You are on page 1of 140

i

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüüne

Bu çalma, jürimiz tarafndan Tarih Ana-bilim Dalnda YÜKSEK LSANS


TEZ olarak kabul edilmitir.

(imza)
Bakan ---------------------------------
Akademik Unvan, Ad-Soyad

(imza)
Üye Cezmi KARASU
Akademik Unvan, Ad-Soyad
(Danman)

(imza)
Üye --------------------------------
Akademik Unvan, Ad-Soyad

ONAY

... / ... / 200....

(imza)

Akademik Unvan, Ad-Soyad


Enstitü Müdürü
ii

ÖZET

YENÇER OCAI’NIN KALDIRILMASINDAN SONRA

BEKTA TEKKELER VE OSMANLI YÖNETM

ALTUNTA, brahim

Yüksek Lisans-2005

Yaknça Tarihi

Danman: Yard. Doç. Dr. Cezmi KARASU

Bu çalmann amac, Bektai Tarikat ile Osmanl devlet yönetimi arasndaki


ilikiyi, Bektai Tarikat’nn yasaklanmasn, tarikatn yasaklanmasndan sonraki
dönemlerde Bektai Tekkeleri ile Osmanl devlet yönetimi arasndaki ilikiyi ortaya
koymaktr.

Çalma, konu ile ilgili olduunu düündüümüz kaynaklarnn taranmas


neticesinde ortaya çkmtr.

Aratrma neticesinde Bektai Tarikat’nn kapatlma olaynda dinsel etkiden


çok siyasal etkinin baskn olduu, tarikat yasaklandktan sonra sk bir takibata
maruz braklmasna ramen Bektailerin varlklarn sürdürebilmek amacyla
takyye yapt, yeraltna çekildii, dier tarikatlarn içine szd, üst düzey Osmanl
bürokratik kadrolarnda yer bulmaya çalt, muhalif siyasal unsurlarla iliki
gelitirdii, bu süreç içerisinde yeni ritüeller gelitirdii sonucuna varlmtr.
iii

ABSTRACT

THE BEKTASI LODGES AFTER THAT THE JANISSARY CORPS WAS


ABOLISHED ANT OTTOMAN GOVERMENT

ALTUNTA, brahim

Master Thesis-2005

Advisor: Cezmi KARASU, Assistant Professor

The purpose of this study is to bring up the relations between the Bektasi
Tariqat and the Ottoman government, that Bektas Tariqat was forbidden and the
relation between the Bektas lodges and the Ottoman government in the terms after
that Tariqat was forbidden.

Data were collected from many kind of sources we think that they are related
to the subject.

By the result of the study, it has been arrived that the political causes were
dominant more than the religious causes in the event that the Bektasi Tariqat was
abolished, the Bektasis got active secretly to continue their existence, although they
faced a hard supervision after the prohibition, concealed themselves, went into the
other tariqats secretly, tried to find employment at upper level of Ottoman
bureaucracy, contancted with opponent political person or groups, developed new
rituals in this period.
iv

ÇNDEKLER
Özet.............................................................................................................................. ii
Abstract....................................................................................................................... iii
Ksaltmalar................................................................................................................... v
Önsöz.......................................................................................................................... vi
GR ……………………………………………………………………………...... 1
1.BÖLÜM: 1826 YILINA KADAR BEKTA TARKATI VE
OSMANLI DEVLET ………………………………………………………....... 10
1.1. LK DÖNEM OSMANLI YÖNETM VE BEKTALK .................. 10
1.2. II. BAYEZD DÖNEMNDEK BEKTALK VE
BALIM SULTAN ………………………………………………….…. 18
1.3. I. SELM VE BEKTA TARKATI ……………………………….... 29
1.4. KLASK DÖNEM OSMANLI YÖNETM VE BEKTALK……... 33
2. BÖLÜM: 1826 SÜREC…………………........................................................... 45
2.1. YENÇER OCAI’NIN ORTADAN KALDIRILMASI……………. 45
2.1.1. Yeniçeri Oca’nn Osmanl Devlet Yapsndaki Yeri ve
Yeniçeri Oca’ndaki Deiim…………………………......... 45
2.1.2. Yeniçeri Oca’nn Ortadan Kaldrlmas ………………..…. 49
2.2. BEKTA TARKATI’NIN YASAKLANMASI ................…............. 60
2.2.1. Bektailikteki Senkretik Yap ve Osmanl Devlet Yönetiminin
Bektailie Bak Açsndaki Deiim …………………...…. 60
2.2.2. Bir Problematik: Ocak-Tarikat likisi …………………….... 68
2.2.3. Bektai Tarikat’nn Lav ………………………………….. 75
3. BÖLÜM: 1826 SONRASI BEKTALK VE OSMANLI YÖNETM ………. 83
3.1. BEKTA TEKKE, VAKIF VE EYHLERNN DURUMU………... 83
3.2. BEKTALN VAR OLMA MÜCADELES ……………………... 93
3.3. OSMANLI DEVLET YÖNETM VE BEKTALK ………………. 96
3.4. LAV’IN BEKTALN DER TARKATLARLA OLAN
LKLERNE VE RTÜELNE ETKS ………………………….. 106
3.5. BEKTALERN TOPLUMSAL,
SYASAL DURULARI VE MASONLUK ………………………... 118
SONUÇ …………………………………………………………………………... 123
KAYNAKÇA …………………………………………………………………….. 128
v

KISALTMALAR

D..Y. : Diyanet leri Yaynlar.

.A. : slam Ansiklopedisi.

.Ü.E.F. : stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yaynlar.

M.E.B. : Milli Eitim Bakanl.

öl.: Ölüm Tarihi.

T.D.V..A. : Türkiye Diyanet Vakf slam Ansiklopedisi.

T.T.K. : Türk Tarih Kurumu.

T.V.Y.Y. Tarih Vakf Yurt Yaynlar

YKY : Yap Kredi Yaynlar.


vi

ÖNSÖZ

Osmanl heterodoks dinsel yaplanmalarnn devletçe resmi olarak tannan ilk


ve tek tarikat olan Bektai Tarikat, bugün birçok bilinmeyeni ile tarihsel
güncelliini korumaktadr.

Teolojik yaps, Osmanl devlet yaplanmasndaki yeri, Yeniçeri Oca ile


ilikileri, kapatlma süreci ve ayakta kalma gayretleri itibariyle kendisinden fazlaca
söz ettirmeye hak kazanan bir tarikattr Bektailik. Dileimiz odur ki, çok
bilinmeyenli bir ilikiler yuma örgüsü olan Bektailie bir nebze katkda
bulunabilmek…

Çalmamza sunduu katklardan dolay deerli hocamz ve danmanmz


Cezmi KARASU’ya teekkürlerimizi sunuyoruz.
1

GR

Hiç üphesiz ki Bektai Tarikat, –Yeniçeri Oca ile olan balantsnn da


etkisiyle– Osmanl Devleti tarihi boyunca, aratrmaclar açsndan en çok ilgi gören
aratrma konularndan biri olma özelliini gösterir. Bektailikteki teolojik yapnn
heterodoks özellik arz etmesi, bu özellii varl boyunca çeitli younlukta
bünyesinde barndryor olmas ve tüm bu sürecin Osmanl Devleti’ndeki gibi ehl-i
sünnet inancna bal bir dinsel örgü modelini benimseyen bir ortamda yaanyor
olmas, Bektailii alglama urann önemini arttrmaktadr.

Bektailii inceleme konusu olarak seçen aratrmaclar, Bektailik olgusunu


çeitli açlardan ele almlardr. Bu eserler, kimi zaman tarikat içinden birilerinin
tarikat tantmak amacyla yazlan eserler olabildii gibi (Dedebaba, 1995), tarikatn
kendi içindeki tartmalar sonucunda yazlm eserler de olabilmektedir 1 . Öte yandan
Bektailik olgusu, yerli-yabanc farkl aratrmaclar tarafndan siyasi, dinsel,
kültürel, sosyolojik gibi birçok açdan ele alnmtr. Bektailik Tarikat’n ele alan
kimi aratrmalar, Bektailii sadece Hac Bekta- Veli’nin yaamyla ortaya koyma
ura içine girmiler, sonraki süreci gerektii ölçüde ele almamlar yada konu,
1826 ylnda tarikatn kapatlmasyla snrl kalmtr. Bu bakmdan, tarikatn zaman
içindeki dinsel ve yapsal deiimi ve 1826 sonras durumu önem kazanmaktadr.
Biz, Bektai Tarikat’nn geçirdii süreçler, Yeniçeri Oca ile tarikat arasndaki
ilikiler, tarikatn kapatlmasn hazrlayan etmenler ve kapatldktan sonraki durum
tümüyle ortaya konulmadan Bektai Tarikat’nn yeterince alglanamayacan
düünmekteyiz.

Bektailik Tarikat’nn ele alnmasnda, biz de John Kingsley Birge


(1991)’nin ele ald gibi Balm Sultan’a kadar olan dönem, Balm Sultan’dan 1826

1
Bu konuda Rfk Bey ile Ahmed Cemalettin Efendi arasndaki tartma önemlidir. Rfk Bey’in
“Bektai Srr” eserine karn Ahmed Cemalettin Efendi “Müdafaa”sn yazmtr (Cemaleddin,
1328; Birdoan, 1996).
2

ylna kadarki dönem ve 1826 sonras dönem olarak üç farkl özgün nitelikli dönem
olarak ele almann daha yerinde olacan düünmekteyiz. Bu balamda Balm
Sultan’a kadarki dönem için en önemli isim üphesiz ki, tarikata isim babal da
yapan Hac Bekta- Veli’dir. Hac Bekta dönemini alglamak, genel olarak
Bektailiin nasl bir ortamda yorulduunu anlamaya edeer niteliktedir.

Hac Bekta- Veli’nin hayat hakknda bilgi veren en eski eser, Hac
Bekta’n vefatndan yaklak iki yüzyl sonra müridleri tarafndan kaleme alnm
olan Vilayetname’lerdir. Bu eserler bilimsel olmaktan çok, Hac Bekta’ yücelten ve
olaanüstü gösteren menkbelere dayal rivayetlerden oluur. Yine Hac Bekta’n
vefatndan yaklak yüzyl sonra kaleme alnan Eflaki’nin Menakbu’l-Arifin’i ile
ikiyüz yl sonra kaleme alnan Akpaazade’nin Tevarih-i Al-i Osman’, Hac
Bekta’ Veli hakknda snrl da olsa bilgi vermesi açsndan önemlidir (Flal,
1990, 136).

Hac Bekta’n doum ve ölüm tarihi, muhtelif rivayetler dorultusunda


deikenlik arz etmekle birlikte, genel kabul gören yaklam doumunun 1210,
ölümünün ise 1270 tarihinde olduu yönündedir (Bozkurt, 1990, 26).
Menakbnameler, Hac Bekta’n seceresini Hz. Ali’ye kadar çkarrlarken
(Gölpnarl, 1), tarihsel boluklar makul bir ekilde dolduramamaktadrlar. Hac
Bekta’n soyunu Hz. Ali’ye balama istei, dönemin geleneine uygun olarak
dervie “seyyid” sfatnn verilmesi arzusundan kaynaklanm olma olasln
düündürtmektedir. Dier taraftan Bektailer için Hac Bekta’n soyunun Hz.
Ali’den geldiine olan inanç son derece yaygndr (Flal, 1990, 139).

Hac Bekta- Veli’nin hayatyla ilgili olarak neredeyse ihtilaf olmayan tek
konu doduu yerin Niabur, öldüü yerin ise Sulucakarahöyük 1 olduudur.
Özellikle Hac Bekta’n kimin halifesi olduu konusu ise görü ayrlklarnn en
youn olduu noktadr. Tarihi açdan Ahmed Yesevi’nin 1166 ylnda vefat etmesi
nedeniyle, Hac Bekta’n ilk hocas olmas mümkün deildir. Ancak Yesevi
ocandan feyzald konusunda, mevcut aratrmalar younluktadr (Flal, 1990,

1
Sulucakahahöyük, günümüzde Nevehir snrlar içerisinde yer alan Hacbekta Kasabas’dr.
3

142). Vilayetnameler bu ball, Ahmet Yesevi ile Hac Bekta arasnda Lokman
Parende’yi yerletirmek suretiyle çözer (Gölpnarl, 5).

Günümüz güncel kaynaklarnda Hac Bekta’n hocas olarak iki önemli ahs
dikkat çeker ki, bir ksm aratrmac Vilayetname’den yola çkarak Lokman Parende
üzerinden Ahmed Yesevi’ye ularken (Gölpnarl, 5-10); dier ksm ise
Akpaazade, Elvan Çelebi 1 ve Eflaki’den yola çkarak Baba lyas üzerinden Seyyid
Ebu’l-Vefa el-Badadi’ye ular (Ocak, 1992, 373). Biraz daha ayrntya girdiimiz
takdirde Baba lyas’n, hem Dede Garkn’n, hem de Ebu’l-Vefa’nn halifesi
olduuna (Flal, 1990, 146), yada Baba lyas’n sadece Dede Garkn’n halifesi
olduuna (Bozkurt, 1990, 26) dair bilgilerle karlarz. Burhan Kocada (1996, 64)
ise, Baba lyas’n, Ebu’l-Vefa’nn tarikatna (Vefaiye) mensup olan Dede Garkn’n
halifesi olduunu ifade etmektedir.

Esasnda Vilayetnamelerin yazl amac ve üslubu da göz önüne alndnda,


Hac Bekta’ dönemin en ünlü tasavvuf ehli olan Ahmed Yesevi’ye balama ura
oldukça anlalr bulunmaldr. Keza tasavvuf dünyasnda saygn bir yer edinmek için
Ahmed Yesevi’yi referans göstermek, sadece Bektai geleneinden gelen
Vilayetname yazarlarna özgü bir durum deildir. Dier taraftan Vilayetname
yazarlar için, gelenei Ahmed Yesevi’ye balama ura, Hac Bekta ile devlete
kar isyana giritii varsaylan Baba lyas arasndaki –muhtemel– bir ilikiyi
güncellemeye oranla daha olumlu bir durum olsa gerekir ki, Baba lyas-Hac Bekta
ilikisine Vilayetname’de rastlanmaz.

