You are on page 1of 10

Altıncı Ulusal Deprem Mühendisliği Konferansı, 16-20 Ekim 2007, İstanbul

Sixth National Conference on Earthquake Engineering, 16-20 October 2007, Istanbul, Turkey

BETONARME YAPILARIN ONARIMI VE GÜÇLENDİRİLMESİ


UYGULAMA VE ARAŞTIRMALAR
REPAIR AND STRENGTHENING OF REINFORCED CONCRETE BUILDINGS
RESEARCH AND APPLICATIONS

Uğur ERSOY1

ÖZET

Bu bildiride, yazarın betonarme yapıların onarım ve güçlendirilmesi ile ilgili kırk yıldır yaptığı
araştırma ve uygulamalardan edindiği deneyimler aktarılmaktadır. Bildiride, elememan
düzeyindeki güçlendirmeden de söz edilmekle birlikte, sistem iyileştirmesi üzerinde
yoğunlaşılmaktır. Sistem iyileştirmesi, çerçevelerden oluşan yetersiz veya kusurlu bir yanal yük
taşıyıcı sistemin yerine, rijit düşey elemanlardan oluşan yeni bir sistem oluşturmak olarak
tanımlanabilir. Sistem iyileştirmesinde en yaygın olarak kullanılan teknik, “Dolgulu Çerçeve
Yöntemi”dir. Bildiride, ODTÜ’de kırk yıldır sürdürülmekte olan dolgulu çerçeve yöntemini
geliştirmeye yönelik deneysel araştırmalar anlatılmakta ve ülkemizde oluşan depremlerden
sonra yapılan uygulamalar ve bu uygulamalardan öğrenilenler özetlenmektedir. Ayrıca,
ikibinli yıllarda geliştirilen, taşıyıcı olmayan mevcut bölme ve dolgu duvarların
güçlendirilmesi ile oluşturulan bir sistem iyileştirilmesi tanıtılmakta ve bu sistemle ilgili
deneysel araştırmalar irdelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Betonarme, onarım, güçlendirme, dolgulu çerçeve

ABSTRACT

The author of this paper has been involved in research and applications related to repair and
strengtening of reinforced concrete structures over the past forty years.The main objective of
this paper is to convey this experience to the practicing engineers. Although
repair/strengthening of reinforced concrete members are briefly discussed, the emphasis is
given to system improvement. System improvement can simply be defined as replacing the
existing weak lateral load carrying system consisting of nonductile frames by a new system
with rigid members. The most common tecnique used for system improvement in Turkey is the
“Infilled Frame”. In this paper the results of the experimental research carried on at the
Middle East Technical University on infilled frames during the past fourty years is discussed.
Also, lessons learned fom the applications made after the three major earthquakes are
summarized. Finally a new system improvement technique developed is introduced and test
results on frames strengthened by this technique are discussed. In this technique, the system is
improved by strengthening the existing non-structural infill walls.
Keywords: Reinforced concrete, repair, strengthening, infilled frame

GİRİŞ

Onarım ve güçlendirmenin yapı tarihine koşut olarak geliştiğini söylemek sanırım yanlış olmaz.
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın başlarında çelik ve betonarme yapılar
çoğaldıkça, onarım ve güçlendirmeye gereksinme artmıştır. Deprem sonrası hasar görmüş yapıların
onarılması ve hasarsız kusurlu binaların güçlendirilmesi ile ilgili tekniklerin geliştirilmesi, yirminci

1
Prof.,Dr., Boğaziçi Üniversitesi, İnşaat Müh. Blm., İstanbul (ODTÜ emekli), ugur.ersoy@boun.edu.tr

207
208 Betonarme Yapıların Onarımı ve Güçlendirilmesi

yüzyılın ikinci yarısında ivme kazanmıştır. Teknik geliştirmenin gereği olarak da deneysel
araştırmalar aynı dönemde hız kazanmıştır.
Ülkemiz, altmışlı yıllarda onarım ve güçlendirme konusunda deneysel araştırma yapan
birkaç ülkeden biri olmuştur. İlk deneysel araştırma 1968 yılında ODTÜ’de başlamış, son on beş
yılda bu daldaki araştırmalara diğer üniversitelerimiz de katılmıştır (Ersoy ve Uzsoy 1971). Bugün
artık ülkemizde bu konularda yoğun araştırmalar yapılmakta ve sonuçlar saygın dergilerde
yayınlanmaktadır. Bu bildiride ODTÜ’de yapılan çalışmalar üzerinde durulacaktır.
Yazar, onarım ve güçlendirmeyi iki başlık altında toplamayı uygun bulmaktadır; (a) eleman
düzeyinde yapılan onarım/güçlendirme ve (b) sistem iyileştirmesi (Ersoy 1996). Eleman düzeyinde
yapılan onarım/güçlendirme için bir tanımlamaya gerek yoktur. Ancak, “sistem iyileştirmesi”nin
bizim anladığımız anlamda açıklanmasında yarar vardır. Sistem iyileştirmesi, ağırlıklı olarak
çerçevelerden oluşan, zayıf veya yetersiz bir yatay yük taşıyıcı sistemin yerine rijit düşey
elemanlardan oluşan yeni bir sistem oluşturmak olarak tanımlanabilir. Sistem iyileştirmesi, çok
sayıda elemanın onarımı/güçlendirilmesi gerektiğinde ve/veya binanın yanal rijitliğinin yetersiz
olduğu durumlarda en güvenilir, en ekonomik ve en pratik çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.
Mevcut taşıyıcı sistemin, yumuşak kat, kısa kolon gibi bazı zayıflıkları içerdiği durumlarda da
sistem iyileştirmesi tercih edilmektedir. Ülkemizde mevcut binalar üzerinde yapılan çeşitli
incelemelerde yapı stoğunun büyük bir yüzdesinin yukarıda sıralanan kusur ve yetersizlikleri
içerdiği gözlendiğinden, “sistem iyileştirmesi” onarım/güçlendirme için en uygun yöntem olarak
görünmektedir. Nitekim 1992 Erzincan depreminden sonra başlayarak, bu teknik ülkemizde yaygın
olarak kullanılmaktadır. Sistem iyileştirilmesinde kullanılan yöntemler aşağıda sıralanmıştır:

Dolgulu Çerçeve Yöntemi

Dolgu olarak, yerinde dökme betonarme veya önüretimli paneller kullanılabilir. Ülkemizde yerinde
dökme dolgu daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemde, her iki doğrultuda seçilmiş
çerçeve gözleri doldurularak perdeye dönüştürülmektedir. Burada önemli olan dolgunun çerçeveye
etkili bir biçimde bağlanmasıdır. Dolgulu çerçeve yönteminde amaç, her iki doğrultuda yatay
yükün tümünü karşılayabilecek kapasitede perde duvar oluşturmaktır. Bu yapıldığında, mevcut
çerçeveler, salt düşey yük taşıyıcı olarak kabul edilmektedir.

