Professional Documents
Culture Documents
SAR YAYINE
NANÇTA
HASSAS ÖLÇÜLER
Yazan
MAMI GAZÂLÎ
NANÇTA
HASSAS ÖLÇÜLER
(lcâmü'l Avam An Jmi'l-Kelam)
Nedim Ylmaz
staabul lâhiyat Fakültesi Öretim Görevlisi
hisar YAYINEV
Büyük Reit Paa cad. No: 22/4
Eminönü / stanbul
ÖNSÖZ
Allah katndan haJc âân olarak
slâm'dr. Kur*ânri
5
ismi verilmektedir. Mâaâlan gâyet açk olan ve
k&ndilerie ^csmhkenu ismi verüdn ikfBÜ&ci bra-
kp da/Aûteâbih tevÜ üe uraanlar,
âyetlerin
u âyet-i kerime ile kmanmlardu* Sana Kur*- :
6
âyet ve çok azdu\ Bunlam
hadislerin says
Kur'an- Kerim ye had^-i eriflerde bulummsi'*
Mi 3irçok sebep ve hizmetleri vardr.. Bunlar
arasnda ujlar sayabiliriz:
Nedim Yhnaz
OmraaiTe, 23 Ausi^
- '
9
'
» -i. , '
10
:
I:
eRNC BÖLÜM
11
onunla ilgilenmenin kendi ii olmadn ikrar
etmek..
^
, I
12
1. TAKldS
'
lah(a..s.): .
Müslim'di laûz :
•
'
/
«dîiM«dir.
13',
Bu ve Enirler, belli özelUlcleri olan bi-
et» j&töiik
rer <^imdir. Burada cisizndea 3auk8at, ^Xi% ho-
yu ve derinlii olan ve bulunduu yerde bir ba -
'
- . ' .'-0 r. .
'
' -. #
15
.
b«r AAl t
^
V/378I'de:
^dinde rivayet edilmitir.
16
:
"j -
V 17
Bu hadiste geçen ^ «iirrek» lafzn duyan
her avâm kümelidir ki, bu da müterek lafzlar-
dandr. Yani iki anlam vardr. Bir mânâs, bir
çismin yüksek yerden alçak yere doru intikal
etaesidir. £er cisim a^l^n yukan doru naki
olursa, buntt «m;Eûd». «mlltö* -m ^^ruky» taMr. edi-
"
lir. - . / -
18
: :
19
nun üstünde g&iiptir» (^) buyurmutur. Bu Âyet-
den üstündür», ^*
ds^i^ iJ^y^. .
20
d^n^ aibet olmna di&er bir <âamm varlguu
ge^rektütr. Ikînci znÂn& bunu gerektirmez. Binâ-
enaleyh, mümin olan inansn ki, yukardaki âyet-
te geçen (fevka) lafzndan, bu I^Umenin ilk mâ-
nâs kastedilmenitir. ilk mAnAnni Ailah Te&l&'-
ya nisbet edltaesi muhaldir. Çûnkû bu mânâ,
birisi aada dieri yukarda bulunan iki cis-
min, birbirine nisbetini ifade eder. yâni iki cis-
mîa varlm gerektirir.
I
't .
•
2. tasdik
21
: : ,
22
.
.
E^ seu:
«Asanlara, mâms^mm^^ioaiL^^ iieküde hit^p
etmenin n^ yaran var?» dersen, cevap olat^
driz ki :
O sözü söyleyen, kastedilen mânây ehli olan
kiilere anlatmak istemitir. Onlan anlamaya
eUI 4a *Mlalt'm veU kullan ve derin ilim
mMpl^â^. JC^^
bu leîzlaria kastedilm mâ^
nâlan anlarlar. Âkü-bâi| olanlara bir ey an-
latmak isteyen kimsenin, çocuklarn da anlaya-
ca Mr aOdü» bitap etmesi art deildir. Ârlfle-
îzâfeüe avâm, yetikMere ismetle çoosüdar
gibidir. Lâkin çocuklar, anlamadklan eyleri ye-
tikinlere sorarlar, onlar da «Bu sizin iiniz de-
:
23
«cahilleri ; c*^' V'^oJ^Il iiî ^LV
«Eer bilmlyorsazuz» zikir ehline sorun» (*) denil-
mitir. CâhiUer tarafndan jcendilffline soru eor
K^okui âlimler, e^r
vereceklei cevab anlamaya
kudretleri bulunulma, onlarn sorulanm cevaplan:
t) Nahl. 16/43
(2) îsrâ, 17/85
(3) Mâide. 5/iOl
24
ta3ZiâlizL muhali ntf^TRbn^ <^[aa tak^n, nü-
flâsisâiûmns gerekir. AUah'm zât ve sfatlan
için muhal olan ey cismiyy ettir. Bun4an mak-
sadm ne ol<lu|;u yukarda anlatld.
3. AÇTtHt TBAF
Mûteabih lafzlarn n^toâlannm Içünhâine
y0 hakft^m vâkf o^msc^m ve onlarla kast- .
O'nAan m
çok korhanmzn» buyurnu^tur.
Netice itiban jUe acz ve kusur zarûri oldu-
jrunâan.. sddklazm efendisi Hz. Ebûbekür ItmJ :
«îâcâîtten â^^^ anlatt^^_^i(tok^ de-
mitir. Bundan dolay, avâma nisbetle bu mânâ-
larn evveli, âlimlere nisbeüe sonu gibidir. Ya-
tl, ÂMmlerl de saaun^ y^p^^
aczlminî iti-
raf; O ââlâ0 av&sa» Ikoi^^lMlea^ UârafEneyip,
de ne yapsmlarl!.., ^
i
4. SÜKÛT
Bu vazife de bûtO avâm t29S!rine vâciptir.
