You are on page 1of 18

ATATÜRK KÜLTÜR, Dil.

VE TARiH YÜKSEK K URUMU


TÜRK. TAR i H KURU~fU
ISSN 0041 - 42SS

BELLETEN

u
m
Cilt: IV ru Sa. 14-15
Ku

Nisan-Tcmmoz 1940
h
ri
Ta
rk

iO ıtK 'fARIH KURUMU RAS I M L-: VJ - ANK t\RA

19 9 4
'.,
\
i

rk
Ta
ri
h
Ku
BELLETEN
ru
m
u
u
m
ru
Ku
h
ri
Ta
rk

ISSN 0041-4255

Birinci baskı : 1940


İkinci baskı : 1994
lBNl HASSUL'ON RiSALESiNiN TERCOMESİ

RAHMAN VE RAB.iM OLAN TANRININ ADI iLE ...•


Hamd; .Alemlerin Rabbı olan Tanrıya mahsustur. Tanrı;
Efendimiz Muhammede ve onun biltün dline saldt eylesin.

Mürai mii.verrlhin kötü Ya Allah! Ben sözün ve işin ve yanlışlığın ve


sıfatlarından TIUU'l)'II yaramaz sözlülüğün ve ayak kaymanın ve siirç-
sığmmak. menin ve eğriliğin ve yalanın ve öfke ve kinin

u
m
ve haksız yere bir kimsenin söziine muaraza etmenin ve mürailiğin
ve utanm.amazlığın fitnesinden sana sığınırım.
ru
Ve heva ve hevesin Afetinden ve hırsın taha.kkiimünden ve
iyice bilmediğim ve tamamiyle ihata eylemediğim ve güzelce
Ku
anlamadığım nesneler hakkında haber vermeğe kalkışmaktan da.
sana sığınırım yarabbi! ..
h

Ve yine; içinden çıkılış güç olan şeylere dalmaktan ve dert


ri

ve belisı uzayan işlere sataşmaktan ve din ve miiriivvetçe günAh


olan nesnelere dikkat sarfetmekten ve neticede insanın üzerine
Ta

levm ve mezemmet celbeden şey'e hücum etmekten sana sığını­


rım yarabbi!
Faziletli mii.verrlhin 81_ Ey Allah! başladığım ve bitirtip yeniden başla­
rk

fatlarma nail olmak ve dığım ve yapıp muhkem kıldığım işlerde ve


ismet ve tevfika maz- yapmalarda senden tevfik ister ve ismet talep


har bulunmaiı eylerim. Ve hikdye ve irat ettiklerimde doğ-
temenni. ruluk ve meydana koyduklarımda ve koyma-
dıklarımda emniyet celbetmek ve hikAyet ve rivayet ettiklerimde
hakka isabet eylemek isterim. Ta.ki maksadım insaf ile hareket
olmağa rağmen zuliim göziyle bakmış ve matlabım kimsenin aley-
hinde veya lehinde bulunmamak olmakla beraber tecavüz ve
taaddi terazisiyle tartmış ve ahretini dünyasına satmış ve heva ve
hevesine uyarak doğru sözü bırakıp eğriliklere sapmış ve haksız
yere bir kavmi olduğundan az göstererek başka bir kavme yaran-
mağa kalkışmış ve hazırlara uymuş olmak için gaiplere hamle
etmiş ve kendilerinden menfaat beklenen dirilerden ümitler umarak
ölüleri küçültmüş olmıyayım !...
İbni HassuJ'ün Türkler hakkında bir eseri 251

Bu tiirlü hareketler; vicdanları pik olan zatlarca mezmum


olup ayak sürçme kabilinden [hata etmek] ve alçakca zaferlerden
ve acizden istifade demek olan zebunkiişliiklerden sayılır ki bu
gibi işlere ancak dindarlığı zayıf olan kimseler ve doğru yolu
bulamayıp cehalet ve nadanlık içinde yuvarlanan ve kadrini
tecavüz etmiş ve haddini aşmış olanlar cevaz verirler.
Sen - Allah sana ömürler versin- İbrahim bin Hildlissdbinin
Ettaci [1] namiyle maruf olan kitabını ve bunun yazılışındaki
güzellikleri ve Deylemllerin ensab ve ahbarmı istikra edip birer
birer anlatmasını ve bunların devletlerinin başlangıç ve esbabını
bildirişini ve bunların muharebelerde ihraz eylemiş oldukları mu-
zafferiyet ve muvaffakıyetleri hakkındaki sözlerini beyendiğini zikr
ediyorsun!... Ve bunların izhar etmiş oldukları mefahir ve medsir-
lerini ve saadetin envaına mazhariyetlerini ve düşmanlara karşı

u
muharebe meydanlarındaki çarpışmalarını ve zaman ve akrana

m
hdkim olduklarını yazdığını söylüyorsun ki, bütiin bu sözleriyle
ru
onun istihdaf ettiği gaye Riikniiddevle'nin oğlu Adududdev-
A • lenin [2] methii senasında bulunmak ve onun
Ku
Ettaeı nam~yle maruf hakkında bildiği ve bilmediği şeyler ile onu
tarı&. göklere uçurmaktır. Bu hususta o kadar ileri
gitmiştir ki Allahtan başkası için mümkün olmıyan kemali bile
h

onun hakkında iddia etmiş ve Peygamberlere, hususiyle bizim


ri

Peygamberimize has olan i'cazı ona isnat eylemiı,tir. Bir muarızın


Ta

muarazasmdan emin bulunan ve bir münakaşaya uğramıyacağını


bilen kimsenin hiçbir kaydü şarta riayet etmeğe liizum hissetmek-
sizin sözü uzatması kabilinden sözü uzatmış ve hakku batılı ve
rk

yalanı ve doğruyu biribirine karıştırmış olmakla müsamaha ile


muza.yaka ve teşdit ile müsahele bu kitapta biribirine karışmıştır.

