You are on page 1of 11

2 BİYOMALZEMELERİN SINIFLANDIRILMASI

Biyomalzemeler; metaller, seramikler, polimerler ve kompozitler olmak üzere 4 gruba


ayrılırlar. Tıbbi uygulamalarda kullanılan biyomalzemeleri; sert doku yerine kullanılacak
biyomalzemeler ve yumuşak doku yerine kullanılacak biyomalzemeler olarak iki grupta da
toplamak olasıdır. Ortopedik ve diş implantları, genelde birinci grup kapsamına giren metal
ve seramiklerden hazırlanırken, kalp-damar sistemi ve genel plastik cerrahi malzemeleri
polimerlerden üretilmektedir. Ancak, böyle bir gruplandırma her zaman geçerli değildir.
Örneğin, bir kalp kapakçığı polimer, metal ve karbondan hazırlanabilmekte; bir kalça protezi
de metal ve polimerlerin kompozitlerinden oluşabilmektedir. Şekil 3’de tüm iskelet sisteminde
biyomalzeme olarak kullanılabilecek kompozitler ve kompozitlere ait kullanım yerleri
görülmektedir.

Şekil 3: Ortopedide kullanılan çeşitli biyomalzemeler ve kullanım yerleri

1
2.1 Metalik Biyomalzemeler

Metalik biyomalzemeler kas-iskelet sistemimizin mekanik koşullarına en iyi uyum gösteren


malzemelerin başında gelirler. Metalik biyomalzemeler belirli sınırlarda, ağır, uzun süreli,
değişken ve ani yüklemelere karşı özelliklerini kaybetmeden dayanabilmeleri nedeniyle tercih
edilmektedirler.
Biyouyumluluklarının düşük olması, korozyona uğramaları, dokulara göre çok sert olmaları,
yüksek yoğunlukları ve alerjik doku reaksiyonlarına neden olabilecek metal iyonu salımı gibi
dezavantajlarına rağmen metalik biyomalzemeler oldukça büyük önem arz etmektedirler.
Kristal yapıları ve sahip oldukları güçlü metalik bağlar nedeniyle üstün mekanik özellikler
taşıyan titanyum ve titanyum alaşımları, paslanmaz çelikler, altın, platin, gümüş ve kobalt gibi
metal ve metal alaşımlarının biyomalzeme alanındaki payı büyüktür.
Bir yandan ortopedik uygulamalarda eklem protezi ve kemik yenileme malzemesi olarak
kullanılırken, diğer yandan yüz-çene cerrahisinde, diş implantında ya da kalp- damar
cerrahisinde yapay kalp parçaları, kateter, vana ve kalp kapakçığı olarak da
kullanılmaktadırlar.
Teşhis ve tedavi amaçlı kullanılan biyomedikal cihazların üretiminde de metalik
biyomalzemeler tercih edilmektedir. Biyomedikal ürünlerde kullanılan bazı metalik
biyomalzemelere ait yoğunluk değerleri Tablo 3’de verilmiştir.

Tablo 3: Bazı metalik biyomalzemelerin özgül ağırlıkları


Malzeme Yoğunluk (gr/cm3)
Ti ve alaşımları 4.5
316 paslanmaz çelik 7.9
CoCrMo 8.3
CoNiCrMo 9.2
NiTi 6.7

İnsan vücudunda kullanılmak üzere geliştirilen ilk metal, “Sherman-Vanadyum Çeliği” olup,
kemik kırıklarının sabitlenmesinde plaka ve vida olarak kullanılmıştır. Protez üretiminde
kullanılan demir, krom, kobalt, nikel, titanyum, tantal, molibden, niyobyum ve tungsten gibi
çok sayıda metal, az miktarda kullanılmak koşuluyla canlı vücuduna uygunluk
göstermektedir.
Metal protezlerin biyouyumluluğu, vücut içerisinde (in-vivo environment) korozyona
uğramalarıyla ilgilidir. Korozyon, metallerin çevreleriyle istenmeyen bir kimyasal reaksiyona