Çünkü soru sormaklia, tâkât getiremeyecekleri
eyi talep edip peine dümü ve ehil olmadk-
lar Jcondam dalm olu^la^.Eer, kc^^fi^ §sih.
lÂ. ^Ml bMsIne âc^mtrarsa, (Mim vettl oevap
cehaletlerini artrr. Hatta çou kere onlar kü-
für bataklma atar. Eer bir ârife sorarlarssc.
^mlaylann noks.nl|Findm dola^ ârü me«e-
âdz kalîr. Btz, bir
leyi kendîlettete anlia^saktaa
babanm; evinde yapmas uygun olan eyleri o-
lma anlatmaktan ve okula gittii zamaa elde
edecei ya^Ian açklamaktan âciz kalmacona
benzer. Bmm, 1^ ki^imcüniûi, saaatmm özel-
lik ve inceliklerini
ti
br marangoza anlatmaktan
.26 . .
4ciz kalmssna da benzet^âHrtâ Çtokü maran^
iroz 3t0 kadar kuyumcunun sanatn görse de,
kuyumculuun inceliklerini anlamaktan âcizdir.
O, bütüA öxnrüaü mara^goduk ^p^mm^^ §^
çirdigi ve hmla uj^ra^ sadece maran^
için
gözlüün inceliklerim bilir. Ayn ekilde kuyum-
culuk da, ömrü o uurda harcamakla ve ura-
makla örenilir. Bu uurda çaba sarfetm-^^en
•eyvel ter ikisi de sematlanm biMezlerdiU
27
Sizbununla m
emHedjldinJZ? Sizden evvelkilBr,
ancak çok çoru sanualr momaiyle^ Jeiâk olmu-^
ta»C^) buyurmutu. *
28
€m l^^smL Mûteâbih lafzlaa mânûanm m^.
laif&eiil için soru sormak ve o konulara dalmak
5. MSÂK
tedâk, mûteâbih haber ve hadisler üzerin-
de tasarrufta bulunmaktan el çekmek demek-
tir. Bunlann lafzlarm. aynen olduklar gibi b-
7- A. Terfsîr
30
Ar^ dilide bu lafz. istiâre olarak «nimet» m&r
I
31
fzlan tebdiMen men etme^i ^ ^Ituklan
varid'
ara>ça lafzlan ile kUanmay gerekli v© zorun-
lu görüyonz.
'
Eer:
«Bu farkllk bütün lafzlarda vardr diye id-
dia ederseniz, bu doru olmaz. Çünkü huhz ve
Hto (ekmek) ^eUmetei ile lahm ve got (et) ke-
limeleri mmmSi^ hîç fk% yoktur. Eer bu fa-k*
lln baz lafzlarda bulunduu itiraf edilirse,
farkllk olanlarda tebdilden men lâzm ise de,
aym oiaato tebdiyân mm
gerekmesa» denilir-
se $5yie cevi^ irrâtrt&
33
' .
l B. Te'vü
-.1..: .- * ^
1. Avftmn te'vüi
3i
.
35
'
3. Arif ile. Rabbi arasndaki teVîl
(D Nahl. 16/50 O
yükseldii dnda^ O'mn a^Am^ ve coM^ A
yk ^kâ. bir mârt m mor&d edildi?
'
ma vastas ile düzenler îte Allah da, bütün,
âlem üzerindeki tas€WTOfunu ar vastas ile ya*
par. JF^kal ba»n, bu arn eMde Allal^a ni^
batU eâiz olup olmamâs hususunda tereddüt
vâki olur. öyle ki:
37
.
• ^ ^ '
V ii'O
38
'
^ '
~ '
^
ey yapmad gerekmektedir
o zannelt^ uMüâ^ra
Bû^lncisi,
narak, uursuz bir ekilde kmâiM tmtMsmmsh
Udxr. Çünkü, hatâ etmi olma imkân vardr. Bu
nedenle, zannm gereince, kendi, kendine kesin
hüküm vermek câiz olmass.
(X) Bakara,
39
:
1. Ya kendisiyle konuur,
2. Ya ba^ret ve irfanda kemüsiyle ayn
âdreced0 «da^n bir zât ü& kozdur.
3. Ya zekâs v& narifetullah talebi ile me-
gul olmas sebebiyle, ^dl ltesyu ba^t istidat-
l olan bir kimse ile konuur,
4. Veya avâm ile konuvr.
m mm 17/3Ö
k
40 ,
.
41.
ki ifâdBSindâ dogrt «âstm. inikat, buzitl^ ^alr
mann yasak olma ihtimali de vardr. Çünkü ko-
xu§]»amay^ n^uktedir olduu bir konudst konu§-
makkL, Allah'n sfc^ito^ o sözden mnradt
hakknda zan ile tasarrufta bulmmu olur. Hal-
buki, böyle devranmakta tehlike vardr. Bir ko-
nud£^. tasarruf ta bulunmann mübahl ya nass
ü^, v3r# icm% ile, v^^ nass üzerine kyasla bi*
Mnir. Pn Monmda îw&! ey vâdd dtea^
mtr. Aksine, böyle konularda tasarrufta bu-
lumnanm y;asaklandma dâir, Allah Teâlâ'nn;
Eer:
«Oç ey, zem i}@ kenumaysm cemmm €^Ws>''
let eder ; -.
