Professional Documents
Culture Documents
SUDRAKA
TOPRAK
DOĞUKLASİKLERİ
HÜRRİYET Y A Y IN L A R I : 67
B Ü YÜ K KLASİKLER : 7
D oğu K la sik le ri : 2
TO P R A K A R A B A C IK
TOPRAK
ARABACIK
H U r r l ^ et
|Y a y ın la r * |
Y A Y I M L A N A C A K E S E R L E R
* B H A G A V A D G İTA
* KELİLE VE D İM NE (B e y d e b a )
* KO N UŞM ALAR (K o n fü ç y ü s )
* M AH ÂBH ÂRATA
* PRENS GENJİ (M u ra s a k i)
* RAM AYANA (V a lm ik i)
* T A O 'C U L U K (L a o-T zu )
* U P A N İŞ A D ’ LAR
* SAKUNTALA (K a lid a s a )
Ö N S Ö Z
5
h e m e n hiç b ir şey yapılmadı. C u m h u riyet çağında bu ih ti
y a cın duyulm aya başladığtnı ve tek tek kişilerin sistem li
olm ayan bazı çalışmalar yaptığını, ayrıca devletin, önce
düzenli bir şekilde başlayan, sdnra tavsayan v e en sonunda
bir yana bırakılan geniş bir çeviri ve aktarm a işine girişti
ğini görüyoruz.
H ü rriy et yayınları, Y u n a n , Latin, İslâ m ve D o ğ u u y
garlıklarının tem el bilim , felsefe, edebiyat v e sanat ü rü n
lerini T ürk okuruna verirken, gerektiği g ibi karşılanm ayan
bu büyük ihtiyacı gid erm ek v e gerçek bir kültür hizm eti
yapm ak bilinci v e am acıyle hareket ediyor. H ü rriyet Y a -
y ın la rı'n ın B ü y ü k K la s ik le r dizisi, E fla tu n ’un toplu eserleri
n in birin ci cildiyle başladı. B ü y ü k K la s ik le r 'in Y u n a n K la
sikleri dalındaki b u eserinden sonra, L a tin Klasikleri da lın
da, G. Julius C aesar’ın G a llla Savaşı, İslâm Klasikleri
dalında, A h m e t Eflıiki’n in A rifle rin M e n k ıb e le ri’n in b irin
ci cildi, D o ğ u Klasikleri dalında G ılg a m ış D estan ı, Y u n a n
Klasik lerinin ikinci v e E fla tu n 'u n toplu eserlerinin beşinci
cildi olarak D e v le t ve yin e İslâm Klasikleri dizisinden
A rifle rin M e n k ıb e le ri'n in ikinci ve son cildi yayım lan
dı. Ş im di de Doğu Klasikleri dizisinin ikinci kitabı
olarak T oprak A ra b a c ık ’ı sunuyoruz. Okurlarım ızın, bu
güç, külfetli, büyük ve yararlı teşebbüsü ilgiyle karşıla
dığına v e gerek tiği gibi değerlendirdiğine inanıyoruz.
H Ü R R İY E T Y A Y IN L A R I
6
GİRİŞ
7
böylece bu menkıbede, çok eski bir Ön-Asya konusunun Hint
varyantını bulmaktayız2.
Kral Şüdraka, bu eski konuyu, güzel bir yosmanın öldü
rülmesi teşebbüsünü anlatan ve eskiden Budistlerin Câtaka
adlı masal külliyatlarında da yer alan hikâye ile kaynaştırmış
olmalıdır3. Bundan başka, aşağı yukarı Şüdraka ile aynı tarihte,
güney Hindistanlı bir yazar, bir yosmanın maceralarını anlatan
ve sonu acıklı bir şek.ilde biten uzun bir roman4 yazmıştır; bu
romanda, yosmanın sevdiği, fakir düşmüş bir tüccara kendi
ziynetlerini bağışlaması, tüccarın bunları satacağı sırada, ziy.
netlerin hırsızı diye yakalanıp yargılanması ve idamı anlatılmak
tadır. Bu konu da bizim dramda yer almıştır. Ama, drama bu
konunun hangi kaynaktan geldiği açıkça belli değildir.
Mriççhakatika’nın, şair Bhâsa’ nın Çârudatta adlı dramıyle
olan ilişkisi de bugüne kadar aydınlanamamıştır. Bu son eser.
birçok nüshalarında. bizim Mriççhakatlka’ nın ilk dört perdesini
aynen içine almış bulunmaktadır; böylece, Şüdraka’ nın kaynağı
olabileceği gibi daha sonra ona benzetmeye çalışılarak meydana
gelmiş de olabilir. Bu dramda, başkaldırmanın siyasal niteliği
yoktur. Oysa, kral Şüdraka için, başkaldırmanın bu karakteri te
mel sorunu meydana getirir ve Şüdraka, zamanının düşüncesini
bu karakteriyle ortaya koyar. Gerçekten de, Vişâkhadatta’ nın
Mudrârâkşasa adlı dramında siyasal bir temanın işlenmesi
(idealizm ile makiyavelizmin mücadelesi), tam mânasiyle, si
yasal bir içeriği olan Pançatantra’ nın5 yazılması ve Hindistan’ ın
en büyük şairi Kâlidâsa’ nın Raghuvamşa adlı destanında, kapalı
ve çekimser bir anlatıma bürünmüş şekilde, eski Hint menkı
belerinde adları geçen zorba kralları eleştirme yürekliliğini
göstermesi6, hep aynı devre rastlıyor. Anlaşılıyor ki, o sıra
larda Hindistan’ da demokrat şairler vardı; bunlar, zenginleşen
ve bilinçlenen burjuva sınıfıyle, gitgide gelişen şehirlerde ye
tişiyor ve kendilerini gösteriyorlardı. Şehir burjuvazisinin bu
gelişmesi ise, öteden beri zorba bir yönetim altında yaşamış
olan Hindistan tarihinde az görülen hallerdendir.
Dramın kahramanı bir tüccardır; onun karşısında, sev
gilisi olan kadını görüyoruz. Her ikisi de ideal insanlardır. Baş.
kaca Hint edebiyatı eserlerinde, sadece rahipler, hükümdarlar
ve prensler övülmüştür. Sade Budistler, özellikle Caina-tarikatı
mensupları, eserlerinde böyle burjuva sınıfından kahramanları
övmüşlerdir; bu eserlerde de zorbalık düşmanı. demokratik bir
karakter görmek mümkündür.
8
Yine eserimizin tahliline geçelim: Şehrin kralı alnına bu
akıbet yazıldığı için ve zorba olmakla böyle bir alınyazısını hak
ettiği için, tahtından yoksun bırakılıyor. O gerçi, zalim, gazaplı
bir Neron halinde tasvir edilmemiştir; ama, kötü, hilekâr kayın
biraderi, Sansthânaka’ nın ceza görmekten korkmaksızın onu bu
nu öldürmeye, lekelemeye kalkışmasından da o suçludur. Kral,
sevdiği karısının hatırı için, kadının kötü kardeşinin, keyfine
göre hareket etmesine, başkalarını zarara sokmasına izin ver
memeliydi. Özellikle, soylu tüccar hakkındaki haksız kararı, onun
tahtından düşmesine etken olmuştur:, IX. perdede hâkimler, tüc
carı öldürmekten suçlu görürler, hükümlerini geleneğe uyarak
krala bildirirler ve cezanın belirlenmesini ona bırakırlar;ama,
bu arada onun dikkatini çekerler ki, tüccar Brehmen kastından
olduğu için, idam edilemez... Kral ise, bu haklı öneriye aldırış
etmez. Bu, onun büyük kabahatıdır. Bu sırada âsiler de bir
araya gelmişlerdir. Çobanın kral olacağı hakkındaki kehanet, bir
çoklarını hangi tarafı tutmak gerektiği konusunda karara gö
türmüştür. Fakir düşmüş, hırsızlığa katlanmak zorunda kalmış,
bununla beraber, kalbi temiz, §sil bir Brehmen, borçlu bir ku
marbaz, hatta bir zaptiye subayı ve daha birçokları, (ekserisi
fakir takımı adamlar), çobanın karargâhında toplanırlar. Kral öl
dürülür, çoban taç giyer. Tabii krallığın ortadan kaldırılıp yerine
cumhuriyetin getlrilmesl söz konusu değildir; sadece, kötü bir
zorba yerine (umut edildiği üzere) daha iyi bir kral geçirilmiştir!