Çelik Çaprazlı Çerçeve Yöntemi

Bu yöntemde, her iki doğrultuda seçilmiş çerçeve gözleri, X biçiminde düzenlenen ve çerçeve
köşelerine bağlanan çelik elemanlarla rijitleştirilmektedir. Yöntemin temel felsefesi, dolgulu
çerçeve ile aynıdır. Yazar, bu yöntemin ülkemiz için pek uygun olmadığı kanısındadır. Bunun
nedeni, çelik çapraz elemanların, çerçevelerin en zayıf noktası olan düğüm bölgelerine yük
uygulamasıdır. Bilindiği gibi ülkemizdeki mevcut binaların çoğunda, kolon-kiriş birleşim
bölgelerinde enine donatı (etriye) bulunmamaktadır.

Güçlendirilmiş Dolgu Duvarlı Çerçeveler

Bu yöntemde, binada mevcut taşıyıcı olmayan dolgu duvarlar (örneğin tuğla dolgu) güçlendirilerek
her iki doğrultuda yeteri sayıda perde duvara benzer rijit elemanlar oluşturulmaktadır. Bu yöntemin
felsefesi de yukarıda özetlenen dolgulu çerçeve yönteminin aynıdır. Mevcut dolgu duvarların
güçlendirilmesi, karbon veya cam elyafı ile takviyeli edilmiş polimerler, önüretimli betonarme
paneller veya donatılı sıva ile yapılabilmektedir.
Onarım ve güçlendirmede davranış bilgisi son derece önemlidir. Binaya yapılacak yerel bir
müdahelede bile yapını tümünün davranışını irdelemek gerekir. Bilinçsiz yapılan
onarım/güçlendirme, yarar yerine zarar getirebilir. Ülkemizin geçirdiği depremlerde bunun birçok
örneği görülmüştür.
Bundan sonraki bölümlerde çeşitli onarım/güçlendirme teknikleri ile ilgili bilgi verilecek ve
öneriler yapılacaktır.
U. Ersoy 209

ELEMAN ONARIMI/GÜÇLENDİRİLMESİ

Bu bölümde eleman onarım/güçlendirilmesi ile ilgili kısa bir irdeleme yapılacak ve yazarın deney
ve uygulamalardan elde ettiği deneyimler özetlenecektir. Betonarme elemanlarda yapılan
onarım/güçlendirme, genelde kapasite artırımına ve/veya sargı etkisi oluşturmaya yöneliktir.
Kullanılan bazı teknikler, manto gibi, elemanın rijitliğini artırabilir. Bu nedenle bu tür
uygulamalarda bazen rijitlik artırmak da amaçlanabilir. Eleman kapasitesini artırmakta, betonarme
veya çelik manto, betonarme katman ekleme, çelik veya elyaflı plaka yapıştırma (örneğin CFRP),
en fazla kullanılan yöntemlerdir. Literatürde bu konuda yapılmış çok sayıda deneysel araştırma
vardır. Ülkemizde de eleman onarımı ve güçlendirilmesi ile ilgili deneysel araştırmalar yapılmıştır.
Yazar, kendi yaptığı ve diğer araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen deneylerden ve yapılan
uygulamalarda gözlenen sorunlardan edindiği deneyim sonucu, aşağıda sıralanan görüşlere
ulaşmıştır:
– Uygulamayı yapacak mühendisler, uygulayacakları onarım/güçlendirme tekniğinin ne
sağlayıp ne sağlamıyacağının bilincinde olmalıdır. Örneğin uygulayıcı, çelik manto ile eksenel yük
kapasitesinin artırılabileceğini, ancak eğilme kapasitesinin değiştirilemeyeceğini bilmelidir. Bu
bilgiye sahip olabilmek için mühendislerin deneysel araştırmalarla ilgili yayınları izlemeleri
gerekmektedir.
– Kirişlerin eğilme kapasitesini artırmaya yönelik onarım/güçlendirme uygulamasında,
mesnetlerde artan eğilme kapasitesinin kirişe gelecek kesme kuvvetini artıracağı unutulmamalı ve
buna göre önlem alınmalıdır. Başka bir deyişle uygulayıcı mühendis, yönetmelikteki kapasite
tasarımı ilkesini göz ardı etmemelidir.
– Kirişlerde betonarme manto, uygulama için pek pratik olmasa da, etkili bir
onarım/güçlendirme yöntemidir. Hasarsız elemanlara yapılan uygulamalarda, mantolu kesitin
rijitliği ve dayanımı %10 kadar azaltılmalıdır. Hasarlı elemanlara yapılan uygulamada ise, rijitlik
azaltmasının %20 dolaylarında alınması daha uygun olacaktır.
– Kirişin belirli bölgelerine yapıştırılan çelik plakaların, karbon veya cam elyafı ile
güçlendirilmiş polimerlerin, eğilme kapasitesinin artırılmasında etkin ve pratik bir yöntem olduğu
gözlenmiştir. Ancak, yukarıda belirtildiği gibi, eğilme kapasitesinin artmasıyla tasarım kesme
kuvvetinin de artması mutlaka dikkate alınmalıdır. Eğilme kapasitesini artıran bu malzemeler,
uygun bir düzenleme ile etriye görevini üstlenerek, kesme kapasitesini de artırabilir.
Bu tür uygulamada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, bu plakaların kesildiği yerde
oluşan gerilme yığılmalarıdır. Yapılan deneylerde plakaların kesildiği yerlerde kesme çatlaklarının
oluştuğu gözlenmiştir. Gözlenen bu sorun, betonarme kirişlerde donatı kesilmesi ile oluşan soruna
çok benzemektedir. Deneylerde, bu plakaların gereksinme duyulmayan noktadan kiriş derinliği
kadar ileriye uzatılmasının ve uçlarının basınç bölgesine bağlanmasının sorunu çözdüğü
gözlenmiştir (Ersoy ve Tankut, 1992).
– Betonarme kolonların onarım/güçlendirilmesinde en yaygın olarak kullanılan yöntem,
mantodur. Manto, betonarme veya çelik olabilir.
– Çelik manto, kolonun dört köşesine oturtulan çelik köşebentlerin, belirli sıklıkta çelik
lamalarla birleştirilmesiyle oluşturulur. Lamalar köşebentlere kaynaklanarak birleştirilir. Bu tür
mantoda önemli olan, düşey olarak köşelere yerleştirilen köşebentlerin, üstte ve altta konulan
plakalarla betonarme elemanlara sıkıca oturtulmasıdır. Eğer yapılabilirse, krikolar aracılığıyla üstte
yaslanılacak kiriş biraz itilmeli sonra köşebentler yerleştirilmelidir. Bu yapılamıyorsa, sistem
alttaki plakanın çelik kamalarla sıkıştırılmasıyla oturtulabilr.
Çelik manto, dört köşesine giydirilen çelik köşebentlerin sağladığı alanla kolonun eksenel
yük kapasitesini artırır. Enine düzenlenen lamalar, eğer sık olarak yerleştirilirse ve eğer altına
konulan harçla lamaların beton yüzeye tam olarak yaslanması sağlanıyorsa, kolonun sünekliğini de
artırır. Ancak çelik manto ile kolonun eğilme kapasitesini artırmak, çok özel detaylar
oluşturulmadıkça olası değildir.
– Betonarme manto, kabuk betonu kazındıktan sonra çekirdek çevresinde yeni bir betonarme
katman oluşturarak yapılır. Yeni katmanın içinde hem boyuna donatı hem de etriye olduğundan,
manto kolonun kesme ve eksenel yük taşıma kapasitelerini artırır. Eğer yeni katmandaki boyuna
donatının katlar arasındaki sürekliliği sağlanmışsa, manto ile kolonun eğilme kapasitesi de
artırılmış olur. ODTÜ’de yapılan deneylerde, donatı sürekliliğinin iki ayrı yöntemle etkili bir
210 Betonarme Yapıların Onarımı ve Güçlendirilmesi

