You are on page 1of 20

_____________________________________________________________________________________

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437

Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date
01.02.2017 20.03.2017

Rıfat AKBAŞ
YYÜ, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belağatı
akbasakbasa.1988@hotmail.com

GREK VE ARAP DİLBİLİMİ EKSENİNDE İLK DİL KAVRAMLARININ


OLUŞUMU VE ÇEŞİTLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Öz
İnsan, üzerinde yaşadığı bu yerkürede ya doğrudan dil vasıtası ile ya da bir takım
işaretler ve göstergeler yoluyla kendi hemcinsleriyle anlaşabilen yegâne varlıktır.
Ayrıca insan bu iletişim araçlarını her dönemde geliştirebilmeyi hatta sistemleşti-
rebilmeyi de başarmıştır. Ulaşılabilir kaynakları olması bakımından bunun en bariz
örneğini Grek ve Arap kültüründe görürüz. Dilinin semantik temelleri ve bu temel-
lerin dışa vurumu olan kavramlar hakkında bir hayli şuurlu davranmaya çalışan in-
sanoğlunun bu gibi fikirsel eylemlerinin zeminini hazırlayanlar ise filozoflar ve din
bilginleri olmuştur. Nitekim filozoflar, dilin tabiî mi, yoksa insanlar tarafından bir
takım etkileşmelerden kaynaklı olarak konulma mı olduğu hususunda büyük çaba
harcamışlardır. Din bilginleri ise dine ilişkin yazı ve metinlerin nesilden nesile en
doğru bir şekilde aktarılabilmesi yönünde birtakım yazım ve okuma kurallarının
konulmasına ve ilgili bazı kavramların geliştirilmesine sebebiyet vermişlerdir. Bu
bağlamda makale, bir yandan klasik Grek ve Arap kültüründe yer alan kavramları
özet bir şekilde ele almakta diğer yandan da “ilk kavram denemesi ve amacı” veya
“ilk dil çalışması ve amacı” gibi başlıkların da altını doldurup iki kültür arasındaki
bir takım etkileşimlere de dikkat çekmektedir.
Anahtar kelimeler: Grek Dilbilimi, Arap Dilbilimi, Kavram Olgusu ve İlk
Terimler.
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

A RESEARCH ON FORMATION AND TYPES OF FIRST LANGUAGE


CONCEPT WITH IN THE SCOPE OF GREEK AND ARABIC
LINGUISTICS
Abstract
Human is sole creature that can get along with his/her own fellow by way of lan-
guage directly or several signs on the earth he/she lives. Besides, human has
achieved to develop and even methodize this communication tools in every period.
We can see the sharpest example of this at Greeks and Arabs in respect to be acces-
sible source. Philosophers and religious functionaries have been paved the way for
ideological action of humankind that tries to behave very conscious about concept
which is semantic basis of language and outpouring of this basis. Thus, philoso-
phers have spent a big effort to determine either language has a natural being or
made by people who interacted with each other while religious functionaries have
caused to establish several writing and reading rules for religious texts articles ow-
ing to being quoted correctly from generation to generation and to develop some
concepts related to this. Therefore, this article basically examines concepts in clas-
sical Greek and Arabic culture in sum. Secondly, it draws attention to several inter-
actions between two cultures under “First Concept Try and Aim” or “First lan-
guage Study and Aim” topics.
419
Keywords: Greek Linguistics, Arabic Linguistics, Concept Fact and First
Terms.

GİRİŞ
Kişinin bir dili kazanmasını, onu kullanmasını sağlayan ve doğuştan gelen bir tecrübeyle edini-
len dilyetisini canlı bir varlık olarak tanımlayabiliriz.1 Onun için tüm dilbilimciler dilin sürekli
bir değişim ve yenilenme içerisinde olduğunun altını çizerler. Ayrıca dil ve dilyetisi onu kulla-
nan toplulukların uzlaşma yoluyla belirledikleri bir akit, kültür ve tarih içerisinde oluşturula
gelen bir anlam ve iletişim sistemiyle beraber çok yönlü ve çok gelişmiş bir dizge olarak da
tanımlanmıştır.2 Doğan Aksan, Platon’un, dili, “sesin devreye girmesiyle kendi özel tefekkürle-
rini özne ve yüklemler vasıtasıyla tamamıyla anlaşılabilir duruma getirmek” şeklinde tanımla-
dığını belirtir. Aksan daha sonra “Dil, düşünce, duygu ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam
yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yaralanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan
çok yönlü ve çok gelişmiş bir dizgedir”3 şeklinde kendisine ait bir tanımı da aktarır.
Dilin doğasına baktığımızda ise dile kazandırılmaya çalışılan sözcüklere hakiki anlamlarını
verip ve bir nevi kılıf görevini gören kavramların da mutlaka olduğunu/olabileceğini söyleyebi-
liriz. Zira medeniyetlerin ilerlemesine en fazla katkı sağlayan dillerin canlılığı çerçevesinde
seçikliği, niteliği, açıklığı ve içeriği ile ön plana çıkan kavramların yanı sıra kolektif ve distribü-
tif kavramların da zamanla üretilmesi ve topluma kazandırılması hem normal düzeydeki diller,
hem de dünya dilleri olarak temayüz etmiş diller için vazgeçilmez bir yöntem olarak devam ede

1 Hengirmen, Mehmet, (2009). Dilbilgisi ve Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Engin Yayınevi, Ankara, s. 124.
2 Yayalagül, Özen, (2015). Göstergebilim ve Dilbilim, Hece Yayınları, Ankara, s.58.
3 Aksan, Doğan, (2015). Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, , TDK Yayınları, Ankara, s.55.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

gelmiştir.4 Yani dilde neolojizm (yeni öğeler) her devir ve toplumda dilin olmazsa olmazları
arasında yer almıştır.5 Dolayısıyla insanlar, hem kendilerini büsbütün çevreleyen somut dünyaya
ilişkin kavramları hem de kendi iç dünyaları da sayılabilecek düşünce ve tefekkürlerinde var
olan soyut kavramları oluşturma hususunda bir hayli çaba göstermişlerdir.6
Aslında düşüncesini ifade etme hususunda her zaman başvurmaya çalıştığı dilinin semantik
temelleri ve bu temellerin dışa vurumu olan kavramlar hakkında bir hayli şuurlu davranmaya
çalışan insanoğlunun bu gibi fikirsel eylemlerinin zeminini hazırlayan filozoflar ve din bilginleri
olmuştur. Zira filozoflar, Şahin Uçar’ın da dediği gibi edebiyatçı değildirler ve sözcüklerle de
heves gidermezler. Bilakis kelimeleri kavramlar olarak hem birbirleriyle hem de gerçek diya-
logları (isim-müsemma) açısından incelerler.7 Aynı zamanda onlar doğa bilimci, hatip, kronik-
çi, (belge ve vesikaları toplayan) siyasetçi ve kısmen de olsa hekimlerdi. Başka bir deyişle filo-
zofların çoğu “polihistor” (çok mevzuda yazar) idi.8 Nitekim bu tutum, soyut ya da ortak kav-
ramlar kişisel zihinde dil aracılığıyla ve bireysel tecrübeye dayalı oluşur ve gerek bireysel ge-
rekse toplumsal deneyimlerimiz arasında yer alan bu gibi kavram ve terimlerin zorunlu olarak
oluşturulma faydası doğru bir noêtos topos (entelektüel bir dünyada) zihinsel olarak ortak bir
atmosferde birbirimizi daha iyi anlayabilmeyi gerektirir diyen realistlerin atası, bilgi teorisi ve
etiğin ilk uzmanı olan Platon’da görülür.9
Ayrıca Aristoteles felsefesindeki “Ti esti?” (Ne(ler) vardır ve “Ti esti to?” (Bu var olan nedir?)
şeklindeki iki önemli soru, gerek soyut gerekse somut olarak var olan nesnelerin birer kavram
olarak isimlendirilmesi yönünde filozoflar tarafından dilin ontolojik felsefesinin de irdelendiği- 420
nin bir kanıtı mesabesindedir.10
Din bilginlerine gelince şunları söyleyebiliriz: dinlerle ilgili mukaddes metinler ve dualara gös-
terilen hassasiyetin dil ve kavram alanındaki çalışmaları tetiklediği üzerine dilbilimcilerin görüş
birliği mevcuttur. Hatta buna din dili de denilebilir.11 Zira dine ilişkin yazı ve metinlerin nesil-
den nesile en doğru bir şekilde aktarılabilmesi tarihten bu yana birtakım yazım ve okuma kural-
larının da konulmasına ve bu yönde ilgili bazı kavramların da geliştirilmesine sebebiyet vermiş-
tir. Bunun en bariz örneğini Kur’an-ı Kerim’in indirilmesinden sonra Arap ve Müslüman top-
lumlarda görürüz.12 Çünkü İslam topraklarının giderek genişlemesi ve Arap olmayan milletlerin
İslamla tanışmasından sonra yeni tanıştıkları dini ve kitabını en doğru bir şekilde öğrenmeye
çalışmaları haliyle birçok dil yanlışlarını da beraberinde getirmiştir ki bu kaygı verici tespit söz
konusu kişileri ortak bir dil ve kavramlar üzerinde birleşmeye itivermiştir.13

4 el-Meseddî, Abdusselâm, (1984). Kâmûsu’l-Lisâniyyât, ed-Dâru’l-Arabiyyetu li’l-Kitâb, s. 19-20.


5 Aydın, Mehmet, (2014). Dilbilim El Kitabı, Temel Kavramlar ve Konular, Akademik Kitaplar Yayınevi İstanbul,
134; Durak, Mustafa (2005). Terimden Anlama, Dilbilim Yazıları, Multilingual Yayınları, İstanbul, s. 29.
6 Huber, Emel, (2008). Dilbilime Giriş, Multılıngual Yabancı Dil Yayınları, İstanbul, s. 150.
7 Uçar, Şahin, (2007). Dil ve Felsefe, Domino Yayınları, İstanbul, s. 89-90; Hicâzî, Mahmud Fehmi, (ts). Madhal ila

İlmi’l-luga, Dâru Kebâe, Kahire, s. 145.


8
Pişmanlık, Uğur, (2009). Antik Çağda Tarsuslu Filozoflar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, s. 7-8.
9 Pater, Walter Horatio, (2011). Platon ve Platonculuk, (Çev., Şaziye Çıkrıkçı), İlya İzmir Yayınevi, İzmir, s. 128-

129; Pişmanlık, (2009). Antik Çağda Tarsuslu Filozoflar, s. 13.


10 Özcan Muttalip, (2016). Aristoteles Felsefesi: Temel Kavramlar ve Görüşler, Bilgesu Yayıncılık, Ankara, s. 11.
11 Çağlayan, Harun, (2014). Rasyonalizm Bağlamında Dilbilim ve Din Dili İlişkisi, Ekev Akademi Dergisi, Yıl:18,

Sy., 58, s. 41-58.


12 Kızıklı, Zafer, (2006). Ebu’l-Esved ed-Du’eli’nin Arap Gramer Tarihindeki Yeri ve Önemi, Dini Araştırmalar

Dergisi, Cilt 9, Sy., 25, s. 265-280; Usta, İbrahim, (2013). Arapçanın Gelişimindeki Dış ve İç Etkenler, International
Journal of Social Science, Volume 6 Issue 2, p. 935-950, February, s. 936-950.
13 ez-Zencânî, Ebû Abdullah, (2012). Târîhu’l-Kur’ân, Müessesetu Hendâvî li’t-Ta‘lîm ve’s-Sekâfe, s. 109-110.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

Bu açıdan amacımız her iki dilbilim kültüründe kendi alanında otorite olarak kabul edilen filo-
zof ve filologların yaklaşımlarını incelemek ve özet olarak her iki bakışı açısı çerçevesinde bazı
tespitleri de ortaya koymaktır. Bununla beraber ilgili dönemde dili ve temel sahasını belirleyen
kavramların zeminini hazırlayan etkenlerde inceleyeceğimiz mevzular arasında olacaktır.