Hayatıma yemin olsun ki bu zat böyle hareket etmekte ma-


zurdur. Binaenaleyh levm ve takbih edilmemelidir. Çiinkü Adu-
duddevle tarafından hayatına kastedileceğini haber almış ve bir
[11 Deylemi devletine ait bir tarihtir. Müellifi 3S4 (994) te vefat etmiş olan
Ebu İshak İbrahım bin Hllalissibidir Adududdevle namına telif etmiş ve onun
( Tacülmille) lakabına nlsbetle Ettaci adını vermiştir. İbaresi beliğ bir kitaptır.
İbnl Halligtln bu kitabı zikretmiş olduğu gibi bu kitabın ismi Keşfiizzıınunda
dahi görülür.
[2] 367 (977) de Bağdada geldiği vakit Halife Ettayillllah kendisini (Adudud·
devle) ye na.ve olarak Tac1ilmille ( Eddevle) lakabiyle telkip etmiştir. ilk defa
iki lakapla lakaplanan kendisidir. Rusumu Darfilhilafe, ~~ı.,ı .. r.rJ s, 144. Bu
kitapta Adududdevle Bağdada girdiği vakit kendi hakkında icra olunan merasime
dair malftmat vardır. S. 120 - 131.
254 Şerefeddin Yaltkaya

Nasıriyy [1] tarafından isla.m. edilmişlerdir.


Eğer bunlar Dabbe ~ kabilesinden olsa idiler, Resulullahın
mensup olduğu şecereye nisbetleri olacağından gerek sünni ve
gerek Şii filimler bunlara bu şerefi bildirir ve bu esalet ve neca-
beti onlara söyler ve onlar da harplarda düşmanlara karşı nesep-
lerini bildirirlerken bu şereften uzak olan akranlarile karşı kar-
şıya geldikleri vakitlerde bununla iftihar eder ve şiirlerinde bunu
terennüm eylerler idi. Böyle bir hareket ne onların hatırlarına
gelmiş ve ne kendilerinden böyle bir dava işitilmiştir.

Şiirlerinde, ve hutbelerinde cid ve hezellerinde buna dair bir


sözleri bile yoktur. Bunlann hiçbir reisine; Beni Dabbe ~ lS. den bir
kimsenin hicvedilmiş olmasının güç gelmiş olduğu vaki olmamış
olmakla beraber onlann her hangi bir mefharetlerine ehemmiyet

u
vermiş ve bunların ayıplan tadat olunurken sıkılmış değildirler.

m
Beni Dahbe ~ ~. Ve ayni zamanda ne cahiliyet ve ne isla.m. dev-
ru
kahilesi. rinde Dabbilerden birinin onların diyanna inti-
kal eylemiş olduğu veya Beni Dabbenin başına bir bela. gelüp
Ku
onlan Irak, Şam ve magnp ha.valisindeki Cezairi Araptan çıkmağa
mecbur etmiş bulunduğu vaki değildir. Çünkü bunlar; Muaviye
h

bin Ebi Sü.fyanın himayesi altında rahate ermiş ve onunla beraber


Osman bin affanın demini talebe iştirak eylemiş ve Ali'ye karşı
ri

muharebe etmiş idiler.


Ta

Bunun delili de onlardan birinin şu şiridir :


«Biz; yani esbabı cemalden olan Beni Dabbe İbni affan (Os-
rk

man)ın ölümünün intikamını kargılar ile alırız. Bizim şeyhimizi


(Osman) bize iade edin. Edin ki o bizim tarafımızdan ibcal ve


ikram edilsin !. .. »

takrib etm.ekdeki fazilet ve iktidarlan milnker olmamakla beraber üstatlarımız


Kisrevi ve Kazvini'nin tetkikleri de kafi olmadığı anlaşılır.
Ciiveyni'.nin Cilıankilşasına bakınız. C. 3, S. 432 • 445.
[1] Bu Nasıriye; Cilstaniye ve Vehsu.zaniye ile muasır idiler. Bunlardan
dall evvel namiyle maruf olan Hasan bin Zeyd ve dall sani olan bunun kardeşi
Muhammed bin Zeyd ve daii sağir denilen Hasan bin Ali meşhurdurlar. Tarilılerde
bunların vakıatı görülür. Toplu olarak Ciiveyni'nin Cihanküşasmda üstat Kazvini'
Din verdiği malftmata müracaat edilebilir.
[ C. 3, S. 43 ve müteakip) Deylemde bu zatların isUim dinini neşretmek
hususunda göstermiş oldukları sayü gayret pek yüksektir Elimizdeki metinde
görülen izahat başka bir tarilıte yoktur.

·--------- -------- -......______


---
ibııi Hassul'ün Türkler lıakkuıda bir eseri

SAbi'nin bu taifeyi (Deylemller) Beni Dabbeye


Sabi ve Beni Dahhe. nisbet etmesi Beni Dabbenin çok ve karış ık
olmalarına binaendir. Bun lar; Kure
yş, Temim, Tay, Kays, Handef
ve Akkil kabileleri gibi nese pleri muhafaza edilmiş
olan ve arap-
Iığııı merk ezin i teşkil eden züm reler
den değildirler. Eğer SAbi bir
yol bulaydı; bunların Kureyşten olduklarını iddia eder
ve bu sure tle
Adududdevle'nin imametini takr ir eder ve hilAfeti
ona temin eyle r
idi ki Adududdevle'de üzerinde bir eser i bulunmıyan
bu
istihkak kesb eder ve kendisinde hiçb ir zerre si olmı izzü şerefe
yan bu mefha-
rete nail ve vasıl olurdu.
SAbi'nin bu kitap ta ilk yaptığı zulüm bu vali
Sabi'nin ilk zulmü. (hükümdar) yi meçhul bir nesebe mensup kıl-
ması ve onu aldatılmış mevkiine
getirmesidir. Sonr a bu arab a

u
mensubiyet meselesini mıutmuş gibi görü nere k onu
Behram cuvr a

m
nisbet etti. Herk es bilir ki Arap lar ile Acemler aras
ında nese pce
mübayenet vardır. Yalnız nese b ilmini bilenler bunla
ru rın İbrahim
Peygamberde birleştiklerini söylemektedirler. Acem
ler; söylendi-
Ku
ğine göre İshak'm oğullarıdırlar. Resululla
h ise İsmail evlAdmdan-
dır. Kendilerinin [ben iki kesilmişin
oğluyum ..) buyurmaları bunun
delilidir. Bu iki kesilmişin biri İsmail diğeri de
kendi ataları
h