Bu şekilde hükümdar değiştirmelerinin türlü şekilleri ise, yukarıda
adı geçen ve Budist yazarların eseri olan masal külliyatında an.
latılmıştır. Budistler, Caina’ lar ve Krişna mezhebinden olanlar.
biliyoruz ki, Brehmenizmin, yani bu mezhepteki kast düzeninin ve
Brehmen ayinlerinin ve dinî törenlerinin bütün kural ve yöntemine
karşıydılar ve Atinalılar ile, Rönesans’ tan sonraki modem cumhu
riyetçiler ölçüsünde olmasa bile, az çok demokrat ve akılcıydı.
lar. işte bu dramın başlıca özelliği, onun demokratik düşünüş
tarzında ve buna bağlı olan gerçekçiliğindedir. Halkın hayatı
gayet açık ve canlı bir şekilde anlatılmıştır. Başka Hint ede
biyatı eserlerinde, çokluk, soylu prenslerin ve rahip sınıfının
(Brehmenlerin) soyluluğu idealleştirilmiştir. Burada kral ŞOd-
raka, kumarbazların, hırsızların, yosmaların, hâkimlerin ve cel
lâtların oynadıkları hareketi! ve heyecanlı sahnelerin arasına.
gayet lirik aşk sahneleriyle, soylu tüccarın aile hayatından alın
mış idillik sahneler de karıştırmasını biliyor. Bunlar içinde özel
likle fırtınalı gecedeki aşk sahnesiyle, ertesi sabahki dokunaklı
9
sahne; yani, yosmanın, tüccarın küçük oğlunu pişmiş topraktan ya
pılmış bir arabacıkla oynarken görmesi sahnesi çok güzeldir. Ay
rıca yazar, soylu tüccarın yanına kralın kötü kayınbiraderini:
yine aynı tüccarın yanına onun sadık dostu, karagöz tipinde
maskaralıklar yapmaktan da geri durmayan, obur, açgözlü, kor
kak ve komik ev-Brehmeni Maytreya’ yı; Saraylı’ nın yanına, onun
aydın, aslında temiz, namuslu ve dürüst «dalkavuğunu, yos
manın yanına, aynı şekilde aydın, ama anlayışsız «dalkavuk»unu
tüccarın yanına, bütün bağlılığı ve cömertliğiyle kendini göste
ren karısını; yosmanın yanına da, adi mesleğine rağmen kalbi
temiz, iyi anasını; Saraylı'nın, tüccarın ve yosmanın yanına her
■fedakârlığa hazır, sadık hizmetçilerini ve arabacılarını; yosmanın
yanına, komik, abartıcı ama iyi kalpli fil seyisini; bayağı kumar
hanecinin yanına, sonunda, kumardan ve hayattan iğrenip Budist
keşişi olan tellâkı koymakta büyük bir ustalık gösteriyor. Sözün
kısası, hiç bir Hint dramında bu kadar çok kişi ve bu derece
çeşitli karakter yoktur. Bu eserde sadece başka eserlerde olduğu
gibi, can sıkıcı saray sosyetesinin canlandırılması bir tarafa
bırakılmakla kalmamış, halk, zengin karakteriyle inceden inceye
işlenmiş bulunuyor.
Ne yazık ki, çeviride, yalnız tüccarın, hakimin, Brehmen
hırsızın ve daha birkaç şahsın, aydın sınıfların dili olan Sanskrit
dili konuştuklarını, ötekilerin ise, hatta ev-Brehmeni Maytreya’
mn bile çeşitli halk şivelerini konuştuklarını, yosmanın da ko
nuştuğu şahsa göre, kâh Sanskritçe, kâh halk ağzı kullandığını
belirtmek mümkün olamadı. Ayrıca, çevirideki manzum parça
ları da düzyazı biçimine koymak zorunda kaldık.
Zamanımız insanının. bu oyunun temsil edilebileceğini
düşünmesi (her ne kadar dram Avrupa’da temsil edilmişse de)
biraz güçtür. O zamanın Hint tiyatrosunda kulis, dekor yoktu;
yalnız, bir arka-perde vardı: Bu perdenin arkasında oyuncular
kıyafet değiştirirler, oradan çıkıp sahneye girerlerdi; bazen de,
sahne üzerindeki bir aktör, perdenin arkasında bulunanla, âde
ta o, karşısında hazır bulunuyormuş gibi konuşurdu. Çok yazık
ki, biz bugün Hintli aktörlerin anlamca çok zengin jestlerinin
pek çoğunu lâyıkıyle düşünüp anlayamıyoruz. Aktörler, bu jest
lerde birçok psikolojik halleri ve insanın iç hayatına ait türlü
ilişkileri; parmak, el, ayak ve vücut hareket ve duruşlarıyle an
latırlardı; bu jestler esas itibariyle, hiç bir zaman, bizim mo
dern artistlerde olduğu gibi natüralist değil. tamamiyle stilize
-edilmiş (üslüplaştırılmış) hareketlerdi. Hint dramı, nihayet, dini
10
rakslardan doğmuştur7. Bu tür, bizim alışageldiğimiz tiyatronun
anası olan eski Yunan tiyatrosundan tamamiyle ayrıdır. Hint ti
yatrosu trajik değildir; oysa Yunanlılar, asıl dram olarak trajediyi
anlıyorlardı. Aristoteles’ in, Yunan dramı hakkındaki tanımı, Hint
dramına uymaz8. Bunun için de, Hint dramı bize az ciddi gelir:
Onda, fazlaca rastlantının önemli bir rolü vardır: bu tiyatro bi
zim için fazla lirik, olay bakımından fazlaca boştur. (Ama
.Mriççhakatika bu konuda, istisna olarak, biraz daha fazla clra.
matik olay ve heyecanı kapsıyor.) Bu dram, bir Batı sanatı de.
ğil, Doğu sanatı ve Doğu hayat hikmetidir; ama fazla benci,
fazla kendimizi beğenmiş değilsek, bu sanat bize de çok şeyler
söyleyebilir ve ondan zevk duyabiliriz. Hatırlayalım ki, Goethe,
Faust’ una iki ön-sahne koymuştur; bunlardan biri, gökte geçer
ve Hint dramlarındaki giriş duası yerindedir; sahnede geçen
İkincisi, her Hint dramına konması âdet olan ön.sahneden taklit
edilmiştir. Goethe bunu, Kalidasa’ nın Şakuntala9 adlı dramının
çevirisinden öğrenmiştir. Goethe, Şakuntala'yı çok beğenmiş,
âdeta ona hayran olmuştur. O, Mriççhakatika’ yı görüp okuya-
mamıştır. Daha sonraki eleştirmeciler Toprak Arabacık’ ı, ger
çekçiliği ve çok yönlü canlılığı ve çeşitliliği bakımından, Sha
kespeare dramlariyle karşılaştırmışlardır. Bunda tamamiyle haksız
da değildirler.
Prof. WALTER RUBEN
11
T O P R A K A R A B A C I K
(^ i ç ç h a k a t i k a )
K İŞ İL E R
T İY A T R O M Ü D Ü RÜ .
M Ü D Ü R Ü N K A R IS I.
M AYTREYA; B rahm an; Ç ârudatta’ nın dostu.
Ç Â R U D A T T A ; f a k ir düşmüş tüccar-brahm an.
B İR İN C İ D A L K A V U K ; S araylının dalkavuğu.
S A R A Y LI SANSTH ANAKA; kralın k a yın b irad eri.
S A R A Y ^ ^ H İZ M E T Ç İS İ.
V A S A N T A S E N Â ; yosm a; Ç ârudatta’ mn sev gilisi.
R A D A N İK A .; Çârudatta’ mn hizm etçisi.
VARDHAM ÂNAKA; Ç âru d atta’ mn h izm etçisi.
M A D A N İK A .; V asan tasen â’nın hizm etçisi.
T E L L Â K ; sonra, Buda keşişi.
M A T H U R A 'lı kum arhaneci.
KUM ARBAZ.
DARDURAKA.
^KARN APÛ R AKA; Vasantasen â’ nın f i l seyisi.
Ş A R V İL A K A ; Çobanoğlu A r y a k a ’nın dostu.
15
^ ç A R U D A IT A 'n ın karısı.
B A B A S I BE^LİRSİZ Ç O C ^ ^ ^ .
Vasantasenâ'nın hizm etçisi.
İK İN C İ D A LK A ^VU K ; V asantasenâ'nın dalkavuğu.
R O H A S E N A ; Ç ârudatta'nın oğlu.
S T H Â V A R A K A ; Sansthânaka'nın hizm etçisi.
A R Y A K A ; Çobanoğlu; sonra kral.
V tR A K A ; kralın m em urlarından.
Ç A N D A N A K A ; kralın m em urlarından.
M Ü B A Ş İR .
^HAKiM.
M A H K E M E D E T Ü C C A R L A R IN T E M S İL C İS İ.
K A T tP .
V A S A N T A S E N Â 'n ın annesi.
B İ R İN C İ C ^ ^ T GOHA.
İK İN C İ C E L L A T A H İ N T A .
16
BİRİNCİ PERDE
D U A (N a n d i)
1. S A H N E
17
F: 2
ŞÛDRAKA
18
TOPRAK ARABACIK
19
ŞÛDRAKA
20
TOPRAK ARABACIK
İl. S A H N E
21
ŞÛDRAKA
22
TOPRAK ARABACIK
23
ŞÛDRAKA
adak götür.
M A Y T R E Y A — E ğ e r ben b ir B reh men olarak bu
nu y aparsam , aynada solu sa ğ, sağı so1 gösteren ha-
24
TOPRAK ARABACIK
111. S AH N E
25
ŞÛDRAKA
26
TOPRAK ARABACIK
27
ŞÛDRAKA
28
TOPRAK ARABACIK
29
ŞÛDRAKA
30
TOPRAK ARABACIK
IV. S AH N E
31
ŞÛDRAKA
Ç Â R Ü D A T T A — M a y tre y a ! N e oluyor?
M A Y T R E Y A — Kabın ın açılm asiyle, sert rüzgâr--
kandili söndürdü. (R a d a n ik â ’ y a .) Radanikâ, sen çık,,
ben de ö tek i odadan b ir kan dil a la yım , geleyim . (Ç ı
k a rla r.)
S A R A Y L I — Ü stadım, V asantasen â’cığım ı arıyo--
rum ._
D A L K A V U K — A ra , ara !
S A R A Y L I (dalkavuğu tutarak) — Tuttum, tuttum...
D A L K A V U K — A ptal, beni tuttun.
S A R A Y L I — Sen buradan ayrılm a . (Y in e a ra ştı
rır, h izm etçisin i tutar.) Ü stadım , tuttum, tuttum.
H İZ M E T Ç İ — A m an efendim , ben i tuttunuz!
S A R A Y L I — Burada üstat, burada h izm etçi... Ü s
tat, hizm etçi ... H izm etçi, üstat. (O nların y e rin i b e lle --
dikten sonra y in e a ra ş tırır.) Sen de buradan a y r ılm a !
(R a d a n ik â ’ y ı saçlarından y a k a la r.) Vasantasen â’y ı
şim di yakaladım , yak a la d ım ! K aran lıktan kaçan, ko
ku lar saçan saçlarından Vasantasen â’ y ı yakaladım .