biçimde sağlanabileceği gözlenmiştir. Birinci yöntem, yukarıda ve aşağıda açılan deliklerle donatı
sürekliliğini sağlamaktır. Yukarıdaki ve aşağıdaki kirişler derin olduğunda bu yöntem pratik olmaz.
Bu gibi durumlarda ikinci yöntem kullanılabilir. İkinci yöntemde, kirişlere Hilti ile açılacak
deliklere boyuna donatı filizleri yüksek dayanımlı yapıştırıcı ile tutturulur. Delik derinliğinin 15
donatı çapı olması yeterlidir. Beton çok kötüyse bu derinlik artırılmalıdır (Ersoy ve Tankut, 1991).
Manto içindeki etriyelerin serbest boyu genelde etriye çapının yirmi beş katından büyük olur.
Bu gibi durumlarda sargı etkisi çok düşük düzeyde kalır. Sargının etkili olması isteniyorsa,
mantonun ara boyuna çubukları, çekirdek betonuna bağlanarak, etriye serbest açıklığı
küçültülebilir. Çekirdek betonuna bağlanma, çekirdek delinerek yapılır. Bu deliklere yapıştırıcı ile
tutturulan çubuğun manto boyuna donatısına bağlanması ile etriyeye istenen mesnet sağlanmış olur.
– Betonarme manto yapıldığında, hesaplarda kullanılacak dayanım ve rijitlikte bir azaltma
yapılması gerekmektedir. Bu azaltmanın büyüklüğü, deneysel araştırmalarla saptanmıştır. Bizim
yaptığımız deneylerden elde ettiğimiz sonuçlara göre hasarsız bir kolona manto, ister yük altında,
ister yük kaldırıldıktan sonra yapılsın, hesaplarda dayanımı %5, rijitliği de %10 azaltmak yeterli
olacaktır. Aynı araşrırma projesinde, hasarlı kolonlara uygulanacak mantonun dayanım ve
rijitliğinin yük altında yapılıp yapılmadığının çok önemli olduğu gözlenmiştir.Yapılan deneyler,
hasarlı bir kolona manto yük kaldırıldıktan sonra uygulanmışsa, dayanımın %10, rijitliğin ise %20
azaltılmasının uygun olacağını göstermiştir. Eğer manto yük kaldırılmadan yapılmışsa, dayanım
hesabında mevcut çekirdeğin hesaba katılmaması uygun olacaktır. Hesaplarda eğilme rijitliği de
%30 azaltılmalıdır (Ersoy ve Tankut, 1991). Pratikte yük kaldırılarak yapılan manto çok enderdir.
Kolon mantosu genelde yük altında yapılmaktadır.
– Ülkemizdeki betonarme binaların kolonlarında gözlenen en önemli zayıflıklar, yetersiz
sargı donatısı ve boyuna donatıda kat düzeyinde yapılan ve genelde boyu yetersiz bindirmeli
eklerdir. Son yıllarda birçok üniversitemizde kolonların sorunlu bölgelerini iyileştirmeye yönelik
deneysel çalşmalara öncelik verilmiştir. Bu deneylerde, sargısı yetersiz kolonlara dıştan sarılan
karbon veya cam liflerle güçlendirilmiş polimerlerin etkili bir sargı oluşturduğu gözlenmiştir.
Bu uygulama yapılırken, dikdörtgen kesitli kolonların köşelerinde spiral zımpara ile pah
yapılması önemlidir. Bu yapılmadığında, sarılan liflerin kırılıp etkili olmaması sözkonusudur.
Karbon veya cam elyafı ile güçlendirilmiş polimer katmanlarla yapılan sargılamanın, kolon boyuna
donatısında bindirmeli ek yapılan bölgede etkili olup olamıyacağı tartışmaya açıktır. Yazarın
kanısına göre eğer kolon boyuna donatısı nervürsüz düz çubuklardan oluşuyorsa, dışarıdan yapılan
sargının etkisi çok sınırlı olacaktır. Nervürlü donatı kullanılan durumlarda ise sargının önemli etkisi
olacaktır. Bunun nedeni, nervürlü donatının kenetlenmesinin dişler nedeniyle mekanik bir
kenetlenme oluşu ve bu nedenle donatı çevresinde çekme gerilmeleri oluşmasıdır. Sargının, bu tür
çekme gerilmelerini karşıklayarak etkili olması doğaldır. Düz yüzeyli donatının kenetlenmesi ise,
yapışma ve sürtünme ile sağlandığından, sargı fazla etkili olmayacaktır.
Bazı araştırmacılar, bindirme eklerindeki sorunu çözmek için kabuk betonunun kırılarak
bindirme bölgesindeki donatıların kaynaklanmasını önermektedir. Bu tür bir uygulama gerçekten
sorunu çözümleyecektir. Ancak mevcut binalarımızın büyük bir çoğunluğunda kullanılan donatının
kaynaklanmaya uygun olmadığı ve birçok binada bindirilen iki çubuğun bitişik değil, biribirinden
uzak olabileceği düşünüldüğünde, bu tür bir uygulamanın ülkemiz için pek uygun olmadığı
söylenebilir.