Abdullahtır. Çünkü büyük ataları


Abdülm.uttalib oğlu Abdullahın
ri

kesilmesi ve fidye verilip kesilmemesi için kur'a çekm


iş ve birço k
Ta

deve mukabilinde kendisi kesilmekten kurtulmuş


idi.
Sabi'nin kavlin ce Eğer SAbi'nin dediği gibi Deylemll
er Arap olur-
rk

Deylemiler. larsa onların İsmail zürriyetinden olacakları


iktiza edec ek ve Resulullahın mensup olduğu şece
reden hang i

noktada ayrılan bir cedde mensup bulunduklarını öğre


nmek ihtiyacı
hasıl olacaktır. Eğer bunların mens
up oldukları ced Resulullaha
yakın bulunuyorsa o zatın o nisb ette
şerefi artac ak ve Deylemi-
ler de o nisbette bu şereften hisse dar olacaklard
ır. Resu lulla ha
yakın olanların mefh aret ve şerefieri
bu yakmhkları nisbetindedir.
Ve hase bü nese pleri de o nisbette vazıh ve asılları
o nisbette belli
olmuş olur.
Kureyş Resulullah ile Nadr bin Küttate ~\:.S'ı✓, ~
birleşmededir­
ler. Bundan ötürü Peygamberimizin şu: «İmamlar;
Kureyş kabile-
sinden olmalıdır.. » sözleriyle bunlar; imamete mtlstahak
olmuşlardır~
Abdi Menaf ve Haşim ve Abdülm.uttalip oğulları
Peygomberi-
mizin en yakın akrabalarıdırlar. Ve Peygamberimiz:
«Ben; Atikeler-
Şerefeddin Yaltkaya
256
r ki bu Atik e
ve Fatımaların oğluyum ! .. » diye iftih ar etmişlerdi
fın kızıd ır.
Abdülmuttalibin kızı ve Fatıma dahi Abdi Mena ar ettik leri
Bu kara bet ile Deylemilerin nere de ve ne zama n iftih
şerefin ucun a yapışmışlardır?.
olmuştur?! ... Onlar; ne vaki t böyl e bir
an olan şu
Deylem kelim esi yalnız Ante renin muall!kasınd
Mısraında duyulmuştur.:
"Devem Deylemin havuzlarından su içme kten nefre t eder .
{1J f-..ı\l ..;l:>ı:,.- _;;: ı.l;_,J,,
ede Deyleıni­
Firu z; arap lara karşı açmış olduğu bir muh areb
arap lara karşı
leri uyuz karg a toplanır gibi toplamış ve bunları
sevketmiş idi.

Fürııün nesep lerini n Alimler ve nese p ilmini bilen ler ve eski tarih-
ler şunu söyl emek te mütt efikt irler ki hüküm-

u
§Ubelere ayrılmasI.
Ferid un Dahh ak'i
darla r Feri dun devr inde şubelere ayrılmış idiler.

m
a Faris ide Yura-
öldü rüp buı;ı.un mem leke tlerin i istila. ettik ten sonr
ru akım hura fat ve
sef deni len bu Dah h!k hakkında Fürs arasında birt
ebatıl deve ran eder . Gftya bunu n omu
z başlarında iki yılan varmış.
Ku
her gün ahal iden
Bunl ar acıkınca Dah h!k'i ısırırlar imiş ve bunl ara
başı nda olan larca
bir genc in beyn i verilirmiş. Bu türlü şeyler aklı hüküm.dar
h

ar
merd uttur . Bu Dahhak; z!lim ve insafsız bir cebb
bunu böyle garip ve kork unç bir
ri

olduğundan ahal i korkularından


r. Bu Dahh iik'ta n evve l tarih
şekilde tasvi r ve tasav vur etmişlerdi
Ta

zaptedilmemiş olma kla bütü n habe


rler başı boş kalmış idi.
Sahih surett e tarih Fe- Sahi h sure tte tarih
zaptolunmak dünyayı elde
rk

.ridun devrin de baıılar. etmiş olan Ferid


un devr inde başlamıştır. - Tur,
yer yüzünün bir
Selem ve İreç namındaki üç oğlundan her birin e

tarafını vermiştir.
et etmiş idi.
Seleme arap beld eleri ne varıncaya kada r Rum isab
İreç'e bütü n beld eleri n en güze llerin i havi
olan dördüncü iklimin
bütü n beld eleri n
merk ezi isab et eyle diki bu ik1imin merk ezin in
edec ek olurs ak bu
en güzeli ve eşrefi olmasının sebe pleri ni izah
kitabın maksadından dışarıya çıkmış
oluruz.
şimale doğru meskOn olmıyan
Türkl erin ceddi olan Tur maşrıktan
Tur ı;ıimal ciheti ni alm. yerle re kada r
olan mah aller i aldı. Bu Tur Selem
yenip öldürdü-
ile bera ber olup ireç üzer ine yürü düle r. Ve bunu
dava ile hasmın­
ler. Menuvçeh zuhu r ettiği zaman İreç'in kanını
eleri elde eder ek
dan intikam aldı ve kend isine mira s kala n beld
[1] Mucem-el-büldanın Deylem maddesine ve Muallekalara bak.
lbni HassuJ'ün Türkler hakkında bir eseri m
oralara yalnız kendi hakim kaldı. Bugüne kadar Tur oğullariyle
İreç oğulları arasında adavet bakidir. Bu iki fırkadan biri diğerine
galebe ile arada uyumuş olan adaveti zaman zaman uyandırmak­
tadırlar. Hususiyle Efrasiyab bu diyare yürüyüp buraları alt ve
üst ettiği tarihtenberi bunların arasındaki adavet şiddetlenmiştir ki
Efrasiyab bunları haraca bağlıyarak istismar etmis ve yirmi yıl
buraya hüküm eylemiş idi. Keyhusrev ve ZAiim Rüstem ( Rüstemi
Zfil) nihayet kendisini mağlO.p edip elinden memleketleri aldılar.
Bu tarihtenberi bu iki cins arasında ( İran ve Turan) adavet eksik
olmamıştır. Daima bir taraf galip, diğer taraf mağlO.p olarak ara-
larında harp devam ede durmuş ve bu harpler arapça ve farsce
manzum ve mensur kitaplarda şerh edilmiştir. [ Şehnamenin en
parlak parçası siyavuş'un intikamını almak için Rüstemi Zfilin ve
diğer İran kahramanlarının Efrasiyabe karşı olan cenk ve cidalle-

u
rini tasvireden kısımdır.]