Hac Bekta- Veli ile Babailik hareketinin öncüsü olan Baba lyas ilikisi
hakkndaki referanslar –yukarda da deindiimiz üzere– bizi Akpaazade, Elvan
Çelebi ve Eflaki’ye çkaryor. Akpaazade Tarihi (1992, 45)’ndeki bilgilerden yola
çktmzda, Abdalan- Rum 2 dediimiz derviler zümresinin önde gelen
Babalarndan olan Geyikli Baba’nn, kendini Orhan Gazi’ye tantrken “Baba lyas
müridiyim. Seyyid Ebülvefa tarikatindenim.” demesi önemli bir göstergedir. Öte

1
Akpaazade (XV. Yüzyl) ve Elvan Çelebi’nin (XVI. Yüzyl) Baba lyas’n torunlarndan olduklar
bilinmektedir (Melikoff, 2000, 38).
2
Abdalan- Rum/Rum Abdallar: Babai hareketine mensup zümrelerini niteleyen bir kavramdr
(Vefailik, Haydarilik), (Ocak, 1999, 81).
4

yandan henüz ortada “Bektailik” diye bir tarikat olmamasna karn, Hac Bekta
geleneinin taycs ve yaycs olma özelliini gösteren Abdallarn, ehl-i sünnet
d unsurlar bünyelerinde barndryor olmas; bu gelenein, Baba lyas’taki ve
Babai hareketindeki heterodoks niteliklerle paralellik arz ettiini gösterir 1 . Ayrca
Bektai geleneinin önemli isimlerinden Kumral Abdal ve Abdal Murad gibi isimler
de kendilerini Vefai diye adlandrmaktadr (Öz, G. 1996, 67). Bilindii üzere Baba
lyas, Seyyid Ebü’l-Vefa’nn kurduu Vefaiye tarikatnn Anadolu’daki eyhidir
(Ocak, 1992, 373). Tüm bu veriler bizi, Hac Bekta- Veli ile Baba lyas arasnda
eyhlik-müridlik ilikisi olduunun tespitine yönlendiriyor.

Irene Melikoff (2000, 38), Hac Bekta ile müridi olduu Baba lyas’n
Anadolu’ya birlikte geldiini söylemektedir. Ancak Akpaazade (1992, 164), Hac
Bekta’n Anadolu’ya geliini u ekilde ifade etmektedir:

“Hac Bekta Horasan’dan kalkt. Bir kardei vard, Mente derlerdi.


Birlikte kalktlar. Anadolu’ya gelmeye heves ettiler. Evvela doru
Sivas’a geldiler. O zamanda Baba lyas gelmi, Anadolu’da oturur
olmutu. Meer onu görmek isteiyle gelmiler.... Bu Hac Bekta,
kardeiyle Sivas’a, Sivas’tan Baba lyas’a geldiler. Oradan Krehir’e,
Krehir’den Kayseri’ye geldiler. Mente yine memleketine yöneldi.
Hac Bekta kardeini Kayseri’den gönderdi. Vard, Sivas’a çkt.
Oraya varnca eceli yetiti. Onu ehid ettiler.”

Bu bilgilerden yol çkarak Hac Bekta’n Baba lyas’tan bir süre sonra
Anadolu’ya geldiini; Anadolu’ya geldii srada ilk i olarak Baba lyas’ ziyaret
etmek istemesinden de Baba lyas’ Horasan’dan tandn, ya da namn duymu
olmasndan ötürü, Amasya’ya gidip müridlik yapt sonucunu çkarabiliriz. Hac
Bekta’n kardei Mente’in isyana bizzat katlarak isyan srasnda ölmü olmas,
Hac Bekta’ da isyan ile ilikilendirmektedir. Ne var ki, Mente’in isyana katld
bilinmekle birlikte, Hac Bekta için ayn ey söylenememektedir. Horasan’dan
Anadolu’ya, dahas Amasya’ya kadar birlikte hareket eden iki kardein isyan

1
Konuyla ilgili önemli aratrmalar bulunan Fuad Köprülü (1991, 207), bu konulardaki yaklamlar
biraz daha ileri götürerek, Babai hareketinin Batnilikten çktn ifade etmektedir.
5

esnasnda ayrlarak birinin Sulucakarahöyük’e, dierinin sava alan olan Sivas’a


gidiyor olmas tarafmza anlalr gelmemektedir. Menakbname yazarlarnn Hac
Bekta ile ‘isyanc Baba’ olma özellii gösteren Baba lyas’ ilikilendirmemesi;
Akpaazade ve Elvan Çelebi’nin -sanrz dedeleri olmasndan ötürü- Baba lyas ile
Hac Bekta’ ilikilendirmekle yetinip, -Mente’in isyanda ölmü olmasnn dnda-
isyanla ilikilendirmemesi, Hac Bekta’n isyanda rol alp almad konusundaki
üpheleri arttrc bir nitelik arz etmektedir. Bir öngörü olarak Hac Bekta’n Babai
isyanna katlmas muhtemel gibi görünmesine karlk, günümüz kaynaklar
itibariyle bu konuya ilikin tarihi bilgi mevcut deildir.

Hac Bekta’n evlenip evlenmedii hususu, tartmalarn younlat bir


baka konudur. Bu tartmalar özellikle Bektailerin kendi içerisinde yaadklarn
söyleyebiliriz. Öyle ki, sonraki yüzyllarda –kimilerine göre– Bektailerin ikiye
bölünmesine neden olacak bir ayrln nedeni burada yatmaktadr. Tartmalarn asl
çk nedeni hiç üphesiz ki, Bektai vakf ve tarikatnn yönetiminin kimin
tarafndan yaplaca anlamazldr.

Bu noktada Hac Bekta- Veli’nin Kalenderilik ile ilgisine deinmek yerinde


olacaktr. Konu ile derinlemesine aratrmalar bulunan Ahmet Yaar Ocak (1999a),
Hac Bekta’n Vefailik içinde Kalenderilik özelliini koruduunu düünmektedir.
Ocak’n Vilayetname’den verdii örnekler yerindedir. Vilayetnamede Ahmed Yesevi
ile Hac Bekta arasndaki yaknl kskanan müridleri Hac Bekta’ “çrlçplak bir
abdal” olarak yorumlamaktadrlar (Gölpnarl, 10). Bilindii üzere Kalenderi
Abdallar yar çplak dolamaktadrlar (Ocak, 1999a, 200). Dier taraftan Hac
Bekta’n ‘çihar darb’ 1 olmas, uzun ve gür byklarnn olmas, O’nun bir Haydari
eyhi olduunu düünmemizi salamaktadr (Ocak, 1999a, 201). Hac Bekta’n
Seyyid Gazi’yi ziyareti srasnda kendisine mürid olan birini ‘tra ettii’
Vilayetname’de bildirilmektedir (Gölpnarl, 70) Yine Vilayetname’ye göre bir grup
Kalenderi topluluu Hac Bekta’ ziyarete gelmitir (Gölpnarl, 63). Hac Bekta’n
Haydari Kalenderisi olarak kabul edilmesi, bizim, evlenmeyi reddetmek anlamna
gelen mücerredlik erkann bünyesinde barndrdn sonucuna varmamz salyor.

1
Kalenderi-Haydari erkannda saç, sakal ve kalarn kaznmas geleneidir.
6

Bir Haydari-Vefai eyhi olduunu bilinen Hac Bekta’n, bu aidiyeti nedeniyle


mücerredlik erkanna uymas, dolaysyla hayatnn sonuna kadar bekar yaam
olmas sonucuna ulatryor bizi (Ocak, 1999a, 202).

Baki Öz (1997a, 66), bir taraftan Hac Bekta’n Kalenderi-Haydari olduunu


kabul ederken, dier taraftan da artk yerleik yaama geçmesi ve ‘sistem adam’
olmas nedeniyle mücerred olmasn mümkün görmemekte, “Hac Bekta’n da bu
döneminde evlenmesi mantksaldr” eklinde düünmektedir. Alternatif görüün
yeterli ipuçlar ortada iken, bunun tersini belgelendirememeksizin ‘mantksaldr’
diyerek açklamann da mantksal olmad kansndayz.

Mevcut kaynaklarn neredeyse tamamnda Hac Bekta’n Babai syan’ndan


bir süre sonra Sulucakarahöyük’te görüldüü bildirilmektedir. Hac Bekta’n geldii
sradaki Sulucakarahöyük’ün, o günkü artlar itibariyle, bölge için bir dinsel merkez
olma konumunun bulunmadn rahatlkla söyleyebiliriz. Hac Bekta, bu tarihten
sonraki hayatn Çepni boyunun yaad bu köyde geçirmitir. Vilayetname, Hac
Bekta’n birçok olaanüstü faaliyetine yer verdikten sonra, Çepni’lerin ksa sürede
onun müridi olduunu bildirmektedir (Gölpnarl, 32). XIII. yüzyl Anadolu’sunda
bir inanç kurumunun douu, geliimi, yayl biraz olaanüstü niteliklerin varln,
bu kuruculara, yayclara insanüstü baarlar yüklemeyi gerekli kldn (Eyyubolu,
1980, 128) düünürsek; Vilayetname’nin bu yaklamn daha rahat yorumlayabiliriz.

Kimi güncel kaynaklar, Hac Bekta’n Sulucakarahöyük’e yerletikten sonra


burada bir tekke kurduunu, bu tekkede yetitirdii örencilerini Anadolu’nun Türk
hakimiyetinde bulunan yerlerine gönderdiini (Öztürk M., 1987, 887), bu dervilerin
Hac Bekta’n direktifleri dorultusunda harekete geçtiini (Kocada, 1996, 74)
ifade etmektedir. Ancak Hac Bekta, bir tarikat kurmam ve müridler toplamaya
çalmamtr (Melikoff, 2000, 38). Bektailik, bizzat Hac Bekta tarafndan
kurulmu bir tarikat olsayd, bir zümrenin sfat olarak Bektailik, daha erken
devirlerde ortaya çkard (Boz, 1999, 11). Bektailik, Hac Bekta’n ölümünden
uzun yllar sonra ortaya çkmtr. Ne Hac Bekta adna düzenlenen
menakbnamelerde, ne de dier menakbnamelerde Rum Abdal terimi
kullanlmasna ramen, henüz ‘Bektai’ teriminin kullanlmam olmas son derece
7

anlamldr. Bu da XV. yüzyln sonlarnda dahi bu ad tayan mevcut bir zümrenin
henüz ortaya çkmadn göstermektedir (Ocak, 1999a, 207). Ocak (1999a)’a göre
‘Bektai’ teriminin ilk defa ve bamsz bir zümrenin ad sfatyla kullanlmas, XVI.
yüzylda gerçeklemitir 1 . Bektailik, bata Kadnck Ana, Abdal Musa ve Balm
Sultan olmak üzere Hac Bekta geleneine bal dervilerin, dank olan Rum
Abdallar-Kalenderi-Haydari-Vefai gibi zümreleri Hac Bekta’n ad etrafnda
birletirmesi ve Hac Bekta kültü oluturup, bunu bir dinsel ritüel haline
getirmesiyle oluturulmutur 2 . Hac Bekta zamannda, tam anlamyla varolan bir
Bektai dinsel ritüelinin, erkannn ve tarikat örgütlenmesinin mevcut olduunu
söylemek mümkün deildir. Varolduunu düündüümüz olgu ise, heterodoks olmak
gibi ortak paydalar bulunan zümrelerinin sahip olduu ritüeldir.

Bektai geleneine göre Hac Bekta’n, Haclar Bayram’n müridleriyle


birlikte Seyyid Battal Gazi’nin zaviyesinde kutlayan bir dervi olduunu göz önüne
alrsak (Ocak, 1999a, 200), XIII. yüzyl itibariyle Sulucakarahöyük’teki Hac Bekta
Zaviyesi’nin Anadolu’daki en yüksek nüfuzlu zaviyesi olduunu söylememiz
mümkün deildir. Hac Bekta’n yaad dönemdeki etkinliinin çok büyük olduu
iddiasnn, daha çok sonraki dönemlerde, yani Bektai Tarikat’nn örgütlenmeye
baladktan sonra –geriye dönük olarak– ortaya atlan bir yaklam olduu
düüncesindeyiz. Ancak bu, Hac Bekta’n bir zaviyesi olmad anlamna
gelmemelidir. Zira, Hac Bekta’n Sulucakarahöyük’e yerletikten bir süre sonra
kurduu ve zamanla Haydari niteliine bürünen zaviyede snrl sayda da olsa mürid
yetimitir ki, Osmanl Beylii topraklarna giren Abdal Musa artk bir Haydari
dervii idi (Ocak, 1999a, 61).

Hac Bekta dönemi Bektailiine ilikin ortaya atlan baz görülere göre, bu
dönem Bektailii ‘Orijinal Bektailik’tir. Çünkü Hac Bekta’n halifesinin
bulunmamas nedeniyle, onun fikirlerini yayabilecek bir unsurun olmamas, Hac
Bekta dönemi Bektailiin slam d geleneklerin içerisinde erimesine neden
olmaktadr (ahin, 1995, 339). Bu da Hac Bekta dönemi Bektailiinin asli
1
Bilindii gibi bu tarih, Balm Sultan’n Sulucakarahöyük’teki Tekkenin –resmi olarak– bana
getirilmesine denk dümektedir.
2
Fuad Köprülü (1991, 209), Bektailiin oluumuna balangç olarak Babai hareketini göstermenin
doru olacan düünmektedir.
8

yapsnn bozulmasna, Bektailie sonradan giren unsurlarn Bektailii temsil


noktasna gelmesine neden olmutur (Flal, 1990, 180). Ancak biz, Hac Bekta
dönemi Bektailii diye ifade edilen bir Bektailiin mevcut olmad konusunda
srarlyz. Kastedilebilecek en erken Bektailiin, Hac Bekta’n ölümünden, Balm
Sultan’n Sulucakarahöyük’e gelinceye kadarki dönemde Anadolu’da etkinlik
gösteren ve Rum Abdallar olarak da ifade edilen dervi zümrelerinin, Hac Bekta-
Veli’nin yaamndan ve isminden hareketle, Babailik, Vefailik, Kalenderilik,
Haydarilik vb. gibi zümreleri ve slam öncesi unsurlar sentezleyerek 1 Hac Bekta
kültü etrafnda yourmasyla ortaya çkan Bektailik olduu kanaatindeyiz ki, bu
dervilere de ‘ilk dönem Bektai dervileri’ 2 diyebiliriz.

