Professional Documents
Culture Documents
Rıfat Ilgaz, Bütün Şiirleri
Rıfat Ilgaz, Bütün Şiirleri
Çınar Yayınları
Rıfaı ll gaz Kül! ür .lvlcrkezi
Çaıakeşme Sok. '50 -i
Cağaloğlu i İstanbul
Tel: O 212 '528 71 fıO_:jJ-'i2
Fax: 0212 'i28 71 -13
www cinaryavincilik.com
www.rifaıilgaz. info
w\vw.rifaı ilgaz.org
\VW\V .lıababamsinili org
cinar��cinaryayin<·ilik.com
.. �ıfat I�gaz .
BUTUN ŞIIRLERI
1927- 1991
Yayma Hazırlayan
Aydın Ilgaz
�nar
RIFAT ILGAZ'IN ŞiiRi
SERVER TANİLLİ
Bugün de, okurlardan çoğunun gözünde, Rı fat Ilgaz, büyük bir mi
zah ustasıdır ve başta da Hababaın Sımfi 'nın yazarıdır.
7
Ne var ki, Rıfat Ilgaz'a bakarken, asıl düzeltilmesi gereken yanlış
şudur: Yazarımız, -mizah içi ya da mizah dışı olsun- nesirdeki us
talığından önce, şair ve büyük bir şairdir. 1940'ların ikinci yarısın
da, olgunlaşmış, şiirinin çarpıcı örneklerini kitaplaştırmış bir şair
ken mizah yazarlığına yönelmesi, biraz da yaşam koşullarının zor
lamasıyla olmuştur.
1940'lı yıllara varıldığında, bir ateş çemberi ile çevrili ve sosyal so
runların burgacında kıvranan Türkiye'de, Cumhuriyet şiirinin üç
büyük odak noktasından biri olan 'millfci şairler', kuru bir yurt gü
zellemesinin sığlığı içindedirler; ikinci odakta Yahya Kemal, 'Hül
ya tepeler, hayal ağaçlar'la oyalanmaktadır. Üçüncü odağın başın
daki Nazım Hikmet, büyük bir çığır açmıştır ve düzeni sorgula
maktadır. Ne var ki, tehlikeli bir iştir yaptığı ve o yüzden toplumla
ilişkisi koparılmıştır, hapishanededir.
Dil, gitgide yalınlaşır, açık ve akıcı bir nitelik kazanır. Tanıdığı çev
relerin insanlarını, onların duyguları, özlemleri ve çelişkilerini, yi
ne onların diliyle yansıtır şiire; yerine göre halk deyimlerinden de
yararlanır şair.
8
direnişe açıkça çağrıda bulunduğu da olur şairin; ama bunu yapar
ken, hiçbir zaman sloganlaşmaz dili ve sanatın gereklerine ters
düşmez. Bizzat kendisi ağır politik baskılar altındayken bile, ayak
ta kalmayı sürdüren, acılı ama yaşama direncini yitirmeyen ve kav
gayı elden bırakmayan bir sestir onunki.
Çınar Yayınları, Rıfat Ilgaz'ın şiir kitaplarını, daha önce tek tek ye
niden basıp okurların önüne koymuştu. Şimdi, onları bütün olarak
bir kitapta topluyor yayınevi. Büyük bir hizmettir yaptığı. Akan za
manın edebiyattaki yasasıdır: En başta şiiri eskitir. Bu satırları yaz
madan önce, şairimizi yeniden okudum. Eskimeyen bir şey var Rı
fat Ilgaz'da. Gerçekliğin sürgit haklı çıkarınasında mı aramalı onu;
yoksa şairin duyarlığında ve 'yürek işçiliği' dediği sanatsal gücün
de mi?
Strasbourg
1 Ocak 2003
9
KiTAPLARDAN ÖNCESi
(1927- 1940)
Bedbalıt bir aşığm defterindeıı
(6 Temmuz 1927)
RÜZGAR
1 A
MANASlNI KAY BEDEN SIR
(Çığır, 1938)
ı ı::
ZAMANIN UNUTTUKLARI
(Çığır, 1938)
MEVSİMLERLE BERABER
(Çıgır, 1938)
17
AKIŞ
19
HÜLYALARIM
20
BİR MEVSiM BAŞLARKEN
'J1
ADIMLARIM
23
GÖZLERİNDE AKİSLER
24
DACLARDAN
25
KAFILAR
26
DÜŞÜNMEK
27
İçimden her geçeni anlatan dudakları,
Günahlarıma örttüğüm ırmakları,
Yelkenimi gözleyen kıyıları,
Uzakları, uzakları, uzakları düşünmek...
(Oluş, 1939)
MEVSiMSONU
(Oluş, 1939)
ÖGLEÜSTÜ
(Servetifünun-Uyanış, 1940)
AÇLlK
(Servetifünun-Uyanış, 1940)
'21
O BAHÇELER Kİ
(Çığır, 1940)
SON
.Ti
II
(1940)
Yarenli k
(1943)
BU SAATTE
39
AYN A K A RŞl Sl N D A
40
ŞEHİR KENARINDAN
,...,
-Hep tanırız Maarifteki
Mürteza E fendi'yi . . .
Her Kalem dönüşü,
orta şekerli kahve içcr
bir de sermayesine nargi lc-.
Şişcler, iri l i ufaklı şişeler,
saf saf dizildikçe karşımıza,
sen, boşta gezen Ali Bey'e
İnhisar ' da iş bulursun,
yahut Şeker Fabrikası'nda.
Bense kızının yaşını düzeltir
çıkarınadan ka.ğıtlarını askıya
bir gün içinde kıydırırım nikahını
Belediye tahsil d an Ahmet'lc . .
.
tf'l
M E R H AM ET
Süvariydi Kırklareli'nde
Atikali 'de atiayan delikanlı;
Çatalhan'da tcrlikçiydi önceden
danl tınca ustası nı
ocakçılık etti,
Beşiktaş'ta, bir sabahçı kahvesinde.
-Çok çayıııı içtik Necmi'nin-.
Boşta gezse de şimdilik,
Beykoz Fabrikası'na girecekmiş
bir yolunu bulursa.
49
ll
lll
Yü rümesini de bilir
bi letçiyi ati a tmasını d a,
biraz öksürdüğü i çin
a l d ı herkes g ibi bile tini
-soğuk algın l ığıdır, geçer.-
Bu akşam da çıkmayacak gazeteye;
çı ksa da n e kazanacak ki
ne Okmeydanı'nda ci nayet,
ne soy u l a n var yangın yeri nde,
ne d e Sul tanahmet'te asılan;
olsa da merakl ısı kal m a d ı havadisin.
IV
51
BABAM
S2
KAPALIÇARŞI
Kapalıçarşı açıldı. . .
Tezkereci Ali Onbaşı,
ted arik için sivil l erini şimdiden
dikilmekte kapıda . . .
Elden d üşi.ı rdüğü ceketin altına
belki bir müdürün
ü ç ayların ortasında sattığı
siyah çizgili pa ntolonu be ğe necek,
belki de bir yedek subayın
zırhı dökülmüş külotun u . ..
Kapalıçarşı açı l d ı . . .
Topkapılı H5cer
bırakarak ü çüncü çocuğunu komşuya,
i pek çarapi arını tazeleyccckti r,
Feshane' deki kocasından saklı.
Kapalıçarşı açıldı . . .
Medrese' de yatan H ayri
iki öğün köfteye karşı lık
sa tabilir eski gömleği ni . . .
Kapalıçarşı a çıldı . . .
Kumkapılı Melahat
elinde ekmek paketi,
koltuğuncia yarım kal nıış bir kazak arkası . . .
On buçuğa kadar
yazı makinesi nin iirtü sü
ve sayfası bir kayıt defterinin
açılsa da olur, açılmasa da . . .
Kapalıçarşı açı l d ı . . .
Fazla dol aşmaya gel mez,
d ı şardcı ycığmur ve çamtn�
güven olmcız pabuçlarıma.
KiTAPLAR
55
DOGUM
Al
S A N ATO RY U M
Ne sorayım sana,
derste kulak dolgunluğu
hahrında kalanları mı söylersin,
uyku sersemliği
şöyle bir göz gezdirdiğin kitaptan
aklına girenleri mi?
Çalışamadın istediğim gibi,
ya komşulara su taşıdın çeyreğe,
ya bekar çamaşırları yıkarken annen
beşiğini saliadın kardeşinin . . .
Belki gaz yoktu bu gecelik
şişesi çatiarnıştı belki de lambanın.
Şu halde karşılıksız kalacak sorularım,
zararı yok,
vakti gelince senden öğreneceğim
makarna, un dağıtıldığı nı,
Bulgarya'dan gelen kömür motorlarının
yanaştığını Kumkapı'ya.
E tin iki lirayı aştığı günlerde
kulağına kar suyu kaçan toriklerin
karaya vurduğunu.
İşimize yaramasa da
kaça sürüldüğünü kahvenin el altından
yine sen bilirsin bu sınıfta.
C. t:.
Yaz ortasınd a bulursun
hasta için olduktan sonra
t i monun en sul usunu.
M ahalle kırılırken uyuzdan
kükürdü sen taşırsın
M ısır Çarşısı'ndan hastalara.
Ararsın kursağına g irmese d e
folluğa yeni düşmüş y unmrtayı
cılız çocuklar i çin.
Senin omuzlarındadır her işi mahallenin,
en insafl ısını verem doktorunun
d işçinin en ucuzunu
sen salık verirsin komşulara .
Bildikl erin d e vardır fazl adan
çivi ye, kal a y a dair . . .
Biraz daha kurcalarsam
dökersin i çyüzünü n al burl arın.
B enim bilgili, b e cerik l i çocuğum,
kalktığın zaman tahtaya
y üzünün kızarınası neden?
Ayağında sağlarnca bir pabu ç
sırtında bir ceket y o k diye mi?
Ne var bunda sıkılac ak,
u tanm ak bize d üşer çocuğwıı !
Eğer çalışmadığın i çinse,
bildiklerin sana yeteı�
notun önceden veril miş,
b i lm ediğin şahıs zamirieri o lsun!
C. '7
SINIF
71
SÜNNET DÜGÜNÜ
Sayfiyeye çıkmasak da
bize göredir bu aylar . . .
Tahtakurusuna aldırmayız,
kulak asmayız sivrisineğe,
kim gözünü açacak yorgunluktanı
Evlerimiz gibi şenliklidir mahallemiz de . . .
Konu komşu toplarur,
taze asma yaprağından zeytinyağlı dolma ile karşılarız
Hıdrellezi . . .
Biliriz açmasını
kesenin ağzını yerine göre,
hesapla kitapla işimiz yok.
Nasıl olsa kurtulmuyor
iki ayağımız bir pabuçtan.
Yorgana göre uzatmaktan ayağımızı
kötürüm olmak işten değil.
Doğrusu ya eğlencesiz yapamayız,
mahalleye cümbüş mü lazım,
Uzun Ahmet'in kızı
bir nişan daha yapmazsa bugünlerde
ağustosa sünnet düğünü yapar
çol u k çocuk eğleniriz.
Bizim emektar seecadeye olur
ne olursa . . .
Eşi dostu toplarız bir gece,
N uh 'tan kalma l üküs l ambasını
asarız karaduduna Dül gerler'in.
bir tarafta çocukların tahta karyolası,
donatılmış m asalar bir tarafta . . .
Armağanlar g elir eşten d osttan,
bırakılır yastıkların altına.
Ne şeker doyurur bizimkinin gözünü,
ne de işlemeli mendiller,
gönlü kız gibi bir bisiklettedir.
Vakti gelince m eydan açılır;
kıvrakhr oyunu kızlarımızın,
tüy gibidir vücutları . . .
Berber Kazım kanun çalar,
Çarşambalı Yusuf, keman;
Safiye'yi çağıracak değiliz y a
Tapu Katibi dururken!
Her şeyi yerli yerinde bizim oğl anın
eğer bir sünnetse noksanı,
o da çıkıversin aradan!
VAPUR İSKELESiNDE
-Eğer ev tutacaksan,
suyu içinde olsun
ev sahibi dışında,
zehir eder i nsana lokmasını . . .
Sokakta kalmak istersen
kız da yüzüne karşı çek kapıyı
şimdiden hazırdır kiracı lar . . .
-Yığın yığın insan taşısın
trenler, Boğaziçi vapurları
biz bu pazarı d a öldürelim
vapur iskelesinde . . .
Farkında değiliz mevsimin,
ne yazlık gömlek var arkamızda,
ne modaya u ygun bir ceket;
pabuçlar kıştan kalma,
ü stümüzdekiler geçen yazdan.
- Açık kal masın d a sırtım ız
giyinm ek bi zim için değil . . .
B ü t ün zorumuz boğazdan,
hasretiz bol sirkeli sala taya
henüz girmedi mutfağım ı zd an i çeri
Ayşekadın . . .
Dili m i z bağlı geçiyoruz
m anavların önünden,
ne karp uzun turfandası bizi m,
ne üzümün.
- Hadi seni n başında çoluk çocuk,
ben ki min için katl anıyorum
basık evlerin kü f kokusuna
ve pisliğine bekar odalarının?
Bü tün kış,
sabah uykusunun
ve bir bardak ıhlamur un hasreti çeki lir.
Bizim gay retim iz getiri r de yazı
tadını başkal arı çıkarır . . .
Kimin için b ırakırız sıcak yatağı
fabrika d ü d ükl erinden önce,
bu kör boğaz i çin mi bü tün çilenıiz'
- işte Ada vapuru kalkıyor,
dolaş candan bir tanıdık b u l abilir m isin
dert yanacak,
çıınacıdan, a teşçid en g ay rı . . .
B a kır yüzlü kadınların arasında
b izim Ci bali kızl arım görenıezsin.
Rastlayaınazsın,
U nkapanı Köprüsü'nde karşılaştığın,
g özka pa kl a rınd aki uykuyu,
avuçl arıyla d ağıtan işçil ere . . .
Ve sigaranı destursuz y aktığın
Defterdarlı arkadaşlara . . .
NE DİYEBİLİRSİN?
01
KARA DAYIYA MEKTUP
Gidenler gelenlerle
yolladığımız selamlar da olmasa
çoktan yitirirdik izimizi.
Ne yapalım, düşmüşüz kendi derdimize,
zor geliyor iki satır karalamak . . .
İ yi ceymiş sağlığın
kelle kulak gelmiş yerine,
aranızda pehlivan geçinen Asım'ı
bir tutuşta yere çalmışsın
kır gezintisinde . . .
Bil mem sende mi, Asım'da mı keramet!
Yalnız, medreseden kalma
romatizmaların tutuyormuş ara sıra . . .