D ra u p a d iyi de K a v ta ly a 15 b öyle tutmuştu!
D A L K A V U K — E y Vasantasenâ!
«N ih a y e t gen çliğin in gururuyle soylu lara koşarken,
tapılacak kadar güzel, kokulu saçlarından yakalan*
din .» (39)
S A R A Y L I — <<Ey kadın! İşte kafandan v e k a fa m
da biten körpe saçlarından yakalandın.;» (40)
<<Şikâyet et, b a ğır, ç a ğ ır ! Çanda’ yı, Ş iv a ’yı, Şam b-
hu’yu, Sankara’ yı, yahut İş v a r a ’y ı ç a ğ ır !» (41)
R A D A N İK Â (k o rk a ra k ) — Sayın b eylerim , m ak
sadınız nedir? N e istiyorsunuz?
D A L K A V U K — A lç a k ! Bu onun sesi d eğil.
32
TOPRAK ARABACIK
33
F: 3
ŞÛDRAKA
34
TOPRAK ARABACIK
35
ŞÛDRAKA
36
TOPRAK ARABACIK
37
ŞÛDRAKA
38
TOPRAK ARABACIK
39
ŞÛDRAKA
40
TOPRAK ARABACIK
41
İK İNC İ PERDE
K U M A R B ^ TELLÂK
I. S AH N E
42
TOPRAK ARABACIK
43
ŞÛDRAKA
44
TOPRAK ARABACIK
45
ŞÛDRAKA
K U M A R B A Z — A ğa çta n b ir h eykel...
M A T H U R A ’L I — Y o k canım, taştan. (H e y k e li sal
la rla r, bakışıp iş a re tle ş irle r.) H a y d i gel, kum ar o y
nayalım . (K u m a r o y n a rla r.)
TELLÂK; (ku m ar oynam a arzusunu gizlem ey e ça
lışarak, kendi ken din e) — A h !
«D avu l sesleri, m em leketin i kaybeden b ir kralın
kalbin i nasıl titretirse, atılan za rla rın tıkırtısı da, f a
k ir b ir adam ın kalbini ö yle yerin den o yn a tır.» (4)
«O yn a y a m a ya ca ğım ı biliyoru m . K u m a r oynam ak
dem ek, benim için, K a f dağından yu varlan m ak dem ek
tir; zarın, bülbül şakım ası g ib i ta tlı şıkırtısı yin e de
aklım ı zıvanadan çık a rıyo ı:.» (5)
K U M A R B A Z — Sıra bende, ' sıra bende!
M A T H U R A ’L I — Yok , ben de...
TELLÂK (birden bire, kendini unutup oyunculara
y a k la şır) — Yoksa sıra' bende m i?
K U M A R B A Z — H a h !.. N ih a y et yakaladık.
M A T H U R A ’L I (Tıellâkı tu ta r) — Y a k a la d ık ... V er
on a ltım ...
T E L L Â K — P e k i efen dim , vereyim .
M A T H U R A 'L I — H a yd i, hemen ver.
T E L L Â K — V e re c e ğ im canım , b ira z lü tfet, mü
saade e y le h ele...
M A T H U R A ’L I — Olm az, ya ğ m a yok ö y le ... H e
men çık a r...
T E L L Â K — A y, başım döndü... (D üşer. Ö tekiler
onu d ö v e rle r ve etrafında, y e re b ir d a ire ç iz e r le r.)
M A T H U R A ’L I — Hah, işte... K u m arbaz halkası’ 1
lç in e g ird in ...
TELLÂK (bitkin halde kalk a r — Beni kum arbaz
h alk asıyle mi çevirdin iz? B iz ku m arbazların, bu g e le
46
TOPRAK ARABACIK
47
ŞÛDRAKA
48
TOPRAK ARABACIK
49
F: 4
ŞÛDRAKA
50
TOPRAK ARABACIK
il. S AH N E
51
ŞÛDRAKA
III. S A H N E
IV. S AH N E
52
TOPRAK ARABACIK
53
ŞÛDRAKA
sükun veric i ayın tim sali olan onun adını kim bilm ez?
O, tü cca rla r m ahallesinde oturur. A d ı, övü lm eye de
ğer, soylu Ç ârudatta’ dır.
VASANTASENÂ (sev in çle sed irden in erek ) — Bu
e v sen in dir... (H iz m e tç iy e .) Y a vru m , şu m in deri ona
v e r ; efen d i yorgu n o lm a lı... E lin e de b ir yelp a ze a l!..
(H izm etçi, T e llâ k ’ı y e lp a ze le r.)
TELLÂK (kendi kendine) — Soylu Çârudatta’ nın
sadece adını işitm ekle neden bunca za h m ete g ir iy o r la r
acaba? N e mutlu sana, soylu Çârudatta! Bu dünyada
yaln ız sen yaşıyorsun. B a şk ala rı yaln ız n efes a lıy o r
lar. (V asan tasen â’nın aya k la rın a kapanarak hitap
e d e r.) H a y ır efendim , h ayır! Bu m inderde han ım efen
di otursun.
V A S A N T A S E N Â (m in dere otu rara k ) — P e k i e fe n
dim. Şimdi anlatın bakayım , bu zen gin ne oldu?
T E L L Â K — « i y i insanın s e rv e ti, fa z ile tid ir. Pa
radan gelen se rv e t h erkeste va rd ır. H ürm et eden hür
m et etm enin yolunu da b ilir .» (14)
V A S A N T A S E N Â — Sonra, sonra?
T E L L Â K — Sonra ben onun ev in e h izm etçi oldum.
Onun se rv e ti b itin ce ben de h aya tım ı kum arla kazan
m aya başladım . T a lih sizlik işte, kumarda on altın
borçlandım .
M AT^HU RA’L I — P a ra m ı çald ıla r, m ahvoldum ! ..
T K İ J^ÂK — K u m arhaneci ile kum arbaz beni takip
e d iy o rla r. B unları işittikten sonra k a ra rın ızı verin hcı-
nım efendi.
V A S A N T A S E N Â — M ada n ik â ! Tü n edikleri a ğa ç
sallanınca kuşlar e tra fa d a ğılır. Y a vru m , git! Bu yü
züğü T e ü â k gön derdi d e; ku m arhan eciyle kum arbaza
ver. (P a rm a ğın d a n yüzüğü çıkarıp v e r ir .)
54
TOPRAK ARABACIK
55
ŞÛDRAKA
58
Ü Ç Ü N C Ü PERDE
H IR S IZ IN D U V A R ! D E LM E S İ
1. S AH N E
İl. S A H N E
59
ŞÛDRAKA
60
TOPRAK ARABACIK
61
ŞÛDRAKA
İli. S A H N E
62
TOPRAK ARABACIK
63
ŞÛDRAKA
64
TOPRAK ARABACIK
65
F: 5
ŞÛDRAKA
64
TOPRAK ARABACIK
65
F: 5
ŞÛDRAKA
66
TOPRAK ARABACIK
67
ŞÛDRAKA
IV. S A H N E
R A D A N ^ !K A (g ir e r ) — E y v a h ! H e r halde Vardha-
mânaka sundurmada uyuyor, burada yok ... N e yapa
y ım şim di. .. B ari M a y tr e y a ’ y ı çağırayım . (D o la ş ır.)
ŞAR^^^^A (R a d a n ik â ’y ı öldürm ek için d a vran ır;
düşünür) — Olur mu ya? Kadın bu ... O lm a z... G id e
lim . (Ç ık a r.)
R A D A N ^!K A (titre y e re k v e d ola şa ra k ) — A m an !
B ir h ırsız du varı delm iş, kaçm ış ,koşayım , M a y tr e y a ’
yı u yandırayım . (M a y tr e y a ’y a y a k la şır.) M a y trey a ,
kalk! E fen d im k alk! H ırs ız duvara delik açmış, kaç
mış ...
M AYTREYA (k a lk a r) — O f! K ö le kızı, ne söylü
yorsun? H ırs ızı du vara asarak delik m i açm ış26?
R A D A N ^!K A — Am an efen di, a la yı bırak da d eli
ğ e bak. G örm ü yor musun?
M A Y T R E Y A — A m an be köle kızı, nelerden bah
sediyorsun? Bu d e lik d e ğ il, ik in ci b ir kapı gib i b ir şey.
Dostum Çârudatta kalk, kalk! ^ t fs ız evim ize bir de
lik açm ış kaçm ış.
Ç Â R U D A T T A — P ek i, pek i ö y le olsun... H aydi
şim di a la yı bırak.
M A Y T R E Y A — A la y d e ğ il bu dostum ... Şuraya
baksana!
68
TOPRAK ARABACIK
Ç Â R U D A T T A — N e re y e ?
M A Y T R E Y A — İşte şuraya.
ÇÂRUDATTA (b a k a ra k ) — H akikaten görü lm eye
•değer b ir delik !
«Bu, üstten v e alttan tu ğla la r ç ık a rıla ra k açılm ış,
üstü dar, a ltı geniş b ir delik. Bu, kötülerin girm esin
den korkan, muhteşem b ir evin açılm ış k albi g ib id ir.»
(22)
Bu işin de b ir u sta lığı va r.
M A Y T R E Y A — Dostum, böyle b ir iş ancak ik i ç e
şit insandan umulur: Y a yaban cı b ir is i, yahut a cem i
bir h ırsız. Çünkü U cca yın i şehrinde b izim fa k ir liğ im i
zi bilm eyen kim se kalm am ıştır.