Bu noktada Kadnck Ana ile Hac Bekta ilikisine deinmek yerinde


olacaktr. Yukarda da ksmen belirttiimiz üzere, Hac Bekta’n evlenip
evlenmedii, çocuklarnn olup olmad konusu ile Kadnck Ana dorudan
ilikilidir. Çünkü Hac Bekta’n evlenip çocuklarnn olduunu ileri sürenler, e
olarak Kadnck Ana’y göstermektedir. Kadnck Ana’nn Hac Bekta’n manevi
kz m (Akpaazade, 1992, 165), yoksa ei mi? olduu tartmalar bir yana; onun
manevi gücünün mirasçs bir kadn olduunu söyleyebiliriz (Melikoff, 2000, 38).
Zira Kadnck Ana, Abdal Musa ile birlikte Bektai kültünün olumas ve
yaygnlamas için, ksaca Bektai Tarikatnn ilk temellerinin atlmas için büyük
etkinlik göstermitir. Keza Akpaazade de, Bacyan- Rum’a örnek olarak ‘Hatun
Ana’ namyla bilinen Kadnck Ana’y göstermektedir (Akpaazade, 1992, 165).

Akpaazade (1992, 165), bir taraftan Hac Bekta’n ‘eyhlik ve müridlikten


vazgeçmi, meczup, saf bir aziz’ olduunu belirtiyor; ama ondan hemen sonra birçok
mürid ve ilim ehlinin bu tarikata ballndan söz ediyor. Görünen o ki, -
Akpaazade’nin pek houna gitmese de- Hac Bekta’tan hemen ksa saylabilecek
bir süre sonra tarikat, müridleriyle ülkede yank uyandracak bir öhrete ulamtr
(Flal, 1990,191).

1
Bektai inançlarndaki slam öncesi unsurlar konusunda ayrntl bilgi için Ahmet Yaar Ocak
(2000a)’n çalmasna bavurulabilir.
2
Ahmet Yaar Ocak (1999, 82), bu dönemdeki derviler için ‘proto-Bektailer’ terimini kullanmtr.
9

Bektailiin bu öhrete ulamasndaki balca öeler arasnda, olaanüstü


olaylarn yaylmas, tarikat kurucularnn böyle üstün güçlerle donatlm
gösterilmesinin etkinlii büyüktür (Eyyubolu, 1980, 120). Bektailiin Osmanl
Devleti topraklarnda geliip yaylmasn salayanlar, Hac Bekta- Veli’ye
balln bildiren erenler olmutur. Bu erenlerin faaliyetlerini konu alan ve
genellikle ölümünden sonra kaleme alnm olan Vilayetnamelerden çkan önemli bir
ortak nokta, bu olaanüstü olaylarn çok ksa bir süre içinde yayld, söz konusu
Erenler yaarken dahi bunlarn dilden dile, yöreden yöreye aktarlddr. Otman
Baba’nn ölümünden birkaç yl sonra, dervilerinden Küçük Abdal tarafndan kaleme
alnan Otman Baba Vilayetnamesi’nde, Otman Baba, olaanüstü öelerle örülü bir
halde karmza çkmaktadr. Aradan geçen be yl gibi bir sürede Otman Baba’nn
bir masal kahraman eklinde sunulamayacann gerçek olduu bilgisinden yola
çkarsak, söz konusu öhretin salnda yaylmaya baladn rahatlkla
söyleyebiliriz. Bu durum, Hac Bekta kültünün yaylmas konusunda da benzerlik
gösterir. Ancak, Hac Bekta’n öhretinin yaylmas ölümünden sonraki dönemde
younlamtr (Eyyubolu, 1980, 127).
10

1. BÖLÜM

1826 YILINA KADAR BEKTA TARKATI

VE OSMANLI DEVLET

1.1. LK DÖNEM OSMANLI YÖNETM VE


BEKTALK

Osmanl Devlet yönetimi ile Bektailik arasndaki ilk iliki belirtileri, Hac
Bekta- Veli ile ilk Osmanl Beyleri arasnda bir görümenin olup olmad
konusundaki fikir ayrl ile balar. Bu balamda, Bektai geleneinde ve baz
güncel yaynlarda (Flal, 1990, 193), Hac Bekta’n ölüm tarihi olarak –kronolojik
olarak mümkün olmamasna ramen– 1337 ylnn gösterilmesinin bilinçli bir
yaklam olduu düüncesindeyiz. Bu yaklamn kabulü, Vilayetname’de ayrntl
olarak bahsi geçen Hac Bekta-Osman Bey görümesini dorulama anlamna
gelmektedir. Vilayetname’ye göre Hac Bekta, Osman Bey’e ‘tac giydirmi’,
‘kemer balam’, ‘nasip vermi’ ve onu ‘din dümanlarna havale etmi’tir
(Gölpnarl, 74).

lk Osmanl Beyleri ile Hac Bekta- Veli arasndaki olduu iddia edilen
ilikiler XV. yüzylda, yani Bektailiin devlet içinde önemli bir yer kazanmasndan
sonra ortaya çkt anlalmaktadr. Baki Öz (1997a), Vilayetname’den hareketle,
Osman Bey ve Erturul Gazi’nn Hac Bekta ile görütüünü dorulamakta ancak
bu görümenin padiah atama anlamndan çok ‘ballk bildirme’ ve ‘yola kabul’
anlamna geldiini söylemektedir. Akpaazade (1992)’nin ise bu görüme
hakkndaki tavr nettir: “Her kimse ki Hac Bekta, Osmanl Hanedanndan birisi ile
konutu derse yalandr. öyle bilesiniz.”
11

üphesiz ki Bektai geleneinin, Hac Bekta ile ilk Osmanl Beylerini srarc
bir ekilde ilikilendirme ura, Bektai Tarikat’nn prestijini arttrma gayreti
anlamna gelmektedir. Bu gayret, bir taraftan ‘tac giydirme’ ve ‘nasip verme’
eklinde prestij anlam tarken; dier taraftan da Hac Bekta’n Yeniçeri Oca’na
börk giydirebilmesi için uygun kronolojiyi salamaya yöneliktir ki, Bektai Tarikat-
Yeniçeri Oca ilikisini ilerleyen bölümlerde daha ayrntl olarak ele alacaz.

lk Osmanl sultanlarn sosyal, kültürel ve dinsel açdan deerlendirdiimiz


zaman, kat bir dinsel tavrlarnn olmadn rahatlkla söyleyebiliriz. lk örgütlenme
sürecini, yaylak-klak eklinde konar-göçer bir yaam kültürü içerisinde
gerçekletiren ilk Osmanl beyleri, kurumsal bir yapdan çok airet tarz bir
örgütlenme modeli benimsemilerdir. Bu beylerin hükümranlk kurduklar
topluluun da benzer sosyal ve dinsel yaklam içerisinde olduklarn rahatlkla
söyleyebiliriz. Özellikle Osman ve Orhan Bey’lerin, slam ilahiyatnn ince
meselelerini kavrayacak ilmi seviyede olmayan, sade ve basit yaayl Türkmen
reisleri olmalar (Ocak, 1978, 256), kendileri ile Türkmen kitleleri arasnda bir
uçurumun olumamasn salamtr. Kimi yazarlar, Osmanl Beylerinin egemenlik
kurduu zümre ile toplumsal ve dinsel uyumun youn olduu, yani Osmanl
Devletinde henüz kurumsal dinsel yaplanmann varolmad bu dönemi
“Osmanl’nn henüz Sünnilemedii” dönem olarak addetmektedirler (ahin, 1995,
92).

üphesiz ki, Hac Bekta- Veli kültüne, Osmanl Beylii topraklarnn


kapsn aralayan ilk isim Abdal Musa’dr. lk Bektai dervileri arasnda
sayabileceimiz Abdal Musa da Hac Bekta gibi Horasan kökenli bir dervitir.
Abdal Musa gibi pek çok Haydari-Kalenderi abdal, kurduklar zaviyeler araclyla
bölgelerinde Hac Bekta kültünü zamanla hakim duruma getirmilerdir. Osman Bey,
Kumral Baba’ya Bilecik yaknnda Ermeni Derbendi mevkiinde bir zaviye ina
ederken, Orhan Bey de babas gibi çeitli fetihlere katlarak büyük yararllklar
gösteren Abdal Musa, Geyikli Baba, Doulu Baba, Abdal Mehmed ve Abdal Murat
adndaki dervilere birer zaviye yaptrarak vakflar balamtr. I. Murad’n,
Postinpu Baba gibi Rum Abdallar’na zaviyeler yaptrd bilinmektedir (Ocak,
12

1978; Öz G., 1997; Bozkurt, 1990; Refik, 1994; Öz B. 1997a). Hac Bekta ile
Kadnck Ana’nn evlenmesinden doduuna inanlan Seyyid Ali Sultan (Timurta)
da, Osmanl kuvvetlerinin Rumeli’ne geçiinde ve Balkanlar’da yeni fetihler
yaplmasnda büyük yararllklar göstermitir (Ulusoy, 1986, 67; Ocak, 1999a, 89).

lk Osmanl Sultanlar, Rum Abdallar olarak adlandrlan ve aralarnda ilk


Bektai dervileri diyebileceimiz abdallarn da youn olarak bulunduu bu dervi
zümrelerine kar oldukça anlayl davranmlardr. Osmanl Devleti’nin XIV.
yüzyl ortalarndan, özellikle XV. yüzyldan itibaren Rumeli’de balattklar fetih
hareketlerinde Rum Abdallar veya ilk dönem Bektai dervileri de rol almtr. lk
Bektai dervilerinin bu faaliyetler esnasnda yaptklar hizmetler, onlara devlet
nazarnda hatr saylr bir yer salamtr (Ocak, 1992, 378). Yeni kurulan bir
devletin muhtaç olduu salam bir halk kitlesinin oluumunda, bu dervilerin
oynad rolün önemini iyi kavramak gereklidir. öyle ki, bu dervilerle ilk sultanlar
arasnda bir çeit karlkl dayanma söz konusudur. Dervilerin hizmetlerine
karlk onlar da kendilerine zaviyeler açp köyler balyorlard (Ocak, 1978, 256).
Osmanl tarihçilerinin, bata Abdal Musa olmak üzere, ilk Osmanl sultanlaryla iyi
ilikiler gelitiren dervilere kar hiçbir olumsuz yaklamlar olmad gibi, onlar
övgüyle andklar bilinmektedir (ahin, 1995, 92).

Ocak (1999a)’a göre ilk Osmanl yöneticileri ile Türkmen kitlelerinin ayn
toplumsal tabana mensup olmalar nedeniyle slam’ alglama ve yorumlama tarzlar
da ayn idi. Yani, sultanlarn dervilere olan yaklamlar, bir taraftan onlar
araclyla yönettikleri Türkmen boylar üzerindeki egemenliklerini merulatrm
olurken, dier taraftan da ahsen yaknlk duyduklar ve sayg besledikleri bu
ahsiyetlere minnettarlklarn göstermi oluyorlard (Ocak, 1999a, 81). Bu sosyal
düzlemde ilikilerin girift bir halde varolmasnda, yönetenlerle yönetilenler arasnda
slam’ yorumlama bakmndan önemli bir farklln olmamasnn etkisi büyüktür.
Bu balamda Osmanl Beyleri’nin asl baars, dengeli bir siyaset gütmelerinde
yatar. Heterodoks derviler karsnda son derece uysal, uzlamac ve halk karsnda
da onlardan biri olan Osmanl Beyleri, bu tutumlaryla Babailer Ayaklanmas ile
yaratlan yeni sürecin kapan perdesini çekmitir (Çamurolu, 1999a, 185).
13

Osmanllar’n tekkelerden yararland dier önemli bir alan ise, kargaa


çkaran unsurlarn kontrolü konusunda olmutur (Melikoff, 1999a, 8). öyle ki,
bünyesinde baz anarist eilimler görülen kimi Kalenderi gruplarn kontrol altna
alnmasnda, devletin güvenini kazanm olan tekkelerden ve nüfuz sahibi
abdallardan yararlanlmak istenmi olmas muhtemeldir. Bu anlamda, ilk dönemki
Bektailer diyebileceimiz abdallar ve onlarn tekkelerini adres olarak gösterebiliriz.
Böylece devlet bir taraftan henüz yerlememi bir siyasi otoritenin halk içinde
douraca sakncalar, bir ölçüde manevi ve dini otorite sahibi bulunan bu tür
ahsiyetlerden yararlanarak ortadan kaldrrken; dier taraftan da yaplar itibariyle
potansiyel bir rahatszlk unsuru olmaya elverili bu zümreleri fetihlere yönlendirerek
hazr güç olarak kullanma ve bu sayede onlar yönetim yannda tutarak kontrol
altnda bulundurma yolunu seçmitir (Ocak, 1999a, 119). Bu diyalektik ilikiler
örgüsünün –planl olup olmad bir yana–, yeni fethedilen arazilerdeki iskan
meselesinin çözümüne olan katksn da atlamamak gerektii kansndayz (Ocak,
1978, 257).

Snr boylarnda youn olarak etkinlik gösteren dervi gruplarna gazalarda


rastlanyor olmasnda, geçim unsuru da önemli yer tutmaktadr. öyle ki, bu dervi
zümrelerinin zaman zaman gazalarda görülmesinde, yerleebilecekleri topraklar
buluyor olmalarnn, geçimlerini salamak istemelerinin ve varlklarn devam
ettirebilmelerinin etkinlii düünülebilir (Ocak, 2000b, 70). lk Osmanl sultanlarnn
fetih hareketlerinde hizmetleri bulunan Rum Abdallarnn en önemli ortak noktas, bu
zümrelerin Hac Bekta- Veli’ye olan ballklardr diyebiliriz (lgürel, 1986, 387).
Bu dönem itibariyle kurumsal bir Bektai Tarikat’nn mevcut olmamas nedeniyle,
Türkmen dervilerinin Osmanl Beyleriyle olan ilikilerinin kurumsal olmaktan çok,
bireysel nitelikte olduunu vurgulamak yerinde olacaktr (ahin, 1995, 125).