Ben de fena değilim,
iştahım yerinde,
yalnız kaşıntı var vücudumda biraz
uyuz diyenler de oldu,
fayda vermedi ne yaptımsa,
halden anlar bir doktora gittik
meğer kanımız bozulmuş, bayat gıdadan . . .
-Evet kanımız bozulmuşl-
Günlük palamutların bile
denize döküldüğü b u memlekette
bozuk yiyecek mi kalır!
Ne yaparsın,
kaşınmanın da bir tadı var kendi ne göre . . .
Bu tat yüzünden
uykumu kaçırdığım da oluyor.
Bir gece çıkayım dedim Karagümrük'e doğru
senin cami avlusundan geçiyordum
ortalığı bir görme,
yedisinden tut yetmişine kadar
iç içe geçmiş . . .
Nerde dedim, gelsin görsün
serçenin yuvasını d üşünen şair ! . .
Beni görünce,
çektiler çullarını başlarına
korkudan . . .
Bilmem memur mu sandılar!
Bir ihtiyara yanaştım
çekinerek selamımı aldı,
iki laf etti k:
Çınar dibindeki, hamalmış
g ümrük önünde,
işi işmiş ama eskiden
atılmış şimdi çürüklüğe . . .
Satılınayan gazetelerini
başının al tına koymuş bir çocuk
kıvrılmış duvar dibine;
onun yanı başında
birbirine sarı lmış sıkı sıkı
yeni evli ler. . .
Karşıcia bir emeklinin karısı
durmadan sigara içiyordu.
Eli ayağı düzgün
bir kızı da varmış ama
misafirmiş arkadaşında;
hiç olmazsa
rahat bir döşekte geçecek gecesi.
Bir tarafı medrese duvarına d ayalı
çerden çöpten bir kulübe vardı
ve içinde oturduğu yerde uyuyan
yaşlı bir kadın.
Kocasını iki gün önce götürmüşler
vurgunculuk suçundan!
Senin Rıza da özeniyordu b u işlere,
işkembecide gördüm geçen gün
işe girmiş,
dersleri asmış bu yüzden;
tü yü düzmü ş baştan ayağa . . .
İlk günlerde
müdüründen laf işitmiş,
kı lık kıyafet yüzünden . . .
Kışa çok var diye
çıkarmış eli nden pardösüyü
birkaç kuruş ekiemiş de ü stüne
bir takım elbise uydurmuş.
Senin anlayacağın
heybeyi bozup torba yapmış!
Bel ki de hoş görünmek içindir
dairesindeki kızlara . . .
Benim içim geçmiş de, Kara Dayım,
bu işlere aklım ermiyor . . .
Biz boğaz derdine d üştük
unu ttuk çoktan ü stümüzü başımızı . . .
Böyle olduğu halde işler
Çemberli taş'taki köfteciyi bıraktık da
işkembeciye dadandık.
Hem unuttuk şarabın çeşnisini,
varsın fezlekeye geçsin sarhoşluğum
ihtar gelsin yukardan,
aziz dostum, bununla beraber
geeeli gündüzlü ayık geziyorum!
ÇAY
86
N e kadar p aralı olsa da
Enver'den iyisini mi b ul a ca k,
dansta var m ı üstüne çocuğun?
Bu g ece karar verildi n a kl ine
N ecmi 'nin ardiyesindeki çi mentonun
N i ş<ı n taşı'na.
B i tecek a partmanın ü ç da iresi
üç aziz dostuna kiratandı şimdiden.
Ofisi ere yeni memurlar kaydedildi,
tecziyesi düşünüldü bir katibi n.
i çtiği şaraptan mı nedir,
iç salondaki poker p artisinde
fazlaca girdi i çeriye
Balıkpazarı' nı n Konyal ı'sı.
Yarın beklenebilir,
iki kuruş daha fırlaması pirincin
nakil masraflan yüzünden.
Yine fazl a taşkındı N ih a tçığımız
pervane idi etrafında,
içi nce tutamaz kendini,
yine de hoş çocuktur,
hiç de yabana atılmazdı takside
parmağına g eçirdiği hediye.
Eh, iyi bir gece geçirdiniz,
ağır tuvaletler vardı,
çok beğeniidi saçların.
San ınam ki giydiğin b oşa gi tmiş olsun,
öğrendiler diktiğini Cemal 'in;
bırak şunu, eski kredisi mi kaldı,
i şitiyoruz neler diktiğini
taşralı zenginlere!
87
A KŞAMÜSTÜ
88
Geçirirken ayağına terliklerini
köküne kibrit suyu,
kırsın birbirini dersin,
küffar-ı hakisarı
Ellerini tekrar vurunca,
ibrikte gelir abdest suyun.
Namaz sonunda
yalnız sizin işleriniz için,
her yerde hazır ve n�zır
ve her müşkülü asan eden o Zülcelal'e,
ha md ü sena' da bulunursun.
Sabahları Berlin' den
Kudüs Müftüsü'nü dinlediğİn radyonun
sıyırıp mavi boncuklu yeşil kılıfını
Kahire'yi bulursun.
Kulağında Arap'ın Yusuf suresi.
Rast'ta n,
elinde tespih . . .
B i r yanda kırılır Kenan d iyarı
kıtlıktan,
bir yanda buğday dolu ambarları Mısır'ın.
Canlanır gözlerinde
Züleyha'nın hüsn ü an'ı;
kendinden geçersin.
Duvardaki guguklu saat,
bölünce hülyanı ortasından,
uzun uzun gerinir
sofraya inersin,
rızıklanırsın Allah ne verdiyse ...
Kerime cariyemiz
bu akşam da Park Otel' d edir
ve mahdu m kölemiz telefon etmiştir
Ada' dan . . .
QO
NE YAPMALI?
90
Eğer biçimine getirirsen
girersin açık artırmalara,
büyüklerden tanıdıkl arın var,
bilirsin yerinde laf etmesini,
yırtıksın!
Henüz sana isti fçilik gelmez,
doğru değil parayı bağlamak,
sürümden kazanmalısın.
Simsarlık da temiz iş doğrusu
yazıhane açar Sirkeci' de,
yaldızlı bir kart bastırır
Kayseri'ye haber salarsın,
alır pastırma işlerini üzerine,
mal gönderirsin karaborsadan
-a nasıl oralı değil misin!
Biraz kalınlaşınca
bir apartman dikersin Beyoğlu'na:
"Emek Apartmanı".
Kiraları yüksek diye
kim açabilir ağzını,
sen temeli 39'dan sonra attın.
Sonra genişletirsin yazıhancyi
bir iki b1tip çalıştırır,
bir de muhasip tutarsın . . .
Biri esmer, biri sarışın
i ki dakblo alırsın yanına
Yalova'da geçirir yazları
kışın Uludağ'a çıkarsın,
sen de bilirsin para yemesini
alın teriyle kazandıktan sonra.
91
ÇİLOCLAN
qq
TOSYA ZELZELESi
1 04
Yaşadıkça
(1948)
iÇiMiZDEN BiRi
110
Yaşamadı, Mıstabey,
Sana dokunmayan yılan
Bin yıl yaşamadı!
Ne o, dalıp gittin, Mıstabey,
N argilen kül bağlamış!
Neden yorgunsun böyle,
Neden kulakların böyle d üşük?
Boş durduğun yok anlaşılan!
Ne parçalar geldi geçti elinden
B u karne çıkalı;
Sonunda düştün mü bu çirkefe?
Sen ne dersen de, M ıstabey,
Yaşın kemalini bulmuş,
B u senin dişine göre değil!
Ama huy çıkar mı can çıkmayıncal
Sakar öküz titretirken kuyruğu
Varıp başucuna sormuşlar,
Nedir son sözün diye;
Derimi yüzün de demiş, a tıverin
Sarı ineğin üstüne . . .
Biliriz, eski kul ağı kesiklerdensin,
Ne söylesek fayda yok,
Arpadan olacak anlaşılan
Atın ölümü!
lll
Hem düşün, Mıstabey,
Sen evli barklı adamsın,
Dile düştü n mü Safranbolu'da
İki paralık olur i tibarın!
Hani ahbapların ağzında
Bakla da ıslanmaz oldu.
it değil ki kapatasın ekmekle
Şunun bunun çenesini .
Sözde ele vermişsin sakalı,
Doyurmuşsun gözünü
Kürkten bilezikten yana . . .
Şimdi de tutturmuş haspamız
Başımı sokacak ev isterim diye . . .
Tutkunsun, vereceksin ister istemez;
Gülü seven katlanır dikenine . . .
Ne yapalım,
Taş attın da kolun mu yorul du,
Bağışla gitsin Fatih'tekini!
Amaaan, Mıstabey,
Bunlar kara kara düşünmeye değmez,
Tazelensin hele nargilen,
Bak keyfine!
SENİN NEYiN E KSİK?
B i z de yaşarız, azizim,
Yaşamaya gelince, biz de yaşarız ama,
Olmuyor cebi mizden kattığımızla eğlenmek,
Gönlümüzden katalım,
Varlıklı kişileriz neşeden yana.
Pazarımız hoş mu geçecek,
Şart değil Büyükada, Heybeli;
Çok bile gelir kayığı Hristo' nun:
Sekiz arşın i ki karış,
Kız gibi Cibali yapısı.
Bir işaretimize bakar
Çıkınazsa balığa, alesta,
Aylardan temmuz, günlerden pazar;
Yenikapı açıklarındayız . . .
Bırakın Hasan geçsin küreğe,
Utandırmaz bu kollar sahibini.
Kabarmaz b u avuçlar
On ikisinden beri nasırlıdır.
Fazla kül fet istemez,
Bol sigaramız olsun,
Köfte, ekmek, domates yeter.
Karımız, sevgilimiz yanı mızda,
B aşaltında şarap testisi . . .
11Q
Dedik y a bugün pazar
Belki bir genç arkadaşı
"İlk defa güneşe çıkardılar",
isteriz bütün dostlar aramızda olsun;
Kiminin Hanya' dar, gelir selamı,
Kiminin Konya'dan.
Sandalımız geni ş değil, ne çare,
Gönlümüz kadar.
Ne yapalım, bol şarabımız var ya,
Onların sağlığına içecek;
Gün ola harınan ola! . .
Anlarız biz d e bu işlerden,
Elimiz değdi de okşamadık mı,
Şu "pür hayal" saçları?
Kim istemez "yfir"i uyutmasını "sine"de
Batan güne karşı,
"Bade" içmesini "yfir eli"nden?
Gözü kör olsun feleğin,
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
İçimiz öylesine ferah . . .
Son kadehlere doğru sorsun,
Sesi en güzelimiz bizden:
"Gam, keder ne imiş?"
Yontu lmamış sesimizle cevabı hazır :
"Geç, azizim, geç!"
ı ')f )
BİZİM KASABAMIZ
121
Kerpiçtir evlerimiz,
Yatarız ahır sekisinde
Bir yanımızda kanmız, çocuğumuz,
Bir yanımızda çiftimiz, çubuğumuz.
Tezek yakarız odun yerine;
Sac üstünde saman yakarız,
Gaz yerine.
Düğün olur, dernek olur,
Kazım'ın gırnatasında aynı hava:
"Ankara' nın taşına bak" . . .
Bir toprağımız vardır bize dost,
İki ağız buğday verir,
Ama ne buğday
Ambarlar almaz, gömcriz .
Y ı l olur tohumluk kalmaz elimizde,
Tarla gider, tapu gider.
Uğraş, didin altımızda hasır yok,
Sen gel de işin çık içinden:
"Tarla mı kesekli, biz mi kaçamıyok? "
Fakılı 'ya tren gelir Kayseri'den,
Biner gi der işsiz kalan köylümüz.
Bulgur gider, pekmez gider elimizden,
Ankara'dan emi r gelir,
N u tu k geli r.
"Nevurek, hemşerim, nevu rek.
Ağiayak da gözden mi olak,
Dövünek de dizden mi olak."
BİRAZ DAHA SABIR
1 2l
S A N ATORYUMDA
Kesi l d i t ı k ndes l c ri n s o l u m a s ı ,
Yi t i rd i h ı z ı nı
Ciğerl eri zorL:ıy<m ö k s ü r ü k . . .
A k gömlekl i h e k i m k ü rs ü d e . . .
i l a c ı n ve eknıci>
h
i n e s i r<>ed
b
ib
<> i n i
İ ki çift sözle y a p acak:
" [ v e t . . . " d i y or, a k g ö ın l c k l i hekim,
" E l i n i zd e d i r sizin y a � a m a k . . .
Kı r ı l m a s ı n cesarcti n i z ! "
B i l i ri z, n a s ı l ya�anı r karşı a d a l ar d a
S u i çer g i b i , ken d i l i ğ i n d en;
O n l arı n da e l i nd e d i r y a ş a m a k . . .
Söy l ü yor a k gii m l ek l i h e ki m :
"Yor u l m a yok, çal ı �m a yok! "
A teşçi D ur s u n ' a bakı yoru ın,
Cöz ü m k a y ı yor B al ı kçı N i y a z i 'ye:
G ı rg ı ra a s ı l m a k yok d e mek, boyl u boy l u ,
Ş a b l a ' d a k i Rl'i z ' d e k u l a k l a r,
Dnnmuş i s t i k a h a l a t ı a v u ç ta,
i\ l u l J etmek yok demek, 220 k u l a c ı .
t ") t:;
Nefes aldı ak gömlekl i hekim,
Sonunu tatlıya bağlayacak;
Adamakla mal mı tükenir:
"Hepiniz kurtulacaksını7., çocuklar,
Döneceksi niz kanlı canlı evinize.
Gençleri niz asker olacak,
Doğacak nur topu çocuklarınız.
Kiminiz tarlasına dönecek,
Ki mi niz tezgahına.
Sanmayın şifası yok b u hastalığın,
Tıbbın elinden ne kurtul ur. "
Biliyoruz, kurtuluş yok . . .
Yine de kesmiş değiliz u m u d u
Atomu darmadağın eden zekad an.
İ niyor ak göml ekli hekim kürsüden
Alkışl anır böyle vaad edenler,
.
Biz sade üksürüyoruz.
GECE NÖBETi
1 ?7
B U RU N S U Z U N OCLU
Ya h a v a s ı nd a n, y a suy u n d a n,
Ci d e l i d eğ i l m i , d a ğ ın a b ü y ü me,
Ya tsa y <ı tsa freng i d e n y a tar.
N e ateş, n e b a ş a ğ rı sı,
A kı l sır e rm ez bu h a s ta l ığa .
B a şka sı k ı n tısı da y o k
i ğ ne b i r y a n a .
U çku r çöz m ed i m, d i y o r h a r a m a,
Kend i m i b i l d i ııı b i l el i;
K a n ı s u l a n ı rıııı ş bu a y Lı rd a a d a m ı n ,
K a r p u z m e vs i m i .
