


I,

250. Bu manaya yakn olarak (dalâlete sevkeden önderler, imamlar eklinde)


imam Ahmet rivayet etmitir. C.l, s. 22, 44
HDÂYETN BALANGICI • 79

mesi gerektiini düünmektedir. Ve yine "Allah'n çou kullarn-


dan daha hayrl olduu" hayaline kaplmaktadr.
Ey ilmi isteyen! Sen birinci ksmda ol'... kinci ksmdan olmak-
tan sakn... Nice ardan alanlar, tövbeden önce
ölüm yakalad ve
hüsrâna uradlar. Sakn ha sakn üçüncülerden olma!.. Sonra kurtu-
lu ümidin kalmaz, hayr ve doruluun beklenilmez ve böylece mah-
volursun...

Kendimi kontrol etmeme yardmc olmas için; hidâyetin balan-


gc nedir? diye sorarsan; bil ki, hidâyetin ba takvann zâhiri; sonu
ise takvânn bâtndr. Sonuç, ancak takvâ iledir. Hidâyet de mtittakf-
ler içindir.

Takvâ ise, Allah'n emirlerine uymak ve yasaklarndan kaçnmak-


tan ibaret olmak üzere iki ksmdr. imdi sana ksa ve öz bir ekilde
takvâ ilminin zahirini iki bölümde açklayacam...
Baka bir kitaba ihtiyaç duymaman için, üçüncü bir ksm daha
ilave edeceim... Allah yardmcmz olsun.
birinci bölüm
1.A.-TÂATLER 1

S* lah' in emirleri farzlar ve nafilelerden oluur. Farz, sermaye olup


•^ticaretin asldr. Kurtulu onunla elde edilir. Nafile ise kârdr.
Dereceler onunla kazanlr. Bir hadîs-i kudside Allah Teâlâ öyle bu-
yurur: "Kullarm Farz ibâdetlerle yaklat kadar hiçbir ibâdetle ba-
na yaklaamaz. Bununla beraber, kul nafilelere devamla bana öyle
yaklar 2
ki (kurbiyyet) sonunda, ben onu severim. Ben onu sevdiim
-

t TÂ'AT: bâdet. Allahü teâlânn beendii, olduu eyler. Hasene.


râz>
2. Kurb, yaknlk demektir. Kul ile Hak arasnda yaknlk zaman ve mesafe iti-'

bariyle deildir. O kuluna, sevgisiyle, inâyetiyle, rzasyla, lutfuyla ve ihsa-


myla yakndr.
iki türlü kurb vardr:
1. Kurb-i Ferâiz: Farz ibâdetleri ilemenin kula salad Allah'a yakn olma
hali. Kul bu halde kendisi dahi! Hak'tan baka her eyden fani olur.
2. Kurb-i Nevâfl: Kulun nafile ibâdetlerle Allah'a yakn olmas hali. Kuldan
beeri sfatlar gidip yerine ilâhî vasflarn gelmesi. Zikredilen hadiste, ku-
lun gören gözü v.b. olmas bu tür kurbiyyetî ifade eder.
Kueyrî bu hadisi açklarken kurbu öyle izah eder: "Kulun Allah'a yakni-
önce O'na iman etmek, O nu tasdik etmekle, sonra hsanna ve tahkiki-
5

ne yakn olmakla olur. Allah'n kula yaknl ise bu dünyada özel surette
1 '

84 »HDÂYET REHBER

zaman iiten kula, gören gözü, konuan dili, tutan eli ve yürüyen
aya olurum..." 3
Ey tâlib! Allah Teâlâ'nn emirlerini yerine getirmeye, ancak sa-
bahtan akama kadar (her annda ve her nefesinde) kalbini, organla-

ona ilim ve irfan vermesi, âhirette ise kendisine cemâlini müahede imkan-
n ihsan eylemesi ve bu meyanda çeitli lütuf ve ikramlarda bulunmas sure-
tiyle oIud Hak Teâlâ ilmi ve kudreti ile her eye ve herkese lütfü ve yardm
ile sadece mü'minlere yakndr.
Allah kullarna zat ile yakn olmaktan münezzehtir. Çünkü o snr, bölgele-
ri, sonu ve miktar olmaktan mukaddestir. Hiçbir mahluk onunla birlee-
mez, sonradan olan hiçbir ey ondan (zatndan) kopmu deildir. u halde
"zâtlarn yaknl" manasnda kurb Allah'n vasf olamaz. Fakat ilmi ve su-
retiyle yakn olma zaruri bir vasftr. Bir de lutfu ile mt^unele t- 1 1 1
1
^ i\ \\ 1 1 1 1

adm alan kurbu var ki bunu Allah kullarndan dilediine tahsis eder."
(Kueyrî, Risale, trc. Süleyman Uluda, 216) Geni bilgi için bknz. M. Erol
Klç, Muhyîddin bnü'l-Arabi'de Varlk Mertebeleri, 152, 153, Baslmam
Doktora Tezi, M. Ü lahiyat Fakültesi, stanbul, 1995
3. Buhârî, Sahih, Kitâbu'r-Rikâk, 37. bab Tercümesini verdiimiz hadiste "üzn"
kulak, "ayn" göz kelimeleri geçmemektedir. bnü' Arabi buna dikkate alarak
"sem" ve "basar" kelimeleri geçtiini söyler. Bu da türkçeye "iitme duygu-
su ve görme duygusu" eklinde karlanabilir. Bu da Türkçede bir allm
ifade tarz deildir. Ancak hadisin doru anlalmas için bu mana göz önün-
de bulundurulmas gerekir.
Bu açklamalara göre cümle öyle anlalmaldr: "Nihayet Ben onu seve-
rim, (ite o zaman fark eder ve uuruna varr ki) Ben onun iiten iitme
duygusu, gören görme duygusu, tutan eli ve yürüyen ayaym...." Trnak
içinde ilave ettiimiz cümleden u
anlalacaktr: Farzlar ve nafileleri ifa
ede ede kul Halde' a yaklaacak ve öyle bir idrak seviyesine ulaacaktr ki,
daha önce fark etmedii ve idrak etmedii eyi artk idrak edecektir. Onun
bu idrakine göre artk Hak onun iitme duygusudur, görme duygusudur,
tutan elidir ve yürüyen ayadr. Bu yoruma göre deime ve olma kula
aittir. Çünkü Allah "zât" itibariyle deime ve bakalamadan münezzeh

ve uzaktr. Hadis'te sözü edilen yaknlama kulun tâat ile Hakk'a yaknla-
masdr. Hakk'n zaten kullarna yaknl olup eit ve hepsini kapsar. u
halde kul, farzlar ve nafileleri yerine getirmekle Hakk'n yaratklarna
olan yaknlnn idrakine ulam olur. Hakk'n kullarna olan bu yaknl-
da "Ben onun iiten iitme duygusuyum " cümlelerinde ifade edilmi-

tir. Mustafa Tahral, bniVl-Arabfde Bif Hadîs-i KudsFnin Yorumu^ 24 ma-

kale^ bnü'l-Arab, Nurlar Hazinesi 'nin banda, trc. Mehmet Demirci, s-


tanbul, 2003]
TÂATLER • 85

hm murakabe4 etmekle ulaabilirsin.

Bl ki Allah Teâlâ gönlünü gözetlemektedir. çini, dn, attn


her adm, duruunu ve hareketini, her ann, kalbinden geçenleri, bil-

mektedir.

Sen insanlarla beraber olsan veya kendinle babaa kalsan da yi-


ne O'nun huzurunda bulunmaktasn. Mülk ve melekûtta5 duran ve

dedir. O gözlerin hain bakm, kalblerin gizledii eyleri bilir.

(Mü'min, 19), Gizliyi de gizlinin gizlisini de bilir. (Tâhâ, 7)

Ey zavall! Dnla ve içinle Allah Teâlâ'nn huzurunda, dilediini


zorla da olsa yaptran otoriter bir kraln, önünde duran suçlu ve ha-
kir bir kii gibi, edeple dur!.. 6 Mevlâ'nn seni
yasaklad yerde gör-
memesine, emrettii yerde bulmasna çal. Bunu ancak sabahtan ak-
am dek vakitlerini düzenleyerek, virdlerini tertip ederek yapabilirsin.
Uykudan uyandnda, yatana dönünceye kadar, Allah'n sana teb-
li edilen emirlerine kulak ver.

4. Murakabe: denetleme, gözetleme ve dikkati belli bir noktaya toplama de-

5.

gayb alemidir.
6. Burada kastedilenin kiinin günahlarn düünüp Hak'tan haya etmesi ve
kendinde bir varlk görmemesi olduu düünülebilir. Meviânâ (k.s.) Hak hu-
zurunda duruu ve önemini öyle anlatr:

Ben varl yoklukta buldum.


Onun için varl yoklua feda ettim.
Padiahlarn hepsi kendine kar alçalana alçalrlar.
Bütün halk kendisine sarho olann sarhoudur.
Padiahlar, kendilerine kul olana kul olurlar.
Halk, genellikle kendileri urunda ölenin yolunda ölür.
Avc, onlar anszn avlamak için kulara av olmaktadr.
Dilberler, aklar canla bala ararlar.
'

Bütün mauklar aklara avlanmtr.


86 »HDÂYET REHBER

I.A.l. UYKUDAN UYANMA ÂDÂBI7


I

Uykudan fecrin douundan önce uyanmaya çal* Kalbinden ilk

geçen ve dilinden ilk dökülen Allah' anmak olsun. Uyandnda u


duay yap:

f jj^il]| lnUI L^xj uLp-l (jgjJI <ii uUrJI

* b 1 ctL ^^111 ,y£ >^J1 ^ ^l£Uj tin U^l 41*. j jJ- -^ 4^1a «illi ^.L^

7. ÂDÂB
Kökü itibariyle dâvet, çar anlamna gelen edep, dinin gerekli gördüü ve
akln güzel sayd
bütün söz ve davranjarn tamamdr. Edeb, terbiye, in-

celik, nezaket ve kabul gören kurallara uymaktr. En iyi hal ve hareketler, Öl-

çülü davranlar, göz önünde tutulmas gereken esaslar gibi anlamlara gelir.

(Süleyman Uluda, T.T.Sözlüü)


Hakiki manada edep bütün hayr ve iyi meziyetlerin toplamdr. Üstad Ebu
Ali ed-Dekkak der ki: "Kul ibâdeti ve taati ile cennete, ibâdet ve tâatte ki
edebi ile de Allah'a kavuur. (Kueyri, 456) Abdullah b. Mübarek: "Edebi
küçümseyip önem vermeyen, sünnetlerden mahrumiyetle cezalandrlr.
Sünnetleri küçümseyen farzlardan fire vermeye balar. Farzlar küçümseyen
ise mârifet-i ilâhî' den mahrum olur. "der. Enes b. Malik: "Amelde edeb, ame-

lin kabul olmasnn alâmetidir "der. (Avârif, 346)


Allah Teâlâ'nn ikramna mazhar ve kerâmetine nail kld bir kimsenin de-
lili, Allah'n onun için dini edeplerin hükümlerine saygl olmasn temin et-

mesidir. (Hucvûrî, Kefu'l-Mahcub, 479)


Bir fkh terimi olarak edep, Hz Peygamberin arasra yapt iler, davran-
lar karlnda ve genellikle çoul olarak (âdâb) kullanlr.

Âdab çerçevesinde mütalaa edilen davranlar, farz ve vacibe bir ilave oldu-
u için nafile; Allah ve Rasülu tarafndan tevik edildii için müstehap; kar-
lnda sevap vadedildii için mendup; dini bir mecburiyet olmakszn ya-
pld için tatavvu; yaplmas yaplmamasndan daha olduu veya yapa- iyi

nn kemâlâtn artrd için de fazilet diye adlandrlmtr.


ahlaki
Herhangi bir konuda neyin âdâb olduu neyin olmad hususunda mezhep-
ler arasnda görü ayrlklar vardr. Daha çok afii, Maliki ve Hanbeli mez-

heplerine ait fkh kitaplarnda farz ve sünnet olan davranlarn da bazen bu


kapsam içine alnd görülür. Bu gibi yerlerde âdab kelimesi terim manas
yannda sözlük anlamyla da kullanlmtr. (DÎA, I, 334) mâm- mam Ga-
zâlî de bir âfii olarak âdab kelimesini farz, sünneti, nafileleri ve tasavvufî
anlamda edebi içerecek ekilde kullanmtr.
TÂATLER • 87

"Uykudan sonra bizi uyandran Allah'a hamdolsun. Dönü (ye-

niden dirili) _OWr. Sabaha çktk... Mülk Allah'n... Büyüklük ve


güç Allah'n... zzet ve kudret âlemlerin Rabbi olan Allah'a ait... slam
ftrat, hlas kelimesi, nebimiz Muhammed (sav)'in dini ve babamz
hanefî ve müslüman olan brahim (as) milleti üzere sabahladk. O hiç
müriklerden olmad. Ey Allahm! bizi sabahlatan, akama çkaran,
bizi dirilten ve öldüren sensin. Dönü sanadr. Allahm! bizi bu gün
hep hayrlara yöneltmeni istiyoruz. Gün içinde bir kötülük kazan-

maktan sana snrz. Bir müslüman kötülüe sevk etmekten veya bi-
rinin bizi kötülüe sevk etmesinden sana snrz. Bu günün ve için-
dekilerin hayrn ister, errinden sana snrz." ,.

Elbiseni giydiin zaman, avret yerlerini örtmekle, Allah'n emir-


lerini yerine getirmeye niyet et. Niyetinin insanlara gösteri olmasn-
dan sakn ki hüsrana uramayasm.

I.A.2. TUVALETE 8 GRME ÂDÂBI


Tuvalete ihtiyacn gidermeye girerken sol ayan, çkarken de
sa ayan önde olsun. Allah ve Resulü'nün ismi bulunan eyleri ya-
nnda bulundurma. Ba açk ve yaln ayak da girme. Girerken

t^J) AU ut.ll iullîî X\] ^W Cy "Necâsetten,


pis olan ve pislie iten kovulmu eytandan Allah'a snrm." de. Ç-
karken de ^ (Mi ^^<cAA* J»
**** «H** Ey

8. Burada kastedilen tuvaletin, o dönemde yaygn kullanlan basit tuvaletler ol-

duunu unutmamak Günlük hayatmzda zaman zaman alt yapdan


gerekir.

mahrum köylerde ve piknik yerlerinde ayn durumla kar karya kalnd-


ndan dolay bu ekilde de temizlenmeyi bilmekte fayda vardr.
88 »HDÂYET REHBER

Rabbim! affna snrm. Bana eziyet veren eyi gideren ve fayda ve-
reni brakan Allah'a hamdolsun." de. htiyacn gidermeden önce te-
mizlik ta hazrlaman ve def-i hacetini yaptn yerde su ile istincâ
9

etmemen gerekir. drardan sonra öksürerek ve dübürden zekerin ba-


na kadar üç kez çekerek ( idrar gelen damar dibinden yukarya
doru çekmek) ve erkeklik organnn dibinden sol elle çekerek istib-
râ 10
etmen gerekir. Eer açk bir yerde def-i hacet yapyorsan, insan-
larn göremeyecei bir yere git veya bir yerin arkasna gir. Oturaca-
n mekana varmadan avret yerini açma. Otururken günee ve aya
yönelme. Ne önünü ne de arkam kbleye kar dönme, insanlarn
toplanp konutuu yerlerde ihtiyacn giderme. Duran suya, meyve-
li altna ve delie idrar yapma. Sert yere ve rüzgara kar üzeri-
aaç
ne sçramamas için bevletmekten sakn. Bu konuda Peygamberimiz
(sav) buyurdular ki: "Kabir azabnn geneli ondandr." 11 Oturuunda
sol ayann üzerine dayan. Zaruret olmadkça ayakta bevletme. s-
tincâda ta ve suyu beraber kullan. kisinden biri ile yetinmek ister-
sen su daha iyidir. Eer tala yetineceksen yüzeyi emici, temizleyici
kullan. O talarla dk mahallini pislik dalmayacak ekilde
ekilde bir tan üç tarafn kullanarak zekerini silersin.

Eer üç tala temizlenmezse îtâr yaparak( tekli ekilde [5-7] ta art-


rarak temizlenme) temizlii tamamla. îtâr müstehap, inkâ(üç ta ve-
ya su ile asgari temizlik) vaciptir. stincây sadece sol elle yap. istincâ
bittikten sonra deki: "Ey Allahm! kalbimi nifaktan temizle, edep ye-
rimi kötülüe dümekten koru." stincâ bittikten sonra elini topraa
sür, sonra da yka.

9. Büyük abdest bozulduktan sonra dk


ve idrar yollarnda yaplan temizlik.
10. Küçük abdest bozduktan sonra idrar yolunda kalabilecek idrar damla ve s-
zntlarnn tamamen kesilmesi için bir süre bekleme ve bundan sonra vü-
cuttaki idrar szntlarn temizleme iidir. Özellikle erkekler açsndan istb-
râ önemlidir. Bunun idrarn vücuttan iyice çkmasn beklemek, bu
için de

amaçla biraz hareket etmek, yürümek veya öksürmek gerekebilir. Abdest


alnmayacak olsa bile, temizlik iyi yaplmadnda geriye kalan szna elbi-
seye bulaacandan, bu temizlie dikkat edilmesi her zaman önemini ko-
rumaktadr.
11. Buhârî, Kitabu'l-vudû, 55; Müslim, Taharet, 111; Ebu Davud, Taharet, 88;

Trmîzî, Tahâret, 53; Nesâî, Cenâiz, 116


TÂATLER • 89

LA.3. ABDEST ÂDÂBI

stincây bitirdikten sonra misvak kullanmay ihmal etme. Çünkü


oaz temizler, Rabbimizin rzasn kazandrr ve eytan öfkelendirir.
"Misvak kullanlarak klnan bir namaz misvaksz yetmi namazdan
12
daha Ebu i^üreyre'den (ra) rivâyet edildiine göre
faziletlidir."

Resulullah (sav) öyle buyurmutur: "Eer ümmetime zor gelmeseydi


13
her namaz için misvak kullanmalarn emrederdim." Ve yine ondan
rivayetle Resulullah buyurdu ki: "Misvakla emrolundum, hatta farz
olmasndan korktum." 14
Sonra abdest için, yüksek bir yerde- üzerine pis su sçramamas
için- kbleye yönelerek otur. Ve de ki:

"Rahman ve Rahim olan Allah'n adyla. Rabbim! eytanlarn k-


krtmalarndan ve yanmda bulunmalarndan sana snrm." Sonra
15

ellerini kaba daldrmadan önce üç kez yka. Ve de ki:

"Allahm! hayr ve bereket isterim, er ve bereketsizlikten sana s-

nrm."
Sonra abdest almaya veya namaz için abdeste niyet et. Niyetin,

yüzü ykamadan önce olmas gerekir; yoksa abdestin sahih olmaz.

Bir avuç su al ve üç kez azn çalkala. Oruçlu deilsen suyu grt-


lak kapana kadar ulatrarak mübalaa yap. Ve de ki:

Sû J&L jü£ j 'jû$ 0s J± £\ fjlfl


"Allahm! kitabn okumam ve seni çok zikretmem için bana yar-
dm et. dünya ve âhiret hayatnda kelime-i tevhide bal kl."
s :

12. Tuhfetü'l-Ahvez, Sivâk Bâb, "Misvak kullanlarak klanan iki rek'at na-
maz, misvak kullanlmadan klnan yetmi rek'atlk namazdan daha fazilet-
eklinde, Câmiu's-Saîr, 4, 4466. hadis, Kefu'l-Hafâ, No: 1399
lidir."

13. Buhârî, Cum'a, 8; Müslim,<-Tahâre, 42; Ebu Dâvud, Tahâre, 25...


14. mam Ahmet, c. 1, s. 490"

15. Mü'minûn, 97-98


90 »HDÂYET REHBER

Sonra burnun için bir avuç su al ve üç kez burnuna çek. Burnun-


daki rutubeti de sümkürerek temizle. Burnuna su çekerken öyle dua
et:

"Ey Allahm! benden raz olduun halde bana cennet rayihasn


koklat." Sümkürürken de:

jlal pJ*m }yj _>llll


}y 4> J>\ UM
"Allahm! atein kokusundan ve varlacak kötü meskenden (ce-

hennem) den sana snrm, "de


Sonra yüzün için bir avuç su al. Aln açklnn balad yerden,
çenenin önden görünen ksmnn sonuna ve bir kulaktan dierine ka-
dar yka. Yüzü ykarken suyu u dört yere ulatr: Kalara, byklara,
kirpiklere, favorilere -onlar sakaln balangcndan kulaklarn hizas-
na kadardr- Eer sakal sk deil seyrek ise, su kllarn dibine ulama-
ldr. Yüzü ykarken öyle de:
/ t > * o , * * >t 3 t - o** , e t 3 * * ' ""- ' ° ' ' ° ' 0 . " **
' fit
ûj^-j fsAJ
^L0 ^ jrh3 Ay** *J libUjl o^-j tAh"
.

fJd ^jyj yH^-J U^ f*"»

"Allahm! Evliyann yüzünü aarttn günde benim de yüzümü


nûrunla aart. Dümanlarnn yüzünü kararttn günde benim yüzü-
mü zulmetinle karartma." Sk olan sakal hilallemeyi sakn unutma.

Sonra sa elini ardndan da sol elini dirseklerle beraber pazularn


yarsna kadar yka. Çünkü cennette taklar abdestte ykanan yerlere
kadar ular. Sa taraf ykarken öyle dua et:

Ij^ou Çlla. yV^J y^hf y^ y^ ffö


"Ey Allahm! Kitabm sa tarafmdan ver ve benim hesabm ko-
lay kl." Sol kolunu ykarken de:
> - o o* .• -» ota** / fi* f, $ £ Jt

"Allahm! Kitabmn solumdan veya arkamdan verilmesinden sa-

na snrm." Bann tamamn meshet. Bunu sa ve sol elini slattk-


tan sonra, parmak uçlar birbirine temas eder ekilde bann ön ks-
mna koyup ve arkasna kadar çekip, sonra tekrar bann önüne ge-
TÂATLER • 91

tirerek yap. Bu bir meshdir. Bu ekilde üç kez yap. 16 -dier organlar

da üç kez yaplr- ve de ki: «

0 / + ' " x x x -x X ' * " ** xxx


xxx Ox o «« x W> •« x

"Allahm! Rahmetinle beni kapla, üzerime bereketlerinden indir.

Senin verdiin gölgeden bulunmad bir günde be-


baka gölgenin
ni arnn gölgesinde gölgelendir. Allahm! saçm ve derimi atee ha-
ram kl."

Sonra yeni bir suyla kulaklarnn içini ve dn meshet. aret par-

maklarn kulaklarnn içi ksmn kadar girdir. Kulann dn ba-


parmann içi ile meshet. Ve de:

"Allahm! Beni sözü iiten ve onun en güzeline uyanlardan eyle.


17
Allahm! bana cennette iyilerle beraberken, cennetin münadisinin
sesini duyur." Sonra boynunu meshet ve:

X —X

"Allahm! Boynumu cehennemden azat eyle, zincirlerden ve bu-


kalardan sana snrm"
de. Sonra sa ve sol ayaklarn topuklar-

la birlikte yka. Sol elinle sa ayann serçe parmandan balaya-

rak sol ayann parmana kadar


serçe hilalle. El parmaklarnla,
ayak parmaklarnn alt ksmndan hilallemeye bala. Ve
/aoJtLeJl JjLc A'M 'h> tJsLLft JaÇLJI x
Jsi "Allahm! Ayam
salih kullarnn ayaklaryla birlikte doru yolda dâim et"de. Sol aya-
n ykarken de:

"Allahm! Cehennemde mürik ve münafklarn ayann kayd


gün, sratta ayamn kaymasndan sana snrm" de. Suyu bacak ya-

16. Hanefi'de bir kez mesh yaplr.


17. Cennetin müna.disi Bilâl-i Habeî (r.a)dr.(ârih)
92 »HDÂYET REHBER

nsna kadar ulatr. Bütün abdest fiillerinde üç kez tekrara riâyet et.

Abdest alma iin bittikten sonra bakn semaya çevir ve


dLLa^ ««u^jj^ b^c Ija^ .t.Ij ,<J djj^j V <dJI V! <JI V öl jf*ii
0
i" i
0
-°. *C " i°l ' Sf" " / .° '° t* * • «" ' ' ^ ' - °* f 0 t * " 0 î " 0 - -*

"ehadet ederim ki, tek ve orta bulunmayan Allah'tan baka


ilah yoktur. Ve yine ehadet ederim ki Muhammed onun kulu ve ra-

sülüdür. Allahm! seni noksan sfatlardan tenzih eder ve sana hamde-


derim. Senden bata ilah olmadna ehadet ederim. Ben günah ile-
dim ve nefsime zulmettim. Beni affetmeni diliyor ve sana tevbe edi-
yorum. Beni bala veüphesiz sen tevbeleri çok-
tevbemi kabul et.

ça kabul edensin ve çok merhametlisin. Allahm! beni tevbe eden,


maddî-manevî temizlenen, salih kullarndan kl. Beni çok sabrl, çok
ükreden ve seni çokça zikreden, sabah akam tebih edenlerden et."
Kim bu dualar abdest alrken okursa bütün azalarndan günahlar dö-
külür. Abdesti bir mühürle mühürlenir ve arn altna kaldrlr. Ab-
desti kyamet gününe kadar Allah' tebih ve takdis eder. Bunun seva-
b da abdest sahibine yazlr.
Abdestin farzlar unlardr:

1. Yüzün bir kez ykanmas


2. Ellerin dirseklere kadar bir defa ykanmas
3. Ban bir ksmnn meshedilmesi
4. Ayaklarn topuklara kadar bir kez ykanmas
5. Niyet
6. Tertib (sralama) 18

Bunlarn dndakiler müekked sünnet olup fazileti ve sevab çok-


tur. Müekked sünnetleri küçümsemek ve hafife almak ise hüsrandr.

18. Bu ekil afiilere göredir. Hanefilerde ise ilk dördü farzdr. Niyet, dier üç
mezhebe göre, ayrca abdeste balarken besmele çekmek Hanbeliler'e göre
farz ve bu ilemlerin ara verilmeden yaplmas Mâlikî ve Hanbeliler'e göre
farzdr.
TÂATLER • 93

Bu hafife alma kiinin üzerindeki farzlar da tehlikeye sokar. Çünkü


nafileler farzlarn tamamlaycsdr. 19 »
,

Abdest alrken u yedi husustan saknmalsn:


1. Elini silkeleyerek suyu etrafa sçratma
2. Suyu yüzüne vebana çarpma
3. Abdest esnasnda konuma
4. Azalan üçten fazla ykama20
5. Vesveseden dolay ihtiyacndan fazla su harcama. Çünkü ismi
vehhân (zayf, gevek) olan eytan vesvese sahiplerine güler.