2
girerek oksijen, hidroksit ve diğer başka bileşikler oluşturarak bozunmasıdır. İnsan
vücudundaki akışkanlar, su, çözünmüş oksijen, protein, klorür ve hidroksit gibi çeşitli iyonlar
içerir. Bu nedenle, insan vücudu biyomalzeme olarak kullanılan metaller için oldukça korozif
bir ortamdır. Malzeme, korozyon sonucunda zayıflar, daha da önemlisi korozyon ürünleri
doku içerisine girerek hücrelere zarar verebilirler. Bu yüzden in-vivo kullanılacak metal
protezlerin, serum, tükürük veya farklı sentetik tampon çözeltiler içinde test edilmeleri
gereklidir. Metalik biyomalzemeler saf metal veya alaşım elemanlarına göre sınıflandırılırlar.
Bunlardan bazı önemli alaşım ve metaller aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilirler;

 Paslanmaz çelikler
 CoCr alaşımları
 Ti alaşımları
 Amalgamlar
 Altın
 Gümüş
 Platin

2.1.1 Paslanmaz Çelik Biyomalzemeler

Demir, karbon ve eser miktarda fosfor, silisyum ve mangandan oluşan çelik, karbon çeliği
olarak adlandırılır. %1’den daha düşük karbon içeriğine sahip ve diğer metaller ve ametalleri
de içerecek şekilde hazırlanan çelik ise alaşım çeliğidir. Bu gruptaki çelikler, karbon çeliğine
göre daha pahalılar ve işlenmeleri de daha zordur. Ancak, korozyon ve ısıl dirençleri çok daha
yüksektir. Alaşım çelikleri, alüminyum, krom, kobalt, bakır, kurşun, mangan, molibden, nikel,
fosfor, silisyum, kükürt, titanyum, tungsten ve vanadyum içerebilirler. Alüminyum, aşınmaya
karşı direnci artırırken, yüksek miktarlarda eklenen krom, korozyon direncini ve ısıl direnci
artırır. Bu tür çelikler “paslanmaz çelik” olarak adlandırılır.
Paslanmaz çelik kullanılarak imal edilmiş ilk metalik biyomalzeme 18/8 Cr/Ni paslanmaz
çelik implanttır. Bu tip biyomalzemeler sağlamlık ve yüksek korozyon dayanımından dolayı
Vanadyum çeliğinden yapılmıştır. Vanadyum çeliğinin implant olarak uzun süre in vivo
şartlarda kullanılması korozyon dayanımının yetersizliğinden dolayı uygun değildir. Daha
sonraları 18/8 Cr/Ni çeliğinin % Mo oranı bir miktar daha arttırılınca tuzlu su solüsyonuna
karşı korozyon dayanımı biraz daha artmıştır. Bu alaşım ASTM 316 (American Society For
Testing And Materials) paslanmaz çeliği olarak bilinen alaşımdır.
1950’de 316 paslanmaz çeliği içerisindeki karbon (C) maksimum %0,08’den %0,03’e
indirilmiş ve alaşımın korozyon dayanımının tuzlu su solüsyonuna karşı daha iyi olduğu tespit

3
edilmiştir. C oranı % 0.03’e düşürülmüş olan 18/8 CrNi paslanmaz çeliğine ASTM 316 L
çeliği adı verilir.
Paslanmaz çeliklerde korozyon dayanımını etkileyen ana alaşım elamanı Cr’dur ve Cr’un min.
%11 olması gerekmektedir. Krom aktif olmayan bir elementtir. Fakat krom ve krom
alaşımlarının %30 nitrik asitli solüsyonlara karşı korozyon dayanımı mükemmeldir.
ASTM 316 ve 316 L östenitik paslanmaz çeliklerinden imal edilmiş metalik biyomalzemeler
oldukça yaygın kullanım alanına sahiptir. Bu alaşımlar sıcak sertleştirme işlemlerine tabi
tutulmazlar, fakat bu malzemelere soğuk sertleştirme uygulanabilir. Bu grup paslanmaz
çelikler nonmanyetiktirler ve diğer paslanmaz çeliklere göre in-vivo ortamda daha yüksek
korozyon dayanımına sahiptirler. Alaşıma Mo katılarak alaşımın tuzlu su ortamındaki
çukurcuk korozyonuna karşı olan direnci arttırılır. Bahsedilen bu özelliklerinden dolayı
ASTM, biyomalzeme olarak kullanmak amacıyla, 316 L tipi paslanmaz çeliği 316 paslanmaz
çeliğinden daha fazla tercih etmektedir. 316 L ile 316 paslanmaz çeliği arasındaki fark, 316 L
‘de C oranının az oluşudur. ASTM standartlarında, “L” karbon içeriğinin düşük olduğunu
ifade etmek için eklenmiştir. Östenitik yapıdaki,(kübik hacim merkezli yapı ) stabilize olmuş
Ni, oda sıcaklığında paslanmaz çelik malzemenin korozyon dayanımını arttırır. Östenitik
fazda yaklaşık olarak % 10 civarında Ni bulunmaktadır.
Biyomalzeme olarak kullanılmakta olan paslanmaz çelik malzemelerin ASTM tarafından
yapılan sınıflandırması şu şekildedir;
 F138-97 (316LVM) Wrought 18 Chromium-14 Nickel-2.5 Molybdenum Stainless
Steel
 F139-96 Wrought 18 Chromium-14 Nickel-2.5 Molybdenum Stainless
 F621-97 Stainless Steel
 F745-95 18 Chromium-12.5 Nickel-2.5 Molybdenum Stainless Steel
 F899-95 Stainless Steel
 F1314-95 Wrought Nitrogen Strengthened-22 Chromium-12.5 Nickel-5 Manganese.5
Molybdenum Stainless Steel
 F1350-91(1996) Wrought 18 Chromium-14 Nickel-2.5 Molybdenum Stainless Steel
 F1586-95 Wrought Nitrogen Strengthened-21 Chromium-10 Nickel-3 Manganese-2.5
Molybdenum Stainless Steel