DOGUM KOGUŞUNDAN ÇlKlŞ
1 11
II
1 .1 '1
Şu koskoca memlekette,
Yeni vurgunlar bekleyen
Arsalardan başka oyun yeri yok sana;
Büyük şehirlere yakışır
Çocuk bahçeleri yok.
Hangi yurda bırakayım da
Küfürsüz oyunlar öğrenesin,
Hangi hemşirenin ninnisiyle
Yatasın öğle uykusuna.
Hangi okulda yctiştireyim seni,
İstediğim gibi?
III
B unlcır si ze gelmez
Uyku sunu kaçırı r çocukların.
Sana h cızır ninni ler söylesem
Bahçeye ku rdum, deseın, salıncak,
ineı nı r mısın ?
Ne bahçe vaı� ne beşik . . .
143
II
1 .-1 7
II
Öğretmeni tanımadan
Öğrendi polisi, jandarmayı,
Koltuğuncia babasının çamaşır paketi,
Koynunci a köylü sigarası, üç paket,
Bu da kendi armağanı.
Ayıplasalar da mahallede yeridir
Böyle taşınmasını cezaevine,
Parmak kadar çocuğun.
Komşuya d üşer dedikodusu elbet
Ki tap yüzünden yatamn;
Böylesi hiç geçer mi gazeteye,
Yıl 1 944.
B abasına bakarsan oralı d eğil,
Varsın di yor, su yolunda kırılsın
Bizim su testi si !
1 • ()
III
151
Kaçını baştan çıkarmış,
Sonra kaçına yol vermi ş, söz olur d i ye.
Mahpusluktan ne çıkar, anam babam,
Ayrılık olmasaydı.
Nerde, adları deği l de, gazeteye,
Sayıları geçenler,
Pol islerin önünde turna dizisi
Karakoldan karakola gezenler;
Bellidir muayene neticesi :
36'dan 28'i hasta.
Nerde o, 28'lerin en güzeli,
Üç yıldır mapushane köşelerinde
Sevdasından önce frengisini çektiğin!
1 52
i ÇE L i M !
1 S4
BU DA BİR ÖZGÜRLÜK Ş iiRi
1 55
Özgürlük şarkısıdır söylenen Volga boylarında.
Ne Tai f'tesin, ne Magosa zindanı nda
Yalnız namı kalmıştı r kaleme alanın
"Vatan Kasidesi "ni .
Seviyoruz her zamandan fazla Fikret'i
Yeni anlaşıldı manası "Millet Şarkısı"nın,
Aynı "Sis"tir memleketin ü zerindeki .
Bugün de vaktinde çıktı gazeteler
Geçti ilk sayfalara Beşiktaş cinayeti;
Ismarlama yazıları üstat kalemlerin
Taksim'deki ziyafetten resimler. . .
Çeyrek saat uzaktasın çok değil,
O meşhur Babıali'den.
Tek satır yok sayfalarda
Bu zincirleme tutsaklı k üstüne.
Çekildi dış kapıdan demir sürgüler,
Tuttu süngülüler yoll arı
Topyekün himayesindeyiz zincirlerin.(*)
1 r::: o
DIŞARDA
Oktay Den iz · c
A. Kadir 'e
1 t:: 1
AMAN D İKKAT!
Ben ölmedim . . .
Beni öldürmediler de;
Yaşıyorum, yaşıyorum işte,
At kıçında sinek gibi,
Töööbe, töbe!
Kapandı yüzümüze dergi kapakl arı,
Bir varmış bir yokmuş old u k sağlığımızda.
Şiir . . . O yosmanın boyuna.
Gazete . . . Gelene gidene baş yazı .
Ara ki bulasın sayfalarda
Şair Rıfat Ilgaz'ı.
Düştükse i tibardan
Ölmedik ya, yaşıyoruz işte,
Yaşıyoruz dedik, yaşıyoruz be,
Hccecy, fincancı katırları !
F i Li M
Boştasın bel l i !
El ierin cebi nde u n u t u l m u ş,
AyL1 k l a rın pJbu ç L :ı rının içinde,
Geçmiyor bakışların camdan,
N e ara rsı n b i l mem k i vi trinde!
Ça rşı uzun, para yok,
Gezi n sağdıcım gez i n !
G e l , dert ortağı olayını sana,
Bir say fa açayıın " ki tab-ı sine"den,
Olmazsa tari hten b i r ya pra k.
Karasevda gibidir i şsizl i k
Çeken b i l ir!
Bel ki u nu tu rsun yalnızlığını
i ki m i z de karlı çı karız bu işten!
Söz gel m i ş, kara dayanm ışken . . .
Döke l i m m i dersi n işi, sağdıcım,
Sen i n l e alışverişe?
Çeki p dış pazarl ardan eski fi kirleri,
Naylon kıl ıfl a r içinde
Geçire l i m mi dersin g ü m rü kten?
N e d u varı kalmış zaten, ne ka pısı!
Bu işte kar yüzde yüz,
Çürü k m al l a r kapanın eli nde!
Fikir fi kir karı nca du ası . . .
Fikir fi k i r mi nare gölgesi . . .
Gramlık paketler içinde sü reriz,
El altından Tahtakale'de,
" içen bir d ah a ayılmaz!"
Sokaklar sokakl ar n ah böyl e,
Kahvel er kahveler adam a l m az.
FJ brikJ l a r paydos etmiş,
Ustası gezer, işçisi gezer;
Ya naşmış şilepler l imana
N e reye baksn n pazar!
Eğer açmazsa bu alışveri ş;
Dudakl arınıızda d üzme türkü l er
Yükt en kazmayı, doğru tarlaya!
Köye giden y o l l ar b a l çık;
Rençperiz ay ağı çarı k lı,
Köylüyüz d oğ ına büyü me,
Gü ven i m i z karakılçık'
i\rpalıkta arpa eki l i r
Şehi rde s u y u içi l i r.
Kendir eki l i r kil i m i çin
Kendirden esrar çeki l i r.
(,'ok para var şu afyonda
Fkeriz, sağdıcım, ekerız.
i\ğ rıy a da g e l i r sızıya da,
(,'eksin eşimiz dostumuz,
Ka nsın mi l let uyku y a !
1 t;7
Özgürlük de ekeriz, sağdıcım,
Türlüsü yetişir bizde,
Katmerlisi, yalıru da,
Adarnma göre boy boydur,
ineesi de, kalını da . . .
Söz özgürlüğü, saz özgürlüğü,
Al sana elektriği, suyu,
Jandarması, tahsildan içinde,
Mesken masuniyeti!
Çevirelim yaprağı arkadaş
Eskiye dönelim, eskiye;
Ne varsa tarihte var.
Taş devri kalsın geride,
Bulunca dişine göre düşmanı
Çek zülfikarı, başla işe,
Bakma gözünün yaşına.
Geçir küffar-ı hakisarı kılıçtan,
Dayan Kankalesi'ne!
Sonra gir coğrafyaya Ankara'dan
Giresun, Ord u, Zonguldak.
Midende taş gibi mısır koçaru,
Dolaş Karadeniz boylarını
Yayan yapıldak!
Plak değiştirelim, dostum,
Farkındayım esniyorsun,
Açmadı bu türküler seni!
Filim anlatayım sana filim . . .
Bir tane oynuyor ki Alkazar'da
Sana filim d iyeyim !
Sağdıcım, meraklıysan bu işe
Teşebbüs de ölmedi ya,
Şükür bir o kaldı elimizde;
Vaktimiz dersen müsait,
Gel, bir filim de biz çevi relim!
Paran yok, pulun yok anladık,
-Yani yolsuzsun öğrenci dilinde
Sultan palamuttan kalma
Altıpatların da mı yok be,
Bir keskin de mi yok?
Balatlı'yım diye gezersin
Yazık kalıbına kıyafetine!
Yürüyelim, gel, Cibali'ye doğru,
Bildiklerim yeter i kimize,
Yüklüyüm de üstelik.
Vay, Nazmiye, canımın içi
Rejiden mi böyle!
Niçin geç kalırsın be kızım,
İşte aradın belanı akşam akşam,
Kaşındın!
Ne duruyorsun be sağdıcı m,
Al şu tabancayı, daya burmına,
Tamam, böyle olacak işte!
Sakın yutma küçükdilini bir tanem,
Simitle birlikte!
Kaçırsak da olur amma,
En iyi si, gel, soyalım seni!
1 t:: ()
Biz kendimize bile fazlayız,
Tutup kedi yavrusunu götürsek eve
Öldürürüz iki günde açlıktan;
Yani umutlanma kaçırırız diye!
Yolunca yardamınca olsun işimiz,
Eller yukarı, yavrum Nazmiye!
Gücenmek, danlmak yok şekerim,
Bu iş böyle!
Olmadı, beğenmedi m d uruşunu,
Niçin omuzların böyle düşü k,
Önünden de mi geçmedin okulun,
Bilmez misin nedir j imnastik?
Fı rlayınca yatağından sabahları,
Banyonu almadan
Sütlü kahvcni içmeden önce,
Hani jimnastik şekerim?
Bıngıl bıngıl olursa kalçaların,
Ne yaparsın belin kalınlaşırsa?
Korseden, dondan, lastikten önce
Jimnastik lazım hayatta,
Plastik de lazım,
Estetik de . . .
İşte geldin gidiyorsun,
Çalış çalış sonu yok,
Nedir bu kendine eziyet!
Yüzme de jimnastik demek.
Başına eşarp,
Ağzına çiklet . . .
Giy ınayonu, atla taksiye!
Saçh ırında deniz havası
Avuçlarında serinlik
O il ahi tuz da dudaklarında.
Sonra, N on oşum, doğru d ansa
Uzan beşiğine aşkın
Bi ruz da hayatı öğren,
Sekmesi ni, kıvırm asını . . .
Böy le boy büyütmekle olmaz!
i şte böy le, canımı n içi,
Böyle, bir tanenı, bu işler,
Ya, işte böyl e !
S e n de, y a vrum, nazl annı a a rtık,
H adi, canımın içi, eller y u karı !
B a ş di k, göğüs ilerde,
Oıııuzlar . . . Vay, i nı d a t h a !
H angi fi l i ın d e görd ü n bu numarayı,
H angi kız kaçırma sahnesi nde?
Kara gözlerin i çi n
K i ııı başını betaya soka r, kim?
Öldüğünle kal ırsı n iki göz ü m
Dokundum m u tabancanın tetiğine.
Kes sesini,
N eyine güveniyorsun, söyl e neyine?
Ayağa kal dı rma mahalleyi,
Sorgu, i fa d e, d ayak derken . . .
Yazık değil ıni gençliğimi ze?
· ı '7"1
Hoşuna mı gitti, acemi çaylağım,
Kızın yüzündeki bitkinlik,
Saçlarındaki tütün kokusu,
G irmişsin ağzının içine!
Böyle şeyler neyine senin,
Poyraza karşı gi dersin
Bakmaz da donunun yırtığına!
Uzattık senin yüzünden şu filimi,
Çabuk tıka mendili ağzına!
Yok mu, tuhhh senin erkekliğine,
Al benimkini!
Gel yanaş, kazık gibi d u rma öyle,
Olmadı, canım, baştan;
Şöyle kucakla da sok mendili!
Bağlasak da olur ama, kıskıvrak . . .
Vazgeç,
İşimiz acele!
Hani heyecan, korku, telaş?
Heyyy, soyuluyorsun, kızım Nazmiye!
Anladım, formunda değilsin bugün,
Sanat, her şeyden önce . . .
An meselesi . . . Ne diyeyim,
Nabız vuruşlarıdır ruhun . . .
Canım, ne desem nafile,
İnce iştir, aklın ermez,
Benzemez sigara isti fine!
Dur, biraz da başka yoldan gidelim,
Sen cilve bilmez misin, cilve?
Tav etmeye çalış mesela beni,
Gel bir tanem, gel sevgilim!
Hani iç çekişler, göz süzüşler,
Çok yayasın bu işlerde!
Hadi sağdıcım, nöbet Hamza'ıun
Yokla bakalım ü stünü başı nı,
Yokla, orasııu burasını,
Ayıbı mayıbı olmaz bu i şin;
Döviz möviz saklıdır, bilinmez.
Gazete okumuş adamız.
Çocuksun be!
Hadi gir sutyenden içeri
Uyma şeytana sakın,
Bırak şimdi hergeleliği bir yana,
İş başındasını
Ne gezer çingene evinde musandıra,
Stıtyen bile yok değil mi?
İn bakalım aşağı mahalleye;
Vay orası da mı öyle!
Çok tutumlusun çamaşırd an yana,
İlahi Nazmiye!
Hişşşt, kendine gel dclikanlım,
Başına mı vurdu bahar havası,
Yokla cebini şu haspanın.
Vay ölüsü kandilli,
Bu da ne?
İki tek sipahi sigarası l
Kimin için zula ettin bunları,
Hangi hergele için yürüttün i çerden,
Söyle be imansızın kızı,
Acımak size ha,
Kesmeli sıradan başını z ı !
1 7�
Ne de bilirmiş ağzının tadını,
Köylü değil, birinci değil de . . .
Vay pezevengin evladı!
Utanmak, arianmak yok mu sende,
Namus da, şeref de mi yok,
Vicdan da mı yok be, vicdan!
insanım d i ye gezersin ha,
O yok, bu yok,
Sutyen yok, don yok,
At kendini denize!
Ha aslanım, ha garagort!
Öyle laf etmişim ki kurşun gibi !
Oturtmuşum ciğerinc!
Nasıl da sulandı gözlerin,
İ nandın bu kuru gürültüye demek!
Bütün bunlar rol icabı,
Bu küfü rleı� bu kı zmalar.
Yoksa bu gözyaşları da mı öyle?
Geçelim bu faslı bir kalem,
Gitmez kulağına müdürün
Bu hı rsızlık da kalsın aramızda,
Sen üzülme bir tanem!
Şimdi can damarına geld i k işin,
Yüze yüze geldik kuyruğuna.
Mal canın yongasıdır demişler,
Bizim bir şey dediğimiz yok
Mal da onların, can da,
Onlar demişler!
Bırakalım da felsefeyi bir yana,
Kendi işimize bakalım.
Fazla uzatmayalım bu sahneyi,
Sökül artık neyin varsa!
1 '7 A
Hani senin yüzüklerin, bileziklerin,
Altı n saatin yok mu, Singer marka,
Nerde ojelerin, rimellerin, rujun,
Manikürün, ondülen,
Accleye geldi herhalde.
Şefinin belki o tarakta bezi yok,
Ustansa kendi derdinde,
Peki, ya bizim suçumuz!