(i) Jsra^i^
42 .
iitilmi deildin Aksine, bir
Ca«%) 'den ic-
tRathu mteyc^ konmu görülerdir. Bundan do-
laydr bir âyetin tefsirinde birçok kaviller
ki.
ve birbirine zt görüler olabilmektedir,
Birinciye cevap:
43
Itta^îy^ cevap: .
Üçüncüye cevap:
Baaate tema ü&vap cftarak «Mûteâbih : âyet-
ler konusunda, ancak Kur'an'da vârid olan ve-
ya Hz. Peygamber (a.s.)'den kesin ilim ifâde eden
bir tevâtürle gelen durus^av^ itimat câi2xiir.
Mûte^al^l^te ilgili âhâd haberlere timat edil-
mez. Te'vile meyleden kimselere göre, âhadn, ha-
berini tevil itigal edilmez. Rivâyetten ba-
ile
kasm kabul eteûsâ^enlere gör^ ûe, böj^e jhaber-
As ^^gal ^üm^i Ç^^^ m, zwti^-
lerin Fivâ3i^l '
44
a. Tâbii». ulemâs, özelliU© Aüah'K^ sfat-
lan kcmusmâa, âdü bir rAvinin "^l^ûMm *
haa edilmesinin câiz olmadn
er'î delillerden
biliyorlard. Meselâ, Hz. Ebûbekir (r.a.) «Resû-
:
45
:
48
SisJ 'e J^r k^tü bir inanç besleyecek ve O'nun
bu çeit varacak duruma iir-
sözlerini inkâra
ler. Böylelerine bu lafzlarn zanna ve iltimale
dayal te'vîüeri söylenirse faydal olabilir. Bu
nedenle onlara bunu alatmakta bir beis yok-
tur. Çünkü bu, l»kalanna derd olsa da^ onla-
rn derdine deva olur. Lâkin bunu kürsüden hal-
ka anlatmak doru olmaz. Zîra bu, birçok din-
leyicinin ilgilenmedii sebep ve belâlar tahrik
eder. ÇC^tl ballan çci;u mût^bih âyeUe^ bu
durumundan habersizdir, onlarn mükilliini
düünmezler. Selef asr, kalplerin sükûn buldu-
u bir asr olduu halde, onlar zihinieri kar-
trmaktan kcn'ktuklan için te'vilden son derece
sakmr. uzak dururlard. Eer o zaanan Mr kim-
se selefe mhalefet ederek müteâbihlerin te'vîl
kapsn açsayd, o vakit böyle bir eye ihtiyaç
dinuMib^ için fitnieyi uyandum. kalplere #k ve
üphe vermi ve böylece günaha sebep öitnu
olurdu. Ama imdi bu fitne baz
bölgelere ya-
yld/. Bu nedenle, bâtl vehimleri kalplerden te-
mizleme ümâdiyleg ârifia?^ mûteâbila. laf s^rn
te-
vlMe âkk MSbn^, dti#Em bilimleri izhar etmesi
konusunda mazur olaca ve daha az knana-
ca açktr.
49
:
a) En'âu^ 1^18
50
kat :CJ^I ^ji^
kelâmlarnda g&çen ^[ Jötoun, arap dlliû.
deki ablam, (fevka) laftamn iki mânâya olan
inhisan deildir.
; C. Tösrtf
Meselâ, tetftt
*-r^' jp'
lafzm.
eder)
^
eklinde kalplara sokmak doru ol-
(istilâ ed^n), istilâ
- i
y X-.-.-
51
imesi de c&iz olur. ÇiLokû
62
t, D. TeM*
_ •
.
Bu eküdeki bir ilâveden daha kötüsü gör-
me lafz virid olunca «göz», gülme lafz v^d
is^mm «^f^ "TO iitme lafz vârid olunca «ku-
lak» isbatdr. Bütün bu ilâveler muhaldir. Bun-
lara Müebbihe taifesinden baz ahmaklar cesâ-
ret edr. Onun için bunlan da zikrettik.
f E. Cem'
53
ye isim vermek isteyen kimseyi Allal muvaffak
otoesîp. Çûnkii myJ;^bih laüzLar çeitli ^mtn-
arda, birbirlerinin arasnda bir irtibat bulun-
madan, dinleyenlerin sahih mânâlar anlayabil-
mesi için çeitli nedenlere binâen Rasûluilah
(aJsJ 'tan sâdr olmutur. Bu lafzlar, insam ya^
raM^ t^r^ üzerine toplu olarak ^kredüseydi,
hepsinin bir anda iitilmesi zâhirî mânâlarn
tekit etme ve tebihi akla getirme konusunda bü-
yük bir kanne oLur ve «Bi^^UuU^ (a.sJ niçin
böyle hilâf- hakki' d^lûndûrecek sâsder söyledi»
diye nefiste büyük tereddütlerin husûHîne sebep
olurdu. Hatta, sebepsiz söylenen bir tek kelime
day.,bQX^ bir ihtimâli akla ^etirir. Bir cinsten
Ifisl^r I^Cbk^i, ddrdânçû, bet^Kîi... kelimâler ard-
arda gelip birleince, hepsine birden izâfetle mü-
killik de kat«4cat artar. Bunun için, birçok haber-
c^iün söy^dii sözdeki zan derecesi il% bir tek
habercinin sözündeki ziul derecesi aym ohmz.