m
Bu kitabı yazmaktaki maksatlarımızdan biri,
ru
Türklerin nesebi.
Türklerin neseplerini göstermek ve onların
şanı büyük bir hükümdarın oğulları olduklarını söylemektir ki bu,
Ku
galip bir saltanat sahibi olan hükümdarın ve bunun oğullarıııın
etrafa saldıkları korku saikasiyledir ki İranşehirde görülen bunca
h

kaleler yapılmış ve nihayet 'l'ürkler bu kalelere malik ve vAris


ri

olmuşlardır.
Ta

V Selem oğulları olan Rumlardan İskenderi Zül-


Selemoğullan • İskeuder. karneyn dahi İranşehire sahip olmuş ve veziri
Aristonun tedbirleriyle bunlar ikiyüz sene kadar burayı ellerinde
rk

tutmuşlardır.

[Muhakkak ki bu; onun hörmet etmekte olduğu din ve ayni


zamanda; öldürmüş olduğu bir kimseye mukabil kendisinin öldü-
rülmesi icap eden her hangi bir kimseden başka bir kimsenin
haksız yere kanının dökülmesini meneden akılı karşısında yanlış
bir rey olur.] [1]
[Sonra o kadar beşeri ihtiva eden biladın çabuk yetişen ekin-
leri nasıl biçilir? ..!
Buradaki beldelerin insanlar arasında taksim olunması ve on-
ların muhtelif mertebe ve tabakalarına müsavi surette verilmesi ve

[1) Kavs içine aldığımız bu cümlenin bundan evvelki cümle ile bir irtibatı
olmadığ.uıdanarada bir eksiklik bulunduğu görülmektedir. Mütercim
Belleten C. IV F. 17
258 Şerefeddin Yaltkaya

bu suretle onların hudutları


üzerinde yekdiğerleriyle uğraştırılma­
ları muvafık bir tedbir olacağından öyle yapıldı] [1]
Bunların riyasetlerine İskender ve ondan sonra onun zürriye-
tinden ve akrabasından olan kimseler geçtiler. Ve bu tedbir saye-
sinde Rumlar ikiyüz yıldan ziyade İranşehire malik kaldılar. Ve
bunlara mül1lkü tavaif denildi.
Erdişir bin Babek zuhur edince bu kaideyi bozdu ve bu tedbiri
kaldırdı.

Bu Erdişir; şecaat ve akıl ve tedbir ve teenni


Erdiıir bin Babek. ve hasafet ve siyaset sahibi idi. Kendisinin
neseben bir hükümdara ve maruf bir zata intisabı yoktu. Bunun
için: «benim nesebim benden başlar, düşmanımın nesebi de ken-
disinde biter! ..» demiş idi.

u
Erdişir ayni zamanda ahlak ve iliın ve marifet sahibi olmak gibi

m
şahsi meziyetlere istinad etmeyen nesebler ile iftihar etmeği, vazet-
miş olduğu siyasi kanunlar ile meneylemiş idi.
ru
Kendisi islAm dininin zuhuruna kadar devam etmiş ve dün-
Ku
yaya hakim olmuş olan sasanilerin ilk hükümdarı idi ki islim bun-
ların saltanatlarına nihayet vererek bunları söndürmüş ve bun-
lardan iman edenler müstesna olmak üzere diğerlerinin bütün
h

şereflerini sona erdirmiş ve kendilerini küçüklüğe mahk1lm


ri

etmiştir.
Ta

Erdişir; ilk defa doğru siyaset takip etmiş ve adlü salah ile
hükmederek insanlara rıfk ile muamele eylemiş ve beldelerin
rk

üzerindeki ağır teklifleri kaldırmış olan hükümdardır.


Hazmü ihtiyatının neticesi olarak Türk hükümdarlariyle daima

iyi geçinmiş ve memleketinin bir çok yerlerinde bunlar ile hem-


hudut olmaktan çekinmiş ve kendisine varis olacak hükümdarla-
rada Türklere karşı daima bu siyaseti takip etmelerini tavsiy~
etmiştir.

Şimdi
Türklerin - müstahak olmadıkları vasıf­
Türk Milleti.
kendilerine vermeksizin ve ayni zamanda
ları
malik bulundukları vasıfları kendilerinden nez' etmeksizin ve ne
lehlerinde ve ne aleyhlerinde bir taassup ve taraftarlık eseri gös-
iıermeksizin ve onlara hoş görünmek ve takarrüp etmek gibi bir

[1] Yine kavis içine aldığımız bu cümlelerin de evvelki cümleler ile irtibatı
bulunmadığı gibi, mana cihetiyle de pek doğru olmadığından arada bazı eksik-
likler olduğuna hükmolunur. ;Mütercim
İbni Hassul'ün Türkler hakkında bir eseri
259
maksa t görünmeksizin - tabiat ve ahlaklarını ve hallerini ve yolla-
rını ve cihetle rini zikredelim!..
Bizim bu kitabımız; mana ve lahzları; daha doğrusu göz kırpma
ve göz uciyle bakmayı bile tenkit edecek lerini bildiğim zatlara
arz olunacaktır.
Bütün şeriat ve mezheplerde ve bütün zaman ve mekwılarda
nehyedilmiş olan riyada n Allahu taalAya sığındık.