Sana dostça tavsiyem;
I3öyle yalınkat çıkıverme evden,
ipek b oömleaini
b
giy
1
1 '7 r:
Giden gitti, kaldık biz bize,
Bitmeyebilird i burda filim,
Tutulurdun birdenbire mesela
Nazmiye'nin kara gözlerine.
Birlikte çekip giderdiniz
Zaten tabanca senin elinde!
Yazık, kaçırdın fırsatı,
İş taşımakta değil bu mereti
Kullanacak yeri bilmekte.
Diyeceksin . . . Ya kız kalırsa başıma,
Hele düşü ndüğün şeye bak,
Peki bu başladığın filim ne olacak
Kızdan önce
Senden önce
G üzel bir fina! l azım filime.
Suçlusun bu işte suçlu
Besleyemedin öldü,
Hele atla şu taksiye!
Gözünü seveyim şoför ağbi
Geçsin diye gazeteye resimlerimiz
Toslamayasın önümüzdeki otobüse!
Çıktık demektir ortağım, bu oyundan
Ne de olsa alnımızın akıyla,
Hele sıyır carcurunu şu çantanın
Anlayalım, heyecandan gayrı nedir d üşen
Herkesin kendi payına.
Bu mu garip kuşun kısmeti,
İki kör kuruş mu sadece,
Bir de dönüş bileti?
Tükürmüşüm bu oyunun içine.
Kapat şu camları, sağdıcım,
Nezleyim, ama nasıl nezle,
Hani bizim mendil?
Tuuh, yürüd ü desenel
Onun çantası bizde kaldı
Bizim mendil onda hatıra!
Uçlan bakalım ateşini,
İşte olmuşu olacağı
Şunlar kal d ı elimizde:
İki tek sipahi ocağı,
Ne gider ya bu filimin üstü ne.
Bakma öyle anam babam,
Bakma dikiz aynasının i çinden
Taş a tma dal gamıza!
Pir aşkına oynuyoruz
Bu kepaze yerli filimde
Var mı oyunda kusurumuz?
Sen de geçtin kendi yerine
Bir yol tutturmuşuz gidiyoruz!
1 77
MANCAL
Ev mi ev,
Oda mı oda,
Ne rafl arda kap kacak
Ne duvarlarda ayna . . .
Nerden baksan i ki minder.
Masayı eskiciler götürdü,
Kili mse çıktı mezada.
Akıl ermez
Bir bakarsın taştan katı,
Bir bakarsın gülden nazi k
İnsandır bu!
Dayandı mı yaş altmışa
Gir sırçadan şişe olur.
Tuz buz olur bir dokunsan.
Hekim derdi,
İlaç parası,
Ecelden önce yakamızda.
Evimiz ev,
G ene odamız oda . . .
Kendi g itti bizim Çerkez kızının
Işıl ışıl resmi kaldı duvarda.
Kış güneşi kar getirdi,
Ardından sürekli soğuklar,
Hastamız gene eski hasta.
Gitti evimizin şenliği.
l Q�
Y U S U F' A ÖGÜT
Bırak şu haylazhğı Yu su f
Adam oldun artık,
Serçel eri kendi haline bıra k,
Canerikleri kal sın d a l ında.
Okuınayı bırak
Yazınayı bırak,
U y ına okul çocukları na.
Tükür d e avuçlarına Yu su f
Yapış körüğün kul puna
Zanaatını i l erietmeye bak!
İbret al kapıdaki eşekten,
A l tmışal tıya mı dadandı,
Topa mı sıvıştı Çukurbostan'a,
Sigaraya ını ahştı?
i ki yanında i ki kü fe
Yaz demedi,
Kış demedi,
B ü tü n m a halleyi d ol aştı .
Kalaysızını aldı tencereııiıı
Kalaylısını verdi.
Yem için,
Tırnar içi n,
Kafa mı tuttu ustaya?
Pişkin eşektir o,
Güngörmüş eşek,
Günde yatmış yuvarlanmış eşek.
Aman ne de pis kel i me bu,
Hiç mi hiç gitm iyor şiire.
Tutup çöplüğe atmalı
"Canan"la "mey''le birlikte,
Yerine bir keli m e bulmalı
Dostça, insanca bir kelime
Kara kız mı di ye li m,
Nazlı mı diyeli m, Yusuf,
Gel Karabiber diyelim şuna!
KARABİBER'İN ESKi G ÜNLERİ
İşte bu Karabiber
Bu kapıya yanaşmadan önce
Bir Karabiber'di kendi halinde.
Yabmı romanında uzanı r
Geviş getirirdi habire.
Yediği ardında,
Yemediği önünde . . .
Diz boyu yoncal ar!
Ayrık otlarını görünce b i r gün . . .
Dayanamadı,
Giriverdi destursuz otlağa.
Bir tutam, bir tutarncık daha derken
Bir de ne görsün,
Korucunun elinde kaldı kulağı.
Söz yoktu
Şeriattı ama kesen,
Kesilen parmak değildi ki . . .
Kulaktı;
Acıdı tabii .
Hen> de nasıl acıma!
iri iri sürmeli gözlerden
Yaşlar boşandı sicim gibi;
Silebilirdi ya
Çıkarıp keten mendili . . .
Silmedi işte
Serde dişilik vardı,
Rimeli, sürmeyi düşündü,
Akıttı gözyaşlarını içine.
Başka şeye benzemiyor yaş dediğin
Alışılmamış ot gibi
Vuruyor insanın başına.
Oradan mideye iniyor,
Bir bulantı, bir bul antı . . .
O gün bizi m Karabiber'in de
Döndü içi dışına.
Akıl veren oldu,
Öğüt veren oldu ama,
İki tutarn yonca vermek
Gelmedi kimsenin aklına.
Nalları dikecekti ya çoktan . . .
Bizimki hani öyle
Hali vakti yerinde,
İşleri tıkı rında
Kişizadelerden değildi ki
Nalı bile yoktu tabanında,
Dikcmedi bfçare!
Süzüldü süzüldü de
Kaşık kadar kal d ı yüzü.
Otu, arpayı değil,
Geviş getirmeyi de unuttu.
İ ş te bu yüzden, efendim,
rekme tokat sepetlediler
Yakup Bey'in eserinden.
B i n d i d a l ı na i nce hastalık
Sı l nı anın peşi nden;
rkıştü yataklara.
1 rv·•
Duyunca kara haberi Tanrı Şair
Şıp diye bastı kalıbını.
Dedi "Uğradı Leyla nazara! "
Bir haber saldı Erenköy'e
"Geldi köy kızları, el bağladılar."
Bir tek kafiyenin hatırına
Burunlarını çeke çeke
Ağladılar, ağladılar, ağladılar!
Bitirince işlerini,
Açtılar naylon çantaları,
Çektiler rimcli, sürmeyi
Sürdüler, sürüştürdüler,
Rujunu tazeleyen tuttu caddeyi.
Karabiber kaldı yatakta .
Bu sefer daha beteri çıktı azanın
Bir haber uçurdu köyün yiğitlerine
Turnanın kanadında.
Kimi kız kaçırınaya çıkmış,
Kimi yağmur d uasına;
Duyan geldi.
Baktılar bu işin şakası yok . . .
Muhtara koştu birisi;
Yokmuş, bucağa gitmiş.
Mühürünü göndermiş yerine.
Kağıt kalem aradılar, yok.
El kadar bir çınar yaprağı buldular,
Verettiler mühürü altına.
Biri dedi " işlemi tamam ! "
Biri dedi "Bucağa gönderelim!"
Biri "İstanbul'u boylasın!" dedi.
Biri dedi "Sokmayın eziyete!
Kendi köyünde diksin nalları!"
Biri dedi "Nalsız!"
Biri "Alın tabanının ölçüsünü
Ne güne duruyoruz! "
Baktılar iş uzayacak
Yazı tura attılar,
Bak şu kör şeytanın işine,
Tutup da yazı gelmez mi,
Hem de yeni yazı .
Köy yerinde kim okuyacak bunu
Çaresiz tura d iyen kazandı.
Vurdular sırtına heybeyi
Koydular tomar tomar selamı içine
Ocaktan tavsiyeyi koydular,
Çektiler traktörü altı na.
Bir dalgınlı k oldu arada
Karabiber'in yoll uğunu unuttular.
Tam çekeceklerdi ki ey gazileri
Muhtar yetişti soluk soluğa:
"Nedir hali bu Karabiber'in
Silin!" dedi, "yüzüıı"ü gözünü,
Bir çeki d üzen verin!
Tırnar edin dipten doruğa,
Köyün hiç m i şerefi yok be,
Derisine kadar boyayın.
Haçan oldu olacak
Vurun cilayı tırnaklarına!"
Muhtar da dalgın adam
Yine yoncadan söz yok,
Lafııu etmedi arpanın,
Traktörün mazotuna gelince, tamam!
1 00
KARABİBER İSTANBUL YOLLARINDA
A nı n hepsi b u kadar."
"Anladım, " dedi çam yarması,
"Hastasın demek mideden,
Vah tüyü bozuğum beni m .
V<ı h k.Jlkuyruğum vah!"
Öl üsü de paraydı Karabiber'in
Dirisi de para,
Bırakmaya gelmczdi kuyruğunu.
Biri et derdinde,
Biri can dcrdinde,
Kol kola tuttular hastanenin yolunu.
Tam girerierken cümle kapısından
Beyaz gömleklisi,
Siyah gömleklisi,
Ne varsa hep bir oldular,
Yaka paça ettiler bizim açıkgözü,
Sen dediler bu işle mi geçi nirsin,
Simsarı mısın bu i şi n;
Sana ne elin hastasından.
Sen ha!
Çuvalın dibi dururken,
Ağzından işleyen açıkgüz!
Alt alta
Üst üste
Öyle karıştı ki orası,
Kim dövüşürse dövüşsün,
Kim tepişirse tepi şsin,
Kime dokunur zararı?
Yapıştılar Karabiber 'in yul arına
Oraya çekiştire,
Bu raya çckiştirc,
Dayandılar Esirgeme Kurumu'na!
BİR ESTETiK A MELiYAT
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . gir koynumuza!"
Yeni lmez yutulmaz dallardan,
Dişe gelmez çiçeklcrdcn,
Bir çclenk taktılar boynuna.
Yıkadı lar gıcır gıcır,
Bursa i şi havlulara sardılar,
Uza ttılar yatağa.
Ama nasıl yatak kuştüyü,
Pij amal<ır som ipckten,
Oda dersen ahır kadar sıcak,
Cevşeyiverdi si nirlcri .
..., ,
....
.,
Tam dalacaktı ki uykuya
"Yok!" dediler,
"O kadar uzun boylu değil
Bitmedi henüz giriş işlemin
Nerde kağıtların, kimli ğin?"
Tu ttu çınar yaprağını gösterdi,
Baktılar mühüre, 'Tamam ! "
"Yazın" dedil er, "Anasının adı?"
Yazıldı.
Babasının adını atladılar,
Gelenekten deği ldi sorulması .
"Nedir, " dedil er, "şikayetin?"
Anlatınca yana yak.ıla:
"Ah, bu kuru otlar yok mu?" dediler,
"Bu kuru otlar, nemli samanlar . . .
Canım, yemescniz olmaz mı sanki ? "
Hak verdi Karabibcr:
"Ara sıra canı çekiyor da adamın
Şöyle bir tutam yonca . . . bir tutamcık . . . "
"Olmaz! " dedi bilgin kılıklısı,
"Önce nefsimi zi eği tmeli . . .
B i.i lü n suçları n özü kend i m izde . . . "
" H aklısın ! " dedi Karabiber,
" İşte bütün görgüsüzlük bizde
Densizlik bizde, bilgisizlik bizde. "
S.:ılı verd i gözyaşl arı nı
Üyekr aşağı mı kalır ondan,
Vcrd ıl cr verişti rd iler.
Sırılsıklam oldu ortalık.
Birkaç damla da bardağa koydular
içirdiler şifa niyetine.
Bu seferki gözyaşı . . . Hayret!
İyi gelmez mi mideciğine.
Ne ağrısı kaldı, ne sızısı,
İştahı da açılıverince,
Çözüldü dilinin bağı:
"Kuru ota tövbe artık,
Islak samana tövbe.
Taze taze ot isterim! "
"Ne istermiş, n e istermiş!"
Biri açtı ağzını üyelerden:
"Yetmez mi sana sevgimiz,
Sana merhametimiz yetmez mi?
Kuştüyü yataklar içindesin, Karabiber,
Nereden geli p, nerede durmuşsu n?"
"Bırak! " dedi bir başkası,
"Bırak şu H arnit ağzını;
Ona kendi di liyle veriştir.
Sen hiç utanmaz mısın, Karabiber,
Edepsizlik düpedüz, ettiğin . . .
Utanma yok mu sende,
Sende sıkılma yok mu?
Ondan yok mu sende,
Bundan yok mu?"
Tutunca heybesini Karabiber
Ne varsa silkti ortaya.
"İşte," dedi, "bende olanlar!
İşinize hangisi yararsa buyurun!"
209
Dayanarnadı üyelerden biri
Bir tokat çıkardı Hafızpaşa i şi,
"Gelmişken," dedi, "insanl ık öğren
Başka İstanbul yok yeryüzünde ! "
Pişkin öğretmenler gibi uzandı
Karabiber'in kulak yerine;
Boşa gitti eli.
"Vay! " ded i . "Hani kulağının teki?
Nasıl çıkarsın bu kllıkla,
Söyle nasıl, insan içine?"
Tuttu sol kulağına yapıştı .
B i r . . . Bir daha, boştaki eliyle . . .
Yaşlıca bir üye kalktı ayağa,
Ömer Seyfettin'i okumuş belli,
"Yatırın," dedi, "falakaya!"
Yatırdılar. . .
Verdiler sopayı tabanlarına!
(Şunun şurası İstanbul,
Nall ansana be, Karabiber! )
"Getirin," dedi işi çekip çeviren,
"Getirin usturayı da, görsün!
Keselim şunun kulağını da
Bari bir şeye benzesin!
Bayılsın, vurun tabanlarına! "
Bir hayırsever çıktı gönüllü,
Yapıştı en kalınına meşenin,
Tam indirecekti ki . . .
? 1 ()
"Dur," dedi eskilerden biri,
"Aheste çek kürekleri dostum! "
Sonra getirdi gerisini :
"Mehtap u yanmasın!"
Bizim Karabiber oralı değil .
"Mızrap u yanınasın!"
Başladı esnemeye Karabibcr.
"Ahbap u yanmasın ! " der demez,
Yumuluverdi gözl eri.
Top at istersen!
Değil sol kulağını . . .
Kes kafasını dibinden.
Öyle bir u yku ki . . . Memleket işi.
Uyanınca bir de ne görsün,
Yerindeydi ya kafası
Kulağı koydunsa bul!