Ayn ekilde, tevâtür d€?recesine çkan bir haber
le hâsl olan kesin ilim, âhâd haberlerle hâsl ol-
maz* Biüüa baüar, toplanp bir araya gelmenin
neticâsMîr. Çünkü apt ayn nakledil^ h&n âdi-
lin sözünde bh- ihtimal akla gelir, Aatta nakfe^-
ien sözler bir araya getirilince ihtimal ya kalkar
veya zayflar. Bundan dolaîrv damkmüteâbih
lafzlar bir omyB, toplam.^ cAlz deildir.
F. Tefrik
En*am. 6/18
56
dür» demek güzel
olur da; efendilik, kölelik, üs*
tûnlûk, saltançtf kocalk ve^ babalk ko-
nulam^ atkiM olma gibi. iki kiinin â^rasnda-
ki farkllk ve üstünlük cihetleri açklanmadan :
6. KEFF
m .
ddp inci ya cevhidrl^:izi çkarm^a seyketse
dahi, denizin derinliklerine dalmamas gerekti-
i gibi avâmm da bu konulan düünmemesi ge-
rekir. Böyle kimseler, âcizlikierini bilerek deniz-
de bulunm eeirherlerjj nefisüine aldanmama-
ldir. CMlâzu lâyk olaâa bir ftcizliklerine 1:^ de
denizde bulunan tehlikelerin çokluuna bakmak
ve denizdeki nefîs e:^iere nail olamazlars"^, bu-
nun sâdece mal ye yaantüannda ziyâdelik ve
^Ü^p^a ^Mfr edilememek demek oMugmu, hal-
buki kendilerinin böyle bir ziyadelie ihtiyaçla-
r bulmmadm, fakat denizde boulur veya
tiis^l«ra yem olurlarsa asl hayatlarm kaybe-
dec^kîffltini düünmeleridir.
57
su^Hi daha hayrMr, ayâm bedeiü ma-
siyetlerle megul
olsa dabl bu, çovi a&amctn ömm
böyle konulara dalmasndan kendisi için daha
iyi olur. Çünkü
bedeni mâsiyetlerin sonu fâsk-
Uk, bu kcmulara dalmann âkbeü ise irktir. Hal-
buki:
58
:
60
D
çeler, meyveler ve nice çayrlar,. (Bütün bunlar)
tB davariaruuzm nuenfaati için yarattk.»
.
^ .
LÛ
jcj ;
Lif l
. »-c;^ j^^i
.
^
p4 ûkr
?j
H) Abese, 80/24-32
(2) Nebe, 78/6/16
(*) Bu eeerl yaynevimiz nesretmltir.
61
se ihtiyac vardr..» sözleriyle Allah' avama ta-
ntmak uj^gjun olmaz. Eer
bu taksimât ve mu-
kaddimeler ^kredili]: t» buzlarm kelâmî «delil-
lerleisbatna giriilirse, bunlar avâmm ekhm
kartrr. Halbuki Kur'an'da bulunan ve avâmm \
anlayabilecei z4hirî. deliller onlan ikna eder.
K^^rin^ 9ûkûnet verir» ksâp ve nefis bahçele- ;
<23 tsrft; t
62
«Allal« liç «r^ât ^lâbö^ ber^bei-inde bir
ilah da yoktur. Eer müriklerin dedii gibi, Al-
lahla bera^^er bir tajtom ilahlar o&yd, o takdir-
im h^r lUb kezüdi ywii;tiaiju götürür, 1^ bala-
imm MtoM ^liy^amia ayrdM^ap 'ba gdisteir
VQ bir ksm dierlerine üstün gelirdi. (Bu çeki-
m4. ve savalar olmadna göre Allah'm ei ve
orta .-Stoktu:)». O
c. Hz. Peygamber
"
(a.s.)in sdkna dâir de-
liller: •
I J
^. • ^^^^^^^^
«Sanr im üssUn. ta
lo$ ta«Baafiaîk? D<H(1llra
meniden bir nutfe de:ü iniydi? Sonra menMü
bir kan phts olmu da. Allah onu yaratt^ der-
ken (insan) biçintbue koydu. Nihâ.y0t o maniden .
64
M
mda
dMLtmie^ kâdlr
kadirdir) ».O
deü mi? (üphesiz ki bu-
- ' 1 I
65
kut biz onun üzerine suyu indirdiimiz zaman,
MVttkfite geçer, kabanr ve her gOael çiftten ne-
baâar lttisrir. te bunlar (insann muhtelif ta-
vrla yaratl ve ölü arzn ihyâ edilii) isbat
eidlyjor ki, hakikaten Allah vardr. O, ölüleri di-
lüt^for ye gerçekten o hereye kâdirdir>.(')
' ' '
Eert
«Kelamclar, bu konularda gösterdikleri de-
lillere itimat etmiler ve onlann delâlet yönle-
rini «^klinlardr. BunUûm avârna azUatlma-
s yasaklanyor da niçin Rttî^ttn*ddö©r y^ak-
lanmyor? Gerek onlann delilleri, gerekse Kur"-
an'daki deliller akl ve t^ekkürte idrak edilebi-
jUr. Avtou^ tefekkt^ kapm a^ç^liTsa muttek ola-
66
:
67
için
,
.
ABah r ^ l^'J^
•
.
^ î
*
^.'^
(Bütün varlMa-
'' '
.