İnsanın nefisi natıkasının en şerif olan kuvveti


Türklerin ıecaa1ı. şecaattır. Çünkü aile ve çoluk, çocuğa uzadılan
el bununla def edildiği gibi, düşman ile de bunun sayesinde uğraşılır
ve zafer bununla temin edilir. Düşmanlara mağlQp olmaktan ve
hukuk ziyaına uğramaktan insanı bu vasıf vikaye eder. Aşiret ve
kavim ve kabile oununla korunur. Medhe şayan olan kıskançlık

u
ve kimseye baş eğmemek ancak şecaat sayesinde icra edilebilir.

m
Memleketler bununla zaptolunur. Yollar bununla muhafaza altında
ru
bulundurulur. Binaenaleyh biz de Türklerin bu vasıfiariyle başlıyalım!.
Bütün milletler içinde cesare t ve şecaatca onlardan daha
Ku
ileride olan ve büyük maksatları elde etmek uğrunda onlardan
daha ileri gidebilen bir millet yoktur. Allahu taal& onları arslan
suretin de yaratmıştır. Yüzleri enli ve burunları basıktır. Bilekleri
h

yoğundur. Yavuz yaradılıştadırlar. İçlerinde ince belli ve


ri

uzun
yüzlü ve büyük gözlü olanları nadirdir. (Onların yiyecekleri gasb
Ta

etmemeleri ve cürüm ve cinayetten imtina etmeleri de nadirdir [1] )


Asker içinde bunlardan başka diğer cemaatlardan her hangi bir
ferdin te'dip edilmesi o ferdin mensup olduğu cemaata göz dağı
rk

olur ve onların hepsini sindirir. Fakat, yalnız Türkle rdir ki zecr


umumi olmadıkça onlardan hiç bir kimsenin ve cemaatın gözü yılmaz.


Bunlar; bütün yiyeceklere eti tercih ederler. Ve bunu iyi pişir­
meğe ve iyice yıkamağa riayet ve itina etmezler.
B~ar ancak gasbedilmiş olan eti iyi bulurlar ve yalnız kapmak
suretiy le elde ettikleri ette lezzet duyarlarki bu avcı hayvan lar
ve kuşlar ve segirdici, atlayıcı arslanların Adetidir.
Bunlar; kırlara ve otsuz, ocaksız çöllere alışıktırlar. İcabında
az bir nesne ile günlerini geçirmeğe katlamrlar. Bunlar baskınlar­
da elde ettikleri nesnel er ile yaşamağı yaşayışın en güzeli ve en
bolu sayarlar. Bunların kaçan bir geyiği ve bir yaban eşeğini
avlama k iç.in gösterdikleri tahammülün ve bu hususta katlandıkları
[1) Bu kavis içine aldığımız cümlenin dahi elimizdeki arapça aslında bo-
zukluk ·göriilmektedir. Terceme takribid fr. MO.tercim
260 Şerefeddin Yaltkaya

muş ve takatl eri


meşakkatin derec eleri yükse ktir, o kadar ki yorul
kesilmiş zanno lundu klan halde; altlar ındaki hayva m sürme k ve
dağlann tepele rine çıkmak ve tehlik elere atılma k ve yolu izi belli
ilk nişat ve neşvelerini
olmıyan yerler e girme k husus unda bunla r
muhafaza ederle r.
Onların tabiat lannd aki şerefe ve himm etlerin
deki büyüklüğe
delfilet eder ki, islam dini her belded eki muhtelif milletlerden olan
olduğu gibi on-
müşrikler ve millet ler ile gaza etmeği farz etmiş
lardan olan kAürler ile de gaza etmeği farz etmiştir. (?)
Onlardan esir alınanlardan hiç biri yeme, içme, giyme ve bin-
mede efendisinden aşağı kalmağa razı olmaz.
Bunlar; başka kölele rin ve sebiy ve istirka k edilenlerin kulla-
nılmakta olduk lan ev ·süpür mek ve hayva nlara bakm
ak ve bunla r
gibi küfür zilleti altında kalmış ve kendi lerini kahr ve galeb e

u
eli yakalamış olan başka kölelerin yaptıkları işlerde kullanılamazlar.

m
Gerek Hindli ve gerek Rum ve gerek Ermeni veya bunla r gibi
ru
köle olan her hangi bir kimse olursa olsun biz; bunları gördü k gö-
reli ne kıratta olduk lanm ve meyda nda ne kadar seğirdebilecek­
Ku
lerini biliriz.
başbuğ ol-
Türk ancak asker ku· Türk bağı çözüld ükten sonra askere
h

veya bir fırkanın


manda nhjma raa olur. mak veya perdedarlık etmek
ri

başına geçme k veya bir cemaa te emir ve nehyd


e bulunmaktan
erine hemhu-
Ta

başka bir işe razı olmaz onlan n bu hali kendi beldel


dut olan ve kendi diyarlarına bitişik bulunan Horas an'a mahsus
değildir. Mesela. onların menşelerine en uzak
yerler den olmak la
rk

berab er dillerini hiç bilmeyen Mısın alalım. Ve isterseniz· Irakı


alalım - ki arap, kürt ve Deyle milerd en muhte
lif sınıflara mensup

n hüküm darı da Deylemi


askerl eri ihtiva etmekle berab er buram
olup burad a kadim bir asalet, ve kadr ve itibarları bulunduğunu
iddia etmek tedir [1] - Bununla berab er bunla nn hali hep böyledir.
Halifeler ve Deylemden olan hüküm darlar Karnl arca bunla nn ken-
dileriyle boy ölçüşmelerine ve hükümdarlıklarında kendilerine
rakip olmal anna ve bunların yavuzluklarına sabru tahammül et-
meğe mecbu r oldular. Kendilerinde hiç bir zaman
onlardan intikam
almak ve onlan sindirmek kudretini bulamadılar.
Bunların kadirl erinin yüksekliği ve büyüklüğü
ve minat ve
kuvvetlerinin derec esi hakkında Resulullahın:
diye
[1] Metnin burasında dahi bir bozukl uk görülm ektedir . (bir asalet)
diye tercem esi de miiınkli ndiir.
tercem e edilmiş olan kelimen in (intikam)
Müterc im
İbni Hassııl'ün Türkler hakkında bir eseri 261

«Türkler sizi bırakdıkları müddetçe siz de onları


Resulun ( 1, a) Türkler
hakkındaki sözii. bırakın!...» Sözü kAfidir. Resulullah bu sözünü
kendisinin buyurduğu veçhile: «siyah ve kırmızıya ba's edilmiş»
ve nübüvveti bütün arap ve aceme şamil bulunmuş olduğu ve:
«bütün insanlar ile islam kelimesi olan: [yoktur tapacak, tanrıdır
ancak! .. ] sözünü söyleyip iman camiası altına girinceye kadar
mu.katele ile memur bulunduğu halde söylemiştir.
Bunlarda en garip olan şey; bütün gördüğümüz milletlerde hu-
susiyle Cil milletinde hemen hemen kötülük umumi olduğu halde
bunların içinde halis Türk olanlardan böyle bir ferd hiç bir kimse
tarafından görülmüş olmamasıdır.
Bunlarıniçinde sözlerinde ve işaretlerinde; giyiniş ve sairele-
rinde biraz kadın gibi olanlar varsa bunlar bu diyarda doğmuş ve
buralarda bulunanlardan huy kapmış olan Türklerdir.