SİSTEM İYİLEŞTİRMESİ

Bu bölümde tüm sistem iyileştirme yöntemleri irdelenmeyecek, yazarın ülkemiz için daha uygun
bulduğu ve yaptığı araştırmalarla gelişmesine katkıda bulunduğu iki yöntem üzerinde durulacaktır.
Bu yöntemler; (a) betonarme dolgulu çerçeve tekniği ve (b) taşıyıcı olmayan dolgu duvarları
güçlendirme tekniği olarak tanımlanabilir. Yazar, binanın boşaltılabileceği durumlarda (a)’yı,
boşaltılmadan yapılacak uygulamalarda ise (b)’yi tercih etmektedir.
U. Ersoy 211

Betonarme Dolgulu Çerçeveler

Bu yöntemde, her iki doğrultuda seçilmiş çerçeve gözleri, çerçeveye bağlanan yerinde dökme
betonarme duvarla doldurulmaktadır. Oluşan bu dolgulu çerçevenin bir perde duvar gibi davrandığı
varsayılmaktadır. Herbir doğrultuda tüm deprem etkisini karşılayabilecek kadar dolgulu çerçeve
yapıldığında, perde gibi davranan bu rijit elemanlar, yeni bir yatay yük taşıyıcı sistemi
oluşturmaktadır.
Ülkemizde dolgulu çerçeve tekniği ilk kez 1968’de yazar ve Ş. Uzsoy tarafından Bartın
depreminde hasar gören tek katlı bir endüstri yapısına uygulanmıştır. O dönemde bu tür bir
sistemin danranışı ve yapım detayları ile ilgili yeterli bilgi birikimi olmadığından, güçlendirme
projesinde ve yapım aşamasında çok sayıda varsayım yapılmıştır. Yapılan bu uygulamanın doğru
olup olmadığını ve bu sistemin nasıl davrandığını anlamak için ODTÜ Yapı Mekaniği
Laboratuvarı’nda TÜBİTAK destekli bir deneysel araştırma projesi oluşturulmuştur. Bu projede,
yapılan uygulamadaki gibi tek katlı dolgulu çerçeveler denenmiştir (Ersoy ve Uzsoy, 1971).
Seksenli yıllarda ODTÜ’de daha kapsamlı bir deneysel araştırma projesi düzenlenerek iki
katlı, tek açıklıklı betonarme dolgulu çerçeveler depremi benzeştiren tersinir-tekrarlanır yükler
altında denenmiştir (Altın vd., 1992). Bu araştırmanın asal amacı, dolgu ve çerçeve arasında en
etkili bağlantıyı bulmak ve dolgunun bağlandığı kolonların dayanımının ve taşıdıkları eksenel
yükün dayanım ve davranış üzerindeki etkilerini araştırmaktı. Araştırmada, dolgu donatısı için de
çeşitli desenler kullanılmıştır. Deneylerin diğer bir amacı da dolgulu çerçevenin hesaplarda
kullanılacak dayanım ve rijitliğinin saptanmasıydı. Dolgulu çerçeve ile ilgili çok sayıda değişken
olduğundan, dolgunun uygulandığı çerçevenin sorun çıkarmaması için bunlar yönetmeliğe uygun
olarak detaylandırılmışlardı. Ayrıca, dolgu hasarsız çerçeveye uygulanmıştı. Bu araştırma projesi
sonucunda dolgulu çerçevenin davranışı, dayanımı ve rijitliği ile ilgili önemli bilgiler elde edilmiş
ve kullanılması gereken detaylar saptanmıştır. Deneylerde, en etkili dolgu-çerçeve bağlantısının,
çerçeve elemanlarına açılan deliklere özel yapıştırıcı (epoxy) ile tutturulan nervürlü donatı
çubullarından oluşan filizlerle sağlandığı gözlenmiştir. Bu yöntemle oluşturulan dolgulu
çerçevelerin, aynı boyut, aynı donatı detayı ve aynı malzemeler kullanılarak yapılan bir perde
duvar gibi davrandığı saptanmıştır.
Yukarıda sözü edilen proje, dolgulu çerçeve tekniği konusunda atılan ilk ve en önemli adım
olmuştur. Ancak hala çözülmesi gereken bazı önemli sorunlar vardı. Yapılan bu deneysel
araştımada, dolgu uygulanan çerçeveler yönetmeliğe uygun olarak tasarlanıp detaylandırılmıştı.
Çerçevelerin beton dayanımı normal düzeylerdeydi ve dolgu hasar görmemiş çerçevelere
uygulanmıştı. Uygulamada ise dolgu yapılan betonarme çerçevelerin büyük bir çoğunluğu
yönetmeliğe uygun değildi ve çeşitli kusurlar içeriyordu. Mevcut yapılarda gözlenen kusurların
birçoğu ortaktı. Genelde mevcut binalardaki çerçevelerde beton dayanımı düşüktü, kolon ve kiriş
uçlarında yeterli sargı dontısı yoktu, kolonlar kirişlerden daha güçsüzdü, kolon boyuna
donatısındaki bindirmeli ekler kat düzeyinde yapılmıştı ve bindirme boyları yetersizdi. Kolon-kiriş
birleşimlerinde etriye bulunmuyordu ve kirişlerin alt donatısının kenetlenmesi yetersizdi. Yapılan
uygulamaların çoğunda, dolgu hasar görmüş çerçevelere yerleştirilmişti.
Yukarıda sıralanan ve uygulamada karşılaşılan bu sorunlara yanıt bulmak için ODTÜ’de
yeni bir araştırma projesi düzenlenmiştir (Sonuvar vd., 2004). Bu projedeki deney elemanları da bir
önceki projedeki gibi tek katlı, tek açıklıklı betonarme dolgulu çerçevelerden oluşmaktadır. Ancak
dolgu yapılan çerçeveler, mevcut binalarda gözlenen ve yukarıda sıralanan ortak kusur ve
yetersizlikleri içermektedir. Ayrıca, dolgu uygulanmadan önce çıplak çerçeveler orta hasar
görünceye kadar tersinir-tekrarlanır yatay yük altında test edilmiştir. Başka bir deyişle dolgu orta
hasarlı çerçevelere uygulanıyordu. Özetle, bu projedeki deney elemanlarının özellikleri ve
deneyler, ülkemizdeki gerçekler ve uygulama göz önünde bulundurularak planlanmıştı. Bu
deneylerin bir bölümü yeni kurulan Boğaziçi Üniversitesi Yapı Laboratuvarı’nda yapılmıştır (Türk
vd., 2006).
Yapılan deneylerde, kusurlu ve hasarlı çerçevelerden oluşturulan “dolgulu çerçeveler”in
dayanım ve rijitlikerinin, daha önceki araştırmada test edilen kusursuz ve hasarsız çerçevelere
oranla daha düşük olduğu saptanmıştır. Ancak bunlar çıplak çerçevelerle kıyaslandığında, dayanım
ve rijitlikte çok önemli artışlar olduğu gözlenmiştir. Enerji tüketimi açısından kusurlu ve hasarlı
212 Betonarme Yapıların Onarımı ve Güçlendirilmesi

