Yds Özel Kelimler Sözlüğü

Zafer Hoca
YDS - YÖKDİL
Hibrit Online
Eğitim Merkezi
YDS – YÖKDİL
Özel Kelimeler
Sınav Sözlüğü
Zafer Hoca YDS Academy Ücretsiz Kaynaklar

YDS – YÖKDİL Özel Kelimeler - Sınav Sözlüğü A+++
Hibrit Online Eğitim Sistemi Nedir?
Online Eğitimin Türleri

1. Naklen Eğitim
2. Kayıttan Eğitim
3. Yeni Nesil Hibrit Online Eğitim
1. Naklen Eğitim Nedir?
Eğitimlerin günün belirli bir saatinde yapıldığı ve öğrencilerin belirlenen o saatte derslere canlı olarak
katılabildiği ve sorularını sorabildiği sistemdir.
Zafer Hoca YDS – YÖKDİL Özel Kaynaklar Serisi
2. Kayıttan Eğitim Nedir?
Eğitimlerin kaydedildiği ve eğitim verilecek olan sistem üzerinden işlenecek tüm konuların toplu olarak
yüklenip sunulduğu, dersin hocasına soru sorma imkânı kısıtlı ve eğitimin ilerleyişi tamamen öğrenciye
Hibrit Online Eğitim

bırakılmış sistemdir.
3. Hibrit Online Eğitim Nedir?

Bu eğitim sistemi naklen ve kayıttan eğitimin avantajlı yönlerinin birleştirilmesi sonucunda ortaya
çıkmış olan yeni nesil bir online eğitim sistemidir. Sisteme konu anlatımları gün içerisinde kaydedilip
belirli bir saatte yüklenmektedir. Konu anlatımlarının yüklenmesinin ardından öğrenciler istedikleri
kadar veya istedikleri zaman bu anlatımları izleyebilmektedirler. Sistemde öğrencinin "öğretmen" ile
irtibat kurabilmesi için iletişim hattı, canlı destek veya özel butonlar bulunmaktadır. Öğrenciler her an,
dersin öğretmenine sorularını aktararak veya canlı destek ile görüşerek anlayamadıkları noktaları telafi
edebilmektedirler.
Hibrit Sistemin Avantajları

a.) Zaman bağımsızdır ve çalışan öğrenciler için bu büyük bir avantajdır.
b.) Kalabalık naklen sınıflarda öğrenciler sorularını hocaya iletemezlerken, bu sistemde herkes
sorularını aktarabilir ve cevabını alabilirler.
c.) Ders kaçırma sorunu yoktur ve derslerin tekrarı dönem sonuna kadar izlenebilmektedir.
d.) Hem basılı hemde dijital kaynaklarla eğitim desteklenmektedir.
e.) Öğrenci kendi haline bırakılmaz günlük olarak yapılacak tüm çalışmalar planlanır ve ödev olarak
verilir.
f.) Öğrenci performansı takip edilir. Gerekli durumlarda yeni çalışma programları yapılır.
1
Sevgili Öğrencim;
İngilizce öğrenmeye karar verdiğin ilk anda seni bu hedefinden uzaklaştırabilecek en temel etmen;
İngilizce çalışmaya nereden başlayacağın ve hangi kaynaklardan çalışacağın konusudur. Dolayısıyla biz,
Zafer Hoca YDS Academy ailesi olarak sana bu konuda yardımcı olabilmek ve senin belirli bir sıra ile
sıfırdan başlayıp orta seviyeye kadar gelmeni sağlamak için, ihtiyacın olan tüm kaynakları ücretsiz
olarak sunuyoruz. Bu kaynaklar ile güzel bir temel oluşturabilir veya var olan temelini geliştirebilirsin.
Eğer sonrasında İngilizce bilgini daha ileri bir seviyeye taşımak veya YDS – YÖKDİL – YKS DİL gibi
sınavlara hazırlanmak istersen Hibrit Online Eğitim sistemimize dâhil olabilirsin. Unutma, senin başarın
bizim başarımızdır. İyi çalışmalar dileriz…
Değerli Öğretmen Arkadaşım;

Hazırlamış olduğumuz tüm ücretsiz kaynakları gönlünce kullanabilirsin, derslerinde faydalanabilirsin,

çoğaltıp dağıtabilirsin. Ancak senden ricamız, ismimizin ve logomuzun üzerini kapatmamandır.
Kolaylıklar dileriz…

Saygıdeğer Veliler;
Kaynaklarımız bir emeğin ürünüdür ve özenle hazırlanmıştır. Eğer çocuklarınızın İngilizcesini geliştirmek
isterseniz, bu kaynakları yazıcıdan çıktı alarak çalışmalarını sağlayabilirsiniz. Ayrıca bu kaynaklardan
çocuklarınızın ödevleri için de faydalanabilirsiniz. Saygılarımızı sunarız…
Zafer Hoca YDS Academy Kurucusu
Zafer Bilge ’
Web Adresimiz: www.zaferhoca.com.tr

Facebook Grubumuz: www.facebook.com/groups/ydsonlinedershane/
2
Değerli arkadaşlar, bu modül içerisinde YDS ve YÖKDİL için önemli olan kelimeler; anlamları,
aldıkları ekler ve okunuşları ile birlikte sizlere sunulmuştur. Toplam 2596 Sözcük bulunmaktadır.
Herkese iyi çalışmalar dileriz…
No Kelime Anlamı Ek Bilgiler
s. olmuş, olgun, olgunlaşmış, yetişmiş, kemale ermiş;

Ekler: rip·er / rip·est
ripe olgunluk derecesine varmış;
1 Hecelenişi: ripe
ihtiyarca, yaşlıca;
Okunuşu: /rʌɪp /
eski ve lezzetli, tam vakti gelmiş; hazır.
beneficial s. hayırlı; Hecelenişi: ben·e·fi·cial
2
faydalı, yararlı. Okunuşu: /bɛnɪ’fɪʃ(ə)l /
Ekler: col·lab·o·rates / col·lab·o·rat·ed
collaborate / col·lab·o·rat·ing / col·lab·o·ra·tions
3 f. beraber çalışmak, işbirliği yapmak.
Hecelenişi: col·lab·o·rate
Okunuşu: /kə’labəreɪt /
i. kadife;
yeni büyüyen boynuzu örten kadifemsi deri;
Ekler: vel·vets
velvet kadifemsi şey;
4 Hecelenişi: vel·vet
argo. cabadan kazanç;
Okunuşu: /vɛlvɪt /

s. kadife gibi;
yumuşak.
5 nightmare i. kabus, karabasan. Ekler: night·mares
6 viceversa z. tersine, karşılıklı olarak. Hecelenişi: vice ver·sa
katı;
emphatic kesin;
7
önemli;
vurgulu
f. azalmak, eksilmek, küçülmek, çekilmek;
Ekler: de·creas·es / de·creased /
azaltmak, eksiltmek
decrease de·creas·ing
8 i. eksilme, azalma, çekilme;
Hecelenişi: de·crease
küçülme;
Okunuşu: /dɪ’kriːs /
eksiklik, noksan
bountiful s. cömert, eli açık, vermeyi seven; Hecelenişi: boun·ti·ful

9
bol, mebzul. Okunuşu: /baʊntɪfʊl /
i. ,mak. dişli;
dişli takımı;
Ekler: gears
gear vites, şanjman; donanım, tertibat; elbise;eşya;
10 Hecelenişi: gear
f. viteslemek;
Okunuşu: /gɪə /
donatmak: giydirmek;
uymak, uydurmak.
s. tarafsız, bitaraf, adil, insaflı, haktanır;
equitable Hecelenişi: eq·ui·ta·ble
11 huk. adalet ve nısfete uygun;
Okunuşu: /ɛkwɪtəb(ə)l /
mahkemede müdafaası mümkün.
f. hakkını korumak, fiilen korumak; Ekler: vin·di·cates / vin·di·cat·ed /
vindicate tarafını tutup haklı ve suçsuz olduğunu iddia ve ispat vin·di·cat·ing
12
etmek; Hecelenişi: vin·di·cate
(eski) öç almak. Okunuşu: /vɪndɪkeɪt /
3
Ekler: wheel·bar·rows
13 wheelbarrow i. tekerlekli el arabası. Hecelenişi: wheel·bar·row
Okunuşu: /wiːlbarəʊ /
s. randıman oranı yüksek olan;
efficient Hecelenişi: ef·fi·cient
14 yeterli, ehliyetli, işbilir, becerikli;
Okunuşu: /ɪ’fɪʃ(ə)nt /
etkili, tesirli.
i. havan, dibek; Ekler: mor·tars / mortars / mortared /
mortar havan topu; mortar·ing
15
bina yapımında kullanılan kireçli harç; Hecelenişi: mor·tar
f. harç ile sıvamak. Okunuşu: /mɔːtə /
fearsome s. dehşetli, korkunç; Hecelenişi: fear·some
16
korkak. Okunuşu: /fɪəs(ə)m /
i. huk. şeref kırıcı neşriyat, kötüleyici yerme;
yazılı iftira; Ekler: li·bels

17 libel huk. arzuhal, istida; Hecelenişi: li·bel
f. iftira etmek; Okunuşu: /lʌɪb(ə)l /
huk. arzuhal vererek davaya başlamak.
s. ,i. dört kat; Ekler: qua·dru·ples / qua·dru·pled /

quadruple i. bir şeyin dört misli; qua·dru·pling
18
f. dörtle çarpmak, dört misli çoğaltmak veya Hecelenişi: qua·dru·ple
büyütmek. Okunuşu: /kwɒdrʊp(ə)l /
Ekler: shan·ties
19 shanty i. kulübe. Hecelenişi: shan·ty
Okunuşu: /ʃanti /
Ekler: ab·ducts / ab·duct·ed /
ab·duct·ing / ab·ductees / ab·duc·tions
20 abduct f. zorla almak, (kadın yahut çocuk) kaçırmak. / ab·duc·tors
Hecelenişi: ab·duct
Okunuşu: /əb’dʌkt /
Ekler: mack·er·el / mack·er·els
21 mackerel i. uskumru,zool. Scomber scombrus. Hecelenişi: mack·er·el
Okunuşu: /mak(ə)r(ə)l /
i. haberci, müjdeci; Ekler: her·alds / her·ald·ed /
herald protokol görevlisi, teşrifatçı; her·ald·ing
22
f. haber vermek, ilan etmek, teşrifini haber vermek; Hecelenişi: her·ald
takdim etmek, huzura çıkarmak. Okunuşu: /hɛr(ə)ld /
f. kuvvet ve cesaret vermek.
i. sinir, asap;
kuvvet;
Ekler: nerves
nerve soğukkanlılık, metanet, cesaret;
23 Hecelenişi: nerve
küstahlık, cüret;
Okunuşu: /nəːv /
gen., duyarlık, duysal dayanıklılık kaynağı;
gen. çoğ. asabi buhran asap bozukluğu;
biyol. kanat veya yaprak damarı.
s. akıllı, anlayışlı, dirayetli; Ekler: shrewd·er / shrewd·est
24 shrewd kurnaz, açıkgöz; Hecelenişi: shrewd
zeki, keskin. Okunuşu: /ʃruːd /
4
Ekler: pre·texts
25 pretext i. bahane, sözde sebep. Hecelenişi: pre·text
Okunuşu: /priːtɛkst /
s. tam, kesin, kati;
implicit ima olunan, zımni; Hecelenişi: im·plic·it
26
ifade edilmeden anlaşılan; Okunuşu: /ɪm’plɪsɪt /
aslında olan.
i. özür dileme.
apologetic Hecelenişi: apol·o·get·ic
27 s. özür dileyen, af talep eden, itizar beyan eden;
Okunuşu: /əpɒlə’dʒɛtɪk /
savunma şeklinde olan.
s. nadir, seyrek;
uncommon Hecelenişi: un·com·mon
28 olağanüstü, fevkalade;
Okunuşu: /ʌn’kɒmən /
müstesna.
reluctant s. istenmeden yapılan, gönülsüz, isteksiz, zorla Hecelenişi: re·luc·tant

29
yapılan. Okunuşu: /rɪ’lʌkt(ə)nt /
i. bildirme, anlatma, gösterme; Ekler: in·di·ca·tions
30 indication belirti, delil, kanıt; Hecelenişi: in·di·ca·tion
tıb. hastalıklarda uygun tedavi şeklini gösterme. Okunuşu: /ɪndɪ’keɪʃ(ə)n /

incurable s. iyi olmaz, şifa bulmaz, devasız, düzelmez; Hecelenişi: in·cur·able
31
i. iyi olmaz hasta. Okunuşu: /ɪn’kjʊərəb(ə)l /
s. alçak;
ignoble Hecelenişi: ig·no·ble
32 şerefsiz;
Okunuşu: /ɪg’nəʊb(ə)l /
kalitesiz, bayağı.
negligible Hecelenişi: neg·li·gi·ble
33 s. ihmal edilir, önemsemeye değmez.
Okunuşu: /nɛglɪdʒɪb(ə)l /
f. ilân etmek; Ekler: pro·claims / pro·claimed /
proclaim beyan etmek; pro·claim·ing
34
ilân ederek kanunen yasaklamak; Hecelenişi: pro·claim
ifşa etmek, açığa vurmak. Okunuşu: /prə’kleɪm /
rigid s. eğilmez, bükülmez, katı, dimdik; Hecelenişi: rig·id
35
sert, şiddetli. Okunuşu: /rɪdʒɪd /
macabre s. ölümü hatırlatan, ölümle ilgili; Hecelenişi: ma·ca·bre
36
dehşetli, meşum. Okunuşu: /mə’kɑːbr(ə) /
quartet dörtlü;
37 Okunuşu: /kwɔː’tɛt /
kuartet
Ekler: back·yards
38 backyard i. evin arkasındaki bahçe Hecelenişi: back·yard
Okunuşu: /bak’jɑːd /
furtive Hecelenişi: fur·tive
39 s. gizli, sinsi
Okunuşu: /fəːtɪv /
i. iskân;
evler;
housing barınacak yer; Ekler: hous·ings
40
bir makinanın kısımlarını yerinde tutan çerçeve veya Hecelenişi: hous·ing
levha.
i. haşa, belleme.
5
f. talep etmek, istemek;

emretmek, ısrar etmek, icbar etmek;
sormak, zorla istemek;
Ekler: de·mands
demand muhtaç olmak;
41 Hecelenişi: de·mand
(huk). mahkemeye celbetmek , bir hak talep etmek.
Okunuşu: /dɪ’mɑːnd /
i. talep, istek;
ihtiyaç;
(huk). talep, dava.
unsolicited Hecelenişi: un·so·lic·it·ed
42 s. istenilmemiş, talep edilmemiş.
Okunuşu: /ʌnsə’lɪsɪtɪd /
Ekler: am·bush·es
ambush i. pusu, tuzak;
43 Hecelenişi: am·bush
f. tur>tuzak kurmak, pusuya düşürmek.
Okunuşu: /ambʊʃ /
Ekler: ame·lio·rates / ame·lio·rat·ed /

f. biraz ıslah etmek, iyileştirmek, düzeltmek;
ameliorate ame·lio·rat·ing
44 iyileşmek,;
Hecelenişi: ame·lio·rate
düzelmek, biraz ıslah olmak.
Okunuşu: /ə’miːlɪəreɪt /
Ekler: hy·poc·ri·sies
45 hypocrisy i. ikiyüzlülük, mürailik, riyakârlık, riya. Hecelenişi: hy·poc·ri·sy

Okunuşu: /hɪ’pɒkrɪsi /
i. ,anat. damar, verid, ven, toplardamar;
ebru;
huy, mizaç; Ekler: veins
46 vein oluk, oyuk; Hecelenişi: vein
f. damar teşkil etmek; Okunuşu: /veɪn /
damarlarla kaplamak;
ebrulamak.
presumably Hecelenişi: pre·sum·ably
47 z. tahminen, galiba.
Okunuşu: /prɪ’zjuːməbli /
f. tecavüz etmek (kadına);
yağma etmek;
eski zorla alıp götürmek; Ekler: rapes / raped / rap·ing
48 rape i. zorla ırza tecavüz; Hecelenişi: rape
eski zorla alıp götürme. Okunuşu: /reɪp /
i. kolza, bot. Brassica napus.
i. üzüm posası.
f. düşünmek, ölçünmek, üzerinde durmak, tartmak,
mütalaa etmek, istişare etmek.
deliberate Hecelenişi: de·lib·er·ate
49 s. kasti, önceden düşünülmüş, mahsus;
Okunuşu: /dɪ’lɪb(ə)rət /
düşünceli, ihtiyatlı, tedbirli, telaşsız, aklı başında,
ağır.
Ekler: aisles
aisle i. ara yol, yan taraf, geçit (özellikle kilise ve
50 Hecelenişi: aisle
tiyatroda).
Okunuşu: /ʌɪl /
s. kibar, nazik;
Ekler: mild·er / mild·est
mild yumuşak, zarif;
51 Hecelenişi: mild
ılımlı;
Okunuşu: /mʌɪld /
hafif.
6
f. titremek;
Ekler: vi·brates / vi·brat·ed / vi·brat·ing
vibrate sallanmak, sakınmak;
52 Hecelenişi: vi·brate
duraksamak, tereddüt etmek;
Okunuşu: /vʌɪ’breɪt /
titretmek, sallandırmak.
unexplored Hecelenişi: un·ex·plored
53 s. keşfedilmemiş, araştırılmamış.
Okunuşu: /ʌnɪk’splɔːd /
f. selâmlamak;
çağırmak;
seslenmek;
hail i. selâmlama, seslenme. Hecelenişi: hail
54
i. dolu; Okunuşu: /heɪl /
dolu gibi yağan şey;
f. dolu halinde yağmak veya yağdırmak;
hızlı ve şiddetli gelmek (söz, yumruk).
Ekler: ad·ver·sar·ies
55 adversary i. muhalif kimse, düşman , hasım. Hecelenişi: ad·ver·sary
Okunuşu: /advəs(ə)ri /
içdiken;
Ekler: thorns
thorn üzüntü cefa;

56 Hecelenişi: thorn
dikeni çok bitki;
Okunuşu: /θɔːn /
(eski) İngilizce’de th sesini gösteren harfin adı
veal Hecelenişi: veal
57 i. dana eti, buzağı eti, süt danası eti.
Okunuşu: /viːl /
unfulfilled s. ihtiyacı karşılanmamış; Hecelenişi: un·ful·filled
58
yerine getirilmemiş. Okunuşu: /ʌnfʊl’fɪld /
credible Hecelenişi: cred·i·ble
59 s. inanılır, güvenilir, itimada şayan.
Okunuşu: /krɛdɪb(ə)l /
congenital Hecelenişi: con·gen·i·tal
60 s. doğuştan olan, fıtri.
Okunuşu: /kən’dʒɛnɪt(ə)l /
accurate s. doğru, sahi, tam; Hecelenişi: ac·cu·rate
61
ince Okunuşu: /akjʊrət /
Ekler: sat·ires
satire i. hiciv, taşlama, yergi, yerme;
62 Hecelenişi: sat·ire
hiciv söyleme.
Okunuşu: /satʌɪə /
unerring s. yanılmaz, emin; Hecelenişi: un·err·ing
63
kesin, doğru, tam isabetli. Okunuşu: /ʌn’əːrɪŋ /
Ekler: re·jects / re·ject·ed / re·ject·ing
64 rejection i. reddetme, reddedilme. / re·jec·tions
Okunuşu: /rɪ’dʒɛkʃ(ə)n /
Ekler: di·vulg·es / di·vulged /
divulge di·vulg·ing
65 f. ifşa etmek, açığa vurmak, söylemek, yaymak.
Hecelenişi: di·vulge
Okunuşu: /dʌɪ’vʌldʒ /
Ekler: ge·ne·al·o·gies / ge·ne·al·o·gists
genealogy i. nesep, şecere, silsile, soy;
66 Hecelenişi: ge·ne·al·o·gy
nesep tetkiki.
Okunuşu: /dʒiːnɪ’alədʒi /
7
heinous Hecelenişi: hei·nous

67 s. tiksindirici, iğrenç, kötü, çirkin, kerih.
Okunuşu: /heɪnəs /
s. güler yüzlü, şen, hoş;
genial Hecelenişi: ge·nial
68 müsait;
Okunuşu: /dʒiːnɪəl /
hayat verici.
distinguished Hecelenişi: dis·tin·guished
69 s. üstün, mükemmel, kibar, sivrilmiş, mütemayiz.
Okunuşu: /dɪ’stɪŋgwɪʃt /
Ekler: ar·sons / ar·son·ists
70 arson i. kundakçılık, kasten yangın çıkarma. Hecelenişi: ar·son
Okunuşu: /ɑːs(ə)n /
apathetic s. , duygusuz, hissiz, Iâkayt, kayıtsız, ilgisiz; Hecelenişi: ap·a·thet·ic
71
soğuk, cansız. Okunuşu: /apə’θɛtɪk /
f. mecburi askerliğe almak;

kura ile askere almak;
hizmete mecbur tutmak, zorla adaylığa seçmek;
i. mecburi askerlik. drafteei. mecburi askerliğini Ekler: drafts
72 draft yapan er. draft board askere çağırma islemini Hecelenişi: draft
düzenleyen sivillerden kurulu komite. draft dodger Okunuşu: /drɑːft /

(asağ). askerlikten muaf tutulmanın yolunu bulan
kimse;
asker kaçağı.
memorable Hecelenişi: mem·o·ra·ble
73 s. hatırlanmaya değer, anılmaya layık.
Okunuşu: /mɛm(ə)rəb(ə)l /
i. ev halkı, aile; Ekler: house·holds
74 household s. eve ait; Hecelenişi: house·hold
evcil. Okunuşu: /haʊshəʊld /
f. ıslah etmek, düzeltmek, tashih etmek;
(huk). bir tasarı vb’ni tadil etmek; Ekler: amends / amend·ed /
amend tamir etmek; amend·ing
75
değişiklik yapmak; Hecelenişi: amend
iyileşmek , düzelmek; Okunuşu: /ə’mɛnd /
iyileşmeye yüz tutmak.
i. zarafet, letafet, nezaket;
inayet, Iütuf, merhamet, gufran, kerem;
rahmet;
fazilet;
şükran duası (sofrada);
grace mühlet, müsaade (borç için); Ekler: grac·es
76
müz. asıl melodiye ilave edilen ve ufak olarak yazılan Hecelenişi: grace
notalar;
f. süslemek, tezyin etmek;
şeref vermek;
Iütuf göstermek, inayet etmek;
müz. fazla notalar ilâvesiyle süslemek.
satan i. şeytan, iblis;
77 Hecelenişi: Sa·tan
kötü adam.
irreparable Hecelenişi: ir·rep·a·ra·ble
78 s. tamir olunamaz, çaresiz, telâfisi imkânsız.
Okunuşu: /ɪ’rɛp(ə)rəb(ə)l /
8
f. karışmak, müdahale etmek;

çatışmak, zıddiyet göstermek; Ekler: in·ter·feres / in·ter·fered /
interfere dokunmak, zarar vermek; in·ter·fer·ing
79
fiz. birbiri üzerine tesir etmek; Hecelenişi: in·ter·fere
mâni olmak; Okunuşu: /ɪntə’fɪə /
bazı oyunlarda karşı tarafın yolunu kesmek.
i. manda;
Ekler: man·dates
mandate vekalet;
80 Hecelenişi: man·date
emir, ferman;
Okunuşu: /mandeɪt /
emirname.
s. sabit, durağan;
kımıldamaz;
muayyen bir kararda kalan, ne ilerlemekte ne de
gerilemekte olan;
stationary i. bir yerde daima kalan kimse veya şey;

81 Okunuşu: /steɪʃ(ə)n(ə)ri /
belirli bir yerde bulunan er.
dingin;
durağan;
hareketsiz;
kararlı;

cutlery Hecelenişi: cut·lery
82 i. çatal bıçak takımı.
Okunuşu: /kʌtləri /
f. muktedir kılmak, kuvvet vermek; Ekler: en·ables / en·abled / en·abling
83 enable yetki vermek, salâhiyet tanımak; Hecelenişi: en·able
imkân vermek, mümkün kılmak, kolaylaştırmak. Okunuşu: /ɪ’neɪb(ə)l /
f. sürdürmek;
Ekler: main·tains / main·tained /
korumak, muhafaza etmek;
maintain main·tain·ing
84 beslemek, bakmak;
Hecelenişi: main·tain
bakımını sağlamak;
Okunuşu: /meɪn’teɪn /
iddia etmek, teyit etmek.
Ekler: an·no·tates / an·no·tat·ed /
annotate f. şerh etmek, haşiyeler ilâve etmek, notlarla izah an·no·tat·ing
85
etmek. Hecelenişi: an·no·tate
Okunuşu: /anəteɪt /
invincible Hecelenişi: in·vin·ci·ble
86 s. yenilmez, mağlup olmaz, yılmaz.
Okunuşu: /ɪn’vɪnsɪb(ə)l /
Ekler: erupts / erupt·ed / erupt·ing /
erupt f. patlayıp çıkmak, patlamak, püskürmek, indifa erup·tions
87
etmek. Hecelenişi: erupt
Okunuşu: /ɪ’rʌpt /
88 celerity i. hız, sürat. Okunuşu: /sɪ’lɛrɪti /
vivisection i. fenni amaçlarla diri hayvan üzerinde yapılan Hecelenişi: vivi·sec·tion

89
açımlama. Okunuşu: /vɪvɪ’sɛkʃ(ə)n /
Ekler: man·u·scripts
manuscript i. (kıs. Ms,Mss) bir eserin metni, müsvedde;
90 Hecelenişi: man·u·script
el yazması kitap.
Okunuşu: /manjʊskrɪpt /
9
s. düşünülmeden ve mekanik olarak yapılan:

perfunctory Hecelenişi: per·func·to·ry
91 dikkatsiz, baştan savma;
Okunuşu: /pə’fʌŋ(k)t(ə)ri /
sıkıcı, formalite icabı.
intricate s. karışık, sökülmez, müşkül, muğlak, anlaşılması güç; Hecelenişi: in·tri·cate
92
girintili çıkıntılı. Okunuşu: /ɪntrɪkət /
i. ocak, şömine; Ekler: hearths
93 hearth yurt, aile ocağı; Hecelenişi: hearth
mad. fırında erimiş madenin döküldüğü yer, ocak. Okunuşu: /hɑːθ /
f. ince işle ve emekle meydana getirmek, incelikle
işlemek, ihtimam etmek, ayrıntılı bir şekilde
elaborate Hecelenişi: elab·o·rate
94 hazırlamak, genişletmek.
Okunuşu: /ɪ’lab(ə)rət /
s. dikkatle işlenmiş, özenilmiş, mükellef, tafsilâtlı,
ayrıntılı, inceden inceye işli.
Ekler: ex·as·per·ates / ex·as·per·at·ed /

f. kızdırmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek, çileden
exasperate ex·as·per·at·ing
95 çıkarmak;
Hecelenişi: ex·as·per·ate
şiddetlendirmek.
Okunuşu: /ɪg’zasp(ə)reɪt /
quarrelsome Hecelenişi: quar·rel·some
96 s. kavgacı, ters, huysuz.

Okunuşu: /kwɒr(ə)ls(ə)m /
Ekler: ab·hors / ab·horred /
abhor ab·hor·ring
97 f. hor görmek, iğrenmek
Hecelenişi: ab·hor
Okunuşu: /əb’hɔː /
f. ihtimamla muhafaza etmek, korumak, sakınmak;
beşiğe yatırmak;
parmaklıklı tırpanla ot biçmek. Ekler: cra·dles
98 cradle i. beşik; Hecelenişi: cra·dle
beşiğe benzer iskele veya çerçeve; Okunuşu: /kreɪd(ə)l /
ot toplamak için tırpana eklenen parmaklık;
den. karada filika için dayak.
i. sergi;
Ekler: ex·hi·bi·tions
exhibition gösterme, teşhir, izhar, ibraz, arz;
99 Hecelenişi: ex·hi·bi·tion
üniversiteden verilen burs;
Okunuşu: /ɛksɪ’bɪʃ(ə)n /
tıb. ilaç olarak verme.
s. kıllı tüylü, kıldan yapılmış;
kıl gibi;
100 hairy Abd, argo. tehlikeli;
mükemmel.
riskli;saçlı;tehlikeli;tüylü;ürkütücü; zor
f. altını kazmak, altına lâğım kazmak; Ekler: un·der·mines / un·der·mined /
undermine el altından mahvına çalışmak; un·der·min·ing
101
ayağını kaydırmak, düşürmek; Hecelenişi: un·der·mine
zayıflatmak. Okunuşu: /ʌndə’mʌɪn /
Ekler: pre·vents / pre·vent·ed /
prevent pre·vent·ing / pre·vent·ers
102 f. önlemek, engellemek, durdurmak, önünü almak.
Hecelenişi: pre·vent
Okunuşu: /prɪ’vɛnt /
bellicose s. kavgacı, dövüşken, mücadeleci; Hecelenişi: bel·li·cose
103
savaşmayı seven. Okunuşu: /bɛlɪkəʊs /
10
i. göçmen, muhacir, dış ülkelerden gelip yerleşen Ekler: im·mi·grants

104 immigrant göçmen; Hecelenişi: im·mi·grant
s. dış üikelerden gelip yerleşen. Okunuşu: /ɪmɪgr(ə)nt /
Ekler: war·i·er / war·i·est
105 wary s. ihtiyatlı, uyanık, açıkgöz. be Hecelenişi: wary
Okunuşu: /wɛːri /
f. aktarmak, aktarma yolu ile söylemek, birinin
sözünü tekrarlamak;
tic. (fiyat) söylemek; Ekler: quotes / quot·ed / quot·ing
106 quote piyasa fiyatını söylelemek; Hecelenişi: quote
matb. tırnak içine almak; Okunuşu: /kwəʊt /
i. ,k.dili aktarılmış söz;
tırnak işareti.
i. karmakarışık şey;
hotchpotch Hecelenişi: hotch·potch
107 türlü yemeği.
Okunuşu: /hɒtʃpɒtʃ /
bak. hodgepodge.
Ekler: un·der·takes / un·der·took /
undertake f. üzerine almak, yüklenmek, deruhde etmek; un·der·tak·en / un·der·tak·ing
108
taahhüt etmek. Hecelenişi: un·der·take

Okunuşu: /ʌndə’teɪk /
s. ,i. ,f. sarı renkli;
rengi sararmış;
k.dili korkak, alçak, namussuz;
heyacan yaratan (gazete); Ekler: yel·low·er / yel·low·est
109 yellow kıskanç; Hecelenişi: yel·low
i. sarı boya, yumurta sarısı; Okunuşu: /jɛləʊ /
,tıb. sarılık;
(eski)kıskaçlı, haset;
f. sararmak, saratmak.
f. ,i. , yandan fırlatmak, atmak;
i. atış, fırlatış;
k.dili alay, küçümseme, istihza;
deneme, tecrübe.
f. ürkmek (at), ürkerek zıplamak; Ekler: shi·er / shy·er / shi·est / shy·est
110 shy i. ürkme. Hecelenişi: shy
s. korkak, ürkek, çekingen; Okunuşu: /ʃʌɪ /
utangaç, mahcup;
of ile tedbirli, ihtiyatlı, dikkatli;
az ürün veren (ağaç);
k.dili , on ile eksik, noksan, az.
111 unfilial s. evlada yakışmaz. Okunuşu: /ʌn’fɪlɪəl /
Ekler: in·ter·prets / in·ter·pret·ed /

interpret f. manasını izah etmek, tefsir etmek, yorumlamak; in·ter·pret·ing
112
tercüme etmek, tercümanlık etmek. Hecelenişi: in·ter·pret
Okunuşu: /ɪn’təːprɪt /
Ekler: as·serts / as·sert·ed / as·sert·ing
f. ispat ve iddia ile beyan etmek;
assert / as·ser·tions
113 üzerinde durmak, teyit etmek;
Hecelenişi: as·sert
demek, öne sürmek, söylemek, iddia etmek
Okunuşu: /ə’səːt /
11
f. iyileştirmek, şifa vermek;

iyileşmek, şifa bulmak; Ekler: heals / healed / heal·ing /
heal düzeltmek, ıslah etmek; heal·ers
114
defetmek, başından savmak; Hecelenişi: heal
kapatmak; Okunuşu: /hiːl /
ıslah olmak.
115 diligent s. gayretli, dikkatli, çalışkan. Okunuşu: /dɪlɪdʒ(ə)nt /
lethal Hecelenişi: le·thal

116 s. öldürücü, ölüme ait.
Okunuşu: /liːθ(ə)l /
i. ergi;
huk. mahkemeye veya hakemlere ibraz olunan
vesika veya delil;
Ekler: ex·hib·its / ex·hib·it·ed /
vesika gösterme;
exhibit ex·hib·it·ing / ex·hib·i·tors

117 f. teshir etmek, sergilemek;
Hecelenişi: ex·hib·it
göstermek, arz etmek;
Okunuşu: /ɪg’zɪbɪt /
resimle göstermek;
tıb. . ilâç olarak vermek;
huk. dava esnasında vesika veya delil ibraz etmek.

Ekler: var·si·ties
varsity i. birinci gelen okul takımı;
118 Hecelenişi: var·si·ty
üniversite.
Okunuşu: /vɑːsɪti /
119 governmental devlete ait, devlet ile ilgili Ekler: gov·ern·ments
s. ana diline ait;

yerli konuşma dilindeki;
bölgesel;
argoyla ilgili;
Ekler: ver·nac·u·lars
vernacular yaygın;
120 Hecelenişi: ver·nac·u·lar
i. anadili;
Okunuşu: /və’nakjʊlə /
konuşulan dil, günlük dil;
lehçe;
deyim, argo;
yaygın isim.
cellular s. hücrelerle ilgili; Hecelenişi: cel·lu·lar
121
hücreleri olan, hücreli. Okunuşu: /sɛljʊlə /
i. çekirge,zool. Acridium;
ağustosböceği,zool. Cicada; Ekler: lo·custs
122 locust salkım ağacı, akasya ağacı,bot. Robinia Hecelenişi: lo·cust
pseudoacacia; Okunuşu: /ləʊkəst /
keçiboynuzu,bot. Ceratonia siliqua.
fame Hecelenişi: fame
123 i. şöhret, nam, ün.
Okunuşu: /feɪm /
Ekler: jack·pots
124 jackpot i. , iskambil pot, ortada biriken para. Hecelenişi: jack·pot
Okunuşu: /dʒakpɒt /
Ekler: ex·hil·a·rates / ex·hil·a·rat·ed /
exhilarate f. neşelendirmek, coşturmak, canlandırmak, hayat ex·hil·a·rat·ing
125
vermek, renk katmak Hecelenişi: ex·hil·a·rate
Okunuşu: /ɪg’zɪləreɪt /
12
quintessence Hecelenişi: quin·tes·sence

126 i. öz, hulasa, herhangi bir maddenin özü.
Okunuşu: /kwɪn’tɛs(ə)ns /
i. tutum, davranış, tavır;
vaziyet alış; Ekler: at·ti·tudes
127 attitude hav. dünya ve ufka göre meyils. tutumla tutumla Hecelenişi: at·ti·tude
ilgili, vaziyete ait. attitudinizef. tavır takınmak, Okunuşu: /atɪtjuːd /
vaziyet almak, çalım satmak.
128 motherofpearl i. sedef. Hecelenişi: moth·er–of–pearl
f. tanıtlamak, ispat etmek, doğruluğunu tespit

etmek;
Ekler: proves / proved / proved /
denemek;
prove prov·en / prov·ing
129 tecrübe ile anlatmak;
Hecelenişi: prove
mat. sağlamasını yapmak;
Okunuşu: /pruːv /
olmak;
çıkmak.
f. ayak basmak;
adım atmak, yürümek, ağır adımlarla yürümek;
suratle hareket etmek veya davranmak;

bir adımda ulaşmak;
den. oturtmak, dikmek (direk), yerine yerleştirmek
veya oturtmak;
adımlarla ölçmek, adımlamak;
basamaklar halinde düzenlemek.
i. adım;
birkaç adımlık yer, kısa mesafe;
basamak; Ekler: steps
130 step eşik; Hecelenişi: step
kademe; Okunuşu: /stɛp /
hareket, teşebbüs;
ilerleme, terakki;
derece;
yürüyüş tarzı, gidiş tarzı;
ayak sesi;
ayak izi;
tedbirler;
müz. portenin bir çizgisi veya aralığı;
den. ıskaça.
(önek). üvey.
f. gözlerini bağlamak;
Ekler: blind·folds / blind·fold·ed /
salim kafayla düşünmesini engellemek;
blindfold blind·fold·ing
131 s. gözü bağlı;
Hecelenişi: blind·fold
düşüncesiz, körü körüne olan;
Okunuşu: /blʌɪn(d)fəʊld /
i. gözbağı.
Ekler: con·sults / con·sult·ed /
f. danışmak, baş vurmak, müracaat etmek, sormak;
consult con·sult·ing
132 göz önünde tutmak, hesaba katmak;
Hecelenişi: con·sult
istişare etmek./td>
Okunuşu: /kən’sʌlt /
i. vecit halinde olma, kendinden geçme, aşırı sevinç; Ekler: ec·sta·sies
133 ecstasy vecit; Hecelenişi: ec·sta·sy
tıb. ekstaz. Okunuşu: /ɛkstəsi /
13
s. zaruri, zorunlu, gerekli;

mandatory Hecelenişi: man·da·to·ry
134 i. mandater;
Okunuşu: /mandət(ə)ri /
vekil.
s. ,f. kendine hâkim, ölçülü, dengeli, ılımlı, temkinli,
makul;
ciddi, ağır başlı; Ekler: so·ber·er / so·ber·est
135 sober içki etkisinde olmayan; Hecelenişi: so·ber
gösterişsiz; Okunuşu: /səʊbə /
f. dizginlemek;
ayılmak, ayıltmak.
meticulous Hecelenişi: me·tic·u·lous
136 s. çok titiz, çok dik katli, kılı kırk yaran.
Okunuşu: /mɪ’tɪkjʊləs /
Ekler: fads
fad i. toplumca merak, heves, aşırı bir hevesle üstüne
137 Hecelenişi: fad

düşülen geçici eğlence veya alışkanlık.
Okunuşu: /fad /
inadvertent s. dikkatsiz; Hecelenişi: in·ad·ver·tent
138
kasıtsız, elde olmayan. Okunuşu: /ˌɪnəd’vəːt(ə)nt /
i. sıçrayan şey veya kimse, zıplayan bir şey veya

kimse;
Ekler: bounc·ers
bouncer A.b.d. argo. bar, gece külüb v.b. fedaisi;
139 Hecelenişi: bounc·er
büyük şey;
Okunuşu: /baʊnsə /
,k.dili martaval;
martavalcı kimse.
i. f.ödül müküfat;
Ekler: awards / award·ed / award·ing
award olarak vermek;
140 Hecelenişi: award
hükmen vermek, hükmetmek, verilmesini
Okunuşu: /ə’wɔːd /
emretmek.
i. suret, şekil;
semblance Hecelenişi: sem·blance
141 benzerlik, müşabehet;
Okunuşu: /sɛmbləns /
görünüş.
Ekler: ac·cli·ma·tiz·es / ac·cli·ma·tized /
acclimatize ac·cli·ma·tiz·ing
142 f. bir yerin iklimine alıştırmak
Hecelenişi: ac·cli·ma·tize
Okunuşu: /ə’klʌɪmətʌɪz /
Ekler: kin·der·gar·tens /
kindergarten kin·der·gart·ners / kin·der·gar·ten·ers
143 i. ana mektebi, anaokulu.
Hecelenişi: kin·der·gar·ten
Okunuşu: /kɪndəˌgɑːt(ə)n /
s. kullanılmayan, eski, modası geçmiş (kelime veya
obsolete Hecelenişi: ob·so·lete
144 görenek);
Okunuşu: /ɒbsəliːt /
biyol. eskilerine oranla az gelişmiş.
s. temelli, köklü, asli, esaslı, gerçek, temel, hakiki;
essential önemli, elzem; Hecelenişi: es·sen·tial
145
ruh veya ıtır türünden; Okunuşu: /ɪ’sɛnʃ(ə)l /
i. gerekli olan şey, esas.
Ekler: de·fers / de·ferred / de·fer·ring
defer f. sonraya bırakmak, ertelemek, tehir etmek, tecil
146 Hecelenişi: de·fer
etmek.
Okunuşu: /dɪ’fəː /
14
f. kıvrımlannı açmak, yaymak;

Ekler: un·folds / un·fold·ed /
göz önüne sermek, izah etmek, açıklamak, ayrıntıları
unfold un·fold·ing
147 ile bildirmek;
Hecelenişi: un·fold
gelişmek;
Okunuşu: /ʌn’fəʊld /
açılmak.
148 instructive s. öğretici, eğitici. Okunuşu: /ɪn’strʌktɪv /
nuptial s. evlenmeye veya düğüne ait;

149
i. ,gen. nikâh, düğün.
s. ,f. hissiz, duygusuz;
150 numb uyuşuk, uyuşmuş;
f. uyuşturmak, uyuşukluk vermek.
alacrity Hecelenişi: alac·ri·ty
151 i. neşe ve çeviklik, şevk.
Okunuşu: /ə’lakrɪti /
f. tasarlamak, plan yapmak;
akıl etmek, tertip etmek; Ekler: de·vis·es / de·vised / de·vis·ing
152 devise kurmak, icat etmek; Hecelenişi: de·vise
(huk). bilhassa gayri menkul mülkü vasiyet etmek; Okunuşu: /dɪ’vʌɪz /
i. vasiyet, vasiyet yoluyla bırakılan mülk.

Ekler: cal·en·dars
153 calendar i. takvim. Hecelenişi: cal·en·dar
Okunuşu: /kalɪndə /
i. açma, keşfetme, teşhir;
muhafazasız olma, maruz olma, açık olma; Ekler: ex·po·sures
154 exposure açığa çıkarma; Hecelenişi: ex·po·sure
(huk). mahrem yerlerini gösterme suçu; Okunuşu: /ɪk’spəʊʒə /
foto. alma, çıkarma, poz (filim üzerine).
Ekler: yard·sticks
yardstick i. bir yardalık ölçü çubuğu;
155 Hecelenişi: yard·stick
mukayese standardı, denek taşı.
Okunuşu: /jɑːdstɪk /
exhaustive s. etraflı, geniş, teferruatlı, ayrıntılı, bütün imkânlar Hecelenişi: ex·haus·tive
156
sağlanmış. Okunuşu: /ɪg’zɔːstɪv /
Ekler: re·puls·es / re·pulsed /
f. hücum edeni geri püskürtmek, defetmek,
repulse re·puls·ing
157 tardetmek, kovmak;
Hecelenişi: re·pulse
i. hücumu bozguna uğratma, hezimet, kovma.
Okunuşu: /rɪ’pʌls /
f. üstüne çizgi çekmek, silmek;
iptal etmek;
Ekler: can·cels / can·celed / can·celled
geçersiz hale koymak;
cancel / can·cel·ing / can·cel·ling
158 matb. çıkarmak;
Hecelenişi: can·cel
mat. kısaltmak;
Okunuşu: /kans(ə)l /
i. çizgi çekme, silme, iptal;
çıkarma.
s. ,f. müsrif, savurgan;
lavish Hecelenişi: lav·ish
159 mebzul, bol, pek çok;
Okunuşu: /lavɪʃ /
f. israf etmek, bol bol harcamak.
competent s. yeterli, işinin ehli olan, kabiliyetli; Hecelenişi: com·pe·tent
160
yetkili, salahiyetli. Okunuşu: /kɒmpɪt(ə)nt /
15
outskirts Hecelenişi: out·skirts

161 i. varoş, civar, dış mahalleler.
Okunuşu: /aʊtskəːts /
i. yol açmak için önden giden kimse, öncü;
Ekler: pi·o·neers
pioneer ask. istihkâm taburunda er;
162 Hecelenişi: pi·o·neer
f. yol açmak, öncülük etmek;
Okunuşu: /pʌɪə’nɪə /
akıncı ruhu ile işe girişmek.
f. yenmek, mağlup etmek; Ekler: de·feats / de·feat·ed /
defeat hezimete uğratmak; de·feat·ing
163
bozmak, iptal etmek, ıskat etmek; Hecelenişi: de·feat
i. bozgun, yenilgi, mağlubiyet, hezimet. Okunuşu: /dɪ’fiːt /
rudimentary s. temel; Hecelenişi: ru·di·men·ta·ry
164
gelişmemiş eksik. Okunuşu: /ˌruːdɪ’mɛnt(ə)ri /
s. heybetli, muhteşem, yüksek;
grandiose Hecelenişi: gran·di·ose

165 göz alıcı;
Okunuşu: /grandɪəʊs /
tantanalı, debdebeli, gösterişli.
Ekler: scaf·folds
scaffold i. yapı iskelesi;
166 Hecelenişi: scaf·fold
darağacı platformu:f. yapı iskelesi kurmak.
Okunuşu: /skafəʊld /

Ekler: de·cap·i·tates / de·cap·i·tat·ed /
decapitate de·cap·i·tat·ing / de·cap·i·ta·tions
167 f. başını kesmek, boynunu vurmak.
Hecelenişi: de·cap·i·tate
Okunuşu: /dɪ’kapɪteɪt /
Ekler: rar·i·ties
rarity i. nadirlik, seyreklik, nedret;
168 Hecelenişi: rar·i·ty
nadir şey.
Okunuşu: /rɛːrɪti /
s. sınırlı, mahdut, sonu olan, biten, fani: ölçülebilir,
finite Hecelenişi: fi·nite
169 sayılabilir;
Okunuşu: /fʌɪnʌɪt /
mat. sonlu.
Ekler: an·tag·o·nisms
antagonism i. husumet, kin;
170 Hecelenişi: an·tag·o·nism
zıddiyet.
Okunuşu: /an’tag(ə)nɪz(ə)m /
f. kurmak, tesis etmek;
Ekler: es·tab·lish·es / es·tab·lished /
saptamak, tespit etmek, tayin etmek;
establish es·tab·lish·ing
171 yerleştirmek;
Hecelenişi: es·tab·lish
tanıtmak, kabul ettirmek;
Okunuşu: /ɪ’stablɪʃ /
(kiliseyi) resmileştirmek.
Ekler: de·fies / de·fied / de·fy·ing
172 defy f. meydan okumak, karşı gelmek, karşı koymak. Hecelenişi: de·fy
Okunuşu: /dɪ’fʌɪ /
effrontery Hecelenişi: ef·fron·tery

173 i. küstahlık, yüzsüzlük, hayâsızlık.
Okunuşu: /ɪ’frʌnt(ə)ri /
Ekler: re·con·nais·sanc·es
reconnaissance i. özellikle savaş zamanında düşman mevzilerini keşif
174 Hecelenişi: re·con·nais·sance
için tetkikat yapma.
Okunuşu: /rɪ’kɒnɪs(ə)ns /
175 nursing i. hemşirelik, hastabakıcılık.
16
Ekler: log·books
176 logbook i. gemi jurnalı. Hecelenişi: log·book
Okunuşu: /lôgˌbo͝ok /
f. oyları toplamak, rey almak;
(seçim listesine) kaydetmek;
oy vermek;
anket yapmak; Ekler: polls
177 poll (saç veya boynuz) kesmek. Hecelenişi: poll
i. seçimde oylar; Okunuşu: /pəʊl /
oy sayısı;
gayri resmi anket;
(eski) baş, kafa, kelle.
human s. insana ait insani, beşeri, beşeriyete ait;
178 Hecelenişi: hu·man
i. insan.
equivocal s. kaçamaklı, şüphe kaldırır, iki anlama gelebilen; Hecelenişi: equiv·o·cal

179
iki anlamlı, belirsiz, müphem, muğlak, kapalı Okunuşu: /ɪ’kwɪvək(ə)l /
cupidity Hecelenişi: cu·pid·i·ty
180 i. hırs, tamah, açgözlülük,
Okunuşu: /kjuː’pɪdɪti /

Ekler: omens
omen i. kehanet;
181 Hecelenişi: omen
f. kehanette bulunmak, geleceği söylemek.
Okunuşu: /əʊmən /
loquacious Hecelenişi: lo·qua·cious
182 s. konuşkan, dilli, çeneli, geveze.
Okunuşu: /lə’kweɪʃəs /
Ekler: fab·rics
fabric i. kumaş, bez, dokuma;
183 Hecelenişi: fab·ric
bünye, nesiç, doku.
Okunuşu: /fabrɪk /
bizarre Hecelenişi: bi·zarre
184 s. garip, tuhaf, acayip, biçimsiz.
Okunuşu: /bɪ’zɑː /
f. kutuya veya sandığa koymak;
gen. up ile kutulara yerleştirmek, sandıklamak,
ambalaj yapmak;
den. orsada boca ve pupa ederek gemiyi yeniden
orsaya getirmek.
i. kutu, sandık;
bir kutu dolusu miktar;
hediye kutusu, hediye;
loca;
külübe (bakçi veya nöbetçiler için);
Ekler: box·es
box av külübesi;
185 Hecelenişi: box
at arabalarında arabacının oturduğu yer;
Okunuşu: /bɒks /
yolcu veya yük kompartımanı;
mil yatağı, göz;
müşkül durum;
gazet. çerçeveli kıslm;
beysbol. oyuncuların topa vurdukları yer.
i. el veya yumruk darbesi;
f. tokat veya yumruk atmak (bilhssa kulağa);
boks maçına girmek;
boks yapmak.
i. şimşir,bot. Buxus sempervirens.
17
i. Eski Musevi yasalarına göre elli yllda bir yapılması

gereken genel serbest bırakma yılı;
herhangi bir olayın ellinci yıl dönümü; Ekler: ju·bi·lees
186 jubilee evlilikte altın yıl; Hecelenişi: ju·bi·lee
sevinç veya bayram töreni; Okunuşu: /dʒuːbɪliː /
Katoliklere Papanın bazı fırsatlarla tam ve genel
olarak günahları bağışladığı yıl.
s. çıplak;
nude huk. hükümsüz; Hecelenişi: nude
187
çıplak insan vücudu; Okunuşu: /njuːd /
böyle resim veya heykel.
i. öz, cevher, asıl, öz varlık, nefis, hakikat;
mahiyet, nitelik;
essence Hecelenişi: es·sence
188 varlık;
Okunuşu: /ɛs(ə)ns /
ruh;
esans, ıtır.
Ekler: sea·son·ings
seasoning i. yemeklere lezzet veren baharat;
189 Hecelenişi: sea·son·ing
kullanışa uygun hale getirme.
Okunuşu: /siːz(ə)nɪŋ /

ocular s. göze ait, gözle görülür, gözle ilgili; Hecelenişi: oc·u·lar
190
i. teleskop veya mikroskopta göz merceği, oküler. Okunuşu: /ɒkjʊlə /
f. bitmek, sona ermek, müddeti hitama ermek; Ekler: ex·pires / ex·pired / ex·pir·ing
191 expire nefes vermek; Hecelenişi: ex·pire
ölmek, son nefesini vermek. Okunuşu: /ɪk’spʌɪə /
i. kurtarış, kurtarma;
salvation Hecelenişi: sal·va·tion
192 kurtuluş, halâs, necat;
Okunuşu: /sal’veɪʃ(ə)n /
ilah mağfiret, gufran, yarlıgama.
i. biçim, şekil, suret;
hal, durum;
heyet, endam;
hayal, tayf, hayalet;
Ekler: shapes
shape kalıp;
193 Hecelenişi: shape
f. biçimlendirmek, şekillendirmek;
Okunuşu: /ʃeɪp /
ayarlamak, düzenlemek, tanzim etmek, tertip
etmek;
yaratmak, vücuda getirmek;
yön vermek.
i. gayretli kimse;
aşırı partizan kimse;
b.h. Roma hakimiyetime karşı ayaklanmış Musevi
194 zealot partizan.
bağnaz;
fanatik;
mutaassıp
intermittent Hecelenişi: in·ter·mit·tent
195 s. arada kesilen, aralıklarla meydana gelen.
Okunuşu: /ɪntə’mɪt(ə)nt /
i. mania, engel; Ekler: clogs / clogged / clog·ging
196 clog köstek; Hecelenişi: clog
tahta ayakkabı, takunya, nalın. Okunuşu: /klɒg /
18
Ekler: sum·ma·ries
summary s. özlü, kısa, acele, derhal yapılan;
197 Hecelenişi: sum·ma·ry
i. özet, hulâsa.
Okunuşu: /sʌm(ə)ri /
Ekler: lam·poons / lam·pooned /
lampoon i. hiciv, tezyif; lam·poon·ing
198
f. hiciv ile tezyif etmek, hakkıda hiciv yazmak. Hecelenişi: lam·poon
Okunuşu: /lam’puːn /
s. nazik, narin, ince, zayıf, kolay kırılır;
delicate hassas, (aletler) dakik, titiz; Hecelenişi: del·i·cate
199
en ufak değişiklikleri kaydeden , hassas; Okunuşu: /dɛlɪkət /
nefis, leziz; güzel, zarif, kibar; açık (renk).
astute Hecelenişi: as·tute
200 s. dirayetli, akıllı, zeki, kurnaz, zeyrek, aldanmaz.
Okunuşu: /ə’stjuːt /
f. gizlemek;
astr. önüne geçip gizlemek (güneş veya ayın bir
occult yıldızı kapaması gibi); Hecelenişi: occult
201
kaybolmak (bir görünüp bir kaybolan fener kulesi Okunuşu: /ɒ’kʌlt /
ışığı gibi).
s. büyü ile ilgili;

i. değnek, sopa, çomak, asa;
direk, gönder;
uzun sap; Ekler: staffs / staves / staffs / staves /
staff bir idarenin bütün memurları, personel; staves
202
ask. kurmay subayları; Hecelenişi: staff
müz. notaların yazıldığı beş çizgili porte. Okunuşu: /stɑːf /
i. ,mim. muvakkat binalar için taş yerine kullanılan ve
alçıdan yapılan harç.
intricate s. karışık, sökülmez, müşkül, muğlak, anlaşılması güç; Hecelenişi: in·tri·cate
203
girintili çıkıntılı. Okunuşu: /ɪntrɪkət /
Ekler: un·earths / un·earthed /
f. yeri eşip çıkarmak;
unearth un·earth·ing
204 kazı ile meydana çıkarmak;
Hecelenişi: un·earth
meydana çıkarmak, keşfetmek.
Okunuşu: /ʌn’əːθ /
Ekler: frauds
fraud i. hile, dolandırıcılık, sahtekarlık;
205 Hecelenişi: fraud
dolandırıcı ve hilekar kimse, sahtekar kimse.
Okunuşu: /frɔːd /
greed Hecelenişi: greed
206 i. hırs, tamah, açgözlülük.
Okunuşu: /griːd /
diluted Ekler: di·lutes / di·lut·ed / di·lut·ing /
207 s. su katılmış, sulu, hafif, açık.
di·lu·tions
Ekler: in·vig·o·rates / in·vig·o·rat·ed /
invigorate in·vig·o·rat·ing
208 f. canlandırmak, kuvvetlendirmek, zindelik vermek.
Hecelenişi: in·vig·o·rate
Okunuşu: /ɪn’vɪgəreɪt /
f. azaltmak, eksiltmek, küçültmek; Ekler: di·min·ish·es / di·min·ished /
diminish alçaltmak, zayıflatmak; di·min·ish·ing
209
azalmak, eksilmek, kısalmak, küçülmek; Hecelenişi: di·min·ish
(müz). bir yarım entervali kısaltmak. Okunuşu: /dɪ’mɪnɪʃ /
19
Ekler: emerg·es / emerged / emerg·ing

emerge f. çıkmak, zuhur etmek, meydana çıkmak, hâsıl
210 Hecelenişi: emerge
olmak, doğmak.
Okunuşu: /ɪ’məːdʒ /
i. , (lng.) maliye;
exchequer kraliyet veya devlet hazinesi;
211 Hecelenişi: Ex·che·quer
servet, para;
k.dili bir kimsenin kişisel gelirinin tümü.
i. kalıp;
genel biçim;
mould ayırt edici özellik;
212 Okunuşu: /məʊld /
f. şekil vermek, biçimlendirmek;
kalıp yapmak;
kalıba dökmek;
Ekler: fort·nights
213 fortnight i. iki hafta, on beş gün. Hecelenişi: fort·night
Okunuşu: /fɔːtnʌɪt /
i. katip, yazıcı;
Ekler: clerks
clerk tezgahtar, satıcı;
214 Hecelenişi: clerk
f. katiplik yapmak;

Okunuşu: /klɑːk /
tezgahtarlık yapmak.
s. ,f. evcilleştirilmiş, ehlileştirilmiş, alıştırılmış;
uysal, munis, yumuşak huylu;
zararsız; Ekler: tam·er / tam·est
215 tame tatsız, yavan, manasız; Hecelenişi: tame
f. ehlileştirmek, evcilleştirmek; Okunuşu: /teɪm /
uysallaştırmak, uslandırmak;
yumuşatmak, hafifleştirmek.
Ekler: un·der·es·ti·mates /
un·der·es·ti·mat·ed /
un·der·es·ti·mat·ing /
underestimate f. değerinin altında paha biçmek;
216 un·der·es·ti·mates /
i. değerinin altında paha biçme.
un·der·es·ti·ma·tions
Hecelenişi: un·der·es·ti·mate
Okunuşu: /ʌndər’ɛstɪmeɪt /
i. koku;
odour şöhret, itibar. be in bad odor adı çıkmak, kötü Ekler: odors
217
şöhreti olmak, itibarsız olmak. Okunuşu: /əʊdə /
(bak.) odor.
i. insanlardan nefret eden veya insanlara Ekler: mis·an·thropes
218 misanthrope güvenmeyen kimse; Hecelenişi: mis·an·thrope
insanlardan kaçan kimse, merdümgiriz kimse. Okunuşu: /mɪz(ə)nθrəʊp /
f. bir yerde iskân etmek, yerleştirmek;
Ekler: lo·cates / lo·cat·ed / lo·cat·ing
locate yerini tayin etmek;
219 Hecelenişi: lo·cate
tam yerini keşfetmek;
Okunuşu: /lə(ʊ)’keɪt /
k.dili sakin olmak, oturmak.
i. örnek, numune, model, misal;
kalıpla basılarak çıkarılan veya kalıp şeklinde olan
220 pattern model; Okunuşu: /pat(ə)n /
şekillerin düzeni;
şablon;
20
lukewarm s. ılık; Hecelenişi: luke·warm

221
soğuk, kayıtsız, ilgisiz. Okunuşu: /luːkwɔːm /
arrogance i. kibir, kendini beğenme , kibirlilik, gurur; Hecelenişi: ar·ro·gance

222
küstahlık, haddini bilmezlik. Okunuşu: /arəg(ə)ns /
f. kullanmak, bir hizmet veya işte kullanmak,
istihdam etmek; Ekler: em·ploys / em·ployed /
employ meşgul etmek, iş vermek, görevlendirmek, memur em·ploy·ing
223
etmek; Hecelenişi: em·ploy
sarfetmek, vermek (vakit, enerji); Okunuşu: /ɪm’plɔɪ /
i. görev, hizmet, memuriyet.
indispensable Hecelenişi: in·dis·pens·able
224 s. zaruri, elzem, zorunlu, onsuz olamaz.
Okunuşu: /ɪndɪ’spɛnsəb(ə)l /
global s. bütün dünyayı kapsayan;
225
küresel, cihanşümul.
Ekler: buri·als
226 burial i. gömme, defin, cenaze töreni. Hecelenişi: buri·al
Okunuşu: /bɛrɪəl /
Ekler: cur·tails / cur·tailed / cur·tail·ing

curtail / cur·tail·ments
227 f. kesmek, kısaltmak, azaltmak.
Hecelenişi: cur·tail
Okunuşu: /kəː’teɪl /
Ekler: para·phras·es / para·phrased /
i. açıklama, şerh, tefsir, izah;
paraphrase para·phras·ing
228 başka kelimelerle izah etme;
Hecelenişi: para·phrase
f. açıklamak, tefsir etmek, şerh ve izah etmek.
Okunuşu: /parəfreɪz /
i. yolculuk; Ekler: voy·ag·es
229 voyage deniz yolculuğu, seyahat; Hecelenişi: voy·age
f. yolculuk etmek. Okunuşu: /vɔɪɪdʒ /
aboriginal Hecelenişi: ab·orig·i·nal

230 s. asıl yerli: bir yerin en eski halkından olan (kimse).
Okunuşu: /abə’rɪdʒɪn(ə)l /
morose Hecelenişi: mo·rose
231 s. marazi, somurtkan, suratsız.
Okunuşu: /mə’rəʊs /
i. kazaya uğrayan kimse;
Ekler: ca·su·al·ties
casualty ask. şehit, öiü, yaralı;
232 Hecelenişi: ca·su·al·ty
kayıp;
Okunuşu: /kaʒjʊəlti /
kaza.
Ekler: fee·bler / fee·blest
233 feeble s. zayıf, kuvvetsiz, dermansız, takatsiz. Hecelenişi: fee·ble
Okunuşu: /fiːb(ə)l /
s. hünerli, marifetli;
ingenious Hecelenişi: in·ge·nious
234 zeki, usta;
Okunuşu: /ɪn’dʒiːnɪəs /
usta işi, maharetle yapılmış.
avarice Hecelenişi: av·a·rice

235 i. (hırs)., tamah.
Okunuşu: /av(ə)rɪs /
i. yorgunluk, bitkinlik;
exhaustion Hecelenişi: ex·haus·tion
236 tüketme, tükenme;
Okunuşu: /ɪg’zɔːstʃ(ə)n /
boşluk.
21
f. ayırt etmek, ayırmak, tefrik etmek; Ekler: dis·tin·guish·es / dis·tin·guished

distinguish anlamak, idrak etmek; / dis·tin·guish·ing
237
sivrilmek, temayüz etmek; Hecelenişi: dis·tin·guish
değer kazandırmak. Okunuşu: /dɪ’stɪŋgwɪʃ /
explicit s. sarih, apaçık, aşikar; Hecelenişi: ex·plic·it
238
kesin, katî. Okunuşu: /ɪk’splɪsɪt /
f. kovmak, azletmek, defetmek, tardetmek, Ekler: ex·pels / ex·pelled / ex·pel·ling
239 expel çıkarmak; Hecelenişi: ex·pel
sürmek. Okunuşu: /ɪk’spɛl /
i. heykel veya sütun tabanı, kaide; Ekler: ped·es·tals
240 pedestal esas, temel; Hecelenişi: ped·es·tal
f. sütun üstüne koymak. Okunuşu: /pɛdɪst(ə)l /
Ekler: oc·cu·pies / oc·cu·pied /
occupy f. tutmak, zaptetmek, işgal etmek; oc·cu·py·ing

241
meşgul etmek. Hecelenişi: oc·cu·py
Okunuşu: /ɒkjʊpʌɪ /
deficient s. eksik, noksan; Hecelenişi: de·fi·cient
242
yetersiz, kifayetsiz, zayıf, açık (hesap). Okunuşu: /dɪ’fɪʃ(ə)nt /

frantic Hecelenişi: fran·tic
243 s. çıigın, kendinden geçmiş, çileden çıkmış.
Okunuşu: /frantɪk /
i. yetim; Ekler: or·phans
244 orphan s. öksüz, kimsesiz; Hecelenişi: or·phan
f. öksüz bırakmak. Okunuşu: /ɔːf(ə)n /
s. hayata ait, hayati;
hayat değerinde, hayat için gerekli, hayatı devam
ettirici;
vital yaşayan, canlı, hayatı olan, dirimsel; Hecelenişi: vi·tal
245
hayat merkezine ait; Okunuşu: /vʌɪt(ə)l /
önemli, ehemmiyetli, esaslı, çok lüzumlu;
i. , kalp veya beyin gibi hayat için esas olan organlar;
herhangi bir şey için en mühim ve esaslı şeyler.
f. tüketmek bitirmek; Ekler: de·pletes / de·plet·ed /
deplete boşaltmak; de·plet·ing / de·ple·tions
246
tıb. kan almak suretiyle beden dolgunluğunu izale Hecelenişi: de·plete
etmek. Okunuşu: /dɪ’pliːt /
nominate f. başkasını aday olarak göstermek; Ekler: nom·i·nates / nom·i·nat·ed /
247
atamak, görevlendirmek. nom·i·nat·ing
unique s. tek, yegane, bir tane, eşsiz, emsalsiz; Hecelenişi: unique
248
nadir. Okunuşu: /juː’niːk /
foremost s. başta gelen, en öndeki; Hecelenişi: fore·most

249
z. başta. Okunuşu: /fɔːməʊst /
jovial Hecelenişi: jo·vi·al
250 s. şen, neşeli.
Okunuşu: /dʒəʊvɪəl /
Ekler: high·ways
251 highway i. anayol, cadde. Hecelenişi: high·way
Okunuşu: /hʌɪweɪ /
22
f. gönlünü yapmak tatlı sözle kandırmak;

neşelendirmek;
eğlenmek, alay etmek;
takılmak.
Ekler: jol·li·er / jol·li·est
jolly s. ,z. ,i. şen, neşeli;
252 Hecelenişi: jol·ly
neşe verici;
Okunuşu: /dʒɒli /
,k.dili hoş, güzel;
z. , ,k.dili pek çok, ziyadesiyle, fazlasıyle;
i. , , argo. eğlenti;
, argo. denizci.
i. kuyu, çeşme, memba, kaynak;
pınar;
hokka;
sahanlık, merdiven veya asansör boşluğu;
f. kaynamak, yerden fışkırmak.

z. ,s. (better, best) iyi, güzel, hoş, ala, iyice;
well hakkıyle, Iâyıkıyle; Ekler: bet·ter / best
253
çok, pek; tamamen, hayli, oldukça; Hecelenişi: well
s. iyi, güzel;
sıhhatça iyi, sıhhatli;

kârlı, elverişli.
ünlem. Pekâlâ! Ya! Hayret! Olur şey değil! Sahi ! Eh !
Haydi. I
kıs. we will, we shall.
i. dönüm noktası, kritik an;
crux Hecelenişi: crux
254 çözülmesi zor mesele veya durum;
Okunuşu: /krʌks /
çapraz.
selfish Hecelenişi: self·ish
255 s. egoist, bencil. hodbin
Okunuşu: /sɛlfɪʃ /
f. putperest kimse; Ekler: hea·thens / heathen
256 heathen dinsiz kimse; Hecelenişi: hea·then
s. dinsiz, barbar, kâfir. Okunuşu: /hiːð(ə)n /
Ekler: aids / aid·ed / aid·ing
aid i. yardım, iane;
257 Hecelenişi: aid
f. yardım etmek, iane vermek.
Okunuşu: /eɪd /
f. tutmak, yakalamak;
zaptetmek, müsadere etmek, gaspetmek; Ekler: seiz·es / seized / seiz·ing
258 seize kavramak, iyice anlamak; Hecelenişi: seize
den. sicim sarıp bağlamak; Okunuşu: /siːz /
takılmak, dönememek.
s. daha yüksek, âlâ, üstün, faik;
olağanüstü;
superior (to ile )fevkinde, daha üstün; Hecelenişi: su·pe·ri·or
259
üstünlük taslayan; Okunuşu: /suː’pɪərɪə /
bot. üst tarafında bulunan, üst;
i. üstün derecede olan kimse;
i. akit, ahit, söz, sözleşme, anlaşma, mukavele,
Ekler: cov·e·nants
covenant muahede;
260 Hecelenişi: cov·e·nant
f. akdetmek, ahdetmek, anlaşmaya girmek,
Okunuşu: /kʌv(ə)nənt /
sözleşmek.
23
alert s. ,i. tetik, açıkgöz, atik, uyanık, zeyrek; Hecelenişi: alert

261
i. alarm işareti Okunuşu: /ə’ləːt /
Ekler: or·ches·trates / or·ches·trat·ed /
orchestrate or·ches·trat·ing / or·ches·tra·tions
262 f. orkestra için müzik parçası yazmak.
Hecelenişi: or·ches·trate
Okunuşu: /ɔːkɪstreɪt /
i. şikayet, feryat, dertyanma;
Ekler: com·plaints
complaint dert, keder, şikâyet sebebi;
263 Hecelenişi: com·plaint
hastalık, keyifsizlik;
Okunuşu: /kəm’pleɪnt /
(huk). isnat.
s. adali, kasa ait;
muscular Hecelenişi: mus·cu·lar
264 adale ile yapılan;
Okunuşu: /mʌskjʊlə /
adaleli, kuvvetli.
i. günlük, muhtıra;
den. seyir jurnalı;
yevmiye defteri;
Ekler: jour·nals
journal gazete;
265 Hecelenişi: jour·nal
mecmua;
Okunuşu: /dʒəːn(ə)l /
parlamentonun her günkü çalışmasının yazıldığı

defter, meclis zabıt defteri;
mak. milin yataklara oturan kısmı.
f. kaldırmak, yükseltmek;
ayağa kaldırmak;
öldükten sonra tekrar diriltmek;
bina etmek, inşa etmek;
toplamak (para); Ekler: rais·es / raised / rais·ing
266 raise besleyip üretmek, yetiştirmek, büyütmek; Hecelenişi: raise
çıkarmak, meydana getirmek; Okunuşu: /reɪz /
uyandırmak, harekete getirmek;
ses yükseltmek;
canlandırmak, şevk vermek;
çoğaltmak, artırmak;
i. olta veya kapan için yem;
aldatma, cezbetme;
mola, konak; Ekler: baits
267 bait f. oltaya veya kapana yem koymak; Hecelenişi: bait
olta veya tuzak yemi ile cezbetmek; Okunuşu: /beɪt /
üzerine köpek saldırtmak (hayvan);
eziyet etmek, taciz etmek.
f. koşmak, hızla yürümek, acele etmek;
saldırmak;
hızla akmak;
düşüncesizce hamle yapmak;
koşturmak, acele ettirmek;
Ekler: rush·es / rushed / rush·ing
rush geriye atmak, püskürtmek;
268 Hecelenişi: rush
Amerikan futbolunda topu koltuğuna alıp koşmak;
Okunuşu: /rʌʃ /
A.b.d. üyeliğini göz önünde bulundurmak.
i. koşma, acele etme;
hücum, hamle, hız;
hızlı hareket;
üşüşme
24
269 oversimplify bozmak
fictive s. masal veya hayal kabilinden;

270 Okunuşu: /fɪktɪv /
hayali, uydurma, sahte.
f. birdenbire ve şiddetle çekmek;
silkip atmak;
sıçratmak. Ekler: jerks
271 jerk f. eti uzun parçalar halinde kesip güneşte kurutmak. Hecelenişi: jerk
i. şiddetli ve ani çekiş, silkinme, silkme; Okunuşu: /dʒəːk /
fizyol. büzülme, burkulma;
argo. görgüsüz kimse, kaba saba kimse,argo. ayı.
ammunition Hecelenişi: am·mu·ni·tion
272 i. mühimmat, cephane.
Okunuşu: /amjʊ’nɪʃ(ə)n /
encouraging Hecelenişi: en·cour·ag·ing

273 s. ümit verici, cesaret verici, teşvik edici.
Okunuşu: /ɛŋ’kʌrɪdʒɪŋ /
s. ,f. tamam, tam, bütün;
bitmiş, tamamlanmış; Ekler: com·plet·er / com·pletest
274 complete mükemmel, dört başı mamur; Hecelenişi: com·plete
f. tamamlamak, bütünlemek, yetkinleştirmek; Okunuşu: /kəm’pliːt /

bitirmek.
275 undeviating s. yolunu şaşmayan. Okunuşu: /ʌn’diːvɪeɪtɪŋ /
f. yerinden çıkarmak;
Ekler: un·set·tles / un·set·tled /
tedirgin etmek;
unsettle un·set·tling
276 düzenini bozmak;
Hecelenişi: un·set·tle
yerinden çıkmak;
Okunuşu: /ʌn’sɛt(ə)l /
tedirgin olmak.
i. çamur;
mud Hecelenişi: mud
277 k.dili herhangi bir işin en kirli kısmı;
Okunuşu: /mʌd /
kötü söz veya iftira.
Ekler: cor·re·sponds / cor·re·spond·ed
correspond f. uymak, uygun gelmek, tekabül etmek, karşılamak; / cor·re·spond·ing
278
benzemek. Hecelenişi: cor·re·spond
Okunuşu: /kɒrɪ’spɒnd /
i. harap olma, harabiyet, yıkılma;
tahrip;
harabe, virane;
perişanlık;
helâk, çökme; Ekler: ru·ins / ru·ined / ruin·ing
279 ruin iflâs; Hecelenişi: ru·in
f. harap etmek, viran etmek; Okunuşu: /ruːɪn /
mahvetmek, perişan etmek, altüst etmek;
ihlâl etmek, bozmak;
iflas ettirmek, batırmak;
iğfal etmek.
s. mutedil, ılımlı ılıman, ılık, sarhoş edici maddelere
temperate Hecelenişi: tem·per·ate
280 düşkün olmayan;
Okunuşu: /tɛmp(ə)rət /
perhiz yapan.
25
Ekler: pu·ri·fies / pu·ri·fied /

f. temizlemek, paklamak, temiz kılmak;
purify pu·ri·fy·ing
281 birini temize çıkarmak;
Hecelenişi: pu·ri·fy
sadeleşmek.
Okunuşu: /pjʊərɪfʌɪ /
i. şebeke;
282 network ağ örgüsü; Ekler: net·works
yayın istasyonları şebekesi.
Ekler: maids
maid i. genç kız, bakire kız, kız çocuk;
283 Hecelenişi: maid
hizmetçi kız.
Okunuşu: /meɪd /
s. çok derin;
çok malumatlı;
profound/a> engin; Hecelenişi: pro·found
284
çok büyük; Okunuşu: /prə’faʊnd /

i. derinlik, abis;
derya, umman.
Ekler: ex·tin·guish·es / ex·tin·guished /
f. söndürmek, bastırmak, ortadan kaldırmak,
extinguish ex·tin·guish·ing / ex·tin·guish·ers
285 bitirmek, yok etmek, imha etmek, izale etmek;
Hecelenişi: ex·tin·guish

(huk). feshetmek.
Okunuşu: /ɪk’stɪŋgwɪʃ /
decorous Hecelenişi: dec·o·rous
286 s. âdetlere uygun, alışılagelmiş, terbiyeli , rabıtalı
Okunuşu: /dɛk(ə)rəs /
f. etkilemek, tesir etmek, değiştirmek; Ekler: af·fects / af·fect·ed / af·fect·ing
287 affect müteessir etmek, dokunmak; Hecelenişi: af·fect
taslamak. Okunuşu: /ə’fɛkt /
causality Hecelenişi: cau·sal·i·ty
288 i. nedensellik.
Okunuşu: /kɔː’zalɪti /
Ekler: re·frains / re·frained /
refrain re·frain·ing
289 i. şarkı nakaratı, nakarat nağmesi.
Hecelenişi: re·frain
Okunuşu: /rɪ’freɪn /
290 dynasty i. hükümdar sülâlesi, hanedan. Ekler: dy·nas·ties
i. oyuk yer, çukur;

dere;
f. oymak, içini oymak, çukur açmak;
oyulmak. Ekler: hol·low·er / hol·low·est
291 hollow s. içi boş, oyuk; Hecelenişi: hol·low
çukur, derin, çökük; Okunuşu: /hɒləʊ /
yankı yapan, boşluktan gelen (ses);
yalan, sahte, aldatıcı, riyakâr;
aç.
i. kalın yünlü palto veya kumaş;
den. eskiden kullanılan ağır toplu bir deniz zırhlısı,
naught dretnot; Hecelenişi: naught
292
gözüpek kimse. Okunuşu: /nɔːt /
i. hiç, hiç bir şey;
sıfır.
26
s. adı kötüye çıkmış;

infamous Hecelenişi: in·fa·mous
293 rezil, kepaze;
Okunuşu: /ɪnfəməs /
ayıp, çok çirkin.
294 voluntarily z. ihtiyari olarak, gönüllü olarak. Okunuşu: /vɒl(ə)ntrɪli /
Ekler: lu·mi·nar·ies
luminary i. ışık veren cisim (bilhassa günes veya ay);
295 Hecelenişi: lu·mi·nary
aydınlatıcı ve bilgili kimse.
Okunuşu: /luːmɪn(ə)ri /
Ekler: flees from / fled from / flee·ing
flee from çekinmek;
296 from
kaçınmak
Okunuşu: /fliː frɒm /
cautious Hecelenişi: cau·tious
297 s. ihtiyatlı, tedbirli, sakıngan, dikkatli.
Okunuşu: /kɔːʃəs /
Ekler: over·states / over·stat·ed /

overstate over·stat·ing / over·state·ments
298 f. mübalağa etmek, abartmak.
Hecelenişi: over·state
Okunuşu: /əʊvə’steɪt /
i. melez hayvan veya bitki;
Ekler: hy·brids

hybrid iki ayrı dilden alınmış kelimelerle yapılan bileşik
299 Hecelenişi: hy·brid
kelime;
Okunuşu: /hʌɪbrɪd /
s. melez, karışık.
i. paket, bohça;
kundak;
yığın;
f. toplamak, bohçalamak, kundaklamak, sarıp Ekler: bun·dles
300 bundle sarmalamak; Hecelenişi: bun·dle
acele olarak bir yere göndermek; Okunuşu: /bʌnd(ə)l /
argo. sepetlemek;
veda etmeden aceleyle gitmek;
soyunmadan aynı yatakta yatmak.
araştırıcı;
araştırmacı;
investigator dedektif;
301
hafiye;
müfettiş;
soruşturmacı
s. taklit edilemez, yansılanamaz, aynı yapılamaz,
inimitable Hecelenişi: in·im·i·ta·ble
302 benzetilemez;
Okunuşu: /ɪ’nɪmɪtəb(ə)l /
eşsiz, misli bulunmaz.
Ekler: bat·tal·ions
303 battalion i. ,ask. tabur, müfreze, kıta. Hecelenişi: bat·tal·ion
Okunuşu: /bə’talɪən /
Ekler: dis·sects / dis·sect·ed /
dissect f. parçalara ayırmak, teşrih etmek, tahlil etmek; dis·sect·ing / dis·sec·tions
304
inceden inceye tetkik etmek. Hecelenişi: dis·sect
Okunuşu: /dʌɪ’sɛkt /
305 indolence i. tembellik. Okunuşu: /ɪnd(ə)l(ə)ns /
27
Ekler: usurps / usurp·ing / usurped /

usurp usurp·ers
306 f. gasbetmek, zorla almak, el koymak.
Hecelenişi: usurp
Okunuşu: /jʊ’zəːp /
Ekler: strength·ens / strength·ened /
f. takviye etmek, desteklemek;
strengthen strength·en·ing
307 kuvvet vermek, kuvvetlendirmek;
Hecelenişi: strength·en
kuvvetini artırmak.
Okunuşu: /strɛŋθ(ə)n /
308 considerably z. epeyce, oldukça. Okunuşu: /kən’sɪd(ə)rəbli /
sardonic Hecelenişi: sar·don·ic

309 s. alaycı, hakaret dolu, acı, kötü (gülüş).
Okunuşu: /sɑː’dɒnɪk /
i. atlama, (dışarıda) bırakma; Ekler: omis·sions
omission
310 atlanan şey, bırakılmış şey; Hecelenişi: omis·sion

yapılmamış iş. Okunuşu: /ə(ʊ)’mɪʃ(ə)n /
Ekler: out·breaks
outbreak i. feveran, patlama, patlak verme, isyan;
311 Hecelenişi: out·break
baş gösterme, çıkma.
Okunuşu: /aʊtbreɪk /

briyantin;
cila;
cilalamak;
lak;
312 lacquer lake;
oje;
rugan;
vernik;
verniklemek
f. şaşırtmak;
engel olmak;
boşa çıkarmak, aciz bırakmak;
Ekler: baf·fles / baf·fled / baf·fling
baffle beyhude yere mücadele etmek, bocalamak (gemi v.
313 Hecelenişi: baf·fle
b. );
Okunuşu: /baf(ə)l /
i. su, hava veya ses hareketlerini kontrol eden bir
levha;
hoparlör ekranı.
Ekler: ped·i·grees
pedigree i. şecere, nesep, asıl, soy;
314 Hecelenişi: ped·i·gree
nesep şeceresi.
Okunuşu: /pɛdɪgriː /
Ekler: con·ceals / con·cealed /
conceal con·ceal·ing
315 f. gizlemek, gizli tutmak, saklamak, örtmek.
Hecelenişi: con·ceal
Okunuşu: /kən’siːl /
invaluable Hecelenişi: in·valu·able