Ç Â R U D A T T A — «B en im evim d e b ö y le b ir işi an
cak yaban cı b ir kim se yapar. D em ek ki bu h ırsız bi
zim , fa k ir olduğumuz için rah at uyuduğumuzu b ilm i
yord u ... E vim izin büyüklüğünü g ö re rek üm ide ka p ıl
mış olm alı. Uzun uzun, du vara delik a ça yım diye y o
rulduktan sonra üm itleri suya düşmüş, süklüm püklüm
g itm işti.» (23)
P e k i am a, şim di z a v a llı adam dostlarına ne sö yle
yecek? Filân bezirgânın evin e gird im de hiç b ir şey
bulamadan g e r i döndüm mü diyecek?
M AYTREYA 1 D ostum , h ırs ız bu işten z a r a r lı çık
mış, sen ne d iy e kendine d ert ediniyorsun? O, bu ra
nın b ir zen gin e v i olduğunu sanmış, bu evd en inci, a l
tın kutuları ça la ca ğın ı ummuştur. (B ir şey h a tırla y a
rak, h eyecan la kendi ken din e.) Am an, altın kutusu ne
rede? (D üşünerek, yüksek sesle.) Dostum, sen d a i
ma, «M a y tre y a aptaldır, c a h ild ir» dersin, a m a ben a l
tın kutusunu sana teslim etm ek le iy i b ir iş yaptım .
Y oksa bu köle oğlu, muhakkak onu aşırırdı.
69
ŞÛDRAKA
70
TOPRAK ARABACIK
Ç Â R U D A T T A — N e ! B ir de ya la n sö ylem em i m i
istiyorsu n ?
«D ile n c ilik ed er v e em an eti satın alm a ya ça lışı
rım, asla şöhretim i le k e le y e c e k ya la n a ra z ı o lm am .»
(26)
R A D A N Î K Â — Şim di gid eyim , han ım efen diye ha
ber ve re y im . (Ç ık a r.)
V. S A H N E
71
ŞÛ DRAIN
VI. SAH N E
72
TOPRAK ARABACIK
73
ŞÛDRAKA
74
D Ö R D Ü N C Ü PERDE
Ş A R V İ L A K A 'N 1N M A D A N İK A 'Y A
KAVUŞM ASI
1. S A H N E
(H izm etçi g ir e r .)
^ ^ ^ E T Ç İ — Vasantasen â’nın yanına gelm ek için
büyük h an ım efendiden e m ir aldım . H anım efen di de iş
te bu rada... G özlerin i b ir re sm e dik m iş, M adanikâ ile
konuşuyor... Ben de ya k la şa y ım ... (V asantasen â, elin
d ek i resm e bakarak, M adanikâ ile g ire r. H izm etçi y a k
la ş ır.) '
V A S A N T A S E N Â — Y a vru m , bu resim soylu Çâru-
d a tta 'ya b en ziyo r mu dersin?
M A D A N İK Â — T a m a m iy le benziyor.
V A S A N T A S E N Â — N a sıl bildin?
M AD AN^İK.A — Çünkü, hanım efendinin g ö z le ri ona
aşkla d ikilm iş, bağlan m ış...
V A S A N T A S E N Â — M adan ikâ! B ö yle konuşma hü
nerini b ir yosm ayla oturm ak sonucunda m ı kazandın?
75
ŞÛDRAKA
76
TOPRAK ARABACIK
İl. S A H N E
(Ş a rvila k a g ir e r .)
Ş A R V İL A K A — «İş le d iğ im günahla g e c e y i k irle t
tim . Uykum u ve, k ralın b ek çilerin i a lt ettim . Şimdi, g e
cenin bitim inde, güneşin doğm asıyle solan b ir a y g i
b iy im .» (1)
Ve,
«İç im d e fen a lık olduğu için, bana doğru hızlı h ızlı
gelenden, yahut, ben im g ib i b ir şaşkını durup şö y le b ir
süzenden, ben dururken v e y a sürerken yan ım a ya k la
şandan, yani bütün insanlardan işkilleniyorum . Çün
kü insan, için de kötülük bulundu mu iş k illi olu r.» (2)
B en M adan ikâ uğruna b ir zorb a lık yaptım :
«Şurada, etra fın d a k ile rle konuşan b ir insan g ö r
düm, uğram adan g e çtim ; ötede sah ibi kadın olan b ir
e v gördüm , geçtim gittim ... D aha ötede, hükümet
a dam ları bana ya k la ştıla r, b ir d irek g ib i dikildim , ha
rek etsiz durdum. B ö y le c e , y ü z le rc e şek le g ire re k g e
c e y i gündüz e y le d im .» (3)
(D o la ş ırla r.)
V A S A N T A S E N A — Y a vru m , b u resm i benim y a ta
ğım a koy. Sonra, b ir ye lp a ze a l da çabucak g e l!
M A D A N 1 K A — Başüstüne! (R es m i alıp çık a r.)
' Ş A R V İL A K A — İş te V asantasen â’nın e v i!.. H em en
g ire y im . (G ird ik ten sonra.) A caba M adan ikâ’ y ı n ere
de gö re b ilirim ? (M adan ikâ elin d e ye lp a ze ile g ir e r.)
A m a n ! İş te M adan ikâ bu rada!
. «G ü zellik te aşk tanrısına üstün, v e aşk tanrısının
insanlaşm ış şekli g ib i ışık saçan bu kız, aşk tanrısının
ateşi ile yanan kalbim i, sandal ağacından ya p ılm ış
m erhem g ib i serin le tiy o r.» (4)
77
ŞÛDRAKA
M adan ikâ!
M A D A N İK Â — Am an, bu nasıl iş? Ş arvila k a ! N er-
den çıktın?
Ş A R V İL A K A — A n la tırım san a... (S e v g i ile bakı
şırla r.)
V A S A N T A S E N Â — M adan ikâ g e cik ti. A ca b a n er
de kaldı? (P en cered en b akarak.) H a, işte o ra d a ... B ir
erk ek le konuşuyor. A ş k la dolu g ö zlerin i dikm iş, san
ki onun sevgisin i iç iy o r ... H e r halde, kendisini satın
alıp azat edecek olan erk ek bu olm alı. Ö yleyse sev iş
sin ler; kim senin aşkına en g el olm am alı. Onu ç a ğ ıra
y ım ...
M A D A N İK .A — A nlat, Ş arvilaka !
(Ş a rv ila k a e tra fın a ürkek ürkek bak ın ır.)
M A D A N İK Â — Ş arvilaka, neden telâşlısın?
Ş A R V İL A K A — Sana b ir sır sö yley eceğ im . Y a ln ız
mısın?
M A D A N İ K Â — N ed en sordun?
Ş A R ^ ^ ^ ^ — Büyük b ir s ır...
M A D A N İK Â — Ö yleyse sö yle!
Ş A R V İL A K A — V asantasenâ seni azat etm eyecek
m i?
V A S A N T A S E N Â — N e o? Konuşm ada adım g e ç i
yor... P e n c e re arkasında saklanıp onları d in ley e y im ...
M A D A N İ K Â — Ş arvilaka, hanım efendi ile konuş
tum. Gönlü olursa, d ilerse, bütün h izm etçilerin i k a r
şılıksız olara k serbest b ırak ab ileceğin i söyled i. Zaten,
senin beni satın a la ra k azat ed e cek servetin yo k ki. ..
Ş A R V ^ ^ K A — «E y ürkek kız! F a k ir liğ in e s iri
olan, aşkından y a k a m ı ku rtaram ayan ben, bu g e c e se
nin uğruna b ir zorbalık işle d im .» (5)
78
TOPRAK ARABACIK
79
ŞÛDRAKA
80
TOPRAK ARABACIK
81
F: 6
ŞÛDRAKA
M A D A N İK Â (eteğinden ya k a la y a ra k ) — N e boş
şey ler söylüyorsun? N e beyhude y e re öfkelen iyorsu n !
Ş A R V İL A K A — N a sıl boş y e r e öfkelen iyoru m ?
M A D A N İK Â — Ö yle ya , bu ziyn etler h an ım efen
dinindi. ..
Ş A R V İL A K A — N a s ıl olur?
M A D A N İK Â — Bu ziyn etler Ç âru d atta'ya em anet '
edilm işti.
Ş A R ^ ^ ^ — Neden?
M A D A N İ K Â (ku lağına yavaşça a n la tır) — İşte bu*
nun için.
Ş A R V İL A K A (üzüntüyle) — A y, ne fen a !
« Y a z güneşinden kaçıp gö lg e s in e sığınm ak isted i
ğim dalın ya p ra k la rın ı, fa rk ın a varm adan yin e kendim
ça lm ış ım .» (18)
V A S A N T A S E N Â — T u h af ş e y ! O da üzgün. H e r
halde bu zorbalığı b ilm eyerek yapm ış.
Ş A R V İL A K A — Şim di ne ya p a lım M adanikâ?
M A D A N İK . — Sen bilirsin.
Ş A R ^ ^ ^ ^ A — Ö yle d eğil.
«K a d ın la r doğuştan kurnazdır, erk ek ler ise kurnaz
lığ ı b ilg i sayesind e öğren irler.)) (19)
MADAN^1KA — E ğ e r beni dinlersen bunları, o soy
lu, büyük adam a g e r i götürm elisin.
Ş A R V İL A K A — Y a beni hükümete haber v e rirs e '!
M A D A N İK Â — A y ış ığ ı insanı ya k a r m ı hiç?
V A S A N T A S E N Â — G ü zel M a d a n ik â gü zel!
Ş A R V İL A K A — E y M adan ikâ!
ile n z o rb a lığ ı yaparken korku, kuşku duym adım .
