Professional Documents
Culture Documents
METALİK BİYOMALZEMELER
Kristal yapıları ve sahip oldukları güçlü metalik bağlar nedeniyle üstün mekanik özellikler
taşıyan metal ve metal alaşımlarının biyomalzeme alanındaki payı büyük. Bir yandan
ortopedik uygulamalarda eklem protezi ve kemik yenileme malzemesi olarak
kullanılırken, diğer yandan yüz ve çene cerrahisinde, örneğin diş implantı gibi, ya da
kalp damar cerrahisinde yapay kalp parçaları, kateter, vana, kalp kapakçığı olarak da
kullanılıyorlar. Metallerin biyomalzeme pazarındaki en büyük payınıysa teşhis ve tedavi
amaçlı aygıtların metalik aksamları oluşturuyor.
Metaller sertlikleri ve toklukları diğer malzemelere göre daha iyi olduğu için daha çok
tercih edilirler. Çoğunlukla kullanılan implant metaller (paslanmaz çelik, titanyum ve
kobalt alaşımları) genelde yeterli biyolojik uygunluğa sahiptirler, fakat bazı insanlar bu
metallerde oluşan korozyona karşı alerjik olabilirler. Temel biyouyumlu metalik
malzemeler paslanmaz çelikler. Co esaslı alaşımlar, Ti ve Ti esaslı alaşımlardır.
Günümüzde Ti ve alaşımları biyomalzemeler arasında daha çok ön plana çıkmaktadır.
Değişik türlerdeki yüksek dayanımlı a+b ve düşük modüllü b
fazlarındaki Ti alaşımları Nb(niyobyum ), Ta (tantal), Zr(zirkonyum)..., vb. vücutta
toksit oluşturmayan alaşım elementleriyle birleştirilerek yeni mekanik
biyouyumluluğu yüksek alaşımlar elde edilmektedir.
Değişik türlerdeki biyomalzemeler arasında en uzun geçmişe sahip olan
metalik biyomalzemelerdir. İlk olarak paslanmaz çelikler implant malzemesi
olarak cerrahi alanda başarı ile kullanılmıştır. Daha sonraları Vitalyum ve Co
esaslı alaşımların kullanımına başlanmıştır. Paslanmaz çelikler, Co esaslı
alaşımlar, Ti ve Ti esaslı alaşımları içinde en genç tarihe sahip olan Ti'dur. Ti
ve Ti esaslı alaşımları genellikle yapay kalça ve diz eklemleri, kemik levhaları
ve diş implantları gibi sert dokuları yeniden yapılandırıcı operasyonlarda
kullanılır. Ayrıca Ti ve Ti esaslı alaşımları mükemmel biouyumlulukları,
dengeli mekanik özellikleri, korozyon dayanımı ve düşük ağırlığı ile diğer
bİomalzemeler arasından daha çok ön plana çıkmaktadır.
Birleştirici protezler için tipik
Örneklerin şematik görünüşü
(a) klasik kalça protezi,
(b) Müller kalça protezi,
(c) değiştirilebilir metal, seramik
veya polimer başlıklı Waber kalça
protezi,
(d) düz stemli Müller kalça protezi,
(e) metalden metale diz protezi,
(t) Metalden
polimere kayıcı diz protezi,
(g) metalden plastiğe omuz protezi (
h) metal ve plastik
bileşenlerle parmak protezi,
(i) metalden metale dirsek protezi.
İç bölgede onarıcı ortopedik parçalar
için tipik örnekler
(a) ve (b) dairesel delikli kemik
plakası.
(c) klasik kemik plakası,
(d, e, f, g) çeşitli boyutlarda
dinamik baskı plakaları,
(h) kayan delikli baskı kemik
plakaları,
(i) klasik delikli baskı kemik
plakaları,
(j) kortikal kemik vidası,
(k) süngeriösi kemik vidası.
(1) açılı uzun plakası,
(m) kemik operasyonları için kalça
plakası,
n) çivi plakası,
(o) İki bileşenli dinamik kalça vida
plakası,
(p) baş operasyonları için L
plakası.