4
2.1.2 Titanyum ve alaşımları

Günümüzde en yaygın olarak kullanılan biyomalzemelerden titanyumun implant malzeme


olarak kullanılması 1930’lara kadar gitmektedir. Titanyum 882°C ‘ye kadar hegzagonal sıkı
paket bir yapı (α-Ti) gösterirken, bu sıcaklığın üzerindeki sıcaklıklarda hacim merkezli kübik
bir yapı (β-Ti) gösterir. Titanyumun, biyomalzeme uygulamaları için mekanik ve kimyasal
özellikleri yanı sıra, hafif oluşu da önemli özelliklerden biridir. Tablo 3.’de görüldüğü gibi
titanyum, paslanmaz çelik ve kobalt alaşımlarına göre daha hafiftir. Ti6Al4V, TiNi gibi
alaşımlarla çeşitli alanlarda kullanılmak üzere yapılan implantlar bulunmaktadır.
İnert özellikte olması, nontoksik yapısı, MR görüntüleme için uygun manyetik özelliği, hafif
olması, mekanik özelliklerinin iyi oluşu, rahatlıkla küçük boyutlu numunelerin üretilebilmesi,
biyouygunluğunun yüksek olması, korozyona karşı dirençli olması, elastiklik modülünün
kemiğinkine çok yakın olması gibi özellikleri, titanyumun ortopedik uygulamalarda
biyomalzeme olarak kullanılmasını sağlamaktadır.
Titanyum işleme teknolojisi yüksek ve pahalı olsa da, bu üstün özelliklerinden dolayı;
havacılık, uzay, uçak, tıp (kalça ve diz implantları, kalp valfi, diş dolgu maddesi v.s.), el
aletleri ve hatta golf sopasına kadar pek çok kullanım alanına sahiptir.

Ti6Al4V Alaşımı
Alaşım elementlerinin titanyuma ilavesi bu malzemeye birçok özellik kazandırmaktadır.
Günümüzde biyomalzeme olarak en yaygın kullanılan titanyum alaşımı Ti6Al4V’dur. Bu
alaşım ağırlıkça %5.5-6.5 alüminyum, %3.5-4.5 vanadyum ve geri kalan miktarda
titanyumdan oluşur. Yapıda bulunan alüminyum α fazını stabilize edip α fazından β fazına
geçiş sıcaklığını artırırken, vanadyum ise β fazını stabilize etmektedir. Paslanmaz çelikler ve
Co-Cr alaşımları tekrarlı yükleme durumunda çukurcuk korozyonu sergilerler. Bir başka ifade
ile korozyonlu yorulma hasarına karşı duyarlıdırlar. Oluşan korozyon ürünleri biyouyumluluk
problemleri ortaya çıkarmaktadır. Titanyum alaşımlarının en büyük avantajı korozyon
direncinin ve biyouyumluluğunun diğer metalik malzemelere göre yüksek olmasıdır.
Titanyumun elastisite modülü yaklaşık 110 MPa olup bu değer Co alaşımlarının yaklaşık
yarısı kadardır. Bununla beraber, bu malzemeler düşük aşınma direnci ve zayıf tribolojik
özellikler sergilemektedir. Titanyum yüksek sıcaklıklarda çok reaktif bir malzemedir ve
oksijenle hızlı bir şekilde reaksiyona girer. Bu yüzden titanyum implantların üretimi için ya
inert atmosfer şartları ya da vakum ortamı gereklidir. Aksi halde, oksijen hızlı bir şekilde
yapı içerisine difüze olur ve yapıyı gevrekleştirir. Sonuç olarak hiçbir şekilde 925°C’nin