Şim di bu iy i adam ın faziletin d en bana ne d iy e bahse
diyorsun? Şim di işlediğim bu kötü iş bana utanç v e ri-
82
TOPRAK ARABACIK
83
ŞÛDRAKA
84
TOPRAK ARABACIK
85
ŞÛDRAKA
111. S A H N E
86
TOPRAK ARABACIK
IV. S A H N E
87
ŞÛDRAKA
88
TOPRAK ARABACIK
89
ŞÛDRAKA
90
TOPRAK ARABACIK
91
ŞÛDRAKA
92
TOPRAK ARABACIK
93
ŞÛDRAKA
94
TOPRAK ARABACIK
95
BEŞİNCİ PERDE
F IR T IN A
1. S A H N E
96
TOPRAK ARABACIK
97
F: 7
ŞÛDRAKA
98
TOPRAK ARABACIK
il. S A H N E
H İZ M E T Ç İ K U M B ^ ^ ^ (sah neye g ir e r ) — Y o l
verin efe n d ile r!
«Y a ğ m u r gökten nasıl boşanıyorsa, sırtım da ö y le
ıslandı; soğuk rü zgâ r nasıl esiyorsa, kalbim de ö y le
titriy o r.» (10)
(G ü lerek .)
«Y ü z perdeli, gü zel sesli k a va l çalıyorum . Y ü z te l
li sazım ı inletiyorum . S öylediğim şarkı, b ir eşeğin şa r-
99
ŞÜDRAKA
100
TOPRAK ARABACIK
101
ŞÛDRAKA
102
TOPRAK ARABACIK
ili. S AH N E
M A Y T R E Y A — B ö y le korkunç b i r fırtın a d a V a-
santasenâ’ nın gelm esinin sebebini b iliy o r musun?
Ç Â R U D A 'IT A — B iliyoru m ama, pek de em in de
ğilim , dostum.
M A Y T R E Y A — Ben biliyorum . V e rd iğ in iz gerdan
lığın d eğ eri, altın kutusundan daha kıym etsiz diye.
başka b ir şey koparm ak umuduyle ge liyo r.
Ç A R .U D A T T A — Onu memnun e d e riz elb e tte...
IV. S A H N E
103
ŞÛDRAKA
104
TOPRAK ARABACIK
105
ŞÛDRAKA
106
TOPRAK ARABACIK
107
ŞÜDRAKA
V. S A H N E
108
TOPRAK ARABACIK
V A S A N T A S ^ Â — H oş bulduk efen d im ! (D a lk a
vu ğu n a.) ^ m s iy e m i taşıyan h izm etçi em rin izd e kalsın,
üstadım !
D A L K A V U K , (kendi ken din e) — Ah, kurnaz! Y a n i,
e v e g it dem ek is tiy o r... (V asan tasen â’ y a .) E m red e r
siniz, soylu Vasantasenâ !
«K u rn azlık , aldatma, hile, yalan yu vası olan ben
liğ i kandırm ak için ya ratılm ış, aşk oyunları oynayan
v e namus pazann da a lışveriş eden, aşk m eclislerin de
e rk e k le rle buluşan, mutluluk satm akta hünerli sen g i
b i b ir kadına işinde b a şa rıla r d ile rim .» (36)
(Ç ık a r.)
V A S A N T A S E N Â — Soylu M a y tr e y a ! Senin kum ar
baz nerde?
M AYTREYA (ken di kendine) — Am an, efen d im
bu ne ilt ifa t! Soylu Ç ârudatta’ya bu kadın kum arbaz
d iyor ... (V asan tasen â’ y a .) Burada efen dim , bahçede ...
V A S A N T A S E N Â — B ah çe dediğin y e r neresi?
M A Y T R E Y A — Y iy e c e k b ir şey bulunmayan b ir
y e r ; b izim bah çem iz işte... (V asantasen â gü lü m ser.)
Buyurun, g irin !
VASANTAS^Â (h izm etçisin e) — İç e r i girin c e ne
s ö y le y ^ im ?
— « E y kum arbaz! Bu g e c e hoş
diyor m u ?» d iy e söze başlayın.
V A S A N T A S E N Â — Bunu s ö y ley eb ilec ek m iyim ?
^ f ë M E T Ç Î — Durum, konuşm anızı gerek tirecek .
M A Y T R E Y A — Buyurun efen d im !
VASANTASENÂ (g ir ip Ç ârudatta’ya ya k la şır, v e
ç içe k lerle dokunur) — E y kum arbaz! Bu g e c e hoşuna
g id iy o r mu?
— 109 —
ŞÛDRAKA
110
TOPRAK ARABACIK
111
ŞÛDRAKA
112
TOPRAK ARABACIK
113
F: 8
ŞÛDRAKA
114
A L T IN C I PERDE
A R A B A L A R IN D E Ğ İŞ M E S İ
1. S A H N E
115
ŞÛDRAKA
116
TOPRAK ARABACIK
il. S A H N E
117
ŞÛDRAKA
111. S A H N E
118
TOPRAK ARABACIK
IV. S A H N E
119
ŞÛDRAKA
V. S AH N E
120
TOPRAK ARABACIK
VI. S AH N E
121
ŞÛDRAKA
m eye gelm iştir. Belki de talihin e liy le boş bırak ılm ış
tır v e benim gib i g a rib i alm aya g e lm iş tir.» (4)
VARDHAM ÂNAKA (a ra b a ile g ir e r ) — Sedirin
halısını getird im . R ad a n ik â ! Soylu V asantasen â’ya,
araban ın h azır olduğunu söyle. A ra b a y a binsin, «Ç içek
Kutusu» adlı bah çeye gidecek.
ÂRYAKA (e t r a fı d in leyerek ) — Bu ara b a b ir yos
ma için hazırlanm ış, onu götü rm eye ge lm iş ... Olsun,
ben d.e b in erim ... (Y a k la ş ır .)
VARDHAM ÂNAKA (d in le y e re k ) — N e o? B ir h al
hal sesi v a r ... H e r halde han ım efen di geldi. H a n ım
efendi, ökü zlerin burnunu ip sıkıyor, arkadan binin!
(Â r y a k a arkadan b in er.) A ya k la rın h arek etiyle çın
layan halhalların sesi kesildi, araba yüklendi. H anım
efendi binm iş o lm a lı... Ö yleyse gid elim ... Yürüyün
öküzlerim , yürüyün. (B u n ları söylerken dolaşır.)
V ll. S A H N E
122
TOPRAK ARABACIK
123
ŞÛDRAKA
Ç A N D A N A K A — N e d iy e a ra ya ca ğ ız?
V lR A K A — Sana bu kadar güven veren kim ?
Ç A N D A N A K A — Soylu Çârudatta.
V IR A K A — K im bu soylu ÇB.rudatta ile Vasanta-
senâ? A ra b a la rı aranm adan g id iy o r...
ÇANDANAKA — A ! Ç ârudatta’y ı -tanımaz mısın?
Vasantasenâ’y ı bilm ez m isin? Sen Vasantasenâ ile Çâ
rudatta’y ı tanım ıyorsan, ış ık la riy le gökteki ayı da ta
nım ıyorsun dem ektir.
«S e fille r i, fa k ir le ri acıdan kurtaran bu iy ilik a y ı
nı, bu fa zilet n ilüferin i, dört okyanus incisini kim ta
n ım a z?» (13)
«B u şehir için de tapılacak, bu şehrin ziyn eti ola
cak iki kim se v a rd ır: A ziz Vasantasenâ ile fa zilet ha
zînesi Ç â ru d a tta ...» (14)
V ÎR A K A — Çandanaka !
«Tanırım , Ç â ru d atta 'yı v e Vasantasen â’y ı iy i ta n ı
rım . F akat, o rta y a krallık işi girin ce, babam ı b ile ta
n ım am .» (15)
ÂRYAKA (ken di kendine) — Anlaşılan, bundan
e v v e lk i h ayatım da bu ada n, öteki düşm anım
m ış... Çünkü,
«Düğün tören iyle ces etlerin y a k ılış n d a k i ateş na
sıl başka başkaysa, bu n ların da v a z ife le r i aynı olduğu
halde, k a ra k terleri başka başk a .» (16)
Ç A ^ D A N A ^ A — Sen, kralının güvenini kazanmış,
a y n ı zam anda çok kuşkulu, her şey i ince eleyen sık
dokuyan bir' başmemursun. H aydi, ben öküzleri tuta
yım , sen a ra ştır!
V IR A K A — Sen de, k ralın gü ven in i kazanm ış bir
memursun. Sen a ra !
124
TOPRAK ARABACIK
125
ŞÛDRAKA
126
TOPRAK ARABACIK
V ÎR A K A — B iliyorsa n sö yle!
Ç A N D A N A K A — H a y ır söylem em .
«K a s t’ını b ild iğ im halde, vicd an ım sö ylem e diyor.
S öylersem , kafan , ezilm iş ayvaya döner. N eye ya
r a r ? » (21)
V ÎR A K A — Y o k , söyle, sö yle! (Çandanaka e liy le
je s tle r ya p a rak anlatm ak is te r.) N e dem ek bu?
Ç A N D A N A K A — <<Sen, b ir elin de eski b ir ustura,
b ir elinde oyuk bileytaşı, çıkıkçıydın. Şim di ise b ir
başm em u r olm u şsu n !» (22)
V ÎR A K A — E y Çandanaka! Sen de gördüğün it i
bard an fa la n bahsediyorsun am a kast’ının ne olduğu
nu b iliy o r musun?
ÇANDANAKA — Ay g ib i tem iz olan Ç andanaka’
nın k a stı ne o la b ilir?
V ÎR A K A — K im b ilir?
Ç A N D A N A K A — Söyle, söyle! (V ira k a , je s tle rle
anlatm aya ç a lış ır.) O ne dem ek?
V ÎR A K A — D in le!
«Senin k a st’ın doğrusu çok te m izd ir... Anan düm
belek, baban davu l, ağabeyin zurna idi. Şim di sen b ir
su bay olm n şsu n!» (23)
Ç A N D A N A K A (h id d etle) ^ Ben böyle a şa ğılık şey
le r i yapacak b ir kabak m ıyım ? Ö yleyse a ra b a yı sen
de a ra !