Radyonun öğle yayınından
Haberi duyan gazeteciler
Düştüler teker teker Kurum'a.
Çaylar, pastalar, likörler . . .
Şcnleni verdi ortalık;
Yediler, içtiler . . .
Kadehler kaldırıldı Karabiber ' i n şercfinc,
Sarmaş dolaş resiml er çekil d i .
Bulunca masanın altını davetliler,
Bir tekme Karabiber'in kıçı na . . .
Arka kapı dan sepctlcdiler!
71 1
KARŞISINA BİR AÇIKGÖZ ÇlKlYOR
Tırnak izi,
Tırnak n um a rası .
I çeri, dışarı,
Dışarı, içeri,
Yolu dü ştü Kapal ıçarşı'ya.
Önü nde b i r sürü gemici,
Ki misi y er l i, kim isi yabancı.
"Vay ne güzel ketenhelva m ' "
K i misi kuyruğunu çeker,
Tespihini geçirir boynuna.
Ellerinde yasem i n çubuk,
Si gara tellend iri r kim isi,
Dumanını ü fler burnuna.
Kendi işinde gücünde Karabiber,
Kulak asmaz olan bitene,
( Ku l a ksız ol manın da bu iyi l i ğ i var)
Boy u n a b i l d i ğ i n i okur:
" Adına aldanmayın sakın
A çıktır kapahçarşımız,
G e l i n artık tanıyın b i z i
Kal m adı g i z l i m iz, kapa klımız.
Göz ü m ü z de açı l d ı �ükür:
Ş u h a l ı yok mu, şu hal ı .
B a kmayın delik d e ş i k o l d u ğ u na,
Taht halısıydı Yavuz' u n .
Şu a l tı n sava tl ı ibrik.
İ b ra h i m ' i n abdest i b ri ği .
N e İbrahim kal dı, ne Reşat,
Açı l dı kapısı harem i n
Dökü l d ü cariyeler ortaya.
Fesi kü lahı çoktan a t t ı k,
i şte çıkardık şa l va rı!
Uys,ı d a b ey i m uymasa da,
B u y u ru n ketenhel vaya!
A rı k a ra l ı bir eleştirm eci
Bu arı:ı geçmez m i sok<l kta n :
"Vay ! " dedi, "böy le m i satılıı�
Keten helva dediği n
K i m d e n destur aldın söyl e,
K i m ku şa ttı bu peştem a h 7
Dört l ü k ned i r b ı l nı ez nıi s ı n,
Cah i l isin bu i ş i n bel l i .
K i m se ketenhelva s<ı tanı az
Benden izinsiz m e m l ek ette.
Her şeyden önce biçi m H\zını,
Özden önce biçim i "
Boyun kırdı Karabiber,
"Tamam ! " ded i . "O biçim ! "
El eştirmeci memnun:
"Bak, hoşu ımı gi tti bu a yak,
A feri n!
Her şeyden önce b i çi m . . .
Küpe et kulağına sözümü
(Hangi kulak! )
B i çi m, şekerden ö nce,
Undan önce, yağdan önce,
Keten helvadan da önce bi çinı ! .. "
Afili bir selam ç akt ı Karabiber:
" Eyvallah abici ın ! "
YUSUF KARAB iBER'LE KARŞ ILAŞIYOR
(Kaynak, 1 954)
KORKAK
( 1 957)
DENGE - DÜZEN
')'") (l
Bu yüzden satmıştı Yaşar 'ın altındaki yatağı
Yozgatlı Yaşar yatacak d eği l d i ya boy una
Menı l eket genişti çoook Yozgatlıl ar vardı çok
( 1 96 1 )
K E N Dİ M İ Z İ A N LAT I YO R U M
( 1 96 1 )
LEYLA K LA RI N I A N LATI YORU M
( 1 9b ı )
G i D i Ş İN İ A N LAT I YO R U M
(1 96 1 )
YA LN l Z L lG l M I A N LAT I YO R U M
( 1 96 1 )
İ STEKLER İ M İ A N LAT I YO R U M
C J 96 1 )
G i D E N L E Ri A N LAT I YORU M
( 1 96 1 )
UTA N CI M I A N LAT I YO R U M
( 1 96'1 )
Karakılçık
(1969)
AYDIN MISIN
(1 96X)
K A RA K I LÇ l K
Gelin o l d u m g e l d i m köy e
Sarı ökü ze eş o l d u m
E ş o l d u m d il karasilbım il koşu l d u nı
( 1 968)
KÖRÜ Z B i Z
( 1 968)
AYD I N �v1 1S I N
( 1 968)
GÖKDELEN
Güneşli b i r coğrafyada
Çekm iş perdel eri ni gökdelen
Bi r bayra k çırpı nıyor
Takvimsiz bir kası rgada
Asya kıy ı l a rından esen
C J 968)
, ı r..
� t E RYE�vt' i N REŞiT
247
Çiğ d üştü m ü saçiarı n a geced en
Batman döver d evşird iğin kozalar
İ ki gözün kör o l m aya Keçebağ
Ne dedin de Toprakkale'ye ne dedin
Ö l d ü remediğin e l eiyi ırgatı
Bana gönder m i d e d i n tez elden
( 1 952)
G E N ÇL i K PA R K I
( 1 968)
U Z A K D EG İ L
Çaresiz l i k a kşamında d ü ş ü n ü l m ü ş
Bakıp bakıp kör pencereden
Bir y u d u m suy u n b i r s o l u k l u k h a vanın
Sudan d a havad<ı n d a üstü n dost y üz ü n ü n özl em i n d e
Alıp başı m ı g i tmek. Atsız a rabasız
Alıp başımı düşlerin çıkmazından
Karışmak taşa toprağa . Yol c u l u k . . .
7 ') 1
Sabah sisinde H avriln y o l u n d J
Katırtı rn<.ı kl arı n d J g ü l ü ş J l e v sarısı
Toprakta coşku su tava gel menin
Dal u ç l a rında d uyarlık
U l u ça m l ara köknarlara karşı
Yaşıyorum di yebi l m ek göğüs dolusu
B i r otuyum diyebi lmek bu toprağın
M e nekşe değil bir ard ı ç eği lmezliğinde
Özsuy unda üreme varolm a tutkusu
N e kişiye boyun eğme ne kula k u l l u k
( 1 968)
Uzak Değil
(1971)
K A RADENİZLİ 'SİN
B i r gün b i z i m de d okunacak
Atl asın ı ı z çalışkan el l erde
Gül y tıprJğı i n ce l i ğ i n d e d u ru
Saba h l tı rı n eridiği nıJvil i kte
tv1ekikler söy l ey ecek tü rkü nı üz ü
En g üzeli b u değil nıi övg ü n ü n
En sürüp g i d eni i pekte
( 1 970)
K A R A D E N i ZL i S i N
( 1 969)
DEFNELER GİBİ
( 1 970)
Güvercinim U y ur mu?
(1974)
CÜVERCİNİM UYUR MU?
( 1 97 1 )
GÜNEŞTEN UZAK
( 1 970)
ÇENGELKÖY'DE TEMMUZLAR
( 1971 )
KARTON KULELERDEN
(1 973)
") 7 1
SULARDA GÜNEŞ OLMAK
ll
'1 7')
III
IV
( 1 973)
BiZ DAR GEÇİT BEKÇiLERİ
')'7 1
Burun kemerlerimizde emekli gözlüğü
Bir mandmı düşlerken yeni tasarı larda
Geçip karşı ianna azşekerlimizi içeriz
( 1 972)
27'1
BİR SINAYSA EC�ER
( J 971 )
/7(,
Kulağımız Kirişte
(1983)
KULAClMIZ KİRİŞTE
2 79
Biz yaşlılar i çin en önemlisi
Kuzeyden esen nemli rüzg5rlar,
Karayel de önemli, gündoğrusu da . . .
Raporlar yazıimalı hava raporları,
Soğuk, sıcak tüm dalgalar, akımlar
Alçak basınç, radyolarda, yüksek basınç
Güneyden esen yellerle birlikte
Sisli puslu havalar da duyurulmalı.
(Ekim, 1981 )
Süresizdi yaşamalar,
Dar zamanlar içinde coşkulu.
.
Vakit yoktu göz ucuyla bakınaya
Yaprağa yemişe gidcrayak.
Koparmaya el değmiyordu (ilüınden,
Açılıp saçı ladursun dalında meyva.
(Cide, 1 977)
SARlYAZi'dALI
(Cide, 1 978)
Yetmiyormuş gibi,
Tüm ezilmişlere yıkmışız
Bu kırımların suçunu bir de . . .
Ne i nsanmışız, değil mi?
Tüh be!
289
SEN B U ÇERÇEVEDE
2lJ1
Yollar, beller kapalıdır artık,
Deniz bile kar altındadır.
Gemiler barınakta çifte demirli . . .
Ne akım, ne yüksek gerilim,
Kenti saran karanlık, kar altında . . .
Bir tek mumdur seni diriltip yaşatan
Yetiş benim düş gücü m, göster kendini !
Kara kı şta
Karlı dağlardan aşıp
Karşı köye okula giden çocuk,
Sakın bu yorgun delikanlı olmasın?
Hani azığı belinde yalın ayak
Uzunyazı'da sığır güden? . .
(Cide, 1 978)
295
KAÇ PARA EDER
Arıyorsun yıllardır. . .
Oysa ellerindeydi aradığın,
Yirmisini yeni sürüyordun!
Nerden bileceksin, değil mi,
Gençlik işte!
(Avcılar, 1 983)
YEDi CANLI OLMA K
Nasıl mı yaşıyorum?
Bu da mı sorun!
Yaşıyorum ya siz ona bakın!
Gençken bir şiirimde,
"İş doğmakta değil ! " demiştim,
"Gelmişken yaşamakta ! "
Çare yok,
Tüm acı lara direneceksin önce
Daha çok,
Acınmalara direneceksin, i ki,
Yokluğa, yoksunluğa . . . Üüüç!
Güler yüz göstermeyeceksin
Yüzüne gülenlere, dört!
En önemlisi
Ezenlere karşı direneceksin, beş!
Ezilenlerin yanıp yakınmalarına!
Etti mi altı !
Yedincisi mi, can yoldaşım,
Övgülere direneceksin,
Seni göklere çıkaran övgülere!
Ayakların bir kesildi mi yerden
işte asıl o zaman,
Sedef-i şerifini terkettin demektir!
Bomboşsan,
İçini ısıtacak güçte değilsen,
Tükenmişse yüreğindeki ateş
Vurur çenelerin
Ya soğuktan, ya korkudan . . .
Yeni baştan
Geçebi lmek için direnişe
Bir fırın ekmek yiyedursunlar
Bu arad a
Yücel tmek isteyenler ünlerini
Güçlerini çenelerine verip
Korkağa çıkarmışlar adımızı .
Öyle ya,
Diz korksak onlar yüreklcnecekler . . .
Ece bu d a bir avuntu,
I3u da bir umut!
Ama ne yapsın Sultan Mahmut!
Zaman du rnıuyor ki d urduğu yerde . . .
Şu ırmaklar v ar ya, şu akarsular
Neden tersine akmakta?
(İstanbul, 1 982)
?.()1
DEFNELER ÖLMEZ
(Cidc, 1978)
Çocuklarımızın Bahçesinde
UÇURTMA
Kızalım mı u mursamayışlarına?
Kendi yaşamları nı izliyorlar boşlukta.
Onlar da birer uçurtma değil mi?
( 1 98 1 )
ÇEMBER
Bize gdince
Biz de eveilik oynuyoruz ama
Oyun olduğunu bile bile.
( 1981 )
11)7
BEN i M GÜZEL YAYRUM
Bakmış ki padişah,
Oğlu gün günden büyüyor,
Büyüyüp geli şiyor.
Şunu demek istiyorum,
Oğlu babasını geçi yor.
Padişah bu,
Bizim gibi sıradan baba değil ki
Ani adın gerisini değil mi,
"Cellat! " demiş padişah,
"Uçurun başını ! "
Demiş ama, benim güzel yavrum,
Dediği ylcn kalmış!
( 1 981 )
11 \�
NE KUŞ, NE I3ÖCEK
( 1 98 1 )
ORMANIZ BiZ
311
B iLMEYECEKLER
Olsa olsa
Karadeniz'den payıma d üşeni . . .
Beş on evlek yer gökyüzünden.
Biliyorum bu yüzden
Yokluğumu çekmeyecekler,
Hep yaşıyormuştım gibi gelecek onlara
Biraz ötelerde, uzaklarda.
Pelit ovasında,
N anepınar'da bir ocak . . .
Taştan değil,
Tuğladan değil,
Dört duvarı taşkömür,
Tabanıysa çamur, çökek . . .
•
l .avtıir: Kümlir y ı kama yer i .
Tek başına
Çeker götürür vagonl arı, Al agöz!
At değil, eşek değil,
Alagöz, ocağın soylu katın !
Yer altında,
Pir aşkına
Taaa Jerminal'lerden beri çalışır,
Bir avuç arpa hatırı.
� 1 '7
DOST H İPOKRAT
Ne var ki hekiınleriıniz,
B aşbaşa bırakırlar da bizi,
Dertleriıniz, acılanınızla
Yaşamın tadını çıkarmak için
Alıp başlarını giderler.
Onlar yaşar bizim adımıza,
Sağolsu nlar!
O geleneksel ant içınelere geli nce;
Kutsal hekimlik adına,
Törenlerle her yıl!
Hipokrat mı?
İnsanlar tümen tümen ölse de
İnsanl ı k öld ü mü . . .
Varsın yaşasın aramızda
Dost Hipokrat!
AH ONLAR
Ne gençlerden, ne çocuklardan
Bir yakınınam yok
Arap'ın dediği doğru:
"Çocuk mazbut. . . "
Memleketse görülüyor işte,
Güllük gülistanlık . . .
Ne var ki güllerin dikeni çok!
TÜRKÇE' MiZ
Tüplerde mi üreteceğiz,
Kendi öz kardeşimizi?
Kendi çağalmışlığında
Hep böyle tek başına
Sen, çocukluğum,
Erken büyümüşlüğüm!
İ ki elim i ki cebimde
Kıyılarda gün boyu dolaşırken
Çiğnenınemiş kumların ü stünde
Yeniden bulduğum!
Son ürünüm,
Esintileric gelen yontu
Doğadan bana son ödül
Ölü dalgaların unuttuğu !
