You are on page 1of 24

İLETİŞİM NEDİR?

İletişim; kişiler arasında duygu, düşünce ve bilgilerin akla gelebilecek her


türlü biçim ve yolla kişiden kişiye karşılıklı olarak aktarılmasıdır.

İLETİŞİMDE ETKİ ORANLARI:


SÖZCÜKLER: %7
SES TONU %38
BEDEN DİLİ: %55

İLETİŞİM BECERİLERİ
* Kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koymak,
* Karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlayabilmek,
* Olaylara karşımızdakinin bakış açısıyla bakabilmek,
* Tavır ve davranışlarımızı da bunların sonucuna göre ayarlayabilmektir.

1
DOĞRU İLETİŞİM İÇİN BİREYSEL GELİŞİM
* Kişisel Farkındalık
* Kendimizi ve İletişim tarzımızı tanıma
* İç motivasyon
* Hazır, açık ve esnek olmak
Kişisel Farkındalık: Duygularını, ruh durumlarını, dürtülerini tanımak ve
anlamak; başkaları üzerinde etkilerini bilmektir.

İLETİŞİMİ OLUMLU İLETİŞİMİ OLUMSUZ


ETKİLEYEN FAKTÖRLER ETKİLEYEN FAKTÖRLER
* Empati kurmak * Ön yargılı olmak
* Etkin dinlemek * Emir vermek
* Farklılıklara saygılı olmak * Tehdit etmek
* Kendini doğru ifade etmek * Suçlamak
* Göz teması kurmak * Alay etmek
* Gülümsemek * İsim (lakap) takmak
* Dikkatini vermek * Argo sözcük kullanmak
* Etkili reddetmek * Karşısındakinin sözünü kesmek
* Ben dili * Sen dili

İLETİŞİMDE "BEN" DİLİ


-Karşımızdaki kişiyi savunmaya yönlendirmemiş oluruz
-Kişiyi suçluluk duygusu içinde bırakmamış oluruz
-Duygunun nedeni net şekilde ortaya konduğundan sağlıklı iletişim kurulur
-Ben dilini kullanan kişi, karşısındakini düşünmeye yönlendirir
-İletişim sorununu ortadan kaldırarak anlaşmazlıkları engeller
-İletişimi güçlendirir.

İLETİŞİMDE "SEN" DİLİ


-Karşımızdaki kişiyi suçlayan bir konuşma şeklidir
-Cümleler sürekli ikinci şahsa göre çekimlenir
-Sağlıklı bir konuşma tarzı değildir

2
-Kişiye kendini suçlu hissettirir
-Davranışa değil, kişiye yöneliktir
-Karşımızdaki insanı savunmaya yönlendirir
-Tekrar iletişim kurma isteğini ortadan kaldırır
-İnsanların kalbini kırar, kişiyi üzer
-Problemin kaynağına ulaştırmaz.

İLETİŞİMDE YAKLAŞIM TÜRLERİ:

- PROAKTİF YAKLAŞIM: * Değiştirilebilir olanla ilgilenme


* İlk adımı atma * Hatalardan ders alma
* Sorumluluk alma
* Değerlerle hareket etme - REAKTİF YAKLAŞIM:
* Çözümün bir parçası olma * Olaylara ani tepki verme
* Gerçeklerle yüzleşme * Savunma
* Durum değerlendirmesi yapma * Süreçle değil sonuçla ilgilenme
* En uygun pozitif çözümü bulma * Konuya negatif yaklaşma
* Etki alanını genişletme * Gerçeklerden kopukluk
* Esnek olma * Esnekliği yitirme
* İçten-dışa değişimi benimseme * Değişimi kabullenmeme

3
SAĞLIKLI BİR İLETİŞİM İÇİN;
* Beden Dili Kullanımı (Göz kontağı, öne doğru eğilme, gülümseme, dokunma,
baş sallama, yaklaşma...)
* Buz Kırıcılar (Bilgi isteme, iltifat etme, espri yapma, güncel olaylardan
bahsetme...)
* Konuşma (Sorular, etkin dinleme, kendisi hakkında bilgi verme...)

ETKİN DİNLEME İÇİN;


* Göz kontağı kurmak
* Anlatan kişiye odaklanmak
* Dinlediğini belli etmek
* Kapı açıcı sorular sormak
* Orada ve o anda olmak
* Karşılıklı saygı ve anlayışa dayalı iletişim kurmak
* Anlatana etkili geri bildirim gönderebilmek

ETKİLİ TALEP YÖNTEMLERİ


* Övgü
“Bu şekilde davrandığında senin ne kadar yetenekli olduğunu görüyorum.”

* Doğrudan İstek
“Bu raporları bugün bitirmeni istiyorum.”

* Değiş Tokuş
“Bu raporları zamanında hazırlayabilirsen, sana daha ilginç işler verebileceğim.”

* Ödüller Yaratma
“Bu toplantıya benimle gelirsen, departman müdürümüzle tanışabilir ve
performans sistemi hakkında bilgi alabilirsin.”

* Sözlü ve Sözsüz Teşekkür


“Raporları tam zamanında bitirdiğin için teşekkür ederim.”

4
İLETİŞİMDE TARTIŞMA TÜRLERİ

- YIKICI TARTIŞMA: * İnat etme


* Yok sayma * Yoksun bırakma
* Suçlu Hissettirme
* Konuyu değiştirme - YAPICI TARTIŞMA:
* Eleştirme * Nedenini sorma
* Akıl okuma * Zamanın uygunluğunu anlama
* Tuzak kurma * Eleştirmeden açıklama
* İma etme * Anlaşılıp anlaşılmadığını teyit
* Yardım etmeme etme

* İçine atıp patlama * Gerçek isteği söyleme

* Dolaylı tepki * Anlaşma yapma

* Şakaya vurma * Tereddütleri giderme

* Hassas noktadan vurma * Değerlendirme için tekrar bir


araya gelme

İLETİŞİMDE GÜVENLİK ALANLARI

Bir karşılaşmada yapılabilecek en basit hatalardan biri de karşınızdaki kişinin


rahat edebilmesi için ne kadar alana gereksinimi olduğunu yanlış tahmin etmektir.
İnsanların ilişkilerinde kendilerini en rahat hissettikleri alanlar; mahrem, kişisel, sosyal
ve genel alan olarak adlandırılır.

