Professional Documents
Culture Documents
Sohrab Sepehri Suyun Ayak Sesi PDF
Sohrab Sepehri Suyun Ayak Sesi PDF
Sohrab Sepehri
Şirin Mehran
IşıkTabar Gençer
Gri Yayın Dizisi: 56
ISBN 9944-396-09-5
Pan Yayıncılık
Barbaros Bulvan 74/4 Beşiktaş 34353 İSTANBUL
• Tel: (0212) 261 80 72-227 56 75
• Faks: (0212) 227 56 74
www.pankitap.com
SUYUN AYAK SESİ
Sohrab Sepehri
Şirin Mehran
IşıkTabar Gençer
Sohrab Sepehri
Kaşan şehrinderrün
Fena sayılmaz halim,
Bir lokma ekmeğim var, biraz aklım,
iğne ucu kadar da zevkim.
Annem var, ağaç yaprağından daha güzel,
Dostlar, akan sudan daha iyi
5
Ben müslümanım.
Kıblem bir kırmızı güldür,
N amazlığım bir pınar,
mührüm ışıktır,
Ova seccadem.
Pencereınİ titreştiren ışık
ile abdest alırım.
Namazırnın içinden ay geçer, tayf geçer,
Namazırnın bütün zerreleri billurlaşır,
Namaz kaybolur taş görünür.
Rüzgar, selviierin üstünde ezan okuduğunda,
Namaz kılarım ben.
Otların tekbirinden sonra,
Denizdeki dalganın kamedinden sonra
namaz kılarım.
Kabem su kıyısında,
Kabem akasyaların altındadır.
Kabem bir esinti gibi bahçeden bahçeye,
Şehirden şehire gider.
6
İşim resim yapmaktır.
Bazen bir kafes bo yar,
Size satarım.
Orda mahpus çayırkuşu, sesiyle
yalnız gönlünüzü tazelesin diye.
Bu bir hayal, bu bir hayal,
Biliyorum,
Tuvalim cansızdır.
İyi biliyorum,
Çizdiğim havuz balıksızdır.
Kaşan şehrindenim.
Soyuru belki
Hint'de bir bitkiden gelir,
Belki, "Sialk"* toprağından yapılmış bir çömlekten,
Soyum belki de,
Buharalı bir fahişeden gelir.
7
Babam, kırlangıçların iki kere gelmelerinden önce,
iki kardan önce
Babam terastaki iki uykudan önce,
Babam zamanlar önce ölmüştü.
Babam öldüğü zaman, gökyüzü maviydi.
Annem birden kalku uykudan, kızkardeşim güzelleşti **
Babam öldüğü zaman, bekçilerin hepsi şairdi.
Kaç kilo kavun istiyorsun? diye sordu manav bana.
Sordum: Gönül boşluğunun gramı kaça?
Babam ressamdı
Saz yapar, saz çalardı.
Üstelik iyi bir hattattı.
9
Ben dünya misafirliğine gittim.
Ben sıkıntı ovasına,
Ben irfan bağına,
Ben bilim ışığının balkonuna gittim.
Dinin basamaklarını çıktım,
Şüphe sokağının sonuna kadar,
Gönül doygunluğunun serin havasına,
Islak sevda akşamına kadar.
10
Yer üstünde neler gördüm:
Bir çocuk gördüm ay kokluyordu.
Kapısız bir kafes gördüm,
içinde, aydınlık kanat çırpıyordu.
Bir merdiven gördüm,
üzerinde aşk melekler alemine çıkıyordu.
Bir kadın gördüm, havanda ışık dövüyordu.
Öğle, onların sofrasında ekmekti,
Sebzeydi, şebnem tepsisiydi,
Sıcak sevda kasesiydi.
11
Bir kitap gördüm, kelimeleri billurdan.
Bir kağıt gördüm, ilkbahardan.
Müze gördüm yeşillikten uzak,
Cami gördüm sudan uzak.