V ÎR A K A — E y, a ra b a cı! A ra b a yı ç e v ir! Ben de
a ra ya ca ğ ım . (V ardh am ân aka a ra b a yı ç e v ir ir ; V ira k a
a ra b a ya çıkm ak ister; Çandanaka onu saçlarından tu
tup y e re atar. V ira k a yerin d en ö fk e y le k a lk a ra k .) V a k
tiy le ben de sana güveniyordum . K ra lın em rin i yerin e
getirirk en , sen beni saçlaPlm dan yakaladın, a y a k la rı
nın altına aldın. B eni d in le! M ahkem e huzurunda se
127
ŞÜDRAKA
128
YE D İN C İ PERDE
 R Y A K A 'N I N K A Ç IR IL IŞ I
1. S A H N E
129
F: 9
ŞÛDRAKA
Il. S A H N E
130
TOPRAK ARABACIK
131
ŞÛDRAKA
132
TOPRAK ARABACIK
111. S A H N E
133
SEKİZİNCİ PERDE
1. S A H N E
134
TOPRAK ARABACIK
il. S A H N E
135
ŞÛDRAKA
136
TOPRAK ARABACIK
137
ŞÛDRAKA
111. S A H N E
138
TOPRAK ARABACIK
IV. S A H N E
139
ŞÜDRAKA
140
TOPRAK ARABACIK
141
ŞÜDRAKA
142
TOPRAK ARABACIK
143
ŞÜDRAKA
144
TOPRAK ARABACIK
V A S A N T A S E N Â — Ç ârudatta’ya koşuyorsun, d iy e
ben i kınam an benim için, b ir şe re ftir. N e istersen yap,
a rtık korkum yok.
S A R A Y L I — «N ilü fe r çiçek lerin in ya p ra k la rın a
ben zeyen on tırn a k lı ellerinle., yüz çeşit ok şa yıcı v e
tutkulu çırp ın ışlarla , C atâyu s’ un, B â li’nin k ızın ı yaka-
la y ış ı g ib i52 seni saçlarından tu tarak, le v e n t vücudunu
arabadan a ş a ğ ı a ta rım .» (20)
D A L K A V U K — «F a z ile t li k adın ları saçlarından
y a k a la m a k doğru olmaz. B ah çedeki filizLenm iş sarm a
ş ık la r k e s ilir m i h iç ? » (21)
H a yd i sen kalk, onu b en in d iririm . Vasantasenâ,
a şağı in in! (Vasantas.enâ in ip b ir ken arda durur.)
S A R A Y L I (ken di ken din e) — E v v e lâ te k lifim i red
d ed erek a z d ırd ığ ı öfkem i, şim di kafam a vurduğu tek
me, daha a le v le n d ird i .A rtık onu öldü rm eliyim . Ya
par mıyım, ya p a rım . (D a lk a v u ğ a .) Üstat, üstat!
« E ğ e r y ü zlerce püsküllü, baştan başa sırm alı es
v a p la r giym ek , e tli y e m ek le r y iy e re k rah at b ir hayat
sürmek istersen ... Şap! şap! ş a p !..» (22)
(A ğ z ın ı şa p ırd a tır.)
D A L K A V U K — İstersem ne olacak? ..
S A R A Y L I — İs te d iğ im i ya p !
D A L K A V U K — H a y h ay! Y a p a rım , am a günah b ir
iş olm am ak ş a rtiy le ...
S A R A Y L I — Bu işte günahın kokusu b ile yok.
D A L K A V U K — H a y d i söyle!
S A R A Y L I — Vasantasen â’y ı öldür!
D ALKAVU K (k u la k la rın ı k a b a rta ra k ) — «Şeh
rin in cisi ■olan, bu kadar gü zel; yosm a olduğu
145
F : 10
ŞÛDRAKA
146
TOPRAK ARABACIK
S T H Â V A R A K A — Söylesinler, e fe n d im iz!
S A R A Y L I — V asantasen â’y ı öldür!
S ^T H A V A R A ^A — L ü tfed in , efendim , lü tfedin ! Bu
kadım ben â c iz kulunuz kendi e lim le buraya getirdim ,
nasıl ya p a rım bu işi?
S A R A Y L I — Ulan ben senin efen din değil m iyim ?
S T H Â V A R A K A — E fe n d im iz vücudumun sahibidir.
vicdanım ın d e ğ il... Onun için, lü tfedin , efen d im , lü tfe
din! K ork u yoru m ...
S A R A Y L I — Sen benim kölem olduktan sonra, kim
den korkuyorsun?
S T H Â V A R A K A — G elecek h ayatım dan...
S A R A Y L I — G elecek h ayat n edir?
S T H Â V A R A K A — İ y i v e fen a işlerin m ü kâfatı. ..
S A R A Y L I — iy iliğ in m ü kâfatı nedir?
STHÂVARAKA — M eselâ efen dim izin şu andaki
serveti, m utluluk...
S A R A Y L I — F e n a lığın k i nedir?
S T H Â V A R A K A — B enim gib i, başkaların ın artı-
.ğım y e m e k ... Onun için, günah işlem ek istem em .
S A R A Y L I — Ulan, öldü rm eyecek m isin? (V u ru r.)
S T H . V A R A K A — Vurun efen dim , öldürün e fe n
dim ! Günah işlem em .
«B en, alnının k a ra y a z ısıy le anadan doğm a k öle
yim . Ü stelik başım a başka günah satın a lm a ya hiç ni
y e tim y o k ... Günahtan k o rk a rım .» (25)
VASANTASENÂ — Ü stat, sana sığınıyorum .
— Sakin ol! E y yosm a! Sakin
rin Sthâvaraka, a fe r in !
«B u z a v a llı adam , öbür dünyada iy ilik le rin in m ü
kâfatını bek liyor. Fakat e fe n d is i böyle b ir mutluluğa
147
ŞÜDRAKA
148
TOPRAK ARABACIK
149
ŞÜDRAKA
V. S A H N E
150
TOPRAK ARABACIK
151
ŞÛDRAKA
VI. S A H N E
(S th â va ra k a ile D a lk a vu k g ir e r le r .)
152
TOPRAK ARABACIK
153
ŞÛDRAKA
154
TOPRAK ARABACIK
VII. SAHNE
VIII. SAHNE
155
ŞÛDRAKA
IX. S A H N E
156
TOPRAK ARABACIK
157
ŞÜDRAKA
158
D O K U Z U N C U PERDE
DURUŞM A
1. S A H N E
il. S A H N E
159
ŞÛDRAKA
111. S A H N E
160
TOPRAK ARABACIK
161
F : 11
ŞÜDRAKA
162
TOPRAK ARABACIK
163
ŞÜDRAKA
164
TOPRAK ARABACIK
IV. S A H N E
165
ŞÛDRAKA
166
TOPRAK ARABACll<
V. S A H N E
167
ŞÛDRAKA
168
TOPRAK ARABACIK
169
ŞÛDRAKA
170
TOPRAK ARABACIK
171
ŞÛDRAKA
172
TOPRAK ARABACIK
VI. S A H N E
173
ŞÛDRAKA
174
TOPRAK ARABACÎK
175
ŞÜDRAKA
V ll. S A H N E
(M a y tr e y a g ir e r .)
M A Y T R E Y A — Soylu Çârudatta beni z iyn etlerle
Vasantasen â’ y a gön derd i v e dedi k i: «M a y tr e y a ! V a-
santasenâ oğlu m a bu z iy n e tle ri v e re re k annesine gön
d erd i. Sen bu n ları V asantasen â’y a götür, sakın g e ri
g e t ir m e !» Onun için şim di V asantasen â’y a gidiyoru m .
(D o la ş ır v e bakınır. B ir is iy le konuşur g ib i.) O, üstat
R e b h ila ! N a sıls ın ? Bu üzüntünün seb eb i ne, üstat?
(D in le y e re k .) N e dedin? Dostum Ç ârudatta m ahkem e
y e m i ç a ğ ırıld ı? Bunun sebebi h er halde küçük b ir şey
olm asa g e re k ... (Düşünür.) Ö yleyse V asantasen â’yt
son ra ya b ıra k a lım da m ah kem eye g id e lim ! (D o la şır
v e b a k a r.) İş te m ahkem e salonu burada, iç e r i g ir e
yim . (G ir e r .) M u h terem h eyete s a y g ıla r ım ı su n arım ...
Dostum n erde?
^ Â K İ M — İş te ora d a !
M A Y T R E Y A — Hayl"Ola dostum?
Ç Â R U D A T T A — E ve t, h a y ro la c a k ...
M A Y T R E Y A — A lla h işin i ra sg etirsin !
Ç Â R U D A T T A — O da olur ...
M A Y T R E Y A — Dostum, bu üzüntüne sebep ne?
B u raya sen i n için ç a ğırd ıla r?
176
TOPRAK ARABACIK
Ç .A R U D A T I'A — D ostum !
«A h r e ti tanım ayan, ben g ib i kötü b ir insan, bir
kadını, h ayır, kadın dem ek doğru d eğ il, aşk ta n rıça sı
nı. .. Ü st ta ra fın ı bu s ö y le s in !..» (30)
M A Y T R E Y A — N e ? N e?
Ç A .R U D A T T A (k u la ğın a h er şey i a n la tır) — İş te
b ö y le ...
M A Y T R E Y A — B u n ları kim id d ia ed iyor?
Ç Â R U D A 'IT A (S a r a y lıy ı iş a re tle ) — A leyh im e d a
v a açan bu adam dır. A m a o, fe n a talihim e v a s ıta olan
b ir za va llıd a n başka b ir şey d eğil.
M A Y T R E Y A — V asantasen â’ nın e v e gitm iş oldu
ğunu neden söylem iyorsun?