1. KLASİK FELSEFEDE KAVRAM OLUŞUMUNA YÖNELİK BAZI YAK-


LAŞIMLAR
Bu başlıktan kastımız genelde bilim özelde ise dil, inanç ve ahlak ile ilgilenen filozofların yak-
laşımları doğrultusunda bu olguya bakmaktır. Bu itibarla dil bazında ilk etapta filozoflarca oluş-
turula gelmiş sözcüklerin/kavramların isimlendirilmesi ve kategorileştirilmesi eylemine gerek
bireysel gerekse bir akım olarak ön plana çıkmış düşüncelerini değerlendireceğiz. Ama bu yak-
laşımlara değinmeden önce kavram sözcüğünün felsefi açıdan kısaca bir tanımını yapmakta
fayda görüyoruz.
Latince concipere (anlamak) mastarından gelen kavram sözcüğü bilgi ileten araç ve felsefenin
teknik ve nesnel bir terimidir. Aynı şekilde kavram, yargı ile çıkarımın daha sonraları üzerine
inşa edileceği en yalın ve en temel öğe şeklinde de açıklanmıştır. Soyut, somut, tümel, tikel ve
tekil14 olarak da gelebilen kavramı Aristo şöyle tanımlamıştır: “Kavram bir kelime ve objenin
tanımının ifadesidir.”15Ayrıca “Kavram” Yunan filozoflarınca eidos (görülebilirlik, biçim),
horos (sınır, tanım) ve logos (söz, akıl) şeklinde birer teknik terim olarak da kullanılmıştır.16
421
Öte yandan gerçekler dünyasındaki varlıkların, hareketlerin ve tasavvurların dildeki işleyiş tarzı
söz olarak niteleniyorken, birbirinden farklı varlık ve bilgilerin belirli ve benzer ölçekler içinde
birleştirilmesi de kavramlaştırma (conceptualisation) olarak nitelenir. Yani bir bakıma insan
zihninin ters yönünde gelişen ve iki işleyişinden biri olan özelleştirme tümdengelimken; kav-
ramlaştırma tümevarımdır.17 Mevzuyu biraz daha netleştirmeye çalışırsak şu açıklamayı yapabi-
liriz: yeryüzünde ağaç diye bir varlık, yazmak diye bir eylem yoktur. Ağaç, her anlamda birbi-
rine benzeyen birçok varlığın genelleştirilmiş ortak adı; yazmak ise birçok varlığın işlediği ben-
zer eylemlerin umumi bir ismidir. Bu bilginin kazanılması, bireyi, belirli bir sosyal ortamın ve
herkesin o bilgilerin ortak adı olarak ağaç ve yazmak sözlerini kabul ettiği bir toplumun üyesi
ve ferdi yapar. Binaenaleyh, Ana dili, ilk dil veya edinilmiş dil bu noktada başlar diyebiliriz.18
1.1. Bireysel Olarak Sergilenen Yaklaşımlar
Düşünce tarihine bakıldığında, dilin ve kavramların temel olarak bir sorgulama alanına çekildiği
görülür. Özellikle kavram ile gerçeklik arasındaki ilişki başka bir deyişle karşılıklılığın ve uy-
gunluğun ihtimal düzeyi ve olanağı sıklıkla vurgulanmıştır. Bu minvalde felsefe çağı olarak da
adlandırılabilecek Grek Dönemi’ne baktığımızda Sokrat Öncesi Devir, Sokrat Devri, Sokrat
Sonrası Devir gibi birkaç dönemle karşılaşırız.19 Söz konusu dönemlerden Sokrat öncesi dö-
nemde MÖ VI-V. yüzyıllar arasında yaşamış olan bazı filozoflar için dünyayı ilgilendiren çeşitli

14 Bolay, Süleyman Hayri, (2013). Felsefe Doktirinleri ve Terimleri Sözlüğü, Nobel Yayıncılık, Ankara, s. 205.
15 Akarsu, Bedia, (2016). Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, s. 114; Hançerlioğlu, Orhan, (2015).
Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, s. 210.
16 Keskin, Mesut, (2016). Kavramlar Tarihi Nedir, Avesta Yayınları, İstanbul, s. 15.
17 Karaağaç, Günay, (2013). Dil Bilimi Terimleri Sözlüğü, , TDK Yayınları, Ankara, s. 531-532.
18 Karaağaç, (2013). Dil Bilimi Terimleri Sözlüğü, s. 531.
19 Başkan, Özcan, (2003). Lenguistik Metodu, Multilingual Yayınları, İstanbul, s. 23-27; Lyons, John, (1983). Ku-

ramsal Dilbilime Giriş, (Çev., Ahmet Kocaman), Ankara TDK Yayınları, s. 13-15.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

sorunların en önemlilerinden birisi insanların kullandıkları sistemler ve düzenlemelerin ne denli


tabiî ve ne denli kendilerinin bir müdahalesi neticesinde oluştuğu/oluşabileceği sorusuydu. İn-
san dili de kullanılan bu düzenlerden birisi olduğu için şu soru da doğal olarak bir tartışma ko-
nusu oluyordu: “dildeki kelimeler ve kavramlar ile bunların ifade ettikleri ve gösterdikleri nes-
neler arasındaki bağlantı doğuştan mı gelmedir, yoksa insanlar tarafından mı oluşturulmuş-
tur”?20
MÖ VI. yüzyılda yaşamış olan Herekleitos ile MÖ V. yüzyılda yaşadığı halde yine de Sokrat
öncesi filozofları arasında sayılan Demokritos bu tartışmaların iki ucunda bulunuyordu. Herek-
leitos’a göre tabiatta bir düzen bulunmakta ve bu düzen insan dilinde belli olmaktadır. Bu ba-
kımdan kelimeler ve kavramlar doğuştan veya tabiattan gelmedir. Demokritos’a göre ise keli-
meler tabiattaki varlıkların birer görüntüsü ve kopyasıdır, fakat sonraları bu özellik kaybolmuş-
tur. Dolayısıyla kelimelerin bugünkü değerleri insanların kendi eserleri olup onlar arasındaki
karşılıklı bir antlaşmadan doğmuştur. Yani bu dönemdeki tartışma ve sorun kavramların ortaya
çıkışı üzerinde toplanmıştır.21
Sokrat öncesi dönemde oluşan bu ayrışmanın bir nevi devamı konumunda olan Kratylos ve
Hermogenes’in fikir ayrılıkları da bu yöndedir. Zira Kratylos’a göre insan dilindeki sözcükler
anlamlarını tamamen tabiî ve doğuştan kazanmıştır. Bundan dolayı sözcükler ile bunların gös-
terdikleri kavram ve terimler arasında doğuştan var olan bir ilinti vardır ve her nesne ve kavra-
mın sadece bir tane doğru hecesi/kavramı olmalıdır. Hermogenes’e göre ise kelimelerin ses
yapısı ile gösterdikleri nesne veya kavramların yapısı arasında farklılıklar bulunmakta ve söz- 422
cüklerin ifade ettikleri manaları, karşısında kullandıkları şeylerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Yani ona göre kelimeler anlamlarını, insanlar arasındaki karşılıklı bir uyuşma ve antlaşmadan
sonra kazanmıştır. Dolayısıyla bu görüş sahiplerine göre bir kavramın yalnız bir tek doğru söz-
cüğü/kelimesi olmamalıdır.22
Sokrates, Kratylos gibi, adlar ile onların adlandırdıkları şeyler arasında uylaşımsal değil, doğal
bir bağ olması gerektiğini görüşünde olduğunu söyleyen Levent Aysever’e göre onun, uylaşımcı
Hermogenes'e göstermeye çalıştığı tam da budur. Bunu yaparken, birincil adlar (prota onomatu)
dediği adları ve onlardan oluşturulan ikincil adlardan (hystera onomata) ayırır. Ona göre birincil
adlar, olgu hakikatlerinin harf (grammata) ve hecelerle (syllabai) yapılmış taklitlerinden (mi-
memata) başka bir şey değildir.23
Ancak, o, Kratylos'tan farklı olarak tanrıların verdiği doğru kavramla bizim günlük yaşamda
kullandığımız kavramların aynı olduğunu düşünmez. Ona göre tanrıların kendileri konusunda
olduğu gibi, onların verdikleri kavramlar/adlar konusunda da bir şey bilmemiz olanaklı değildir.
Kratylos diyalogundan sonra Sokrates ise kendi tavrını bu iki tür kavramı/adı, Tanrıların verdiği
kavramlarla/adlarla insanların verdiği kavramları/adları birbirinden ayırma ve soruşturmasını bu
ikincisiyle sınırlı tutma yönünde sergiler.24

20 Lyons, (1983). Kuramsal Dilbilime Giriş, s. 13; Başkan, (2003). Lenguistik Metodu, s. 23.
21 Başkan, (2003). Lenguistik Metodu, s. 24; Bu konuda derli toplu bir bilgi elde edilebilmesi için Hakan Poyraz’ın
“Adlandırmanın Doğası ve Adların Nesnesine Uygunluğu Ekseninde Doğalcılık-Uzlaşmacılık Tartışması” başlıklı
makalesine bakılabilir.
22 Başkan, (2003). Lenguistik Metodu, s. 24; Lyons, (1983). Kuramsal Dilbilime Giriş, s. 13-15.
23 Aysever, Levent (2002). Karatylos: Adların Doğruluğu ve Bilgi, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Der-

gisi, Cilt: 19, Sy., 2, s.153-166.


24 Aysever, (2002). Karatylos: Adların Doğruluğu ve Bilgi, s. 153-160; Daha fazla detay için bkz., Eflâtun, (1997).

Kratylos, (Çev., Suad Y. Baydur), MEB Yayınları, İstanbul, s. 10-125.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

Plato’nun da, Kratylos ile Hermogenes arasında cereyan eden bu diyalogu anlattığı Kratylos’ta,
MÖ. V. ve IV. yüzyıllarda adların doğruluğu yani adlar ile onların adlandırdıkları şeyler ara-
sındaki ilişkinin yapısı konusunda yapılan tartışmaya katılıp25 bu konudaki kendi görüşünü or-
taya koymaktan çok bu tartışmada tarafların dayandıkları varlık ve bilgi görüşlerini bir eleştiri
süzgecinden geçirerek kendi varlık ve bilgi görüşünün ana hatlarını çizdiği görülmektedir ki26 o,
genel olarak kendisi üzerinden bir şeyler söylemeye meyillidir.27
Dil ve düşünce uyumunu taban alarak kendilerinden önceki filozofların oluştura geldikleri kav-
ramları kendisine özgü bir yaklaşımla ele alan Platon’un öğrencisi Aristo ise, dil seslerinin öğe-
lerini şu şekilde üçe ayırır: Sesliler, yarı sesliler ve sessiz harfler (mutae). Öte yandan hece,
Aristo’ya göre sessiz harflerden ya da yarı sesliler den ve seslilerden oluşan anlamsız bir ses
birleşiminden müteşekkildir. Aristo, bugün ad, eylem, durum gibi, sözcük türleri ve dilbilgisi
kategorileri diye bildiğimiz birtakım kavramları da ilk olarak saptayan kimsedir. Düşünür, bu
kavramlar arasında ad (onoma) ve eylemi (rhema) ayrı tutmuştur. Çünkü ona göre bu kavram-
lar, yalnızca düşünme işlemlerinde bağlantıyı sağlayan öteki öğelerin tersine kendiliğinden an-
lam taşıyan öğelerdir.28
Aslında Aristo’nun yukarda belirtilen kavramlarla beraber hemen hemen her kitabında töz, nice-
lik, nitelik, bağıntı, yer, zaman, durum, sahip olma, etkinlik ve edilginlik kavramlarına da rast-
lamak mümkündür. Bunlar içerisinde Aristo’nun Platon’a borçlu olduğu şey ise daha çok töz,
nitelik, nicelik, bağıntı, etkinlik ve edilginlik gibi soyut kavramların varlığını kabulü ve detaylıca
incelemesidir. Zira Platon’un bu kavramları gelişigüzel kullanmasının yanı sıra onları hiçbir 423
zaman sistemli bir ebatta birleştirdiği de görülmemiştir.29
Öte yandan dilsel anlatımın kavramsal boyutunu son derece titiz bir şekilde irdeleyen Aristo,
Poetika adlı eserinde kendi belirlemiş olduğu bazı kavramların tanımını da yaparak bunların
kolayca anlaşılmalarını sağlamıştır. Harf, hece, tanım edatı, isim, fiil, hâl, çekim cümle ve cüm-
lenin gösterdiği birliği açıklamaya çalışan filozof, ortak, mecaz, süs sözcüğü, uzatılmış ve kısal-
tılmış sözcükler ve değiştirilmiş sözcükler gibi bazı kavram adlarını belirterek âdete modern bir
ayrışım ve isimlendirme yönünde bir çığır açmıştır.30 Bununla beraber nesnel isimlerin (dênd-
ron- ağaç, gênos-cins gibi) n ve s (harfleri) ile son bulduklarını belirten Aristo, isimlerin bir
kısmının erkek, bir kısmının dişil, bir kısmının ise erkek ve dişil bakımından ortak olduğunun
altını çizer. Erkek isimlerinin n, r ve s sesleriyle dişil isimlerin de e, o ve a ile son bulan söz-
cükler olduğunu da açıklayarak kendisine özgü bir reel tutum sergilemeye çalışmıştır.31
Dionysios’a baktığımızda onun kelimeleri, isim, fiil, partisip, harf-ı ta‘rif, zamir, edat ve zarf
şeklinde değerlendirdiğini görürüz.32 Dionysios’un eksik bıraktıklarını tamamlamaya ve bütün-
lemeye çalışan Discolos ise dorik, iyonik, aeolik ve attik gibi edebiyat kavramlarını ve lehçele-
rini inceleyerek diyalektoloji bilgisini ortaya çıkartmaya çalışmıştır. Hatta bunlar içinde Ati-
na’da konuşulan Attike lehçesi MÖ IV. yüzyılda ülkenin ortak dili olarak kullanılmıştır.33