u
m
Türk Hükümdarlan. Türklerin muaraza ve münazaa kabul etmiyen
menkıbelerine işaret ettikten sonra onların cin-
ru
sinden olan hükümdarları ve bunlara konışu bulunan Samanller ve
saire gibi Horasan hükümdarlarını ve Sebüktekin ve bunun evlAdü
Ku
ahfadı bulunan Mahmud, Muhammed ve Mesud'u zikredelim ve
bunların bu Türkler sayesinde nasıl kuvvet kazandıklarını ve bun-
h

ların eliyle diğer hükümdarların memleketlerini nası istila. ettik-


ri

lerini ve maksatlarının Türklerin eliyle nasıl ortaya atılıp nasıl


itmam edildiğini ve bunların günlerinin Türkler sayesinde nasıl
Ta

parladığını ve sancaklarının nasıl muzaffer olduğunu söyliyelim.


Bugün ise filemin sultanı, islAmın padişahı ulu ve yüce Şahinşah
rk

Rüknüddin; Gıyasülmüslimin; Allahm dininin ziyneti ve Tanrının


beldelerinin sultanı ve kulların imdatcısı Tuğrul bey Ebu Talib

Muhammed bin [1] MikAil Yemini Halifetullah Emirülmüminin'in


emrine ram olmuşlardır. Allah o zata yardım etsin ve onun hüküm-
darlığını teyit eylesin!.. Düşmanlarını hAr ve hakir kılsın ve bay-
rağını mansur etsiiı. !..

lslam padiphı Tuğrul Türkler bu padişahın şahsında adli yer yüzüne


Bey. şamil olmuş ve ünü şark ve garbi tutmuş ve
kendisinden sonra hiçbir kimsenin liyakat kesbedemeyeceği bir
milk kendisine verilmiş [2] ve kendisinin yüceliği nisbetinde ken-
disinden evvel hiçbir hükümdar görülmemiş ve her müslime taati
[1] Ali Selçuk tarihi ve İbni Ebi Uzeybe tarihi ve İbni Hallig4ıı ve İbni Esir
ve sair tarih kitaplarında hal tercümesi vardır.
[2] 85X88 deki ayete işarettir. Mütercim
282 Şerefeddin Yaltkaya

taayyün eylemiş ve gizli ve aşikir onun dostluğundan ayrılma­


mak ve gece, gündüz onun nusrata mazhar olması duasını dilden
düşürmemek farzolmuş bir zat bulmuşlardır.
Bu zatın gözümüz ile gördüğümüz ve kulaklarımız ile işittiği­
miz adil ve ihsanının asarım ve Allahın rızasının nerede olduğunu
araştırma·sını ve hiddet ve sükftn hallerinde Tanrının . kullarına
merhamet ve şefekatini ve kendinden evvelki hükümdarlar naza
rında ehemmiyetli sayılan mal ve akaret istihkarını aşağıda zik-
redecek ve bunları temellük, riya, kizb ve tahminden iri olarak
söyliyeceğiz. Çünkü bizim bir havf ve tamaımız ve riyakirlığa
bir ihtiyacımız yoktur. Maksadımız zati itibariyle matlup olan
sıtku sadaket ve hakku hakikat yoluna gitmek ve bu padişahın
eyyamında nail olmuş olduğumuz emnü amane ve onun saltanatı­
nın gölgesinde bulunduğumuz rahate teşekkür etmiş ve bu nimetin

u
hakkını ödemiş olmaktır.

m
Bu kitabı yazmak ve bunu telife ç~lışmak hu-
Şe h A idiil Kiindiiri.
.,. m
ru
susunda en kuvvetli sebep, Şeyh Aınidülmülk
İmadüddin Ebu Nasr Mansur [1] Muhammede itimadım dır ki - Allah
Ku
onun rifatini daim eylesin! .. - Kitabımın ma.na ve lahzlarını hakkiyle
tenkit ve onun ihtiva ettiği makasıt ve hülisaları tahkik ve onda
bulacağı hataları ihtar ve tenbih edecek ve benim yanlışlarıma
h

karşı lehde şehadet etmekten yüksek bulunacak ve sonra kitabımı


ri

Tuğrtıl beye . ki onun eyyamı bu vezirin vücudiyle saadet ve onun


Ta

şaniyle şanu şeref kesp etmiş ve onun eliyle ve diliyle yüksel-


miştir. - Türkçe tefsir ve izah edecekdir.
rk

Faziletler beşer arasında taksim edilmiştir. Herkesin diğer


kimselerden imtiyaz noktasını teşkil eden bir fazileti olur. Bir

kimsenin bütün faziletleri kendinde toplamış olması mümkün


değildir.

Ahiret ilimleri ahirette necatı temin eden ilim ile


İlimler;
(Tevhit). dünyada maişet için luım olan ilme ayrılır.
Tanrının merhamet ve affına dönüldüğü vakit kisiye luım olan
ve ahiret yolculuğunun azığını teşkil eden ilim tevhit ilmidir ki
bununla Tanrı gereği gibi bilinir ve bununla kendisine kendi aza-
metini tezyit eden sıfatlar verilir. Ve noksan ifade eden sıfatlardan
tenzih kılınır ve varlığı ve birliği ve saire ispat edilir. Ve ayni
[1) Devleti Ali Selçuk s. 9 (Muhammed bin Mansur) da Ml tercemesi ev s. 28
de vefatı mezkQrdur. Ve rahatüssudur .ı,µ...11~1, s. 98 ve Fevatülvefeyat .:ıl};ı.:.ı_J
c. 2 s. 488 - 492 de dahi hal tercemesi vardır.
İbni Hassııl'iin Türkler baklanda bir eseri 263
zamanda bu ilimle umumi surette Peygamberlerden ve Peygamber-
lerin mucizelerinden ve hususiyle kendisiyle şeriatıer hatmedilmiş
ve mezhepler neshedilmiş olan Peygamber, yani Muhammed (s, a)
den bahs kılınır.
Dinde tef kkuh. Bundan sonra dinde tefekkuh ve din yolunu
tafzil ve Peygambere verilen ve Rabbi tarafın­
dan onun kalbine indirilen Kur'an mucizesini izah etmek ve bunun
garibini ve i'rabını ve heUU ve haramını, muhkem ve müteşabihini,
n&sih ve mensubunu ve hangi ayetin hangi sebep üzerine tanz ve
tasrih veya hafi ve celi suretler ile indiği ve farziyet veya sünniyyet
ifade eylediğini bilmek gelir. Bundan sonra da lisanlar arasında
şerafete malik olan ve ehli diğer lisanlar ile konuşanlara tafzil
edilmiş bulunan Arap lisanının ibare ve kitabet ve nazım ve nesir
ve ihtisar ve ıtnab ve işaret ve ishabına itina etmek vardır. Bunlar