Umutsuz bir fakih gördüm,
başucunda sorularla dolu bir testi vardı.
12
Kurbağanın havuzdaki aksi,
Ve yalnızlık sokağından bir sineğin geçişi.
Bir serçenin çınardan yere indiğincieki arayış.
Ve güneşin ergenliği,
Ve oyuncak bebeğin sabah ile kucaklaşması
Aşağıda, annem,
Nehrin hatırasında çay bardaklarını yıkıyordu.
13
Şehir görünüyordu:
Büyüyen çimento, demir, taş geometrisi,
Güvercin taşımayan yüzlerce otobüs.
Çiçekçi çiçeklerini mezata götürüyordu.
İki yasemin ağacı arasına,
salıncak kuruyordu bir şair,
Çocuğun biri okul duvarına taş atıyordu.
Bir diğeri erik çekirdeğini,
babasının renksiz seecadesine tükürüyordu
ve bir keçi haritadaki "Hazar" dan su içiyordu.
14
Aşk göründü, dalga göründü.
Kar göründü, dostluk göründü.
Kelime göründü.
Su göründü, eşyaların sudaki aksi...
Kanın sıcaklığında, hücrelerin serin gölgeleri.
Hayatın rutubetli tarafı.
Sıkıntılı Doğu insanının yaratılışı.
Kadın sokağındaserserilik mevsimi.
Mevsim sokağında yalnızlık kokusu.
Tohumun çiçeğe,
Sarmaşığıu evden eve,
Ayın, havuza yolculuğu,
Hasret çiçeğinin topraktan fışkırışı.
Körpe asmanın duvardan dökülüşü.
Şebnemin uyku köprüsü üstüne yağışı.
Neşenin ölüm hendeğinden atlayışı.
Sözün ardında geçen hadise.
15
Bir pencere ile ışığın savaşı.
Bir basamak ile güneşin büyük ayağının savaşı.
Yalnızlık ile bir şarkının savaşı.
Armutlar ile boş bir sepetin güzel savaşı.
N ar ile dişierin kanlı savaşı.
"Naziler" ile naz çiçeğinin sapının savaşı.
Papağan ile güzel konuşmanın savaşı.
Alın ile soğuk mührü n* savaşı.
*namaz taşı
16
Bir devrin fethi, bir şiir eliyle,
Bir bahçenin fethi, bir sığırcık eliyle,
Bir sokağın fethi, iki selam eliyle,
Bir şehrin fethi, üç dört tahta süvari eliyle,
Bir bayramın fethi, iki oyuncak bebek ve bir top eliyle.
17
Yeryüzü tümüyle belirdi:
Yunan sokağında düzen gidiyordu.
Baykuş "Babil bahçelerinde" ötüyor,
Rüzgar, Hayber yamacından, doğuya
tarihin çer çöpünü sürüklüyordu.
Durgun "Negin" gölünde bir kayık çiçek götürüyor,
Benares'te her sokağın başında ebedi ışık yanıyordu.
Halklar gördüm.
Şehirler gördüm.
Ovalar, dağlar gördüm.
Suyu gördüm, toprağı gördüm.
Işık ve karanlık gördüm.
Bitkileri ışıkta, ve bitkileri karanlıkta gördüm.
Hayvanları ışıkta, ve hayvanları karanlıkta gördüm.
Ve insanı ışıkta, ve insanı karanlıkta gördüm.
18
Kaşan şehrincienim
Ama, benim şehrim değil Kaşan.
Benim şehrim kayboldu.
T elaşla ve pür heyecan,
Gecenin öbür tarafına bir ev yaptım.
Ben bu evde,
kimsenin adım bilmediği nemli otlara yakınım.
Bahçenin nefesini duyuyorum.
Ve karanlığın sesini bir yapraktan düştüğünde.
Ağacın arkasında aydınlığın öksürük sesini.
Her taşın deliğinde suyun aksırığını.
Baharın çatısında kırlangıcın sesini.
Ve açıp kapanan yalnızlık penceresinin saf sesini.