dolgulu çerçeveler ile kusursuz hasarsız çerçeveler arasında çok büyük farklar olmadığı
gözlenmiştir.
Hasarlı ve kusurlu dolgulu çerçevelerde dayanım ve rijitliği en olumsuz etkileyen kusurun,
kat düzeyinde kolon boyuna donatısındaki yetersiz boya sahip bindirmeli ekler olduğu görülmüştür.
Depremlerden sonra yapılan incelemelerde bindirmeli eklerle ilgili bu kusurun mevcut binaların
büyük bir çoğunluğunda var olduğu gözlenmiştir. Bu nedenle bindirmeli eklerin dolgulu çerçeve
davranışı üzerindeki olumsuz etkisinin gözardı edilmemesi gerekir. ODTÜ’de yapılan çalışmada bu
olumsuz etkinin giderilmesi veya azaltılması için çeşitli önlemler düşünülmüş ve bu önlemlerle
oluşturulan dolgulu çerçeveler laboratuvarda test edilmiştir. Bu önlemler arasında en etkili olanı
Şekil 1’de gösterilmiştir (Sonuvar vd., 2004).Yapılması gereken, dolgu uçlarında büyük çaplı en az
dört donatı çubuğu yerleştirilerek, bir anlamda yeni kolonlar oluşturmaktır. Bu çubuklar şekilde
gösterildiği gibi deprem etriyeleri ile sarılmalıdır. Doğal olarak dolguya eklenen bu boyuna donatı
çubukları, en az aynı alana sahip filizlerle aşağıdaki ve yukarıdaki kirişlere bağlanmalıdır. Filizler
şekilde gösterilmemiştir. Dolgu uçlarına eklenen donatının alanı, kolondaki boyuna donatı alanına
yakın olmalı ve hiçbir zaman yüzde ellisinden az olmamalıdır. Ek donatının yerleştirilmesinde
sorun olursa, o bölgede duvar kalınlığı artırılabilir.

Şekil 1. Geliştirilen güçlendirilmiş dolgu

Yapılan tüm deneylerde deney elemanı olarak tek açıklıklı çerçeveler kullanılmıştı. Yanal yükün
sistemdeki dolgulu çerçeveler ve çıplak çerçeveler arasında paylaşımını saptamak amacıyla
ODTÜ’de yeni bir deney elemanı geliştirilmiştir. Bu deney elemanı, iki katlı, üç açıklıklı bir
çerçevedir. Dolgu, salt ortadaki çerçeve boşluğuna uygulanmaktadır. Bu açıklığa uygulanan
dolgunun kalınlığı, dolgu kesit alanının, sistemin plan alanına oranını yaklaşık %1 yapacak şekilde
seçilmiştir. Bu oran, uygulamada önerilen orana uygundur. Deney elemanı Şekil 2’de
gösterilmiştir.

