Professional Documents
Culture Documents
1
2.1 Metalik Biyomalzemeler
İnsan vücudunda kullanılmak üzere geliştirilen ilk metal, “Sherman-Vanadyum Çeliği” olup,
kemik kırıklarının sabitlenmesinde plaka ve vida olarak kullanılmıştır. Protez üretiminde
kullanılan demir, krom, kobalt, nikel, titanyum, tantal, molibden, niyobyum ve tungsten gibi
çok sayıda metal, az miktarda kullanılmak koşuluyla canlı vücuduna uygunluk
göstermektedir.
Metal protezlerin biyouyumluluğu, vücut içerisinde (in-vivo environment) korozyona
uğramalarıyla ilgilidir. Korozyon, metallerin çevreleriyle istenmeyen bir kimyasal reaksiyona
2
girerek oksijen, hidroksit ve diğer başka bileşikler oluşturarak bozunmasıdır. İnsan
vücudundaki akışkanlar, su, çözünmüş oksijen, protein, klorür ve hidroksit gibi çeşitli iyonlar
içerir. Bu nedenle, insan vücudu biyomalzeme olarak kullanılan metaller için oldukça korozif
bir ortamdır. Malzeme, korozyon sonucunda zayıflar, daha da önemlisi korozyon ürünleri
doku içerisine girerek hücrelere zarar verebilirler. Bu yüzden in-vivo kullanılacak metal
protezlerin, serum, tükürük veya farklı sentetik tampon çözeltiler içinde test edilmeleri
gereklidir. Metalik biyomalzemeler saf metal veya alaşım elemanlarına göre sınıflandırılırlar.
Bunlardan bazı önemli alaşım ve metaller aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilirler;
Paslanmaz çelikler
CoCr alaşımları
Ti alaşımları
Amalgamlar
Altın
Gümüş
Platin
Demir, karbon ve eser miktarda fosfor, silisyum ve mangandan oluşan çelik, karbon çeliği
olarak adlandırılır. %1’den daha düşük karbon içeriğine sahip ve diğer metaller ve ametalleri
de içerecek şekilde hazırlanan çelik ise alaşım çeliğidir. Bu gruptaki çelikler, karbon çeliğine
göre daha pahalılar ve işlenmeleri de daha zordur. Ancak, korozyon ve ısıl dirençleri çok daha
yüksektir. Alaşım çelikleri, alüminyum, krom, kobalt, bakır, kurşun, mangan, molibden, nikel,
fosfor, silisyum, kükürt, titanyum, tungsten ve vanadyum içerebilirler. Alüminyum, aşınmaya
karşı direnci artırırken, yüksek miktarlarda eklenen krom, korozyon direncini ve ısıl direnci
artırır. Bu tür çelikler “paslanmaz çelik” olarak adlandırılır.
Paslanmaz çelik kullanılarak imal edilmiş ilk metalik biyomalzeme 18/8 Cr/Ni paslanmaz
çelik implanttır. Bu tip biyomalzemeler sağlamlık ve yüksek korozyon dayanımından dolayı
Vanadyum çeliğinden yapılmıştır. Vanadyum çeliğinin implant olarak uzun süre in vivo
şartlarda kullanılması korozyon dayanımının yetersizliğinden dolayı uygun değildir. Daha
sonraları 18/8 Cr/Ni çeliğinin % Mo oranı bir miktar daha arttırılınca tuzlu su solüsyonuna
karşı korozyon dayanımı biraz daha artmıştır. Bu alaşım ASTM 316 (American Society For
Testing And Materials) paslanmaz çeliği olarak bilinen alaşımdır.
1950’de 316 paslanmaz çeliği içerisindeki karbon (C) maksimum %0,08’den %0,03’e
indirilmiş ve alaşımın korozyon dayanımının tuzlu su solüsyonuna karşı daha iyi olduğu tespit
3
edilmiştir. C oranı % 0.03’e düşürülmüş olan 18/8 CrNi paslanmaz çeliğine ASTM 316 L
çeliği adı verilir.
Paslanmaz çeliklerde korozyon dayanımını etkileyen ana alaşım elamanı Cr’dur ve Cr’un min.
%11 olması gerekmektedir. Krom aktif olmayan bir elementtir. Fakat krom ve krom
alaşımlarının %30 nitrik asitli solüsyonlara karşı korozyon dayanımı mükemmeldir.