MAHREM (ÖZEL) ALAN (0-40 CM)


Bu alan aile fertlerine ve sevilen kişilere ayrılmıştır. Bu alan dâhilinde
kucaklaşabilir, birbirimize dokunabiliriz. Bu kadar yakın bir temas ancak ve sadece
kişisel ilişkiler için uygundur. (Eş, sevgili, çocuk, anne-baba...)

KİŞİSEL ALAN (40-100 CM)


Bu, insanların genellikle çevresinde korumak istediği alandır. Arkadaşlar,
tanıdıklar, güvenilir ve samimi iş-okul arkadaşlarıyla tercih ettiğimiz mesafedir. (Yakın
dostlar, akrabalar...)

5
SOSYAL ALAN (100-300 CM)
Günlük ve geçici iletişimde bulunan kişiler için en uygun mesafedir. Resmi
sosyal ilişkiler için de kullanılır.(İsmen tanıdıklarımız, postacı, kargocu...)

GENEL (KAMUSAL) ALAN (300 CM VE FAZLASI)


Bu alan, hiç tanımadığımız insanlarla aramızda korumak istediğimiz mesafedir.

BEDEN DİLİ NEDİR?


Beden dili, vücut duruşu (postür), jestler, mimikler, yüz ifadeleri ve göz
hareketlerinden oluşan zihinsel ve fiziksel faaliyetlerle desteklenen, sözel olmayan
iletişim şeklidir. Beden diliyle gönderilen sinyallerin büyük çoğunluğu bilinçaltı
tarafından algılanarak işlenir ve yine bilinçaltımızın sistemine göre anlamlandırılır.
Karşınızdaki insanın beden dilini okumak, söylediklerinden çok vücut diline
bakarak içinde bulunduğu durumu anlamak ve yorumlamaktır. Sadece belirli jest ve
mimiklere bakarak yorumlamak yanlış fikirler edinmeye neden olacağından vücut
dilinin tamamını yorumlamak daha doğru bir yaklaşımdır.
Beden dili mesajlarınızı etkili bir şekilde iletmenizi sağlar. Duruşunuz,
hareketleriniz, jest ve mimiklerinizin yanında ses tonunuz da beden dilinizin önemli bir
parçasıdır.

6
Bedenimizin herhangi bir duruş şeklinin bile insanda farklı anlam ve etkileri
vardır. Orta öğretim öğrencileri üzerinde yapılan bir beden dili araştırmasında, bir
sınıfta ders dinleyen öğrencilerden, ders esnasında rahat bir oturma pozisyonunda
olmaları ve bacak bacak üstüne atmamaları istenmiştir. Başka bir sınıftaysa, aynı
dersi dinleyen öğrencilerden kollarını bağlamaları ve bacak bacak üstüne atarak
oturup dersi dinlemeleri istenmiştir. Araştırma sonucuna göre; kollarını birbirine
bağlayarak dersi dinleyen grubun bilgiyi öğrenme ve hatırlama oranının %38 daha
düşük olduğu gözlenmiştir.
İletişim hâlindeyken kollarını bağlayarak dinleyen dinleyicilerin söylenen sözlere
daha az dikkat ettikleri ve savunucu iletişime geçtikleri gözlenmiştir. Eğer bir kişiyi ikna
etmek istiyorsanız ve ikna edeceğiniz kişinin kolları birbirine kavuşmuş şekildeyse,
konuşmaya başlamadan önce o kişinin kollarını birbirinden ayırmanın yollarını
aramalısınız. Aksi takdirde o kişiyi ikna etmeniz oldukça güç olacaktır.
Beden dilini; konuşmada etkin ve vurgulu kullanmak iletişime duygu katar.
Mutluluklarımızı, mutsuzluklarımızı, heyecanımızı, sevincimizi karşımızdaki kişilere en
etkili beden diliyle aktarırız. Hatta çok basit bir nezaket gösterisi, sarf edeceğimiz
yüzlerce kelimeden çok daha etkili olabilir.

İLK İZLENİM
İnsanlar üzerinde yarattığımız ilk izlenim 30 saniye içinde oluşur. Sonrasında
gelişen olumlu-olumsuz durumlara bu ilk izlenim her zaman bilinçaltına etki eder.
Biriyle tanıştığınız ilk birkaç saniyede hem kişisel olarak hem de profesyonel
olarak karşı tarafa bazı izlenimler bırakırsınız. Ve bu izlenimler kaydedilip ilişkinizin
geleceğinde belirleyici rol oynar.
Kişiden alınan sözsüz (beden dili) sinyallerle sözlü sinyaller çatışma hâlindedir.
Karşılaşmanın ilk birkaç saniyesinde beynin bilinçdışı seviyesinde birçok hareket
meydana gelir. Beyinde milyonlarca nöron aktif hâle gelir ve beyin öncelikle karşıdaki
insanı kategorize etmeye çalışır: Kime benziyor? İyi biri mi? Çekici mi? Farkı nedir?
Tüm bunlar düşünce yoluyla yapılır. Bu, beynin çalışma prensibidir. Eğer
bunların tamamını bilinç seviyesinde düşünmemiz gerekseydi bir kişinin nasıl
göründüğünden başka hiçbir şey düşünmemize vakit kalmazdı fakat bizim yerimize
bilinçdışı harekete geçer ve tüm bu sorulara yanıt verir. Gerekli değerlendirmeleri
yaptıktan sonraki ilk birkaç saniyede karşıdaki kişiyle ilgili ilk fikrini belirler. En azından
izlenimin pozitif mi negatif mi olduğuna karar verir.
Bu, anında gerçekleşen ve kalıcı olan bir değerlendirmedir. İkinci bir şans çok
az tanınır. Bu nedenle ilk izlenim son derece önemlidir.
Yapılan araştırmalar, beynin iki tarafının farklı düşünme davranışlarından
sorumlu olduğunu, iki farklı düşünme tarzını kontrol ettiğini göstermiştir.