Şekil 2. İki katlı, üç açıklıklı deney elemanı


U. Ersoy 213

Deneyde, uygulanan yanal yükün kenardaki iki kolon ve ortadaki dolgulu çerçeve arasında nasıl
paylaşıldığını saptamak için özel bir “yük hücresi” geliştirilmiş ve bu hücre iki dış kolonun
tabanına yerleştirilmiştir. Geliştirilen yük hücresi aracılığı ile kolonlardaki eksenel yük, kesme
kuvveti ve moment ölçülebilmiştir. Doğal olarak geliştirilen bu yük hücresi deneyde kullanılmadan
önce bilinen yüklemeler altında test edilmiş ve doğru sonuçlar verdiği kanıtlanmıştır (Canbay vd.,
2004).
İki katlı, üç açıklıklı çıplak çerçeveler birinci aşamada depremi benzeştiren, tersinen
tekrarlanan yanal yükler altında önemli ölçüde hasar oluşuncaya kadar test edilmiştir. Bu deneyde,
kiriş uçlarındaki ve kolon tabanındaki boyuna donatıların aktığı saptanmıştır.
İkinci aşamaya geçilmeden önce hasar görmüş deney çerçevesinin orta gözüne, yerinde
dökme betonarme duvar yerleştirilmiş ve bu dolgu daha önceki deneylerdeki gibi çerçeve
elemanlarına gömülen filizlerle çerçeveye bağlanmıştır. Dolgu betonu yeterli dayanımı kazandıktan
sonra deney çerçevesi yerine yerleştirilmiş ve ölçüm düzeneği kurulmuştur. Bu arada kolonlar
üzerine kalıcı eksenel yükler de konulmuştur. Deneyde, çıplak çerçevede olduğu gibi depremi
benzeştiren tersinen-tekrarlananan ve her dönüşümde artırılan yanal yük uygulanmıştır. İkinci
aşama deneye başlamadan önce hasar görmüş olan çerçevede hiçbir onarım yapılmamıştır. Bu
nokta da son derece önemlidir.
İkinci aşama deneyde, hasar görmüş elemanlar onarılmamış olmasına karşın sistem iyi bir
davranış sergilemiş ve enerji tüketilebilmiştir. Çıplak çerçeve ile kıyaslandığında, dayanım ve
rijitlikte önemli ölçüde artışlar gözlenmiştir (Canbay vd., 2003). Dış kolonlar tabanında alınan
ölçümler, yanal yükün en az %90’ının dolgulu çerçeve tarafından karşılandığını göstermiştir. Bu
nedenle hasar görmüş elemanlar onarılmamış olmasına karşın sistem sağlıklı bir biçimde
davranabilmiştir.
Burada önemli bir noktaya dikkat çekmekte yarar vardır. Deneylerde gözlenen davranış ile
gelişmiş bilgisayar programlarından elde edilen sonuçlar arasında önemli farklar olduğu
görülmüştür. Yapılan incelemelerde, bu farkların nervürsüz donatıdaki sıyrılmadan kaynaklandığı
anlaşılmıştır. Sıyrılma, özellikle kolon tabanında boyuna donatıda yapılan bindirmeli eklerin
bulunduğu bölgelerde gözlenmiştir. Onarım ve güçlendirme yapılacak binaların çözümlenmesinde
bu önemli olay mutlaka dikkate alınmalıdır.
Uygulamada, bazen dolguda kapı veya pencere boşluğu bırakmak zorunluluğu doğmaktadır.
Gazi Üniversitesi’nde betonarme dolguda değişik konum ve büyüklükteki kapı boşlukların davranış
üzerindeki etkileri incelenmiştir (Anıl vd., 2006).
Deney elemanları olarak tek katlı, tek açıklılık çerçeveler kullanılmış, oluşturulan dolgulu
çerçeveler tersinen-tekrarlanan yanal yükler altında test edilmiştir. Sonuç olarak, dolgu duvar bir
ucunda mevcut kolona saplanıyorsa ve dolgunun serbest ucunda bir gizli kolon oluşturulmuşsa,
davranış oldukça iyi olmaktadır. Bırakılan kapı boşluğunun çerçeve açıklığına oranı 1/4 veya daha
az ise, dayanımdaki azalma yaklaşık %20, rijitlikteki azalma da %50 dolaylarında olmaktadır.

Betonarme Dolgulu Çerçeve Uygulaması ile İlgili Öneriler

Ülkemizde son kırk yılda dolgulu çerçeveler üzerinde yapılan deneyler ve 1992 Erzincan
depreminden bu yana yapılan uygulamalar ışığında betonarme dolgulu çerçevelerin tasarım ve
yapımı ile ilgili aşağıda öneriler oluşturulmuştur.

–Dolgulu çerçevelerin oluşturduğu perde kesit alanı, her bir doğrultuda, aşağıda verilenden
orandan az olmamalıdır. Denklemdeki ΣAw , o doğrultudaki perdelerin (dolgulu çerçeve) toplam
kesit alanı, ΣApi tüm katların plan alanının toplamı, Apt ise binanın tabandaki plan alanıdır.

Σ Aw ≥ 0.0025 ΣApi
(1)
≥ 0.01Apt
214 Betonarme Yapıların Onarımı ve Güçlendirilmesi

– Hesaplarda dolgulu çerçevedeki en büyük kesme kuvvetinin aşağıdaki sınırı aşmaması


gerekir. Denklemdeki Awn , perde nominal alanıdır. Nominal perde alanı, dolgu kalınlığının, dolgu
yapılan iki kolonun dış yüzeyleri arasındaki uzaklığıyla çarpılması ile elde edilir.