316 s. çok kıymetli, paha biçilmez.
Okunuşu: /ɪn’valjʊ(ə)b(ə)l /
Ekler: cred·i·tors
317 creditor i. alacaklı. Hecelenişi: cred·i·tor
Okunuşu: /krɛdɪtə /
28
s. şüphesi olmayan;
unequivocal Hecelenişi: un·equiv·o·cal
318 tek manalı;
Okunuşu: /ʌnɪ’kwɪvək(ə)l /
sarih.
s. dokunulur, tutulur;
anlaşılır, akla yakın, kavranabilir;
gerçek;
maddi;
319 tangible duyulur, hissedilir.
akla yakın;
anlaşılır;
gerçek; kesin;
maddi; somut
s. öldürücü, mahvedici, yok edici;
fatal Hecelenişi: fa·tal
320 talihsizlik getiren;
Okunuşu: /feɪt(ə)l /
kadere bağlı, mukadder, önüne geçilemeyen.
s. ,f. uygunsuz;
uymaz;
unfit intibak etmez; Hecelenişi: un·fit
321
ehliyetsiz; Okunuşu: /ʌn’fɪt /

f. ehliyetsizleştirmek, kuvvetten düşürmek,
zayıflatmak.
obnoxious s. iğrenç, tiksindirici; Hecelenişi: ob·nox·ious
322
çirkin görünen. Okunuşu: /əb’nɒkʃəs /
Ekler: com·mem·o·rates /
com·mem·o·rat·ed /
323 commemorate f. anmak, zikretmek, hatırasını yad etmek com·mem·o·rat·ing
Hecelenişi: com·mem·o·rate
Okunuşu: /kə’mɛməreɪt /
i. feribot;
Ekler: fer·ries / fer·ried / fer·ry·ing
ferry nehir veya gölde bir iskeleden diğerine geçmek için
324 Hecelenişi: fer·ry
kullanılan vapur;
Okunuşu: /fɛri /
f. vapurla karşı yakaya taşımak.
Ekler: cor·rob·o·rates /
corroborate cor·rob·o·rat·ed / cor·rob·o·rat·ing
325 f. , (bir fikri) desteklemek, doğrulamak, teyit etmek.
Hecelenişi: cor·rob·o·rate
Okunuşu: /kə’rɒbəreɪt /
i. arz derecesi;
genişlik;
bolluk, şümul; Ekler: lat·i·tudes
326 latitude serbestlik, tolerans, musamaha; Hecelenişi: lat·i·tude
astr. , (coğr.) enlem; Okunuşu: /latɪtjuːd /
mıntıka;
foto. filmin toleransı.
f. kaçmak, firar etmek,argo. tüymek; Ekler: flees / fled / flee·ing
327 flee gelip geçmek, güzden kaybolmak; Hecelenişi: flee
bırakmak, terketmek. Okunuşu: /fliː /
f. baştan çıkarmak, ayartmak;
Ekler: tempts / tempt·ed / tempt·ing
tempt kandırmak;
328 Hecelenişi: tempt
çekici olmak;
Okunuşu: /tɛm(p)t /
teşvik etmek;
29
alimony Hecelenişi: al·i·mo·ny

329 i. nafaka.
Okunuşu: /alɪməni /
unjust Hecelenişi: un·just

330 s. haksız, adaletsiz.
Okunuşu: /ʌn’dʒʌst /
f. engebeli arazide uzun yürüyüş yapmak;
(etek) toplamak;
Ekler: hikes / hiked / hik·ing / hik·ers
hike fiyatı yükseltmek;
331 Hecelenişi: hike
kaldırmak;
Okunuşu: /hʌɪk /
i. uzun ve çetin yürüyüş;
yükselme.
laborious s. zahmetli, emekli, yorucu; Hecelenişi: la·bo·ri·ous
332
çalışkan, işgüzar. Okunuşu: /lə’bɔːrɪəs /
Ekler: eman·ci·pates / eman·ci·pat·ed
emancipate f. özgür kılmak, azat etmek, serbest bırakmak; / eman·ci·pat·ing / eman·ci·pa·tors

333
huk. aile hakimiyetinden kurtarmak. Hecelenişi: eman·ci·pate
Okunuşu: /ɪ’mansɪpeɪt /
i. çare;
ilaç, deva; Ekler: rem·e·dies
remedy

334 huk. hakkın yerine getirilmesi için kanunun Hecelenişi: rem·e·dy
gösterdiği yol; Okunuşu: /rɛmɪdi /
f. çaresini bulmak, icabına bakmak, düzeltmek.
drastic s. şiddetli, zora baş vuran; Hecelenişi: dras·tic
335
ağır ve kesin. Okunuşu: /drastɪk /
s. cesur, gözüpek;
atılgan, cüretli; Ekler: bold·er / bold·est
336 bold arsız, küstah; Hecelenişi: bold
çarpıcı, göz alan; Okunuşu: /bəʊld /
dik, sarp.
f. kaldırmak, dikmek (sütun, direk), ikame etmek,
inşa etmek yapmak;
yükseltmek, dikmek (bina);
erect tesis etmek, tertip etmek; Hecelenişi: erect
337
tıb. bir uzvun dikleşmesini sağlamak; Okunuşu: /ɪ’rɛkt /
geom. belirli bir temel üzerine çizmek (dikey bir
şeyi).
s. dimdik, ayakta duran, dikili, ayağa kalkmış.
f. agrı veya acı vermek;
eziyet etmek, keder vermek, üzmek.
Ekler: pains
pain i. ağrı, acı, sel;
338 Hecelenişi: pain
dert, keder, elem, ıstırap, azap;
Okunuşu: /peɪn /
özen, ihtimam, itina, zahmet meşakkat;
doğum sancıları.
339 needy s. muhtaç, fakir, yoksul. Ekler: need·i·er / need·i·est
Ekler: adopts / adopt·ed / adopt·ing

adopt f. kabul etmek, edinmek, benimsemek;
340 Hecelenişi: adopt
evlât edinmek.
Okunuşu: /ə’dɒpt /
absent f. çekilmek, hazır bulunmamak için çekilip gitmek Hecelenişi: ab·sent
341
s. nâmevcut, yok, gaip Okunuşu: /abs(ə)nt /
30
overseas Hecelenişi: over·seas

342 s. denizaşırı.
Okunuşu: /əʊvə’siːz /
ingenuous s. açık yürekli, samimi, candan; Hecelenişi: in·gen·u·ous

343
masum, saf. Okunuşu: /ɪn’dʒɛnjʊəs /
Ekler: en·dors·es / en·dorsed /
f. çek veya poliçenin arakasına imza etmek, ciro
endorse en·dors·ing / en·dors·ers
344 etmek, vesika arkasına bir şey yazmak;
Hecelenişi: en·dorse
onaylamak, uygun bulmak.
Okunuşu: /ɪn’dɔːs /
i. ürgün, sürülme;
exile Ekler: ex·iles
345 sürgün edilen kimse;
Hecelenişi: ex·ile
f. sürmek, sürgüne yollamak.
s. adli, hukuki, muhakemeye ait;
i. yasama kurulu;
judiciary Hecelenişi: ju·di·cia·ry

346 bu işlevi yürütmek için kurulan mahkeme sistemi,
Okunuşu: /dʒʊ’dɪʃ(ə)ri /
adliye;
hâkimler.
f. yeniden dökmek;
Ekler: re·casts / re·cast / re·cast·ing
recast yeniden düzenlemek;
347 Hecelenişi: re·cast

yeniden hesaplamak.
Okunuşu: /riː’kɑːst /
i. yeni şekil, yeni hesap.
bilhassa;
348 notably epeyce;
özellikle
f. kaydetmek;
Ekler: en·lists / en·list·ed / en·list·ing /
askere almak;
enlist en·list·ees / en·list·ments
349 yardımını temin etmek;
Hecelenişi: en·list
gönüllü olarak askere gitmek;
Okunuşu: /ɪn’lɪst /
bir işe atılmak.
f. temin etmek;
teminat vermek, garanti etmek;
korkusuzca beyan etmek;
salahiyet vermek;
memur etmek;
Ekler: war·rants
warrant izin vermek, ruhsat vermek;
350 Hecelenişi: war·rant
kefil olmak;
Okunuşu: /wɒr(ə)nt /
hak kazandırmak;
her zararını tazmin edeceğine taahhüt etmek.
i. ,huk. tevkif müzekkeresi;
arama tezkeresi;
kefalet, teminat, garanti;
i. suç, cürüm;
Ekler: crimes
crime cinayet;
351 Hecelenişi: crime
kabahat, günah;
Okunuşu: /krʌɪm /
k.dili . ayıp.
Ekler: cap·ti·vates / cap·ti·vat·ed /
captivate cap·ti·vat·ing
352 f. büyülemek, cezbetmek.
Hecelenişi: cap·ti·vate
Okunuşu: /kaptɪveɪt /
31
s. anlamsız, manasız, akılsızca, gülünç; Ekler: ab·sur·di·ties

353 absurd birbirine karşıt düştüğü için yanlış; Hecelenişi: ab·surd
imkansız, olmayacak Okunuşu: /əb’səːd /
clandestine Hecelenişi: clan·des·tine
354 s. gizli, mahrem, el altından.
Okunuşu: /klan’dɛstɪn /
s. acıklı, dokunaklı, etkileyici, tesirli, heyecan verici.
acıklı;
pathetic boktan;
355
değersiz;
dokunaklı;
hazin;
atölye;
fabrika;
works iş;
356
mekanizma;
tesis;
tüm
i. bağ irtibat, rabıta;
ip, zincir;

fertleri bir grup halinde bir araya getiren ilişki;
yapışıklık;
yapıştırıcı madde; Ekler: bonds
357 bond mukaveler bono, senet, tahvilat; Hecelenişi: bond
gümrüğü ödenmemiş malların hükümette muhafaza Okunuşu: /bɒnd /
edilme durumu;
kefalet;
örgü (duvar);
f. kefalete raptetmek;
f. doluşmak, toplanmak, birikmek;
Ekler: crowds / crowd·ed / crowd·ing
crowd sıkıştırmak, doldurmak;
358 Hecelenişi: crowd
üzerinde durmak, ısrar etmek.
Okunuşu: /kraʊd /
i. kalabalık, izdiham.
Ekler: de·mol·ish·es / de·mol·ished /
demolish de·mol·ish·ing
359 f. yıkmak, tahrip etmek.
Hecelenişi: de·mol·ish
Okunuşu: /dɪ’mɒlɪʃ /
f. sıraya dizmek, tertip etmek, tasnif etmek;
daha yüksek rütbede olmak;
rütbesi olmak, rütbeye göre gelmek;
tasnif olunmak;
dahil olmak, sayılmak.
i. sıra, dizi, saf;
Ekler: ranks
rank asker safı;
360 Hecelenişi: rank
ordu, neferler, erler;
Okunuşu: /raŋk /
rütbe, derece, sınıf, paye, mertebe, aşama;
yüksek rütbe;
dama haneleri sırası.
s. uzun veya sık büyümü,s. (bitki);
ağır kokulu, keskin;
(fena anlamda) daniska, tam;
32
Ekler: vogues
vogue i. moda;
361 Hecelenişi: vogue
rağbet, itibar.
Okunuşu: /vəʊg /
Ekler: elec·tro·cutes / elec·tro·cut·ed /
electrocute f. elektrikli sandalyede idam etmek; elec·tro·cut·ing / elec·tro·cu·tions
362
elektrik akımı vererek öldürmek. Hecelenişi: elec·tro·cute
Okunuşu: /ɪ’lɛktrəkjuːt /
i. hiç, hiç bir şey;
363 nought sıfır. Ekler: noughts
(bak.) naught.
cumulative Hecelenişi: cu·mu·la·tive
364 s. birikerek çoğalan, ilavelerle genişleyen, toplanan.
Okunuşu: /kjuːmjʊlətɪv /
f. söndürmek, bastırmak;
tatmin etmek, hararetini gidermek, kandırmak Ekler: quench·es / quenched /

quench (susuzluk); quench·ing
365
su ile soğutmak; Hecelenişi: quench
sönmek; Okunuşu: /kwɛn(t)ʃ /
yatışmak.

f. -(den) çekilmek, -(den) vazgeçmek, feragat etmek:
Ekler: ab·di·cates / ab·di·cat·ed /
resmen bırakmak veya feragat etmek;
abdicate ab·di·cat·ing / ab·di·ca·tions
366 (özellikle hükümdarlıktan)tacını ve tahtını terk
Hecelenişi: ab·di·cate
etmek
Okunuşu: /abdɪkeɪt /
feragat etmek.
i. , A.b.d. rüşvet;
para yeme;
yolsuzluk, suistimal;
Ekler: grafts
graft f. rüşvet almak, nüfuzunu kişisel yararına kullanmak.
367 Hecelenişi: graft
i. , (bahç.) aşı;
Okunuşu: /grɑːft /
tıb. yaralı yere parça ekleme;
f. aşılamak;
aşılanmak.
bağımlı;
addicted düşkün;
368 Okunuşu: /ə’dɪktɪd /
meraklı;
tiryaki
i. baskı, tabı, bir kitabın bir defada basılması veya
Ekler: edi·tions
edition basılma sekli;
369 Hecelenişi: edi·tion
bir kitabın bir defada basılan nüshalarının sayısı,
Okunuşu: /ɪ’dɪʃ(ə)n /
tiraj.
favouritism iltimas;
370
torpilcilik
s. kaçak, kaçkın, firari;
tutulmaz, alıkonulmaz;
derbeder;
solan (renk); Ekler: fu·gi·tives
371 fugitive geçici, muvakkat; Hecelenişi: fu·gi·tive
i. kaçak, firari; Okunuşu: /fjuːdʒɪtɪv /
mülteci;
muhacir;
serseri.
33
Ekler: quo·tas
quota i. hisse, pay;
372 Hecelenişi: quo·ta
belirli sayı veya miktar, kontenjan, kota.
Okunuşu: /kwəʊtə /
i. vatanperver kimse, yurtsever kimse.
373 patriot vatansever;
yurtsever
s. gevşemeyen, yorulmaz, zayıflamayan;
unfailing yanılmaz, şaşmaz, güvenilir; Hecelenişi: un·fail·ing
374
sadakatli; Okunuşu: /ʌn’feɪlɪŋ /
tükenmez, nihayetsiz.
Ekler: syl·la·bi / syl·la·bus·es
375 syllabus i. (çog. -buses, -bi) bir kitap veya dersin özeti. Hecelenişi: syl·la·bus
Okunuşu: /sɪləbəs /
376 nincompoop i. ahmak ve budala kimse, sersem kimse. Ekler: nin·com·poops
Ekler: edicts
377 edict i. emir, ferman, bildiri, tebliğ. Hecelenişi: edict
Okunuşu: /iːdɪkt /

s. hükümsüz;
boş, hali, ıssız;
manasız;
faydasız, kullanılmayan, hayırsız;
i. boşluk;
vakum;
void Hecelenişi: void
378 boş yer;
Okunuşu: /vɔɪd /
f. hükümsüz kılmak;
iptal etmek;
boşaltmak, bırakmak, çıkmak, terketmek;
tahliye etmek;
ihraç etmek;
defetmek.
Ekler: en·slaves / en·slaved /
enslave en·slav·ing / en·slav·ers
379 f. köle yapmak, esir etmek.
Hecelenişi: en·slave
Okunuşu: /ɪn’sleɪv /
Ekler: mead·ows
380 meadow i. çayır. Hecelenişi: mead·ow
Okunuşu: /mɛdəʊ /
i. terbiye, edep, nezaket;
ıiımlılık, itidal; Ekler: de·cen·cies
381 decency kanunlara uyma; Hecelenişi: de·cen·cy
iffet, namus; Okunuşu: /diːs(ə)nsi /
bu şekilde yapılan herhangi bir iş veya davranış.
Ekler: as·cer·tains / as·cer·tained /
ascertain f. doğrusunu anlamak, tahkik etmek, araştırmak, as·cer·tain·ing
382
soruşturmak. Hecelenişi: as·cer·tain
Okunuşu: /ˌasə’teɪn /
hosiery i. çoraplar; Hecelenişi: ho·siery
383
çorap fabrikası; Okunuşu: /həʊzɪəri /
34
f. iskonto etmek, indirim yapmak, tenzilât yapmak,

Ekler: re·bates
rebate bir kısmım geri vermek;
384 Hecelenişi: re·bate
i. indirim, tenzilât, iskonto, geri verilen kısım.
Okunuşu: /riːbeɪt /
(bak.) rabbet.
f. tartmak, dengelemek, muvazene sağlamak;
Ekler: bal·anc·es
balance eşit olmak, dengeli olmak;
385 Hecelenişi: bal·ance
tereddüt etmek, dansta aksi istikametlerde hareket
Okunuşu: /bal(ə)ns /
etmek.
Ekler: ex·ter·mi·nates /
ex·ter·mi·nat·ed / ex·ter·mi·nat-ing /
386 exterminate f. imha etmek, yok etmek kökünü kazımak, bitirmek. ex·ter·mi·na·tions / ex·ter·mi·na·tors
Hecelenişi: ex·ter·mi·nate
Okunuşu: /ɪk’stəːmɪneɪt /
f. saçma sapan sözlerle süslemek. Ekler: farc·es

387 farce i. , tiyatro gülünçlü tiyatro oyunu, fars; Hecelenişi: farce
maskaralık, saçma. Okunuşu: /fɑːs /
unfashionable Hecelenişi: un·fash·ion·able
388 s. modaya uymayan.
Okunuşu: /ʌn’faʃ(ə)nəb(ə)l /

i. içedönük kimse, içine kapanık kimse;
biyol. kendi içine çevrilen uzuv;
Ekler: in·tro·verts
introvert f. içeriye doğru çevirmek veya eğmek;
389 Hecelenişi: in·tro·vert
düşüncelerini kendi üzerine çevirmek;
Okunuşu: /ɪntrəvəːt /
zool. bir uzvu kendi içine çevirmek (salyangoz gözü
gibi).
i. kurtarılan mal;
deniz kazasından veya yangından kurtarılan mal;
salvage deniz kazasından veya yangından kurtarma ücreti; Hecelenişi: sal·vage
390
sigortalı eşyanın yangından kurtulması veya bunların Okunuşu: /salvɪdʒ /
satışıyle temin edilen gelir;
f. (eşya) kurtarmak.
Ekler: vor·ti·ces / vor·tex·es
vortex i. girdap, özellikle girdabın ortası;
391 Hecelenişi: vor·tex
kasırga.
Okunuşu: /vɔːtɛks /
i. yamyam; Ekler: can·ni·bals
392 cannibal kendi cinsinin etini yiyen herhangi bir hayvan; Hecelenişi: can·ni·bal
s. yamyamlıkla ilgili. Okunuşu: /kanɪb(ə)l /
Ekler: bribes
bribe i. rüşvet;
393 Hecelenişi: bribe
f. rüşvet teklif etmek veya vermek.
Okunuşu: /brʌɪb /
i. menetme: tahdit, sınırlılık;
tutukluluk: kendini tutma;
sıkılma çekinme.
bağ;
baskı;
394 restraint kısıtlama;
menetme;
sıkılma;
sınırlama;
tahdit;
tutma;
35
f. çıkarmak, ayırmak veya tecrit etmek;

çalmak, aşırmak;
kimyasal usullerle ayırmak, çıkarmak;
özetlemek, hulâsa etmek.
abstract Hecelenişi: ab·stract
395 s. ,i. eşya veya fikirlerden soyut olan;
Okunuşu: /abstrakt /
soyut, mücerret;
dalgın;
ideal, nazari, kuramsal;
i. özet.
f. inkâr etmek;
tekzip etmek, reddetmek;
Ekler: de·nies / de·nied / de·ny·ing
deny mahrum etmek;
396 Hecelenişi: de·ny
esirgemek, vermemek;
Okunuşu: /dɪ’nʌɪ /
yalanlamak;
kaçınmak, imtina etmek kırmak.

f. yeniden incelemek, bir daha dikkatle muayene
etmek;
eleştiri yazmak;
(askeri kuvvetleri) teftiş etmek;
huk. (mahkeme kararını) yeniden incelemek;

Ekler: re·views
review tekrar gözden geçirmek.
397 Hecelenişi: re·view
i. yeniden gözden geçirme, bir daha inceleme;
Okunuşu: /rɪ’vjuː /
yeniden yoklama, resmi teftiş;
eleştiri, tenkit;
edebiyat ve fikir mecmuası;
huk. bir davanın temyiz mahkemesince yeniden
incelenmesi.
fragile s. kolay kırılır, kırılabilir; Hecelenişi: frag·ile
398
nazik, narin, ince. Okunuşu: /fradʒʌɪl /
399 eagerness i. şevk istek, arzu, canlılık. Okunuşu: /iːgənəs /
confidential s. mahrem, gizli; Hecelenişi: con·fi·den·tial

400
güvenilir. Okunuşu: /kɒnfɪ’dɛnʃ(ə)l /
i. at nalı; Ekler: horse·shoes
401 horseshoe nal şeklinde şey; Hecelenişi: horse·shoe
nal ile oynanılan oyun. Okunuşu: /hɔːsʃuː /
fanciful s. gerçekten uzak, kaprisli, hayalperest, hayal Hecelenişi: fan·ci·ful
402
peşinde koşan. Okunuşu: /fansɪfʊl /
doruk;
itibar; saygınlık;
403 eminence şöhret;
tepe; ün;
yükseklik
Ekler: va·ca·tions
vacation i. tatil;
404 Hecelenişi: va·ca·tion
huk. adli tatil.
Okunuşu: /və’keɪʃ(ə)n /
Ekler: in·ter·acts / in·ter·act·ed /
interact in·ter·act·ing / in·ter·ac·tions
405 f. birbirini etkilemek.
Hecelenişi: in·ter·act
Okunuşu: /ɪntər’akt /
36
Ekler: land·scapes
406 landscape i. kır manzarası, peyzaj. Hecelenişi: land·scape
Okunuşu: /lan(d)skeɪp /
Ekler: hab·i·tats
habitat i. bir hayvan veya bitkinin yetiştiği yer;
407 Hecelenişi: hab·i·tat
herhangi bir şeyin doğal yeri.
Okunuşu: /habɪtat /
Ekler: con·grat·u·lates /
congratulate con·grat·u·lat·ed / con·grat·u·lat·ing
408 f. tebrik etmek, kutlamak.
Hecelenişi: con·grat·u·late
Okunuşu: /kən’gratjʊleɪt /
i. çayır, kır, otlak, mera;
tarla;
saha, meydan, alan;
savaş meydanı;
oyun sahası; Ekler: fields
409 field bir yarışmaya katılanlar; Hecelenişi: field
fırsat; Okunuşu: /fiːld /
(han). zemin;
fiz. saha, tesir sahası, etki alanı;

f. top oyunlarında meydancı olmak;
topu yakalayıp atmak.
sarcasm Hecelenişi: sar·casm
410 i. iğneleyici ve küçümseyici söz, acı söz, istihza.
Okunuşu: /sɑːkaz(ə)m /
f. kaldırmak, defetmek, ortadan kaldırmak,
uzaklaştırmak;
öldürmek;
başka yere nakletmek, yerini değiştirmek;
Ekler: re·moves / re·moved /
azletmek;
remove re·mov·ing
411 kesmek;
Hecelenişi: re·move
izale etmek;
Okunuşu: /rɪ’muːv /
gitmek, ev değiştirmek, başka eve nakletmek;
i. uzaklaştırma;
yer değiştirme;
derece, fark derecesi.
i. eğilim, meyil, eğinim;
Ekler: af·fin·i·ties
affinity kim. çekme;
412 Hecelenişi: af·fin·i·ty
alâka, ilgi, cazibe;
Okunuşu: /ə’fɪnɪti /
dünürlük, hısımlık, nikâhtan hâsıl olan akrabalık.
Ekler: lu·bri·cates / lu·bri·cat·ed /
lubricate lu·bri·cat·ing / lu·bri·ca·tions
413 f. yağlamak, yağlayarak kolay işler hale getirmek.
Hecelenişi: lu·bri·cate
Okunuşu: /luːbrɪkeɪt /
Ekler: junk·ies
414 junkie i. , argo. ilaç veya eroin tiryakisi olan kimse. Hecelenişi: junk·ie
Okunuşu: /dʒʌŋki /
i. kilise korosu, koro; Ekler: choirs
415 choir kilisede koroya mahsus yer; Hecelenişi: choir
f. koroda şarkı söylemek. Okunuşu: /kwʌɪə /
37
Ekler: ped·lars
pedlar i. seyyar satıcı, gezici esnaf, çerçi.
416 Hecelenişi: ped·lar
bak. peddler.
Okunuşu: /pɛdlə /
f. azarlamak, haşlamak.
i. oran, nispet;
kıymet, bedel, fiyat, paha;
sınıf, çeşit, nevi;
(mülk.) vergisi oranı;
mülk vergisi;
Ekler: rates
rate f. kıymet biçmek, fiyat takdir etmek;
417 Hecelenişi: rate
hesap etmek;
Okunuşu: /reɪt /
saymak;
sınıflandırmak;
değerlendirmek;
nakliye fiyatını tespit etmek;

k.dili hak etmek;
değerli olmak, itibarda olmak.
Ekler: wal·lets
wallet i. cüzdan, para cüzdanı;
418 Hecelenişi: wal·let
sırt çantası.
Okunuşu: /wɒlɪt /

i. meşguliyet;
nişanlanma;
randevu;
rehin;
Ekler: en·gage·ments
engagement söz;
419 Hecelenişi: en·gage·ment
vaat, taahhüt;
Okunuşu: /ɪn’geɪdʒm(ə)nt /
çarpışma, dövüşme;
belirli bir süre için ücretli iş;
mülâkat;
borçlar.
Ekler: stock·hold·ers
420 stockholder i. hissedar. Hecelenişi: stock·hold·er
Okunuşu: /stɒkhəʊldə /
i. , top;
mak. bir şaft üzerinde serbestçe hareket eden (mil);
bilardo oyununda karambol; Ekler: can·nons / cannon
421 cannon koşum takımında bir çeşit gem; Hecelenişi: can·non
zool. incik kemiği; Okunuşu: /kanən /
f. topa tutmak, top atmak, bombardıman etmek;
gülle gibi fırlatmak.
Ekler: em·i·grates / em·i·grat·ed /
emigrate em·i·grat·ing
422 f. göçmek, hicret etmek.
Hecelenişi: em·i·grate
Okunuşu: /ɛmɪgreɪt /
heartless s. kalpsiz, merhametsiz, zalim, vicdansız; Hecelenişi: heart·less
423
yüreksiz; cansız, sönük. Okunuşu: /hɑːtlɪs /
i. gurur, kibirlilik, kibir, azamet, övünme, iftihar;
iftihar edilecek şey; Ekler: prides
424 pride (eski) görkem, saltanat, debdebe; Hecelenişi: pride
aslan sürüsü; Okunuşu: /prʌɪd /
f. tüylerini kabartmak (kuş).
38
i. ayrıcalık, imtiyaz;
özel izin, müsaade, ruhsat;
Ekler: priv·i·leg·es
privilege görev dolayısıyle muafiyet;
425 Hecelenişi: priv·i·lege
hak;
Okunuşu: /prɪvɪlɪdʒ /
f. imtiyaz vermek;
muaf tutmak.
grateful s. minnettar, müteşekkir, değerbilir; Hecelenişi: grate·ful

426
hoş, güzel, makbul. Okunuşu: /greɪtfʊl /
municipal s. şehre ait; Hecelenişi: mu·nic·i·pal
427
belediyeye ait, beledi. Okunuşu: /mjʊ’nɪsɪp(ə)l /
i. kulluk, kölelik;
servitude Hecelenişi: ser·vi·tude
428 ceza olarak verilen iş mahkumiyeti;
Okunuşu: /səːvɪtjuːd /
huk. irtifak hakkı.
contented Hecelenişi: con·tent·ed

429 s. halinden memnun, rahat, tatmin olunmuş.
Okunuşu: /kən’tɛntɪd /
unseemly Hecelenişi: un·seem·ly
430 s. yakışıksız, uygunsuz, çirkin.
Okunuşu: /ʌn’siːmli /
dik;

dik başlı;
dik kafalı;
domuz;
431 obstinate inat;
inatçı;
keçi;
kronik;
müzmin
432 hardworking s. çok çalışkan. Hecelenişi: hard·work·ing
i. dönme, değişme, tebdil, değiştirme;

ilah din değiştirme;
Ekler: con·ver·sions
conversion ihtida;
433 Hecelenişi: con·ver·sion
(huk). başkasının malını zapt etme;
Okunuşu: /kən’vəːʃ(ə)n /
man. önermelerin aksi;
mat. tahvil, hal.
f. fırıldanmak, hızla dönmek;
hızla gitmek veya gelmek;
dönmek;
fırıldatmak, hszla çevirmek;
Ekler: whirls / whirled / whirl·ing
whirl i. hızla dönüş veya döndürüş;
434 Hecelenişi: whirl
telâş, acele;
Okunuşu: /wəːl /
çevrinti, çevri;
hela dönen şey;
koşuşma;
günlük olaylann bir birini hızla takip etmesi.
Ekler: enig·mas
435 enigma i. bilmece, muamma. Hecelenişi: enig·ma
Okunuşu: /ɪ’nɪgmə /
Ekler: man·holes
manhole i. yeraltına inip boru veya kablo onarımı yapmak için
436 Hecelenişi: man·hole
caddelerdeki yuvarlak ve üstü kapaklı delik, baca.
Okunuşu: /manhəʊl /
39
Ekler: pre·views
437 preview i. ,sin. gelecek programdan gösterilen parçalar. Hecelenişi: pre·view
Okunuşu: /priːvjuː /
Ekler: up·roots / up·root·ed /
uproot f. kökünden sökmek, kökünden söküp çıkarmak; up·root·ing
438
yok etmek. Hecelenişi: up·root
Okunuşu: /ʌp’ruːt /
Ekler: eu·nuchs
439 eunuch i. hadım, harem ağası. Hecelenişi: eu·nuch
Okunuşu: /juːnək /
başvurmak;
call on Ekler: calls on / called on / call·ing on
440 istemek;
Okunuşu: /kɔːl ɒn /
uğramak
Ekler: scolds / scold·ed / scold·ing /

f. azarlamak, tekdir etmek,
scold scoldings
441 paylamak, argo. haşlamak;
Hecelenişi: scold
i. herkesi azarlayan şirret kadın.
Okunuşu: /skəʊld /
i. mal, mülk, arsa;

ölümle bırakılan mal ve mülk;
Ekler: es·tates
estate malikâne, konak;
442 Hecelenişi: es·tate
itibar, yüksek mertebe;
Okunuşu: /ɪ’steɪt /
sınıf, tabaka, mevki;
durum, hal.
i. hayan veya balık tutmak için yem;
şahin veya atmacayı geri getirmek için gösterilen kuş
Ekler: lures / lured / lur·ing
lure veya ete benzer şey;
443 Hecelenişi: lure
cazibe, tuzak;
Okunuşu: /l(j)ʊə /
f. cezbetmek;
kuş veya et gibi bir şey göstererek çağırmak (şahin).
Ekler: be·sieg·es / be·sieged /
besiege f. kuşatmak muhasara etmek; be·sieg·ing
444
üstüne varmak. Hecelenişi: be·siege
Okunuşu: /bɪ’siːdʒ /
i. bekâr erkek, evlenmemiş erkek;
Ekler: bach·e·lors
bachelor fen veya edebiyat fakültesi mezunu;
445 Hecelenişi: bach·e·lor
bir başkasının bayrağı altında hizmet eden genç
Okunuşu: /batʃələ /
şövalye.
Ekler: cas·trates / cas·trat·ed /
castrate cas·trat·ing
446 f. hadım etmek, iğdiş etmek, burmak.
Hecelenişi: cas·trate
Okunuşu: /ka’streɪt /
s. vicdanlı, vicdan sahibi, dürüst, insaflı;
conscientious Hecelenişi: con·sci·en·tious
447 dikkatli;
Okunuşu: /ˌkɒnʃɪ’ɛnʃəs /
çalışkan.
f. çabuk geçmek;
Ekler: fleets
fleet den. gitmek, seyretmek, hareket etmek.
448 Hecelenişi: fleet
i. donanma, filo.
Okunuşu: /fliːt /
s. çevik, çabuk, çabuk geçen.
40
i. ocak, kalorifer ocağı;

Ekler: fur·nac·es
furnace azap yeri veya vakti;
449 Hecelenişi: fur·nace
çok slcak yer;
Okunuşu: /fəːnɪs /
f. ocakta kızdırmak
s. vatandaslarla ilgili;
hükümete ait, milli;
civil Hecelenişi: civ·il
450 sivil; ferdi, bireysel;
Okunuşu: /sɪv(ə)l /
vatandaşlık icaplanndan;
medeni, uygar; nazik, kibar.
s. ,f. çapraşık, anlaşılması güç;
belirsiz, gösterişsiz, tanınmamış;
obscure Hecelenişi: ob·scure
451 bulutlu, karanlık;
Okunuşu: /əb’skjʊə /
f. karartmak, karanlık yapmak;
örtmek, gözden saklamak.
f. yutmak;
içine çekmek, emmek;
herhangi bir sözün gerçek olup olmadığını
araştırmadan kabul etmek; Ekler: swal·lows / swal·lowed /
swallow geri almak (söylediği sözü); swal·low·ing
452

tahammül etmek, yutup oturmak, sineye çekmek; Hecelenişi: swal·low
Okunuşu: /swɒləʊ /
i. yutma, yudum;
den. makara yivi.
i. kırlangıç,zool. Hirundo.
i. kibirlilik, kendini beğenmişlik, fazla gurur; Ekler: van·i·ties
453 vanity gösteriş, caka; Hecelenişi: van·i·ty
boş şey, abes şey, beyhudelik. Okunuşu: /vanɪti /
i. ,huk. infaz, idam;
Ekler: ex·e·cu·tions
execution yerine getirme, ifa, icra, tatbik etme, uygu lama,
454 Hecelenişi: ex·e·cu·tion
yapma;
Okunuşu: /ˌɛksɪ’kjuːʃ(ə)n /
(güz.) san. yapış veya yapılış tarzı, icra usulü.
enormous Hecelenişi: enor·mous
455 s. çok iri, pek büyük, müthiş, aşırı.
Okunuşu: /ɪ’nɔːməs /
i. patent, imtiyaz, ihtira beratı;
imtiyazlı ihtira;
arazi için verilen imtiyaz;
imtiyazlı arazi;
f. patent almak;
imtiyazla temin etmek, imtiyazım vermek veya
almak.
s. patenti olan, patent hakkından yararlanan;
456 patent imtiyazlı. Okunuşu: /pat(ə)nt /
s. herkes tarafından anlaşılabilir, herkese açık,
aşikar; tıb. açık. açık;
belli; besbelli;
görünen;
ihtira beratı;
imtiyaz;
ortada;
patent; tescil
41
f. sık sık uğramak (gen hort lak veya ruhların yaptığı

gibi);
usandırmak, taciz etmek; Ekler: haunts / haunt·ed / haunt·ing
457 haunt akıldan çıkmamak; Hecelenişi: haunt
sık sık ziyaret etmek veya daima yanında bulunmak Okunuşu: /hɔːnt /
(bilhassa hortlak olarak);
i. sık sık gidilen yer.
inanimate s. cansız, ruhsuz, ölü; Hecelenişi: in·an·i·mate
458
donuk, sönük. Okunuşu: /ɪn’anɪmət /
i. Iiman; Ekler: ha·vens
459 haven melce, sığınak; Hecelenişi: ha·ven
f. sığınmak, limana girmek. Okunuşu: /heɪv(ə)n /
i. hükümetin baş makamlarını işgal eden yetkili sivil Ekler: mag·is·trates
magistrate
460 memurlardan biri; Hecelenişi: mag·is·trate

sulh hakimi. Okunuşu: /madʒɪstrət /
Ekler: elu·ci·dates / elu·ci·dat·ed /
elucidate f. açıklamak, izah etmek, tarif ve beyan etmek; elu·ci·dat·ing / elu·ci·da·tions
461
bir konuyu aydınlatmak, açmak. Hecelenişi: elu·ci·date
Okunuşu: /ɪ’l(j)uːsɪdeɪt /

s. lekesiz, pak;
immaculate Hecelenişi: im·mac·u·late
462 saf;
Okunuşu: /ɪ’makjʊlət /
kusursuz.
awe f. korkutmak, dehşete düşürmek huşu vermek. Hecelenişi: awe
463
i. korku, huşu, haşyet. Okunuşu: /ɔː /
i. başın arka tarafından sarkan saç örgüsü;
Ekler: queues
queue sıra bekleyen insan veya araba dizisi, kuyruk;
464 Hecelenişi: queue
f. , kuyruga girmek;
Okunuşu: /kjuː /
dizilip sıra beklemek.
atak; cesaret; cesur;
cüret; cüretkar;
465 daring gözüpek; korkusuz;
pervasız; tehlikeli;
yiğitlik
466 magnanimity i. alicenaplık. Okunuşu: /magnə’nɪmɪti /
s. kurnaz, hilekâr;
Ekler: sub·tler / sub·tlest
subtle ince;
467 Hecelenişi: sub·tle
mahir, usta;
Okunuşu: /sʌt(ə)l /
gizli.
imaginative s. hayal gücu kuvvetli, yaratıcı; Hecelenişi: imag·i·na·tive

468
iyi planlanmış. Okunuşu: /ɪ’madʒɪnətɪv /
f. eritmek, halletmek;
erimek; yumuşatmak;
yumuşamak, mülâyimleşmek;
Ekler: melts / melt·ed / melt·ing
melt yok etmek; yok olmak;
469 Hecelenişi: melt
kalbini yumuşatmak;
Okunuşu: /mɛlt /
i. erimiş madde;
eritme, erime;
bir defada eritilen miktar.
42
hypercritical Hecelenişi: hy·per·crit·i·cal

470 s. aşırı tenkit niteliğinde.
Okunuşu: /hʌɪpə’krɪtɪk(ə)l /
Ekler: chem·ists
chemist i. kimyager;
471 Hecelenişi: chem·ist
. eczacı.
Okunuşu: /kɛmɪst /
i. gürültü, patırtı, velvele, şamata, hengâme;
kargaşalık;
Ekler: ri·ots
riot baş kaldlrma, isyan, ayaklanma;
472 Hecelenişi: ri·ot
cümbüş, eğlenti;
Okunuşu: /rʌɪət /
f. gürültü etmek;
ayaklanmak, isyan etmek.
Ekler: out·num·bers / out·num·bered /
outnumber out·num·ber·ing
473 f. sayıca fazla gelmek.
Hecelenişi: out·num·ber
Okunuşu: /aʊt’nʌmbə /
s. kâmil, tam; halis, sade, saf;
absolute mutlak, sonsuz, nihayetsiz, kayıtsız şartsız; Hecelenişi: ab·so·lute
474
gram soyut, mücerret; Okunuşu: /absəluːt /
ki, sisel değer ölçülerine bağlı olmayan

s. z. alevli;
ablaze Hecelenişi: ablaze
475 hararetli, şevkli;
Okunuşu: /ə’bleɪz /
z. alev alev, hararetle.
i. abide, anıt; mezar taşı; Ekler: mon·u·ments
476 monument eser; sınır taşı; Hecelenişi: mon·u·ment
tarihi yapı. Okunuşu: /mɒnjʊm(ə)nt /
f. sağlamak, temin etmek, garanti etmek, emniyete Ekler: en·sures / en·sured / en·sur·ing
477 ensure almak; Hecelenişi: en·sure
sigorta etmek. Okunuşu: /ɪn’ʃɔː /
Ekler: ad·journs / ad·journed /
f. ertelemek, tehir etmek, başka güne bırakmak;
adjourn ad·journ·ing / ad·journ·ments
478 oturuma son vermek;
Hecelenişi: ad·journ
dağılmak
Okunuşu: /ə’dʒəːn /
f. fazla gayret etmek;
fazla germek, zorlamak, zorlayarak incitmek;
burkmak, burkulmak;
süzgeçten geçirmek, süzmek;
zorlayarak eğmek veya şeklini bozmak;
kendini zorlamak, çok uğraşmak;
bağrına basmak; kucaklamak;
i. germe, gerilme, zora gelme;
Ekler: strains
strain aşırı zihni veya duygusal gerginlik;
479 Hecelenişi: strain
burkulup incinme;
Okunuşu: /streɪn /
mak. şeklen bozulma.
i. nesil, soy, silsile, aile;
hayvanlarda soy; bahç. ıslah edilmiş bitki cinsi;
ırk veya millet özelliği;
eser, iz; cüzt şey;
ifade, tarz, usul;
mizaç; nağme, makam;
şiir parçası, şarkı.
43
Ekler: bur·li·er / bur·li·est

burly s. iriyarı, kocaman, sağlam yapılı;
480 Hecelenişi: bur·ly
palavracı.
Okunuşu: /bəːli /
scholarly Hecelenişi: schol·ar·ly
481 s. ilmi, âlime yakışır, alimce.
Okunuşu: /skɒləli /
f. uzakta hayal gibi gözükmek;
aslından daha kocaman ve korkunç gözükmek;
büyük önem kazanmak; Ekler: looms / loomed / loom·ing
482 loom i. uzakta hayal gibi belirme. Hecelenişi: loom
i. dokuma tezgâhı; Okunuşu: /luːm /
dokuma;
den. küreğin topacı.
Ekler: mi·sers
miser
483 i. cimri kimse, pinti kimse. Hecelenişi: mi·ser

Okunuşu: /mʌɪzə /
umbilical s. göbeğe ait;
484 Okunuşu: /ʌm’bɪlɪk(ə)l /
göbeğe yakın.
Ekler: de·flates / de·flat·ed /
f. hava veya gazı boşaltmak;

deflate de·flat·ing
485 gururunu kırmak, informal burnunu sürtmek;
Hecelenişi: de·flate
fiyatları duşürmek.
Okunuşu: /dɪ’fleɪt /
Ekler: de·ten·tions
detention i. alıkoyma, engelleme, tutma, mani olma;
486 Hecelenişi: de·ten·tion
gecikme; tevkif, hapis.
Okunuşu: /dɪ’tɛnʃ(ə)n /
i. döküntü, çerçöp yığıntısı;
intizamsızlık, karışıklık;
kedi veya köpek gibi hayvanın bir defada doğurduğu
yavrular; tahtırevan; Ekler: lit·ters
487 litter sedye; Hecelenişi: lit·ter
hayvanları yatırmak için serilen saman veya kuru ot; Okunuşu: /lɪtə /
f. karmakarışık etmek;
doğurmak, bilhassa birden çok yavru doğurmak;
ahırda hayvanın altına yataklık ot sermek.
488 gaol bak jail, jailer Hecelenişi: gaol
Ekler: dis·proves / dis·proved /

f. yanlış olduğunu göstermek, aksini ispat etmek,
disprove dis·prov·en / dis·prov·ing
489 çürütmek (fikir, iddia);
Hecelenişi: dis·prove
reddetmek.
Okunuşu: /dɪs’pruːv /
exotic s. dışarıdan gelme, ecnebi, harici, yerli olmayan; Hecelenişi: ex·ot·ic

490
garip, tuhaf, alışılmamış, dikkati çeken, ekzotik. Okunuşu: /ɪg’zɒtɪk /
i. hicret;
hegira göç;
491
(b.h). Hz. Muhammed’in hicreti;
hicri sene.
i. harabe, virane;
Ekler: wrecks
wreck harap olmuş kimse;
492 Hecelenişi: wreck
kazazede gemi, gemi enkazı;
Okunuşu: /rɛk /
dalgaların kıyıya attığı enkaz ve mallar
44
i. yığın, küme, öbek;

k.dili çok miktar; Ekler: heaps
493 heap k.dili kalabalık, güruh; Hecelenişi: heap
f. yığmak, kümelemek; Okunuşu: /hiːp /
yağdırmak (hediye, hakaret).
i. yaramazlık;
haylazlık;
haylazca hareket veya tavır;
mischief haylaz kimse; Hecelenişi: mis·chief
494
zarar, ziyan, hasar; Okunuşu: /mɪstʃɪf /
zararlı şey;
k.dili şeytan. mis chiefmakeri. kavga -çıkaran veya
fitnecilik eden kimse.
i. terfi, yükselme veya yükseltme;
Ekler: pro·mo·tions
promotion geçme;
495 Hecelenişi: pro·mo·tion
tesis;
Okunuşu: /prə’məʊʃn /
satış artışını sağlayan unsurlar.
f. değiştirmek, tahvil etmek; Ekler: al·ters / al·tered / al·ter·ing
496 alter hadım etmek; Hecelenişi: al·ter

değişmek, başka türlü olmak. Okunuşu: /ɔːltə /
s. imza eden;
Ekler: sig·na·to·ries
signatory i. imza sahibi;
497 Hecelenişi: sig·na·to·ry
kayıt veya imza eden kimse, özellikle anlaşma veya
Okunuşu: /sɪgnət(ə)ri /
mukavele imza eden kimse.
indecisive Hecelenişi: in·de·ci·sive
498 s. kararsız, kesin olmayan
Okunuşu: /ɪndɪ’sʌɪsɪv /
poverty i. yoksulluk, fakirlik, parasızlık, zaruret, ihtiyaç; Hecelenişi: pov·er·ty
499
yetersizlik, kifayetsizlik, eksiklik. Okunuşu: /pɒvəti /
Ekler: frig·ates
frigate i. ,den. firkateyn, eski tipte bir savaş gemisi;
500 Hecelenişi: frig·ate
1400 tonluk modern savaş gemisi.
Okunuşu: /frɪgət /
Ekler: over·hears / over·heard /
overhear over·hear·ing
501 f. rastlantılı olarak işitmek, kulak misafiri olmak.
Hecelenişi: over·hear
Okunuşu: /əʊvə’hɪə /
Ekler: abridg·es / abridged / abridg·ing
abridge f. kısaltmak, özetlemek, kesmek; / abridg·ments
502
mahrum etmek Hecelenişi: abridge
Okunuşu: /ə’brɪdʒ /
s. işsiz: yeterince kullanılmayan;
unemployed Hecelenişi: un·em·ployed
503 i. işsiz kimse;
Okunuşu: /ʌnɪm’plɔɪd /
the (ile) işsizler.
i. şiddetli öfke, gazap, hiddet, köpürme;
coşku, heyecan; Ekler: rag·es
504 rage moda, çok rağbet gören sey; Hecelenişi: rage
f. çok öfkelenmek, hiddetlenmek, köpürmek, tepesi Okunuşu: /reɪdʒ /
atmak, çok şiddetle meydana gelmek.
45
Ekler: can·di·dates
candidate i. aday, namzet;
505 Hecelenişi: can·di·date
talip.
Okunuşu: /kandɪdeɪt /
stationery i. kâğıt veya kalem gibi yazı eşyası, kırtasiye.
506
kırtasiye
Ekler: kill·joys
507 killjoy i. neşe bozan kimse. Hecelenişi: kill·joy
Okunuşu: /kɪldʒɔɪ /
i. aralık, fasıla, mesafe, ara; Ekler: in·ter·vals
508 interval müddet, zaman; Hecelenişi: in·ter·val
müz. iki ses arasındaki perde farkı, enterval, aralık. Okunuşu: /ɪntəv(ə)l /
scrutiny i. dikkatle bakma, inceleme, araştırma, tahkik, tetkik; Hecelenişi: scru·ti·ny
509
seçim kontrolü Okunuşu: /skruːtɪni /
f. işlenmiş;
wrought Hecelenişi: wrought
510 çekiçle dövülüp şeklini bulmuş;
Okunuşu: /rɔːt /
incelikle işlenmiş.
i. içinde hakikat payı olan kısa alegorik hikâye;
Ekler: par·ables
parable ifade edilmek istenileni benzetme veya kıyas yoluyle

511 Hecelenişi: par·a·ble
anlatan söz veya konuşma;
Okunuşu: /parəb(ə)l /
mesel.
512 foolishness i. enayilik, akılsızlık, boş laf. Okunuşu: /fuːlɪʃnɪs /
i. idari teşkilat, hükümet;

yönetim, idare, hüküm; Ekler: gov·ern·ments
513 government yönetme, hükümet sürme, idare etme; Hecelenişi: gov·ern·ment
hükümet erkanı; Okunuşu: /gʌv(ə)nˌm(ə)nt /
memleket, devlet.
Ekler: van·guards
514 vanguard i. ,ask. ileri kol, öncü kolu. Hecelenişi: van·guard
Okunuşu: /vangɑːd /
Ekler: hos·tag·es
515 hostage i. rehine, tutak. Hecelenişi: hos·tage
Okunuşu: /hɒstɪdʒ /
516 hermetic sıkı
Ekler: gaz·es / gazed / gaz·ing

gaze f. gözünü dikip bakmak;
517 Hecelenişi: gaze
i. dik bakış.
Okunuşu: /geɪz /
Ekler: re·ac·tion·ar·ies
518 reactionary s. gerici, mürteci (kimse). Hecelenişi: re·ac·tion·ary
Okunuşu: /rɪ’akʃ(ə)n(ə)ri /
i. anayasa;
tüzük, nizamname;
Ekler: con·sti·tu·tions
constitution beden yapısı, bünye;
519 Hecelenişi: con·sti·tu·tion
huy, yaradılış, tıynet;
Okunuşu: /kɒnstɪ’tjuːʃ(ə)n /
yapı;
bileşim, terkip.
46
f. gümbürdemek;
kükremek (arslan);
heybetli ses çıkarmak;
bağırmak, gürültü etmek; Ekler: roars / roared / roar·ing
520 roar kahkaha ile gülmek; Hecelenişi: roar
gürültü ile nefes almak (at); Okunuşu: /rɔː /
i. kükreme, gürleme;
heybetli ses;
kahkaha.
f. kızaktan suya indirmek (gemi);
roket fırlatmak;
başlatmak (yeni iş); Ekler: launch·es / launched /
launch mızrak gibi atmak; launch·ing / launch·ers
521
i. gemiyi kızaktan suya indirme; Hecelenişi: launch
roketi fezaya fırlatma; Okunuşu: /lɔːn(t)ʃ /

den. işkampaviye;
harp gemisinin en büyük sandalı.
i. uyanıklık;
Ekler: vig·ils
vigil gece nöbet tutma;
522 Hecelenişi: vig·il
yortu arifesi;

Okunuşu: /vɪdʒɪl /
akşam ve gece ibadetleri.
i. hendek;
ark;
f. hendek kazmak;
Ekler: ditch·es
ditch hendekle çevirmek;
523 Hecelenişi: ditch
hendeğe atmak;
Okunuşu: /dɪtʃ /
(a.b.d). raydan çıkmak;
(a.b.d).,argo. kurtulmak,den. kaçmak;
argo. arızalı bir uçağı suya indirmek.
f. oruç tutmak, perhiz etmek;
i. oruç, perhiz;
oruç süresi.
s. çabuk, tez, seri, süratli;
ileri;
ahlaksız, eğlenceye düşkün;
Ekler: fast·er / fast·est
fast sıkı, sabit, yerinden oynamaz, çıkmaz;
524 Hecelenişi: fast
sadık;
Okunuşu: /fɑːst /
metin, dayanıklı, solmaz;
derin (uyku);
z. çabuk, süratle;
sıkıca, sıkı olarak;
tamamen, derin bir şekilde;
yakında, yanında.
f. şans eseri olarak vaki olmak;
tesadüfen meydana gelmek;
rast gelmek;
k. dili. göze almak; Ekler: chanc·es
525 chance denemek. Hecelenişi: chance
i. talih, şans; Okunuşu: /tʃɑːns /
kader;
ihtimal;
fırsat;
47
Ekler: con·fis·cates / con·fis·cat·ed /

f. müsadere etmek;
confiscate con·fis·cat·ing
526 haczetmek;
Hecelenişi: con·fis·cate
istimlâk etmek, kamulaştırmak.
Okunuşu: /kɒnfɪskeɪt /
naive s. saf, bön, toy, tecrübesiz;
527
denenmemiş.
i. fener;
işaret vermek için yüksek yerlerde yakılan ateş;
işaret kulesi;
Ekler: bea·cons
beacon hav. yol ve mevkii gösteren ışık veya radyo sinyali,
528 Hecelenişi: bea·con
ikaz edici veya yol gösterici herhangi bir şey;
Okunuşu: /biːk(ə)n /
f. yol göstermek;
işaret koymak;
işaret vermek.
Ekler: be·seech·es / be·sought /

beseech f. yalvarmak, rica etmek, istirham etmek, niyaz be·seeched / be·seech·ing
529
etmek. Hecelenişi: be·seech
Okunuşu: /bɪ’siːtʃ /
endişeli;

530 obsessed takıntılı;
tedirgin
f. tarlayı sürüp ekmek, yetiştirmek; Ekler: cul·ti·vates / cul·ti·vat·ed /
cultivate terbiye etmek; cul·ti·vat·ing
531
beslemek; Hecelenişi: cul·ti·vate
(başka bir kimseyi) kendine bağlamaya çalışmak. Okunuşu: /kʌltɪveɪt /
nevertheless Hecelenişi: nev·er·the·less
532 z. yine de, bununla beraber, mamafih.
Okunuşu: /nɛvəðə’lɛs /
Ekler: ar·bi·trates / ar·bi·trat·ed /
f. hakem sıfatıyla dinleyip karar vermek;
arbitrate ar·bi·trat·ing
533 karar vermek;
Hecelenişi: ar·bi·trate
hakem kararıyla halletmek.
Okunuşu: /ɑːbɪtreɪt /
f. tutmak, düşmesine engel olmak, destek olmak;
tahammül etmek, dayanmak, taşımak;
çekmek;
Ekler: sus·tains / sus·tained /
teselli etmek;
sustain sus·tain·ing
534 muhafaza etmek;
Hecelenişi: sus·tain
tedarik etmek;
Okunuşu: /sə’steɪn /
besleyip kuvvet vermek;
doğruluğunu teslim etmek;
ispat etmek, iddia etmek.
i.f. kazanç, kâr; yarar, fayda, men faat;
artma, artış; f. kazanmak, kâr etmek;
Ekler: gains / gained / gain·ing /
varmak, ulaşmak;
gain gain·ers
535 ileri gitmek (saat);
Hecelenişi: gain
ilerlemek
Okunuşu: /geɪn /
i.f. oluk, yiv;
f. oluk açmak
Ekler: jour·nal·ists
journalism i. gazetecilik, gazete yazarlığı;
536 Hecelenişi: jour·nal·ism
gazete ve mecmua yayını, basın.
Okunuşu: /dʒəːn(ə)lɪz(ə)m /
48
i. sondaj, delme;
boring delik; Hecelenişi: bor·ing
537
delik açılırken cıkan moloz; Okunuşu: /bɔːrɪŋ /
s. can sıkıcı.
Ekler: ve·loc·i·ties
velocity i. sürat, hız;
538 Hecelenişi: ve·loc·i·ty
hız derecesi.
Okunuşu: /vɪ’lɒsɪti /
z. gerçekte;
virtually Hecelenişi: vir·tu·al·ly
539 hemen hemen;
Okunuşu: /vəːtjʊəli /
fiilen.
courteous Hecelenişi: cour·te·ous
540 s. nazik, kibar, ince, hürmetkâr, saygılı.
Okunuşu: /kəːtjəs /
venereal s. cinsel ilişkiye ait;
541 Okunuşu: /vɪ’nɪərɪəl /

tıb. cinsel ilişkiden meydana gelen, zührevi.
composed Hecelenişi: com·posed
542 s. sakin, kendi halinde.
Okunuşu: /kəm’pəʊzd /
f. yer değiştirmek;
değiştirmek, değişmek;

vites değiştirmek;
uydurmak, idare etmek,
i. değişme; Ekler: shifts / shift·ed / shift·ing
543 shift değişilen şey; Hecelenişi: shift
tedbir, son çare; Okunuşu: /ʃɪft /
hile;
çuval elbise;
vardiya, nöbet;
oto. şanjman.
Ekler: re·pri·sals
reprisal i. misilleme, misli ile mukabele, aynen karşılığını
544 Hecelenişi: re·pri·sal
yapma.
Okunuşu: /rɪ’prʌɪz(ə)l /
Ekler: bul·lets
bullet i. mermi, kurşun;
545 Hecelenişi: bul·let
küçük top.
Okunuşu: /bʊlɪt /
i. mabet, ibadethane; Ekler: sanc·tu·ar·ies
546 sanctuary kutsal yer; Hecelenişi: sanc·tu·ary
melce, sığınak. Okunuşu: /saŋ(k)tjʊəri /
s. bükülebilir, eğrilebilir, esnek;
flexible Hecelenişi: flex·i·ble
547 uysal, yumuşak başlı, mülayim;
Okunuşu: /flɛksɪb(ə)l /
uyabilir, kalıba girer.
additional Hecelenişi: ad·di·tion·al

548 s. biraz daha, ilâve edilen, eklenilen.
Okunuşu: /ə’dɪʃ(ə)n(ə)l /
lengthwise Hecelenişi: length·wise
549 z. ,s. uzunluğuna.
Okunuşu: /lɛŋθwʌɪz /
i. ant, yemin;
Ekler: vows
vow adak;
550 Hecelenişi: vow
f. yemin etmek, ant içmek;
Okunuşu: /vaʊ /
ahdetmek;
49
Ekler: pre·tends / pre·tend·ed /

f. yapar gibi görünmek, yalandan yapmak, taslamak;
pretend pre·tend·ing
551 taklit etmek, benzetmek;
Hecelenişi: pre·tend
(to ile) iddiada bulunmak.
Okunuşu: /prɪ’tɛnd /
gist Hecelenişi: gist
552 i. öz, meselenin esası, hulâsa, özet.
Okunuşu: /dʒɪst /
abundant Hecelenişi: abun·dant

553 s. bol, bereketli, mebzul
Okunuşu: /ə’bʌnd(ə)nt /
Ekler: midg·ets
midget i. s. cüce, çok ufak yapılı kimse;
554 Hecelenişi: midg·et
s. mini.
Okunuşu: /mɪdʒɪt /
immense s. çok büyük; Hecelenişi: im·mense
555
hudutsuz, engin, geniş. Okunuşu: /ɪ’mɛns /
f. dayanmak, tahammül etmek, çekmek, kaldırmak, Ekler: en·dures / en·dured / en·dur·ing

556 endure katlanmak; Hecelenişi: en·dure
devam etmek, sürmek. Okunuşu: /ɪn’djʊə /
Ekler: hi·ber·nates / hi·ber·nat·ed /
hibernate hi·ber·nat·ing

557 f. kış uykusuna yatmak, kış uykusuna girmek.
Hecelenişi: hi·ber·nate
Okunuşu: /hʌɪbəneɪt /
literacy Hecelenişi: lit·er·a·cy
558 i. okuyup yazma, okur yazarlık.
Okunuşu: /lɪt(ə)rəsi /
i. partizan, taraftar; Ekler: par·ti·sans
559 partisan ask. gerillacı, çeteci; Hecelenişi: par·ti·san
s. partizanla ilgili. Okunuşu: /pɑːtɪzan /
Ekler: as·sets
560 asset i. , mal, kıymetli şey, kıymetli vasıf. Hecelenişi: as·set
Okunuşu: /asɛt /
recent s. yeni, yeni olmuş, yakında olmuş; Hecelenişi: re·cent

561
(bh), jeol. dördüncü zamana ait. Okunuşu: /riːs(ə)nt /
Ekler: in·sur·rec·tions /
insurrection in·sur·rec·tion·ists
562 i. isyan, ayaklanma, ihtilâl.
Hecelenişi: in·sur·rec·tion
Okunuşu: /ˌɪnsə’rɛkʃ(ə)n /
i. ağır ağır ilerleme, idman için yavaş koşma;
jogging Ekler: jogs / jogged / jog·ging
563 daha yoğun idman yapmaya başlamadan önce
Okunuşu: /dʒɒgɪŋ /
vücudu ısıtmak için yavaş yavaş koşma.
Ekler: out·lives / out·lived / out·liv·ing
564 outlive f. birinden fazla yaşamak. Hecelenişi: out·live
Okunuşu: /aʊt’lɪv /
Ekler: out·comes
565 outcome i. sonuç. Hecelenişi: out·come
Okunuşu: /aʊtkʌm /
impartial s. tarafsız, bitaraf; Hecelenişi: im·par·tial
566
kendi çıkarını düşünmeyen. Okunuşu: /ɪm’pɑːʃ(ə)l /
50
f. ilham etmek, esinlemek; Ekler: in·spires / in·spired / in·spir·ing

567 inspire telkin etmek; Hecelenişi: in·spire
içine çekmek (nefes), nefes almak. Okunuşu: /ɪn’spʌɪə /
Ekler: con·vinc·es / con·vinced /
convince con·vinc·ing
568 f. ikna etmek, inandırmak.
Hecelenişi: con·vince
Okunuşu: /kən’vɪns /
Ekler: mum·bles / mum·bled /
mumble f. lakırdıyı gevelemek, mırıldanmak; mum·bling / mum·blers / mumblings
569
i. anlaşılmaz söz veya ses, mırıltı. Hecelenişi: mum·ble
Okunuşu: /mʌmb(ə)l /
i. ,huk. yargılama hakkı, hâkimin yargılama dairesi; Ekler: ju·ris·dic·tions
570 jurisdiction salahiyet, yetki; Hecelenişi: ju·ris·dic·tion
hükümet, hükümetin nüfuz dairesi. Okunuşu: /ˌdʒʊərɪs’dɪkʃ(ə)n /

Ekler: blas·phemes / blas·phemed /
blaspheme blas·phem·ing / blas·phem·ers
571 f. küfretmek, sövüp saymak, okumak.
Hecelenişi: blas·pheme
Okunuşu: /blas’fiːm /

incurable s. iyi olmaz, şifa bulmaz, devasız, düzelmez; Hecelenişi: in·cur·able
572
i. iyi olmaz hasta. Okunuşu: /ɪn’kjʊərəb(ə)l /
573 vigour i. kuvvet, dinçlik, gayret, enerji. Okunuşu: /vɪgə /
Ekler: tar·di·er / tar·di·est

tardy s. yavaş hareket eden;
574 Hecelenişi: tar·dy
geç kalan veya gelen, geciken.
Okunuşu: /tɑːdi /
i. akın, yağma, çapul, hücum; Ekler: raids
575 raid polis ve gümrük memurlan baskını; Hecelenişi: raid
f. akın etmek, baskın yapmak. Okunuşu: /reɪd /
Ekler: re·futes / re·fut·ed / re·fut·ing /
refute ref·u·ta·tions
576 f. yalanlamak, delillerle çürütmek.
Hecelenişi: re·fute
Okunuşu: /rɪ’fjuːt /
i. nüfuz, baskı, tesir, etki, hüküm;
sözü geçen kimse, tesir eden kimse veya şey; Ekler: in·flu·encenc·es
577 influence argo. piston; Hecelenişi: in·flu·ence
f. tesir etmek, sözünü geçirmek; Okunuşu: /ɪnflʊəns /
müessir olmak.
i. , oto. kriko;
adam, köylü; Ekler: jacks
578 jack gemici; Hecelenişi: jack
ağır yükleri yerinden kaldırmaya özgü makina, Okunuşu: /dʒak /
bocurgat makinası;
i. idareci, yetkili şâhıs; Ekler: ex·ec·u·tives
579 executive s. idareci durumunda olan, yetki sahibi, icra Hecelenişi: ex·ec·u·tive
salâhiyeti olan, kanunları yapan. Okunuşu: /ɪg’zɛkjʊtɪv /
Ekler: per·ceives / per·ceived /
perceive f. anlamak, idrak etmek, farkına varmak, sezmek, per·ceiv·ing
580
görmek. Hecelenişi: per·ceive
Okunuşu: /pə’siːv /
51
Ekler: herring / herrings

581 herring i. ringa, zool. Clupea harengus. Hecelenişi: her·ring
Okunuşu: /hɛrɪŋ /
Ekler: re·funds / re·fund·ed /
f. alınmış parayı geri vermek, ödemek;
refund re·fund·ing
582 tekrar para vermek;
Hecelenişi: re·fund
i. ödeme, ödenen meblâğ.
Okunuşu: /rɪ’fʌnd /
i. bir memlekete veya bir jeoloji devrîne ait Ekler: fau·nas / fau·nae
583 fauna hayvanların topu; Hecelenişi: fau·na
bu hayvanlar hakkında yazılmış eser. Okunuşu: /fɔːnə /
Ekler: fol·lies
584 folly i. delilik, divanelik, ahmaklık, budalalık. Hecelenişi: fol·ly
Okunuşu: /fɒli /
i. sıkıcı şey veya kimse; Ekler: nui·sanc·es

585 nuisance sıkıntı, dert, bela; Hecelenişi: nui·sance
huk. başkalarına zarar veya sıkıntı veren şey. Okunuşu: /njuːs(ə)ns /
f. güreşmek, güreş etmek;
Ekler: wres·tles / wres·tled / wres·tling
wrestle uğraşmak, çabalamak;
586 Hecelenişi: wres·tle

dağlamak için hayvanı yere yatırmak;
Okunuşu: /rɛs(ə)l /
i. güreş, mücadele.
i. baş belâsı;
Ekler: pests
pest sıkıcı şey veya kimse;
587 Hecelenişi: pest
zararlı şey veya kimse;
Okunuşu: /pɛst /
veba, taun.
i. oyuk; Ekler: cav·i·ties
588 cavity anat. kavite, boşluk; Hecelenişi: cav·i·ty
(dişçi). çürük, oyuk. Okunuşu: /kavɪti /
Ekler: re·sides / re·sid·ed / re·sid·ing
reside f. oturmak, ikamet etmek, sakin olmak, mukim
589 Hecelenişi: re·side
olmak.
Okunuşu: /rɪ’zʌɪd /
unanimous s. aynı fikirde; Hecelenişi: unan·i·mous
590
uyuşmuş olan, bağlaşık. Okunuşu: /juː’nanɪməs /
Ekler: har·bin·gers
591 harbinger i. haberci, müjdeci. Hecelenişi: har·bin·ger
Okunuşu: /hɑːbɪn(d)ʒə /
detriment Hecelenişi: det·ri·ment
592 i. zarar, ziyan, hasar.
Okunuşu: /dɛtrɪm(ə)nt /
creditable s. şeref kazandıran, beğenilir, takdir edilir, övülmeye Hecelenişi: cred·it·able
593
değer. Okunuşu: /krɛdɪtəb(ə)l /
Ekler: ex·plo·ra·tions
594 exploration i. keşif, araştırma, inceleme. Hecelenişi: ex·plo·ra·tion
Okunuşu: /ɛksplə’reɪʃ(ə)n /
i. münzevi kimse, insanlardan uzak yaşamayı Ekler: her·mits
595 hermit arzulayan kimse; Hecelenişi: her·mit
pekmezli bir kurabiye. Okunuşu: /həːmɪt /
52
Ekler: il·lus·trates / il·lus·trat·ed /

f. tanmlamak, tasvir et mek;
illustrate il·lus·trat·ing / il·lus·tra·tors
596 anlatmak, izah etmek, tarif etmek;
Hecelenişi: il·lus·trate
resim ile süslemek.
Okunuşu: /ɪləstreɪt /
i. zararlı ve iğrenç küçük hayvan;
haşarat;
vermin Hecelenişi: ver·min
597 iğrenç mahluk;
Okunuşu: /vəːmɪn /
ayaktakımı;
muzır adam, mikrop.
f. affetmek, mazur görmek, göz yummak, kusura
bakmamak;
suçsuz çıkarmak, haklı çıkarmak; Ekler: ex·cus·es / ex·cused / ex·cus·ing
598 excuse Hecelenişi: ex·cuse
i. özür, mazeret, bahane, sebep; Okunuşu: /ɪk’skjuːz /
özür dileme;
izin verme, izin, hâk verme.
i. Norveç’in batı kıyısna yakın ünlü girdap; Ekler: mael·stroms
599 maelstrom k.h. girdap; Hecelenişi: mael·strom
tehlikeli ve karşı konulmaz güç. Okunuşu: /meɪlstrəm /

Ekler: eras·es / erased / eras·ing
erase f. silmek, bozmak, kazımak;
600 Hecelenişi: erase
A.b.d.,argo. öldürmek.
Okunuşu: /ɪ’reɪz /
i. iç rahatlaması, ferahlama;
kurtarma;
yardım, bağış;
imdat; Ekler: re·liefs
601 relief çare, ilâç, derde derman; Hecelenişi: re·lief
teselli; Okunuşu: /rɪ’liːf /
nöbetten çıkma, birisinin nöbet veya vazifesinin
başkası tarafından alınması;
nöbeti devralan kimse;
s. ,f. kör, keskin olmayan (bıçak, makas);
lafını sakınmayan, açık konuşan, pervasız; Ekler: blunt·er / blunt·est
602 blunt anlayışı kıt, gabi; Hecelenişi: blunt
hissiz, duygusuz; Okunuşu: /blʌnt /
f. körletmek, önünü almak, kesmek (iştah, kuvvet).
Ekler: bru·tal·i·ties
603 brutality i. vahşilik. Hecelenişi: bru·tal·i·ty
Okunuşu: /brʊ’talɪti /
hazardous s. tehlikeli, rizikolu; Hecelenişi: haz·ard·ous

604
şansa bağlı. Okunuşu: /hazədəs /
f. diploma vermek;
diploma almak, mezun olmak;
derecelere ayırmak;
Ekler: grad·u·ates / grad·u·at·ed /
derecelere aynlmak;
graduate grad·u·at·ing
605 tedricen değişmek.
Hecelenişi: grad·u·ate
i. mezun kimse, diplomalı kimse;
Okunuşu: /gradʒʊət /
dereceli sıvı öiçeği;
s. mezunlara ait;
dereceleri olan.
53
homesick Hecelenişi: home·sick

606 s. vatan veya ev hasreti çeken.
Okunuşu: /həʊmsɪk /
i. dince kabul olunmuş inançlara aykırı düşünce,
Ekler: her·e·sies
heresy dalalet;
607 Hecelenişi: her·e·sy
hakim olan felsefi veya siyasi doktrinlere karşı gelen
Okunuşu: /hɛrɪsi /
düşünce.
i. alçak ses tonu, fısıltı; Ekler: un·der·tones
608 undertone donuk veya mat renk; Hecelenişi: un·der·tone
ima edilen fikir. Okunuşu: /ʌndətəʊn /
s. inatçı, direngen, serkeş, dik başlı;
stubborn Hecelenişi: stub·born
609 sebatkâr, azimli;
Okunuşu: /stʌbən /
sert, çetin, müşkül.
haphazardly rasgele;
610
veresiye
gorgeous s. muhteşem, harikulade, parlak, debdebeli, göz Hecelenişi: gor·geous
611
kamaştırıcı. Okunuşu: /gɔːdʒəs /
Ekler: mot·toes / mot·tos
motto i. düstur, vecize;
612 Hecelenişi: mot·to

yazıt.
Okunuşu: /mɒtəʊ /
gratitude Hecelenişi: grat·i·tude
613 i. şükran, minnettarlık, kadir bilme.
Okunuşu: /gratɪtjuːd /
pertinent s. alâkalı, ilgili; Hecelenişi: per·ti·nent
614
uygun, muvafık. Okunuşu: /pəːtɪnənt /
i. kapı eşiği, eşik;
Ekler: thresh·olds
threshold girecek yer;
615 Hecelenişi: thresh·old
başlangıç;
Okunuşu: /θrɛʃəʊld /
psik. şuur eşiği.
Ekler: bur·glars
616 burglar i. ev soyan hırsız. Hecelenişi: bur·glar
Okunuşu: /bəːglə /
Ekler: de·lin·quen·cies
delinquency i. kabahat, kusur, hata;
617 Hecelenişi: de·lin·quen·cy
ihmalcilik.
Okunuşu: /dɪ’lɪŋkw(ə)nsi /
Ekler: elec·tor·ates
618 electorate i. oy verme hakkına sahip kimseler, seçmenler. Hecelenişi: elec·tor·ate
Okunuşu: /ɪ’lɛkt(ə)rət /
Ekler: fog·gi·er / fog·gi·est
foggy s. sisli, dumanlı;
619 Hecelenişi: fog·gy
bulutlu, bulanık.
Okunuşu: /fɒgi /
Ekler: mist·i·er / mist·i·est
misty s. sisli, dumanlı;
620 Hecelenişi: misty
bulanık.
Okunuşu: /mɪsti /
i. maksat, niyet, murat, meram;
mana; Ekler: in·ten·tions
621 intention kasıt; Hecelenişi: in·ten·tion
evlenme niyeti; Okunuşu: /ɪn’tɛnʃ(ə)n /
tıb. yaranın kapanma tarzı.
54
f. bir piyesi prova etmek;

Ekler: re·hears·es / re·hearsed /
alıştlrmak (aktör);
rehearse re·hears·ing
622 nakletmek, hikâye etmek;
Hecelenişi: re·hearse
ezberden okumak, inşat etmek;
Okunuşu: /rɪ’həːs /
tekrarlamak.
i. ortak, şerik, arkadaş;
karı veya koca;
Ekler: part·ners
partner eş;
623 Hecelenişi: part·ner
dans arkadaşı;
Okunuşu: /pɑːtnə /
f. ortak etmek veya olmak;
ortağı gibi davranmak.
wondrous s. ,z. , şaşılacak, acayip, harikulade; Hecelenişi: won·drous
624
z. şaşılacak şekilde. Okunuşu: /wʌndrəs /
Ekler: joys
625 joy i. sevinç, keyif, haz, memnuniyet, neşe. Hecelenişi: joy
Okunuşu: /dʒɔɪ /
Ekler: pal·li·ates / pal·li·at·ed /
f. hafifletmek (hastalık, zorluk), teskin etmek,
palliate pal·li·at·ing
626 yatıştırmak;
Hecelenişi: pal·li·ate

(kaba hat veya hakareti) mazur göstermek.
Okunuşu: /palɪeɪt /
i. yarıçap; Ekler: ra·dii
627 radius anat. radyus, önkol kemiği, döner kemik, dal kemik; Hecelenişi: ra·di·us
yarıçap ile ölçülen daire ölçümü. Okunuşu: /reɪdɪəs /
Ekler: ob·ser·va·to·ries
observatory i. rasathane;
628 Hecelenişi: ob·ser·va·to·ry
etrafın manzarasını seyretmek için yapılmış kule.
Okunuşu: /əb’zəːvət(ə)ri /
urban Hecelenişi: ur·ban
629 s. şehre ait, şehirde bulunan.
Okunuşu: /əːb(ə)n /
i. heves, gayret;
zeal Hecelenişi: zeal
630 hararet;
Okunuşu: /ziːl /
coşkunluk.
s. akıllı, tedbirli, iyi düşünebilen;
judicious Hecelenişi: ju·di·cious
631 sağgörülü;
Okunuşu: /dʒʊ’dɪʃəs /
mantık ve muhakeme ile yapılmış.
Ekler: pre·sumes / pre·sumed /
f. farzetmek, tahmin etmek;
presume pre·sum·ing
632 ihtimal vermek;
Hecelenişi: pre·sume
haddini aşmak, cüret etmek, cesaret etmek.
Okunuşu: /prɪ’zjuːm /
overt s. açık olarak yapılan, açıktan açığa olan; Hecelenişi: overt
633
huk. kasten yapılan. Okunuşu: /əʊ’vəːt /
f. kalkışmak, yeltenmek , teşebbüş etmek;
çalışmak, gayret etmek, denemek, tecrübe etmek; Ekler: at·tempts / at·tempt·ed /
attempt hayatına kastetmek, suikast teşebbüsünde at·tempt·ing
634
bulunmak; Hecelenişi: at·tempt
i. teşebbüs, yeltenme, kalkışma; Okunuşu: /ə’tɛm(p)t /
deneme, tecrübe
55
Ekler: yachts
yacht i. yat, gezinti gemisi;
635 Hecelenişi: yacht
f. yat ile gezintiye çıkmak veya yarış etmek.
Okunuşu: /jɒt /
Ekler: big·a·mists
636 bigamy i. iki kişiyle evli olma. Hecelenişi: big·a·my
Okunuşu: /bɪgəmi /
f. burup sıkmak;
burmak, bükmek;
ellerini oğuşturmak;
Ekler: wrings / wrung / wring·ing
wring zorla söküp çıkarmak veya almak;
637 Hecelenişi: wring
çarpıtmak;
Okunuşu: /rɪŋ /
çok üzmek, incitmek, canını acıtmak;
zora getirmek, sıkıştırmak;
i. buruş, sıkmak.
s. hayvan gibi, hayvana ait;

bestial Hecelenişi: bes·tial
638 vahşi;
Okunuşu: /bɛstɪəl /
kaba.
relentless Hecelenişi: re·lent·less
639 s. yumuşamak bilmez, şefkatsiz, amansız.
Okunuşu: /rɪ’lɛntlɪs /

Ekler: en·graves / en·graved /
engrave f. hakketmek, kazmak, kalemle işlemek, kabartma işi en·grav·ing / en·grav·ers
640
yapmak. Hecelenişi: en·grave
Okunuşu: /ɪn’greɪv /
i. kabadayı, kendinden küçükleri ezen kimse, zorba
kimse;
Ekler: bul·lies
bully f. zorbalık etmek, kabadayılık etmek.
641 Hecelenişi: bul·ly
i. konserve sığır eti.
Okunuşu: /bʊli /
s. , ünlem,k.dili iyi, güzel, ala, mükemmel;
ünlem Bravo ! Aferin !
f. başparmakla havaya fırlatmak (para atarak
oynanan kumarda olduğu gibi);
fiske vurmak; Ekler: flips / flipped / flip·ping
642 flip darılmak, kırılmak; Hecelenişi: flip
i. fiske, hafif vuruş; Okunuşu: /flɪp /
alkollü bir çeşit içki;
s. ,k.dili arsız, küstah.
Ekler: out·puts
output i. randıman, verim;
643 Hecelenişi: out·put
elektrik enerjisi.
Okunuşu: /aʊtpʊt /
aviation i. havacılık, tayyarecilik; Hecelenişi: avi·a·tion

644
uçuş. Okunuşu: /eɪvɪ’eɪʃ(ə)n /
discreet Hecelenişi: dis·creet
645 s. tedbirli, ihtiyatlı, akıllı, basiretli.
Okunuşu: /dɪ’skriːt /
Ekler: con·cil·i·ates / con·cil·i·at·ed /
f. gönlünü almak;
conciliate con·cil·i·at·ing / con·cil·i·a·tors
646 uzlaştırmak, yatıştırmak, aralarını bulmak;
Hecelenişi: con·cil·i·ate
teveccüh kazanmak.
Okunuşu: /kən’sɪlɪeɪt /
56
i. ,s. melez köpek veya başka hayvan; Ekler: mon·grels

647 mongrel s. melez, karışık soylu; Hecelenişi: mon·grel
katışık. Okunuşu: /mʌŋgr(ə)l /
i. gelenek, adet;
alışkanlık, itiyat;
müşterilik, alışveriş; Ekler: cus·toms
648 custom . gelenekler, adap; Hecelenişi: cus·tom
. gümrük, gümrük resmi; Okunuşu: /kʌstəm /
s. ısmarlama, ısmarlama yapılmış;
ısmarlama üzerine çalışan (esnaf).
f. saklamak, gizlemek, ketmetmek, örtbas etmek;
saklanmak; Ekler: hides / hid / hid·den / hid /
hide gizlenmek. hid·ing
649
i. hayvan derisi, post; Hecelenişi: hide
k.dili insan derisi, cilt; Okunuşu: /hʌɪd /

f. , k.dili dayak atmak.
s. bol akan;
affluent Hecelenişi: af·flu·ent
650 bol, mebzul;
Okunuşu: /aflʊənt /
zengin.

miscellaneous Hecelenişi: mis·cel·la·neous
651 s. muhtelif, çeşitli, karışık, çok yönlü.
Okunuşu: /ˌmɪsə’leɪnɪəs /
Ekler: gla·ciers
652 glacier i. buzul. Hecelenişi: gla·cier
Okunuşu: /glasɪə /
sewage Hecelenişi: sew·age
653 i. Iağım pisliği.
Okunuşu: /suːɪdʒ /
morale i. maneviyat, manevi güç, moral; Hecelenişi: mo·rale
654
ahlak. Okunuşu: /mə’rɑːl /
laconic s. muhtasar, kısa ve manalı, az ve öz, özlü, veciz; Hecelenişi: la·con·ic