Üzerinde durulmas gereken bir husus vardr ki, ilk Osmanl Beylerinin eyh
ve dervilere verdii imtiyazlar snrsz ve koulsuz deildir. Osmanl Beyleri
gerektiinde onlarn faaliyetlerini takip ve kontrol etmekten de geri durmamlardr
(Bozkurt, 1990, 31). Bu konuda, Orhan Bey’in Bursa ve civarndaki dervilerin
denetimi srasnda, uygun davranlar göstermeyen dervilere ihtarda bulunmas veya
14

memleketin dna çkartmas, söz konusu dervilerin tamamen babo


braklmadklarn ortaya koymaktadr (Ocak, 1978, 257). Osmanl Beylerinin bu
yaklamnn dinsel olmaktan çok siyasal bir kukudan kaynaklandn
söyleyebiliriz (Bozkurt, 1990, 31). Çünkü henüz medrese Müslümanl devlet
yaplanmasnda arln hissettirmemitir ve bu süreçte ilk Osmanl yöneticileri
egemenlik kurduklar Türkmen boylar gibi cemaat d bir slam inan dönemi
geçirmekte, bünyesinde slam öncesi inanç unsurlar barndrmaktadr (Melikoff,
1999b, 145). Ayrca Osmanl devlet yönetimi, Selçuklu döneminde tehlikeli
ayaklanmalar gösteren Babai takipçilerine kar, siyasal boluklara neden olacak
kontrolsüzlük halinde, benzer risklerin ortaya çkabilecei ihtimalini de
dlamamtr.

Balm Sultan ile birlikte Bektailik adn alacak olan Rum Abdallar ve onlara
bal heterodoks yapl Türkmen kitlelerinin yerletikleri veya yerletirildikleri
bölgeler dikkate deerdir. Bu zümreler, ehl-i sünnet inancnn hakim bulunduu ehir
ve kasabalardan uzaa konulanmlardr. Bizzat Hac Bekta’n Konya, Kayseri
veya Krehir kent merkezleri içinde deil de, Sulucakarahöyük’teki Türkmen
airetleri içinde zaviye açmasnn da mant ayndr (Ocak, 1992, 375). Söz konusu
mantk, bu derviler topluluunun sahip olduklar propaganda güçleri ile her türlü
yerel inançla kolayca badaabilen bir inanç yapsna sahip olmalardr (Köprülü,
1944, 462).

Osmanl Beylii topraklarnda –bilindii kadaryla– Kadiri, Rifai veya


Mevlevi dervilerinden ve zaviyelerinden bahsedilmemesi anlamldr. Bu tarikatlar
daha çok ehl-i sünnet inancnn youn olduu ehir merkezlerinde örgütlenmilerdir.
Söz konusu tarikatlarn, kendilerine tahsis edilen vakflarla merkezi yerlerde
varlklarn sürdürüyor olmalarndan, yani daha çok ehirli bir tarikat hüviyetini
benimsemi olmalarndan ve yerleik hayata alm olmalarndan olsa gerekir ki,
Osmanl Beylii topraklarnda bu zümrelere rastlanmaz (Ocak, 2000b, 70-76).
Özellikle Mevlevilik, XV. yüzyldan itibaren Osmanl topraklarnda etkinlik
göstermeye balamtr (Ocak, 1999a, 124) ki, bu yüzyl, Osmanl devlet
15

örgütlenmesindeki dinsel yaplanmann ehl-i sünnet meneli kurumsal tarzn referans


olarak kabul edilmeye baland yüzyl olarak da bilinmektedir.

Bünyesinde kitabi slam’n dnda farkl unsurlar fazlasyla barndran


Abdallar zümresi için, Kitabi slam’n etkinliindeki bölgelere nazaran, –
badatrmac (senkretik) yaplarnn da etkisiyle– inançlarn rahatça ortaya
koyabilecekleri bölgelere yerlemek istemeleri gayet anlalr görünmektedir. Bu
sebebin de etkisiyledir ki, yerleimler ve faaliyetler daha çok uç beyliklerde, bu
beyliklerin de uç bölgelerinde younlamtr. Osmanl Beylii için önceleri Bursa
veya zmit yöreleri uç olma özellii gösterirken, fetihlerle birlikte uç anlay
Balkanlara dek uzanmtr.

lk Bektailer, kimi zaman askeri fetihler balamadan önce, cezbedici mistik
görülerine kaplan Hristiyanlarn slamlamasnda etkili olduu gibi (Balivet, 25);
çou zaman da fetihlerin ardndan bu etkiyi salamtr (Çamurolu, 1999a, 186).
Bektailik, Tuna kylarndan Arnavutluk’a kadar çok geni alanlarda kurulan
tekkelerle Balkanlarn slamlamasnda önemli roller üstlenmitir (Köprülü, 1944,
461).

Osmanl Beylii, Balkanlarn fethinde, fethedilen ülkelerde topraklar


baladklar Bektailerden koloniletirici ve Türk kültürünün yayc öesi derviler
olarak yararlanmlardr (Melikoff, 2000, 39). slam dinine giren Hristiyan
topluluklar içinde Bektailii benimseyenlerin oran ciddiye alnacak ölçüdedir
(Eyyubolu, 1980, 129). Osmanllar’n Rumeli’deki fetihlerine paralel olarak Bektai
dervileri bu yeni topraklarda kendilerini kabul ettirebilmek için fazla güçlüklerle
karlamamlardr. Buna örnek olarak Sar Saltuk Zaviyeleri verilebilir. Bu
zaviyeler Yunanistan, Arnavutluk, Romanya ve Bulgaristan’da bulunduklar
yerlerdeki mahalli aziz kültlerini kendilerine mal ederek slamiletirmiler 1 ve
böylece yerli Hristiyanlarla ortak payda yaratacak zeminler oluturmulardr (Ocak,
1992, 375). Ancak klç iki yana iler; baz Hristiyan zümrelerinin Bektailer
sayesinde slamiyet’i tanmalar salanrken, dier taraftan da Bektailer,

1
Sar Saltuk-Aya Spyridon eitlenmesine ilk defa Kruya çevresindeki Sar Saltuk menkbesinde
rastlyoruz (Hasluck, 1995, 95).
16

yaknlamaya çaltklar Hristiyan çevrelerin etkisiyle kar karya gelir (Melikoff,


1999b, 201). Bu tür etkileimleri, Bektailiin özünde zaten var olan senkretik
yapnn zenginlemesini salayan unsurlar arasnda görmek mümkündür.

Bektailik henüz gerçek anlamda bir tarikat hüviyetine kavumad dönemde


dahi, yani XV. yüzyla gelindiinde, Hac Bekta- Veli, artk XIII. yüzyldaki gerçek
kimliinden çoktan çkm, her tarafta sayg duyulan büyük bir veli niteliini
kazanmtr (Ocak, 1999, 208).

Osmanl merkezi yönetiminin manevi desteini salayan Bektailik, bir süre


sonra benzer zümreler gibi Kalenderi zümreleri de bünyesinde eritme sürecine
girmi, Kalenderi zaviyelerine hakim olmaya balamtr. Kalenderi zümrelerin
Osmanl devlet yönetimince zaman zaman kovuturulmaya uramas, Bektailiin
Kalenderiliin içinden domu bir kol olmas, bünyesindeki senkretik yap gibi
unsurlarn da yardmyla Bektailik, tüm Kalenderi zümreleri için uygun bir snak
olmutur (Ocak, 1999a, 118, 204, 208). Kalenderi zümrelerin Bektailik içerisindeki
yorulma sürecinin düzenli bir ekilde olmad zamanlar da olmutur. eyh
Bedreddin isyan buna örnek verilebilir. syan, Babailer isyanndan sonra Kalenderi
zümrelerinin (Torlaklarn) düzenleyip yönettikleri ikinci, Osmanl Devletine kar
yaplan ilk büyük ayaklanma hareketidir (Ocak, 1999a, 126).

Bektai senkretizminin önemli unsurlarndan birisi de Bektailiin Ahilik


tekilat ile olan balantsnda gizlidir. Ahi tekkeleri, esnaf örgütlenmesini salayan
ekonomik bir birliktelik olduu kadar, üyelerinin ahlaki ve manevi ihtiyaçlarn da
gerei gibi karlayan bir tasavvuf ve kültür yuvas niteliindedir (Kara, 1990, 163).
Ahilii bir tarikat veya mezhep olarak görmenin ötesinde, Türkler arasnda ekonomik
ve toplumsal dayanmay salayan, bamsz zümre olarak yorumlamak yerinde
olacaktr (Birdoan, 1995a, 104).

lk Osmanl sultanlar ile Ahiler ve Abdallar arasndaki sk ilikiler eski
kaynaklarca da dorulanmaktadr. Elvan Çelebi Menakbu-‘l-Kudsiyye’sinde, Hac
Bekta ile ilerde Osman Gazi’nin kaynpederi olacak eyh Edebali arasndaki
dostluk balar hakknda bilgi vermektedir (Melikoff, 2000, 38). Bilindii üzere eyh
17

Edebali, bir Ahi eyhi olmasnn yan sra, Baba lyas’n da halifesidir. Bektailerin
dinsel ibadetleri esnasnda okuduklar tercemanlarn, Ahilerin okuduu tercemanlarla
ciddi benzerlikler göstermesi, her iki zümrenin ortakl konusunda fikir verebilir.
Ancak, bu bilgilerden yola çkarak Bektailiin Ahiliin devam olduu sonucuna
varmak mümkün deildir. Konuyu, Bektailiin badatrmac yaps balamnda ele
almak daha yerinde olacaktr. Ahilik ve Bektailik arasndaki ilikiler örgüsü ayr bir
tartmann konusunu oluturacak ciddiyette öneme sahiptir. u aamada Ahilik ile
Bektailik arasnda youn bir iliki olduunu söylemekle yetineceiz.

Osmanl Beylii daha kurulu aamasnda dahi bir taraftan heterodoks yapl
Türkmen Babalar ve kitleleriyle dirsek temas içerisine girerken, dier taraftan da
ehl-i sünnet geleneine bal bir dinsel örgütlenme yolunu benimsemitir. Orhan Bey
zamannda kurulan ilk medresenin bana, Vahdet-i Vücuda bal bir tasavvuf
yaklamyla bilinen Davud- Kayseri geçmitir (Kara, 1990, 162).

Osmanl Devleti’nin güçlenmeye balamasna paralel olarak medrese


Müslümanlnn devlet üzerindeki etkinlii, tasavvufi yaklamn ötesinde kat bir
biçimde younlar. Medrese Müslümanlnn devlet kademelerindeki etkinlii
artarken, medreselerde esas alnan eitimdeki dinsel öeler younlar. Dilbilgisi,
mantk, kelam, fkh, usul-i fkh, hadis ve usul-i hadis gibi dersler tümüyle Arapça
olarak verildi. II. Mehmed ile birlikte bu derslere felsefe, edebiyat, matematik gibi
dersler eklenecektir. II. Mehmed döneminden itibaren ihya olunan medreseye kout
olarak, Sünnilik devlet dini, devlet ideolojisi olmak yolunda hzla ilerlemeye koyulur
(Bozkurt, 1990, 32). Medrese, artk sadece din adam yetitiren bir kurum olmasnn
ötesinde, Osmanl Devleti’nin yönetici kadrosunun da en önemli kaynan oluturur.

Osmanl Devleti, özellikle XV. yüzyln balarndan itibaren medreseler


araclyla klasik Sünniliin hemen bütün teorik ve pratik özelliklerini devralr
(Ocak 1999b, 94). Devlet üzerinde medresenin ve devirmelerin etkinliinin
artmasna paralel olarak, Türk soylularnn nüfuzunun azalmas gözlemlenir ki, bu
durum klasik dönem Osmanl Devleti’nin iskelet yaps hakknda edinilen ilk ipuçlar
olma özellii gösterir. öyle ki, II. Mehmed’den XVI. yüzyln sonlarna kadar geçen
yüz elli yllk zaman diliminde, Karamanl Mehmed Paa, Piri Mehmed Paa ve
18

Manisal Lala Paa dnda vezir-i azam olan otuz dört kiinin tümü devirmedir
(Bozkurt, 1990, 33).

Osmanl Devleti’nin Sünni medrese Müslümanln referans almas


konusuna daha geni bir açdan baktmzda, imparatorlua doru gidi süreci
içindeki genç Osmanl Devleti’nin ihtiyaçlarnn, iyi organize edilmi, salamca
kurumlam bir bürokrasi tarafndan karlanabileceinden, bunun adresi olarak
medrese gösterilmitir (Ocak, 1999b, 82). Ocak (1999b)’a göre, bu kurumlamada
ideolojik motivasyon konumundaki slam ise, çok tabii olarak buna gücü yetecek bir
tarihsel tecrübesi bulunan Sünni (yahut kitabi) slam’d.

Türkmen boylarnn çounluunun mensup olduu popüler mistik bir nitelie


sahip heterodoks slam, kendini gelitirip kurumlama imkann hiçbir zaman
bulamam bir slam tarzyd. Bununla beraber, ksmen krsal kesim ve özellikle
konar-göçer çevreler, sözü edilen bu geleneksel mistik halk slam’n smsk
korumaya devam ettiler ki; Bektailiin Osmanl Devlet yönetiminde yerini
salamlatrmas ve kurumsallamaya balamasyla birlikte Bektailik bu halk
slam’n temsil etme misyonunu kendine görev edinecektir. Ocak (1999b), medrese
slam’nn halk slam’nn yerini almasn zorunluluk olarak görmektedir:

“Böylece, yöneten ve yönetilen kesimi ortak bir tabanda birletiren bu


geleneksel halk slam, yerini önemli ölçüde medresenin güdümündeki
kitabi slam’a brakmak zorundayd ve öyle oldu”.

1.2. II. BAYEZD DÖNEMNDEK BEKTALK VE


BALIM SULTAN

Bektailik konusuyla yakndan ilgilenen tarihçilerin –giri bölümünde de


deindiimiz üzere– Bektailii belirli birkaç evreye ayrmalar, genel kabul gören
bir yaklamdr. XIII. yüzyldan balayp XIV. yüzylda gelierek süren ve XV.
yüzyln sonlarna kadar uzanan oluum dönemi ile XVI. yüzyln balarndan yani
Balm Sultan’la balayan –ki asl bilinen Bektailii temsil eden– dönem olmak
19

üzere iki evre olarak ele alnabilir (Köprülü, 1944, 462; Ocak, 1992, 373). Birge
(1991), bu iki evreye ek olarak, 1826 yln üçüncü evrenin balangc olarak tespit
etmektedir. Bektailiin geçirdii tüm aamalar, birçok açdan dier dönemlerden
ciddi farkllk gösteren yapsal özelliklere sahiptir.