(q) T plakası,
(r) femoral (kalça bölgesi) çivisi,
(s) kaval kemiği çivisi .
Şekilde bazı ülkelerdeki yaşlı
nüfus artış oranının hızla
büyüdüğü görülmektedir.Yaşlı
İnsan sayısı, dokuları yeniden
yapılandırıcı operasyonları ve
buna bağlı olarak metalik
biyomalzemelerden yapılan
protezlere olan ihtiyacı
arttırmaktadır.Yaşlı toplumlarda
biyomedikal uygulamalar için
metalik biyomalzemelerin
gelişimi çok önemli bir
gereksinimdir.
Metalik biyomalzemelerinDezavantajları
Biyouyumlulukları düşüktür,
Korozyona uğrayabilirler,
Dokulara göre çok serttirler,
Yüksek yoğunluğa sahiptirler,
Alerjik doku reaksiyonlarına neden olabilecek metal iyonu salımı
yapabilirler.
Korozyon
Korozyon, metallerin çevreleriyle istenmeyen bir kimyasal reaksiyona girerek oksijen,
hidroksit ve diğer başka bileşikler oluşturarak bozunması. İnsan vücudundaki
akışkan, su, çözünmüş oksijen, klorür ve hidroksit gibi çeşitli iyonlar içerir. Bu
nedenle, insan vücudu biyomalzeme olarak kullanılan metaller için oldukça korozif
bir ortamdır.
Korozyon Çeşitleri
• Genel korozyon
• Galvanik korozyon
• Oyuklu (Çukurcuk) Korozyon
• Aralık Korozyonu
• Seçici Korozyon
• Taneler Arası Korozyon
• Gerilimli (Gerilmeli) Korozyon
• Kazımalı Korozyon
Korozyon
Oksijenden Arınmış Asit Ortamlarda Korozyon
Çinkonun hidroklorik asit içindeki tutumuna göz atalım:
A.R: Zn Zn+2 + 2e- Standart Elektrot Potansiyel Serisi
K.R: 2H+ + 2e- H2 (gaz) Elektrot Potansiyeli Volt(Oksidasyon)
Toplam: Zn + 2H+ Zn+2 + H2 (gaz) • Na = Na+ + e- 2,714
AKTİF
Havalandırılmış Nötr ve Bazik Ortamlarda Korozyon
Deniz suyu içerisindeki çelik bir parça verilebilecek en iyi • Mg = Mg+2 + 2e- 2,363
örnektir: • Al = Al+3 + 3e- 1,662
A.R: Fe Fe+2 + 2e-
K.R: O2 + 2H2O + 4e- 4OH- • Mn = Mn+2 + 2e- 1,180
• Zn = Zn+2 + 2e- 0,763
Toplam: 2Fe + 2H2O + O2 2Fe+2 + 4OH-
• Fe = Fe+2 + 2e- 0,440
2Fe(OH)2
2Fe(OH)2 + H2O + 1/2 O2 2Fe(OH)3 • Cd = Cd+2 + 2e- 0,403
Havalandırılmış Asit Ortamlarda Korozyon • H2 = 2H+ + 2e- 0
Bu tür ortamların özelliği hidrojen iyonu yanında oksijen • Cu = Cu+2 + 2e- -0,337
moleküllerini de içermeleridir.
Hidrojen iyonlarının varlığı ortamda mevcut oksijenin • 4OH- = O2+2H2O+4e- -0,401
reaksiyonu ile indirgenmesine yol açar. • Ag = Ag+ + e- -0,799
+ + 4e- 2H O • Au = Au+3 + 3e- -1,500 SOY
O + 4H
2 elektrokimyasal serileri genellikle
Standart elektrot potansiyel 2 korozyon reaksiyonunun açıklanmasında kullanılmaktadır. Standart elektrot potansiyeli elektrolitte 1 molar
iyon solüsyonunda oksidasyon hızının (metal atomları serbest elektronlar içeren metal iyonlarına oksitlenirler) indirgenme hızına (metal iyonları elektronları tüketerek yük
kaybeder) eşit olduğu potansiyeldir.