6. Günete stlm su ile abdest alma


7. Bakr kaptaki su ile de abdest alma 21

Bunlar yapmak mekruhtur. Hadiste öyle geçer: "Kim abdest


alrken Allah' zikrederse -besmele çekerse- Allah onun bütün vücu-
dunu temizler. Allah' zikretmeyenin ise ancak abdest suyunun ulat-
yerleri temizlenir." 22

I.A.4. GUSÜL ÂDÂBI

htilam veya cima sebebiyle cünüp olursan banyoya su götür. Ön-


ce üç kez ellerini yka ve bedeninde bulunan pislikleri gider. Dualar-
la beraber namaz abdesti gibi abdest al. Ayaklarnn ykanmasn su-

yun zayi' olmamas için en sona brak. 23 Abdestten sonra cenabet ne-

19. Kii öldüünde farzlardan eksii varsa nafileler onu tamamlar. (arih)
20. Bu tavsiye israftan kaçnma alkanl kazanmak açsndan çok önemlidir.
21. Bakr kaplarda kimyevî deiim olmakta ve suya zarar vermektedir. Ancak
plastik kap olur ve güne suya direk temas etmezse, bu ekilde snan
suyla abdest alnabilir. Ayrca bu gün kullanlan güne enerjisi sistemlerin-

de abdest açsndan bir problem yoktur.


22. Abdürrezzâk, Hasan- Kûfî'den rivayet etmitir. El-Irâkî, Tahrîcü Ehâdîsü'l-
ihyâ'da "Dârekütnî'nin Ebû Hüreyre'den zayf isnad ile rivâyet ettiini"
söyler.
23. O dönemde genelde leen- gibi kaplar içinde gusül yaplmas sebebiyle,
-

ayaklar her halükârda pis su içinde kalaca için en son ayaklarn ykanma-
s tavsiye edilmitir.
94 »HDÂYET REHBER

deniyle olan abdestsizliin kalkmasna niyet ettiin halde suyu üç kez


bana dök. Sonra üç kez sa tarafna, üç kez de sol tarafna dök. Be-
deninin ön ve arka ksmn üç kez ovala. Bann ve sakalnn kllar-
n hilalle. Suyu bedeninin kvrmlarna ve saçnn bitimine ulatr.
Bunlarn hepsinden sonra farz olanlar:

1. Niyet etmek
2. Bedendeki pisliin ve kirin giderilmesi
3. Bedenin hiç kuru yer kalmayncayadek ykanmasdr.

I.A.5. TEYEMMÜM ÂDÂBI


u alt sebepten dolay su kullanamazsan teyemmüm yapabilirsin:
1. Aradn bulamaman
halde su
2. Bir hastalnn olmas
3 . Suya ulamaya bir engelin olmas ( yrtc hayvan, hapis, su bulun-
duu halde susuzluktan dolay ona ihtiyacn olmas veya arkada-
nn susuzluu)
4. Suyun bakasnn mülkünde olmas ve sahibinin suyu normal fi-

yatndan fazla paraya satmas


5. Su deince zarar verecek bir yara ve hastaln bulunmas

Bu durumunda farz vakit girene kadar sabret. Sonra üzerinde


halis, temiz, yumuak toprak bulunan ve helal olan arza yönel. Par-
maklarm avuçlarn topraa vur. Teyemmüme niyet et.
birletirerek
ki avucunla tüm yüzünü bir kez meshet. Tozlarn sk veya seyrek
olan kllarn dibine ulamas gerekmez. Sonra yüzüünü çkar. Avuç-
larn parmaklarn açk olarak ikinci kez topraa vur ve ellerini dir-
seklerle beraber meshet. Eer geride tozun ulamad bir yer kalr-
saavucunda toz olmad için her tarafa toz ulancaya dek, avucu-
nu tekrar topraa koy. Sonra bir avucunla dierini parmaklarn ara-
sn Bu teyemmümle bir farz namaz, istediin
hilalleyerek meshet.
kadar da nafile klabilirsin. îkinci bir farz namaz klmak istersen ye-
niden teyemmüm et.
TÂATLER • 95

I.A.6. MESCDE GD ÂDÂBI


I

'
Abdest aldktan sonra ayet fecir domusa evde iki rek'at sa-
24 Çünkü Resulullah
bah namaznn sünnetini kl. Sonra camiye git.

de böyle yapar 25 sonra mescide yönelirdi. Cemaatle namaz


(s.a.v.)

klmay terketme. 26 Özellikle sabah namaz. Çünkü "Cemaatle kl-


nan namaz tek bana klnan namazdan yirmi yedi derece daha fa-
27
Böyle bir kazançta ihmalkârlk gösterirsen sana ilim
ziletlidir."

örenmenin ne faydas olabilir ki!.. lmin meyvesi onunla amel et-


mektir.

Mescide doru yürüdüünde arbal, teenni ile yürü ve sakin ol,

acele etme. Yolda giderken

"Allahm! ben evimden nimetine nankörlük etmek, marur ol-


mak, gösteri yapmak ve insanlarn bana iyi demesi için çkmadm.
Aksine gazabndan korunmak ve çktm. Senden
rzan istemek için
dileyenler ve senin rzana rabet edenler ve sana olan bu yürüyüüm
hakk için, beni cehennem azabndan kurtar, günahlarm affet. üp-
hesiz ki günahlar ancak sen balarsn."

24. Sabah namaznn sünnetinde, KâfirÛn suresi ile îhlas suresi veya nirah su-
resi ile Fil suresi okunûr.
25. Sabah namaznn farzn arasnda sa veya sol tarafa biraz uzan-
sünneti ile

mak -sa daha efdaldir- sünnettir. Bunun hikmeti, günün balangcnda ka-
birde yat hatrlayp, kiiyi âhiret amellerine rabet ettirmektir. Veya da
acziyetin bir ifadesi olarak uzanlr. Bu haldeyken "Cebrail, Mikâil, srafi,

Azrail ve Muhammed (sav)'in rabbi olan Allahm beni cehennemden kur-


tar" diyeüç kez dua edilir. (ârih)
26. Peygamberimiz (sav) buyurdular ki: "Kim imamn balangç tekbirinde ha-
zr olarak krk gün cemaate devam ederse Allah ona iki beraat yazar: Biri
nifaktan dieri de cehennem^azabndan."
27. Buhârî, Ezan, 30; Müslim, Mesâcid, 249; Nesâî, mâme, 42; Mâlik, Cema-
atle Namazn Fazileti, 1; mam Ahmet, c.l, s. 112
96 -HDÂYET REHBER

LA.7. MESCDE GR ÂDÂBI


Mescide girerken önce sa admn at ve

"Allahm! Muhammed'e âline ve ashabna salât u selâm olsun.


Günahlarm bala ve rahmet kaplarn bana aç" de. Ne zaman mes-
cidde al veri yapan birini görürsen "Allah ticaretine kazanç verme-
sinde. Ve yine mescidde kaybolan bir eyini ilan eden birini görür-
sen: "Allah kaybettiin eyi sana geri getirmesin"de. Resulüllah (sav)
böyle yapmay emrederdi. 28

• Mescide girdiinde iki rek'at tahiyyatü'l-mescid namaz 29 klma-


dan oturma. ayet abdestin yoksa veya tahiyyat namaz klmak iste-
mezsen u
duay üç veya dört defa yapman yeterlidir: "Sübhanellahi
veihamdülillahi lailahe illAllahü vAUahüekber." Denildi ki abdestsiz
olan için üç; abdestli olan kiinin ise bir kez söylemesi yeterlidir. Eer
sabah namaznn sünnetini daha önce klmadysan, onu klman tahiy-
yatü'l-mescid namaz yerine de geçer.

ki rek'at sünneti kldktan sonra i'tikafa30 niyet et. Ve Resulüllah

28. Tirmîzî, Buyu 75; Dârimî,


5

,
Salât, 118
29. Tahiyyetü'l-mescid, mescidin selamlanmas, sayg gösterilmesi demekse de
esasnda mescidlerin sahibi olan Allah'a sayg ve tâzimdir. Bu bakmdan ha-
diste "Biriniz mescide girdii zaman, oturmadan önce iki rek'at namaz kl-
sn" buyrulmutur. (Müslim, Salâtü'l-müsâfirin,ll) afii mezhebine göre
mescide ne zaman girilse bu namazn klnmas müstehaptr. Hanefî ve Mâ-
likî'lere göre kerâhet vakitlerinde mescide giren kimsenin bu namaz kl-
ise

mas mekruhtur. Kii bunun yerine tebih ve tahlilde bulunarak ve salavat


getirerek mescidi selamlam
Norma) vakitlerde mescide girdii halde
olur.
Tahiyyetü'l-mescid namazn klamayan, bunun yerine dört kez "Sübhanel-
lahi ve'l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallhü Allahü ekber" demesi menduptur.
Mescide girildikten sonra bu namaz klmadan oturulursa, Hanefî ve Mali-
kî'lere göre yine de klmabilir.
30. 'tikaf:bâdet maksadyla belli bir camide veya mescitte belirli bir süre dur-
mak, bu süreyi ibâdetle geçirmek, bu süre içinde zaruret hali dnda dünya
ii ile ilgilenmemektir.
TÂATLER • 97

dua ettii
(sav)'in gibi sabah namaznn sünnetinden sonra
öyle dua et: ,.

dllu-uij 60aj L>


n^ tuftjj UjLu=> uLul iÜLlü] ^lll »-J «Uüii Uj cr ^ JL$ '(ye. Uu^

.»CuVl r*J£&l j-l^1Ij ^IjjulJI ^Ij^-mJI Jj^>j jpUââll


Jj3l ^1 l^lfî

• ' - t
'.'° ' • 1 ''11'*'' £ i** S* " 11
*

-* •* *

î^tv o*. »tfBiSöf çs .y^ ^ y ^ ^4'

" "l >


!<ü
^
JUj
* o ^
_>JLj ^âi^ll
- x o ^ ^ ^ 0/
oi^uai
^ £
.Jj_>3 U
i* 1'
Jai3
" 0 *
^JjJj
* " *

f^-j
" " 1*1
^i->J j^j^aJü
1
«H
*
t
"**
ii
1

"Allahm! Katndan kalbimi hidâyete erdirecein, kendimi to-


parlamam salayacan, kötü giden ilerimi düzeltecein, ülfetimi
geri getirecein, dinimi slah edecein, bâtnm iman ve güzel ah-
lakla koruyacan, zahirimi "salih amelle yükseltecein, amelimi tez-

kiye edecein, yüzümü beyazlatacan, iyilii ilham edecein, ihti-


98 »HDÂYET REHBER

yacm giderecein, bütün kötülüklerden koruyacan bir rahmet is-


tiyorum.

Allahm! senden kalbimi kaplayan, hâlis ve dâimî bir iman ve


levh-i mahfuzda (kader levhnde) takdir ettiinden baka bir eyin as-
la isabet etmeyeceini bileceim samimi bir inanç istiyorum. Benim

için ayrdn rzka raz klman istiyorum. Allahm! senden sâdk


iman, daha sonra küfre dümeyeceim bir inanç, dünya ve âhirette
ikramna müerref olacamz bir rahmet istiyorum. Allahm! lika31
annda kazançl olmay, kaza annda sabrl olmay, ehidlerin dere-
cesini, mesud bir hayat, dümanlara kar zaferi, enbiyâlarla dostlu-

u istiyorum.
Allahm! görüüm zayf, amelim az da olsa ihtiyacm sana arzedi-
yorum. Rahmetine muhtacm.. Ey ileri yapan, kalplere ifa veren! Bi-
tiik olduu halde denizlerin arasn ayrdn gibi, beni cehennem
azabndan, kabir fitnesinden, maherde helake çaran nidadan, ara-
m ayrman istiyorum. Allahm! görüüm zayf, amelim az, niyet ve
hayâlim ulamasa da kullarndan birine vadettiin veya mahlukatn-
dan birine verdiin hayr ben de senden talep ediyorum ey âlemlerin
rabbi olan Allahm!.

Allahm! bizi doru yolu bulan ve doru yolu gösteren kullarn-


dan et. Saptan ve saptranlardan etme. Dümanlarnla cihat halinde,
dostlarnla sulh halinde olanlardan et. Senin bize olan sevginden do-
lay biz de insanlar seviyoruz. Mahlukatndan sana muhalefet eden-
lere senin dümanlndan dolay dümanlk' besliyoruz. Allahm! du-
amz bu, kabul sana aittir... Çalmamz gayretimiz bu; tevekkül ve iti-
mad sanadr... Bz Allah'a aidiz ve O'na dönmekteyiz... Allah'tan ba-
ka güç ve kuvvet sahibi yoktur. .

Ey kuvvet sahibi olan ve iin en iyisini yapan Allahm! kyamet


günü senden emniyet istiyoruz. Âhiret günü, sana yakn olanlar, ce-
maline nazar edenler, çok rüku ve secde ehli olanlar ve sana olan ah-
dine vefa gösterenlerle birlikte cenneti istiyoruz. Sen çok merhamet-
li, çok seven ve istediini yapansn.

31. Allah ile buluma ve görüme ândr.


TÂATLER • 99

zzetle vasflanan ve bunu beyân eden Allah' tenzih ederim. e-


refle vasflanan ve onunla kullarna nimet veen ve üstün klan
Allah't

tenzih ederim. Kendisinden bakas tebih edilmeyen, bol bol veren


ve nimet sahibi olan Allah' tenzih ederim. lmiyle her eyi kaplayan
Allah' tenzih ederim. Allahm! kalbime nûr ver, kabrimi nûrlu kl,
iitmeme nûr ver, görmemi nûrlu kl, saçmda, cildimde, etimde nû-
run olsun. Kanm ve kemiimi nûrlu kl.
önümü, arkam nûrlandr;
sam, solumu nûrlandr. Üstümde altmda nûrun olsun. Allahm!
ûumu artr. Bana nûrun cn çounu ver. Rahmetinle beni nûrlandr
32
ey merhametlilerin en merhametlisi."

Duay bitirdikten, sonra farza kadar sadece tefekkür veya tebih


ya da Kur'an okumakla megul ol. Ezan iittiinde meguliyetine
ara ver ve müezzine icabet et. Müezzin "Allah en büyük, Allah en
büyük" dediinde sen de aynsn söyle. "Haydi namaza, haydi fela-
ha" kelimeleri hariç hepsinde ayn karl ver. "Allah en büyük, Al-
lah en büyük" dediinde "J^ Ö% v " GüÇ ve kuvvet
ancak büyük ve yüce olan Allah'ndr" de. Müezzin "Namaz uyku-
dan hayrldr" dediinde sen de: ^^ %
"Doru söyledin ve sevap kazandn"de. Kameti iittiinde müezzinin
söylediklerini aynen tekrar et. "Namaz ikame edilecek" dediinde
:^X3 UjlJI olb C Ç»Gj ÜJI ÇM "Yeryüzü ve gökler devam ettii
müddetçe Allah namaz ikame ettirsin ve namaza devam ettirsin" de.

Müezzine icabeti bitirince, «.ifcUj ol^îj <&îL~^y^ s* elTu^ j>\ ^u

.^u*.! j\ paj L jUoJÎ LiâS v ffij ««o^-j gali

"Allahm! Senin namaza durduumuzda ve dua edildii anda,


için

gecenin sonunda ve sabahn banda Muhammed'e (sav) vesileyi, fa-


zileti ve en yüksek dereceyi ihsan et. Onu vadettiin övülen makama
(makam- mahmuda) ulatr. Sen va' dinden dönmezsin ey merhamet-
lilerin en merhametlisi."

Namazdayken ezan duyarsan namaz tamamla. Selamdan sonra


müezzine icabeti gerektii ekilde yerine getir. mam farz tekbiri ald-

32. Tirmîzî, Kitâbu'd-Deavât, 30


'

100 «HDÂYET REHBER

nda ona uymaktan baka bir ey yapma. Farz namaz, nasl klnma-
s gerektiini ve âdabn öretilecei ekilde kl. Namaz bitirince:

isij J&J lLj ^jÎ if3Lj£LL j JkjZ^L Jk 3I0 j^i


6tl£« yÖjflî fiM skat «jiiJL l3 tu
Sa ^43 ^4 ^% Ç

s
j|j SLil

£o ü a v s/ jlvî
£

"Allahm! Muhammed'e ve âline salat ve selam olsun. Allattm!


sen Selâm 33 'sn, kurtulu sendendir. Selam sana Ey Rabbimiz bi-
aittir.

zi selamnla yaat ve bizi selam yurdu olan cennetine koy. Ey ce-


lâl(ululuk) ve ikram sahibi, sen mübareksin. Yüceler yücesi Rabbimi
tebih ve takdis ederim. Allah'tan baka ilah yoktur, orta bulunma-
yan tek varlktr. Hamd O'na aittir. O O diri-
dirilten ve öldürendir.

dir ve onun için asla ölüm yoktur. Hayr onun kudreti iledir ve O her-
eye kadirdir. Nimet, fazl ve güzel övgü sahibi Allah'tan baka ilah
yoktur.. Kafirler ho
görmese de dini sadece O'na has klarak, Al-
lah'tan baka kimseye tapmayz."

Bundan sonra Resulullah'n (sav) Aie'ye (rha.) örettii gibi, öz


bir ekilde Allah'a dua et:

dJUu U tiITuulj / jlilclj Ja^-j J>û <>> L4J1 ujÎj Uj jLlJI ^ < jUIc.1\j

.IlLuj «CLSu. Jj-^.U j^] ^yj LrlC Q_ . Afl

"Allahm! senden dünyada ve âhirette verecein, bildiim ve bil-

mediim bütün hayrlar istiyorum, dünya ve âhirette bildiim ve bil-


mediim bütün erlerden sana snyorum. Cenneti ve ona yaklat-
ran söz, amel, niyet ve i'tikad bana ver. Cehennemden ve ona yakla-

33. Selâm, Kurtulu/bar, (kurtuluun tek kayna, esenlik veren) O mü'mini


bütün ruhî/manevî kötülüklerden emin klar. Kulunu her türlü kusur, afet
ve eksiklikten kurtarr. (Kâânî)
*

TÂATLER • 101

tiran söz, amel, niyet ve i'tikaddan sana snyorum.


Kulun ve nebin
Muhammed'in (sav) senden istedii hayr istiyorum. Kulun ve nebin
Muhammed'in (sav) sana snd erden ben de sana smyorum.
34
Bana takdir ettiin her iin sonunu hayrl kl.
Sonra Resulullah'n (sav) Fâtma'ya (rha.) tavsiye ettii ekilde
dua et:

"Ey hayy ve kayyum olan, ey celal ve ikram sahibi olan Allahm!


senden baka ilah yoktur. Rahmetinden yardm istiyor ve azabndan
sanasnyorum. Göz açp yumuncaya kadar beni nefsimle ve yarat-
tklarndan biriyle babaa brakma. Salihleri slah ettiin ey ne ise
35
onunla, benim de bütün durumumu slah et." •

Sonra sa (a.s.)'n söyledii duay yap:

^ Jsl LüJ! J*Is ^ y'.'j; « J*^-3 X9 'y^^ yrf ^ l


X* 'ü^ t£ ^UJ
^"- A

"Allahm! Ho
görmediim eyi def etmeye ve arzu ettiim fay-
daya sahip olmaya gücüm yetmez. , bakasnn deil senin elinde.
Amelimden baka elimde bir ey yok. Sana benden daha muhtaç olan
yok. Bana senden daha müstani olan yok. Allahm! dümanlarm se-
vindirecek belâ, dostumun üzücek musibet verme. Musibetimi dinim-
de klma, dünyay en büyük kaygm yapma, dünyay ilmimde hedefim
yapma. Günahm sebebiyle acmayacak kimseyi bana musallat etme. 36

34. mam Ahmet, Müsned, c.6, s. 147;


35. "Ey hayy ve kayyum olan Allahm! Rahmetinle
Fethü'l-bâri, 11, 131'de
yardm istiyor ve azabndan sana snyorum. Bütün hâlimi slah et. Göz
açp yumuncaya kadar beni nefsimle babaa brakma." eklinde geçer.
36. bni Ebî Âsim, Kitâbü'z-zühd, I, 95
102 .HDÂYET REHBER

Sonra uygun gördüün mehur dualarla Hakk'a yalvar. hyau


Ulûmi'd-Dîr'den, "Kitâbu'd-deavât"ta zikrettiimiz dualar ezberle.

Namazdan sonda günein douuna kadar vaktini dört vazifeye


ayr:

1. Dualar,

2. Zikirler ve tesbîhât. Onlar bir tebihle tekrar et.

3. Kur'an okumak.
4. Tefekkür etmek. (Tefekkürün u konularda youulas; Günah-
larn... hatalarn... ibâdetindeki eksiklerin... elim cezaya çarptrl-
man... büyük gazaba uraman...)
-

Allah'n elim gazab ile yüz yüze gelmemen ve eksiklerini gider-


mek için, gün boyu yapacan evrad(vazifeleri) düzenleyerek zaman-
n programla. Bütün müslümanlara hayr yapmaya niyet et... Allah'a
tâatten baka
eyle megul olmamaya azmet... Kalbinde sana tak-
bir
dir olunan ibâdetlere kasd bulunsun ve en faziletli olann seç. bâ-
detlerle megul olmak için, onlara hazrlk yaparak, sebeplerini dü-

ün. Ecelin yaknln, emele engel olan ölümün geleceini ve irade-


nin elinden çkacan, dünyada ölümden gafil olmakla, hüzün ve pi-
manln meydana geleceini tefekkür etmeyi ihmal etme.

Tebih ve zikirlerin u on cümle olsun:


1.
' /C '
-
öM* ,c&u V
* *' u
^
' " * *
o^j
0 * *
<x^\
°" .?
J
r * ,V
<Jj ulLJI «u <<J
î *1 *i * d
«£UpS Tf ûa^j m
'l Cm
¥J
'1i Ci
<ü! 7

* * ~ s - '

Allah'tan baka ilah yoktur. O tektir. Orta da yoktur. Mülk


O'nundur. Hamd de O'na aittir. Diriltir ve öldürür. O ise diri

olup asla ölmez. Hayr O'nun elindedir. Ve O hereye kadirdir.

2. 'û-JÎ £J kÛJÎ S5J1 H\ jV Melik(buyruklar tutulan), Hak (hakkn


'
kendisi) ve Mübfn olan Allah'tan baka ilah yoktur.

3 . k^ ql üj ^% fftu 'jj m% z\ -i vâhid


(tek) ve kahhâr olan (bütün varlklar üzerinde mutlak otorite sa-
hibi ve isyankârlar kahreden) Allah'tan baka ilah yoktur. O se-

malarn, arzn ve ikisi arasndakilerin Rabbidir. O azz (


ulu, ga-

lip) ve gaffardr (günahlar örtücü, mafireti bol).


TÂATLER • 103

Allah' tenzih ederim, hamd O'na aittir. O'ndan baka ilâh yok-
tur. Allah en büyüktür. Yüce ve büyük olan Allah'tan baka güç
ve kuvvet sahibi yoktur.

5. Meleklerin ve ruhun Rabbini tebih ve


takdis ederim.

6. -j^-lî cfi^
<JJI ^
h^-" Allah' tenzih eder ve O'na hamde-
derim. Büyük olan Allah' tenzih ederim.

7.
"
P« <Uj 'çJM ^Jl ^ '<JJ
V

baka ilah olmayan, Hayy (diri) ve Kayyum olan (her eyi ayakta
^
O'ndan 4l ^-î

tutan) yüce Allah'tan af dilerim. Ona tevbe eder ve ondan mafi-


ret dilerim.

Ey Allahm! vermene bir engel olmad gibi senin men ettiini de


kimse veremez. Senin kazam kimse geri çeviremez. Çabalayanla-

rn çabas iradenin önüne geçemez.

9. Juj -üLIoj jÜoll Jl J^m <^ fffö Allahm! Muhammed'e,


âline ve ashabna salât ve selâm et.

îsmiyle beraber, Semâda ve yerde hiçbir eyin zarar veremedii


Allah'n adyla. O iiten ve bilendir.

Bu yetmi kez veya toplamnn yüz ol-


kelimelerin her birini yüz,
mas için en az on kez okumalsn. Bu virdlere devam et ve güne do-
uncaya kadar dünya kelam, konuma. Hadiste geçtii üzere "Bu
virdleri yapmak smail (as) soyundan sekiz köleyi azat etmekden da-

ha faziletlidir." Bununla günein douuna kadar baka bir ey konu-


madan zikirle megul olmay kastediyorum. 37

37. Sabah namazndan sonra güne douncaya dek oturup, bu tür zikirlerle
megul olmak müstehabdr. Enes b. Malik (ra)'den nakledilir: Resulullah
(sav) buyurdu ki: "Kim sabah namazn cemaatle klar sonra da güne do-
uncaya dek zikrederek-oturur, ardndan iki rek'at namaz klarsa ona tam
olarak hac ve umre sevab verilir." (Tirmîzî, Kitâbu's-Salât, 295)
.

104 »HDÂYET REHBER

I.A.8. GÜNEN DOUU LE


ZEVAL VAKT ARASI ÂDÂBI

Güne doup mzrak boyu yükseldiinde iki rek'at namaz kl.


bir
Bu durum zeval annda olursa, namaz için kerahet vaktidir. Çünkü o
namaz, sabahn farzndan sonra günein yükselmesine kadar mekruh-
tur.Gün yükselip dörtte biri geçtiinde dört, alt veya sekiz rek'at iki-
er ikier duhâ namaz38 kl. Bu saylarn hepsi Resulullah (sav) 'den
nakledilmitir. 39 Duhâ namazn dört, alt ve sekiz klmann hepsi ha-
yrldr. Dileyen bu rek' atlar çoaltr, dileyen de azaltr. Günein do-
uu ile zeval vaktine kadar bundan baka sünnet olan bir namaz yok-
tur. Bu namazdan sonra u dört halde bulunmak senin lehinedir:
1. Vaktini, nsanlarn alkanlk haline getirdikleri, ismini de "ilim"
koyduklar faydasz eylere deil, faydal olan ilme harcamandr.
Faydal ilim:

• Allah'a olan korkunu, kendi ayplarn görmedeki basiretini, Rab-


bine kullukla marifetini artran;
• dünya sevgisine yöneliini azaltan; âhirete rabetini artran;
• Saknman için amellerdeki âfetlere kar gözünü açan; eytann
hile ve aldatmasn bildiren;
• Kötü âlimleri; din ile dünyay elde etmek için, ilmi, devlet yöne-
mal almaya, vakflarn, yetimlerin ve miskinlerin mal-
ticilerinden
larn yemeye vesile klarak, Allah'n gazabna uratmak için on-
lar eytann nasl kandrdn bildiren
• Âlimlerin makam talebi ve halkn kalbinde yer edinmek için, na-
sl gayret sarfettiklerini öreten, böylece gösteri, mücadele, söz-
le münakaa ve kibirlenmeden sakndran ilimdir.

38. Kuluk namaz da denir. Bu namaz klmak müstehabdr. Peygamberimiz


"Kuluk vaktinde 12 rek'at namaz klan için Allah Teâlâ'nn cennette bir
kök bina edecektir "buyurur. Hanefilere göre, gündüz nafile ibâdetleri
dört rek'at olarak, afiilere göre ise iki rek'at olarak klmak daha faziletli-
dir. Gecede Hanefilere göre, nafile ibâdetleri iki rek'at, afiilere göre
ise

dört rek'at olarak klmak daha faziletlidir.


39. Müslim, Sahih, Yolculuk namaz ve onu ksa klma bâb, Duhâ namaznn
müstehab olmas bâb.
TÂATLER • 105

te bu türden olan ilimler, faydal ilimdir. Biz onlar hya u Ulû-


mi'd-dîn kitabnda yazdk. Eer sen, faydal ilim ehlinden olmak is-

onu ören ve gereince amel et. Sonra öret ve ona davet et.
tersen,
Kim faydal olan ilmi örenir, gerei gibi amel eder, sonra da öretir
ve ona davet ederse semalarn melekû tunda sa (as)'n ehadetiyle
"büyük bir insan" olarak isimlendirilir.