25
Aksan, (2015). Her Yönüyle Dil, s.53-55.
26 Levent Aysever, (2002). Karatylos: Adların Doğruluğu ve Bilgi, s. 1.
27 Işık, Mehmet Fatih, (2014). Platon ve Demokrasi Algısı, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi (Asos Journal),

Sy., 2, s. 329-334.
28 Aksan, (2015). Her Yönüyle Dil, s. 17-18.
29 Ross, Davıd, (2011). Aristoteles, (Çev., Ahmet Arslan), Kabalcı Yayıncılık, Ankara, s. 49-50.
30 Aristoteles, (1987). Poetika, (Çev., İsmail Tunalı), Remzi Kitabevi, İstanbul, s. 56-62.
31 Aristoteles, (1987). Poetika, s. 56-62.
32 Aydın, (2014). Dilbilim El Kitabı, Temel Kavramlar ve Konular, s. 24-25.
33 Başkan, (2003). Lenguistik Metodu, s. 28-29; ; Aksan, Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, s. 126.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

Aktarılan bilgiler ışığında şunları söyleyebiliriz: söz konusu dönemlerdeki bireysel ilk dil ve
kavram tartışmalarının felsefenin üzerinden yürütüldüğü ilk etapta göze çarpmaktadır. Çünkü
Yunanlar için dilbilgisi baştan beri felsefenin bir parçasıydı. Başka bir deyişle dilbilimi, onları
kuşatan dünyanın ve kendi toplumsal muhitlerinin ve kuramlarının keyfiyetini en güzel ve en
doğru bir şekilde anlama yönündeki arayışlarının bir bölümüydü.34
Bu arayışların doğalcılar ve uzlaşmacılar arasındaki ihtilaflara sirayet etmesi ve yüzyıllarca
devam etmesi dilbilgisi kuramının gelişmesi açısından oldukça önem arz etmekteydi. Çünkü bu
gibi çekişmeler sözcükler/kavramlar arasındaki ilişkileri sınıflandırmada filozofların ilgisini
uyandıran bir takım araştırmalara sebebiyet vermiştir.35 Kavramların varlıktan önce geldiğine
inanan Platon’un ad ve eylemleri birbirinden ayırt etmesi ve Aristo’nun bunlara “bağlaçları” da
ekleyerek bu sayıyı üçe çıkartması gibi çabalar buna örnek olarak verilebilir.36
1.2. Felsefi Akım Olarak Sergilenen Yaklaşımlar
Dili ve kavramları pratik yönden incelemeye başlayan ve dil çalışmalarının felsefenin etkisi
altında olduğu Sokrat devrinde, yavaş yavaş bir gramer anlayışının ortaya çıkmasında etkili olan
Sofistlerin bu alana önemli bir katkısı olmuştur. Zira bu grup “M.Ö. V. yüzyıl ortalarında ortaya
çıkan ve kendilerine Sofist denilen konuşma ustalarından oluşuyordu.37 Sofist38 gelenek içinde
sayılan filozoflar arasında en bilinen isimler Protagoras, Gorgias, Prodicus, Hippias ve Antip-
hon’dur. Bu filozofların dil ile ilgili yaklaşımlarıyla beraber retorikten mantığa kadar çeşitli
alanlarda kendi devirlerini oldukça derinden etkileyen fikirleriyle beraber kavramlar hakkında
424
çok değişik görüşleri de mevcuttur.39
Bir felsefi akım olarak bilginin doğadaki gerçek nesnelerle ve bu nesnelerin bir simgesi olan
düşüncelerle olan uyumundan oluştuğuna inanan Stoa’cıları da40 biçimle anlam arasındaki ay-
rımı ve kavramları, ad, eylem, bağlaç ve tanımlık olarak dörde kadar çıkartırlar.41 Keza,
Stoa’cılar, eylemlerin biçimlerinin belirlenmesinde zamana ek olarak başka bir tesirinde olması
gerektiği fikrinden hareketle etken – edilgeni ve geçişli - geçişsiz eylemi de kavramlaştırıp ve
birbirlerinden ayırt etmek suretiyle netleştirmeye çalışmışlardır.42

34 Lyons, (1983). Kuramsal Dilbilime Giriş, 13.


35 Lyons, (1983). Kuramsal Dilbilime Giriş, s. 15.
36 Lyons, (1983).Kuramsal Dilbilime Giriş, s. 15; Yayalagül, Özen, (2015). Göstergebilim ve Dilbilim, Hece Yayınla-

rı, Ankara, s. 74; Akkaya, Mehmet, (2011). Filozofça Dil Felsefesi, Belge Yayınları, İstanbul, s. 16.
37 Başkan, (2003), Linguistik Metodu, s. 24; Onan, Bilginer, (2012). Dil Eğitiminin Dil Bilimsel Temelleri: Ferdinand

de Saussure’ün Genel Dilbilim Kuramında Dil Eğitimiyle İlgili Bulgular, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 9, Sy., 17, s. 219-243.
38 Platon’un Protagoras diyalogunda belirttiğine göre Protagoras “sofist” yani konuşmada usta kılma sanatının öğret-

meni anlamına gelen bu kavramı kullanan ilk filozoftur. Bkz., Platon, (2016). Diyaloglar, Protagoras ya da Sofistler
Üstüne, (Çev., Tanju Gökçöl), Remzi Kitapevi, İstanbul, s. 396.
39 Aslan Ahmed, (2006). İl Çağ Felsefe Tarihi II, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 2-30-45.
40 Bu ekolün kurucusu Kıbrıs’ta Fenike unsurunun kuşattığı bir Grek şehri olan Kition’lu Zenon’dur. Ölümü MÖ.

262/261 tarihlerine rastlar. Öğrencilerine ilk başta Zenoncular, fakat daha sonra tıoplanma yerlerine/Stoa Poikile’ye
nispeten Stoacılar denmiştir. Bkz., Zeller, Eduard, Grek Felsefesi Tarihi, (2008). (Çev., Ahmet Aydoğan), Say
Yayınları, İstanbul, s. 295.
41 Lyons, (1983). Kuramsal Dilbilime Giriş, 21.
42 Lyons, (1983). Kuramsal Dilbilime Giriş, 21. Bir bakıma Aristo’ya ve onun takipçileri Peripatetikler’e karşı

çıkmalarıyla da bilinen Stoa’cılar, nesneler ve kavramlar arasında tabiî olarak var olan bir ilişkinin çok eskilere gidi-
lerek yani etimom denilen köklere varılarak bulunabileceğini de ifade ederler. Böylelikle etimoloji yani kelime kökü
bilgisinin Stoa’cılara dayandığı gerçeği de ortaya çıkmış oluyor. Bkz., Başkan, (2003). Lenguistik Metodu, s. 25.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

Stoacılar, doğuştan edinilemeyen fakat insanların ortaklaşa sahip oldukları, her vakit ve her
yerde aynı olan bazı genel kavramların varlığını da kabul ederler. Ancak, bu kavramların mey-
dana çıkmasını, örneğin, yumuşaklık, sertlik gibi yahut renk, ses gibi, deneme kavramlarının
meydana çıkmasına benzetilmemesini de belirtirler. Keza onlara göre bu genel kavramlar, de-
neme verilerinin, şuurlu ve sistemli bir işlenmesi ile elde edilemezler. Bilakis insanların, içten
bir sezgi ile açık ve net bir şekilde kavradığı gerçeklerdir. Bu açık ve seçik hakikatler, kendi
varlıklarını insanlara, zorunlulukla kabul ettirirler. Binaenaleyh, Stoacılar’a göre ortaklaşa kav-
ramlar, insanın hem sezgi ile hem de içten bir zorunlulukla elde ettiği kavramlardır ki ilginin en
sağlam temelini bu kavramlar meydana getirir.43
Stoacılardan sonra gelen İskenderiye dilbilimi uzmanları ise dile ve dil içinde meydana gelen
kavramlara kesin şeklini verenler olarak bilinmektedirler. Dianysios’un zarf, ortaç, adıl ve ilge-
ci belirleyip Yunancadaki bütün eylemleri durum, cins, sayı, zaman, çatı ve kip olarak sınıflan-
dırması ve ondan yaklaşık üç yüz yıl sonra gelen Apollonius Dyskolos’un söz dizim betimleme-
lerine son biçimini vermesi, Grek filozoflarının kavaramlar hakkındaki çabalarının bir mütem-
mimi olarak görülebilir.44
Genel bir dilbilim aşamasından gramer çağı ve ilgili bazı kavramların saptama girişimleri olarak
da adlandırılabilecek bir dönem ise Büyük İskender’in birisi İskenderiye’de diğeri de Berga-
ma’da olmak üzere iki kültür merkezini kurmasıyla başlamıştır. Dildeki düzenliliği kabul etme-
lerinden dolayı kendilerine düzenciler denilen İskenderiye okulunun karşısında yer alan Berga-
ma okulundakilerin de, dilde kesin bir düzen olmadığı fikrini savunduklarından dolayı kendile- 425
rine aykırıcılar adı verilmiştir. Ayrıca bu iki okulun kendilerine özgü dil çalışmaları dilin felse-
feden ayrı olarak değerlendirilmesine ve kendi sınırları içinde incelenen bir çalışma alanı haline
gelmesine önemli bir zemin hazırlamıştır.45
Netice olarak şunları söyleyebiliriz: dil ve dil kavramları etrafında Yunanlı filozofların temelini
attığı ve doğallık ile uzlaşmacılık ilkeleriyle de adlandırdığı iki bakış açısı ortaya çıkmış ve
daha sonraları bu görüşler çeşitli akımlarca genişletilerek gramer kurallarının da kendileriyle
netleşebildiği bazı terimler meydana getirmiştir. Yani bir bakıma söz konusu devirdeki dil ile
ilgili temel anlayışların Mito-poetik/mitolojik-din dönemi ile Logos/dil-dünya ayırımı bilincinin
ortaya çıktığı dönem arasında gidip geldiği söylenebilir.
Dolayısıyla bu gözle felsefe tarihine bakılırsa; özelde bir ad ifade eden sözcüklerle onların adı
olduğu şeyler/kavramlar arasında, genelde ise dil ve dünya arasında bir uygunluk olduğuna
ilişkin teorilerin sürekli bir şekilde dillendirildiği açık bir şekilde görülür.