5
üzerinde sıcak işlem yapılamaz. Titanyum ve alaşımları en fazla kalça ve diz protezlerinin
yapımında, vida ve bağlantı elemanlarında ve diş hekimliğinde kullanılırlar.

TiNi Alaşımları
Bu alaşımlar, ısıtıldıklarında ilk şekillerine dönebilme yeteneğine sahiptirler. Bu özelliğe şekil
hafıza özelliği denmektedir. Şekil hafıza etkisi biyomalzeme uygulamalarında, diş
köprülerinde, kafatası içerisindeki damar bağlantılarında, yapay kalp için kaslar ve ortopedik
protezlerde faydalanılır. Ni-Ti şekil hafızalı alaşımlarında oluşturulan gözenekli yapı, insan
vücuduyla olan biyouyumundan dolayı biyomedikal uygulamalarda önemli bir uygulama
alanına sahip olmuşlardır. Ti-Ni alaşımı insan vücudunda yapay olarak, sert dokuların cerrahi
aşılamalarında kullanılır. Nikel ve titanyumdan ( %50 Ni-%50 Ti ) oluşan, deformasyon
sonrası sıcaklığa bağlı olarak şekil hafıza özelliği gösteren alaşıma Nitinol denir. Bu alaşımın,
ABD’de deniz savaş araçları laboratuvarlarında (Naval Ordance Laboratuary)
geliştirilmesinden dolayı NiTiNOL seklinde adlandırılmıştır.

Titanyumun avantajları
 Uzun süreli implantasyonda (deri içine yerleştirme) en iyi biyouyumluluk.
 Enjekte edilen maddelerle birlikte, kimyasal reaksiyona girme olasılığı en azdır.
 Manyetik olmadığından, MR (Magnetik Rezonans) için uyumludur.
 Yoğunluğu düşük olduğundan dolayı, hafif ağırlıktadır.
 Hipoalerjiktir (alerjik özelliği az).

Son yıllarda titanyum ve titanyum alaşımlarının, medikal ve dental uygulamasında ciddi bir
artış görülmektedir. Geleneksel olarak titanyum kullanımı uzay, uçak ve deniz sanayi
alanlarında yoğunlaşmıştır. Metalin, dayanıklılık ve rijit yapısı, düşük özgül ağırlığı ve
göreceli hafif oluşu, yüksek ısılara dayanıklılığı ve korozyona karşı direnci kullanımın bu özel
alanlarda yaygınlaşmasına neden olmuştur. Son otuz yılda metalin yeni işleme yöntemlerinin
gelişimine paralel olarak biyomedikal ürünlerdeki kullanımı artmaktadır. Bugün titanyum ve
alaşımları protez eklem, cerrahi splint, damar stentler ve bağlayıcıları, dental implant, kuron
köprü ve parsiyel protez yapımında kullanılmaktadır.
Metalin mekanik özelliklerini geliştirmek için; örneğin, alüminyum, vanadyum ve demir gibi
metallerle alaşımı yapılır. ASTM biyomalzeme olarak kullanılabilecek saf titanyum ve Ti
alaşımlarını çeşitli gruplara ayırmıştır. Bunlar;