SALTAN AT
- -.i.� -: 1 "' J�
--
J/i -r /4 1 -- -z "
1
Biz de Yaşadık
7 M ayıs 1 911 : Ci d e ' d e ahşap b i r evde d oğ d u .
" J i ı rsızı Beşi kttış' tan tramvaya b i n d i rnı i ş, Üsk ü d a r ' d a i n d i r ııı i şt i nı .
istanbu l ' LI b i l e n N i zanı i , oku nı u � tu d a b tı l a ka t ı l a g ü l nı ü ş t ü . "
6 Temmuz 1927: R ı za Te v f i k ' i n " Kalı r-i Fikrc t 'ı Z i ynrct " ş i i ri n d e n et
k i l e n d i . O t ur d u kl a rı K <ıst;ı m o n u ' n u n Aycı l. :ı r t\ l a lı a l l e s i ' n d e b i r m e
z a r l ı k v a rd ı . \ l ez<ı r l ı ğ ı n ü s t y a n ı n d a k i t ü m se ğ c o t u rd u , Rıza Tev
fi k' i n ş ı i r i n i o k u d u . H <ıy<ı l i ıı d c n b i r sevg i l i :·<ır<ı t t ı . Sonra, ö l m ü ş ve
bu m ez<ı r l ı ğ ,ı g ö m ü l m ü ş o l d u �� u ıı u v a rs<ı y d ı . Scus.iliıniu ,\Icam ı ı rla
a d l ı ş i i r i n i y a zd ı .
2 7 Temmuz 1927: Yay ı n l <ı n <ı n i l k ş i i ri ' Scug ilin ı i ı ı i\Iczll l l l l ria ' o l d u .
B u ş i i r, K asta m o n u ' d <ı y <ı y ı n b ın n N <ızi k te r Gazetes i ' n i n 27 Te m
m u z 1 927 g ü n l ü sayı s ı n d a ç ı k tı .
" Bt> hçet Nccı t i g i l i l e b i r l i kte l l cybel i <ı d <ı S<ı n a tory u ın u ' n ;:ı b<ıb<ıın ı
z i y <ı rete g i t t i k . :'\! c o ! B<ıb<ı m ı ;:ı y ;:ı k l ;ı rı nd<ın z ı nci rk beyaz borud,ı n
y <ı pı l m ı ş ka r y o l aya bağ l a m ı ş l a rd ı . D e m e k be n i m babam o d a d <ı n b i
I c kaçma m<ısı g c n' ken ö n e m l ı b i r ;ı d;:ı m d ı . . . " ( , \y d ı n l l gaz)
1954: ' L l5klirlar 'rla Salıalt Oldu ' a d ı ncl <ı k i şi i r ki ta b ı nı n i l k baskısı Ta n
Yayı n l a r ı ' n d a n ç ı k t ı .
23 Ş ubat 1 956: İ l h<ın Selçu k ' u n y ö n e t i m i n d eki h<ı fta l ı k Dol m u ş !\·l i
Z i1 h C <ızetcs i ' n i n yazı b d rosu n <ı katı l d ı . İ l k yazısı seki z i n c i s<ıyıd<ı
y a y ı n b n ;m ' i\ s l 0 n Pa y ı ' cı d l ı ö y k ü s ü d ü r. İ l k s0yısı 5 . 1 . 1 956 tari h i n
d e ç ı k a n Dol m u ş ' u n yazcırl <ırı ' Vi tes', ' D i şl i ' g i b i a cl l <ırl<ı y0zıyo rl<ı r
cl ı . l l g <ız, O o l nı u ş'0 iki ay l ı k bi r gec i kmey l e k a t ı l d ı ğ ı i ç i n ' S tepıı e '
<ıdını seçti. Bu ve değişik adlarla çeşitli li.i r l l'rı l ı · ı ı ı ı / . ılıc,;ıl ;·azıları
yayınlandı.
Mayıs 1 957: l-lababam Sı ııı fı yazı l arının bir böl lı ıı ı t ı ı ı ı ı
l ı ı r ki tapta
topladı. Kitap olarak derleme önerisi İlhan Sel çuk' t,ın r.ı · l d ı . Tu rhan
Selçuk kapak çizd i . Ilgaz adını koymak istemed i . D e rı; i d ı· "- ı g i b i _\·a
zarı 'Stepnc' yazı ldı. O, Rıfa t l l gaz adının şair olarak ;ı nılııı.ı'>ıııı is
tiyord u . !1emen ki t<ı p beş bin sattı ve 250 lira kazand ı .
"Şairl i ğinıi i k i paralık edip adımı böyle b i r ki tabın üstüne kııyd u r<ı
mazdını. Şairlik adımı kullanmadan mizalı yazarı olmuş, k i t a p �-ı
karınış, i l k kez kitaptan para kazanın ı ştım."
1959: Gar Yayınları'nı arkadaşı Süavi ile birlikte kurd u . Ayııı vıl
içinde Gar Yayı nları Mizalı Serisi'nin b i rinci ki tabı olarilk 'Bizilll Ko
ğuş ' yayınlandı .
2 0 Mayıs 1960: Bi rinci şubeden Çilğrıldı. Başka b i r kente sürg\i ıw
gönderdeceğini öğrendi . Nereye gi tmek istediği soruldu. llg,ız,
Adilpazilrı'nı seçti . Uygun görüldü. Yolculuk için hazı rlanması siiy·
lend i . Zilmanı gel ince evden illilcakl ilrdı .
27 Mayıs 1 960: O silbalı sürgüne götürülecckti. 27 Milyıs devri m i
i l c birlikte si.ı rgünden kurtu ldu. (Alıp götü rülnw k b i r başkil han·
kfı ta, 12 Eyli.ıl'c killdı ' ) Yazın yaşilmında da bilzı değişi kl ikler old u .
" Topl umda a z çok b i r açılını başladı. Basındil v e çevrede bize gös
terilen i l g i arttı. Bilzı dergi ve gazeteler, bize s a v fil l a r ı nı açtıbr. . ."
1965: Karam ürsel'de üçüncü s ı n ı f bir otelin bir odasında 'Ha/lobal//
Suufı ' romilnını piycse dönüştürd ü . Dilktilosu olmadığı için bir köy
kfıtibi ilc dilekçc fiyiltı üzeri nden (beş !ıra) anl<ıştı . Biri okudu, diğc
ri yilzdı. Yilzıları okumildan Ulvi Uraz'il verd i . Yirmi beş gün prn
vadan sonra Küçük Sahne'de üç ilY aralıksız kapillı gişe oynadı. ll
gaz, bu oyundan aydil on bin l i raya yakın para alıyord u . Oyuncu
lilr şöyleydi : Ulvi Uraz, /\hmet Cülhiln, Zihni K üçümen, Suzan Us
tan, Erciln Y<ızgan, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Abd ullilh Şil hin ...
1 966:Orhan Cünşiray ile Atı f Yıl maz' ın sahibi olduğu Yerli Film
Yapımevi, 'lfalıalıanı Sın�ft 'nın çekim hilkkı nı siltın illdı; ilııcilk Siln
sür engelini ilŞamadı .
Eylül 1968: Asya-Afrib Yilzilrlar Birliği'nin ü yesi olarak Özbekis
tiln'ın Tilşkcnt kentinde düzenlenen toplantıp (Oktay A klıili ile)
btıldı. On gün kadar konuk olara k orildil kaldı . Aynı ay içinde
Moskovil Yazilrbr B i rl iği'nin yeni b inasında bir toplantı yil btıldı.
BilŞkiln Konstilntin Simenov'dan sonr a bir konuşmil yaptı. Konuş
milsını Türkolog Rildi Fiş çevirdi kten sonra '!\yrllll ınıs ı n ' şiirini
Türkçe oku d u . Çok ill kış il l d ı . Ril d i Fiş, y ı l ! J r sonril 1 9.1 2 . 1 991 'de
Kilstilmonu'dil aynı şiiri Ru sça olarilk o ku d u .
1974: ' Ko m r t 1 1 111 Cccclcri ' J d l ı ve 1 944' teki Jnı I Jrı n ı içeren rom Jnı yJ
yınland ı . (304 sayfJ, ken d i y J y ı n l ad ı . )
1 974 Ertcın Eğil mez, LJ m u r Bugay'a ısmJr!Jdığı '/-la/ıa/117111 Suufı ' se
naryosu n u sansürden geç i rd i . E ğ i l mez, ya pıtı n top l u msal i çeri ğ i ni
ve sını fsJl etki n l i ğ i n i geri p l a n a i ti p, öyk ü y ü eğlence l i k bi r komedi
ye d ö nüştürdü kten sonril çe kim izni çıkarabi ld i . 1 974'teki ilk fi lm
görü lmemiş gişe baş;ı rısı s;ığ ! J d ı . B u n u n ü zerine a l tı fi lm daha yJ
p ı l d ı . ' / /o/ıalı11 ı11 S ı u ıfı ', '}-{o/Jo/ıallı S ı 1 1 �fı S ı 1 1 � fto Kaldı ', '/ /ohalıtllll Suuti
Llya 1 1 ı yo r ', '/ /o/ıo/ıallı Suufi 'Iiı ti/dc ', '}-{o/ıtı/ıa 1 1 ı S ı 1 1 ı.fı C iilc C lilc ', '/ /o/ıa
/ırıı/1 S ı u ıfı Dok11z Doğu r 1 1 yo r ' . . .
2 8 Ağu stos 1 980: Oturd u ğ u e v i n t J m k;ı rşısı nd;ı ki y a p ı yıkınt ısı n<ı
birp;ı n b r t kon m uş o l d u ğ u gii r ü l d ü : " R ı fa t l l g az, bu a pa rtnıand;ı n
çıbrıl nı ;ızs;ı 31 a ğ u stos gecesi t;ır;ın;ıcak!"
1 982: 'Yıldız l'.amyc! ' romanı yb Orhan Kemal Roman A r m ağa nı 'nı
ve Marlaralı Roman Ödi.ili.i'nü ald ı .
1 983: 'Kula,�ı nnz Kiri� tc ' adlı ş i i r k i tabın ın bırİncı basımı C,'ın <ı r Y<ı
y ı nl arı tara fından ya p ı l d ı .
Kasım 1 983: ' So�_ı,a/ Kadınlar Pa rti� / ' i l e 'Çalı� Osnunı Çit"tlik Senin '
a d l ı öykü kitapları n ı n b i ri n ci bası ml<ı rı (,'ına r Ya y ı nb rı tara fı n d a n
yapıld ı . .-\y nı a y i ç i n d e d ü zenlenen T Ü Y:\ P Ki tap Fuarı'nı n i k i nci
s i n e U ğ u r 1\ l u mcu, Çetin Al tan, N .ıd i r N <ıdi, İ l han Selçuk ve Aziz
Nesin ile b i rl i k te katı l d ı . Oğrencisi olan Turg u t Uy.ır, y.ı k ı ıı .ı rb
d .ışları olan A . Ka d i r ve Hasan İ zzett i n Din amo i l c görü ştül er.
" Dokuz g ü n dokuzar saat i mza a ttı . Y<ın i 9x9 y<ı ptı. .. Sab,ı h onbirele
o t u r u r, fuar kapanana kadar i mza atard ı . ,\kşam sekizele kapa t m a k
i ç i n ışıklar sön d ü r ü l ü nce o k u r l a rı çakmakları çakarbr, bu ı ş ı k l a o
i nı zayı s ü rd l.i rl.i rd ü ." ( Ay d ı n I l gaz)
1 987: 'Omk l'.a t ır ı ; \ lagôz ' k i t.ıbıyb 'Ömer Faruk Toprak Ş i i r Ö d i.i
l ü' n ü a l d ı .
2 4 Hazi ran 1993: Bartı n ' a gel d i . :\zım Ki tabev i ' n d e i mzay<� katı l d ı .
R,ı h <1 tsızl<1ndı . Otele çek i l d ı . S<1<1t 2 1 'd p l\ li l l e t Bahçesi ' n d e söyleşi
ye çıktı. Bu etk i n l i k l er son i m zası ve son süyl eşi s i ol d u .
30 Haziran 1993: ı ..ı E y l ü l l 9SO' d e y ,ı z<ır<ık B <1rtın C<11. e tes i ' n e yol
ladığı ' l USL\D l ! ü kümeti' b<ışlıklı y azı, 12 E y l ü l koşu l l <1rı nede
n i y l e yayı n l a n ,ı nı a mıştı . Bu y<ızı, Bartın gez i s i n d e l l g<ız ' ı n onayı alı
narak g<ızt'te n i n 30. 6 . l lJ93 g ü n l ü sayısınd a y a y ı n l<ınd ı . Y<1zı, y,ı şa
ım nda yayın l a n a n son yazısı ol d u .
2 Temmuz 1993: Sivas olay ları n ı kaba çizg i l eriyle akş<�m öğrend i .
Olaybrı izlemeye b<ışladı.
7 Temmuz 1 993: � i v,ıs' t<�ki <1 teş i n y<ı kıcı sıcaklığı İ s t<1 n b u l ' d a ki Rı
f.ı t l l gaz'ı bvurm,ı ya bcışlam ıştı . Saba h S<l<l t 04:40' t,ı b<ıkıcı kadın
I Lı tice Jlanım'ı u y a ıi d ı rd ı . "Ç<�y y a p ban<ı ! " ded i . ! ! a tice l l <1 n ı m
m u tfaktan d ö n meden sa<1t 05:00 d olayl<ırında 8 3 y ı l l ı k y ü re k d ur
d u . Kızı Y ı l d ı z' ı n dL'vreye g i rm es i y l e 1 l ayda rp,ışa l l <ıst<ıh a nesi
morgu n,ı k<1 l d ı r ı l d ı . ' : \ kc i ğer embolisi' nden o l d ü ğ ü <�çıkLm d ı . 8
Tem m uz g ü n ü l i n e i r l i kuyu l\ 1 ez<�rlığı'na gömülen A s ı m Bez i r
c i ' n i n <ıy<ık u c u n d a n bıtişik yer l l g<�z'a ayrı l d ı ve 1 0 Tem m u z g ü nü
gü nüi lcl ü ğ ü mezarına, son yazıs ı n ı n çıktığı ve görc m ed i ğ i B<1rtı n
c,vctesi ko n u l d u .
RIFAT ILGAZ
(Militan Derg isi, H aziran 1976)
Görüşler
" N <ızım H i k m e t' i n ş i i ri m izi b ü y ü k ölçüde etkiled i ğ i 1 940' l ı y ı l b r
da, Rı fa t I l gaz ppı tl<ırıyb ken d i k i ş i l i ğ i n i ort<ıya koy<ır<ık, topl u m
c u gerçekçi <ın l <ıy ı şa yeni ol<ı nakl<ır kilz<ındırdı. Ozcl l i kl e tabana p
k ı n kes i m i n g ü n cel yaşa m ın il egemen o l a n acıl<ı rı, sı kı ntı l ,ı rı, yok
s u n l uğu, ince yergi öğe l e r i y l e yansı tarak l i rizme u l aşmış bir ş i i rd i
bu."