Bunlarn hepsini yaptn, zahiren ve bâtnen nefsinin slâhn


gerçekletiin zaman, vaktin artarsa farz dndaki ibâdetlerde fu-
ru'u/ayrnty örenebilirsin. nsanlarn, nefislerine uyarak, aralarnda
husumet meydana getirmeleri halinde, adaleti salama yolunun ne ol-
duunu bilmen için, fkhtaki mezhep ilmiyle uramanda da bir sa-
knca yoktur. Önemli ileri yaptktan sonra mezhep ilmiyle uramak
farz- kifâyedir.

Nefsin, anlatm olduumuz virdleri ve zikirleri ar geliyor diye


eytan kalbine gizli bir has-
seni terke zorlarsa; bil ki, lanetlenmi olan
talk sokmutur. O da mal ve makam sevgisidir. eytandan emniyyet-
te olduun zannna kaplp gururlanmaktan sakn... sonra eytann

oyunca olursun. O seni helâk eder ve ardndan, seninle alay eder.


Eer bir müddet virdlere ve ibâdetlere devam edersen, tembellik-
ten doan arlk ortadan kalkar. Faydal ilmi örenmeye rabet eder-
sin. Onu, ancak Allah rzas ve âhiret hayat için yaparsn. Niyet sh-
hatli olduu zaman, ilim örenmek nafile ibâdetlerin en faziletlisi ha-
line gelir. Bozuk niyetle ilim tahsil etmek ise, cahillerin gururland
ve âlimlerin ayann kayd bir durumdur.
âyet dinde faydal ilmi örenmeye gücün yetmezse zikir, te-
2.

bih, Kur'an kraati ve namaz ibâdetlerini yerine getirmekle megul ol.


bâdetlerle megul olmak, âbidlerin derecesi ve sâlihlerin yoludur.
Sen de böyle yaparsan, ayn ekilde âhiretini kazananlardan olursun.
3. (Çokça ibâdet yapamyorsan) müslümanlara iyilikte bulun...

Böylece mü'minlerin kalbi sevinçle dolar... Veya seni sâlihlerin yapt-


iyi amellere ulatracak olan fakihlere, sûfîlere ve ehl-i dine hizmet
gibi ilerle megul ol. Ayn zamanda fakirleri ve doyurma-miskinleri
ya çal, hasta ziyaretlerine gidip gel ve cenaze teyiine/uurlamasna
katl. Bunlarn hepsi nafilelerden efdaldir. Çünkü bu ibâdetlerde müs-
lümanlara fayda vardr.
106 •HDÂYET REHBER

4. Bunlar da yapamazsan kendinin ve ailenin kazancn salaya-


rak ihtiyaçlarn karla. Böylece müslümanlar, senden selamette, dili-

nin ve elinin zararlarndan emniyette olurlar. Kötülük yapmazsan di-


nini korursun ve böylece önde gidenlerin makamna yükselemesen de
kitab sa taraftan verilenlerin derecesine eriirsin. te bu sfat elde
etmek din makamlarnn en aa derecesidir. Bundan sonras ise ey-
tanlarn mübtelâ olduu derecelerdir.

(Günah ilemekle) dinini ykmak veya Allah'n kullarndan birine


zarar vermek ve bu dört halin dnda bir durumda olmak -Allah mu-
hafaza buyursun- helak olanlarm mertebesidir. Sen bu tabakadan biri
olmaktan iddetle saknmalsn.

Din Hakknda nsanlarn Dereceleri

Bil ki kii dini hakknda üç derecededir:


1. Günahtan salim olan. O sadece farzlar yapmakla ve kötülükleri
terketmekle yetinir.

2. Âhiret için kazançl olan. O nafileler ve Allah'a yaklatran ibâ-


detleri içten gelerek yapar.

3. Hüsrana urayan. O mutlaka yaplmas gerekenlerin bir ksmn


yapmaz veya eksik yapar.

Kazançllardan olmaya güç yetiremezsen, bari selamet halinde ol-


maya çal.. Sakn ha sakn farzlara itina göstermeyerek, hüsrana ura-
yanlardan olma!..

Kul, dier varlklar hakknda üç mertebededir:


1. Meleklerin mertebesinde olan; itaatkâr ve sâdktr. Bakalarna
faydas dokunur. Onun amac insanlara yardm etmek, onlara
faydal olmak ve onlarn kalplerini sevinçle doldurmak için çal-
mak, çaba göstermektir. '

2. Hayvanlar ve cansz varlklar mertebesinde olan; onlara bir hay-


r dokunmaz. Ancak errinin de bakalarna dokunmasndan ka-
çnr.
TÂATLER • 107

3. Akrepler, ylanlar ve yrtc hayvanlar mertebesinde olan; ondan


hayr umulmaz ve errinden saknlr.
âyet meleklerin faziletli ve faydal olduu gibi olmay baara-
mazsan; hayvanlar ve cansz varlklar mertebesinden, akrepler, ylan-
lar ve yrtc hayvanlar mertebesine dümeyesin!.. Nefsin, meleklerin
derecesinden daha aada olmaya raz ise de, aalarn aasna dü-
meyi kabul etmesin ( en azndan orta halde ol.) Umulur ki sana yete-

cek miktar yapmakla kurtulursun. Senin kimseye bir faydan olmad-


gibi kimsenin de sana bir faydas dokunmaz. Sen kimseye zarar ver-

mediin gibi kimse de sana zarar vermez.

Gündüz vakitleri, âhiretine fayda veren ilerle veya âhîretine kul-


40
lanmaktan seni alkoymayan bir kazançla megul olman gerekir.

Eer insanlarla beraber yaarken dininin gereklerini yerine getiremi-


42
yor ve kötülüklerden 41 selamette olamyorsan uzlete çekilmek daha
iyidir...

Uzlete çekilmelisin, çünkü uzlette kötülüklerden kurtulma ve ta-


ma'dan selamet vardr. âyet uzlette seni Allah'n rzasna aykr ey-
lere sürükleyen vesveseler olursa ve sen onlar ibâdetleri yaparak yok
edemezsen, o zaman uyumalsn. Hiç deilse uyku bu durumda halle-
rinin en iyisidir. Hâlimiz: "Ganimete ulamaktan aciz kalnca, yenil-

giye uramaktansa selamete raz olduk" diyenin haline benzer. Dini-


nin selameti, hayatn tatil etmede olan kimsenin durumu ne kötü-
dür!.. Çünkü uyku, ölümün kardei, hayat tatil etmek ve cansz var-

lklara katlmakdr...

40. Eer tüccar isen ticaretini doruluk ve emanete yapmalsn. Sanat


riâyetle

sahibi isen öüt ve efkatle Allah' anmay unutmayarak sanatn icra etme-
lisin. (ârih)
41. Genellikle insanlarla beraberken gybet, riya, iyilii emredip kötülüü ya-
saklamayarak sukut etmek ve insan dünya hrsna iten kötü amel ve ahlak-
la tabiatn bozulmas (ârih)
42. Uzlet, halka karmamak, onlardan ayr yaamaktr. Günaha girmemek, da-
ha çok ve daha ihlasl ibâdet etmek için, toplumdan ayrlp ssz ve kimse-
siz yerlere çekilmek. Mutasavvflarn' uzletten maksatlar, ihtiyaçtan fazla

toplumda kalmamak, bo sözlerle zaman geçirmeyip bir köeye çekilerek


ibâdet ve tefekkürle zaman deerlendirmektir.
108 -HDÂYET REHBER

I.A.9. DER NAMAZLARA HAZIRLANMA ÂDÂBI


r

Zevalden önce, öle namazna hazrlanman gerekir. Eer gece te-

heccüde 43 kalkyorsan ve okuma gibi) hayrl bir i için


(zikir, kitap
uykusuz kalmsan kaylûleyi/gündüz biraz uyumay öleden önce yap.
Sahur, gündüz oruç tutmaya yardmc olduu gibi, kaylûle de gece
kalkmaya yardmc olur. Teheccüde kalkmadan yaplan kaylûle, oruç
tutmadan yenilen sahura benzer. Kaylûle yaptn zaman zeval vaktin-
den önce uyanmaya gayret göster. Abdestini al ve mescitte hazr bu-
lun. Tahiyyetü'l-mescid namazn kl ve müezzinin ezan okumasn
gözetle ve onun ezanna icabet et. Sonra zevalin ardndan dört rek'at
namaz klmak için kalk. Resulullah (sav) bu namaz uzun klard. Ve
derdi ki: "Bu vakit, sema kaplarnn açld zamandr. O vakitte sa-
lih amelimin çkarlmasn isterim." 44 Ölenin farzndan önceki bu

dört rek'at, sünnet-i müekkededir. Hadiste geldiine göre: "Kim on-


lar rüku ve secdelerini güzel yaparak klarsa yetmi bin melek de
onunla birlikte namaz klar. Melekler geceye kadar onun için istifar
ederler." Sonra imamla birlikte farz kl. Ardndan müekked sünnet
olan iki rek'at daha namaz kl.

ikindiye kadar ilim örenmekle veya bir müslümana yardmc ol-


makla veya Kur'an kraati ile veya dinine yardmc olacan kazanç
içinçalmakla megul ol. Sonra ikindi namazndan önce dört rek'at-
lk bir namaz kl. O da sünnet-i müekkededir. 45 Resulullah (sav) bu-
yurdu ki: "Allah ikindinin farzndan önce dört rek'at namaz klana
merhamet etsin." 46 Resulullah (sav)'in duasna nail olmaya çal.
kindiden sonra az evvel anlattmz iyiliklerden baka bir ey-
le urama. Vakitlerini faydasz ilerle geçirmen uygun deildir. Her

43. Teheccüd, geceleyin uyanp namaz klmak ve gece namaz anlamndadr.


Paygamberimiz (sav) yatsy kldktan sonra vitri klmadan uyur, gecenin or-
talarndan sonra bir müddet namaz kldktan sonra, vitri klar ve daha son-
ra sabah namaznn sünnetini klard. (Müslüm, Salâtü'l-âtü'l-müsâfîrîn,26)
44. Câmiu's'-sair, 337 Ümmü Habîbe'den rivayetle: "Kim ölenin farzndan
I,

önce ve sonra dört rek'at namaz klmay brakmazsa Allah ona atei haram
klar."
45. Hanefî'de ise sünnet-i gayr-i müekkededir.
46. Ebu Davud, Tatavvû, 8; Tirmîzî, Mevâkit, 201
TÂATLER • 109

vakit en iyi ekilde nasl mümkün oluyorsa öyle geçir. Nefsini hesa-
ba çekmen, gece ve gündüz yapacan vazifeleri düzenlemen gerekir,.
Ve her vakit için ondan vazgeçmediin ve baka eylere tercih etme-
diin iyi bir meguliyet belirlemelisin. Böylece zamann bereketini
görürsün.

Geçen zaman içinde ne yapacan bilmeyen hayvanlarn ba-


boluu gibi kendini gayesiz brakyor, faydasz eylere terkediyor-
san, bütün zamannda ne ile megul olduunu bilmiyorsan, vakitleri-
nin çou boa gidiyor demektir. Vakitlerin ömrün, ömrün de ana ser-
mayen, onun üzerinde yapyorsun. Allah Teâlâ'nn yaknl-
ticaretini

na, ebedî nimet yurduna onunla kavuacaksn. Nefeslerinden her-


biri kymeti bulunmayan bir cevherdir... Çünkü nefesin bir bedeli ve

karl yoktur... Nefesin gittiinde asla geri dönmeyecek... Her gün


ömürleri azalrken mallarnn çoalmasna sevinerek aldanan ahmak-
lar gibi olma. Nasl sevinilecek bir i bu? Mal artyor ancak ömür de
azalmakta...

lmin ve sâlih baka bir eye sevinme. Çün-


amelin artmasndan
kü bu ikisi can dostundur. Hanmn, maln, çocuun ve arkadalarn,
kabirde seni terkettikleri zaman, ilim ve sâlih amel sana yoldalk
ederler.

Güne solmaya baladnda, batmadan önce mescide gelmeye ça-


l. Tebih ve istifar ile Çünkü bu vaktin fazileti güne
megul ol.

domadan önceki vaktin fazileti gibidir. Cenâb- Hak buyuruyor ki:


"Günein domasndan evvel de, batmasndan evvel de Rabbini hamd
ile tebih et." Güne batmadan evvel ems, Leyi, Felak ve Nâs surele-

rini oku. Güne batarken istifar halinde bulun.

Ezan Ezandan sonra "Allahm! Gündüzün


iitince ona icabet et.

ardnda, gecenin önünde, namazn ve seni çaran seslerin huzurunda


senden, Hz. Muhammed'e vesileyi, fazileti ve yüksek dereceyi ihsan
etmeni ve O'nu kendisine vadettiin makâm- mahmûdu vermeni di-
47 duasn oku.
liyorum. üphe yok ki sen ya'dinden dönmezsin."

Müezzine icabet ve kametten sonra farz klarsn. Ardndan


dünya kelam etmeden iki rek'at akam namaznm müekked sünneti-
. — - -

47. Ebu Davud, Kitâbu's-Salât, 37


110 -HDÂYET REHBER

niklarsn. Daha sonra dört rek'at namaz klarsan bu da sünnettir. 48


Eer mümkün olursa, yatsya kardar i'tikafa niyet ederek akamla yat-
s arasn ihya et. Bunun hakknda saylamayacak kadar çok
fazileti

haber nakledilmektedir. O gecenin balangcdr. Çünkü akamla yat-


s aras gecenin ilk saatleridir. Arada klnan namaz da evvâbîn nama-
zdr. Resulullah (sav)'e" yanlarn yataktan kaldrrlar" (Secde 16)
âyeti sorulunca; "O akamla yats arasndaki namazdr. Gündüzün
balangcndaki bo ve faydasz sözlerin günahn giderir, sonunu da
artr."
Yats namaznn zaman ezanla kamet arasn ihya et-
vakti girdii
mek için farzdan önce dört rek'at namaz kl. Bu namazn fazileti çok-
tur. Haberde "ezanla kamet arasnda yaplan dua reddolunmaz" 49 di-
ye geçmektedir.

Sonra farz ve iki rek'at sünnet namaz kl. Bu iki rek'atta Secde
ve Mülk veya Yâsîn
suresini ve Duhan suresini
oku. Bunlar
Resulullah'tan (sav) naklolunmutur. ki rek'at sünnetten sonra dört
rek'at daha namaz kl. 50 Hadisler bu namazn faziletinin büyüklüü-
ne delâlet etmektedir. Sonra iki selam veya tek selamla üç rek'at vitri
kl. Resulullah (sav) vitir namaznda Â'lâ, Kâfirûn, hlas, Felak ve Nas
surelerini okurdu. Gece kalkmaya azimli isen, geceleyin en son kld-
n namazn "vitr namaz" olmas için vitri en sona brak.
Yats namazndan sonra ilme çalmakla, kitap okumakla megul
ol. Uykudan önce amellerinin sonu oyun ve elence olmasn. Çünkü

"ameller sonlarna göre deerlendirilir. 51 "

48. Akamn farzndan sonra klmak yani tatavvu'un


alt rek'at fazileti hakkn-
da, Tîrmîzî, Mevâkît, 204; bn Mâce, kâme, 113, 185
49. Tirmîzî, Salât, 44; Ebu Davud, Salât, 34; mam Ahmet, c.3, s.119, 155,
225, 254
50. Ebu Davud, Tatavvu', 16 Aie (rah)'den rivâyetle, "Resulullah (sav)'in na-
maz hakknda O'na soruldu. Aie (r.ah) de, Resulullah (sav) sadece yats
namaznn farzn klmazd, dört veya alt rek'at daha klard, "dedi.
51. Buhârî, 5, 2381;bn hibban, 2, 51;Mecmau'z-zevâid, 7, 13;Müsnedü Ebu
Ya'la, 13, 348; Fethu'l-Barî, 2, 37 Buhârî'de geçen hadiste "Kii hayatnn
sonunda yapaca amele göre cennetlik veya cehennemlik olaca" belirtil-
mektedir. Peygamberimiz (sav) devrinde bir savata adamn biri ald yara-
ya tahammül etmeyip kendini öldürür. Peygamberimiz (sav), "Cehennem-
lik olan kiiyi görmek isteyen bu adama baksn"buyurur.
TÂATLER • 111

I.A.10. UYKU ÂDÂBI


V

Uyumak istediin yatan önün kbleye gelecek ekilde


zaman
ser. Ölünün kbleye yatrld gibi sa tarafna yatarak uyu. Uyku-
nun ölüm gibi olduunu, uyanmann da yeniden dirilie benzedii-
52 Allah Teâlâ bu gece ruhunu alabileceini düünerek
ni düün...
Rabbinle bulumaya hazrlk yapmalsn. Abdestini al ve yazm ol-
duun vasiyyetin53 yastnn altnda bulunsun. Günahlarna tevbe
ve istifar edip 54 bir daha günah ilemerne.ye azmet. Eer Allah se-
ni tekrar uyandrrsa bütün müslümanlara iyilikte bulunmaya karar
vererek uyu... Kabirde amelinden baka hiçbir eyi bulunmadan
yalnz bana yatacan ve ne yaptysan onun karln bulacan
düün...
Yatan yumuak sererek uykunu zorla getirmeyeçalma. Çün-
kü uyku hayatn durmas, kesintiye uramasdr. Ancak uyank oldu-
unda kötülük yapacaksan uyuman dinin için bir selamettir.

Yirmi dört saat olan gece ve gündüzün en fazla sekiz saatini uy-
ku ile geçir. Altm yl yaama ihtimaline karn yirmi yl kaybetmen
yeterlidir.Bu da ömrünün üçte biri yapar. Uyuyacan zaman misva-
m ve abdest alacan su hazr bulunsun. Geceleyin veya sabah na-
mazndan önce kalkmaya gayret et. Gece yars iki rek'at namaz iyi-
lik hazinelerinden bir hazinedir. htiyaç içinde olacan gün için ha-

zinelerini çoalt. Öldüünde dünya hazineleri sana asla fayda ver-


meyecektir.

Uyku zaman u duay yap:


52. Allah Teâlâ En'am suresi 60. âyette buyuruyor ki: "Geceleyin sizi öldüren
( öldürür gibi uyutan), gündüzünde ne ilediinizi bilen; sonra belirlenmi
ecel tamamlansn diye gündüzün sizi dirilten (uyandran) O'dur. Sonra dö-
nüünüz yine O'nadr. Sonunda O, yaptklarnz size haber verecektir."
53. Buhârî, Vasâyâ, 1; Müslim, Vasiyyet,l; Ebu Davud, Vasaya, 1; Tirmîz, Va-
sâyâ, 3... Vasiyet slamn ilk zamanlarnda vacib iken sonralar miras âyetle-
riyle nesh edilmitir. Vasiyyet yapmak müstehabdr.

54. Tirmîz, Deavât, 17; mam Ahmet, c. 1, s.10 Ebu Said Hudrî (ra)'den rivâ-
yetle, Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim yatmaya niyet ettii zaman üç kez

"Estafirullahelazim ellez lâilâhe illâ hüvel hayyul kayyum. Ve etûbi


ileyh." Derse Allah Teâlâ günahlarn affeder."
112 »HDÂYET REHBER

"
L
j \ * q%
c^l <jI j
**** 0 " **
^joi»
. "i-
JS
' "
^i -
0
"^lî
i^iJ)
* K *
eLa^clj o>olj
* "° % " * "uT
eU^b a^ü) *V°"

tyAi cûlj «#yi dliS JjV öâl f^JI .jijVim i o ^»'jH-a çr^j o'

|£ll
^ ^1 ^ ^fi -Lûl ^^ >kl W ^4

^ ^ Of/ O O/- - ^ 0^0 £- O^" / ^O £ >O^ / O - 6/ > / O/^ - - 0-( .

"Rabbim senin isminle uzandm, isminle kalkarm. Günahm ba-


la... Allahm! Kullarn dirilttiin günde beni azabndan koru.
Allahm! isminle dirilir ve ölürüm. Allahm! Her er sahibinden ve
perçeminden tuttuun her hayvann errinden sana snrm. üphe-
siz ki Rabbim dosdoru yoldadr. AJlahm! Sen evvelsin, senden önce

bir ey yoktu. Ve sen âhirsin, senden sonra da bir ey olamaz. Sen za-
hirsin, senden daha açk bir ey yoktur. Ve sen bâtnsn senden daha
gizlisi olamaz. Borcumu ödemeyi nasib et. Muhtaç olmaktan kurtar.

Allahm! nefsimi sen yarattn. Onu öldürecek olan da sensin. Onun


ölümü de hayat da senin içindir. Nefsimi öldüreceksen günahlarm
affet; yaatacaksan salih kullarn rzana uygun olmayan ileri yap-

maktan koruduun gibi onu da koru. Allahm! Senden dinim,


dünyam ve âhire tim konusunda afv ve afiyet istiyorum. Allahm! Sa-
na en sevimli olan saatlerde beni uyank tut. Beni sana yaklatracak,
gazabndan uzaklatracak katnda en makbul olan amelleri yaptr.
Bunlar istiyorum Allahm! Lütfet ihsan et... Affn diliyorum beni ba-
la ve sana yalvaryorum, kabul buyur Allahm!....
Sonra Âyete'l-kürsî, Âmenerrasûlü, hlâs, Felak, Nâs ve Tebâreke
surelerini oku. Abdestli55 ve dilinde Allah'n zikri olduu halde uyu-
yakal...

Kim böyle yaparsa ruhu ar- a'lâya yükseltilir ve uyanncaya ka-


dar namaz klma sevab yazlr.

55. Ebu Davud, Kitabu'l-Edeb, 97


TÂATLER • 113

Uyannca sana daha önce örettiklerimizi yaparsn. Kalan ömrün-


de bu tertip üzere devam et. Bu düzene devam sana zor gelirse, has-
tann ifa umarak ilacn aclna sabrettii gibi sabretmeli ve ömrü-
nün ne kadar ksa olduunu düünmelisin. Yüz yl yaasan bile âhiret
yurdundaki hayatna göre çok az bir zamandr. Âhiret sonsuzluk yeri-

dir. Bir düün bakalm mesela yirmi yl rahat hayat sürmek ümidiyle
bir ay veya bir yl zorluklara ve rezilliklere nasl katlanyorsun.?! Son-
suza dek rahata kavumak arzusuyla u azck günlere nasl tahammül
edemezsin?!. ..Daha çok zamanm var diye tûl-i emel 56 beslersen iyi

56. Peygamberimiz gün üç odun ald. Birini önüne birini de yan ta-
(s.a.v.) bir

rafna dikti, dierini de uzaa att. Sonra "Burada neyi temsil ettiimi bili-
yor musunuz?" buyurdu. Ashab: Bize bildir ey Allah'n Resûlü! deyince,
Resûl-i Ekrem: "Bu, insan, bu da eceli, uzaklarda olan da emelidir. O emel-
lerin peinde koar. Fakat eceli onu yakalar, emeline ulaamaz" buyurmu-

tur. (Buhârî rivâyet etmitir.)


Tûl-i emel, uzun emeller peinde olmaktr. Bunu iki sebebi vardr. Biri ca-
hillik dieri ise de dünya sevgisidir. insanolu dünyalk ilere dald vakit
artk ondan ayrlmak arna gider. Ölümü düünmeyi En çok
bile istemez.

arzulad ey bu dünyada uzun süre yaamaktr. Kendi kendine devaml ya-


ama kuruntular yapar. Uzun süre yaamak için ihtiyac- olan ev, mal, evlat,
urar. Kalbi bunlara balanr durur. Ölümü
dost, binit vb. hazrlklarla
unutur ve yaklatn düünmek istemez. Bazen ölüm tehlikesi ile karlar-
sa "Dur bakalm daha vakit var" dîye tövbeyi erteler. Belirli bir yaa geldi-
inde "Daha ihtiyarlk var ibâdetleri yalandnda yaparsn"der. htiyarla-
ynca ise "Bu inaatin, u yolculuun var, çocuklar evereceksin, düün mas-
raf var, u kiiyle davamz var" vs. derken günleri meguliyetlerle dolu ge-
çip gider. Biri biter, dieri balar ve âhireti için çalmasn erteler. Sonunda
beklemedii anda ölüm gelir. O
çoalr, fakat i iten geçer.
vakit hasreti
Cehennemliklerin çounun feryad bu gün yapmas gereken ii, yarna er-
telemektendir."
Cahillie gelince insan bazen gençliine güvenir. Ölümü uzak görür. Bazen
de shhatli olduu ölümü geç geleceini zanneder. Halbuki nice genç
için
ve salam kiilerin ani olarak ölüp gittiklerinin farknda bile deildir.
Cehâletini kii samimi düüncelerle halledebilir. Ancak dünya sevgisini at-
mak kolay deildir. Bunun tek tedavi çaresi vardr. Âhiret gününe ve mü-
kafat ve ceza göreceimiz büyük güne iman... ve bu iman artrmak... böy-
lece dünya sevgisi yava yâva kalbinden göç etmeye balar. Ölüme hazrlk
yapan kimse o büyük kurtulua ermitir, dünyaya aldanan ise hüsran ve za-
rar içindedir. ( mam Gazali, hya, IV, 818 trc. Ahmet Serdarolu)
114 «HDÂYET REHBER

amel yapmak çok zor gelir. Halbuki ölüm çok yakndr. Kendi kendi-
ne de "Bu gün ibâdetlerin zorluklarna katlanacam belki gece
ki:

ölürüm." Gece olunca da ayn ekilde: "bâdetlerin güçlüklerine kat-


lanaym belki yarn ölürüm."de. Çünkü ölüm belirli bir vakitte ve ta-
yin edilmi bir yata gelmez. Anszn yakalar. Ona hazrlkl olmak
dünya için hazrlk yapmaktan daha isabetlidir. Biliyorsun ki dünyada
çok az bir zaman kalacaksn. Belki de ömründen bir günün veya bir
nefesin kalmtr... Her gün, bunun gerçekleebileceini kalbinde dü-
ün. Gün be gün kendini Allah'a itaate sabretmeye altr.
dünyada elli yl daha kalacan düünerek nefsini Allah'a taate
sabretmeye mecbur edersen, nefsin bundan holanmaz ve sana kar
gelir.Ancak sabrederek devam edersen ölüm annda son derece mut-
lu olursun. Salih amel ilemeyi ihmal eder "sonra yaparm" dersen hiç
beklemediin bir anda ölüm geliverir ve çok üzülürsün. "Sabah vakti
kavim yolculuu yi görüyorlar..." 57
Sana ölüm annda gerçek bilgiyi gelecek. "Onun verdii haberin
doruluunu bir zaman sonra çok iyi öreneceksiniz..." (Sâd, 88 )

Böylece günlük vazifelerini nasl düzenleyeceini sana göstermi


olduk. imdi namaz nasl klman gerektiini ve âdabn; orucu ve
âdâbn; imamlk, cemaat olma ve Cuma âdabn anlatalm.