6
 F67-00 Unalloyed Titanium
 F136-98e1 Wrought Titanium 6-Aluminum 4-Vanadium ELI Alloy
 F620-00 Alpha Plus Beta Titanium Alloy Forgings
 F1108-97a Ti6Al4V Alloy Castings
 F1295-97a Wrought Titanium 6-Aluminum7-Niobium Alloy
 F1341-99 Unalloyed Titanium Wire
 F1472-99 Wrought Titanium 6-Aluminum 4-Vanadium Alloy
 F1580-95 Titanium and Titanium 6-Aluminum 4-Vanadium Alloy Powders
 F1713-96 Wrought Titanium 13-Niobium 13-Zirconium Alloy
 F1813-97e1 Wrought Titanium 12-Molybdenum 6-Zirconium 2-Iron Alloy

Titanyum çok reaktif bir metal olup, korozyona karşı yüksek direncini, hızla oluşan bu
koruyucu oksit tabakasına borçludur.
Yüksek reaksiyona meyilli olma özelliği aynı zamanda titanyumun arzu edilen birçok
özelliğinin oluşumuna neden olmaktadır. Neredeyse anında oksit olarak, metal yüzeyinde
yaklaşık 10 nanometre kalınlığında dirençli ve stabil oksit katmanı oluşur. Bu oksit katmanı
kıymetli metallerde olduğu gibi yüksek biyouyumlu bir yüzey ve korozyona karşın direnç
özelliği sağlar. Ayrıca bu oksit katmanı porselene kaynaşma, polimere yapışma ve
implantlarda plazma püskürtme veya çekirdek apatit ile kaplama yöntemlerine katkıda
bulunmaktadır.
Titanyum uzun süreden beri kemik içi implantı olarak kullanılmaktadır. Kemik içi implantlar
çubuk, post ve blade şeklinde saf veya alaşımlı titanyumdan yapılmaktadır. İmplant
yüzeyindeki oksit tabakasının inert etkisi, fizyolojik sıvı, protein, sert ve yumuşak dokunun
metal yüzeyini kavramasını sağlar. Canlı doku ve implantın statik ve fonksiyonel olarak bu
birleşme işlemine, osteointegration denilmektedir. Kemikle bağlanması iyi olan ve doku
tarafından kabul edilirliği yüksek olan titanyum, yerleştirildikten sonra vücudun bir parçası
haline gelir. Bu da implanta maksimum dayanım sağlamaktadır.

2.1.3 Kobalt alaşımları

Biyomalzeme olarak kullanılan iki tip kobalt-krom alaşımı vardır. Bunlar;

 CoCrMo
 CoNiCrMo alaşımlarıdır.

7
CoCrMo alaşımları dişçilik ve yeni geliştirilen yapay eklemlerde kullanılmaktadır.
CoNiCrMo alaşımı ise CoCrMo alaşımlarına nazaran daha ağır yükler taşıyan, kalça ve diz
eklemlerinde protez sapı malzemesi olarak kullanılmaktadırlar .

ASTM, biyomalzeme olarak kullanılabilen Co alaşımlarını cerrahideki uygulamalarına göre


çeşitli gruplara ayrılmıştır. Bunlar;

 F75-98 Cobalt-28 Chromium-6 Molybdenum Casting


 F90-97 Wrought Cobalt-Chromium-15T Tungsten-10 Nickel Alloy
 F562-00 Wrought Cobalt-35 Nickel-20 Chromium-10 Molybdenum Alloy
 F563-95 Wrought Cobalt-Nickel-Chromium-Molybdenum-Tungsten-Iron Alloy
 F688-95 Wrought Cobalt-35 Nickel-20 Chromium-10 Molybdenum Alloy
 F799-99 Cobalt-28 Chromium-6 Molybdenum Alloy
 F961-96 Cobalt-35 Nickel-20 Chromium-10 Molybdenum Alloy
 F1058-97 Wrought Cobalt-Chromium-Nickel-Molybdenum-Iron Alloy
 F1091-91(1996) Wrought Cobalt-20 Chromium-15 Tungsten-10 Nickel Alloy
 F1377-98a Cobalt-28 Chromium-6 Molybdenum Powder
 F1466-99 Iron-Nickel-Cobalt Alloys
 F1537-00 Wrought Cobalt-28-Chromium-6-Molybdenum Alloy

CoCrMo alaşımlarında alaşımın çözeltilere karşı olan korozyon dayanımını, malzeme


kompozisyonunu oluşturan %65 oranındaki Co sağlamaktadır. Mo ilavesiyle, malzemenin
yapısındaki tanelerde boyut küçülmesi olduğu, dolayısıyla malzemenin mekanik özelliklerinin
iyileştiği görülmektedir. Cr miktarının arttırılması alaşımın katı çözeltilere karşı olan
korozyon dayanımını daha da artırır.
CoNiCrMo (F562) ASTM standartlarına göre yaklaşık olarak %35 Co ve %35 Ni içerir. Bu
alaşımın, Cl iyonları bulunduran deniz suyuna karşı olan korozyon dayanımı oldukça
yüksektir.