Balm Sultan’n Bektai Tarikat’nn ekillenmesine olan katksna


deinmeden önce Balm Sultan’n kimliini ve II. Bayezid dönemi gelimelerini
kavramann yerinde olaca düüncesindeyiz. Bektai geleneinde Balm Sultan’n
ad, Hzr Bali Baba eklinde verilmektedir. Yaad dönemden kalma, dorudan
kendisiyle ilgili hiçbir belge bulunmadndan, hakkndaki bütün bilinenler yazl ve
sözlü Bektai geleneine dayanmaktadr (Ocak, 1992, 17).

Balm Sultan’n türbesinin üzerinde Resul Bali’nin olu olduu yazldr


ancak Resul Bali Balm Sultan’n doumundan otuz yl akn bir süre önce, yani
1441 ylnda ölmütür (Bozkurt, 1990, 50). Seyyid Ali Sultan’n, ölümüyle geride
oullar Resul Bali ve Mürsel Bali kalr. Büyük oul Resul Bali postniinlik görevini
yürüttükten sonra, 1441 ylnda ölümünün ardndan, Mürsel Bali 1483/4 ylnda
kadar krk dört yl Pir Dergahnda postniin olur. Mürsel Bali’nin ölümünden sonra
ise olu 1 Bali Çelebi (Balm Sultan) postniin olur 2 (Ulusoy, 1986, 70, 73; Flal,
1990, 197). Yani Balm Sultan, II. Bayezid tarafndan Sulucakarahöyük’teki
Pirevi’nin bana getirilmesinin öncesinde Dimetoka’daki Seyyid Ali Sultan (Kzl
Deli) Zaviyesi’nin postniinidir.

Balm Sultan’n ölüm tarihi konusunda da farkl rivayetler mevcuttur. Balm


Sultan türbesinin kapsndaki kitabe ölüm tarihi olarak 1519 yln gösteriyor
(Gölpnarl, Vilayetname, XXIX) ancak Balm Sultan’n türbesinin ölümünden dört
yl sonra yaplm olmasndan yola çkarsak, Balm Sultan’n 1520 tarihinde öldüü
yolundaki genel kabul gören yaklama ulalr ki, bizce de bu yaklam uygun kabul
edilmektedir (Çamurolu, 1994, 45; Melikoff, 1999b, 206).

1
Bektai ananeleri Balm Sultan’n Hristiyan bir anadan doduunu kabul etmektedir (Birge, 1991,
65).
2
Konuyla ilgili Kazak Abdal’n bir deyii bulunmaktadr: “Mekan tutmu hanbanda bucan /
Bulutlara ap tutan sancan / Uyandrd pirimiz ocan / Mürsel olu Balm Sultandr” (ahin, 1995,
88).
20

Konuyla ilgili kaynaklarn neredeyse tümü, Balm Sultan ile II. Bayezid’i sk
iliki içerisinde göstermektedir. Ocak (1992), bu ilikinin Dimetoka’da domasndan
yola çkarak, Seyyid Ali Sultan Dergah’na ilgi duyan II. Bayezid’in burada Balm
Sultan’la tanmasnn sonucunda gelitii rivayetini doru görmektedir. Bata
Solakzade olmak üzere Osmanl tarihçileri, II. Bayezid’in 1492’li yllarda, birkaç ay
süren Arnavutluk seferi srasnda Dimetoka’ya uradn belirtmektedir (ahin,
1995, 84). Bu seferden ksa bir süre sonra Balm Sultan’n Pirevi’nin bana
getirilmi olmasndan yola çkarsak, II. Bayezid’in bu sefer srasnda Balm Sultan’la
tanm olmasn muhtemel görebiliriz. Bu iki ahsn nerede ve nasl tantnn
ötesinde, II. Bayezid’in Balm Sultan’a Bektai Tarikat’n örgütlemesi görevini
verecek düzeyde bir iliki örgüsünün mevcut olmas önemlidir.

Bektai geleneine göre Sultan Selim tarafndan tahttan indirilen II. Bayezid,
ibadet ile megul olmak üzere mensubu bulunduu Dimetoka’daki Kzl Deli Sultan
Dergahna giderken ölmü/öldürülmütür (Dedebaba, 1995, 441; ahin, 1995, 94).
Doruluunu kabul ettiimiz taktirde bu sav, II. Bayezid’in Balm Sultan ile
Dimetoka’da tanm olmas ihtimaline ciddi katk salamasnn ötesinde, Bektai
geleneinin II. Bayezid’i bir Bektai tekkesinin mensubu olarak alglamamz
salamaktadr.

II. Bayezid’in kiiliine yönelik yaplan deerlendirmelerde, onun yumuak


mizaçl ve tasavvufa yatkn bir karakterde olduuna dair bilgileri arlkldr. Bektai
gelenei, II. Bayezid’in tasavvufa yatkn olan bu yann daha da ileri götürerek, II.
Bayezid, “... Bektai felsefesine scak ilgi duyan bir padiaht” (Öz G., 1997, 25), “...
Balm Sultan ile dost olmutu” (Samancgil, 1945, 179), “... Seyyid Ali Sultan
Dergahna gönülden bir ballk gösteriyordu” (Görkem, 2000, 227), “... zorla tahttan
indirilmesi ve büyük olaslkla öldürülmesi, Alevi-Bektai çevrelerinde bir
honutsuzluk ortam yaratmtr” (Ulusoy, 1986, 73), “... Bektai dergahna ‘deruni
bir incizab’ göstermitir” (Flal, 1990, 197), “... Bektai olan ikinci padiahtr”
(Dedebaba, 1995, 441) eklinde çoaltlabilecek yaklamlar getirmektedir.

Hiç üphesiz ki, Bektai geleneinin çounlukla II. Bayezid’e sahip çkyor
olmasnda, Balm Sultan’n Sulucakarahöyük’teki dergahn bana getirilmesinin
21

etkinlii büyüktür. Bedri Noyan Dedebaba (1995), II. Bayezid’in Bektai Tarikat
içindeki yeri konusunda son noktay koyacak türden yaklam getirmektedir: “II.
Bayezid, 1509 ylnda hükümdarlar gibi karlanan Balm Sultan’dan Çinili Kökün
büyük salonunda meydan açlarak nasip almtr. Veli lakabyla anlrd...”

II. Bayezid’in Bektai geleneinde çounlukla saygn bir yerinin olmasnda


etkili olan dier hususlar arasnda Seyyid Ali Sultan Dergah’n tamir ettirmesi
(Flal, 1990, 197; ahin, 1995, 84), ahkulu’na yardm yapmas, Pirevi’ni tamir
ettirip 1 türbesini kurunlatmas 2 , tarikata büyük araziler balamas (ahin, 1995,
82) gibi faaliyetleri sayabiliriz.

Bunlarn dnda ve en az bunlar kadar önemli olan bir dier konu ise II.
Bayezid’in Hac Bekta Vilayetnamesi’nin yazlmasn salamasdr.
Vilayetname’nin yazl tarihi tam olarak saptanamamasna karlk, eserin Uzun
Firdevsi tarafndan yazldna kesin gözüyle baklyor. Eserin yazld tarih
konusunda ise 1481 ile 1501 yllar aras gösterilebilir. Bu tarihler arasnda
yazldnn düünülmesinde Vilayetname’nin hiçbir yerinde Balm Sultan gibi –
tarikatn ikinci piri saylan– bir ahsn adnn dahi geçmemi olmasnn yeri büyüktür
(Gölpnarl, Vilayetname, XXVII). Dier taraftan Vilayetname’nin II. Bayezid’in
yardmlaryla yazdrld rahatlkla söylenebilir. 3

II. Bayezid’in, Hac Bekta’n kendisini ve yaad dönemi tantmay


amaçlayan bir eserin kaleme alnmasn salamas oldukça anlamldr. Vilayetname
ile Hac Bekta’n üstünlüü, kerametlerle ispatlanmaya çallrcasna tarikata ismini
veren ahsa, halkn gözünde hakl bir meruluk kazandrlmaya çalmaktadr.
Vilayetname’de olaylar insanüstü bir yaklamla abartl olarak ele alnmaktadr.
Hac Bekta adna yazlan bu Vilayetname, zamanla baka ahslar adlarna yazlan
Vilayetnamelere temel tekil ederek, Vilayetname geleneinin yaygnlamasna

1
Türbe, II. Murad tarafndan yaptrlmtr. Türbenin alemi için II. Murad’n alt yüz altn döktürdüü
bilinmektedir (Melikoff, 1999, 198).
2
Hac Bekta türbesini onarann II. Bayezid olduunu Vilayetname’deki u dizelerden anlayabiliriz:
“Türbesinin üstüni kurunlayan / ah Sultan Bayezid’dür sen inan” (Gölpnarl, Vilayetname,
XXXIV)
3
Vilayetname’deki (Gölpnarl, XXIX) “Ömr-ü bahtn eylesün Allah ziyad / Ta kyamet devlet ile
baki bad” dizelerinden eserin, II. Bayezid’in yaad dönemde yazldn rahatlkla çkarabiliriz.
22

önayak olmaktadr (ahin, 1995, 88). II. Bayezid’in, Vilayetname’nin yazlmasn


salamas ve Balm Sultan’ tekkenin bana getirterek Bektai Tarikat’nn
oluumuna önayak olmas birbirini tamamlayan eylemlerdir. öyle ki,
Vilayetname’nin yazlmasnn salamasn II. Bayezid’in Bektailie yapt
düünsel-teorik katk olarak alglarsak, Balm Sultan’n tarikatn bana getirilmesini
fiili-eylemsel yardm olarak yorumlayabiliriz.

II. Bayezid’in Teke ve Hamid bölgesindeki dervi zümrelerinin Anadolu


dna sürdükten sonra, uç beylerine “Bundan sonra sufilerden hiç kimse Anadolu’ya
geçmeyip, yollar tutulsun” buyruklar göndermesi; kendinden önceki devirlerde
olduu gibi II. Bayezid döneminde de ‘kontrollülük’ün elden braklmadn
göstermektedir (Refik, 1994, 24; Flal, 1990, 197).

II. Bayazid’in tasavvuf düüncesine olan yaknlnn sadece Bektailik


üzerinden olmad, tüm dini yaplanmalarla bir ekilde ba kurduu ve yakn temas
içerisinde bulunduu görülüyor (ahin, 1995, 82). Bu balamda Bektai Dergah da
dahil olmak üzere, Mevlevi tekkelerinin tamiri konusunda da ayn hassasiyeti
gösterdiini söyleyebiliriz (Flal, 1990, 197). Bu dönemde, saray vakanivisi Hoca
Saadettin’in verdii bilgilere göre, 1503 ylnda ehl-i sünnet yapl onlarca bilgin,
mutasavvf ve eyhlere, binlerce akçe harcanarak, bunlarn ayla baland
anlalyor (Öz B., 1997a, 55).

II. Bayezid’in ehl-i sünnet inançl çevrelere verdii önemin younlamasnda,


sultann 1492 ylnda bir Kalenderi (veya Ik, Torlak) dervii tarafndan baarsz bir
suikast giriimine uramasnn etkili olduunu düünebiliriz. Bu olay üzerine,
mevcut olan Kalenderi zaviyelerinin ya kapatlmas ya da yönetimin istedii
dorultuda ehl-i sünnet inançlar çerçevesinde slah yoluna gidilme sürecine
girilecektir (Ocak, 1999a, 120). Suikast giriiminden sonra, Rumeli’de yakalanan
Kalenderiler’in Anadolu’ya sürgün edildikleri görülmütür.

Ocak (1999a)’a göre XVI. yüzyln balarndan itibaren Osmanl merkezi


yönetiminin Kalenderiler’e kar sertlemesinin belki de daha önemli bir baka
sebebi ise, bu sralarda Anadolu’da ba gösteren ii-Safevi propagandas olmutur.
23

Hurufilik cereyan ile temasa geçen Kalenderi zümreleri, zaten resmi ideolojiye, yani
Osmanl Sünniliine muhalif olduklarndan, hiç üphe yok ki, Safeviler’e sempati
besliyorlar, böylece ii-Safevi propagandas için çok uygun bir muhatap
oluturuyorlard (Ocak, 1999a, 122). Keza Ocak (1999a), XVI. yüzyldan itibaren
Osmanl belgelerinde ‘Ehl-i Rafz’, ‘Ehl-i lhad’, ‘Taife-i Kalenderan- Rafziyan’
gibi ifadelerin bulunmasn anlaml görmektedir.

Kalenderi zümrelerinin kontrol edilemeyen bir yapsal düzlem üzerinden


faaliyet yürütmesi ve Osmanl resmi dinsel yaps ile ciddi çelikiler gösteren bir
tutumu bünyesinde barndryor olmas, Osmanl Devleti için ilerde potansiyel
tehlike yaratacak bir unsur olarak deerlendirilmi olmaldr. Bu anlamda Kalenderi
zümreleri bir ekilde kontrol altna alnmak istenmitir. Arlk gösteren zaviyelerin
üzerine gidilmesinin, geriye kalan zümrelerin ise Bektai Tarikat bünyesinde eritme
sürecine girilmesinin Osmanl Devleti’nin izledii yaklam olarak düünüldüü
kansndayz. Bunun için Bektai Tarikat’nn yapsal olarak örgütlenmesi zorunluluk
oluturmaktadr.