LA. 11. NAMAZ ÂDÂBI


Abdest alp, bedenini, elbiseni, bulunduun yeri temizleyip, gö-
bekten dize kadar olan ksm örttükten sonra, ayakta kbleye yönel.
Bitiik olmayacak ekilde ayak uçlarn ayn hizaya getir ve dik dur.

eytandan korunmak için Nâs sûresini oku. Kalbini klacan na-


maza hazrlayarak dünyevî kayglardan arndr. Kimin huzurunda dur-
duunu ve kime yalvaracan bir dürün. Gâfil bir kalple, dünya ku-
runtular ve ehvet pislikleriyle dolu bir göüsle Mevlân'a yalvarmak-

57. Arap darb- mesellerindendir. Akbetin övgüye lâyk olmas için bir ie de-
vaml sabretmeye ve o iin huy haline gelmesine tevik için söylenmitir.
Zamahehrî, Müsteksâ, II, 168
TÂATLER • 115

tan haya et. Unutma ki Allah Teâlâ srlarn, gizli düüncelerini bilmek-
te ve kalbine nazar etmektedir. Allah namazn huüun 58 huzûun59 , , te-

vâzuun 60 ve tazarrû'un 61 ölçüsünde kabul eder. Rabbn'a "sanki O'nu


görüyormu Her nekadar sen O'nu örmesen de O se-
gibi" ibâdet et.

62
ni görür. Buna ramen kalbin huzura ermez -Hakk'n divannda dur-

58. Huû, kalbin yurauaklL ve naziklii yannda, Allah'a kar olan tevazuu
ve boyun eiidir. Mü'minlikte asla kat kalplilik yoktur.
Hu§Û, Hakk'n heybetini gönülde hissetmektir. Cüneyd: "Kalbin gayb bi-
lene kar zillet içinde bulunmasdr."der. Huu, Hakk'n huzuru karsnda
edebe riâyet artyle (ruhen) boyun emektir. Allah'n tecellileri karsmda
kalbin soluudur.
HuÛ, Allah'n büyüklüü karsnda kulun korku ve muhabbetle onun
merhametine snmasdr. Rivayete göre Resulullah (sav) namaz esnasnda
sakal ile oynayan birini görmü ve "Bu zatn kalbi huû içinde olsayd, or-
ganlar da huû içinde bulunûrdu" buyurmutur. (Fethü'l-Kadir V, 319) Hz.
Ömer de namazda ban önüne emi birini görünce "Ey ba eik kii! ba-

n kaldr. Huû bata deil, ancak kalptedir" demitir.


Menâzil müellifi der ki: Huu hükme boyun e-
üç derecedir. Emre itaat,

me, Cenab- Hakk'n nazar karsnda alçalmaktr. huusuz olarak namaz


klan kimse Allah'n dünyada ve âhirette namaza balam olduu bir takm
lütuflardan mahrum kalr. Çünkü namazm bu dünyada, kalpteki iman kuv-
vetlendirmesi, kalbi nûrlandrmas, kalbin genileyip açlmas, nee ve se-
vinç duymas gibi mükâfâtlan vardr. Ayrca namazn klan kimse âhirette

laf etmilerdir. Eer huûsuz klnan namazn iade edilmesi gerektiini söy-
leyenler, bu neticeleri elde edilmesi düüncesiyle söylüyorlarsa buna hakla-
r vardr. Huûsuz klnan namazla kiinin sorumluluu düer. Ama yukar-
da anlattmz sevaplardan mahrum kalr. slam' hükümler zahire göre ve-
rilir. Gizli olan iman hakikatler ise sevaba taalluk eder. (bn Kayym, Me-

dâricu's-Sâlikn, 1,406)
59. Huû ile birlikte organlarn sükûna ermesidir.
60. Namazdaki tevâzuun güzel bir yorumunu eyh Ebu Sata Harrâz (k.s.): "Al-
lahüekber, dediin zaman gönlünde Allah'tan baka büyük varsa, sen sö-
zünde sadk deilsn"diyerek yapar. Kii Allah karsnda bir hiç olduunu
hissederek tevâzû göstermi olur. Secdeye vardnda huzûr-u ilâhîde bir
nokta kadar, hatta daha dâ*küçüldüünü düünmesi bir tevâzû iaretidir.

61. hlas'la Allah'a yalvartr.


62. Buhârî, Kitabu'l-îman, 38; Müslim, Kitabu'l-man, 5
116 -HDÂYET REHBER

maya hazr olmaz- ve vücudun da sükûna ermezse; bu Allah Teâlâ'nn


"celâlini" 63
bilmekteki eksikliin nedeniyledir. O halde namaz esna-
snda ailenizin büyüü salih bir insann, nasl namaz kldn ören-
mek için baktn düün. O zaman kalbin huzura kavuur, vücudun
sükûna erer ve her hareketi yerli yerince yaparsn deil mi?!..

Sonra kendi kendine de "Ey kötü nefs! Yaratanndan, Mev-


ki:

lân'dan utanmyormusun!.. sana faydas ve zarar dokunmayan O'nun


küçücük bir kulunun baktn hayal ederek kalbin huzur buldu ve na-
maz güzel kldn, yazk sana! Biliyorsun ki Cenâb- Hak her an seni
görüyor ve ne yaptn biliyor. O'nun azamet ve yüceliinden hayet
duymuyor musun! O yüce zât senin nazarnda bir kulundan daha m
küçük!.. syann, haddi aman ve cahilliin ne kadar kötü!.. Nefsine
kar bundan daha büyük dümanlk olamaz...
Bu düüncelerle kalbini tedavi etmeye çal. Belki kalbin de senin-
le birlikte namaza kathr. Çünkü tefekkür ederek, düünerek kldn

namazdan baka namazn sana bir faydas yoktur. Gaflet içinde kld-
n namaz ise istifara ve üzerinde düünmeye daha muhtaçtr.
Artk namaza balarken kalbinde huzuru saladnda, yalnz ol-
san bile kamet getir, cemaatle klacaksan önce ezan oku, ardndan ka-
met getir. Kamet bittiinde kalbinden, meselâ "Niyet ettim Allah Te-
âlâ'n rzas için öle namazn klmaya" diyerek niyet et. Tekbir alr-
ken bu niyet kalbinde bulunsun ve tekbir bitene kadar devam etsin. 64

63. Mutasavvflar, Allah'n isim ve sfatlarn celâl ve cemâl olmak üzere ikiye
ayrrlar. Allah'n kahr ve gazabna delâlet eden isim vc sfatlarn celâl, lü-

tuf ve rzasna delâlet eden isim ve sfatlarn da cemal tabiriyle ifade eder-

ler. Celâl Allah'n en yüksek seviyede ululuunu ifade eder. Kâânî, celâli,

Hakk'm mahiyetinin bilinemeyecek bir ekilde izzet perdesiyle gizli kalma-


s, zâtn kendinden baka kimsenin bilmemesi ve görmemesi eklinde târif
eder. Perdelenme ve izzet celâlin özellii olduundan celâlde Hak açsndan
yücelik ve kahhâriyet, kul açsndan ise boyun eme ve heybet (saygya da-
yanan korku, azamet) hissetme söz konusudur.
64. Hanefilerde iftitah tekbiriyle birlikte yaplan niyet efdaldir. Namaz ile ba-
damayacak bir i bulunmamas artyla tekbirden öncede niyet edilebilir.
Çounluk tekbir alndktan sonra niyetin geçerli olmadn söyler. Dier
bir görüe göre ise sübhaneke veya euzüden önce edilen niyet ile namaz ge-
çerli olur.
TÂATLER -117

Ellerini yana brak sonra Tekbir alrken ellerini omuz hizasna kadar
65
kaldr. Ellerin açk, parmaklarn aralkl olmaldr. Parmaklarn .bi-
titirmek için ve aralarn açmak için zorlama. Ba parman kulak
memesi hizasnda, parmak uçlarn kulann üstüne paralel ve avuçla-
rn da omuzunla ayn hizada olsun. Ellerin bu ekilde yerli yerinde
olunca tekbir 66
al ve onlar rahat bir hareketle indir. Ellerini kaldrr-
ken iyice arkaya, indirirken de iyice geriye götürme. Saa ve sola da
silkeleme. ndirdiin zaman sa elini sol elinin üzerine koyarak sa
eline deer ver. Sa elinin (ba§_, serçe, ve yüzük) parmaklarn sol ko-

lunun üzerine koy ve sol elinin bileini tut.

Tekbirden sonra "Allah en büyüktür. Allah'a çok hamdolsun. Sa-


bah ve akam Allah' noksan sfatlardan tenzih ederim. "de. Sonra:
"Ben yüzümü, gökleri ve yeri yoktan vareden Allah'a çevirdim ve ben
O'na ortak koanlardan deilim"de. Ardndan" üphesiz benim na-
mazm, ibâdetlerim, hayatm ve ölümüm hepsi Allah içindir. O'nun
orta yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben müslümanlardanm."
de. 67 Euzü 68 ve eddelerine dikkat ederek Fatiha'y oku. Fatiha'da
(dat) ile (z) harflerinin arasn ayrmaya özen göster. Kraatinde "ve-
leddâllîn"e bititirmeden "âmîn"de.

mam olursan 69 sabah akam ve yats namazlarnn farznda ilk iki


rek'atta kraatiaçktan okursun. Amini de açktan söyle. 70 Sabahleyin
Fatiha'dan sonra uzun surelerden (Hucurât-Nebe aras) akam ise k-
sa surelerden(Duhâ-Nâs aras) oku. Öle, ikindi ve yats orta sureler-
den Burûc'u ve âyet says bakmndan ona yakn olanlar oku.

65. Hz. Peygamberin tekbir alrken ellerini omuz hizasna kadar kaldrdna
yannda, kulak hizasna veya kulaklarn üstü hizasna ka-
dair rivayetlerin
dar kaldrdna dair rivâyetlcr de vardr. Bu rivâyetlerin birletirilmesi du-
rumunda, tekbir alrken ba hafifçe öne eerek baparmak kulak memesi-
ne deecek ekilde elleri kaldrmann uygun olduu belirtilmitir. (lmihal,
Diyanet Vakf)
66. Hanefilerde iftitah tekbirinin hemen ardndan eller balanr.
67. Hanefiler sübhaneke duasn okurlar.
68. Hanefilerde tek bana klan euzü okur. Cemaatle klan ise okumaz.
69. afii'ye göre cehri okumajc sünnettir. mam olmak ve tek bana olmak de-
imez. Hanefi'de imam için vacib, tek bana olan için sünnettir.
ise

70. Hanefi mezhebinde imam da cemaat de "âmîni" gizli söylerler.


118 «HDÂYET REHBER

Yolculua çkrca, sabah namaznda Kâfirûn ve hlâs surelerini


oku. Surenin sonu rüku tekbiriyle bi detirilmez. "Sübhanellah" diye-
cek kadar ara verilir.

Bütün kyamlarnda bakn namaz kldn yere indirip oradan


ayrma. Böyle yapman himmetini toplaman ve kalbinde huzurun
meydana gelmesi (kalbinin de namaza katlmas) için daha uygundur.
Namaz klarken saa sola bakmaktan sakn.
Sonra rüku' için tekbir al ve daha önce anlatld ekilde elleri-
ni kaldr. 71 yice rukua eilinceye kadar tekbirini uzat. Parmaklar-
nn arasn açarak ellerinin ayasn koy ve dizleri-
dizlerinin üzerine
ni geriye yaslayp dik durmasn sala. Srtn, boynunu ve ban tp-
k bir levha gibi dümdüz tut. Dirseklerini yana aç-kadnlar böyle
yapmaz birletirirler- ve üç kez "Azîm olan Rabbimin an ne yüce-
dir, "de. Tek bana namaz klyorsan yedi hatta on defa demen daha
iyidir. Sonra ban dik durana kadar kaldrken "Allah hamdedenin
hamdini iitti" de ve ellerini kaldr. Dorulunca "Rabbimiz hamd sa-
nadr. 72 Göklerin ve yerin dolusu ve bundan baka eylerin dolusu
sana hamdolsun."de.

Sabah namaznn
farznda isen ikinci rek'atm rukuundan do-
rulunca kunutu oku. 73 Sonra ellerini kaldrmadan tekbir alarak sec-
deye var. Yere önce dizlerini, sonra ellerini, sonrada açk olarak al-
nn ve burnunu koy. Dirseklerini yanlarndan ayr. Karnn bald-
rndan kaldr-kadnlar böyle yapmaz-. Ellerini yerden ayrmadan
omuz hizasmda koy. Kollarn yere yaptrma ve tek bana kl-
yorysan üç, yedi veya on kez "Yüce olan Rabbimi noksan sfatlar-
dan tenzih ederim" de. •

Sonra oturuun tam olana kadar tekbir getirerek ban kaldr ve


sol ayann üzerine otur. Sa ayam da dik. Ellerini dizlerinin üzeri-
ne koy. Parmaklarn açk olsun. Ve: "Rabbim beni bala, bana mer-
hamet et, ihtiyacm gider, bana afiyet ver ve beni affet" de. 74 Sonra

71. Hanefiler ellerini kaldrmazlar.


72. Hanefiler sadece "Rabbimiz, hamd sanadr derler.
5
'

73. Hanefiler'de Kunut duas, vitir namaznn son rek'atmda okunur.


74. Hanefiler iki secde aras oturuta bir ey okumazlar.
TÂATLER * 119

ayn ekilde ikinci secdeyi yap. Teehhüd okumadn her Tek' atta k-
oturuu
sa bir dinlenme yap. 75
Sonra ellerini yere koyarak kalk. Kal-
karken ayann biri önde olmasn. Kyam tekbirine dinlenme oturu-
mundan kalkarken bala ve bunu kyamn yarsna kadar uzat. Din-
lenme oturuun ksa ve seri olmaldr.
kinci rek'at kl ve bu rek'ata da euzü ile bala. 76 Ar-
birincisi gibi

dndan ikinci rek'atta teehhüd oturuu yap. Sa elini iaret parma


ile ba parman hariç, dier parmaklarn kapal olduu halde sa di-

zinin üzerine koy.


77 "illellah" derken iaret parman kaldr, "lâila-
he" derken deil. 78 Sol elini de açk olarak sol dizinin üzerine koy. Bu
teehhütte iki secde aras oturuun gibi sol ayann üzerine otur. Son
oturuta baldrnn üzerine otur. Rasulüllah'a (sav) salattan sonra ha-
dislerdeki bilinen dualarlarla namaz tamamla. Son oturuta sol bald-
rnn üzerine otur ve sol ayan darya koy. Sa ayan da dik. 79 Na-
mazn bitiminde saa ve sola "Esselamüaleyküm ve rahmetüllah" di-
yerek selam ver. Namazdan çkmaya, selam sanda ve solunda bulu-
nan meleklere ve müslümanlara vermeye niyet edip, iki yana da yana-
n görülecek ekilde bana çevirerek selam ver. te bu yalnz bana
klnan namazn durumudur. *

Namazn direi huu", düünerek âyetleri okuma ve zikirle mey-


dana gelen kalb huzurudur. Hasan- Basrî (rh) diyor ki: "Kalp huzu-
ru olmadan klanan her namaz, insan cezaya daha çabuk ulatrr..."
Resulullah (sav) öyle buyurur: "Kulun namazn altda veya kld
onda biri kadar deil ancak namazdaki tefekkürü ve samimiyeti kadar
sevab yazlr." 80

75. Hanefilerde yaplmaz.


76. Hanefiler ilk rek'at dnda euzü okumazlar. Besmele ile Fatiha'y okuyarak
devam ederler.

77. Hanefiler her iki eli de açk bir ekilde uyluklar üzerine koyarlar.
78. Hanefiler, "lâ ilahe" derken sa elinin ehadec parman yukar kaldrp
"illAllah" derken indirirler.

79. Hanefilerde namazlardaki oturu, erkekler sol ayaklarn yere yayp üzeri-
ne oturur. Sa ayaklarn parmaklar kbleye gelecek ekilde dikerler. Kadn-
lar ise ayaklarn sa yanlarna yatk bir ekilde çkarp, öyle otururlar, (te-

verrük)
80. Ebu Davud, Kitabu's-Salât, 124
120 »HDÂYET REHBER

I.A.12. MAMLIK VE CEMAAT OLMA ÂDÂBI


îmam namaz hafifkldrmaldr. Enes b. Mâlik (r.a.) der ki:
"Resululah (s.a.v)'den baka hiç kimsenin ardnda daha hafif ve tam
namaz klmadm." 81
mam, müezzin kameti bitirmeden ve saflar düzeltmeden tekbir
almaz. mam tekbiri yüksek sesle cemaat ise kendisi duyacak ekilde
tekbir alr. mam ''cemaat faziletine" erimek için imam olmaya niyet
eder. Eer niyet etmezse, cemaatin namaz sahihtir. Tabii ki cemaate
imama uymaya niyet etmi olmaldr. mama uyanlar cemaat sevab
alrlar. (mam niyet etmedii için cemaat sevab alamaz) mam yalnz
namaz klan balama duas ve euzü'yü gizlice okur. Sabah nama-
gibi,

z, akam ve yatsnn ilk iki r ek' atnda Fatiha ve sureleri açktan okur.
Tek bana klan da böyle yapabilir. mam açktan okuduu zaman
"âmîn" de açktan söyler ve ona uyanlar da açktan "âmîn" derler. 82
Cemaat imamla birlikte "âmîn" demelidir. Sonraya brakmamaldr.
Nefesini toplamak için imam Fatiha'dan sonra ksa bir ara verir. Bu
arada cemaat fatihay okur. 83 mama uyan sureleri okumaz. Ancak
imamn sesi iitilemiyorsa okuyabilir. mam rüku ve secde tebihleri-
ni üçten fazla yapmaz. lk oturuta tahiyyattan sonra "Allahümme sal-

li ala Muhammed" der 84 ve daha fazla uzatmaz. Son iki rek'atta fati-

ha Son oturuta Resululah (sav)'ye salât ve tahiyyattan


ile yetinir.

sonra tahiyyat miktarn aan bir dua ile cemaati tutmaz.

mam selam verirken cemaate selam vermeye, cemaatte ona kar-


lk vermeye niyet eder. mam selamdan sonra biraz bekler ve yüzünü
cemaate döner. Arka saflarda kadnlar varsa onlar ayrlana kadar yü-
zünü çevirmez. mam kalkmadan cemaat kalkmamaldr. mam sana
veya soluna yüzünü çevirebilir. Ancak sama çevirmesi daha iyidir.

Sabah namaznda "kunut duasn" okurken sadece kendi için dua


etmez; cemaati de dahil eder. Mesela "Allahm! beni hidâyete erdir"

81. Müslim, Kitabu's-Salât, 190; Ahmet, c. 3, s. 262; Buhârî, Ezan, 65


82. Hanefiler "âmini" gizli söylerler.

83. Hanefi mezhebinde imama uyan kiinin kraat yükümlülüü yoktur.


84. Hanefi mezhebinde sadece tahiyyat okunûr. "Allahümme salli ala Muham-
med" denirse sevih secdesi gerekir.
TÂATLER • 121

yerine "bizi hidâyete erdir" der. Kunut duasn açktan


Cemaat okur.
de ellerini kaldrmadan duaya amin derler. Çünkü elleri kaldrmak
hadislerde sabit deildir. 85 mama uyan kunut duasnn sonunda
"Hükmü sen verirsin bakas deil" der. 86 mama uyan saftan ayr tek
bana durmaz. Ya saffa girer yada birini yanna çeker. Cemaat hare-
87
ketlerini imamdan önce veya imamla birlikte yapmaz. Aksine imam-
dan sonraya kalr. mam rukua varmadan eilmez. Yine imamn aln
yere demeden secdeye varmaz.

I.A.13. CUMA ÂDÂBI


Cuma, mü'minlerin bayramdr. O Allah'n (c.c.) bu ümme-
Bil ki

te has kld ulu, mübarek bir gündür. O günde öyle önemli bir za-

man var ki müslüman bir kul o saatte Allah'tan bir istekte bulunsa,
Cenâb- Hak mutlaka yerine getirir. Perembe gününden elbiseni te-
mizle. kindiden akama kadar çok zikir ve istifarla cumaya hazrlan.
Perembe öleden sonraki vakit, cumadaki o faziletli saate denktir. Ya
Perembe, ya da cumartesi ile birlikte Cuma orucuna niyet et. Çünkü
yalnz Cuma günü oruç nehyedilmitir. 88
Sabah olunca Cuma için gusül abdesti al. Cuma günü gusletmek
her bülua erene vacip, yani müekked sünnettir. 89

Sonra beyaz elbise giy 90 . Çünkü o Allah'a kar elbiselerin en se-

Yannda bulunan en güzel kokudan sürün. Bedeninin te-


vimlisidir.

mizliini iyice yap. Tra ol, byklarn ksalt, trnaklarn kes, dileri-
ni misvakla ve dier temizlikleri yap ve kokulan.

85. afiiler Gazâlî'nin. bu görüünün zayf olduunu söylerler. Sünnet olan ce-

maatin kaldrmasdr. (ârih)


elleri

86. Hanefi mezhebinde kunut, vitirde okunûr.


87. Hanefide, namazdaki fiilleri yaparken imamla birlikte yaplmas gerekir.
88. Buhârî, Savm, 63; Ebu Davud, Savm, 50; Müslim, Siyam, 148; Tirmîzî,
Savm, 41
89. Buhârî, Ezan, 161, Cuma, 2
90. Beyaz elbise giymek faziletlidir, ancak hüküm hadisin sadece zahirine göre
verilmez. Çünkü renkler; ülkeler, ehirler ve iklimlere göre deiebilir. Bu-
rada niyetler çok önemlidir.
122 -HDÂYET REHBER

Sonra camiye erken git. Oraya yava ve sakin bir ekilde yürü.

Rasulüllâh buyurdu ki: "Cuma için mescide ilk giren bir


(s.a.v.)

deve; ikinci giren bir sr; üçüncü giren büyük bir koç; dördüncü gi-
ren bir tavuk; beinci giren de bir yumurta kurban etmi gibi sevap
kazanr. mam hutbeye çknca sahifeler dürülür, kalemler kaldrlr ve
melekler hutbeyi dinlemek için minberin yannda toplanrlar." 91 "Al-
lah'n cemâlini seyretmede insanlarn yaknl cumaya erken gelme-
leri ölçüsünde" olaca rivayet edilmitir.

*eçme. Ve namaz klanlarn


Bakalarnn da önünden geçmemesi için bir duvara veya d
otur. "Tahiyyâtü'l-mescid" namazn klmadan oturma. En güzeli dört
rek'at klnandr. Her rek'atta Fatiha'dan sonra elli kez hlas suresini
oku. Rivayet edildiine göre "kim böyle yaparsa cennetteki makam-
n görmeden ölmez veya ona gösterilir." mam hutbeye çkm olursa
tahiyyatü'l-mescidi uzatmadan bitirip hutbeyi dinlemelidir. Bu dört
En'am, Kehf, Tâhâ ve Yâsîn surelerini okumak sünnettir.
rek'atta
Bunlar okuyamazsan Yâsîn, Duhân, Secde ve Mülk surelerini oku.
Cuma gecesi bu sureleri okumay terke tme. Bu gecede çok fazilet var-
dr. Bunu iyi yapamyorsan ihlas suresini çokça oku.

Özellikle bu gün Rasuilüllah (s.a.v)'e çok salavat getir. mam hut-


beye çktnda namaz bitir ve konumay brak. Müezzine cabet et-

mekle megul ol. Sonra da hutbeyi dinle ve sözlerinden ders al. Ve


hutbede tamamen sözü brak. Hadiste: "Kim arkadana imam hutbe
okurken "sus" derse o bo konumu olur. Ve faydasz konuann cu-
mas makbul deildir." 92 buyrulur. Çünkü "sus" demek bir sözdür.

Bundan dolay bakasn sözle deil iaretle uyarmak gerekir.

Sonra geçmite anlatld gibi imama uy. Namaz bitirip selam


verince hiç konumakszn Fatiha, hlas, Felak ve Nas surelerini yedi-
er defa oku. Böyle yapman seni bir cumadan dier cumaya kadar ko-
rur ve eytann vesveselerine kar bir kalkan olur. Sonra unlar söy-

91. Buhârî, Cuma, 4; Müslim, Cuma, lO^Ebu Davud, Taharet, 127; Tirmîzî,
Cuma, 6;
92. Ebu Davud, Salat, 203; Tirmîzî, Cuma, 16; Nesai, Cuma, 22
TÂATLER • 123

le: "Ganî(zengin, kimseye muhtaç olmayan), Hamîd(övgüye layk),


Mübd(her eyi yokluktan çkaran), Muîd(öldürüp yeniden dirilten),
Rahîm (balayan), Vedûd(mü'minleri seven) Allahm! Helâlinle ha-
ramdan, tâatinle günaha dümekten, fazlnla senden gayri her eyden
müstani kl!"
Cumadan sonra iki rek'at veya ikier olmak üzere alt rek'at na-
maz kl. Bunlarn hepsini Rasullüllah (s.a.v.)'in farkl zamanlarda yap-
t rivayet edilmitir.

Sonra akama kadar veya ikindiye kadar mescidde kalarak -hazr-


lkl ekilde- mübarek saati kolla. Çünkü o bütün günde saklkdr.
Umulur ki sen Allah korkusu içinde, benliinden geçmi bir vaziyette
ve O'na yalvarrken o övülen ân idrak etmi olursun.

Camide halkn bir araya geldii ve kssaclarn konutuu yerlere


oturma. Aksine faydal ilmin örenildii meclislere otur. Faydal ilim,

Allah'akorkinu artrr, dünyalk sevgisini azaltr. Seni dünyaya ba-


lanmaktan kurtarp, âhirete gönül vermeye davet etmeyen her ilim-
den, cahillik daha faydaldr. Fayda vermeyen ilimden Allah'a sn.
u zamanlarda çok dua Günein douu, zevali, bat annda;
et:

hatip minbere çktnda, kâmet getirilirken, namaz için cemaat aya-


O kymetli ânn bu vakitlerin birinde olma ihtimali

Bu gün imkann nisbetinde az da olsa sadaka vermeye çal. Na-


maz, orucu, sadakay, Kur'an okumay, i'tikâf ve bir namazdan son-
ra baka bir namaz beklemeyi v.s. bir araya getirmeye bak. Cuma gü-
nünü haftann dier günlerinden farkl olarak özellikle âhiretin için
hazrlk yaparak deerlendir. Belki haftann kalan günlerine keffâret
olur.

LA. 14. ORUÇ ÂDÂBI

Orucu sadece ramazan aynda tutmamalsn. Böyle yaparsan nafi-


le ibâdetlerle manevî ticaret' yapmay ve firdevs cennetlerinde yüksek

dereceler kazanmay terketmi oluyorsun. (Âhirette) Baka zamanlar-


124 -HDÂYET REHBER

da da oruç tutanlarn çok yükseklerde ki parlak yldzlar gibi olan ma-


kamlarna baktnda imrenir, oraya ulaamamann hasretini çekersin.
Oruç tumann erefine, faziletine ve sevabnn çokluuna hadisle-
rin ahitlik ettii mübarek günler unlardr:

Hacca gitmeyenler için arefe günü, aûre günü, zilhiccenin ilk on


günü, muharrem, recep, a'ban aylarnn ilk on günü. Haram aylar
olan zilka'de zilhice, muharrem, recep aylar çok faziletlidir. Recep tek-
tir. Dierleri pepee gelir. Sünnette böyledir. Her hangi bir ayda ba-
n, ortasn ve sonunu oruçla geçirmelidir. Yine ayn on üçü, on dördü
ve on bei de faziletlidir ki bunlar "eyyâm- beyz" denir. Haftann
oruçla geçirilecek faziletli günleri ise pazartesi, Perembe ve cumadr.
Haftann günahlarna pazartesi, Perembe ve Cuma oruçlar, ayn
günahlarna ayn ba, ortas, sonu ve 13,14,15. günlerinde tutulan
oruçlar, yln günahlarna da zikredilen günlerde ve aylarda tutulan
oruçlar keffarettir.