CoNiCrMo alaşımı ile CoCrMo alaşımları abrasiv aşınma testine tabi tutulmuş ve ortalama
0,14 mm/yıl ‘lık bir aşınma tespit edilmiştir. Bu nedenle eklem yerlerindeki karşılıklı çalışan
mafsallarda aynı malzemeden yapılmış biyometallerin kullanılması tavsiye edilmiştir
Co-Cr alaşımları başlangıçta altının alternatifi olarak diş hekimliğinde kullanılmıştır. Daha
sonra ortopedik ürünlerde özellikle kalça protezlerinde ve vücut içinde kullanılan plakalarda
en fazla kullanılan üç temel metalik biyomalzemeden birisi haline gelmiştir.
Co-Cr alaşımlarının iki temel tipi vardır. Bunlar dökülebilir CoCrMo alaşımı ile sıcak dövme
ile üretilen CoNiCrMo alaşımıdır. CoCrMo alaşımı genellikle dişçilikte kullanılırken özellikle

8
yüksek yüklere maruz kalan kalça ve diz implantlarında kullanılmaktadır. Biyomalzeme
olarak kullanılan metallerin fiziksel ve kimyasal özellikleri ile avantaj, dezavantaj ve kullanım
yerleri Tablo 4’ de özetlenmiştir.

Tablo 4: Yaygın olarak kullanılan bazı metalik biyomalzemelerin karşılaştırılması


Paslanmaz Kobalt
Çelikler Alaşımları Titanyum Alaşımları
Yoğunluk (g/cm3) 7.90 7.80 4.50
Elastisite Modülü
(MPa) 200 235 117
Avantajları Biyouyumluluk
Düşük Maliyet Aşınma Direnci Korozyon Direnci
Kolay Temin Korozyon Direnci Düşük Elastisite Modülü
Edilebilme Yorulma Dayanımı Yorulma Dayanımı
Dezavantajları Uzun kullanıma uygun Düşük
olmama biyouyumluluk Düşük Aşınma Direnci
Yüksek Elastisite Yüksek Elastisite Düşük Kayma
Modülü Modülü Mukavemeti
Diş implantları,
Kullanım Plakalar, Vidalar, Kalça Kalça ve Diz Kalça ve Diz Protezleri,
Alanları Protezleri Protezleri Plakalar

2.1.4 Amalgamlar

Daimi diş dolguları içerisinde en çok kullanılan materyallerden biri amalgamdır. Gümüş
bakır,çinko ve kalay materyallerinin civa ile birleşmeleri sonucunda meydana gelen alaşıma
amalgam denir. Amalgamın restoratif materyal olarak ilk olarak ne zaman kullanılmaya
başlandığı tam olarak bilinmemekle beraber MS 659 yılında Çin’de gümüş civa içeren bir
patın diş restorasyonunda kullanıldığına dair bilgiler vardır. 1895 yılında G.V. Black klinikte
kullanılabilecek bir amalgam formülü önermiş ve bu formül 70 yıl hiç değiştirilmeden
kalmıştır. Standart formül 1963 yılında Innes ve Youdelis tarafından tekrar değiştirilmiş ve
yüksek oranda bakır içeren amalgamlar kullanılmaya başlanmıştır.
Amalgam Alaşımlarının Sınıflandırılması:
1-İçeriklerine göre:
 A: Gümüş amalgam: Gümüş içeriği %85’den fazla
 B: Bakır amalgam: %70 Hg ve %30 Cu
 C: Preamalgamasyon yapılmış alaşımlar: %3’den az Hg içerenler
 D: Asil metal içeren amalgam alaşımlar: Au ve/veya Pd içerenler

2-Çinko içerip içermemesine göre:


 A:Çinko içeren alaşımlar: %0.01’den fazla çinko
 B:Çinko içermeyen alaşımlar: % 0.01’den az çinko