655
vecizeli söz söyleyen. Okunuşu: /lə’kɒnɪk /
Ekler: suf·fi·cien·cies
sufficient s. kâfi, yeterli;
656 Hecelenişi: suf·fi·cient
elverişli, uygun, münasip.
Okunuşu: /sə’fɪʃ(ə)nt /
i. pazar, panayır, fuar, sergi.
s. güzel;
hoş, zarif, istenir;
saf, temiz, pak;
dürüst, haklı, doğru, adil, mubah;
Ekler: fair·er / fair·est
fair sarışın, kumral;
657 Hecelenişi: fair
orta, vasat, şöyle böyle;
Okunuşu: /fɛː /
uygun, muvafık, müsait;
iyi, açık (hava);
uğurlu;
okunaklı, açık.
z. iyi, yolunda, dürüstçe, tam.
s. doğurgan;
prolific Hecelenişi: pro·lif·ic
658 mahsuldar, bereketli;
Okunuşu: /prə’lɪfɪk /
verimli, semereli.
57
Ekler: morns
659 morn i. , siir sabah. Hecelenişi: morn
Okunuşu: /mɔːn /
f. örmek;
sıkı sıkıya bağlamak, birleştirmek; Ekler: knits / knit / knit·ted / knit·ting /
knit çatmak (kaşları); knit·ters
660
birbirine düğümlemek; Hecelenişi: knit
birbirine yapışmak; Okunuşu: /nɪt /
kaynaşmak, kaynamak (kemik).
abartılı;
kabarık;
kabarma;
kabartı;
661 swelling şiş;
şişkinlik;
şişlik;
şişme;
yükselme
i. ölçüde esas olan uzunluk, genişlik ve derinlik

birimlerinin her biri, boyut, buut, çap . boyutlar,
ebat; Ekler: di·men·sions
662 dimension oylum, hacim; Hecelenişi: di·men·sion
genişlik; Okunuşu: /dɪ’mɛnʃ(ə)n /
ölçü, ölçüsü alınan şeyler;
mat. bir terimi belirleyen faktör, boyut.
f. alay etmek, sataşmak;
Ekler: taunts / taunt·ed / taunt·ing /
azarlamak;
taunt taunts / taunt·ers
663 i. alay;
Hecelenişi: taunt
iğneli söz;
Okunuşu: /tɔːnt /
meydan okuma.
Ekler: an·nex·es / an·nexed /
f. ilhak etmek, ilâve etmek, eklemek.
annex an·nex·ing / an·nex·a·tions
664 i. ilâve;
Hecelenişi: an·nex
ek bina, müştemilat.
Okunuşu: /ə’nɛks /
i. baht, şans, tehlike, riziko;
tenis kortunun servis atılan tarafı;
eski bir çeşit zar oyunu; Ekler: haz·ards
665 hazard bilardo oyununda bir vuruş; Hecelenişi: haz·ard
golf oyununda mânia; Okunuşu: /hazəd /
f. tehlikeye atmak, şansa bırakmak;
cüret göstermek.
altruism Hecelenişi: al·tru·ism
666 i. diğerkâmlık, başkalarını düşünme, fedakârlık.
Okunuşu: /altrʊɪz(ə)m /
f. postada ücretsiz gitmesi için mektubun üzerine
Ekler: frank·er / frank·est
frank imza atmak, (mektup, telgraf) parasız göndermek;
667 Hecelenişi: frank
muaf tutmak, istisna etmek;
Okunuşu: /fraŋk /
i. (mektup) posta ile parasız gönderme hakkı;
occasional s. ara sıra meydana gelen, fırsat düştükçe yapılan; Hecelenişi: oc·ca·sion·al
668
belirli bir fırsat dolayısıyle yapılan. Okunuşu: /ə’keɪʒ(ə)n(ə)l /
58
Ekler: res·cues / res·cued / res·cu·ing /

f. kurtarmak, imdadına yetişip kurtarmak;
rescue res·cu·ers
669 i. kurtuluş;
Hecelenişi: res·cue
kurtarış, imdadına yetişme.
Okunuşu: /rɛskjuː /
Ekler: mam·mals
670 mammal i. memeliler sınıfından hayvan. Hecelenişi: mam·mal
Okunuşu: /mam(ə)l /
Ekler: erodes / erod·ed / erod·ing
erode f. kemirmek, yemek;
671 Hecelenişi: erode
jeol. aşındırmak.
Okunuşu: /ɪ’rəʊd /
i. akıl, akıllılık;
wisdom ilim, irfan; Hecelenişi: wis·dom
672
bilgelik, hikmet, dirayet; Okunuşu: /wɪzdəm /
bilgece söz.
Ekler: maims / maimed / maim·ing
673 maim f. sakat etmek, sakatlamak. Hecelenişi: maim
Okunuşu: /meɪm /
Ekler: sa·gas
saga i. (eski) iskandinav hikâye veya masalı;

674 Hecelenişi: sa·ga
destan.
Okunuşu: /sɑːgə /
Ekler: re·unions
reunion i. tekrar kavuşma, yine birleşme;
675 Hecelenişi: re·union
yeniden bir araya gelme.
Okunuşu: /riː’juːnjən /
i. ani esen rüzgâr, şiddetli rüzgâr;
düdük sesi;
yaprakların soğuk veya rüzgârdan kavrulması,
yanma; Ekler: blasts
676 blast patlama, infilâk; Hecelenişi: blast
argo. gürültülü eğlenti; Okunuşu: /blɑːst /
argo. uyuşturucu maddenin kuvvetli etkisi;
f. tahrip etmek, yıkmak;
yakmak, kavurmak, mahvetmek.
i. memuriyet veya vazife ile bir yere gönderilen
kimseler;
misyon, memuriyet, vazife, görev, hizmet;
misyoner heyeti;
Ekler: mis·sions
mission misyonerlerin faaliyet sahası: A.b.d. sefarethane,
677 Hecelenişi: mis·sion
elçilik;
Okunuşu: /mɪʃ(ə)n /
kilisede yapılan özel toplantı veya vaiz serisi;
imaret, fakirlere yardım evi;
en büyük arzu, hedef, amaç;
aşk uçuş.
i. hürmetsizlik, saygısızlık, adam yerine koymayış,
disrespect Hecelenişi: dis·re·spect
678 kabalık;
Okunuşu: /dɪsrɪ’spɛkt /
f. hürmet etmemek, saymamak.
i. zimmet, borç; Ekler: deb·its
679 debit f. zimmet kaydetmek; Hecelenişi: deb·it
birinin zimmetine kaydetmek. Okunuşu: /dɛbɪt /
59
i. bir işe yeni başlayan kimse;

novice çırak;
680 Ekler: nov·ic·es
rahip veya rahibe adayı;
kiliseye yeni giren kimse.
Ekler: sau·cers
681 saucer i. çay bardağının tabağı, fincan tabağı. Hecelenişi: sau·cer
Okunuşu: /sɔːsə /
Ekler: re·li·gions
religion i. din, iman;
682 Hecelenişi: re·li·gion
diyanet, din duygusu, dindarlık.
Okunuşu: /rɪ’lɪdʒ(ə)n /
Ekler: thrift·i·er / thrift·i·est
thrifty s. idareli, tutumlu;
683 Hecelenişi: thrifty
verimli, gür, kuvvetli büyüyen.
Okunuşu: /θrɪfti /
hatırlamak;
call up Ekler: calls up / called up / call·ing up
684 askeri vazifeye çağırmak;
Okunuşu: /kɔːl ʌp /
telefon etmek.
f. ,s. ,i. elbiselerini çıkarmak, soymak;
bağlarını çıkarmak, bağlarını açmak (yara); Ekler: un·dress·es / un·dressed /

undress soyunmak; un·dress·ing
685
s. resmi olmayan; Hecelenişi: un·dress
i. sivil elbise, iş elbisesi; Okunuşu: /ʌn’drɛs /
çıplaklık.
bolluk;
bonanza refah;
686
verimli;
zengin
i. itimat, güven, emniyet;
tevekkül;
ümit;
güvenilen şahıs veya şey;
emanet;
Ekler: trusts
trust kredi;
687 Hecelenişi: trust
mutemetlik;
Okunuşu: /trʌst /
tröst;
f. güvenmek itimat etmek emniyet etmek:
güvenerek vermek, teslim etmek, emanet etmek:
inanmak: tevekkül etmek;
kredi vermek.
Ekler: sur·vives / sur·vived / sur·viv·ing
survive f. baki kalmak, başkasından fazla yaşamak, daha
688 Hecelenişi: sur·vive
uzun ömrü olmak.
Okunuşu: /sə’vʌɪv /
i. bitişme, bağlantı, irtibat;
oynak yeri, mafsal; Ekler: junc·tures
689 juncture dikiş yeri; Hecelenişi: junc·ture
nazik zaman, mühim an; Okunuşu: /dʒʌŋ(k)tʃə /
aralık, vakit, zaman.
f. ayrılamamak, gitmemek; Ekler: lin·gers / lin·gered / lin·ger·ing /
linger gecikmek; lin·ger·ers
690
gitme vaktini uzatmak; Hecelenişi: lin·ger
oyalanmak; Okunuşu: /lɪŋgə /
60
691 administrate yönetmek
f. karıştırmak, harman yapmak;

harman olmak, karışmak, uymak; Ekler: blends / blend·ed / blend·ing
692 blend i. harman, karışım; Hecelenişi: blend
dilb. yakın anlamlı iki ayrı kelimenin kaynaşmasından Okunuşu: /blɛnd /
meydana gelen kelime.
f. düzeltmek, düzleştirmek;
kolaylaştırmak;
tatlılaştırmak (ses);
yatıştırmak, teskin etmek;
Ekler: smooth·er / smooth·est
smooth tesviye etmek, düzlemek;
693 Hecelenişi: smooth
kolaylaşmak;
Okunuşu: /smuːð /
i. düzeltme, düzleştirme;
düz şey veya yer.

s. düz, pürtüksüz, müstevi, pürüzsüz, düzgün;
perdahlı;
i. nefret, istikrah, iğrenme, tiksinme;
bezginlik, bıkkınlık;
disgust Hecelenişi: dis·gust
694 f. iğrendirmek, nefret ettirmek, tiksindirmek;

Okunuşu: /dɪs’gʌst /
bezdirmek bıktırmak;
kusturmak.
Ekler: vag·a·bonds
695 vagabond s. serseri, avare, derbeder (kimse). Hecelenişi: vag·a·bond
Okunuşu: /vagəbɒnd /
f. savunmak, müdafaa etmek, sahip çıkmak, Ekler: ad·vo·cates
696 advocate korumak. Hecelenişi: ad·vo·cate
i. savunan kimse, müdafi kimse, taraftar. Okunuşu: /advəkət /
landlocked Hecelenişi: land·locked

697 s. kara ile kuşatılmış.
Okunuşu: /landlɒkt /
Ekler: clar·i·fies / clar·i·fied /
clar·i·fy·ing / clar·i·fi·ca·tions /
clarify f. aydınlatmak, açıklamak, tasfiye etmek;
698 clar·i·fi·ers
aydınlanmak, açılmak, izah edilmek.
Hecelenişi: clar·i·fy
Okunuşu: /klarɪfʌɪ /
s. samimi, içten;
candid Hecelenişi: can·did
699 tarafsız;
Okunuşu: /kandɪd /
dürüst, riyasız.
f. sertleştirmek, katılaştırmak, pekiştirmek;
Ekler: hard·ens / hard·ened /
kuvvetlendirmek;
harden hard·en·ing / hard·en·ers
700 sertleşmek, katılaşmak, pekişmek;
Hecelenişi: hard·en
kuvvetlenmek;
Okunuşu: /hɑːd(ə)n /
donmak (çimento).
f. kavurmak, ateşe tutmak, hafifçe yakıp sızlatmak;
acı tenkitlerle incitmek;
Ekler: scorch·es / scorched /
yanmak, kavrulmak;
scorch scorch·ing
701 k.dili otomobil veya bisikletle hızlı gitmek;
Hecelenişi: scorch
Okunuşu: /skɔːtʃ /
i. hafif yanık;
yanık izi.
61
lovesick Hecelenişi: love·sick

702 s. aşk hastası, sevdalı.
Okunuşu: /lʌvsɪk /
i. üike;
krallık; Ekler: realms
703 realm memleket; Hecelenişi: realm
diyar; Okunuşu: /rɛlm /
zool. bölge.
f. i. karşı karşıya gel mek;
çarpışmak; Ekler: en·coun·ters / en·coun·tered /
encounter karşılamak; en·coun·ter·ing
704
rast gelmek; Hecelenişi: en·coun·ter
i. karşılaşma, rast gelme, tesadüf; Okunuşu: /ɪn’kaʊntə /
dövüş.
colossal Hecelenişi: co·los·sal

705 s. muazzam, kocaman, çok büyük.
Okunuşu: /kə’lɒs(ə)l /
Ekler: tight·ens / tight·ened /
f. sıkıştırmak;
tighten tight·en·ing
706 sıkışmak;
Hecelenişi: tight·en
gerginleşmek.
Okunuşu: /tʌɪt(ə)n /

mindful Hecelenişi: mind·ful
707 s. düşünceli, unutmaz, hatırlar.
Okunuşu: /mʌɪn(d)fʊl /
s. dar, ensiz;
sınırlı;
dar düşünceli, dar fikirli;
darlık içinde;
cüzi, az;
Ekler: nar·row·er / nar·row·est
narrow sıkı, dikkatli;
708 Hecelenişi: nar·row
, leh. hasis, tamahkar, cimri;
Okunuşu: /narəʊ /
i. dar geçit, dar boğaz;
f. daraltmak, eninden almak;
sınırlamak;
kısmak;
daralmak, çekmek, ensizleşmek.
s. kısımları veya içindeki fertler birbirinden farklı,
heterogeneous Hecelenişi: het·er·o·ge·neous
709 hep aynı cins olmayan (grup, toplum);
Okunuşu: /ˌhɛt(ə)rə(ʊ)’dʒiːnɪəs /
ayrı cinsten, heterogen.
i. hafif rüzgâr, esinti, meltem;
,k.dili münakaşa, huzur bozucu bir şey;
Ekler: breez·es
breeze f. ,k.dili coşarak gitmek, kolayca bitirmek.
710 Hecelenişi: breeze
i. , kok ve mangal kömürü artığı kul ve kömür
Okunuşu: /briːz /
parçaları.
i. atsineği.
Ekler: id·i·o·cies
idiocy i. ahmaklık, bönlük, dimağ zaylflığı;
711 Hecelenişi: id·i·o·cy
delilik.
Okunuşu: /ɪdɪəsi /
s. kibirli, gururlu, kendini beğenmiş, mağrur;
gösterişçi; Ekler: vain·er / vain·est
712 vain boş, beyhude, nafile; Hecelenişi: vain
kıymetsiz, verimsiz, değersiz; Okunuşu: /veɪn /
hükümsüz, faydasız, manasız.
62
713 gleeful s. şen, neşeli. Okunuşu: /gliːfʊl /
Ekler: year·lings
yearling s. bir yıllık;
714 Hecelenişi: year·ling
i. bir yaşında hayvan yavrusu.
Okunuşu: /jɪəlɪŋ /
hijacking hırsızlık;
715
korsanlık
i. kalan şey, artık, fazla şey; Ekler: res·i·dues
716 residue huk. ölmüş kimsenin bütün borçları ve vasiyetleri Hecelenişi: res·i·due
ödendikten sonra geriye kalan tereke. Okunuşu: /rɛzɪdjuː /
i. heykel, heykeller;
heykelcilik, heykeltıraşlık; Ekler: sculp·tures
717 sculpture oyma, oyma işi; Hecelenişi: sculp·ture
f. oymak, kalemle hakketmek; Okunuşu: /skʌlptʃə /

su kuvvetiyle şeklini değiştirmek.
718 vicariously z. başkası hesabına, vekaleten.
i. kulak, işitme duyusu;

müziğin inceliklerini sezebilme yeteneği;
testi kulpu gibi kulak şeklinde olan herhangi bir şey; Ekler: ears
719 ear dikkat, kulak verme. Hecelenişi: ear
i. Başak; Okunuşu: /ɪə /
f. başaklanmak, Başak bağlamak, başak tutmak. in
the ear kabuklu.
Ekler: ca·lam·i·ties
720 calamity i. belâ, felâket, afet. Hecelenişi: ca·lam·i·ty
Okunuşu: /kə’lamɪti /
inflammable s. ateş alır, tutuşur, parlar; Hecelenişi: in·flam·ma·ble
721
kolay kızdırılır (madde). Okunuşu: /ɪn’flaməb(ə)l /
f. temin etmek , temin edici söz söylemek;
Ekler: as·sures / as·sured / as·sur·ing
assure ikna etmek;
722 Hecelenişi: as·sure
söz vermek;
Okunuşu: /ə’ʃʊə /
sigorta etmek.
s. huzursuz, rahatsız, üzgün;
uneasy Hecelenişi: un·easy
723 gergin, tutuk;
Okunuşu: /ʌn’iːzi /
endişe eden.
i. ayrılma;
veda etme;
ayrılma yeri;
Ekler: part·ings
parting ayıran sey, bölünme çizgisi;
724 Hecelenişi: part·ing
(eski) ölüm;
Okunuşu: /pɑːtɪŋ /
s. ayrılırken yapılan;
ayıran;
bölen.
f. dışarı vermek, çıkarmak, ihraç etmek, fıskırtmak,
atmak; Ekler: emits / emit·ted / emit·ting
725 emit yaymak, yayımlamak, neşretmek; Hecelenişi: emit
ifade etmek, söylemek (fikir, düşünce). Okunuşu: /ɪ’mɪt /
emitor.
63
Ekler: war·rior
warrior i. savaşçı, cenkçi, muharip;
726 Hecelenişi: war·rior
cenk eri, asker.
Okunuşu: /wɒrɪə /
ehliyet;
credentials itimatname;
727
kimlik kartı;
referans
visible s. görülür, görünür; Hecelenişi: vis·i·ble
728
açık, belli. Okunuşu: /vɪzɪb(ə)l /
Ekler: fri·vol·i·ties
frivolity i. hoppalık;
729 Hecelenişi: fri·vol·i·ty
saçmalık, manasızlık.
Okunuşu: /frɪ’vɒlɪti /
f. vermek, ödemek;
mahsul vermek;
teslim etmek;
Ekler: yields / yield·ed / yield·ing
yield kabul etmek;
730 Hecelenişi: yield
teslim olmak;
Okunuşu: /jiːld /
dayanamayıp baş eğmek;
bel vermek, çökmek;

yol vermek;
i. iz, eser, nişan: azıcık şey, zerre, az miktar: işaret:
kalıntı: ormanda patika: hafif çizgi;
f. izlemek: izini araştırıp bulmak;
ayrıntıları ile tanımlayarak aslını göstermek: çizmek:
Ekler: trac·es
trace dikkatle çizmek veya yazmak: şeffaf kağıt üzerinden
731 Hecelenişi: trace
kopya etmek;
Okunuşu: /treɪs /
oymak, hakketmek: geçmek.
i. arabanın koşum kayışı;
mak. hareket aktarmak için iki parçayı birleştirip
işleten çubuk.
Ekler: mys·ti·fies / mys·ti·fied /
mystify f. şaşırtmak, hayrete düşürmek; mys·ti·fy·ing
732
anlaşılmasını güçleştirmek, esrarlı gibi göstermek. Hecelenişi: mys·ti·fy
Okunuşu: /mɪstɪfʌɪ /
i. , ünlem. keder, elem, acı, teessür, üzüntü; Ekler: woes
733 woe felaket; Hecelenişi: woe
ünlem. vah vah! Eyvah! Okunuşu: /wəʊ /
Ekler: buc·ca·neers
734 buccaneer i. korsan, deniz eskiyası Hecelenişi: buc·ca·neer
Okunuşu: /ˌbʌkə’nɪə /
s. pek tatlı, çok lezzetli;
luscious Hecelenişi: lus·cious
735 fazla tatlı;
Okunuşu: /lʌʃəs /
zevki okşayan
f. bırakmak, geçmek, vaz geçmek;
kesilmek, durmak, dinmek;
Ekler: quits / quit / quit·ted / quit·ting
quit gitmek;
736 Hecelenişi: quit
terketmek;
Okunuşu: /kwɪt /
k.dili işten ayrılmak;
ödemek;
64
f. önem vermemek, bilmezlikten gelmek, Ekler: ig·nores / ig·nored / ig·nor·ing

737 ignore anlamazlıktan gelmek; Hecelenişi: ig·nore
huk. delil yetersizliğinden kabul etmemek Okunuşu: /ɪg’nɔː /
f. bitiştirmek, eklemek, raptetmek;
ek veya oynak yeri yapmak;
oynak yerlerinden ayırmak (et).
i. anat.mafsal, eklem, iki kemiğin birleştiği yer, oynak
yeri;
ek;
ek yeri;
Ekler: joints
joint iki eklem arasındaki kısım;
738 Hecelenişi: joint
kasabın kestiği kol veya but gibi et parçası;
Okunuşu: /dʒɔɪnt /
bot. nod;
düğüm, boğum;
argo. afyon çekilen veya kumar oynanan kötü ve

yasak yer;
argo. esrarlı sigara.
s. birleşmiş, bitişmiş;
müşterek, ortak.
s. sınırlı, mahdut, belirli, muayyen, kararlaştırılmış,

definite Hecelenişi: def·i·nite
739 mukarrer;
Okunuşu: /dɛfɪnɪt /
kesin, kati.
i. yapılış, yapı, şekil, biçim;
mamulât, marka; Ekler: makes / made / mak·ing
740 make hasılat, randıman, verim; Hecelenişi: make
elek. devrenin kapanması. Okunuşu: /meɪk /
yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak;
knack i. ustallk, marifet, hüner; Hecelenişi: knack
741
ustalıklı iş. Okunuşu: /nak /
f. isteksizce vermek, istememek, çok görmek;
Ekler: grudg·es
grudge kıskanmak;
742 Hecelenişi: grudge
diş bilemek;
Okunuşu: /grʌdʒ /
i. kin, haset, diş bileme.
cooperation Hecelenişi: co·op·er·a·tion
743 i. birlikte çaiışma, işbirliği.
Okunuşu: /kəʊˌɒpə’reɪʃ(ə)n /
alıkoymak;
withhold elinde tutmak;
744
esirgemek;
saklamak
damgalı;
gizli;
745 sealed kapalı;
mühürlü;
sıkı
inevitable Hecelenişi: in·ev·i·ta·ble
746 s. kaçınılamaz, sakınalamaz, çaresiz, menedilemez.
Okunuşu: /ɪn’ɛvɪtəb(ə)l /
s. bağışık, muaf, ayrı tutulan, müstesna;
exempt i. muaf olan kimse, mükellef olmayan kimse:f. muaf Hecelenişi: ex·empt
747
tutmak, bağışıklık tanımak; Okunuşu: /ɪg’zɛm(p)t /
hariç tutmak, istisna etmek.
65
f. geçici olarak durdurmak veya iptal etmek;

tatil etmek;
Ekler: sus·pends / sus·pend·ed /
ertelemek, tehir etmek;
suspend sus·pend·ing
748 muallâkta bırakmak;
Hecelenişi: sus·pend
makamından geçici olarak mahrum etmek;
Okunuşu: /sə’spɛnd /
asmak;
okuldan geçici olarak tart etmek.
i. yer ayırtma, ayırtılmış yer;
açığa vurmama, fikrinin hepsini söylememe;
Ekler: res·er·va·tions
reservation hıfız, muhafaza, bilhassa şahsı için saklama;
749 Hecelenişi: res·er·va·tion
şüphe;
Okunuşu: /rɛzə’veɪʃ(ə)n /
şart, ihtiraz kaydı;
A.b.d. bilhassa kızılderililer için ayrılmış arazi parçası.
s. rakip olan;
competitive Hecelenişi: com·pet·i·tive

750 rekabet ile ilgili;
Okunuşu: /kəm’pɛtɪtɪv /
müsabaka tarzında, yanşma mahiyetinde.
Ekler: med·i·tates / med·i·tat·ed /
meditate f. düşünceye dalmak; med·i·tat·ing
751
düşünmek, niyet etmek, tasarlamak, kurmak. Hecelenişi: med·i·tate

Okunuşu: /mɛdɪteɪt /
Ekler: rep·u·ta·tions
752 reputation i. ad, şöhret, ün, itibar, şeref. Hecelenişi: rep·u·ta·tion
Okunuşu: /rɛpjʊ’teɪʃ(ə)n /
i. mecburiyet, yüküm, zor; Ekler: ob·li·ga·tions
753 obligation huk. senet, borç; Hecelenişi: ob·li·ga·tion
farz, ödev, yüküm. Okunuşu: /ɒblɪ’geɪʃ(ə)n /
Ekler: stan·zas
754 stanza i. şiir kıtası. Hecelenişi: stan·za
Okunuşu: /stanzə /
lunacy i. delilik, cinnet, akıl hastalığı, divanelik, kaçıklık, Hecelenişi: lu·na·cy
755
ahmaklık, delicesine hareket. Okunuşu: /luːnəsi /
i. kalıp;
genel biçim;
ayırt edici özellik;
f. şekil vermek, biçimlendirmek;
kalıp yapmak;
mold Ekler: molds
756 kalıba dökmek;
Hecelenişi: mold
üste oturmak.
i. küf;
f. küflendirmek;
küflenmek, küf bağlamak.
i. bahçivan toprağı, gübreli toprak.
Ekler: in·jus·tic·es
757 injustice i. haksızlık, insafsızlık, adaletsizlik. Hecelenişi: in·jus·tice
Okunuşu: /ɪn’dʒʌstɪs /
Ekler: beasts
beast i. hayvan, bilhassa dört ayaklı iri hayvan;
758 Hecelenişi: beast
hayvanca davranan kaba kimse
Okunuşu: /biːst /
66
i. hami, veli;
patron, efendi;
daimi müşteri;
patron sanatkar himaye eden kimse.
759
efendi;
hami;
koruyucu;
müşteri;
i. , eşya, mal;
goods kumaş;
760 Ekler: goods
gayri menkul eşya;
A.b.d.,argo. gerekli vasıflar.
f. yükseltmek, yüceltmek, paye vermek;
övmek, methetmek, göklere çıkarmak; Ekler: ex·alts / ex·alt·ed / ex·alt·ing
761 exalt sevindirmek, aşka getirmek, gururlandırmak, Hecelenişi: ex·alt

heyecanlandırmak; Okunuşu: /ɪg’zɔːlt /
kuvvetlendirmek.
hygiene Hecelenişi: hy·giene
762 i. sağlık bilgisi, hıfzıssıhha.
Okunuşu: /hʌɪdʒiːn /

f. döndürmek, çevirmek;
Ekler: re·volves / re·volved /
devrettirmek;
revolve re·volv·ing
763 dönmek, devretmek;
Hecelenişi: re·volve
bir devre içinde dönmek;
Okunuşu: /rɪ’vɒlv /
mutalaa etmek, düşünmek.
i. yükseltme, yüceltme, kaldırma;
yükseliş; Ekler: el·e·va·tions
764 elevation yüksek yer, tepe, bayır; Hecelenişi: el·e·va·tion
yükseklik, deniz seviyesine oranla yükseklik; Okunuşu: /ˌɛlɪ’veɪʃ(ə)n /
binanın irtifaen suret ve şekli, dikey resim.
Ekler: blem·ish·es
blemish f. bozmak, güzelliğine halel getirmek, lekelemek;
765 Hecelenişi: blem·ish
i. leke, kusur, hata.
Okunuşu: /blɛmɪʃ /
Ekler: avi·ar·ies
766 aviary i. kuşhane. Hecelenişi: avi·ary
Okunuşu: /eɪvɪəri /
Ekler: ov·ens
767 oven i. fırın. Hecelenişi: ov·en
Okunuşu: /ʌv(ə)n /
f. keder vermek, müteessir etmek, ıstırap vermek; Ekler: grieves / grieved / griev·ing
768 grieve kederlenmek, esef etmek; Hecelenişi: grieve
yas tutmak. Okunuşu: /griːv /
i. rica, dilek, niyaz, temenni, istirham;
revaç, talep; Ekler: re·quests
769 request istenilen şey; Hecelenişi: re·quest
f. rica etmek, yalvarmak, niyaz etmek, istirham Okunuşu: /rɪ’kwɛst /
etmek, dilemek.
Ekler: fac·tions
faction i. hizip, grup, bölüntü;
770 Hecelenişi: fac·tion
hizipleşme, ihtilaf.
Okunuşu: /fakʃ(ə)n /
67
Ekler: as·sas·si·nates / as·sas·si·nat·ed

f. suikast yapmak, alçakçasına adam öldürmek
assassinate / as·sas·si·nat·ing / as·sas·si·na·tions
771 (özellikle siyasi kişileri);
Hecelenişi: as·sas·si·nate
bir kimsenin şöhretini mahvetmek
Okunuşu: /ə’sasɪneɪt /
Ekler: oint·ments
772 ointment i. merhem. Hecelenişi: oint·ment
Okunuşu: /ɔɪntm(ə)nt /
audacious s. cüretli, cüretkâr; Hecelenişi: au·da·cious
773
küstah, arsız. Okunuşu: /ɔː’deɪʃəs /
s. buhar olabilen, buharlaşabilen, uçar, gaz haline
gelir;
havai, hafif meşrep;
volatile Hecelenişi: vol·a·tile
774 dönek;
Okunuşu: /vɒlətʌɪl /
çabuk alevlenir;
kısa süreli, geçici;
devamsız.
Ekler: ejects / eject·ed / eject·ing /
eject f. ani bir şekilde dışarı atmak, çıkarmak, fışkırtmak; ejec·tions
775
defetmek, kovmak, azletmek. Hecelenişi: eject

Okunuşu: /ɪ’dʒɛkt /
s. kaba, inceliksiz;
uncouth Hecelenişi: un·couth
776 tuhaf;
Okunuşu: /ʌn’kuːθ /
(eski) görülmemiş.
nepotism i. akrabalara yapılan iltimas, akraba kayırma;
777
akrabasını işe alarak maaş bağlama.
s. sönmüş, sönük;
extinct Hecelenişi: ex·tinct
778 nesli tükenmiş, varisi olmayan;
Okunuşu: /ɪk’stɪŋkt /
battal, ilga edilmiş, kaldırılmış yok edilmiş.
i. çiçek, meyva baharı;
Ekler: blos·soms
blossom f. çiçek vermek, bahar açmak;
779 Hecelenişi: blos·som
gelişmek;
Okunuşu: /blɒs(ə)m /
hali vakti yerinde olmak.
f. gemi ile gezmek, gemi kullanmak, gidip gelmek;
navigate Ekler: nav·i·gates / nav·i·gat·ed /
780 içinde gemi ve kayıkla gezmek;
nav·i·gat·ing
kaptanlık etmek, kılavuzluk etmek.
i. krallık, hükümdarlık;
hükümet;
kingdom Ekler: king·doms
781 saltanat;
Hecelenişi: king·dom
krallık ülkesi;
biyol. âlem.
s. meydana gelen, neticesi olan;
resultant Hecelenişi: re·sul·tant
782 i. sonuç;
Okunuşu: /rɪ’zʌlt(ə)nt /
fiz. iki ayrı kuvvetin bileşkesi.
Ekler: de·picts / de·pict·ed / de·pict·ing
f. resmetmek, çizmek portresini çizmek;
depict / de·pic·tions
783 anlatmak tasvir etmek tanımlamak;
Hecelenişi: de·pict
tarif etmek.
Okunuşu: /dɪ’pɪkt /
68
Ekler: ref·u·gees
refugee i. mülteci, diğer bir memlekete kaçıp sığınan kimse,
784 Hecelenişi: ref·u·gee
sığınık.
Okunuşu: /rɛfjʊ’dʒiː /
healer i. iyileştiren kimse, şifa veren kimse, doktor; Ekler: heals / healed / heal·ing /
785
üfürükçü. heal·ers
s. günahkar, fena, kötü, kem; Ekler: evil·er / evil·est
786 evil keder verici; Hecelenişi: evil
i. günah, şer, fenalık, kötülük, zarar, bela, dert. Okunuşu: /iːv(ə)l /
i. hasat;
hasat mevsimi, ekinleri biçme zamanı; Ekler: har·vests
787 harvest ürün, mahsul, rekolte; Hecelenişi: har·vest
semere, sonuç, netice; Okunuşu: /hɑːvɪst /
f. biçmek, hasat etmek, mahsul devşirmek.
nautical s. denizciliğe veya denizcilere ait, bahri, denizel,

788
denizsel.
s. hasta zayıf, hastaiıklı, yatalak, sakat;
hastaya mahsus;
i. hasta kimse, yatalak kimse;

sakat kimse;
invalid Hecelenişi: in·val·id
789 f. çürüğe çıkarmak, hastaneye göndermek;
Okunuşu: /ɪnvəlɪd /
malul kılmak;
hasta olmak, malul olmak;
hasta sayarak memleketine göndermek.
s. geçersiz, hükümsüz, battal, muteber olmayan.
f. eğmek, yatırmak, meylettirmek;
eğilmek, yatmak;
meyletmek, istidat göstermek; Ekler: in·clines / in·clined / in·clin·ing
790 incline sapmak, inhiraf etmek. Hecelenişi: in·cline
i. eğri yüzey, mail satıh; Okunuşu: /ɪn’klʌɪn /
yokuş, meyil;
eğilme.
s. ara sıra olan;
sporadic Hecelenişi: spo·rad·ic
791 seyrek;
Okunuşu: /spə’radɪk /
münferit, dağınık, ayrı.
formidable s. korkulur, korkunç, dehşetli, müthiş, heybetli; Hecelenişi: for·mi·da·ble
792
pek zor. Okunuşu: /fɔːmɪdəb(ə)l /
f. ökçe takmak;
peşine düşmek, takip etmek;
dans ederken ökçeyi yere basmak;
ökçelerine dayanarak dinlenmek;
ayağının dibinden ayrılmamak (köpek). Ekler: heels
793 heel f. ,den. bir yana yatmak veya yatırmak (gemi). Hecelenişi: heel
i. topuk, ökçe; Okunuşu: /hiːl /
ayakkabı ökçesi: çorap topuğu;
herhangi bir şeyin geride olan kısmı, uç (ekmek), art,
arka, son;
(a.b.d).,argo. alçak adam, kalleş kimse.
i. dar yol, dar sokak, dar geçit; Ekler: lanes
794 lane geniş caddelerde otomobiller için bazen bir çizgi ile Hecelenişi: lane
ayrılmış ve yanyana olan yollardan biri; Okunuşu: /leɪn /
69
congenial s. uygun; Hecelenişi: con·ge·nial

795
cana yakın, hoş. Okunuşu: /kən’dʒiːnɪəl /
s. ikisinden sonuncusu, son söylenilen;
latter Hecelenişi: lat·ter
796 zikronulan iki şeyin sonra geleni, ikincisi;
Okunuşu: /latə /
son.
Ekler: flours
flour i. un, ince toz;
797 Hecelenişi: flour
f. öğütmek, un serpmek, una bulamak.
Okunuşu: /flaʊə /
spectacular s. görülmeye değer, harikulade; Hecelenişi: spec·tac·u·lar
798
i. hayret verici manzara. Okunuşu: /spɛk’takjʊlə /
i. utanç, ar, hayâ, hicap;
ayıp, utanacak şey, rezalet, münasebetsiz şey,
shame Hecelenişi: shame
799 yakışık almayan şey;
Okunuşu: /ʃeɪm /
f. utandırmak, mahcup etmek;
gölgede bırakmak.
unprecedented s. öncelsiz; Hecelenişi: un·prec·e·dent·ed
800
benzeri görülmemiş, yeni. Okunuşu: /ʌn’prɛsɪdɛntɪd /
i. danışma, müşavere, istişare;

Ekler: counsel
counsel dava vekili;
801 Hecelenişi: coun·sel
tedbir, ihtiyat, basiret;
Okunuşu: /kaʊns(ə)l /
öğüt, nasihat;
Ekler: an·ni·hi·lates / an·ni·hi·lat·ed /
f. imha etmek yok etmek;
annihilate an·ni·hi·lat·ing
802 bozmak;
Hecelenişi: an·ni·hi·late
iptal etmek, feshetmek.
Okunuşu: /ə’nʌɪɪleɪt /
quantitative Hecelenişi: quan·ti·ta·tive
803 s. niceliğe bağlı olan, nicel.
Okunuşu: /kwɒntɪˌtətɪv /
Ekler: loi·ters / loi·tered / loi·ter·ing /
loiter f. yolda oyalanmak, aylakça dolaşmak, yolda loi·ter·ers
804
duraklayarak gitmek. Hecelenişi: loi·ter
Okunuşu: /lɔɪtə /
s. dışarı çıkmayan, daima oturarak vakit geçiren;
sedentary seyyar olmayan, sabit; Hecelenişi: sed·en·tary
805
bir yerde yerleşmiş olan, yerleşik, sakin; Okunuşu: /sɛd(ə)nt(ə)ri /
zool. bir yere yapışık.
worthwhile Hecelenişi: worth·while
806 s. değerli, faydalı, dişe dokunur, zahmetine değer.
Okunuşu: /wəːθ’wʌɪl /
f. borcu olmak, borçlu olmak; Ekler: owes / owed / ow·ing
807 owe bir hissin etkisi altında olmak; Hecelenişi: owe
minnettarı olmak. Okunuşu: /əʊ /
808 blurring bulaştırma
s. ,i. tesadüfen olan;

kasıtlı olmayan, rasgele;
casual dikkatsiz, ihmalci; Hecelenişi: ca·su·al
809
ilgisiz; Okunuşu: /kaʒjʊəl /
i. ihtiyaç oldukça gündelikle tutulan işçi;
bir görevden başka bir göreve gitmek üzere yolda
70
Ekler: mal·treats / mal·treat·ed /

maltreat mal·treat·ing
810 f. kötü davranmak, eziyet etmek.
Hecelenişi: mal·treat
Okunuşu: /mal’triːt /
Ekler: key·stones
keystone i. anahtar taşı, kilit taşı;
811 Hecelenişi: key·stone
esas madde, temel.
Okunuşu: /kiːstəʊn /
s. manasız;
önemsiz, ehemmiyetsiz;
insignificant Hecelenişi: in·sig·nif·i·cant
812 cüzi, pek az;
Okunuşu: /ɪnsɪg’nɪfɪk(ə)nt /
ufak;
değersiz, değmez.
galore Hecelenişi: ga·lore
813 z. bol bol
Okunuşu: /gə’lɔː /
f. vermek, ödemek;
mahsul vermek;
Ekler: yields / yield·ed / yield·ing
yield teslim etmek;
814 Hecelenişi: yield
kabul etmek;
Okunuşu: /jiːld /
teslim olmak;

dayanamayıp baş eğmek;
bloodshed Hecelenişi: blood·shed
815 i. kan dokme.
Okunuşu: /blʌdʃɛd /
i. muamele, davranlş, birine yapılan muamele; Ekler: treat·ments
816 treatment tedavi; Hecelenişi: treat·ment
ele alış tarzı. Okunuşu: /triːtm(ə)nt /
eventful Hecelenişi: event·ful
817 s. hadiselerle dolu.
Okunuşu: /ɪ’vɛntfʊl /
Ekler: anach·ro·nisms
anachronism i. tarih hatası, bir şâhıs veya olayı gerçek devrinden
818 Hecelenişi: anach·ro·nism
başka bir tarihte gösterme.
Okunuşu: /ə’nakrəˌnɪz(ə)m /
i. gemiler;
shipping bir memlekete veya limana ait bütün gemiler; Hecelenişi: ship·ping
819
tonaj; Okunuşu: /ʃɪpɪŋ /
gemi ile taşıma, nakletme.
macadam i. makadam, şose; Hecelenişi: mac·ad·am
820
makadam inşasında kullanılan malzeme. Okunuşu: /mə’kadəm /
f. vazgeçmek, reddetmek, feragat etmek, terketmek, Ekler: re·nounc·es / re·nounced /
renounce alâkasını kesmek; re·nounc·ing
821
(iskambil) aynı renkten kâgıdı olmadığından başka Hecelenişi: re·nounce
renk kağıt oynamak. Okunuşu: /rɪ’naʊns /
i. gidilecek yer; Ekler: des·ti·na·tions
822 destination gönderilen yer; Hecelenişi: des·ti·na·tion
hedef. Okunuşu: /ˌdɛstɪ’neɪʃ(ə)n /
i. sigorta mukavelenamesi, poliçe;
piyangoda kazanan numaralar üzerine oynanan Ekler: pol·i·cies
823 policy kumar. Hecelenişi: pol·i·cy
i. siyaset , politika, idare, tedbir; Okunuşu: /pɒlɪsi /
takip edilen yol veya yön, hareket hattı.
71
Ekler: marsh·es / marsh·i·er /

marsh marsh·i·est
824 i. batak, bataklık.
Hecelenişi: marsh
Okunuşu: /mɑːʃ /
Ekler: pe·cu·liar·i·ties
peculiarity i. hususiyet, özellik;
825 Hecelenişi: pe·cu·liar·i·ty
acayiplik.
Okunuşu: /pɪˌkjuːlɪ’arɪti /
Ekler: shab·bi·er / shab·bi·est
shabby s. kılıksız, pejmurde, eski püskü;
826 Hecelenişi: shab·by
kötü, haksız.
Okunuşu: /ʃabi /
s. kıdemli, tecrübeli; Ekler: vet·er·ans
827 veteran kıdemli asker; Hecelenişi: vet·er·an
emekli asker. Okunuşu: /vɛt(ə)r(ə)n /
forlorn s. ümitsiz, meyus; Hecelenişi: for·lorn

828
terkedilmiş, metruk, sahipsiz, kimsesiz, ıssız. Okunuşu: /fə’lɔːn /
i. bitki gibi büyüme;
vegetation Hecelenişi: veg·e·ta·tion
829 bitkiler;
Okunuşu: /vɛdʒɪ’teɪʃ(ə)n /
h.b. ur, tümör.

Ekler: ee·ri·er / ee·ri·est
830 eerie s. tekin olmayan, korku veren, ürkütücü, meşum. Hecelenişi: ee·rie
Okunuşu: /ɪəri /
resonance i. sesi aksettirme, yankılama; Hecelenişi: res·o·nance
831
sesi uzatıp şiddetlendirme özelliği, tınlama. Okunuşu: /rɛz(ə)nəns /
i. ucuz edebiyat veya sanat, sanat değeri çok düşük Ekler: kitsch·i·er / kitsch·i·est
832 kitsch edebiyat; Hecelenişi: kitsch
dolmuş edebiyatı. Okunuşu: /kɪtʃ /
Ekler: pub·li·cizes / pub·li·cized /
publicize f. reklâmını yapmak; pub·li·ciz·ing
833
umuma ilan etmek. Hecelenişi: pub·li·cize
Okunuşu: /pʌblɪsʌɪz /
s. yarım (for less than one);
buçuk (for more than one); Ekler: halves
834 half z. yarı, yarı yarıya; Hecelenişi: half
kısmen; Okunuşu: /hɑːf /
i. yarı.
Ekler: mas·sa·cres
massacre i. kılıçtan geçirme, katliam, kırım;
835 Hecelenişi: mas·sa·cre
f. katletmek, kılıçtan geçirmek, kırıp geçirmek.
Okunuşu: /masəkə /
pretense Ekler: pre·tens·es
836 i. hile, bahane, hileli söz.
Hecelenişi: pre·tense
f. sıkıştırıp kımıldamaz hale koymak, kıstırmak;
bir şeyin arasına sıkışıp hareketini durdurmak;
sıkışmak, çalışmaz veya işlemez hale gelmek
Ekler: jams / jammed / jam·ming
jam (makina, kapı);
837 Hecelenişi: jam
i. sıkışma, sıkıştırılma;
Okunuşu: /dʒam /
bir araya sıkışmış insan veya şeyler;
zor durum;
akıntıya engel olan birikinti;
72
s. neşeli, şen, keyifli;

parlak, canlı; Ekler: gay·er / gay·est
838 gay zevk ve sefa düşkünü; Hecelenişi: gay
sefih; Okunuşu: /geɪ /
argo. ibne.
f. ikna etmek, kandınp yaptırmak, teşvik etmek;
Ekler: in·duc·es / in·duced / in·duc·ing
sevketmek;
induce / in·duc·ers
839 sebep olmak;
Hecelenişi: in·duce
fiz. elektrik akımı meydana getirmek;
Okunuşu: /ɪn’djuːs /
man. tüme varmak.
i. rey, oy;
oy hakkı;
Ekler: votes / vot·ed / vot·ing
vote oyu belirten vasıta;
840 Hecelenişi: vote
oy toplama suretiyle ifade olunan şey;
Okunuşu: /vəʊt /
alınan oyların toplamı;
f. oy vermek;
i. kıvılcım, çakım, çakın, şerare;
elektrik kıvılcımı;
elmas;
Ekler: sparks

spark belirti;
841 Hecelenişi: spark
canlılık;
Okunuşu: /spɑːk /
f. kıvılcım saçmak;
harekete geçirmek, teşvik etmek, kışkırtmak.
i. yakışıklı delikanlı;
f. yeniden canlanmak, taze hayat bulmak;
eski halini bulmak;
Ekler: re·vives / re·vived / re·viv·ing
revive canlandırmak, taze hayat vermek, ihya etmek;
842 Hecelenişi: re·vive
eski kuvvetini yerine getirmek;
Okunuşu: /rɪ’vʌɪv /
tekrar rağbet kazandırmak;
tazelemek, yeni alâka uyandırmak.
Ekler: pro·pen·si·ties
propensity i. eğiklik, eğilim;
843 Hecelenişi: pro·pen·si·ty
eski arzu, istek.
Okunuşu: /prə’pɛnsɪti /
straighten f. doğrultmak, düzeltmek, tesviye etmek;
844
doğrulmak, düzelmek.
f. paha biçmek, kıymet takdir etmek, değerlemek;
Ekler: ap·pre·ci·ates / ap·pre·ci·at·ed /
kadrini bilmek, kıymet bilmek;
appreciate ap·pre·ci·at·ing
845 fiyatı yükseltmek, değerlendirmek;
Hecelenişi: ap·pre·ci·ate
ayırt etmek, tefrik etmek;
Okunuşu: /ə’priːʃɪeɪt /
fiyatı yükselmek , kıymeti artmak, değerlenmek.
Ekler: col·lides / col·lid·ed / col·lid·ing
846 collide f. çarpışmak, çarpmak. Hecelenişi: col·lide
Okunuşu: /kə’lʌɪd /
delicious Hecelenişi: de·li·cious
847 s. Ieziz, lezzetli, nefis, güzel, tatlı.
Okunuşu: /dɪ’lɪʃəs /
f. fazla fiyat istemek; Ekler: over·charg·es / over·charged /
overcharge fazla yüklemek veya doldurmak. over·charg·ing
848
i. fazla yük; Hecelenişi: over·charge
fazla fiyat. Okunuşu: /əʊvə’tʃɑːdʒ /
73
f. şüphe etmek, şüphelenmek, kuşkulanmak;

Ekler: doubts / doubt·ed / doubt·ing /
ikna olmamak, itimat etmemek;
doubt doubters
849 çekinmek, tereddüt etmek, kararsız olmak.
Hecelenişi: doubt
i. şüphe, tereddüt, güvensizlik, itimatsızlık;
Okunuşu: /daʊt /
şüpheli husus.
Ekler: heart·aches
850 heartache i. kalp ağrısı, ıstırap, keder. Hecelenişi: heart·ache
Okunuşu: /hɑːteɪk /
i. şevk, gayret, istek, heves; Ekler: en·thu·si·asms
851 enthusiasm sanat aşkı; Hecelenişi: en·thu·si·asm
kuvvetli ilham. Okunuşu: /ɪn’θjuːzɪaz(ə)m /
Ekler: mag·ni·fi·ca·tions
852 magnification i. büyültme. Hecelenişi: mag·ni·fi·ca·tion
Okunuşu: /ˌmagnɪfɪ’keɪʃ(ə)n /
s. cennet gibi, çok güzel;
heavenly göğe ait; Hecelenişi: heav·en·ly
853
gökte bulunan, semavi; Okunuşu: /hɛv(ə)nli /
tanrısal, ilâhi.

Ekler: de·ci·phers / de·ci·phered /
decipher f. şifre çözmek; de·ci·pher·ing
854
yorumlamak. Hecelenişi: de·ci·pher
Okunuşu: /dɪ’sʌɪfə /
s. girgin, arkadaş canlısı;
sociable Hecelenişi: so·cia·ble
855 tatlı, nazik, tatlı dilli;
Okunuşu: /səʊʃəb(ə)l /
hoş sohbet.
wastage fire;
856
israf; sarfiyat; zarar; zayiat
ferocious Hecelenişi: fe·ro·cious
857 s. vahşi, yırtıcı, kudurmuş: k.dili felâket.
Okunuşu: /fə’rəʊʃəs /
i. kule, burç: kale, hisar; Ekler: tow·ers
858 tower f. başkalarından yüksek olmak; Hecelenişi: tow·er
dikine havalanmak (kuş). Okunuşu: /taʊə /
s. ölmez, ebedi ölümsüz, daim, baki, sonsuz;
i. ölümsüz varlık;
immortal Hecelenişi: im·mor·tal
859 şöhreti devam eden kimse;
Okunuşu: /ɪ’mɔːt(ə)l /
coğ. ilâhlar;
, the ile Fransız Akademisi üyeleri.
Ekler: ig·no·ra·mus·es
860 ignoramus s. cahil kimse Hecelenişi: ig·no·ra·mus
Okunuşu: /ˌɪgnə’reɪməs /
s. karşıki, karşı;
861 opponent karşıt, zıt; Ekler: op·po·nents
i. hasım, düşman.
Ekler: de·serves / de·served /
deserve f. müstahak olmak, layık olmak; de·serv·ing
862
hak kazanmak, mükafata layık olmak. Hecelenişi: de·serve
Okunuşu: /dɪ’zəːv /
74
Ekler: re·proves / re·proved /

reprove f. azarlamak, tekdir etmek, paylamak, serzeniş re·prov·ing
863
etmek, sitem etmek. Hecelenişi: re·prove
Okunuşu: /rɪ’pruːv /
i. yorgunluk, bitkinlik;
zahmet, meşakkat, ağır iş;
Ekler: fa·tigues
fatigue mak. eskime, dayanıklığı kaybetme;
864 Hecelenişi: fa·tigue
ask. kışla hizmeti;
Okunuşu: /fə’tiːg /
.,ask. kışla hizmeti sırasında askerlerin giydiği kalın
ve dayanıklı elbise;
i. talih, baht;
rastlantı, tesadüf;
Ekler: for·tunes
fortune uğur;
865 Hecelenişi: for·tune
şans;
Okunuşu: /fɔːtʃuːn /
kader, kaza, kısmet;
servet, çok para.
astray z. ,s. yolundan çıkmış, yanlış yol tutmuş, sapıtmış, Hecelenişi: astray
866
sapmış Okunuşu: /ə’streɪ /
Ekler: aligns / aligned / align·ing

867 align f. sıraya dizmek, sıraya koymak. Hecelenişi: align
Okunuşu: /ə’lʌɪn /
s. tam, mükemmel;
thorough Hecelenişi: thor·ough
868 çok dikkatli;
Okunuşu: /θʌrə /
baştan başa.
s. yeni, yeni çıkmış; Ekler: nov·els
869 novel tuhaf, garip, alışılmışın dışında; Hecelenişi: nov·el
i. roman. Okunuşu: /nɒv(ə)l /
s. sakin, rahat, asude;
tranquil Hecelenişi: tran·quil
870 durgun, sessiz;
Okunuşu: /traŋkwɪl /
gönlü rahat
f. yapıştırmak;
beton ile kaplamak.
cement i. çimento; Hecelenişi: ce·ment
871
tutkal, zamk, macun, çiriş; Okunuşu: /sɪ’mɛnt /
yapıştırma işinde kullanılan herhangi bir madde;
(dişçi). dolgularda kullanılan alçı.
Ekler: enu·mer·ates / enu·mer·at·ed /
enumerate enu·mer·at·ing / enu·mer·a·tions
872 f. saymak, birer birer saymak veya söylemek.
Hecelenişi: enu·mer·ate
Okunuşu: /ɪ’njuːməreɪt /
i. anlaşılmaz dil veya söz;
jargon belirli bir grubun kullandığı dil. Hecelenişi: jar·gon
873
i. , (min.) zirkonyum taşının renksiz veya sarı bir Okunuşu: /dʒɑːg(ə)n /
çeşidi.
astonishment i. . hayret, şaskınlık, şaşırma.be filled, (seized, Hecelenişi: as·ton·ish·ment
874
struck). Okunuşu: /ə’stɒnɪʃmənt /
s. nadir, seyrek, az; eksik, kıt; Ekler: scarc·er / scarc·est
875 scarce güçbelâ, zoraki, yok gibi; Hecelenişi: scarce
z. hemen hemen hiç. Okunuşu: /skɛːs /
75
Ekler: mu·ti·lates / mu·ti·lat·ed /

mutilate f. bir tarafını kesip sakat etmek, kötürüm etmek; mu·ti·lat·ing / mu·ti·la·tions
876
değiştirmek, önemli kısımlan çıkararak bozmak. Hecelenişi: mu·ti·late
Okunuşu: /mjuːtɪleɪt /
Ekler: harsh·er / harsh·est
harsh s. sert, acı;
877 Hecelenişi: harsh
kaba, haşin, ters, huysuz, insafsız.
Okunuşu: /hɑːʃ /
capable s. muktedir, ehliyetli, kabiliyetli. Hecelenişi: ca·pa·ble
878
cspablenessi. muktedir olma. Okunuşu: /keɪpəb(ə)l /
unfamiliar s. alışılmamış, mutat olmayan; Hecelenişi: un·fa·mil·iar
879
yabancı, iyi bilinmeyen, aşina olmayan. Okunuşu: /ʌnfə’mɪlɪə /
Ekler: dwin·dles / dwin·dled /
dwindle f. yavaş yavaş azalmak veya ufalmak, küçülmek; dwin·dling
880
önemini kaybetmek, zeval bulmak. Hecelenişi: dwin·dle
Okunuşu: /dwɪnd(ə)l /
undeniable s. inkâr olunmaz; Hecelenişi: un·de·ni·able
881
söz kaldırmaz derecede iyi. Okunuşu: /ʌndɪ’nʌɪəb(ə)l /
f. gebe kalmak; Ekler: con·ceives / con·ceived /

conceive anlamak, kavramak, idrak etmek; con·ceiv·ing
882
tasavvur etmek; tasarlamak, aklına gelmek; Hecelenişi: con·ceive
izah etmek. Okunuşu: /kən’siːv /
i. kişilik, şahsiyet, ferdiyet; Ekler: per·son·al·i·ties
883 personality şahıs, zat; Hecelenişi: per·son·al·i·ty
gen. çoğ. hakaret niteliğinde söz. Okunuşu: /pəːsə’nalɪti /
Ekler: syn·op·ses
884 synopsis i. özet, hulâsa, icmal. Hecelenişi: syn·op·sis
Okunuşu: /sɪ’nɒpsɪs /
Ekler: hints
hint i. ima, üstü kapalı söz, zımnen işaret;
885 Hecelenişi: hint
f. ima etmek, çıtlatmak.
Okunuşu: /hɪnt /
886 briskly z. canlı olarak. Ekler: brisk·er / brisk·est
f. bozmak, ihlâl etmek, kanuna aykırı hareket etmek; Ekler: vi·o·lates / vi·o·lat·ed /
violate tecavüz etmek; vi·o·lat·ing / vi·o·la·tors
887
kutsallığını bozmak, hürmetsizlik etmek; Hecelenişi: vi·o·late
ırzına tecavüz etmek. Okunuşu: /vʌɪəleɪt /
inconsiderate s. düşüncesiz, saygısız; Hecelenişi: in·con·sid·er·ate
888
aceleye gelmiş, tedbirsiz. Okunuşu: /ɪnkən’sɪd(ə)rət /
Ekler: hor·ri·fies / hor·ri·fied /
horrify hor·ri·fy·ing
889 f. dehşet vermek, korkutmak.
Hecelenişi: hor·ri·fy
Okunuşu: /hɒrɪfʌɪ /
nourish f. beslemek, gıda vermek; Ekler: nour·ish·es / nour·ished /

890
destek olmak, bakmak, büyütmek. nour·ish·ing
f. bir yerde kalmak; Ekler: abides / abid·ed / abid·ing /
abide sabit durmak; abode
891
tahammül etmek, dayanmak, çekmek; Hecelenişi: abide
ikamet etmek, oturmak, sakin olmak, mukim olmak Okunuşu: /ə’bʌɪd /
76
Ekler: tav·erns
tavern i. taverna, meyhane;
892 Hecelenişi: tav·ern
han.
Okunuşu: /tav(ə)n /
perennial s. bütün yıl boyunca devam eden; Hecelenişi: pe·ren·ni·al
893
müddetli; Okunuşu: /pə’rɛnɪəl /
ambiguous Hecelenişi: am·big·u·ous
894 s. belirsiz, müphem , iki anlamlı, muğlak.
Okunuşu: /am’bɪgjʊəs /
immemorial Hecelenişi: im·me·mo·ri·al
895 s. hatırlanamayacak derecede eski, çok eski.
Okunuşu: /ɪmɪ’mɔːrɪəl /
intrepid Hecelenişi: in·trep·id
896 s. yılmaz, korkusuz, cesur, yiğit.
Okunuşu: /ɪn’trɛpɪd /
i. bakım işi;
idame, muhafaza;
iddia, teyit;
maintenance Hecelenişi: main·te·nance
897 himaye;
Okunuşu: /meɪnt(ə)nəns /
maişet, nafaka, yiyecek;
huk. taraflardan birine yardım suretiyle davaya fuzuli
müdahale.

i. pas;
bot. pas hastalığı, bitkilerde mantar hastalığı;
rust Hecelenişi: rust
898 zehirli mantar;
Okunuşu: /rʌst /
f. paslanmak;
tembelleşmek.
s. köke veya asla ait, temel;
kökten, temelden, esaslı, köklü;
bot. kökten çıkan, tabandan çıkan;
radical Hecelenişi: rad·i·cal
899 mat. bir sayı veya niceliğin köküne ait, köksel;
Okunuşu: /radɪk(ə)l /
Radikal Partiye ait;
i. kök, asıl;
gram türetilmiş olmayan kelime, kök;
i. ortaçağda halk şairi, aşık;
Ekler: min·strels
minstrel eskiden yüzü siyaha boyanmış olarak zencilere
900 Hecelenişi: min·strel
mahsus şarkılar okuyan ve soytarılık eden oyuncu;
Okunuşu: /mɪnstr(ə)l /
(şiir) ozan, aşık, şair.
s. akılsız, mantıksız, kaçık, deli, muhakeme kabiliyeti
olmayan;
irrational Hecelenişi: ir·ra·tio·nal
901 makul olmayan, akla uygun gelmeyen;
Okunuşu: /ɪ’raʃ(ə)n(ə)l /
münasebetsiz, saçma;
mat. yadrasyonel.
Ekler: enun·ci·ates / enun·ci·at·ed /
f. telaffuz etmek;
enunciate enun·ci·at·ing / enun·ci·a·tors
902 ilân etmek, bildirmek, beyan etmek.
Hecelenişi: enun·ci·ate
well kelimeleri açık olarak telaffuz etmek.
Okunuşu: /ɪ’nʌnsɪeɪt /
f. kaybolmak, gözden kaybolmak, yok olmak;
uçmak; Ekler: van·ish·es / van·ished /
vanish zail olmak; van·ish·ing
903
mat. sıfıra eşitlemek; Hecelenişi: van·ish
i. ,dilb. diftongun daha zayıf telaffuz olunan ikinci Okunuşu: /vanɪʃ /
kısmı.
77
Ekler: germs
germ i. mikrop;
904 Hecelenişi: germ
tohum, tohum veya yumurtada bulunan asıl
Okunuşu: /dʒəːm /
s. ( slyer, slyest veya slier, sliest) kurnaz, şeytan;
Ekler: sli·er / sly·er / sli·est / sly·est
sly şakacı;
905 Hecelenişi: sly
yaramaz;
Okunuşu: /slʌɪ /
marifetli.
Ekler: em·bar·rass·ments
906 embarrassment i. sıkıntı, sıkılma, utanma, mahcubiyet. Hecelenişi: em·bar·rass·ment
Okunuşu: /ɪm’barəsmənt /
Ekler: symp·toms
symptom i. alâmet, emare;
907 Hecelenişi: symp·tom
tıb. belirti, araz.
Okunuşu: /sɪm(p)təm /
Ekler: erad·i·cates / erad·i·cat·ed /

eradicate f. kökünden söküp atmak, defetmek; erad·i·cat·ing
908
mahvetmek yok etmek Hecelenişi: erad·i·cate
Okunuşu: /ɪ’radɪkeɪt /
tacit s. hal ile ifade olunan, sözsüz ifade olunan, zımnî; Hecelenişi: tac·it
909

kontratse yapılan. Okunuşu: /tasɪt /
Ekler: share·hold·ers
910 shareholder i. hissedar. Hecelenişi: share·hold·er
Okunuşu: /ʃɛːhəʊldə /
s. fitilli.
s. günahkâr, kötücül, habis;
kötü, hayırsız;
Ekler: wick·ed·er / wick·ed·est
wicked adi, bayağı, aşağılık;
911 Hecelenişi: wick·ed
tehlikeli, fena;
Okunuşu: /wɪkɪd /
şeytansı;
k.dili çok ustalıklı;
i. , the ile kötü kişiler.
f. kamçı ile dövmek veya vurmak, kamçılamak;
döndürmek (topaç);
çırpmak (yumurta);
fırlatmak;
oltayı tekrar tekrar suyun yuzeyine fırlatmak;
paylamak, azarlamak;
kamçı gibi vurmak;
Ekler: whips
whip hızlı hareket etmek;
912 Hecelenişi: whip
(kumaşı) bastırmak;
Okunuşu: /wɪp /
(ipin ucunu) çözülmemesi için sicimle sarmak;
(a.b.d.), k.dili mağlup etmek.
i. kamçı, klrbaç;
arabacı;
avda köpekleri idare eden kimse;
parlamentoda parti denetçisi;
yumurta teli.
Ekler: re·ju·ve·nates / re·ju·ve·nat·ed /
rejuvenate f. tekrar gençleştirmek; re·ju·ve·nat·ing
913
canlandırmak, ihya etmek. Hecelenişi: re·ju·ve·nate
Okunuşu: /rɪ’dʒuːvəneɪt /
78
i. parça, kalem, adet;

bent, madde, fıkra; Ekler: items
914 item hesapta münferit rakam; Hecelenişi: item
f. aynntıları ile yazmak veya kaydetmek, not etmek; Okunuşu: /ʌɪtəm /
z. keza, dahi.
anguish Hecelenişi: an·guish
915 i. Şiddetli ıstırap, acı, keder, elem yeis.
Okunuşu: /aŋgwɪʃ /
i. aman, kuru ot, biçilip kurutulmuş ot;
f. kurutmak için ot yetiştirmek;
otu biçip kurutmak;
otla beslemek;
hay ot ekmek.
916 Okunuşu: /heɪ /
çayır;
esrar;
kuru ot;
ot;
saman
Ekler: es·ca·pades
escapade i. yaramazlık, haylazlık;
917 Hecelenişi: es·ca·pade
sergüzeşt, macera.

Okunuşu: /ɛskəpeɪd /
i. , bot. . bitey, flora, bir bölgede yetişen bitkilerin
Ekler: flo·ras
flora topu;
918 Hecelenişi: flo·ra
bu bitkiler hakkında yazılmış eser;
Okunuşu: /flɔːrə /
tıb. belli bir kısımdaki mikroplar.
başarmak;
carry out Hecelenişi: car·ry out
919 tamamlamak;
Okunuşu: /kari aʊt /
icra etmek.
briefly Hecelenişi: brief·ly
920 z. kısaca.
Okunuşu: /briːfli /
f. övünmek, kendini methetmek, yüksekten atmak;
övmek, methetmek; Ekler: brags / bragged / brag·ging
921 brag i. övünme, atma; Hecelenişi: brag
övürlen kimse; Okunuşu: /brag /
ovünülecek şey.
örtüsünü kaldırmak, açmak; Ekler: un·cov·ers / un·cov·ered /
uncover örtüsünü açarak göz önüne sermek; un·cov·er·ing
922
açığa çıkarmak; Hecelenişi: un·cov·er
hürmetle şapkasını çıkarmak. Okunuşu: /ʌn’kʌvə /
f. ,den. kalafat etmek, geminin altını temizleyip zift
sürmek. Ekler: graves
923 grave f. oymak, hakketmek. Hecelenişi: grave
i. mezar, kabir. Okunuşu: /greɪv /
s. ciddi, ağır, vahim, tehlikeli;
924 notorious s. adı çıkmış. kötülüğüyle ün salmış, dile düşmüş.
i. gizli şeyi gösterme veya söyleme;

gizli şeyin meydana konması;
925 revelation ifşa, açığa vurma, keşif;
ilah. Allah tarafından verilen ilham, vahiy;
b.h. Kitabı Mukaddes’in son cüz’ü, Vahiy Kitabı.
79
avidity Ekler: avid·i·ties

926 i. istek, arzu, hırs.
Okunuşu: /ə’vɪdɪti /
Ekler: re·lin·quish·es / re·lin·quished /
f. bırakmak, terketmek, -den vazgeçmek, -den elini
relinquish re·lin·quish·ing
927 çekmek;
Hecelenişi: re·lin·quish
feragat etmek, davasından vazgeçmek.
Okunuşu: /rɪ’lɪŋkwɪʃ /
Ekler: en·tic·es / en·ticed / en·tic·ing /
entice en·tice·ments
928 f. ayartmak.
Hecelenişi: en·tice
Okunuşu: /ɪn’tʌɪs /
i. sığınak barinak, melce;
Ekler: asy·lums
asylum himaye, koruma, muhafaza;
929 Hecelenişi: asy·lum
kimsesiz veya düşkünleri barındıran kurum,
Okunuşu: /ə’sʌɪləm /
yetimhane, düşkünler evi.

s. ebedi, ölümsüz, daimi, sonsuz;
sürekli, devamlı;
fazla uzun süren, sıkıcı;
dayanıklı;
everlasting kuruyunca şekli verengi bozulmayan (çiçek veya Hecelenişi: ev·er·last·ing

930
bitki); Okunuşu: /ɛvə’lɑːstɪŋ /
i. ebediyet, sonsuzluk;
bot kuruduğu zaman rengini ve şeklini koruyan bir
çeşit çiçek;
birçeşit dayanıklı İngiliz kumaşı
Ekler: man·age·ments
management i. idare, yönetim, usul;
931 Hecelenişi: man·age·ment
yönetim kurulu, idare edenler.
Okunuşu: /manɪdʒm(ə)nt /
i. akraba;
soy;
kindred Hecelenişi: kin·dred
932 akrabalık;
Okunuşu: /kɪndrɪd /
s. akraba olan;
birbirine benzer, aynı soy veya tabiattan.
f. kabul veya doğrulama ifade etmek için başını
eğmek; Ekler: nods / nod·ded / nod·ding
933 nod (uyuklarken) başı öne düşürmek; Hecelenişi: nod
dikkatsiz davranmak; Okunuşu: /nɒd /
i. başın öne eğilmesi.
f. kapı kapı dolaşarak oy veya sipariş toplamak;
tetkik etmek, incelemek; Ekler: can·vass·es / can·vassed /
canvass soruşturmak; can·vass·ing / can·vass·ers
934
muzakere etmek, tartışmak; Hecelenişi: can·vass
i. sipariş toplama; Okunuşu: /kanvəs /
oy toplama;
s. sefil, pek fakir;
dertli, bedbaht, perişan;
mutsuz;
miserable Hecelenişi: mis·er·a·ble
935 acınacak halde;
Okunuşu: /mɪz(ə)rəb(ə)l /
zavallı;
k.dili hasta;
sefalet getiren;
80
f. çekmek, katlanmak;
Ekler: un·der·goes / -went /
olmak;
undergo un·der·gone / un·der·go·ing
936 geçirmek;
Hecelenişi: un·der·go
uğramak;
Okunuşu: /ʌndə’gəʊ /
muptela olmak.
i. fildişi;
dişin üstündeki mine;
Ekler: ivo·ries
ivory fildişi rengi;
937 Hecelenişi: ivo·ry
fildişinden yapılmış eşya;
Okunuşu: /ʌɪv(ə)ri /
,argo. piyano tuşları;
zar.
undying Hecelenişi: un·dy·ing
938 s. ölez, ölumsüz, sonsuz, nihayetsiz, ebedi.
Okunuşu: /ʌn’dʌɪɪŋ /
irreversible s. ters çevrilemez; Hecelenişi: ir·re·vers·ible

939
değiştirilemez, geri alınamaz, kesin, kati. Okunuşu: /ɪrɪ’vəːsɪb(ə)l /
940 on strike grev halinde. Okunuşu: /ɒn strʌɪk /
i. ayıp, kusur, leke;

kötü alışkanlık, kötü huy;

(at) kötü oyun.
i. mengene; Ekler: vic·es
941 vice f. mengene ile sıkıştırmak. Hecelenişi: vice
s. muavin, yardımcı, ikinci; Okunuşu: /vʌɪs /
i. vekil, muavin.
edat. yerine.
vise.
decisive Hecelenişi: de·ci·sive
942 s. kesin, kati.
Okunuşu: /dɪ’sʌɪsɪv /
Ekler: ep·ochs
epoch i. devir, çağ, çığır;
943 Hecelenişi: ep·och
tarih, zaman.
Okunuşu: /iːpɒk /
i. kader, takdir, kısmet, talih; Ekler: fates
944 fate ecel, helâk, ölüm; Hecelenişi: fate
akibet, encam. Okunuşu: /feɪt /
superficial s. yüzeyde kalan, satha yakın veya satıhta olan; Hecelenişi: su·per·fi·cial
945
sathi, yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak. Okunuşu: /ˌsuːpə’fɪʃ(ə)l /
f. doğruluğunu kabul etmek, teslim etmek, Ekler: ac·knowl·edgedg·es /
acknowledge onaylamak, tasdik etmek; ac·knowl·edged / ac·knowl·edgedg·ing
946
şükranla tanımak; Hecelenişi: ac·knowl·edge
gerçek veya kanuni olduğunu kabul etmek. Okunuşu: /ək’nɒlɪdʒ /
947 entente i. ,Fr. anlaşma, uyuşma, itilâf, antant. Okunuşu: /ɒn’tɒnt /
Ekler: ven·det·tas
948 vendetta i. kan davası, kan gütme. Hecelenişi: ven·det·ta
Okunuşu: /vɛn’dɛtə /
s. ,f. emin, korkusuz, tehlikeden uzak;
Ekler: se·cur·er / se·cur·est
secure kaygısız, şüphesiz;
949 Hecelenişi: se·cure
emniyetli, muhafazalı;
Okunuşu: /sɪ’kjʊə /
f. korumak, emniyet altına almak;
81
i. kibarlık, naziklik;
discretion şahsi karar verebilme yetkisi, takdir edebilme hakkı; Hecelenişi: dis·cre·tion
950
dikkat; Okunuşu: /dɪ’skrɛʃ(ə)n /
tefrik, ayırma.
s. yakışıksız, edebe aykırı, edepsiz, hayâsız, çirkin,
indecent Hecelenişi: in·de·cent
951 kaba;
Okunuşu: /ɪn’diːs(ə)nt /
huk. toplum töresine aykırı.
i. tasavvur olunan düzen, plan proje;
sınıflandırma cetveli;
Ekler: schemes
scheme tertip entrika, dolap;
952 Hecelenişi: scheme
f. tertip etmek, tasavvur edip kurmak;
Okunuşu: /skiːm /
plan yapmak;
dolap çevirmek, entrika çevirmek.
s. sıhhate zarar veren;

953 noxious zararlı, muzır, fena;
ahlâkı bozan.
Ekler: in·te·grates / in·te·grat·ed /
f. tamamlamak, bütünlemek, bütün veya yekpare
integrate in·te·grat·ing
954 kılmak;
Hecelenişi: in·te·grate

bütünleme hesabı yapmak.
Okunuşu: /ɪntɪgreɪt /
i. evsahibi (erkek);
mihmandar;
otelci, hancı;
bir asalağı besleyen hayvan veya bitki;
host Hecelenişi: Host
955 f. ev sahibi olarak eğlendirmek.
Okunuşu: /həʊst /
i. bazı Hıristiyan kiliselerinde Aşayı Rabbani ayininde
takdis edilen ekmek, okunmuş ekmek.
i. kalabalık, çokluk;
eski ordu.
Ekler: mag·nets
956 magnet i. mıknatıs: mıknatıs gibi şeker şey. Hecelenişi: mag·net
Okunuşu: /magnɪt /
s. yünden yapılmış, yünlü, yün;
957 woolen i. yünlü; Hecelenişi: wool·en
yünlüler.
i. buz;
dondurma;
meyvalı dondurma;
buza benzer şey;
Ekler: ic·es
ice pasta üstü için krema;
958 Hecelenişi: ice
argo. pırlanta;
Okunuşu: /ʌɪs /
f. dondurmak;
içine buz koymak, buzda soğutmak;
pasta üzerine şekerli krema sürmek;
A.b.d.,argo. öldürmek.
Ekler: gaits
gait i. yurüyüş, gidiş;
959 Hecelenişi: gait
at yürüyüşü
Okunuşu: /geɪt /
82
f. tekerlekler üzerinde taşımak;

döndürmek;
çark gibi çevirmek;
el arabası ile götürmek;
çark veya tekerlek gibi yuvarlanmak;
dönmek;
sürmek;
sürülmek;
yuvarlanıp gitmek. Ekler: wheels
960 wheel i. tekerlek; Hecelenişi: wheel
çark, dolap; Okunuşu: /wiːl /
den. dümen dolabı;
eskiden kullanılan işkence çarkı;
k.dili bisiklet;
çarkıfelek;
deveran, dönme;
argo. kodaman;
yürüten unsur;
çog, argo. vasıta, araba.
Ekler: de·ceives / de·ceived /

deceive de·ceiv·ing / de·ceiv·ers
961 f. aldatmak, yalan söylemek.
Hecelenişi: de·ceive
Okunuşu: /dɪ’siːv /
f. aldatmak, oynatmak;
delilik ve maskaralık etmek;
boşuna vakit geçirmek, eğlenmek. Ekler: fools
962 fool i. ahmak veya budala kimse, enayi veya aptal kimse, Hecelenişi: fool
alık veya akılsız kimse; Okunuşu: /fuːl /
soytarı;
küçük düşürülen kimse.
s. ümitsiz;
çaresizlikten deliye dönmüş;
desperate Hecelenişi: des·per·ate
963 vahim, müthiş, korkunç, tehlikeli;
Okunuşu: /dɛsp(ə)rət /
dehşetli;
aşırı
supplementary s. ilâve olan, bütünleyici; Hecelenişi: sup·ple·men·ta·ry
964
mat. bütünleyen, tamamlayan. Okunuşu: /ˌsʌplɪ’mɛnt(ə)ri /
z. ,s. başı önde;
paldır küldür;
headlong Hecelenişi: head·long
965 önünü ardını düşünmeden;
Okunuşu: /hɛdlɒŋ /
s. baş kısmı önde;
kayıtsız.
i. garabet; Ekler: freaks
966 freak acayiplik, hilkat garibesi, acibe; Hecelenişi: freak
kapris, gelip geçen fikir veya arzu, maymun iştahlılık. Okunuşu: /friːk /
Ekler: day·dreams
daydream i. hayal;
967 Hecelenişi: day·dream
f. hayal kurmak, dalmak.
Okunuşu: /deɪdriːm /
Ekler: di·lem·mas
dilemma i. müşkül durum, çıkmaz;
968 Hecelenişi: di·lem·ma
man. ikilem, dilem.
Okunuşu: /dɪ’lɛmə /
83
i. taş ocağı;
f. taş ocağından kazıp çıkarmak;
taş ocağı açmak.
quarry Hecelenişi: quar·ry
969 i. şahin veya atmaca ile tutulan av;
Okunuşu: /kwɒri /
av, şikâr;
kovalanan herhangi bir kimse veya şey.
i. baklava şeklinde pencere camı.
f. batmak, garkolmak;
yıkılmak, halsizlikten düşmek;
irtifa kaybetmek, düşmek: dalmak, derinliğine
Ekler: sinks / sank / sunk / sunk /
gitmek: ağır ağır inmek: girmek: etkilemek, tesir
sink sink·ing
970 etmek, içine işleyip girmek: çukurlaşmak: yavaş
Hecelenişi: sink
yavaş ölmek: gurup etmek: batırmak, daldırmak:
Okunuşu: /sɪŋk /
indirmek: gururunu kırmak;
azaltmak, eksiltmek: para yatırmak: kazıp açmak.

i. lavabo: geriz, lağım:jeol. çukur, havza: batakhane.
i. kaçak, kaçkın, firari.
boşanma;
denetimsiz;
runaway firari;

971
gizli;
kaçak;
kaçkın;
sızıntı
Ekler: dab·bles / dab·bled / dab·bling /
dabble f. su serpmek, hafifçe Islatmak; dab·blers
972
amatör olarak bir sanat veya işle uğraşmak. Hecelenişi: dab·ble
Okunuşu: /dab(ə)l /
i. iş görme;
Ekler: trans·ac·tions
transaction iş, muamele;
973 Hecelenişi: trans·ac·tion
bir kurumun bütün muamelelerini gösteren basılı
Okunuşu: /tran’zakʃ(ə)n /
rapor veya kayıtlar.
Ekler: up·ris·ings
uprising i. kalkma;
974 Hecelenişi: up·ris·ing
ayaklanma, isyan.
Okunuşu: /ʌprʌɪzɪŋ /
s. donuk, şeffaf olmayan, kesif;
opaque elektrik veya sıcaklığı geçirmeyen;
975
mantıksız, kolay anlaşılmaz;
ahmak, mankafa.
Ekler: tap·es·tries
976 tapestry i. goblen, resim dokumalı duvar örtüsü. Hecelenişi: tap·es·try
Okunuşu: /tapɪstri /
977 conceptualize kavramlaştırmak
s. sahte, taklit, yapma, düzme;

spurious Hecelenişi: spu·ri·ous
978 biyol. sathi, asıl olmayan, benzer;
Okunuşu: /spjʊərɪəs /
kanun dışı (çocuk).
ingratitude Hecelenişi: in·grat·i·tude
979 i. nankörlük, iyilik bilmeyiş.
Okunuşu: /ɪn’gratɪtjuːd /
84
s. eğri, çarpık;
kancalı;
crooked Hecelenişi: crook·ed
980 namussuz, kanuna karşı;
Okunuşu: /krʊkɪd /
hileli, dalavereli;
dolandırıcı, yalancı, sahtekar.
981 impotence i. iktidarsızlık, etkisizlik.
Ekler: de·prives / de·prived /

deprive f. ,gen. of ile mahrum etmek, yoksun bırakmak, de·priv·ing
982
kaybettirmek. Hecelenişi: de·prive
Okunuşu: /dɪ’prʌɪv /
i. konferans, belirli bir konu üzerine konuşma;
umumi ders; Ekler: lec·tures
983 lecture tekdir, paylama, azarlama; Hecelenişi: lec·ture
f. konferans vermek; Okunuşu: /lɛktʃə /

ders vermek: tekdir etmek azarlamak.
f. dolaşmak, gezinmek;
yolu şaşırarak dolanıp durmak; Ekler: wan·ders / wan·dered /
yoldan çıkmak; wan·der·ing / wan·der·ers /
wander