7
İLK AŞAMA: İLETİŞİM KURMA
Açık bir beden dili ve göz temasıyla gülümseyerek kendinizi tanıtıp kişiye doğru
hafifçe eğilerek ilginizi belli edebilirsiniz.

Sözsüz Uyum Sağlama Yöntemleri


Fiziksel Görüntü: Giyim tarzımız, insanların bize ne kadar güveneceğini ve bizi
ne kadar seveceğini belirler. İnsanlarla iletişim kurarken kıyafetlerimize dikkat etmek,
bazen kendi isteklerimizin ötesinde hareket etmek zorunda olabiliriz.
Tonlama: Karşınızdaki kişiyle aynı ses tonunu ve hızını kullanmak, uyum
sağlamak açısından çok önemlidir. Konuşma hızınızı ve tonunuzu ona göre
ayarlamanız yeterli olacaktır.
Duruş: Uyum sağlamanın en etkili yollarından biri, karşınızdaki kişiyle benzer
şekilde oturmak ve durmaktır. Bunu yaparken iletişimde lider konumunda olup
olmadığınızı da test edebilirsiniz. Bir süre bacak bacak üstüne atarak oturduktan
sonra ayaklarınızı yere indirmeyi deneyin. Eğer karşınızdaki de aynı şeyi yapıyorsa bu
sizin lider konumunda olduğunuzu gösterir. Durum buysa karşı tarafın fikirlerinizi
paylaşması ve ikna olması kolaylaşır.

8
Soluk Alma: Karşınızdaki kişinin nasıl nefes alıp verdiğini izleyin. Aynı sıklıkta
nefes alıp veriyorsanız bu, uyum sağladığınızı gösterir.
İKİNCİ AŞAMA: BAĞ KURMA
İlişki kurmak istediğimizde ortak ilgi alanları bularak mesafeyi kasıtlı olarak
yakınlaştırabilir, bu sayede farklılıklarımızı azaltabiliriz.
Göz Teması: Sağlıklı bir iletişim için göz teması çok önemlidir. Göz temasının
azlığı pek çok durumda nezaketsizlik, samimiyetsizlik olarak yorumlanmaktadır. Göz
teması, birisiyle iletişim kurmanın en önemli yollarından biridir. Göz temasından
kaçınır, insanların gözlerinin içine bakmazsanız, kendiniz hakkında iyi bir şey söylemiş
olmazsınız. Korkuyorum, güvenim yok, bir şeyler saklıyorum dersiniz. Bu korkuyu,
insanların gözlerinin içine bakarak ve gülümseyerek yenebilirsiniz.
Göz temasının bir diğer etkisiyse ikna ediciliktir. İş görüşmelerinde ya da
pazarlık yaparken, karşımızdakini etkilemek ya da taleplerimizi kabul ettirmek için göz
teması kurmak büyük önem taşır.

TOKALAŞMA
İletişim kurmanın ilk aşamalarından olan tanışmanın önemli unsurlarından biri
de tokalaşmadır. Verimli bir tokalaşmada;
- Eller birbirini tam olarak kavramalı,
- Yaklaşık 2-3 saniye sürmeli,
- Göz teması kurulmalı,
- Ellerin konumuna dikkat edilmelidir.

9
10
DOĞRU BEDEN DİLİ KULLANIMI

YÜZ: Canlı olun. Mümkün olduğunca gülün.


GÖZ: İnsanların yüzüne bakın. Konuşurken gözlerinizi kaçırmayın.
JESTLER: Jestlerinizin sözlerinizle aynı mesajları vermesini sağlamalısınız.
Ellerin kenetlenmesi, kolların kavuşturulması, ellerinizin çene hizasında olması
durumlarından kaçının.
BAŞ HAREKETLERİ: Karşınızdaki konuşurken başınızı ara sıra aşağı yukarı
hareket ettirerek onu dinlediğinizi ve anladığınızı belli edin.
DURUŞ: Sizinle konuşan insanlara bakın. Mümkün olduğu kadar çok kişiye ara
sıra da olsa bakmaya çalışın.
TEMAS: Bazı durumlarda yaşı küçüklerle, aynı cins ve sizden daha alt statüde
olanlarla bedensel temas kurun.
BEDEN DURUŞU: Ayaktaysanız dik durun, oturuyorsanız sandalye ve
koltuğunuzu tam olarak doldurun ve arkanıza yaslanın. Biriyle konuşurken öne eğilin
ve ilginizi gösterin.
YAKINLIK: İnsanlara daima onları rahatsız etmeyecek, mümkün olan en yakın
mesafede durmaya gayret edin.
YÖNELİŞ: Daima konuştuğunuz ve sizinle konuşan insana dönük olun. İkiden
fazla insanla bir grup oluşturuyorsanız, sizin için önemli olanların dışındakilere
merkezinizi kapatmayın. Mümkün olduğu kadar çok kişiye merkezinizi açık tutun.
SES: Çok fazla, çok yavaş ve çok hızlı konuşmaktan kaçının. Sesinizin
yüksekliğini ve tonunu bulunduğunuz çevreye göre ayarlayın.

BEDEN DİLİNDE OTURMA ŞEKLİ VE ANLAMLARI


Beden dilinde oturma şekilleri ve oturma düzenleri kişiler hakkında bize bazı
ipuçları verir. Oturma mesafesi, kişilerin samimiyet derecesini gösterir.
Kişinin yönü de kiminle iletişim içinde bulunmak istediğini veya kiminle iletişime
geçmek istemediğini gösterir. Otururken herhangi bir kişiye eğilmek ona ilgi
gösterildiğini vurgular. İnsanlar genellikle iletişim kurmak istedikleri veya hoşlandıkları
kişilere doğru eğilir.