Oruç tuttuun zamanda orucun, sadece yemeyi, içmeyi ve cinsel


ilikiyi terketmek olduunu zannetme. Rasulüllah (sav) buyurdu ki: "Ni-

ce oruç tutan var ki, orucundan kendisine sadece açlk ve susuzluk kal-
mtr." 93 Orucun tam olmas için bütün azalar Allah'n ho görmedii
davranlardan engellemek gerekir. Gözü kötü eylere bakmaktan, dili
bo sözlerden, kula Allah'n haram kld eyleri dinlemesinden koru-
mak gerekir. Dinleyen konuana ortaktr. O da gybet edeni dinledii
için gybet edenlerden saylr. Karnn ve ehvetini alkoyduun gibi ay-
n ekilde bütün azalarn harama dümesine engel olmasn. Bir hadiste:

"u be davran orucu (manen) bozar:

1. Yalan söylemek
2. Gybet etmek
3. Kovuculuk yapmak
4. Yalan yere yemin etmek
5. ehvetle bakmak94

93. mam Ahmet, Müsned, c.2, s.273


94. Bu Deylemî Müsnedü'l-Firdevs'de zayf hadisler ksmnda rivâyet
hadisi,
etmitir. Bu anlatlanlar, kötülüklerden uzaklatrmak amacyla söylenmi-
tir. Denildi ki: "Bunlar hakiki orucu bozar."
TÂATLER • 125

Yine Resulullah buyurdu ki: "Oruç bir kalkandr. Sizden


(s.a.v.)

birisi oruç tuttuu zaman, müstehcen söz söylemesin, haddi aarak


günah ilemesin, cahiller gibi barp, alay ederek terbiyesiz davran-

masn. Biri onunla kavga eder, kötü sözler söylerse "Ben oruçluyum!"
desin." 95

Helal yiyecekle etmeye gayret göster ve çok yeme. Böyle ya-


iftar

parsan, her akam normal olarak yediin yemei oruçtan dolay artr-
m Her zaman iki defada yediini bir seferde yersen oruçlu
olursun.
olmann dier günlerden bir fark kalmaz. Oruçtan maksat ehvetinin
krlmas, maddî kuvvetini zayflatarak takvaya ermek için manevî
kuvvet kazanmaktr. Sabahleyin yemediini de hesaba katarak akam
hepsini birlikte yersen tuttuun orucun faydasn göremezsin. Miden
fazla yemekle gereksiz yere yorulur. Allah'n en çok buzettii kap he-
lal yiyecekle tka basa doldurulan karndr. Ya haramla doldurulursa
nasl olur?!...'

Orucun ne manaya geldiini iyice örenerek gücün nisbetinde


oruç tutmay çoalt. Çünkü oruç, ibâdetlerin esas ve Allah'a yaknl-
n anahtardr. Hadîs-i Kudsî'de Cenâb- Hak öyle buyurur: "Her
iyilie on katndan yediyüz katna kadar sevap vardr. Ancak oruç be-
nim onun sevabn ayrca ber vereceim." 96 Resulullah (sav)
içindir ve
buyurur ki: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun
az kokusu Allah katnda mis kokusundan daha güzeldir. "Allah Te-
âlâ buyurur ki: "Kulum ehvetini, yiyeceini ve içeceini benim için
terkeder. Oruç benim içindir ve mükâfatn da ben veririm"
Rasulüllah (sav): "Cennette "reyyân" diye isimlendirilen bir kap var-
97
dr. O kapdan ancak oruç tutanlar girebilirler" buyurur.

Bidâyetü'l-Hidâye adl bu kitabmzda, ibâdetler hakkndaki bil-

giler sana yeterlidir. Hac ve zekat örenmek istersen veya namaz ve


oruç hakknda daha çok bilgi istersen "hyâu ulûmi'd-dîn"de anlattk-

larmza bakabilirsin.

95. Buhârî, Savm, 2; Müslim, Siyam, 163


96. Tirmîzî, Savm, 55; bn Mâfce, Siyam, 1
97. Hadisin bir ksmn Buhârî, Fedâilü's-Sahabe, 5 de rivâyet etmitir. Müslim,
Zekat, 85; Tirmîzî, Menâkb, 16; Nesâî, Zekât, 1; Mâlik, Cihat, 49
ikinci bölüm
2. A. GÜNAHLARDAN KORUNMAK

il ki din, iki ksmdr:


t Yasaklan terketmek
II. Tâatleri yapmaktr
Yasaklar terketmek en zor olandr. Tâatleri (Allah'n emirleri-
ni) yapmaya herkesin gücü yetebilir. Ama nefsin istek ve arzularn
(ehveti) ancak "sddîk" 1 derecesine ulaanlar terkedebilirler. Bunun
için Rasulüllah (sav) buyurdu ki: "Muhacir, kötülükten uzaklaan-

1. Dil ile söyledii her eyi kalbi ve ameli ileDerûnu Hz. Pey-
gerçekletiren.
gamber'n (sav) derûnuna yakn olduundan bilgi, söz ve davranlaryla
O'nun her getirdiini tasdikte kemal mertebesinde bulunan. Her hâl u kâr-
da Hakk'a ayn derecede bal kalan. (Tasavvuf Ter. Söz.) Bu erefli vasflar
ancak u kiilerel verilmitir: Vasflar tertemiz, halleri saf, amelleri ihlasl,

sözleri doru, emelleri ksadr. Üzerine düeni yaparlar,mallarn (ve menfa-


atlerini) terk ederler. Kerametlere özlemleri yoktur, onu istemezler, onunla
megul olmazlar, onu iddia etmezler. Kendilerinde olmayan bir iyilii (var-
m gibi) ortaya koymazlar; Allah'n aça vurduu (halleri de) gizlemezler.

(el-Makdîsî, Hallu'r-rumûz ve mefâtîhu'l-kunûz, Çev. Hayri Kaplan, Srlarn


Çözümü ve Hazinelerin Anahtarlar, 129-130, stanbul, 2002)
130 • HDÂYETTE KEMÂL

dr. Mücahit ise, nefsinin hevasna (istek ve arzularna) kar koyan-


dr." 2 Sen azalarnla Allah'a isyan ediyorsun. Halbuki onlar Al-
lah'tan sana lütfettii bir nimet ve emanettir. O'na isyanda Allah'n
ihsan ettii nimetleri Ona isyan yolunda kullanman ne
büyük bir
nankörlüktür!... Allah'n verdii emanete hiyanetin ne büyük bir az-
gnlktr!... Azalarn senin idaren altndadr. Onlar nasl yönlendir-
diine dikkat et!... "Hepiniz çobansnz ve gözetiminiz altdakiler-
den sorumlusunuz." 3
Vücudundaki bütün azalarn, kyamet meydannda açk bir dille
yaptn günahlara ahitlik edecektir. Bütün varlklarn gözü önünde
ayplarn ortaya çkarp seni rezil edecektir. Allah Teâlâ buyuruyor
ki: "O gün, dilleri, elleri ve ayaklar yaptklarna ahitlik ederler."
(Nûr, 24) Ve yine: "Bu gün azlarn mühürleriz. Elleri bizimle ko-
nuur ve ayaklar da elde ettiklerine ahitlik eder." (Yâsîn, 65)

Ey zavall kii! Bütün vücudunu özellikle de u yedi azan kötü-


lüklerden muhafaza et. Çünkü cehennemin yedi kaps olup her bi-
ri bunlarla alakaldr. Kyamette bu kaplar, u
yedi aza ile Allah'a is-
yan edenlere açlacaktr; göz, kulak, dil, karn, tenâsül uzvu, el ve
ayaktr.

2.A.I. GÖZÜ KORUMAK


Göz, karanlklarda sana yol göstermek, ihtiyaçlarn gidermene
yardmc olmak, göklerin, yerin yaratlndaki srlara bakmak ve bu
harikulade yaratltan ibret almak için yaratlmtr.

O halde gözünü, dört eyden korumalsn:


1. Yabanc kadnlara bakmak
2. ehvetle güzel bir surete bakmak
3. Bir müslümana küçümseyerek bakmak
4. Bir müslümann ayplarna bakmak

2. Buhârî, man, 4, Rikak, 26, Ebu Davud, Cihad, 2, Nesâî, man, 9, îmam Ah-
raed, II, 163, 192...
3. Buhârî, Cum'a, 11, Cenâiz, 32... Müslim, mâre, 20, Tirmîzî, Cihat, 27
GÜNAHLARDAN KORUNMAK • 131

2.A.2. KULAI KORUMAK


Kulan, bid'at, gybet, ahlaksz söz, bo ve gerçee uygun olma-
yan konumalar ile insanlarn kötülüklerini anlatan sözleri dinlemek-
ten korumalsn. Kulan, Allah Teâlâ'nn kelâmn, Rasulüllah'n
(sav) hadislerini ve evliyâullah'n sözlerini ve onlarn hayat hikayele-
rini dinleyerek bunlardan elde edecein ilim ile âlemlerin Rabbi'nin
katndaki ebediyet yurduna, sonsuz nimetlere ularsn. Yasaklanan
eyleri dinlediinde bu senin aleyhine olur. yi eyleri dinlemek kur-
tuluuna sebep iken, kötü eyleri dinlemek cezaya uramana sebep
olur. te bu ne büyük bir hüsrândr. Sanma ki kötülük sadece söyle-
yene aittir. yapmtr. Dinleyenin anlatana
Dinleyen de kötülük ortak
olaca ve onun da gybet etmi olaca hadiste geçmektedir. 4

2.A.3. DL KORUMAK
Allah' çokça zikretmek, Kur'ân' 5
Dil, tilâvet etmek, insanlar Al-
lah'n yoluna davet etmek, dinî ve dünyevî ihtiyaçlarn ifade etmek

4. Feyzu'l-Kadir, 3, 430 No:3929 Irakî, hya'ya yapt tahriçte bu hadisin za-


yf olduunu söyler.

Çünkü o Resulullah efendimizin (sav) mücizelerinin en büyüü,


Kerim'dir.
slam davetinin baki kalmasnn temelidir. Allah'n kendilerine Kur'an ihsan
ettii kimseler onun deerini bilmeli, Kur'an onlara her hallerinde önder ol-
maldr. Arzu edilen ve tesiri beklenilen bir okuyuta elbette dikkat edilmesi
gereken hususlar vardr. Bunlarn banda Kur'ân' tertil üzere açk açk, ta-
ne tane okumak Hz. Aie annemize bir gecede Kur'ân' iki kez veya üç
gelir.

kez okuyan kimselerden bahsettiler. O öyle dedi: "Okudular, fakat aslnda


okumadlar. Ben Resulullah (sav) ile bütün gece uyank idim. El-Bakara, Âl-
i mrân ve en-Nisâ surelerini
okudu. Her müjde bulunan âyet geldikçe dilek-
te bulundu. Her korku veren âyet geldikçe de dua etti ve Allah'a snd." u
halde Kur'an'n kraatinden birinci derecede arzu edilen ey onun içerdii
hakikatlerin örenilmesidir. Bunun için okuyan kimsenin kalbi, dilinin oku-
duu âyetin manas ile megul olmaldr. Bir âyetin manas örenilmeden di-
erine geçilmemeiidir. Kur'an tilâveti hakikat hazinesine açlan kapdr. O
hazineden laykyla istifade etmek için kraat adabna uymak gerekir.
132 - HDÂYETTE KEMÂL

amacyla yaratlmtr. Onu yaratl amacnn dnda kullanrsan, Al-


lah'n nimetine nankörlük etmi olursun. Gerek sana gerekse dier
yaratlmlara en fazla zarar dokunan organn dildir. "nsanlar, ancak
dillerinin elde ettikleri (yalan, kovuculuk ve iftira gibi) sebebiyle ce-
henneme yüzüstü atlacaklardr." 6

Bütün gücünle cehennemin dibine gönder-


diline sahip ol ki seni
mesin. Hadiste: "Kii, arkadalarn güldürmek için (birisini alaya ala-
rak vb.)öyle bir söz söyler ki, o söz sebebiyle, atld cehennem çu-
kuru yetmi yllk mesafedir." 7 Rivayet edildiine göre bir kii,

Kur'an okurken zahiren unlara dikkat etmelidir: Abdestli olarak, saygl bir
ekilde, otururken kbleye yönelip tevâzûlu halinde okumak. Eûzü ile bala-
yp tertil üzere ar ar okumak. Secde âyetlerine riâyet etmek.
Kur'an okurken dikkat edilecek bâtn hususlar: .
-

1. Kelâmn asln anlamak. Allah kelâmnn azamet ve ulviyetini anlamak ve


O'nu celâlinin arndan insanlarn anlayaca dereceye indirmekle mahlû-
kâtna olan fazl u keremini düünmek.
2. Tazimde bulunmak. Kur'an'n insan sözü olmadn düünüp, kelam sa-
hibi Allah Teâlâ'nn büyüklüünü gönlünde hatrlamak ve onun kelamn
okumann önemini anlayarak okumak.
3. Kalb huzuru ile gönlünden her eyi atarak akl ve fikrini ona vererek oku-
mak.
4. Okuduu âyetler üzerinde düünmek.
5. Okuduu her âyeti kendi imkanlar ölçüsünde anlamaa çalmak.
6. Anlaya engel olacak durumlardan kurtulmak. Bunlar, sadece harfleri iyi

çkarmaya dikkat etmek, daha önce duyduu fikirlere artlanm olmak,


günaha devam, kibir ve nefsini peinde komak, rivâyet yoluyla yaplan
tefsir haricindekileri kabul etmemektir.
7. Okurken Kur'an- Kerim'in özellikle kendisine hitab ettiini kabul etmek.
Emir ve nehiylerin kendisine olduunu, müjdelenen ve korkutulann ken-
disi olduunu düünmek. Anlatlan kssalardan ders almak.
8. Okuduu âyetlerden kalbin müteessir olmas. Bu okunan âyetlere göre
okuyucunun bir hal almasdr.
9. Kur'an' kendiazndan deil, Allah Teâlâ'dan dinliyormu gibi. okumaktr.
10. lâhî azamet karsnda kendi benlik ve varlndan geçmek ve kendisini
hiçe saymaktr. Salihleri müjdeleyen âyetleri okuyunca bundan kendine
birpay çkarmamak. Gazab âyetlerinde ise helâke urayabileceinden
korkmaktr. (îmam Gazâlî, hya, I, 782-819)
6. Tirmîzî, man, 8; bni Mâce, Fiten, 12
7. Tirmîzî, Zühd, 10
GÜNAHLARDAN KORUNMAK • 133

Resulullah (sav) zamannda bir savata, ehid oldu. Birisi dedi ki:
"Cennet ona hayrl olsun" Rasüllah (sav) buyurdu ki: "Nereden bili-

yorsun?!.. Belki o bo
konuuyordu, (dünya ve âhireti için
sözler
önemli olmayan, erri celbeden sözler konuuyordu) veya zenginlii-
ne zenginlik katmayacak kendisinden bir ey eksilmeyecek eylerde
bile cimrilik yapyordu." 8
Dilini u sekiz günahtan koru:

2.A.3.a. Yalan:

ster ciddi, ister aka olsun dilini yalan söylemekten koru. aka da
olsa dilini yalanaaltrma. Bu seni gerçekte de yalana sevkeder. Ya-
lan büyük günahlarn en bata gelenlerindendir. Yalanc biri olarak ta-
nnrsan adaletin 9 ortadan kalkar. Sözüne güven olmaz. Seni hakir gö-
rürler ve küçümserler. Yalann ne kadar çirkin olduunu görmek is-
tersen bakas yalan söyledii zaman bak, ondan nasl nefret ediyor-
sun, yalan söyleyeni hakir görüyor ve onun davrann ne kadar i-
renç buluyorsun. Dier ayplarn da bu ekilde karlatr. Sen kendi-
ne ait kusurlar ancak bir bakasna bakarak anlayabilirsin. Bakasn-
dagördüün kötü bir hasleti nasl beenmiyorsan, bakas da sende
gördüü zaman kesin beenmeyecektir. O halde nefsinin bu haline ra-
z olma.

2.A.3.b. Sözünü yerine getirmemek:

Yapamayacan bir eyi sakn söz verme. nsanlara iyilii sözle de-
il, fülle göstermelisin. Eer söz vermek zorunda kalrsan, acizlik ve-
ya zaruret dnda, asla va'dinden dönme. Çünkü sözünde durmamak,
münafklk ve kötü huylarn belirtisidir. Nebî (sav) buyurdu ki: "u üç
özellik kimde bulunûrsa, oruçta tutsa, namazda klsa münafk olur;

8. Tirmîzî, Zühd, 11
9. Adalet özelliini yitiren kiinin ahitlii kabul edilmez.
134 • HDÂYETTE KEMÂL

(hali münafklarn haline benzer, arih) Konuursa yalan söyler, söz

verirse yerine getirmez ve emanete hiyanet eder." 10

2.A.3.C Gybet:

gybetten koru. slam'da gybet, otmzinadan daha kötü-^


Dilini
dür. Hadiste böyle geçmektedir.
11
Gybet, kiinin iittiinde holan-
mayaca sözü söylemektir. Bu durumda gybet doru da söylesen zâ-
gybeti-
lim bir gybetçi olursun. Özellikle gösteri yapan Kurrâ'larn
ni yapma. Gybet, üstü kapal olarak maksad ifade
etmek ve "Allah
onu slah Geçen gün onun yaptklar beni üzdü ve kederlendir-
etsin.

di. Allah'tan bizi ve onu slah etmesini istiyoruz"


denir. Böyle yap-

mak iki günah birletirmek demektir. Birincisi gybettir, çünkü söz-


leanlatlmak stenen hasl olmutur. kincisi ise, günahtan uzak dur-
duunu ve slah olduunu belirterek kendini temize çkarm ve öv-
mü olursun. Ancak senin "Allah onu slah etsin" sözünden amacn
dua ise ve o ahsn yaptklar sknt verdiyse ona gizlice dua et. Bu-
nun belirtisi ise, onu rezil etmeyi ve aybn ortaya çkarmay isteme-
mektir. Onun iledii kusur dolays ile skntya dütüünü be-
senin
lirtmen, kusurlarn ortaya koyman anlamna gelir. Gybet etmene
-
engel olmas icm su âyet s ana yeter: "Birb i rinizi gybet etmeyin. Siz
derîTjrmzjîü karde inim eti m yemeyi ister nâjMBunu kerih gördü-
nüz. "(Hucurât, 12) Allah gybet yapman ölü kardeinin etini yeme-
ye benzetti. O halde gybetten saknman senin için en uygun olan-
dr. Müslümanlarn gybetini yapmaktan alkoyacak husus udur:
Nefsinin gizli ve açk bir kusuru var m?... Gizli ve açk da olsa güna-
h terk edebiliyor musun?... Bu sorularn cevabn anladnda, bil ki

gyabnda konutuun, hatalar nisbet ettiin kiinin bu hatalardan

uzak durmadaki acizlii senin aczin gibi, özrü de senin özrün gibidir.

Sen nasl kusurlarnn anlatlmasndan ve küçük duruma düürül-

10. Buhârî, man, 24, Edep, 69


11. Bu hadisi bn Ebi'd-dünya, Samt babnda, bni Hibban Zuafâ babnda zikret-
Mürdeveyh, tefsirinde Câbir ve Ebî Safd (ra)'den naklen, Resulullah (sav):
ti.

"Gybetten saknnz. Çünkü gybet zinadan daha kötüdür"eklindedir.


GÜNÂHLARDAN KORUNMAK • 135

mekten holanmyorsan, o da ho' görmemektedir. Sen onun kusur-


..larn örtersen Allah da senin kusurlarn örter. Eer onun kusurlar-
n aça çkarrsan, Allah da keskin dilli insanlar sana musallat eder
ki m^aFblTdühyada erefini beparalk ederler. Sonra da Allah âhi-
rette, kyamet günü bütün varlklarn önünde, kusurlarn ortaya ç-

kararak," seni rezil eder.

Dna ve içine baktn zaman, dünyevî ve dinî bakmdan bir ku-


sur ve eksiklik göremiyorsan, bil ki nefsinin kusurlar konusundaki
bilgisizliin, ahmaklklarn en kötüsüdür. Zaten ahmaklktan daha
büyük da olamaz! ayet Allah senin hakknda hayr dilerse,
bir kusur

nefsinin kusurla rn gösterir. O halde kendine "iyi" gözü ile bakyor-


san ne kadar anlaysz ve bilgisizsin!.. Tabiiki nefsinin iyi olduu hak-
kndaki zannnda doru isen Allah Teâlâ'ya ükret. Ve o halini, insan-
lar knayarak, kusurlarn tekrar tekrar söyleyerek bozma. Böyle yap-
mak kusurlarn en büyüüdür.

2.A.3.d. Münakaa, cedellemek ve tartmak:

Bunlar yapmak seni dinleyeni bir incitme, onu cahil görme ve


aslsz sözlerle karalamadr. Ayn zamanda bunda kendini övme, güya
ilim ve zeka açsndan daha önde olma ile kendini temize çkarma var-
dr. Bu münakaa insann (manevî) yaantsn bozar. Sefih (terbiyesiz)

insanlarla tartrsan seni incitirler. Hâlim olan, teennî ile hareket

eden kiilerle tartrsan, sana buz eder ve içinden kin besler.


Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim haksz olduunu anlayp münaka-
ay brakrsa, Allah Teâiâ cennetin kenar bölgelerinde ona bir ev bi-

na eder. Kim de hakl olduu halde tartmay terk ederse Allah ona
cennetin en yüksek yerinde bir ev yapar." 12 eytann seni "Hakk or-
taya çkarmalsn. Bu konuda geveklik gösterme!" diyerek güzel söz-
ler söylemesine kanmamalsn.. Çünkü eytân, hayr yapmaya yönel-

tir gibi görünürken ahmak insanlar erre yöneltir. eytan karsnda

gülünç duruma düerek seninle alay etmesine müsaade etme.


-r
.

12. Ebu Dâvud, Edeb, 7


136 • HDÂYETTE KEMÂL

Senin dediklerini kabul eden varsa hakk açklaman


Bu güzeldir.
gizlice nasihat ederek olur. Nasihatte, yumak ve sevecen davranmak

gerekir. Aksi takdirde insanlarn kusurlarm ortaya çkarmaya dönü-


ür. Bunun da zarar faydasndan kat kat fazladr.

,
Kim bu zamandaki fakih geçinenlerle 13 hemhal olursa, tartma
ve cedelleme zamanla onun tabiat haline gelir ve susmas zorlar.
Çünkü kötü bilginler ona tartmann fazilet olduunu öretmilerdir.
Münakaa ve delil getirmede kuvvetli olmak gurur verici bir durum
olduunu telkin ederler. O kötü âlimlerden aslandan kaçar gibi kaç-
mam tavsiye ederim. Çünkü münakaa Allah'n ve insanlarn buzu-
na sebeptir.

2.A.3.e. Kiinin i temize çkarmas ve övmesi:

Allah Teâlâ buyuruyor ki: "Kendinizi temize çkarmayn. Çünkü


o kötülükten saknan daha iyi bilir." (Necm 32) Baz hikmet sahiple-
rine soruldu: "Çirkin olan doru nedir?" dediler ki: "Kiinin kendini
övmesidir." Bunu huy haline getirmekten saknmalsn. Kendini öv-
larn sana verdikleri deeri azaltr ve Allah Teâlâ'n da bu-
olur. Kendini övmenin, bakas yannda deerini artrma-

arkadalarn mallarnn çokluu ve makamla-


rnn yükseklii ile övündükleri zaman, kalbine nasl ho gelmediine,
mizacna nasl ar geldiine bir bak. Ayrldnda onlar ne kadar kö-
tülediine bir düün. Bil ki onlar da sen övündüün zaman, derhal
kalben seni kötülerler. Yanlarndan gidince de ayn ekilde bunu söz-
leriyle ortaya koyarlar.

2.A.3. La'net etmek, küfretmek:

Allah'n yaratt hayvana veya yiyecee veya bir insann ah-


bir
sna la'net etmekten sakn. Kble ehli olan bir kimsenin de irkine,

13. imam Gazâlî, sadece ilim için ilim yapp, bildikleriyle amel etmeye çalma-
yan kiileri kastetmi olmaldr.
GÜNAHLARDAN KORUNMAK • 137

küfrüne veya münafk olduuna hükmetme. üphesiz ki srlardan (in-

sann içinde gizlediklerinden) ancak Allah Teâlâ haberdardr. Bunun


için Allah ile kul arasna girme. Kyamet günü "niçin filan kimseye
la'net etmedin, niçin o kii hakknda sustun?" diye sorulmayacaktr.
Ayrca bir ömür boyu blîs'e la'net etmesen, onun adn anmasan ve
kyamet günü bundan dolay sorguya çekilmezsin. Ama Allah Te-
âlâ' nn yarattklarndan birine la'net edersen, ite o zaman hesap so-

Allah'n yarattklarndan hiç birini yerme. Resulullah (sav) iyi


rulur.

olmayan yemei asla kötülememitir. Bir eyi isterse yemi, istemezse


. yememitir.

2.A.3.g. Varlklara beddua etmek:

Allah Teâlâ' nn yarattklarndan birine beddua etmekten


Dilini,

koru. Biri sana zulmederse onun iini Allah Teâlâ'ya havale et. Hadis-
te buyrulur ki: "Mazlum, zulmedene onda hakk kalmayacak kadar

beddua bulunûr. Sonra -bedduada ar gider- zâlimin mazluma hak-


14
k geçer. Zâlim de onu kyamet günü ister." Halk Haccâc'n zul-

münden dolay ona dil uzattlar. Bunu üzerine baz selef dedi ki: Al-

lah Haccâc'a zulmünden dolay ceza verecei gibi, diliyle onu kötüle-
yenleri de cezalandracaktr.

2.A.3.h.Haddi aan aka ve insanlarla alay etme:

Dilini ciddi olsada olmasada aka yaparken bunlardan muhafaza


et.Çünkü bunlar insan yüzsüz yapar ve heybetini yok eder. Korku ve
yalnzla sebep olur. Ayrca gönülleri' de incitir. Bunlar dümanln,
öfkenin ve arkadaln bozulmasnn da balangc olur. Kalplere kin
tohumlan eker.

14. Kaynana ulalamad. uradan anlalan mazlum zâlime bedduada o ka-


dar ar gider ki sonunda kendi de zâlim olur. Çünkü o haddini amtr.
Zâlim de haddi aana derler.
13 8. • HDÂYETTE KEMÂL

Hiç kimseyi alaya alma. Seninle dalga geçene karlk verme.


"Baka bir söze geçinceye kadar ondan yüz çevir." 15 Bo bir eye rast-
16
ladklarnda vakar ile (oradan) geçip giderlerden ol.