Ü) Mülk, 67/14
; :
Eer
f
Mîüi^ cdyap
Sahabe-i kirâm, imcûM mes^^^rinde, yalloz
vukû bulan olaylann hükümlerini beyan etmek-
le yetinmediler. Aksine, ferâiz meselelerini vaz
V© tesis ettiler ve yultû bulmam fakat zaman-
la vukû büacak oian olaylann hükmünü açk-
ladlar. Olaylann vukûundan evvel ferftiz ihni-
ni tasnif ve tertip ettiler. Çünkü, bu meselelere
dalmann ve bir olaym, vukuundan evvel hük-
münü açklamanîn l»r zarar olmadm biliye»*-
lard.
ladlar.
- . . 69
'
kiaci cevap:
Ashab- kiram, Hz.. Peygamber (a^.) 'in nü-
büvvetinin i8b4U Umusunda
Yahudiler re .lbis*
tiyanlar ile, ulûhiyyetin: isbât mi- kmm^a
perestlerle ve öldükten sonra dirilme konusun-
da kâfirlerle delil münâkaalar yapmaya muh-
taç idiler. Fakat, akidel^^izUh esâsüu tekU ed^
)m }mmâ$aûM^ Kur'an deim^icdto baka d^e
ba vurmadlar. Bunlarla iknâ edilenler îsiâma
kabul edilir, iknâ olmayanlarla savalrd. ön-
,
Birinci, yol:
70
mi MsU olur. Bu m^^olU salâb^^^s^yilere nöbet-
le olur. f^t ahhcüdora is^^e
da, baM olur.
Zeki olanlar ne kadar az, ahmaklar ne ka- ise
dar çoktur!.. Tedâvi için, ekseriyet göz önünde
bulundunüarak onlara itina göstermek daha ev-
lâdr. '
J
kinci yol:
71
luk îç^ en faydals hfiuagtsi ise onu tercih et-
mek vAcip olur.
7. TESLM
Teslim, avâmn ilim ehline teslim olmas de-
mektir.
72
ayu ekilde kalpler de bilgi casiterlerinin mâ-,
Bâ^
"
Eer:,,
73
Nerde!.. Ne kadar uza^k bir i.. Biz, «ei-Mak-
atdu'l-aksâ fl metol'l- Mmâi^JtrhusnÂ*^ «cU kita-
bmzda kesin .delillerle aç^ââ^' M. Allal* ken-
disinden baka hiç kimse tam mânâsyla tan-
yamaz. Mahlûkatn ilmi ne kadar derin ve ge-
^bs% 4m, bu, Allah'n ilmine nisbet t^ilinc^e,
«onlam üimâ^ bir ey verilmi» oMufu an-
lalr. Allah'm, var olan her eyi kuatc oldu-
u bilinmelidir. Çiinkü varlk âleminde, Allah
v O'MUm fiiliermdto baka hakîki bir ey yok-
f». fifer ey A&Oil^dr.
Nitekim, s^^tî komu-
tanlardan muhafz ve bekçilere vartncaya kadar
hepsi askerdir. Hepsi de Sultan'a aittir. Sen ulû-
îüyy»tt, ancak dünyevî saltanata temsil ile an-
layabilirsin.
74
m
mm
gc^re, meydaam sonu olaa bütün mâ^-
dwcdwnxLûua ve geri çevildil^i ye^. On-
larn buradan, öteye geçmelerine izin yoktur.
Eer birisi söz dinlemeyip de geçmek isterse, en-
gellenip cezs^cmdulmas gerekir.
-T
>
75
tKNCt BÖLÜM
i -
-
A. AKLÎ DELL
b. tafsüî
Birinci asü e
70
üphesiz, B&member (a.s.râir. Ç^lnkû, âbl^
^fda V0
zarûr verecek eylwi, tbbn bi-
lindii gibi, tecrübe ile bilmeye imkân yoktur.
Zira tecrübe ile lim elde etmenin, tekrar tekrar
müâhededen Imka yolü yoktur. Halbuki, ûhi-
ret âlemine gidip de geri dönen ve orada fayda
'
ve zarar veren eylerin neler olduunu müahe-
de yoluyla anlayp habfer veren hiç kimse yok-
tUTv Ayu ekilde, âhiret âlemmdeki JiaU!^« lAt^
Im y^p^^ to, Myas ile âe anlalmaz. Akllar
onu anlamaktan âcizdir. Akl bamda olan her-
kes, akln ölümden sonrasma bir yol bula;maya-
cam;; mâslyeU^IH smmr, i^â^m^ m-,
ladinini ancak erîftlin beyan ettii açklamala-*
nn anlayabileceini îtiraf ve bunun nü-
ile
büvvet nûru ile idrak edilebileceini ikrar et-
mjtiei'dîr. Çünkü, nübüvvet nûru. akl JtevveM-
nin ötesi^ââ^ Imv^m^. ^^1^^ ilgili
bulmu ve bulacak olan birçok ey nübüvvet nu-
ru ile bilinir. Bunlar, aklî sebeplere tevessül, ile
bilimnez, Nazarlarau jpûbûvvet örunf^m ikti-
baslar y^mayâ M^^â^ isns Kmts ^gladi^ kmv^
•
. '
. . . •. .
ikinci asl:
77
,
Üçüncü asl:
Hz. Peygamber (a.s.)'in kelâmmm mânâsm
en iyi bilen, onun künhüne vâkf olmaya v& m^-
lanm 4dr^ etmeye en lâyk dlank^, Mg #phe-
&m vâlh^^ müahede edenlerdir. Bmlar. o (a.sJV
nunia ayn asurda yaayarak kendisine sahabe
olma erefine nail olan kimselerdir. Sahabe-i m-
rân^ ük mm^^mt mimi edip emretU^terini ^p-
mak, sc^m âa I^M$:nnden sonrakilere naklet-
mek ve yaymak sûretiyle Allah'a yaklamak için,
ellerinden gelen ihtimam göstererek onun söz-
leri3:ti dinlemi, iyice Allam, ezberlemi ve yay-
78
,
4 m <
70
:
80
«
8i
meyiniz» di^unilf^, «nebilerde, velilerden ve
derin âlimlerden meydana gelen marifet ehline
teslim olmalar gerekir» sözlerimize mi muhale-
fet edüir?