11
KARŞI KARŞIYA OTURMAK: İş hayatında rekabeti, özel ilişkilerde samimiyeti
anlatır. Bu oturuş şekli hemcinsler arasında rekabeti tetikler. Çünkü bir kimseyle aynı
düşüncede değilsek o kişiyle aynı tarafta olmaz, onu karşımıza alırız.
Birbirlerini tanımayan insanlar aynı masayı paylaşmak zorunda kaldıklarında
genellikle karşı karşıya oturur. Burada da bir muhalefet ya da rekabetten söz edilemez
çünkü bu durumda karşı karşıya oturmak bireylerin birbirlerine yabancı olmalarından
kaynaklanır.

YAN YANA OTURMAK: Yan yana oturmak iş birliğinin bir göstergesidir. Bu


oturuş şekli; yanındakine seninle aynı yöne bakıyorum, seninle aynı şeyleri
düşünüyorum mesajı verir. Yan yana oturan kimseler arasında herhangi bir
rekabetten, muhalefetten söz edilemez. Bu oturuş şekli anlaşmanın, uzlaşmanın
göstergesidir.

12
90 DERECELİK AÇIYLA OTURMAK: Bu açı, en sağlıklı oturma açısıdır ve
özellikle ortak nokta bulmak istediğimiz kişilerle bu şekilde oturmamız gerekir. 90
derecelik açıyla oturan kişilerin bakışları belli bir noktada kesişir ve bu da karşı tarafla
ortak nokta mesajı verir. Bu oturuş şekli özel hayatımızda da çok etkilidir. Uzlaşmak
istediğiniz, anlaşmaya varmak istediğiniz insanlarla bu şekilde oturmak olumlu
sonuçlar almamızı sağlar.

13
14
15
16
OTURMA DÜZENİ
Masa, oturan kişinin güç ve statüsünü gösterir. Üzerindeki aksesuarlar ve
konumlandırma şekli de kişinin karakterini yansıtır. Örneğin masasının üzerinde
fazlaca dosya olan kişilerin yoğun çalıştığı düşünülür. Makam koltukları yüksek, büyük
ve tekerleklidir. Tüm bunlar, karşı tarafa buranın hâkimi benim ve hareket alanım
geniş mesajı verir.

İŞ HAYATINDA;
DİKDÖRTGEN MASA: Genellikle bu masalarda uzun toplantılar yapılır.
Dikdörtgen masalar sahibine güç ve otorite verir. Masanın kısa kenarında ve kapıyı ön
tarafına alacak şekilde oturan kişi, otorite sahibidir. Bu masada ikinci önemli kişi
genellikle onun sağ tarafında ve birinci sırada oturan kişidir. Dikdörtgen masalarda
lidere en uzak olan kişi en güçsüz ve sözü en az dinlenendir. Sağ tarafta oturan kişiler
daha etkili kişilerken soldakiler daha etkisizdir. Tam liderin karşısında oturansa ikinci
gizli güçtür. Bu kişi genellikle muhalefet olandır.
KARE MASA: Kare masada genellikle kısa toplantılar yapılır. Bu masada
statüler eşitlik imajı verir çünkü masanın her tarafı eşit uzaklıktadır. Lider, kapıyı ön
tarafına alan kişidir. Güç ve otorite liderin elindedir ancak bu masada ikinci gizli güç
yoktur.
YUVARLAK MASA: Bu masada güç, otorite ve statü iyice azalır. Yuvarlak
masa tamamen eşitliğin simgesidir. Herkes aynı etkiye sahiptir ve kişiler kendilerini bu
masada daha değerli hisseder. Bu masa, sonuçların kolay alındığı, birlik ve beraberlik
imajının verildiği düzendir.

İŞ HAYATINDA İMAJ
Profesyonel etki; güvenilirlik, yeterlilik, tutarlılık, özgüven ve özdenetim
unsurlarının bileşimidir. Yeterliliğiniz, deneyiminiz, yetenekleriniz ve niteliklerinizdir.
Güvenilirliğiniz, işi yapabileceğiniz inancını uyandırabilmenize dayanır. Tutarlılığınız,
profesyonel tavrınızın istikrarıdır. Özgüveniniz, zihinsel ve fiziksel olarak hazır
olduğunuzu yansıtabilme gücünüzdür. Özdenetiminizse, olgunluğunuz ve iyi
tavırlarınızdır.
Profesyonel imajınıza zarar verebilecek pek çok imaj kırıcı mevcuttur. Örneğin,
takım elbiseyle spor ayakkabı giymek, ütüsüz pantolonlar, gömlek içine çizgili atlet
veya logolu tişört giymek, kalitesiz ve uyumsuz kravatlar, çorap giymemek, rengi
atmış siyah giysiler, şeffaf giysiler, sloganlı rozetler, kaçmış çoraplar imaj kırıcılara
örnek gösterilebilir. Giyime özgü imaj kırıcılara ek olarak, özensiz tıraş, kepek, aşırı
parfüm kokusu, garip vücut kokuları, saç tıraşının geçmiş olması, dökülmüş ojeler,
tamir gerektiren ayakkabı topukları, boyasız ayakkabılar, kötü kokan nefes gibi
unsurlar da yöneticilerin veya insan kaynakları bölümünün tepkisini çekebilir.
Düzgün bir profesyonel imaj oluşturabilmek için temizliğinize çok dikkat
etmelisiniz. Güne mutlaka bir duşla başlamalısınız. Ayrıca uygun bir deodorant