984 konudan ayrılmak; wanderings
sayıklamak, abuk sabuk konuşmak; Hecelenişi: wan·der
içinde dolaşmak; Okunuşu: /wɒndə /
i. dolaşma, gezinme.
Ekler: dis·cuss·es / dis·cussed /
discuss f. müzakere etmek, görüşmek, münakaşa etmek, dis·cus·sing
985
tartışmak. Hecelenişi: dis·cuss
Okunuşu: /dɪ’skʌs /
i. kabiliyet, yetenek, hüner, Allah vergisi; Ekler: tal·ents
986 talent yetenekli kimseler; Hecelenişi: tal·ent
eski ibrani veya Yunan altın veya gümüş parası; Okunuşu: /talənt /
Ekler: mal·con·tents
malcontent s. memnun olmayan, tatmin olmayan;
987 Hecelenişi: mal·con·tent
i. tatmin olmayıp isyana hazır kimse.
Okunuşu: /malkəntɛnt /
Ekler: gra·na·ries
granary i. tahıl ambarı;
988 Hecelenişi: gra·na·ry
çok tahıl yetiştiren bölge.
Okunuşu: /gran(ə)ri /
Ekler: lay·ers
layer i. kat, tabaka;
989 Hecelenişi: lay·er
daldırma.
Okunuşu: /leɪə /
s. ağır, kaldırılmasl zor;
büyüklüğüne göre ağır;
şiddetli, kuvvetli (yağmur, rüzgâr, fırtına);
fazla, olağandan çok (kar, oy sayısı); Ekler: heavi·er / heavi·est
990 heavy kabarmış (deniz); Hecelenişi: heavy
çol faal (borsa alışverişi); Okunuşu: /hɛvi /
aşırı;
kalın (elbise);
ciddi, önemli;
85
Ekler: ad·dicts
addict f. alıştırmak.
991 Hecelenişi: ad·dict
i. tiryaki, müptelâ kimse, bir şeye düşkün kimse.
Okunuşu: /adɪkt /
Ekler: post·pones / post·poned /
f. ertelemek, tehir etmek, geri bırakmak;
postpone post·pon·ing / post·pone·ments
992 ikinci planda bırakmak. post ponementi. erteleme,
Hecelenişi:/b> post·pone
tehir, geri bırakma.
Okunuşu: /pəʊs(t)’pəʊn /
s. benzer, paralel, muvazi;
biyol. . kuş ve böcek kanatları gibi aynı vazifeyi
analogous Hecelenişi: anal·o·gous
993 gören.
Okunuşu: /ə’naləgəs /
s. benzer, paralel, muvazi;
biyol. . kuş ve böcek kanatları gibi aynı vazifeyi gören
seaworthy Hecelenişi: sea·wor·thy
994 s. denize karşı dayanıklı, denize açılabilir.
Okunuşu: /siːwəːði /
Ekler: droughts
drought i. kuraklık, susuzluk;
995 Hecelenişi: drought
kıtlık, eksiklik.
Okunuşu: /draʊt /
Ekler: rat·i·fies / rat·i·fied / rat·i·fy·ing
ratify

996 f. tasdik etmek, onaylamak. Hecelenişi: rat·i·fy
Okunuşu: /ratɪfʌɪ /
f. kuluçkaya yatmak: derin derin düşünmek, Ekler: broods
997 brood düşünceye dalmak; Hecelenişi: brood
s. damızlık. Okunuşu: /bruːd /
luck i. talih, şans, baht, ikbal; Hecelenişi: luck
998
uğurlu şey. Okunuşu: /lʌk /
f. birleştirmek, karıştırmak, bir araya getirmek;
toplamak;
Ekler: com·bines / com·bined /
birleşmek, bir araya gelmek.
combine com·bin·ing
999 i. uzlaşma, birlik;
Hecelenişi: com·bine
A.b.d., k.dili siyasi ve ticari çıkar sağlamak için bir
Okunuşu: /kəm’bʌɪn /
araya gelen grup;
biçerdöğer makinası.
f. çıkmak, yukarı çıkmak, yükselmek , muzikte pesten
Ekler: as·cends / as·cend·ed /
tize geçmek;
ascend as·cend·ing
1000 akarsu boyunca akıntıya karşı gitmek;
Hecelenişi: as·cend
artmak, çoğalmak , ziyadeleşmek;
Okunuşu: /ə’sɛnd /
üzerine çıkmak, tırmanmak.
i. kaynak;
çare; Ekler: re·sourc·es
1001 resource dayanak; Hecelenişi: re·source
araçlar, olanaklar, mali vasıtalar; Okunuşu: /rɪ’sɔːs /
halletme yeteneği.
vindictive s. kinci, intikam kabilinden, intikam almaya meyilli; Hecelenişi: vin·dic·tive
1002
öç alan. Okunuşu: /vɪn’dɪktɪv /td>
crossroads Ekler: cross·roads
1003 i. değişik yolların birleştiği nokta.
Okunuşu: /krɒsrəʊdz /
unconventional Hecelenişi:un·con·ven·tion·al
1004 s. göreneklere uymayan.
Okunuşu: /ʌnkən’vɛnʃ(ə)n(ə)l /
86
Ekler: ha·rass·es / ha·rassed /

harass ha·rass·ing
1005 f. rahat vermemek;
Hecelenişi: ha·rass
Okunuşu: /harəs /
i. anlaşma, birleşme, uyuşma , ittifak;
alliance Ekler: al·li·anc·es
1006 evlenme ile hâsıl olan akrabalık, dünürlük;
Hecelenişi: al·li·ance
zool. birbirine benzeyen bir takım familyalar.
Ekler: pre·cau·tions
1007 precaution i. ihtiyat, basiret, önceden alınan tedbir. Hecelenişi: pre·cau·tion
Okunuşu: /prɪ’kɔːʃ(ə)n /
Ekler: hes·i·tates / hes·i·tat·ed /
f. tereddüt etmek, duraksamak;
hesitate hes·i·tat·ing
1008 lafını şaşırmak, ne diyecegini bilememek, kem küm
Hecelenişi: hes·i·tate
etmek.
Okunuşu: /hɛzɪteɪt /
Ekler: ver·dicts
verdict i. ,huk. juri heyeti kararı;
1009 Hecelenişi: ver·dict
hüküm, karar, ilâm.
Okunuşu: /vəːdɪkt /
i. kanyon, dar boğaz; Ekler: chasms
chasm

1010 derin yarık; Hecelenişi: chasm
boşluk, fasıla. Okunuşu: /kaz(ə)m /
i. ,s. , Bohemyalı;
çek dili;
çingene, Kıpti;
bohemian k.h. Bohem, Bohem hayatı yasayan kimse, toplum Ekler: bo·he·mi·ans
1011
kurallarını dikkate almadan yaşayan sanatçı ruhlu Hecelenişi: bo·he·mi·an
kimse;
s. Bohemya halkına veya diline ait, Bohemya’ya
özgü.
f. sarsmak;
titretmek;
Ekler: jars
jar sinirlendirmek;
1012 Hecelenişi: jar
sinirine dokunmak, batmak;
Okunuşu: /dʒɑː /
bozuk ve çatlak ses çıkartmak, ahenksiz ses
çıkarmak;
i. tasdik, teyit;
müeyyide;
kanuna itaatsizlik cezası; Ekler: sanc·tions
1013 sanction gen., milletlerarası bir kanunu çiğneyen devlete karşı Hecelenişi: sanc·tion
diğer birkaç devletin birleşerek aldık ları zorlatıcı Okunuşu: /saŋ(k)ʃ(ə)n /
tedbir;
f. tasdik etmek, teyit etmek, tasvip etmek.
Ekler: ci·vil·ians
civilian i. sivil kimse;
1014 Hecelenişi: ci·vil·ian
Roma veya medeni hukuk öğrencisi veya bilgini.
Okunuşu: /sɪ’vɪlj(ə)n /
f. karışmak, müdahale etmek; Ekler: in·ter·feres / in·ter·fered /
interfere çatışmak, zıddiyet göstermek; in·ter·fer·ing
1015
dokunmak, zarar vermek; Hecelenişi: in·ter·fere
fiz. birbiri üzerine tesir etmek; Okunuşu: /ɪntə’fɪə /
87
i. risk, riziko: şans işi, tehlikeli iş, cüret:f. bahta Ekler: ven·tures / ven·tured /
venture bırakmak; ven·tur·ing
1016
cesaret edip girişmek: cüret etmek: tehlikeli işe Hecelenişi: ven·ture
atılmak, riske girmek. Okunuşu: /vɛntʃə /
Ekler: hard·ships
hardship i. sıkıntı, darlık, meşakkat;
1017 Hecelenişi: hard·ship
eza, cefa.
Okunuşu: /hɑːdʃɪp /
Ekler: gain·says / gain·said /
gainsay gain·say·ing
1018 f. inkâr etmek, reddetmek
Hecelenişi: gain·say
Okunuşu: /geɪn’seɪ /
1019 highbrow entel

i. menteşe, reze;
dayanak noktası, destek, esas;
Ekler: hing·es
hinge midye gibi hayvanların kabuğunda mafsal;
1020 Hecelenişi: hinge
f. menteşe takmak;
Okunuşu: /hɪn(d)ʒ /
dönmek;
dayanmak, bağlı olmak.

i. güvenme, itimat, emniyet;
reliance Hecelenişi: re·li·ance
1021 tevekkül, istinat;
Okunuşu: /rɪ’lʌɪəns /
istinat edilecek şey.
z. ,s. güya, sanki;
1022 quasi s. gibi, yarım.
önek benzeri.
mumps Hecelenişi: mumps
1023 i. , ,tıb. kabakulak hastalığı.
Okunuşu: /mʌmps /
i. ual, sorgu;
şüphe;
soru işareti; Ekler: que·ries
1024 query f. sormak; Hecelenişi: que·ry
sorguya çekmek; Okunuşu: /kwɪəri /
doğruluğundan şüphe etmek;
soru işareti koymak.
quixotic Hecelenişi: quix·ot·ic
1025 s. donkişotvari, saçma şekilde romantik.
Okunuşu: /kwɪk’sɒtɪk /
i. büyücü, sihirbaz; Ekler: wiz·ards
1026 wizard k.dili usta kimse; Hecelenişi: wiz·ard
s. sihirli Okunuşu: /wɪzəd /
i. kıymetli taş, cevher;
Ekler: gems
gem cevher gibi kıymetli ve güzel şey;
1027 Hecelenişi: gem
hafif bir çeşit pasta;
Okunuşu: /dʒɛm /
f. kıymetli taşlarla süslemek, tezyin etmek.
s. ,z. ,i. hazırlıksız;
impromptu z. hazırlıksız olarak, irticalen; Hecelenişi: im·promp·tu
1028
i. irtical, hazırlıksız söylenmiş veya yapılmış şey; Okunuşu: /ɪm’prɒm(p)tjuː /
müz. empromptü, küçük parça.
serene s. berrak, açık, sakin;
1029 Hecelenişi: se·rene
yüce, âli.
88
s. umuma açık olmayan;

bir kimse veya zümreye has;
tek, eşi olmayan;
exclusive Hecelenişi: ex·clu·sive
1030 hariç tutan;
Okunuşu: /ɪk’skluːsɪv /
of ile müstesna, -den gayri, hesaba katmadan;
i. yalnız bir gazete veya mecmuanın temin edebildiği
mülâkat.
Ekler: tal·is·mans
1031 talisman i. tılsım. Hecelenişi: tal·is·man
Okunuşu: /talɪzmən /
Ekler: in·ten·si·ties
intensity i. keskinlik, şiddet, ifrat derece;
1032 Hecelenişi: in·ten·si·ty
yoğunluk, koyuluk.
Okunuşu: /ɪn’tɛnsɪti /
unpalatable s. ağıza zor alınır;

1033 Okunuşu: /ʌn’palətəb(ə)l /
nahoş.
i. , bedel;
vekil;
Ekler: sub·sti·tutes
substitute f. vekil tayin etmek;
1034 Hecelenişi: sub·sti·tute
bedel olarak koymak;

Okunuşu: /sʌbstɪtjuːt /
vekâlet etmek;
yerine geçmek.
wealth i. zenginlik, servet, varlık, para, mal; Hecelenişi: wealth
1035
bolluk. Okunuşu: /wɛlθ /
indecisive Hecelenişi: in·de·ci·sive
1036 s. kararsız, kesin olmayan
Okunuşu: /ɪndɪ’sʌɪsɪv /
f. büyütmek; Ekler: ex·pands / ex·pand·ed /
expand geliştirmek, genişletmek, tevsi etmek; ex·pand·ing
1037
açmak, yaymak; Hecelenişi: ex·pand
büyümek, gelişmek, Okunuşu: /ɪk’spand /
Ekler: ex·ca·vates / ex·ca·vat·ed /
excavate f. kazı yapmak, kazmak, hafriyat yapmak, kazıp ex·ca·vat·ing / ex·ca·va·tions
1038
çıkarmak, kazıp açmak. Hecelenişi: ex·ca·vate
Okunuşu: /ɛkskəveɪt /
f. başkasının yazdığı bir yazıyı basılmak üzere
Ekler: ed·its / ed·it·ed / ed·it·ing
edit hazırlamak, telif etmek;
1039 Hecelenişi: ed·it
düzeltmek, düzenlemek;
Okunuşu: /ɛdɪt /
bir gazetede mesül müdür olmak.
Ekler: pampers / pampered /
pamper f. refah ve bolluk içinde büyütmek, lüks hayata pamper·ing
1040
alıştırmak pohpohlamak, şımartmak. Hecelenişi: pamp·er
Okunuşu: /pampə /
s. ürkütücü ve marazi konulara aşırı ilgi duyan;
morbid Hecelenişi: mor·bid
1041 hastalıklı, hastalığa ait, marazi;
Okunuşu: /mɔːbɪd /
bozuk.
f. aksetmek, yansımak; Ekler: re·flects / re·flect·ed /
reflect ayna gibi hayalini göstermek; re·flect·ing
1042
netice olarak vermek; Hecelenişi: re·flect
düşünmek, tefekkür etmek. Okunuşu: /rɪ’flɛkt /
89
i. at zırhını meydana getiren parçalardan biri;

f. ata zırh giydirmek;
Ekler: bards
bard donatmak.
1043 Hecelenişi: bard
i. , fırında pişerken kurumasın diye rostonun üstüne
Okunuşu: /bɑːd /
konulan yağlı et.
i. saz şairi, şair, ozan.
unprincipled Hecelenişi: un·prin·ci·pled

1044 s. karaktersiz, prensipsiz, ahlaksız
Okunuşu: /ʌn’prɪnsɪp(ə)ld /
extemporaneous Hecelenişi:ex·tem·po·ra·ne·ous
1045 s. irticali, önceden yapılan bir hazırlığa dayanmayan.
Okunuşu: /ɪkˌstɛmpə’reɪnɪəs /
f. ehemmiyet vermemek, önemsememek, Ekler: dis·re·gards / dis·re·gard·ed /
disregard aldırmamak, saymamak, itibar etmemek, ihmal dis·re·gard·ing
1046
etmek; Hecelenişi: dis·re·gard
i. ihmal, kayıt sızlık, itibar etmeyiş, saymayış. Okunuşu: /dɪsrɪ’gɑːd /

i. güven, emniyet, itimat; Ekler: con·fi·denc·es
1047 confidence mahremiyet, gizlilik; Hecelenişi: con·fi·dence
sırdaşlık. Okunuşu: /kɒnfɪd(ə)ns /
s. geniş enli;

hudutsuz;
belli, açık;
belli başlı, ana, genel, umumi; Ekler: broad·er / broad·est
1048 broad kaba; Hecelenişi: broad
serbest, liberal; Okunuşu: /brɔːd /
i. açıklık;
argo. kadın;
argo. fahişe.
i. matkap, delgi;
matkapla delik açma usulü;
istiridyeleri yok eden bir çeşit kabuklu deniz
hayvanı, zool.Urosalpinx cinerea;
talim, alıştırma;
Ekler: drills
drill f. delmek, matkapla delmek, delik açmak;
1049 Hecelenişi: drill
talim yaptırmak, talim yapmak;
Okunuşu: /drɪl /
dersi birkaç kere tekrarlatarak öğretmek.
i. , (bahç). mibzer, tohum ekme makinası;
tohum dizisi;
tarlada dizilere ekilen tohum;
f. makine ile tohum ekmek.
az;
bereketsiz;
1050 meagre eksik;
yetersiz;
zayıf
abominable s. çok kötü, iğrenç, nefret uyandıran Hecelenişi: abom·i·na·ble
1051
snowman (bak) yeti Okunuşu: /ə’bɒm(ə)nəb(ə)l /
s. koklamaya ait;
olfactory Hecelenişi: ol·fac·to·ry
1052 i. ,gen. çoğ. koklama organı, burun;
Okunuşu: /ɒl’fakt(ə)ri /
koklama hissi.
90
Ekler: in·ter·fac·es
1053 interface i. iki cisim arasındaki ortak yüzey, arayüz. Hecelenişi: in·ter·face
Okunuşu: /ɪntəfeɪs /
f. kan kaybetmek, kanamak, kanı akmak;
akmak, solmak (boya);
su boşaltmak; Ekler: bleeds / bled / bleed·ing
1054 bleed matb. sayfanın kenarına kadar basmak; Hecelenişi: bleed
bitkilerin özü gibi akmak; Okunuşu: /bliːd /
kan ağlamak, çok kederli olmak;
k.dili para çekmek, sızdırmak.
f. tamamlamak, bitirmek, ikmal etmek;
tekamül ettirmek.
s. tam, mükemmel;
kusursuz;
iyice öğrenilmiş (ders);

perfect Hecelenişi: per·fect
1055 bot. olgun;
Okunuşu: /pəːfɪkt /
aynı çiçekte hem erkeklik hem dişilik uzvu olan, tam;
k.dili pek çok, müthiş;
gram. geçmiş;
i. ,gram. geçmiş zamanlı fiil;

geçmiş zaman.
tehir etmek, geciktirmek, başka vakte bırakmak;
çıkarmak (giysi);
reddedilmek;
put off Ekler: puts off / put off / put·ting off
1056 den. açılmak, ayrılmak.
Okunuşu: /pʊt ɒf /
atlatmak;
bahane;
ertelemek;
f. birleştirmek, birleşmek; Ekler: con·sol·i·dates / con·sol·i·dat·ed
consolidate pekiştirmek, pekişmek, takviye etmek, / con·sol·i·dat·ing / con·sol·i·da·tions
1057
saglamlaştırmak; Hecelenişi: con·sol·i·date
tic. konsolide etmek. Okunuşu: /kən’sɒlɪdeɪt /
i. çiftçilik, ziraat;
husbandry Hecelenişi: hus·band·ry
1058 idarecilik;
Okunuşu: /hʌzbəndri /
ekonomik bir şekilde ev idaresi.
authentic Hecelenişi: au·then·tic
1059 s. güvenilir, inanılır, sahih, hakiki.
Okunuşu: /ɔː’θɛntɪk /
i. pamuk veya yün ipliği, bükülümüş iplik; Ekler: yarns
1060 yarn k.dili hikaye, masal, bilhassa gemici masalı; Hecelenişi: yarn
f. , k.dili masal anlatmak. Okunuşu: /jɑːn /
Ekler: re·sem·bles / re·sem·bled /
resemble re·sem·bling
1061 f. benzemek, müşabih olmak, andırmak.
Hecelenişi: re·sem·ble
Okunuşu: /rɪ’zɛmb(ə)l /
Ekler: seeks / sought / seek·ing /
seek f. aramak, araştırmak; seek·ers
1062
çabalamak. Hecelenişi: seek
Okunuşu: /siːk /
upright s. ,z. ,i. doğru, dikey, dik; Hecelenişi: up·right
1063
dürüst, doğru; Okunuşu: /ʌprʌɪt /
91
Ekler: am·nes·ties / amnesties /

amnesty amnestied / amnesty·ing
1064 i. genel af:f. genel af yoluyla serbest bırakmak.
Hecelenişi: am·nes·ty
Okunuşu: /amnɪsti /
i. çırak;
Ekler: ap·pren·tic·es
apprentice den. miço;
1065 Hecelenişi: ap·pren·tice
f. usta yanına çırak olarak vermek, usta yanına
Okunuşu: /ə’prɛntɪs /
koymak.
Ekler: em·barks / em·barked /
embark f. gemiye binmek veya bindirmek; em·bark·ing
1066
sokmak sevketmek, girişmek, başlamak. Hecelenişi: em·bark
Okunuşu: /ɪm’bɑːk /
i. kullanılmış karışık eşya, hurda;
k.dili değersiz eşya, çöp;

argo. esrar;
junk Hecelenişi: junk
1067 den. hurda halatlar;
Okunuşu: /dʒʌŋk /
eskiden gemilerde yenilen tuzlanmış sert sığır eti;
f. ,k.dili çöpe atmak.
i. Çin sularında kullanılan bir çeşit yelkenli gemi.

s. gerçek kuvveti olan;
gerçek olmayan;
virtual Hecelenişi: vir·tu·al
1068 fiili;
Okunuşu: /vəːtjʊəl /
kuvvet veren;
kuvvette olup eyleme geçmemiş, zımni.
f. ,den. fazla veya çetin işle yormak;
A.b.d., eşek şakası yaparak üzmek (özellikle
haze Hecelenişi: haze
1069 üniversiteye yeni gelenleri).
Okunuşu: /heɪz /
i. hafif sis, ince duman, pus;
belirsizlik, müphemlik, çapraşıklık.
Ekler: em·ploy·ers
1070 employer i. patron, işveren. Hecelenişi: em·ploy·er
Okunuşu: /ɪm’plɔɪə /
s. şüpheli;
belirsiz müphem;
dubious Hecelenişi: du·bi·ous
1071 kararsız;
Okunuşu: /djuːbɪəs /
güvenilmez;
sonucu şüpheli.
maladjustment i. intibak edemeyiş, uyumsuzluk.
1072
maladjusteds. intibak edemeyen, uyumsuz.
alımlı;
cazip;
1073 endearing çekici;
sevecen;
sevimli
1074 looking bakma
Ekler: mit·i·gates / mit·i·gat·ed /

mitigate f. yatıştırmak; mit·i·gat·ing
1075
azaltmak, hafifletmek. Hecelenişi: mit·i·gate
Okunuşu: /mɪtɪgeɪt /
92
familial Hecelenişi: fa·mil·ial

1076 s. aileye ait, aileden geçmiş.
Okunuşu: /fə’mɪljəl /
Ekler: de·duc·es / de·duced /
deduce f. anlamak, mantıki olarak sonuç çıkarmak, istihraç de·duc·ing
1077
etmek, istintaç etmek. Hecelenişi: de·duce
Okunuşu: /dɪ’djuːs /
Ekler: averts / avert·ed / avert·ing
avert f. başka tarafa çevirmek, yön değiştirtmek;
1078 Hecelenişi: avert
önlemek, menetmek, defetmek, bırakmamak.
Okunuşu: /ə’vəːt /
s. geriye fırlayan, seğirdim yapan;
resilient Hecelenişi: re·sil·ient
1079 uzanıp kısalan, elastiki, esnek;
Okunuşu: /rɪ’zɪlɪənt /
çabuk iyileşir (bünye).
i. moda, adet, usul, kılık, biçim, şekil;
tarz, üslûp;
Ekler: fash·ions
fashion davranış;
1080 Hecelenişi: fash·ion
kibar sınıf hayatı;
Okunuşu: /faʃ(ə)n /
üst tabaka, yüksek zümre;
f. yapmak, şekil vermek.

s. nemli, rutubetli, yaş;
i. nem, rutubet;
Ekler: damp·er / damp·est
damp kömür ocaklarında hâsıl olan zararlı bir gaz;
1081 Hecelenişi: damp
f. boğmak, söndürmek;
Okunuşu: /damp /
yavaşlatmak, durdurmak;
ıslatmak, nemlendirmek.
i. sağlık, sıhhat, beden sağlığı, afiyet;
health Hecelenişi: health
1082 bir kimsenin sıhhat ve saadetine kadeh kaldırma
Okunuşu: /hɛlθ /
veya tokuşturma.
i. ani olarak ortaya çıkan güç durum, âcil ihtiyaç veya Ekler: emer·gen·cies
1083 emergency vaka; Hecelenişi: emer·gen·cy
icap. Okunuşu: /ɪ’məːdʒ(ə)nsi /
f. çekişmek,.. , ile ihtilâfa düşmek;
mücadele etmek;
Ekler: con·flicts
conflict zıtlaşmak.
1084 Hecelenişi: con·flict
i. anlaşmazlık, ihtilâf, fikir ayrılığl;
Okunuşu: /kɒnflɪkt /
çekişme, çarpışma, zıtlaşma;
mücadele, uğraşma.
1085 obedience i. itaat, itaat etme, söz dinleme, boyun eğme. Okunuşu: /ə’biːdɪəns /
Ekler: nim·bler / nim·blest

nimble s. çabuk, çevik, atik;
1086 Hecelenişi: nim·ble
tetik, uyanık, zeki, açıkgöz.
Okunuşu: /nɪmb(ə)l /
f. dua etmek, niyaz etmek; Ekler: prays / prayed / pray·ing
1087 pray yalvarmak, istirham etmek; Hecelenişi: pray
ibadet etmek, namaz kılmak. Okunuşu: /preɪ /
ameliyat;
operating çalıştırma;
1088
işletme;
kullanma
93
Ekler: brooms
broom i. saplı süpürge;
1089 Hecelenişi: broom
katır tırnağıbot. Genista scoparia.
Okunuşu: /bruːm /
Ekler: im·pro·vis·es / im·pro·vised /
f. irticalen , çalgı çalmak veya şiir söylemek; im·pro·vis·ing / im·pro·vi·sa·tions /
1090 improvise o anda uydurmak; im·pro·vis·ers / im·prors
birdenbire çaresini bulmak. Hecelenişi: im·pro·vise
Okunuşu: /ɪmprəvʌɪz /
f. onarmak (çamaşır);
ıslah etmek;
Ekler: mends / mend·ed / mend·ing /
tashih etmek, düzeltmek;
mend mend·ers
1091 daha iyi hale koymak;
Hecelenişi: mend
iyileşmek.
Okunuşu: /mɛnd /
i. onarım;
tamir olunmuş yer.

s. ,f. acayip, tuhaf, garip, yadırganan;
şüpheli, muammalı; Ekler: queer·er / queer·est
1092 queer argo. kalp, sahte; Hecelenişi: queer
argo. homoseksüel; Okunuşu: /kwɪə /

f. ,argo. bozmak, tesirini bozmak.
s. seyrek dokunmuş ve kolayca yırtılabilen (kumaş), Ekler: flim·si·er / flim·si·est
1093 flimsy hafif, ince, dayanıksız; Hecelenişi: flim·sy
inanılması güç:i. müsvedde kâğıdı. Okunuşu: /flɪmzi /
carefree Hecelenişi: care·free
1094 s. keyfi yerinde, kaygısız, dertsiz.
Okunuşu: /kɛːfriː /
momentarily Hecelenişi: mo·men·tari·ly
1095 z. anbean.
Okunuşu: /məʊm(ə)nt(ə)rɪli /
i. tesir, etki;
izlenim, intiba;
zan;
basma; Ekler: im·pres·sions
1096 impression tabetme; Hecelenişi: im·pres·sion
damga; Okunuşu: /ɪm’prɛʃ(ə)n /
baskı, basım;
nüsha;
bası.
Ekler: ho·li·er / ho·li·est
1097 holy s. kutsal, mukaddes, kutsi, mübarek. Hecelenişi: ho·ly
Okunuşu: /həʊli /
s. asil, soylu, soydan;
âlicenap, yüce gönüllü;
heybetli, yüce, ulu;
noble mükemmel, çok güzel;
1098 Ekler: no·bler / no·blest
eski kimyasal değişiklik göstermeyen (kıymetli
maden);
i. asılzade, soylu kimse;
İngiltere’nin eski bir altın parası.
i. zürriyet husule getirme, doğuş, doğuruş, tenasül;
generation Ekler: gen·er·a·tions
1099 nesil, soy, zürriyet, batın;
Hecelenişi: gen·er·a·tion
vasat olarak insan nesli farzedilen otuz yıl.
94
Ekler: fab·ri·cates / fab·ri·cat·ed /

f. imal etmek, parçalarını bir araya getirerek fab·ri·cat·ing / fab·ri·ca·tions /
1100 fabricate yapmak; fab·ri·ca·tors
uydurmak yalan söylemek,argo. atmak. Hecelenişi: fab·ri·cate
Okunuşu: /fabrɪkeɪt /
f. kötü işte kullanmak, suiistimal etmek. Ekler: mis·us·es / mis·used / mis·us·ing
1101 misuse i. kötü kullanış; Hecelenişi: mis·use
suiistimal. Okunuşu: /mɪs’juːz /
f. ifşa etmek, açıklamak, açığa vurmak;
göstermek; Ekler: re·veals / re·vealed / re·veal·ing
1102 reveal ilham yoluyle bildirmek. Hecelenişi: re·veal
i. ,mim. pencere veya kapı çerçevesinden duvarın Okunuşu: /rɪ’viːl /
kenarına kadar olan kısım, açıt yanağı.
i. top gibi büyük harp siiâhları , ağır silâhlar;

artillery Hecelenişi: ar·til·lery
1103 topçu sınıfı;
Okunuşu: /ɑː’tɪləri /
topçuluk.
Ekler: maz·es
maze i. yolları şaşırtacak derecede karışık yer, labirent;
1104 Hecelenişi: maze
şaşkınlık, hayret.
Okunuşu: /meɪz /

espionage Hecelenişi: es·pi·o·nage
1105 i. casusluk.
Okunuşu: /ɛspɪənɑːʒ /
f. sigorta etmek;
Ekler: in·sures / in·sured / in·sur·ing
insure emniyet altına almak;
1106 Hecelenişi: in·sure
sigorta olmak;
Okunuşu: /ɪn’ʃɔː /
temin etmek.
banal s. adi, bayağı; Hecelenişi: ba·nal
1107
umumi (fikir, ifade). Okunuşu: /bə’nɑːl /
unquestionable s. münakaşa kaldırmaz; Hecelenişi: un·ques·tion·able
1108
şüphe götürmez, muhakkak. Okunuşu: /ʌn’kwɛstʃ(ə)nəb(ə)l /
Ekler: equates / equat·ed / equat·ing
equate f. eşitlemek, müsavi kılmak, eşit olarak göstermek,
1109 Hecelenişi: equate
eşit saymak, denklemek.
Okunuşu: /ɪ’kweɪt /
i. mısra;
şiir; Ekler: vers·es
1110 verse koşuk, nazım; Hecelenişi: verse
beyit, kıta; Okunuşu: /vəːs /
ayet.
i. rakip;
Ekler: ri·vals
rival s. rekabet eden;
1111 Hecelenişi: ri·val
f. rakip olmak, rekabet etmek, geçmek için rekabet
Okunuşu: /rʌɪv(ə)l /
etmek.
f. tavsiye etmek, salık vermek; Ekler: com·mends / com·mend·ed /
commend övmek; com·mend·ing
1112
saygılarını sunmak; Hecelenişi: com·mend
emanet etmek. Okunuşu: /kə’mɛnd /
f. mübadele usulü ile alışveriş etmek, trampa etmek; Ekler: bar·ters / bar·tered / bar·ter·ing
1113 barter takas yapmak; Hecelenişi: bar·ter
i. mübadele, trampa. Okunuşu: /bɑːtə /
95
f. temel atmak, kurmak, tesis etmek;

on veya upon ile bir esas üzerine bina ettirmek;
dayandırmak.
i. kaide, temel, esas, taban, dip;
Ekler: bas·es
base bot. . sap dibi;
1114 Hecelenişi: base
zool. bir uzvun gövdeye bitiştiği noktaya en yakın
Okunuşu: /beɪs /
kısmı;
spor depart;
ask. üs;
kim alkali, (baz).
f. göstermek, tasvir et mek, resmetmek;
anlatmak, söylemek, ifade etmek; Ekler: rep·re·sents / rep·re·sent·ed /
represent taslamak, gibi göstermek; rep·re·sent·ing
1115
temsil etmek, simgelemek; Hecelenişi: rep·re·sent
rolünü yapmak; Okunuşu: /rɛprɪ’zɛnt /

tarif etmek, açıklamak;
i. damak; Ekler: pal·ates
1116 palate tat alma duyusu; Hecelenişi: pal·ate
zevk, haz, hoşlanma. Okunuşu: /palət /

f. göz atmak, göz gezdirmek;
ima etmek;
sıyırıp geçmek; Ekler: glanc·es / glanced / glanc·ing
1117 glance i. bakış, nazar; Hecelenişi: glance
ima; Okunuşu: /glɑːns /
sıyırıp geçiş.
i. ,mad. birkaç çeşit parlak ve kükürtlü mineral.
f. sürüklemek, arkası sıra yerde sürüklemek;
izlemek;
geriden izlemek, geri kalmak;
ayakla çiğneyerek yol yapmak;
sürünmek;
Ekler: trails / trailed / trail·ing
trail sürüklenmek;
1118 Hecelenişi: trail
iz bırakmak, peşinde bırakmak;
Okunuşu: /treɪl /
bitki gibi yerde uzamak;
izleyerek avlamak;
i. iz;
peten, sürüklenen şey, kuyruk;
(bir) sürü, (bir) yığın;
s. özerk, muhtar;
autonomous Hecelenişi: au·ton·o·mous
1119 özerklige ait;
Okunuşu: /ɔː’tɒnəməs /
müstakil, kendi kendini idare eden.
varied s. çeşitli, türlü; Hecelenişi: var·ied
1120
değişik. Okunuşu: /vɛːrɪd /
Ekler: de·tests / de·test·ed /
detest de·test·ing
1121 f. nefret etmek, iğrenmek, tiksinmek.
Hecelenişi: de·test
Okunuşu: /dɪ’tɛst /
z. , bağlaç.,edat. gerçi, her ne kadar;
notwithstanding bakmayarak; Hecelenişi:not·with·stand·ing
1122
bağlaç. mamafih, bununla birlikte; Okunuşu: /nɒtwɪð’standɪŋ /
edat. rağmen, gene de.
96
diverse Hecelenişi: di·verse

1123 s. muhtelif, çeşit çeşit, farklı.
Okunuşu: /dʌɪ’vəːs /
auspice i. kuşların hareketine bakıp kahinlik etme;

1124 Okunuşu: /ɔːspɪs /
fal, alâmet.
i. geçici olarak oturulan mesken; Ekler: lodgings
1125 lodging pansiyon; Hecelenişi: lodging
kiralık oda. Okunuşu: /lɒdʒɪŋ /
perceptive Hecelenişi: per·cep·tive
1126 z. anlama kabiliyeti olan, idrak kabilinden.
Okunuşu: /pə’sɛptɪv /
bağırma;
calling çağırma;
1127 Okunuşu: /kɔːlɪŋ /
çağrı;
çağrılma;
lonesome Hecelenişi: lone·some

1128 s. yalnızlıktan içi sıkılmış.
Okunuşu: /ləʊns(ə)m /
1129 nun i. rahibe, sör. Ekler: nuns
f. yaklaştırmak, yakına getirmek, yaklaşmak,

yanaşmak, yakına gelmek;
baş vurmak, müracaat etmek; Ekler: ap·proach·es / ap·proached /
approach başlamak, işe koyulmak; ap·proach·ing
1130
i. yaklaşma, yanaşma; Hecelenişi: ap·proach
methal; Okunuşu: /ə’prəʊtʃ /
başlangıç;
spor golf topunu yeşil meydana sokan vuruş.
Ekler: kid·naps / kid·napped /
kid·naped / kid·nap·ping / kid·nap·ing
kidnap f. birini zorla veya hile ile kaçırıp götürmek, fidye
1131 / kid·nap·pers / kid·nap·ers
almak için insan kaldırmak.
Hecelenişi: kid·nap
Okunuşu: /kɪdnap /
1132 facilities i. vasıta, imkân, bina, tesisat. Ekler: fa·cil·i·ties
f. memnun etmek, sevindirmek;

memnun olmak, sevinmek;
Ekler: de·lights
delight hazzetmek, zevk almak, eğlenmek;
1133 Hecelenişi: de·light
i. sevinç, zevk, keyif, haz;
Okunuşu: /dɪ’lʌɪt /
sevinç verme hassası;
füsun, sihir. be
ecclesiastical dini;
1134
dinsel
f. ördek gibi bağırmak, ördek sesi çıkarmak;
bağırarak manasızca konuşmak;
i. ördek sesi, vak vak. Ekler: quacks / quacked / quack·ing
1135 quack i. şarlatan hekim, sahte doktor; Hecelenişi: quack
şarlatan kimse; Okunuşu: /kwak /
s. şarlatan;
f. şarlatanlık etmek.
97
f. dikkatle bakmak, dikkat etmek;

itibar etmek, saymak;
hürmet etmek, riayet etmek; Ekler: re·gards
1136 regard addetmek, kabul etmek; Hecelenişi: re·gard
dinlemek, dikkatli bakmak, dikkat etmek. Okunuşu: /rɪ’gɑːd /
i. bakış, nazar;
hürmet, saygı, riayet;
s. i. esaslı, asli, önemli, mühim;
birinci, temele ait, kaideye ait;
fundamental Hecelenişi: fun·da·men·tal
1137 muz esası bassoda bulunan;
Okunuşu: /fʌndə’mɛnt(ə)l /
i. esas, temel;
müz. en pes nota
penal Hecelenişi: pe·nal
1138 s. cezaya ait, ceza kabilinden.
Okunuşu: /piːn(ə)l /
i. uçurtma;
çaylak,zool. Milvus; Ekler: kites
1139 kite kell çaylak,zool. Milvus milvus; Hecelenişi: kite
sıçancıl,zool. Milvus regalis; Okunuşu: /kʌɪt /
tic. sahte bono;

s. kötü, bedhah, kötücül;
vicious şiddetli, sert; Hecelenişi: vi·cious
1140
kusurlu, bozuk; Okunuşu: /vɪʃəs /
kirli;
1141 uncharted bilinmeyen
advanced Hecelenişi: ad·vanced

1142 s. ilerlemiş, ileri
Okunuşu: /ad’vɑːnst /
f. ağırlaştırmak, kötüleştirmek , şiddetlendirmek; Ekler: ag·gra·vates / ag·gra·vat·ed /
aggravate k.dili kızdırmak, darıltmak; ag·gra·vat·ing
1143
tahriş etmek; Hecelenişi: ag·gra·vate
abartmak, mübalâğa etmek. Okunuşu: /agrəveɪt /
Ekler: suf·fo·cates / suf·fo·cat·ed /
f. boğmak, nefesini kesmek;
suffocate suf·fo·cat·ing
1144 bastırarak söndürmek;
Hecelenişi: suf·fo·cate
boğulmak, nefes alamamak.
Okunuşu: /sʌfəkeɪt /
s. ağaca ait veya ağaç gibi olan;
arboreal Hecelenişi: ar·bo·re·al
1145 agaçsyl;
Okunuşu: /ɑː’bɔːrɪəl /
ağaçlarda yaşayan veya gezen.
Ekler: mer·maids
mermaid i. belinden aşağısı balık şeklinde olan efsanevi
1146 Hecelenişi: mer·maid
denizkızı.
Okunuşu: /məːmeɪd /
f. erimek, buzları çözülmek: erime derecesine
gelmek (hava);
Isınmak, samimileşmek;
Ekler: thaws / thawed / thaw·ing
thaw eritmek;
1147 Hecelenişi: thaw
i. erime, çözülme;
Okunuşu: /θɔː /
havanın buzları eritecek derecede ısınması;
samimileşme;
ısınma.
98
f. ,s. ayırmak, tefrik etmek;

bölmek;
separate arasında bulunmak; Hecelenişi: sep·a·rate
1148
aradaki bağlantıyı kesmek; Okunuşu: /sɛp(ə)rət /
ayrılmak, tefrik olunmak;
vengeance i. intikam, öç; Hecelenişi: ven·geance

1149
öç alma. Okunuşu: /vɛn(d)ʒ(ə)ns /
Ekler: ar·se·nals
1150 arsenal i. tophane, askeri teçhizat deposu. Hecelenişi: ar·se·nal
Okunuşu: /ɑːs(ə)n(ə)l /
revitalize canlandırmak;
1151
güçlendirmek
f. hendek veya siper kazmak; Ekler: en·trench·es / en·trenched /

entrench sağlamlaştırmak, yerleştirmek, emniyete almak. en·trench·ing
1152
entrench on tecavüz etmek, bir başkasının hakkını Hecelenişi: en·trench
çiğnemek. entrencheds.sabit, kolay degişmez. Okunuşu: /ɪn’trɛn(t)ʃ /
Ekler: in·ten·si·ties
intensity i. keskinlik, şiddet, ifrat derece;

1153 Hecelenişi: in·ten·si·ty
yoğunluk, koyuluk.
Okunuşu: /ɪn’tɛnsɪti /
i. zan, sanı;
notion fikir, bilgi;
1154 Ekler: no·tions
tasarım, tasım;
,tuhafiye.
s. boş, münhal, açık;
işsiz;
vacant Hecelenişi: va·cant
1155 bön bakışlı;
Okunuşu: /veɪk(ə)nt /
huk. terkedilmiş, sahipsiz;
vârissiz.
Ekler: de·ploys / de·ployed /
deploy f. plana göre yerleştirmek; de·ploy·ing / de·ploy·ments
1156
sağa sola yaymak veya yayılmak. Hecelenişi: de·ploy
Okunuşu: /dɪ’plɔɪ /
industrious Hecelenişi: in·dus·tri·ous
1157 s. çalışkan, gayretli.
Okunuşu: /ɪn’dʌstrɪəs /
f. azalmak, küçülmek;
solmak;
batmak, zayıflamak; Ekler: wanes / waned / wan·ing
1158 wane i. azalış; Hecelenişi: wane
solma; Okunuşu: /weɪn /
zeval;
ayın on beşinden sonra ayın küçülmesi.
excessive s. fazla, ifrat, aşırı. exces’sivelyz. aşırı olarak, Hecelenişi: ex·ces·sive
1159
ziyadesiyle. Okunuşu: /ɪk’sɛsɪv /
Ekler: cri·tiques
critique i. eleştiri, tenkit;
1160 Hecelenişi: cri·tique
etüt, travay.
Okunuşu: /krɪ’tiːk /
99
s. kesin olmayan;
imprecise tam ve doğru olmayan, gerçek değer veya Hecelenişi: im·pre·cise
1161
anlamından biraz farklı; Okunuşu: /ɪmprɪ’sʌɪs /
gevşek.
unrest i. asayişsizlik, huzursuzluk, kargaşa; Hecelenişi: un·rest
1162
rahatsızlık. Okunuşu: /ʌn’rɛst /
makeshift i. geçici tedbir; Hecelenişi: make·shift

1163
s. geçici tedbir türünden. Okunuşu: /meɪkʃɪft /
Ekler: fa·cil·i·tates / fa·cil·i·tat·ed /
facilitate fa·cil·i·tat·ing / fa·cil·i·ta·tors
1164 f. kolaylaştırmak, teshiletmek.
Hecelenişi: fa·cil·i·tate
Okunuşu: /fə’sɪlɪteɪt /
s. kaypak, kaygan, kayağan;
hilekâr, güvenilmez;
ele geçmez, Yakalanmaz.
slippery düz;
1165
güvenilmez;
kaygan;
kaypak;

yalçın
1166 unwillingly z. istemeyerek.
f. takdis etmek, kutsamak, mübarek kılmak;

Ekler: bless·es / blessed / bless·ing
bless Allahtan niyaz etmek;
1167 Hecelenişi: bless
inayet etmek;
Okunuşu: /blɛs /
mesut etmek.
i. sefer, kesif heyeti veya seferi;
Ekler: ex·pe·di·tions
expedition zor yolculuk;
1168 Hecelenişi: ex·pe·di·tion
sürat, acele;
Okunuşu: /ɛkspɪ’dɪʃ(ə)n /
gönderme, sevk.
f. teçhiz etmek, gerekli alet veya silâhları sağlamak, Ekler: equips / equipped / equip·ping
1169 equip hazırlamak; Hecelenişi: equip
donatmak, giydirmek. Okunuşu: /ɪ’kwɪp /
i. ünlem, nida, feryat.
i. renk tonu;
renk.
feryat;
görünüş;
1170 hue nida; Okunuşu: /hjuː /
nüans;
renk;
renk tonu;
ten rengi;
ünlem
generosity Hecelenişi: gen·er·os·i·ty
1171 i. cömertlik, âli cenaplık.
Okunuşu: /ʤɛnə’rɒsəti /
inconsiderate s. düşüncesiz, saygısız; Hecelenişi: in·con·sid·er·ate
1172
aceleye gelmiş, tedbirsiz. Okunuşu: /ɪnkən’sɪd(ə)rət /
100
Ekler: cliffs
1173 cliff i. uçurum, sarp kayalık. Hecelenişi: cliff
Okunuşu: /klɪf /
Ekler: hemi·spheres
1174 hemisphere i. yarıküre Hecelenişi: hemi·sphere
Okunuşu: /hɛmɪsfɪə /
f. defetmek, geriye atmak;
püskürtmek; Ekler: re·pels / re·pelled / re·pel·ling
1175 repel bağdaşmamak, uyuşmamak; Hecelenişi: re·pel
reddetmek; Okunuşu: /rɪ’pɛl /
nefret uyandırmak.
f. serpmek;
Ekler: sprin·kles / sprin·kled /
ekmek saçmak;
sprinkle sprin·kling
1176 çiselemek;
Hecelenişi: sprin·kle
i. serpinti;
Okunuşu: /sprɪŋk(ə)l /
çisenti.
1177 unrehearsed hazırlıksız
buluş;

hamle;
1178 breakthrough hücum;
ilerleme;
yarma
ruthless Hecelenişi: ruth·less
1179 s. merhametsiz, insafsız
Okunuşu: /ruːθlɪs /
i. para koyma, yatırım;
yatırılan sermaye;
gelir getirmesi için paranın yatırıldığı şey, para Ekler: in·vest·ments
1180 investment sarfedilen gelir kaynağı; Hecelenişi: in·vest·ment
memuriyete koyma; Okunuşu: /ɪn’vɛs(t)m(ə)nt /
muhasara, kuşatma;
biyol. dış deri.
Ekler: clam·mi·er / clam·mi·est
1181 clammy s. ıslak, yaş, rutubetli, yapışkan, soğuk. Hecelenişi: clam·my
Okunuşu: /klami /
Ekler: ad·ver·tis·es / ad·ver·tised /
advertise f. ilân etmek, bildirmek; ad·ver·tis·ing / ad·ver·tis·ers
1182
reklâmını yapmak. Hecelenişi: ad·ver·tise
Okunuşu: /advətʌɪz /
Ekler: break·wa·ters
1183 breakwater i. dalgakıran. Hecelenişi: break·wa·ter
Okunuşu: /breɪkwɔːtə /
Ekler: an·nuls / an·nulled / an·nul·ling
annul f. bozmak, ilga etmek, kaldırmak, iptal etmek, / an·nul·ments
1184
feshetmek. Hecelenişi: an·nul
Okunuşu: /ə’nʌl /
f. yaka takmak, tasma takmak; Ekler: col·lars
1185 collar yakalamak, yakasına yapışmak; Hecelenişi: col·lar
pişirmek için eti sarmak; Okunuşu: /kɒlə /
101
f. memnun etmek, razı etmek, hoşnut etmek;

tatmin etmek, ikna etmek;
doyurmak;
Ekler: sat·is·fies / sat·is·fied /
kafi gelmek;
satisfy sat·is·fy·ing
1186 sağlamak, yetmek, uymak, tamamlamak;
Hecelenişi: sat·is·fy
parasını vermek, ödemek;
Okunuşu: /satɪsfʌɪ /
tarziye vermek;
tazmin etmek;
şartlarını yerine getirmek.
widespread Hecelenişi: wide·spread
1187 s. yaygın.
Okunuşu: /wʌɪdsprɛd /
i. kuşak;
zone yöre, mıntıka; Ekler: zones
1188
f. çevirmek, kuşatmak; Hecelenişi: zone
bölgelere ayırmak.
f. acımak, acıtmak;
pişman olmak;
belâsını çekmek, canı yanmak;
i. acı, elem, keder;

leh. miktar.
Ekler: smart·er / smart·est
smart s. açıkgöz;
1189 Hecelenişi: smart
akıllı, usta, kabiliyetli;
Okunuşu: /smɑːt /
acıtan, acı veren;
keskin, şiddetli;
kuvvetli;
gösterişli, süslü;
şık.
s. kısma ait, kısmı;
kısmen etkili olan;
cuzi, genel olmayan;
taraf tutan, tarafgir;
meyilli.
bölümsel;
partial cüzi;
1190 Okunuşu: /pɑːʃ(ə)l /
düşkün;
iltimasçı;
kısmi;
taraflı;
taraftar;
yanlı;
yarı
unconditional Hecelenişi: un·con·di·tion·al
1191 s. kayıtsız şartsız.
Okunuşu: /ʌnkən’dɪʃ(ə)n(ə)l /
s. adli mahkemelere veya hükümlerine ait, hâkime
ait;
judicial Hecelenişi: ju·di·cial
1192 adli, hukuki;
Okunuşu: /dʒuː’dɪʃ(ə)l /
yargılayan;
şer’i.
f. olmak, meydana gelmek, vuku bulmak; Ekler: oc·curs / oc·curred / oc·cur·ring
1193 occur bulunmak; Hecelenişi: oc·cur
hatıra gelmek, akla gelmek. Okunuşu: /ə’kəː /
102
Ekler: leg·is·lates / leg·is·lat·ed /

legislate f. kanun yapmak, kanun hükmüne koymak; leg·is·lat·ing
1194
bir kanunu meclise tasdik ettirerek çıkarmak. Hecelenişi: leg·is·late
Okunuşu: /lɛdʒɪsleɪt /
brimful Ekler: brims
1195 s. ağzına kadar dolu.
Okunuşu: /brɪmfʊl /
i. şahadet, şahitlik; Ekler: tes·ti·mo·nies
1196 testimony kanıt; Hecelenişi: tes·ti·mo·ny
leh veya aleyhte tanıtlama. Okunuşu: /tɛstɪməni /
rashness i. acelecilik, cüret;
1197
cüretli ve düşüncesiz iş.
s. tekinsiz;
esrarengiz, garip, acayip;
weird sihirbazlıkla ilgili; Ekler: weird·er / weird·est

1198
kadere ait; Hecelenişi: weird
i. , iskor, büyü;
kader.
1199 educative eğitici

i. ilan, ihbarname, haber, bilgi;
ihtar, uyarma, ikaz;
dikkat, önemseme;
riayet;
eleştiri (kitap); Ekler: no·tic·es
1200 notice saygı; Hecelenişi: no·tice
f. dikkat etmek; Okunuşu: /nəʊtɪs /
bahsetmek;
önem vermek;
farkına varmak;
saygı göstermek.
i. afet felâket;
felâketle sonuçlanan olay;
Ekler: ca·tas·tro·phes
catastrophe tiyatro dönüm noktası;
1201 Hecelenişi: ca·tas·tro·phe
sonuç;
Okunuşu: /kə’tastrəfi /
jeol. yeryüzü kabuğunda meydana gelen şiddetli bir
değişim.
Ekler: al·le·vi·ates / al·le·vi·at·ed /
alleviate al·le·vi·at·ing
1202 f. hafifletmek, yatıştırmak , teskin etmek.
Hecelenişi: al·le·vi·ate
Okunuşu: /ə’liːvɪeɪt /
i. koşum takımı;
Ekler: har·ness·es
harness pilot bağı;
1203 Hecelenişi: har·ness
f. beygirin takımını vurmak, hayvanı koşmak;
Okunuşu: /hɑːnɪs /
çalışacak duruma getirmek.
Ekler: ra·tios
1204 ratio i. nispet, oran. Hecelenişi: ra·tio
Okunuşu: /reɪʃɪəʊ /
Ekler: var·nish·es
varnish i. vernik, cila;
1205 Hecelenişi: var·nish
yapmacık, yapma kibarlık;
Okunuşu: /vɑːnɪʃ /
103
f. cilalamak, verniklemek;
görünüşte süslemek, içyüzünü gizlemek.
i. tohum;
çekirdek; Ekler: seeds
1206 seed asıl, kaynak, mebde, menşe; Hecelenişi: seed
zürriyet, evlât; Okunuşu: /siːd /
meni;
i. satıcı, tacir, tüccar;
dealer iş gören kimse; Ekler: deals / dealt / deal·ing / deal·ers
1207
oyunda iskambil kâğıdını dağıtan kimse; Okunuşu: /diːlə /
argo. esrar satıcısı.
f. eritmek, erimek, halletmek, hallolmak;
, çözmek, açmak;
Ekler: dis·solves / dis·solved /
feshetmek, dağıtmak;
dissolve dis·solv·ing
1208 izale etmek, yok etmek;
Hecelenişi: dis·solve
zeval bulmak;
Okunuşu: /dɪ’zɒlv /
televizyon veya filimde iki görüntüyü karıştırarak
değiştirmek.
f. merakını uyandırmak, ilgisini çekmek;

şaşırtmak;
el altından iş görmek, entrika çevirmek, dalavere
yapmak, hilekârlık etmek; Ekler: in·trigues / in·trigued /
intrigue gizlice sevişmek. in·trigu·ing
1209
i. entrika, desise, hile; Hecelenişi: in·trigue
el altından görülen iş; Okunuşu: /ɪn’triːg /
gizli aşk macerası;
merak uyandırabilme kabiliyeti;
hikâyeyi ilginç bir duruma sokan karışık olaylar.
extensive Hecelenişi: ex·ten·sive
1210 s. geniş, yaygın, şümullü, vâsi, uzatılmış.
Okunuşu: /ɪk’stɛnsɪv /
available s. kullanışlı, hazır, elde mevcut; Hecelenişi: avail·able

1211
piyasada bulunan. Okunuşu: /ə’veɪləb(ə)l /
s. ,f. seçme, seçilmiş, seçkin, mümtaz, güzide, üstün; Ekler: se·lects / se·lect·ed / se·lect·ing
1212 select seçmesini bilen, titiz, ince eleyip sık dokuyan; Hecelenişi: se·lect
f. seçmek, ayırmak, intihap etmek. Okunuşu: /sɪ’lɛkt /
i. yaya, yayan giden kimse;
Ekler: pe·des·tri·ans
pedestrian s. yürümeye ait, yaya yürüyen, piyade;
1213 Hecelenişi: pe·des·tri·an
ağır, sıkıcı;
Okunuşu: /pɪ’dɛstrɪən /
adi.
nationalize f. millileştirmek, milletin emrine vermek; Ekler: na·tion·al·iz·es / na·tion·al·ized /
1214
millet haline koymak. na·tion·al·iz·ing
hence z. buradan, bundan, bu zamandan, itibaren; Hecelenişi: hence
1215
bu sebepten, bundan dolayı. Okunuşu: /hɛns /
çaba;
çabalamak;
endeavour çalışma;
1216
çalışmak;
denemek;
emek;
104
s. ,f. yorgun, usanmış, bıkkın, bezgin;

yorucu, yoran, usandırıcı, sıkıcı;
Ekler: wear·i·er / wear·i·est
weary yorgunluk belirten;
1217 Hecelenişi: wea·ry
f. yormak, yorulmak;
Okunuşu: /wɪəri /
usanmak, usandırmak;
bezmek, bezdirmek.
Ekler: in·cludes / in·clud·ed /
include f. işine almak, kapsamak, şamil olmak, ihtiva etmek, in·clud·ing / in·clu·sions
1218
dahil etmek, hesaba katmak. Hecelenişi: in·clude
Okunuşu: /ɪn’kluːd /
f. ışığını karartmak, tutmak, örtmek;
(bir kimsenin) yıldızını söndürmek, bir kimseden
üstün çıkmak, gölgede bırakmak; Ekler: eclips·es
1219 eclipse tutulmak, sönmek. Hecelenişi: eclipse
i. tutulma, güneş tutulması, ay tutulması; Okunuşu: /ɪ’klɪps /

sönme, karanlığa gömülme, gözden kaybolma, yok
olma.
f. karışmak, araya girmek, müdahale etmek,
düzeltme maksadıyle araya girmek; Ekler: in·ter·venes / in·ter·vened /

intervene arada bulunmak; in·ter·ven·ing / in·ter·ven·tions
1220
diğer olaylar arasında meydana gelmek; Hecelenişi: in·ter·vene
aracılık yapmak; Okunuşu: /ɪntə’viːn /
huk. nüfuzunu kullanmak, dava dahili olmak.
i.f. sermaye, mal, fon;
stok;
ser vet;
ço para:f. sermayeye tahvil etmek;
eshama çevirmek;
sermaye bulmak veya temin etmek
birikim;
1221 fund fon; Okunuşu: /fʌnd /
kaynak;
ödenek;
para;
sandık;
sermaye;
stok;
yatırmak
fulsome Hecelenişi: ful·some
1222 s. aşm, müfrit, taşkm (iltifat), dalkavukça
Okunuşu: /fʊls(ə)m /
aralıklı;
dağınık;
scattered müteferrik;
1223
perişan;
saçık;
seyrek
s. yüksek, âli, bülent;
Ekler: loft·i·er / loft·i·est
lofty gururlu, mağrur, kibirli;
1224 Hecelenişi: lofty
azametli, çalımlı;
Okunuşu: /lɒfti /
çok yüksek (fikir).
105
s. abartmalı saçma, yüksekten atılan, şişirilmiş (söz ,

bombastic konuşma).
1225
abartılı;
abartmalı;
s. geçmiş;
bygone geçmişte olmuş; Hecelenişi: by·gone
1226
modası geçmiş; Okunuşu: /bʌɪgɒn /
i. geçmiş olan şey.
s. gayri meşru, evlilik dışında doğan;
illegitimate Hecelenişi: il·le·git·i·mate
1227 kanuna aykrı;
Okunuşu: /ˌɪlɪ’dʒɪtɪmət /
makul olmayan, saçma.
f. bayılmak, solmak.
Ekler: faint·er / faint·est
faint s. donuk, belirsiz, zayıf, baygın, gevşek;
1228 Hecelenişi: faint
isteksiz;
Okunuşu: /feɪnt /
i. baygınlık, bayılma.
f. büyültmek, genişletmek, çoğaltmak;
Ekler: en·larg·es / en·larged /
büyümek genişlemek;
enlarge en·larg·ing / en·larg·ers
1229 huk. muhleti uzatmak;
Hecelenişi: en·large
serbest bırakmak;

Okunuşu: /ɪn’lɑːdʒ /
upon ile tafsilâta girişmek.
unflinching s. çekinmeyen; Hecelenişi: un·flinch·ing
1230
boyun eğmez, gözü yılmaz. Okunuşu: /ʌn’flɪn(t)ʃɪŋ /
Ekler: ran·sacks / ran·sacked /
ransack f. iyice araştırmak, yoklamak; ran·sack·ing
1231
yağma etmek, soymak. Hecelenişi: ran·sack
Okunuşu: /ransak /
Ekler: kneels / knelt / kneeled /
f. diz çökmek;
kneel kneel·ing
1232 diz üstü oturmak;
Hecelenişi: kneel
diz büküp selamlamak.
Okunuşu: /niːl /
i. ,geom. iki boyutlu bir cismin çevresi veya çevre Ekler: pe·rim·e·ters
1233 perimeter uzunluğu; Hecelenişi: pe·rim·e·ter
tıb. görüş sahasını ölçme aleti. Okunuşu: /pə’rɪmɪtə /
f. dokumak;
Ekler: weaves / wove / weaved /
örmek;
wo·ven / weaved / weav·ing /
weave kurmak, yapmak, icat etmek;
1234 weav·ers
zikzak yapmak;
Hecelenişi: weave
i. dokuma;
Okunuşu: /wiːv /
örme.
Ekler: calls at / called at / call·ing at
1235 call at uğramak. Hecelenişi: call at
Okunuşu: /kɔːl at /
i. bitkileri kavuran ve mahveden yaygın birkaç çeşit
hastalık, küf, mantar;
samyeli; Ekler: blights
1236 blight herhangi bir felâket meydana getiren afet; Hecelenişi: blight
f. soldurmak, kavurmak, mahvetmek; Okunuşu: /blʌɪt /
kurutmak, yakmak (bitkileri);
bu hastalıklardan birine yakalanmak.
106
Ekler: sum·ma·riz·es / sum·ma·rized /

summarize sum·ma·riz·ing / sum·ma·ri·za·tions
1237 f. özetlemek, hülâsa etmek.
Hecelenişi: sum·ma·rize
Okunuşu: /sʌmərʌɪz /
gunpowder Hecelenişi: gun·pow·der
1238 i. barut.
Okunuşu: /gʌnpaʊdə /
f. tartmak;
tetkik etmek, duşünmek, ölçünmek, aklında tartmak; Ekler: weighs / weighed / weigh·ing
1239 weigh ağırlığında olmak; Hecelenişi: weigh
itibar edilmek. Okunuşu: /weɪ /
i. yol
i. inanç, itikat, iman;
Ekler: faiths
faith güven, itimat, emniyet, tevekkül;
1240 Hecelenişi: faith
din;
Okunuşu: /feɪθ /
sadakat, vefa.
f. kızarmak, yüzü kızarmak;
utanmak, mahcup olmak;
pembeleşmek (çiçek, gök yüzü); Ekler: blush·es / blushed / blush·ing
1241 blush kızartmak; Hecelenişi: blush

i. kızarma; Okunuşu: /blʌʃ /
utanma;
pembelik.
i. diyar;
üike, memleket; Ekler: re·gions
1242 region mıntıka, bölge, havali, etraf; Hecelenişi: re·gion
hava veya deniz tabakası; Okunuşu: /riːdʒ(ə)n /
anat. bedenin belirli bir kısmı, nahiye.
remnants bakaya;
1243
döküntü
Ekler: ac·quits / ac·quit·ted /
acquit ac·quit·ting
1244 f. suçsuz çıkarmak, beraat ettirmek.
Hecelenişi: ac·quit
Okunuşu: /ə’kwɪt /
f. teşkil etmek; Ekler: con·sti·tutes / con·sti·tut·ed /
constitute meydana getirmek , kurmak, tesis etmek, terkip con·sti·tut·ing
1245
etmek; Hecelenişi: con·sti·tute
tayin etmek, atamak. Okunuşu: /kɒnstɪtjuːt /
f. iskandil etmek; Ekler: fath·oms
1246 fathom etraflıca anlamak. Hecelenişi: fath·om
i. kulaç (uzunluk ölçü birimi). Okunuşu: /fað(ə)m /
i. sonsöz, hatime, son; Ekler: ep·i·logues
1247 epilogue nutkun son kısmı; Hecelenişi: ep·i·logue
tiyatro oyun sonuna ilâveedilen kısa söylev veya şiir. Okunuşu: /ɛpɪlɒg /
agreeable s. hoş, tatlı; Hecelenişi: agree·able
1248
münasip, uygun, mutabık, iyi, güzel. Okunuşu: /ə’griːəb(ə)l /
Ekler: with·stands / with·stood /
withstand with·stand·ing
1249 f. dayanmak, mukavemet etmek, karşı koymak.
Hecelenişi: with·stand
Okunuşu: /wɪð’stand /
107
f. mübadele etmek, değiş tokuş etmek, değiştirmek,

trampa etmek. Ekler: ex·chang·es
1250 exchange i. değiş mübadele, değişme, trampa; Hecelenişi: ex·change
yerini alma; Okunuşu: /ɪks’tʃeɪndʒ /
kambiyo, borsa:telefon santralı, merkez.
i. aktarma, aktararak söyleme; Ekler: quo·ta·tions
1251 quotation aktarılan söz; Hecelenişi: quo·ta·tion
tic. piyasa, cari fiyat. Okunuşu: /kwə(ʊ)’teɪʃ(ə)n /
valiant s. yiğit, cesur, yürekli, kuvvetli; Hecelenişi: val·iant
1252
kahramanca. Okunuşu: /valɪənt /
f. el sürmek, dokunmak;
ele almak;
kullanmak, elle kullanmak;
Ekler: han·dles
handle elle idare etmek;

1253 Hecelenişi: han·dle
idare etmek, muamele etmek;
Okunuşu: /hand(ə)l /
satmak;
ele gelmek, ele uygun olmak.
i. sap, kulp, kabza, tutamaç, tutamak;
earthenware Hecelenişi: earth·en·ware

1254 i. çanak çömlek, toprak işi.
Okunuşu: /əːθ(ə)nwɛː /
debris i. döküntü, yıkıntı, enkaz; Hecelenişi: de·bris
1255
jeol. birikmiş parçalar. Okunuşu: /dɛbriː /
s. hasis, cimri, pinti, tamahkâr; Ekler: sting·i·er / sting·i·est
1256 stingy kıt, pek az. Hecelenişi: stin·gy
s. , k.dili sokabilen, sokan, batan. Okunuşu: /stɪn(d)ʒi /
f. aracılık etmek, vasıta olmak, araya girmek;
ara bulmak; Ekler: me·di·ates / me·di·at·ed /
mediate arada haber götürmek; me·di·at·ing / me·di·a·tors
1257
s. dolaylı ilgisi olan, doğrudan doğruya olmayan, Hecelenişi: me·di·ate
dolayıslyle olan; Okunuşu: /miːdɪeɪt /
ara yerde bulunan, ortada olan, ikisi ortası.
fiendish s. şeytani, seytanca; Hecelenişi: fiend·ish
1258
gaddar, zalim. Okunuşu: /fiːndɪʃ /
eager Hecelenişi: ea·ger
1259 s. istekli, hevesli, arzulu, şevkli, canlı, sabırsız.
Okunuşu: /iːgə /
Ekler: re·veres / re·vered / re·ver·ing
1260 revere f. hürmet etmek, saymak, saygı göstermek. Hecelenişi: re·vere
Okunuşu: /rɪ’vɪə /
i. kusur, kabahat;
offence suç; Ekler: of·fens·es
1261
tecavüz, hücum, saldırı; Okunuşu: /ə’fɛns /
incitme, gücendirme.
s. tiksindirici, iğrenç;
kötü, çirkin;
Ekler: nas·ti·er / nas·ti·est
nasty hoşa gitmeyen;
1262 Hecelenişi: nas·ty
ayıp, edepsiz, müstehcen;
Okunuşu: /nɑːsti /
sıkıcı, sinirlendirici;
pis, çok kirli, murdar.
108
s. karşılıklı, mütekabil, iki taraflı;

birbirinin yerine geçen;
reciprocal Hecelenişi: re·cip·ro·cal
1263 gram. ortak;
Okunuşu: /rɪ’sɪprək(ə)l /
i. karşılıklı şey;
mat. evrik değer.
Ekler: evap·o·rates / evap·o·rat·ed /
evaporate f. buhar haline getirmek, buharlaştırmak, uçurmak; evap·o·rat·ing / evap·o·ra·tors
1264
buhar olup uçmak, buharlaşmak, buğu çıkarmak. Hecelenişi: evap·o·rate
Okunuşu: /ɪ’vapəreɪt /
s. sert;
unyielding Hecelenişi: un·yield·ing
1265 boyun eğmez, direngen;
Okunuşu: /ʌn’jiːldɪŋ /
yol vermez.
s. ağır;
onerous Hecelenişi: oner·ous
1266 sıkıntılı, ağırlık verici;

Okunuşu: /əʊn(ə)rəs /
huk. bir hakkı daraltıcı.
f. söylev vermek, nutuk söylemek, hitap etmek;
mektubun adresini yazmak. Ekler: ad·dress·es / ad·dressed /
address i. adres; ad·dress·ing
1267
söylev, nutuk; Hecelenişi: ad·dress

konuşurken takınılan tavır, eda; Okunuşu: /ə’drɛs /
hüner, sanat.
f. düzensiz bir şekilde değişmek, bir kararda Ekler: fluc·tu·ates / fluc·tu·at·ed /
fluctuate olmamak; fluc·tu·at·ing / fluc·tu·a·tions
1268
kararsız olmak, tereddüt etmek; Hecelenişi: fluc·tu·ate
tic. değişmek, tahavvül etmek. Okunuşu: /flʌktʃʊeɪt /
undivided Hecelenişi: un·di·vid·ed
1269 s. bölünmemiş.
Okunuşu: /ʌndɪ’vʌɪdɪd /
i. buruşuk, cilt kırışığı; Ekler: wrin·kles / wrin·kli·er /
wrinkle k.dili metot, teknik; wrin·kli·est
1270
f. buruşturmak; Hecelenişi: wrin·kle
buruşmak, kırışmak. Okunuşu: /rɪŋk(ə)l /
s. mecazi, remzi, timsali;
figurative Hecelenişi: fig·u·ra·tive
1271 süslü;
Okunuşu: /fɪg(ə)rətɪv /
tasviri.
Ekler: cru·el·ties
1272 cruelty i. zulüm: zülmetme: gaddarlık. Hecelenişi: cru·el·ty
Okunuşu: /krʊəlti /
i. gaye, hedef, maksat, nişan; Ekler: goals
1273 goal spor gol; Hecelenişi: goal
kale. Okunuşu: /gəʊl /
Ekler: oaths
1274 oath i. ant, yemin: küfür, Iânet. Hecelenişi: oath
Okunuşu: /əʊθ /
Ekler: ejac·u·lates / ejac·u·lat·ed /
ejaculate f. birden bire söyleyivermek; ejac·u·lat·ing
1275
atmak, fırlatmak, fışkırtmak. Hecelenişi: ejac·u·late
Okunuşu: /ɪ’dʒakjʊleɪt /
109
s. tarafsız, yansız;
belirli bir niteliği olmayan;
tarafsız memlekete ait;
neutral rengi belli olmayan;
1276
kim. ne asit ne de alkali niteliğinde olan, nötr;
elek. ne müspet ne de menfi, nötr;
bot.,zool. erkeklik veya dişilik organı olmayan;
i. tarafsız kimse veya memleket.
Ekler: av·a·lanch·es
avalanche i. (çığ). dağ1ardan yuvarlanan kar kümesi;
1277 Hecelenişi: av·a·lanche
heyelân.
Okunuşu: /avəlɑːnʃ /
radiance Hecelenişi: ra·di·ance
1278 i. parlaklık, aydınlık, şaşaa.
Okunuşu: /reɪdiəns /
deceptive Hecelenişi: de·cep·tive

1279 s. aldatan, aldatıcı.
Okunuşu: /dɪ’sɛptɪv /
1280 muddled sersem
antiquated s. çok eski; Hecelenişi: an·ti·quat·ed

1281
modası geçmiş. Okunuşu: /antɪkweɪtɪd /

f. engel olmak, mâni olmak; Ekler: ham·pers / ham·pered /
hamper i. engel, mânia; ham·per·ing
1282
den. arma. Hecelenişi: ham·per
i. sepet sandık, kapaklı büyük sepet, çamaşır sepeti. Okunuşu: /hampə /
Ekler: palm·ists
1283 palmistry el falı. Hecelenişi: palm·ist·ry
Okunuşu: /pɑːmɪstri /
f. tutuşturmak, yakmak;
alev lendirmek, uyandırmak;
alev gibi aydınlatmak; Ekler: kin·dles / kin·dled / kin·dling
1284 kindle tutuşmak, yanıp tutuşmak; Hecelenişi: kin·dle
yanmak, ateş almak; Okunuşu: /kɪnd(ə)l /
parlamak;
uyanmak, canlanmak.
f. kaldırmak, yükseltmek, dikmek;
inşa etmek, bina etmek;
yetiştirmek, besleyip büyütmek; Ekler: rears
1285 rear yükselmek. Hecelenişi: rear
i. geri, arka; Okunuşu: /rɪə /
ask. artçı, dümdar;
s. arkadaki, en geri.
Ekler: eval·u·ates / eval·u·at·ed /
f. kıymet takdir etmek, değerini tayin etmek, paha eval·u·at·ing / eval·u·a·tions /
1286 evaluate biçmek; eval·u·a·tors
tartmak. Hecelenişi: eval·u·ate
Okunuşu: /ɪ’valjʊeɪt /
homeless Hecelenişi: home·less
1287 s. evsiz barksız.
Okunuşu: /həʊmlɪs /
110
f. icap ettirmek;
huk. belirli bir veraset usulüne göre vermek;
meşruten vakfetmek. Ekler: en·tails / en·tailed / en·tail·ing
1288 entail i. ,huk. ingiltere’de bir mülkün vâris tarafından ferağ Hecelenişi: en·tail
veya satışını meneden miras usulu; Okunuşu: /ɪn’teɪl /
miras yoluyla intikal eden ve satılması yasak olan
gayri menkuller, meşruta.
Ekler: gad·gets
gadget i. kdili makina cinsinden herhangi bir alet;
1289 Hecelenişi: gad·get
ismi unutulmuş şey
Okunuşu: /gadʒɪt /
s. baştaki, birinci, evvelki;
initial i. kelimenin ilk harfi; Hecelenişi: ini·tial
1290
kıta başındaki büyük harf; Okunuşu: /ɪ’nɪʃ(ə)l /
f. kısa imza atmak.
duplicity Hecelenişi: du·plic·i·ty

1291 i. ikiyüzlülük, düzenbazlık, hile.
Okunuşu: /djuː’plɪsɪti /
Ekler: flints
flint i. çakmaktaşı;
1292 Hecelenişi: flint
çakmaktaşı gibi sert olan herhangi bir şey.
Okunuşu: /flɪnt /

s. mesul, sorumlu;
sağduyulu;
responsible Hecelenişi: re·spon·si·ble
1293 itimada layık;
Okunuşu: /rɪ’spɒnsɪb(ə)l /
borcunu ödeyebilecek durumda olan;
mesuliyetli.
f. eğlendirmek, avutmak, meşgul etmek;
Ekler: en·ter·tains / en·ter·tained /
misafir etmek, ağırlamak, ikram etmek;
entertain en·ter·tain·ing
1294 misafir kabul etmek;
Hecelenişi: en·ter·tain
hatırda tutmak;
Okunuşu: /ɛntə’teɪn /
göz önünde bulundurmak.
penultimate s. sondan bir evvelki; Hecelenişi: pen·ul·ti·mate
1295
i. kelimenin sondan bir evvelki hecesi. Okunuşu: /pɪ’nʌltɪmət /
Ekler: co·in·ci·denc·es
1296 coincidence i. tesadüf, rastlantı. Hecelenişi: co·in·ci·dence
Okunuşu: /kəʊ’ɪnsɪd(ə)ns /
Ekler: brig·ands
1297 brigand i. eşkıya, haydut, saki. Hecelenişi: brig·and
Okunuşu: /brɪg(ə)nd /
admirable Hecelenişi: ad·mi·ra·ble
1298 s. takdire şayan, beğenilecek , çok güzel
Okunuşu: /adm(ə)rəb(ə)l /
f. Iânet etmek, beddua etmek, sövmek, sövüp
saymak; Ekler: curs·es
1299 curse belâ getirmek; Hecelenişi: curse
i. tur>Iânet, beddua, inkisar; Okunuşu: /kəːs /
belâ, felâket, gazap.
f. çabalamak, uğraşmak, mücadele etmek;
Ekler: strug·gles / strug·gled /
canını dişine takarak çatışmak, can havliyle
struggle strug·gling / strug·glers
1300 çabalamak;
Hecelenişi: strug·gle
i. çabalama, uğraşma;
Okunuşu: /strʌg(ə)l /
mücadele, çaba, uğraş.
111
f. kutlamak, tesit etmek; Ekler: cel·e·brates / cel·e·brat·ed /

celebrate ilân etmek; cel·e·brat·ing / cel·e·bra·tors
1301
ayin yapmak, törenler tertip etmek; Hecelenişi: cel·e·brate
bayram yapmak Okunuşu: /sɛlɪbreɪt /
f. ,huk. tahliye etmek, terk ve feragat etmek;
temize çıkarmak, borcunu affetmek;
azat etmek, serbest bırakmak; Ekler: re·leas·es / re·leased /
release kurtarmak. re·leas·ing
1302
i. kurtarma; Hecelenişi: re·lease
salıverme, terk ve feragat; Okunuşu: /rɪ’liːs /
mak. salıverme tertibatı;
makinadan buharı salıverme.
i. hususi öğretmen;
öğretmen;
Ekler: tu·tors
tutor huk. veli, vasi;
1303 Hecelenişi: tu·tor
f. özel ders vermek;
Okunuşu: /tjuːtə /
hususi hocalık etmek;
hususi hocadan ders almak.
Ekler: de·te·ri·o·rates /

deteriorate de·te·ri·o·rat·ed / de·te·ri·o·rat·ing
1304 f. fenalaşmak, bozulmak, alçalmak, gerilemek.
Hecelenişi: de·te·ri·o·rate
Okunuşu: /dɪ’tɪərɪəreɪt /
i. tarih; Ekler: eras
1305 era devir; Hecelenişi: era
çağ Okunuşu: /ɪərə /
filth i. pislik, kir, murdarlık; Hecelenişi: filth
1306
ağzı bozuk olma. Okunuşu: /fɪlθ /
i. boş vakit;
leisure Hecelenişi: lei·sure
1307 işsizlik, serbestlik, fırsat;
Okunuşu: /lɛʒə /
s. serbest, boş.
i. zihinde uyandırma, aklına getirme;
evocation Ekler: evo·ca·tions
1308 huk. davanın daha yüksek bir mahkemeye ref’i ve
Hecelenişi: evo·ca·tion
devri.
arduous s. güç, çetin, müşkül, gayret isteyen; Hecelenişi: ar·du·ous
1309
dik. Okunuşu: /ɑːdjʊəs /
i. jüri; Ekler: ju·ries
1310 jury yarışma jürisi. Hecelenişi: ju·ry
s. ,den. eğreti. Okunuşu: /dʒʊəri /
s. çok yönlü, çeşitli ye tenekleri olan;
versatile Hecelenişi: ver·sa·tile
1311 şahbaz, çevik ve becerikli, eli her işe yatkın;
Okunuşu: /vəːsətʌɪl /
biyol. kolay yönelebilen.
i. güiünçlük, komiklik;
nüktedanlık, nüktelilik;
mizah, güldürü;
humour keyif;
1312 Okunuşu: /hjuːmə /
suyuk, hılt, eski fizyolojide kan, safra balgam veya
sevda salgısı;
f. keyfine tabi olmak, ayak uydurmak, kaprisine
boyun eğmek.
112
Ekler: peas·ants
peasant i. köylü, rençper;
1313 Hecelenişi: peas·ant
k.dili budala kimse.
Okunuşu: /pɛz(ə)nt /
f. mükâfatlandırmak, mükâfatını vermek, ödül
vermek;
karşılığını vermek; Ekler: re·wards
1314 reward gönül okşamak; Hecelenişi: re·ward
taltif etmek; Okunuşu: /rɪ’wɔːd /
i. mükâfat, ödül, karşılık;
ücret, bahşiş.
fortunate Hecelenişi: for·tu·nate
1315 s. talihli, bahtiyar, mesut.
Okunuşu: /fɔːtʃ(ə)nət /
i. gelir, irat, varidat; Ekler: rev·e·nues
revenue
1316 bir hükümetin yıllık geliri; Hecelenişi: rev·e·nue

varidat dairesi. Okunuşu: /rɛvənjuː /
i. varlık, mevcudiyet, var oluş; Ekler: ex·ist·encenc·es
1317 existence hayat, ömür; Hecelenişi: ex·ist·ence
bulunma, tezahür. Okunuşu: /ɪg’zɪst(ə)ns /

s. dünyevi, cismani;
layik, dini olmayan, ruhani olmayan;
secular manastır sistemine bağlı olmayan; Hecelenişi: sec·u·lar
1318
yüz yılda bir vaki olan, asırlık; Okunuşu: /sɛkjʊlə /
asırlarca süren;
i. mahalle papazı.
Ekler: bleach·es / bleached /
f. beyazlatmak, ağartmak;
bleach bleach·ing
1319 beyazlanmak, ağarmak;
Hecelenişi: bleach
i. çamasır suyu, ağartan sey, beyazlatıcı madde.
Okunuşu: /bliːtʃ /
i. kıymetli taş, cevher, mücevher;
cep saatlerinin içindeki taş;
Ekler: jew·els
jewel değerli şahıs veya şey;
1320 Hecelenişi: jew·el
f. kıymetli taşlarla süslemek;
Okunuşu: /dʒuːəl /
cep saatlerinin mil yuvalarına kıymetli taş
yerleştirmek.
f. yokuş aşağı inmek veya kaymak (kayak, bisiklet);
Ekler: coasts
coast den. kıyı boyunca gitmek.
1321 Hecelenişi: coast
i. sahil, deniz kıyısı;
Okunuşu: /kəʊst /
kayak yapmak için uygun yokuş.
s. ,i. çabuk, seri, hızlı, tez, süratli;
keskin, anlayışlı; Ekler: quick·er / quick·est
1322 quick işlek, faal; Hecelenişi: quick
tez elden; titiz, çabuk kızan; Okunuşu: /kwɪk /
gebe, hamile;
f. gözden kaçırmak, dikkate almamak;
önem vermemek;
Ekler: over·looks / over·looked /
yüksek bir yerden bakmak;
overlook over·look·ing
1323 muayene veya teftiş etmek.
Hecelenişi: over·look
i. bakış, yukarıdan seyretme;
Okunuşu: /əʊvə’lʊk /
yüksek yer;
gözden kaçırma.
113
s. fikir veya prensiplerinden vaz geçmez;

uncompromising eğilmez; Hecelenişi:un·com·pro·mis·ing
1324
uzlaşmaz, uyuşmaz; Okunuşu: /ʌn’kɒmprəmʌɪzɪŋ /
sözünden dönmez.
Ekler: con·fronts / con·front·ed /
confront f. karşı durmak, göğus germek; con·front·ing
1325
karşılaştırmak, yüzleştirmek. Hecelenişi: con·front
Okunuşu: /kən’frʌnt /
Ekler: sar·coph·a·gi / sar·coph·a·gus·es
1326 sarcophagus i. lahit. Hecelenişi: sar·coph·a·gus
Okunuşu: /sɑː’kɒfəgəs /
unassuming Hecelenişi: un·as·sum·ing
1327 s. mütavazı, gösterişsiz.
Okunuşu: /ʌnə’sjuːmɪŋ /
i. cihaz, aygıt, alet;