Ç Â R U D A T I'A — S öyledim . F a k a t ö yle b ir durum
v a r ki, buna kim se inanm ıyor.
M A Y T R E Y A — A m an, e fe n d ile r! U cca y ın i şehrin
d e bunca p a z a ry e ri, m anastır, bahçe, m âbet, havuz,
çeşm e v e kurban y e r le r i ya p tırm ış olan insanın öyle,
kah va ltı d eğ erin d ek i birk a ç z iy n et için bu suçu iş le
m esine im kân v a r mı? (Ö fk e le n e re k .) E y fa h işe dö
lü! K ra lın k a yın b irad eri, Sansthânaka ! Soysuz adam !
E y insan günahlarının k a yn a ğı! A ltın ziy n etlerle süs
lü koca m aym un! S öyle b a k a lım , ben im önümde sö yle!
Ç iç e k li b ir sarm aşık dalını kırm aktan korkarak tuta
m ayan bu a z iz dostumun, ik i dünyada da cezasız kal
m ayacak b öyle b ir suçu işlem esin e imkân v a r mı? Se
ni p ezeven k karın ın dölü seni! Y e rin d en kıpırdam a da,
elim d ek i şu, senin kalbin g ib i e ğ r i sopayla k a fa n ı p a r
ça la y a y ım !
S A R A Y L I — E fe n d ile r, din leyin ! İ y i d in leyin ! Be-
177
F : 12
ŞODRAKA
178
TOPRAK ARABACIK
179
ŞÛDRAKA
180
TOPRAK ARABACIK
V lll. S A H N E
181
ŞÜDRAKA
Ç Â R U D A T T A — K r a l P â la k a düşünmeden böyle
b ir hüküm nasıl v e reb iliy o r? V eyah u t:
«B ö y le duruşma anlarında hüküm lerini verirk e n
k ra lla rı dan ışm an ları ya n ıltırla r, ama, onlar ken dileri
d e cezasız kalm az, cehennem lik o lu rla r.» (40)
Sonra:
«B u baykuş su ratlı danışm anlar, k ralla rın aklın ı
ç e le r e k onlal"I d a im a fen a hükümler v e rm e y e yö n el
t ir le r ; bu haince işg ü za rlık la rı yüzünden, bugüne k a
d a r b in lerc e suçsuz öldürülmüştür v e h â lâ da öldürül
m e k ted ir.» (41) '
Dostum M a y tr e y a ! G it, karım a tara fım d an son de
f a selâm götü r v e oğlum R oh asen â’y ı h im ayene al,
besle!
M A ^ Y T R E Y A — K ök k esilirse a ğa ç nasıl beslenir?
Ç A R .U D A T T A — H a y ır, ö y le söylem e!
«Ö bü r dünyaya göçen insanların, bu dünyadaki ö r
n ek leri ev lâ tla rıd ır. Bana duyduğun s e v g iy i Rohase-
nâ’y a da g ö s te r .» (42)
M A Y T R E Y A — D ostum ! Ben, seni bu k a d a r se
ven dostun, sensiz ya şam aya nasıl da ya n a b ilirim ?
Ç Â R U D A T T A — V e R ohasenâ’ y ı bana son k ez gös
te r!
M A Y T R E Y A — Bu isteğin i h aklı bulurum.
^ Â K İ M — E vlâdım , m ü başir! Bu ed ep sizi dışarı
çık a r! (M ü b a şir çık a rır ) B u rada kim v a r? .. B aksa
n ıza ! C e llâ tla ra em ir v e r in !.. (Ç â ru d a tta ’dan a y rılır.
Bütün m em u rlar çık a rla r.)
M Ü B A Ş İR — G e lin iz efen dim , buradan g e lin iz !
Ç Â R U D A T I 'A (üzüntüyle) — «A h ! M a y tr e y a ! N e
kötü gü n lere k a ld ım ! Ah, tem iz Brehm en ailesinden
182
TOPRAK ARABACIK
183
ONUNCU PERDE
BİTİM
1. S A H N E
184
TOPRAK ARABACIK
185
ŞÛDRAKA
186
TOPRAK ARABACIK
187
ŞÜDRAKA
Ç Â R U D A IT A (üzüntüyle d in le y e re k ) — Cellât-
başı, çok ric a ederim , lü tfen !
B İ R İN C İ C E L L A T — E y ah a li! B ira z y o l v e rin !
Çârudatta oğlunun yüzünü görsün! (A rk a p e rd e y e ba
k a ra k .) G el oğlum, g e l!
il. S A H N E
(R oh asen a v e M a y tre y a g ir e r le r .)
188
TOPRAK ARABACIK
189
ŞÛDRAKA
190
TOPRAK ARABACIK
111. SAH N E
191
ŞÛDRAKA
192
TOPRAK ARABACIK
IV. S A H N E
(S a r a y lı sev in çle g ir e r .)
193
F : 13
ŞÛDRAKA
194
TOPRAK ARABACIK
195
ŞÜDRAKA
196
TOPRAK ARABACIK
197
ŞÜDRAKA
198
TOPRAK ARABACIK
199
ŞÜDRAKA
V. S A H N E
200
TOPRAK ARABACIK
201
ŞÛDRAKA
202
TOPRAK ARABACIK
203
ŞÜDRAKA
204
TOPRAK ARABACIK
VI. S A H N E
ŞAR^^^^A (p e r d e arkasından) — «Y a ş a s ın D a k -
şa’mn kurban tören ini altüst eden b o ğa b a yra k lı Ş iv a !
Yaşasın düşm anı K rau n ça ’y ı yo k eden, a ltı k a fa lı K â r-
tik e y a ! Y a şa sın geniş dü n yayı h â k im iyeti altına alan,
düşman k u vve tle rin i y o k eden, H im â la ya b a y ra k lı k r a l
A r y a k a !» (46)60
(K o şa koşa g ir e r e k d eva m e d e r.)
<Zalim k ra l P â la k a 'y ı öldürüp, tahtına hemen A r -
ya k a 'y ı g e çird im . Onun e m irle rin i başım üzerinde say
dım. Şimdi fe lâ k e tte bulunan soylu Ç â ru d atta 'yı kur
ta ra c a ğ ım .» (47)
«K u v v e tin i v e m a iy etin i kaybeden, düşmanı yen
dikten v e yen i kralın k u vvetin e karşı, halk arasında
tam b ir gü ven ya ra ttık ta n sonra ,a rtık ta n rı în d ra g i
bi, bütün düşm anlar ü zerin de h âkim iyet dem ek olan
yeryüzünün b ir ic ik k r a llığ ı eld e ed ilm iş d em ek tir.» (48)
(İle r iy e b a k a ra k .) K a la b a lık olduğuna gö re, h er
h alde Çârudatta bu ralarda olmalı. D ile rim ki, Çâru-
205
ŞÛDRAKA
206
TOPRAK ARABACIK
V ll. S A H N E
207
ŞÜDR^AKA
208
TOPRAK ARABACIK
V lll. S A H N E
209
F : 14
ŞÛDRAKA
210
TOPRAK ARABACIK
211
NO TLAR
213
9) Camadagni, Paraşurâma’ nın babası, eski Brehmenlere
ait menkıbelerde adı geçen çilekeş.
10) Kunti, Mahâbhârata destanının kahramanlarından bir
kadın.
” ) Râvana. şeytanların kralıydı: onu Râma öldürmüştür.
12) Duhşisana, Mahâbharata destanında anlatıldığına gö
re, Draupadi’yi saçlarından yakalamış, böylece büyük bir hak
sızlık işlemiştir ve bunun cezasını öldürülmek suretiyle çek
miştir. Aptal, zorba Saraylı böyle bir işin benzerini yapabilece.
ğlni söyleyerek böbürleniyor.
,3) Brehmen’ler, Kaşatrya’ lar, Valşya’ lar: Hintlilerce, Uç
yukarı kast.
u) ŞOdra’ lar, en aşağı dördüncü kast’ı meydana getirir
ler. Bu, murdar kast’tır; mensupları, yukarı kast’ larla ilişki ku
ramazlar.
15) Kautalya, aşağı yukarı 1. 0. 230 yıllarında, ilk büyük
Hint Devletini kurmuştur. Saraylı, gülünç denecek bir cahillik
eseri olarak, onun, güya Draupadi’yi (12. nota Bk.) saçlarından
yakalamış olduğunu sanıyor.
16) Şvetaketu, büyük filozof Uddilaka'nın oğlu, Brehmen
kastı ile mağrur oluşu ve aşk bilgisinde ustalığıyle ün kazan
mıştır. Tanrı Kri,na’ nın sevgilisi Râdhâ’nın çocuğu yoktur.
17) Râma, Kunti ile evlenmemiştir; bu iki şahıs ayrı ayrı
destanların kahramanlarıdır. (5. ve 10. notlara Bk.) Aşvatthâman,
Mahibhirata destanının kahramanlarından biridir. ama. Kunti’ nln
oğlu değildir.
,8) Catiyua, Râmâyana destanında adı geçen mitolojik bir
kuştur; ama, adalet tanrısı Dharma’ nın oğlu değildir. Dharma'
nın oğluna, Mahâbhârata destanında rastlanır.
” ) Çânı, «tatlım, •sevgili*; datta, «verilmiş., yani «tatlı
ve sevgili olanın (yani aşk ve ilkbahar tanrısının) verdiğim, an
lamında.
20) Ghatotkaça, Mahâbhârata destanının kahramanların
dan: onun. hedefini hiç şaşmayan bir mızrağı vardı.
21) Kumarhane sahibi. kumarbazın etrafına, toprak üstü
ne, bir daire çiziyor. Kumarcıların inancına göre. bu dairenin
dışına kumarbaz çıkamaz, yoksa Tanrı onu cezalandırır. Bu, ku
marcılar için hem bir inanış, hem de oyuncunun onur duygusunu
deneme şeklidir.