17
kullanarak olası ter kokularını önlemeniz gerekir. Bu şekilde hem insanların kötü
kokudan rahatsız olmasını önleyebilir hem de giysilerinizi koruyabilirsiniz. Saçların
uygun şekilde kesilmiş ve düzeltilmiş olması gerekir. Saç bakımında üç önemli konuya
dikkat etmelisiniz, kesim, renk ve şekil. Saç kesiminiz işinize, yüzünüze, yaşam
tazınıza uygun olmalıdır. Kadınlar için boya ve kesim çok önemlidir.
Erkeklerde sakal ve bıyık özellikle profesyonel hayatta hoş karşılanmaz,
müşteride bir şeyler sakladığınız duygusuna yol açar. Burun ve kulak kıllarının alınmış
olması da çok önemlidir. Kadınlar mutlaka iş ortamıyla uyumlu ve orantılı şekilde
makyaj yapmalı, cilt bakımlarına dikkat etmelidir. Cildin solgun, bakımsız, lekeli ve
sağlıksız gözükmesi ciddi bir imaj kaybına yol açabilir.
Dişler bakımlı, temiz ve düzenli olmalıdır. Çarpık, sararmış, bakımsız dişler
gülümsemenizi etkiler ve kendinize güvensiz gözükmenize yol açar.
Eller ve tırnaklar mutlaka temiz ve bakımlı olmalıdır.
Temiz kokmak son derece önemlidir, ancak parfüm riskli bir konudur. Parfüm
olarak ağır, baygınlık verici ve baharatlı parfümler yerine taze, hafif, ferahlık verici
çiçek veya meyve özlü parfümleri tercih edebilirsiniz. Profesyonel kadın satıcıların
doğal görünüm gerekçesiyle makyaj yapmama şansları yoktur. Makyaj yapmamak,
giyiminiz uygun olsa bile profesyonel etkinizin azalmasına yol açacaktır.

EKİP İÇİ ETKİN İLETİŞİM


Takım olmak, insanları "biz" olmaya yönelten, yaratıcı yeteneklerin ve fikirlerin
birleşmesine ve çoğalmasına olanak tanıyan bir kavramdır.
Takım olmak bir yetenektir; nitelikli çalışanlar ve başarılı bir liderden oluşan
ekip, uyum yakalayamadığı sürece gerçek bir takım olamaz. Bu birliği sağlama
sürecinde de sağlıklı iletişimin büyük önemi vardır. Takımın üyeleri, iş için gerekli
fonksiyonları gerçekleştirecek çeşitli roller üstlenir. İdeal bir takım, her üyenin kattığı
yetenek ve bilgi açısından çeşitlilik göstermelidir. Her şeyden önce takım lideriyle
üyeleri arasında çift taraflı ve kuvvetli bir bilgi akışı olması gerekir. Başarılı bir lider,
düzenli olarak takım toplantıları düzenler ve fikir birliği sağlayana kadar takımın tüm
üyelerini tartışmaya davet eder. Çatışmaları konuşmalarıyla yönlendirip hızlı bir
şekilde çözüme ulaştırır.
İletişim sorunları takım içindeki statü farklılıklarından da kaynaklanabilir. Sadece
komut vererek organizasyondaki diğer üyelerin fikirlerini almaktansa tek yönlü iletişimi
tercih eden liderler, ekip ruhunu oluşturmak yerine çalışanların şevkini de kırar. Ekip
içi iletişimde, dışadönük insanların daha başarılı olduğu ancak çekingen yapılı takım
üyelerinin iletişim sorunları yaratabildiği gözlemlenmiştir.
Kişilik farklılıkları da gözetildiğinde takım içinde etkin iletişimi sağlamak için,
etkin dinleme ve kendini doğru ifade etme teknikleri önerilir. Negatif anlam içeren
cümleler, takım içinde olumsuz bir hava yaratabilir.
Sağlıklı iletişimin yolu dinlemekten, etkili konuşmaktan ve fiziksel olarak doğru
mesajları vermekten geçer.

18
SES TONU KARİYERİ NASIL ETKİLER?
İletişimi oluşturan en önemli unsurların başında konuşma gelir. Konuşurken de
ses tonu, vurgu ve seçilen kelimeler karşımızdaki hakkında bilgi sahibi olmamızı
sağlar. Özellikle müşteriyle birebir çalışılan alanlarda bunun önemi daha da öne çıkar.
Peki, iş hayatında başarıyı yakalamak için sesimizi, tonlamamızı nasıl ayarlamamız
gerekiyor?
Ses tonu hem sosyal yaşamda hem de çalışma hayatında kişinin iletişim
gücünü ve başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biri.
Duke Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, ses tonu belli bir
kalınlıkta olan CEO’lar kurumlarına diğer CEO’lara oranla daha fazla gelir sağlıyor.

Tonlamanın önemi, en çok konuşurken kişinin içinde bulunduğu duyguyu


karşısındakine aktarma aşamasında ortaya çıkar. Tonlamanın tarzı, bir kelimeyi veya
cümleyi soru işaretinde mi yoksa bir kararda mı bırakacağını belli eder. Bazen tek bir
kelimeyi sadece tonlamayla iki anlama da çekebilirsiniz. Kişi kasılmış ama kararlı bir
ton veriyorsa stres altında; gevşemiş ama soru soruyorsa umursamaz bir tavırda
diyebiliriz. Dolayısıyla üç şeyi bir araya getirmek gerekir; kullanılan kelime, tonlama ve
beden dili.
Kariyer hayatında tonlamanın kişiye sağladığı faydalar oldukça dikkat çekicidir.
Kalın bir ses tonunun karar gücüyle ince bir ses tonunun karar gücü epey farklılık
gösterir. Üst düzey yöneticilerin çoğunda kalın sesler ve karar tonları vardır.
Başarılı çalışanların ortak özelliği; iyi konuşmak, konuştuğunu dinletmek ve
karar mekanizmasını tamamlayıp işi kapatmaktır. Sesinden memnun olmayan
kişilerse aksine konuşmayı tercih etmez, kısa ve kaçak şekilde konuşur ve bu durum
da kişinin kariyerini olumsuz etkiler. Kişi görsel olarak ne kadar iyi görünürse
görünsün konuşamadığı ve karşısındaki kişiyle anlaşamadığı takdirde kaybeden taraf
olacaktır. Konuşma, sosyal insanın en önemli yetilerinden biridir.
Konuya hâkim biri için, ses tonundan kişilik analizi de mümkündür. İnsan
Kaynakları uzmanları işe alım sürecinde bu tekniği kullanabilir. Eğer görselliğin ön
planda olduğu bir işe alım süreci değilse ses tonu, kişilerin kararlılığı, bilgi kapasiteleri
ve bununla beraber tavırları hakkında bir veri olabilir.
Özellikle satış departmanlarında etkili konuşmanın önemi herkes tarafından
bilinen bir gerçektir. Etkili konuşma iyi bir ses tonuyla oluşur. Kişinin sesi iyiyse
karşısındakini mutlu; kötüyse huzursuz eder. Eğer kişi aktif satış hayatındaysa ve
kısık, kötü bir sesle konuşuyorsa kendini çok yormuş ve yıpratmış imajı verir, bu da
karşısındakini uzaklaştırır, güvensizlik yaratır.