1. İLK DÖNEM ARAP DİLBİLİMİNDE KAVRAM OLUŞUMUNA YÖNELİK


YAKLAŞIM VE TESPİTLER
2.1. Kavram Olgusunun Karşılığında Kullanılan İlk Sözcükler
Şüphesiz ki Arap toplumuna indirilen Kur’an-ı Kerim her alanda yeni kavramlar kullanarak o
civarlarda yaşayan toplumların dikkatini bir hayli üzerine çekmiştir. Fakat Araplar bu kavramla-
rı -üzerinde herhangi bir isim değişikliğine gidilmeksizin- olduğu gibi kabullenip bunların ar-
dındaki hakikati aramaya başladılar ve bu alana özgü olarak bir ilim daha sonraları ortaya çık-

43 Birand, Kâmıran, (1958). İlk Çağ Felsefesi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara, s. 100-101.
44 Lyons, (1983). Kuramsal Dilbilime Giriş, 21.
45 Başkan, (2003). Lenguistik Metodu, s. 27.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

mıştır. Bizim belirtmeye çalıştığımız şey ise Kur’an’ın referans alınarak söz konusu dönemin dil
âlimlerince ilk etapta oluşturulmaya çalışılan kavramların tespitidir. Bundan dolayı bizim ince-
leme alanımıza, Kur’an merkeziyetli bir düşünceden doğan beşer menşe’li kelime ve kavramlar
girmektedir.
İlk dönem Arap dilbiliminde “Kavram” sözcüğünün karşılığı, el-lafz-el-Elfâz veya el-Kelime-
el-Kelimât şeklinde gelmiştir. Bu konuda Câhiz’ın (ö: 255/869) yeni adlandırılması öngörülen
olguların kavram şeklinde belirtilmesi hususunda kullandığı ifadeler arasında geçen Elfâz keli-
mesi dikkat çekmektedir: Nitekim o, kelamcıları övmeye yönelik ibarelerinde şöyle der: ‫وهم‬
‫ وهم اصطلحوا على تسمية ما لم يكن له في‬، ‫ وهم اشتقوا لها من كالم العرب تلك االسماء‬، ‫تخيروا تلك االلفاظ لتلك المعاني‬
.‫ " لغة العرب اس ٌم فصاروا في ذلك سلفا لكل خلف وقدوة لكل تابع‬Onlar, (kelamcılar) bazı anlamları dile ge-
tirme hususunda Arapların sözlerinden bazı isimler türeterek bu lafızları seçmişlerdir. Dolayı-
sıyla Arapların dilinde adı olmayan şeylerin adlandırılması yönünde anlaştılar ve bu alanda
kendilerinden sonra gelenlerin onları izleyebilecekleri birer öncü oldular.”46
Hicri 322 yılında vefat eden Arap dil âlimi, Ebû Hâtim Ahmed b. Hamdân b. Ahmed er-Râzî,
ّ ُ‫ كتاب‬adlı eserinde bazı İslâmî-ilahî terimleri (Arabic İslamic Semantics)
‫الزينة في الكلمات اإلسالميّة‬
açıklarken doğrudan söz konusu kavramları kelime47 olarak isimlendirmeye çalışmıştır.48
Fakat bir ıstılah düzeyinde ilk dil kavramlarının peyderpey bir şekilde oluşma süreci Arap dil
ilminin bir kavram olarak dile getirildiği esnadan itibaren söz konusu olmuştur. Binaenaleyh, ilk
dönemlerde tüm bu dil ilimlerini kapsayıcı bir sözcük şeklinde ve belli bir kavram ile dile geti-
426
ren birden fazla adlandırmanın olduğunu da belirtmek lazım. Zira kavram ve isimlendirme dü-
zeyinde ilk evrelere bakıldığında ortalıkta ‫ العربية‬, ‫الكالم‬, ‫ العلم‬ve ‫ اإلعراب‬gibi birkaç kavramın ol-
duğu gerçeğiyle karşılaşılır.49 Örneğin, İbn Sellâm el-Cumahî (ö: 231/846) Ebu’l-Esved ed-
Düelî’yi (ö: 69/688) ‫“وكان ّاو َل َم ْن أسّس العربيّةَ وفت َ َح بابَها‬Arapçayı temel kaidelerle tesis edip kapısını
açan kişi” olarak takdim eder.50 es-Sîrâfî’de (ö: 368/979) Mahbûb el-Bekrî’nin Halid el-
Hazzâ’dan naklettiği bir rivayette Nasr b. Asım için َ‫ضع العربيّة‬ َ ‫“هو ّأول َم ْن َو‬O, (Nasr b. Asım)
Arapçayı/dili ilk belirleyen kişidir” şeklinde bir cümle kullandığını aktarır.51
ez-Zübeydî (ö: 379/989) ise Ebu’l-Esved’in İran tarafından gelen ve henüz fasih Arapçayı doğru
konuşamayan birilerini kastederek: ‫الكالم‬
َ ‫“هوالء ال َموالي قد رغبوا في اإلسالم وصاروا لنا إخوة فلو علّ ْمناهم‬Bu

46 el-Câhiz Ebû Osmân Amr b. Bahr b. Mahbûb, (1418/1998). el-Beyân ve’t-Tebyîn, Mektebetu’l-Hancî, Kahire, I,
139.
47 Söz konusu her iki kavramın birbirlerinin eş muradıfı/anlamlısı olarak kullanılabileceğini belirtenler olduğu gibi

içinde sesi ve mahreçleri barındırdığı gerekçesiyle lafz (Word Term) sözcüğünün “Allah” ismiyle beraber bir isim
tamlaması (‫ )لفظةهللا‬şeklinde kullanılamayacağını belirtenler de olmuştur. Bkz., Salibâ, Cemîl, (1982). el-Mu‘cemu’l-
Felsefî, Dâru’l-Kitâbi’l-Lubnânî, II, 237, 288-290; Zeynep Korkmaz da, Kelime’ yi “bir veya birden çok heceli ses
öbeklerinden oluşan, ortak dili konuşan bireyler arasında zihinde tek başına kullanıldığında somut ya da soyut bir
kavrama karşılık gelen bir dil birimi” Lafz’ı ise “herhangi bir meramı ifade etmek üzere söylenen kelimelerden olu-
şan dizi” şeklinde tanımlar. Bkz., Korkmaz, Zeynep, (2007), Gramer Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara, s.
144 ve 198.
48 Bu konuda bkz., er-Râzî, Ebû Hâtim Ahmed b. Hamdân, (1415/1994). Kitâbü’z-Zîne fi’l-Kelimâti’l-İslâmiyye

ve’l-Arabiyye, thk., Merkezu’d-Dirâsât ve’l-Buhûsi’l-Yemenî, San‘â, s. 17 ve sonrası.


49 ed-Decnî, Fethî Abdulfettâh (1974). Ebu’l-Esved ed-Düelî ve Neş’etu’n-Nahvi’l-Arabî, Vikâletu’l-Matbuât,

Cidde, s. 12-13.
50 el-Cumahî, İbn Sellâm, (1422/2001). Tabakâtu’ş-Şuarâ, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, s. 29.
51 es-Sîrâfî, Ebû Said Hasan b. Abdullah, (1374/1955). Ahbâru’n-Nahviyyîne’l-Basriyyîn, (Thk. Taha Muhammed

ez-Zînî- Muhammed Abdulmun‘ım Hafâcî), Mektebetu Mustafa el-Bâbî el-Halebî, s. 15.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

yabancılar İslâm’ı arzulayıp bizimle kardeş oldular (dolayısıyla) onlara kelamı öğreteceğiz”
tarzında bir ifadesine yer verir.52
Keza İbnu’l-Kıftî Hz. Ömer’in Ebu’l-Esved’e ‫اإلعراب‬
َ ِّ‫“وليُع ِّلّ ْم أبواألسود أه َل البصرة‬Ebu’l-Esved Basra
halkına i‘rabı öğretsin” şeklinde bir talimatından söz eder.53Ayrıca kaynaklar Abdülmelik b.
Mervân’ın oğullarına, konuşmada hata yapmamalarını hatırlatarak ‫العلم‬ َ ْ “İlmi
‫اطلبُوا العِّلم تعلّموا‬
talep edin; ilmi öğrenin” şeklinde bir uyarısından söz eder ki burada da doğrudan ilim kavramı
kullanılmıştır.54
2.2. Dil Kuralları Çerçevesinde Kullanılan İlk Kavramlar
Bu konuda muteber kaynakların tümü genel olarak Ali b. Ebû Tâlib ile Ebu’l-Esved ed-Dü’elî
arasında cereyan eden bir diyalogdan sonra bazı kavramların Hz. Ali bazıların da ed-Düeli (ö:
69/688) tarafından zikredildiğini söylemektedir. İbnu’l-Enbârî’ (ö: 577/1181) ye baktığımızda o,
Ebu’l-Esved’den şunları nakleder: ‫ ما‬: ُ‫ فقلت‬،‫دخلتُ على أمير المؤمنين علي بن أبي طالب فوجدتُ في يده و رقعة‬
‫األعاجم فأردتُ أن أضع شيئا‬
َ ‫ب فوجدتُه قد فسد بمخالطة هذه الحمراء يعني‬ ِّ ‫كالم العر‬
َ ُ‫ إني تأملت‬:‫أمير المؤمنين؟ فقال‬
َ ‫هذه يا‬
‫ فاالس ُم ما أنبأ عن المسمى والفع ُل ما‬،‫وحرف‬
ٌ ‫ الكال ُم اس ٌم وفع ٌل‬: ٌ‫ي الرقعةَ وفيها مكتوب‬
َّ ‫ ثم ألقى إل‬،‫يرجعون إليه ويعتمدون عليه‬
‫النحو‬
َ ‫ ان ُح هذا‬:‫ وقال لي‬،‫والحرف ما أفاد معنى‬
ُ ‫“ أنبئ به‬Hz. Ali’nin yanına vardığımda elinde bir yaprak
olduğunu gördüm ve içinde ne yazıldığını sorduğumda bana, yabancılarla iç içe girmelerinden
dolayı Arapların bozulmuş dilini düşünüyorum dedi. Sonra (insanların) bir merci kaynağı ola-
cak şekilde bir şeyler oluşturmak istediğini söyleyerek yaprağı bana uzattı. İçinde şunlar yazı-
lıydı: Kelam/söz, isim, fiil ve harftir. İsim müsemmadan haber verir. Fiil haber vermekte kulla-
427
nılan bir öğedir. Harf ise bir anlam için gelir." Bu minval üzere devam et.”55
İbnu’l-Enbârî daha sonra Hz Ali ve ed-Dü’eli arasında geçen şu açıklamayı aktarır: Ey Ebu'l-
Esved! Şunu bilesin ki isim üç türdür: Zahir (açık ve seçik isim), muzmer (zamir isim) ve ne
zahir ne de zamir isim (mubhem). (Ebu’l-Esved) Sonra ben 'atıf, na't, ta'accub ve istifham bö-
lümlerini ortaya koydum. Sonra lakinne edatını zikretmeden inne ve benzerlerini sıraladım. O,
(Hz. Ali) lakinne’ yi de eklememi istedi. Böylece oluşturmaya çalıştığım tüm kurallar ve kav-
ramları Ali b. Ebû Tâlib’e götürüp onun onayına sunmaya çalıştım.56
İbnu’n-Nedîm (ö: 385/995 [?]) el-Fihrist adlı eserinde Basra emiri Ziyâd b. Ebîhi’nin (ö:
53/673) Ebu’l-Esved ed-Dü’elî’den halkın, Arap dilini doğru düzgün konuşmalarını sağlayacak
bazı kavramlar ve dil kurallarını geliştirmesini istediğini ve Düelî’nin önce bu isteği yerine ge-
tirmediğini belirtir. Fakat daha sonra, gelişen bazı vakıalar sebebiyle Abdu'l-Kays kabilesinden

52 ez-Zubeydî, Ebu Muhammed b. el-Hasen, (1119). Tabakâtu'n-Nahviyyîn ve'l-Lugaviyîn, (Thk. Muhammed Ebu'l-
Fadl İbrahim), Dâru’l-Ma‘ârif, Kahire, s. 22.
53 İbnu’l-Kıftî, Cemâluddîn Ebu’l-Hasan Ali b. Yusuf, (1406/1986). İnbâhu’r-Ruvât, ala Enbâhi’n-Nuhât, (Thk.,

Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim), Dâru’l-Fikri’l-Arabî, Kahire, I, 51.