Ekler: de·vic·es
device icat;
1328 Hecelenişi: de·vice
tertip: hile, oyun, desise;
Okunuşu: /dɪ’vʌɪs /
resim, nisan, işaret (arma).
i. ayıplama kabahat, kusur azar, mesuliyet; Ekler: blames / blamed / blam·ing
blame

1329 f. azarlarnak, suçlamak; Hecelenişi: blame
sorumlu tutmak. Okunuşu: /bleɪm /
kaldırmak, toplamak;
devşirmek;
rasgele bulmak;
Ekler: picks up / picked up / pick·ing
pratik olarak öğrenmek, kulaktan öğrenmek (dil);
pick up up
1330 almak;
Hecelenişi: pick up
toplanmak;
Okunuşu: /pɪk ʌp /
k.dili iyileşmek;
ilerlemek, gelişmek;
hızlanmak.
Ekler: ap·pe·tites
appetite i. iştah;
1331 Hecelenişi: ap·pe·tite
istek, arzu, şehvet.
Okunuşu: /apɪtʌɪt /
i. varsayım, faraziye, hipotez; Ekler: hy·poth·e·ses
1332 hypothesis kaziye, önerme; Hecelenişi: hy·poth·e·sis
kuram, nazariye. Okunuşu: /hʌɪ’pɒθɪsɪs /
Ekler: has·tens / has·tened /
f. acele ettirmek;
hasten has·ten·ing
1333 acele etmek;
Hecelenişi: has·ten
sıkıştırmak, hız vermek, hızlandırmak.
Okunuşu: /heɪs(ə)n /
f. yapar gibi görünmek; Ekler: feigns / feigned / feign·ing
1334 feign olduğundan başka görünmek, taklit etmek. Hecelenişi: feign
madness deli taklidi yapmak. Okunuşu: /feɪn /
f. blöf yapmak, kuru sıkı atmak;
bir şeyi blöfle elde etmek;
i. blöf, kuru sıkı. call ones Ekler: bluffs / bluffed / bluff·ing
1335 bluff blöfe meydan okumak. Hecelenişi: bluff
s. tok sözlü, açık; Okunuşu: /blʌf /
sarp, dik (sahil);
i. kayalık, uçurum.
114
s. donmuş, buz kesilmiş;

1336 frozen kalpsiz, soğuk; Okunuşu: /frəʊzn /
dondurulup konserve edilmiş.
involuntary s. istenilmeden yapılan ihtiyar harici; Hecelenişi: in·vol·un·tary
1337
tasarlanmamış. Okunuşu: /ɪn’vɒlənt(ə)ri /
f. kızdırmak, eziyet etmek, rahat vermemek, tedirgin
etmek;
durmadan rica etmek;
takılmak;
önce yüz verip sonra sırt çevirmek;
Ekler: teas·es / teased / teas·ing
tease ditmek, yün taramak, didiklemek, mıncıklamak;
1338 Hecelenişi: tease
(saç) kabartmak;
Okunuşu: /tiːz /
mikroskopla muayene için liflere ayırmak;
i. takılmayı seven kimse;
takılma;
canını sıkma;
önce yüz verip sonra sırt çeviren genç kız.
Ekler: un·der·lies / un·der·lay /
f. altında olmak;
underlie un·der·lain / un·der·ly·ing
1339 temelini teşkil etmek;

Hecelenişi: un·der·lie
daha evvel mevcut olmak.
Okunuşu: /ʌndə’lʌɪ /
f. maruz bırakmak, karşı karşıya getirmek;
göstermek, arz etmek;
terk etmek, bırakmak (çocuk);
teşhir etmek;
keşfetmek, açmak, meydana koymak, açığa vurmak,
alenen göstermek;
Ekler: ex·pos·es / ex·posed /
(coltoq). kirli çamaşırları ortaya dökmek;
expose ex·pos·ing
1340 foto. almak, çıkarmak(filim üzerine).
Hecelenişi: ex·pose
i. suçu ortaya koyma, gizli bir şeyi açığa vurma;
Okunuşu: /ɪk’spəʊz /
gizli kusurları meydana çıkaran makale veya kitap.
açıklama;
ifşa;
izah;
şerh;
teşhir
i. heykel veya benzeri için özellikle duvarda bir oyuk,
niche hücre;
1341 Ekler: nich·es
mevki, uygun yer;
f. hücreye yerleştirmek, uygun yere koymak.
Ekler: schools board
1342 school board okul yönetim kurulu. Hecelenişi: school board
Okunuşu: /skuːl bɔːd /
çevirmek; Ekler: calls off / called off / call·ing off
1343 call off yüksek sesle okumak; Hecelenişi: call off
iptal etmek. Okunuşu: /kɔːl ɒf /
nostalgia i. özlem;
1344
vatan hasreti, sıla hastalığı.
115
f. cezbetmek, büyülemek, meftun etmek;

sihirli bir güçle korumak;
büyüleyici olmak, çekici olmak, teshir etmek. Ekler: charms
1345 charm i. cazibe, çekicilik; Hecelenişi: charm
tılsım, zincirin ucuna takılan sallantı; Okunuşu: /tʃɑːm /
muska;
buyu, tılsımlı bir cümle veya duanın okunması.
i. itiraz; Ekler: ob·jec·tions
1346 objection itiraz etme; Hecelenişi: ob·jec·tion
itiraz sebebi. Okunuşu: /əb’dʒɛkʃ(ə)n /
alışkanlık;
alıştırma;
1347 addiction bağımlılık;
düşkünlük;
hastalık;
f. kirletmek, lekelemek;
namusuna leke sürmek;
kirlenmek, lekelenmek;
i. leke, kir;
Ekler: soils

soil çirkef, pislik, çöp;
1348 Hecelenişi: soil
gübre.
Okunuşu: /sɔɪl /
f. hayvanları taze otla beslemek, semirtmek.
i. toprak;
ülke;
gelişme ortamı, yuva.
i. , (huk). suç işlendiği anda zanlının başka yerde Ekler: al·i·bis
1349 alibi bulunduğunu ispat etmesi; Hecelenişi: al·i·bi
Abd, k.dili özür, mazeret. Okunuşu: /alɪbʌɪ /
s. ince, zarif, nefis, enfes, çok güzel;
mükemmel;
exquisite Hecelenişi: ex·quis·ite
1350 keskin;
Okunuşu: /ɛkskwɪzɪt /
şiddetli;
i. züppe adam.
Ekler: fish·er·men
1351 fisherman i. baiıkçı. Hecelenişi: fish·er·man
Okunuşu: /fɪʃəmən /
ethical Hecelenişi: eth·i·cal
1352 s. ahlaki, ahlâka ait, seciyeye ait, törel.
Okunuşu: /ɛθɪk(ə)l /
Ekler: in·ad·e·qua·cies
inadequate s. kifayetsiz, yetersiz, liyakatsiz, elvermez, eksik,
1353 Hecelenişi: in·ad·e·quate
nakıs.
Okunuşu: /ɪn’adɪkwət /
f. uymak, benzemek;
eşlemek;
uydurmak;
karşılaştırmak; Ekler: match·es
1354 match geçmek, üstün gelmek; Hecelenişi: match
yazı turada karşılaştırmak üzere iki para atmak; Okunuşu: /matʃ /
geçirmek, birbirine tutturmak;
birleştirmek evlendirmek.
i. eş, akran, denk, benzer;
116
f. tekrar ele geçirmek;

tekrar kazanmak veya düzeltmek;
tazmin etmek, çaresini bulmak;
Ekler: re·trieves / re·trieved /
bulup getirmek (köpeğin yaralı veya ölü avı bulması
retrieve re·triev·ing
1355 gibi);
Hecelenişi: re·trieve
i. tekrar ele geçirme;
Okunuşu: /rɪ’triːv /
düzeltme;
tazmin;
avı bulup getirme.
f. çıkarmak;
söylemek, beyan etmek;
utter huk. piyasaya sürmek (sahte şey). Hecelenişi: ut·ter
1356
s. bütün butun, tam, mutlak; Okunuşu: /ʌtə /
son derece;
kesin, son, nihai.

f. yapmak, bina etmek, kurmak, tertip etmek;
Ekler: con·structs / con·struct·ed /
geometrik olarak çizrnek, resmetmek.
construct con·struct·ing / con·struc·tors
1357 i. yapılan şey, bina edilen şey;
Hecelenişi: con·struct
psik. daha basit izlenimlerden oluşan karmaşık bir
Okunuşu: /kən’strʌkt /
eğilim.

f. ilham etmek, esinlemek; Ekler: in·spires / in·spired / in·spir·ing
1358 inspire telkin etmek; Hecelenişi: in·spire
içine çekmek (nefes), nefes almak. Okunuşu: /ɪn’spʌɪə /
Ekler: scares / scared / scar·ing
scare f. korkutmak, ürkütmek;
1359 Hecelenişi: scare
i. ani korku, panik, sebepsiz korku.
Okunuşu: /skɛː /
malodorous Hecelenişi: mal·odor·ous
1360 s. fena kokulu.
Okunuşu: /mal’əʊd(ə)rəs /
affectionate s. seven; Hecelenişi: af·fec·tion·ate

1361
sevgi gösteren. Okunuşu: /ə’fɛkʃ(ə)nət /
i. birleşme, bağlaşma;
birlik;
sendika;
bir bayragın köşesinde bulunan birliğe mensubiyet Ekler: unions
1362 union belirtisi. Hecelenişi: union
s. Amerikan iç savaşı zamanmda Kuzey hükümetine Okunuşu: /juːnjən /
bağlı olan;
i. , (the) ile Amerika Birleşik Devletleri;
(eski) Güney Afrika Birliği.
f. boynuz koymak, boynuz şekli vermek;
tos vurmak.
i. boynuz; Ekler: horns
1363 horn boynuz şeklindeki herhangi bir sey; Hecelenişi: horn
müz. boru; Okunuşu: /hɔːn /
eyer kaşı;
klakson, korna.
Ekler: con·firms / con·firmed /
f. teyit etmek, kuvvetlendirmek, sağlama bağlamak,
confirm con·firm·ing
1364 tespit etmek, saptamak;
Hecelenişi: con·firm
geçerli bir hale koymak.
Okunuşu: /kən’fəːm /
117
opt f. seçmek;
1365 Ekler: opts / opt·ed / opt·ing
karar vermek.
f. usa vurmak, uslamlamak, muhakeme etmek;
sonuç çıkarmak, anlamak;
münakaşa etmek, müzakere etmek.
Ekler: rea·sons
reason i. sebep, neden, illet;
1366 Hecelenişi: rea·son
delil, tanıt;
Okunuşu: /riːz(ə)n /
akıl, fikir, idrak, anlayış, aklıselim;
mantık;
hak, insaf, adalet.
f. zihninde kurmak niyet etmek, kastetmek;
resmetmek, çizmek;
plan yapmak, proje yapmak, tertip etmek, icat
etmek; Ekler: de·signs / de·signed /
design yaratmak. de·sign·ing

1367
i. plan, taslak, proje; Hecelenişi: de·sign
gaye, amaç, maksat, hedef; Okunuşu: /dɪ’zʌɪn /
fikir;
entrika, desise;
(güz). san. resim taslağı, kompozisyon, model, motif.

f. yeniden sermek veya döşemek.
i. yedek hayvan veya insan veya şey;
Ekler: re·lays
relay elektrik düzenleyicisi;
1368 Hecelenişi: re·lay
f. nakletmek;
Okunuşu: /riːleɪ /
yedek değiştirmek suretiyle bir yerden diğer yere
göndermek.
i. sonuç, netice, akibet; Ekler: con·se·quenc·es
1369 consequence eser, semere; Hecelenişi: con·se·quence
ehemmiyet, önem. Okunuşu: /kɒnsɪkw(ə)ns /
dishonest Hecelenişi: dis·hon·est
1370 s. namussuz, şerefsiz, haysiyetsiz, sahtekâr, aldatıcı.
Okunuşu: /dɪs’ɒnɪst /
Ekler: helms
helm i. ,den. dümen yekesi, dümen takımı;
1371 Hecelenişi: helm
idare.
Okunuşu: /hɛlm /
s. aşağı, aşağılık, değersiz; Ekler: vil·er / vil·est
1372 vile alçak, rezil, habis, şeni, pespaye; Hecelenişi: vile
kötü, iğrenç nefrete lâyık, çirkin, pis. Okunuşu: /vʌɪl /
i. parça, kalem, adet;
bent, madde, fıkra; Ekler: items
1373 item hesapta münferit rakam; Hecelenişi: item
f. aynntıları ile yazmak veya kaydetmek, not etmek; Okunuşu: /ʌɪtəm /
z. keza, dahi.
illiterate Hecelenişi: il·lit·er·ate
1374 s. okumamış, kara cahil, okuma yazma bilmeyen.
Okunuşu: /ɪ’lɪt(ə)rət /
1375 leniency i. yumuşaklık. Okunuşu: /liːnɪənsi /
1376 undoubtedly z. şüphesiz olarak. Okunuşu: /ʌn’daʊtɪdli /
118
f. sıkmak, ezmek;
sıkıştırıp tıkmak;
kısmak;
Ekler: squeez·es / squeezed /
sıkıştırıp sızdırmak (para);
squeeze squeez·ing
1377 sıkıştırmak;
Hecelenişi: squeeze
yaş kağıtla kalıbını çıkarmak;
Okunuşu: /skwiːz /
i. sıkma, sıkıştırma;
yaş kâğıtla çıkarılan kalıp.
squalor Hecelenişi: squa·lor
1378 i. bakımsızlık, pislik, miskinlik, sefalet.
Okunuşu: /skwɒlə /
Ekler: ora·tions
1379 oration i. özenle hazırlanmış nutuk, söylev, hitabe. Hecelenişi: ora·tion
Okunuşu: /ɒ’reɪʃ(ə)n /
1380 skillful s. hünerli, marifetli, becerikli, mahir, usta. Hecelenişi: skill·ful
i. mutaassıp kimse, bağnaz kimse; Ekler: big·ots

1381 bigot dar görüşlü kimse. Hecelenişi: big·ot
fan Okunuşu: /bɪgət /

kıskançlık;
1382 jaundice önyargı;
sarılık
Ekler: be·lit·tles / be·lit·tled /
belittle f. küçültmek, küçümsemek; be·lit·tling
1383
alçaltmak. Hecelenişi: be·lit·tle
Okunuşu: /bɪ’lɪt(ə)l /
Ekler: in·her·its / in·her·it·ed /
inherit f. miras almak, kalıt almak; in·her·it·ing / in·her·i·tors
1384
varis olmak. Hecelenişi: in·her·it
Okunuşu: /ɪn’hɛrɪt /
Ekler: hall·marks
hallmark i. altın veya gümüşte ayar damgası;
1385 Hecelenişi: hall·mark
kalite işareti.
Okunuşu: /hɔːlmɑːk /
i. (bahçe, tarla) etrafını çevirmek için dikilen ağaç
veya çalı;
mania, engel;
her iki taraf için bahse girişme;
Ekler: hedg·es
hedge olasılı zararlara karşı tedbir;
1386 Hecelenişi: hedge
f. etrafına çalı dikmek, çalı ile çevirmek;
Okunuşu: /hɛdʒ /
kuşatmak, sarmak, ihata etmek;
çevirmek;
iki taraf için bahse girişmek;
olasılı zararlara karşı telâfi etmek için tedbir almak.
i. kullanılmış arabalar atılan yer;
kullanılmış demir ile yedek parça ve inşaat Ekler: junk·yards
1387 junkyard malzemesi satılan yer; Hecelenişi: junk·yard
eski demir parçalarının yeniden satılması veya Okunuşu: /dʒʌŋkjɑːd /
kullanılmasl için depo edilen yer.
immobile s. kımıldanamaz, kımılda tılamaz; Hecelenişi: im·mo·bile
1388
hareketsiz. Okunuşu: /ɪ’məʊbʌɪl /
119
Ekler: ab·stains / ab·stained /

abstain f. çekinmek, kaçınmak, geri durmak, sakınmak, ab·stain·ing / ab·stain·ers
1389
imtina etmek Hecelenişi: ab·stain
Okunuşu: /əb’steɪn /
f. ikna etmek, kandınp yaptırmak, teşvik etmek;
Ekler: in·duc·es / in·duced / in·duc·ing
sevketmek;
induce / in·duc·ers
1390 sebep olmak;
Hecelenişi: in·duce
fiz. elektrik akımı meydana getirmek;
Okunuşu: /ɪn’djuːs /
man. tüme varmak.
f. siper ile korumak, muhafaza altına almak. Ekler: bul·warks
1391 bulwark i. siper, istihkâm, dıştan gelecek bir tehlikeye karşı Hecelenişi: bul·wark
herhangi bir tedbir. Okunuşu: /bʊlwək /
i. seçme, ayırma;
tercih hakkı, seçim hakkı;

seçilmiş kişi veya şey, tercih; Ekler: choic·es
1392 choice diğerlerine tercih edilen şey; Hecelenişi: choice
şık, ihtimal. Okunuşu: /tʃɔɪs /
s. seçkin, güzide;
mükemmel, üstün.

i. ilâhşör, şövalye, sir unvanını kazanan kimse;
asılzade;
Ekler: knights
knight satranç oyununda at;
1393 Hecelenişi: knight
kendini bir şeye adayan kimse;
Okunuşu: /nʌɪt /
f. birine şövalyelik payesi vermek, sir unvanını
törenle vermek.
Ekler: hin·ter·lands
hinterland i. hinterlant, iç bölge, arka bölge;
1394 Hecelenişi: hin·ter·land
büyük şehirden uzak yerler.
Okunuşu: /hɪntəland /
f. toplamak, birleştirmek, bir araya getirmek,
Ekler: as·sem·bles / as·sem·bled /
kısımlan birbirine uydurmak;
assemble as·sem·bling
1395 parçaları yerli yerine takmak;
Hecelenişi: as·sem·ble
toplanmak , birleşmek, bir araya gelmek, toplantı
Okunuşu: /ə’sɛmb(ə)l /
yapmak, içtima etmek.
1396 unceremoniously z. gayri resmi olarak, teklifsizce.
i. müzayedede fiyat artırma;

(briç);
1397 bidding deklarasyon serisi. Okunuşu: /bɪdɪŋ /
i. emir;
davet, arzu.
Ekler: wor·ships / wor·shipped /
i. ibadet, tapınma perestiş; wor·shiped / wor·ship·ping /
worship aşırı sevgi veya hürmet, tapma,f. tapınmak, ibadet wor·ship·ing / wor·ship·pers /
1398
etmek, perestiş etmek; wor·ship·ers
aşırı derecede sevmek veya hürmet etmek, tapmak. Hecelenişi: wor·ship
Okunuşu: /wəːʃɪp /
Ekler: ti·ni·er / ti·ni·est
1399 tiny s. minicik, ufacık, küçücük, ufak tefek. Hecelenişi: ti·ny
Okunuşu: /tʌɪni /
120
Ekler: en·cum·bers / en·cum·bered /

f. engel olmak, mani olmak;
encumber en·cum·ber·ing / en·cum·branc·es
1400 yüklemek, zorunluluk veya sorumluluk altında
Hecelenişi: en·cum·ber
bırakmak.
Okunuşu: /ɪn’kʌmbə /
f. kovalamak, peşine düşmek, takip etmek; Ekler: pur·sues / pur·sued / pur·su·ing
pursue bir düziye gitmek; / pur·su·ers
1401
aramak, elde etmeye çalışmak; Hecelenişi: pur·sue
meşguliyetine devam etmek. Okunuşu: /pə’sjuː /
inflammable s. ateş alır, tutuşur, parlar; Hecelenişi: in·flam·ma·ble
1402
kolay kızdırılır (madde). Okunuşu: /ɪn’flaməb(ə)l /
i. valf, supap, ventil;
zool. midyede kabuğun bir kanadı, kabuk;
Ekler: valves
valve bot. çenet;
1403 Hecelenişi: valve
kapı, kapı kanadı;

Okunuşu: /valv /
anat. kapacık;
radyo lambası.
gaiety i. şenlik, neşe; Hecelenişi: gai·ety
1404
kı yafette zarafet veya sus, gosteriş Okunuşu: /geɪəti /

i. , t. şantaj;
blackmail Hecelenişi: black·mail
1405 tehditle birinden para koparma;
Okunuşu: /blakmeɪl /
f. şantaj yapmak.
i. cezaevi, tutukevi, hapishane, tevkifhane; Ekler: jails
1406 jail hapis; Hecelenişi: jail
f. hapishaneye kapamak, hapsetmek, tutuklamak. Okunuşu: /dʒeɪl /
inimical s. düşman, hasım, zıt, muhalif, karşıt; Hecelenişi: in·im·i·cal
1407
ters, uygunsuz. Okunuşu: /ɪ’nɪmɪk(ə)l /
f. yanılmak., hata etmek; Ekler: errs / erred / err·ing
1408 err günah işlemek. errancyi. hataya düşme; Hecelenişi: err
hata etme eğilimi. Okunuşu: /əː /
i. satranç oyununda daha iyi bir mevki kazanmak için
Ekler: gam·bits
gambit bir oyuncunun bir veya birkaç taş feda etmesi,
1409 Hecelenişi: gam·bit
gambit;
Okunuşu: /gambɪt /
bir konu tartışmasını açış
f. dinlemek;
dinleyici talebe olarak bir dersi takip etmek. Ekler: au·dits
1410 audit i. ,f. hesapların gözden geçirilmesi, hesapların Hecelenişi: au·dit
kontrolu, kesin hesap; Okunuşu: /ɔːdɪt /
f. hesapları kontrol etmek.
ashamed Hecelenişi: ashamed
1411 s. utanmış, mahcup olmuş.
Okunuşu: /ə’ʃeɪmd /
f. et yedirmek, etle beslemek;
kan dökmek;
hırsını tahrik etmek;
etle kaplamak;
flesh Hecelenişi: flesh
1412 eti sıyırmak (deriden).
Okunuşu: /flɛʃ /
i. et;
kasaplık et;
tavuk veya balık eti;
beden, cisim, ten, vücut;
121
f. tamamlamak, ikmal etmek;

Ekler: im·ple·ments
implement yerine getir mek (taahhüt, plan);
1413 Hecelenişi: im·ple·ment
infaz etmek, yürütmek;
Okunuşu: /ɪmplɪm(ə)nt /
i. alet, araç.
f. argo. öidürmek
i. , ,argo. başlangıç.
z. ,s. ,edat. uzağa;
ileriye, ileride;
öteye, ötede;
yanda;
tamamen;
uzakta;
off Hecelenişi: off
1414 s. uzak;
Okunuşu: /ɒf /
yanlış;
uygun olmayan, anormal;

bitmiş;
görev dışındaki;
sağdaki;
den. denize doğru açılan;
edat. dan;

dan uzak
indigenous s. yerli; Hecelenişi: in·dig·e·nous
1415
doğuştan olan. Okunuşu: /ɪn’dɪdʒɪnəs /
coşkun;
1416 flushed hevesli; Okunuşu: /flʌʃt /
neşeli
Ekler: mu·ti·nies / mutinies / mutinied
i. isyan, kıyam, başkaldırma, ayaklanma (bilhassa
mutiny / mutiny·ing
1417 asker veya gemici);
Hecelenişi: mu·ti·ny
f. isyan etmek, ayaklanmak.
Okunuşu: /mjuːtɪni /
Ekler: de·plores / de·plored /
deplore f. den dolayı kederlenmek, teessüf etmek, acımak; de·plor·ing
1418
beğenmemek, taraftar olmamak. Hecelenişi: de·plore
Okunuşu: /dɪ’plɔː /
s. ters;
perverse Hecelenişi: per·verse
1419 aksi;
Okunuşu: /pə’vəːs /
yoldan çıkmış, ahlâksız, sapık, huysuz, kotü huylu.
austere i. sertlik, haşinlik; Hecelenişi: aus·tere
1420
parasızlıktan dolayl masraftan kaçınma. Okunuşu: /ɒ’stɪə /
Ekler: al·lo·cates / al·lo·cat·ed /
allocate al·lo·cat·ing / al·lo·ca·tions
1421 f. tahsis etmek, yerini tayin etmek.
Hecelenişi: al·lo·cate
Okunuşu: /aləkeɪt /
i. özellikle yangın yüzünden birçok kimse ve şeyin
holocaust Ekler: ho·lo·causts
1422 mahvolması;
Hecelenişi: ho·lo·caust
ateşte yakılan kurban.
Ekler: elim·i·nates / elim·i·nat·ed /
eliminate f. çıkarmak, ihraç etmek, hariç tutmak, atmak, elim·i·nat·ing
1423
bertaraf etmek. Hecelenişi: elim·i·nate
Okunuşu: /ɪ’lɪmɪneɪt /
122
dormitory i. yatakhane, kouş;

1424 Ekler: dor·mi·to·ries
örenci yurdu.
Ekler: hin·ders / hin·dered /
hinder f. engellemek, mani olmak, menetmek. hin·der·ing
1425
s. arkadaki, geride olan. Hecelenişi: hin·der
Okunuşu: /hɪndə /
magnificent s. ihtişamlı, görkemli, şaşaalı, debdebeli, tantanalı: Hecelenişi: mag·nif·i·cent

1426
fevkalade, nefis. Okunuşu: /mag’nɪfɪs(ə)nt /
Ekler: un·veils / un·veiled / un·veil·ing
f. peçesini açmak;
unveil / un·veilings
1427 göz önüne koymak, açmak;
Hecelenişi: un·veil
kendini meydana koymak.
Okunuşu: /ʌn’veɪl /
i. sınırlayan kural, şart, hudut sınırlama, kısıtlama,
tahdit.
restriction daralma;
1428
kayıt;
kısıtlama;
sınırlama;

s. şuursuz, bilinçsiz;
unconscious Hecelenişi: un·con·scious
1429 baygın;
Okunuşu: /ʌn’kɒnʃəs /
i. bilinçaltı.
f. kırkmak, kırpmak, kesmek, kesip kısaltmak.
Ekler: crops
crop i. ürün, mahsul, ekin, rekolte;
1430 Hecelenişi: crop
zool. kursak, havsala;
Okunuşu: /krɒp /
binici kırbacı.
unlawful Hecelenişi: un·law·ful
1431 s. gayri meşru, gayri kanuni, kanunsuz.
Okunuşu: /ʌn’lɔːfʊl /
irresponsible s. mesuliyet duygusu olmayan, sorumsuz, Hecelenişi: ir·re·spon·si·ble
1432
güvenilemeyen. Okunuşu: /ɪrɪ’spɒnsɪb(ə)l /
s. nazik, yumuşak huylu, kibar;
tatlı; Ekler: gen·tler / gen·tlest
1433 gentle ıiımlı, mutedil; Hecelenişi: gen·tle
soylu, asil; Okunuşu: /dʒɛnt(ə)l /
hafif, latif.
Ekler: pro·cras·ti·nates /
f. sürüncemede bırakmak, ağırdan almak, pro·cras·ti·nat·ed / pro·cras·ti·nat·ing /
1434 procrastinate geciktirmek; pro·cras·ti·na·tors
ertelemek, tehir etmek. Hecelenişi: pro·cras·ti·nate
Okunuşu: /prə(ʊ)’krastɪneɪt /
f. selam vermek, selâmlamak, aşinalık etmek;
selâm göndermek;
selâm çakmak;
top atışı veya bayraklarla selâmlamak; Ekler: sa·lutes / sa·lut·ed / sa·lut·ing
1435 salute Hecelenişi: sa·lute
i. selamlama, selâm verme; Okunuşu: /sə’l(j)uːt /
selâm;
selam çakma;
selâm duruşu, selâm merasimi.
123
i. adam öldürme, insan katli;

manslaughter Hecelenişi: man·slaugh·ter
1436 huk. önceden tasarlamadan adam öldürme, kasıtsız
Okunuşu: /manslɔːtə /
katil.
hysteria Hecelenişi: hys·te·ria
1437 i. ,tıb. isteri, peri hastalığı.
Okunuşu: /hɪ’stɪərɪə /
1438 rainproof yağmurluk
gruesome Hecelenişi: grue·some

1439 s. korkunç, dehşetli, iğrenç.
Okunuşu: /gruːs(ə)m /
s. bilgiç olan, kültürlü, görmüş geçirmiş;
incelikli;
bilmiş;
sophisticated Hecelenişi: so·phis·ti·cat·ed
1440 karmaşık;
Okunuşu: /sə’fɪstɪkeɪtɪd /
ileri, teferruatlı (teçhizat);

ukalâ, çokbilmiş;
yapmacık, suni.
f. sürüklenmek, akıntıya kapılmak;
yığılmak, toplanmak birikmek;
tıkanmak;

sürüklemek;
yığmak, biriktirmek;
gayesizce dolaşmak, olayların akışında sürüklenmek. Ekler: drifts
1441 drift i. rüzgâr veya akıntının etkisiyle sürüklenme, Hecelenişi: drift
çekilme; Okunuşu: /drɪft /
rüzgârın yığdığı kar;
amaç, hedef, eğilim, temayül;
sürüklenme, gayesiz olarak dolaşma;
jeol. birikinti, moren;
den. geminin akıntı veya rüzgâr ile sürüklenmesi,
s. metin, dayanıklı;
değerli, kıymetli;
önemli, ehemmiyetli;
substantial Hecelenişi: sub·stan·tial
1442 zengin, varlıklı;
Okunuşu: /səb’stanʃ(ə)l /
özlü, cisimsel;
hakiki;
i. gerçek.
Ekler: be·wil·ders / be·wil·dered /
bewilder be·wil·der·ing
1443 f. şaşlrtmak, sersemletmek, hayrette bırakmak.
Hecelenişi: be·wil·der
Okunuşu: /bɪ’wɪldə /
f. bilemek, keskinletmek, açmak, sivriltmek,
inceltmek; Ekler: sharp·ens / sharp·ened /
sharpen sertleştirmek; sharp·en·ing
1444
ekşileştirmek; Hecelenişi: sharp·en
acılaştırmak; Okunuşu: /ʃɑːp(ə)n /
şiddetlendirmek, kuvvetlendirmek.
Ekler: god·fa·thers
1445 godfather i. vaftiz babası, manevi baba. Hecelenişi: god·fa·ther
Okunuşu: /gɒdfɑːθə /
124
attentive s. dikkatli, hizmete hazır; Hecelenişi: at·ten·tive

1446
kibar, ince, nazik Okunuşu: /ə’tɛntɪv /
hospitable s. konuksever, misafirperver; Hecelenişi: hos·pi·ta·ble

1447
açık fikirli, yeni fikirleri kabule hazır. Okunuşu: /hɒ’spɪtəb(ə)l /
nondescript s. kolay tanımlanamaz, sınıflama veya tanımlamaya
1448
gelmez (kimse veya şey).
Ekler: at·tracts / at·tract·ed /
attract at·tract·ing
1449 f. çekmek, cezbetmek
Hecelenişi: at·tract
Okunuşu: /ə’trakt /
i. liste;
tarife;
Ekler: sched·ules
schedule program;
1450 Hecelenişi: sched·ule

f. program yapmak;
Okunuşu: /ʃɛdjuːl /
tarifeye geçirmek;
programa koymak.
undisputed Hecelenişi: un·dis·put·ed
1451 s. karşı gelinmeyen.
Okunuşu: /ʌndɪ’spjuːtɪd /

Ekler: cal·i·brates / cal·i·brat·ed /
calibrate cal·i·brat·ing / cal·i·bra·tions
1452 f. ayar etmek.
Hecelenişi: cal·i·brate
Okunuşu: /kalɪbreɪt /
1453 approximately z. yaklaşık olarak, tahminen, takriben. Okunuşu: /ə’prɒksɪmətli /
odious Hecelenişi: odi·ous

1454 s. tiksindirici, iğrenç, nefret verici.
Okunuşu: /əʊdɪəs /
s. sert, şiddetli, haşin; Ekler: se·ver·er / se·ver·est
1455 severe fazla ciddi; Hecelenişi: se·vere
kasvetli. Okunuşu: /sɪ’vɪə /
i. çok ince mum;
gittikçe incelen şey;
Ekler: ta·pers / ta·pered / ta·per·ing
taper s. gittikçe incelen;
1456 Hecelenişi: ta·per
f. gittikçe incelmek veya inceltmek, sivrilmek,
Okunuşu: /teɪpə /
sivriltmek;
azalmak, eksilmek.
wasteful s. harap eden; Hecelenişi: waste·ful
1457
müsrif, savurgan, boş yere ziyan eden. Okunuşu: /weɪstfʊl /
f. tırmalamak;
keskin bir şeyle kazıyarak yüzeyini bozmak;
kaşımak, tahriş etmek;
k.dili acele ile kötü bir şekilde yazmak veya çizmek;
Ekler: scratch·es / scratched /
karalamak;
scratch scratch·ing / scratch·ers
1458 çizmek, silmek, bozmak;
Hecelenişi: scratch
yarış listesinden çıkarmak;
Okunuşu: /skratʃ /
eşelemek;
kaşınmak;
cızırdamak;
zahmetle para biriktirmek;
125
Ekler: at·tain·ments
attainment i. hüner, marifet;
1459 Hecelenişi: at·tain·ment
elde etme, erişme, edinme.
Okunuşu: /ə’teɪnm(ə)nt /
i. alay;
Ekler: reg·i·ments
regiment f. alay teşkil etmek;
1460 Hecelenişi: reg·i·ment
tasnif etmek;
Okunuşu: /rɛdʒɪm(ə)nt /
sistematik şekle koymak.
i. müttefik;
dost, arkadaş;
Ekler: al·lies
ally yapısı veya bileşimi itibariyle başka bir şeye
1461 Hecelenişi: al·ly
benzeyen şey;
Okunuşu: /alʌɪ /
f. birleşmek, ittifak etmek;
akraba olmak.
i. arka plan, zemin; Ekler: back·grounds

1462 background (güz). san. (fon).; Hecelenişi: back·ground
bir kimsenin geçmişteki görgü, muhit ve tahsili. Okunuşu: /bakgraʊnd /
Ekler: re·con·di·tions / re·con·di·tioned
recondition f. tamir edip yenilemek; / re·con·di·tion·ing
1463
Islah etmek. Hecelenişi: re·con·di·tion

Okunuşu: /riːkən’dɪʃ(ə)n /
i. sevgi, muhabbet; Ekler: af·fec·tions
1464 affection etkileme , tesir etme, teessür; Hecelenişi: af·fec·tion
hastalık. Okunuşu: /ə’fɛkʃ(ə)n /
atrocious s. çok fena, pek çirkin, iğrenç, menfur; Hecelenişi: atro·cious
1465
gaddar, zalim, kalpsiz Okunuşu: /ə’trəʊʃəs /
Ekler: ig·nites / ig·nit·ed / ig·nit·ing
ignite f. tutuşturmak, yakmak, ateşlemek;
1466 Hecelenişi: ig·nite
tutuşmak, yanmak, ateş almak.
Okunuşu: /ɪg’nʌɪt /
Ekler: gourmets
1467 gourmet i. ağzının tadını bilen kimse. Hecelenişi: gourmet
Okunuşu: /gʊəmeɪ /
jealous s. kıskanç, günücü, hasetçi; Hecelenişi: jeal·ous
1468
aşırı titiz. Okunuşu: /dʒɛləs /
s. ,i. münakaşacı, kavgacı, dövüşken;
cenkçi, harbe meyilli;
muharip, harbe girmiş;
belligerent Hecelenişi: bel·lig·er·ent
1469 harbe ait;
Okunuşu: /bə’lɪdʒ(ə)r(ə)nt /
i. harpte taraflardan birini teşkil eden devlet veya
millet;
bu devlet ordusunun mensubu.
Ekler: wealth·i·er / wealth·i·est
wealthy s. zengin, servet sahibi, varlıklı;
1470 Hecelenişi: wealthy
bol.
Okunuşu: /wɛlθi /
i. yukarı kaldırma; Ekler: up·heav·als
1471 upheaval karışıklık, ayaklanma; Hecelenişi: up·heav·al
jeol. yeryüzü kabuğunun kabarması. Okunuşu: /ʌp’hiːv(ə)l /
126
Ekler: mir·a·cles
1472 miracle i. mucize, harika, keramet. Hecelenişi: mir·a·cle
Okunuşu: /mɪrək(ə)l /
Ekler: oblit·er·ates / oblit·er·at·ed /
obliterate oblit·er·at·ing
1473 f. yok etmek, silmek, bozmak, gidermek.
Hecelenişi: oblit·er·ate
Okunuşu: /ə’blɪtəreɪt /
Ekler: juic·i·er / juic·i·est
juicy s. özlü, sulu;
1474 Hecelenişi: juicy
meraklı, cazip, ağız sulandırıcı.
Okunuşu: /dʒuːsi /
i. hatırlama, hatırda tutma, anımsama; Ekler: rem·i·nis·cencenc·es
1475 reminiscence hatırlanan şey, yadigâr; Hecelenişi: rem·i·nis·cence
eks. hatıralar, hatırat. Okunuşu: /rɛmɪ’nɪs(ə)ns /
s. batıya ait, batısal, Avrupa ve Amerika’ya ait;

1476 occidental astr. batı tarafındaki, batısında; Okunuşu: /ɒksɪ’dɛnt(ə)l /
i. batılı.
Ekler: di·ag·nos·es / di·ag·nosed /
diagnose di·ag·nos·ing
1477 f. hastalığı teşhis etmek.

Hecelenişi: di·ag·nose
Okunuşu: /dʌɪəgnəʊz /
readily Hecelenişi: read·i·ly
1478 z. seve seve, gönüllü olarak.
Okunuşu: /rɛdɪli /
i. şahit, tanık;
şehadet, şahitlik, tanıklık;
Ekler: wit·ness·es
witness delil, burhan, hüccet, tanıt;
1479 Hecelenişi: wit·ness
f. şehadet etmek, tanıklık etmek;
Okunuşu: /wɪtnɪs /
görmek, gözü ile görmek, müşahade etmek, şahit
olmak.
Ekler: lar·ce·nies
1480 larceny i. hırsızlık, sirkat, çalma. Hecelenişi: lar·ce·ny
Okunuşu: /lɑːs(ə)ni /
f. sınır koymak;
sınır meydana getirmek; Ekler: bor·ders
1481 border sınırdaş olmak, hemhudut olmak; Hecelenişi: bor·der
benzemek, yakın olmak. Okunuşu: /bɔːdə /
i. kenar;
1482 lyrics güfte
s. iki yılda bir olan;

biennial bot. ömrü iki yıl içinde biten; Hecelenişi: bi·en·ni·al
1483
iç.iki yılda bir tekrarlanan olay; Okunuşu: /bʌɪ’ɛnɪəl /
iki senelik ömrü olan bitki.
Ekler: wreaths
1484 wreath i. çelenk. Hecelenişi: wreath
Okunuşu: /riːθ /
bullion i. külçe şeklinde altın veya gümüş; Hecelenişi: bul·lion
1485
altın veya gümüş çubuklar. Okunuşu: /bʊlj(ə)n /
127
narrate Ekler: nar·rates / nar·rat·ed /

1486 f. nakletmek, hikaye etmek, söylemek, anlatmak.
nar·rat·ing / nar·ra·tors
f. kanunlaştırmak; Ekler: en·acts / en·act·ed / en·act·ing /
enact harekete geçirmek; en·act·ments
1487
karar vermek, hükmetmek; Hecelenişi: en·act
temsil etmek, canlandırmak, oynamak (rol). Okunuşu: /ɪ’nakt /
imaginary Hecelenişi: imag·i·nary

1488 s. hayal mahsulu, hayali.
Okunuşu: /ɪ’madʒɪn(ə)ri /
Ekler: for·sakes / for·sook / for·sak·en
forsake f. vaz geçmek; / for·sak·ing
1489
yüzüstü bırakmak, terketmek. Hecelenişi: for·sake
Okunuşu: /fə’seɪk /
i. küre, top, yuvarlak;
arz küresi, dünya;

globe yetkisini belirtmek üzere hükümdarların taşıdığı altın
1490 Ekler: globes
top;
dünya küresi modeli;
f. küre haline koymak, küre şeklini almak.

Ekler: sur·pass·es / sur·passed /
surpass sur·pass·ing
1491 f. geçmek, baskın çıkmak, üstün olmak, faik olmak.
Hecelenişi: sur·pass
Okunuşu: /sə’pɑːs /
i. gösterme, teşhir, sergileme, arz, izhar, gösteriş; Ekler: dis·plays / dis·played /
display f. göstermek, teşhir etmek, göz önüne sermek, izhar dis·play·ing
1492
etmek, arz etmek; Hecelenişi: dis·play
matb. iri harflerle teşhir etmek. Okunuşu: /dɪ’spleɪ /
s. değişir, değişken;
kararsız, sebatsız;
variable Hecelenişi: var·i·able
1493 biyol. değişkeni. değişen şeymat. değişken
Okunuşu: /vɛːrɪəb(ə)l /
nicelik:astr.değişken yıldız: okyanusta rüzgarların
hafif ve sakin olduğu ekvatora yakın kısımlar.
f. hesap etmek, hesaplamak;
saymak; Ekler: cal·cu·lates / cal·cu·lat·ed /
calculate ayarlamak; cal·cu·lat·ing
1494
Abd, (leh), niyet etmek, planlamak, tasarlamak; Hecelenişi: cal·cu·late
düşünmek; Okunuşu: /kalkjʊleɪt /
tahminde bulunmak;
unguarded s. muhafazasız, koruyucusuz; Hecelenişi: un·guard·ed
1495
tedbirsiz, ihtiyatsız, gafil. Okunuşu: /ʌn’gɑːdɪd /
i. ruh, can;
zenci müziğinin uyandırdığı heyecan veya his;
fels. tin;
Ekler: souls
soul hissiyat, maneviyat;
1496 Hecelenişi: soul
öz, nüve;
Okunuşu: /səʊl /
kök, temel;
canlılık;
şahıs, kişi, kimse.
128
f. çıldırtmak;
çömlekçilikte ufak çatlak ve çizgiler yapmak; Ekler: craz·es
1497 craze i. geçici moda, geçici aşk; Hecelenişi: craze
delilik; Okunuşu: /kreɪz /
sırda çatlak.
Ekler: mem·o·riz·es / mem·o·rized /
memorize mem·o·riz·ing
1498 f. ezberlemek, ezbere öğrenmek.
Hecelenişi: mem·o·rize
Okunuşu: /mɛmərʌɪz /
fiscal Hecelenişi: fis·cal
1499 s. mali.
Okunuşu: /fɪsk(ə)l /
Ekler: cem·e·ter·ies
1500 cemetery i. mezarlık, kabristan. Hecelenişi: cem·e·tery
Okunuşu: /sɛmɪtri /
Ekler: as·sess·es / as·sessed /
assess f. , tayin etmek (vergi, para cezası v.b.) , kıymet as·sess·ing
1501
takdir etmek, tarh etmek, -e bağlamak Hecelenişi: as·sess
Okunuşu: /ə’sɛs /

Ekler: nurs·er·ies
nursery i. bir evde çocuklara ayrılan oda veya daire;
1502 Hecelenişi: nurs·ery
fidanlık.
Okunuşu: /nəːs(ə)ri /
aralık;
passageway geçenek;
1503
geçit;
pasaj
Ekler: bar·racks
1504 barracks i. kışla. Hecelenişi: bar·racks
Okunuşu: /barəks /
Ekler: her·i·tag·es
heritage i. miras, tereke;
1505 Hecelenişi: her·i·tage
biyol. ., psik. kalıtım.
Okunuşu: /hɛrɪtɪdʒ /
i. aldatma, aldanma; Ekler: de·cep·tions
1506 deception yalancılık; Hecelenişi: de·cep·tion
hile, düzen, dolap. Okunuşu: /dɪ’sɛpʃ(ə)n /
1507 vehemence i. hiddet, şiddet, ateşlilik. Okunuşu: /viːɪm(ə)ns /
Ekler: her·o·ines
1508 heroine i. kadın kahraman. Hecelenişi: her·o·ine
Okunuşu: /hɛrəʊɪn /
f. bakmak, dikkatle gözden geçirmek;
Ekler: ex·am·ines / ex·am·ined /
muayene etmek;
examine ex·amin·ing / ex·am·in·ers
1509 teftiş etmek;
Hecelenişi: ex·am·ine
sınava tabi tutmak, imtihan etmek, yoklamak;
Okunuşu: /ɪg’zamɪn /
sorguya çekmek.
lucrative Hecelenişi: lu·cra·tive
1510 s. karlı, kazançlı, yararlı.
Okunuşu: /luːkrətɪv /
129
i. mırıldanma, mırıltı;
söylenme, şikâyet;
çağıltı, uğultu, ses;
Ekler: mur·murs
murmur tıb. kalbi veya başka bir organı dinlerken işitilen
1511 Hecelenişi: mur·mur
hırıltı;
Okunuşu: /məːmə /
f. mırıldanmak;
söylenmek, homurdanmak;
uğuldamak, çağıldamak.
Ekler: vic·tims
victim i. kurban;
1512 Hecelenişi: vic·tim
mağdur kimse.
Okunuşu: /vɪktɪm /
Ekler: es·tu·ar·ies
estuary i. nehrin ağzındaki koy, nehrin denizle birleştiği geniş
1513 Hecelenişi: es·tu·ary
ve açık yer, haliç.
Okunuşu: /ɛstjʊ(ə)ri /
i. ot; Ekler: herbs

1514 herb yemeklere tat vermek için kullanılan bitki; Hecelenişi: herb
şifalı bitki. Okunuşu: /həːb /
unparalleled Hecelenişi: un·par·al·leled
1515 s. eşsiz, emsalsiz, benzeri olmayan.
Okunuşu: /ʌn’parəlɛld /

Ekler: wretch·es
wretch i. sefil kimse, biçare kimse, zavallı kimse;
1516 Hecelenişi: wretch
alçak adam, habis kimse.
Okunuşu: /rɛtʃ /
i. garnizon;
Ekler: gar·ri·sons
garrison garnizonun bulunduğu yer;
1517 Hecelenişi: gar·ri·son
f. garnizon kurmak;
Okunuşu: /garɪs(ə)n /
bir şehre asker yerleştirmek.
s. eksantrik, alışılagelmişin dışında;
acayip, garip, tuhaf;
eccentric geom. merkezleri aynı olmayan, merkezde olmayan, Hecelenişi: ec·cen·tric
1518
ekseni merkezden geçmeyen, dışmerkezli; Okunuşu: /ɪk’sɛntrɪk /
i. garip bir kişiliğe sahip olan kişi;
alışılmamış ve garip görünüşlü şey;
i. f. rıhtım, iskele, büyük yük iskelesi; Ekler: wharves / wharfs
1519 wharf f. iskele veya rıhtım yapmak; Hecelenişi: wharf
rıhtıma getirmek veya çıkarmak. Okunuşu: /wɔːf /
i. besleyen şey, gıda;
nurture terbiye; Ekler: nur·tures / nur·tured /
1520
bakıp büyütme; nur·tur·ing / nur·tur·ers
f. beslemek, bakıp büyütmek.
Ekler: un·der·grad·u·ates
undergraduate i. üniversite öğrencisi;
1521 Hecelenişi: un·der·grad·u·ate
s. üniversite öğrencisine ait.
Okunuşu: /ʌndə’gradjʊət /
immoral Hecelenişi: im·mor·al
1522 s. ahlaksız, ahlâkı bozuk, ahlaka aykırı, edepsiz, fasit.
Okunuşu: /ɪ’mɒr(ə)l /
i. fren;
keten ve kenevir liflerini ayırmak için kullanılan Ekler: brakes
1523 brake tokmak veya makina; Hecelenişi: brake
f. fren yapmak, frenlemek; Okunuşu: /breɪk /
fren tertibatı takmak;
130
i. akraba, hısım;
eski soy, nesep;
kin akrabalık; Hecelenişi: kin
1524
s. akrabalığı olan, aynı soydan; Okunuşu: /kɪn /
benzer.
(sonek) ufak, küçuk (kuçültme eki, -cik).
f. tahkir etmek, hor görmek, fena muamele etmek,
şerefini kırmak. Ekler: in·sults / in·sult·ed / in·sult·ing
1525 insult i. hakaret, onur kırma, aşağısama, hor görme, kötü Hecelenişi: in·sult
davranış; Okunuşu: /ɪn’sʌlt /
tıb. yara.
Ekler: rec·on·ciles / rec·on·ciled /
f. barıştırmak, aralarını bulmak;
reconcile rec·on·cil·ing
1526 razı etmek;
Hecelenişi: rec·on·cile
uzlaştırmak, telif etmek.

Okunuşu: /rɛk(ə)nsʌɪl /
i. inci balığı,zool. Alburnus;
akkefal, gökçe balığı,zool. Alburnus mento. Ekler: bleak·er / bleak·est
1527 bleak s. rüzgâra maruz, açık, çıplak; Hecelenişi: bleak
soğuk, ısınması güç; Okunuşu: /bliːk /

kasvetli, sıkıcı, solgun.
Ekler: vic·to·ries
victory i. zafer, yengi, utku, muzafferiyet, galebe;
1528 Hecelenişi: vic·to·ry
başarı.
Okunuşu: /vɪkt(ə)ri /
Ekler: ja·lop·ies
1529 jalopy i. , Abd,argo. külüstür otomobil. Hecelenişi: ja·lopy
Okunuşu: /dʒə’lɒpi /
Ekler: flood·lights
1530 floodlight i. projektör. Hecelenişi: flood·light
Okunuşu: /flʌdlʌɪt /
i. hassa, meleke;
güç, iktidar, yetenek, kabiliyet, kuvvet; Ekler: fac·ul·ties
1531 faculty (a.b.d.) bir okulun öğretmen kadrosu; Hecelenişi: fac·ul·ty
bir üniversitenin öğretim üyeleri (topluca); Okunuşu: /fak(ə)lti /
üniversite dalı, branş, fakülte.
foliage i. yapraklar, yeşillik; Hecelenişi: fo·liage
1532
mim. süslemede kullanılan yaprak ve dal şekilleri. Okunuşu: /fəʊlɪɪdʒ /
s. iffetli, namuslu, sili;
Ekler: chast·er / chast·est
chaste saf, bozulmamış;
1533 Hecelenişi: chaste
lekesiz;
Okunuşu: /tʃeɪst /
basit. sade
at once derhal, hemen. Hecelenişi: at once
1534
hemen, derhal, şimdi. Okunuşu: /at wʌns /
1535 machination i. , gen.çoğ. entrika, dolap, düzen. Okunuşu: /ˌmaʃɪ’neɪʃn /
s. mümkün, yapılabilir, tatbik edilebilir;

feasible Hecelenişi: fea·si·ble
1536 uygun, münasip, yakışık alır;
Okunuşu: /fiːzɪb(ə)l /
ihtimal dahilînde, muhtemel, makul.
131
f. çok istemek, arzulamak, hasretini çekmek,

özlemek.
s. uzun;
uzun süren, yorucu;
Ekler: lon·ger / lon·gest
long mesafece uzun;
1537 Hecelenişi: long
alışılmıştan uzun;
Okunuşu: /lɒŋ /
şümullü, uzak (tarih);
i. , (şiir) uzun hece.
z. çok, pek: geç;
müddetince, müddetine kadar, çok vakit, çoktan.
i. kavga, tartışma, münakaşa, mücadele;
f. tartışmak, münakaşa etmek; Ekler: dis·putes
1538 dispute bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek; Hecelenişi: dis·pute
karşı koy mak, reddetmek, kabul etmemek, itiraz Okunuşu: /dɪ’spjuːt /
etmek, mücadele etmek.

humility i. alçak gönüllülük, tevazu; Hecelenişi: hu·mil·i·ty
1539
boyun eğme, yumuşak başlılık. Okunuşu: /hjʊ’mɪlɪti /
quarantine i. karantina; Hecelenişi: quar·an·tine
1540
f. karantinaya koymak, ayırmak. Okunuşu: /kwɒrəntiːn /

brevity i. kısalık, kısa oluş; Hecelenişi: brev·i·ty
1541
bir fikrin kısaca ifade edilmesi. Okunuşu: /brɛvɪti /
f. çıkarmak, çekmek;
söyletmek, itiraf ettirmek;
özetini veya özünü çıkarmak;
Ekler: ex·tracts / ex·tract·ed /
seçmek;
extract ex·tract·ing / ex·trac·tors
1542 (bir kitap vb’nden bir parçayı) almak, iktibas etmek;
Hecelenişi: ex·tract
suretini almak.
Okunuşu: /ɪk’strakt /
i. özet, hulâsa, öz, ruh;
esans;
seçilmiş parça, iktibas edilmiş kısım.
renown Hecelenişi: re·nown
1543 i. şöhret, ün, nam, şan.
Okunuşu: /rɪ’naʊn /
vexed Hecelenişi: vexed
1544 s. üzgün, sinirli, canı sıkkın.
Okunuşu: /vɛkst /
i. macera;
arama, araştırma; Ekler: quests
1545 quest tahkik, soruşturma, tetkik; Hecelenişi: quest
f. araştırmak; Okunuşu: /kwɛst /
havlayarak av izini aramak (köpek).
1546 extremely z. ziyadesiyle, aşırı derecede. Okunuşu: /ɪk’striːmli /
Ekler: ma·ligns / ma·ligned /

f. iftira etmek, yermek.
malign ma·lign·ing
1547 s. kötücül, bedhah, habis;
Hecelenişi: ma·lign
garezci.
Okunuşu: /mə’lʌɪn /
Ekler: sur·geons
1548 surgeon i. cerrah, operatör. Hecelenişi: sur·geon
Okunuşu: /səːdʒ(ə)n /
132
fervent Hecelenişi: fer·vent

1549 s. şevkli, gayretli, hararetli, sıcak, ateşli.
Okunuşu: /fəːv(ə)nt /
legacy kalıt;
1550
miras
1551 genuinely z. gerçekten, hakikaten.
s. özel, hususi, kişisel;

gizli, mahrem;
private Hecelenişi: pri·vate
1552 gayri resmi;
Okunuşu: /prʌɪvət /
i. ,ask. nefer, er, asker;
edep yerleri.
Ekler: lock·smiths
1553 locksmith i. çilingir. Hecelenişi: lock·smith
Okunuşu: /lɒksmɪθ /
i. aralık, fasıla (zaman);
interim Hecelenişi: in·ter·im
1554 s. muvakkat;
Okunuşu: /ɪnt(ə)rɪm /
geçici.
Ekler: loathes / loathed / loath·ing
loathe f. nefret etmek, hiç sevmemek;

1555 Hecelenişi: loathe
tiksinmek, iğrenmek.
Okunuşu: /ləʊð /
Ekler: em·bel·lish·es / em·bel·lished /
f. süslemek, tezyin etmek, güzelleştirmek;
embellish em·bel·lish·ing / em·bel·lish·ments
1556 (hikâyeye) aslında olmayan hayal ürünü şeyler ilave
Hecelenişi: em·bel·lish
ederek ilgiyi artırmak.
Okunuşu: /ɪm’bɛlɪʃ /
i. iddia, söz; Ekler: al·le·ga·tions
1557 allegation (huk). dava takriri; Hecelenişi: al·le·ga·tion
özür, bahane, mazeret. Okunuşu: /alɪ’geɪʃ(ə)n /
Ekler: pre·sides / pre·sid·ed /
preside f. başkanlık etmek; pre·sid·ing
1558
nezaret etmek. Hecelenişi: pre·side
Okunuşu: /prɪ’zʌɪd /
jocular s. şaka cinsinden, şakalı, şaka yollu; Hecelenişi: joc·u·lar
1559
şakacı. Okunuşu: /dʒɒkjʊlə /
Ekler: points of view
point of view görüş noktası.
1560 Hecelenişi: point of view
görüş noktası, bakış açısı.
Okunuşu: /pɔɪnt ɒv vjuː /
f. kıymetini düşürmek, ayarını bozmak; Ekler: de·bas·es / de·based /
debase şeref ve itibarına halel getirmek, tezlil etmek, de·bas·ing
1561
alçaltmak, indirmek; Hecelenişi: de·base
bozmak. Okunuşu: /dɪ’beɪs /
i. maya, bira mayası;
yeast Hecelenişi: yeast
1562 coşkunluk, heyecan;
Okunuşu: /jiːst /
köpük.
lethargy i. atalet, uyuşukluk; Hecelenişi: leth·ar·gy
1563
tıb. letarji Okunuşu: /lɛθədʒi /
i. hata, dalâlet, doğru yoldan ayrılma, inhiraf; Ekler: ab·er·ra·tions
1564 aberration yan delilik, akıl hastalığı; Hecelenişi: ab·er·ra·tion
sapıklık; Okunuşu: /ˌabə’reɪʃ(ə)n /
133
f. çaprazlamak;
karşıdan karşıya geçmek;
geçirmek;
bot. . , zool. türleri ayrı olan hayvan veya çiçekleri
çiftleştirip melez çeşitler elde etmek;
karşı gelmek;
türleri karışmak;
haç işareti yapmak;
üstüne çizgi çizmek.
i. çapraz işareti;
haç, put, çarmıh, salip, istavroz; Ekler: cross·es
1565 cross isa’nın öiümünün sembolü olarak kullanılan haç Hecelenişi: cross
şekli; Okunuşu: /krɒs /
keder, gam, elem, cefa, dert, musibet;
dörtyol ağzı;
melez.
s. darılmış, öfkeli;
huysuz, ters, titiz;
aksi, zıt;
çapraz;
aykırı;

melez;
karşıya geçen.
i. disiplin, inzibat, terbiye, idare;
talim;
itaat, boyun eğme;
Ekler: dis·ci·plines
discipline cezalandırma, tekdir;
1566 Hecelenişi: dis·ci·pline
ilim, bilim dalı;
Okunuşu: /dɪsɪplɪn /
f. terbiye etmek, yetiştirmek, idare etmek;
disipline sokmak, yola getirmek;
cezalandırmak.
nectar i. ,mit. nektar (tanrıların içkisi), abıhayat, bengisu;
1567
bot. balözü, nektar.
vivacious Hecelenişi: vi·va·cious
1568 s. canlı, hayat dolu, neşeli, şen.
Okunuşu: /vɪ’veɪʃəs /
i. yerleşme, oturma;
kararlaştırma;
halletme; Ekler: set·tle·ments
1569 settlement hesap görme; Hecelenişi: set·tle·ment
duvarın veya toprak setin biraz çöküp oturması; Okunuşu: /sɛt(ə)lm(ə)nt /
yeni sömürge;
yeni iskan edilmiş yer;
i. hayırseverlik, yardımseverlik;
merhamet; Ekler: char·i·ties
1570 charity sadaka; Hecelenişi: char·i·ty
hayır işi; Okunuşu: /tʃarɪti /
hayır cemiyeti, yardım derneği
s. verimli, mümbit, bereketli;
fertile Hecelenişi: fer·tile
1571 biyol. . üreyebilen;
Okunuşu: /fəːtʌɪl /
doğurgan.
134
indistinct Hecelenişi: in·dis·tinct

1572 s. belirsiz, seçilmez, iyice görülmez, ayırt edilmez.
Okunuşu: /ɪndɪ’stɪŋkt /
Ekler: ef·fi·gies
effigy i. heykel, büst, resim, tasvir, suret, şekil;
1573 Hecelenişi: ef·fi·gy
hoşa gitmeyen bir kimsenin kötü tasviri.
Okunuşu: /ɛfɪdʒi /
s. eşit, müsavi;
equivalent muadil; Hecelenişi: equiv·a·lent
1574
i. muadil olan şey; Okunuşu: /ɪ’kwɪv(ə)l(ə)nt /
eşit miktar.
i. al renk, kırmızı renk;
Ekler: scar·lets
scarlet al renkli kumaş veya elbise;
1575 Hecelenişi: scar·let
s. al renkli;
Okunuşu: /skɑːlɪt /
iffetsiz.
i. miğfer, baş zırhı, tolga;

spor faaliyetlerinde ve inşaatta giyilen koruyucu Ekler: hel·mets
1576 helmet başlık, kask; Hecelenişi: hel·met
sıcak memleketlere mahsus, mantara benzer bir Okunuşu: /hɛlmɪt /
maddeden yapılmış güneş şapkası.

Ekler: un·der·rates / un·der·rat·ed /
underrate un·der·rat·ing
1577 f. hakkı olan kıymeti vermemek.
Hecelenişi: un·der·rate
Okunuşu: /ʌndə’reɪt /
munitions cephane;
1578
mühimmat
Ekler: mum·mies
mummy i. mumya;
1579 Hecelenişi: mum·my
iyi muhafaza edilmiş ceset.
Okunuşu: /mʌmi /
Ekler: sub·stan·ti·ates /
f. gerçeklemek, kanıtlamak;
substantiate sub·stan·ti·at·ed / sub·stan·ti·at·ing
1580 gerçekleşmek;
Hecelenişi: sub·stan·ti·ate
gerçekleştirmek, tahakkuk ettirmek.
Okunuşu: /səb’stanʃɪeɪt /
Ekler: fam·ines
1581 famine i. kıtlık, açlık. Hecelenişi: fam·ine
Okunuşu: /famɪn /
i. sıfır;
hiç;
Ekler: ze·ros / ze·roes
zero bir ölçek üzerinde başlangıç noktası;
1582 Hecelenişi: ze·ro
en aşağı nokta;
Okunuşu: /zɪərəʊ /
hiçlik;
f. aynı zamana rastlamak için ayarlamak.
i. görülecek şey;
Ekler: spec·ta·cles
spectacle dehşetli manzara;
1583 Hecelenişi: spec·ta·cle
acayip davranış;
Okunuşu: /spɛktək(ə)l /
gözlük.
Ekler: suc·cumbs / suc·cumbed /
succumb f. yenilmek, mağlup olmak, dayanamamak; suc·cumb·ing
1584
ölmek. Hecelenişi: suc·cumb
Okunuşu: /sə’kʌm /
135
Ekler: hairs
hair i. saç, kıl, tüy;
1585 Hecelenişi: hair
kıl payı mesafe.
Okunuşu: /hɛː /
f. heyecan vermek, heyecanlandırmak, tesir etmek;
müteessir olmak;
Ekler: thrills / thrilled / thrill·ing
thrill heyecan veya teessürle titremek;
1586 Hecelenişi: thrill
i. heyecan, halecan;
Okunuşu: /θrɪl /
lerze, titreme;
tıb. titreşim.
1587 prior to önce Okunuşu: /prʌɪə tə /
Ekler: pro·pos·es / pro·posed /

f. teklif etmek, arzetmek;
propose pro·pos·ing / pro·pos·ers
1588 kurmak, niyet etmek;
Hecelenişi: pro·pose
evlenme teklif etmek.

Okunuşu: /prə’pəʊz /
f. tartışmak, münakaşa etmek, müzakere etmek; Ekler: de·bates
1589 debate çok düşünmek; Hecelenişi: de·bate
i. tartışma, münakaşa, müzakere, fikir mücadelesi. Okunuşu: /dɪ’beɪt /
i. şüphe, kuşku, vehim; Ekler: sus·pi·cions

1590 suspicion ima, iz; Hecelenişi: sus·pi·cion
k.dili gayet az miktar. Okunuşu: /sə’spɪʃ(ə)n /
f. kırmak, parçalamak;
ihlâl etmek, riayet etmemek, uymamak (kanuna);
bir yerini kırmak, yaralamak;
bozmak, araya girmek;
sona erdirmek, bitirmek; Ekler: breaks / broke / bro·ken /
break nüfuz etmek, içine girmek; break·ing
1591
iflâs ettirmek; Hecelenişi: break
bozdurmak (para); Okunuşu: /breɪk /
kaçmak, firar etmek;
elek. devreyi bozmak, devreyi kapatmak;
parçalanmak, kırılmak;
kopmak (fırtına): kesilmek;
merciful s. merhametli, şefkatli; Hecelenişi: mer·ci·ful
1592
acı çektirmeyen. Okunuşu: /məːsɪfʊl /
f. yaymak, dökmek, neşretmek;
yayılmak, dağılmak, intişar etmek.
diffuse Hecelenişi: dif·fuse
1593 s. ayrıntılı, mufassal;
Okunuşu: /dɪ’fjuːz /
çok söz kullanan;
geniş, yaygın, yayılmış, vâsi.
Ekler: ad·min·is·ters / ad·min·is·tered /
f. yönetmek, idare etmek;
administer ad·min·is·ter·ing
1594 vermek, icra etmek, ifa etmek: yemin ettirmek;
Hecelenişi: ad·min·is·ter
hizmet etmek, levazımını temin etmek, donatmak.
Okunuşu: /əd’mɪnɪstə /
s. pek çabuk, hızlı, tez, süratli;
rapid Hecelenişi: rap·id
1595 çabuk yapılmış;
Okunuşu: /rapɪd /
i. ,gen. ivinti yeri.
gratis Hecelenişi: gra·tis
1596 z. ,s. bedava, parasız, caba.
Okunuşu: /gratɪs /
136
f. ilgisini başka yöne çekmek, dikkatini dağıtmak; Ekler: di·verts / di·vert·ed / di·vert·ing
1597 divert çevirmek, saptırmak; Hecelenişi: di·vert
oyalamak, eğlendirmek. Okunuşu: /dʌɪ’vəːt /
Ekler: grat·i·fies / grat·i·fied /
gratify grat·i·fy·ing / grat·i·fi·ca·tions
1598 f. memnun etmek, hoşnut etmek, tatmin etmek.
Hecelenişi: grat·i·fy
Okunuşu: /gratɪfʌɪ /
s. çabuk müteessir olan, hassas;
susceptible Hecelenişi: sus·cep·ti·ble
1599 alıngan;
Okunuşu: /sə’sɛptɪb(ə)l /
kolay aşık olan, şıpsevdi.
f. karşılık olarak vermek;
iade etmek, geri vermek;
vermek;
teslim etmek;
göstermek (hesap); Ekler: ren·ders / ren·dered /
render icra etmek; ren·der·ing
1600
etmek, kılmaklaştırmak, -landırmak; Hecelenişi: ren·der
tercüme etmek, çevirmek; Okunuşu: /rɛndə /
anlatmak, tabir etmek;

eritmek (yağ);
i. iade, tediye, ödeme;
sıva.
Ekler: offspring
offspring i. ürün;
1601 Hecelenişi: off·spring
döl, evlât.
Okunuşu: /ɒfsprɪŋ /
Ekler: ep·i·taphs
epitaph i. mezar kitabesi;
1602 Hecelenişi: ep·i·taph
bu tarzda yazılan manzum veya düz parça.
Okunuşu: /ɛpɪtɑːf /
f. birbirine uygun hale getirmek;
Ekler: ac·com·mo·dates /
telif etmek, uzlaştırmak;
accommodate ac·com·mo·dat·ed / ac·com·mo·dat·ing
1603 bir başkasının işini görmek;
Hecelenişi: ac·com·mo·date
sağlamak, temin etmek;
Okunuşu: /ə’kɒmədeɪt /
yerleştirmek, yer tedarik etmek
i. eşitlik, müsavat;
parity Hecelenişi: par·i·ty
1604 tam benzerlik;
Okunuşu: /parɪti /
tic. fiyat birliği.
i. tesir, etki;
Ekler: im·pres·sions
impression izlenim, intiba;
1605 Hecelenişi: im·pres·sion
zan;
Okunuşu: /ɪm’prɛʃ(ə)n /
basma;
unchecked s. kontrol edilmemiş; Hecelenişi: un·checked
1606
serbest, kontrolsuz. Okunuşu: /ʌn’tʃɛkt /
i. kendi isteği ile bir vazifeye giren kimse, gönüllü;
gönüllü asker;
huk. kendisine karşılıksız olarak mal verilen kimse;
Ekler: vol·un·teers
volunteer ekilmeden büyüyen bitki;
1607 Hecelenişi: vol·un·teer
s. gönüllülerden ibaret, gönüllü;
Okunuşu: /ˌvɒlən’tɪə /
kendiliğinden büyüyen;
f. kendi isteği ile bir şeyi teklif etmek veya vermek;
gönüllü olmak.
137
Ekler: en·vis·ag·es / en·vis·aged /

envisage f. tasavvur etmek, tahayyul etmek; en·vis·ag·ing
1608
zihninde canlandırmak, planlamak. Hecelenişi: en·vis·age
Okunuşu: /ɪn’vɪzɪdʒ /
percent Ekler: percent / per cent
1609 z. ,s. yüzde.
Hecelenişi: per·cent
bound to mecbur;
1610 Okunuşu: /baʊnd tə /
zorunlu
Ekler: soothes / soothed / sooth·ing
soothe f. yatıştırmak, teskin etmek, yumuşatmak;
1611 Hecelenişi: soothe
rahat ettirmek, mülâyimleştirmek, hafifleştirmek.
Okunuşu: /suːð /
s. göğe ait, semavi;
kutsal, ilâhi;
celestial Hecelenişi: ce·les·tial

1612 gökte oturan;
Okunuşu: /sɪ’lɛstɪəl /
i. göksel varlık;
(bh)., (alay) çinli.
Ekler: per·se·veres / per·se·vered /
persevere per·se·ver·ing
1613 f. sebat etmek, azimle devam etmek, ısrar etmek.