Osmanl Devleti açsndan Bektai Tarikat’nn örgütlenmesini zorunlu klan


bir dier unsur da Anadolu’daki toplumsal, siyasal ve dinsel gelimelerdir.
Anadolu’nun kaynad bir dönemde sarayla yakn iliki içerisinde bulunan Balm
Sultan’n Pirevi’ndeki tekkenin banda bulunuu tesadüfi bir olay deildir (Bozkurt,
1990, 50). Osmanl Devleti’nin ran snrlarndan gelen ve Safeviler’in
propagandalaryla gittikçe daha güçlenerek gelecek olan yabanc akmlara kar bir
denge oluturmak istendii düünülebilir (Melikoff, 1999b, 209). Çünkü ah smail,
Diyarbakr ve Musul üzerine aknlara balayarak Osmanl’nn corafi snrlar
dahilinde etkinlik göstermeye balamtr.

ah smail bu dönemde Oniki mamlarn isimlerinin Anadolu’ya yaylmasna


öncülük ederken, II. Bayezid de Hac Bekta isminin yaygnlamasna öncülük
etmektedir (ahin, 1995, 95). Ve 1501 tarihinde Balm Sultan, II. Bayezid tarafndan
Bektai Tarikat’n yaplandrmak üzere, Dimetoka’daki tekkeden alnarak,
Sulucakarahöyük’teki merkez tekkenin bana getirilir.
24

Balm Sultan’n Sulucakarahöyük’e gelmesiyle Bektailik açsndan yeni bir


süreç ilemeye balar. Bu tarihten sonra buras artk resmen ve fiilen bir Bektai
zaviyesine dönümeye balayacaktr. Olaylarn geliimini deerlendirdiimiz zaman,
Balm Sultan’n Hac Bekta kültü etrafnda Kalenderilikten fiilen ayrlma sürecini
balatm olmasna ramen, Bektailik ile Kalenderiliin henüz tam olarak
birbirinden ayrlmadn ve bir süre daha iç içe yaamaya devam ettiklerini
söylemek yerinde olacaktr. Öyle görünüyor ki, Bektailiin tam anlamyla bamsz
bir hale gelebilmesi XVI. yüzyln sonlarn; Kalenderiliin zayflayarak erimek
suretiyle Bektailik içinde kaybolmas ise XVII. yüzyl bulmutur (Ocak, 1999a,
208).

Öyle sanyoruz ki, Osmanl Devleti’nin, Balm Sultan müdahalesiyle


yapmay amaçlad temel konu, bünyesinde heterodoks yap arz eden zümreleri
mümkün olduu kadar uç unsurlardan ayklayarak merkezi/kurumsal bir yap haline
getirmek; bu yapy da kendi kontrolü altnda tutmaktr. Bu örgütlenmenin ina
edilebilecei en uygun unsurun Hac Bekta gibi bir abdaln ad ve kültü etrafnda
olabileceini rahatlkla söyleyebiliriz. Böylelikle devlet, dank olan Hac Bekta
kültünü Balm Sultan ile birletirmeye çalmakla, Anadolu’da farkl heterodoks
zümrelerin kontrol altna alnabilmesini, Kalenderi zümrelerin tamamyla Hac
Bekta kültü çerçevesinde yorulmasn, Hac Bekta kültünün ii Oniki mam
fikirlerine kar bir güç oda haline getirilmesini amaçlam olmaldr.

Teoman ahin (1995), Balm Sultan’n Bektai Tarikatn örgütlemek için


görevlendirilmesini, Osmanl Devleti’nin ‘Sünniletirme’ politikas olarak
deerlendirmektedir. Eer bizim Sünniletirmekten anladmz heterodoks yapl
zümrelerin örgütlenmesine, ehl-i sünnet inançl Osmanl Devleti’nin katk
salamasysa, bu durumu Sünniletirmek olarak ele alabiliriz. Ancak Sünniletirme
meselesini inanç balamnda ele alrsak, bu iddiay kabul etmek biraz zor
gözükmektedir (Boz, 17). Çamurolu (1999a)’na göre Osmanl Devleti’nin
Bektailiin örgütlenmesine önayak olmas, Bektailiin özündeki heterodoks slam
anlayna vurulan bir darbe olmutur. Yazar, Bektailik kültünün tarikat halinde
örgütlenmesini ve kesin kurallar etrafnda ekillenmesini, onun uzlatrc kültürüne
25

önemli bir katlk darbesi vurmas anlamna geldiini düünmektedir ki, bu yaklam
tarafmzca da paylalmaktadr.

Osmanl Devleti’nin bu örgütlenme ihtiyac sürecini hzlandran gelime


olarak da ii-Safevi etkisinin Anadolu’nun dinsel, siyasal ve toplumsal
yaplanmasndaki etkinlii olarak gösterebiliriz. Çünkü, Osmanl’ya göre, zaten
yeterince heterodoks eilimler gösteren zümrelerin üzerinde ciddi bir Oniki mam
iiliinin etkinlii ba göstereceine dair belirtiler vardr.

Ocak (1992), Safevi propagandasnn Anadolu’da younlat bu devirde II.


Bayezid’in Balm Sultan müdahalesini akll bir siyaset olarak deerlendirmektedir.
Balm Sultan’n Hac Bekta adna merkez tekkenin bana gelmesinde, Bektai
kültüne bal zümrelerin herhangi bir tepki ya da kar çk hareketine girimedikleri
görülmektedir.

Balm Sultan ile birlikte tarikatn ekonomik açdan oldukça güçlendii,


bununla birlikte bal zaviyeler üzerindeki kontrol mekanizmasnn da daha fazla
salamlat görülmektedir (Ocak, 1992, 374). Bektai Tarikat, sahip olduu vakf
mallar sayesinde Osmanl düzeninden payn alr. Daha XV. yüzylda Hac Bekta
Tekkesinin Karaman, Akehir ve Krehir’de vakf köyleri/mallar vardr. Fuad
Bozkurt (1990), XV. yüzylda Bektai tekkelerinin sahip olduu vakf mallar,
köyler, tuz madenleri ve hanlar sayesinde elde ettii gelirin yllk 5650 akçe
olduunu; bu gelirin XVI. yüzylda 99.000 akçeye çktn ifade etmektedir. Balm
Sultan’n tekkenin bana geçiinin Bektai zümresi üzerinde hiçbir olumsuz etki
yapmamasnda, o srada Sulucakarahöyük’te organize olmu bir kuruluun
olmamasnn etkili olmas kadar (ahin, 1995, 86); Bektai vakflarnn
zenginletirilmesi, bata Hac Bekta’nki olmak üzere tamire muhtaç zaviyelerin
onarlmas gibi planl ve hesapl faaliyetlerin, Bektailiin devletin yanndan
ayrlmamak gerektii konusunda ikna etmesinin etkinlii büyüktür (Ocak, 1992,
378).

Bu noktada Balm Sultan’n, Hac Bekta kültünü yaplandrarak, nasl bir


tarikat haline getirdii konusuna deinmenin yerinde olacan düünüyoruz. Balm
26

Sultan’n Bektailik üzerindeki etkisi, kimi tarihçilere ‘tarikatn gerçek kurucusudur’


dedirtecek ölçüde önemlidir. Balm Sultan ayin ve erkan itibariyle yenilikler yaparak,
tarikatn iç tekilatn düzenli bir hale getirmitir (Köprülü, 1944, 462). Hac Bekta
postuna oturan Balm Sultan, önce tekkenin iç düzenini deitirdi, tarikatn ilkelerini,
kurallarn, tekkenin yönetimini yeni koullara balad. Törenleri belli kurallara göre
düzen altna ald. Bektailik’te ‘mücerred’ denen evlenmeme kuraln getirerek
‘mücerred dervi’ örgütünü kurdu (Eyyubolu, 1980, 138). Mücerred dervilerin
bazlarnn kulaklarnn küpeli olduu yönünde belirtiler vardr (Eröz, 1977, 63) ki,
bu gelenein Kalenderiliin Haydari kolundan Bektailie geçmi olmas
muhtemeldir.

Balm Sultan’n kurumsallatrd bata tarikata giri (süluk) töreni olmak


üzere birçok düzenleme günümüzde varln devam ettirmektedir. Törenlerde Oniki
Mum kullanma, Teslim Ta tama, Oniki mam törenleri, Oniki çera, Oniki post,
palehenk 1 , üçleme 2 (teslis) gibi uygulamalar da bunlar arasnda sayabiliriz
(Dedebaba, 1995; Melikoff, 1999b; Öz B., 1997a). Balm Sultan’dan önceki
abdallarn mezar talarnn tepeleri ‘dört terek’ olarak yaplrken, ondan sonrakilerin
‘oniki terek’li olduu görülmektedir (Birdoan, 1995a, 112). Ayrca Hac Bekta
türbesinin kubbesi ‘sekiz dilimli’ olmasna ramen, Balm Sultan’n türbesi ‘oniki
dilimli’dir (Görkem, 2000, 123).

Balm Sultan’n Bektai tekkelerini felsefi, dinsel ve yapsal olarak


ekillendirerek düzenli bir tarikat haline getirmi olmas Bektailer tarafndan da
karlk bulur. Artk Bektai ananesi Balm Sultan’ ikinci pir (pir-i sani) olarak kabul
edecektir.

Ocak (1992), XV. yüzyldan itibaren Bektailik üzerinde etkilerini


göstermeye balayan ii ve Hurufi unsurlarn, Bektailiin bünyesine uygun bir
ekilde ve Safevi propagandas ile politize olmasna imkan vermeden kaidelemeye
baladn düünmektedir. Ancak, ii, Safevi veya Hurufi etkilerinin Balm Sultan

1
Kemer üzerine taklan, üzerinde Oniki mam sembolize eden on iki köeli ta bulunan bir çeit
büyük kement (Görkem, 2000, 228).
2
‘Hak-Muhammed-Ali’ eklinde ifadesini bulan bir ritüeldir.
27

zamannda oldukça youn olarak Bektai ritüeli haline gelmi olmas, bu etkilerin
politize nitelie sahip olup olmadn tartlr bir hale getirmektedir.

II. Bayezid’in ii-Safevi etkisine kar ald tüm önlemlere ramen, –


yukardaki paragraflarda da deindiimiz üzere– bu etki kaçnlmaz olarak Bektailik
içerisinde yer bulmutur. Ancak, ii-Safevi tesiri her ne kadar Bektai Tarikat’nn
ritüelinde ciddi olarak yer bulmu olsa da, Anadolu heterodoks zümrelerini ikiye
bölmütür diyebiliriz. Sulucakarahöyük’teki tekke Bektai merkezi iken, Erdebil
Tekkesi Kzlbalarn merkezi halini almtr. Her iki tekke arasnda baz teolojik
farkllklar görünmesine karn, asl ayrlk siyasal düzlemde yaanmtr. Osmanl
merkezi yönetimi Bektai Tarikat’na bir ekilde sahip çkarken, Bektai Tarikat
etrafnda örgütlenmeyi tercih etmeyen –ii-Safevi etkisinden daha çok nasibini
alm– heterodoks zümreler bu dairenin dnda kalmtr ki, bu zümreler Kzlba
olarak adlandrlacaktr.

Bu dönemde tekke Bektailii ile Kzlbalk arasnda devlet ilikileri, toplum


düzeni içindeki yerleri bakmndan ayrlklar domaya balar. Bektailik, tekkeler
çevresinde gelien ve yaayan bir tarikat durumuna gelir. Tekke kültürü bir ekilde
Osmanl dinsel mekanizmalar tarafndan kabul görür. Ancak, Kzlba zümreler
devletle daha mesafeli bir süreç geçirirler (Bozkurt, 1990, 51). Kzlbalarn
ii/Safevi etkisini benimsemesi gibi, Bektai Tarikat’nn da Osmanl yönetimi ile
uzlayor olmas, II. Bayezid’in Balm Sultan’ görevlendirmekle Anadolu
heterodoksisini tamamyla ii-Safevi etkiden uzak tutma amacna ulatn
göstermektedir. II. Bayezid’in amacna ulatn gösteren bir baka gelime, Safevi
eilimli Kzlbalk hareketinin Bektailiin etkin olduu yörelerde tutunamamasdr
(Öz B., 1997a, 147).

Balm Sultan’la birlikte Anadolu heterodoks zümreleri arasndaki


farkllamann derinlii ve bu farkllamalarn dourduu toplumsal-dinsel
eylemliliklerin temelleri II. Bayezid döneminde atlm olmasna ramen, ciddi
patlaklarn daha çok Sultan Selim döneminde ortaya çkt görülmektedir. Bu
konuyu bir sonraki bölümde bütünlük içerisinde ele almay daha uygun görmekteyiz.
28

Balm Sultan’n tekkenin bana getirilmesiyle, bu dergahla Dimetoka’daki


Kzl Deli Dergah arasndaki ban güçlendii görülmektedir. Tarikatn yeraltna
çekilmesinden sonra, Balkanlarn deiik bölgelerinden gelen Vidinli Mahmud Baba,
Yambollu Türabi Ali Baba gibi postniinlerin Pirevi’ndeki Tekkeye gelmi olmas
bilgisinden yola çkarsak, her iki tekke arasndaki bu ban yüzyllar boyunca
korunduunu söyleyebiliriz (Melikoff, 1999b, 205). Melikoff (1999b), II. Bayezid’in
Balm Sultan’ görevlendirmesini, Trakya Bektaileri ile Anadolu Bektaileri
arasndaki balar güçlendirmek istemesi olarak deerlendirmektedir. Melikoff’un bu
yaklamn, II. Bayezid’in yeterince düzenli olmayan ve d tesirlere açk Anadolu
heterodoks zümreleri ile -konumu itibariyle- bu etkiye daha kapal ve daha düzenli
Rumeli Bektaileri arasndaki koordinasyonu salayarak, kontrollü bir blok
yaplanmaya gitmek istemesi eklinde yorumlayabiliriz.

Kimi tarihçiler, Balm Sultan’n Bektailii yeniden yaplandrma uran,


“öz Türk olan Bektailii kartrm, bozmutu” (Samancgil, 1945, 179) eklinde
yorumlamaktadr. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken nokta, Balm Sultan’n
Bektai geleneine aykr uygulamalar erkan haline getirmesinin mümkün
olmayacadr. Balm Sultan, bir ekilde Bektai geleneinin içerisinde kendine yer
bulmu olan uygulamalar derleyerek ritüel haline getirmi; toplumun yaad
pratikleri düzenli ve sistemli bir hale sokmu; corafi olarak farkllk arz eden
uygulamalar düzenlemitir. Bunun aksi davrann, yani gelenekle ztlk gösteren
ritüellerin, Bektai zümreleri tarafndan benimsenme talebinin karlk görmeyecei
açktr. Kald ki, Bektai Tarikatnn önceli Hac Bekta kültü, bu kültün yaratcs
Rum Abdallardr. Daha öncesine gidersek Babai zümrelerine kadar çkarz ki, tüm
bu çevreler dinsel açdan ciddi heterodoks öelere sahiptir. Dolaysyla durup
dururken Bektailik ‘bozulmu’ deildir. Bozulmadan kastedilen ey ehl-i sünnet d
dinsel öelerin Bektailiin içinde yer bulmasysa, bizzat badatrmac ve
heterodoks yap Bektailii oluturan temel dinsel öelerdir.