ASTM 316 ve 316 L östenitik paslanmaz çeliklerinden imal edilmiş metalik biyomalzemeler
oldukça yaygın kullanım alanına sahiptir. Bu alaşımlar sıcak sertleştirme işlemlerine tabi
tutulmazlar, fakat bu malzemelere soğuk sertleştirme uygulanabilir. Bu grup paslanmaz
çelikler nonmanyetiktirler ve diğer paslanmaz çeliklere göre in-vivo ortamda daha yüksek
korozyon dayanımına sahiptirler. Alaşıma Mo katılarak alaşımın tuzlu su ortamındaki
çukurcuk korozyonuna karşı olan direnci arttırılır. Bahsedilen bu özelliklerinden dolayı
ASTM, biyomalzeme olarak kullanmak amacıyla, 316 L tipi paslanmaz çeliği 316 paslanmaz
çeliğinden daha fazla tercih etmektedir. 316 L ile 316 paslanmaz çeliği arasındaki fark, 316 L
‘de C oranının az oluşudur. ASTM standartlarında, “L” karbon içeriğinin düşük olduğunu
ifade etmek için eklenmiştir. Östenitik yapıdaki,(kübik hacim merkezli yapı ) stabilize olmuş
Ni, oda sıcaklığında paslanmaz çelik malzemenin korozyon dayanımını arttırır. Östenitik
fazda yaklaşık olarak % 10 civarında Ni bulunmaktadır.
Biyomalzeme olarak kullanılmakta olan paslanmaz çelik malzemelerin ASTM tarafından
yapılan sınıflandırması şu şekildedir;
F138-97 (316LVM) Wrought 18 Chromium-14 Nickel-2.5 Molybdenum Stainless
Steel
F139-96 Wrought 18 Chromium-14 Nickel-2.5 Molybdenum Stainless
F621-97 Stainless Steel
F745-95 18 Chromium-12.5 Nickel-2.5 Molybdenum Stainless Steel
F899-95 Stainless Steel
F1314-95 Wrought Nitrogen Strengthened-22 Chromium-12.5 Nickel-5 Manganese.5
Molybdenum Stainless Steel
F1350-91(1996) Wrought 18 Chromium-14 Nickel-2.5 Molybdenum Stainless Steel
F1586-95 Wrought Nitrogen Strengthened-21 Chromium-10 Nickel-3 Manganese-2.5
Molybdenum Stainless Steel
4
2.1.2 Titanyum ve alaşımları
Ti6Al4V Alaşımı
Alaşım elementlerinin titanyuma ilavesi bu malzemeye birçok özellik kazandırmaktadır.
Günümüzde biyomalzeme olarak en yaygın kullanılan titanyum alaşımı Ti6Al4V’dur. Bu
alaşım ağırlıkça %5.5-6.5 alüminyum, %3.5-4.5 vanadyum ve geri kalan miktarda
titanyumdan oluşur. Yapıda bulunan alüminyum α fazını stabilize edip α fazından β fazına
geçiş sıcaklığını artırırken, vanadyum ise β fazını stabilize etmektedir. Paslanmaz çelikler ve
Co-Cr alaşımları tekrarlı yükleme durumunda çukurcuk korozyonu sergilerler. Bir başka ifade
ile korozyonlu yorulma hasarına karşı duyarlıdırlar. Oluşan korozyon ürünleri biyouyumluluk
problemleri ortaya çıkarmaktadır. Titanyum alaşımlarının en büyük avantajı korozyon
direncinin ve biyouyumluluğunun diğer metalik malzemelere göre yüksek olmasıdır.
Titanyumun elastisite modülü yaklaşık 110 MPa olup bu değer Co alaşımlarının yaklaşık
yarısı kadardır. Bununla beraber, bu malzemeler düşük aşınma direnci ve zayıf tribolojik
özellikler sergilemektedir. Titanyum yüksek sıcaklıklarda çok reaktif bir malzemedir ve
oksijenle hızlı bir şekilde reaksiyona girer. Bu yüzden titanyum implantların üretimi için ya
inert atmosfer şartları ya da vakum ortamı gereklidir. Aksi halde, oksijen hızlı bir şekilde
yapı içerisine difüze olur ve yapıyı gevrekleştirir. Sonuç olarak hiçbir şekilde 925°C’nin
5
üzerinde sıcak işlem yapılamaz. Titanyum ve alaşımları en fazla kalça ve diz protezlerinin
yapımında, vida ve bağlantı elemanlarında ve diş hekimliğinde kullanılırlar.