Biyouyum
Biyolojik uyumluluk vücudun biyomalzemeyi kabul edebilirliğidir. Bu yaklaşımlara
rağmen biyouyumluluğun çok kesin bir tanımı yoktur. Bu yüzden hem biyomalzeme,
hem biyomalzemenin takıldığı vücut ortamı incelenmelidir. Seramikler, metaller,
polimerler ve kompozit biyomalzemeler biyomalzeme olarak kullanılabilmekte ve insan
sağlığına uyum sağlamaktadırlar. Biyomalzemelerin istenilen mekanik özelliklerinin
yanı sıra , bu malzemelerin biyouyumluluğu vücut uzuvları ve organlarının tedavisinde
ve değiştirilmesinde oldukça önemlidir .
Biyouyumlu malzemeler, operasyon sonunda kendisini çevreleyen dokuların normal
değişimlerine engel olmayan ve dokuda istenmeyen tepkiler ( iltihaplanma ve pıhtı
oluşumu v.s.) meydana getirmeyen malzemelerdir. Metalik malzemelerin
biyouyumluluğu, metal yüzeyinde her zaman var olan ve hasar karşısında hemen
yenilenebilen pasif oksit tabakasına dayanır. Bu oksit tabakaları çevre dokulara karşı
koruyucu bir davranış gösterir. Bu nedenle, metal implantla-doku arasınaki kimyasal bağ
mekanik karakterlidir. Paslanmaz çelik ve Co-Cr esaslı alaşımlarda pasif koruyucu oksit
tabakası 60 yıl kadar var olabilmektedir. Özellikle Ti ve alaşımları da diğer varolan
biyomalzemelerle yarışmaktadır.
Biyomalzemeler, çok değişken koşullara sahip olan insan vücudu ortamında kullanılırlar.
Vücut sıvılarının pH değeri farklı dokulara göre 1 ile 9 arasında değişir. Günlük
aktivitelerimiz sırasında kemiklerimiz yaklaşık 4 MPa, tendomlar ise 40-80 MPa değerinde
basınç ve gerilmeye maruz kalırlar. Bir kalça eklemindeki ortalama yük, vücut ağırlığının 3
katına çıkabilir, sıçrama gibi faaliyetler sırasında ise bu değer vücut ağırlığının 10 katına
çıkabilir. Vücudumuzdaki bu gerilmeler ayakta durma, oturma ve koşma gibi faaliyetler
sırasında sürekli tekrarlanır.
Yeni biyomalzemeler piyasaya çıkmadan önce, vücut içerisinde istenilmeyen bir etkiye neden
olmamaları amacıyla detaylı biyolojik testlere tabi tutulmaktadır. ilk olarak vücut dışında
daha sonra da vücut içerisindeki testler yapılmalı, bunu takiben klinik denemelerle
malzemenin biyolojik güvenilirliği ve performansı tespit edilmelidir.
Organ ve hücre kültürlerinin çeşitli biyomalzemelere karşı verdiği reaksiyonlar
değerlendirilerek bu malzemelerin hücrelere zarar verip vermediği anlaşılabilir. Genellikle
korozyon direnci yüksek olan malzemeler hücre ve organ kültürlerinde de nötr
görülmektedir.Biyolojik ortamlar için biyomalzeme tasarımı, birbiri ile etkileşen üç ayrı
dinamik unsurun varlığından dolayı son derece zordur.
Bunlar;
Biyomateryal yüzeyinin kimyasal yapısı
Biyomalzeme-doku ara yüzey tabakasının kimyasal yapısı
Biyomalzemeyi çevreleyen konakçı hücrenin oluşacak biyomalzeme-doku etkileşimine
yanıtıdır.