54 Akbaş, Rıfat, (2016). Arap Gramer İlminin Tanım Düzeyindeki Hermenötik Boyutu ve Çeşitleri Üzerine Bir

İnceleme, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 9, Sy., 45, s. 7-17; Ebû Ubeydullah Muhammed b. İmrân,
(1384/1964). Nûru’l-Kabsi’l-Muhtasar mine’l-Muktebes fî Ahbâri’n- Nuhâti ve’l-Üdebâi ve’ş-Şuarâi ve’l-Ulemâ,
(Thk. Rudoph Zlheim), Franz Staiz Yayınları, I, 3; Yukarıda zikredilen kavramlar içerisinde özellikle Arabiyye”
kavramı Kur’an kıraatinin tesiriyle kısa bir zamanda terimleşmiş ve kapsamı alanına imâle, idgam, ibdâl ve i’lâl gibi
daha çok kıraat, sarf ve fonetiğe dair konularla i‘rab olgusunu almaya başlamıştır. Bkz., Durmuş, İsmail, (2006).
“Nahiv Maddesi” DİA, Cilt: XXXII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, s. 300-306, İstanbul.
55 İbnu’l-Enbârî, 1405/1985). Nüzhetü’l-Elibbâ fî Tabakâti’l-Üdebâ, (Thk., İbrahim es-Sâmirâî), Mektebetu’l-
Mennâr, Ürdün, s. 18-19.
56 İbnu’l-Enbârî, 1405/1985). Nüzhetü’l-Elibbâ. s. 18-19; Abdu’l Âl Sâlim Mekrem, (1413/1993). el-Haleketu’l-

Mefkûde fî Târihi’n-Nahvi’l-Arabî, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, s. 11-12; İbnu’l-Kıftî, (1406/1986). İnbâhu’r-Ruvât,


s. 39-42.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

bir kâtibe, belki de ilk kez bir takım dil kavramlarının oluşumuna fırsat tanıyacak bir cüretle ve
ilk kurallı dil kavramları da sayılabilecek bazı şeyleri yazdırmak/işaretlemek suretiyle şu telkin-
ْ
lerde bulunduğunu ifade eder: ‫فانقط نقطةً فوقه على أعاله فإن ضممتُ فمي فانقط‬ ‫إذا رأيتني قد فتحتُ فمي بالحرف‬
ُ ‫ فهذا نَ ْق‬.‫“ نقطة بين يدي الحرف وإن كسرتُ فاجعل النقطة تحت الحرف‬Ben dudaklarımı açtığım
.‫ط أبي األسود‬
zaman harfin üzerine bir nokta koy. Dudaklarımı yumduğumda noktayı harfin yanına koy; du-
daklarımı kapattığımda ise harfin altına koy. İşte bunlar Ebu’l-Esved’in noktalamalarıdır.57
Ebu’t-Tayyib el-Lugavî (ö: 351/962) yukarıda aktarılan cümleye:
.‫فإن أتبعت شيئا ً من ذلك غنة فاجعل النقطة نقطتين‬
“Eğer dudak bükümümden sonra birazda gunne yaparsam o zaman iki nokta (tenvin) bırak”
şeklinde bir cümleyi de ekler.58
İbn Sellam, (ö: 231/846 [?]) ve ez-Zübeydî (ö: 379/989) de Basra halkının diğer toplumlara göre
Arap dili hususunda daha lider bir konumda olduklarını belirttikten sonra şunu kaydederler:
Ebu’l-Esved, kendi döneminde toplumun önde gelenlerinin bile dil hatalarına düştüklerini gör-
dükten sonra fail, meful ve mefulu bih babını, muzafı, taaccubu ayrıca ref‘, nasb, cerr ve cezm
harflerini de tayin etmiştir.59
ez-Zübeydî başka bir eseri olan Lahnu’l-Avâm’ da ise ‫فكان ّأو َل من استدرك ذلك وحاو َل إصالح فسادِّه أبو‬
‫والجر والجزم ود ّل على الفاعل‬
ّ ‫الرفع والنّصب‬
ّ ‫ فألف أبوابا من النّحو ذكر فيها عوامل‬.‫األسود ظالم بن عمرو الدؤلي‬
‫“ والمفعول والمضاف‬Bunu (Arap dilinin yavaş yavaş bozulma sürecini) fark eden ve düzeltmeye
kalkışan kişi Ebu’l-Esved Zalim b. Amr olmuştur. O, gramer bazında bazı bablar/bölümler telif 428
ederek raf ‘, nasb, cerr ve cezm âmillerini zikretmiş ve fail, mef‘ul ve muzaf’a işaret etmiştir”
diyerek burada da söz konusu kavramlarla beraber doğrudan âmillerden de söz etmiştir.60
Düelî’den sonra onun öğrencileri ilk kavramlar ve derlemeler hususunda onu takip etmişlerdir.
Zira Meymûn el-Akran, Nasr b. Asım el-Leysî (ö: 89/708), Yahya b. Ya ‘mer (ö: 129/747),
Abdurrahman b. Hürmüz (ö: 117/735) birbirleriyle rekabet edercesine hocalarının temellerini
attığı konular üzerinde yeni kavramlarla dolu eserler yazmışlardır.61
Gerek sözlük çalışması olarak gerekse arûz/şiir ilminin kurucusu olarak klasik dönem Arap
dilbilimcilerin en önemli isimlerinden birisi olan el-Halîl b. Ahmed el-Ferâhidî (ö. 175/791)’nin
“Kitabü’l-‘Ayn” isimli eseriyle söz konusu dilbilimindeki kavramların oluşumunun sistematik
süreci başlamıştır. Müellif, boğazda en içe doğru olarak tespit ettiği ayn’ harfinden hareketle
onu kitabın başlangıcı yapmıştır. Daha sonra ayn’a en yakın olan bir üst harfi, sonra onunda bir
üsttekini temel alarak böylece sonuncu harf olan mîm harfine kadar gelmiştir.62
Keza o, kavram meselelerini yeniden ele alıp düzenleyerek ve bu kavramları tarif etmek sure-
tiyle de kendisinden önce varılan sonuçları toparlayıp ayıklamıştır. Alfabenin harflerinin birbir-

57 İbnu'n-Nedîm, Ebu’l-Ferec Muhammed b. Ebî Ya‘kūb İshâk en-Nedîm, (1432). el-Fihrist, Dârul-Ma‘rife, Beyrut,
s. 59-62.
58 el-Lugavî, Ebu’t-Tayyib, (1425). Merâtibu’n-Nahviyyîn, (Thk., Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim), Dâru’l-Kutubi’l-

Mısriyye, Kahire, s. 11.


59 el-Cumahî, Muhammed b. Sellâm, (1422/2001). Tabakâtu’ş-Şuarâ, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, s. 29; ez-

Zubeydî, (1119). Tabakâtu'n-Nahviyyîn ve'l-Lugaviyîn, Kahire, s. 21-24.


60 ez-Zübeydî, (1420/2000). Lahnu’l-Avâm, (Thk., Ramazan Abtuttevâb), Mektebetu’l-Hancî, Kahire, s. 59.
61 Bkz., Çıkar, Mehmet Şirin, (2015), İslâm Medeniyetinde Dil İlimleri Tarih ve Problemler, Editör İsmail Güler,

İsam Yayınları, İstanbul, s. 79-110; Bulut, Ali, (2008). Nahiv Terimlerinin Ortaya Çıkışı, Dinbilimleri Akademik
Araştırma Dergisi, VIII, Sy., 2. s. 89-104.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

leriyle teşkil edecekleri kelimelerin aritmetik hesabını da yaparak ulaşacağı miktarı arayan Ha-
lil, dilin bütün sözcüklerini çevreleyen bir sistem denemek istemiştir. Kısacası o, dilbilimleri
alanında olduğu gibi edebiyatta da bu sahalardaki kavramları insicamlı bir ilim kimliğine kavuş-
turmuştur.
Halîl’den sonra bu sahayı Sîbeveyhi (ö. 180/796)’in “el-Kitâb’ı doldurmuştur. Zira Kitap, nahiv
başta olmak üzere dil bilimleriyle ilgili bilgileri bir araya toplayan ilk Arapça eser olarak göze
çarpar. Dolayısıyla el-Kitâb’ta dil bilimleriyle alakalı o zamana kadar kullanılan birçok kavra-
mın ya doğrudan ya da dolaylı bir şekilde yer aldığı görülebilir.63
Daha sonraları Sîbeveyhi’nin ifade ve kavramlarını tekrar eden ve ses çalışmalarına özel bölüm-
ler ayırarak onun izinden giden ve onu örnek alan ve özellikle nahiv kavramlarını anlatan dil
kitapları kaleme alınmıştır. Bu kitaplardan bize ulaşanların başında el-Müberrid (ö. 285/898)’in
Muktedab’ı; İbnü’s-Serrâc (ö. 316/928)’ın el-Usûl’u, İbn Düreyd (ö. 321/933)’in el- Cemhe-
re’si, ez-Zeccâcî (ö. 340/950)’nin el-Cümel’i ve el-Ezherî (ö. 370/980)’nin et-Tehzîb’i gelir.
Ayrıca Kûfe ekolü temsilcilerinden er-Rusâî (ö. 187/803), el-Kisâî (ö. 189/805) ve onun önemli
bir öğrencisi olan el-Ferrâ (ö. 207/823), Ebû Âmir eş-Şeybânî (ö. 213/828), İbn Sikkît (ö.
244/858), Sa’leb (ö. 291/904) ve daha birçok dilci kavram ve tanımları hususunda çok önemli
gayretler sunmuşlardır.
2. ARAP DİLBİLİMİNİN GREK DİL BİLİMİNDEN ETKİLENDİĞİ YÖNÜNDE
BAZI TARTIŞMALARA DAİR TESPİTLER
429
Grek felsefesi ile Arap nahvinin bir arada zikredilip ve mevzunun, bir nevi bir intihal olasılığına
kadar götürülmesi günümüzde birçok oryantalist, yazar ve tarihçi64 tarafından deşilmeye çalı-
şılmışsa da aslında bunun kökeninin hicri IV. asra dayandığını söyleyebiliriz. Zira Aristocu ve
Hıristiyan olan Ebu Bişr Metta b. Yunus (ö: 328/940) 65 ile Mu’tezili Ebu Said Sîrâfî (ö:
368/979) 66 arasında gerçekleşen tartışma, Müslüman ve İslami dünya tasavvurunun inşa edil-
meye çalışıldığı yönünde teknik bir tartışmadan ziyade Grek mantığı/felsefe ve Arap nahvinin
en ince detaylarının bile serdedildiği bir tartışma mahiyetindedir ve bize kadar ulaşmıştır.67

62 Mîdenî, İbn Hûveylî el-Ahdar, (2003) el-Mu‘cemu’l-Lugavi el-Arabî min’n-Neş’eti ile’l-İktimâl, Dâru Hûme, s.
63; Ayrıca bkz., el-İslâm, Muhammed Şehîd, (2010), Menhecu’l-Halil b. Ahmed el-Ferâhidî fî Mu‘cemihi Kitâbi’l-
Ayn, The Dhaka University Arabic Journual, s. 1-10.
63 Bulut, Ali, (2008). Nahiv Terimlerinin Ortaya Çıkışı, s. 89-104; Ayrıca Sîbeveyh‟in kullandığı bazı nahiv terimleri

için Ali Bulut’un, 2003’te kaleme aldığı “Sibeveyh’in el-Kitab’ında Ele Aldığı Bazı Nahiv Konuları, İşleme Yöntemi
ve Koyduğu Kurallar” adlı Doktora Tezine bakılabilir.
64 Bunların başında Carl Brockelmann, Ahmed Emin ve öğrencisi Şevki Dayf gelmektedir. Brockelmann, Nahiv

ilminin kuruluşunu Ebü’l-Esved’e nispet eden rivayetleri efsane kabilinden görür. Ahmed Emîn de Hz. Ali ile Şiî
Ebü’l-Esved’e yapılan nikbetlerin mezhep gayretkeşliği endişesi taşıdığını belirtir. Bkz., Durmuş, İsmail, (2006).
“Nahiv Maddesi” DİA, Cilt: XXXII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, s. 300-306, İstanbul. Ayrıca Albert Merx’de
tamamıyla tutarsız iddialarla bazı argümanlar ortaya atmıştır ki bu konuda Mehmet Şirin Çıkar’ın ona karşı bir reddi-
ye mesabesinde yazdığı önemli bir makalesi bulunmaktadır. Bkz., Çıkar, Mehmet Şirin, (2003). Arap Nahiv İlminin
Kaynağına İlişkin Şüpheci Söylem: Albert Merx Örneği, Akademik Araştırmalar Dergisi, Sy., 16, s. 147-158.
65 Metta, “Riyasetu’l-Mantıkıyyin” ünvanına sahip ve Hıristiyan Nasturi mezhebine bağlı olup, birçok Süryanice

eseri Arapçaya nakletmiş bir şahiseyettir. Bkz., Çıkar, Mehmet Şirin, (2009). Nahivciler ile Mantıkçılar Arasındaki
Tartışmalar, s. 91.
66 Sîrâfî, Mu’tezili fikirli olmakla ön plana çıkmışsa da bu konuda temayüz eden bir düşüncesi görülmemiştir. Ke-

lamcıların diyalektiğini iyi bilen, mantık, geometri, matematik ilimlerine vakıf olduğu gibi kıraat, nahiv ve aruzda
mahir bir dilcidir. Çıkar, Nahivciler ile Mantıkçılar Arasındaki Tartışmalar. s. 89.
67 Ulukütük, Mehmet, (2012). Dinin Grameri versus Felsefenin Mantığı: İslam Düşüncesinde Dinî ve Felsefî Episte-

meler Gerilimin Mantıksal ve Gramatik Temelleri, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sy., 2, s.
135-162; Bu tartışmanın metni için Ebû Hayyân’ın el-İmta‘ ve’l-Müânese adlı eserine bakılabilir.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