Vduvar ≤ 1
3 f ck Awn (2)

– Dolgu donatısı, dolgunun her iki yüzünde karesel bir ağ oluşturmalı ve perde duvarlar için
yönetmelikte verilen orandan az olmamalıdır.
– Dolgu, tüm çerçeve elemanlarına nervürlü çubuklardan oluşan filizlerle bağlanmalıdır.
Filizler, çerçeve elemanlarında açılacak deliklere epoxy ile kenetlenmelidir. Filizlerin kesit alanı, o
yöndeki dolgu donatısı alanından az olmamalıdır. Beton dayanımının 10 MPa’dan az olduğu
durumunda filiz alanı artırılmalıdır. Dolgunun temele bağlandığı kesitte filizler iki katına
çıkarılmalıdır.
– Dolguda olabildiğince boşluk bırakılmamalıdır. Boşluk bırakmak zorunlu olduğunda,
boşluk kenarlarına özel donatı yerleştirilmeli ve boşluk oranına göre dayanım ve rijitlikte azaltma
yapılmalıdır. Bu azaltma için Gazi Üniversitesi’nde yapılan deneylerin sonuçlarından
yararlanılabilir (Anıl vd., 2006)
– Dolgunun bağlandığı kolonların boyuna donatısında kat düzeyinde bindirmeli ek
yapılmışsa ve bindirme boyu yetersizse, perde uçlarında Şekil 1’de gösterilen donatı düzeni
oluşturulmalıdır.
– Filizler, dolgu içinde en az 35Ф, çerçeve elemanlarında ise (epoxy ile ankraj) en az 15Ф
boyunda kenetlenmelidir.
– Dolgu yapılırken üstte 100-150 mm boşluk bırakılmalı ve bu boşluk daha sonra rötre
yapmayan harçla doldurulmalıdır.

Güçlendirilmiş Dolgu Duvarlı Çerçeveler

Bundan önceki bölümde ele alınan betonarme dolgulu çerçeve, deneysel olarak ayrıntılı olarak
incelenmiş, hesap ve yapım için gerekli ilkeler belirlenmiş ve çeşitli kentlerde bunun uygulanması
yapılmıştır. ODTÜ’de geliştirilen bu yöntemin, güvenilir, pratik ve ekonomik bir yöntem olduğu
kanıtlanmıştır.
Betonarme dolgulu çerçeve yönteminin en önemli dezavantajı, onarılacak/güçlendirilecek
binanın boşaltılma zorunluluğudur. Bugün ülkemizde ve diğer ülkelerde en büyük sorun, depreme
karşı güçlendirilmesi gereken çok sayıda bina bulunması ve bunların boşaltılarak
güçlendirilmesinin pratik bir çözüm olmamasıdır. Bu sorunun çözümü için güçlendirme
aşamasında binanın kullanımını engellemeyecek, başka bir deyişle binanın boşaltılmasını
gerektirmeyecek yöntemler geliştirmek gerekmektedir. ODTÜ’de bu konu üzerinde çalışmalar
yapılmış ve mevcut binalardaki taşıyıcı olmayan tuğla, ytong ve benzeri dolgu duvarlar
güçlendirildiğinde, perde duvar gibi davranacakları kanısına varılmıştır. Güçlendirmede karbon lifli
polimerlerin (CFRP) veya kolayca taşınabilecek ön üretimli betonarme panoların kullanılmasına
karar verilmiştir. Bu tür güçlendirmelerin kullanımı engellemiyeceği yapılan incelemeler sonucu
anlaşılmıştır. Bu amaçla ODTÜ’de kapsamlı bir araştırma projesi oluşturulmuş ve proje NATO ve
TÜBİTAK tarafından finanse edilmiştir. ODTÜ’de planlanan ve yönetilen bu projeye, yurtdışından
ABD, Yunanistan ve Makedonya, yurtiçinden ise İTÜ, Boğaziçi ve Kocaeli Üniversiteleri
katılmıştır. Projenin temel amacı, dolgu duvarların güçlendirilmesine dayanan bu tür yöntemlerin
geçerliliğini deneysel olarak kanıtlamak ve gerekli hesap yöntemlerini oluşturmaktı.
Bu projede üç tür deney elemanları kullanılmıştır: (a) tek katlı, tek açıklıklı çerçeveler, (b)
tek açıklıklı, iki katlı çerçeveler ve (c) orta açıklığı dolgulu, üç açıklıklı, iki katlı çerçeveler. Tüm
deney elemanları tersinir-tekrarlanır yanal yükler altında denenmiştir. Son aşamada deney
elemanları Üsküp’teki sarsma masasına konarak da denenmiştir. Tüm deneylerde dolgu olarak
ölçeklendirilmiş tuğla kullanılmıştır.
Yukarıda sözü edildiği gibi duvar güçlendirilmesinde iki ayrı teknik kullanılmıştır.
Bunlardan birinde, dolgu duvarların güçlendirilmesinde karbon lifli polimer tabakalar
kullanılmıştır. ODTÜ’de yapılan deneylerde polimerin dolgu duvara bağlanmasını sağlayacak özel
U. Ersoy 215

ankrajlar geliştirilmiş ve polimer tabakaların yerleştirilmesinde değişik desenler denenmiştir. Bu