B. SEM DELL
1 h_ -
- ,
82
:
'
, I
83
Bu hadislerden b&zûaTi:
84
.BM>tç|J^,4â«^ bir fe-
m
etmitir.
(â) îbn-i yâce
85
:
Soru:
«Bid'atin nezmûn olduunu
kabul ettik. Lâ-
kih, müteâbih haberlerden bahsetmenin ve on-
to aratrmann. bkl'at oldul^u kAbvl etmiyo-
ruz. Bid'at sonradffiö iMas ^Ûm «riwten iba-
rettir. Jtmam a^iî : «Teravihi cemâatle klmak
bid'attir. fakat bid'^fci haefedir» demitir. Ay-
n ^Üde fakihlerû, -fiMbm çeitli dallarna dal-
malar t^bh^ok mHeâd^ yoUan üklf^ €di3:^k
münazaralarda bulunmalar da bid'attir^ Saha'be-
80
: '
88
ikincisi hakknda da % 1^44 ^V^lIt;^
«Ben^iümre^hirin. Ali de o ehrin kapsdr» (M
buyurduu boy;le büyük kiiler, bu çeit sual so-
ranlan men edâpeki^.de, sonradan gelerek ken-
dilerini kelâm ve cedele kaptiran ve «Uhud ûb^
kadar altm infftk etseler de, onlardan birisinin
derecesine, hatta yan derecesine ulaamayacak
olan kimseler, böyle suali kabul ederek cevaplan-
drmaya ^rimenin ve bu kapy agmanm hak
ve doru olduunu zan edecekler, sonra da ke-
dilerinin hakl, Hz. Ömer ve Hz. Ali (r. anhü-
ma)'nin haksz olduma inanacaklar!. Heyhat,
gerçekten ne kadar uzak bir tul^m. Bu, bak üe
bâtl aymnaktan ne kadar ussalc bir sdz ve gö-
rütür. Melekleri demircilere kyas eden ve ce-
ctelcüeri râid halîfelere tmâh eden kii, dinden
ne kadar uzak ve âridir.
Büt^ bu ftçklamatordcm anlaüdma göre,
Mtas^^tdb laberl^nlen bahsetmek selefii 6ûn-^
netine muhalif bir bid'attir. Bu, fakihîeln fik-
hm dallarma ve tafsilatna dalmalarna benze-
mez. Çünkü^ fakihlerin böyle konulara dalmaia-
rmm yasaMandigna d&ir onlardan, bir haber £^1^
memitir. Aksine, fkhî meselelere ve ferâize d^-
m
dklan naklc^dilcLil^ için buzlar yapmann caiz,
daha sonra ortaya ckai mûcftdsle feüeiii ise,
ilim ehli olanlara göre, zenunedilen bîr bid'at ol-
duunu anladk.
Münazaraya gelince; eer bundan maksat,
dinin bükümlerinin almd yerleri aratrmaya
ymm. ise, bu, selefin sünnetidir. Selef« f^hl m&-
seleleMd istiâre ve müniE^^ra yaparlard. Mis-
kim dedenin ve koca ve babasyla bulunan an-
nenin miras meselesinde ve dier meselelerde
mî^v^ vft mûnazaraJan nakledüzaj^tir. Evet,
ÎMtÛBr kfflidi nuâEse^arma dikkat çekmek ii^
bir takm fkh lafz ve ibâreler ihdas ederlerse^
bunda bir mahzûr yoktur. Bilakis, onlar kulla-
nanlar için mûbahtr.
Eer, münazâradan maksat, bir ey öret-
meden k^rsmdakini susturmak: j^, bu zemme-
dibnitir. Çühkû sûm^^to m^kmâiT,
90
> 1 •
* '
-
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
FAYDALI RAZI FASILLAR
BRNC FASIL
Soru:
Birisi : «Bu müteâbih lafzlar söyieaaye
pim düütü hu
^^gte«^ çeit lafzlar söyleme-
ye sevked^n ey nedir? Onlarn, halka tebih
vehmini verdiini ve Allah*m zât ve sfatlan
lnd^pda }3M]i ^^tlkada sevkettiâfini bilmiyor muy.
duf "Bb^, m^Mwet makamnda bulman kii-
nin bunlar bilmemesi düünülemez. Yoksa, ad
geçen lafzlann halka vesvese vereceini^ l^r
yoMu da, insanim dalâlete dümesine alcbiv
myor muydu? Bunu da onun için söylemek müm-
kün deildir. Çünkü o âri' ve ârih olarak gön-
derildi. Yoksa^ mânâs anlalmayacak sözler
söylemek için -gönderümedL Fakat onun bu tür
1 - .
,
91
: ;
öyle ki:
92
rim vet mûtev^r hadislerdeki kelineldrd hasre-
pek az sayda oldt&lan iemlaür. Bunla-
dilirse, .
^rinci misâl i
- * -
'93
,
94
.
kinci misâl :
I
95
.