Aslında klasik Yunan ilimlerinin, İslami ilimlerle birlikte bir yer edinmesi ve onlara akli araş-
tırmalarda yeni kapıları da açtığının kabullenilmesinde yadırganacak bir durum olmasa gerek.
Çünkü Sasani ve Bizans devletlerinin kalıntıları üzerine kurulan bir devletin asıl halkları olarak
Arapların bilim bazında tıp, geometri, coğrafya ve astronomi gibi kendilerine fayda sağlayacak
ilim ve sanatları başka milletlerden alması doğal karşılanmalıdır. Öte yandan Mantık ve felsefe-
de iddialı olan Hıristiyan kelamcılarla giriştikleri münakaşalar sonucunda bu öğretilerin aslını
öğrenmeye heveslenmeleri de aynı şekilde doğal karşılanmalıdır ki, Emevilerin, Rumca ve
Farsça divanları, Abbasi halifeleri ile diğer idarecilerin de Süryanice ve Yunanca ilmi ve felsefi
kitapları Arapçaya tercüme edilmesini istemeleri bu zeminden sonra gerçekleşmiştir. 68
3. Söz Konusu Dönemde Göze Çarpan İlk Yaklaşımlar
İlk olarak Grek kültürünün Arap kültürü üzerinde kendisini çok fazla hissettirdiğine dair bir
serzenişi, Abbasî döneminin ünlü şairi Buhturî’ (ö. 284/897) den görüyoruz. Kendisi Ubeydul-
lah b. Abdullah b. Tahir adındaki kişiyi hicvettiği bir kasidesinde şöyle der:
‫صدقِّ ِّه َك ِّذبُه‬
ِّ ‫عن‬ ِّ ‫َكلَّفتُمونا ُحدودَ َمنطِّ ِّق ُكم في الش‬
َ ‫ِّعر يُلغى‬
َ ‫عهُ َوما‬
‫سبَبُه‬ ِّ ِّ‫َولَم يَ ُكن ذو القُروحِّ يَل َه ُج بِّال َمنط‬
ُ ‫ق ما نَو‬
Yanlışları doğrularından ayıklanır (gerekçesiyle) şiirde, mantığınızın/felsefenizin sınırlarına
uymamızı (zorla) istediniz. (Halbu ki) Zü’l-Karûh (İmriü’l-Kays), çeşidini ve sebebini de sora-
rak mantıkla/felsefeyle konuşmazdı (şiir söylemezdi).69
Burada Buhturî felsefenin ve felsefi kavramların kendi zamanında şiirde çok kullanılmasından 430
yakınarak bir yandan câhiliye şiirinde önemli bir çınar olan İmriü’l-Kaysın felsefe bilmemesine
rağmen bu alandaki yetkinliğine işaret ederken diğer yandan da Yunan kültürünün İslâm dünya-
sındaki etkisinin çok yeni olduğuna da atıfta bulunuyor.
Keza söz konusu dönemde yaşayan ve alanında oldukça mahir olan ez-Zeccâcî (ö. 337/949), el-
İdâh fî İleli’n-Nahv adlı eserinde farazî olarak kelimenin çeşitlendirilmesi hususunda, niçin
Sîbeveyhi tarafından yapılan isim, fiil ve harf taksimatının doğru olabileceği sorusunu yöneltir
ki bu tutumu onun felsefecilerden etkilendiği yönünde önemli bir kanıttır. Zira kendisi bu soru-
nun ardından, felsefecilerin isim, fiil ve harfin tanım konusundaki farklı yaklaşımlarını ‫وهل يجوز‬
‫“ أن يختلف الحدّ إذا كان قوال وجيزا يد ّل على طبيعة الشيئ الموضوعِّ له عند الفالسفة؟‬Eğer hadd/tanım felsefecile-
re göre kendisi için vaz‘ edilen/konulan şeyin tabiatına (mahiyetine) az ve öz bir şekilde delâlet
eden bir söz ise o zaman farklılık arz etmesi doğru mudur?” şeklinde eleştirerek ortaya farklı bir
soru da atar.70 Zaten nahivcilerin felsefeden etkilendikleri yönünde delil olarak sunulmaya çalı-
şılan şeylerin başında hadd/tanım olgusu gelir. Bu konuda Ebü’l-Berekât Kemâlüddîn Abdur-
rahmân b. Muhammed el-Enbârî (ö. 577/1181) nin, ilk dönemlerde kavramların haddı/tanımı
yapılmazdı nitekim Sîbeveyhi’de herhangi bir tanım yapmamıştır. Dolayısıyla tanım hususunda-
ki yaklaşımlar ilk dönemden sonra ortaya çıkmıştır ki nahivciler tarafından -Sibeveyhî’nin ta-

68 Çıkar, Mehmet Şirin, (2002). Klasik İslâm Düşüncesinde Yunan Mantığı Savunucuları İle Arap Nahivcileri
Arasındaki Tartışmalar, Ekev Akademi Dergisi, Yıl: 6, Sy., 11, s. 205-216.
69 Bkz., Divânu’l-Buhturî, (ts). (Thk., Hasan Kamil es-Sîrefî), (beş cilt birleştirilmiş hali) Dârul Maarif bi Mısır, I, s.

209; Dayf, Şevkî, (1119). el-Fenn ve Mezâhibuhu fi’ş-Şi‘ril’l-Arabî, Dâru’l-Maârif, Kahire, s. 196-197.
70 ez-Zeccâcî, Ebü’l-Kāsım Abdurrahmân b. İshâk, (1399/1979). el-İdâh fî İleli’n-Nahv, (Thk., Mazin Mübarek),

Dâru’n-Nefâis, Beyrut, s. 41-46; Ortaya atılan soruların cevapları aynı eserde geçer. Bununla beraber İbnu’l-
Enbârî’nin Muhammed Behçet el-Beytâr tarafından tahkik edilen “Esrâru’l-Arabiyye” adlı eserinin ilk sayfalarına da
bakılabilir.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

nımını yapmadığı- ismin yaklaşık yetmiş tanımı yapılmıştır şeklindeki tespitinde de buna bir
işaret vardır.71
İlgili konuda görüş beyan edenlerin başında bir dilci olmasının yanı sıra filozof olarak da ön
plana çıkan Farabî’ (ö.339/950) nin değinmeye çalıştığı mevzular aynı dönemi göstermektedir.
İbnu’s-Serrâc’tan da ders aldığı söylenen Fârâbî, nahiv ile mantık arasında yakın benzerlik ve
sıkı ilişki bulunduğu hususunu İhsâu’l-Ulûm adlı eserinde İlmu’l-Mantık ve’n-Nahv şeklinde bir
başlığa yer vererek göstermiştir.72 Gramer bilmeyen hatasız konuşamaz, mantık bilmeyen de her
zaman doğru düşünemez diyen Farabî, aslında Arap dilinde isim, fiil ve harflerin dökümüyle
birlikte oluşturulan bir tümce içerisinde her birinin vazifesi ve bu vazife esnasında meydana
gelen farklılaşmaları ön plana çıkartıp ve böylece bir sınırlama peşine düşmeye çalışmıştır.73
Aslında onun bu tutumu nahiv ile felsefesin yakınlaşmasından ziyade önceki yaklaşımlara da bir
gönderme şeklinde algılanmalıdır.
Farâbî’nin öğrencisi Yahya b. Adî (ö: 364/975) tarafından kaleme alınan Makale fi Tebyini'l-
Fasl Beyne Sına'ateyi'l-Mantıki'l-Felsefi ve'n-Nahvi'l-'Arabî adlı çalışma da söz konusu dönem-
de iki ilim arasındaki etkileşimlere dikkat çeker. Onun mantıkçılar ile nahivciler arasındaki tar-
tışmanın kaynağının lafız ile mana arasındaki farkın net bir şekilde yapılamamasından kaynak-
landığını dile getirmesi daha önce dillendirilmeye çalışılan iddialara da bir cevap niteliği taşı-
maktadır. 74
Ele aldığımız dönemde bir filozof olan İbn Vehb’in ifadelerinden de önemli bulgulara rastlıyo-
431
ruz. Zira hicri dördüncü asrın başlarında yaşamış olan75 Ebü’l-Hüseyin İshak b. İbrahim b. Sü-
leyman b. Vehb, el-Burhân fî Vucûhi’l-Beyân adlı eserinde “İbârenin Beyânı” başlığı altında
ibare/söylem ile alakalı çok detaycı yaklaşımlar sergiler. Şer ‘i bir hitabın anlaşılması için Arap
dilinin iştikâk, teşbih, lahn, rumuz, kinaye, vahiy/ima, istiâre, vecize, lugaz/bilmece, hazf, sarf,
mubalağa, atıf ve takdim ve ta’hir gibi Arap dilinin özelliklerinden sayılan mevzuların bilinme-
sini belirtir.76 Bu tespitlerini baz alan el-Câbirî’ye göre onun bu yaklaşımı Aristoteles mantığıy-
la birebir örtüşmektedir.77
Konuyu biraz daha irdelemeye çalıştığımızda aslında Yunan felsefesinin ve mantığının Arap
coğrafyasına yerleşmesinde en büyük rolü Süryani asıllı Nesturilerin üstlendiğini yönünde bazı
bilgilerle de karşılaşırız. Zira Cündişapurdaki medreseden sonra Me’mun’un kurduğu Beyt-ül

71 el-Enbârî, Ebü’l-Berekât Kemâlüddîn Abdurrahmân b. Muhammed, (1377/1957). Esrâru’l-Arabiyye, (Thk.,


Muhammed Behçet el-Beytâr), Şam, s. 10-11; Sîbeveyhi, Ebû Bişr Amr b. Osmân b. Kanber, 1408/1988). el-Kitâb,
(Thk., Abdusselâm Muhammed Harun), Mektebetu’l-Hancî, Kahire, I, 12.
72 el-Fârâbî, Ebû Nasr Muhammed b. Muhammed b. Tarhan, (1996). İhsâu’l-Ulûm, (Thk., Ali bu Melhim), Dâru

Mektebeti’l-Hilâl, s. 34.
73 Çıkar, (2009). Nahivciler ile Mantıkçılar Arasındaki Tartışmalar, s. 120.
74 Çıkar. (2005) Nahiv-Mantık Tartışmalarında Yahya b. Adî’nin Konumu ve Yunan Mantığı ile Arap Nahvi

Arasındaki Fasıllar, Kutadgubilig, Sy., 7, s. 65-76; Ayrıca bu konuda daha fazla bilgi elde etmek için aynı yazarın
2002 yılında Ekev Akademi Dergisinde yayınladığı, “Klasik İslâm Düşüncesinde Yunan Mantığı Savunucuları İle
Arap Nahivcileri Arasındaki Tartışmalar”, adlı makalesine de bakılabilir.
75
Kömürcü, Ahmet, (2010). Arap Edebî Tenkidinde Önemli Bir Yere Sahip Olan Nakdü’n-Nesr Eseri Ve Müellifinin
Tespiti, Qafqaz Üniversitesi, Bakü, Number, 29,Volume1, 13-20.
76 İbn Vehb, Ebü’l-Hüseyin İshak b. İbrahim b. Süleyman, (ts.). el-Burhân fî Vucûhi’l-Beyân, (Thk., Cefnî

Muhammed Şeref), Mektebetu’ş-Şebâb, s. 92-127.