Hecelenişi: per·se·vere
Okunuşu: /pəːsɪ’vɪə /
Ekler: in·ti·ma·cies
1614 intimacy i. mahremiyet, teklifsiz dostluk. Hecelenişi: in·ti·ma·cy
Okunuşu: /ɪntɪməsi /
wheat i. buğday; Hecelenişi: wheat
1615
buğday fidanı. Okunuşu: /wiːt /
stamina Hecelenişi: stam·i·na
1616 i. dayanıklılık, tahammül, kuvvet.
Okunuşu: /stamɪnə /
i. kongre, toplantı;
mukavele, anlaşma; Ekler: con·ven·tions
1617 convention kabul edilen düzen; Hecelenişi: con·ven·tion
âdet, gelenek; Okunuşu: /kən’vɛnʃ(ə)n /
fels. ulaşım.
Ekler: cul·mi·nates / cul·mi·nat·ed /
culminate f. neticelenmek, bitmek, sona ermek; cul·mi·nat·ing
1618
en yüksek noktaya varmak, doruğuna yükselmek. Hecelenişi: cul·mi·nate
Okunuşu: /kʌlmɪneɪt /
i. idare eden kimse;
vali; Ekler: gov·er·nors
1619 governor (b.h.), A.b.d. eyalet reisi; Hecelenişi: gov·er·nor
argo. patron, baba; Okunuşu: /gʌv(ə)nə /
mak. düzengeç.
Ekler: evac·u·ates / evac·u·at·ed /
evacuate f. boşaltmak, tahliye etmek; evac·u·at·ing / evac·u·a·tions
1620
tıb. vücuttan çıkartmak, boşaltmak. Hecelenişi: evac·u·ate
Okunuşu: /ɪ’vakjʊeɪt /
Ekler: bliz·zards
1621 blizzard i. tipi, şiddetli kar fırtınası Hecelenişi: bliz·zard
Okunuşu: /blɪzəd /
138
s. deniz kenarında veya denize yakın;

maritime denizle ilişiği olan; Hecelenişi: mar·i·time
1622
denizciye mahsus; Okunuşu: /marɪtʌɪm /
deniz seferleri ile ilgili.
Ekler: obit·u·ar·ies
obituary i. bir öiü hakkında yazılan kısa biyografi;
1623 Hecelenişi: obit·u·ary
s. birinin öiümüne ait.
Okunuşu: /ə(ʊ)’bɪtʃʊəri /
f. yatıştırmak, itidale getirmek, yumuşatmak;
yatışmak, yumuşamak;
azaltmak, hafifletmek;
moderate Hecelenişi: mod·er·ate
1624 başkanlık etmek, idare etmek.
Okunuşu: /mɒd(ə)rət /
s. ılımlı, mutedil;
orta, ikisi ortası;
i. ılımlı kimse.
involvement i. bağlılık, ilgi, alaka; Ekler: in·volves / in·volved / in·volv·ing

1625
karıştırılma, sarılma. Okunuşu: /ɪn’vɒlvm(ə)nt /
i. palanga, takım;
tutma, zapt etme;
Amerikan futbolunda belirli yerde oynayan iki

oyuncudan her biri;
Ekler: tack·les
tackle den. halat takımı;
1626 Hecelenişi: tack·le
f. tutmak, zapt etmek;
Okunuşu: /tak(ə)l /
Amerikan futbolunda topu taşıyan hasmı tutup
durdurmak;
başarmak;
uğraşmak, çaresine bakmak, hakkından gelmek.
Ekler: ca·pit·u·lates / ca·pit·u·lat·ed /
capitulate f. teslim olmak; ca·pit·u·lat·ing / ca·pit·u·la·tions
1627
silâhları bırakmak. Hecelenişi: ca·pit·u·late
Okunuşu: /kə’pɪtjʊleɪt /
f. ünlem dinlemek, işitmek; Ekler: harks / harked / hark·ing
1628 hark ünlem Dinle! Dur! Sus! hark back sadede gelmek; Hecelenişi: hark
geri çağırmak (tazı). Okunuşu: /hɑːk /
hideous Hecelenişi: hid·eous
1629 s. çok çirkin, igrenç, kerih, korkunç.
Okunuşu: /hɪdɪəs /
Ekler: ca·liphs / ca·lifs
1630 caliph i. halife. Hecelenişi: ca·liph
Okunuşu: /keɪlɪf /
knowledgeable Hecelenişi: knowl·edge·able
1631 s. bilgili, zeki.
Okunuşu: /nɒlɪdʒəb(ə)l /
Ekler: con·dens·es / con·densed /
condense f. , kim. , fiz. yoğunlaştırmak, koyulaştırmak; con·dens·ing
1632
özetlemek, kısaltmak. Hecelenişi: con·dense
Okunuşu: /kən’dɛns /
Ekler: kilns
1633 kiln i. tuğla veya kireç ocağı, fırın. Hecelenişi: kiln
Okunuşu: /kɪln /
headstrong s. inatçı, dikbaşlı, kafasının dikine giden, bildiğini Hecelenişi: head·strong
1634
okuyan. Okunuşu: /hɛdstrɒŋ /
139
değişmek;
evolve gelişmek;
1635
geliştirmek;
genişlemek;
f. tekrar inşa etmek, yeniden yapmak veya tertip
Ekler: re·con·structs / re·con·struct·ed
etmek;
reconstruct / re·con·struct·ing
1636 kalıntılarından eski halini anlamak;
Hecelenişi: re·con·struct
geçmiş bir olayın ayrıntılarına inerek parça parça
Okunuşu: /riːkən’strʌkt /
incelemek.
Ekler: re·quires / re·quired /
require f. muhtaç olmak, ihtiyaç göstermek, gerekli bulmak; re·quir·ing
1637
istemek, talep etmek. Hecelenişi: re·quire
Okunuşu: /rɪ’kwʌɪə /
i. isabet, tesadüf etme;

tekerrür oranı; Ekler: in·ci·denc·es
1638 incidence oluş derecesi; Hecelenişi: in·ci·dence
fiz. bir cisim veya ışmın bir düzey üzerine düşmesi; Okunuşu: /ɪnsɪd(ə)ns /
huk. bir kanun veya verginin etkisi.
Ekler: sim·pli·fies / sim·pli·fied /

simplify sim·pli·fy·ing / sim·pli·fi·ca·tions
1639 f. basitleştirmek, sadeleştirmek, kolaylaştırmak.
Hecelenişi: sim·pli·fy
Okunuşu: /sɪmplɪfʌɪ /
Ekler: in·tox·i·cates / in·tox·i·cat·ed /
f. sarhoş etmek, mest etmek;
intoxicate in·tox·i·cat·ing
1640 sevinçten çılgın hale sokmak;
Hecelenişi: in·tox·i·cate
tıb. zehirlemek.
Okunuşu: /ɪn’tɒksɪkeɪt /
Ekler: weap·ons
1641 weapon i. silâh. Hecelenişi: weap·on
Okunuşu: /wɛp(ə)n /
f. yenilemek, yenileştirmek;
yeni hayat vermek;
tekrar başlamak, yeniden başlamak; Ekler: re·news / re·newed / re·new·ing
1642 renew tekrar etmek; Hecelenişi: re·new
tazelemek, canlandırmak, gençleştirmek; Okunuşu: /rɪ’njuː /
tamir etmek;
eksiğini tamamlamak;
1643 nomad s. göçebe (kimse veya topluluk). Ekler: no·mads
f. çürütmek, berelemek, ezmek;

incitmek, kırmak;
Ekler: bruis·es
bruise dövmek (havanv.b.de);
1644 Hecelenişi: bruise
çürük peyda etmek, bir yerini çürütmek, berelemek;
Okunuşu: /bruːz /
incinmek;
i. çürük, bere ezik.
i. dolambaçlı yol, labirent;
Ekler: me·an·ders / me·an·dered /
zikzaklı veya dolambaçlı devinim;
meander me·an·der·ing / me·an·ders
1645 menderes, kıvrım;
Hecelenişi: me·an·der
girintili kavislerden yapılmış nakış;
Okunuşu: /mɪ’andə /
b.h. Menderes Irmağının eski ismi;
140
i. tedarik, tedarik olunan şey;

hazırlama, hazırlık;
Ekler: pro·vi·sions
provision koşul, şart;
1646 Hecelenişi: pro·vi·sion
zahire, erzak;
Okunuşu: /prə’vɪʒ(ə)n /
f. tedarik etmek, yemek veya gerekli şeyleri
sağlamak.
f. suya daldırmak;
zorla suya batırmak;
saplamak, sokmak;
dalmak, içine atılmak;
ileriye atılmak;
Ekler: plung·es / plunged / plung·ing
plunge k.dili büyük para koyarak kumar oynamak;
1647 Hecelenişi: plunge
Okunuşu: /plʌn(d)ʒ /
i. dalış, suya atılış;
yüzüş;
dalma havuzu;
k.dili tehlikeli teşebbüs, büyük kumar;
kendini verme, atılma.
1648 darkness i. karanlık. Hecelenişi: dark·ness

Ekler: ex·ag·ger·ates / ex·ag·ger·at·ed /
ex·ag·ger·at·ing / ex·ag·ger·a·tions /
exaggerate f. mübalâğa etmek, abartmak, büyütmek, izam
1649 ex·ag·ger·a·tors
etmek.
Hecelenişi: ex·ag·ger·ate
Okunuşu: /ɪg’zadʒəreɪt /
longevity Hecelenişi: lon·gev·i·ty
1650 i. ömür uzunluğu, uzun ömürlülük.
Okunuşu: /lɒn’dʒɛvɪti /
Ekler: men·tors
1651 mentor i. akıllı ve güvenilir öğretmen veya kılavuz. Hecelenişi: men·tor
Okunuşu: /mɛntɔː /
i. hile, oyun; Ekler: de·lu·sions
1652 delusion hayal, hulya, vehim, kuruntu; Hecelenişi: de·lu·sion
bir çeşit delilik. Okunuşu: /dɪ’l(j)uːʒ(ə)n /
rigorous s. şiddetli, sert; Hecelenişi: rig·or·ous
1653
ihtimamlı. Okunuşu: /rɪg(ə)rəs /
glamour i. göz kamaştırıcılık, sathi cazibe, sahte parlaklık; Hecelenişi: glam·our
1654
f. büyülemek, teshir etmek. Okunuşu: /glamə /
backbencher Ekler: back·bench·es / back·bench·ers
1655 i. parlamento üyesi.
Okunuşu: /bak’bɛntʃə(r) /
unarmed s. silahsız; Hecelenişi: un·armed

1656
koruyucu tabakası olmayan. Okunuşu: /ʌn’ɑːmd /
Ekler: de·ni·als
denial i. inkâr, yalanlama ret, tekzip;
1657 Hecelenişi: de·ni·al
feragat.
Okunuşu: /dɪ’nʌɪ(ə)l /
atonement Ekler: atones / atoned / aton·ing
1658 i. kefaret, tazminat , özür dileme, tarziye.
Okunuşu: /ə’təʊnm(ə)nt /
venom i. yılan veya akrep zehiri, ağı; Hecelenişi: ven·om
1659
kötülük, garez, kin, düşmanlık, diş bileme. Okunuşu: /vɛnəm /
141
i. bildirme, anlatma, gösterme; Ekler: in·di·ca·tions

1660 indication belirti, delil, kanıt; Hecelenişi: in·di·ca·tion
tıb. hastalıklarda uygun tedavi şeklini gösterme. Okunuşu: /ɪndɪ’keɪʃ(ə)n /
i. ödünç verme;
ödünç alma, borçlanma;
Ekler: loans
loan ödünç verilen şey;
1661 Hecelenişi: loan
f. bilhassa faiz karşılığında ödünç para vermek;
Okunuşu: /ləʊn /
ödünç vermek;
(eğreti olarak) vermek.
abject Hecelenişi: ab·ject

1662 s. sefil, alçak, aşağılık;
Okunuşu: /abdʒɛkt /
versus Hecelenişi: ver·sus

1663 edat. karşı, aleyhinde,kıs. v. veya vs.
Okunuşu: /vəːsəs /
Ekler: jun·gles
jungle i. çok sık ağaçlı ve yüksek otlu vahşi orman, çengel;
1664 Hecelenişi: jun·gle
çok sık ve karışık yeşillik.
Okunuşu: /dʒʌŋg(ə)l /
Ekler: de·ports / de·port·ed /
de·port·ing / de·por·ta·tions /

1665 deport (t). hudut harici etmek. de·por·tees
Hecelenişi: de·port
Okunuşu: /dɪ’pɔːt /
Ekler: glos·sa·ries
1666 glossary i. bir kitaba veya yazara ait lügatçe. Hecelenişi: glos·sa·ry
Okunuşu: /glɒs(ə)ri /
i. özet, öz; Ekler: epit·o·mes
1667 epitome örnek, misal; Hecelenişi: epit·o·me
sivrilmiş veya zirveye ulaşmış kişi. Okunuşu: /ɪ’pɪtəmi /
unexpected Hecelenişi: un·ex·pect·ed

1668 s. beklenilmedik.
Okunuşu: /ʌnɪk’spɛktɪd /
i. bağ bozumu;
bir mevsimin bağ mahsulü;
bir mevsimde çıkarılan şarap;
vintage Hecelenişi: vin·tage
1669 s. iyi mevsimden (şarap);
Okunuşu: /vɪntɪdʒ /
kaliteli;
eski, iyi, seçkin;
modası geçmiş.
loyal Hecelenişi: loy·al
1670 s. sadık, vefalı.
Okunuşu: /lɔɪəl /
invulnerable s. yaralanamaz, incitilemez; Hecelenişi: in·vul·ner·a·ble

1671
fethedilemez. Okunuşu: /ɪn’vʌln(ə)rəb(ə)l /
i. üzerinde irili ufaklı çok sayıda ada bulunan deniz; Ekler: ar·chi·pel·a·goes /
1672 archipelago takımadalar; ar·chi·pel·a·gos
adalar grubu. Hecelenişi: ar·chi·pel·a·go
f. itibar etmek, saymak, kıymet vermek, hürmet
esteem etmek; Hecelenişi: es·teem
1673
takdir etmek; Okunuşu: /ɪ’stiːm /
sanmak, zannetmek;
142
indispensable Hecelenişi: in·dis·pens·able

1674 s. zaruri, elzem, zorunlu, onsuz olamaz.
Okunuşu: /ɪndɪ’spɛnsəb(ə)l /
f. eğmek, yatırmak, meylettirmek;
eğilmek, yatmak;
meyletmek, istidat göstermek; Ekler: in·clines / in·clined / in·clin·ing
1675 incline sapmak, inhiraf etmek. Hecelenişi: in·cline
i. eğri yüzey, mail satıh; Okunuşu: /ɪn’klʌɪn /
yokuş, meyil;
eğilme.
f. işten çıkarmak;
Ekler: dis·miss·es / dis·missed /
yol vermek, gitmesine müsaade etmek;
dismiss dis·mis·sing / dis·miss·als
1676 azletmek;
Hecelenişi: dis·miss
bertaraf etmek, defetmek bırakmak;
Okunuşu: /dɪs’mɪs /
(huk). davayı reddetmek.
Ekler: mor·sels
1677 morsel i. lokma, parça. Hecelenişi: mor·sel
Okunuşu: /mɔːs(ə)l /
i. evlenme, izdivaç, evlilik;
matrimony Hecelenişi: mat·ri·mo·ny
1678 evlenme merasimi;

Okunuşu: /matrɪməni /
bir kâğıt oyunu.
Ekler: ob·tains / ob·tained /
obtain f. bulmak, almak, ele geçirmek; ob·tain·ing
1679
âdet olmak, geçerli olmak. Hecelenişi: ob·tain
Okunuşu: /əb’teɪn /
f. göstermek, işaret etmek, belirtmek, tasrih etmek;
isimlendirmek, ad vermek, demek;
to veya for ile tayin etmek; Ekler: des·ig·nates / des·ig·nat·ed /
designate seçmek, uygulamak, tatbik etmek, düzenlemek, des·ig·nat·ing / des·ig·na·tors
1680
tertip etmek. Hecelenişi: des·ig·nate
s. (gen nitelendirdiğiisimden sonra) atanmış, tayin Okunuşu: /dɛzɪgneɪt /
edilmiş veya seçilmiş (fakat henüz memuriyete
başlamamış).
s. düşünceli;
dikkatli;
thoughtful Hecelenişi: thought·ful
1681 başkasını düşünür, saygılı, nazik. thought
Okunuşu: /θɔːtfʊl /
fullyz. düşünceye dalarak;
nazikçe, incelikle.
f. elemek, elek veya tulbentten geçirmek, süzmek;
eler gibi dikkatle gözden geçirmek.
i. sürgü, kol demiri;
kilit dili;
cıvata;
fırlama, kaçış;
Ekler: bolts
bolt top (kumaş , duvar kağıdı);
1682 Hecelenişi: bolt
yıldırım;
Okunuşu: /bəʊlt /
kısa kalın ok;
kitabın kesilmemiş kenarları ve sayfaları;
f. süngülemek;
fırlamak;
düşünmeden söylemek, ağzından kaçırmak;
çiğnemeden yutmak, alelacele yemek;
143
1683 unwillingness i. isteksizlik. Okunuşu: /ʌn’wɪlɪŋnɪs /
Ekler: uten·sils
utensil i. kap;
1684 Hecelenişi: uten·sil
alet.
Okunuşu: /juː’tɛns(ə)l /
1685 alarming korkutucu
gargantuan s. kocaman, iri; Hecelenişi: gar·gan·tuan

1686
obur, doymaz. Okunuşu: /gɑː’gantjʊən /
f. karar vermek, tasarlamak;
karar vermesine sebep olmak;
Ekler: re·solves / re·solved / re·solv·ing
resolve parçalara ayırıp incelemek;
1687 Hecelenişi: re·solve
çözmek;
Okunuşu: /rɪ’zɒlv /
halletmek, açıklamak;
oy ile kararlaştırmak;
Ekler: debts
debt i. , tic. borç, alacak, matlup;
1688 Hecelenişi: debt
suç, kabahat.
Okunuşu: /dɛt /

Ekler: per·turbs / per·turbed /
perturb per·turb·ing
1689 f. zihnini karıştırmak, altüst etmek, rahatsız etmek.
Hecelenişi: per·turb
Okunuşu: /pə’təːb /
unfair s. haksız, adaletsiz; Hecelenişi: un·fair
1690
hileli. Okunuşu: /ʌn’fɛː /
infantry Hecelenişi: in·fan·try
1691 i. piyade, yaya asker.
Okunuşu: /ɪnf(ə)ntri /
f. satın almak, mübayaa etmek;
gayretle ele geçirmek, kazanmak;
manivela ile kaldırmak veya çekmek. Ekler: pur·chas·es / pur·chased /
purchase i. satın alma, mübayaa, iştira, alım; pur·chas·ing / pur·chas·ers
1692
satın alınan şey; Hecelenişi: pur·chase
kaymasın diye sıkı tutma; Okunuşu: /pəːtʃɪs /
kaymasın diye bir şeyi sıkı tutmak veya hareket
ettirmek için makara gibi alet.
i. tazmin, telafi; Ekler: com·pen·sa·tions
1693 compensation karşılık, ücret, maaş, bedel; Hecelenişi: com·pen·sa·tion
takas, karşılama. Okunuşu: /kɒmpɛn’seɪʃ(ə)n /
i. vatan veya hükümdara sadakat; Ekler: al·le·gianc·es
1694 allegiance sadakat, bağlılık, merbutiyet (gerçeğe, bir partiye Hecelenişi: al·le·giance
v.b.). Okunuşu: /ə’liːdʒ(ə)ns /
1695 novelist i. romancı, roman yazarı. Ekler: nov·el·ists
s. günahkâr, günah kabilinden;

sinful Hecelenişi: sin·ful
1696 ahlâk dışı;
Okunuşu: /sɪnfʊl /
habis, şerir.
s. ebedi ve ezeli, başı ve sonu olmayan;
1697 eternal daimi, baki, ölümsüz; Hecelenişi: eter·nal
i. , (b.h.) ebedi varlık, Tanrı, Allah.
144
Ekler: pre·cludes / pre·clud·ed /

f. bir önceki hareketten dolayı imkânsız hale
preclude pre·clud·ing
1698 getirmek, engel olmak, mâni olmak;
Hecelenişi: pre·clude
dışarıda bırakmak.
Okunuşu: /prɪ’kluːd /
unavoidable s. kaçımlmaz, bertaraf edilmez; Hecelenişi: un·avoid·able
1699
iptali kabil olmayan. Okunuşu: /ʌnə’vɔɪdəb(ə)l /
opinionated Hecelenişi: opin·ion·at·ed

1700 s. inatçı, fikrinden dönmeyen, dik kafalı.
Okunuşu: /ə’pɪnjəneɪtɪd /
ignorance Hecelenişi: ig·no·rance
1701 i. cehalet, cahillik.
Okunuşu: /ɪgn(ə)r(ə)ns /
i. tan, fecir, sabah, şafak sökmesi, gün ağarması, gün
Ekler: dawns
dawn doğması;
1702 Hecelenişi: dawn
zuhur, ilk görünüş;
Okunuşu: /dɔːn /
f. görünmeye başlamak, aydınlanmak, intikal etmek.
f. solmak, kurumak;
sararıp solmak; Ekler: with·ers / with·ered /
wither çürümek, zeval bulmak, bozulmak, kurutmak, with·er·ing
1703
soldurmak; Hecelenişi: with·er

çürütmek, bozmak; Okunuşu: /wɪðə /
utandırmak, susturmak.
Ekler: vul·ner·a·bil·i·ties
vulnerable s. yaralanması mümkün;
1704 Hecelenişi: vul·ner·a·ble
zedelenir, incinebilir.
Okunuşu: /vʌln(ə)rəb(ə)l /
i. envanter; Ekler: in·ven·to·ries
1705 inventory deftere kayıtlı eşya; Hecelenişi: in·ven·to·ry
f. müfredat defterine geçirmek, kaydetmek. Okunuşu: /ɪnv(ə)nt(ə)ri /
s. gürültülü;
boisterous Hecelenişi: bois·ter·ous
1706 şiddetli;
Okunuşu: /bɔɪst(ə)rəs /
fırtınalı (dalga, hava, rüzgar).
Ekler: con·tam·i·nates /
f. bulaştırmak;
contaminate con·tam·i·nat·ed / con·tam·i·nat·ing
1707 geçirmek (hastalık, mikrop, pislik);
Hecelenişi: con·tam·i·nate
lekelemek, kirletmek.
Okunuşu: /kən’tamɪneɪt /
etiquette i. görgü kuralları, adabımuaşeret, davranış bilgisi, Hecelenişi: et·i·quette
1708
topluluk töresi. Okunuşu: /ɛtɪkɛt /
i. şaka, latife; Ekler: hoax·es
1709 hoax hile, oyun; Hecelenişi: hoax
f. aldatmak, oyun etmek,argo. işletmek. Okunuşu: /həʊks /
Ekler: con·sists / con·sist·ed /
f. , of ile ibaret olmak, -den meydana gelmek,
consist con·sist·ing
1710 mürekkep olmak;
Hecelenişi: con·sist
in ile içine almak, havi olmak.
Okunuşu: /kən’sɪst /
i. ,f. mezat, müzayede ile satış; Ekler: auc·tions
1711 auction bir çesit iskambil oyunu; Hecelenişi: auc·tion
f. miizayede ile satmak, haraç mezat satmak. Okunuşu: /ɔːkʃ(ə)n /
Ekler: up·roars
1712 uproar i. gürültü, velvele, şamata. Hecelenişi: up·roar
Okunuşu: /ʌprɔː /
145
Ekler: vac·ci·nates / vac·ci·nat·ed /

vaccinate f. aşılamak; vac·ci·nat·ing / vac·ci·na·tions
1713
çiçek aşısı yapmak. Hecelenişi: vac·ci·nate
Okunuşu: /vaksɪneɪt /
Ekler: oc·cu·pa·tions
occupation i. iş, meşguliyet, meslek, sanat;
1714 Hecelenişi: oc·cu·pa·tion
işgal, zorla alma.
Okunuşu: /ɒkjʊ’peɪʃ(ə)n /
s. bödüren;
blatant Hecelenişi: bla·tant
1715 yüksek sesle bağıran;
Okunuşu: /bleɪt(ə)nt /
kaba, açık, bariz, aşikâr.
qualitative Hecelenişi: qual·i·ta·tive
1716 s. niteliğe ait, niteleyici, nitel.
Okunuşu: /kwɒlɪtətɪv /
futile s. boş, nafile, abes; Hecelenişi: fu·tile
1717
değersiz Okunuşu: /fjuːtʌɪl /
Ekler: foot·prints
1718 footprint i. ayak izi. Hecelenişi: foot·print
Okunuşu: /fʊtprɪnt /
Ekler: jav·e·lins

javelin i. cirit;
1719 Hecelenişi: jav·e·lin
elle atılan hafif kargı, harbe.
Okunuşu: /dʒav(ə)lɪn /
i. navlun, nakliye ücreti;
yük, hamule; Ekler: freights
1720 freight yük katarı, marşandiz; Hecelenişi: freight
f. yüklemek; Okunuşu: /freɪt /
nakletmek.
s. eski, ihtiyar, yaşlı;
aşınmış, eskimiş;
köhne;
tecrübeli, meleke sahibi, pişkin; Ekler: old·er / old·est
1721 old modası geçmiş; Hecelenişi: old
k.dili çok; Okunuşu: /əʊld /
harika;
k.dili sevgili (dost);
i. eski zamanlar.
Ekler: ob·sta·cles
1722 obstacle i. engel, mâni. Hecelenişi: ob·sta·cle
Okunuşu: /ɒbstək(ə)l /
s. buruna ait;
genizden veya burundan gelen;
1723 nasal dilb. genzel;
i. ,dilb. genizsi ses, burun sesi;
anat. burun kemiği.
i. temsilci, murahhas, delege, mümessil, elçi, vekil;
f. delege göndermek;
delegeye yetki vermek; Ekler: del·e·gates
1724 delegate havale etmek, emanet etmek. delega’tioni Hecelenişi: del·e·gate
delegasyon, mümessil heyeti; Okunuşu: /dɛlɪgət /
veka1et verme, yetki verme;
murahhaslık.
146
f. boş bırakmak, harap etmek, viran etmek, perişan

etmek;
yalnız bırakmak, kimsesiz bırakmak;
desolate Hecelenişi: des·o·late
1725 kederlendirmek, meyus etmek.
Okunuşu: /dɛs(ə)lət /
s. terkedilmiş, metruk, ıssız, tenha, boş, perişan,
harap;
kimsesiz, yalnız.
Ekler: an·i·mos·i·ties
1726 animosity i. husumet, kin düşmanlık. Hecelenişi: an·i·mos·i·ty
Okunuşu: /ˌanɪ’mɒsɪti /
lightning Hecelenişi: light·ning
1727 i. şimşek, yıldırım.
Okunuşu: /lʌɪtnɪŋ /
f. biçmek, orak ile biçmek, hasat etmek; Ekler: reaps / reaped / reap·ing
reap
1728 mahsul toplamak; Hecelenişi: reap

semeresini almak. Okunuşu: /riːp /
f. kuluçka makinasıyle civciv çıkarmak;
yumurtadan çıkmak;
(plan) yapmak, (kumpas) kurmak.
i. bir defada kuluçkadan çıkan civcivler.

f. ince çizgilerle süslemek, ince çizgiler halinde
Ekler: hatch·es
hatch kakma yapmak;
1729 Hecelenişi: hatch
i. resim ve kakma işlerinde gölge hâsıl eden ince
Okunuşu: /hatʃ /
çizgi, tarama.
i. ,den. ambar ağzı, ambar kapağı, kaporta;
bent kapağı;
bölmeli kapının alt kısmı;
üstü açık kapı.
i. toprak yığını;
küme, tümsek yer, tepecik;
Ekler: mounds
mound yığını;
1730 Hecelenişi: mound
beysbol atıcının durduğu tümsek yer;
Okunuşu: /maʊnd /
f. tepeciklerle kuşatmak;
tepecik şeklinde yığmak.
f. kucaklamak, sarılmak;
bağrına basmak, sımsıkı tutmak;
benimsemek, dört elle sarılmak (fikre);
1731 hug i. sarılma, kucaklama. Okunuşu: /hʌg /
benimsemek;
kucaklama;
sarılmak
Ekler: aban·dons / aban·doned /
f. tamamıyle bırakmak, terketmek, başından atmak;
abandon aban·don·ing
1732 kendini tamamıyla vermek;
Hecelenişi: aban·don
kendini kaptırmak.
Okunuşu: /ə’band(ə)n /
f. kalbur:f. kalburla elemek;
kalbur gibi delik deşik etmek. Ekler: rid·dles
1733 riddle f. muamma, bilmece; Hecelenişi: rid·dle
f. bilmece çözmek; Okunuşu: /rɪd(ə)l /
bilmece ile söylemek.
147
i. ekseriyet, çoğunluk; Ekler: ma·jor·i·ties

1734 majority oy çoğunluğu; Hecelenişi: ma·jor·i·ty
rüşt, erginlik, reşitlik. Okunuşu: /mə’dʒɒrɪti /
i. sıfat, nitelik, vasıf;
man. yüklem, mahmul; Ekler: at·trib·utes / at·trib·ut·ed /
attribute gram. yüklem; at·trib·ut·ing / at·tri·bu·tions
1735
sıfat veya benzeri. Hecelenişi: at·trib·ute
f. vermek, yüklemek, isnat etmek, atfetmek, Okunuşu: /ə’trɪbjuːt /
hamletmek.
i.f. , kraliçe;
arı beyi (ana arı);
Ekler: queens
queen satranç vezir, ferz;
1736 Hecelenişi: queen
briç kız;
Okunuşu: /kwiːn /
A.b.d.,argo. ibne;
f. kraliçe yapmak.
Ekler: seg·re·gates / seg·re·gat·ed /
segregate f. ayırmak, tefrik etmek, ayırıp bir araya top lamak; seg·re·gat·ing
1737
s. ayrılmış. Hecelenişi: seg·re·gate
Okunuşu: /sɛgrɪgeɪt /

Ekler: with·draws / with·drew /
f. geri çekmek, geri almak, geri çağırmak;
withdraw with·drawn / with·draw·ing
1738 banka hesabından çekmek;
Hecelenişi: with·draw
çekilmek.
Okunuşu: /wɪð’drɔː /
s. kardeşlere ait;
fraternal Hecelenişi: fra·ter·nal
1739 kardeş gibi, kardeşçe;
Okunuşu: /frə’təːn(ə)l /
kardeşlik cemiyetine ait.
Ekler: eu·lo·giz·es / eu·lo·gized /
eulogize f. övmek, methetmek, sena etmek, sitayişle eu·lo·giz·ing / eu·lo·gists
1740
bahsetmek. Hecelenişi: eu·lo·gize
Okunuşu: /juːlədʒʌɪz /
Ekler: hoards
hoard i. biriktirilmiş şey, saklanmış mal;
1741 Hecelenişi: hoard
f. biriktirmek, stok etmek, istif etmek.
Okunuşu: /hɔːd /
f. nizam koymak;
emretmek; Ekler: pre·scribes / pre·scribed /
prescribe tıb. salık vermek, vermek (ilâç); pre·scrib·ing
1742
huk. zaman aşımına dayanarak hükümsüz kılmak; Hecelenişi: pre·scribe
zaman aşımına tabi olmak; Okunuşu: /prɪ’skrʌɪb /
zaman aşımı ile hak kazanmak.
harmful Hecelenişi: harm·ful

1743 s. zararlı, fena, ziyan verici.
Okunuşu: /hɑːmfʊl /
f. gitmek, sık sık gitmek;
(to ile ) baş vurmak, müracaat etmek, başka çare
kalmayınca kullanmak.
i. sık sık gidilen yer, ahalinin toplandığı yer, gezinti ve Ekler: re·sorts
1744 resort dinlenme yeri; Hecelenişi: re·sort
mesire; Okunuşu: /rɪ’zɔːt /
çare, merci, baş vuracak yer, sığınacak yer;
yardımına baş vurulan kimse;
sık sık gitme.
148
f. tevdi etmek, teslim etmek, bırakmak, vermek;

Ekler: de·liv·ers / de·liv·ered /
kurtarmak, serbest bırakmak;
de·liv·er·ing / deliverables /
deliver çocuğu almak, doğurtmak;
1745 de·liv·er·ers
irat etmek, söylemek (nutuk);
Hecelenişi: de·liv·er
atmak (tokat);
Okunuşu: /dɪ’lɪvə /
hüküm vermek.
s. ,f. gevşek, sıkı ve bağlı olmayan, başıboş;
dağınık, ayrı ayrı, seyrek, sıkışık olmayan;
ahlakça serbest, hafifmeşrep, iffet sahibi olmayan; Ekler: loos·er / loos·est
1746 loose şüpheli, müphem; Hecelenişi: loose
yumuşak (öksürük); Okunuşu: /luːs /
ishal olmuş, kabız değil;
f. gevşetmek, çözmek, açmak;
i. yalan yere yemin;
perjury Hecelenişi: per·ju·ry

1747 yeminli yalan;
Okunuşu: /pəːdʒ(ə)ri /
huk. şahit sıfatıyle yalan yere yemin etme.
f. kemale erdirmek, olgunlaştırmak;
olmak, olgunlaşmak, kemale ermek;
Ekler: ma·tur·er / ma·tur·est
mature vadesi gelmek.
1748 Hecelenişi: ma·ture

s. olgunlaşmlş, olmuş, kemale ermiş, ergin, olgun;
Okunuşu: /mə’tʃʊə /
iyi hazırlanmış, tamam;
vadesi gelmiş.
Ekler: be·witch·es / be·witched /
f. büyü yapmak;
bewitch be·witch·ing
1749 tehir etmek;
Hecelenişi: be·witch
cezbetmek, hayran etmek.
Okunuşu: /bɪ’wɪtʃ /
Ekler: el·o·cu·tion·ists
elocution i. söz söyleme sanatı veya yeteneği, hitabet, güzel ve
1750 Hecelenişi: el·o·cu·tion
etkili söz söyleme veya yazma, belagat.
Okunuşu: /ˌɛlə’kjuːʃ(ə)n /
extravagant s. tutumsuz, müsrif, aşırı, müfrit, çok pahalı, Hecelenişi: ex·trav·a·gant
1751
mübalâğalı, fazla. Okunuşu: /ɪk’stravəg(ə)nt /
Ekler: tab·u·lates / tab·u·lat·ed /
f. cetvel haline koymak;
tabulate tab·u·lat·ing
1752 s. üstü düz;
Hecelenişi: tab·u·late
tabaka halindeki.
Okunuşu: /tabjʊleɪt /
durable s. dayanıklı, mukavim, sağlam, eskimez; Hecelenişi: du·ra·ble
1753
devamlı, sürekli. Okunuşu: /djʊərəb(ə)l /
vestige i. eser, iz;
1754
biyol. zamanla küçülmüş ve görevini yitirmiş olan.
Ekler: evades / evad·ed / evad·ing /
evade f. kaçınmak, sakınmak, kaçamaklı yol aramak, paçayı evad·ers
1755
kurtarmak, yakayı sıyırmak. Hecelenişi: evade
Okunuşu: /ɪ’veɪd /
s. ,f. katı, hissiz;
callous Hecelenişi: cal·lous
1756 nasırlı, nasır tutmuş;
Okunuşu: /kaləs /
f. nasırlanmak.
Ekler: ham·lets
1757 hamlet i. ufak köy, birkaç evden ibaret köy. Hecelenişi: ham·let
Okunuşu: /hamlɪt /
149
i. delil, tanıklık, şahadet, ispat, tanıt;

vuzuh, açıklık, aydınlık; Ekler: ev·i·denc·es
1758 evidence şahit; Hecelenişi: ev·i·dence
f. belirtmek, tasrih etmek, açıklamak, tavzih etmek; Okunuşu: /ɛvɪd(ə)ns /
ispat etmek.
Ekler: man·sions
mansion i. büyük ve güzel ev, kaşane;
1759 Hecelenişi: man·sion
eskiden malikane konağı.
Okunuşu: /manʃ(ə)n /
f. bağrına basmak, kucaklamak;
gizlemek, saklamak.
Ekler: bos·oms
bosom i. göğüs, sine, bağır, koyun;
1760 Hecelenişi: bos·om
elbisenin göğsü kaplayan kısmı;
Okunuşu: /bʊz(ə)m /
s. samimi çok yakın;
göğüse ait.
f. evlenmek için evden kaçmak, aşığıyla kaçmak;

1761 elope iş veya vazifeden kaçmak.
kaçmak
s. harfi, kelimesi kelimesine: her şeyi harfi harfine
literal Hecelenişi: lit·er·al
1762 yerine getiren: kelimesi kelimesine tercüme eden;

Okunuşu: /lɪt(ə)r(ə)l /
hakikate uygun.
Ekler: in·stalls / in·stalled / in·stall·ing
f. yerine koymak;
install / in·stall·ers
1763 tesisat yapmak, tanzim etmek, düzenlemek;
Hecelenişi: in·stall
makamına getirmek (memur), bir yere yerleştirmek.
Okunuşu: /ɪn’stɔːl /
Ekler: mess·i·er / mess·i·est
messy s. karmakarışık, intizamsız;
1764 Hecelenişi: messy
kirli, pasaklı.
Okunuşu: /mɛsi /
f. tekmelemek, tekme atmak, tekme vurmak, çifte
atmak;
tepmek (tüfek), seğirdim yapmak;
(a.b.d.),k.dili karşı durmak, yakınmak;
tekmeleyerek kovmak.
i. tekme;
Ekler: kicks / kicked / kick·ing
kick (a.b.d.),k.dili karşı gelme, yakınma, şikayet;
1765 Hecelenişi: kick
(a.b.d.), argo. kuvvet, sertlik (içki), kamçılama etkisi
Okunuşu: /kɪk /
(uyuşturucu madde);
(a.b.d.), argo. heyecan, zevk;
(a.b.d.), argo. kuvvet, enerji çeviklik, şevk;
(a.b.d.), ( argo) merak, heves;
seğirdim, tüfeğin geri tepmesi;
topa vurma.
i. bütün şeytanların bulunduğu yer, cehennem;
pandemonium Hecelenişi: pan·de·mo·ni·um
1766 karışıklık veya kanunsuzluğun hüküm sürdüğü yer;
Okunuşu: /ˌpandɪ’məʊnɪəm /
velvele karışıklık, kargaşa.
Ekler: ded·i·cates / ded·i·cat·ed /
dedicate f. adamak, tahsis etmek, takdis etmek, vakfetmek; ded·i·cat·ing
1767
vermek, ithaf etmek. Hecelenişi: ded·i·cate
Okunuşu: /dɛdɪkeɪt /
150
f. düğümlemek, düğüm halinde bağlamak;

karmakanşık etmek;
budaklanmak;
saçaklık düğüm yapmak;
düğümlenmek, düğüm olmak.
i. düğüm;
Ekler: knots
knot müşkül;
1768 Hecelenişi: knot
rabıta, bağ;
Okunuşu: /nɒt /
küme;
güç durum;
bot. nod;
birkaç hat veya sinirin birleştiği nokta, yumru;
den. halat cevizi, parakete savlasında mil taksimatlı
işaret;
i. çürüme, bozulma;
çürük;
bitkileri çürüten bir hastalık, küf; Ekler: rots / rot·ted / rot·ting
1769 rot koyunlarda parazitlerden ileri gelen çürüme Hecelenişi: rot
hastalığı. Okunuşu: /rɒt /
t. çürümek, bozulmak;

çürütmek, bozulmasına sebep olmak.
Ekler: lit·i·gants
litigant i. davacı;
1770 Hecelenişi: lit·i·gant
muhasım.
Okunuşu: /lɪtɪg(ə)nt /
acumen Hecelenişi: acu·men
1771 i. dirayet, feraset, çabuk kavrayış.
Okunuşu: /akjʊmən /
i. ,f. tenkit, kınama;
itham etme, suçlama;
censure f. sert bir şekilde tenkit etmek; Hecelenişi: cen·sure
1772
kabahatli bulmak; Okunuşu: /sɛnʃə /
tasvip etmemek, uygun bulmamak, münasip
görmemek.
1773 quintuplets beşiz
Ekler: fer·til·iz·ers
1774 fertilizer i. gübre, kimyevi gübre. Hecelenişi: fer·til·iz·er
Okunuşu: /fəːtɪlʌɪzə /
Ekler: buff·ers
buffer i. tampon, tampon vazifesi gören herhangi bir şey;
1775 Hecelenişi: buff·er
cilt yapmada kullanılan bir araç.
Okunuşu: /bʌfə /
i. kanun, yasa, nizam, kural, kaide;
Ekler: stat·utes
statute emir, hüküm;
1776 Hecelenişi: stat·ute
s. kaideye göre;
Okunuşu: /statjuːt /
kurallı.
s. resmi;
official Hecelenişi: of·fi·cial
1777 memuriyete ait, memura yakışır;
Okunuşu: /ə’fɪʃ(ə)l /
i. memur.
s. dikkate değer;
remarkable Hecelenişi: re·mark·able
1778 tuhaf, garip;
Okunuşu: /rɪ’mɑːkəb(ə)l /
olağanüstü, harikulade.
151
f. kötüye kullanmak;
suiistimal etmek;
zarar vermek, incitmek;
sövüp saymak, küfür etmek;
şerefini lekelemek; Ekler: abus·es / abused / abus·ing /
abuse Irza tecavüz etmek. abus·ers
1779
i. kötüye kullanma, suiistimal; Hecelenişi: abuse
kötü muamele; Okunuşu: /ə’bjuːz /
zarar;
fesat, suç;
küfür, sövüp sayma;
Irza tecavüz.
s. hicvederek güldüren;
Ekler: bur·lesques
burlesque gülünç, komik;
1780 Hecelenişi: bur·lesque
i. hicviye, taşlama;
Okunuşu: /bəː’lɛsk /
f. hicvetmek, alaya almak, taklidini yapmak.
consecutive s. birbirini takip eden, ardıl; Hecelenişi: con·sec·u·tive
1781
mat. ardışık. Okunuşu: /kən’sɛkjʊtɪv /
Ekler: re·cites / re·cit·ed / re·cit·ing
recite f. ezberden okumak;

1782 Hecelenişi: re·cite
nakletmek, hikâye etmek, ders anlatmak.
Okunuşu: /rɪ’sʌɪt /
s. nemli, rutubetli; Ekler: moist·er / moist·est
1783 moist ıslak; Hecelenişi: moist
sulu, yaşlı (göz). Okunuşu: /mɔɪst /
irresponsible s. mesuliyet duygusu olmayan, sorumsuz, Hecelenişi: ir·re·spon·si·ble
1784
güvenilemeyen. Okunuşu: /ɪrɪ’spɒnsɪb(ə)l /
Ekler: yearns / yearned / yearn·ing /
f. hislenmek;
yearn yearn·ings
1785 müteessir olmak;
Hecelenişi: yearn
sevgi beslemek.
Okunuşu: /jəːn /
f. açıkça göstermek, belirtmek, izhar etmek, ispat
etmek;
manifestoda göstermek;
manifest kendini belli etmek, kendini göstermek. Hecelenişi: man·i·fest
1786
i. manifesto, kaptan tarafından gümrük idaresine Okunuşu: /manɪfɛst /
gemideki malları bildirmek üzere verilen liste,
gümrük beyan namesi, yük senedi.
s. aşikar, belli, açık, meydanda olan.
f. ihmal etmek, savsaklamak;
bakmamak, yüzüstü bırakmak;
neglect kusur etmek; Ekler: ne·glects / ne·glect·ed /
1787
yapmamak, aldırmamak; ne·glect·ing
i. ihmal;
ihmal olunma.
aroma;
çeşni;
1788 flavour hava;
koku;
lezzet;
152
s. gösterişli, heybetli, güzel;

gallant cesur, yürekli, kahraman;
1789 Okunuşu: /gal(ə)nt /
kibar, nazik;
ateşli, şık
hearsay Hecelenişi: hear·say
1790 i. söylenti, şayia, dedikodu, söz, haber.
Okunuşu: /hɪəseɪ /
i. kap, tas, tekne: tekne, gemi; Ekler: ves·sels
1791 vessel anat. damar, kanal; Hecelenişi: ves·sel
alet. Okunuşu: /vɛs(ə)l /
eligible s. seçilmeye lâyık, uygun, münasip, muvafık, elverişli; Hecelenişi: el·i·gi·ble
1792
evlilik için uygun. Okunuşu: /ɛlɪdʒɪb(ə)l /
Ekler: sub·si·diz·es / sub·si·dized /
f. para vermek, açığını dışarıdan gelen yardım ile
subsidize sub·si·diz·ing
1793 kapatmak;
Hecelenişi: sub·si·dize
rüşvet vermek.
Okunuşu: /sʌbsɪdʌɪz /
i. , spor antrenör;
özel öğretmen;
f. yetiştirmek, antrenörlük etmek, özel ders vermek. Ekler: coach·es
coach

1794 i. fayton; Hecelenişi: coach
çift kapılı otomobil; Okunuşu: /kəʊtʃ /
yolcu otobüsü;
(d.y). yolcu vagonu.
f. üzerine almak, deruhte etmek; Ekler: as·sumes / as·sumed /
assume farzetmek, var olduğunu kabul etmek; as·sum·ing
1795
var gibi göstermek, yakıştırmak; Hecelenişi: as·sume
yetkisi olmadan bir vazifeyi üstüne almak. Okunuşu: /ə’sjuːm /
Ekler: oa·ses
1796 oasis i. vaha, çöl ortasında sulak ve bitek arazi. Hecelenişi: oa·sis
Okunuşu: /əʊ’eɪsɪs /
i. isabet, tesadüf etme;
tekerrür oranı; Ekler: in·ci·denc·es
1797 incidence oluş derecesi; Hecelenişi: in·ci·dence
fiz. bir cisim veya ışmın bir düzey üzerine düşmesi; Okunuşu: /ɪnsɪd(ə)ns /
huk. bir kanun veya verginin etkisi.
Ekler: in·no·vates / in·no·vat·ed /
innovate in·no·vat·ing / in·no·va·tors
1798 f. yenilik çıkarmak, değişiklik yapmak.
Hecelenişi: in·no·vate
Okunuşu: /ɪnəveɪt /
f. böğürmek;
i. , böğürme.
s. alçak, yüksek olmayan;
alçaktaki, aşağıdaki;
ekvatora yakın;
Ekler: low·er / low·est
low ufka yakın;
1799 Hecelenişi: low
alçak gönüllü, mütevazı;
Okunuşu: /ləʊ /
hakir;
az;
ucuz, adi;
yavaş;
müz. pes;
153
unfathomable Hecelenişi: un·fath·om·able

1800 s. derinliklerine varılamaz, anlaşılmaz, kavranılamaz.
Okunuşu: /ʌn’fað(ə)məb(ə)l /
s. Iâkayt, kaygısız;
indifferent Hecelenişi: in·dif·fer·ent
1801 duygusuz;
Okunuşu: /ɪn’dɪf(ə)r(ə)nt /
önemsiz; bir, farksız;
contiguous Hecelenişi: con·tig·u·ous
1802 s. bitişik, hemhudut.
Okunuşu: /kən’tɪgjʊəs /
Ekler: sub·urbs
suburb i. varoş, dış mahalle;
1803 Hecelenişi: sub·urb
şehir civarı, banliyö.
Okunuşu: /sʌbəːb /
(buz)i. ,k.dili alkollü içki;
booze Hecelenişi: booze
1804 içki alemi;
Okunuşu: /buːz /
f. kafayı çekmek, içmek.
Ekler: jig·saws
1805 jigsaw i. makinalı oyma testeresi. Hecelenişi: jig·saw
Okunuşu: /dʒɪgsɔː /
arable Hecelenişi: ar·a·ble
1806 s. sürülüp ekilebilir, işlenebilir.
Okunuşu: /arəb(ə)l /

s. şahane, fevkalade, mükemmel, a1a;
splendid Hecelenişi: splen·did
1807 muhteşem, görkemli, debdebeli;
Okunuşu: /splɛndɪd /
parlak.
i. orman yangınını söndürmek için aksi yönde
çıkartılan yangın; Ekler: back·fires / back·fired /
backfire mak. geri tepme; back·fir·ing / backfires
1808
bunsen lambasında fitil yanmadan gazın tutuşması; Hecelenişi: back·fire
f. aksi yönde kasten yangın çıkarmak; Okunuşu: /bak’fʌɪə /
geri tepmek.
overtime i. iş saatlerinden fazla çalışma süresi; Hecelenişi: over·time
1809
s. iş saatlerinden sonraki çalışmalara ait. Okunuşu: /əʊvətʌɪm /
Ekler: ad·justs / ad·just·ed / ad·just·ing
adjust / ad·just·ers
1810 f. düzeltmek, uydurmak, alıştırmak , ayar etmek
Hecelenişi: ad·just
Okunuşu: /ə’dʒʌst /
f. ağlamak, inlemek, figan etmek, matem tutmak; Ekler: la·ments / la·ment·ed /
lament biri için ağlamak veya keder etmek, matemini la·ment·ing
1811
tutmak; Hecelenişi: la·ment
matem, ağlayış, ah, keder, hüzün, feryat. Okunuşu: /lə’mɛnt /
i. çocuk düşürme, düşük; Ekler: mis·car·riag·es
1812 miscarriage işin boşa çıkması, işin ters gitmesi, başarısızlık; Hecelenişi: mis·car·riage
yanlış yere sevketme. Okunuşu: /mɪs’karɪdʒ /
Ekler: ho·mi·cides
homicide i. adam öldürme, katil;
1813 Hecelenişi: ho·mi·cide
adam öldüren kimse, katil.
Okunuşu: /hɒmɪsʌɪd /
f. mecbur etmek, icbar etmek;
Ekler: en·forc·es / en·forced /
zorla almak veya yaptırmak;
enforce en·forc·ing / en·forc·ers
1814 uygulamak, tatbik etmek, yerine getirmek,
Hecelenişi: en·force
yürütmek;
Okunuşu: /ɪn’fɔːs /
kuvvetlendirmek.
154
s. belirli bir grup tarafından anlaşılan veya onlara

esoteric Hecelenişi: es·o·ter·ic
1815 hitap eden, hususi, özel, anlaşılması zor;
Okunuşu: /ˌɛsə’tɛrɪk /
gizli, saklı, mektum.
f. geçmek, mürur etmek;
ihmal veya vefat dolayısıyle başkasına intikal etmek;
battal olmak, hükmü kalmamak;
sapmak, dalalete düşmek;
yanılmak, hata etmek;
bir zaman için inanç ve prensiplerinden vaz geçmek. Ekler: laps·es
1816 lapse i. geçme , mürur; Hecelenişi: lapse
yanılma; Okunuşu: /laps /
yanlış (söz veya yazı);
kayma;
sapma;
günaha girme;
adalette kusur;
Ekler: in·tim·i·dates / in·tim·i·dat·ed /
intimidate f. gözünü korkutmak, sindirmek, yıldırmak. in·tim·i·dat·ing / in·tim·i·da·tors
1817
intmidationi.gözdağı verme. Hecelenişi: in·tim·i·date
Okunuşu: /ɪn’tɪmɪdeɪt /

s. yalnız kâr veya çıkar gözeten, paragöz; Ekler: mer·ce·nar·ies
1818 mercenary ücretli (yabancı orduda hizmet eden asker); Hecelenişi: mer·ce·nary
i. yabancı orduda ücretli asker. Okunuşu: /məːsɪn(ə)ri /
Ekler: mut·ters / mut·tered /
f. mırıldanmak, fısıldar gibi söylemek;
mutter mut·ter·ing / mutters / mutterings
1819 söylenmek, homurdanmak;
Hecelenişi: mut·ter
i. mırıltı, fısıltı.
Okunuşu: /mʌtə /
Ekler: va·cates / va·cat·ed / va·cat·ing
vacate f. terketmek, bırakmak, boşaltmak;
1820 Hecelenişi: va·cate
feshetmek, lağvetmek.
Okunuşu: /veɪ’keɪt /
f. faydalı kılmak;
Ekler: uti·liz·es / uti·lized / uti·liz·ing
utilize kullanmak;
1821 Hecelenişi: uti·lize
yararlanmak, istifade etmek. utilizables. kullanılır,
Okunuşu: /juːtɪlʌɪz /
yararlanılabilir. utilizationi. kullanım.
Ekler: bev·er·ag·es
1822 beverage i. içecek, meşrubat, içki Hecelenişi: bev·er·age
Okunuşu: /bɛv(ə)rɪdʒ /
Ekler: ap·plauds / ap·plaud·ed /
applaud f. alkışlamak; ap·plaud·ing
1823
takdir etmek, beğenmek, tasvip etmek. Hecelenişi: ap·plaud
Okunuşu: /ə’plɔːd /
Ekler: dis·pens·es / dis·pensed /
f. dağıtmak, tevzi etmek, vermek;
dispense dis·pens·ing
1824 üstesinden gelmek, başarmak;
Hecelenişi: dis·pense
yapmak, hazırlamak (ilâç reçetesini)
Okunuşu: /dɪ’spɛns /
Ekler: fur·nish·es / fur·nished /
f. teçhiz etmek, malzemesini vermek;
furnish fur·nish·ing
1825 döşemek, tefriş etmek;
Hecelenişi: fur·nish
salamak, tedarik etmek, vermek
Okunuşu: /fəːnɪʃ /
155
uncommunicative s. ketum, ağzı sıkı, az konuşan. Hecelenişi:un·com·mu·ni·ca·tive

1826
Okunuşu: /ʌnkə’mjuːnɪkətɪv /
f. uzlaştırmak, telif etmek, uyum sağlamak, ahenk
vermek;
teslim etmek;
uymak, mutabık olmak, ahenkli olmak Ekler: ac·cords
1827 accord i. anlaşma, uzlaşma, itilâf, birleşme, ittifak, ittihat; Hecelenişi: ac·cord
uyum, ahenk; Okunuşu: /ə’kɔːd /
uygunluk;
istek;
(huk). mahkeme haricinde uzlaşma, sulh.
s. müstehcen, açık saçık, edebe aykırı;
obscene Hecelenişi: ob·scene
1828 ağıza alınmaz;
Okunuşu: /əb’siːn /
tiksindirici, iğrenç.
tedious s. sıkıcı, yorucu, can sıkan; Hecelenişi: te·dious

1829
usandırıcı. Okunuşu: /tiːdɪəs /
i. şehit;
bir amaç uğruna ölen veya işkenceye katlanan
Ekler: mar·tyrs
martyr kimse;

1830 Hecelenişi: mar·tyr
uzun müddet ıstırap çeken kimse;
Okunuşu: /mɑːtə /
f. şehit etmek;
işkence etmek, haksızlığa uğratmak.
Ekler: anx·i·et·ies
anxiety i. endişe, kuruntu, vesvese , korku, huzursuzluk;
1831 Hecelenişi: anx·i·ety
büyük arzu.
Okunuşu: /aŋ’zʌɪəti /
f. sıkmak, sıkıştırmak, baskı yapmak: zulmetmek,
oppress Ekler: op·press·es / op·pressed /
1832 canını yakmak;
op·press·ing / op·pres·sors
yormak, canını sıkmak, üzerine yüklenmek.
anew Hecelenişi: anew

1833 z. yeniden, tekrar, baştan, bir daha.
Okunuşu: /ə’njuː /
Ekler: hu·mil·i·ates / hu·mil·i·at·ed /
humiliate f. kibrini kırmak, utandırmak, hakaret etmek, rezil hu·mil·i·at·ing / hu·mil·i·a·tions
1834
etmek. Hecelenişi: hu·mil·i·ate
Okunuşu: /hjʊ’mɪlɪeɪt /
Ekler: jeers / jeered / jeer·ing / jeers
jeer f. alay etmek, eğlenmek, istihza etmek, taş atmak;
1835 Hecelenişi: jeer
i. istihza, alay, alaylı söz, taş.
Okunuşu: /dʒɪə /
i. istifa, çekilme;
Ekler: res·ig·na·tions
resignation istifa mektubu;
1836 Hecelenişi: res·ig·na·tion
teslim, tevdi;
Okunuşu: /rɛzɪg’neɪʃ(ə)n /
uysallık, teslimiyet, tevekkül.
Ekler: gar·ments
garment i. giysi, elbise;
1837 Hecelenişi: gar·ment
f. giydirmek.
Okunuşu: /gɑːm(ə)nt /
f. istifa etmek, çekilmek;
Ekler: re·signs / re·signed / re·sign·ing
resign vaz geçmek, terketmek, el çekmek;
1838 Hecelenişi: re·sign
bırakmak, teslim etmek iade etmek;
Okunuşu: /rɪ’zʌɪn /
istifa edip bırakmak, feragat etmek.
156
Ekler: um·pires
umpire i. hakem;
1839 Hecelenişi: um·pire
f. hakemlik yapmak.
Okunuşu: /ʌmpʌɪə /
Ekler: jaw·bones
jawbone i. çene kemiği;
1840 Hecelenişi: jaw·bone
f. , argo. tehditle baskı yapmak.
Okunuşu: /dʒɔːbəʊn /
Ekler: ac·cu·mu·lates / ac·cu·mu·lat·ed
f. yığmak;
accumulate / ac·cu·mu·lat·ing / ac·cu·mu·la·tions
1841 toplamak , biriktirmek;
Hecelenişi: ac·cu·mu·late
birikmek, çoğalmak, yığılmak.
Okunuşu: /ə’kjuːmjʊleɪt /
i. el, taşkın tufan, seylap: met, kabarma;
su, deniz, derya, nehir: bolluk:f. üstüne sel gibi su Ekler: floods
1842 flood salıvermek, sel basmak, istilâ etmek: sel gibi akmak, Hecelenişi: flood
taşmak coşmak; Okunuşu: /flʌd /

tıb. (rahim) fazla kanamak.
f. gerçeklemek, doğrulamak, tasdik etmek; Ekler: ver·i·fies / ver·i·fied / ver·i·fy·ing
1843 verify doğruluğunu ispat etmek; Hecelenişi: ver·i·fy
huk. tahkik etmek tetkik etmek. Okunuşu: /vɛrɪfʌɪ /

Ekler: ren·o·vates / ren·o·vat·ed /
1844 renovation i. yenileme. ren·o·vat·ing / ren·o·va·tors
Okunuşu: /ˌrɛnə’veɪʃn /
Ekler: out·class·es / out·classed /
outclass out·class·ing
1845 f. üstün olmak, üstün gelmek.
Hecelenişi: out·class
Okunuşu: /aʊt’klɑːs /
s. , bot. yaprağını dökmeyen, her dem taze; Ekler: evergreens
1846 evergreen i. daima yeşil kalan ağaç veya bitki, yaprağını Hecelenişi: ev·er·green
dökmeyen ağaç. Okunuşu: /ɛvəgriːn /
Ekler: ab·ro·gates / ab·ro·gat·ed /
f. yetkisini kullanarak ilga etmek, iptal etmek,
abrogate ab·ro·gat·ing / ab·ro·ga·tions
1847 feshetmek;
Hecelenişi: ab·ro·gate
kaldırmak, bir tarafa koymak
Okunuşu: /abrəgeɪt /
f. müzayedede fiyat arttırmak;
(briç), deklarasyon yapmak;
teklif vermek;
i. teklif;
kalkışma, teşebbüs; Ekler: bids / bade / bid / bid·den / bid
bid (briç) deklarasyon. / bid·ding / bid / bid / bid·ders
1848
in açık artırmada mal sahibi hesabına fiyat Hecelenişi: bid
yükseltmek. Okunuşu: /bɪd /
f. ,i. emretmek, kumanda etmek;
demek, söylemek;
davet etmek;
i. ,k.dili davet.
i. ,den. şamandıra;
cankurtaran simidi veya yeleği; Ekler: buoys
1849 buoy f. suyun yüzünde tutmak, yüzdürmek, şamandıra ile Hecelenişi: buoy
işaret koymak veya etmek; Okunuşu: /bɔɪ /
su yüzüne çıkmak, yüzmek.
157
i. kanun, yasa, nizam, kaide, kural, düstur;

adalet; Ekler: laws
1850 law hukuk; Hecelenişi: law
tabiat kanunu; Okunuşu: /lɔː /
usul, töre, âdet.
f. Isıtmak, ısınmak;
kızdırmak, kızmak.
i. sıcaklık, hararet, ısı, sıcak, vücut ısısı;
hiddet, öfke, gazap, kızgınlık;
Ekler: heats
heat şehvet galeyanı, azma (hayvanlarda);
1851 Hecelenişi: heat
tav, bir kere kızdırılma;
Okunuşu: /hiːt /
yarışta koşu nöbeti;
(a.b.d).,argo. baskının artması;
polis tarafından yapılan işkence;
baskın.
Ekler: hal·lu·ci·nates / hal·lu·ci·nat·ed /
hallucinate f. sanrılamak; hal·lu·ci·nat·ing
1852
sanrılatmak. Hecelenişi: hal·lu·ci·nate
Okunuşu: /hə’luːsɪneɪt /

s. alçak gönüllü, mutevazı;
gösterişsiz;
modest Hecelenişi: mod·est
1853 ılımlı;
Okunuşu: /mɒdɪst /
tutarlı;
namuslu, iffetli.
hereditary s. miras yoluyla intikal eden; Hecelenişi: he·red·i·tary
1854
irsi, kalıtsal, soydan geçme. Okunuşu: /hɪ’rɛdɪt(ə)ri /
overdue Hecelenişi: over·due
1855 s. gecikmiş, vadesi geçmiş.
Okunuşu: /əʊvə’djuː /
innate Hecelenişi: in·nate

1856 s. tabii, yaradılıştan olan, doğuştan, tanrı vergisi.
Okunuşu: /ɪ’neɪt /
s. uykulu, ağırlık basmış ağır, uyuşuk; Ekler: drows·i·er / drows·i·est
1857 drowsy uyku veren; Hecelenişi: drowsy
sersem. Okunuşu: /draʊzi /
i. geri çekilme; Ekler: re·ces·sions
1858 recession ikt. düşüş (fiyat); Hecelenişi: re·ces·sion
iktisadi durgunluk. Okunuşu: /rɪ’sɛʃ(ə)n /
f. yeniden nüksetmek, tekrar fenalaşmak;
tekrar kötü yola sapmak, yeniden dalalete veya Ekler: re·laps·es
1859 relapse günaha sapmak; Hecelenişi: re·lapse
i. nüksetme, yeniden hastalanma; Okunuşu: /rɪ’laps /
tekerrür, kötü hale dönme.
Ekler: brooks / brooked / brook·ing
brook f. tahammül etmek, çekmek, dayanmak.
1860 Hecelenişi: brook
i. çay, ırmak küçük nehir.
Okunuşu: /brʊk /
i. bahçıvanlık, bahçecilik, çiçekçilik. horticul’ Ekler: hor·ti·cul·tur·ists
1861 horticulture turals.bahçıvanlığa ait. horticul’turisti. bahçecilik Hecelenişi: hor·ti·cul·ture
uzmanı. Okunuşu: /hɔːtɪˌkʌltʃə /
158
f. ,i. , A.b.d. arkasından itmek, destek olmak;

lehinde konuşarak yardımcı olmak; Ekler: boosts / boost·ed / boost·ing
1862 boost artırmak; Hecelenişi: boost
i. destek, yardım; Okunuşu: /buːst /
artma, artış.
s. çok çirkin, pek fena;
outrageous Hecelenişi: out·ra·geous
1863 edebe aykırı;
Okunuşu: /aʊt’reɪdʒəs /
pek insafsız.
f. sıkmak, sıkıntı vermek, şaşırtmak, mahcup etmek, Ekler: em·bar·rass·es / em·bar·rassed /
embarrass utandırmak; em·bar·rass·ing
1864
engellemek, mâni olmak; Hecelenişi: em·bar·rass
tic. paraca sıkıntı vermek, güçlük çıkarmak. Okunuşu: /ɪm’barəs /
s. gerekenden fazla olan;
redundant Hecelenişi: re·dun·dant
1865 fazla sözle ifade edilmiş, ağdalı;

Okunuşu: /rɪ’dʌnd(ə)nt /
işinden çıkarılan.
i. bakıye, kalıntı, artan şey; Ekler: re·main·ders
1866 remainder mat. artan; Hecelenişi: re·main·der
f. değerini kaybetmiş diye ucuza satmak. Okunuşu: /rɪ’meɪndə /

cursory Hecelenişi: cur·so·ry
1867 s. gelişigüzel, aceleye gelen, dikkatsizce yapılan.
Okunuşu: /kəːs(ə)ri /
furious s. öfkeli, kızgın, küplere binmiş, gözü dönmüş; Hecelenişi: fu·ri·ous
1868
şiddetli, sert furi ouslyz. öfkeyle, hiddetle Okunuşu: /fjʊərɪəs /
i. kehanet;
Ekler: proph·e·cies
prophecy keramet;
1869 Hecelenişi: proph·e·cy
ilham;
Okunuşu: /prɒfɪsi /
tahmin.
genocide Hecelenişi: geno·cide
1870 i. kırım, katliam.
Okunuşu: /dʒɛnəsʌɪd /
i. yarış, koşu;
koşuş, seğirtme;
yaşam süresi;
akıntı, cereyan;
Ekler: rac·es
race suyun bentten değirmene aktığı oluk veya geçit;
1871 Hecelenişi: race
bu oluktan hızla akan su;
Okunuşu: /reɪs /
hareket eden bir makina parçası yatağı, yuva;
f. koşmak, seğirtmek;
yarış etmek;
fazla hızlı işlemek (makina)
remorse Hecelenişi: re·morse
1872 i. vicdan azabı, pişmanlık, nedamet.
Okunuşu: /rɪ’mɔːs /
i. meydan okuma, mücadeleye davet;
bir konuda açıklama yapmaya çağırma;
ask. nöbetçinin dur emri veya kimlik sorması;
Ekler: chal·leng·es / chal·lenged /
huk. hâkim veya jüriyi reddetme;
challenge chal·leng·ing / chal·leng·ers
1873 oy pusulasının geçersizliğinin veya seçmenin
Hecelenişi: chal·lenge
yetersizliginin iddia edilmesi;
Okunuşu: /tʃalɪn(d)ʒ /
f. meydan okumak;
düelloya davet etmek;
(fig). ’hodri meydan’ demek;
159
s. (-ter, -test) sıcak, kızgın;

acı, yakıcı (biber vb);
şiddetli, sert, hararetli;
hiddetli;
yüksek gerilimli akım taşıyan (tel);
tehlikeli miktarda radyoaktivite ihtiva eden;
yakın;
yeni, taze (haber vb);
polisçe aranmakta olan;
kızışmış, şehvetli;
A.b.d,argo. çalınmış veya kaçak (mal);
1874 hot müz., ,argo. heyecanla ve irticalen çalınan. Okunuşu: /hɒt /
acı;
acılı;
ateşli;
azgın;
biberli;
bilgili;
çalıntı;
hararetli;
hat;

heyecanlı;
hiddet;
i. madde, özdek, cisim;
töz, cevher;
Ekler: sub·stanc·es
substance esas;
1875 Hecelenişi: sub·stance
hulâsa, öz;
Okunuşu: /sʌbst(ə)ns /
kuvvet, sağlamlık;
servet, varlık, zenginlik.
Ekler: lac·er·ates / lac·er·at·ed /
lacerate f. yırtmak, yaralamak; lac·er·at·ing
1876
(kalbini) kırmak, (hislerini) incitmek, üzmek. Hecelenişi: lac·er·ate
Okunuşu: /lasəreɪt /
s. uygunsuz, münasebetsiz, yolsuz, yanlış;
improper Hecelenişi: im·prop·er
1877 yakışık almayan;
Okunuşu: /ɪm’prɒpə /
yakışıksız, çirkin.
f. sesini kısmak;
müz. ses kısma tertibatı ile sesi boğmak, surdin
kullanmak;
güz.san. yumuşatmak.
mute Hecelenişi: mute
1878 s. sessiz, suskun;
Okunuşu: /mjuːt /
dilsiz;
huk. kendini savunmayan (sanık);
i. ,dilb. sağır ses, okunmayan harf;
müz. çalgılarda sesi kısma tertibatı, surdin.
Ekler: as·sim·i·lates / as·sim·i·lat·ed /
f. benzetmek, uydurmak , tesbih etmek,
assimilate as·sim·i·lat·ing
1879 bagdaştırmak;
Hecelenişi: as·sim·i·late
özumsemek , hazmetmek, emmek
Okunuşu: /ə’sɪmɪleɪt /
i. gençlik; Ekler: youths
1880 youth gençler. Hecelenişi: youth
i. ( youths) delikanlı, genç adam. Okunuşu: /juːθ /
160
i. küre;
gök, sema;
dünya; Ekler: spheres
1881 sphere saha, alan; Hecelenişi: sphere
sınıf, derece; Okunuşu: /sfɪə /
f. küreler arasına koymak;
küre şeklini vermek.
s. her şeyi dakikası dakikasına yapan, tam vaktinde
punctual Hecelenişi: punc·tu·al
1882 olan;
Okunuşu: /pʌŋ(k)tʃʊəl /
bir noktadan ibaret.
s. en uzak, en son: azami en büyük, en yüksek, en
utmost Hecelenişi: ut·most
1883 fazla;
Okunuşu: /ʌtməʊst /
i. son derece, azami derece.
i. varsayı, tahmin, zan, farz; Ekler: con·jec·tures

1884 conjecture f. tahmin etmek, zannetmek, farzetmek, tasavvur Hecelenişi: con·jec·ture
etmek. Okunuşu: /kən’dʒɛktʃə /
s. ,f. üç kat, üç misli, üçlü; Ekler: tri·ples / tri·pled / tri·pling
1885 triple f. üç misli yapmak veya olmak; Hecelenişi: tri·ple
i. , beysbol üç kalelik bir top vuruşu. Okunuşu: /trɪp(ə)l /

i. ,den. demir, çapa, lenger;
iki duvarı birbirine tutturan demir; Ekler: an·chors
1886 anchor halat çekişme oyununda en arkada duran adam; Hecelenişi: an·chor
çıkar yol, dayanak noktası. Okunuşu: /aŋkə /
f. , demirlemek, lenger atmak.
1887 assets i. , ., tic. emval, servet, mevcudat, aktif, varlık. Ekler: as·sets
Ekler: mal·a·dies
1888 malady i. hastalık, illet, dert. Hecelenişi: mal·a·dy
Okunuşu: /malədi /
Ekler: out·wits / out·wit·ted /
outwit out·wit·ting
1889 f. daha akıllı olup galip gelmek.
Hecelenişi: out·wit
Okunuşu: /aʊt’wɪt /
eugenics i. insan ırkının soyaçekim yoluyla ıslahına çalışan Hecelenişi: eu·gen·ics
1890
bilim dalı. Okunuşu: /juː’dʒɛnɪks /
s. geceye özgü;
nocturnal geceleyin olan;
1891
geceleyin çiçek açan;
geceleri gezen veya yem arayan (hayvan).
Ekler: ad·mon·ish·es / ad·mon·ished /
admonish f. öğüt vermek, nasihat etmek, tembih etmek, ihtar ad·mon·ish·ing / ad·mon·ish·ments
1892
etmek. Hecelenişi: ad·mon·ish
Okunuşu: /əd’mɒnɪʃ /
random Hecelenişi: ran·dom
1893 i. rasgele oluş:s. tesadüfi, rasgele.
Okunuşu: /randəm /
previous s. evvel, evvelki, eski, sabık; Hecelenişi: pre·vi·ous
1894
k.dili vaktinden evvel olan. Okunuşu: /priːvɪəs /
161
deluge i. tufan, büyük sel, çok şiddetli yağmur; Ekler: del·ug·es

1895
f. suya boğmak, su basmak. Hecelenişi: del·uge
unpardonable Hecelenişi: un·par·don·able

1896 s. affedilemez.
Okunuşu: /ʌn’pɑːd(ə)nəb(ə)l /
indomitable s. yılmaz; Hecelenişi: in·dom·i·ta·ble
1897
boyun eğmez, bezmez, inatçı. Okunuşu: /ɪn’dɒmɪtəb(ə)l /
i. ığınak, barınak, korunak, melce;
sığınma, emniyette bulunma;
muhafazalı yer, siper; Ekler: shel·ters
1898 shelter muhafaza, koruma, korunma; Hecelenişi: shel·ter
koruyan kimse; Okunuşu: /ʃɛltə /
f. korumak;
sığınmak.
s. güvenilmez, istikrarsız, esassız, asılsız, kararsız,

precarious şüpheli; Hecelenişi: pre·car·i·ous
1899
nazik, tehlikeli, rizikolu; Okunuşu: /prɪ’kɛːrɪəs /
(eski) başkasının keyfine tabi.
1900 restored restore

Ekler: jux·ta·pos·es / jux·ta·posed /
juxtapose jux·ta·pos·ing / jux·ta·po·si·tions
1901 f. yanyana koymak, sıralamak.
Hecelenişi: jux·ta·pose
Okunuşu: /ˌdʒʌkstə’pəʊz /
bucolic çiftçi;
1902
çoban
Ekler: hoars·er / hoars·est
hoarse s. boğuk, kısık;
1903 Hecelenişi: hoarse
boğuk sesli.
Okunuşu: /hɔːs /
i. saymak, hesap etmek;
tutmak, addetmek;
sanmak, farzetmek, hükmünde tutmak;
reckon hesaba katmak; Ekler: reck·ons / reck·oned /
1904
sayı saymak; reck·on·ing
hesap görmek;
(on) ile itimat etmek, güvenmek;
Abd, (h.dili) tahmin etmek, zannetmek, düşünmek.
Ekler: en·vel·ops / en·vel·oped /
envelop f. sarmak; en·vel·op·ing
1905
kuşatmak, örtmek. Hecelenişi: en·vel·op
Okunuşu: /ɪn’vɛləp /
s. harbe ait, savaşa özgü;
martial Hecelenişi: mar·tial
1906 askeri;
Okunuşu: /mɑːʃ(ə)l /
cesur, savaşçı.
Ekler: sects
sect i. fırka, mezhep;
1907 Hecelenişi: sect
aynı meslek taraftan kimseler.
Okunuşu: /sɛkt /
eventually Hecelenişi: even·tu·al·ly
1908 z. nihayet, sonunda, er geç, ilerde.
Okunuşu: /ɪ’vɛntʃuəli /
162
Ekler: par·tic·i·pates / par·tic·i·pat·ed /

participate f. katılmak, iştirak etmek, hissedar olmak, ortak par·tic·i·pat·ing
1909
olmak, pay almak. Hecelenişi: par·tic·i·pate
Okunuşu: /pɑː’tɪsɪpeɪt /
1910 emaciate f. çok zayıflatmak, bir deri bir kemik hale getirmek.
i. incili şerif;
dört incilden biri; Ekler: gos·pels
1911 gospel iyi haber, müjde; Hecelenişi: gos·pel
doğru söz, hakikat; Okunuşu: /gɒsp(ə)l /
akide.
i. ,huk. irade, ferman, ilam;
writ Ekler: writs
1912 davetiye;
Hecelenişi: writ
yazı.
taciturn Hecelenişi: tac·i·turn

1913 s. konuşmaz, sessiz, suskun.
Okunuşu: /tasɪtəːn /
Ekler: frus·trates / frus·trat·ed /
frustrate f. işini bozmak, boşa çıkarmak, hayal kırıklığına frus·trat·ing
1914
uğratmak: amacına engel olmak. Hecelenişi: frus·trate

Okunuşu: /frʌ’streɪt /
i. imal, yapma; Ekler: man·u·fac·tures /
manufacture mamulat; man·u·fac·tured / man·u·fac·tur·ing
1915
f. imal etmek, yapmak; Hecelenişi: man·u·fac·ture
yalandan icat etmek, uydurmak. Okunuşu: /manjʊ’faktʃə /
Ekler: amaz·es / amazed / amaz·ing
1916 amaze f. hayran bırakmak, şaşırtmak, hayrete düşürmek. Hecelenişi: amaze
Okunuşu: /ə’meɪz /
s. düz olmayan, puruzlu;
uneven Hecelenişi: un·even
1917 eşit olmayan, gayri muntazam;
Okunuşu: /ʌn’iːv(ə)n /
tek, iki ile tam olarak bolünemeyen (sayı).
bellows i. , tek., körük; Hecelenişi: bel·lows
1918
akciğer. Okunuşu: /bɛləʊz /
f. tarif etmek;
ifade etmek, beyan etmek, anlatmak: yüz ifadesi
veya mimiklerle anlatmak, belli etmek;
sıkıp çıkarmak, sıkıp içini boşaltmak.
Ekler: ex·press·es / ex·pressed /
s. ,z. ,i. açık, belli, sarih;
express ex·press·ing
1919 kesin, katî;
Hecelenişi: ex·press
özel, hususi, mahsus;
Okunuşu: /ɪk’sprɛs /
tam, tıpkı;
gayesine uygun;
sürat sağlayan;
z. sürat postası ile, ekspresle;
f. fikir edinmek , hukum vermek;
takdir etmek, tahmin etmek, kestirmek: paha
biçmek: hesap etmek:i. hesap, tahmin, takdir; Ekler: es·ti·mates
1920 estimate rey; Hecelenişi: es·ti·mate
fikir; Okunuşu: /ɛstɪmeɪt /
ikt. şirket veya devletin önceden yapılansenelik
masraflar hesabı
163
s. dehşetli, korkunç, iğrenç; Ekler: ghast·li·er / ghast·li·est

1921 ghastly ölü gibi, sapsarı; Hecelenişi: ghast·ly
z. dehşetle, ölürcesine. Okunuşu: /gɑːs(t)li /
z. ,s. geriye doğru, tersine, geri geri;
geçmiş zamanlara doğru, geri;
backward Hecelenişi: back·ward
1922 s. geç kavrayan , geç ve yavaş öğrenen;
Okunuşu: /bakwəd /
isteksiz, çekingen;
geç
Ekler: re·gress·es / re·gressed /
1923 regression i. ricat, geri çekilme. re·gress·ing / re·gres·sions
Okunuşu: /rɪ’grɛʃ(ə)n /
s. eli işe yakışmaz, sakar, hantal, biçimsiz, yakışık Ekler: awk·ward·ness·es
1924 awkward almayan, münasebetsiz , kaba; Hecelenişi: awk·ward
idaresi güç. Okunuşu: /ɔːkwəd /
1925 bonafide Lat. hilesiz, hakiki, iyi niyet ile. Hecelenişi: bo·na fide
f. gıpta etmek, haset etmek, kıskanmak.

envy i. gıpta, imrenme; Hecelenişi: en·vy
1926
kıskançlık, haset; Okunuşu: /ɛnvi /

gıpta edilen kimse veya şey.
Ekler: elon·gates / elon·gat·ed /
f. uzatmak, sürdürmek;
elongate elon·gat·ing
1927 s. uzamış;
Hecelenişi: elon·gate
uzatılmış.
Okunuşu: /iːlɒŋgeɪt /
Ekler: ban·ish·es / ban·ished /
banish f. sürgün etmek; ban·ish·ing
1928
kovmak, uzaklaştırmak. Hecelenişi: ban·ish
Okunuşu: /banɪʃ /
Ekler: jour·neys
journey i. yolculuk, gezi, seyahat sefer, yol;
1929 Hecelenişi: jour·ney
f. yolculuk etmek.
Okunuşu: /dʒəːni /
Ekler: fra·granc·es
1930 fragrance i. güzel koku, rayiha. Hecelenişi: fra·grance
Okunuşu: /freɪgr(ə)ns /
1931 accused s. sanık, maznun. Okunuşu: /ə’kjuːzd /
s. son, nihai, en son, en uzak;

esas, cüzlere ayrılmayan, çözümlenemez;
ultimate Hecelenişi: ul·ti·mate
1932 müfrit, aşırı;
Okunuşu: /ʌltɪmət /
en büyük, en yüksek (kuvvet);
i. sonuç.
f. açıkça beyan etmek, ifade etmek;
telaffuz etmek, söylemek.
s. düşüncelerini rahatça ifade edebilen;
articulate konuşkan. Hecelenişi: ar·tic·u·late
1933
s. mafsallı; Okunuşu: /ɑː’tɪkjʊlət /
düzenli bir şekilde birbirine bağlı.
f. mafsal ile birletirmek;
mafsallarla bitişmek.
164
Ekler: am·pu·tates / am·pu·tat·ed /

amputate am·pu·tat·ing / am·pu·ta·tions
1934 i. bir uzvunu kaybetmiş olan kimse.
Hecelenişi: am·pu·tate
Okunuşu: /æmpjuteɪt /
literary Hecelenişi: lit·er·ary
1935 s. kitaba veya edebiyata ait, edebi: edebiyatla ilgili.
Okunuşu: /lɪt(ə)(rə)ri /
adjacent Hecelenişi: ad·ja·cent

1936 s. bitişik, yakın, komşu.
Okunuşu: /ə’dʒeɪs(ə)nt /
fastidious Hecelenişi: fas·tid·i·ous
1937 s. titiz, müşkülpesent.
Okunuşu: /fa’stɪdɪəs /
s. ,z. ,i. hazırlıksız;
impromptu z. hazırlıksız olarak, irticalen; Hecelenişi: im·promp·tu
1938
i. irtical, hazırlıksız söylenmiş veya yapılmış şey; Okunuşu: /ɪm’prɒm(p)tjuː /
müz. empromptü, küçük parça.

i. tacir tüccar; Ekler: mer·chants
1939 merchant mağaza sahibi, dükkâncı; Hecelenişi: mer·chant
s. ticarete ait, ticari, ticarette kullanılan. Okunuşu: /məːtʃ(ə)nt /
f. vınlamak; Ekler: zooms / zoomed / zoom·ing

1940 zoom foto. mesafeyi ayarlamak; Hecelenişi: zoom
i. ani yükseliş; Okunuşu: /zuːm /
unbearable Hecelenişi: un·bear·able
1941 s. çekilmez, dayanılmaz.
Okunuşu: /ʌn’bɛːrəb(ə)l /
s. aşırı;
kanunsuz;
undue Hecelenişi: un·due
1942 uygunsuz, yakışmaz;
Okunuşu: /ʌn’djuː /
lüzumsuz, manasız, yersiz, münasebetsiz;
vadesi gelmemiş.
i. irtibat, bitişme;
birleştirme; Ekler: li·ai·sons
1943 liaison gizli ilişki; Hecelenişi: li·ai·son
ahçı terbiye, salçaların koyulaşmasına yarayan Okunuşu: /lɪ’eɪz(ə)n /
maddeler.
i. uzlaşma, uyuşma;
bazı şeylerden fedakârlık ederek varılan anlaşma
zemini; Ekler: com·pro·mis·es
1944 compromise f. uzlaştırmak, bazı şeylerden fedakârlık yoluyla Hecelenişi: com·pro·mise
aralarını bulmak; Okunuşu: /kɒmprəmʌɪz /
(bir kimsenin). şerefini tehlikeye atmak;
(bir işin neticesini) tehlikeye atmak.
s. makul, akla uygun;
hissedilir, sezilir, farkına varılır;
sensible Hecelenişi: sen·si·ble
1945 hisseden;
Okunuşu: /sɛnsɪb(ə)l /
hassas, duygulu, etkilenebilir, ince sezişli;
anlayıslı, akıllı.
Ekler: be·stows / be·stowed /
f. hediye etmek, vermek, ihsan etmek, yerine
bestow be·stow·ing
1946 koymak;
Hecelenişi: be·stow
( kız) vermek.
Okunuşu: /bɪ’stəʊ /
165
i. mide bulantısı;
1947 nausea deniz tutması;
tiksinme, iğrenme.
Ekler: de·votes / de·vot·ed / de·vot·ing
devote f. adamak, tahsis etmek, hasretmek, vakfetmek;
1948 Hecelenişi: de·vote
oneself ile kendini adamak.
Okunuşu: /dɪ’vəʊt /
i. büyüklük, boy;
magnitude Hecelenişi: mag·ni·tude
1949 önem, ehemmiyet;
Okunuşu: /magnɪtjuːd /
astr. kadir.
f. yüzmek, batmamak, su yüzünde durmak, su
yüzünde gitmek;
Ekler: floats / float·ed / float·ing
float hava akımına kapılarak sürüklenmek;
1950 Hecelenişi: float
hayal gibi hareket etmek, dolaşmak;
Okunuşu: /fləʊt /
yüzdürmek;
su basmak;
inadvertent s. dikkatsiz; Hecelenişi: in·ad·ver·tent
1951
kasıtsız, elde olmayan. Okunuşu: /ˌɪnəd’vəːt(ə)nt /
malleable s. çekice gelir, dövülür; Hecelenişi: mal·lea·ble
1952

kolay uyar, yumuşak huylu, uysal. Okunuşu: /malɪəb(ə)l /
1953 nutriment i. gıda, besin, yemek.
malevolent Hecelenişi: ma·lev·o·lent

1954 s. kötü niyetli, hain.
Okunuşu: /mə’lɛv(ə)l(ə)nt /
i. boyunduruk;
sakaların omuz sırığı;
bağ, esaret;
yeke;
çatal; Ekler: yokes
1955 yoke nigah rabıtası gibi bağ; Hecelenişi: yoke
hizmet, kulluk; Okunuşu: /jəʊk /
boyunduruğa koşulmuş çift hayvan;
evlendirmek;
bağlamak;
çalışmak.
s. müsrif, savurgan tutumsuz; Ekler: prodigals
1956 prodigal çok bol; Hecelenişi: prod·i·gal
i. müsrif kimse. Okunuşu: /prɒdɪg(ə)l /
i. yıllık, salname;
annual Hecelenişi: an·nu·al
1957 bot. . bir yıl ömrü olan bitki;
Okunuşu: /anjʊəl /
s. senelik, yıllık, her sene.
observant s. dikkat eden, dikkatli, riayet eden; Hecelenişi: ob·ser·vant
1958
itaatli, kanuna riayetkâr. Okunuşu: /əb’zəːv(ə)nt /
unceasing s. devamlı, aralıksız, fasılasız; Hecelenişi: un·ceas·ing

1959
sonsuz, ebedi. Okunuşu: /ʌn’siːsɪŋ /
Ekler: in·sists / in·sist·ed / in·sist·ing
insist f. ısrar etmek, sebat göstermek, davasından vaz
1960 Hecelenişi: in·sist
geçmemek.
Okunuşu: /ɪn’sɪst /
166
sanitary Hecelenişi: san·i·tary

1961 s. sağlıkla ilgili, sıhhi
Okunuşu: /sanɪt(ə)ri /
1962 owing to sebebiyle. Okunuşu: /əʊɪŋ tə /
s. ifade edilemez, söylenemez, tarifsiz;

unspeakable Hecelenişi: un·speak·able
1963 ağıza alınmaz;
Okunuşu: /ʌn’spiːkəb(ə)l /
berbat.
f. galip gelmek, alt etmek; Ekler: over·comes / over·came /
overcome yenmek, hakkından gelmek; over·come / over·com·ing
1964
gidermek, çaresini bulmak. be over come (with) Hecelenişi: over·come
etkilenmek. Okunuşu: /əʊvə’kʌm /
f. yumuşatmak, hafifletmek: ölçülü hale getirmek,
tadil etmek, ıslah etmek: kıvama getirmek; Ekler: tem·pers
temper
1965 su karıştırıp yoğurmak (balçık); Hecelenişi: tem·per

çeliğe su vermek, çeliği kızdırıp hemen soğutarak Okunuşu: /tɛmpə /
sertleştirmek, tav vermek, tavlamak;
Ekler: up·starts
upstart i. birden zengin olan kimse;
1966 Hecelenişi: up·start
s. türedi, sonradan görme, zıpçıktı.
Okunuşu: /ʌpstɑːt /

Ekler: es·trang·es / es·tranged /
f. yabancılaştırmak, uzaklaştırmak;
estrange es·trang·ing
1967 gayesinden uzaklaştırmak;
Hecelenişi: es·trange
aralarını açmak, soğutmak.
Okunuşu: /ɪ’streɪn(d)ʒ /
Ekler: dis·sents / dis·sent·ed /
f. karşı koymak, muhalif olmak, kabul etmemek;
dissent dis·sent·ing / dis·sent·ers
1968 ayrılmak;
Hecelenişi: dis·sent
i. kabul etmeyiş, ihtilâf, ayrılık.
Okunuşu: /dɪ’sɛnt /
i. ,den. ask. muhasara, denizden kuşatma, abluka; Ekler: block·ades
1969 blockade f. denizden abluka etmek, kuşatmak; Hecelenişi: block·ade
etrafını çevirmek. Okunuşu: /blɒ’keɪd /
i. bir piyes veya hikâyede baş rolü oynayan kimse; Ekler: pro·tag·o·nists
1970 protagonist kahraman; Hecelenişi: pro·tag·o·nist
önayak olan kimse. Okunuşu: /prə’tag(ə)nɪst /
i. makale, yazı;
bent, madde, fıkra, fasıl, bahis;
ey, nesne, madde;
kısım;
Ekler: ar·ti·cles
article gram harfi tarif ve harfi tenkir :zool. boum, bitki
1971 Hecelenişi: ar·ti·cle
boumu
Okunuşu: /ɑːtɪk(ə)l /
f. maddeler halinde tertip etmek;
madde madde şikayetleri içine alan bir dilekçe
vasıtasıyla bir kimseyi dava etmek;
usta yanyna mukavele ile çırak vermek
i. k.dili arkadaş dost;
f. arkadaş olmak.
1972 pal ahbap;
arkadaş;
dost
167
i. s. esir tutsak mahpus;

tutkun kimse;
captive s. esir düsmüş; Hecelenişi: cap·tive
1973
baskı altında kayıt altında; Okunuşu: /kaptɪv /
esarete ait;
büyülenmiş.
s. hoşgörüsüz;
adamant Hecelenişi: ad·a·mant
1974 çok sert;
Okunuşu: /adəm(ə)nt /
i. çok sert efsanevi bir taş.
f. i. kumar oynamak;
Ekler: gam·bles / gam·bled / gam·bling
so nucundan emin olunmayan bir teşebbüse gi
gamble / gam·blers
1975 rişmek;
Hecelenişi: gam·ble
şansa bağlı bir işe girişmek;
Okunuşu: /gamb(ə)l /
i. kdili tehlikeli teşebbüs
Ekler: lib·er·ates / lib·er·at·ed /

liberate f. serbest bırakmak, azat etmek, salıvermek; lib·er·at·ing / lib·er·a·tors
1976
kurtarmak. Hecelenişi: lib·er·ate
Okunuşu: /lɪbəreɪt /
değiştirmek;