TiNi Alaşımları
Bu alaşımlar, ısıtıldıklarında ilk şekillerine dönebilme yeteneğine sahiptirler. Bu özelliğe şekil
hafıza özelliği denmektedir. Şekil hafıza etkisi biyomalzeme uygulamalarında, diş
köprülerinde, kafatası içerisindeki damar bağlantılarında, yapay kalp için kaslar ve ortopedik
protezlerde faydalanılır. Ni-Ti şekil hafızalı alaşımlarında oluşturulan gözenekli yapı, insan
vücuduyla olan biyouyumundan dolayı biyomedikal uygulamalarda önemli bir uygulama
alanına sahip olmuşlardır. Ti-Ni alaşımı insan vücudunda yapay olarak, sert dokuların cerrahi
aşılamalarında kullanılır. Nikel ve titanyumdan ( %50 Ni-%50 Ti ) oluşan, deformasyon
sonrası sıcaklığa bağlı olarak şekil hafıza özelliği gösteren alaşıma Nitinol denir. Bu alaşımın,
ABD’de deniz savaş araçları laboratuvarlarında (Naval Ordance Laboratuary)
geliştirilmesinden dolayı NiTiNOL seklinde adlandırılmıştır.
Titanyumun avantajları
Uzun süreli implantasyonda (deri içine yerleştirme) en iyi biyouyumluluk.
Enjekte edilen maddelerle birlikte, kimyasal reaksiyona girme olasılığı en azdır.
Manyetik olmadığından, MR (Magnetik Rezonans) için uyumludur.
Yoğunluğu düşük olduğundan dolayı, hafif ağırlıktadır.
Hipoalerjiktir (alerjik özelliği az).
Son yıllarda titanyum ve titanyum alaşımlarının, medikal ve dental uygulamasında ciddi bir
artış görülmektedir. Geleneksel olarak titanyum kullanımı uzay, uçak ve deniz sanayi
alanlarında yoğunlaşmıştır. Metalin, dayanıklılık ve rijit yapısı, düşük özgül ağırlığı ve
göreceli hafif oluşu, yüksek ısılara dayanıklılığı ve korozyona karşı direnci kullanımın bu özel
alanlarda yaygınlaşmasına neden olmuştur. Son otuz yılda metalin yeni işleme yöntemlerinin
gelişimine paralel olarak biyomedikal ürünlerdeki kullanımı artmaktadır. Bugün titanyum ve
alaşımları protez eklem, cerrahi splint, damar stentler ve bağlayıcıları, dental implant, kuron
köprü ve parsiyel protez yapımında kullanılmaktadır.
Metalin mekanik özelliklerini geliştirmek için; örneğin, alüminyum, vanadyum ve demir gibi
metallerle alaşımı yapılır. ASTM biyomalzeme olarak kullanılabilecek saf titanyum ve Ti
alaşımlarını çeşitli gruplara ayırmıştır. Bunlar;
6
F67-00 Unalloyed Titanium
F136-98e1 Wrought Titanium 6-Aluminum 4-Vanadium ELI Alloy
F620-00 Alpha Plus Beta Titanium Alloy Forgings
F1108-97a Ti6Al4V Alloy Castings
F1295-97a Wrought Titanium 6-Aluminum7-Niobium Alloy
F1341-99 Unalloyed Titanium Wire
F1472-99 Wrought Titanium 6-Aluminum 4-Vanadium Alloy
F1580-95 Titanium and Titanium 6-Aluminum 4-Vanadium Alloy Powders
F1713-96 Wrought Titanium 13-Niobium 13-Zirconium Alloy
F1813-97e1 Wrought Titanium 12-Molybdenum 6-Zirconium 2-Iron Alloy
Titanyum çok reaktif bir metal olup, korozyona karşı yüksek direncini, hızla oluşan bu
koruyucu oksit tabakasına borçludur.
Yüksek reaksiyona meyilli olma özelliği aynı zamanda titanyumun arzu edilen birçok
özelliğinin oluşumuna neden olmaktadır. Neredeyse anında oksit olarak, metal yüzeyinde
yaklaşık 10 nanometre kalınlığında dirençli ve stabil oksit katmanı oluşur. Bu oksit katmanı
kıymetli metallerde olduğu gibi yüksek biyouyumlu bir yüzey ve korozyona karşın direnç
özelliği sağlar. Ayrıca bu oksit katmanı porselene kaynaşma, polimere yapışma ve
implantlarda plazma püskürtme veya çekirdek apatit ile kaplama yöntemlerine katkıda
bulunmaktadır.
Titanyum uzun süreden beri kemik içi implantı olarak kullanılmaktadır. Kemik içi implantlar
çubuk, post ve blade şeklinde saf veya alaşımlı titanyumdan yapılmaktadır. İmplant
yüzeyindeki oksit tabakasının inert etkisi, fizyolojik sıvı, protein, sert ve yumuşak dokunun
metal yüzeyini kavramasını sağlar. Canlı doku ve implantın statik ve fonksiyonel olarak bu
birleşme işlemine, osteointegration denilmektedir. Kemikle bağlanması iyi olan ve doku
tarafından kabul edilirliği yüksek olan titanyum, yerleştirildikten sonra vücudun bir parçası
haline gelir. Bu da implanta maksimum dayanım sağlamaktadır.