YAREN L İ K
" R ı fat l lgaz, kend i sine mahsus bir c d ası o l a n ş u u r l u veya ş u u rsuz
takli tten uzak, m ü stakil şahsiyetli b i r şair o l arak bel i ri yor. Yazıla
rında gösteriş, ş u veya b u ol m<ı k i d d iası yok. Yak ı n d a n bi l d i ği, i ç
ten d u y d u ğ u mevzul arı, kendi h ay<ıt tecrübeleri n i işl i yo r. B u n u n
i ç i n d i r k i, entelcktüel i d d i ab r<ı, ' b i r şii r a n l ayışı' izJhbrı m g i r m e
den, l ü zum görmeden, ken d i n e m ahsus b i r yazış gelişti riyor. Muh
tcva öz, halis, y<ıpmacı kt<ın uzak ol u n ca, i fa d e tarzı nı, vasıta l a rı n ı
da kend i l i ğ i n de n b u l u yor. Rı fJ t l l gaz, h a l k şairi, k ö y şcı i ri o l m ;ı k
gayretinde deği l ; fa kat kendisi h a l k tcın old uğu için, h a l klcı berJber
yaşadığı, d u y d u ğu i ç i n ve sancıtı nı n d cı ehli o l d uğu i ç i n ş i i rl er i n d e
temiz, g ü zel b i r d i l , hcı l kı n d i l i bel i riyor ve R ı f cı t l lgaz ' ha l ka i nm ek'
gcıyretinde o l an, zoraki köy ş i i rl eri yazan, h a l k şi i rl eri n i n kal ıb ı nı
cıl a ra k h a l k şairi o l d u kbrını sana n l a rd a n çok dahJ faz l a, o n l a rı n
erişemeyeceği kadar, b u g ü n ü n h a l k şairi o l u yor. R ı fat l lgaz m ü ref
feh b i r zü m ren i n d eğil, fakat bir g ü n d e n öbü rü n e yaşayabi l m e k
i ç i n d i d i şe n, böyle ü z ü n t ü i ii g ü n leri n akşa m ı nda, bazen, ' g ü n ü n ü
g ü n etmek i ç i n, şöy l e bir dcm lcnen' h a lkın ş a i r i d i r. On un i ç i n ş i ı r
l cr i n d c g ü l , b ü l b ü l, berrak sema, m av i deniz, kill p ağrı l <ı rı yok. 1--la-
yatın daha karan l ı k, daha ü z ü n t ü l ü t;:mıflarının akisleri var. B u n u n
la beraber ş i i rlerinde haya tın kötümser b i r r u h hali d e sezilnı i yor.
Şcı i r isyan k;1 r da değ i l . Kend isini had iselerden bi raz uzağa çekiyor
ve hayata ka rşıdan baka rak gü leb i l iyor: Alaylı olmakla bercıbcr hal
den ;ı ıı l <ıy<ın, şcfbtli, nıi.is<ım<ıh<ı l ı bir g ü l üş; <ıcı, y<ı kıcı bir istihz<ı
d eğı l . Bu hoş gören t<ırzd<ı <ıby, içinde b i r h üzün de g i zl eyerek, b i l
hass<ı ' Ynn: u / ik ' ve 'Kolllş u l u k ' şii rlerinde beliriyor. 'Kitnpln r ' ş i i ri nde
şai r d <ı h <ı i ğnel eyicidir; kof b i l g i n ierin ko fl u ğ u n u deşiveriyor. 1-f<ı
diseleri işlerken kendisini böyle bi raz uz<ı ğ a çekeb i l ınek kab i l iy e
linden dol<ı y ı d ı r ki şair, ö l ü m d en, kendi ö l ü m i h t i m a l i n d e n b i l e gö
rünüşte 15kayitliğe benzer bir tab i i l i kl e bahsedeb i l i yor. Gir <ırkad<ı
şın ın ö l ü m ü n d e n bahseden 'İşte !3iiylc, Azizin r ' şiirinde i n ce b i r sızı,
keder var; fakat şair h is taşkı n l ı ğ ın d a n çeki n i yor, ölüme hailevl, es
rarlı, feci b i r şekil vermiyor. Heyec<ın i fa d es i nde şai r tutu m l u d u r;
baskı a l tı n <ı a l ı n m ı ş, h<ıtt;ı yarı alaylı i f<ıd e e d i l e n acı l <ırının s<ı m i m i
l i ğ i n e, özl ü ğ ü n e okuyucu i nanıyor v e ş<ıirle birl ikte d u y uyor."
SINIF
" Rı bt I l gaz, genç neslin en çok va;:ıd eden şai rleri n d en biri d i r. Hat
ta o ş i m d i d en ç<ığd<ışl<ı rı a rası nda ken d i ne has b i r ü s l u p b sivri l m i ş
gör ü n ü yor. Onun i l k ki tabı Yareıı l i k i l e i ki nci ki tabı Sı n ı f ı karşılaş
tırı nc<ı b i r sene kadar bir zaman ı n bile şairi n san<ı tı n d a b i r gelişme
gösterd i ğ i n i <ın l a m a k m ü m k ü n o l u r.
YAŞADlKÇA
" R ı fat Ilgaz'ın yaşa mın d an gelen (öğretınenliğ i, uzun s ü ren say rılı
ğı, cezaevine g i ri p çıkışı) gözlem zengi nliğı, s o n raki şıirlerinin içe
r i ğ i n i oluşturur. Öl ü ın-yaşam karşı tlığı sayrı g ü nleri n d e işlediği te
mel konu d u r. R ı fat I lgaz, öl ü m olgusu karşısında serin kan l ı d ı r.
Ası l yansıtmak i sted i ğ i öz, ö l ü m ü n geriye bı rakacağı yaşa m d ı r.
Ö l ü m olgusundan sonra, geride k a l a n i nsansal ve top l u msal sorun
lard ı r. Kı saca, ö l ü m -yaşam karşı tl ı ğ ı n d a onu i l g i l e n d i ren yaşamd ı r.
Sorunu bu yüzden keskin çizgilerle yansı tır. 'Balın111, İş te Böyle Kar
de�inı, Dclllck Bu Yıl dn, Böyle 111i Olacak Öliiılliillı ' a d l ı ş i i rleri ve d a
ha s o n r a yazd ı kl a rı b u n i te l i kted i r. 1 945-1 948 adlı böl üme aldığı ş i
i rd e i nanç ildamı R ı fat I l gilz'ı bulu ruz. D ı ş gerçekl i ğ i n veri l i ş i n d e
gelecek umudu ön p l a n a çı kar. Her i şled i ğ i temada geleceğe g ü ve
n i n den söz açar. ' Uyu� u11 d a B liylis iill, Geç Oos tllnl ' adlı ş i i rleri, ya
şama bil kışındaki i y i mserl i ğ i serg iler. Toplumsal soru n l a rl a çevri l i
b i r o rtamda, R ı fa t l lgaz, sevgiye d e y e r verıneyi un utmaz. 'E11gcl ol
ınnz /ı u lıilgi111iz Siiı11/ıiilde11 çok scvlllcllıizc yeşil scı,�1111 1 ' d erken de bu
·-
Rı fat I lg<ız'd<ı özg ü rl ü k tutkusu yaş<ımıyl<ı i l i nti l i . 'Sıu zf' <ıd l ı k i ta
bınd a n <ı ltı <ıy<ı hüküm giyi nce tuts<ıklığı b<ışlar. Oz g ü r l ü k onda
maddi pl<ına böyle dönüşür. Özg ü rl ü k tutkusu salt motif deği l d i r,
tuts<ıklığı ın<ıddi planda yaş<ıyan i nsanın savaşım ıyla özdeştir. Çı-
karcılar, söm ü rü eli sını fL:ı.r, d ü n ya daki emperyalist savaşın ü l kemiz
üzeri n d eki dolaysız bunal ı m ı nd a n yararl a n a n v u rguncu tipler ş i i r
sel d ü zeyde d ışlaştı rılı rken, emekçi k i tlen i n ekmek kavgası da
olanca soın u tlu ğuyla yansıtı l ı r. 'Do,�ınn Ko,�uş ı nıdan Ç ıkış 'ta d ı şa
v u ru l a n gerçek l i k, kafamızı d u vara vurduracak derecede katıd ı r.
' Par111akl ı,�ın Ötes inden ' adlı şii ri, l� ı fat llgaz'ın bu d ö nemdeki en
güçlü şi irlerinden biri d i r. U ın u d u mı y i t i rm eyen b i r aydının, ceza
evinde, dışarı y l a kurd u ğ u i l işki lerin, özlenı leri n i n, d uygu ve d ü
şü n cel erinin yoğunluğuyla örü l ü r. 'Bir ç(ft söz li 111iiz <•ardı - Nar çiçc
'�i xıil dalı lis tii nc ' derken emekçi i nsanı m ı zı n özg ü rl ü k özlem inden
söz açmakta d ı r. Bununla d a ka lmayara k, dönemi n tari hsel kesitini
'Kalıvc!er, Gazeteler ' ve ' ı\l ıstal ıc y 'd e alay çeşn i s i n d e d ışl aştı rınakta
d ı r. Ş i i r i n i ki nci evresini o l u şturan ü r ü n leri n d e, d ö n e m i n gerçekli
ğ i n i, gerek kişisel yaşa n tı d üzlem i n d e, gerekse içinde y aşad ığı top
l u m u n iyi bir gözleıncisi olarak top l u m sal soru n la rı yoru m l ay a n
b i r k i m l i kted i r R ı fat I l g a z . Şi i r evreni, e m e ğ i n teınellend i rd iği mad
di yaşamı enikon u, i nsansal boy u tl a rıyla y ansı tır n i teli kted i r. 'Sen in
Nc_ıtin Eksik' a d l ı şiirde bu olum lu tav ı r bel i rgi n d i r."
SOLUK SOLUGA
"Son şiir ki tabı ın 'Soluk S ol u,�a 'd a yeni h i çb i r şey ya pmak i steme
d i m . Yapmak i sted i ğ i m i 1 9-t2'de çıkan ' Ya rcnlik ' adlı kit,ıbıında
yapmıştı m. G erçeküstücü şairlerin avuç avuç y ı l d ı z yediği y ı l l ard a
karney le fı rın önlerinde i ki y ü z gram ekmek bekleyen yarı aç yarı
tokl arın gerçekçi şiirini yazmaya çalışmıştı ın . Yen i k i tabıın bi raz d a
kend i a ntoloj i m sayı l ı r. H e r k i tabıın d a n b i r i k i ş i i r a l d ı nı yeni k i ta
bıın a . 1 961 'de ö l üm-ka l ı m krizleri i çi nde h asta n ed e ya ta rken bi raz
d a moralimi sağlamlaştı rmak i ç i n yazd ı ğ ı m beş o n ş i i ri de sonuna
ekled ı ın . Bugün için şi irde yapmak isted i ğ i m h içbi r �ey yok. Okur
liı rımdan d a h a çok eleştirıneci lcrden iste d i ğ i m, ben i yerli yeriıne
koy m a ları, İki nci D ü n ya Sa\'aşı yı l l arı n a doğru gı derek karışık
a k ı m l a r içinde k işı l i ğ i ın i ve yapıtlarıın ı d ü rüst bir görüşle i ncele
meleri. Böyl ece T ü rk ş i i r i n i n gel işmesim gerçekle çel işıneye d ü ş
ın eden saptam aları d ı r. 'Soluk Sol u,�a ', bu b a kı m d a n o n l a ra fayd alı
o labi l i r."
(RI FAT I LG AZ- Yelken, Eylül 1962)
KARAKI LÇlK
"1 940 top! u nı nı s;ına t kuşağını n büyü k ş ai ri eri nden b i ri olan Rı fat
Ilgaz, küçük burj u va şiirini bir yana attığı o g ü ndm beri toplunıetı
şi i ri n sivri çaknı a ktaşl arıyla örtü l ü yokuşları n d a sol uğu kesilmek
sizi n y ü rü nwkte, şi i rini n hızı d u rnı ,ıdan artnı<ıkt;ıd ı r. Topl u nı a
u nı u t ad.ı\·an dü şü ncen i n b ü tün sorunı u mı yü klenerek b u n u bi r
yandan şiir i l e b i r yandan d a mizah kitaplarıyla, oyu n l a rıylcı d i l e
geti rmekte, böyl ece i d e a l i s b n e n çetin yol l a rı n d an Sisifos' u n k i n i
seçm iş bulunmcıktadır. H a l k ı n u m ud u n u bataklıkta n çıkararak yo
kuş yu karı sürınekte, tanı ışıkları n ı n mutlu b i r g ü l bcıhçesine dön
d üğ ü yaşayış d a ğı n ı n doru ğ u n a çıkma kta, b u n u n korku n ç ağırlığı
n ı om uzları nda d uyınakta d ı r.
' C ii ncş tcn Uznk ' ş i i ri n d eki d i zeler, b ü tü n Tü rkiye' n i n tablosunu çiz
mektedir.
'Aydın 1111sı n ' ş i i ri nd e şöyle şi mşek g i bi d izeler yar<ı tı r : ' Duym uyor
111115 1 1 1 1 7 1 Knldrr lıoş 1 1 ı ı kn 1ı uykulnrdou 1 Biıylc yiirek lıöylc o tordnnınr 1
A t 1noz ols ı111 1 Ses ol, ı ş ı k ol, yıu1 n u k ol. '
" R ı fzıt Ilg<ız, 1 940' 1 arda topl u msal g e rçekçi akımı seçmiş bir ozan .
Ş i i rleri nde, ' h ü z ü n l ü b i r g ü l ü mseme' ışıl d <ı r baştan beri. 'AiişiTJ J '
(1 944) ş i i ri nde kol u kopil n işçiye: 'Kız/or rtn emcktor soz11ı gilıi ç�ftc kol
is ter somcnk ' d e rken, ne acımil Vilrd ı r, ne ilğ ıt. Yalnız o h ü z ü nl ü g ü
l ü ınseme . . . f 3 u g ü l ü mseme 'Ku ln,�ı n u z Kiriş te'de sürüyor. U s u l b i r
pşilm inadını d il sürd ü rüyor bu ki tilptoki şi i rl e ri nd e R ı fil t ! ! gaz.
Yaşil milyı 'nusm n ı ı s m sevmiş ' . 'Ne uorsn knybcttiğim lı ii tiill /ı u/d u,�l / 111
ş iirde ' demiş bir OZil n ın kazaneı nı hesaplıyor: 'Geride kol11 1ılorn 11c lıı
rakaco,�1 JJ1, 1 ! .. .) 1 O/sn o/so 1 Korntic 1 1 iz 'dc11 pnyı TJJn diişe 1 1 i . . 1 Be� o n cu
.