1977 replace ödemek;
tekrar yerine koymak
s. zamansız, vakitsiz, mevsimsiz;
untimely vaktinden evvel yetişmiş; Hecelenişi: un·time·ly
1978
erken gelen; Okunuşu: /ʌn’tʌɪmli /
z. mevsimsizce, uygunsuz zamanda.
plentiful Hecelenişi: plen·ti·ful
1979 s. çok, bol, mebzul, bereketli, mahsuldar, verimli.
Okunuşu: /plɛntɪfʊl /
s. kolay anlaşılır, idrak edilir;
apparent açık, vazıh; Hecelenişi: ap·par·ent
1980
gözle görülebilir, meydanda olan, ortada olan; Okunuşu: /ə’par(ə)nt /
zahiri, görünüşte olan.
Ekler: keep·sakes
1981 keepsake i. andaç, anmalık, hatıra, yadigar. Hecelenişi: keep·sake
Okunuşu: /kiːpseɪk /
s. katı, sert, pek;
pekişmiş;
eğrilmez, bükülmez;
dik;
koyu, özlü;
sıkı;
tutulmuş;
Ekler: stiff·er / stiff·est
stiff gergin;
1982 Hecelenişi: stiff
zorlanmış;
Okunuşu: /stɪf /
akıcı olmayan;
resmi;
inatçı;
alkolü çok;
sarp, çetin;
den. rüzgâra dayanıklı, sağlam;
zor, ağır;
168
z. dikkatle, kesinlikle;
1983 precisely tamamen; Okunuşu: /prɪ’sʌɪsli /
muhakkak.
f. uyumak, uyuklamak; Ekler: slum·bers / slum·bered /
slumber uyuşuk ve hareketsiz halde olmak; slum·ber·ing
1984
pineklemek; Hecelenişi: slum·ber
i. uyku, uyuma, uyuklama, pinekleme. Okunuşu: /slʌmbə /
Ekler: xe·no·phobes
1985 xenophobia i. yabancı düşmanlığı veya korkusu. Hecelenişi: xe·no·pho·bia
Okunuşu: /zɛnə’fəʊbɪə /
mediocre s. alelade, olağan, orta derecede, ne iyi ne kötü, Hecelenişi: me·di·o·cre
1986
bayağı. Okunuşu: /ˌmiːdɪ’əʊkə /
i. fayda, kar, yarar, menfaat;
menfaat için tertiplenen eğlence veya gösteri; Ekler: ben·e·fits

1987 benefit hak, imtiyaz, yetki; Hecelenişi: ben·e·fit
f. hayır işlemek, iyiliği dokunmak; Okunuşu: /bɛnɪfɪt /
istifade etmek, yararlanmak.
f. tâciz etmek, usandırmak, sıkmak, başını ağrıtmak, Ekler: an·noys / an·noyed / an·noy·ing
annoy

1988 canını sıkmak; Hecelenişi: an·noy
kızdırmak. Okunuşu: /ə’nɔɪ /
ludicrous Hecelenişi: lu·di·crous
1989 s. gülünç, güldürücü, komik.
Okunuşu: /luːdɪkrəs /
latent Hecelenişi: la·tent
1990 s. gelişmemiş, gözükmeyen, belirti göstermeyen.
Okunuşu: /leɪt(ə)nt /
Ekler: dec·i·mates / dec·i·mat·ed /
decimate f. büyük bir kısmını yok etmek; dec·i·mat·ing
1991
bir grup içinden her on kişide birini alıp öidürmek. Hecelenişi: dec·i·mate
Okunuşu: /dɛsɪmeɪt /
i. ufuk, çevren; Ekler: ho·ri·zons
1992 horizon mec. fikir ufukları; Hecelenişi: ho·ri·zon
astr. ufuk dairesi. Okunuşu: /hə’rʌɪz(ə)n /
f. uzatmak;
sermek, germek, yaymak;
çekip uzatmak;
abartmak mübalağa etmek, büyütmek;
yere sermek;
gerinmek;
gerilmek, yayılmak serilmek;
açılmak; Ekler: stretch·es / stretched /
stretch uzamak; stretch·ing
1993
i. germe geriliş; Hecelenişi: stretch
gerginlik; Okunuşu: /strɛtʃ /
geniş yer;
sıra ile uzanan şey;
uzam;
aralıksız süre;
dönemeçli koşu yolunun düz kısmı;
argo. hapis süresi;
s. gerilebilen.
169
locomotion i. hareket; Hecelenişi: lo·co·mo·tion

1994
bir yerden bir yere gidip gelme veya gezme hareketi. Okunuşu: /ləʊkə’məʊʃ(ə)n /
f. söylemek, demek;
dikkat edip görmek;
Ekler: re·marks
remark i. işaret;
1995 Hecelenişi: re·mark
söz;
Okunuşu: /rɪ’mɑːk /
dikkat etme, görme, mülâhaza;
mütalâa.
Ekler: whirl·pools
1996 whirlpool i. çevrinti, su çevrisi, burgaç, eğrim, girdap. Hecelenişi: whirl·pool
Okunuşu: /wəːlpuːl /
boarding Ekler: boards / board·ed / board·ing
1997 i. tahta kaplama, tahta parmaklık.
Okunuşu: /bɔːdɪŋ /
1998 tax-exempt vergisiz
f. girmek, içine işlemek; Ekler: pen·e·trates / pen·e·trat·ed /

penetrate nüfuz etmek, tesir etmek, etkilemek; pen·e·trat·ing
1999
delip geçmek; Hecelenişi: pen·e·trate
anlamak, idrak etmek. Okunuşu: /pɛnɪtreɪt /

stagnant s. durgun, hareketsiz, bayatlamış, bozulmuş (su); Hecelenişi: stag·nant
2000
atıl, kesat, rakit. Okunuşu: /stagnənt /
Ekler: en·thrones / en·throned /
f. tahta çıkartmak;
enthrone en·thron·ing / en·throne·ments
2001 kalbinde veya zihninde bir kimseye yuksek
Hecelenişi: en·throne
yervermek.
Okunuşu: /ɪn’θrəʊn /
i. yayınlama, yayın, basım;
konu, müzakere konusu, mesele, sorun;
sonuç, netice;
(mecmua) sayı;
boşalma yeri;
boşalma, çıkış;
donatma, tevzi, dağıtım;
çocuklar, nesil; Ekler: is·sues
2002 issue tıb. cerahat; Hecelenişi: is·sue
f. dışarı çıkmak, dışarı akmak; Okunuşu: /ɪʃuː /
sonuç vermek;
husule gelmek;
hasıl olmak, doğmak, neşet etmek;
basılıp yayınlanmak;
çıkarmak, dağıtmak;
vermek, ihraç etmek;
yayınlamak.
Ekler: in·fu·ri·ates / in·fu·ri·at·ed /
infuriate in·fu·ri·at·ing
2003 f. çıldırtmak, çok kızdırmak, çok öfkelendirmek.
Hecelenişi: in·fu·ri·ate
Okunuşu: /ɪn’fjʊərɪeɪt /
Ekler: ap·prais·es / ap·praised /
f. değer biçmek, kıymet takdir etmek, keşfini
appraise ap·prais·ing / ap·prais·ers
2004 yapmak;
Hecelenişi: ap·praise
tahmin etmek.
Okunuşu: /ə’preɪz /
170
s. çok parlak, canlı, berrak;

vivid Hecelenişi: viv·id
2005 hayat dolu;
Okunuşu: /vɪvɪd /
kuvvetli.
undisguised Hecelenişi: un·dis·guised
2006 s. gizlenmemiş.
Okunuşu: /ˌʌndɪs’gʌɪzd /
i. cümle, tümce; Ekler: sen·tenc·es
2007 sentence huk. ilâm, karar, hüküm; Hecelenişi: sen·tence
f. mahkum etmek, hakkında hüküm vermek. Okunuşu: /sɛnt(ə)ns /
i. sayım, nufus sayımı; Ekler: cen·sus·es
2008 census eski Roma’da vergi sistemiyle ilgili olarak vatandaş Hecelenişi: cen·sus
ve mal sayımı. Okunuşu: /sɛnsəs /
dejected Hecelenişi: de·ject·ed
2009 s. meyus, kederli, mahzun.
Okunuşu: /dɪ’ʤɛktɪd /
obvious Hecelenişi: ob·vi·ous

2010 s. aşikar, açık, apaçık, besbelli, belli.
Okunuşu: /ɒbvɪəs /
s. dürüst, hilesiz, doğru sözlü, açık kalpli;
honest Hecelenişi: hon·est
2011 namuslu;
Okunuşu: /ɒnɪst /
güvenilir.

f. sulamak; Ekler: ir·ri·gates / ir·ri·gat·ed /
irrigate tazelendirmek; ir·ri·gat·ing
2012
tıb. bir yarayı antiseptik su ile yıkamak veya üzerine Hecelenişi: ir·ri·gate
su serpmek. Okunuşu: /ɪrɪgeɪt /
Ekler: were·wolves
werewolf i. , Al.,mit. kurt şekline girmiş insan;
2013 Hecelenişi: were·wolf
kurt şekline girebilen kimse.
Okunuşu: /wɛːwʊlf /
Ekler: fore·casts / fore·cast /
f. önceden tahmin etmek; fore·cast·ed / fore·cast·ing /
2014 forecast belirtisi olmak: tasarlamak. fore·cast·ers
i. tahmin, hava tahmini. Hecelenişi: fore·cast
Okunuşu: /fɔːkɑːst /
pessimistic Hecelenişi: pes·si·mis·tic
2015 s. bedbin, kötümser, karamsar.
Okunuşu: /ˌpɛsɪ’mɪstɪk /
engel olmak;
2016 forestall engellemek;
önlemek
uncivil Hecelenişi: un·civ·il
2017 s. kaba tavırlı, nezaketsiz.
Okunuşu: /ʌn’sɪv(ə)l /
auspicious Hecelenişi: aus·pi·cious
2018 s. uğurlu, hayırlı.
Okunuşu: /ɔː’spɪʃəs /
interminable Hecelenişi: in·ter·mi·na·ble

2019 s. sonsuz, nihayetsiz, bitmez, tükenmez.
Okunuşu: /ɪn’təːmɪnəb(ə)l /
f. ,i. bölmek, taksim etmek, ikiye ayırmak, kesmek;
tevzi etmek, dağıtmak;
divide ara açmak; Ekler: di·vides / di·vid·ed / di·vid·ing
2020
sınıflandırmak, tasnif etmek, kısımlara ayırmak; Hecelenişi: di·vide
oy kullanmak için ikiye ayırmak veya ayrılmak
(parlamento);
171
mat. bölmek;
i. , (cogr). yağmur sularını iki yana akıtan ve
yamaçları veya meyilli düzeyleri birbirinden ayıran
dağ sırası.
docile Hecelenişi: doc·ile
2021 s. uysal, halim selim, yumuşak başlı.
Okunuşu: /dəʊsʌɪl /
leasing kira;
2022
kiralama
i. kalkan, siper;
koruyucu şey;
Ekler: shields
shield hami: himaye, savunma, mudafaa;
2023 Hecelenişi: shield
ask. top kalkanı;
Okunuşu: /ʃiːld /
maden ocaklarında toprağın düşmesini engelleyici
duvar;
i. ınır, hudut, had, kenar;
eşik;
halka daire;
Ekler: verg·es
verge değnek, asa;
2024 Hecelenişi: verge
f. yönelmek;

Okunuşu: /vəːdʒ /
on ile yaklaşmak, -e doğru gitmek;
meyletmek;
sınırlamak.
f. azaltmak, indirmek; Ekler: abates / abat·ed / abat·ing /
abate kısmen yahut tamamıyla kesmek; abate·ments
2025
azalmak, eksilmek, hafiflemek, çekilmek; Hecelenişi: abate
hükmü kalmamak Okunuşu: /ə’beɪt /
i. roman ve hikâye edebiyatı, kurgusal edebiyat;
Ekler: fic·tions
fiction hayal, icat, masal, uydurma hikâye;
2026 Hecelenişi: fic·tion
yalan;
Okunuşu: /fɪkʃ(ə)n /
(huk). kolaylık olsun diye hakikat gibi farzolunan şey
Ekler: ha·treds
2027 hatred i. kin, nefret, düşmanlık. Hecelenişi: ha·tred
Okunuşu: /heɪtrɪd /
Ekler: vis·ag·es
visage i. yüz, surat, çehre, sima;
2028 Hecelenişi: vis·age
görünüş.
Okunuşu: /vɪzɪdʒ /
i. yolsuzluk, kötü hareket;
malpractice huk. itinasızca veya yanlış tedavi; Hecelenişi: mal·prac·tice
2029
vazifede ihmal veya suiistimal, görevi kötüye Okunuşu: /mal’praktɪs /
kullanma.
i. gemi veya sandal kıçı;
Ekler: stern·er / stern·est
stern bir şeyin arka kısmı, kıç.
2030 Hecelenişi: stern
s. sert, musamahasız, haşin, katı;
Okunuşu: /stəːn /
şiddetli, kuvvetli.
s. kaba, terbiyesiz;
aşağılık;
vulgar Hecelenişi: vul·gar
2031 bayağı, umumi, adi, umuma mahsus;
Okunuşu: /vʌlgə /
pespaye;
halka ait (dil).
172
Ekler: con·trib·utes / con·trib·ut·ed /

contribute f. bağışlamak, teberru etmek, iane vermek; con·trib·ut·ing / con·trib·u·tors
2032
katkıda bulunmak. Hecelenişi: con·trib·ute
Okunuşu: /kən’trɪbjuːt /
legitimate f. meşru kılmak, kanuna uygun kılmak; Hecelenişi: le·git·i·mate
2033
nesebini tasdik etmek, tasdik etmek. Okunuşu: /lɪ’dʒɪtɪmət /
outspoken Hecelenişi: out·spo·ken

2034 s. sözünü sakınmaz, doğru sözlü, samimi.
Okunuşu: /aʊt’spəʊk(ə)n /
Ekler: boul·ders
2035 boulder i. yerinden kopmuş ve aşınmşş iri kaya parçası. Hecelenişi: boul·der
Okunuşu: /bəʊldə /
s. hissedilir, dokunulabilir;
palpable aşikar, açık, sarih; Hecelenişi: pal·pa·ble
2036
dokunarak hissedilen; Okunuşu: /palpəb(ə)l /
tıb. el muayenesi ile hissedilen.
akin s. benzer, yakın; Hecelenişi: akin
2037
akraba olan, hısım olan. Okunuşu: /ə’kɪn /
Ekler: swin·dles / swin·dled /

swindle f. dolandırmak, dolandırıcılık etmek; swin·dling / swindles / swin·dlers
2038
i. dolandırıcılık, dolandırma. Hecelenişi: swin·dle
Okunuşu: /swɪnd(ə)l /
hilarious Hecelenişi: hi·lar·i·ous
2039 s. gürültulü ve neseli, şen şatır.
Okunuşu: /hɪ’lɛːrɪəs /
Ekler: en·hanc·es / en·hanced /
en·hanc·ing / en·hance·ments /
enhance f. artırmak, ziyadeleştirmek, fazlalaştırmak,
2040 en·hanc·ers
çoğaltmak.
Hecelenişi: en·hance
Okunuşu: /ɪn’hɑːns /
i. düzen, tertip, idare, nizam, tanzim;
Ekler: dis·po·si·tions
disposition eğilim, temayul;
2041 Hecelenişi: dis·po·si·tion
mizaç, tabiat, huy;
Okunuşu: /dɪspə’zɪʃ(ə)n /
istidat, hal.
f. delik açmak, burgu veya matkap ile delmek
oymak; Ekler: bores / bored / boring
2042 bore i. delik, oyuk; Hecelenişi: bore
kalibre, çap. Okunuşu: /bɔː /
f. can sıkmak, bizar etmek, baş ağrıtmak;
i. para koyma, yatırım;
yatırılan sermaye;
gelir getirmesi için paranın yatırıldığı şey, para Ekler: in·vest·ments
2043 investment sarfedilen gelir kaynağı; Hecelenişi: in·vest·ment
memuriyete koyma; Okunuşu: /ɪn’vɛs(t)m(ə)nt /
muhasara, kuşatma;
biyol. dış deri.
f. ağzını açmadan ’m’ sesi çıkarmak;
arı gibi vızıldamak;
2044 hum dudaklar kapalı olarak şarkı söylemek;
mırıldanmak;
k.dili faaliyette olmak;
173
f. göz kırpmak;
yarı kapalı gözlerle bakmak;
göz atmak;
pırıldamak, ışıldamak; Ekler: blinks / blinked / blink·ing
2045 blink kaçınmak, gözlerini gerçeğe kapamak; Hecelenişi: blink
göz kırptırmak; Okunuşu: /blɪŋk /
i. göz kırpma;
bakış nazar;
pırıltı.
Ekler: ac·cel·er·ates / ac·cel·er·at·ed /
accelerate f. hızlandırmak, süratlendirmek , tacil etmek, ac·cel·er·at·ing
2046
hızlanmak, sürat kazanmak Hecelenişi: ac·cel·er·ate
Okunuşu: /ək’sɛləreɪt /
i. Zühre yıldızı, Venüs, sabah yıldızı;
2047 lucifer Şeytan, İblis; Hecelenişi: Lu·ci·fer

k.h., eski kibrit.
s. mantıksız;
unconscionable vicdansız; Hecelenişi:un·con·scio·na·ble
2048
insafsız; Okunuşu: /ʌn’kɒnʃ(ə)nəb(ə)l /

prensip sahibi olmayan.
f. dikkat etmek, dinlemek, önemsemek, ehemmiyet Ekler: heeds / heed·ed / heed·ing
2049 heed vermek; Hecelenişi: heed
i. dikkat, ihtimam. Okunuşu: /hiːd /
i. uydu, peyk, satelit, bir gezegenin uydusu; Ekler: sat·el·lites
2050 satellite büyük bir kimsenin peşinde dolaşan kimse, bende, Hecelenişi: sat·el·lite
uşak. Okunuşu: /satəlʌɪt /
accordingly Hecelenişi: ac·cord·ing·ly
2051 z. binaen, binaenaleyh.
Okunuşu: /ə’kɔːdɪŋli /
s. ıslah olmaz, yola getirilemez, akıllanmaz, düzelmez
incorrigible Hecelenişi: in·cor·ri·gi·ble
2052 (kimse);
Okunuşu: /ɪn’kɒrɪdʒɪb(ə)l /
i. ıslah olmaz kimse.
f. kovalamak, arkasından koşmak, peşine düşmek;
avlamak;
k. dili. koşmak, acele etmek.
i. kovalama, av;
kovalanan herhangi bir şey;
Ekler: chas·es
chase . avlanabilinen alan;
2053 Hecelenişi: chase
. başkalarının arazisinde avlanabilme hakkı.
Okunuşu: /tʃeɪs /
(t).,i. hakketmek, oymak;
kabartma işleri yapmak (maden üzerine);
i. , matb. harflerin muhafazasında kullanılan demir
çerçeve;
oluk.
f. alkış tutmak, tempo ile bağırarak taraf tutmak;
neşelendirmek, memnun etmek;
teşvik etmek, cesaretlendirmek; Ekler: cheers
2054 cheer tempo tutarak bağırmak; Hecelenişi: cheer
neşelenmek. Okunuşu: /tʃɪə /
i. teşvik, alkış tutma;
neşe ve memnuniyet veren şey;
174
2055 jokingly şakadan
Ekler: as·sets
2056 asset i. , mal, kıymetli şey, kıymetli vasıf. Hecelenişi: as·set
Okunuşu: /asɛt /
Ekler: ex·hausts / ex·haust·ed /
exhausted s. tükenmiş;
2057 ex·haust·ing
yorgun, bitkin.
Okunuşu: /ɪɡ’zɔːstɪd /
firing i. ateş etme; Ekler: fires / fired / fir·ing / firings
2058
yakma. Okunuşu: /fʌɪərɪŋ /
Ekler: ques·tion·naires
questionnaire i. anket;
2059 Hecelenişi: ques·tion·naire
form, belge.
Okunuşu: /ˌkwɛstʃə’nɛː /
Ekler: an·ni·ver·sa·ries
anniversary i. yıl dönümü, senei devriye;
2060 Hecelenişi: an·ni·ver·sa·ry
yıl dönümünü kutlama.
Okunuşu: /anɪ’vəːs(ə)ri /
effervescent s. köpüren;
2061 Okunuşu: /ɛfə’vɛsənt /
coşkun, neşeli.

2062 coronation taç giyme töreni
s. dikkate değer, önemli.

noteworthy göze çarpan;
2063
kayda değer;
önemli
i. çocuk; Ekler: young·sters
2064 youngster delikanlı; Hecelenişi: young·ster
yavru. Okunuşu: /jʌŋstə /
Ekler: com·piles / com·piled /
f. toplayıp liste haline getirmek;
compile com·pil·ing / com·pil·ers
2065 çeşitli kaynaklardan bilgi toplayıp sıraya koymak;
Hecelenişi: com·pile
bu şekilde eser telif etmek, derlemek.
Okunuşu: /kəm’pʌɪl /
ayrı;
2066 torn kopuk; Okunuşu: /tɔːn /
yırtık
f. değişmek;
değiştirmek;
Ekler: var·ies / var·ied / vary·ing
vary baş kalaştırmak;
2067 Hecelenişi: vary
müz. çeşitlemek;
Okunuşu: /vɛːri /
almaşık olmak, keşikleşmek;
biyol. değişime uğramak.
f. karşılığını vermek, mükafatlandırmak;
recompense acısını unutturmak, cezasını vermek, Iâyığını vermek; Hecelenişi: rec·om·pense
2068
i. karşılık, mükafat; Okunuşu: /rɛkəmpɛns /
ceza.
f. tutuşturmak, ateşe vermek, alevlendirmek;
Ekler: fires
fire yakmak, pişirmek;
2069 Hecelenişi: fire
canlandırmak, harekete geçirmek, gayrete getirmek,
Okunuşu: /fʌɪə /
tahrik etmek;
175
bliss Hecelenişi: bliss

2070 i. saadet, neşe, mutluluk.
Okunuşu: /blɪs /
Ekler: over·draws / over·drew /
overdraw f. abartma ile söylemek; over·drawn / over·draw·ing
2071
hesap mevcudundan fazla para çekmek. Hecelenişi: over·draw
Okunuşu: /əʊvə’drɔː /
s. çok parlak, göz alıcı;
brilliant çok zeki; Hecelenişi: bril·liant
2072
i. pırlanta; Okunuşu: /brɪlj(ə)nt /
matb. üç puntoluk harf.
i. yol gösterme, rehberlik;
ima;
leading s. önde olan, yol gösteren, rehber olan. Hecelenişi: lead·ing
2073
i. kurşun ile kaplama veya bölme; Okunuşu: /liːdɪŋ /

kurşun çerçeve (pencere için);
matb. satır aralarının anterlini.
s. geniş, büyük;
Ekler: am·pler / am·plest
ample bol, mebzul;
2074 Hecelenişi: am·ple
kâfi, çok;

Okunuşu: /amp(ə)l /
etraflı, mufassal.
Ekler: rec·ol·lects / rec·ol·lect·ed /
recollect rec·ol·lect·ing
2075 f. hatırlamak.
Hecelenişi: rec·ol·lect
Okunuşu: /ˌrɛkə’lɛkt /
f. övmek, methetmek, sena etmek;
Ekler: prais·es / praised / prais·ing
praise hamdetmek, şükretmek;
2076 Hecelenişi: praise
i. övgü, sena, medih, sitayiş;
Okunuşu: /preɪz /
hamt, şükür.
s. sert, şiddetli, zorlu, cebirli, kuvvetli;
violent göz alan (renk); Hecelenişi: vi·o·lent
2077
zorla yapılan; Okunuşu: /vʌɪəl(ə)nt /
fena.
Ekler: en·chants / en·chant·ed /
f. büyülemek, teshir etmek, meftun etmek;
enchant en·chant·ing
2078 kendinden geçirmek;
Hecelenişi: en·chant
k.dili aklını başından almak, çıldırtmak.
Okunuşu: /ɪn’tʃɑːnt /
ridicule i. eğlenme, istihza, alay: alay konusu; Hecelenişi: rid·i·cule
2079
f. istihza etmek, alay etmek, gülmek, eğlenmek. Okunuşu: /rɪdɪkjuːl /
i. yayınlama, yayın, basım;
konu, müzakere konusu, mesele, sorun;
sonuç, netice;
(mecmua) sayı;
boşalma yeri;
Ekler: is·sues
issue boşalma, çıkış;
2080 Hecelenişi: is·sue
donatma, tevzi, dağıtım;
Okunuşu: /ɪʃuː /
çocuklar, nesil;
tıb. cerahat;
f. dışarı çıkmak, dışarı akmak;
sonuç vermek;
husule gelmek;
176
s. hassas, duygulu, duyar, duygun;

içli, alıngan;
sensitive Hecelenişi: sen·si·tive
2081 duygusal;
Okunuşu: /sɛnsɪtɪv /
kim. çabuk muteessir olan;
bot. dokunulunca çabuk solan veya bozulan, duyulu.
budding aşı;
2082
gelişme
f. kusmak, istifrağ etmek;
Ekler: vom·its / vom·it·ed / vom·it·ing
vomit ağzından fışkırtmak (yanardağ);
2083 Hecelenişi: vom·it
i. kusma;
Okunuşu: /vɒmɪt /
kusturucu ilâç.
f. dört eşit kısma ayırmak, dörde bölmek;
askeri kışlaya yerleştirmek;
oturtmak, yerleştirmek;
her tarafa koşup aramak (av köpeği).
i. dörtte bir kısım, çeyrek;
25 sentlik sikke;
senenin dörtte biri, üç aylık müddet;
Ekler: quar·ters
quarter öğretim yılının dörtte biri;
2084 Hecelenişi: quar·ter

dördün, ay devri müddetinin dörtte biri;
Okunuşu: /kwɔːtə /
den. gemi bordasının kıça doğru her iki tarafı;
kasabın kestiği hayvanın bir tarafının yarısı (omuz
veya but);
havali, semt, etraf, taraf, mahalle, civar;
den. harp veya talim zamanında tayfaya ayrılan yer:
harpte esir edilen düşmanın ölümden affı, aman;
s. dörtte bir, dörtte bire ait.
creative Hecelenişi: cre·a·tive
2085 s. yaratıcı.
Okunuşu: /kriː’eɪtɪv /
s. uykuda olan, uyuşuk, cansız;
colloq rafa kalkmış;
2086 dormant keşfedilmemiş. (kabiliyet);
bot. ., zool. geçici bir süre için uykuya yatmış,
hareketsiz.
Ekler: un·does / un·did / un·done /
f. bozmak, iptal etmek;
undo un·do·ing
2087 çözmek, açmak, sökmek;
Hecelenişi: un·do
mahvetmek.
Okunuşu: /ʌn’duː /
f. uyanmak;
uyanık kalmak;
canlanmak, yeni hayat bulmak;
uyandırmak;
Ekler: wakes / woke / waked / wo·ken
ikaz etmek;
wake / waked / woke / wak·ing
2088 canlandırmak, ihya etmek;
Hecelenişi: wake
leh. ölünün başında beklemek, sabahlamak.
Okunuşu: /weɪk /
i. dümen suyu, geminin izi.
i. geceleri ölüyü bekleme;
ölüyü beklerken verilen ziyafet;
dini merasim için sabahlama.
177
Ekler: de·cades
2089 decade i. on sene, on senelik müddet, onlu grup veya takım. Hecelenişi: de·cade
Okunuşu: /dɛkeɪd /
Ekler: com·petes / com·pet·ed /
compete com·pet·ing
2090 f. rekabet etmek, yarışmak, müsabakaya girmek.
Hecelenişi: com·pete
Okunuşu: /kəm’piːt /
Ekler: lin·ings
lining i. astar;
2091 Hecelenişi: lin·ing
astarlama.
Okunuşu: /lʌɪnɪŋ /
s. fiziksel varlığı olmayan, el ile tutulamaz,
dokunulamaz; Ekler: intangibles
2092 intangible kavranamaz, kafaya giremez; Hecelenişi: in·tan·gi·ble
i. fiziksel varlığı olmayan şey; Okunuşu: /ɪn’tan(d)ʒɪb(ə)l /

tic. manevi değer.
chagrin i. üzuntü, keder, iç sıkıntısı, hayal kırıklığı:f. ümidini Hecelenişi: cha·grin
2093
kırmak, sıkmak, üzmek. Okunuşu: /ʃagrɪn /
f. ,i. cilalamak, parlatmak, cila vermek, inceleştirmek,

terbiye etmek, süslemek, cilalanmak, parlamak,
polish daha iyi duruma sokmak.i. cila, perdah, cilalama, Hecelenişi: Pol·ish
2094
incelik, zarafet, nezaket, terbiye. Okunuşu: /pɒlɪʃ /
s. ,i. leh, polonya’ya veya Polonya halkına ait;
i. polonya dili, lehçe.
Ekler: over·turns / over·turned /
overturn f. devirmek, altüst etmek, bozmak. over·turn·ing
2095
i. devirme, altüst etme. Hecelenişi: over·turn
Okunuşu: /əʊvə’təːn /
2096 laicism laiklik
Ekler: up·bring·ings
2097 upbringing i. terbiye, yetişme. Hecelenişi: up·bring·ing
Okunuşu: /ʌpbrɪŋɪŋ /
Ekler: de·tects / de·tect·ed /
detect f. meydana çıkarmak; de·tect·ing
2098
keşfetmek, sezmek, tutmak. Hecelenişi: de·tect
Okunuşu: /dɪ’tɛkt /
f. yanaşmak, yavaş yavaş sokulmak, yaklaşmak;
yan yan ve yavaş yavaş sürmek;
bilemek, keskinletmek;
kenar geçirmek. Ekler: edg·es
2099 edge i. kenar, ağız; Hecelenişi: edge
geom. ayrıt; Okunuşu: /ɛdʒ /
keskinlik;
sınır, hudut;
(a.b.d.), k.dili avantaj, üstünlük.
i. kilidi açmak; Ekler: un·locks / un·locked /
unlock (kapı) açmak; un·lock·ing
2100
çözmek; Hecelenişi: un·lock
meydana çıkarmak. Okunuşu: /ʌn’lɒk /
178
i. bağırsak. Ekler: in·tes·tines

2101 intestine s. dahili, memleket içinde vuku bulan (özellikle kötü Hecelenişi: in·tes·tine
şeyler için kullanılır). Okunuşu: /ɪn’tɛstɪn /
f. hafifçe vurmak;
tıkırdatmak;
pençe vurmak (ayakkabı);
i. hafif vuruş;
tıkırtı, tıpırtı;
pençe;
ayakkabı demiri.
i. (-ped, ping) musluk;
tıkaç; Ekler: taps / tapped / tap·ping
2102 tap fıçı tapası; Hecelenişi: tap
fıçıdan alınmış içki; Okunuşu: /tap /
, k.dili meyhane;
kılavuz, burgu;
elektrik bağlantısı;
f. delip sıvıyı akıtmak;
kaçak veya gizli bağlantı kurmak;
kılavuzla vida yuvası açmak;

bağlantı kurmak, bağlamak;
argo. sızdırmak.
Ekler: en·ti·tles / en·ti·tled / en·ti·tling
entitle f. hak kazandırmak, yetki vermek, salâhiyet vermek;
2103 Hecelenişi: en·ti·tle
ünvan vermek, ad takmak.
Okunuşu: /ɪn’tʌɪt(ə)l /
s. yaramaz, haylaz;
serkeş;
2104 naughty münasebetsiz; Ekler: naugh·ti·er / naugh·ti·est
fena;
ahlaksız.
i. yerleşmiş gelenekleri hiçe sayan kimse;
putkıran, azizlerin resimlerini parçalayan kimse, Ekler: icon·o·clasts
2105 iconoclast özellikle sekizinci ve dokuzuncu yuzyıllarda Doğu Hecelenişi: icon·o·clast
kiliselerinde resimleri ortadan kaldırmak isteyen Okunuşu: /ʌɪ’kɒnəklast /
hizip üyelerinden biri.
i. s. cenaze töreni; Ekler: fu·ner·als
2106 funeral gömme, defin; Hecelenişi: fu·ner·al
s. cenaze törenine ait Okunuşu: /fjuːn(ə)r(ə)l /
nadir i. ,astr. ayakıcı;
2107
en aşağı safha veya nokta.
2108 nefarious s. fena, kötü, yakışmaz, alçak.
barely z. ancak, güçbelâ; Hecelenişi: bare·ly

2109
açıkça, gizlemeden. Okunuşu: /bɛːli /
f. alay etmek, istihza etmek, eğlenmek;
hakir görmek;
Ekler: mocks / mocked / mock·ing /
aldatmak;
mock mock·ers
2110 taklidini yapmak;
Hecelenişi: mock
alay için taklit etmek.
Okunuşu: /mɒk /
i. alay, istihza, eğlenme;
taklit şey, sahte şey;
179
Ekler: mo·bi·liz·es / mo·bi·lized /

mobilize f. seferber etmek, silah altına almak, harekete mo·bi·liz·ing / mo·bi·li·za·tions
2111
getirmek Hecelenişi: mo·bi·lize
Okunuşu: /məʊbɪlʌɪz /
f. ihbar etmek, haber vermek, ifşa etmek;
Ekler: de·nounc·es / de·nounced /
mukavele veya anlaşmanın fesholunacağını haber
denounce de·nounc·ing
2112 vermek;
Hecelenişi: de·nounce
suçlamak, itham etmek, bir kimsenin kusurlarını
Okunuşu: /dɪ’naʊns /
açığa vurmak.
f. büyütmek, artırmak, çoğaltmak;
uzatmak;
büyümek, artmak, çoğalmak; Ekler: aug·ments / aug·ment·ed /
augment uzatmak; aug·ment·ing
2113
Hecelenişi: aug·ment
i. zam. , ilâve; Okunuşu: /ɔːg’mɛnt /

ilâve harf veya hece (yunan, sanskritçe v.b. gibi
dillerde).
s. konu dışı, sadet dışı; Ekler: ir·rel·e·van·cies / ir·rel·e·vanc·es
2114 irrelevant mevzu ile alâkası olmayan, günün mühim konularıyle Hecelenişi: ir·rel·e·vant

ilgisi olmayan. Okunuşu: /ɪ’rɛlɪv(ə)nt /
discourteous Hecelenişi: dis·cour·te·ous
2115 s. nezaketsiz, kaba, saygısız, hürmetsiz.
Okunuşu: /dɪs’kəːtjəs /
Ekler: schol·ar·ships
scholarship i. âlimlik, ilim, irfan;
2116 Hecelenişi: schol·ar·ship
burs.
Okunuşu: /skɒləʃɪp /
i. yağma çapul, ganimet, kanunsuz kazanç;
loot Hecelenişi: loot
2117 A.b.d., argo. para;
Okunuşu: /luːt /
f. yağma etmek, ganimet olarak zaptetmek.
overland s. kara yolu ile yapılan; Hecelenişi: over·land

2118
z. karada, karadan. Okunuşu: /əʊvəland /
i. zaaf, zafiyet, iradesizlik; Ekler: weak·ness·es
2119 weakness kusur; Hecelenişi: weak·ness
zaaf duyulan şey. Okunuşu: /wiːknɪs /
Ekler: bud·gets
budget i. bütçe, stok;
2120 Hecelenişi: bud·get
f. bütçe yapmak, bütçenin ayrıntılarıyla ilgilenmek.
Okunuşu: /bʌdʒɪt /
i. insiyak, içgüdü; Ekler: in·stincts
2121 instinct istidat. Hecelenişi: in·stinct
s. ,gen. with ile dolu (can, his, kuvvet ile). Okunuşu: /ɪnstɪŋ(k)t /
f. ölçmek;
tartmak, tahmin etmek, ölçüsünü bulmak.
i. mikyas, öiçü;
ebat; Ekler: gaug·es / gag·es
2122 gauge miktar; Hecelenişi: gauge
geyç, ölçme aleti; Okunuşu: /geɪdʒ /
kalibre;
demir yolu raylarının arasındaki açıklık;
den. geminin bir diğerine veya rüzgâra göre
180
s. Iâkayt, kaygısız;
duygusuz;
indifferent önemsiz; Hecelenişi: in·dif·fer·ent
2123
bir, farksız; Okunuşu: /ɪn’dɪf(ə)r(ə)nt /
ancak geçerli olan, şöyle böyle;
kimyasal veya elektrik kuvveti olmayan.
Ekler: vagu·er / vagu·est
vague s. muphem, bellisiz, bulanık, şüpheli, karanlıkça,
2124 Hecelenişi: vague
muğlak.
Okunuşu: /veɪg /
i. gaybubet, yokluk; Ekler: ab·senc·es
2125 absence (huk). gaip oluş, gıyap; Hecelenişi: ab·sence
dalgınlık. Okunuşu: /abs(ə)ns /
i. buhar, buğu, duman;
gaz haline gelmiş madde;

geçici şey;
vapour uçucu şey; Ekler: va·pors
2126
çoğ, (eski) karasevda; Okunuşu: /veɪpə /
f. buhar çıkarmak;
buharlaşmak, buhar olup uçmak;

övünmek.
s. , ünlem sabit, titremez, sallanmaz, değişiklik
göstermez, oynamaz;
şaşmaz, dönmez, metin;
sağlam;
ılımlı, ciddi;
düzenli, muntazam;
sürekli, daimi;
den. yerinde duran, rüzgârdan sallanmaz;
i. , argo. devamlı flört edilen arkadaş;
f. sabit kılmak, titremesini veya sallanmasını kesmek;
sabit durmak, sallanmamak, kımıldamamak;
ünlem,den. Viyal Ağır ağır Oynatmak Sakin ol.
aklı başında;
aşık;
ciddi;
daimi;
2127 steady değişmez; Okunuşu: /stɛdi /
devamlı;
dost;
durmadan;
düzenli;
düzgün;
istikrar;
istikrarlı;
metin;
muntazam;
sabit;
sabitleştirme;
sağlam;
sakinleştirmek;
sevgili;
sıkı;
sürekli;
181
i. asıl gayeden uzak ifade veya fikir;

ilâve edilen veya ikinci derecede önemli olan şey.
edat. yanında, yakınında, nezdinde;
yakınından, yanından;
ile, vasıtasıyla;
by Hecelenişi: by
2128 (-den), tarafından;
Okunuşu: /bʌɪ /
kadar;
göre;
hakkında, hakkı için.
z. yakın;
bir kenara.
Ekler: dis·easeas·es
2129 disease i. hastalık, rahatsızlık, illet, maraz. Hecelenişi: dis·ease
Okunuşu: /dɪ’ziːz /
f. ovmak, ovalamak;
sürtmek: sürtünerek tahriş etmek;
sürtüşmek;
ovup cilâlamak;
sürmek; Ekler: rubs / rubbed / rub·bing
2130 rub sürtünmek. Hecelenişi: rub

i. sürtme, sürtünme; Okunuşu: /rʌb /
ovma, ovalama;
güçlük, engel;
sinirlendirici şey;
pürüz.
f. önemsememek;
yüz vermemek;
görmezlikten gelmek;
küçümsemek;
Ekler: slight·er / slight·est
slight dikkatsizce yapmak;
2131 Hecelenişi: slight
i. yüz vermeyiş, riayetsizlik, tepeden bakma.
Okunuşu: /slʌɪt /
s. önemsiz;
cüzi;
ince, zayıf;
aklı veya ahlâkı zayıf olan.
f. yakmak tutuşturmak;
aydınlatmak, ışık vermek;
neşelendirmek, canlandırmak, parlatmak;
yanmak, tutuşmak, alev almak;
parıldamak, ışık salmak.
f. konmak;
üzerine düşmek;
inmek (at veya arabadan).
Ekler: lights
light i. ışık, aydınlık, ziya, nur;
2132 Hecelenişi: light
ışık veren şey;
Okunuşu: /lʌɪt /
idrak veya akıl nuru;
dünyaya ışık saçan kimse;
aydınlık, pencere veya tepe camı gibi ışık veren şey;
anlama;
güz.san. bir resmin aydınlık kısmı;
kibrit gibi yanınca ışık veren şey;
gün ışığı, gündüz.
s. hafif;
182
Ekler: dair·ies
dairy i. süthane, mandıra;
2133 Hecelenişi: dairy
sütçü dükkânı.
Okunuşu: /dɛːri /
euphony i. tatlı ses;
2134 Okunuşu: /juːf(ə)ni /
dilb. ses ahengi.
Ekler: fore·shad·ows / fore·shad·owed
foreshadow / fore·shad·ow·ing / foreshadowings
2135 f. önceden ima etmek, colloq. dokundurmak.
Hecelenişi: fore·shad·ow
Okunuşu: /fɔː’ʃadəʊ /
i. zafer alayı;
zafer, başarı, muvaffakiyet, galebe;
zafer sevinci; Ekler: tri·umphs
2136 triumph f. zafer kazanmak muzaffer olmak, galip gelmek, Hecelenişi: tri·umph
yenmek; Okunuşu: /trʌɪʌmf /

iftihar etmek, övünmek;
zafer merasimi yapmak.
f. kaldırmak, yükseltmek;
ayağa kaldırmak;
öldükten sonra tekrar diriltmek;

bina etmek, inşa etmek;
toplamak (para);
besleyip üretmek, yetiştirmek, büyütmek;
çıkarmak, meydana getirmek; Ekler: rais·es / raised / rais·ing
2137 raise uyandırmak, harekete getirmek; Hecelenişi: raise
ses yükseltmek; Okunuşu: /reɪz /
canlandırmak, şevk vermek;
çoğaltmak, artırmak;
kabartmak, mayasını getirmek: kaldırmak;
den. ufukta karayı görmek;
dikmek;
yığmak, yığın etmek.
Ekler: dis·crep·an·cies
2138 discrepancy i. ayrılık, zıtlık, ihtilaf, başkalık. Hecelenişi: dis·crep·an·cy
Okunuşu: /dɪs’krɛp(ə)nsi /
i. taş veya tahta döşeme, yer, zemin;
dip;
kat;
yasama meclisi salonunun üyelere ayrılmış kısmı;
Ekler: floors
floor mecliste söz söyleme hakkı;
2139 Hecelenişi: floor
taban ücret, asgari ücret veya fiyat;
Okunuşu: /flɔː /
f. taş veya tahta döşemek, kaplamak: vurup yere
yıkmak;
k.dili şaşırtmak, ağzını kapatmak;
k.dili yenmek.
Ekler: do·nates / do·nat·ed /
donate do·nat·ing / do·na·tors
2140 f. hediye etmek, bağışlamak, iane vermek.
Hecelenişi: do·nate
Okunuşu: /də(ʊ)’neɪt /
Ekler: light·hous·es
2141 lighthouse i. fener kulesi. Hecelenişi: light·house
Okunuşu: /lʌɪthaʊs /
183
Ekler: com·pares / com·pared /

compare com·par·ing
2142 i. mukayese, kıyas, karşılaştırma.
Hecelenişi: com·pare
Okunuşu: /kəm’pɛː /
i. mühür, damga: teminat, taahhüt;
mühürlü mum veya kurşun parçası;
f. mühürlemek, mühür veya damga basmak, tasdik
seal işaretini koymak: onaylamak, tasdik etmek;
2143
kapamak, yarıklarını doldurmak.
i. ayıbalığı, fok,zool. Phoca;
fok kürkü;
f. ayıbalığı avlamak.
f. alışveriş etmek;
ilişkide bulunmak.
commerce Hecelenişi: com·merce

2144 i. ticaret, iş, alım satım;
Okunuşu: /kɒməːs /
toplumsal ilişkiler;
cinsel ilişki.
Ekler: bulk·i·er / bulk·i·est
2145 bulky s. iri, cüsseli, hacimli, çok yer kaplayan. Hecelenişi: bulky

Okunuşu: /bʌlki /
Ekler: re·fec·to·ries
refectory i. manastır yemekhanesi;
2146 Hecelenişi: re·fec·to·ry
üniversite yemekhanesi.
Okunuşu: /rɪ’fɛkt(ə)ri /
Ekler: ob·structs / ob·struct·ed /
obstruct f. engel olmak, mani olmak; ob·struct·ing
2147
tıkamak, kapamak. Hecelenişi: ob·struct
Okunuşu: /əb’strʌkt /
i. meyilli yüzey veya hat; Ekler: slopes
2148 slope bayır yokuş; Hecelenişi: slope
f. meyletmek, meyilli olmak veya kılmak. Okunuşu: /sləʊp /
i. iyi niyet, hüsnüniyet, hayırhahlık;
goodwill neşe; Hecelenişi: good·will
2149
ikt. bir ticaret yerinin itibar ve müşteri ilişkileri gibi Okunuşu: /gʊd’wɪl /
manevi değerleri.
i. mavna, salapurya;
saltanat kayığı;
Ekler: barg·es
barge f. mavna ile taşımak;
2150 Hecelenişi: barge
mavna gibi ağır hareket etmek;
Okunuşu: /bɑːdʒ /
k.dili .,gen. in, into ile paldır küldür girmek;
işe karışmak
s. (worse, worst) kötü, nahoş;
değersiz;
kifayetsiz;
yanlış, kusurlu; Ekler: worse / worst / bad·der /
bad geçersiz; bad·dest
2151
bozuk, zararlı; Hecelenişi: bad
keyifsiz, hasta; Okunuşu: /bad /
pişman, müteessir;
şiddetli, sert;
çürük.
184
Ekler: in·su·lates / in·su·lat·ed /

insulate f. tecrit etmek, izole etmek, yalıtmak; in·su·lat·ing
2152
ayırmak. Hecelenişi: in·su·late
Okunuşu: /ɪnsjʊleɪt /
Ekler: in·fi·dels
infidel s. imansız, mümin olmayan, kafir;
2153 Hecelenişi: in·fi·del
i. kâfir kimse.
Okunuşu: /ɪnfɪd(ə)l /
f. , with ile birinin işine karışmak;
dokunmak; Ekler: tam·pers / tam·pered /
tamper değiştirip bozmak, oynamak; tam·per·ing
2154
kurcalamak; Hecelenişi: tam·per
hile karıştırmaki Okunuşu: /tampə /
i. hafifçe vurarak bastıran kimse veya alet, sıkmaç.
industrious Hecelenişi: in·dus·tri·ous

2155 s. çalışkan, gayretli.
Okunuşu: /ɪn’dʌstrɪəs /
f. yürümek, gezinmek;
rahvan gitmek (at);
ağır ve düzenli adımlarla yürümek;
adımlayarak ölçmek;

belirli bir düzene sokmak;
spot koşu süratini tayin etmek. Ekler: pac·es
2156 pace i. adım, hatve; Hecelenişi: pace
bir a dımda katedilen mesafe; Okunuşu: /peɪs /
gidiş, yürüyüş;
rahvan yürüyüş;
yürüyüş sürati.
z. , edat. ,Lat. izniyle (karşı fikirde olan bir kimseyi
ima ederek).
ostensible Hecelenişi: os·ten·si·ble

2157 s. görünüşteki, görünen.
Okunuşu: /ɒ’stɛnsɪb(ə)l /
gigantic Hecelenişi: gi·gan·tic
2158 z. kocaman, cesim, cüsseli.
Okunuşu: /dʒʌɪ’gantɪk /
Ekler: in·ter·rupts / in·ter·rupt·ed /
f. kesmek, aralık açmak, ara vermek, fasıla vermek;
interrupt in·ter·rupt·ing / in·ter·rup·tions
2159 intizamını bozmak, arasını kesmek;
Hecelenişi: in·ter·rupt
birinin sözünü kesmek, birinin işine mâni olmak.
Okunuşu: /ɪntə’rʌpt /
i. teklif; Ekler: of·fer·ings
2160 offering sunulan şey; Hecelenişi: of·fer·ing
kilisede toplanan para. Okunuşu: /ɒf(ə)rɪŋ /
i. hafıza, hafıza kuvveti, bellek, anlak, zihin, hatır; Ekler: mem·o·ries
2161 memory olayları hatırlanan zaman müddeti; Hecelenişi: mem·o·ry
hatırlanan şey: hatıra, andaç. Okunuşu: /mɛm(ə)ri /
f. boşuna ümit vermek, hayal kırıklığına uğratmak,
2162 tantalize bir şeyi gösterip vermemek, colloq. kuyruk sallamak.
eziyet etmek
i. cezir, deniz sularının çekilmesi;
Ekler: ebbs
ebb bozulma, düşüş, düşkünlük;
2163 Hecelenişi: ebb
f. çekilmek (deniz);
Okunuşu: /ɛb /
bozulmak, düşmek, zayıflamak.
185
i. u sızdıran delik veya yara;

sızıntı;
usulsüzce para harcama; Ekler: leaks / leaked / leak·ing
2164 leak sırrın dışarıya sızması; Hecelenişi: leak
elek. cereyanda sızıntı veya sızıntının yeri; Okunuşu: /liːk /
f. sızmak;
gen. out ile dışarı sızmak, ifşa olunmak (sır).
2165 guardianship i. vasilik, muhafızlık, velilik. Ekler: guard·i·ans
i. atların veya sığırların korkarak dağılıp kaçmaları;

coşkun toplu koşuş;
panik yaratma; Ekler: stam·pedes
2166 stampede ayaklanma; Hecelenişi: stam·pede
f. topluca koşuşmak, kaçışmak, paniğe kapılmak, Okunuşu: /stam’piːd /
belirli bir hedefe hücum etmek;

kaçıştırmak, korkutup koşturmak.
i. sözün gelişi, bir söz veya davranışa anlam Ekler: con·texts
2167 context kazandıran içinde vuku bulduğu şartlar; Hecelenişi: con·text
şartlar ve çevre. Okunuşu: /kɒntɛkst /

unfounded Hecelenişi: un·found·ed
2168 s. temelsiz, asılsız esassız, boş.
Okunuşu: /ʌn’faʊndɪd /
notary Ekler: no·ta·ries public / notary
2169 i. noter.
pub·lics
f. icap ettirmek, bağlamak, tabi kılmak;
sarmak, kuşatmak, ihata etmek, içine almak, ihtiva
Ekler: in·volves / in·volved / in·volv·ing
involve etmek;
2170 Hecelenişi: in·volve
karıştılrmak, sokmak (müşkülat veya derde);
Okunuşu: /ɪn’vɒlv /
duçar etmek;
mat. belirli bir dereceye yükseltmek.
flawless Ekler: flaws
2171 s. kusursuz.
Okunuşu: /flɔːləs /
alışık;
alışılmış;
2172 accustomed alışkan; Okunuşu: /ə’kʌstəmd /
alışkın;
mutat
f. durmak, kesmek;
bitmek, sona ermek; Ekler: ceas·es / ceased / ceas·ing
2173 cease bırakmak, devam etmemek, son vermek; Hecelenişi: cease
i. durma; Okunuşu: /siːs /
inkıta.
f. sapmak, meyletmek, inhirafetmek;
zevalbulmak;
eksilmek, azalmak, düşmek;
Ekler: de·clines / de·clined / de·clin·ing
eğilmek, sarkmak;
decline / de·clin·ers
2174 reddetmek, çekilmek, istememek;
Hecelenişi: de·cline
astr. meyletmek;
Okunuşu: /dɪ’klʌɪn /
eğmek, saptırmak, eğdirmek, çevirmek, inhiraf
ettirmek;
-den çekilmek veya kaçınmak;
186
rancid Hecelenişi: ran·cid

2175 s. ekşimiş, kokmuş, küflü (yağ).
Okunuşu: /ransɪd /
f. işaretle anlatmak, belirtmek, ifade etmek; Ekler: sig·ni·fies / sig·ni·fied /
signify delalet etmek; sig·ni·fy·ing
2176
anlam vermek; Hecelenişi: sig·ni·fy
anlamı olmak. Okunuşu: /sɪgnɪfʌɪ /
s. , A.b.d., argo. sahte, düzme, kalp;
phony Ekler: pho·ni·er / pho·ni·est
2177 i. sahte şey;
Hecelenişi: pho·ny
kendine sahte sıfat veren kimse.
unaided Hecelenişi: un·aid·ed
2178 s. yardım edilmemiş, yardım görmemiş.
Okunuşu: /ʌn’eɪdɪd /
s. kıymetli, değerli;
valuable aziz; Hecelenişi: val·u·able
2179
pahalı; Okunuşu: /valjʊb(ə)l /
i. ,gen. çoğ. kıymetli şey, mücevherat.
f. yüklemek, tahmil etmek;
doldurmak (tüfek, top, ocak vb);
doyurmak;

(havayı) gerginleştirmek;
elek. şarj etmek;
emretmek, vazifelendirmek, itham etmek, mesul
tutmak;
mükellef addetmek;
fiyat talep etmek;
hücum etmek, hamle yapmak, saldırmak;
hesaba kaydetmek, geçirmek;
emir verilince yere yatmak (köpek). Ekler: charg·es / charged / charg·ing
2180 charge i. yük, hamule; Hecelenişi: charge
bir atışta kullanılan patlayıcı madde miktarı; Okunuşu: /tʃɑːdʒ /
görev, vazife;
idare, nezaret, bakım;
emanet;
mesuliyet;
itham, yükümleme;
masraf, fiyat;
ücret;
vergi, rüsum, harç;
emir, hücum, hamle, saldırı;
borç;
elek. şarj.
Ekler: dev·as·tates / dev·as·tat·ed /
devastate f. harap etmek, viran etmek, mahvetmek; dev·as·tat·ing
2181
k.dili utandırmak. Hecelenişi: dev·as·tate
Okunuşu: /dɛvəsteɪt /
indescribable Hecelenişi: in·de·scrib·able
2182 s. tanlmlanamaz, nitelendirilemez, anlatılamaz.
Okunuşu: /ɪndɪ’skrʌɪbəb(ə)l /
Ekler: out·shines / out·shone /
outshine out·shined / out·shin·ing
2183 f. başkasını gölgede bırakmak, daha fazla parlamak.
Hecelenişi: out·shine
Okunuşu: /aʊt’ʃʌɪn /
187
Ekler: ac·costs / ac·cost·ed /

accost ac·cost·ing
2184 f. , yaklaşıp hitap etmek.
Hecelenişi: ac·cost
Okunuşu: /ə’kɒst /
civar;
çevre;
havali;
2185 neighbourhood komşuluk;
semt;
yan;
yöre
i. tehlike, nazik durum;
jeopardy Hecelenişi: jeop·ar·dy
2186 huk. muhakeme edilmekte olan bir sanığın maruz
Okunuşu: /dʒɛpədi /
olduğu cezaya çarpılma ihtimali.
i. meslek, sanat, iş; Ekler: vo·ca·tions

2187 vocation memuriyet, hizmet; Hecelenişi: vo·ca·tion
çağırma, davet. Okunuşu: /və(ʊ)’keɪʃ(ə)n /
ahlakı bozuk;
2188 tainted bozuk;

lekeli
adequate Hecelenişi: ad·e·quate
2189 s. uygun, ehven, elverişli, kifayetli, yeterli.
Okunuşu: /adɪkwət /
i. ilaç, deva;
b.p. ilmi, hekimlik; Ekler: med·i·cines
2190 medicine ilkel insanlar arasında büyü; Hecelenişi: med·i·cine
afsun; Okunuşu: /mɛds(ə)n /
f. ilaç vermek, ilâçla tedavi etmek.
Ekler: ac·coun·tants
2191 accountant i. muhasebeci, sayman Hecelenişi: ac·coun·tant
Okunuşu: /ə’kaʊnt(ə)nt /
f. yaya yürümek, dans etmek, oynamak;
gen. up ile yekununu çıkarmak;
ödemek;
gitmek;
yol almak, seyretmek (gemi).
i. ayak, kadem;
ayak kısmı; Ekler: feet / foot
2192 foot en alçak kısım; Hecelenişi: foot
alt, (dağ) etek, dip; Okunuşu: /fʊt /
temel esas;
son;
şiir vezin tef’ilesi;
yaya asker, piyade;
dikiş makinasında bezi düz tutan parça, ayak;
yekun, tutar.
i. kast;
bireyliği kalıtım, servet, din vb’ne dayanan herhangi Ekler: castes
2193 caste bir toplumsal sınıf; Hecelenişi: caste
bu gibi sınıflaşmaların sistem veya ilkeleri; Okunuşu: /kɑːst /
kademe.
188
Ekler: ex·plores / ex·plored /

2194 explorer i. kâşif, keşfeden kimse veya araç. ex·plor·ing / ex·plor·ers
Okunuşu: /ɛk’splɔːrə(r) /
foresight Hecelenişi: fore·sight
2195 i. ihtiyat, tedbir, önceden görme, basiret.
Okunuşu: /fɔːsʌɪt /
Ekler: dis·in·te·grates /
disintegrate f. bir bütünü kısımlarına ayırmak; dis·in·te·grat·ed / grat·ing
2196
parçalara ayrılıp dağılmak. Hecelenişi: dis·in·te·grate
Okunuşu: /dɪs’ɪntɪgreɪt /
Ekler: be·queaths / be·queathed /
bequeath f. ,huk. vasiyet etmek, vasiyetle bırakmak, miras be·queath·ing
2197
olarak bırakmak. Hecelenişi: be·queath
Okunuşu: /bɪ’kwiːð /
Ekler: cal·lig·ra·phers
2198 calligraphy i. el yazısı, hüsnühat, hattatlık. Hecelenişi: cal·lig·ra·phy
Okunuşu: /kə’lɪgrəfi /
Ekler: re·peals / re·pealed / re·peal·ing
repeal f. kaldırmak (kanun), feshetmek, iptal etmek; / repeals
2199

i. fesih, iptal. Hecelenişi: re·peal
Okunuşu: /rɪ’piːl /
f. işe almak, tutmak, angaje etmek;
işgal etmek, yer tutmak;
söz almak, vaat ettirmek;
dövüşmek, birbirine girmek, çarpışmak;
Ekler: en·gag·es / en·gaged /
ilgisini çekmek;
engage en·gag·ing
2200 meşgul etmek;
Hecelenişi: en·gage
nişanlanmak;
Okunuşu: /ɪn’geɪdʒ /
vaat etmek, söz vermek, bağlanmak, taahhüt etmek;
mak. birbirine geçmek, birbirine geçirmek, birbirine
tutturmak.
s. ,Fr. kendini adamış, ilgili.
i. aşı maddesi, aşı;
s. aşıya ait; Ekler: vac·cines
2201 vaccine ineğe ait; Hecelenişi: vac·cine
inekten elde edilen. vaccinatori. ,tıb. aşıcı; Okunuşu: /vaksiːn /
aşı aleti.
f. devirmek;
altüst etmek;
keyfini bozmak;
bozguna uğratmak, beklenmedik anda yenmek;
sinirlendirmek;
midesini bozmak;
upset mak. demir parçasını kızdırıp çekiçle ucuna vurarak Hecelenişi: up·set
2202
kısaltmak ve kalınlaştırmak, dövmek, şişirmek; Okunuşu: /ʌp’sɛt /
devrilmek;
altüst olmak;
i. devrilme;
altüst olma;
k.dili surprizli yenilgi, bozgun;
bozulma.
189
faitaccompli Ekler: faits ac·com·plis

2203 Fr. emrivaki, olup bitti, oldu bittiye getirme.
Hecelenişi: fait ac·com·pli
2204 instructive s. öğretici, eğitici. Okunuşu: /ɪn’strʌktɪv /
s. kolay anlaşılır;
kafası sağlam;
lucid Hecelenişi: lu·cid
2205 aklı başında;
Okunuşu: /luːsɪd /
berrak, vazıh, açık;
şeffaf.
Ekler: ca·ress·es
caress i. okşama, kucaklama;
2206 Hecelenişi: ca·ress
f. okşamak, sevmek, kucaklamak.
Okunuşu: /kə’rɛs /
Ekler: dis·trusts / dis·trust·ed /
f. şüphe etmek, itimat etmemek, güvenmemek,
distrust dis·trust·ing
2207 emniyet etmemek, inanmamak;
Hecelenişi: dis·trust
i. şüphe, güvensizlik, emniyetsizlik, itimatsızlık.
Okunuşu: /dɪs’trʌst /
elusive s. ele geçmez, kolay bulunmaz; Hecelenişi: elu·sive
2208
anlaşılması zor. Okunuşu: /ɪ’l(j)uːsɪv /

s. yumuşak, eğilip bükülen: gevşek, zayıf (irade).
Ekler: limps / limped / limp·ing
limp f. i. topallamak, aksamak;
2209 Hecelenişi: limp
i. topal lama, topallayarak yürume Iimpings. topal
Okunuşu: /lɪmp /
layan
i. pazarlık, anlaşma;
muamele;
Ekler: bar·gains
bargain işlem;
2210 Hecelenişi: bar·gain
kelepir;
Okunuşu: /bɑːgɪn /
f. pazarlık etmek, pazariığa girişmek, uyuşmak;
kayıt ve şarta bağlamak, taahhüt etmek.
s. bir taraflı, tek yanlı;
unilateral yalmz bir tarafa tesir eden, bir tarafla ilgili olan; Hecelenişi: uni·lat·er·al
2211
huk. yalnız bir tarafa sorumluluk yükleten veya Okunuşu: /juːnɪ’lat(ə)r(ə)l /
imtiyaz veren.
Ekler: thefts
2212 theft i. hırsızlık, çalma. Hecelenişi: theft
Okunuşu: /θɛft /
legible Hecelenişi: leg·i·ble
2213 s. okunur, açık, sökülür, okunaklı.
Okunuşu: /lɛdʒɪb(ə)l /
kerosene Hecelenişi: ker·o·sene
2214 i. gazyağı, gaz, colloq. petrol.
Okunuşu: /kɛrəsiːn /
i. çiçek;
çiçek açma, , çiçeklenme;
tazelik, taravet, gençlik;
yanakların pembeliği; Ekler: blooms
2215 bloom meyva üzerindeki buğu; Hecelenişi: bloom
mad. dökülmüş demir kütük; Okunuşu: /bluːm /
f. çiçeklenmek, çiçek açmak;
çiçek gibi taze ve sıhhatli olmak;
çiçek açtırmak, güzelleştirmek.
190
s. manasız;
önemsiz, ehemmiyetsiz;
insignificant Hecelenişi: in·sig·nif·i·cant
2216 cüzi, pek az;
Okunuşu: /ɪnsɪg’nɪfɪk(ə)nt /
ufak;
değersiz, değmez.
Ekler: per·suades / per·suad·ed /
f. ikna etmek, inandırmak;
persuade per·suad·ing
2217 gönlünü yapmak, razı etmek;
Hecelenişi: per·suade
kandırmak.
Okunuşu: /pə’sweɪd /
f. değerini artırmak, kıymetlendirmek;
Ekler: im·proves / im·proved /
ıslah etmek, düzeltmek, yoluna koymak;
improve im·prov·ing
2218 iyiye kullanmak, istifadeli bir hale getirmek;
Hecelenişi: im·prove
ıslah olmak, duzelmek, yola girmek;
Okunuşu: /ɪm’pruːv /
artmak, değeri artmak, kıymetlenmek.
bondage Hecelenişi: bond·age

2219 i. kölelik, serflik, esaret.
Okunuşu: /bɒndɪdʒ /
i. çetele;
çetele ile hesap tutma;
çentik, kertik;

seri numarası, seri işareti; Ekler: tal·lies
2220 tally etiket; Hecelenişi: tal·ly
f. çeteleye yazmak veya işaret etmek; Okunuşu: /tali /
uydurmak;
uymak;
sayım yapmak.
i. iş verme, istihdam;
employment Hecelenişi: em·ploy·ment
2221 işi olma;
Okunuşu: /ɪm’plɔɪm(ə)nt /
iş, görev, vazife, hizmet, memuriyet, meşguliyet.
i. gölge;
karanlık, gölgelik yer;
siper, perde;
ölünün ruhu, tayf, hayalet;
renk tonu;
derece, gömlek; Ekler: shades
2222 shade ayırtı, nüans; Hecelenişi: shade
f. göigelemek, üzerine gölge düşürmek; Okunuşu: /ʃeɪd /
saklamak, gizlemek;
muhafaza etmek;
karartmak;
resme göige vermek;
rengi derece derece açılmak veya koyulaşmak.
z. ,s. yeraltında;
gizli olarak;
s. yeraltında olan;
gizli;
underground i. yeraltı; Hecelenişi: un·der·ground
2223
yeraltı geçidi; Okunuşu: /ʌndə’graʊnd /
gen.yeraltı treni, metro;
hükümet veya işgal kuvvetlerine karşı faaliyette
bulunan gizli teşkilât;
yeraltı örgütü.
191
s. arızalı, pürüzlü, engebeli;

düzensiz;
bakımsız, karmakarışık;
sert, haşin;
rugged Hecelenişi: rug·ged
2224 kaba, terbiyesiz;
Okunuşu: /rʌgɪd /
kulak tırmalayıcı;
sıhhatli, kuvvetli, zinde;
dayanıklı, sağlam, cefakâr;
fırtınalı, sert.
i. keder, elem, esef hüzün, gam, üzüntü;
nedamet, pişmanlık; Ekler: sor·rows
2225 sorrow dert, keder verici şey; Hecelenişi: sor·row
f. kederlenmek, esef etmek, ıstırap çekmek; Okunuşu: /sɒrəʊ /
matem tutmak.
arbitrary Hecelenişi: ar·bi·trary

2226 s. indi, kendince, ihtiyari , keyfi.
Okunuşu: /ɑːbɪt(rə)ri /
humorous Hecelenişi: hu·mor·ous
2227 s. latife kabilinden, mizahi, gülünç, komik.
Okunuşu: /hjuːm(ə)rəs /
f. varmak, ulaşmak, ermek, erişmek, vâsıl olmak, Ekler: at·tains / at·tained / at·tain·ing

2228 attain yetişmek; Hecelenişi: at·tain
kazanmak, bulmak, kespetmek. Okunuşu: /ə’teɪn /
Ekler: va·lets
2229 valet I.,f. uşak, erkek oda hizmetçisi. Hecelenişi: va·let
Okunuşu: /valɪt /
Ekler: earth·quakes
2230 earthquake i. deprem, yer sarsıntısı, zelzele. Hecelenişi: earth·quake
Okunuşu: /əːθkweɪk /
f. karışıp birleşmek; Ekler: merg·es / merged / merg·ing
2231 merge içine karışıp kaybolmak; Hecelenişi: merge
huk. birleşmek. Okunuşu: /məːdʒ /
zest i. tat, lezzet, çeşni veren şey; Hecelenişi: zest
2232
zevk, hoşlanma, haz. Okunuşu: /zɛst /
i. s. vasal, biat eden kimse;
Ekler: vas·sals
vassal tebaa;
2233 Hecelenişi: vas·sal
kul, hizmetli köle;
Okunuşu: /vas(ə)l /
s. köle gibi.
emin;
2234 unfaltering şaşmaz;
tereddütsüz
hostile s. düşmana ait; Hecelenişi: hos·tile

2235
düşmanca, düşmanlık gösteren, saldırgan. Okunuşu: /hɒstʌɪl /
venerable s. muhterem, saygı değer; Hecelenişi: ven·er·a·ble
2236
kutsal, huşu uyandıran. Okunuşu: /vɛn(ə)rəb(ə)l /
i. faksimile, kopya, suret, aynı, tıpkı; Ekler: fac·sim·i·les
2237 facsimile radyo veya telgraf ile resim veya yazı gönderilmesi Hecelenişi: fac·sim·i·le
metodu. Okunuşu: /fak’sɪmɪli /
2238 consistently z. devamlı olarak, mütemadiyen.
192
f. hokkabazlık yapmak;
el çabukluğu ile marifet yapmak; Ekler: jug·gles / jug·gled / jug·gling /
juggle hile yapmak; jug·glers
2239
aldatmak; Hecelenişi: jug·gle
i. hokkabazlık; Okunuşu: /dʒʌg(ə)l /
hile.
depraved ahlaksız;
2240
bozuk
Ekler: cow·ards
2241 coward i. korkak kimse. Hecelenişi: cow·ard
Okunuşu: /kaʊəd /
Ekler: ven·ti·lates / ven·ti·lat·ed /
ventilate f. hava vermek, havalandırmak; ven·ti·lat·ing
2242
açığa vurmak, ilan etmek. Hecelenişi: ven·ti·late

Okunuşu: /vɛntɪleɪt /
earshot Hecelenişi: ear·shot
2243 i. işitilecek mesafe, kulak menzili, kulak erimi.
Okunuşu: /ɪəʃɒt /
parsimony Hecelenişi: par·si·mo·ny
2244 i. hasislik, pintilik, cimrilik, tamahkarlık.

Okunuşu: /pɑːsɪməni /
z. , bağlaç. , (eski) nereden, hangi yerden;
nereli;
whence Hecelenişi: whence
2245 bağlaç. den, dan;
Okunuşu: /wɛns /
yere;
sebepten.
2246 unpredictable mızıkçı
f. yaltaklanmak, yağ çekmek; Ekler: flat·ters / flat·tered / flat·ter·ing

flatter dalkavukluk etmek; / flat·ter·ers
2247
gururunu okşamak, ümit vermek, methetmek, Hecelenişi: flat·ter
övmek, göklere çıkarmak. Okunuşu: /flatə /
stature Hecelenişi: stat·ure
2248 i. boy, kamet, endam, insan veya hayvan boyu.
Okunuşu: /statʃə /
s. muteber, geçerli;
valid Hecelenişi: val·id
2249 doğru, sağlam;
Okunuşu: /valɪd /
huk. meşru, kanuni.
Ekler: med·dles / med·dled /
meddle f. karışmak, vazifesi olmadığı yerde araya girmek, med·dling / med·dlers
2250
başkasının işine burnunu sokmak. Hecelenişi: med·dle
Okunuşu: /mɛd(ə)l /
i. gelme, gelip çatma, görünme , olma, vuku.
advent Hecelenişi: ad·vent
2251 i. , kil. Hazreti İsa’nın dünyaya gelmesi;
Okunuşu: /adv(ə)nt /
Noel’den evvel bir ay müddet.
Ekler: as·tounds / as·tound·ed /
astound f. aşırı derecede şaşırtmak, bütüun bütün hayret as·tound·ing
2252
ettirmek. Hecelenişi: as·tound
Okunuşu: /ə’staʊnd /
193
Ekler: liz·ards
lizard i. kertenkele,zool. Lacertilia, Sauria;
2253 Hecelenişi: liz·ard
kertenkeleye benzer hayvanların her biri.
Okunuşu: /lɪzəd /
ılımlılık, ölçülülük;
temperance Hecelenişi: tem·per·ance
2254 içkiden kaçınma;
Okunuşu: /tɛmp(ə)r(ə)ns /
( eski) kendine hakim olma, sükûnet.
f. gömmek, defnetmek;
Ekler: bur·ies / bur·ied / bury·ing
bury gizlemek, saklamak, örtmek, ölüm sonucu ile
2255 Hecelenişi: bury
kaybetmek;
Okunuşu: /bɛri /
bertaraf etmek.
i. ,s. cüce, bodur hayvan veya fidan;
f. büyümesini önlemek, cüceleştirmek; Ekler: dwarfs / dwarves
2256 dwarf karşılaştırma yaparak gölgede bırakmak, küçük Hecelenişi: dwarf
göstermek; Okunuşu: /dwɔːf /

s. kısa boylu, cüce olan, bodur.
Ekler: sur·mounts / sur·mount·ed /
surmount f. üstün gelmek, baskın çıkmak, galebe çalmak, sur·mount·ing
2257
hakkından gelmek. Hecelenişi: sur·mount
Okunuşu: /sə’maʊnt /

Ekler: or·chids
2258 orchid i. orkide, salepbot. Orchis. Hecelenişi: or·chid
Okunuşu: /ɔːkɪd /
i. bir binanın temizlik ve tamir işleriyle meşgul olan Ekler: jan·i·tors
2259 janitor memur; Hecelenişi: jan·i·tor
kapıcı, odacı. Okunuşu: /dʒanɪtə /
s. eğiliminde olan, muhtemel, mümkün;
çabuk kavrayan, zeki, anlayışlı;
Ekler: apt·er / apt·est
apt uygun, yerinde, münasip.
2260 Hecelenişi: apt
s. eğiliminde olan, muhtemel, mümkün;
Okunuşu: /apt /
çabuk kavrayan, zeki, anlayışlı;
uygun, yerinde, münasip.
s. göze çarpan, dikkati çeken;
salient Hecelenişi: sa·lient
2261 çıkıntılı, çıkık, fırlak;
Okunuşu: /seɪlɪənt /
i. ,ask. kalede dış açı.
f. deftere geçirmek, kaydetmek;
yer ayırtmak, rezervasyon yapmak;
tutmak, angaje etmek;
ismini kaydetmek, karakolda suçlu olarak
kaydetmek.
Ekler: books
book i. kitap;
2262 Hecelenişi: book
cilt, fasıl, bap;
Okunuşu: /bʊk /
müz. livre, opera metni;
(tiyatro) senaryo;
(iskambil) bir takımın kazandıgı el sayısı;
(briç) kazanılan ilk altı el;
müşterek bahis defteri.
breadth Hecelenişi: breadth
2263 i. genişlik, en, arz, enlilik.
Okunuşu: /brɛdθ /
194
Ekler: sa·ti·ates / sa·ti·at·ed /

satiate f. doyurmak; sa·ti·at·ing
2264
s. doymuş, tıka basa doymuş, tok. Hecelenişi: sa·ti·ate
Okunuşu: /seɪʃɪeɪt /
heredity Hecelenişi: he·red·i·ty
2265 i. irsiyet, kalıtım, soyaçekim.
Okunuşu: /hɪ’rɛdɪti /
Ekler: san·er / san·est
sane s. aklı başında, akıllı, kafası sağlam;
2266 Hecelenişi: sane
muhakemesi işleyen, makul.
Okunuşu: /seɪn /
f. kazımak, kazıyarak temizlemek;
sıyırtmak;
kazıyıp toplamak;
sürterek gıcırdatmak;
Ekler: scrapes / scraped / scrap·ing
scrape selâm verirken ayağını sürterek geri çekmek;

2267 Hecelenişi: scrape
çok tutumlu olmak;
Okunuşu: /skreɪp /
i. kazıma veya sürtme sesi;
kazıma, sürtme;
varta, çıkmazı

incredible Hecelenişi: in·cred·i·ble
2268 s. inanılmaz.
Okunuşu: /ɪn’krɛdɪb(ə)l /
s. ,f. sahte, yapma, uydurma;
fake şarlatan; Hecelenişi: fake
2269
f. uydurmak; Okunuşu: /feɪk /
i. sahte şey, taklit.
s. yalnız, kimsesiz;
Ekler: lone·li·er / lone·li·est
lonely terkedilmiş, ıssız, tenha;
2270 Hecelenişi: lone·ly
yalnızlıktan ruhu sıkılmış;
Okunuşu: /ləʊnli /
kasvetli, sıkıntı verici.
s. çok büyük sayıda, sayısız, çok; Ekler: myr·i·ads
2271 myriad i. çok büyük sayı; Hecelenişi: myr·i·ad
on bin kişi veya şey. Okunuşu: /mɪrɪəd /
i.f. mavi kopya;
Ekler: blue·prints
blueprint proje, plan;
2272 Hecelenişi: blue·print
f. mavi kopya çekmek;
Okunuşu: /bluːprɪnt /
tasarlamak.
f. sıçramak, sekmek, zıplamak (top);
gürültüyle veya hızla bir yere dalmak;
sıçratmak, zıplatmak, sektirmek;
A.b.d., argo. karşılıksız olduğu gerekçesiyle çeki iade
Ekler: bounc·es / bounced / bounc·ing
bounce etmek;
2273 Hecelenişi: bounce
argo. yol vermek, işten atmak;
Okunuşu: /baʊns /
i. sıçrayış, sıçrama, zıplayış;
k.dili hayatiyet, canlılık;
,k.dili övünme, atma, martaval;
A.b.d., argo. kovma, işten atma, yol verme.
i. kabul, teslim, itiraf;
Ekler: con·ces·sions
concession imtiyaz, devlet veya diğer bir yetkili makam
2274 Hecelenişi: con·ces·sion
tarafından tanınmış imtiyaz, ayrıcalık;
Okunuşu: /kən’sɛʃ(ə)n /
mümessillik, bayilik.
195
i. yürek, kalp;
gönül, can;
göğüs;
vicdan;
merkez, orta, orta yer;
Ekler: hearts
heart öz, can damarı;
2275 Hecelenişi: heart
kuvvet, enerji;
Okunuşu: /hɑːt /
cesaret, şevk;
verimlilik;
kalp şeklinde herhangi bir şey;
iskambil kupa;
. bir iskambil oyunu. heert disease kalp hastalığı.
unison i. birlik, ahenk, uygunluk; Hecelenişi: uni·son
2276
müz. aynı perdeden olma. Okunuşu: /juːnɪs(ə)n /
f. ulumak;
inlemek, feryat etmek; Ekler: howls / howled / howl·ing /
howl kahkaha atmak; howls
2277
Hecelenişi: howl
i. uluma; Okunuşu: /haʊl /
inleme, inilti, feryat.

azgın;
2278 delirious çılgın;
deli
i. , fels. hayatın esas gayesini zevk kabul eden öğreti,
hedonism Hecelenişi: he·do·nism
2279 hedonizm, hazcılık;
Okunuşu: /hiːd(ə)nɪz(ə)m /
zevke düşkünlük.
alabaster Hecelenişi: al·a·bas·ter
2280 i. su mermeri, kaymak taşı.
Okunuşu: /aləbɑːstə /
Ekler: fore·grounds
2281 foreground i. ön plan. Hecelenişi: fore·ground
Okunuşu: /fɔːgraʊnd /
i. giriş, yol, methal, geçit;
access Hecelenişi: ac·cess
2282 artma, Çoğalma;
Okunuşu: /aksɛs /
tıb. Nöbet
f. itiraz etmek, uygun görmemek, razı olmamak;
karşı gelmek;
itiraz olarak ileri sürmek. Ekler: ob·jects
2283 object i. şey, madde, görülür veya dokunulur şey, nesne, Hecelenişi: ob·ject
obje; Okunuşu: /ɒbdʒɪkt /
hedef, nişan, amaç;
gram. nesne.
f. vesayet altına almak; Ekler: ap·pre·hends / ap·pre·hend·ed /
apprehend tutuklamak, tevkif etmek; ap·pre·hend·ing
2284
anlamak, idrak etmek, kavramak; Hecelenişi: ap·pre·hend
korkmak, endişe etmek. Okunuşu: /aprɪ’hɛnd /
s. üç ayda bir verilen veya olan;
quarterly Hecelenişi: quar·ter·ly
2285 i. üç ayda bir yayımlanan mecmua;
Okunuşu: /kwɔːtəli /
z. üç ayda bir.
196
f. tepesini kesmek;
üstünü kapamak, kapak koymak;
kapak yerine geçmek;
tepesine çıkmak;
tepeye varmak, üstünden geçmek;
geçmek, üstün gelmek;
üstesinden gelmek;
kim. damıtarak en uçucu kısmını ayırmak;
(spor) topun tepesine vurmak
i. üst, tepe;
zirve, doruk;
baş;
başın tepesinde bulunan saç tutamı;
bitkinin toprak üstünde kalan kısmı;
en yüksek derece, en yüce yer;
den. çanaklık;
top (spor) topun tepesine vuruş;
2286 Okunuşu: /tɒp /
s. en yüksek;
âlâ, birinci derecedeki, birinci sınıf.
i. topaç.
asmak;

aşmak;
baş;
doruk;
esas;
kapak;
örtü;
ser;
tepe;
topaç;
uç;
üst;
yukarı;
zirve
undecided s. karar verilmemiş, sallantıda olan, muallâk; Hecelenişi: un·de·cid·ed
2287
karar vermemiş, tereddüt içinde olan. Okunuşu: /ʌndɪ’sʌɪdɪd /
atavism i. atacılık, atavizm, eski nesillerin bir özelliginin
2288
birkaç kuşak sonra tekrar belirmesi.
i. kaide, temel; Ekler: ba·ses
2289 basis menşe, kaynak; Hecelenişi: ba·sis
ana prensip. Okunuşu: /beɪsɪs /
temporary Hecelenişi: tem·po·rary
2290 s. muvakkat, geçici.
Okunuşu: /tɛmp(ə)rəri /
i. ansürcü kimse, sansur memuru;
başkalarının ahlâki davranışlarını kontrol eden kişi;
Ekler: cen·sors
censor eski Roma cumhuriyetinde nüfus ve ahlâk
2291 Hecelenişi: cen·sor
meselelerine bakan yüksek rütbeli görevli;
Okunuşu: /sɛnsə /
f. sansürcülük görevi yapmak;
sansür koymak.
2292 emetic s. küstürücü, istifrağ ettirici (ilâç) Okunuşu: /ɪ’mɛtɪk /
197
i. dilenci, meteliksiz kimse;

Ekler: beg·gars
beggar saka çapkın kimse;
2293 Hecelenişi: beg·gar
f. dilenciye çevirmek, sefalete düşürmek;
Okunuşu: /bɛgə /
eksik bırakmak, kifayetsiz olmak.
f. sıçramak, sekmek;
gen. over ile atlamak, sıçrayarak geçmek;
Ekler: skips / skipped / skip·ping
skip suyun yüzünde sekmek (taş);
2294 Hecelenişi: skip
i. atlayıp sıçrama;
Okunuşu: /skɪp /
atlama;
görmeden veya okumadan geçme.
f. topa tutmak, bombardıman etmek; Ekler: bom·bards / bom·bard·ed /
bombard bombalamak; bom·bard·ing / bom·bard·ments
2295
üzerine varmak, sıkıştırmak. Hecelenişi: bom·bard
i. en eski cins top. Okunuşu: /bɒm’bɑːd /
i. yakınlık;
vicinity Hecelenişi: vi·cin·i·ty
2296 komşuluk;
Okunuşu: /vɪ’sɪnɪti /
çevre, civar, semt.
Ekler: blurts / blurt·ed / blurt·ing
blurt f. ağzından kaçırmak, yumurtlamak, düşünmeden
2297 Hecelenişi: blurt

söylemek.
Okunuşu: /bləːt /
s. balıktan ibaret;
Ekler: fish·i·er / fish·i·est
fishy balık gibi, içinde balık tadı veya kokusu olan;
2298 Hecelenişi: fishy
balığı çok;
Okunuşu: /fɪʃi /
k.dili şüpheli, inanılmaz.
Ekler: bon·fires
2299 bonfire i. şenlik ateşi, açık havada yakılan ateş. Hecelenişi: bon·fire
Okunuşu: /bɒnfʌɪə /
z. tam, tam tamına, kesin olarak;
hemen, şimdi, biraz önce;
ancak;
hemen hemen;
neredeyse;
just Hecelenişi: just
2300 güçbela, darı darına;
Okunuşu: /dʒʌst /
sadece, yalnız;
k.dili çok.
s. doğru, haktanır, haklı, adil;
tam.
bak. joust.
f. çekilmek, bir köşeye çekilmek, kendi odasına
çekilmek;
yatmaya gitmek emekliye ayrılmak, geri çekmek
(askeri); Ekler: re·tires / re·tired / re·tir·ing
2301 retire tedavülden çıkararak karşılığını ödemek (bono); Hecelenişi: re·tire
gümrükten çekmek (malını); Okunuşu: /rɪ’tʌɪə /
emekliye ayırarak hizmetten el çektirmek;
beysbol. vurucuyu oyun dışı etmek, çeliciyi
yandırmak.
ostentatious Hecelenişi: os·ten·ta·tious
2302 s. dikkati çekmek amacında olan.
Okunuşu: /ˌɒstɛn’teɪʃəs /
198
s. kolay kırılır, gevrek; Ekler: brit·tler / brit·tlest

2303 brittle i. içinde fındık v.b. bulunup soğuduğu zaman Hecelenişi: brit·tle
gevrekleşen ve erimiş şekilde yapılan tatlı. Okunuşu: /brɪt(ə)l /
Ekler: stat·ues
2304 statue i. heykel Hecelenişi: stat·ue
Okunuşu: /statjuː /
i. putperest kimse;
Ekler: pa·gans
pagan kâfir veya münkir kimse;
2305 Hecelenişi: pa·gan
s. putperestlikle ilgili;
Okunuşu: /peɪg(ə)n /
dinsiz, putatapan, kâfir.
despondent Hecelenişi: de·spond·ent
2306 s. ümitsiz, kederli, bedbin, meyus.
Okunuşu: /dɪ’spɒnd(ə)nt /
2307 unwittingly z. istemeyerek, bilme yerek, farkında olmadan.