Biyomalzemeler, konakçıda oluşturabilecekleri biyolojik etkilere göre sınıflandırılmışlardır
1.Biyotolere Etki
Biyomalzeme uygulandığı bölgede, sınırlı fibröz doku ile çevreleniyorsa biyotolere etkiden
söz edilir. Günümüzde kullanılan çoğu biyomalzemede bu durum görülmektedir.
2.Biyoinert Etki
Biyomalzeme, uygulandığı kemik dokuyla, arada sınırlı fibröz bir doku olmadan birleşir.
Çoğu zaman biyomalzemeler uygulandıkları dokuyu, dokularda kendilerine uygulanan
metaryali etkilemek çabasındadırlar. Biyoinert etki, bu tür etkileşimlerin görülmediği
biyomalzeme-doku ilişkisine verilen addır. Çok sayıda araştırmacı gerçekte biyoinert
bir biyomalzeme olmadığına inanmaktadır.
3.Biyoaktif Etki
Biyomalzeme, uygulandığı dokuda, benzer hücrelerin oluşumunu yardım ediyorsa
biyoaktif etkiden söz edilebilir.
4.Toksik etki
Ortopedi ve travmatolojide kullanılan biyomalzemeler bir çok testten geçtikten ve
biyouyumluluğu onandıktan sonra kullanım alanına girmektedirler. Tüm bu testlere
rağmen biyomalzemelerin allerjik, immün, nonimmün, mutajenik, kanserojenik ve
inflamatuar etkileri olabilir. Bu yüzden, kullanılacak biyomalzemenin test sonuçları çok
önemlidir
Riskler
Korozyon prosesi implant metalden elektron akışı üretirse ve
çevre dokuya İyon akışı olursa bu durum sinir hücrelerinin
fizyolojik iyon hareketine zarar verebilir.
Implanttaki bir inorganik reaksiyon sonucu metal iyonlarının vücut
akışkanları içinde çözünüp başka organlara taşınması ile belirli
metal iyon limiti aşılırsa sistemde olumsuz etkiler görülebilir.
İmplantın direkt olarak organik reaksiyonu yada korozyon
ürününün dokudaki proteinlerle reaksiyonu iltihaplanmalara
neden olabilir.
İltihaplı hücrelerin H2O2 meydana getirmesi ve H2O2'nin hidroksil
iyonları şeklinde ayrışması biyolojik sistemde hasarlara neden
olabilir .
Çelik
İki türü bulunuyor. Demir, karbon ve eser miktarda fosfor, silisyum ve mangandan
oluşan çelik, karbon çeliği olarak adlandırılıyor. %1'den daha düşük karbon içeriğine
sahip ve diğer metaller ve ametalleri de içerecek şekilde hazırlanan çelikse alaşım
çeliği. Bu gruptaki çelikler, karbon çeliğine göre daha pahalılar ve işlenmeleri de daha
zor. Ancak, korozyon ve ısıl dirençleri çok daha yüksek. Alaşım çelikleri, alüminyum,
krom, kobalt, bakır, kurşun, mangan, molibden, nikel, fosfor, silisyum, kükürt,
titanyum, tungsten ve vanadyum içerebilirler. Alüminyum, aşınmaya karşı direnci
artırırken, yüksek miktarlarda eklenen krom, korozyon direncini ve ısıl direnci artırır.
Bu tür çelikler, "paslanmaz çelik" olarak adlandırılır. Biyomalzeme olarak yaygın
kullanılan paslanmaz çelik 316L olarak bilinir. "L", karbon içeriğinin düşük olduğunu
belirtmek için eklenmiştir. Bu çelik, 1950'1 i yıllarda 316 paslanmaz çeliğin karbon
içeriği ağırlıkça %0.08'den %0.03'e düşürülerek hazırlanmıştır. 316L'nin %60-65'i
demir olup, %17-19 krom ve %12-14 nikelden oluşur.Yapısında az miktarda azot,
mangan, silisyum, kükürt, fosfor ve molibden de bulunur.