" Ocak Katn·r Alngiiz, R ı fa t Ilgaz'ın hem topl u m sal çelişkileri vurgu
lamasını n hem d e yaşamı çevresınde o l u şan d u yarlıkların <ıktığı i ki
kana l ı n bir yerde bi rleşmesinin göste rgesi .
K i m i y erde yalın söyleş i i ere d ü şse d e : 'Air uzak gôrlişlii ye tkil iler, 1 /3r
mk�arnz d a lı li yli k sorr r n lnn bir _111 11111, 1 13imz d a u l u s u r n tz için ... 1 / Jalkı
rnz için ko r n t ş sa n i Z .·
C ü l e oy naya geçil mesc d e ayd ı n lığın d <ı r kapı l a rı ndan. Acılarla içi
l i d ı ş l ı o l u nsa d<ı . . .
Yen i l m i ş l i k d e yok.
şiiri 's o n siiz/iu li hen /iz siiyh'rnenri� ' bir şairin bir a n l aınd ,ı
'S1ıltrn ra t '
D ü n ya yüzi.ı nde yazd ı k l a rı n d a n başka hiçbir varlığı o l
'<•IN!!L' t 'i .
mayan b i r ş a i r i n . . .
H üz ü n, hep Rıfat Ilgaz'ın ş i i r i n i n dışında k<ılmıştır. A m a bu şi i rde
h üzün egemen.
Ve 'vasiyet' yalnı zca oğl u n a değiL bütün bir toplu ma, ü lkeye, hepi
m i zc ... Ka rlı, tipili kışiara deği l .
Yemyeşil bir baha ra, bir de sevme, çalış ma, d ü ş ü n me adına.
(Taşl ı k' taki, o salaş k ı r kah vesi . Sonba har. Şair Ömer Faruk Toprak,
yasem i n ağızlığına sigaralar ekleyerek, her d efas ında o l d u ğ u g i b i,
beni 'eği tiyor ' : Sosyal izmi n gel eceğ i n d cn, top l u mcu T ü r k şairlerin
den, bu <1rada R ı fa t I l gaz'dan bahsed i yoruz. O b i r a ra, kay g ı l ı ve
karan l ı k, d i yor k i : "Rı fat'ı sanatory u m a yatı rd ı k, vaziyeti köt ü ! "
" ... Kafka'msı bir çile başlamıştı şairler için, öylesine sıtmalı, öylesi
ne ağır ve dolambaçlı bir çile! Sağlığını, işini g ücünü, aklını, canını
yitirenler; şiir yazma yeteneklerini, y irmi yıl yerine, üç beş yılda tü
ketenler oldu. Geçen yüzyılın başlarında başlatılan manga! y ü rekli
şai rler geleneğine toz kondurulınadı fakat! .." (Hangi Sol)
40'l ı yılların kötümserliği ycınılınıştı, ' Fed<ıiler M<ıngası'nın demir
başlarından Rıf<ıt Ilgaz uzun yaşadı; h<ılkıyla bir güzel özdeşleşti,
ona çok yakışan bir ölümle, ' ayakta öldü'. On y ı l kadar oluyor, yağ
murlu bir sabah, Taksim'deki Bulvar Kahve�i'nde rcıstl<ışmıştı k; laf
areısında yeri nasıl d üştüyse, demişti ki :
" . . . şimdi b<ın<ı b<ık, şair! Yetenek, bilgelik, ç<ılışıncık, teknik ı vır zıvır,
hepsi lazınıdır; cım<ı yetmez! Şairi şair mertebesine getirirse halk
getirir; marifet, onun bul unduğu hizaya yükseleb i lmektedir! Geri
si fcıscıfiso!"
İşte böyle Rı fat ' Ağbiy', 'eski askerler' den pek kimse kalmadı; öte
ki taraftakilere söyle, içieri rahat olsun, mevziler terkedi l meyecek
tir.
EN KlRAÇ TOPRAKLARDA TUTUNDU O D EFNE
TL /NCA A l\ S L A N
Rı fat l l gaz için d e şöy l e demek gerekli belki d e : " R ı fa t ! ! gaz oldu
' O crı k Kil i lli A lilgiiz 'ün şıirini yazan ... Pel it ovasında, Nancpın ar ' da
ki bir taşkö m ü r ü ocağınd a 1 25 kara a m cl ey l e b i r l i kte, bir avuç a rpa
h a t ı r ı n a taaa J cr m i nal ' lcrd c n beri çalışan 'Omk Kil illi /\lilgôz ', 1 1 -
gaz'ı n b u ş i i ri d ışın da g ü n ı ş ı ğ ı n a h i ç ç ı km a m ı ştır.
' 1 940 Kuşağı' topl u msalcı şairleri n i n ortak yanı, Orhan Vel i ' n i n
" :.. 1 esele b i r sını f ın i h ti y açları n ı n m ü d a basını y a p m a k o l m a y ı p sa
d ece zev kini ara m a k, b u l m a k, saıı a t<ı onu hi'i kim kı lm aktır." sözü
ne katı l m a nıaları y d ı . .. Onlar saııatları y la da top l u msal bir savaşı
mın içiııdeydıler.
N ôzım H i kmet cezaevine g i rd i kten so nra, Orhan Vel i ' n i n Gari p <ı d
lı ki t,ıbını n yayını l a n acağı g ü n lere doğru g i d i l i rkcn, 1 940'ta ise, Rı
fat llgaz' ı n ş i i ri şu aşanıad adır:
K A SABAMIZ
SENNUR SEZER
(...)
Rı fat ll gaz ' önce' şairdir: "Önce şiirde scvdi111 kavgayı 1 ÖzgiirUiğıi kc
li nı e kcl i111e şiirde. " Türk romanının coğrafyasına ka ttığı Karadenizli
kadını anlatırken de şaird i r. 'Halıaba111 S ı ı ı ıji 'ndaki Piyale İhsan' ı ye
rerken d e . B i r şai rden söz ederken en zor şey, ' geçmiş zaman' takı
l arını kullanmaktır. Ben kul la n m adım .
1 940 Top l u nıcu Kuşağı ' nın, görüşlerinden d ö n memiş, son b i r i ki ki
şisi nden birini yitirdik. Eğer kitaplarını, şii rlerini okumazsak ger
çekten y i tireceğiz. Rı fat Ilgaz'ı değil, i nsanlığıınızı, yaşama d i renci
m i z i . (10 Tem m u z 1993, Cumhu riyet)
İçindekiler
Ö nsöz 7
KiTAPLARDAN ÖNCESi
Sevgilıınin Mezarında 13
Rlizg:ir 1 4
Ma nasını Kaybeden Sır 15
Zamanın Umııtukları 16
Mevsiınieric 13eraher 1 7
Akı� 18
Işıklar 19.
Hi.ılyala rıın 20
B i r Mcvsım Ba�larken 2 1
Adııniarım 2 2
Erıyış 23
Giizlerindc Akisl e r 2 4
D:ığla rd:ın 2 'i
K a p ı l a r 26
Düşünmek D
Mevsını Sonu 29
Öğleüsıli 30
Açlık 31
O Balıc;eler k i 32
Son 33
Kasabamız 35
YARENLİK ( 1 943)
Bu Saatle .W
Ayna Kar�ısında 'iO
Şehır Ken:ırından 41
Yarenlik42
Merhamet 4 4
İşte 13öyle Azizim 45
Vıtri nler 46
A l işim 47
Cenne 'JH
Edirnek:ıpı Tr:ıııwa yınd:ı 49
13ab:ıııı 52
Kapal ı(;a r�ı 55
Kitapla r 'i·l
Boyle mi O la c ı k Ö l ü m ü ın' -1'i
Doğum "i6
Yaz Gel iyor 57
Beyazıt K:ıhn�lerinde 58
Mah:.ıllemiz 'i9
Komşu l u k 60
Sanatoryum 62
SINIF ( 1 944 )
ÇocukLırını (ı'i
Reınzi 66
Sınıf 68
Hürsün' 70
Sünnet Düğünü 72
Vapur İskelesinde 74
Ne Diyebilirsin' 76
Yazlığa Çıkış 77
Ş u beye Doğru 78
Altın B i lezik 80
K a r a Dayıya Mektup 82
Çay 86
Akşamüstü 88
1\"e Yapm:ılı' 9U
Çiloğlan 92
Köprü 91
H a l i l Dayı 95
Besleme 97
Tosva Zelzek�si 1 00
YAŞADlKÇA ( 1 94 8 )
İc,:imizden D ir ı 1 07
K:ı h\·eler, G:ızeıeler ! OR
Mıst:ıhey 1 09
Senin Neyin Eksik' 1 13
Sarıc;izmeli 1 14
Biz Taşra Memu rları 1 15
Geç, Aziz i m , Geçı 1 19
Bizim Kasabamız 121
Biraz Daha Sabırl 123
Sanatoryumcia 1 24
Gece Nöbetı 1 27
13urunsuzun Oğlu 1 28
Doğum Koğuşundan Çıkış 1 21)
Kuş !\1isa l i 131
Oğlum 1 33
Uyusu n da Büyüsün 141
!'a rına klığın Ötesinden 1 42
Ziyaret G ünü Not l a r ı 147
Ayrıl ı k V a r B i r Yandan 1 'i 1
İ\-elim1 1 'i3
Bu d:ı Bit· Özgürl ü k Ş i i ri 1 'i 'i
DEVA\1 ( 1 9'i.'l )
B ilsem ki 1 59
Dı�arda 1 60
�iirde 161
Aman Di k ka t ! 1 6!.
Lvusana! ı (ı:\
Taş mı Yt·sin' ı (-ı- i
Yaşıyoruz 165
Filim ı66
\b n ga l ı -s
llevlıdi I H6
Sarı K:'iğıt C.�t iiııc I H7
Salıip.o;iz I SH
Derece Zamanı 1 89
K:ırJ Ta? l ·sıiiııe 1 <)0
K:\RA K I LC ı K ( J<J6C) )
K a r::ı k ılv k !. ı .1
Ki>riiz Biz !.-ı - ı
:\ydın nıısııı 2 ı 'i
c ; ö kddeıı 2-ıh
:\lcryeıniıı Re� it 2 i7
Genı,: l ik Parkı 2 i9
L:z:ık I k ğ i l 2 '5 1
B İ Z D E YAŞADl K 3 37
Ş l İ R A!\LA YIŞI!\·1 Yi7
GÖRÜŞLER } i9
ÖLÜ.\ 1L .\ RDI :\DA!\ 359
RIFAT ILGAZ'IN YAPlTLARI
ŞİİR ÖYKÜ
Yilre n l i k R ü � v eti n Alamil n c ası
Sınıf N erd e O Eski U st u ra l a r
Yil�ild ı kçil Çal ı� Osman Ç i f t l i k S e n i n
Devilm Sosy a l Kad ı n l a r P a r t i s i
Ü sk ü d M'd il Silb a h O l d u D o n Ki ;;ot İ s t a n b u l ' d a
Sol u k Soluğa-Karakılçık-Uzak Değ i l Şeker K u t u su
G ü v e rc i n i m U y u r m u Cari b i n H o ro:tu
K u l ağımız K i rişte Rad a r ı n Anahtarı
Ocak K a t ı r ı A l ilgöz D ö rd ü ncü B ii l ü k
B ü t ü n Şiirl e ri (1 927- 1 99 1 )
OYUN
ROMAN H a b a b a m Sı n ı fı Uya nıyor
Sarı Ya zmil Hababam S ı n ı fı Bask ı n d a
KMilrtma Geceleri H a b a b a m S ı n ı f ı Sı n ı ftil K a l d ı
Karad e n iz' i n K ı y ı c ığ ı n d a
Y ı l d ı z Kilrayd ÇOCUK
H il l i m e Kaptan Öksü z C i v c i v
H a b a b a m Sınıfı K ü çü kçekm en� Oky anusu
H a b a b a m Sınıfı İ c ril a t ı n İ ç i n d e Can ku rtaran Y ı l maz
Ap artı rn a n Çoc u kl arı K u m d an Betona
P i j am a l ı l a r ( B iz i m Koğuş) Çoc u k B ah çesi
Geçmişe M ilzi Bacaksız Kilmyon S ü rü cü s ü
(Meşru t iyet Kıraa thanesi) B a c a ksız Sigilra Kaçilkçısı
H oca N a sre t t i n v e Çömezleri B acilksız Para l ı A t ll't
Bilcilksız O k u l d a
ANI B.:ıcilksız Ta t i l Köy ü n d e
Yok u ş Yu karı
Kırk Yıl Önce Kırk Y ı l Sonra
GÜNCEL
N e rd e K a l mışt ı k
Cart C u r t
Gençlerin içinde çok beğendiğim şairler var, hepsinin
ismini aklımda tutamıyorum, isimleri henüz yer
etmedi; ama şiirlerini pek beğeniyorum. Şöyle
aklımda kalanları sıra tefriki yapmadan sayayım:
Dinamo, Suat Taşer, Rıfat İlgaz, A.Kadir, Orhan
Kemal, Saffet lrgat vesaire . . .
NAZlM HiKMET
Nazım 'ın yanında bulunuyordum. Dehşetli etkisi
altındaydım. Nazım "Kendi sesini bul! " diye bağırdı.
Rıfat Ilgaz 'dan, Celal Sılay 'dan örnekler gösterdi. . .
ORHAN KEMAL
Hemen bütün şiirlerin mevzuu, kendi küçük dert/eri,
, , ·. arzuları. Ama hayret! Bunların hiçbiri sadece Rifat
-���:J llgaz 'ın dertleri değil... Hepsi, hepsi geniş bir kitlenin,
bir insanlığın dert/eri. Sosyal şiir nedir diyenlere
bu kitabı göstermek lazım. En şahsi, en hususi şeyler
nasıl cemiyetin malı olabilirmiş, insan kendi hasis
dertlerinin dışına nasıl çıkar ve onları nasıl biraz
yukardan, dudaklarında hazin bir tebessümle
seyredebilirmiş . . . En basit kelime/er, en özentisiz
tasvirler/e nasıl hayat dolu tablolar, koskoca bir
cemiyet parçasını aksettiren manzaralar çizebilirmiş.
Bütün bunları Rıfat Ilgaz 'dan öğrenmek kajıil. •
SABAHATTIN ALI -
Rıfat Ilgaz, müreffeh bir zümrenin değil, fakat bir
günden öbürüne yaşayabilmek için didişen, böyle
üzüntülü günlerin akşamında, bazan, 'gününü gün
etmek için, şöyle bir demlenen ' halkı[l şairidir.
BEHICE BORAN
Yeni Türk şiirine inanmayan/ara, Rifat Ilgaz 'ın
kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka
yapılacak bir şey yoktur. • •