22) Yogi, Hintli çilekeş; Yogi’ler, bazen, Tanrının, bu çi.
214
leye katlanmak yoluyle, hoşuna gitmek amacıyle saatlerce bir
tek ayak üstünde dururlar.
23) Metin bozuk olduğu için, 11. mısra anlaşılmaz hal.
-dedir.
24) Şiva'nın oğlu; tanrı Skanda’ nın başka bir adı da Kir-
tikaya’ dır. Onun silâhı altın bir mızraktı. Buna karşılık daha
.sonra adı anılan, Yogâçârya, güneşin oğluydu; Brehmendi ve hır.
sızlık sanatının piriydi.
25) Bugün de her Brehmen. sağ omuzundan sol koltuğu.
nun altına geçmek üzere, hamayil şeklinde, beyaz bir ip takar;
bu ip, kast’ ının kutsal alâmetidir.
26) Maytreya, yarı uyku halinde, kelimelerin yerini de
ğiştiriyor.
27) Kauşambi şehrinin bir kralı olan Udayana, Buda’ dan
az zaman sonra yaşamıştır. O, Uccayıni şehrinin kralı tarafından
esir edildi ve ünlü veziri Yaugandharâyana tarafından kurtarıldı.
Bu vakayı, aşağı yukarı ŞOdraka zamanında, Bhâsa bir dramın
konusu yapmıştır. Ama, Yaugandharâyana, Şarvilaka gibi, esiri
zorla kaçırmamıştı ve Udayana, Aryaka gibi çoban değildi.
28) Ayı tutan cinin adı RShu’ dur.
29) Râvana için 11. nota Bk.
30) Her insanın, gökyüzünde bir yıldızı bulunduğu inancı,
Hintlilerde de vardır. Burada, kızların tırnakları ve parmakların
daki ziller, süratli hareketlerden ötürü, kayan yıldızlara ben.
zetilmiş.
3t) Salila.gargarl: Açık pencerelerin önüne konan, her bi
rine muhtelif seviyede su konmuş kamışlardan meydana gelen
bir müzik aleti; rüzgâr estikçe, su seviyelerinin farkından ötürü,
her bir kamış ayrı bir ses çıkarır, sesler bir uyum meydana
getirir. ■
32) Hlngu, baharattan bir nesnedir ve biber gibi acıdır.
33) Tambula ağacının ceviz gibi bir meyvesidir; bu, k'r.
reçle karıştırılıp, keyif verici madde olarak çiğnenir.
34) 3. kıtada, başka kelimeler ve başka' bir vezinle, 2. kı.
tanın muhtevası tekrarlanıyor. (57. nota Bk.)
35) Dhrıtarâştra, Mahâbhârata’da sözü edilen yaşlı, kör
kraldır. O, bu destandaki büyük savaşı gözleriyle göremediği
için, savaş destanda ona hikâye edilmiştir.
36) Duryodhana, aynı destanda, aynı savaşta, hezimete
uğrayan tarafın başbuğuydu. Sonunda öldürüldü.
215
37) Yudhişthira, aynı savaşta galip gelen tarafın başbu
ğuydu; ama, Yudhişthira, Duryodhana’ ya zar oyununda yenilerek,
hem krallığını, hem de kraliçeyi (Draupadi) kaybetti.
38) Pândava kardeşler, Yudhişthira ile dört kardeşidir; bun
lar, kaybedilen oyundan sonra 12 yıl cengelde çilekeş olarak
yaşamak zorunda kaldılar; sonra bir ordu topladılar, Duryodha-
na'ya karşı yürüdüler ve onu büyük bir savaşta yendiler. Pân-
dava, «beyaz» demektir; belki de onlar, Himalaya’larda yaşayan
beyaz derili bir dağlı kabileye mensuptular.
39) Kargaların çıkardıkları ses bu şekilde ifade edilmek
istenmiş.
.ıo) Vasanta, •ilkbahar», senâ da «ordu, askerler. demek.
tir; Vasantasena ismi, Farsça terkibiyle karşılanabilir.
4’) Sanskrit dilinde ayak karşılığı olan kelime, bildiğimiz
•ayak» anlamına geldiği gibi, «kelime» anlamına da gelir. Bu dil
özelliğinden faydalanılarak kelime oyunu yapılmış.
42) Vasantasena, «askerleri, ordusu, bahar olan kadın.»
yani, •kendisi için ilkbahar.tanrısının, aşk.tanrısının dövüş ettiği
kadın^ demektir.
"3) Gece kelimesinin Sanskrit karşılığı, bu dilde, dişildir
Bunun sonucu, burada, kıskanç bir kadın olarak tasawur edil
miştir. Bu tasavvur Hint mitolojisiyle ilgili değildir, şairin hayal.
gücünün ürünüdür.
44) Bulut kelimesinin karşılığı, Sanskrit dilinde erildir;
öyle olunca bulutlar, erkekler diye düşünülüyor.
45) Şimşek’ in Sanskrit dilinde karşılığı dişildir, onun için
kadın olarak tasavvur ediliyor.
46) Krişna'nın kardeşi olan Baladeva, dalma maviler
giyerdi.
47) Arcuna. Krişna’ nın bir dostu idi; Mahâbhârata desta
nının ünlü kemankeşlerinden.
.CS) Tamâla. bir tür ağaçtır.
-49) 9. ve 10. kıtalarda, ayrıntılarıyle anlaşılmayacak şe
kilde, astronomi bilgilerine telmihler yer alıyor. Bunların anlamı
bütün olarak şudur: Aslan burcunda, v.b. doğmuş olan bir insan
onu yakalayamayacak mı?
50) Devi, Şlva’ nın karısı olan Tanrıça, iki kardeş devleri,
Şumba ile Nişumba’yı öldürdü.
51) Keşişler, tarikatlarına göre, belirli şekil ve renkte el
bise giyerler. Tellâk, yeni keşiş olmuştur, elbisesini yeni boya.
mıştır, ama henüz yıkamamıştır.
216
52) Bilin, Râmâyana destanında, maymunlar kralıdır;
Râma onu eliyle öldürür. Cafâyus ise, Râma’ya yardım eden ve
Râvana’ nın (11. nota Bk.) Sîtâyı kaçırdığı (55. nota Bk.) yolu
gösteren bir akbabadır; Râma, onun sayesinde, karısını kaçıranı
izlemek imkânını bulur. Bâlin’ in kızından hiç bir yerde söz
edilmemiştir.
53) On yön şunlardır: Batı, Doğu, Kuzey, Güney, Güney
doğu, Güney-batı, Kuzey-doğu, Kuzey-batı, Başucu, Ayakucu.
54) Saraylı, çeşitli isimleri birbirine karıştırıyor. Şakra ile
Mahendra, tanrı lndra’ nın öteki adlarıdır... Bâlin (52. nota Bk.) İn
Mahendra diye oğlu yoktur. Kaalanemi, Vlşnu'nun öldürdüğü
bir şeytandır, ama peri Rambhi’ nın oğlu falan değildir. Subandhu
bir şairdi. Rudra, Şiva’ nın başka bir adıdır. Dravni bir künyedir
ve «Drona’ nın oğlu» demektir. Drona, Mahibhirata’ dakl kahra
manlardan biridir, Drauni’ nin oğlu, anlamsız bir sözdür. Çinakya.
Kautalya’ nın öteki adıdır. (15. nota Bk.) Dundhumâra, şeytan
öldüren bir kahramandı; Trişanku, efsanevî bir kraldı, diri diri
gökyüzüne çıktı.
55) Râma’ nın karısı, Siti'nın Rimayana'da kaçırılması hi
kâye edilir; yoksa. Mahibharata’da öldürüldüğü anlatılmış
değildir.
56) Hanumân, maymunlar kralı, Râma’nın dostudur; ama,
tanrı lndra ona binip koşturmamıştır, fili Ayrâvata’ya binmiştir.
57) 4. kıta, 3. kıtanın bir varyantıdır (34. nota Bk.)
SS) Hint devlet bilimi dilinde, haydut ve canilerle müca
deleye, •dikenlerin temizlenmesi^ denirdi.
59) Manu, Klasik Kanun kitabının efsanevî yazarıydı.
60) Şiva, kaynatası Daksha’ nın kurbanını yok etmiştir:
Şiva’ nın oğlu Kârtikeya, Kraunça’yı mızrağıyle delmiş olmalı.
217
Î^Ç İN D E K İLE R
Ö N SÖ Z ......................................... 5
G İR İŞ ......................................... 7
......................................... 213
YUNAN, LATİN, İSLÂM, DOĞU olarak dört ayrı
dalda yayımlanan BÜYÜK KLASİKLER, dünya
uygarlıklarının temel taşları olan kültür
eserlerini, Türk okuruna iletmek amacını
güdüyor.
insanlığa yön veren, ulusları kuran ve yaşatan,
uygarlıkları yaratan büyük kitaplar, yazarlar,
düşünürler, bilginler,
BÜYÜK KLASİKLER
dizisinde yer alıyor.
TOPRAK ARABACIK, İ.S. IV. yüzyılda yazılmıştır
ve Hint tiyatrosunun en ilgi çekici örneklerinden
biridir. Genellikle saray çevrelerini ele alan
Hint tiyatro sanatının, bu eserde, büyük bir
aşama gerçekleştirdiği; halkın yaşantısını ele
alarak küçük insanları, onların ruhsal
durumlarını ve davranışlarını başarıyle dile
getirdiği görülür.
TOPRAK ARABACIK, halkın adalet ve iyilik
özlemini, demokratik bir düşünceye dayanarak
ve gerçekçi bir dünya görüşüyle işleyerek
.etkileyici bir tarzda ortaya koyan en eski Doğu
kültür ve sanat ürünlerinden biridir.
15 lira