u
din ve şeriat ilimlerine taall1lk eden maddelerdir.

m
Felsefe ilimleri, Burada bunlardan başka Tannnın yaratmış ol-
duğu yıldızlar ve felekler ve tabiat ve gırizeler
ru
ve mazarrat ve menfaatler gibi eşyanın hakikatlerinin bilinmesine
Ku
taall1lk eden ilimler vardır ki bunların her birine mahsus kitaplar
ve tertip edilmiş kanunlar ve kendilerine iktida olunan ve kendi-
lerinden ahzü iktibas edilen ve kendilerine müracaa t kılınan &lim-
h

ler vardır. Fakat bu ilimlerin hepsinde ileri gitmiş ve hepsinde


ri

iktidar göstermiş bir kimsenin vücudü nadirdir. Eğer böyle bir


kimse bulunaoak olursa parmakl a gösterilir bir imam ve meşhur
Ta

, fazıl ve kendisinin lehinde şehadet edilen &lim ve zeka.siyle gaye


ve nihayete va1:1ıl bir zat olmuş olur. Bunların hepsini ihata etmiş
k

ve kemaliyle bunların &limi olmuş ve bunların umumi ve hususi


r

şubelerinde, güçlerind e ve kolaylarında tek olacak kadar yüksel-


miş olan bir ferdi ne duyduk ve ne de gördük ve ne böyle bir zat


bulunduğunu haber aldık ve ne kendimiz böyle bir kudrete malik
zat ile karşılaştık.
Şey h 2 __ .d ve uımIer. Bu yüksek .Şeyh
.aıın .
Amidül Milk Amid - Tanrı
onun devletını korusun ...
1 - Bunların her bi-
rinde; gençliğiyle beraber işlerinin çokluğu ve şarku garbin ve
Arap ve Acemin idaresi ile bütün zamanları meşgul olduğu halde
güya bütün ömründe ondan başkasını okumamış, ondan başkasına
ömür sarfetmemiş kadar kudret ve kuvvete maliktir. Ve her
birinde tektir.
Bu ise Allahın müstesna bir tevfiki ve nadir tesadüf eden
saadet ve şeref ile bir doğuma mazhariyet ve büyük ve yüksek
264 Şerefeddin Yaltkaya

bir tali neticesidir. Benim bu zat hakkındaki sözlerim tecrübe ve


imtihan ve istikrar ve mübahaseye ve bu ilimlerin yalnız birinde
ihtisas sahibi olan zatların birer birer şahadetlerine müstenittir.
Ben bütün bunlardan sonra bu sözlerimi söylemekteyim.
Peygamberin: «Tanrı bir kişi hakkında hayır murad ederse
ona sadık bir vezir ve müşavir ihsan eder ki o vezir, o kişi unu-
tacak olursa - her hangi bir nesneyi - andırır ve andıklarını yap.
makta ona yardım eder.. » Hadisi intıbak edecek mahal bulmuştur.
Bunun -Tanrı onun livasını mansur eylesin - ne zamandanberi
hükümdarlıkta bulunduğu malftmdur. Onun gerek cürm ve kabahat
irtikAp edenlere karşı gösterdiği hilm ve gerek 10.tfü ve kerem ve
seha ve ibzali ve büyük memurları tevkırı ve asil aileleri görüp
gözetmesi ve şüpheli işlerden kendisini uzak ve yüksek tutması
gibi güzel hareketleri ve takdire şayan halleri hep bu müeyyet

u
şeyh onun hizmetiyle şerefyap olalı ve hükümdara ihtısas kesp

m
edeli ve memlekette onun verdiği emirler yürümeğe başlıyalı ve
ru
hükümdar onun nasihatine temayül edileli vaki olmuştur.
Bu hükümdarın bu takdire şayan hareketlerin-
Ku
Emir Sipehsalir
Seyfüddevle. den biri budur ki: Emir Sipehsala.r Seyfüddevle
ebi İshak İbrahim bin Yusuf esir olarak huzuruna getirilmiş ve
h

korkudan yüreği atmakta ve heyecandan duramamakta ve Sultan


ri

tarafından kanının heder edileceğinde herkes tarafından hüküm


verilmekte ve onun ölümiyle intikam hisleri tatmin edileceğinde
Ta

kimsenin şüphesi bulunmamakta iken kalkıp onun boynuna sarıldı


ve dermiyan ettiği özrü yalan, doğru her ne ise kabul etti.
rk

Adududdevle amcası olduğu halde. İzüddevle Bahtiyarı mağlup


ettiği vakit bunun zıddını yaptı. Onun aleyhindeki intikamı onu

öldürmek ve kesik başını bir tas içinde kendi önünde görmek


suretiyle sükO.n buldu. Bu sönmez kin karşısında bu büyük affı
görmiyen SAbi nerede?!. ..
Bu hükümdarın - Tanrı onun yüksekliğini daim kılsın!. - Isfa-
han ehalisine karşı gösterdiği güzel muamele de zikre şayandır.
Bunlar kendisine açıktan açığa isyan etmiş ve mukateleye kıyam
eylemiş ve fiilen hainliklerde bulunmuş ve türlü türlü sözler söy-
lemiş ve kendisini beldeyi muhasara için birçok mal sarfına
mecbur etmiş oldukları ve ızhar ettikleri temerrüde karşı bunları
yola getirmek için türlü türlü suretlP.rle uğraşdırmış bulundukları
halde belde kılıç ile fethedildiği ve ehali kat'i bir mağlftbiyete
giriftar kılındığı zaman bunların hepsi Alemleri hayrete. düşüren ve
İbni Hassul'ün Türkler hakkında bir eseri 265