deneyler sonucu, ekonomi de dikkate alınarak karbon lifli polimer (CFRP) şeritlerin çerçevenin bir
köşesinden diğerine uzanan çaprazlar olarak düzenlenmesi uygun görülmüştür. Yapılan deneylerde,
iyi ankraj sağlandığında, güçlendirilmiş dolgulu çerçevenin dayanımının, güçlendirilmemiş dolgu
duvarlı çerçevenin yaklaşık iki katına eriştiği gözlenmiştir. Daha da önemlisi, güçlendirilmemiş
dolgu duvar, tersinen tekrarlanan yükler altında dağıldıktan sonra, davranış çerçeve davranışına
dönüşürken, güçlendirilmiş dolgu dağılmadığından, tekrarlanan ve tersinen yükler altında sistem
perde duvar gibi davranmaya devam etmektedir (Özcebe vd., 2003), (Özden vd., 2005), (Yüksel
vd., 2006).
Dolgu duvarların güçlendirilmesinde kullanılan ikinci yöntemde, iki kişinin kolayca
taşıyabileceği büyüklükte önüretimli panolar kullanmaktadır. Bu panolar dolgu duvarın iki yüzüne
yapıştırılmakta ve özel ankrajlarla çerçeveye bağlanmaktadır. Deneyler, bu tür bir yöntemin de
dolgu güçlendirilmesinde etkili olarak kullanılabileceğini göstermiştir (Tankut vd., 2003).
Geliştirilen bu iki yöntemle güçlendirilen tuğla dolgulu çerçeveler Üsküp’te sarsma masası
üzerinde de denenmiştir. Sarsma masasında, 1999 Marmara ve Düzce depremi kayıtları uygulanmış
ve güçlendirilen çerçeveler hasar görmemiştir.
Yukarıda özetlenen her iki güçlendirme yöntemi de kullanımı engellemeden uygulanabilecek
niteliktedir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Türkiye, betonarme yapıların onarımı ve güçlendirilmesi ile ilgili araştırmalarda öncülerden biri
olmuştur. Ülkemizde bu konudaki deneysel araştırmalar bundan yaklaşık kırk yıl önce ODTÜ’de
başlamış ve hız kazanarak devam etmiştir. Bu deneysel araştırmaların sonunda özellikle “sistem
iyileştirmesi” ile ilgili yöntemler geliştirilmiş, hesap ve yapımla ilgili öneriler oluşturulmuştur. Son
onbeş yılda, başta İTÜ, Gazi, Boğaziçi ve Kocaeli Üniversiteleri olmak üzere birçok laboratuarda
onarım/güçlendirme ile ilgili deneysel çalışmalar yapılmaktadır.
Bu bildirinin başında, onarım ve güçlendirme iki başlık altında toplanmıştı: (a) eleman
düzeyinde onarım/güçlendirme ve (b) sistem iyileştirmesi. Bu bildirinin yazarı, 1968 Adapazarı
depreminden bu yana ülkemizdeki deprem hasarlarını ve nedenlerini incelemektedir. Bu
incelemeler sonunda mevcut betonarme binalarımızın büyük bir çoğunluğunda, sistem, malzeme ve
donatı düzenlenmesi ile ilgili birçok ortak kusur olduğu saptanmıştır. Bunlar göz önünde
bulundurulduğunda, ülkemiz için “sistem iyileştirmesi”nin en uygun yaklaşım olduğu kanısına
varılmıştır. Yazar, onarım/güçlendirme aşamasında boşaltılabilecek binalar için “Betonarme dolgu
çerçeve yöntemi”in, kullanımı engellemeden yapılacak güçlendirmede ise, mevcut dolgu duvarların
CFRP veya benzeri bir malzeme veya önüretimli panolarla güçlendirilmesine dayanan yöntemleri
önermektedir. Bu yöntemler, ülkemizde yapılan araştırmalarla geliştirilmiştir. Bu konularda
tasarımcı ve yapımcıya ışık tutacak birçok yayın mevcuttur (Binici vd., 2007).
Onarım ve güçlendirme, bir bilim olduğu kadar sanattır. Bu işle uğraşan mühendisin çok iyi
bir davranış bilgisine sahip olması gerekir. Hiçbir onarım/güçlendirme yöntemi bir şablon olarak
uygulanamaz. Yöntem, binanın özelliklerine göre şekillendirilmelidir. Bilinçsiz yapılan
onarım/güçlendirme, yararlı olamayacağı gibi, binayı daha da zayıflatabilir.

KAYNAKLAR

Altın S, Ersoy U, Tankut T (1992) “Hysteretic Response of RC Infilled Frames,” ASCE Structural Journal,
V.118, No:8
Anıl Ö, Altın S (2006) “An Experimental Study on RC Partially-Infilled Frames,” Engineering Structures, V.
1, No.8
Binici B, Özcebe G, Özçelik R (2007) “Analysis and Design of FRP Composites for Seismic Retrofit of Infill
Walls in RC Frames,” Composites, Part B – Engineering, 38(5-6)
Canbay E, Ersoy U, Tankut T (2004) “A Three-Component Force Transducer for RC Structural Testing,”
Engineering Structures.
216 Betonarme Yapıların Onarımı ve Güçlendirilmesi

Canbay E, Ersoy U, Özcebe G (2003) “Contribution of RC Infills to the Seismic Behavior of Structural
Systems,” ACI Structural Journal, V.100, No:5
Ersoy U (1996) “Seismic Rehabilitation – Application, Research, and Current Needs,” Proceedings of the 11.
World Conference on Earthquake Engineering (invited paper), Acapulco, Mexico.
Ersoy U, Tankut T (1992) “Current Research at METU on Repair and Strengthening of RC Structures,”
Bulletin of ITU (invited paper), V.45, No:1-3
Ersoy U, Tankut T (1999) “Jacketed Columns Subjected to Combined Axial Load and Reversed Cyclic
Bending,” Proceedings of the 6. Canadian Conference on Earthquake Engineering, Toronto, Canada.
Ersoy U, Uzsoy Ş (1971) “Dolgulu Çerçevelerin Davranış ve Mukavemeti,” TÜBİTAK Araştırma Raporu,
MAG 2005.
Özcebe G, Ersoy U, Akyüz U, Erduran I (2003) “Rehabilitation of Existing RC Structures using CFRP
Fabrics,” Proceedings of the 13. World conference on Earthquake Engineering, Paper No. 1393,
Vancouver, Canada.
Özden Ş, Akgüzel U (2005) “CFRP Overlays in Strengthening of Frames with Column Rebar Splice
Problems,” Proceedings of the NATO International Closing Workshop under Subproject SFP977231,
May, İstanbul.
Sonuvar O, Özcebe G, Ersoy U, (2004) “Rehabilitation of RC Frames with RC Infills, ACI Structural
Journal, V.10, No:4
Tankut T, Ersoy U, Özcebe G, Baran M, Okuyucu D (2003) “In-Service Seismic Strengthening of RC
Framed Buildings,” NATO SFP Workshop on Seismic Assessment and Rehabilitation of Existing
Buildings, NATO Science Series, V. 29, Kluwer Academic Publishers.
Türk M, Ersoy U, Özcebe G (2006) “Effect of Introducing RC Infill on Seismic Performance of Damaged
RC Frames,” Sturctural Engineering and Mechanics, V.23, No:5
Yüksel E, İlki A, Erol G, Demir H, Karadoğan F (2006) “Seismic Retrofit of Infilled RC Frames with CFRP
Composites,” Advances in Earthquake Engineering for Urban Risk Reduction, NATO Science Series
4, V. 66, Springer, Dordrecht, The Netherlands.

You might also like