77 el-Câbirî, Muhammed Âbid, (2001). Arap-İslâm Kültürünün Akıl Yapısı, (Çev., Burhan Köroğlu, Hasan Hacak,

Ekrem Demirli), Ecem Matbaacılık, İstanbul, s. 48-49; Yine o, Aristoteles'in adını zikrederek Kitabü'l-Cedel, Kita-
bü'l-Hatabe ve poetika’dan alıntılar yapar; bazı mantık kavramlarına da mantıkçılardan farklı isimler vermeye çalışır.
Bkz., Durusoy, Ali, 2004). Nahiv-Mantık Tartışmaları Bağlamında Sekkâki'nin Yeri ve Önemi, M.Ü. İlahiyat Fakül-
tesi Dergisi, Sy., 27, s. 25-39.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

Hikme’de Süryaniler ve Müslümanlar tercüme faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Dolayısıyla Yu-


nan felsefesinin ve mantığının Arapçaya nakli (810- 820) yıllarında Organon’dan ilk kitabın
tercümesiyle olmuştur. Yani Arap dilbilimi, nahivciler tarafından, Aristoteles mantığının yerine
doğru düşünme amacıyla kullanılan bir yöntem hâline daha sonraları getirilmiştir.78
Burada ilk önce belirtmeye çalıştığımız tespitler, şüpheci söylem ve yaklaşımların çok eskiye
dayandığı yönündedir. Fakat kesinlikle Sîbeveyh öncesine kadar sıçramaz. Ele aldığı eserinde
yararlanmış olduğu kişileri asla gizlemeksizin belirtmeye çalışan Sîbeveyhi’nin hiçbir şekilde
ne yabancı bir eser nede yabancı bir kişi veya kişilerden bahsetmemesi bunun açık bir delilidir.
Bu bağlamda, özellikle Basra, Kufe ve Bağdat nahiv ekollerinin temel başvuru kaynağı olan el-
Kitab’ta Basra ekolünün öncüsü kabul edildiği halde ne Kûfeliler tarafından ne de diğer ekoller
tarafından herhangi bir yabancı tesirin olabileceği ihtimali de dillendirilmemiştir.
Üzerinde durulması gereken yaklaşımlardan birisi de şudur: Söz konusu etkileşimi dillendirme
ve bu yöndeki iddiaların daha çok akla ve deneyciliğe önem veren Mutezile akımından sonra
ortaya çıktığı fikri sağlıklı bir düşünce olarak görülmektedir. Zira İtikadî meselelerin yorumun-
da akla ve iradeye öncelik veren ve Basra’da zuhur ettiği bilinen Mutezile mezhebinin hicri II.
yüzyılın başlarında bir takım felsefi söylemleri, ilgili kaynaklarda geçmektedir.79 Bu itikadî
ekolun kesinlikle felsefecilerden etkilenip aklı ön plana çıkarttıklarını dile getirenlerin başında
ise el-Milel ve’n-Niĥel adlı eseriyle tanınan Ortaçağ İslâm dünyasının en meşhur dinler tarihçisi
Ebü’l-Feth Tâcüddîn Muhammed b. Abdilkerîm b. Ahmed eş-Şehristânî (ö. 548/1153) gelir. 80
Ayrıca el-Ferrâ (ö:207/822) ve er-Rummâni’nin (ö. 384/994) eserlerinde felsefe izlerine pek sık 432
rastlanır ki bunlardan özellikle Rummânî’nin koyu bir mutezile savunucusu olduğu bilinmekte-
dir.81
Ayrıca Ebû Amr b. Âlâ (ö:154/770), Îsa b. Ömer (ö: 149/766), Halil b. Ahmed (ö: 175/791),
Sîbeveyh (ö: 177-180/793), Ahfeş el-Avsat (ö: 215/830), Mâzinî (ö: 249/863), Muberred (ö:
285/898), Ebu Ali el-Fârisî (ö: 377/987) ve İbn Cinnî (ö: 392/1002) mutezili olarak anılan na-
hivcilerdendirler.82
Bu tür tartışma ve tutumlar belli bir fetret döneminden sonra olumlu ve olumsuz anlamda XX.
yüzyıl da D. S. Margoliouth, Albert Merx, Henri Fleisch, Ahmed Emin, Mazin Mübarek, İbra-
him Beyyûmî Medkûr, R., Talmon, Abduh Râcihî, Muhsin Mehdi, Gerhard Endress, Jamal al-
Amrani, Abdulkerim Muhammed el-Esed ve Abdülkadir el-Mihri gibi pek çok araştırmacı tara-

78 Çıkar, (2009). Nahivciler ile Mantıkçılar Arasındaki Tartışmalar, s. 60-65; Dağ, Ahmet, (2015), İslâm
Düşüncesinde Dil-Mantık Sorunu, Türk ve İslâm Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl:2, Sy., 4, s. 103-113.
79 Ehl-i Sünnet âlimlerinden Hasan-ı Basrî’ (ö:110/728) nin ilim halkasını terk ederek ayrılan Vasıl b. Atâ (ö:

131/748) ve onun peşinden gidenlerin coğrafi olarak kaldıkları yer Basra idi. En parlak dönemleri ise Halife Ebû
Cafer el-Mansûr (ö: 158/775) döneminde olmuştur ki “mihne” olayı bunun en büyük kanıtıdır. Başta Irak’ta olmak
üzere Suriye, Mısır ve İran’da bulunan destekçilerinin klasik felsefeyle ilgilendikleri söylenmektedir. Suriye ve
Mısır’ın, Yunan medeniyetiyle sıkı bir bağı olan Doğu Roma İmparatorluğunun hâkimiyeti altında bulunması konuyu
daha netleşir hale getirmektedir. Zira bölgedeki halkın felsefe ve fen ilimlerini öğrenebilmeleri ve Grekçe kitapları
tercüme etmek için birkaç medrese inşa ettikleri bilinmektedir. Bkz., el-Mu‘tik, Avvâd b. Abdullah, (1416/1995). el-
Mu‘teziletu ve Usûluhum el Hamse, Mektebetu’r-Rüşd, Riyad, s. 41-48
80 Bkz., Şehristânî, Ebü’l-Feth Tâcüddîn Muhammed b. Abdilkerîm b. Ahmed, (1413/1992), el-Milel ve’n-Nihel,

(Thk., Ahmed Fehmî Muhammed), Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, s. 47-54; Keza aynı dönemlerde yaşayan İbn
Kuteybe, (ö. 276/889) Mutezile âlimlerinin muhaddislerle ilgili ithamlarını cevaplandırmak üzere Te’vîlu Muhtelifi’l-
Hadis ( başka bir rivayette Muşkilu’l-Hadis diye geçer) adında bir kitap yazma gereksinimi duymuştur. Bkz., el-
Bağdâdî, el-Hatîb, (1422/2001). Târîhu Medîneti’s-Selâm, (Thk., Beşşâr Evâd Ma‘rûf), Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî, XI,
411; Yazıcı Hüseyin, “İbn Kuteybe” Maddesi, DİA, Cilt: XX, s. 146.
81 Ali, en-Necdî Nasif, (ts.). Sibeveyhi İmâmu’n-Nuhat, Âlemu’l-Kutub, s. 33.
82 Çıkar, (2009). Nahivciler ile Mantıkçılar Arasındaki Tartışmalar, s. 73.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

fından tekrar sergilenmeye çalışılmıştır.83 Özellikle olumsuz anlamda bu konuya yaklaşanların


teorileri zayıf gözükmektedir ki bize göre burada bir art niyetin de bulunma ihtimali yüksektir.
Zira araştırdığımız kadarıyla bu kişiler yeni ve ikna edici bir delil sunmadan konuyu klasik kay-
naklar üzerinde fakat derinine inmeden irdelemeye çalışmışlardır. Binaenaleyh, Sîbeveyhi’nin
el-Kitab’ını eleştirenlerin başında gelen Merx’in, Arap filologların Yunan ilminin elde ettiği
küllileri bilmemelerinden ötürü “cins” kelimesine çok yüzeysel yaklaştıklarını ifade etmesi
onun Sîbeveyhi’nin söz konusu kitabına hiç bakmadığını göstermektedir. Çünkü el-Kitab’da
cins kelimesi hiç kullanılmamıştır.84
Ayrıca kanaatimizce oluşturula gelen kavramların zaman içinde gelişip kendisine bir yer edin-
diği çevre de her zaman önemli bir faktör olarak görülmelidir. Bundan dolayı, gerek felsefe ve
mantık gerekse Arap dilbilgisinin özel bir adı olan nahiv, asli gayelerle birlikte birer toplumsal
ve coğrafi sorun çerçevesinde ortaya çıkmış olsalar da 85 çok veya az bir miktarda birbirlerinden
etkilenmelerinde ne gibi bir mahsur olabilir ki? Örneğin Arapça sözcüklerin Fars/İran edebî
kültüründeki etkisini ortaya koyma gayesiyle yapılan bazı araştırmalarda, Tarihu’l-Bayhekî adlı
eserde müellifin kullandığı 256 Farsça kelime içerisinde 105 tanesinin Arapça olduğu ortaya
çıkmıştır.86 Ayrıca geçmişten günümüze Arapçanın Fars kültürü üzerindeki bu yoğun etkisine
rağmen hiçbir araştırmacı ve yazar İran dil kültürünün Arapçadan türediğini söylememiştir.
Kaldı ki bu gibi etkileşimlerden yola çıkarak tarihi neredeyse iki bin yıl kadar geriye götürülen
dillerin birer mukayesesini yapıp birinin tamamıyla diğerinden doğduğunu iddia etmek tutarlı
bir yaklaşım olarak görülebilir mi? Bunun yerine nahivcilerin aynı zamanda, salt bir dilbilimci
433
değil, belli ölçüde ve yoğunlukta birer fakih ve kelamcı; felsefeci ve mantıkçıların da aynı şe-
kilde birer dilci olarak görülmesi, iki kültür arasında var olan benzerliklerin bir arka planı ba-
zında iz’âna daha yatkın bir yaklaşım olarak görülmektedir.

KAYNAKLAR
Aristoteles, (1987). Poetika. (İ. Tunalı çev.). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Aksan, D. (2015). Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim. Ankara: TDK Yayınları.
Aslan A. (2006). İl Çağ Felsefe Tarihi II. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Akkaya, M. (2011). Filozofça Dil Felsefesi. İstanbul: Belge Yayınları.
Akarsu, B. (2016). Felsefe Terimleri Sözlüğü. İstanbul: İnkılâp Kitabevi.
Ali en-Necdî Nasif, (ts.). Sibeveyhi İmâmu’n-Nuhat, Âlemu’l-Kutub.
Aydın, M. (2014). Dilbilim El Kitabı, Temel Kavramlar ve Konular, İstanbul: Akademik Kitap-
lar Yayınevi.

83 Çıkar, (2009). Nahivciler ile Mantıkçılar Arasındaki Tartışmalar, s. 20-22; Durusoy, Ali, (2004). Nahiv-Mantık
Tartışmaları Bağlamında Sekkaki'nin Yeri ve Önemi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sy., 27, s. 25-
39.
84 Çıkar, (2009). Nahivciler ile Mantıkçılar Arasındaki Tartışmalar, s. 174; Aslında erken dönem tartışmalarında öne

çıkan Albert Merx’in bu iddialarının Batı aydınlanma çağının din-bilim münazaralarından sonra olması ortada bir
ideolojik yaklaşımın olduğu yönünde zihinleri kurcalamaktadır ki yazarın 1883 te verdiği konferanstan sonra bu
tartışmalar daha da alevlenmiştir. Bkz., Çıkar, (2009). Nahivciler ile Mantıkçılar Arasındaki Tartışmalar, s. 156;
Cündioğlu, Dücane, (1996). Ernest Renan ve “Reddiyeler” Bağlamında İslâm-Bilim Tartışmalarına Bibliyografik Bir
Katkı, Divan: Sy., 2, s. 1-90.
85 Durusoy, Ali, (2004). Nahiv-Mantık Tartışmaları Bağlamında Sekkaki'nin Yeri ve Önemi, s. 25-39.