Hac Bekta’n öz çocuunun olup olmamas tartmasnn devam, Balm


Sultan döneminde güncelletirilmitir. Bu dönemde, Bektai tekkelerinin yönetimi
konusunda, ‘Babalar’ ve ‘Çelebiler’ olmak üzere iki farkl grubun nüfuz mücadelesi
29

younlamtr. Bu konu “Bektailik’teki Senkretik Yap” konu bal altnda


ayrntl olarak ele alnacaktr.

1.3. I. SELM DÖNEM VE BEKTA TARKATI

I. Selim dönemindeki Bektailie deinmeden önce, Kzlbalk-Bektailik


ayrm konusunu derinlemesine ele almann yerinde olaca kansndayz. üphesiz
ki, I. Selim döneminde, Osmanl Devleti-Bektai Tarikat ilikilerine damgasn
vuran unsur ii/Safevi Devleti’dir.

Bilindii gibi, II. Bayezid tahtta iken, olu ehzade Selim Trabzon’da vali
olarak görev yapmaktayd. Safevi Devleti’nin siyasal birliini oluturmas üzerine
yaanan snr anlamazlklarn, ehzade Selim’in stanbul’a elçiler göndererek
babasna ah smail’i ikayet ettii de bilinen dier bir tarihsel gelimedir. Sultan
Selim’in Erzincan ve Bayburt’a kadar olan yerlere basknlar yapm olmas, snr
anlamazlklar konusunun iki devlet arasnda ciddi bir gerginlik yaratmasna neden
olmad anlalyor. Kocada (1996), bu durumu, mistik yapsnn ön plana çkm
olmasyla ün yapm olan II. Bayezid’in kiiliine balamaktadr.

XVI. yüzyla kadar, daha sonralar Alevilik olarak tannan dini bir grubun
varlndan söz edilemez. XVI. yüzyla kadar Anadolu’da birbirleriyle az çok yakn
ilikiler içinde olan farkl heterodoks gruplar, Safevi Hanedan’nn ortaya çkyla
birlikte, birbirlerinden farkl iki temel eilim göstermeye balamtr (Çamurolu,
1999b, 102). Bu heterodoks gruplarn hepsinde mevcut olan farkl tasavvufi
inançlarn yan sra, Safevi etkisiyle, daha hukuki, fkh yönetimli anlay görünürlük
kazand (Çamurolu, 1999b, 102).

XVI. yüzyln ilk yarsyla iilii ran’n resmi mezhebi ilan eden ah
smail’in “Hatai” mahlasyla ve son derece akc, saf Türkçe ile söylemi olduu
iirleri, Kzlba-Bektai zümrelerini youn olarak etkilemitir. ah smail’in bu
etkisi yalnz iir boyutuyla kalmam, Anadolu’ya gönderdii halifelerinin
Türkmenleri etkileme konusunda en güçlü ve etkili silah olmutur (Flal, 1990,
30

207). Zamanla Anadolu’dan birçok Türkmen aireti, ah’a katlmak için göçmü;
Anadolu’da özellikle Antalya ve Adana yörelerinin Kzlba topluluklar, bu göçte
srar etmitir (Görkem, 2000, 224). Ksacas I. Selim dönemi Anadolu’su, Kzlbalk
fikirlerinin ah smail tarafndan devinimi yüksek ve kitlesel olarak yayld
döneme rastlamaktadr. Üstelik artk bu yaylmann kayna da açk ve net bir ekilde
belli olmutur: Safevi Devleti (ahin, 1995, 99).

ii ideoloji üzerine kurulan Safevi Devleti’nin, Osmanl topraklarnda youn


bir ideolojik propagandaya balamas ve bu propagandann özellikle konar-göçer
kesim içinde yank bulmas, Anadolu’da ba gösteren ayaklanmalar, merkezi
yönetimi büyük endielere sevk etmitir (Ocak, 1999b, 100). Görkem (2000)’e göre
ah smail, kurulmu olan bir imparatorluun temelini ‘nefes’leriyle çürütmektedir.
Bu gelimeler karsnda Osmanl merkezi yönetimi, youn bir kar propaganda
faaliyetine girierek, iilii slam d, Rafzilik (sapknlk) olarak ilan etmitir.
Sonuçta ehl-i küfr’ün kapsamna Rafziler de girmi, cihad ve gaza kavram ii
ran’a kar yaplacak mücadeleyi de içine alacak biçimde geniletilmitir (Ocak,
1999b, 100). Osmanl ozanlarndan birinin, ah smail’e “Taktn da bana murassa
pelid / Bi-idrak etraki eyledin mürid” eklinde seslenmesi yaplan propagandann
boyutunu gösterir: Osmanl ozan ‘avanak’ Türklerle iliki kurduu için ah smail’i
küçümsemektedir (Bozkurt, 1990, 75).

Yeniçerilerin desteiyle tahta geçtikten hemen sonra Yeniçerilerin maalarn


arttran I. Selim, yine Yeniçeriler sayesinde sava kazand. Çaldran Sava’nda I.
Selim’in klc, ah smail’in fikri galip gelir (Görkem, 2000, 231). Konuyla ilgili
olarak Ocak (1999b)’n Çaldran Sava yorumu yerindedir:

“Osmanl-Safevi mücadelesinin, esas itibariyle siyasal bir rekabetten


kaynakland, bir Sünnilik-iilik mücadelesi olmad ve Safevi
Devleti’nin iilii, Osmanl Devleti’nin de Sünnilii bir siyasal araç
olarak kulland ortaya çkyor.”

Döneminin din adamlarndan fetva alan I. Selim’in, bu sefer srasnda 40 bin


dolaynda Kzlba’ öldürttüü Osmanl kroniklerince sabittir. Safeviler’le balayan
31

siyasal ve ideolojik mücadeleler sonucunda Osmanl yönetiminin, Sünniliin


imparatorluun her tarafna yaylmas için baz baskc metodlara bavurduunu
yukardaki bölümde ele almtk. Artk ülkenin her tarafnda sk ve amansz bir
‘zndk, mülhid ve rafzi’ takibatnn balatld (Ocak, 1999b, 95). Safevi
propagandasnn yaratt sufi çevre, Bayramiyye Melamilerini, Halvetilerin baz
kollarn ve özellikle Kalenderileri etkilemesi nedeniyle, Osmanl takibatndan bu
zümreler –Kzlbalar kadar olmasa da– paylarna düeni almtr (Ocak, 1999b,
127). Ocak (1999b), Osmanl yönetiminin sufi çevrelerin kontrolü konusundaki
hassasiyetini, eyh Bedreddin olayndaki dinsel dinamiklere balamaktadr.

Osmanl-Safevi ilikilerinin alglanmasnda Anadolu’da meydana gelen


toplumsal/dinsel nitelikli ayaklanmalarn yeri büyüktür. Bu dönem içerisinde –bu
ayaklanmalarn ah smail tarafndan çkarlp çkarlmad bir yana– çok sayda
toplumsal/dinsel nitelikli isyan hareketleri meydana gelmitir. Bu dönem
ayaklanmalar arasnda ahkulu (1511), Nur Ali (1512), Bozoklu Celal (1517), ah
Veli (1519), Baba Zünnun (1525), Atmaca (1526), Zününolu (1527), Kalender
Çelebi (1526-7) syanlar, katlm kitleselliini yakalamas ve tahrip gücü açsndan
oldukça etkili olmutur (Kocada, 1996, 143-146; Yetkin, 1980, 166-7).

Bu noktada önemli olan olgu Bektai Tarikat’nn isyan hareketlerinin ve


Osmanl Devleti’nin takibatnn neresinde olduudur. Tarihçilerin genel kans,
Sultan Selim’in bu takip siyasetinde Kzlba/Bektai ayrm yapt, Kzlbalarn
üzerine gitmesine karn, Bektaileri koruduu ve dokunmad, Kzlbalarn I.
Selim’e ve sonraki yönetimlere kar ayaklanmalarna karn, Bektailerin bu tür
eylemlere katlmadklar dorultusundadr (Öz B., 1997a, 158; Gölpnarl, 1953,
269). Bektai Tarikat’nn I. Selim dönemi süreci fazla zarar görmeden atlatt
yönündeki görüün, “(I. Selim, .A.) Bektailik sembolü olan Mengüç Küpeyi
kulana takt, Hac Bekta kasabasn ziyaret etti” (ahin 1995, 99) eklinde pek de
gerçekçi olmayan abartl bir yaklam eklini ald görülmektedir.

Bu konuyla ilgili kart tez ise, Bektailiin 1826’ya kadar devletle arasnn
souduu tek dönemin I. Selim’in hükümdarlk yllar olduu yönündedir. Herhangi
bir belge bulunmamakla birlikte Bektai gelenei, Sultan Selim devrinde devlet
32

siyasetinin Bektailere kar katlatn, balar kesildiini, Balm Sultan’n


vefatndan sonra Hac Bekta Zaviyesi’nin –1551 ylnda tekrar açlncaya kadar-
kapatldn, nakletmektedir (Ocak, 1992, 378; Melikoff, 1999b, 198).

Aslna baklrsa Osmanl Devleti’nin Bektai politikas tutarl ve bilinçli bir


politik seyir izler. Ayrca u husus da gerçek ki, Sultan Selim döneminde Bektai
Tarikat’nn, I. Süleyman döneminde açlmasna kadar kapal kald yönünde –
Bektai söylencesinin ötesinde– bir bilgi yoktur. Öte yandan, Balm Sultan’n 1516
ylnda vefatndan sonra, üzerine ina edilen kubbenin ‘on iki terekli’ olmas
konusunun I. Selim’in bilgisi dnda olmas düünülemez (Görkem, 2000, 232).

Osmanl devlet yönetiminin Bektai Tarikatna kar olan yaklamn


belirleyen temel veriyi, Bektai Tarikatnn XVI. yüzyln ilk çeyreindeki isyan
hareketlerindeki duruu ekillendirmitir. Bu isyan hareketlerine topraksz
sipahilerin, dinsel yan belirleyici olmayan Türkmen köylü zümrelerinin, hatta
Osmanl ehzadelerinin katlm olduunun tespitinin yaplm olmasna ramen;
Bektai Tarikatnn katld konusunda ayn netlikte bilgi mevcut deildir. Durum
böyle iken, Bektai geleneinin tersine inanm olmasna ilikin Ahmet Yaar Ocak
(1992, 378)’n tespiti yerindedir:

“Eer bu durum 1 vaki ise o takdirde bunu, ad geçen padiah (I. Selim,
.A.) zamannda Orta Anadolu’da meydana gelen isyanlarla ilgili
görmek gerekir. Bununla birlikte ne olursa olsun, bu gibi durumlarda
devlet suçlular cezalandrmaktan öteye geçmemi, bütün tarikat
muhatap almamtr.”

Bektai ananesinde Sultan Selim’in Msr’daki Kasr-ul’ayn Tekkesi’ni iki


defa ziyaret ederek bir süre ikamet ettii inanc mevcuttur (Köprülü, 1939, 24). Dier
tüm Bektai geleneinin aksine, sadece Msr yöresindeki söylencede Bektai
Tarikat ile Sultan Selim arasnda bir ekilde iliki kurma çabas dikkate deerdir.
Burada önemli olan, genel Bektai geleneiyle çelien tek söylencenin Anadolu
dnda meydana gelmi olmasdr.

1
Ocak’n kastettii durum, I. Selim dönemi devlet siyasetinin Bektailere kar katlamasdr.
33

Dikkate deer bir konu, I. Selim dönemi itibariyle Bektailik ile Kzlbalk
arasnda ufak farkllklarn olmasna ramen, bu iki zümrenin bir ekilde iç içe
bulunmasdr. Anadolu’da meydana gelen isyanlara Kzlbalarn youn katlm ve
Osmanl yönetiminin bu zümrelere kar uygulad baskc takip siyasetine kar,
Bektai Tarikat çok karmasa da, Bektai zümreleri ayn teolojik paydaya sahip
olduu Kzlba gruplarn I. Selim dümanln paylamtr diyebiliriz. Bu
nedenden ötürüdür ki, Bektai ananesi I. Selim’e ho gözle bakmamtr. Msr’n
Anadolu’daki gelenekten farkl bir tutum gelitirmesini de bu nedene balamann
doru olaca düüncesindeyiz.

1.4. KLASK DÖNEM OSMANLI YÖNETM VE


BEKTALK

I. Süleyman dönemiyle birlikte Bektailik klasik yapsna kavumutur.


Tarikatn devlet ile olan ilikileri daha salam bir zemin bulmutur. Bektailik,
kurumsal, örgütsel ve teolojik ekline, esas anlamyla bu dönemde kavumutur
diyebiliriz.

Sultan Süleyman dönemine damgasna vuran en önemli toplumsal-dinsel olay


üphesiz ki Kalender Çelebi syan’dr. Kalender Çelebi syanna deinmeden önce,
Kalender Çelebi’nin adnn da kart tarikat secere problematiine ve
Bektailikteki bölünmelere deinmenin yerinde olaca kansndayz. Bu durumu
problematik olarak nitelendiriyoruz, çünkü bu sürece ilikin iddialar ve bilgiler
mulak bir ekilde iç içe girmitir.

Mürsel Bali’nin ölümünden sonra iki karde, Bali Çelebi (Balm Sultan) ve
Kalender Çelebi Hac Bekta Postniinliine oturur. Kalender Çelebi’nin
öldürülmesinden sonra, onun taraftarlarnn da geçinemedikleri Resul Bali’nin torunu
Hüdadad’ öldürdükleri ileri sürülmütür (Dedebaba, 1995, 51). Bektai geleneine
göre, 1551 ylna kadarki 34-36 yllk süreçte Pirevi postniinsiz kalmtr
(Dedebaba, 1995, 51). I. Süleyman’n, mücerred dervi Sersem Ali Baba’y
34

Bektailiin merkez dergahnn bana atamasyla Bektailik kesin olarak ikiye


ayrlr: Çelebiler Kolu, Babagan Kolu (Öz B., 1997a, 232). Çelebiler Kolu da kendi
içerisindeki nüfuz mücadelelerin etkisiyle Mürselliler ve Hudadadllar olmak üzere
ikiye ayrlr. Resul Bali’nin soyundan gelenlere “Hudadad soyundan gelenler Hac
Bekta Veli’nin torunlarndan deildir” denilerek postniinlik görevi verilmez.