Üçüncü misal X
Dömtincû mi$&l
^7
bâyle yaptüar, ÜMiUulkü («^.) bu Mz^ km^
diMmâm t^mertlik mâ&â^ anlatlacak bir harî-
ne ile beraber söylemiti. Lafz, bu karineden so-
yuliarak rivayet edilip de vehim hasl olursa, «ba-
zdanm mÂz&sm bilmedîlri bir lafz «lyledl» di-
ye Hz. Peygan&ber (a.s.re kim itiraz edebilir?
Çünkü Resûlullah (a.s.) bu lafz, cömertlikten
bahsederken, hazr bulunanlar hakkmda zikret-
m%tir. akai ba^a râvi, l^s^ ipttj^i gibi najde*^
âip kat^jri neJÛ^âez. Çûokü 3^ karine^ Bâk-
11 mümkün olmaz, veya râvi karinenin nakline
98
Beinci miski s
100
> Sorut
101
:
102
:
Scru 1
103
: : :
' . j^.'r "jl îli.; - k >/' >^ i" > . t ^ ' '?!! IH^ • >
* " - ; .
Soru
Birincisi t
104
fzlan kullanmak ise, aznbm tebih velumue
kaplmasna sebep olur. ki zarardan, daha az
.
olann tercih ve dierini terk evlâdr.
tkinclal
m ûra, 42/11
kâabaknnda onlarn fevkindedir» veluaini
Vemi oIma,zlar im? dezülirse öyle cevap vexi-
riz:
06
Soru:
^ ' •
.
; . .
107
:
£|er
.- - *
var-
l) Hûd, 11/119
108
sftbjBpA topiaxk îman edorlezdi O hal^ mü-
min olsunlar dS^^ kmmism sen ml zorluj^
caksm?» C) ve t
109
:
'
•
'
KNC FASIL
~ ' _
' *
BZ deriz ki
111
;m Peygamber (a^J'in «jyila^ Âdem ^^^(^^^^^
in tabiatn
— kendi eli ile mayalad»
.......
.-to :
Eer : .
'
112
::
Eer:
1X3
I^tel olzna meselesi bakadr.
Harflerin Icadîîn öltp olmamas üçüncü bir me-
seledir. Binâenaleyh, biz O (a.s.)'nun söyledii
Helam ye ibâredez fazla bir ey söyleyemeyiz.
Eer «Bu iki meseleden, yani Hz. Peygam-
:
[
Aym eMlda: •^ü#te*m arapça almas
da kadîmdir. Çünkü Peygamber ta. s.)
Hz. :
114
Kur'an'n arapça olma meselesi, bizzat Kur*-
aa'da açkça belirtildii için haktr. Kur'an'n
katlim c^lms da baktr. Çûnkû Hz. Peygamber
(a.s.) bunu sarâhaten belirtmitir. «Kur'an-m -
115
^h,^ bl«im «Kur'an'm kdim okhgufaa dâir
ziEix»Q% sadece Beyf^m^m mJ'îa : «Kur'-
aH Allah*i&' M^imaâsr^ o yaratlnanütr» buyur-
masndan deildir. Zira, yukarda açkladmz
gibi lafz tahrif, tebdü, tasrif ve ta|a^ do|pnx de-
|:jldir. BUOd^ «o lafg, Hs. Peyganib^ (a.8J'in
116
: ;
ÜÇÜNCÜ FASL
117
murad ediyorsan, bu tasavvuru ve aûiajjnas
mümkün olmayan bir efdir. Zât tasavvut*^ eM-
n^ren ve anlale^nayan bîr eyin kadîm mi^yok-
sa hâdis mi olduuna dâir hüküm nasl verilir?»
jieriz.
118
hinda. yâdi dilime v% ^üfeîe^^-
zihinlerde,
ki varlnda bu özellik yoktur. «Ate yakcdr»
deseler. ^evet, hariçte mevcut olan atein, ken-
disi ^akcd> : âdr^. «Ate lafz yakcdr» de&e-
Ipt, «bayr» deziz. «Zihinde bulunan ate yakc-
dr» deseler, yakc deildir» deriz. Ayn
«hayr,
ekilde, ate kelimesi de yakc deildir. «Ate
k^teâl ^jJm^S^^ imMl^â^ ey yakcdr.^* de-
âeleiK«Evet :mlctödr» de:^ Çünkü bu keüj^ie
söylenince hatrlanan, frn, soba v.b. fm^mâ^^ ]
Eer;
120
"
121
lerdeki atee «hakikaten ate>» denir. Zihindeki
atee ise* laMtoten deil de ilmen ate denir.
Zihindeki bu ate. gerçek at^i anlatan bûr sû-
ret mânâsnadr. Nitekim aynada görülen îns^
ve atein suretine de insan ve ate ismi verilir.
Lakin bu, haWW iasaa ve atei anlatan bir su-
ret mânâsmadr. Atein, lisartedaki varlaa.ate
denilmesinin sebebi, onun zihnî ve hakikî mtoâ*
sma delâlet etmesidir. Atein hakîkî ve zihnî mâ-
^^m<ian bu üçüncü mâ-
sonra, dillerde bulunan
îite,' stüahlftim d^:j^me8i ile d^iir. Fakat
ilk
122
,
123
'
DÖRDÜNCÜ FASO.