19
İŞ HAYATINDA AST-ÜST İLİŞKİSİ
İş yerinde doğru iletişim kurmak için dikkat etmeniz gereken konulardan biri de
ast-üst ilişkisidir.
Yöneticiler ve çalışanlar arasında bir mesafe olmalıdır. Bu, yöneticinin kontrolü
kaybedeceği kadar az olmamalı, çalışanların da kendilerini baskı altında hissedeceği
boyutlara ulaşmamalıdır.
Çalışanların özellikle kalabalık ortamlarda eleştirilmesi, eksikliklerinin yüzlerine
vurulması, uyarılması kesinlikle hoş karşılanacak bir durum değildir. Aynı şekilde
yönetenlere karşı yapılacak eleştiriler de kalabalık ortamlarda olmamalı, kişiliğe
yönelen ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır.
Yöneticilere, özellikle de misafirlerin olduğu bir ortamda isimleriyle ya da abi,
abla gibi ifadelerle değil unvanlarıyla hitap edilmelidir. Yöneten de aynı şekilde
çalışana sadece ismiyle değil cinsiyetine göre bey ya da hanım şeklinde hitap
etmelidir.

YALAN YAKALAMA TEKNİKLERİ


* Kişinin gülümsemesini inceleyin. Zorla yapılan gülümsemeler sadece ağız
hareketiyle olur. Rahatmış gibi görünmesine rağmen gerilimi ya da gerçek anlamda
mutlu olmadığını anlayabilirsiniz. Zoraki gülümsemelerin çoğunda dişler gözükmez,
gerçek gülümsemelerin çoğundaysa az da olsa görülür. Gerçek gülümseme ağızla
değil yüzle yapılır; gözler kısılır, dişler görünür.
* Yalan söyleme esnasındaki gerilim sebebiyle insanlar hareketsiz veya yapay
hareketler içinde olabilir. (Eller kenetli,kulak ve burunla oynar hâlde...) El, açık şekilde
göğüs ve kalbe doğru hareket etmiyorsa dikkat!
* Yalan söyleyenler yalanlarından fazla ter atar!
* Gerekli şeyleri sık ve yoğun kullanıyorsa, sizi kendisine inandırmaya
çalışıyordur.
* Gözbebeklerinin hareketlerine bakın. Yalan söyleyenler doğrudan göz
kontağına geçmek istemez ve fazlaca göz kırpabilir. Sağ elini kullanan birine soru
sorduğunuzda gözbebeği sağa kayarsa bir şey hatırlamaya çalışıyordur; gözbebeği
sola kayarsa pratik zekasını kullanıp bir şeyler uyduracak demektir. Sol elini
kullananlar için de tam tersi geçerlidir.
* Duygusal olarak inceleyin. Duygular geriden gelir, normalden uzun süre kalır
ve birden durur. Bu yüzden kişinin bazen söylediğiyle heyecanı birbirini tutmayabilir.
* Sorularınıza tepkisini yakından izleyin. Yalan söyleyenler kendilerini rahatsız
hissettikleri için ya vücutlarını başka yöne çevirmeye çalışır ya da sizinle aralarına bir
nesne koymak ister. Suçsuzlar saldırıya, suçlular savunmaya geçer.

20
* Kelimeleri kasıtlı kullanıp kullanmadıklarını düşünün.
Bazı söylemler ipuçları verir:
-Sizin kelimelerinizi tekrarlayarak cevap verirler.
-Hiçbir şeyi küçültmezler.
-Doğrudan cevaplardan kaçınır, genel cevap verirler.
-Çok fazla konuşarak sizi ikna etmeye çalışırlar.
-Monoton tonda konuşurlar.
-Kötü cümleler kurarlar.
* Konuşmaya başlamadan önce kısa bir sessizlik anı meydana getirin. Kişinin
rahatsızlık seviyesini inceleyin.
* Konuyu birden değiştirin. Suçsuz insan konunun değiştirilmesinden rahatsız
olup geri dönmek isteyecek; yalancıysa kurtulduğunu düşünecektir.

SANDVİÇ METODU
Tanıdığımız, tanımadığımız birçok kişiyle günlük hayatımızda iletişim kurarken o
anki ruh hâlimizi, bulunduğumuz mekânı, karşımızdakinin yaptıklarını, söylediklerini
göz ardı edemeyiz. Geniş bir kavram yelpazesini kapsayan iletişim içinde eleştiriyi de
barındırır. Fakat yakın olduğumuz kişilere eleştiri getirirken farkında olmadan onları
kırmak ve üzmek de buna dâhildir. Etkili bir eleştiri, sağlıklı iletişimin önemli
unsurlarındandır ve bunu yapabilmenin en etkin yollarından biri de sandviç
metodudur. Bu yöntem, özellikle bir kişiyi eleştirmemiz gereken durumlarda
karşımızdakini incitmeden eleştirebilmeyi sağlar. Bu yöntemle yanlış anlaşılmaları
önleyebiliriz.

Gözünüzün önüne bir sandviç getirin. İki kat ekmek ve arasında malzemeler.
Nasıl ki sandviçi ısırdığımızda ekmek ve malzemenin tadı birbirine karışıyorsa,
sandviç metodunda da söylemek istediğimiz olumsuz mesaj iki olumlu mesaj arasında
kalarak kişiyi rahatsız etmeden konuyu anlamasını sağlayacaktır.