Ve müphem aşkın deri değiştirmesinin temiz sesini.
Kanatta uçmak zevkinin toplanmasını,
Ruhun kendi kendini tutarken çatlamasını.
19
Ben tutkunun adımlarını duyuyorum.
Ve damardaki kan kanununun
ayak sesini duyuyorum.
Güvercinler kuyusunda seher çırpıntısı
Cuma gecesinin kalp çarpıntısı,
Düşüncede karanfil çiçeğinin akışı
Hakikatin, uzaktan saf kişnemesi.
Uçuşan maddenin sesini duyuyorum.
Ve coşku sokağında inanç ayakkabısının sesini.
Ve aşkın ıslak gözkapaklan üstündeki,
Ergenliğin hüzünlü musıkisi üstündeki,
Nar bahçelerinin türküsü üstündeki yağmurun sesini.
Ve gece içinde neşe şişesinin kırılmasının,
Güzelliğin kağıt gibi parçalanmasının
Gurbet kasesinin rüzgardan dolup boşalmasının sesini.
20
Ruhum, nesnelerin tazeliklerine akar,
Benim ruhum, gençtir.
Ruhum bazen heyecandan kekeler,
··Benim ruhum, işsizdir:
Yağmur damlalarını, duvardaki tuğlaları sayar,
Ruhum bazen yol ağzında duran bir taş gibi gerçektir.
21
istediğin kadar güneş, istediğin kadar bağlılık,
istediğin kadar çoğalma.
22
Yaşam hoş bir adettir,
Yaşamın ölüm genişliğinde kanatları vardır,
Aşk kadar sıçrayabilir,
·Yaşam, alışkanlık rafına kaldırıp
unutulacak birşey değildir.
23
Yaşam basit ve eşit nefesler geometrisidir.
Bilmiyorum, neden
"At soylu hayvandır, güvercin güzeldir." derler?
Ve neden hiç kimse yarasayı kafese koymuyor.
Yoncanın ne eksiği var kırmızı laleden.
Gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli.
Kelimeleri yıkamalı.
Kelime rüzgar olmalı, yağmur olmalı.
24
Şemsiyeleri kapatmalı.
Yağmur altında yürümeli.
Düşünceleri, hatıraları yağmur altına getirmeli.
·Şehir
bütün halkıyla yağmur altına gitmeli.
Dostu yağmur altında görmeli.
Aşkı yağmur altında aramalı.
Yağmur altında bir kadınla sevişmeli.
Yağmur altında oyun oynamalı.
Yağmur altında yazmalı, konuşmalı, nilüfer dikmeli.
Yaşam sürekli ıslanmaktır.
Yaşam "şimdi" havuzunda suya girmektir.
Çıkaralım giysileri:
Suya biı:: adım var.
25
Aydınlığı ta da lım.
Bir köy gecesini, alıunun uykusunu tartalım.
Leylek yuvasının sıcaklığını hissedelim.
Çimenlerin kanunu çiğnemeyelim.
Bağbozumunu tadalım.
Ve eğer ay çıkarsa ağzımızı açalım
Ve gecenin uğursuz olduğunu söylemeyelim.
Ateş böceğinin bahçenin bilgeliğinden
yoksun olduğunu sanmayalım.
Sepeti getirelim
Biraz kırmızı biraz yeşil toplayalım.
26
İçinde rüzgar esmeyen kitabı okumayalım,
Ve içinde ıslak şebnem yüzeyi olmayan kitabı
Hücreleri canlı olmayan kitabı okumayalım ve
· sineğin tabiatın parmağından uçmasını istemeyelim.
Ve panterin yaratılış kapısından dışarı çıkmasını.
Ve eğer solucanlar öldüyse,
yaşamda bir şeyin eksildiğini bilelim.
Eğer ağaçbiri yoksa, ağaç kanunlan zarar görmüştür.