Öz olarak dilin âfetleri bunlardr. Sana yardmc olacak eyler, uz-


lete çekilmen ve zaruret hariç susmay tercih etmendir. Ebu Bekir Sd-
dk (ra) zorunlu kalmadkça konumamak için azna ta kordu. Ve di-
lini göstererek derdi ki: "te bu, beni varlacak yere götüren eydir." 17
Dilin kötülüklerinden bütün gücünle .sakn. Çünkü, dünya ve âhi-

rette helâk olma sebeplerinin en kuvvetlisi dildir.

2.A.4. KARNI KORUMAK

Karnn haram ve üpheli eyleri yemekten koru. Kazancnn he-


lalolmasna çal. Helal yiyecee kavuunca da doymayacak kadar ye-
meye gayret et. Çünkü tokluk, kalbi katlatrr, zihni bulandrr, ha-
fzay zayflatr ve vücuda arlk yaparak ibâdet ve ilmi zorlatrr.
Tokluk ehevî arzular (nefsin istek ve arzularn) artrr, eytann as-
kerlerinin iini kolaylatrr. Helal lokma ile karn iyice doyurmak bü-
tün kötülüklerin badr. Ya bu lokma haramsa nasl olur?!...

. Helalinden kazanç için çalmak bütün müslümünlara farzdr.


Haram yiyecekle beslenerek yaplar ibâdet ve ilim çöplük üzerine bi-
na yapmaya' benzer. O
zaman yl boyu kaba bir gömlek giymeye, ge-
ce ve gündüz iki arpa ekmei yemeye kanaat eder, nefis yiyeceklerle
lezzetlenmeyi brakrsan, helalin yeteri kadar seni aciz brakmaz.
>

Helal çoktur. lerin görünmeyen tarafn aratrman gerekmez.


Ancak haram olduunu kesin bilirsen veya malla alakal açk bir ia-
retten dolay sende haram olduu konusunda güçlü zan hasl olursa
tabii ki bunlardan uzak durmalsn. Bunlarn haram olduu açkça

15. En'am, 68
16. Furkan, 72
17. . Vefatndan sonra Hz. Ebu Bekr rüyada görüldü. Ona, diline neyi vird edin-
din? diye sordular. "Onunla "lâ ilahe illAllah" dedim de beni cennete gö-
türdü. "dedi. (ârih)
GÜNAHLARDAN KORUNMAK • 139

bellidir. Ama bir iaretle zannedilene gelince o, devlet bakanlarnn,


yardmclarnn, ölülere at yakarak para kazananlarn, içki satan, fa-
iz yiyen ve haram çalglarla kazanç elde edenlerin ve dier haram olan
elence vastalaryla para kazananlarn mallan bu ksma girer.

Kiinin kazand maln çounun haram olduunu kesinlikle bili-


yorsan, onun elinden aldn ey malnn çok nadir de
her hangi bir
olsa helal ksmndan olsa bile haramdr. Bu kimselerin malnn çok az
bir ksm helal olma ihtimali bulunsa da haram hükmündedir. Çünkü
galip olan zanna göre hareket edilir ki o da malnn çounun haram
olmasdr.
Tamam haram olan mal ise, kiinin durumu vakfedenin artlar-
na uymad halde vakflardan yenilen maldr. Dinî ilimleri ören-
mekle (tefakkuh) uramayan kimsenin medreselerin malndan istifa-
de etmesi haramdr. ahitliin kubulüne engel tekil eden bir günah
ileyen kii "sûfî" ad altnda vakf ve dier müesseselerden bir ey al-

mas haramdr.
üpheli olan eyleri, helal veharam hyâu Ulûmi'd-dîn kitabn-
da, müstakil bir bölümde anlattk. Onlar örenmen gerekir. Çünkü
helalolan bilmek ve helal kazanmak, be vakit namaz gibi her müs-
lümana farzdr.

2.A.5. NAMUSU KORUMAK


Allah Teâlâ'nn haram kld bütün davranlardan bunu koru...
Allah Teâlâ'nn "Onlar ki iffetlerini korurlar; ancak eleri ve ellerinin
sahip olduu (cariyeleri) hariç, (bunlarla ilikilerinden dolay) knan-
m deillerdir." (Mü'minûn 5,6) ve "Mahrem yerlerini koruyanlar/
iffetlerine kar duyarl olanlar, eleri veya meru ekilde sahip olduk-
lar (cariyeleri) dnda, (isteklerini frenlerler: çünkü ancak o zaman
)

hiçbir knamaya uramazlar. (Meâric 29,30)

Namusunu;
• Gözünü, harama bakmaktan korumadkça
• Kalbini, kötü fiilleri düünmekten engellemedikçe
• Karnm üpheli yiyecekten ve an
tokluktan alkoymadkça ha-
ram fiilleri ilemekten muhafaza edemezsin. te bunlar, ehveti
tahrik eden ve besleyen unsurlardr.

2.A.6. ELLER KORUMAK

Onlarla bir müslümana vurmak, haram mal almak, varlklardan


birine eziyet etmek, emanete hyanet etmek ve söylenmesi caiz olma-
yan bir sözü yazmaktan sakn. Kalem de bir dil hükmündedir. Dilini
koruman gereken her husustan kalemini de koru.

2.A.7. AYAKLARI KORUMAK

Onlarla zâlim yöneticinin 18 kapsna yürüme. Çünkü mecburiyet


ve zorlama olmadan zâlim yöneticilerin yanma giden, büyük bir gÛr

18. Hz. Mevlânâ "Âlimlerin erlisi emirlerin ziyâretine gidenlerdir.,.." hadis-i e-


rifini açklarken zannedildii gibi en erli âlimin emirin ziyaretine giden olma-
dn söyler. Bu anlalan asl mana udur: Âlimlerin erlisi
hadis-i eriften
devleti yönetenlerden meded uman, iyi ve kötü olmas onlar vastasyla olan
ve onlarn korkusundan iyi olmaya çalan kimsedir. Onun devlet yöneticileri-
ni ziyaretten kast onlarn kendisine hürmet etmesi, mal ve makam vermesidir.
Bundan dolay o âlim, devlet yöneticilerinden dolay iyi olmaya çalr, ilim el-
de eder. Âlim olunca da onlarn siyâseti korsusundan edepli olur. ster istemez
uygun yol üzeredir. Gerek devlet erkânndan biri onun ziyaretine gitsin, gerek-
se o ziyaret etsin her durumda o, yönetici tarafndan ziyaret edilen olur.
Ancak bir âlim, devlet yöneticileri sebebiyle ilim sahibi olmayp, sadece
Hak Teâlâ sarlmsa gidiât ve çalmas doru yolda-
Hazretleri için ilme
dr. Onun tabiat ancak baln sudan baka bir yerde yaayamad gibi
Hakk'n rzasndan gayrisini isteyemeye güç yetiremez. Onun zamannda
bütün halk ister bilsinler ister bilmesinler nûrundan istifade ederler.
Eer böyle bir âlim görünüte devlet yöneticilerin ziyaretine gitse bile ger-
çekte yönetici ziyaret edendir. Çünkü her durumda yönetici ondan istifade
eder ve yardm görür. O Âlimin ise emire ihtiyac yoktur. Güne gibi k
Bütün ii vermek ve bahitir. Verir almaz. Onun hali
vericidir. söze uy- u
gundur: "Biz vermeyi örendik, almay örenmedik" Böyle olunca her du-
rumda, âlimler ziyaret edilen ve devlet yöneticileri ziyaret eden olurlar.
GÜNAHLARDAN KORUNMAK -141

nah kazanr. Gitmek, onlara tevazu göstermek ve zulümlerine ramen


hürmet etmektir. Allah Teâlâ, u
âyeti ile onlardan yüz çevirmemizi

emretmitir: "Zulmedenlere meyletmeyin. Aksi halde size ate do*u-


nûr. Sizin Allah'tan baka dostlarnz yoktur. Sonrada size yardm
edilmez." (Hûd 113)

Zâlimleri ziyaret, mal istemek içinse, bunu yapan haram elde et-
meye çalmaktadr. Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim bir kiiye zen-
ginliinden dolay boyun eerse, dininin üçte biri gider." 19 Bu hadis-
te salih bir zengin kastedilmektedir. Ya zâlim bir zengin hakknda ne

dersin?!...

Sonuç olarak azalarnla bir ey yapman veya yapmaman Allah Te-


âlâ'nr nimetlerinden bir nimetdir. Vücudunda ki hiçbir azan eyi,
Allah Teâlâ'ya kar günah ilemek için asla hareket ettirme! Sadece
Allah Teâlâ'ya itâatte kullan. Allah'n buyruklarn tutmakta kusur
edersen vebali sanadr; ciddiyetle sarlrsan sevab yine sanadr. Al-
lah'n ne sana ve ne de ameline ihtiytiyac vardr. "Her nefis kazand-
na karlk bir rehindir." 20 öyle söyleme: "Allah ikram sahibidir,
merhametlidir, günahkârlarn günahn balar." Bu söz kendisiyle
yanl olann kastedildii doru bir sözdür. Bu ekilde düünen bir- in-
san ise "ahmak" olarak isimlendirilmi-
Resulullah (sav) 'in deyii ile

tir: "Zeki, akll olan nefsini aalayan ve ölümden sonras için yi

ameller yapandr. Ahmak ise, nefsinin isteklerine uyan ve sonrada Al-


lah'tan baz eyler ümit edendir." Senin bu sözün, tembellik yaparak
ilme çalmadan, din ilimlerinde fakih olmak isteyen kiinin sözü- u
ne benzer: "Allah kerimdir, rahimdir. Nebilerin ve velilerin kalpleri-
ne, çalmadan, tekrar edip örenmeye gayret göstermeden ilimleri
verdii gibi, benimde kalbime ilim vermeye gücü yeter." te bu söz,
ziraati, ticareti, kazanc terkedip, tembel tembel oturarak mal isteyen

kiinin: "Allah kerimdir. Göklerin ve yerin hazineleri onundur. Nite-


kim baz kullarna böyle ihsanda bulunmutur. Hazinelerinden birini
de bana göstermeye kadirdir. Ben de kazanma derdinden kurtulu-
rum., "sözüne benzer. Sen bu iki adamn sözünü iittiinde her ne ka-
dar Allah Teâlâ'n kerem ve kudretini doru ve gerçek olarak nitele-

19. bni Ebi Âsim, Kitâbü'z-Zühd I, 85 el-Firdevs III, 4III, 467


20. Müddesir, 74/38
142 • HDÂYETTE K

seler bile, onlarn ahmak olduuna kanaat getirir ve onlarla alay eder-
sin. Ayn bu ekilde dinde basiret sahibi olanlar da, sen hiçbir gayret
göstermeden Allah'n mafiretini istediinde haline gülerler. Allah Te-

âlâ buyuruyor ki:

"Bilirsin ki insan için çalmasndan baka bir ey yoktur."


kendi
(Necm 39), Yaptklarnzn karlndan baka bir ey mi görecek-
'

siniz?" (Tûr 16), "...(âhirette)Siz ancak (bu dünyada) yapm oldukla-


rnzn cezasn çekeceksiniz." (Tahrim 7) "yiler muhakkak nimet için-
de, günahlara dalanlar ise yakc bir ate içindedirler" (nfitâr 13-14)
Allah'n keremine güvenerek ilim ve mal elde etmek için çalma-
y terketmediin gibi, âhiret azn hazrlamay da brakma ve ihmal-
karlk yapma, dünya ve âhiretin Rabbi tektir. O her iki yerde de Ke-
rîm(ikram bol) ve Rahim' dir (çok merhametli). Onun keremi ibâdet
ve tâatinle artacak deildir. Onun keremi, u azck geçici günlerde
nefsinin isteklerini terketmeye sabretmenle, seni cennete ve ebedî
olan hiç bitmeyecek nimetlere ulama yolunu kolaylatrmasdr. Bu
O'nun sonsuz ihsandr. Nefsine, herhangi bir ey yapmadan ameline
güvenenleri örnek alma. Akl ve kararllkta salih ve nebilere uy. Ek-
mediini biçmeyi arzulama. Her oruç tutan, namaz klan, nefsi ve
dümanla cihad eden, takva sahibi olan ( emirleri tutup, yasaklardan
kaçmann) keke balansa...
Burada anlattklarmz, görünen azalarmz kötülüklerden koru-
man içindir. Azalarmzn amelleri kalbimizde bulunan iyi ve kötü s-
fatlardan kaynaklanmaktadr. Bunun için kalbini temizlemen gerek-
mektedir. Kalp temizlii içimizi güçlendirir. Buna "kalbin takvâs" de-
nir. "Kalp, kendisi slah olduu zaman onunla birlikte vücudun tama-
mnn slah olduu bir parçadr. Ayn ekilde kalp bozulursa, bütün
vücut ahlâkî dengesini kaybetmektedir." 21 O halde azalarnn iyi dav-
ranlar sergilemesi için kalbini iyiletirmeye çal. Kalbin slah "mu-
rakabe" 22 ye devam etmekle gerçekleir.

21. Bulârî, man, 39


22. Murakabe, denetleme, gözetleme demektir. Kulun "Hak, bütün hal ve ha-
reketlerimden haberdardr." eklinde bir uur ve idrak içinde olmasdr.
Kalbi,ona zarar verecek her eyden korumak, Allah beni her an görüyor,
kalbime bakyor, anlay çinde olmaktr. (Tasavvuf T. Sözlüü, S. Uluda)
2. B. KALBN GÜNAHLARI

il kötü sfatlar pek çoktur. Kalbin kötü huylarn temiz-


ki kalpte
^leme yolu ise meakkatlidir. Oradaki hastalklar tedavi de ger-
çekten zordur. nsanlar kendilerini tanmaktan gafil olduklar için,
onun ilacm bilme ve yapma ii tamamen koybolmutur. Bu nedenle
kalbin manevî hastalklardan kurtulmas için gerekli olan hususlar
hyâu Ulûmi'd-dîn kitab "RubVl-mühlikât ve münciyât" bölümle-
rinde detayl olarak anlattk. Ancak burada öncelikli olarak kalbin u
üç pisliine bulamaman tavsiye ediyoruz. Bu hastalklar zamanmz-
daki ilim öreniyor gibi hareket edenlerde skça görülmekte olup on-
lar helake götüren eylerdir. Dikkat et de bu kötülüklerden uzakla.
Zira bunlar bizatihi kiiyi helake sürükleyen özelliklerdir. Bunlar
üç
ksmdr:
L Hased
II. Riya
III. Ucub
Onlardan kalbini temizlemek için çok gayret etmelisin. Onlar
kalbinden atabilirsen, geriye kalan hastalklar "rub'u'l-mühl-
144 • HDÂYETTE KEMÂL

kât'tan23 örenebilirsin. Ama


bu üçünden kurtuiamazsan dierlerin-
den hiç kurtulamazsn. Kalbinde az da olsa kskançlk, gösteri ve
kendini beenme varken, ilim örenmede ki iyi niyetinle kurtulua
ereceini zannetme! Resulullah (sav) buyuruyor ki: "u üç ey insan
helak eder; aç gözlü tamahkâr olmak, nefsin isteklerinin peinden git-

mek ve kiinin kendi nefsini beenmesi" 24

23.1. HASETLK

Hasetlik, aç gözlülük ve tahmahkârlktan kaynaklanan bir huy-


dur. Cimri, kendinde bulunandan bakasna vermeyen insandr. Aç
gözlü olan ise, Allah'n kullarna henüz vermedii, kudret hazinele-
rinde var olan nimetlerin kimsede olmamasn
Tamahkârlk, ister.

cimrilikten daha kötüdür. Hasetlik ise, Allah Teâlâ'nn bir kuluna


kudret hazinelerinden, ilmi veya mal ve insanlarn onu sevmesini ve-
ya herhangi bir eyi nimet olarak vermesini kaldramayan kiidir.
Böyle yapmakla kendisine bir faydas olmasa bile yine de o kulda olan
nimetlerin elinden gitmesini ister. te bu ne büyük bir kötülüktür. Bu
nedenle Resulullah (sav) buyurdu ki: "Hased, atein odunu yedii gi-

bi, iyilikleri yer 'bitirir." 25

Haset eden merhametsiz olup, devaml içi içini yiyen kimsedir,


dünyada içinin darl hiç bitmez. Allah'n kendilerine nimet olarak
ilim, mal ve makam verdii arkada ve tandklar her zaman var ola-
caktr.. Dolays dünyada ölene dek iç skntsn hep yaayacaktr.
ile

Tabii ki âhiretin azab daha iddetli ve daha büyüktür!..


Aslnda kii kendisi için istediini, dier müslümanlar için de is-


temedikçe, gerçek iman sahibi olamaz. O halde bollukta ve darlkta
müslümanlarla paylamas, onlarla beraber hareket etmesi gerekir.

23. Rub'ul-Mühlikât bölümünde, ehveti zayflatma; dili koruma; gazap, kin ve


hasedin zemm; dünyann, mal sevgisinin, makam ve riyann,
cimrilik ve ki-

bir ve kendini beenmenin, gururun zemmedilmesi konular yer alr.


24. Bezzâr, Askerî, Ebu îshak ve Hatib, Sahabe' den bir topluluktan rivayet et-

milerdir. Beyhakf, el-Evsat'ta rvâyet ederek zayf hadistir, der.


25. Ebu Davud Edep, 44
KALBN GÜNAHLARI • 145

Müslümanlar biribirine bal tek bina gibidir. Bir uzuv rahatsz olun-
ca, tüm azalarn rahatszlk duyduu bir vücut gibidir.

Eer bu sevgiyi kalbinde bulamazsan; helak olmaktan kurtulmak


için uraman, fer'î meselelerle ve cedel ilminin ayrntlar ile ura-

mandan daha iyidir.

2.B.2. RYA
ki irk vardr: Biri. açktan Allah'a ortak komak, bir dieri de ri-

ya denen gizli irktir. Riya, bir makama gelmek ve insanlar arasnda


kendisine sayg duyulan büyük biri olmak için, halkn kalbinde bir yer
edinmek istemendir. Makam sevgisi nefsin isteklerine boyun emek-
tir. Bu durumda insanlarn çou âhiretini mahvetmitir. nsanlar yine
insanlardan deer görmeyi istemekle helak oldular. nsanlar gerçek-
ten kendileri hakknda insanfl düünselerdi, çou alkanlk haline
getirdii amellerin dndaki ibâdet ve ilimleri, ancak insanlara göste-
ri sebebiyle yaptklarn bilirlerdi. Riya, hadis-i erifte geçtii gibi
amelleri boa çkarr: "Kyamet günü ehide cehenneme girmesi
bir
emredilir. O derki: "Ey Rabbim! Senin yolunda ehid oldum." Allah
Teâlâ: "Sen filan kii 'kahramandr' denmesini istedin ve öylede anl-
dn ve yaptn amelin karln alm oldun!.." buyurur. Ayn ekil-
de gösteri yapan âlim, hac ve Kur 'an okuyanlara da söylenir. 26

KENDN BEENMEK,
2.B.3.
BÜYÜKLENMEK VE ÖÜNMEK

amansz bir hastalktr. Kibir insann ken-


Tedavisi çok zor olan,
disini saygn, büyük ve kurdetli, bakalarm ise küçük ve deersiz

görmesidir. Bu bak açsnn dildeki neticesi kiinin sk sk "ben,


ben" demesidir. Lânetli eytan, Âdem (as) hakknda: "Ben ondan da-
ha hayrlym. Beni ateten onu ise topraktan yarattn" demiti. (A'râf

26. Müslim mare 152, Nesai Cihad 22, Ahmed II 322


146 . HDÂYETTE KEMÂL

12) nsanlarla bir araya geldiinde, toplantlarda kibrin iareti, bü-


yüklenmek, bakanlk almaya çalmak ve önlerde bulunmaktr. -Ko-
numalarda ise sözüne karlk verenden yüz çevirmek, ona kar gu-
rurlanmaktr.

2.B.4. KBRN DEVASI


Kibirli olan kendisine bir ey tavsiye edilse, büyüklenerek redde-
der, tenezzül etmez veya kendisi tavsiyede bulunsa, kaba davranr.
Kim kendisini Allah Teâlâ'nm yaratt herhangi bir varlktan daha
hayrl görürse, ite o kibirleniyor demektir. Bilmen gerekir ki hayrl
olan âhirette Allah katnda hayrl olan kimsedir. Bu ise son nefesle
alakal bir srdr.

Kendin hakknda bakalarndan hayrl olduuna inanman tama-


men cahilliktir. Aksine bir kimseye daima "senden daha hayrl ve iyi"

düüncesi ile bakman gerekir. Senden küçük birisini görürsen de ki


"Bu Allah'a isyan etmedi ve ben ise günahkârm, onun benden hayr-
l olduunda üphem yok"de.
Senden daha büyük birini görünce de "Bu benden evvel Allah'a
ibâdet etmeye balad, onun için mutlaka benden daha hayrldr."de.

Bir âlim görürsen "Bana verilmeyen bilgi ona verildi ve benim


ulaamadm hakikatlere o ulat, benim bilemediim konular o bi-

liyor. Ben nasl onunla ayn seviyede olurum?!.." de.

"Bu kii bilgisizliinden dolay gü-


Bir cahile rast gelirsen de ki:
nah iliyor ben ise bile bile günaha dalyorum. Allah'n günahm hak-
kndaki delili cahilinkinden daha kuvvetli. Benim sonum ne olur bil-
miyorum?..."

yarn müslüman olur. Hayatn


Kâfir olan birini görürsen: "Belki
hayrl bir amelle noktalar. Hamurdan kl çekilir gibi, günahlarndan
syrlr. Ama ben -Allah korusun- belki Allah beni dalâlete düürecek
ve kâfir olacam. Kötü bir amelle hayata veda edeceim... Yarn âhi-
rette o Allah'n yakn kullarndan, ben ise hüsrâna urayanlardan, Al-
lah'n rahmetinden uzak olabilirim..." diye düünmelidir.
KALBN GÜNAHLARI -147

Kalbinden kibrin çkmas için unu bilmelisin: "Büyük insan, Al-


lah Teâlâ katnda -deerli olandr." Bu da son nefeste ortaya çkacak
olan bir srdr. Sonun ne olaca da hiç belirli deildir. Allah Teâlâ'nî
kullarnn ne durumda olacan bilemeyecein için son annn kötü
olmas korkusu kibirlenmekten uzak kalmana sebep olmaldr. an u
kendinin iyi olduu hakkndaki kanaatin ve imanl olman, ileride bu
durumlarn deiebilir olmasyla tezat tekil etmez. Çünkü Allah kalp-
leri deitiricidir. Dilediini hidâyete erdirir, dilediini de saptr.

Haset, kibir, riya ve kendini beenme hakknda hadisler çoktur.


Sana hepsini içine alan u hadisi örenmen yeterlidir. bn Mübarek
bir adamdan ( Halid b. Mu'dân) rivayet etti. O adam Muaz'a (ra) de-
Bana Resulullah (sav)Men duyduun bir hadisi anlatr msn?
di ki:
Muaz (ra) bunun üzerine alad, hatta at
hiç kesilmeyecek zannet-
tim. Sonra dedi ki: Resulullah (sav)'i ne kadar özlüyor ve O'na kavu-
mann gün Resulullah (sav) bana öyle de-
hasretini çekiyorum... Bir
miti: Muaz, sana bir söz söyleyeceim, eer onun gereini yaparsan
Allah katnda faydasn görürsün. Eer gerei ile amel etmezsen, kya-
met gününde Allah Teâlâ katnda bir delilin olmaz. '

Ey Muaz, Allah Teâlâ, gökleri ve yeri yaratmadan önce yedi me-


lek yaratt... Yedi kat semadan her melei muhafz koydu.
birine bir
Hafaza melei, kulun sabahtan akama kadar yapt ve günein
kadar nûrlu olan amelleri ile çkar, dünya semasna, birinci kat göe
çkardnda, kulun amelini görevli melee över ve özelliklerini anla-
tr. Oradan sorumlu melek, hafaza meleine derki: "Bu ameli sahibi-
nin yüzüne çarpn! Ben gybet meleiyim, Rabbim insanlarn gybetini
yapanlarn amelini bu kapdan baka kapya geçirmememi emretti!.."
Sonra hafaza melei ertesi gün, kulun amellerinden nûrlu -içinde
gybet olmayan- salih bir amel getirir. Onu över ve özelliklerini anla-
tr. Birinci semadan geçerek ikinci semaya ular. Orada görevli melek

unlar söyler: "Durun, bu ameli sahibinin yüzüne vurun! O bu ame-


li ile dünya menfaati istemitir. Ben kendini övenle ilgilenen meleim.

Rabbim böyle bir ameli dier kapya geçirmememi emretti!. Çünkü o


kii insanlarla bir araya geldiinde hep kendini överdi."
Baka gün hafaza melekleri, kendilerinin de beendii, sada-
bir
ka, namaz ve orucun nûru parlad halde, kulun ameli ile çkarlar.
148 • HDÂYETTE KEMÂL

Bunlarla üçüncü semaya kadar yükselirler. O


kapdaki görevli melek
der ki: "Durun, bu ameli sahibinin yüzüne çarpn! Ben kibirle sorum-
lu meleiyim. Rabbim onun amelini ileriye geçirmememi emretti.
Çünkü o insanlara kar§ büyükleniryordu..."
Sonra baka bir gün koruyucu melekler kulun, namaz, oruç, um-
re, hac ve tebih ibâdetinden vzlt gibi sesler gelen ve parlak yldzlar
gibi ldayan üçünü sorunsuz geçerek
amelleriyle yükselirler ve ilk
dördüncü kat semaya ularlar. Burada görevli olan melek der ki: "Du-
run, bu ameli sahibinin yüzüne, srtna ve kamna çarpn!.. Ben kendi-
ni beenenle ilgilenen meleim. Rabbim onun amelini buradan geçir-
mememi emretti. O bir amel iledii zaman yapt ameli beenirdi."

Dier bir defa hafaza melekleri kulun ameli ile çkarlar. Onun
ameli sanki nianls zifafa girecek gelin gibi süslüdür. Buradaki görev-
limelek "Durun, bu ameli yapann yüzüne çarpn ve omuzuna yükle-
yin!.. Ben hased edenle sorumlu meleiyim. O örenen ve kendisi gi-

bi amel yapanlara ve kendisinden fazla ibâdet yapanlara hased ediyor,


onlarn gybetini yapyordu. Rabbim böyle birinin amelini geçirme-
memi emretti."

Yine bir gün hafaza melekleri, kulun güne gibi parlak olan na-
maz, zekat, hac, umre, cihat ve oruç ibâdetleri ile göe çkarlar. On-
lar altnc kat semaya kadar geçirirler. Buradaki vazifeli melek der ki:
"Durun, bu amelleri sahibinin yüzüne çarpn!.. Bu kii Allah'n kulla-
rndan hastala yakalanm ve belaya uram
hiçbir insana merha-

met etmiyordu. Hatta onlarn bana gelen musibete seviniyor ve on-


larla alay ediyordu. Ben rahmet meleiyim. Rabbim onun amelini bu-

radan geçirmememi emretti.