21
Örneğin öğrencisinin sınıf içinde sürekli olarak parmak kaldırmadan
konuşmasından rahatsız olan bir matematik öğretmeni bu tekniği kullanarak eleştirisini
şu şekilde yapabilir:
"Senin dersimle ilgilenmenden çok hoşlanıyorum. Matematiği ne kadar sevdiğini
ve soruları çözmek için ne kadar istekli olduğunu görebiliyorum. Sınıfta senin gibi
istekli birçok arkadaşın var. Ve parmak kaldırmadan konuşuyor olman sınıfı
yönetmemi zorlaştırıyor. Buna dikkat ederek soruları çözmeni istiyorum. Sana
güveniyorum ve bunu uygulayabileceğine inanıyorum."
Sizce de "Bir daha parmak kaldırmadan konuşmayacaksın." demekten daha
etkili görünmüyor mu?
Sandviç metodu hayır dememiz gereken durumlarda da bize kolaylık sağlar.
Örneğin katılmak istemediğimiz bir etkinliğe ısrarla davet eden arkadaşımıza şu
şekilde hayır diyebiliriz:
"Davetin için teşekkür ederim. Ben de seninle vakit geçirmekten gerçekten çok
keyif alıyorum. Bu hafta sonu hazırlamam gereken önemli bir dosya var. Ve eğer
gelirsem zor durumda kalacağım. Umarım haftaya görüşebiliriz."

RENKLERİN PSİKOLOJİK ETKİLERİ


Kültürden kültüre değişmekle birlikte antik çağlardan bu yana birçok renge
değişik anlamlar verilmiştir. Renklerin bir kısmı diğerlerine göre daha kolay fark edilir,
bazıları fizyoloji ve psikolojimizi olumlu veya olumsuz yönde daha çok etkiler. Çalışma
ve yaşam ortamında renklerin doğru kullanımı, üretkenliği artırabilir; yaşanılan iç, dış
mekânların daha ergonomik olmasını sağlayabilir.

KIRMIZI: Sıcak, ateş, kan, şehvet, aşk, samimiyet, güç, heyecan ve agresiflik
gibi kavramları simgeler. Kan basıncını ve solunumu hızlandırabilir. İnsanları çabuk
karar almaya ve beklentileri arttırmaya teşvik edici bir etkisi vardır. Kırmızı, dikkat
çekici bir renktir. Kırmızı renkteki kelimeler ve objeler insanların dikkatini hemen
çeker. Dekorasyon ve dizayn yaparken kırmızıyı tercih edersek bu objeler hemen fark
edilecektir. Duygusal yoğunluğu arttıran bir renktir. Kırmızı kıyafetler insana özgür,
enerjik bir ruh hâline sokabilir. Kendini kontrol etmekte zorluk çekenlerin kırmızı
renkten uzak durmaları tavsiye edilir. Hâkimiyet kuran bir renktir. İnsanların zamanı
unutmasına yol açar. Bu yüzden barlarda ve gece kulüplerinde kırmızı renge ağırlık
verilir. Kırmızı renk kan rengidir, asırlar boyu tehlikenin simgesi olmuştur. Trafik
ışıklarında dur sinyali olarak kullanılmasının nedeni de budur. Kırmızı rengi tercih
edenlerin kişilik analizlerinde, bu kişilerin güç ve iktidara düşkün oldukları görülür. Bu
kişiler aktif, atılgan, girişken olup kazanmayı ve elde etmeyi sever. Belirleyici ve
yönlendiricidir. Arzuludur, iştahlıdır, hırslıdır. Duygularını anlatırken tepkiseldir. Liderlik
ve önderlik özellikleri hemen fark edilir.

22
MAVİ: Yalnızlığı, üzüntüyü, depresyonu, bilgeliği, güveni ve sadakati simgeler.
İş görüşmelerine mavi giyerek gitmek kararlılığı ve bağlılığı ifade eder. Mavi rengi
tercih etmek işe kabul sağlayabilir. Yiyeceklerle ilgili konularda mavi konusunda
dikkatli olmak gerekir. Çünkü mavi, doğal bir iştah kapatıcıdır ve bazı durumlarda itici
etki yaratabildiğinden kilo almak isteyenlerin mavi renkten uzak durmaları gerekir. Kilo
problemi olanların da mavi ortamlar diyete yardımcı olabilir. Aynı şekilde restoran
işletmecilerinin de mavi renkten kaçınmaları gerekir. Mavi ortamlar, verimliliği ve
performansı arttırır. Çalışırken notların altını kalın, mavi kalemle çizmek okunan
şeylerin akılda kalmasını kolaylaştırır. Dünyada neden en çok mavi renkli kalemlerin
tercih edildiğini çoğu kişi düşünmemiştir. Mavi kalemle yazılan yazılar hafızada
kalıcıdır. Mavi rengi tercih edenlerin kişilik analizlerinde toleranslı, hoşgörülü, anlaşma
yanlısı olduklarını ve huzuru aradıklarını görürüz. Çevreleri ve kendileriyle barışıktırlar.

SARI: Parlak limon sarısı gözü en çok yoran renktir. Aynı zamanda sarı,
metabolizmayı hızlandırır. Odanızı parlak sarıya boyarsanız bebeklerin ağlamasına ve
erişkinlerin sinirlenmelerine yol açarsınız. Ayrıca sarı sayfalı not defteri ve bilgisayar
ekranında sarı renkli fon iyi bir fikir değildir; beyninizi ve gözlerinizi yorar. Sarı, az
miktarlarda kullanıldığında parlaklık ve sıcaklık hissi verir. Güneş ışığı gibidir,
kendinizi iyi hissetmek için orada olmasını istersiniz ama gözünüzün içine girmesini
istemezsiniz. Soluk sarı çürümeyi, hastalığı, kıskançlığı ve hilekârlığı simgeler. Sarı
renk söz konusu olduğunda seçilen tonlar oldukça önemlidir. Sarıyı tercih edenlerin
kişilik analizinde özgür ve bağımsız olmayı sevdikleri ortaya çıkmıştır. Değişkenlikten
hoşlanırlar. Çevrelerine enerji saçarlar. İkna kabiliyetleri üst düzeydedir. Entelektüel
olma, yöneticilik, hırs ve iddia temel özellikleridir.