sabık hükümdarları utandıran bir affa mazhar oldular. Her nekadar


bu haslet tabiatindeki kerem ve himmette ki yücelik ve zatteki şeref
ve yükseklik neticesi ise de ulu Şeyh Amid, Amidülmülk . Tanrı
onun devletinin hafızı olsun!... - onu daima hükemanın haberleriyle
ve gizli gizli mevaıziyle ikaz etmiş bulunmaktadır.
Adududdevle Bağdatlıları mağlQp ettiği ve İz­
Bağdat ehalisi
züddevleyi öldürdüğü vakit ehaliye bunun zıd­
dını yapmış, onların nimetlerini ellerinden almış ve kendilerine
şiddetle ukubet göstermiş ve başlarına ateşler yağdırmıştır. Bunun
bu zulüm ve şiddet gösterdiği beldenin hilAfet merkezi olması
ayrıca zikre şayandır.

Bu hükümdarın nesebi - Tanrı ona nasrı aziz


Sultanm nesebi.
ihsan eylesin!...- KAfi dere.cede şerefi haizdir.

u
Diğerleri gibi onun soyunda köle olan ve sıytü şanı bulunmıyan

m
meçhul kimseler yoktur. Bunun ecdadından Stircük [1] vardır ki
Hazar hükümdarını kılıcıyle vurmuş ve elinde-
ru
Sırcık - Selçuk.
ki amud ile o kadar dövmüş idi ki bu hükümda-
Ku
rın altındaki hayvan yere kapanmış ve o da yüzükuyun düşmüş idi.
Bu işi ; hür bir nefis sahibi olan kimseden ve himmeti ayyuka
kadar yükselmiş bulunan bir zattan başka biri yapamaz. Selçuk
h

devleti bu zattan başlamış ve bu devlet ve hükQmet bu zattan ne-


ri

şet etmiştir.
Ta

Valilik fermanıve bunda


Bu sultanın -Tanrı ona nasrı aziz ihsan eyle-
§llrt koııulan nesneler.
sin ... - Hükümdarlığının daimi olacağına ve bu
hükümdarlığın esaslarının payidar kalacağına ve hiçbir zaafa uğra­
rk

mıyacağına bence kat'i delil teşkil eden; gözümle gördüğüm vera'


ve takvasındandır ki: Emir Züreyr bin AIA.üddevle Cerbazakan va-


liliğine tayin olunduğu vakit kendisine büyük mezuniyet verilmiş
ve iktidarı tahdit olunmamak. ve bu verilen salAhiyet geri alınma­
mak şart edilmiş idi. Ben bu hükümdarın; kendisine bu büyük
mezuniyet ve salilhiyeti verdiği vakit teşkil olunmuş olan yüksek
mecliste hazır idim. Hükümdar; - Tanrı onun kudretini hıfzey­
lesin !... - Derhal; ahaliye zulüm ederse ve bir mülkü kabz ve
gasbeylerse bu mezuniyet ve sal&hiyte elinden alınır ve bu hare-
ketlerine karşı ses çıkarılmamak olmaz! . dedi ki mecliste hazır
bulunan kadılar, vezirler, kAtipler ve erbabı adil ve hakkaniyetten
[1] Tarih kitablarının çoğunda J\i., - .;ıa; tekak- dekak oğlu Selcuk suretiyle
görülür. Bazı kitaplarda da dekak yerinde yekak görülürse de bunun doğru
olmadığı zannolunur.
266 Şerefeddin Yaltkaya

hiçbir kimsenin bu istisna aklına gelmemiş ve hükümdardan başka


hiç bir kimse bu şerefli sözü söyliyememiş idi. Ve Cenabı Hak
şahittir ki ben; onun hizmetiyle şerefyab olduğum ve devletine
intisap eylediğim vakittenberi onun kapısına ümit ile gelmiş olan
bir kimseyi boş çevirmemiş ve hiçbir Alimden
Biikiimdar hiç hir zfil- yüz döndürmemiş ve hiç bir zulme meydan
me hi m;rda~ ;rme:~ vermemiş ve hiç bir günaha ruhsat gösterme-
veıa ç r ~ a l a rued. miştir. En ufak vasfı ve yüksekliklerinin en
aşa ğ t ta ba k ası bu g ib'ı a hva1 olan h uk..
88
ema.rıu ey em ı.
um darın
diğer hallerinin ve vasıflarının ne olacağını artık sen tasavvur eyle!. ..
Ben bu hükümdarın eyyamiyle saadet bulalı ve onun ikram
ve inamına müstağrak bulunıdı onun hakkında Tanrının her yıl
bir derece daha kolaylaştırdığı fütuhatının asarını tafsilden sonra
yüce ve yüksek olan Amidülmülk'e - Tanrı onun düşmanlarını hAr

u
ve zelil eylesin.. - döner ve benim; onun yüksek kapısından

m
uzak kalmam dolayısiyle asarından fevtetmiş olduğum nesneleri
ru
zikreylerim. Tevfik allahtandır. Ve tevekkül onadır. Ve nihayet
varacağımız yer onun huzurudur. Ve bize o; kAfidir. Ve o; ne
Ku
güzel yardımcıdır.
Alla; Efendimiz Muhammede ve onun Aline salAt ve selAmlar
eylesin!. 649 yılının zilkadesinin ortasında yazılması tamam oldu.
h
ri
Ta

Kitabın sonunun hamişinde şu ibare vardır:


• • • • [1] naklonunan nüsha ile mukabele edildi. AllAhın hare-
rk

mine sığınmıs olan Hasan bin Muhammed bin Hasenis Sagani yazdi.
Allah onu [2] kendi mahallerinde sakin kılsın ve oralardan diğer

yerlere intikal ettirmesin. Yalnız [3) 6 [4) 9 yılının zilhiccesinde ...


Allaha hamd ve Peygambere sal&t [4) edici olduğu halde!...

[11 Okunamıyan bir kelime


L2-S-4] Buralarda dahi kesiklikler ve bozukluk vardır.

You might also like