Baka bir gün hafaza melekleri, kulun oruç, namaz, nafaka (Allah

yolunda harcama), cihat ve vera' (üpheli eylerden kaçnma) ibade-


leri ileçkmakta, ar vzlts gibi bir ses olup güne gibi bir k (

parlamaktadr. Ayn zamanda üç bin melek de onun ameli ile beraber-


dir. Bu ekilde yedinci kat semaya kadar ilerlerler. Burada görevli me-

lek onlara der ki: "Durun, bu amelle sahibinin yüzyüne ve bütün vü-
cuduna vurun! Ve o ameli kalbinin üzerine kapatn. Ben zikir ( öh-
ret, insanlar arasnda iyi andmay isteme, saygnlk kazanmay isteme)

meleiyim. Ben Rabbim'in rzasndan bakas için yaplan amelleri


KALBN GÜNAHLARI • 149

perdelerim. O kii yapt amelle Allah'tan bakasn istedi. O fakih-


lerin yannda yükselmeyi, âlimlerin kendisinden -iyi amel yapyor di-
ye- bahsetmelerini, ehirlerde mehur olmay istedi. Rabbim onun
amelini daha ileriye geçirmememi emretti. hlasl olarak Allah'n rza-
snn istenmedii her amel riyadr. Allah riya yapanlarn amelini ka-
bul etmez."

Resulullah (sav) buyurdu ki: Yine bir gün hafaza melekleri


namaz, oruç, hac, umre, güzel ahlak, samt (bo konuma yerine sus-
may tercih etmek) ve Allah Teâlâ'y zikretme ibâdetleri le çkarlar.
Yedi kat göklerin melekleri onlar uurlarlar ve bütün perdeleri geçe-
rek Allah'n huzuruna getirirler. Kulun sadece Allah'a has klarak sa-

Üh amel ilediine ahitlik ederler. Allah Teâlâ buyurur ki: "Sizler ku-
lumun amelini korumakla görevlisiniz. Ben ise onun kalbine bakmak-
taym. O bu ameli ile beni deil bakasn istemiti. Ona la'net olsun!.,
bunun üzerine melekler der ki: "Senin la'netin ve bizim la'netimiz
onun üzerine olsun." Böylece yedi kat göklerdeki ve içinde bulunan-
lar da ona la'net ederler...

Sonra Muaz (ra) alad ve iddetli bir ekilde hçkrmaya balad..


Sonra Muaz (ra) dedi ki: "Dedim ki, ey Allah'n Rasülü, sen Al-
lah'n peygamberisin, günahszsn, ben ise günahkâr Muaz... Bu kötü
ahlaklardan nasl kurtulurum?.."

Resulullah buyurdu ki: "Bana uy, amelin eksik olsa da ey Muaz,


arkadalarndan özellikle Kur'an' hafzlarn gybet etmekten dilini

koru. Günahlarn kendinden bakalarna yükleme. Onlar kötü-


bil,

leyerek kendini temize çkarma. Arkadalarn küçümseyerek kibir-


lenme, dünya iini âhiret iine kartrma. Amelinde gösterie kapl-
ma. nsanlarla bir araya geldiinde, senin kötü ahlakndan kaçnacak-
lar ekilde davranarak kibirlenme. Yannzda bakas varken arkada-
nla fsldama. insanlara kar övünüp, gururlanma sonra dünya ve
âhiretin hayrlardan alkonulursun. Dilinle insanlara krc konuma,
onlarn gönüllerini parçalama, sonra kyamet günü cehennemde ate
köpekleri de seni parçalar... Allah Teâlâ buyurdu ki: "Yavaça çeken-
ler..." (Nâziât, 2), Onlar kimdir biliyor musun ey Muaz? Dedim ki:

"Anam, babam sana feda olsun ey Allah'n Rasülü! Kimdir? Bu-


-

yurdu ki:
150 • HDÂYETTE KEMÂL

"Cehennemdeki köpeklerdir. Onlar kemikten eti syrrlar."


"Anam, babam sana feda olsun Ey Allah'n Rasülü! Bu hasletleri
yapmaya kimin gücü yeter, o kötülüklerden kim kurtulur?"
"Muaz! Allah'n kolaylatrd kimseye bunlar yapmak kolay ge-
lir. Bunlardan, 'kendin için sevdiini bir sevmen ve ken- bakas için
din için ho görmediini bir bakas için de ho görmemen' sana ye-
ter. Sen bunu yapyorsun öyleyse kurtuldun ey Muaz."

Halid b. Mu'dân dedi "Bu büyük hadis sebebiyle Muaz'dan


ki:

daha çok Kur'ân- aztm'i okuyan bir kimse görmedim." 27


• Ey ilmi isteyen! Bu kötü
düün. Bu kötülüklerin kalpte
hasletleri
yerlemesinin en büyük sebebi, "ilmi övünme vesilesi yapmak ve onu
mücadele, arkadalarndan daha ileriye geçmek için Örenmek"tir.
Cahil kii bu kötülüklerin çoundan uzaktr. Fakat âlim bunlar gaye
edinmitir. Ve onlar sebebiyle mahvolmaya maruz kalmtr. Dikkat
et! hangi iin daha önemli. Bu helak edici huylardan uzak durmann
nasl olacan örenmek, kalbinin slah ve âhiretinin ma'mur olma-
s ile megul olmak m, yoksa faydasz konuanlara kendini kaptr-
mak, ilmi kibir, riya, hased, kendini beenmek için örenip hereyini
kaybedenlerle birlikte helak olmak m daha önemlidir?..

Bil ki hased, riya ve kendini beenmek kalbin kötülüklerinin ana»


sdr. Onlarn da bir tek asl vardr. O da "dünya sevgisi"dir. Bunun
için Resulullah (sav) buyurdu ki: "dünya sevgisi bütün günahlarn ba-
dr." 28 Bununla beraber dünya âhiretin tariasdr. Kim âhiretne yar-
dmc olmas için ihtiyac kadar dünyadan istifade ederse, o zaman
dünya tarlas olur. Kim de bolluk içinde, müreffeh bir yaam sürmek
için dünyay isterse, o zaman dünya helakine sebep olur.

Kitabn bandan beri, takvâ ilminin zahiri hakknda bir nebze ol-
sun bahsettiklerimiz "hidâyetin balangc" dr. Bu konularda nefsini

27. et-Terfb ve't-Terhîb, I, 38


28. Bu hadisi Beyhaki Hasan- Basrî'den mürsel olarak rivâyet etmitir. Beyha-
kî'ninZühd'ünde de rivâyet ettii gibi Zerkânî, "Bu sâ (as) veya Malik bin
Ebu dünya'nm sözüdür" der. uabi'l-man'da "Bu sözün Nebî (sav)'den ri-
vâyet edildiinin asl olmayp, Hasan- Basrî'nin mürsellerindendir." den-
mektedir.
KALBN GÜNAHLARI -151

tecrübe ettin ve onlar kabullenip uyguladysan, takvann bâtnna


ulamann nasl gerçekleeceini örenmen için hyâu Ulûmi'd-dîn ki-
tabna bakman gerekir.

Kalbinin bâtnn, takva ile ma'mur ettiin zaman, seninle Rabbin


arasnda ki perdeler kalkar ve marifet nûrlar açlr. Kalbinden bikmet
menbalar boanr. Mülk ve melekût âleminin srlar çözülür. Bu son-
radan olan ilimlerin "Sahabe (ra) ve tabiin döneminde sözü geçmi-
yor" diye küçümsedii (ledünnî) ilimler kolay gelir.

Eer sen kyl ü


tartma), gösteri ve cedel ilmini istiyorsan,
kâl (

bana gelen bela ne büyük!.. Ne uzun bir yorgunluk... Hayrdan


uzaklaman ve hüsrann da ne kötüdür!..
Helake dümekten korkmuy orsan, dilediin gibi amel yap!.. Ama
dine karlk dünyalk seni kurtaramaz. Âhret kazanma
talep ettiin
frsat ise elden gidiyor. Kim dünya sevgisini dine tercih ederse, her
kisini de kaybeder. Kim de dini için dünya sevgisini terkederse her
ikisini de kazanr.

Bu anlattklarmz, emirlerini yerine getirmek, yasaklarndan ka-


çnmakla gerçekletirecein Allah Teâlâ ile olan muamelen konusun-
da, yolun balangcna iaret eden hidâyet sözleridir.

imdi Allah Teâlâ'nn kullar ile ilikilerinde ve dünya hayatnda


onlarla yapacan sohbetlerde, nefsini sorguya çekmen gereken edep
kurallarndan bahsedeceiz.
I

2.C. - SOHBET ÂDÂBI

fyerçek dost, ikametinde ve yolculuunda; uykunda ve uyankln-


la da senden ayrlmaz. Hatta hayat boyu ve ölümünde bile seninle-
dir. te o Rabbin, Efendin, Mevlân ve Yaratcndr... Onu ne zaman

ansan, yannda bulursun... Çünkü Allah Teâlâ buyurur ki: "Ben beni
zikredenle beraber otururum." 29

Ne zaman dinin hakkndaki kusurlarndan dolay hüzünlenerek,


kalbinde ezikliini hissetsen, Cenab- Hakk', seni tek bana brakma-

29. Suyutî, Düreru'l-mensûre, 26 Hâkim, el-Müstedrek, 4/246 bnu'l-Arabî bu


hadis hakknda öyle der: "Allah kendini zikredenle beraber oturur. Yanba-
nda oturan da zâldrin mehududur. Eer zâkir yanbanda oturmakta
olan Hakk müahede etmiyorsa ona zâkir denmez. Zfrâ zikrullah kulun sâ-
dece diline has olmayp onun batan baa bütününe sârî bir husustur." A.A.
Konuk bunu u ekilde açklamal olarak tercüme eder: Bir kimse Hakk'
sadece lisan ile zikrederse, Hak o vakit ancak lisânnn ceîsi olur. Ve Hakk'
ancak lisan müahede eder. Kul "Allah" deyip de kalbi mâsivâ ile megul
ise Hak onun kalbinin celisi olmaz. Ve kalbi zevkan Hakk'm müahedesin-
de deildir. Füsûs, 168-169'dan naklen, M. Erol Klç, Muhyiddîn bnu'l-
Arabî'de Varlk Mertebeleri, 158, Dr. Tezi, stanbul, 1995
154 • HDÂYETTE KEMÂL

yan biri olarak ve kendine yakn bulursun. Allah Teâlâ buyurur ki:
"Ben benim için (ibâdetlerindeki eksiklik ve günahlarndan dolay)
30
gönlü mahzun olan kullarmlaym."
Allah' ma'rifet31 derecesinde hakkyla bilsen, insanlar brakp
Onu dost edinirdin. Bütün vaktini O'nun dostluuna hasretmeye
(dostluun gerei olan ibâdetlere sarlmaya ve çokça zikir yapmaya)
gücün yetmezse, o zaman gece ve gündüzde Mevlâ'nla ba§ baa kala-
bilecein ve O'na münâcât ederek onunla birlikte olmann hazzna
eriebilecein, baz vakitler belirlemelisin. Öyleyse Allah Teâlâ ile
sohbetin edeplerini örenmen gerekir.

2.C. 1. ALLAH LE SOHBETN ÂDÂBI

1. Huzurunda ba öne emek.


2. Gözü kapamak.
3 . Himmetini O'na odaklamak. .

4. Daima sukut halinde olmak.


5. Bedenin bo eylerle megul olmay brakp sükuna ermesi.
6. Emirlere sarlarak yerine getirmek, ys

7. Kadere itiraz terketmek.


8. Devaml zikretmek.

9. (O'nun nimetini ve büyüklüünü) tefekkürü b


10. Hakk bâtla tercih etmek.

11. Halktan ümidi kesmek, insanlardan bir ey beklememek.

12. Hakk'n heybetini gönülde hissetmek.

13. (bâdetlerdeki eksiklik ve günahlardan dolay) Allah'tan utanarak


kalpte bir burukluk hissetmek.

30. RÛhu'l-meânî, 11,15 .

31. Ma'rifet, sûfîierin rûhânî halleri yaayarak, manevî ve ilâhî hakikatleri ta-

darak (iç tecrübe ile vatasz olarak) elde ettikleri bilgidir. Bu yoldan Hakk
Teâlâ hakknda kazanlan bilgiye raa'rifetullah, buna sahip olan kiiye de
ârif-i billah denir.
SOHBET ÂDABI • 155

14. Rzkn olduundan emin olarak kazanç hayalleri kur-


Allah'a ait
mamak. Cenab- Hakk'n kendisi hakknda en güzel olan isteye-
ceini bilerek, Allah Teâlâ'nn lütuf ve ihsanna itimat etmek.
Bu anlattklarmz gece ve gündüz Hak'la birlikteliinde iarn ol-
maldr. Bunlar, senden bir an bile ayr olmayan Hakîkî dostla sohbe-
tin gerekleridir. Halbuki yaratlmlar çou zaman seni terkederler.

1. (Örencinin sorularn sabrla cevaplamak ve öretimin zorlukla-


rna )tahammül göstermek.
2. Yumuak huylu olmak.
3. Ba önde ancak vakar üzere heybetle oturmak.
4. Hakszln engellemek için zâlime bakaldrmak dnda, bütün
insanlara kibirlenmeyi terk etmek.

5. Toplantlarda ve derslerde tevâzuyu tercih etmek.


6. (Aslsz ve münasebetsiz) aka ve elenceyi terk etmek.
7. Örencilere yumuak davranmak.
8. Doru dürüst soru soramayan, dersin huzurunu kaçracak ekilde
sorular yönelten ve kibirlenen örenciye kar teennî ile hareket
etmek.

9. Zeki olmayan veya konuyu anlayamayan örenciye güzellikle Ö-


retmek ve ona kzmamak.
10. Bilmedii bir konu ise "bilmiyorum" diyerek kibirlenmeyi terk
etmek.

11. Soru sorana dikkatini younlatrarak sorusunu anlamaya çalmak.


12. Getirilen delilleri kabul etmek, kendi hatasn anlaynca fikrinden
dönerek doruyu kabullenmek.
13. Örencinin zararl olan bilgi leri (sihir gibi) örenmemesini salamak.
14. Faydal ilmi ise Allah rîzas niyetinin dnda örenmesinden sa-
kndrmak.
156 • HDÂYETTE KEMÂL

15, Örencinin farz- ayn olan tamamlamaya çalrken farz- ki-


ilmi
fâye olan ilimle uramasna mani olmak. Ona farz- ayn olan za-
hirini ve batnn takva ile slah etmektir. (Bedeniyle ve kalbiyle
günahlardan saknmaktr.)
16. Örenci hocasnn yaptklarn örnek almas ve sözlerinden istifa-

de etmesi için âlim önce kendisini takvaya uyup uymadna bak-


maldr.

2.C. 3. ÖRENCNN ÂDÂBI


1. Derse geldiinde hocasna selam verir.

2. Huzurunda fazla konumaz.


3. Hocas müsaade etmedikçe konumaya balamaz.
4. Hocasndan izin almadan da soru sormaz.
5. Hocasnn konu hakkndaki görüüne karlk "Bir bakas si-
bir

zin görüünüzün aksine unu söylüyor" diyerek muhalefet etmez.


6. Kendisi doru olan hocasndan daha iyi bildiini belirtmez ister-
cesine üstadnn görüü aksine fikirler serdetmez.
7. Hocasnn dersinde arkadana soru sormaz (Soru hocaya sorul-
maldr).
8. Sala solla megul olmaz. Sanki namazdaym gibi önüne bakarak
sakin ve edepli bir ekilde oturur.

9. Hocasna bkknlk geldiini görünce daha fazla soru sormaz.

10. O ayaa kalknca örencide sayg için ayaa kalkar. Söze devam
ederek veya soru sorarak hocasn takip etmez. Varaca yere ula-

ncaya kadar susar.


11. Hocasnn yaantsnda dtan kendisine ho gözükmeyen durum-
larda kötü zan beslemez. Çünkü hocas yaptklarnn
daha iyi bilir. Bu gibi durumlarda Musa'nn
ledii u sözü hatrlar: "Gemide olanlara bomak için mi onu del-
din? Gerçekten sen (zarar) büyük i yaptn!" (Kehf,71). Hz.
bir
Musa'nn hatal olmas d görünüü bakarak Hzr'a (a. s.) itiraz
,
etmesidir.
SOHBET ÂDABI • 157

2.C. 4. ÇOCUUN ANNE-BAB ASINA KARI ÂDÂBI


Sözlerini dinlemeli, onlar ayaa kalktnda hürmeten ayaa kalk-
mal ve emirlerini tutmaldr. Bir yere giderken önlerinde yürümeme-
lidir. Sesini onlarn sesinden daha fazla yükseltmemeli, çardklarn-
da derhal "buyur!" demelidir. Rzalarn kazanmaya gayret etmeli,
yumuaklkla muamele etmelidir. 32 Yapt iyilikleri
onlara tevazu ve
ve onlarn sözünü dinlemi olmay baa kakmamal ve onlar minnet
aknda brakmamaldr. Onlara kzgn bir ekilde bakmamal, yüzünü
ekitip kalarn çatmamaldr. Onlardan izinsiz yola çkmamaldr.

BUNLARIN DIINDA DOSTLAR,


2.C. 5.
TANIMADIKLAR, TANIDIKLAR LE OLAN ÂDÂB

Tanmadn kimselerle birlikte olman gerekirse, onlarn konu-


malarna katlma. Basit manasz sözlerine ve aktardklar kötü haber-
lere kulak vermemeye çal. Sarf ettikleri kötü kelimeleri duymamaya

çal. Onlarla skça görümekten sakn. Bir ihtiyacn halletmelerini is-


tememeye özen göster. Kabul edeceklerini umuyorsan, yaptklar kö-
tülüklere kar yumuakça nasihatte bulun.

Arkada ve dostlarnla ilikilerinde dikkat etmen gereken iki


önemli husus vardr:
-

2.C.6. DOSTLAR LE OLAN ÂDÂB

Onlarda öncelikle sohbet ve sadakat artlarn ara. Kardelik ve


sadakatin gereine uymayacak kiiyle arkada olma. Rasulüllah (sav)"
Kii arkadann dini üzeredir. O halde kiminle dost olduunuza dik-
33
kat edin!" buyurur. Örenimini beraber sürdürecein bir arkada,
din ve dünya ilerini birlikte yapacam bir dost aryorsan, onda u be
32. srâ,24
33. Hâkim, Müstedrek, W, 171
158 • HDÂYETTE KEMÂL

özellii gözet:

•Akü: Ahmakla arkadalkta hayr yoktur. Böyle bir arkadaln


sonu kin ve dümanlktr. Onun en iyi hali sana fayda vereceim der-
ken zarar vermesidir. Akll düman ahmak dosttan hayrldr.

Dost olma cahille, kendini koru ve sakn ondan


Arkada olduu yumuak huyluyu
Ziyana uratt nice cahil olan
Kii arkadayla ölçülür beraber yola koyulduu
Acaba çifti mi diye bir ayakkaby dierinin yanna korsun
Biryönü vardr elbet
Her eyin baka eyle kyaslanp benzetilecek
Karlanca kalpten kalbe de yol belirir...

• Güzel Ahlak: Kötü huylu kimseyle sohbet etme. Çünkü o öfke-


lendii ve ehvetinin peine dütüü zaman nefsine hakim olamaz. Al-
kâmetü'l-Utâridî vefat annda oluna bir vasiyet yapm ve güzel ah-
lak öz olarak öyle anlatmt: "Yavrucuum, bir kimse ile arkadalk
:an;

(Söz ve davranlarnla) ona hizmet edersen, seni korusun


Arkadal eref ve itibarn yükseltsin
Geçim skntsnda sana kâfi gelip bakasna muhtaç etmesin
Onunla oturduun vakit ikramda bulunsun
yilik yaptnda karlk versin, destek olsun
Sevabn makbul görsün, günahna engel olsun
Herhangi bir söz söylediinde seni tasdik etsin
Yaptn iyilii unutmasn, kötülüünü ise gizlesin

Biri yapyorsan yardmc olsun


Aranzda bir anlamazlk çknca seni nefsine tercih etsin.

A (r.a.) bu konuda u beyti söyledi:


Dostunsa biri hep yannda yer alr
Senin faydan için kendini
SOHBET ÂDÂBI • 159

Eer zamann ileri durumunu bozmusa


O da seni destekleyip toparlamaya çalr
• Salah (iyilik): Günah ilemekte srar eden fask kimseyle arka-
dalk Çünkü Allah'tan korkan büyük günahta srar etmez. Al-
etme.
lah'tan korkmayann ise doruluuna güvenilmez, errinden emin
olunmaz. O artlara ve durumlara göre deiik tavrlar taknr. Allah
Teâlâ; Nebi (sav) 'e öyle buyurdu: "Kalbini bizi anmaktan gafil kld-
mz, kötü arzularna uyan ve ii gücü arlk olan kimseye boyun e-
me!" (Kehf,28)
Faskm sohbetinden uzak Çünkü daima günah ve Allah'a is-
dur!
yann görmen, kalbinden "günahn kötü olduu" fikrini kaldrr. Çir-
kin ileri yapmak sana basit bir i gibi gelir. Bundan dolay gybet i-
lemek kalpler için basitleir. Ona aldr etmez. Bir din adamnda al-
tn yüzük veya ipek elbise görseler, devaml onun gybetini yaparlar,
iddetle onu kötülerler. Halbuki gybet etmek, altn yüzük takmak ve
ipek elbise giymekten daha büyük bir günahtr.

Dünyaya dükün olmamak: dünyaya


• ar bel balayanla sohbet
öldürücü bir zehirdir. Çünkü insan tabiat, birini örnek alp ona Öze-
nerek ekil farknda olmadan bakasnn tabiatn kapar.
alr. Kiilii,
Hrs, tamah sahibi insanla beraber olmak hrsn artrr. Zâhidle 34 be-
raber olmak ise zühdünü artrr.

• Doruluk: Çok yalan söyleyen insanla arkadalk etme. Daima


aldanrsn. O serap gibidir. Yakn uzak, uza yakn eder.

Bu anlattmz özellikleri medrese ve mescidlere devam eden in-


sanlarda bulamazsan, u iki durumdan birini tercih etmelisin: Ya uzle-
35
te çekilip yalnz yaamalsn -ki kurtulu bundadr- ya da arkada ola-
can kimselerle beraberliin, iyi huylar nisbetinde olmaldr.

34. dünyadan yüz çeviren, kendini bücünüyle âhiret ve Hakk'a veren.


35. Günaha girmemek için, daha çok ve daha ihlasl ibâdet etmek için, toplum-
dan ayrlp ssz ve kimsesiz- yerlere çekilmek. Uzletten maksat, ihtiyaçtan
fazla toplumda kalmamak, bo sözlerle zaman
öldürmeyerek, bir köeye
çekilip ibâdet ve tefekkürle zaman deerlendirmektir.
160 • HDÂYETTE KEMÂL

TANIMADIIN NSANLAR VE KARDELK


2.C.7.
KURDUUN SADIK DOSTLARINLA LKLERNDE DKKAT
ETMEN GEREKEN HUSUSLAR

Bildiin gibi kardelik üç türlü olur:

1. Âhiret kardelii. Bu ksmda ancak dinî hususlar gözetilir.


2. dünya kardelii: Bunda da sadece ahlak güzellii aranr.
3. Ksa süreli ünsiyet kuracan kardelik: Bunda ise errinden, fit-
nesinden ve kötülüünden selamette olunacak birisi olmasna
dikkat edilir.

nsanlar üç ksmdr:
, Onlardan bazlar gda Onsuz yaanmaz.
gibidir.

2. Bazlar da ilaç gibidir. Zaman zaman ona ihtiyaç duyulur.


3 . Bir ksm ise hastalk gibidir.
Ona kesinlikle ihtiyaç yoktur. Ancak
insan onunla imtihana çekilir. Ona ne ünsiyet edilebilir ne de ki-
iye bir faydas dokunur. Ondan kurtulmak için idare etmek, kat-
lanmak gerekir. Böyle birisiyle karlamann eer anlayabilirsen
büyük faydas vardr. Bu da onun houna gitmeyen kötü hal ve
hareketlerini görüp çirkin kabul ederek, ondan uzaklamaktr.
Bahtiyar kii bakasnn halinden ibret alan kimsedir. Ve mü'min
mü'minin aynasdr.
sa (as)'a denildi ki: "Seni kim terbiye etti?" O da: "Beni kimse
terbiye etmedi. Ancak cahilin cehaletini görüp o fiilden uzak dur-

dum." ( sa (a.s.) bu sözünde) Nebf (s.a.v.)'e muvafakat etmitir. "Eer
insanlar bakalarndaki holanlmayan davranlar yapmaktan sakm-
salard, edepleri tam olur ve baka bir terbiyeciye ihtiyaç duymazlar-
d." buyurulur.
kinci görev: Sohbetin gereklerini gözetmek. Arkadalk ilikisi kur-

duunda ve onunla sohbet yapmaya baladnda, sohbet için gerekli


olan prensipleri yerine getirmen gerekir. Bunlar uygulamak için gerek-
li edep kurallar vardr. Resulullah (sav) buyururlar ki: "ki kardein du-
rumu, biri dierini ykayan iki ele benzer." 36 Rasulüllah (sav) aaçlk bir

36. Sülemî Âdâbu's-Sohbet'te, Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs'de Enes hadisi ola-


rak almlardr. Senetteki Ahmed b. Muhammed b. Gâlib el Bâhilî kezzâbdr.
SOHBET ÂDABI «161

yere girdi. Oradan eri dieri düz olan iki misvak ald. Beraberinde
biri

ashaptan birisi de vard. Düzgün olan birine verdi. Eri olan kendi al-
d. O kii dedi ki: "Ey Allah'n Rasülü, düzgün misva almaya benden'
daha layksn. Aleyhissalatü vesselam buyurdu ki: "Bir kardeiniz die-
rin ile arkadalk ettiinde günün bir saati de olsa, onun arkadal sü-

resince Allah'n koyduu ölçülere uyup uymad sorulacaktr." O (sav)

buyurdu ki: "Arkadalk yapan iki kiiden Allah Teâlâya en sevgili ola-

n, arkadana kar daha yumak (faydal ve yardmc) olandr." 37

2.C.8. SOHBET ÂDÂBI

1. Arkadan kendisine tercih ederek malyla ona ikramda bulun-


mak, malnn fazlasndan faydalanma konusunda arkadan önde
tutarnyorsa, (hiç deilse) ihtiyaç halinde verebilmek.

2. stemeye ihtiyaç duymadan teebbüste bulunarak kardeinin ihti-

yaçlarn gidermek.
3. Arkadann srrn saklamak, kusurlarn örtmek.
4. nsanlarn arkadan üzecek ekildeki yermelerini ona bildirme-
mek. Takdir ve övgüleri ise duyurmak.
5. Konutuu zaman dikkatle dinlemek.

6. Çekimeyi brakmak.
7. Ona en çok sevdii isimle seslenmek. Tannan iyi halleriye onu
övmek. Kendisi için yaptklarndan dolay teekkür etmek.
8. Arkadann gyabnda kötü söz söylendiinde, kendisini onûruna
dokunan durumlarda nasl savunuyorsa, onu da ayn ekilde mü-
dafaa etmek.
9. Gerektiinde ona nezaketle öütte bulunmak. Kötü bir i yapa-
caksa, usulünce engel olmak.

10. Hatalarn ve uygunsuz hareketlerini balayp bundan dolay


azarlamamak.
11. Hayatta iken gyabnda vc öldükten sonra da ona hayrla dua etmek.