Eer birisi:
124
:
Birinci mertebet
m
dr, îmanciLa. ©n bayuk gâi^^, de budur, ger aç-
lli bu dermede bir îmmm
uiaabîl&n Mr ^mk
-veya iki kii bilünabihr. Bazan. bunlardan hiç
kimsçnir bulunmad asrlar da olur. Eer, kur-
tulua ermek için mutlaka böyle bir imana
hip olmak r^rekseydi, kurtulua ©renler çok ez
olurdu.
kinci mertebe 1
Üçüncü mertebe î
- '
•
127
liltir» (^) brunnuür. tster zeki olsun, ifiter ah-
mak bu kjBti duyan ûv^^odaa birisi, ilk
olsun,
anda hemen tasdik' eder ve «Evet» tekrar yarat-
:
DiMAncû mertebe t
(1) Yââto.
128
'
Beinci nertebet
129
mu ba^^ilnasmdan veya h^stahnm iddeîien-
mesiBden» ir^ya bir baka sebepten dolay olabi-
leceini hatrna dahi getirmez. Bunlar» avâmm
hatrna gelmeyecek eyler olduundan, kalple-
rinde o z&tn öldülfûne dâir kesin inanç M31I
cdur.
.t
Altnc Jttdttisibe 1
130
îte, bir karineye ve haber veren hakknda
iyiitikada htiyaç duyulmadan» bir haberin sâ-
dece kendi hu^^ V9 tabiatum uygun olmasndan
hasl olan itâcat ve tasdik, bu anlatlan mertebe-
lerin en zayf ve derece bakmndan en aa-
dUr. Çünkü evvelki be mertebe, her ne kadar
bazilan zayf olsa da. hir karineye^ veya haber
veren hakkmda güzel itikada, veya bunlara ben-
zer bir delile dayanmaktadr. Bunlar, avama gö-
re delil saylan iaretlerdir. Yani avâm^ onlara
dayanarak tasdik ve iman eder.
131
rinde köpek ekline çevrildi», «Filan rafizi do-
muz oldu» demeleri, rüya ve dier hallere dâir
hikâyeler anlatmalar... ite bütün bunlar, ço-
:
tu. ^
- '
132
vardr, özellikle çocuklarn ve gençlerin tabiat
taklide dftha palandr.
133
:
BENC FASIL
MUKALLDN _ •
ÎMANI MESELfâî
imdi sen
134
rekse sebepsiz ol^ak srf sahibi hakkmda
gü-
zel bir lUkacU dayatian bir delU olsun, kalbe hm-
klkatm sûretili ileyen delil ve sebeplere bakl-
maz. stenen delil deil, fâidedir. O da hakika-
tin, olduu gibi kalbe nakdr. Kim: «Allah*a,
sfatUuruu^ Jj^iitorma» p^ygaab^leine ve &fa^
ret gününü, btudâr gerçektm n9tBÛ se o ekMie
inandm* derse, o saîd yani saadete eren kiidir.
Eti itikadm, kelâoî t>ir delil ile olmas art deil-
B3X ^^^^mjmm^ da, bu înan^ sâhip
olan kii saîddir. -^ÎIâ.h teüteön atnmk hakîkat-
lere îman ve tasdikle mükellef kld. Bu durum,
Hz. Peygamber (a.s.)'den geien birçok mütevâ-.
tir haber üe. kesin alar#k bilinmektedir. Bedevi-
ler Hz. Peygamber g^r, O (a.s.) kedi-
(a.s.re
lerine îman arzeder, onlar da bunu kabul edip
tekrar deve ve koyuniarm gütmeye koyulurlar-
4^. Ifc Fmjm^^m eolan, mûcize ve mû-
d^în peygambeolige delâleti üzerinde, Memin
hâdîs oluu, yaratcmm isbat^, vahdaniyyetin de-
lilleri ve dier sfatlar üzerinde düünmekle mü-
135
:
Eer
«Bu durumda, müslüman mukallid kendisini
yahudi mukallidden nasl ayrr? Zira her ikisi-
nin îOffiEU dfidüe dayah ^ma]pp, taklide d^^alir
dr. haMe. UrM Tmnm taklidini dîgrerînin tak-
lidinden ne ile ayrr dersen, öyle cevap .veri-
rim:
136
r
137
:
Eer: '
* ,
' '
^tkike
çardmz zaman, yüzünde kabul emareleri
sezersek, elimizden geldii kadar kendisine ilaç
vmi^t oedel ve apE d^iller]«» kcmdiini teMvi
ederiz. Onuaîa, Âlkk'^ ©mrettigi gibi, en gûz^
yol hangisi ise o ekilde mücâdele etmeye çal-
rz. Bizim, delil ve cedel yoluyla onu tedavi et-
meye bu kadar ruhsat vermemiz, herkese kelâm
kapsm â^namiE mânâca Çünkü ilaç-
gelmez.
lar hastalara verilir. Hastalarn says ise, sh-
hatlilere göre azdr. Hastaya o ilac vermek zo-
runludur. Shhatlileri ondan korumak gerekir.
138
Slüîmtî ola aslî ftrat, mücâdele ve delillerin
açklanmasna ihtiyaç duyulmadan îman kabu-
ie vermenin zarar,
istidatldr. Shhatlilere ilaç
hasteilai'ft yaplmas gereken tedâviyi ihmal
m^Bît douraca zaraMaa daM mm deâdîr. Her
eyi yerine koyalm. Nitekim Allah Teâlâ pey-
gamberine :
SON
130
ÇNDEKLER
> 51
D. Tefn 53
E. Cem S3
F. Tefrik 54
7. Teslim .......™;.. 72
ikinci Bölüm -
HSAR YAYINEV
/