En fazla kullanım alanına sahip olan metalik implant malzemeleridir. Çelik, binlerce
çeşidi olan demir esaslı bir malzemedir. Basit karbon çeliğini alaşım yada istenilen
nitelikte çelik yapabilmek için diğer elementlerden yeterli ölçülerde katmak gereklidir.
Paslanmaz çelik demir esaslı alaşımlar içerisinde en çok kullanılanıdır. İlk kullanılan metalik
implant olan vanadyum çeliği, korozyon direncinin düşük olması nedeniyle çok kısa bir süre
kullanılmıştır. İmplant olarak kullanılan ilk paslanmaz çelik 18-8 (302)’ dir ve vanadyum
çeliğinden hem daha mukavemetli hem de daha yüksek korozyon direncine sahiptir. Demir-
Krom alaşımı olan paslanmaz çeliklerin 316, 317 ve 316 L tipleri plaka ve çivilerde
kullanılmaktadır. Tane sınırlarına karbürlerin çökelmesi nedeniyle korozyon tehlikesi 316
paslanmaz çeliğin yerine daha az karbonlu 316 L paslanmaz çeliğinin yerine kullanılmasını
teşvik etmiştir. Çeliklerin diğer alaşımlara nazaran mukavemet, yorulma, plastik
deformasyonla şekillenebilme kabiliyetlerinin yüksek olması kullanım alanlarını arttırmıştır.
Paslanmaz çelik levhalar kemik yüzeyi implantasyonunda kullanılırken, dikişlerde ise çelik tel
kullanılır. Çelik tel kullanılmasının nedeni bükülebilme ve düğümlenebilme kolaylığının
olmasındandır. Pürüzsüz yüzeyli paslanmaz çeliğin üretimi yüzeydeki bozuklukların sebep
olabileceği korozyon riskini ortadan kaldırmıştır.
En çok kullanılan paslanmaz çelik 316 L paslanmaz çeliğidir. Bünyesinde ağırlıkça % 60-65 Fe,
%17-19 Cr, %12-14 Ni bulundurur. Ni ilavesinin nedeni oda sıcaklığında da ostenitik yapıyı
korumaktır. İyi bir korozyon direnci için 316 L paslanmaz çeliğinin bünyesinde bulunan
karbon ağırlıkça % 0.08 ile % 0.03 arasında olmalıdır. Paslanmaz çeliğin korozyon direncini
düşük iyonik iletkenliğe sahip çok ince bir film tabakası sağlar. Koruma kapasitesi,
inklüzyonlar, Cr23C6 çökeltileri, soğuk işlem gibi etkilerden dolayı azalır. Genel korozyon ve
alaşım yüzeyinin tamamen çözünmesi bu koruyucu film sayesinde önlenir. Buna karşın
filmdeki çizikler korozyonu körükler. Paslanmaz çeliklerde aralık (krevis), oyuklu (pitting),
tanelerarası (intergranüler) ve galvanik korozyon görülmektedir.
Aralık korozyonu kemik vidaları gibi ortopedik çok parçalı implant
malzemelerde sık sık görülür. Genellikle aralığın metal yüzeyinde
oluşan yüzey bozukluğundan sonra ortaya çıktığı gözlenir. Buna ek
olarak, yüzeydeki dalgalanma eklem protezlerindeki korozyonun en
büyük sebebidir. Çözeltideki zıt metal kombinasyonları galvanik
korozyonu körükleyeceği için farklı metallerin kullanımından kaçınılır.
Ostenitik paslanmaz çelik alaşımında Fe, Cr, Ni, Mo ve Mn gibi metaller
vardır. Bu 5 metalden toksik olmadığı bilinen sadece demirdir. Deneyler
ostenitik paslanmaz çeliğin çok şiddetli ve uzun sure korozyona maruz
kalmayan uygulamalarda yeterliğini göstermiştir. Bu deneylerde
paslanmaz çeliklerin dissolusyon ürünlerinin korozyon olmadığı
durumlarda vücut tarafından iyi tolere edildiği de görülmüştür.