37. Hakim Müstedrek IV 171


162 • HDÂYETTE KEMÂL

12. Âhirete göçtükten sonra, ailesi ve yaknlarna kar vefal olmak.

13. Ona bir dütüünde yük olmadan ve zahmet vermeyecek ekil-


ii
de durumunu arzetmek. Arkadana ihtiyaçlarndan ar gelecek
olan teklif etmemek. Kardeinin zor ilerine yardmc olarak
gönlünü rahatlatmak.
14. Onun mutluluunu paylamak. Kardeinin sevindii bütün haller-
de sevincini belli etmek. Onu üzen kötü durumlarda ise üzüntü-
süne ortak olmak.
15. Sevincini aça vurduu gibi kalbinde de saklayarak, gizli ve açk-
ta sevgisinde samimi olmak.
16. Karlatnda önce selam vermek, bulunduu mecliste ona yer
vermek. Ziyaretine geldiinde çkp karlamak. Ayrlrken de
uurlamak.
17. Konutuunda sözünü tamamlayncaya kadar susup dinlemek.
Sözüne müdahele etmemek.
Öz olarak kendisine nasl muamele edilmesini istiyorsa, kardei-
ne de öylece davranmak. Kim kendi istediini kardei için de istemi-
yorsa onun dostluu nifaktr, iki yüzlülüktür... Bu kardelik dünya ve
âhirette vebaldir.

te bunlar tanmadn insanlar ve kardelik kurduun sadk


dostlarnla ilikilerinde dikkat etmen gereken hususlardr.

2.C. 9. TANIDIIN KLERLE SOHBET ÂDÂBI

Onlara kar dikkatli olmalsn. Çünkü kötülük daha çok tand-


n kiilerden gelir. Ama bu sadk dostun ise onun sadece faydas do-
kunur. Tanmadn kimselerden ise genellikle bir zarar gelmez. Bütün
er dilleriyle seni sevdiini söyleyen tandklardan meydana gelir. Bu
tür insanlarla mümkün olduunca az görümelisin. Hasbelkader okul,
mescit, cami, çar ve memleketinde onlarla beraber olman gereke-
küçük görme. Çünkü hangisinin senden daha hayrl
cekse, hiç birini
olduunu bilemezsin, dünyalklar yüzünden onlara hürmet güzüyle
bakma. Sonra mahvolursun. Allah katnda dünya ve içindekiler hakir-
SOHBET ÂDABI • 163

dir. Ne zaman ki kalbinde dünya ehlini büyütürsen, Allah Teâlâ katn-


da küçülürsün. Onlarn verecei dünyala kavumak için dinini har-
cama. Kimseye böyle yapma... Hem gözlerinde küçülürsün. Hem de
yanlarnda bulunan (mal, makam, mevkii) den mahrum brakrlar.

dümanlk ederlerse aynsyla karlk verme. Çünkü sen on-


Sana
larn ayn ekilde dümanlk göstermelerine sabredemezsin. Onlara
dümanlk yapacam derken dinin elden gider (dinî yaanty kaybe-
dersin). Onlara kar direnmekle meakkatin artar.

Sana ikramda bulunmalarna, yüzüne kar övmelerine ve sevgile-


rini gösterir tarzda davranmalarna aldrma. Hakîkaten bunlar yapan
birini görmek istersen, yüzde birini ancak samimi bulursun. Arkandan
ve yüzüne kar sana ayn tavrlar sergilemelerine de (övgüler yadr-
ma gibi) Gyabnda seni eletirip ayplamalarna arma.
aldanma...
Bundan dolay onlara kzma da. insafla bakacak olursan aynsn ken-
dinde de görürsün. Hatta arkada ve akrabalarna bu ekilde davra-
nrsn. Bununla birlikte hocan, anne ve babana da ayn hareketi ya-
parsn. Onlara söyleyemediin eyi arkalarndan söylersin.

Tandn kiilerin mal, makam ve yardmlarndan ümidi kes. Ço-


unlukla tamahkârln sonunda elin boa çkar. leride o kii hor ha-
kir olur. O anda zaten zelildir.

Birisinden bir ihtiyacm arzettiinde, iini yaparsa Allah'a ü-


kürde bulun. Ona da teekkür et. Ancak iini yapmazsa veya ihmal-
karlk ederse, onu ayplayp insanlara ikâyet etme. Bu hareketin ona
dümanln domasna sebep olur. Özürleri dikkate alan mü'min gi-
bi ol. Kusur arayan münafk gibi olma. "Belki benim bilemediim bir
mazeretinden dolay böyle davranmtr" de.

Öncelikle kabullenme emareleri görmeden tandklarna öüt


verme. Tavsiyelerde bulunmaya kalkarsan, seni dinlemez. Kin besler
ve dümann olur. Bir ite hata ettiklerinde senden doruyu örenme-
ye tenezzül etmiyorlarsa, onlara bir ey anlatma... lminden istifade

ederler, üstelik senin hasmn olurlar. Günah olan bir eye ilgi duyup,
cahilliklerinden dolay nefislerinin isteine boyun eerlerse, sert ve
kaba davranp azarlamadan hakk anlat. Onlardan hürmet ve hayr
görürsen, seni onlara sevdirdii için Allah'a ükret. Ama kötü bir ta-
vr sergilerlerse, onlar Allah Teâlâ'ya havale et. erlerinden Allah'a
164 • HDÂYETTE KEMÂL

sn. Onlar ayplayp öyle söyleme: "Niçin bana sayg göstermiyor-


sunuz. Ben filan kimseyim. limde üstün bir insanm." Çünkü bu söz
ahmaklarn kelamdr. En kt akll insan, kendini temize çkaran ve
övendir. Allah Teâlâ'nn erli insanlar sana musallat etmesi, geçmite
ilediin günahlarndan dolaydr. Ondan günahlarnn affn dile. Ba-
na gelen belalar Allah Teâlâ'nn cezalandrmasdr.

Tandklarnla görüürken, yaptklar iyi eylerden bahsederek ve


kötülüklerini örterek hak olan sözlerine kulak ver. Bâtl sözlerini ise
dinlememeye çal.
Fakih geçinen, özellikle ihtilafl konularla ilgili ilimle uraan,
münakaac insanlardan uzak dur. Kaderin bir cilvesi gerei onlar sa-
na haset ederler. Seni küçük düürmek için frsat kollarlar. Hakknda
kötü zan beslerler ve seni zan altnda brakrlar. Arkandan göz krpa-
rak alaya alrlar. Seninle münakaa ettiklerinde küçük bir sürçmeni bi-^

le kabule yanamazlar. Bir hata yapsan balamazlar. Bütün aybn


sayp dökerler. Zerre kadar kymeti olmasa da ilerine gelen eyleri
hesaba katarlar. Az veya çok elinde bulunan nimete haset ederler. Ko-
uculuk yaparak, onlarn aleyhine konutuunu söyleyerek ve iftira
atarak arkadalarn sana kar kkrtrlar. Senden honut olurlarsa,
sana an derecede nezaket gösterirler. Ama sana kzarlarsa içlerini
kin ve nefret kaplar. Dlarnda elbiseler vardr. Ancak içleri kurt do-
ludur. (Koyun postuna bürünmü kurtlardr adetâ..)
Allah Teâlâ'nn muhafaza buyurduklar hariç bu anlattklarm ço-
unda müahede ettim. Onlarla sohbet ziyan, birlikte yaamak ise pe-
rianlktr.?

Bunlar sana dost olduunu söyleyenler hakkndaki vardmz so-


nuçlardr. Ya dümanlk edenlerin durumu nasl olur!?...

Kad ibn-i Ma'rûf (r.h.) der ki:

Bir keresaknrsan dümanndan


Bin kere sakn dostun olandan

Bazen dostunun hali deiir de


En âlâ zarar ondan görürsün...
SOHBET ADÂBI • 165

Yine bu ma'nada öyle söylenir:

.
Dümann yararlanlan arkadandandr
O halde arkadalarm çoaltmaya çalma

'
Senin de gözlemlediin gibi hastalklarn çou
38
Çok yemek ve içmekten meydana gelir.

Hilal b. A'lâ' er-Rakî'nin dedii gibi ol:

Affettiim ve kin beslemediim zaman


Arkadalarmn dümanlndan rahatm ben

Gördüümde dümanma da selam veririm


erri selamla uzaklatrmak için benden

Kzdm insana da güler yüz gösteririm


Sanki kalbimi doldurmu gibi sevinçle

Tanmadm kiilerden bile selamette deilim


Nasl olurda sâlim olurum sevgi ehlinden

nsanlar hastalk, devas ise onlar terktir


Ancak onlara cefadr kardelii kesmen

Güvenilir insan errinden emin olunandr


Hakk gözetenlerin dostluuna gayretlen

nsanlarla iyi geçin, skntlarna sabret

htiyat sahibi sar, dilsiz ve kördür hem

38. Çok kiilerle dost olmak-, yiyecek ve içecekten kaynaklanan hastalklarn


hafif
iddeti, arkadan çok 'olmasndan kaynaklanan hastalklara nisbetle
kalr. (Sabri Paa)
166 • HDÂYETTE KEMÂL

Ve yine hikmet u sözlerine kulak ver: "Dostunu


ehli insanlarn
ve dümann ne heybetli ne de ar tevazu göstermeden gülerek kar-
la. Kibre kaçmadan vakarl ol. Zelil olmayacak ekilde de mütevaz
ol. Bütün ilerinde orta yolu tut."- ifrat ve tefrite kaçmak yerilmitir-

Sana lazm olan, ilerde orta yolu tutmaktr.


Çünkü istenen hale ulatran doru yol budur.
Hiçbir iinde ifrat ve tefritte bulunma.
üphesiz her iki durum da yerilmitir.

(Yolda giderken) çalml çalml etrafna bakma. Devaml arka ta-

rafna dönüp bakma. Oturan topluluun önünde gereksiz dikilme.


bir

Bir yere oturduun zaman ireti oturma. Parmaklarn birbirine kenet-


li olmasn. Sakal ve yüzüünle oynaman, dilerini kurcalaman da bo

ilerdir. Ayn ekilde burnu kartrmak, çokça tükürmek, boaz te-

mizler ekilde öksürmek, sümkürmek, yüzdeki sinei kovalamak,


upuzun oturmak ve -ister namaz isterse baka zaman olsun- insanla-

rn yüzüne kar esnemekten sakn.


Oturuun sakin ve huzurlu, sözün tertipli ve düzgün olsun. Bir
meseleyi anlatrken derli toplu ifade et. Ar derecede hayrete düme-
den, sana konuan kiinin güzel sözüne kulak ver. Tekrar etmesini is-

teme. Fkra ve hikayeleri dinlerken temkinli hareket edip ar gülme.


Çocuunun, bir iirini, bir sözünü, eserini ve dier hususiyetleri-

ni çok beenip eref duyduundan bahsetme.


Kadnlarn süslenip püslendii gibi, haline uygun dümeyecek e-
kilde yapmack giyinme. Dilencilerin giyinii gibi de perian bir ekil-
de olma. Bolca sürme çekme, ya da ar kullanma.
nsanlar ihtiyaçlarn karlamaya zorlama. Hiç kimseyi hakszlk
yapmaya ve zulüm ilemeye tevik etme.
Ailenden ve çocuklarndan hiçbirine, tabiatiyle bakalarna ne
kadar malnn olduunu söyleme. Çünkü onlar maln az bulurlarsa
seni küçümserler; çok bulurlarsa onlar honut edemezsin. (Sana
saygszlk ederlerse), onlar gücendirmeden zakla. Zaaf gösterme-
den efkatle muamele et. Hizmetçilerinle akalama. Saygnln yi-
tirirsin.
SOHBET ÂDABI • 167

münakaa ettiinde vakarn koru. Cahillik etmekten


nsanlarla
(eriatn emrine aykr davran ve sözlerden) sakn. Acele etme ve
kendine sahip ol. Onlar ikna düün. Konu-
için getirecein delili iyice

urken elinle çokça iarette bulunma. kide bir arkana dönüp bakma.
Dizlerinin üzerine dikilme. 39 Gazabn geçtii zaman konumana bala.
Sultan sana yaknlk gösterirse de sen mzran ucunda gibi ol.
40

yi gün dostuna dikkat et. Çünkü o dümann en büyüüdür. Ma-


ln asla haysiyetinden daha üstte tutma.

SONUÇ

Ey genç! Hidâyetin ba için bu kadar yeter... Anlattklarmz uy-


gulamaya koyul. Nefsini bu konulara bakarak tecrübe et.

Hidâyetin balangc üç bölümden oluur:

1. Tâatlerin âdâb
2. Günahlar terk etmek
3. nsanlarla likiler (görgü kurallar)

Hidâyetin balangc kulun, yaratam ve insanlarla olan muamele-


lerini de içine almaktadr. Bunlarn sana uygun olduunu, kalbinin de
gerei ile amel etmeye meyilli olduunu görürsen, bil ki sen Allah Te-
âlâ'nn kalbini imanla nûrlandrd ve sadrn imanla açt kimsesin...
Bu balangcn bir de sonu olaca kesinlik kazanmtr. Nihaye-
tin ötesinde nice srlar, incelikler, (gizli) ilimler, mükâefeler 41 (
gay-

ba ve ulûhiyete ait Onlar hyâ-u Ulûmi'd-


mahrem bilgiler) vardr.
Din adndaki kitabmzda yazdk. Oradan okuyup örenmeye çal.

39. Önceleri genelde yerde oturma olduundan, birbiriyle hasmlaanlar kz-


dklarnda oturduu yerde duramaz, dizlerinin üzerine dikilerek kardaki-
ne sözünü söylerdi.
40. Delillerin tam ve güçlü olsa da, tartmada durumun her an aleyhine döne-
bileceini unutma.
41. Kulun Hakk'm huzurunda, oluu. Mükâefe ilimlerin sonudur. Kul kalbini
kötü sfatlardan temizledii zaman kalbinde ortaya çkan bir nûrdur. Bu
nûrla bir çok eyler kefedilir. Hatta Hakk'n mârfeti hasl olur.
168 . HDÂYETTE KEMÂL

Bu kitapta anlattmz vazifelen yerine getirmek nefsine ar ge-


lirse ve ilmin bu ksmna (tasavvufa) yabanc isen, kabule yanmyor
ve eletiriyorsan ve kendi kendine: "Bu kadarck bir ilim, ilim erbab-
nn meclislerinde nerden iine yarayacak?.. Bununla ne zaman akran-
larn geçeceksin?.. Emirlerin ve vezirlerin yannda makamn nasl
yükselecek?.. Hediye, servet, vakf yöneticilii ve kadla nasl kavu-
acaksn?.." dersen, bil ki eytan, seni aldatmakta, yanl yola sürük-
lemektedir... Nerden geldiini, nereye gideceini ve sonunda meske-
ninin neresi olacan nuttrmutur... O halde dünyada sana fayda
vereceini ve kötü amacna götüreceini zannettiin eyi öretecek
senin gibi bir eytan ara!.. Sonra unu bil ki brak kendi yaadn e-
hirde ve ülkende mal ve mülkün senin eline geçmesini, yaadn ma-
hallede bile o mal ve mülkü tam olarak elde edemezsin. Ardndan
alemlerin Rabbi'nin katndaki ebedi erefi (cenneti) ve sonsuz nimet-
leri kaçrrsn!..

Allah'n selâm, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Evvel,


âhirT
zahir ve bâtn hamd Allah içindir. Güç ve kudret ancak ulu ve
büyük
olan Allah'ndr. Efendimiz Muhammed'e (sav), âline ve ashabna sa-
lât ü selâm olsun...

I
BBLYOGRAFYA

-ACLÛNÎ, smail b. Muhammed, Kefu'l-Hafâ, Beyrut, tarihsiz.

-AKKAYA Veysel, Ka'be ve nsan, stanbul, 2000


-ANKARAVÎ, Futubât- ayniyye, 187 Süleymaniye ktp, Badatl Veh-
bi bl. No. 92

-ALTINTA Ramazan, Kur'an'da Hidâyet ve Delâlet, Baslm Dr.te-


zi, 61-72, stanbul, 1997

-BAKLI Ruzbihan, Arâisü'l-beyân, Hindistan 1301 Merebu'l-ervah,


stanbul, 1973

-BEYZÂVÎ Kâdî, Envâru't-tenzîl ve esrâru't-te'vîl, Msr, Tarihsiz.

-BUHÂRÎ Ebû Abdillah Muhammed b. smail, el-Câmiu's-sahîh, s-


tanbul, 1992
-BURSEVÎ, Fatiha Tefsiri, 121, Y.L.T., K. Ziyâeddin Coan, stanbul,
2001
Kitâbü'n-netîce, Haz. Ali Naml, mdat Yava, stanbul, 1997

Rûhu'l-Beyân, trc. Abdullah Öz.... stanbul, 1995

Tefsiru Fatiha, varak 32,a Süleymaniye ktp. Hac Mahmud bl.

No.237/2
" fi «a r-

-CAMI Molla, Tefsîr-u Fatiha, 12, Süleymaniye ktp., Ayasrya, 405


170 • HDÂYETTE KEMÂL

-CAN efik, Konularna Göre Açklamal Mesnevî, IV, 314, stanbul,


1996
-el-CEVZYYE bn Kayyim, Medâricu's-sâlikîn Kurul.îstanbul, 1994
-CÜRCÂNÎ Seyyid erif, Kitâbü't-ta'rîfât, Hidayet md. trc. Arif Er-
kan, stanbul, 1997

Necmü'd-din, Te'vtlât- Necmiyye, 13b, 14a Süleymaniye ktp.


Murat Buhari bl. No. 12
-EBU'L-ABBAS ihâbüddin, Et-tibyan fi tefsiri garîbi'l-Kur'ân, Kahi-
re, 1992
-EBU BEKR Zekeriyya Râzî, Mubtâru's-sthah, stanbul, 1980

-EBU'L-HÜSEYN Müslim b. el-Haccac, Sahihi Müslim, Kahire,


1995
-ELMALILI, Hak Dini Kur' an Dili, stanbul, tarihsiz

-ESED Muhammed, Kur'an Mesaj, stanbul, 1999


-ERAYDIN Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatlar, 64, stanbul, 1994
-M. ES'AD Erbilî, Divân- Es'ad, stanbul, 1991
-FÎRUZÂBÂD, Kâmûsu'l-muhît, stanbul, 1886
-GAZÂLÎ, Bidâyetü'l-hidâye, nr.Ahmet emsüddn Beyrut, 1988

Bidâyetü'l-hidâye, nr. Muhammed el-Haccâr, Beyrut, 1990

Esmâ-i Hüsnâ erhi, 196 trc. M. Ferat, stanbul, 1972

.
hya u Ulûmi'd-dîn, TV, 201-204, trc. Ahmet Serdarolu stanbul,
1985
-GÜMÜANEVÎ, Câmiu'l-usul, trc. Rahmi Serin,Veliler ve Tarîkat-
ierde Usul, 80, stanbul, 1997
-el-HAKM Suad, Mu'cemu's-sûfî, Beyrut, 1981

-HUCVÛRÎ, Kefu'l-Mahcub, 201, trc. Süleyman Uluda, stabul,


1982
-IZUTSU Toshihiko, Kur' an'da Allah ve nsan, 137-138 trc. Süleyman
Ate, Ankara, tarihsiz.

-BNÜ'L Arabi, Fütühât-t Mekkiyye, 4, 313, Beyrut, tarihsiz.

Kefü'l-Ma'nâ, 80-81, Süleymaniye ktp., Fatih, 5298


en-Nûru'l-esnâ, Msr, 1978
BBLYOGRAFYA • 171

erhuesmâillâhi'l-hüsnâ, Tanta§, 1992


-BN KESR, Tefsîr-i Kebîr, Msr, 1932
slam Ansiklobedisi, D. . A.
-SMAL Ferruh Efendi, Tefsîr-i Mevâkb {Tefsîr-i Mevâbib Tercemesi)
4, istanbul, 1282
-KANDEHLEVÎ M. Yusuf, Hayatü's-Sahabe, trc. Ali Arslan, stanbul,
1993
-KAÂNÎ, Te'vtlât-t Kâsâniyye, Bakl'nin Arâsü'l-beyân Hindistan
1301 tefsirinin kenarnda,
-KELÂBÂZÎ, Babru'l-fevâid, yazma, Süleymaniye ktp., Fatih, 697
et-Taanuf H.z. Süleyman Uluda, Dou Devrinde Tasavvuf, stan-
bul, 1992
-KILIÇ M. Erol,

Muhyiddîn Îbnu'l-Arabî'de Varltk Mertebeleri, baslmam Dr. Tezi


istanbul, 1995

-KONEVÎ, erb-i Esmaillabi'l-büsna, 95, Süleymaniye ktp, Laleli,


nr.1585
-KONUK A. Avni, Fusûsu'l-hikem tercüme ve erhi, haz. Mustafa
Tahral ve Selçuk Eraydn, stanbul 1987
-KUEYRÎ, Letâifü'l-isârât,. Msr 1981
er-Risale, trc. Süleyman Uluda, Tasavvuf lmine Dair, stanbul, 1991
erbu esmâillâhi'l-büsnâ, Beyrut, 1986
-KÜBRÂ Necmüddin, Te'vîlât- Necmiyye, Süleymaniye ktp. Murat
Buhari bl. No. 12
-el-MAKDÎSÎ, Hallu'r-rumûz ve mefâtîhu'l-kunûz, Çev. Hayri Kap-
lan, Srlarn Çözümü ve Hazinelerin Anahtarlar, stanbul, 2002

-M. Nuri'l-Câvî, Merâk'l-Ubûdiyye, Msr, 1343


-MEVLÂNÂ, Fîhi Mâ Fîh,U7-148, trc. A.Avni Konuk, haz.Selçük
Eraydn, istanbul, 1993
-NACVANÎ, el-Fevâtihu'l-ilâhiyye, stanbul 1325
-en-NECDÎ M. Hamûd, en-Nehcetü'l-esmâ fî erhi esmâillâhi'l-büs-
nâ, Kuveyt, 2000

-NUMANOLU Cengiz, Esmâ-i Hüsna iirleri, 1990


-NURSÎ Saîd, ârâtü'l-i'cöZ, trc, Abdülmecid Nursî, stanbul, 1990
-RÂZÎ Fahrettin, Esmâillahi'l-hüsnâ, 1976
172 • HDÂYETTE KEMÂL

-SARUHÂNÎ bn sa, Esmâ-i büsnâ erhi, Haz.Numan Külekçi, An-


kara, 1997
-SEBZEVÂRÎ Molla Hâdî,
erhu'l-esmâ, Hâdf md. Tahran, 18 62
-SEMERKANDÎ, Tefstru'l-kur'an, sd. Mehmet Karadeniz, 54, stan-
bul, 1993
-SERRÂC, el-Lüm'a, trc. Hasan Kamil Ylmaz, slam Tasavvufu, s-
tanbul, 1996

-SEYYJD Mahmud Hasan, erhu meânî fi esmâillahi'l-hüsnâ, îsken-


deriyye, 1990

-SUYÛTÎ. El-Itkân fî ulûmi'l-Kur'ân, Kahire: Darü't-Türas, 1985.

-SÜHREVERDÎ, Ayârifü'l-Maârif, trc.Tasavvufun Esaslar, H.Kamil


Ylmaz-rfan Gündüz, stanbul 1990
-SÜLEMI, Hakâiku't-tefstr, Süleymaniye ktp.

el-Fark Beyne ilmi'-eria ve'l-Hakîka (trc. Süleyman Ate, AÜFD)


16, 1968
-EYH lâh, Esmâ-i Hüsnâ erhi, vr. 61a-b, Süleymaniye ktp, Hac
Mahmud, nr.4001
-ULUDA Süleyman, Tasavvuf Sözlüü, stanbul, 1995
-ENER brahim, Türk Edebiyatnda Manzum Esmâ-i Hüsnâlar, 148
Dr. Tezi. zmir, 1985
-TAHRALI Mustarafa, bnü'l-Arabî'de Bir Hadîs-i Kudsî'nin Yorumu,
24 makale, [ bnü'l-Arabî, Nurlar Hazinesi'nin banda, trc, Mehmet De-
mirci, stanbul, 2003]

-TEMZ Bilal, Kur'ân'da Hidâyet Kavram, 12, Dr. Tezi, zmir 1996
-et-TÜSTERÎ Sehl b. Abdullah, Tefsîru'l-Kur'ani-azîm, Msr, 1908
-ANONM, erh-i Esmaillahi'l-hüsna, Süleymaniye ktp, Esat Ef.

nr.3730/3
-YURDAGÜR Metin, Esma-i Hüsna erhleri, stanbul, 1996
-ZEHEBÎ, Ebu Abdullah, el-Uluvv li'l-aliyyil-gaffâr, Medine, 1968
-ez-ZERKEÎ, El-Burhân fî ulûmi'l-Kur'an, Kahire 1957
-ZAMAHERÎ, Keâf Beyrut, tarihsiz.
I

NDEKS

A'yn- sabite 72 Cüneyd 47, 51, 115


A. Avni Konuk 33, 57, 59, 60, 67,
71, 72, 75 Dalâlet 31, 35,37,48
Abdüikâhir el-Badâdî 30 Davud (as) 68
Aise 101, 110 Deccal 78
Ali b. Ebi Tâlib 50 Delâlet 23, 24, 29, 48, 112, 116,
Âlim 140 169
Alkâmetü'l-Utâridî 158
Dmâd 21, 22, 23
Ankaravî 53, 169
Doru yol 66, 166
Ârif24, 49, 60
Duâ38, 59, 77

Basîret 66
Ebu Ahmed 46
Beyân 23, 24, 27, 30, 36, 48, 49,
Ebu Osman 72
50, 51, 53, 54, 68, 99,
Ebu Süleyman Dârânî 46
169, 170, 172
Beyzâvî26, 27,51, 169 Ebu Tâîib 35

Bursevî 41, 45, 51, 52, 53, 54, 55, En-Necdf 27, 173
57, 64, 66, 170 Es'ad Erbilî 65, 170

Cehennem 31, 90, 95, 96, 99, 132 Fask 159


Cennet 31, 90, 133 Fâtma 102
Cihad38, 43, 44, 130, 142, 145 Felah 40, 100
RFAN VE TASAVVUF DZS: 50

'Balangçlar, nihâyetlerin tecelli ettii yerlerdir. Kimin hidâyeti


Allah ile olursa nihâyeti de O'nunla O'na doru olur/ der bir
arif. yi bir balangç yapabilmek ya da manevî bir yolun
yolcusu olabilmek ise ilimle mümkündür. Ancak ilim kendi
bana yeterli deildir. Çünkü Mevlânâ'nn ifade ettii üzere
gül ve dikenin topraktan gelmesi gibi hidâyetin yansra dalâlet
de ilimden kaynaklanr.
Bu noktada bir rehber niteliinde olan bu eser (Bidâyetü'l-
hidâye: Hidâyet Rehberi); ilmi, kuru bir yük olmann ötesinde
amelî bir boyuta tamak ve ilim ile hidâyet arasndaki ilikiyi
muhkem bir yapya kavuturmak için bavuru kitab olabilecek
bir içerie sahiptir.
mam Gazâlî tarafndan, hyâ'y okumaya balamadan önce
okunmas gerektii tavsiye edilen bu kitap ksaca, takva
ölçüsünde bir hayat sürdürmek için gerekli ön hazrlaklar
anlatmaktadr.

You might also like