86 el-Kûsî, Muhammed Abdu’ş-Şâfî, (1437/2016).Abkariyyetu’l-Lugati’l-Arabiyye, Manşûrâtu’l-Munazzemeti’l-

İslâmiyye, s. 142.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

Aysever, L., (2002). Karatylos: Adların Doğruluğu ve Bilgi. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Dergisi, 19, 153-166.
Abdu’l Âl Sâlim Mekrem, (1413/1993). el-Haleketu’l-Mefkûde fî Târihi’n-Nahvi’l-Arabî, Bey-
rut: Müessesetu’r-Risâle.
Akbaş, R., (2016). Arap Gramer İlminin Tanım Düzeyindeki Hermenötik Boyutu ve Çeşitleri
Üzerine Bir İnceleme. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 45, 7-17.
Bolay, S. H. (2013). Felsefe Doktirinleri ve Terimleri Sözlüğü, Ankara: Nobel Yayıncılık.
Bulut, A., (2008). Nahiv Terimlerinin Ortaya Çıkışı, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi,
2. 89-104.
Birand, K. (1958). İlk Çağ Felsefesi, Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları.
Başkan, Ö. (2003). Lenguistik Metodu, İstanbul: Multilingual Yayınları.
Cündioğlu, D. (1996). Ernest Renan ve “Reddiyeler” Bağlamında İslâm-Bilim Tartışmalarına
Bibliyografik Bir Katkı, Divan, 2. 1-94.
Çıkar, M. Ş. (2009). Nahivciler ile Mantıkçılar Arasındaki Tartışmalar. İstanbul: İsam Yayınla-
rı.
……., (2005) Nahiv-Mantık Tartışmalarında Yahya b. Adî’nin Konumu ve Yunan Mantığı ile
Arap Nahvi Arasındaki Fasıllar, Kutadgubilig, 7. 65-76. 434
……., (2002). Klasik İslâm Düşüncesinde Yunan Mantığı Savunucuları İle Arap Nahivcileri
Arasındaki Tartışmalar, Ekev Akademi Dergisi, Yıl: 11. 205-216.
……. (2003). Arap Nahiv İlminin Kaynağına İlişkin Şüpheci Söylem: Albert Merx Örneği,
Akademik Araştırmalar Dergisi, 16. 147-156.
Çağlayan, H. (2014). Rasyonalizm Bağlamında Dilbilim ve Din Dili İlişkisi, Ekev Akademi
Dergisi, 58. 41-58.
Durak, M. (2005). Terimden Anlama, Dilbilim Yazıları. İstanbul: Multilingual Yayınları.
Dayf, Şevkî, (1119). el-Fenn ve Mezâhibuhu fi’ş-Şi‘ril’l-Arabî, Kahire: Dâru’l-Maârif.
Divânu’l-Buhturî, (ts). (Hasan Kamil es-Sîrefî, Thk.). Dârul Maarif bi Mısır.
Durmuş, İsmail, “Nahiv Maddesi” Diyanet İslâm Ansiklopedisi, Cilt: 32, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, İstanbul. 2006. s. 300-306.
Durusoy, A. (2004). Nahiv-Mantık Tartışmaları Bağlamında Sekkâki'nin Yeri ve Önemi, Mar-
mara Üniversitesi. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 27. 25-39.
Dağ, A. (2015), İslâm Düşüncesinde Dil-Mantık Sorunu, Türk ve İslâm Dünyası Sosyal Araş-
tırmalar Dergisi, 4. 103-113.
Eflâtun, (1997). Kratylos, (S. Y. Baydur, çev.). İstanbul: MEB Yayınları.
el-Kûsî, Muhammed Abdu’ş-Şâfî, (1437/2016). Abkariyyetu’l-Lugati’l-Arabiyye, Manşûrâtu’l-
Munazzemeti’l-İslâmiyye.
ez-Zencânî, Ebû Abdullah, (2012). Târîhu’l-Kur’ân, Müessesetu Hendâvî li’t-Ta‘lîm ve’s-
Sekâfe.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

el-Câhiz Ebû Osmân Amr b. Bahr b. Mahbûb, (1418/1998). el-Beyân ve’t-Tebyîn, Mektebe-
tu’l-Hancî, Kahire.
er-Râzî, Ebû Hâtim Ahmed b. Hamdân, (1415/1994). Kitâbü’z-Zîne fi’l-Kelimâti’l-İslâmiyye
ve’l-Arabiyye, (Merkezu’d-Dirâsât ve’l-Buhûsi’l-Yemenî, Thk.). San‘â.
ed-Decnî, Fethî Abdulfettâh (1974). Ebu’l-Esved ed-Düelî ve Neş’etu’n-Nahvi’l-Arabî, Cidde:
Vikâletu’l-Matbuât.
el-Cumahî, İbn Sellâm, (1422/2001). Tabakâtu’ş-Şuarâ, Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye.
es-Sîrâfî, Ebû Said Hasan b. Abdullah, (1374/1955). Ahbâru’n-Nahviyyîne’l-Basriyyîn, (Taha
Muhammed ez-Zînî, Thk.). Mektebetu Mustafa el-Bâbî el-Halebî.
ez-Zubeydî, Ebu Muhammed b. el-Hasen, (1119). Tabakâtu'n-Nahviyyîn ve'l-Lugaviyîn, (Mu-
hammed Ebu'l-Fadl İbrahim, Thk.). Kahire: Dâru’l-Ma‘ârif.
el-Lugavî, Ebu’t-Tayyib, (1425). Merâtibu’n-Nahviyyîn, (Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim
Thk.). Kahire: Dâru’l-Kutubi’l-Mısriyye.
ez-Zubeydî, (1119). Tabakâtu'n-Nahviyyîn ve'l-Lugaviyîn, Kahire.
……, (1420/2000). Lahnu’l-Avâm, (Ramazan Abtuttevâb, Thk.). Kahire: Mektebetu’l-Hancî.
ez-Zeccâcî, Ebü’l-Kāsım Abdurrahmân b. İshâk, (1399/1979). el-İdâh fî İleli’n-Nahv, (Mazin
Mübarek, Thk.). Beyrut: Dâru’n-Nefâis. 435
el-Enbârî, Ebü’l-Berekât Kemâlüddîn Abdurrahmân b. Muhammed, (1377/1957). Esrâru’l-
Arabiyye, (Muhammed Behçet el-Beytâr, Thk.). Şam.
Ebû Ubeydullah b. İmrân, (1384/1964). Nûru’l-Kabsi’l-Muhtasar mine’l-Muktebes fî Ahbâri’n-
Nuhâti ve’l-Üdebâi ve’ş-Şuarâi ve’l-Ulemâ, (Rudoph Zlheim, Thk.). F. Staiz Yayınları.
el-Fârâbî, Ebû Nasr Muhammed b. Muhammed b. Tarhan, (1996). İhsâu’l-Ulûm, (Ali bu Mel-
him, Thk.). Dâru Mektebeti’l-Hilâl.
el-Câbirî, Muhammed Âbid, (2001). Arap-İslâm Kültürünün Akıl Yapısı, (B. Köroğlu, H. Hacak,
E. Demirli Çev.). İstanbul: Ecem Matbaacılık.
el-Mu‘tik, Avvâd b. Abdullah, (1416/1995). el-Mu‘teziletu ve Usûluhum el Hamse, Riyad: Mek-
tebetu’r-Rüşd.
el-Bağdâdî, el-Hatîb, (1422/2001). Târîhu Medîneti’s-Selâm, (Beşşâr Evâd Ma‘rûf, Thk.).
Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî.
el-Meseddî, Abdusselâm, (1984). Kâmûsu’l-Lisâniyyât, ed-Dâru’l-Arabiyyetu li’l-Kitâb.
Güler, İ., (Ed.) (2015). İslâm Medeniyetinde Dil İlimleri Tarih ve Problemler, İstanbul: İsam
Yayınları.
Hançerlioğlu, O. (2015). Felsefe Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Hengirmen, M. (2009). Dilbilgisi ve Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Ankara: Engin Yayınevi.
Huber, E. (2008). Dilbilime Giriş, İstanbul: Multılıngual Yabancı Dil Yayınları.
Hicâzî, Mahmud Fehmi, (ts). Madhal ila İlmi’l-luga, Kahire: Dâru Kebâe.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

Işık, M. F. (2014). Platon ve Demokrasi Algısı, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi (Asos
Journal), 2- 329-334.
İbnu’l-Kıftî, Cemâluddîn Ebu’l-Hasan Ali b. Yusuf, (1406/1986). İnbâhu’r-Ruvât, ala
Enbâhi’n-Nuhât, (Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim, Thk.). Kahire: Dâru’l-Fikri’l-Arabî.
İbnu’l-Enbârî, 1405/1985). Nüzhetü’l-Elibbâ fî Tabakâti’l-Üdebâ, (İbrahim es-Sâmirâî, Thk.).
Ürdün: Mektebetu’l-Mennâr.
İbnu'n-Nedîm, Ebu’l-Ferec Muhammed b. Ebî Ya‘kūb İshâk en-Nedîm, (1432). el-Fihrist, Bey-
rut: Dârul-Ma‘rife.
İbn Vehb, Ebü’l-Hüseyin İshak b. İbrahim b. Süleyman, (ts.). el-Burhân fî Vucûhi’l-Beyân,
(Cefnî Muhammed Şeref, Thk.). Mektebetu’ş-Şebâb.
Kızıklı, Z. (2006). Ebu’l-Esved ed-Du’eli’nin Arap Gramer Tarihindeki Yeri ve Önemi, Dini
Araştırmalar Dergisi, 25. 265-280.
Keskin, M. (2016). Kavramlar Tarihi Nedir, İstanbul: Avesta Yayınları.
Karaağaç, G. (2013). Dil Bilimi Terimleri Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Korkmaz, Z. (2007), Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Kömürcü, A. (2010). Arap Edebî Tenkidinde Önemli Bir Yere Sahip Olan Nakdü’n-Nesr Eseri
Ve Müellifinin Tespiti, Qafqaz Üniversitesi, Bakü, Number, 29. 13-20. 436
Lyons, J. (1983). Kuramsal Dilbilime Giriş, (A. Kocaman, çev.). Ankara: TDK Yayınları.
Mîdenî, İbn Hûveylî el-Ahdar, (2003) el-Mu‘cemu’l-Lugavi el-Arabî min’n-Neş’eti ile’l-İktimâl,
Dâru Hûme.
Onan, B. (2012). Dil Eğitiminin Dil Bilimsel Temelleri: Ferdinand de Saussure’ün Genel Dilbi-
lim Kuramında Dil Eğitimiyle İlgili Bulgular, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü Dergisi, 17. 219-243.
Özcan M. (2016). Aristoteles Felsefesi: Temel Kavramlar ve Görüşler, Ankara: Bilgesu Yayın-
cılık.
Pişmanlık, U. (2009). Antik Çağda Tarsuslu Filozoflar, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
Pater, W. H. (2011). Platon ve Platonculuk, (Ş. Çıkrıkçı, çev.). İzmir: İlya İzmir Yayınevi.
Platon, (2016). Diyaloglar, Protagoras ya da Sofistler Üstüne, (T. Gökçöl. çev.). İstanbul:
Remzi Kitapevi.
Ross, D. (2011). Aristoteles, (A. Arslan, çev.). Ankara: Kabalcı Yayıncılık.
Salibâ, Cemîl, (1982). el-Mu‘cemu’l-Felsefî, Dâru’l-Kitâbi’l-Lubnânî.
Sîbeveyhi, Ebû Bişr Amr b. Osmân b. Kanber, 1408/1988). el-Kitâb, (Abdusselâm Muhammed
Harun, Thk.). Mektebetu’l-Hancî, Kahire.
Şehristânî, Ebü’l-Feth Tâcüddîn Muhammed b. Abdilkerîm b. Ahmed, (1413/1992), el-Milel
ve’n-Nihel, (Ahmed Fehmî Muhammed, Thk.). Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye.
Uçar, Ş. (2007). Dil ve Felsefe, İstanbul: Domino Yayınları.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437
Grek Ve Arap Dilbilimi Ekseninde İlk Dil Kavramlarının Oluşumu Ve Çeşitleri Üzerine Bir
İnceleme

Ulukütük, M. (2012). Dinin Grameri versus Felsefenin Mantığı: İslam Düşüncesinde Dinî ve
Felsefî Epistemeler Gerilimin Mantıksal ve Gramatik Temelleri, İnönü Üniversitesi İla-
hiyat Fakültesi Dergisi, 2. 135-162.
Usta, İ. (2013). Arapçanın Gelişimindeki Dış ve İç Etkenler, International Journal of Social
Science, 2. 935-950.
Yayalagül, Ö. (2015). Göstergebilim ve Dilbilim, Ankara: Hece Yayınları.
Zeller, E, Grek Felsefesi Tarihi, (2008). (A. Aydoğan çev.). İstanbul: Say Yayınları.

437

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 42, Mart 2017, s. 418-437

You might also like