Ekler: as·saults
assault i. aldırı, şiddetli hucum, hamle, tecavüz;
2308 Hecelenişi: as·sault
f. saldırmak, hücum etmek, tecavüz etmek.
Okunuşu: /ə’sɔːlt /
Ekler: val·i·dates / val·i·dat·ed /

validate f. muteber kılmak, geçerli hale koymak; val·i·dat·ing
2309
tasdik etmek, onaylamak. Hecelenişi: val·i·date
Okunuşu: /valɪdeɪt /
ardent Hecelenişi: ar·dent
2310 s. ateşli, gayretli, şevkli, hararetli.
Okunuşu: /ɑːd(ə)nt /
Ekler: ar·gues / ar·gued / ar·gu·ing /
argue f. tartışmak, münakaşa etmek; ar·gu·ers
2311
ispat etmek, delil göstermek; Hecelenişi: ar·gue
Okunuşu: /ɑːgjuː /
s. genç;
olgunlaşmamış;
juvenile Hecelenişi: ju·ve·nile
2312 gençliğe özgü, gençliğe yaraşır;
Okunuşu: /dʒuːvənʌɪl /
i. genç kimse, çocuk;
genç rolündeki oyuncu.
Ekler: treach·er·ies
2313 treachery i. vefasızlık, hainlik, ihanet. Hecelenişi: treach·ery
Okunuşu: /trɛtʃ(ə)ri /
Ekler: ab·bre·vi·ates / ab·bre·vi·at·ed /
abbreviate ab·bre·vi·at·ing
2314 f. kısaltmak, özetlemek, ihtisar etmek
Hecelenişi: ab·bre·vi·ate
Okunuşu: /ə’briːvɪeɪt /
livestock Hecelenişi: live·stock

2315 i. çiftlik hayvanları, mal.
Okunuşu: /lʌɪvstɒk /
Ekler: com·pe·ti·tions
2316 competition i. rekabet, yarışma. Hecelenişi: com·pe·ti·tion
Okunuşu: /kɒmpɪ’tɪʃ(ə)n /
wistful s. arzulu, istekli, özlemli; Hecelenişi: wist·ful
2317
dalgın. Okunuşu: /wɪs(t)fʊl /
overthrow f. yıkmak, düşürmek, yere vurmak; Ekler: over·throws / over·threw /
2318
bozmak, yenmek; over·thrown / over·throw·ing /
199
harap etmek. over·throws

i. yıkma, devirme. Hecelenişi: over·throw
Okunuşu: /əʊvə’θrəʊ /
lottery i. piyango, lotarya, kur’a; Ekler: lot·ter·ies
2319
kader, kısmet, tesadüf. Hecelenişi: lot·tery
wrath Hecelenişi: wrath
2320 i. öfke, gazap, hiddet.
Okunuşu: /rɒθ /
i. hilâl, yarımay;
hilâl şeklinde alâmet veya şey;
crescent Ekler: cres·cents
2321 islâm âlemi;
Hecelenişi: cres·cent
s. hilâl şeklinde;
büyümekte olan, gelişen.
Ekler: gen·er·ates / gen·er·at·ed /
f. husule getirmek, vücut vermek, hâsıl etmek;

generate gen·er·at·ing
2322 çocuğu olmak, doğurmak, yavrulamak;
Hecelenişi: gen·er·ate
geom. çizmek.
Okunuşu: /dʒɛnəreɪt /
f. korumak, muhafaza etmek, himaye etmek;
gözaltına almak, nezaret altında bulundurmak;

nöbet tutmak, bekle mek;
dikkat etmek, uyanık bulunmak.
i. muhafız, nöbetçi; Ekler: guards
2323 guard muhafız alayı; Hecelenişi: guard
muhafaza, himaye, koruma, müdafaa; Okunuşu: /gɑːd /
nöbetçilik, muhafızlık;
kendini korumak için alınan pozisyon;
trende memur;
herhangi bir şeyi muhafaza eden alet.
i. iyi hal, iyilik;
welfare Hecelenişi: wel·fare
2324 sıhhat, afiyet, refah;
Okunuşu: /wɛlfɛː /
yoksullara yardım.
unpleasant Hecelenişi: un·pleas·antbr
2325 s. nahoş, hoşa gitmeyen, tatsız.
/>Okunuşu: /ʌn’plɛz(ə)nt /
f. sürüyü gütmek.
i. hayvan surüsü, sürü, küme;
davar sürüsü;
avam, güruh;
Ekler: herds
herd ayaktakımı;
2326 Hecelenişi: herd
f. sürü halinde gitmek;
Okunuşu: /həːd /
sürüye katılmak;
sürü haline koymak.
sonek çoban, sürücü: cow herd, shep herd, goat
herd.
Ekler: haugh·ti·er / haugh·ti·est
2327 haughty s. mağrur, kibirli, kendini beğenmiş. Hecelenişi: haugh·ty
Okunuşu: /hɔːti /
i. mantık ilmi, mantık, eseme;
logic mantıklı düşünüş; Hecelenişi: log·ic
2328
muhakeme kuvveti; Okunuşu: /lɒdʒɪk /
yargılama gücü.
200
s. şiir veya şairliğe ait;

poetic Hecelenişi: po·et·ic
2329 koşuk dilinde, şiir niteliğinde, manzum;
Okunuşu: /pəʊ’ɛtɪk /
şiir gibi en ince duyguları ifade eden, şairane.
s. dokununca acıyan;
çok hassas;
kederli, müteessir, mustarip;
k.dili kızgın, sinirli;
Ekler: sor·er / sor·est
sore şiddetli, aşırı, âcil;
2330 Hecelenişi: sore
sinirlendirici, çıldırtıcı;
Okunuşu: /sɔː /
i. yara;
acıyan yer;
acı veren şey;
z. , eski şiddetle, fena sürette.
Ekler: rep·ri·mands / rep·ri·mand·ed /
reprimand i. azar, paylama, tekdir; rep·ri·mand·ing / reprimands

2331
f. azarlamak, tekdir etmek. Hecelenişi: rep·ri·mand
Okunuşu: /rɛprɪmɑːnd /
f. esnemek;
Ekler: yawns / yawned / yawn·ing
yawn açık ve dipsiz gibi görünmek (uçurum);
2332 Hecelenişi: yawn

esneyerek söylemek;
Okunuşu: /jɔːn /
i. esneyiş.
f. yabancı uyrukluğa kabul etmek;
yabancı kelimeleri lisana almak;
naturalize bir bitki veya hayvanı yerlileştirmek; Ekler: nat·u·ral·iz·es / nat·u·ral·ized /
2333
tabiata uydurmak, tabiileştirmek; nat·u·ral·iz·ing
yerlisi gibi olmak;
tabiatı incelemek.
Ekler: bay·o·nets / bayonets /
bayonet i. üngü, kasatura; bayonet·ed / bayonet·ing
2334
f. süngülemek. Hecelenişi: bay·o·net
Okunuşu: /beɪənɪt /
unrestrained s. zaptedilmemiş, denetsiz. frenlenmemiş, serbest; Hecelenişi: un·re·strained
2335
idaresiz. Okunuşu: /ʌnrɪ’streɪnd /
intermittent Hecelenişi: in·ter·mit·tent
2336 s. arada kesilen, aralıklarla meydana gelen.
Okunuşu: /ɪntə’mɪt(ə)nt /
Ekler: equal·iz·es / equal·ized /
equalize equal·iz·ing
2337 f. eşitlemek, birbirineeşit hale getirmek
Hecelenişi: equal·ize
Okunuşu: /iːkwəlʌɪz /
f. yer değiştirmek;
değiştirmek, değişmek;
vites değiştirmek;
uydurmak, idare etmek,
i. değişme; Ekler: shifts / shift·ed / shift·ing
2338 shift değişilen şey; Hecelenişi: shift
tedbir, son çare; Okunuşu: /ʃɪft /
hile;
çuval elbise;
vardiya, nöbet;
oto. şanjman.
201
impartial s. tarafsız, bitaraf; Hecelenişi: im·par·tial

2339
kendi çıkarını düşünmeyen. Okunuşu: /ɪm’pɑːʃ(ə)l /
f. keşfetmek; Ekler: ex·plores / ex·plored /
explore incelemek, tetkik etmek, araştırmak; ex·plor·ing / ex·plor·ers
2340
(tıb. ) inceden inceye muayene etmek, ameliyatla Hecelenişi: ex·plore
araştırmak. Okunuşu: /ɪk’splɔː /
s. sinirden mosmor kesilmiş;
livid Hecelenişi: liv·id
2341 kurşun renkli, bereli gibi mor;
Okunuşu: /lɪvɪd /
k.dili çok öfkeli, kanı beynine sıçramış.
Ekler: jus·ti·fies / jus·ti·fied /
f. doğrulamak, haklı çıkarmak;
justify jus·ti·fy·ing
2342 suçsuzluğunu ispat etmek, temize çıkarmak;
Hecelenişi: jus·ti·fy
matb. yazının sağ kenarını taşırmadan düz yapmak.
Okunuşu: /dʒʌstɪfʌɪ /
f. hücum etmek, saldırmak, vurmak, basmak,

tecavüz etmek;
laf atmak, aleyhinde söylemek;
işe koyulmak; Ekler: at·tacks / at·tacked / at·tack·ing
attack tutmak, isabet etmek; / at·tack·ers
2343
i. saldırı, hücum; Hecelenişi: at·tack

tıb. yakalanma , tutulma, nöbet; Okunuşu: /ə’tak /
birbirinin aleyhinde söyleme;
işe koyulma;
(müz). bir notaya başlama tarzı.
i. büyükelçi, sefir; Ekler: am·bas·sa·dors
2344 ambassador büyük yetki sahibi siyasi delege; Hecelenişi: am·bas·sa·dor
büyük bir davanın temsilci veya savunucusu. Okunuşu: /am’basədə /
Ekler: en·mi·ties
2345 enmity i. düşmanlık, husumet kötü niyet besleme. Hecelenişi: en·mi·ty
Okunuşu: /ɛnmɪti /
Ekler: con·serves / con·served /
f. korumak, muhafaza etmek;
conserve con·serv·ing
2346 şeker ile muhafaza etmek, konserve yapmak.
Hecelenişi: con·serve
i. reçel, konserve.
Okunuşu: /kən’səːv /
f. beti benzi atmak, sararmak, donuklaşmak;
saranmak, donuklaştırmak.
i. sivri uçlu kazık, parmaklık çubuğu;
etrafı parmaklık veya çitle çevrilmiş yer;
Ekler: pal·er / pal·est
pale belirli kimselerin oturmasına tahsis edilmiş mıntıka;
2347 Hecelenişi: pale
hudut, sınır;
Okunuşu: /peɪl /
yetki;
sınırlandırılmış herhangi bir şey.
s. solgun;
renksiz, soluk mat, donuk.
i. sorumluluk, mesuliyet;
Ekler: li·a·bil·i·ties
liability taahhüt;
2348 Hecelenişi: li·a·bil·i·ty
borç, düyun;
Okunuşu: /lʌɪə’bɪlɪti /
borçların toplamı, pasif.
deceased merhum;
2349 Okunuşu: /dɪ’siːst /
ölmüş;
202
Ekler: ac·com·plish·es / ac·com·plished

accomplish f. başarmak, becermek , üstesinden gelmek; / ac·com·plish·ing
2350
tamamlamak, ikmal etmek Hecelenişi: ac·com·plish
Okunuşu: /ə’kʌmplɪʃ /
edible s. ,i. yenebilir; Hecelenişi: ed·i·ble
2351
i. yenen şey, yiyecek. Okunuşu: /ɛdɪb(ə)l /
Ekler: lo·cu·tions
locution i. ifade tarzı;
2352 Hecelenişi: lo·cu·tion
tabir, terim.
Okunuşu: /lə’kjuːʃ(ə)n /
Ekler: en·light·ens / en·light·ened /
enlighten f. ögretmek, bilgi vermek, içyüzünü anlatmak, en·light·en·ing
2353
aydınlatmak. Hecelenişi: en·light·en
Okunuşu: /ɪn’lʌɪt(ə)n /
Ekler: per·ils
peril i. tehlike, tehlikeye maruz kalış;
2354 Hecelenişi: per·il
f. tehlikeye atmak at.
Okunuşu: /pɛrɪl /
f. kalınlaştırmak, koyulaştırmak; Ekler: thick·ens / thick·ened /
thicken bulandırmak; thick·en·ing / thick·en·ers
2355

sıklaştırmak; Hecelenişi: thick·en
şiddet lendirmek; Okunuşu: /θɪk(ə)n /
i. fırsat, münasebet, vesile, elverişli durum;
Ekler: oc·ca·sions
occasion sebep, hal, durum;
2356 Hecelenişi: oc·ca·sion
Iüzum, gereklik;
Okunuşu: /ə’keɪʒ(ə)n /
f. vesile olmak, sebep olmak.
s. kesin olmayan;
imprecise tam ve doğru olmayan, gerçek değer veya Hecelenişi: im·pre·cise
2357
anlamından biraz farklı; Okunuşu: /ɪmprɪ’sʌɪs /
gevşek.
i. tugay, liva;
Ekler: bri·gades
brigade ekip, yangın için organize edilmiş bir grup insan;
2358 Hecelenişi: bri·gade
f. bir araya getirmek, gruplar meydana getirmek;
Okunuşu: /brɪ’geɪd /
alayları tugaylara göre tanzim etmek.
Ekler: sum·mons / sum·moned /
f. çağırmak, çağırtmak, emirle davet etmek, celp
summon sum·mon·ing
2359 etmek;
Hecelenişi: sum·mon
düşmanı teslim olmaya davet etmek.
Okunuşu: /sʌmən /
Ekler: pol·lutes / pol·lut·ed /
f. kirletmek, pisletmek, murdar hale getirmek, telvis
pollute pol·lut·ing / pol·lut·ers
2360 etmek;
Hecelenişi: pol·lute
ırzına geçmek, iffetini bozmak
Okunuşu: /pə’luːt /
Ekler: con·sents / con·sent·ed /
f. muvafakat etmek, razı olmak, kabul etmek.
consent con·sent·ing
2361 i. rıza, muvafakat, uygun bulma;
Hecelenişi: con·sent
ittifak, oy birliği.
Okunuşu: /kən’sɛnt /
Ekler: ac·quaints / ac·quaint·ed /
acquaint ac·quaint·ing
2362 f. haberdar etmek, bilgi vermek, malumat vermek.
Hecelenişi: ac·quaint
Okunuşu: /ə’kweɪnt /
203
s. geniş engin, vasi; Ekler: vast·er / vast·est

2363 vast çok büyük; Hecelenişi: vast
çok, kulliyetli. Okunuşu: /vɑːst /
incredible Hecelenişi: in·cred·i·ble
2364 s. inanılmaz.
Okunuşu: /ɪn’krɛdɪb(ə)l /
Ekler: far·ther / fur·ther / far·thest /
z. ,s. uzak;
far fur·thest
2365 s. uzak, uzun, , , daha uzun olan;
Hecelenişi: far
ilerlemiş.
Okunuşu: /fɑː /
Ekler: un·du·lates / un·du·lat·ed /
f. dalgalandırmak;
undulate un·du·lat·ing / un·du·la·tions
2366 dalgalanmak, dalga dalga olmak;
Hecelenişi: un·du·late
s. dalgalı.
Okunuşu: /ʌndjʊleɪt /
i. prim;
(satışta) hediye;
sigorta ücreti; Ekler: pre·mi·ums
2367 premium bir şeye itibari değerinden fazla olarak verilen fiyat; Hecelenişi: pre·mi·um
hisse senetleri veya paranın mübadele farkı; Okunuşu: /priːmɪəm /
değer;

yarışmada verilen ödül.
Ekler: sam·ples
sample i. örnek, numune, model, mostra;
2368 Hecelenişi: sam·ple
f. örnek olarak denemek.
Okunuşu: /sɑːmp(ə)l /
2369 bloodcurdling s. kan dondurucu, korkunç Hecelenişi: blood·cur·dling
s. görülmez, görünmez, gözle seçilemez;

invisible çabuk kestirilemez; Hecelenişi: in·vis·i·ble
2370
ikt. resmi hesaplarda gözükmeyen; Okunuşu: /ɪn’vɪzɪb(ə)l /
i. görülmeyen şey veya kimse.
Ekler: dead·lines
deadline i. son teslim tarihi: cezaevlerinde hükümlülerin
2371 Hecelenişi: dead·line
geçmemesi gereken yasak bölge sınırı.
Okunuşu: /dɛdlʌɪn /
i. örnek, numune, model, misal; Ekler: spec·i·mens
2372 specimen k.dili antika kimse, alışılmamış huyları veya özellikleri Hecelenişi: spec·i·men
olan kimse. Okunuşu: /spɛsɪmɪn /
i. zevk alma;
gusto haz, şahsi istek; Hecelenişi: gus·to
2373
tatma; Okunuşu: /gʌstəʊ /
hususi stil.
Ekler: pros·e·cutes / pros·e·cut·ed /
f. bitirmeye çalışmak, ilerletmek, ileri götürmek;
prosecute pros·e·cut·ing
2374 huk. aleyhine dava açmak, kanuni yollarla elde
Hecelenişi: pros·e·cute
etmeye çalışmak, kanuni takipte bulunmak.
Okunuşu: /prɒsɪkjuːt /
f. tabaklamak, de bagat etmek;
güneşe göstererek karartmak;
Ekler: tans
tan k.dili kamçılamak, dayak atmak;
2375 Hecelenişi: tan
güneşte yanıp esmerleşmek;
Okunuşu: /tan /
i. sarımsı kahverengi;
güneşte yanmış ten rengi;
204
i. elçi, sefir, murahhas, özel görevi olan memur; Ekler: en·voys

2376 envoy düzyazı veya şiirde yazar veya şairin özellikle ithaf Hecelenişi: en·voy
şeklindeki son sözü. Okunuşu: /ɛnvɔɪ /
i. teşebbüs, yatırım, iş: uyanıklık, açıkgözlülük, Ekler: en·ter·pris·es
2377 enterprise girişkenlik; Hecelenişi: en·ter·prise
sonucu şüpheli olan önemli ve zor iş. Okunuşu: /ɛntəprʌɪz /
influenza i. grip hastalığı, salgın nezle, enflüanza; Hecelenişi: in·flu·en·za

2378
bayt. hayvanlara mahsus bir çeşit enfluanza. Okunuşu: /ɪnflʊ’ɛnzə /
f. para basmak;
icat etmek, uydurmak. Ekler: mints / mint·i·er / mint·i·est
2379 mint i. nane,bot. Mentha. Hecelenişi: mint
i. darphane, para basılan resmi yer; Okunuşu: /mɪnt /
büyük mebla (özellikle para).
mercantile Hecelenişi: mer·can·tile

2380 s. ticarete ait, ticari.
Okunuşu: /məːk(ə)ntʌɪl /
i. tartışma, münakaşa;
Ekler: ar·gu·ments
argument karşısındakileri ikna etmek için öne sürülen delil
2381 Hecelenişi: ar·gu·ment
veya hususlar;
Okunuşu: /ɑːgjʊm(ə)nt /

bir kitabın savunduğu fikirlerin özeti.
Ekler: ver·te·brates
vertebrate s. belkemiği olan, omurgalı;
2382 Hecelenişi: ver·te·brate
i. omurgalı hayvan.
Okunuşu: /vəːtɪbrət /
Ekler: re·ver·sals
reversal i. tersine çevirme;
2383 Hecelenişi: re·ver·sal
huk. kararın bozulması.
Okunuşu: /rɪ’vəːs(ə)l /
s. baştaki, birinci, evvelki;
initial i. kelimenin ilk harfi; Hecelenişi: ini·tial
2384
kıta başındaki büyük harf; Okunuşu: /ɪ’nɪʃ(ə)l /
f. kısa imza atmak.
Ekler: re·cu·per·ates / re·cu·per·at·ed /
f. sıhhat veya kuvvetini tekrar kazandırmak veya
recuperate re·cu·per·at·ing
2385 kazanmak;
Hecelenişi: re·cu·per·ate
zararını telâfi etmek.
Okunuşu: /rɪ’kuːpəreɪt /
Ekler: ex·cludes / ex·clud·ed /
exclude f. hariç tutmak, dışarıda bırakmak, dahil etmemek, ex·clud·ing / ex·clu·sions
2386
engel olmak, yoksun bırakmak, mahrum etmek. Hecelenişi: ex·clude
Okunuşu: /ɪk’skluːd /
appreciable s. sezilebilir, tefrik edilebilir; Hecelenişi: ap·pre·cia·ble
2387
değer biçilebilir, takdir edilebilir. Okunuşu: /ə’priːʃəb(ə)l /
Ekler: over·takes / over·took /
overtake f. yetişmek; over·tak·en / over·tak·ing
2388
birden karşısma çıkmak. Hecelenişi: over·take
Okunuşu: /əʊvə’teɪk /
Ekler: re·cip·i·ents
2389 recipient s. verilen şeyi alan (kimse), alıcı. Hecelenişi: re·cip·i·ent
Okunuşu: /rɪ’sɪpɪənt /
ergo Hecelenişi: er·go
2390 z. , Lat. bunun için, bundan dolayı, binaenaleyh.
Okunuşu: /əːgəʊ /
205
f. zulmetmek, eza etmek, gadretmek; Ekler: per·se·cutes / per·se·cut·ed /

persecute baskı yapmak, tazyik etmek, sıkıştırmak; per·se·cut·ing / per·se·cu·tors
2391
bir fikre veya dine olan inancından dolayı eza etmek Hecelenişi: per·se·cute
veya öldürmek. Okunuşu: /pəːsɪkjuːt /
might i. kabiliyet, kudret, kuvvet, güç, zor. Hecelenişi: might
2392
bak. may. Okunuşu: /mʌɪt /
s. Herkül’e ait;
2393 herculean Herkül gibi kuwetli; Hecelenişi: her·cu·le·an
Herkül’ün yaptıkları gibi çok güç veya tehlikeli.
utilitarianism Hecelenişi: util·i·tar·i·an·ism
2394 i. ,fels. faydacılık.
Okunuşu: /jʊˌtɪlɪ’tɛːrɪənɪz(ə)m /
erudite Hecelenişi: er·u·dite
2395 s. âlim, geniş bilgi sahibi, allâme.
Okunuşu: /ɛrʊdʌɪt /
paramount Hecelenişi: par·a·mount

2396 s. âlâ, fevkalade, üstün, faik: rütbece üstün olan.
Okunuşu: /parəmaʊnt /
f. doğurmak, yavrulamak;
çiftleştirmek, üretmek;
özel olarak yetiştirmek;

Ekler: breeds / bred / breed·ing /
sebep olmak, hâsıl etmek, kaynak teşkil etmek;
breed breed·ers
2397 gelişmek;
Hecelenişi: breed
hâsıl olmak;
Okunuşu: /briːd /
türemek;
i. cins, soy, nesil;
çeşit, tip.
f. sürüden ayrılıp yoldan çıkmak;
doğru yoldan ayrılmak;
yanlış yola sapmak, dalalete düşmek;
i. sürüden ayrımış hayvan;
Ekler: strays / strayed / stray·ing
stray başıboş ve aylak kimse;
2398 Hecelenişi: stray
evden kaçmış çocuk;
Okunuşu: /streɪ /
, (radyo) yıldırımdan meydana gelen parazitler;
s. başıboş;
doğru yoldan sapmış;
tesadüfe bağlı.
i. , tıb. ateş, hararet, sıcaklık, humma; Ekler: fe·vers
2399 fever telaş, heyecan, asabiyet. Hecelenişi: fe·ver
heat hararet, ateş. Okunuşu: /fiːvə /
Ekler: ex·cerpts
excerpt i. eçme parça, pasaj;
2400 Hecelenişi: ex·cerpt
f. almak, seçmek, iktibas etmek.
Okunuşu: /ɛksəːpt /
fallible Hecelenişi: fal·li·ble
2401 s. yanılabilir, hataya düşebilir, yanlış olabilir.
Okunuşu: /falɪb(ə)l /
f. hürmet etmek, hürmete lâyık saymak;
saygı göstermek;
ilgisi olmak. Ekler: re·spects
2402 respect i. münasebet, yön, husus; Hecelenişi: re·spect
hürmet, saygı, itibar, hatır sayma; Okunuşu: /rɪ’spɛkt /
uyma;
hürmetler, selâmlar, saygılar.
206
Ekler: skills
2403 skill i. hüner, marifet, maharet, ustalık. Hecelenişi: skill
Okunuşu: /skɪl /
officious s. gereksiz yerde hizmet veya yardım etmek isteyen, Hecelenişi: of·fi·cious
2404
her şeye karışan, işgüzar. Okunuşu: /ə’fɪʃəs /
f. bir şeye uydurmak, uyarlamak;
Ekler: adapts / adapt·ed / adapt·ing
adapt edeb;
2405 Hecelenişi: adapt
adapte etmek.
Okunuşu: /ə’dapt /
oneself uymak, intibak etmek, tabi olmak.
s. i. iki gözün de kullanılmasını icap ettiren;
binocular Hecelenişi: bin·oc·u·lar
2406 i. sık sık coğ. aynı anda iki gözle bakılabilen dürbün
Okunuşu: /bɪ’nɒkjʊlə /
veya teleskop.
dedikodu;
havadis;
rumour rivayet;
2407
söylenti;
şayia;
yaymak

Ekler: aveng·es / avenged / aveng·ing
avenge / aveng·ers
2408 f. intikam almak, öç almak.
Hecelenişi: avenge
Okunuşu: /ə’vɛn(d)ʒ /
Ekler: ar·ti·sans
2409 artisan i. esnaf, zanaatçı, endüstri işçisi. Hecelenişi: ar·ti·san
Okunuşu: /ˌɑːtɪ’zan /
f. , argo. haberdar etmek, bilgi vermek.
i. usul, tarz, suret, yol, yöntem.
s. akıllı, tedbirli;
tecrübeli, bilgin olan, ferasetli;
bilgece; Ekler: wis·er / wis·est
2410 wise mahir, usta; Hecelenişi: wise
k.dili haberli; Okunuşu: /wʌɪz /
A.b.d., argo. küstah.
(sonek) yoluyle;
tarzda;
-e bağlı olarak.
i.f. telaş, yaygara, itiraz, tartlşma;
aşırı övgü;
f. titiz davranmak ufak ayrıntılarla ilgilenmek;
fuss Hecelenişi: fuss
2411 meraklanmak;
Okunuşu: /fʌs /
yakınmak, sızlan mak;
telâş etmek;
telâşa vermek
jingo i. ulusçuluk duygularını bağnazlık derecesine getiren
2412 Okunuşu: /dʒɪŋgəʊ /
kimse, savaş taraftarı.
i. ,huk. davanın görülmesi, muhakeme, duruşma,
yargılama; Ekler: tri·als
2413 trial tecrübe, deneme, bakma, imtihan; Hecelenişi: tri·al
tecrübe olunma, denenme; Okunuşu: /trʌɪəl /
imtihan kabilinden olan felaket veya keder.
207
2414 vainglorious s. mağrur, gururlu. Hecelenişi: vain·glo·ri·ous
s. dikkate değer;
belli;
notable tanınmış;
2415
hatırlanacak, unutulmaz;
i. tanınmış kimse, şöhretli kimse;
itibarlılar, ileri gelenler, kodamanlar, ekâbir.
f. beklemek, ummak; Ekler: an·tic·i·pates / an·tic·i·pat·ed /
anticipate önceden tahmin etmek sezinlemek, geleceği an·tic·i·pat·ing
2416
görmek; Hecelenişi: an·tic·i·pate
önce davranmak. Okunuşu: /an’tɪsɪpeɪt /
ateşli;
hareketli;
heyecanlı;
2417 hectic ihtiraslı;
telaşlı;
veremli;
yoğun

s. özlü;
succulent Hecelenişi: suc·cu·lent
2418 bot. etlenmiş, körpe ve sulu;
Okunuşu: /sʌkjʊl(ə)nt /
dolgun, yararlı fikirlerle dolu.
2419 elegance i. zarafet, şıklık, incelik. Okunuşu: /ɛlɪg(ə)ns /
Ekler: ep·i·dem·ics
epidemic s. salgın, yaygın, genel;
2420 Hecelenişi: ep·i·dem·ic
i. salgın hastalık.
Okunuşu: /ɛpɪ’dɛmɪk /
Ekler: gig·gles / gig·gled / gig·gling /
giggle f. kıkır kıkır gülmek; giggles
2421
i. kıkırdama. Hecelenişi: gig·gle
Okunuşu: /gɪg(ə)l /
Ekler: han·kers / han·kered /
hanker f. ,gen. after veya for ile arzulamak, özlemini han·ker·ing
2422
çekmek, hasret çekmek, özlemek. Hecelenişi: han·ker
Okunuşu: /haŋkə /
Ekler: cur·ric·u·la / cur·ric·u·lums
2423 curriculum i. müfredat programı. Hecelenişi: cur·ric·u·lum
Okunuşu: /kʌ’rɪkjʊləm /
Ekler: ad·justs / ad·just·ed / ad·just·ing
2424 adjustable s. ayar edilebilir, düzeltilebilir uydurulabilir. / ad·just·ers
Okunuşu: /ə’dʒʌstəbl /
Ekler: iden·ti·fies / iden·ti·fied /
f. teşhis etmek, hüviyetini tayin etmek;
identify iden·ti·fy·ing
2425 aynı olduğunu ispat etmek;
Hecelenişi: iden·ti·fy
bir tutmak, fark gözetmemek
Okunuşu: /ʌɪ’dɛntɪfʌɪ /
f. değiştirmek, tebdil etmek, döndürmek, çevirmek; Ekler: con·verts / con·vert·ed /
convert (tahvil) hisse senetlerine çevirmek; con·vert·ing
2426
(öiçü veya miktarı) başka bir sisteme göre Hecelenişi: con·vert
göstermek; Okunuşu: /kən’vəːt /
208
s. (kıs. St.,s. ) aziz, mukaddes kutsal, mubarek; Ekler: saints

2427 saint i. evliya, aziz, eren; Hecelenişi: saint
f. azizler mertebesine çıkarmak Okunuşu: /seɪnt /
Ekler: by·stand·ers
bystander i. işe veya olaya karışmadan kenarda duran kimse,
2428 Hecelenişi: by·stand·er
seyirci.
Okunuşu: /bʌɪstandə /
marital s. evlenmeye ait; Hecelenişi: mar·i·tal

2429
evlenme ile ilgili. Okunuşu: /marɪt(ə)l /
f. demek, söylemek, beyan etmek, iddia etmek;
Ekler: af·firms / af·firmed / af·firm·ing
affirm gram. , man. tasdik etmek, ispat etmek;
2430 Hecelenişi: af·firm
teyit etmek;
Okunuşu: /ə’fəːm /
(huk). tasvip etmek
i. vuruş, çarpma, darbe;
Ekler: bumps / bumped / bump·ing

bump şiş, yumru, tümsek;
2431 Hecelenişi: bump
f. vurmak, toslamak, çarpmak, bindirmek;
Okunuşu: /bʌmp /
yerinden olmak.
2432 disgraced utanma

s. ciddi;
earnest gerçek, hakiki; Hecelenişi: ear·nest
2433
istekli; Okunuşu: /əːnɪst /
içten, samimi.
2434 reluctantly z. istemeyerek, gönülsüzlükle.
tactful Hecelenişi: tact·ful

2435 s. incelikli, anlayışlı, ince, nazik, zarif.
Okunuşu: /taktfʊl /
Ekler: eels
eel i. yılan balığı,zool. Anguilla;
2436 Hecelenişi: eel
yılana benzer uzun balık.
Okunuşu: /iːl /
i. adaçayı.
s. hikmet sahibi, ağırbaşlı; Ekler: sag·es
2437 sage akıllı; Hecelenişi: sage
i. bilge, hikmet sahibi kimse; Okunuşu: /seɪdʒ /
yaşını başını almış akıllı adam, filozof.
f. basmak; Ekler: over·whelms / over·whelmed /
overwhelm etkilemek, bunaltmak; over·whelm·ing
2438
garketmek, boğmak; Hecelenişi: over·whelm
başından aşmak. Okunuşu: /əʊvə’wɛlm /
Ekler: af·fi·da·vits
affidavit i. , (huk). yemin ederek verilen yazılı ifade, yeminli
2439 Hecelenişi: af·fi·da·vit
beyan.
Okunuşu: /ˌafɪ’deɪvɪt /
Ekler: ma·nip·u·lates / ma·nip·u·lat·ed
f. el ile işletmek, hünerle işletmek veya yapmak,
manipulate / ma·nip·u·lat·ing / ma·nip·u·la·tions
2440 ustalıkla idare etmek, manevra yapmak;
Hecelenişi: ma·nip·u·late
hile karıştırmak.
Okunuşu: /mə’nɪpjʊleɪt /
trivial s. saçma, abes; Hecelenişi: triv·i·al
2441
cüzi, önemsiz, ehemmiyetsiz. Okunuşu: /trɪvɪəl /
209
s. inanılmaz, müthiş, mükemmel, fevkalade;

fabulous Hecelenişi: fab·u·lous
2442 uydurma, hayal mahsulü, efsanevi;
Okunuşu: /fabjʊləs /
abartılmış, mübalâğalı.
azaltmak;
Ekler: brings down / brought down /
bring down düşürmek;
2443 bring·ing down / bring·ers down
indirmek;
Okunuşu: /brɪŋ daʊn /
yenmek
nullify etkisizleştirmek;
2444
iptal etmek
f. hastaya bakmak;
bakıp iyileştirmek (zayıf kimseyi);
emzirmek, meme vermek;
beslemek;
çocuğa bakmak;
Ekler: nurs·es
nurse dikkatle kullanmak (zayıf bir uzvu);
2445 Hecelenişi: nurse
dizinde veya kucağında tutmak.
Okunuşu: /nəːs /
i. hastabakıcı, hemşire;
sütnine;
dadı;

bir teşebbüs veya maksadı destekleyen kimse veya
yer.
Ekler: be·reave·ments
2446 bereavement i. mahrumiyet. berefts. mahrum edilmiş. the Hecelenişi: be·reave·ment
Okunuşu: /bɪ’riːvm(ə)nt /
Ekler: ex·e·cu·tion·ers
2447 executioner i. cellât, idam hükmünü tatbik eden kimse. Hecelenişi: ex·e·cu·tion·er
Okunuşu: /ɛksɪ’kjuːʃ(ə)nə /
Ekler: se·quels
sequel i. devam;
2448 Hecelenişi: se·quel
son, sonuç, netice.
Okunuşu: /siːkw(ə)l /
i. silahlandırma, Ekler: ar·ma·ments
armament donatım, teçhizat. Hecelenişi: ar·ma·ment
Okunuşu: /ɑːməm(ə)nt /
s. mantıksız, muhakemesiz;
unreasonable Hecelenişi: un·rea·son·able
2450 makul olmayan;
Okunuşu: /ʌn’riːz(ə)nəb(ə)l /
aşırı, müfrit.
f. eşini yapmak, kopyasını yapmak;
suretini çıkarmak, teksir etmek;
duplicate ikinci kere yapmak, tekrarlamak, çift yapmak. Hecelenişi: du·pli·cate
2451
s. eş; Okunuşu: /djuːplɪkət /
kopya, aynı, (bir şeyin) aynı;
i. ikinci nüsha, suret.
f. ,i. alıp getirmek, getirmek;
gelir sağlamak, hasılat getirmek;
k.dili memnun etmek;
Ekler: fetch·es / fetched / fetch·ing
fetch (h). dili vurmak (darbe);
2452 Hecelenişi: fetch
den. volta vurmak;
Okunuşu: /fɛtʃ /
limana varmak;
i. alıp getirme;
uzanıp alma;
210
2453 odorless s. kokusuz. Ekler: odors
Ekler: in·ves·ti·gates / in·ves·ti·gat·ed /

in·ves·ti·gat·ing / in·ves·ti·ga·tions /
investigate f. incelemek, tetkik etmek, gözden geçirmek, teftiş
2454 in·ves·ti·ga·tors
etmek, tahkik etmek, araştırmak.
Hecelenişi: in·ves·ti·gate
Okunuşu: /ɪn’vɛstɪgeɪt /
Ekler: ve·hi·cles
vehicle i. vasıta, araç, taşıt;
2455 Hecelenişi: ve·hi·cle
ecza. vasıta, vehikül.
Okunuşu: /viːɪk(ə)l /
s. acayip, bambaşka;
tek, iki ile böiünemeyen;
küsur, tam sayıdan artan;
Ekler: odd·er / -est
odd ara sıra meydana gelen;
2456 Hecelenişi: odd

i. artan şey;
Okunuşu: /ɒd /
golfta bir oyuncunun rakibinden fazla olarak yaptığı
vuruş;
, (bak.) odds.
Ekler: bland·er / bland·est
bland s. yumuşak, mülâyim;

2457 Hecelenişi: bland
şahsiyetsiz, donuk.
Okunuşu: /bland /
i. dedikodu, gevezelik, boş laf; Ekler: gos·sips
2458 gossip dedikoducu kimse; Hecelenişi: gos·sip
f. dedikodu etmek, gevezelik etmek. Okunuşu: /gɒsɪp /
s. vahşi, yabani, medeniyet görmemiş;
canavar ruhlu, yırtıcı, zalim:i. medeniyet görmemiş
savage kimse; Hecelenişi: sav·age
2459
vahşi adam; Okunuşu: /savɪdʒ /
zalim ve canavar ruhlu kimse;
f. vahşice saldırmak.
Ekler: land·slides
landslide i. toprak kayması, heyelan;
2460 Hecelenişi: land·slide
seçimde bir tarafın büyük ekseriyeti kazanması.
Okunuşu: /lan(d)slʌɪd /
apparel i. esvap, elbise, kıyafet, kılık, kisve:f. giydirmek, Hecelenişi: ap·par·el
2461
donatmak, teçhiz etmek. Okunuşu: /ə’par(ə)l /
malnutrition Hecelenişi: mal·nu·tri·tion
2462 i. kötü veya yetersiz beslenme, gıdaslzlık.
Okunuşu: /malnjʊ’trɪʃ(ə)n /
i. vilayet, il, eyalet;
eskiden İtalya haricinde olup Roma imparatorluğuna
baglı eyalet;
taşra; Ekler: prov·inces
2463 province bilgi veya edebiyat alanı; Hecelenişi: prov·ince
yetki alanı; Okunuşu: /prɒvɪns /
bir şahsın belirli iş sahası;
ekol. kendine özgü bitey, direy ve insan tipleri olan
dirimsel coğrafya alanı.
Ekler: ac·com·plic·es
2464 accomplice i. suç ortağı. Hecelenişi: ac·com·plice
Okunuşu: /ə’kʌmplɪs /
211
Ekler: re·lents / re·lent·ed / re·lent·ing

relent f. yumuşamak;
2465 Hecelenişi: re·lent
acıyıp merhamet göstermek.
Okunuşu: /rɪ’lɛnt /
f. feryat etmek, figan etmek;
Ekler: wails / wailed / wail·ing
wail hayıflanmak;
2466 Hecelenişi: wail
yas tutmak;
Okunuşu: /weɪl /
i. figan. Wailing Wall Kudüste ağlama duvarı.
Ekler: means
means i. vasıta, araç, vesile;
2467 Hecelenişi: means
servet, varlık, zenginlik, para.
Okunuşu: /miːnz /
destitute Hecelenişi: des·ti·tute
2468 s. , gen of ile yoksul, yoksun, mahrum, muhtaç, fakir.
Okunuşu: /dɛstɪtjuːt /
Ekler: ousts / oust·ed / oust·ing
oust f. çıkarmak, defetmek, dışarı atmak, kovmak.

2469 Hecelenişi: oust
ousteri. ,huk.zorla mülkünü alma, dışarı atma.
Okunuşu: /aʊst /
indistinct Hecelenişi: in·dis·tinct
2470 s. belirsiz, seçilmez, iyice görülmez, ayırt edilmez.
Okunuşu: /ɪndɪ’stɪŋkt /
huge Hecelenişi: huge

2471 s. çok iri, kocaman, cüsseli, muazzam.
Okunuşu: /hjuːdʒ /
i. hayvanların kulaklarına takılan marka;
damga; Ekler: ear·marks
2472 earmark f. kulağa işaret koymak; Hecelenişi: ear·mark
belirli bir maksatla ayırmak, bir yana koymak, tahsis Okunuşu: /ɪəmɑːk /
etmek.
Ekler: blun·ders / blun·dered /
i. gaf, aptalca yapılan hata, falso;
blunder blun·der·ing
2473 f. gaf yapmak, budalaca hareket etmek;
Hecelenişi: blun·der
düşünmeden söz söylemek, pot kırmak.
Okunuşu: /blʌndə /
i. tane, habbe, tohum, zerre;
hububat;
eczacı tartısında 0, 065 gram;
doku, ağaç ve taşın damarı, bu damarların düzen
lenişi;
Ekler: grains
grain mizaç, huy;
2474 Hecelenişi: grain
f. tanelemek;
Okunuşu: /greɪn /
ağaç damarlarını taklit edercesine boyamak, mermer
taklidi boyamak;
deriyi işlemek;
sepilemek;
tanelenmek.
i. yardımcı, muavin;
auxiliary gram yardımcı fiil; Hecelenişi: aux·il·ia·ry
2475
s. yedek; Okunuşu: /ɔːg’zɪlɪəri /
yedek motorlu (yelkenli).
s. dünyayı umursamayan;
2476 reckless kendini tehlikeye atan;
dikkatsiz, kayıtsız, pervasız.
gestation i. gebelik; Hecelenişi: ges·ta·tion
2477
gebelik süresi. Okunuşu: /dʒɛ’steɪʃ(ə)n /
212
Ekler: ac·cu·sa·tions
accusation i. cürüm isnadı, suçlama, itham;
2478 Hecelenişi: ac·cu·sa·tion
töhmet
Okunuşu: /akjʊ’zeɪʃ(ə)n /
infertile s. çorak, mahsulsüz, verimsiz; Hecelenişi: in·fer·tile
2479
kısır. Okunuşu: /ɪn’fəːtʌɪl /
i. amblem simge, remiz, işaret, arma; Ekler: em·blems
2480 emblem temsili resim; Hecelenişi: em·blem
f. amblemle temsil etmek. Okunuşu: /ɛmbləm /
i. alay, tören;
Ekler: pag·eants
pageant gösteri, temsili tören;
2481 Hecelenişi: pag·eant
nümayiş;
Okunuşu: /padʒ(ə)nt /
debdebe, tantana.
f. hırsız gibi gizlenmek, pusuya yatmak; Ekler: lurks / lurked / lurk·ing / lurk·ers
2482 lurk gizli olmak; Hecelenişi: lurk

gizli gizli dolaşmak. Okunuşu: /ləːk /
bludgeon sopa;
2483
zorlamak
bridal s. gelin veya düğüne ait; Hecelenişi: brid·al

2484
i. düğün. Okunuşu: /brʌɪd(ə)l /
i. Havva.
Ekler: eves
eve i. akşam;
2485 Hecelenişi: eve
arife gecesi;
Okunuşu: /iːv /
arife.
s. yanlış;
inaccurate kusurlu, tam olmayan, hatalı; Hecelenişi: in·ac·cu·rate
2486
aslından farklı. inaccuracyi. tam olmayış, hatalı oluş; Okunuşu: /ɪn’akjʊrət /
kusur, hata.
Ekler: jests
jest i. şaka, latife, alay;
2487 Hecelenişi: jest
f. latife etmek, şaka söylemek.
Okunuşu: /dʒɛst /
apparently z. görünüşte, galiba; Hecelenişi: ap·par·ent·ly
2488
güya. Okunuşu: /ə’parəntli /
s. ahlaka ait, ahlaki, törel, ahlaksal;
iyi ahlaklı, doğru;
iyilik veya fenalık yapmaya muktedir;
moral manevi; Hecelenişi: mor·al
2489
olasılı; Okunuşu: /mɒr(ə)l /
i. ahlâk dersi;
ahlâkıyat, ahlak;
düstur, özdeyiş.
f. istihkam haline getirmek; Ekler: for·ti·fies / for·ti·fied /
fortify takviye etmek, kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak, for·ti·fy·ing
2490
teyit etmek; Hecelenişi: for·ti·fy
alkol ilave ederek kuvvetlendirmek. Okunuşu: /fɔːtɪfʌɪ /
jubilant s. çok memnun, sevinçli, sevinçle coşkun; Hecelenişi: ju·bi·lant
2491
zafer sarhoşu. Okunuşu: /dʒuːbɪl(ə)nt /
213
i. yarda, 0.9144 metrelik İngiliz ölçüsü ,kıs. yd., y.

i. avlu;
odun deposu gibi üstü açık işyeri;
Ekler: yards
yard istasyon çevresinde tren manevra yeri;
2492 Hecelenişi: yard
kışın ormanda geyiklerin toplandığı yer;
Okunuşu: /jɑːd /
f. avluya koymak;
ağıla gütmek.
i. ,den. seren.
i. vergi, resim;
külfet, yük;
Ekler: taxes
tax f. vergi koymak, vergi yüklemek;
2493 Hecelenişi: tax
mahkeme masrafım tayin etmek;
Okunuşu: /taks /
isnat etmek, yüklemek;
külfet olmak, yormak, tüketmek.
s. sivri, keskin, ince;

zeki, zeyrek, açıkgöz;
Ekler: acut·er / acut·est
acute aşırı hassas;
2494 Hecelenişi: acute
tiz, keskin (ses);
Okunuşu: /ə’kjuːt /
tıb. akut;
hâd, vahim, ağır, şiddetli.

Ekler: vines
vine i. asma, bağ kütüğü;
2495 Hecelenişi: vine
sarılgan bitki.
Okunuşu: /vʌɪn /
virile s. erkeğe ait; Hecelenişi: vir·ile
2496
erkekçe, yiğit, güçlü. Okunuşu: /vɪrʌɪl /
i. kan davası; Ekler: feuds / feuds / feud·ed /
feud kavga; feud·ing
2497
f. ihtilâflı olmak, kavga etmek. Hecelenişi: feud
i. tımar, zeamet. Okunuşu: /fjuːd /
Ekler: un·der·sells / un·der·sold /
undersell un·der·sell·ing
2498 f. fiyat kırarak satmak.
Hecelenişi: un·der·sell
Okunuşu: /ʌndə’sɛl /
feudal s. derebeyliğe ait.
2499
feodal
f. kusurlu olmak, eksik olmak (vezin);
duraksamak, tereddüt etmek.
Ekler: halts / halt·ed / halt·ing
halt i. duruş;
2500 Hecelenişi: halt
durma, duraklama;
Okunuşu: /hɔːlt /
mola;
f. durmak;
f. öğretmek; Ekler: ed·i·fies / ed·i·fied / ed·i·fy·ing
2501 edify ıslah ve terbiye etmek; Hecelenişi: ed·i·fy
moral bakımından takviye etmek. Okunuşu: /ɛdɪfʌɪ /
f. yırtmak;
yarmak;
Ekler: tears / tore / torn / tear·ing
tear koparmak;
2502 Hecelenişi: tear
çok hırpalamak;
Okunuşu: /tɛː /
kopmak;
yırtılmak, yarılmak;
214
oblivion i. unutma, unutuş, unutulma; Hecelenişi: obliv·i·on

2503
kayıtsızlık, ilgisizlik. Okunuşu: /ə’blɪvɪən /
tentative s. deneme kabilinden, tecrübe olarak yapılan; Hecelenişi: ten·ta·tive

2504
i. tecrübe, deneme. Okunuşu: /tɛntətɪv /
i. geçmiş şeyleri düşünme;
retrospect Hecelenişi: ret·ro·spect
2505 geçmişe bakış;
Okunuşu: /rɛtrəspɛkt /
f. geçmiş şeyleri hatırlamak, geçmişi düşünmek.
consistent s. birbirine uygun, aralarında mutabakat olan, Hecelenişi: con·sis·tent
2506
birbirini tutan, insicamlı, tutarlı. Okunuşu: /kən’sɪst(ə)nt /
f. düşünmek;
göz önünde tutmak;
Ekler: con·sid·ers / con·sid·ered /
üzerinde düşünmek;
consider con·sid·er·ing
2507 mütalaa etmek, dikkate almak;
Hecelenişi: con·sid·er
saymak, hürmet etmek;
Okunuşu: /kən’sɪdə /
merhamet etmek;
farz etmek.
s. suçlu, mücrim, kanuna karşı gelen, kabahatli;
müthiş;

criminal fahiş; Hecelenişi: crim·i·nal
2508
cani; Okunuşu: /krɪmɪn(ə)l /
cezai cinai, ağır cezaya ait;
i. suç işlemiş kimse.
f. sarmak, sarmalamak;
bürümek;
bükmek, katlamak;
paket yapmak.
wrap up sarmak, paket yapmak;
sarmalamak; Ekler: wraps / wrapped / wrap·ping
2509 wrap sarıp saklamak; Hecelenişi: wrap
argo. bitirmek. Okunuşu: /rap /
i. giysi;
palto;
atkı;
sargı;
dış giysiler. keep it under wraps gizli tutmak.
Ekler: em·pa·thiz·es / em·pa·thized /
empathize em·pa·thiz·ing
2510 f. karşısındakinin duygularını anlayıp paylaşmak.
Hecelenişi: em·pa·thize
Okunuşu: /ɛmpəθʌɪz /
i. ganimet, yağma, çapul;
kazanç.
booty çapul;
2511
ganimet;
kazanç;
vurgun;
Ekler: fas·ci·nates / fas·ci·nat·ed /
fascinate f. büyülemek, teshir etmek; fas·ci·nat·ing
2512
meftun etmek, hayran bırakmak. Hecelenişi: fas·ci·nate
Okunuşu: /fasɪneɪt /
215
saviour i. kurtancı, halaskar; Ekler: sav·iors

2513
b.h. Hz İsa. Okunuşu: /seɪvjə /
f. , acı acı bağırmak, haykırmak, çığlık atmak; Ekler: yells / yelled / yell·ing / yell·ers
2514 yell tempo ile bağırarak taraf tutmak; Hecelenişi: yell
i. haykırış, çığlık, tempo ile haykırış ve alkış. Okunuşu: /jɛl /
urbane s. nazik, terbiyeli, kibar tavırlı; Hecelenişi: ur·bane
2515
medeni. Okunuşu: /əː’beɪn /
Ekler: fright·ens / fright·ened /
2516 frightened s. ürkmüş, korkmuş, dehşet içinde. fright·en·ing
Okunuşu: /frʌɪtnd /
f. ordu veya donanma için nefer kaydetmek, acemi
asker toplamak;
Ekler: re·cruits / re·cruit·ed /
ikmal etmek eksiğini doldurmak;
recruit re·cruit·ing / re·cruit·ers

2517 sıhhati iyileşmek, düzelmek.
Hecelenişi: re·cruit
i. acemi asker;
Okunuşu: /rɪ’kruːt /
kura neferi;
yeni gelen üye.
f. anlaşmayı müzakere etmek;

negotiate tertip etmek, akdetmek; Ekler: ne·go·ti·ates / ne·go·ti·at·ed /
2518
ciro etmek (çek, bono); ne·go·ti·at·ing
üstesinden gelmek, başarmak, (engelleri) aşabilmek.
Ekler: quays
2519 quay i. rıhtım, iskele. Hecelenişi: quay
Okunuşu: /kiː /
s. objektif;
öznel olmayan, dıştan olan;
gerçek;
gram. nesneye ait;
objective Hecelenişi: ob·jec·tive
2520 nesnel;
Okunuşu: /əb’dʒɛktɪv /
amaca ait;
i. hedef;
gram nesne;
mikroskop veya teleskopta objektif (mercek).
Ekler: con·tra·dicts / con·tra·dict·ed /
contradict f. yalanlamak, tekzip etmek, aksini iddia etmek; con·tra·dict·ing
2521
karşı olmak, tezat teşkil etmek. Hecelenişi: con·tra·dict
Okunuşu: /kɒntrə’dɪkt /
notify Ekler: no·ti·fies / no·ti·fied /
2522 f. bildirmek.
no·ti·fy·ing
f. hakaretle dudak bükmek;
Ekler: sneers / sneered / sneer·ing
sneer küçümsemek, istihza etmek, alay etmek;
2523 Hecelenişi: sneer
i. istihza;
Okunuşu: /snɪə /
hakaret.
f. tüy takmak, kuş tüyü ile kaplamak,den. pala
çevirmek (kürek);
Ekler: feath·ers
feather tüylenmek, tüyleri bitmek.
2524 Hecelenişi: feath·er
i. tüy, kuş tüyü;
Okunuşu: /fɛðə /
okun arka ucundaki tüy, yelek;
püskül.
216
f. hikâye söylemek, yalan söylemek.

i. masal, içinde hayvanların da insanlar gibi konuşup
Ekler: fa·bles
fable davrandığı hikâye, fabl;
2525 Hecelenişi: fa·ble
hayal gücüne dayanan hikâye, içinde morali olan
Okunuşu: /feɪb(ə)l /
hikâye, efsane, mit;
yalan.
Ekler: bound·aries
2526 boundary i. hudut, sınır. Hecelenişi: bound·ary
Okunuşu: /baʊnd(ə)ri /
i. başkalarının sırlarını orada burada anlatan kimse,
dedikoducu kimse;
dümenin durumunu gösteren alet;
org körüğünün dolu veya boş olduğunu gösteren
telltale cihaz; Hecelenişi: tell·tale
2527
memurların işe gelip gitme saatini kaydeden saat: Okunuşu: /tɛlteɪl /
tren makinistine bir köprünün yaklaştığını ihtar için
hatların üstünde asılı bulunan ip
parçalan:s. dedikoducu, sır söyleyen özel veya gizli
bir şeyi meydana vuran.

s. aşina, bilen, malûmatı olan, haberdar olan;
tanınan, bilinen;
teklifsiz, mahrem, samimi;
familiar Lâubalî, arsız; Hecelenişi: fa·mil·iar
2528
i. teklifsiz dost, arkadaş; Okunuşu: /fə’mɪlɪə /
aile ferdi;
hizmetçi;
cin, ruh.
f. esmek;
üflemek;
rüzgara kapılmak, rüzgarla sürüklenmek;
çalmak, çalınmak, ses vermek;
solumak, nefes nefese kalmak;
Ekler: blew / blown / blow·ing
blow k.dili övünmek, yüksekten atmak;
2529 Hecelenişi: blow
A.b.d., argo. ayrılmak, defolmak;
Okunuşu: /bləʊ /
üfleyerek itmek;
(cama) üfleyerek şekil vermek;
(atı) yorgunluktan çatlatmak;
(sinek) ette yumurtlamak;
A.b.d., argo. bol bol harcamak, çarçur etmek.
f. tekrar ele geçirmek, geri almak, bir daha bulmak
veya kazanmak;
geri getirmek;
huk. mahkeme marifeti ile ödetmek veya tazmin
ettirmek, almak, tahsil etmek;
Ekler: re·cov·ers / re·cov·ered /
telafi etmek;
recover re·cov·er·ing
2530 kurtarmak;
Hecelenişi: re·cov·er
işe yaramayacak madenden kıymetli maden
Okunuşu: /rɪ’kʌvə /
çıkarmak;
iyileşmek, kendine gelmek.;
s. telafi edilir, tekrar kazanılır;
tekrar kapatmak;
döşemesini yenilemek.
217
i. ,müz. esas nota; Ekler: key·notes

2531 keynote temel düşünce, ilke, dayanak; Hecelenişi: key·note
f. temel düşünceleri söylemek. Okunuşu: /kiːnəʊt /
f. icra etmek, tatbik mevkiine koymak, yürürlüğe Ekler: ex·e·cutes / ex·e·cut·ed /
execute koymak; ex·e·cut·ing
2532
başarmak, üstesinden gelmek, yapmak, etmek; Hecelenişi: ex·e·cute
idam etmek, hükmü infaz etmek. Okunuşu: /ɛksɪkjuːt /
Ekler: bulbs
bulb i. çiçek soğanı, soğan;
2533 Hecelenişi: bulb
ampul, elektrik lambası.
Okunuşu: /bʌlb /
f. yaklaştırmak;
Ekler: ap·plies / ap·plied / ap·ply·ing
apply uygulamak, tatbik etmek;
2534 Hecelenişi: ap·ply
atfetmek, vermek;
Okunuşu: /ə’plʌɪ /
tahsis etmek, hasretmek, (-e). ayırmak;

Ekler: en·tan·gles / en·tan·gled /
entangle f. dolaştırmak, karmakarışık etmek;br /> bir en·tan·gling / en·tan·gle·ments
2535
kimsenin başım derde sokmak, şaşırtmak. Hecelenişi: en·tan·gle
Okunuşu: /ɪn’taŋg(ə)l /

s. ince, kibar, zarif;
2536 refined safi, has; Okunuşu: /rɪ’fʌɪnd /
dakik, tam.
Ekler: en·treats / en·treat·ed /
entreat en·treat·ing
2537 f. yalvarmak, yakarmak, rica etmek, niyaz etmek.
Hecelenişi: en·treat
Okunuşu: /ɪn’triːt /
Ekler: achieves / achieved / achiev·ing
achieve f. başarmak, yapabilmek, üstesinden gelmek;
2538 Hecelenişi: achieve
kazanmak, meydana getirmek muzaffer olmak
Okunuşu: /ə’tʃiːv /
i. resim veya haritanın ana hatları; Ekler: out·lines
2539 outline taslak; Hecelenişi: out·line
f. taslağını çizmek. Okunuşu: /aʊtlʌɪn /
Ekler: pre·dic·tions
2540 prediction i. kehanet, önceden haber verme. Hecelenişi: pre·dic·tion
Okunuşu: /prɪ’dɪkʃ(ə)n /
i. zarar, ziyan, hasar; Ekler: dam·ag·es
2541 damage k.dili masraf, fiyat; Hecelenişi: dam·age
f. hasar yapmak bozmak, zarar vermek. Okunuşu: /damɪdʒ /
Ekler: an·ces·tors
2542 ancestor i. cet, ata, soy sop, dede. Hecelenişi: an·ces·tor
Okunuşu: /ansɛstə /
Ekler: facts
fact i. gerçek, hakikat;
2543 Hecelenişi: fact
durum, gösterilen husus veya keyfiyet.
Okunuşu: /fakt /
f. idare etmek, hükümet sürmek; Ekler: gov·erns / gov·erned /
govern terbiye etmek; gov·ern·ing
2544
hâkim olmak, elinde tutmak; Hecelenişi: gov·ern
çevirmek, kullanmak; Okunuşu: /gʌv(ə)n /
218
Ekler: re·crim·i·na·tions
2545 recrimination i. karşılıklı şikâyet. Hecelenişi: re·crim·i·na·tion
Okunuşu: /rɪˌkrɪmɪ’neɪʃ(ə)n /
Ekler: ap·prov·als
approval i. uygun bulma, onama, onaylama, tasvip, razı olma,
2546 Hecelenişi: ap·prov·al
resmi izin.
Okunuşu: /ə’pruːv(ə)l /
f. temizlemek;
kurtarmak;
aydınllğa kavuşturmak;
engeli aşmak;
hesabını temizlemek;
borcunu ödemek;
temize çıkarmak;
gümrükten çekmek;
tahliye etmek;
net kar etmek;
tahsil etmek (çek vb);
temizlenmek;
Ekler: clear·er / clear·est
clear takas odalannda çek vb’ni değiştirmek;
2547 Hecelenişi: clear
limana giriş veya çıkış izni almak.

Okunuşu: /klɪə /
s. açık, aydınlık vazıh;
parlak, berrak;
şeffaf, saydam;
net;
kati, kesin;
masum, temiz;
sakin;
açık (arazi vb);
hudutsuz;
takıntısız.
z. açıkça, açık olarak;
tamamen, bütünüyle.
senile s. ihtiyarlığa mahsus; Hecelenişi: se·nile
2548
bunak. Okunuşu: /siːnʌɪl /
f. tekrar gözden geçirip düzeltmek;
tekrarlamak (ders); Ekler: re·vis·es / re·vised / re·vis·ing
2549 revise değiştirmek; Hecelenişi: re·vise
i. düzeltme, yeniden gözden geçirme; Okunuşu: /rɪ’vʌɪz /
matb. ikinci prova.
Ekler: proof·reads / proof·read /
proofread proof·read·ing / proof·read·ers
2550 f. provaları düzeltmek, tashih yapmak.
Hecelenişi: proof·read
Okunuşu: /pruːfriːd /
Ekler: clues
clue i. ipucu, (iz)., anahtar;
2551 Hecelenişi: clue
f. bilgi vermek, aydınlatmak.
Okunuşu: /kluː /
f. atamak, tayin etmek;
Ekler: as·signs / as·signed / as·sign·ing
aylrmak , tahsis etmek;
assign / as·sign·ors
2552 kararlaştırmak;
Hecelenişi: as·sign
atfetmek , hamletmek;
Okunuşu: /ə’sʌɪn /
(huk). devretmek
219
humid Hecelenişi: hu·mid

2553 s. yaş rutubetli, nemli.
Okunuşu: /hjuːmɪd /
f. fazla hareket etmeden üzerinde ve etrafında
uçmak;
Ekler: hov·ers / hov·ered / hov·er·ing
hover etrafında dolaşıp durmak;
2554 Hecelenişi: hov·er
tereddüt etmek, sallanıp durmak;
Okunuşu: /hɒvə /
havada durabilmek için hareket ettirmek (kanat);
i. etrafında dolaşıp durma.
i.f. duman, buhar, pis kokulu duman, kurşun gibi
madenlerin buğusun dan hâsıl olan toz;
öfke, hiddet; Ekler: fumes
2555 fume f. duman veya buhar çıkarmak, tütmek; Hecelenişi: fume
tüt sülemek; Okunuşu: /fjuːm /
buğusu çıkmak;
kızmak, öfkelenmek
i. , tiyatro sahnede veya kuliste aktörün sözü
arkadaşına bırakmadan evvelki son söz veya
hareketi;
başlama işareti;
Ekler: cues

cue üstü kapalı söz;
2556 Hecelenişi: cue
harekete geçirici söz veya olay;
Okunuşu: /kjuː /
f. sufle etmek.
i. kuyruk şeklinde saç örgüsü;
bilardo sopası, isteka;
sıra, kuyruk.
carnivorous s. et yiyen; Ekler: car·ni·vores
2557
etoburlara ait. Okunuşu: /kɑː’nɪv(ə)rəs /
Ekler: brothels
2558 brothel i. genelev, umumhane. Hecelenişi: broth·el
Okunuşu: /brɒθ(ə)l /
i. çözme;
ayrışma;
müz. çözüm; Ekler: res·o·lu·tions
2559 resolution çözülüm; Hecelenişi: res·o·lu·tion
sebat, metanet, azim, karar; Okunuşu: /rɛzə’luːʃ(ə)n /
teklif, önerge, önerme, resmi karar;
cesaret, mertlik.
starvation i. açlık, ölüm derecesinde açlık; Hecelenişi: star·va·tion
2560
açlıktan ölme. Okunuşu: /stɑː’veɪʃn /
f. tahkir etmek, hor görmek, fena muamele etmek,
şerefini kırmak. Ekler: in·sults / in·sult·ed / in·sult·ing
2561 insult i. hakaret, onur kırma, aşağısama, hor görme, kötü Hecelenişi: in·sult
davranış; Okunuşu: /ɪn’sʌlt /
tıb. yara.
2562 unkindly z. sertçe, şefkatsizce. Ekler: un·kind·er / un·kind·est
i. iş, maslahat;
Ekler: af·fairs
affair vaka, olay, hadise;
2563 Hecelenişi: af·fair
hal;
Okunuşu: /ə’fɛː /
ilişki.
220
Ekler: en·cour·ag·es / en·cour·aged /

encourage f. cesaret vermek, teşci etmek, teşvik etmek; en·cour·ag·ing
2564
himaye etmek. Hecelenişi: en·cour·age
Okunuşu: /ɪn’kʌrɪdʒ /
undersized Hecelenişi: un·der·sized
2565 s. normalden daha küçük, cılız.
Okunuşu: /ʌndə’sʌɪzd /
f. ağlamak, göz yaşı dökmek;
Ekler: weeps / wept / weep·ing
weep sızmak, damlamak;
2566 Hecelenişi: weep
i. ağlama;
Okunuşu: /wiːp /
ağlama nöbeti.
Ekler: ar·mi·stic·es
2567 armistice i. mütareke, ateşkes. Hecelenişi: ar·mi·stice
Okunuşu: /ɑːmɪstɪs /
Ekler: opin·ions
opinion i. zan, tahmin, fikir, oy, düşünce:huk. hâkimin ileri
2568 Hecelenişi: opin·ion
sürdüğü fikir.
Okunuşu: /ə’pɪnjən /
i. iş, görev, vazife;
ödev; Ekler: tasks
task

2569 hizmet; Hecelenişi: task
külfet; Okunuşu: /tɑːsk /
f. iş vermek, görevlendirmek;
s. konu dışı, sadet dışı; Ekler: ir·rel·e·van·cies / ir·rel·e·vanc·es
2570 irrelevant mevzu ile alâkası olmayan, günün mühim konularıyle Hecelenişi: ir·rel·e·vant
ilgisi olmayan. Okunuşu: /ɪ’rɛlɪv(ə)nt /
i. , mit. orman veya su perisi;
Ekler: nymphs
nymph şiir genç ve güzel kız;
2571 Hecelenişi: nymph
biyol. kurtçuk safhasından çıkmış fakat henüz tam
Okunuşu: /nɪmf /
gelişmemiş böcek.
Ekler: sews / sewed / sewn / sewed /
f. dikmek, dikiş dikmek. sew on üzerine dikmek,
sew sew·ing
2572 dikerek iliştirmek. sew up dikip kapamak;
Hecelenişi: sew
k.dili başarmak, halletmek.
Okunuşu: /səʊ /
i. canavar;
acayip ve doğaüstü şey;
Ekler: mon·sters
monster hilkat garibesi, ucube;
2573 Hecelenişi: mon·ster
gaddar kimse;
Okunuşu: /mɒnstə /
dev gibi şey veya kimse;
s. buyük, iri.
f. hıyanet etmek;
Ekler: be·trays / be·trayed /
ihanet etmek;
betray be·tray·ing / be·tray·als / be·tray·ers
2574 ele vermek;
Hecelenişi: be·tray
ifşa etmek, ağzından kaçırmak;
Okunuşu: /bɪ’treɪ /
göstermek, ortaya koymak;
i. dikiş yeri, dikiş;
tıb. dikiş;
seam derz;
2575
iki tahtanın yan yana birleştiği çizgi, bağlantı yeri;
den. armuz;
jeol. ince maden damarı;
221
Ekler: ob·sess·es / ob·sessed /

obsess f. musallat olmak, tedirgin etmek; ob·sess·ing
2576
zihnini meşgul etmek. Hecelenişi: ob·sess
Okunuşu: /əb’sɛs /
Ekler: hurls / hurled / hurl·ing /
f. hızla atmak savurmak, fırlatıp atmak;
hurl hurl·ers
2577 hiddetle söylemek;
Hecelenişi: hurl
i. hızla atış, fırlatma.
Okunuşu: /həːl /
Ekler: em·broi·der·ies
embroidery i. nakış, işleme;
2578 Hecelenişi: em·broi·dery
süs
Okunuşu: /ɪm’brɔɪd(ə)ri /
2579 interrogate sorgulamak

Ekler: pre·dicts / pre·dict·ed /

predict f. bir şeyin vukuunu önceden haber vermek, pre·dict·ing
2580
kehanette bulunmak. Hecelenişi: pre·dict
Okunuşu: /prɪ’dɪkt /
abruptly z. birdenbire;
2581
terslikle

i. saç veya yün yumağı şiltelere doldurulan kaba
pamuk veya paçavra, kıtık;
duvar kağıdına kumaş görünüşü kazandırmakta
kullanılan ince ince kesilmiş kumaş veya yün Ekler: flocks
2582 flock parçaları: kim. , . pamuğa benzer ufak parçalar. Hecelenişi: flock
i. ürü; Okunuşu: /flɒk /
küme: güruh kalabalık, yığın: cemaat, grup,
zümre:f. sürü halini almak, sürü halinde gitmek,
toplanmak, üşüşmek.
precocious Hecelenişi: pre·co·cious

2583 s. vaktinden evvel gelişmiş, erken inkişaf etmiş.
Okunuşu: /prɪ’kəʊʃəs /
i. ölü peşinden feryat, ağıt;
f. ölü peşinden ağlayıp feryat etmek. keeneri. ağıtçı.
s. keskin, sivri;acı; Ekler: keen·er / keen·est
2584 keen sert, şiddetli, keskin; Hecelenişi: keen
kuvvetli, canlı, yoğun; Okunuşu: /kiːn /
gözü açık, zeki, akıllı;
( A.b.d.), ( argo) şahane.
Ekler: abol·ish·es / abol·ished /
abolish f. kaldırmak, bozmak; abol·ish·ing
2585
ilga etmek, feshetmek, iptal etmek. Hecelenişi: abol·ish
Okunuşu: /ə’bɒlɪʃ /
Ekler: pre·de·ces·sors
predecessor i. birinden önce gelen kimse, öncel, selef;
2586 Hecelenişi: pre·de·ces·sor
ata, cet.
Okunuşu: /priːdɪsɛsə /
f. ilerletmek, kıymetini ararmak;
Ekler: pro·motes / pro·mot·ed /
geçirmek;
promote pro·mot·ing
2587 rütbesini yükseltmek, terfi ettirmek, terakki
Hecelenişi: pro·mote
ettirmek;
Okunuşu: /prə’məʊt /
tutunmasını sağlamaya çalışmak.
222
f. bağırmak, çağırmak; Ekler: shouts / shout·ed / shout·ing

2588 shout haykırmak, yaygara koparmak; Hecelenişi: shout
i. bağırma, feryat, çığlık, velvele. Okunuşu: /ʃaʊt /
s. anlatılmaz, anlaşılmaz;
unaccountable Hecelenişi: un·ac·count·able
2589 mesuliyetsiz, sorumsuz, hesabı verilmeyen;
Okunuşu: /ʌnə’kaʊntəb(ə)l /
olağanüstü.
s. şiddetli, hiddetli, sert, vahşi; Ekler: fierc·er / fierc·est
2590 fierce öfkeli: hararetli, şevkli, ateşli; Hecelenişi: fierce
argo. çok berbat. Okunuşu: /fɪəs /
Ekler: con·venes / con·vened /
f. toplamak;
convene con·ven·ing
2591 (huk). mahkemeye celbetmek;
Hecelenişi: con·vene
toplanmak, bir araya gelmek.
Okunuşu: /kən’viːn /
i. liman;
harbour Ekler: har·bors
2592 sığınacak yer, sığınak;
Okunuşu: /hɑːbə /
f. barındırmak;misafir etmek; beslemek.
f. karar vermek, azmetmek;
Ekler: de·ter·mines / de·ter·mined /
niyetlenmek, kesmek;
determine de·ter·min·ing

2593 tayin etmek, kararlaştırmak, belirlemek;
Hecelenişi: de·ter·mine
bitirmek; belirtmek; sınırlamak, tahdit etmek;
Okunuşu: /dɪ’təːmɪn /
tanımlamak, tarif etmek;yön vermek.
i. çoban; Ekler: shep·herds
2594 shepherd önder, kılavuz; Hecelenişi: shep·herd
f. çobanlık etmek, sürüyü gütmek. Okunuşu: /ʃɛpəd /
i. tat, lezzet, çeşni;
koku, rayiha; hassa;
savors Ekler: sa·vors
2595 f. , of ile tadı olmak, lezzeti olmak;
Okunuşu: /seɪvə /
çeşni vermek; lezzet vermek;
kokusu olmak; zevk almak, tadına varmak.
f. gönlünü ferahlatmak, sıkıntısını hafifletmek veya
defetmek;
Ekler: re·lieves / re·lieved / re·liev·ing
relieves kurtarmak, yardım etmek;
2596 Hecelenişi: re·lieve
nöbetini devralmak, yerine nöbete girmek;
Okunuşu: /rɪ’liːv /
renk katarak güzellik vermek;
hakkını vermek.
YDS – YÖKDİL Eğitimlerimiz Hakkında Detaylı Bilgi ya da Ücretsiz Kaynak İndirmek İçin;
https://www.zaferhoca.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz…
223

Yds Özel Kelimler Sözlüğü

Uploaded by

Document Information

Original Title

Copyright

Available Formats

Share this document

Share or Embed Document

Sharing Options

Did you find this document useful?

Is this content inappropriate?

Copyright:

Available Formats

Yds Özel Kelimler Sözlüğü

Uploaded by

Copyright:

Available Formats

Zafer Hoca

Zafer Hoca YDS Academy Ücretsiz Kaynaklar

Hibrit Online Eğitim Sistemi Nedir?

Online Eğitimin Türleri

1. Naklen Eğitim Nedir?

2. Kayıttan Eğitim Nedir?

Hibrit Online Eğitim

3. Hibrit Online Eğitim Nedir?

Hibrit Sistemin Avantajları

Değerli Öğretmen Arkadaşım;

Hazırlamış olduğumuz tüm ücretsiz kaynakları gönlünce kullanabilirsin, derslerinde faydalanabilirsin,

Hibrit Online Eğitim

Zafer Hoca YDS Academy Kurucusu

Web Adresimiz: www.zaferhoca.com.tr

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

s. olmuş, olgun, olgunlaşmış, yetişmiş, kemale ermiş;

Hibrit Online Eğitim

5 nightmare i. kabus, karabasan. Ekler: night·mares

6 viceversa z. tersine, karşılıklı olarak. Hecelenişi: vice ver·sa

bountiful s. cömert, eli açık, vermeyi seven; Hecelenişi: boun·ti·ful

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

yazılı iftira; Ekler: li·bels

Hibrit Online Eğitim

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

reluctant s. istenmeden yapılan, gönülsüz, isteksiz, zorla Hecelenişi: re·luc·tant

Hibrit Online Eğitim

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

f. talep etmek, istemek;

Ekler: ame·lio·rates / ame·lio·rat·ed /

Hibrit Online Eğitim

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

Hibrit Online Eğitim

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

heinous Hecelenişi: hei·nous

f. mecburi askerliğe almak;

Hibrit Online Eğitim

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

f. karışmak, müdahale etmek;

stationary i. bir yerde daima kalan kimse veya şey;

Hibrit Online Eğitim

88 celerity i. hız, sürat. Okunuşu: /sɪ’lɛrɪti /

vivisection i. fenni amaçlarla diri hayvan üzerinde yapılan Hecelenişi: vivi·sec·tion

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

s. düşünülmeden ve mekanik olarak yapılan:

Ekler: ex·as·per·ates / ex·as·per·at·ed /

Hibrit Online Eğitim

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

i. göçmen, muhacir, dış ülkelerden gelip yerleşen Ekler: im·mi·grants

Hibrit Online Eğitim

111 unfilial s. evlada yakışmaz. Okunuşu: /ʌn’fɪlɪəl /

Ekler: in·ter·prets / in·ter·pret·ed /

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

f. iyileştirmek, şifa vermek;

115 diligent s. gayretli, dikkatli, çalışkan. Okunuşu: /dɪlɪdʒ(ə)nt /

lethal Hecelenişi: le·thal

exhibit ex·hib·it·ing / ex·hib·i·tors

Hibrit Online Eğitim

119 governmental devlete ait, devlet ile ilgili Ekler: gov·ern·ments

s. ana diline ait;

No Kelime Anlamı Ek Bilgiler

quintessence Hecelenişi: quin·tes·sence

128 motherofpearl i. sedef. Hecelenişi: moth·er–of–pearl

f. tanıtlamak, ispat etmek, doğruluğunu tespit