Biyolojik uyumluluğun bir başka yönü de Ni ve Cr’ un metal hassasiyeti
reaksiyonunu geciktirmesidir. Metale hassasiyeti olan hastaların oranı
çok düşüktür. Metal hassasiyeti hastanın acı duyması, sıvı birikimi yada
dermatolojik düzensizlik olmadan önce algılanamaz. Raporlar metal
hassasiyetinin önce Ni’ e olduğunu göstermiştir.
Çelik içerisindeki maddelerin rolleri
Karbon çelikte bulunan ana elementtir. Karbon, demirle katı çözelti yaparak
mukavemet ve sertliği artırdığı gibi, kuvvetli karbürler oluşturarak aşınma
direncini de artırır. Katı çözelti halindeki karbon, çeliğin sertliğini en fazla
artıran elementtir.Sade karbonlu çeliklerde, denge şartlarında, %0,6 C içeriğine
kadar sertlik yükselir.
Sertliğe paralel olarak mukavemet de artar; fakat süneklik (bir malzemenin plastik
olarak deforme olabilme kabiliyetidir), dövülebilirlik ve kaynak kabiliyeti
azalır(kaynak özelliklen %0.25 C üzerinde kötüleşir). Karbon, demirle katı
çözelti yaparak mukavemet ve sertliği artırdığı gibi. kuvvetli karbürler
oluşturarak aşınma direncini de artırır.
•Ferit (α) : Karbonun α demiri içinde erimesi sonucu oluşan katı çözeltiye ferrit denir.
ferrit(HMK) kristal kafese sahiptir. C ferrit içinde 723 ºC de en fazla %0,03 kadar eriyebilir.
•Östenit (γ): Karbon atomununYMK yapıdaki γ demiri içerisinde çözünmesi
sonucunda oluşan katı çözeltidir. ostenit(YMK) kristal kafese sahip tir.
•Sertleştirme işlemi çeliğin östenit bölgesine kadar ısıtılması ve bütün yapının östenit fazına
dönüşene kadar beklenilmesi sonrasında hızlı bir şekilde soğutulması ile gerçekleştirilir. Bu
dönüşüm sonucunda martenzit adı verilen yüksek sertliğe sahip yapı oluşur. Martenzitik
dönüşüm hızlı gerçekleştiği için difüzyona zaman yoktur. Östenit fazı kayma mekanizmasıyla
aniden kafes yapısını değiştirir.
Çelik içerisindeki maddelerin rolleri
Krom (Cr)
Kromun oksijene karşı olan ilgisi demirden fazla olduğu için mevcut oksijenle
kendisi birleşerek 20-30 nm kalınlığında pasif Cr203 tabakası oluşturur.
Ancak paslanmaz çeliklerde krom karbür oluşumu sonucunda kafes içindeki
krom oranı düşer ve dolayısıyla korozyona karşı dayanım
özelliği ortadan kalkar.
Bu nedenle çelikte yükselen C oranı ile ya Cr oranı artırılır yada kroma göre
karbür yapma eğilimi daha fazla olan alaşım elementleri (Nb. Ta. Ti) çeliğe
ilave edilir.
Oluşan Cr203 tabakası yüzeyi tamamen kaplamalıdır. Aksi takdirde korozif
ortamlarda termal korozyon. korozyon pili oluşumu desteklenir.
Paslanmazlık açısından çelikte herhangi bir şekilde kimyasal olarak
(Cr203,Cr2N. Cr23C6, Cr7C3 gibi) bağlanmış kromun etkinliği kalmamıştır.
Cr aynı zamanda çeliğin yüksek sıcaklıklarda mekanik özelliklerini
korumasını da sağlar.
Çelik içerisindeki maddelerin rolleri
Manganez (Mn)
Her tür çelikte bulunan bir elementtir.
Çeliğe ergitme prosesleri sırasında oksijen tutucu olarak katılır.
Karbon çeliklerinde, manganez miktarının üst sınırı %0,8-1,0 olarak
gösterilmektedir.