YEŞİL: Yeşil, pek çok kavramla ilişkili olarak karşımıza çıkar, bunların içinde en
güçlüsü ve evrensel olanı doğadır. Buna bağlı olarak ayrıca yaşamı, gençliği,
yenilenmeyi, ümitleri ve dinçliği simgeler. Gözler için en rahat renktir ve görme gücünü
arttırır. Sakinleştiricidir ve sinir sistemi üzerinde doğal bir antidepresan etkisi yapar.
Yeşil, rahatlatıcı özelliği sayesinde hastanelerde de tercih edilen bir renktir. Yeşili
tercih edenlerin kişilik analizinde, kendilerine değer verme duygularının çok fazla
olduğu görülür. Doğru bildiğinde ısrarcıdırlar. Fikrinden ödün vermez. Kovalayıcı ve
takipçidir. Otoritesi ve inandırıcılığıyla çevresindekileri etkilemeyi başarır. Bazen
abartıya kaçarak megaloman, küstah bir kişilik sergileyebilirler.

SİYAH: Tartışmalı bir renktir. Bir taraftan karanlık güçler, suç ve kötülükle
bağdaştırılırken diğer taraftan sadakat, sebat, dayanıklılık, ihtiyat, bilgelik ve
güvenilirlikle ilişkilendirilir. Bir tarafta yönetim ve güç anlamına gelirken diğer tarafta
acı, keder ve yas anlamına gelir. Siyah, pek çok insan için kıyafet rengidir. Bazıları
siyahı güçlü ve ciddi görünmek için kullanır; bazılarıysa daha zayıf gösterdiği için
tercih eder. Siyah kullanan insanlar genellikle özgüveni yüksek, azimli ve kararlı
kimselerdir. Kendi kararlarını kendileri vermek isterler. Bu özellikleriyle iş hayatında
başarılı olabilirler fakat inatçılık ve aşırı hırs gibi olumsuzlukları dengelemeleri gerekir.

23
BEYAZ: Saflığı, temizliği ve masumiyeti simgeler. Doktorlar ve diğer hastane
çalışanları steril görünmek için beyaz giyerler. Beyaz, ışığı yansıtır ve ortamı serin
tutar. Dolayısıyla yaz ayının kıyafet rengidir. Genel olarak serin ve canlandıran bir his
verir. Beyaz rengi seven insanlar genellikle, temizliği, aydınlığı ve düşünmeyi seven,
hayal dünyası geniş, soğukkanlı ve uzlaşmacı kişilerdir.

MOR: Asaletin rengidir. Lüks hayat, zenginlik ve zarafeti simgeler. Aynı


zamanda romantizmin, duygusallığın ve tutkunun rengidir. Morun açık tonları olan
lavanta, leylak gibi renkler ilham verici etkileri için çalışma odalarında tercih edilebilir.
Beyinsel faaliyetleri ve sanatsal düşünceyi arttıran mor, özellikle sanatçıların çalışma
ortamları için uygun olabilir. Mor rengi seven insanlar genellikle, ruhsal dünyası ön
planda olan kişilerdir. Duyarlılıkları fazla olduğu için sanat dallarında başarılı olma
ihtimalleri daha fazladır.

KAHVERENGİ: Toprağın ve ağacın rengidir. Sağlam ve güvenilir bir his verir.


Kahverengi doğal, rahat ve açık bir atmosfer yaratmayı sağlar. Durağanlık, güçlülük,
olgunluk ve güvenilirlik mesajları iletir. Kahverengiyi seven insanların tenleri genellikle
hassas ve duyarlıdır. Duygusal yönleri ağır basar. Kendilerini güvende hissedecekleri
tanıdık ortamlara ihtiyaç duyarlar. Sakinliği ve sadeliği severler, fakat yalnızlıktan
hoşlanmazlar.

PEMBE: Romantik ve narin bir renktir. Aynı zamanda sakinleştirici bir etkisi
vardır. İnsanları sakinleştirmekte ve kalpleri yumuşatmaktadır. Pembe rengi seven
insanlar duygusal, neşeli, sorumluluklarının bilincinde ve biraz ürkektir.

TURUNCU: Turuncu dışa dönük, heyecan ve mutluluk verici, dinamik, dikkat


çekici, çarpıcı ve iç açıcı bir renktir. Kırmızıdan sonraki en sıcak renk olan turuncu
gösterişin rengidir fakat kırmızı kadar rahatsız edici değildir. Metabolizmayı hızlandırır.
Canlılık, cesaret ve güven verir. Zihni harekete geçirir. Kullanıldığı ortamlara neşe ve
canlılık verir. Çocuk odalarında, mutfakta ve yemek odasında kullanılabilir. Çalışma
odası ve dinlenme mekânları için çok uygun değildir. Turuncu rengi seven insanlar
genellikle dışa dönük, hareketli, neşeli ve sosyal ilişkileri kuvvetlidir. Bazen de
gösterişe yatkınlık, sürekli haklı olma ve üstün gelme isteği görülebilir.

GRİ: Gözün en rahat algıladığı renklerden biridir. Alçak gönüllülüğü ifade eden,
uzlaştırıcı ve denge unsuru olan bir renktir. Ciddiyet ve hareketsizliği çağrıştırır.
Diplomatik ve ağır ortamlarda denge unsuru ve uzlaştırıcı olarak kullanılabilir.
Kullanıldığı ortamlarda bunaltıcı bir havaya neden olabileceği için fazla tercih
edilmeyen bir renktir. Gri rengi seven insanlar genellikle olaylardan uzak durmayı
tercih ederler. Kuralcı, tutucu ve hareketsiz yanları ağır basabilir. Karamsarlık ve içe
kapanıklığa da neden olabilir. Aktif ve dışa dönük insanlar griyi bunaltıcı bulurlar.

24

You might also like