Ve eğer ölüm olmasaydı, neyin peşine koşacaktık
Ve eğer ışık olmasaydı, uçuşun mantığı değişecekti.
Ve mercandan önce
denizierin düşüncelerinde boşluk vardı.
27
Geçmiş artık canlı değil.
Geçmişte kuş şakımıyor.
Geçmişte rüzgar esmiyor.
Geçmişte çarnın yeşil penceresi kapalı.
Geçmişte bütün kağıt fırıldaklann yüzü tozlu.
Geçmişte tarihin yorgunluğu kaldı.
Geçmiş dalganın hatırasında,
sahile vurmuş hareketsiz soğuk sedeflerdir.
28
Çiçeğin hacmi kaç misline çıktı, hasta yatağımda,
daha da büyüdü turuncun çapı, fenerin ışığı)
29
Perdeyi açalım
Bırakalım duygular soluk alsın.
Bırakalım ergenlik her ağacın altında yuva kursun.
Bırakalım içgüdü oyun oynasın.
Yalınayak mevsimlerin peşinde,
çiçeklerin üstünde uçsun.
Bırakalım yalnızlık,
Türkü söylesin,
Birşeyler yazsın,
Sokaklara çıksın.
İçten olalım.
İçten olalım,
Bankada da bir ağacın altında da içten olalım.
30
Bilimin ötesine çadır kuralım,
bir yaprağın cezbesiyle elimizi yıkayıp
sofraya oturalım,
- Sabah güneş doğarken doğalım,
Heyecanları serbest bırakalım,
Uzayın, rengin, sesin, pencerenin
anlamını tazeleyelim,
Varlığın iki hecesi arasına, gökyüzünü yerleştirelim,
İçimizi ebediyetle doldurup boşaltalım,
Bilimin yükünü kırlangıçların sırtından alıp
yere koyalım,
31
SADECE RENK
32
Pırıl pınl bir güneş.
Sığırcıklar geldi.
Lavantalar yeni çiçekler açtı.
Tanelerine ayınyorum bir nan.
Gönlüme,
"insanların gönülleri de tanelere ayrılabilse,
ne güzel olurdu." dedim.
33
GÜLİSTAN'DA
Beniçağırıyordu
Kara kavakların arkasındaki saf gaflet.
Öyle kaldım,
Sazlıkların kenarında,
34
Rüzgar esiyordu, dinledim,
Benimle konuşan kim?
Bir kertenkele geçti.
Yola çık tım.
Yolun üstünde bir yonca tarlası,
sonra badem bostanı, gül ağaçları
ve toprağın unutkanlığı.
Yaz öğleni.
Gölgeler biliyor nasıl yaz bir olduğunu,
Gölgeler kusursuz,
Bir köşe aydınlık ve temiz,
Duyguların çocukları! Burasıdır oyun yeri.
35
Hayat boş değil,
Şefkat var, elma var, inanç var.
Evet
Madem gelincik var,
o zaman yaşarnaya devarn etmeliyiz.
36
AYDINLIK, BEN, ÇİÇEK, SU
Bulut yok.
Rüzgar yok.
Havuzun başındayım,
Balıkların sudaki izleri,
aydınlık, ben, çiçek, su.
Yaşamın temiz buğday başağı.
Annem.,reyhan topluyor.
Peynir, reyhan, ekmek, bulutsuz gökyüzü,
Islak şebboylar.
Kurtuluş yakında: avludaki çiçeklerin arasında.
37
Bir şeyler var, bilmiyorum.
"Bir ot koparırsam öleceğim."
bunu biliyorum.
38
HEY
Beyhude bekleme,
Gece daldan dökülmeyecek
Ve Allah'ın penceresinde ışık yok.
39
Ayağa kalk,
Bir çiçeğin hayali ile geceye döndü yeryüzü.
Yola koyul,
Balık arkasında hüzünlü bir iz bıraktı.
Vakit geçti,
Kokla ve git,
Ve artık güzel bir yüzü başka uykularda ara.
40
ISBN 9944-396-09-5