Fazla bulunması halinde, çelik, mangan alaşımlı çelik olarak kabul edilir.
Manganezin asıl katı çözelti sertleştiricisi
olarak kullanılır.
Bu durumda, manganez çeliğin mukavemetinde önemli bir artışa sebep olur;
süneklik bir miktar azalır.
Manganezin çeliğin mukavemetinde sağladığı artış, çeliğin karbon içeriği ile
doğru orantılıdır.
Manganez, sertleşme kabiliyetini artırır; kaynak edilme özelliğini iyileştirir
ve
korozyon özelliklerini geliştirir.
Çelik içerisindeki maddelerin rolleri
Silisyum (Si)
Silisyum, çeliklerin mukavemetini ve özgül ağırlığını artırır.
Silisyum katı çözelti sertleştirmesi yaparak mukavemeti çok artırır.
Düşük silisyum miktarlarında mukavemet artışı problem
oluşturmaz; fakat yüksek silisyum miktarları çeliğin
gevrekleşmesine yol açar.
Yüksek sıcaklıklardaki oksidasyon direncini de arttırdığı için. bu
alanlarda kullanılacak çeliklerde (ısı dirençli çelikler) silisyum
bulunur veya silisyumla kaplanmış çelikler kullanılır.
Silisyum, alaşım elementi olarak tek başına kullanılmaz; Mn.Mo.Cr
gibi alaşım elementleri ile kullanıldığında derin sertleşebilirlik
sağlar. Silisyum miktarı arttıkça, çeliğin dövülebilirliği azalır.
Çelik içerisindeki maddelerin rolleri
Molibden (Mo)
Karbür oluşumuna kromdan daha yatkın bir elementtir.
Aşınma dayanıklılığı, ısıya dayanıklılık, kesme yeteneğini düzeltme
gibi özelliklerin arandığı yerlerde molibden alaşımlı
çeliklerden söz edilir.
Aynı zamanda wolframlı, vanadyumlu ve nikelli çeliklerde katkı
elemanı olarak molibden kullanılır.
Korozyona dayanıklı krom nikelli çeliklerde sülfürik asitlere karşı
dayanıklılığı yine molibden arttırır.
Çeliğe yüksek miktarlarda molibden katıldığında dövülme oldukça
güçleşir.
Çelik içerisindeki maddelerin rolleri
Vanadyum (V)
Çelikte karbür bileşiği oluşturması sebebi ile malzemenin ısıya
dayanıklılığını arttırır.
Vanadyumlu çelikler aşınmaya karşı üstün dayanımlıdırlar böylece
malzeme uzun süre kullanılsa da aşınmaya karşı oldukça dayanıklıdır
(böylelikle kesici uçların uzun süre kesici kalmalarını sağlar).
Wolfram (Tungsten,W)
Takım çeliklerinin en önemli alaşım metalidir. Esas etki alaşım
elemanları ile birlikte kullanıldığında çeliğin yapısında karbür
oluşturmasından kaynaklanır. Çeliğin karbür oluşturması uzun
süre yüksek sıcaklıkta çalışmasını ve kesici uçların uzun süre
körelmemesini sağlar. Ayrıca aşınmaya karşı dayanımları da artar.
Çelik içerisindeki maddelerin rolleri
Bakır (Cu)
Hemen her alaşımda %0,15 oranında bakır mevcuttur. Eğer bakır oranı isteğe
bağlı olarak yukarılara çıkartılırsa açık havada paslanmayı azaltır.
Ayrıca çeliğe bakır katıldığında asitlere karşı özelikle sülfürik aside karşı
dayanımı artar.
Nikel (Ni)
Ender durumlarda tek başına katık metali olarak kullanılır ekseriye kromla
birlikte kullanılır.Yine kromla birlikte çeliğe katıldığında sertleşmeye ve ısıya
dayanıklılığı sağlar. Korozyona dayanıklılığı ve kimyasal etkilere karşı
dayanıklılığı nikele krom katınca meydana gelir.