CoCrMo
CoNiCrMo alaşımlarıdır.
7
CoCrMo alaşımları dişçilik ve yeni geliştirilen yapay eklemlerde kullanılmaktadır.
CoNiCrMo alaşımı ise CoCrMo alaşımlarına nazaran daha ağır yükler taşıyan, kalça ve diz
eklemlerinde protez sapı malzemesi olarak kullanılmaktadırlar .
CoNiCrMo alaşımı ile CoCrMo alaşımları abrasiv aşınma testine tabi tutulmuş ve ortalama
0,14 mm/yıl ‘lık bir aşınma tespit edilmiştir. Bu nedenle eklem yerlerindeki karşılıklı çalışan
mafsallarda aynı malzemeden yapılmış biyometallerin kullanılması tavsiye edilmiştir
Co-Cr alaşımları başlangıçta altının alternatifi olarak diş hekimliğinde kullanılmıştır. Daha
sonra ortopedik ürünlerde özellikle kalça protezlerinde ve vücut içinde kullanılan plakalarda
en fazla kullanılan üç temel metalik biyomalzemeden birisi haline gelmiştir.
Co-Cr alaşımlarının iki temel tipi vardır. Bunlar dökülebilir CoCrMo alaşımı ile sıcak dövme
ile üretilen CoNiCrMo alaşımıdır. CoCrMo alaşımı genellikle dişçilikte kullanılırken özellikle
8
yüksek yüklere maruz kalan kalça ve diz implantlarında kullanılmaktadır. Biyomalzeme
olarak kullanılan metallerin fiziksel ve kimyasal özellikleri ile avantaj, dezavantaj ve kullanım
yerleri Tablo 4’ de özetlenmiştir.
2.1.4 Amalgamlar
Daimi diş dolguları içerisinde en çok kullanılan materyallerden biri amalgamdır. Gümüş
bakır,çinko ve kalay materyallerinin civa ile birleşmeleri sonucunda meydana gelen alaşıma
amalgam denir. Amalgamın restoratif materyal olarak ilk olarak ne zaman kullanılmaya
başlandığı tam olarak bilinmemekle beraber MS 659 yılında Çin’de gümüş civa içeren bir
patın diş restorasyonunda kullanıldığına dair bilgiler vardır. 1895 yılında G.V. Black klinikte
kullanılabilecek bir amalgam formülü önermiş ve bu formül 70 yıl hiç değiştirilmeden
kalmıştır. Standart formül 1963 yılında Innes ve Youdelis tarafından tekrar değiştirilmiş ve
yüksek oranda bakır içeren amalgamlar kullanılmaya başlanmıştır.
Amalgam Alaşımlarının Sınıflandırılması:
1-İçeriklerine göre:
A: Gümüş amalgam: Gümüş içeriği %85’den fazla
B: Bakır amalgam: %70 Hg ve %30 Cu
C: Preamalgamasyon yapılmış alaşımlar: %3’den az Hg içerenler
D: Asil metal içeren amalgam alaşımlar: Au ve/veya Pd içerenler
9
3-Bakır içeriklerine göre:
A: Düşük bakır içeren alaşımlar(geleneksel) (%2-4 Cu)
B: Yüksek bakır içeren alaşımlar (%13-30 Cu)
o Karıştırılmış (admixed)alaşımlar(1/3 düşük Cu+2/3 Ag-Cu eutectic)
o Tek (Single) bileşimli alaşımlar
10
kompozisyonda oldukları için (talaş halinde veya küresel) bunlara tek bileşimli amalgamlar
adı verilir.
Yüksek bakırlı amalgamlar ile geleneksel amalgamlar arasındaki farklar:
Geleneksel amalgamlarda %6 bakır oranı yüksek bakırlı amalgamlarda %13 ve üstüdür.
Gamma 2 fazı yüksek bakırlı amalgamlarda oluşmadığı için bu amalgam geleneksel
amalgamlara göre daha dayanıklıdır.
Sıkışma kuvvetlerine karşı yüksek bakırlı amalgamlar geleneksel amalgamlara göre daha
dayanıklıdır.
Yüksek bakırlı amalgamlar daha az akıcılık gösterirler.
İyi bir cila yapılmış yüksek bakırlı amalgamlarda korozyona hemen hiç rastlanmaz.
Yüksek bakırlı amalgamlar daha pahalıdır.
11