9
3-Bakır içeriklerine göre:
 A: Düşük bakır içeren alaşımlar(geleneksel) (%2-4 Cu)
 B: Yüksek bakır içeren alaşımlar (%13-30 Cu)
o Karıştırılmış (admixed)alaşımlar(1/3 düşük Cu+2/3 Ag-Cu eutectic)
o Tek (Single) bileşimli alaşımlar

4- Alaşım içindeki metallerin sayısına göre:


 A: İkili (Binary) alaşımlar: Ag,Sn
 B: Üçlü (Tenary) alaşımlar: Ag,Sn,Cu
 C: Dörtlü(Quarternary) alaşımlar: Ag,Sn,Cu,In

5-Alaşım partiküllerinin şekillerine göre:


 a-Küresel (Sferik) partiküller (Düzgün küresel şekilli)
 b-Spheroidal partiküller (Düzgün olmayan küresel şekilli)
 c- Talaş halinde partiküller (lathe-cut)
 İrregular şekilde kesilmiş veya eğelenmiş
o Mikro kesimli
o İnce(fine) kesimli
o Kaba garanül kesimli

2.1.4.1 Düşük Bakır İçeren (Geleneksel) Amalgamlar:


Geleneksel amalgamlar içinde %65 gümüş (en az), %29 kalay (en fazla), %6 bakır (en fazla),
%2 çinko (en fazla), %3 civa bulunması kabul edilmiştir.

2.1.4.2 Yüksek Bakırlı Amalgamlar:


A-Karıştırılmış alaşımlar(admixed alloys):
Her biri ayrı bileşimlerde olan iki ayrı amalgamın karıştırılmasıyla meydana gelmiştir.
Alaşımlardan biri gümüş kalay ve %6 oranında bakır içeren geleneksel amalgam, diğeri ise
bakırdan zengin gümüş bakır ötektik partiküller içeren amalgam alaşımıdır. Piyasadaki
karıştırılmış alaşımların bakır oranı %9-20 arasında değişmektedir. %71.9 Ag ile %28.1 Cu
içeren alaşım 1/3 oranında talaş halinde partiküller içeren ötektik alaşımla karıştırılır veya
%62 Ag ,%28 Cu,%10 Pd içeren alaşım 2/3 oranında talaş halinde partiküller içeren veya
küresel partiküller içeren alaşımla karıştırılır. Bu tür amalgamlardaki metallerin oranı şöyledir:
%70 Ag, %16 Sn, %13 Cu, %1 Zn
B-Tek Bileşimli Amalgamlar(Single Compositon Alloys)
Gümüş-bakır kalay alaşım partiküllerindeki bakır oranın arttırılmasıyla amalgam içindeki
toplam bakır oranı arttırılmıştır. Bu tür amalgamlardaki alaşım partikülleri aynı

10
kompozisyonda oldukları için (talaş halinde veya küresel) bunlara tek bileşimli amalgamlar
adı verilir.
Yüksek bakırlı amalgamlar ile geleneksel amalgamlar arasındaki farklar:
 Geleneksel amalgamlarda %6 bakır oranı yüksek bakırlı amalgamlarda %13 ve üstüdür.
 Gamma 2 fazı yüksek bakırlı amalgamlarda oluşmadığı için bu amalgam geleneksel
amalgamlara göre daha dayanıklıdır.
 Sıkışma kuvvetlerine karşı yüksek bakırlı amalgamlar geleneksel amalgamlara göre daha
dayanıklıdır.
 Yüksek bakırlı amalgamlar daha az akıcılık gösterirler.
 İyi bir cila yapılmış yüksek bakırlı amalgamlarda korozyona hemen hiç rastlanmaz.
 Yüksek bakırlı amalgamlar daha pahalıdır.

Amalgam Dolgularda Civa İçeriği:


Amalgam Dolgularda Civa İçeriğinin Önemi:
1- Civa amalgamın kuvvetini kontrol eden bir faktördür.
2- Civa miktarının artması restorasyon daynıklılığını azaltır. Buna karşılık düşük
miktarda civa bulunması amalgamı kuvvetlendirir. Amalgam dolgularda en çok istenen civa
oranı %45-53 arasında olmalıdır. Bu oran değişip civa % 54-56 arasında olursa amalgamın
basma çekme ve transvers kuvvetlere dayanıklılığı azalır.

11

You might also like