Konuyu biraz toparlamak gerekirse, bu dönemde Kzlba ve Bektai


zümreleri üç ana grupta örgütlenir: Ocakl Kzlbalar; Babagan Bektailer, Çelebi
Bektailer. Ocakl Kzlbalar, adndan da anlalaca üzerine, soylarn Oniki
mam’lara çkaran Kzlba zümreleridir. Babagan Bektailer, Hac Bekta’n
evlenmemi olmas nedeniyle çocuunun olmayacan iddia ederler. Dolaysyla,
kendilerini Hac Bekta’n manevi evlatlar (yol olu) olarak görürler. Daha çok
Balkanlar’da örgütlenen Babaganlar, mücerretlik geleneine ballk gösterirler. Bu
zümrenin bandaki yönetici ‘Dedebaba’ diye anlr. Çelebi Bektaileri ise, Hac
Bekta’n evlendiini ve soylarnn Hac Bekta’a dayandn, kendilerinin Hac
Bekta’n öz çocuklar (bel olu) olduunu iddia ederler; dolaysyla mücerretlii
reddederler. Örgütlenmelerinin bandaki yönetici ‘Halife (Çelebi)’ unvanyla anlr.
Bektailik içindeki en büyük kolun Çelebiler olduunu söyleyebilir. Osmanl’nn
deiik dönemlerinde baz Ocakl Kzlba zümrelerinin Çelebilere ballk
gösterdikleri bilinmektedir. (Köprülü, 1944; Eröz, 1977; Öz B., 1997a; Dedebaba;
1995)

1526 ylnda balayan Kalender Çelebi ayaklanmasyla, Macaristan seferini


yarda kesen I. Süleyman Anadolu’ya geri döner. Ayaklanma bata Anadolu
heterodoksisi olmak üzere toplumun her katmandan taraftar bulur; Dulkadirli
Türkmenler, tmarl sipahiler, çiftçiler ayaklanmaya katlrlar ki, bunlar Ehl-i sünnet
inancna sahip olan zümreler olarak yorumlanabilir (ahin, 1995, 147). syan
bastrmakta zorlanan Osmanl yönetimi, Kalender Çelebi’nin yandalarn,
dirliklerinin geri verilecei vaatleriyle ‘elde eder’ (Refik, 1994, 32). Osmanl
Devleti’nin, dirlikleri ellerinden alnan Sipahilere dirliklerinin geri verileceini beyan
etmesi üzerine Tmarl Sipahilerin isyan brakm olmasndan yola çkarak, syann
büyümesini salayan temel çk noktasnn ekonomik olduu söyleyebiliriz.
35

Konuyla ilgili ayrntl aratrmalar bulunan Mustafa Akda (1995, 120)’n,


Kalender Çelebi syannn da dahil olduu ayaklanmalar hakkndaki yaklam son
derece dikkate deerdir:

“XVI. yüzyln, hatta XVII. yüzyln balarndaki büyük olaylarn,


bakaldrma hareketlerini hep rafizi mülhid Kzlba olarak tantma
yolunu tutmular ve bu suretle devletin yapcs olan Türk toplumunun
içine yuvarland ekonomik bunalm zoru ile devlet düzenini ykmaya
itilmi olduunu itirafa yanamamlard.”

Kalender Çelebi syanyla ilgili en ilginç nokta, Bektai dergah postniini


olan Kalender Çelebi’nin bu ayaklanmada yer almas, dahas ayaklanmann onun
adyla anlmasdr (ahin, 1995, 148). Birge (1991), Perçevi’ye dayanarak, kesin bir
dille isyan hareketine Kalenderolu’nun önderlik ettiini belirtmektedir.
Ocak(1999a), isyan srasnda Kalender Çelebi’nin, Hac Bekta Zaviyesi’nin eyhi
olduunu belirterek, “...lakabnn da gösterdii gibi bir Kalenderi olup, etrafndaki
müridleri Kalenderilerden, yani Iklardan ve Abdallardan oluuyordu” eklindeki
ifadelerle, isyana katlan zümreler hakknda bilgi vermektedir. Ahmed Cevdet Paa
da Kalender Çelebi’nin postniin olduunu dorulamaktadr:

“Anadolu diyarnda ah klc sallayp Süleyman Kanuni devrinde


Hac Bekta Veli Tekkesinde postniin olan Kalender adl derbeder
‘Hac Bekta evladndanm’ diye ortaya çkp bana otuz binden fazla
sapklar toplam karklk çkartlmt..... Fakat bu yolla epeyce
Sünni yok oldu”.

Kalender Çelebi’nin Hac Bekta soyundan geldii bilgisinin doruluundan


yola çkarsak; tarikatn en yetkili eyhinin ayaklanmay yönlendirdiine inanlan bu
noktada, Bektai Tarikat’nn ya da daha doru bir ifadeyle Bektailerin bu isyann
tam olarak neresinde olduu önemlidir. Bektai gelenei Cemalettin Çelebi’nin
azndan, Kalender Çelebi’nin ayaklanmaya katldna dair belge bulunmadn
iddia ederek, Bektai eyhinin isyan yönettiini ve Osmanl Devleti tarafndan idam
edildiini yalanlyor (ahin, 1995, 149). Gelenee göre, söz konusu olan Kalender
36

Çelebi tarikat içerisinde yaplan mücadele srasnda öldürülmütür (Dedebaba, 1995,


51). Bektai geleneinin Kalender Çelebi’yi aklama gayreti bir tarafa, öyle
anlalmaktadr ki, ayaklanmaya Bektailerin katlm göz ard edilemez niteliktedir
(Melikoff, 1999b, 225). Muhtemeldir ki tarikat, devletle var olan iliki zemini
bozmamak ve Bektai zümresinin zarar görmesini engellemek adna, Bektaileri
Osmanl’ya kar isyan eden pozisyondan çkarma gayreti içindedir.

syan bastrrken Kzlba/Bektai ayrm gözetmeksizin isyanclar en sert


ekilde cezalandran Osmanl yönetiminin, Pirevi’ne zarar verdiine dair bilgi
mevcut deildir (ahin, 1995, 149). Bu gelime, devletin isyann direk sorumlusu
olarak tarikat görmedii ya da görse dahi daha olumsuz gelimelere zemin
yaratmamak adna temkinli yaklat anlamna gelmektedir. Ayrca, bata Sersem
Ali Baba’nn, 1551 ylnda Dedebaba unvanyla tarikatn bana atanmas örnei
olmak üzere, Osmanl Devleti’nin I. Süleyman devrinde Bektai Tarikatn
desteklemeye devam ettiini gösteren gelimelerin olduu bilinmektedir.

II. Bayezid’in uygulad Bektailii örgütleme propagandasnn neticesinde


Bektai çevrelerinin Osmanl Devleti’nin yannda yer almas küçümsenemeyecek bir
kazanç olmutur. Bu kazanç, Kalender Çelebi syanyla daha iyi anlalmtr. Bu
balamda Kalender Çelebi syan, Bektai Tarikatnn merkezi hükümete kar tavr
ald takdirde neler olabileceini gösteren önemli bir ayaklanmadr (Ocak, 1992,
378).

Kalender Çelebi syannn bir dier göstergesi Bektailik ile Kalenderilik


arasnda –farklln olumaya balamasyla birlikte– net bir ayrmann henüz
varolmad yolundadr 1 . Kalender Çelebi’nin adndan da anlalaca üzere; ad
artk Bektai olan bir Kalenderi olup, müridleri Bektai deil, Ik diye anlmaktadr
(Ocak, 1999a, 187). Osmanl Devlet yönetiminin bu ayrmay daha da netletirmek,
tüm Kalenderi zümrelerini Bektailik içerisinde kontrol edebilmek amacyla
faaliyetlerine devam ettii anlalmaktadr. Devlete bal kalan Bektailerin

1
Bu iç içelik sadece Kalenderilik-Bektailik arasnda olmamtr, dier heterodoks zümreleri de içine
alacak ekilde varln sürdürmütür. XVI. yüzylda Hurufilik Kalenderilik’le o kadar iç içe girmitir
ki, örnein Virani gibi bu devirde yaam pek çok Kalenderi airinde Hurufi tesirler çok kuvvetle
belirir (Ocak, 1999a, 136).
37

korunmasna karn, dier Bektai çevreler, sk denetlenmitir: Varna’daki Akyazl


Baba Tekkesindeki dervilerin denetimine ilikin buyruklar ile Sar Saltuk
Zaviyesinde Ik tayfasndan olanlarn eriata aykr sözleri üzerine Ik Tayfasnn
aratrlmasna ilikin buyruklarda, 1 sorumlularn ya stanbul’a gönderilmesi ya da
gereinin yaplmas isteniyor (Öz, B., 1997a, 34).

Kalender Çelebi, ölümünün ardndan büyük kardei Balm Sultan’n


türbesinde topraa verilir. Yukarda deindiimiz üzere bu yllar iç mücadele
yllardr. Kalender Çelebi’nin ölümünden sonra, büyük olu skender Çelebi ve
ondan sonra da skender Çelebi’nin küçük kardei Yusuf Bali Çelebi Postniin
olmutur. Yusuf Bali Çelebi’nin görevini baaramayaca gerekçesiyle, baka birinin
Postniin olmas yolunda stanbul’a gönderilen arzuhaller neticesinde, 1551 ylnda
Hac Bekta Veli Dergahna Sersem Ali Baba adnda bir kiinin Dedebaba namyla
atand görülüyor (Ulusoy, 1986, 83). Sersem Ali Baba ile birlikte, Dedebaba’lk
Bektai Tarikatnda en üst makam temsil eden bir unvan olarak ortaya çkmtr.

Tarikat ile yönetim ilikilerinin düzeyini ve niteliini gösteren en önemli


veriler, tarikat eyhlerinin ya da postniinlerinin atanmas konusunda ortaya
çkmtr. Saray, Bektai Dergah’nn iç ilerine pek karmam, postniinlerin
atamalarnda pek müdahaleci olmam, önerileni onamakla yetinmitir. Bütün
Bektai tekkelerindeki mütevelli ve eyh atamalar Hac Bekta postniinin isteiyle
olurken; Postniinin istei genellikle sarayca onanmakta ve yerine getirilmektedir
(Öz B., 1997b, 252-3).

Tarikata bal bir zaviyeye eyh atanaca zaman, çounlukla merkez


zaviyesinin eyhi tarafndan Osmanl makamlarna uygun bir ifadeyle bilgi
sunulmaktayd. Merkez zaviyenin eyhi tarafndan Osmanl makamlarna yazlan bir
dilekçeyle eyh u veya bu zaviyedeki eyhlik makamnn ölüm veya azledilme
nedeniyle boaldn bildirip, onun yerine aday olan kiinin bu makam için her
açdan uygun olduunu bildirir ve merkez zaviyesi eyhi bu nedenle kendisine
beratn verilmesini talep ederdi (Faroqhi, 2000, 109). Genellikle, Dedebaba’nn dier

1
Baki Öz’ün ilgili eserdeki 9, 10, 13 nolu belgeler. Ayrca konu ile ilgili ayrntl belgeler için Ahmet
Refik Altnay’n eseri referans kullanlabilir.
38

zaviyelerin eylerinin tayinlerinde son sözü söyler durumda olduu; bu tayin ve


azillere devlet yetkilisi müdahalesinin çounlukla söz konusu olmad
anlalmaktadr (Ocak, 1992, 377). Böylelikle Bektai zaviyelerine eyhlerin
atanmasn kontrol eden iki merciinin bulunmakta olduu anlyoruz. eyh aday bir
taraftan merkez zaviyesi eyhi tarafndan uygun görülmeli, dier yandan da Osmanl
makamlarnn onay alnmalyd (Faroqhi, 2000, 110).

Sulucakarahöyük’teki merkez tekke Postniini eyh Feyzullah Efendi, I.


Mahmut’a mektup göndererek, Bektai tekkelerindeki atamalar srasnda ‘kad, naib’
gibi kiilere bavurulmasndan ötürü kargaa çktn bildirmektedir (Öz B., 1997b,
85). I. Mahmut fermannn devam u ekildedir:

“Hac Bekta soyundan gelen ve dorudan postta oturanlarn verdikleri


kararlarla eylem yaplmasnn art olduunu, böylece de bundan böyle
bu tür beratlarn bu postta oturanlarn vermelerini istemitir. Ben de bu
durumu inceledim ve atalarm dönemlerinde de böyle olduunu, ....
yeni birisi atama yetkilerinin Hac Bekta Veli çocuklarna verildiini
gördüm. Sultan Mehmet Han, Sultan Süleyman Han, Sultan Ahmet
Han, Babam Sultan Mustafa Han ve amcam Sultan Ahmet
zamanlarnda ayrntlar yazl durum gereince kendisine yetki
verdim. Bunun için Dergahtaki Yeniçeri aas Hac Mehmet Paa’ya
bu yazy yazdm.” (Öz B., 1997b, 85)

Bu beratla birlikte, Bektai Tarikat yönetiminin ciddi sorunlar yaadn,


yönetimde çok balln hüküm sürdüünü, kadlarn dahi verdikleri icazetlerle
Bektailik üzerinde ciddi etki kurmaya çalt anlalmaktadr. Dikkat çeken önemli
bir unsur da, atama yetkisinin sadece merkez tekke eyhinde bulunmas geleneinin
uzun yllardr bu ekilde süregeldiidir.

Elimizde, Osmanl devlet yönetimi ve Bektai Tarikat arasndaki ilikileri


konu alan bir belge daha mevcuttur. Belge III. Mustafa dönemine aittir. Belgeye göre
Hac Bekta Zaviyesi Postniini olan Feyzullah Çelebi, stanbul ziyareti srasnda,
Üsküdar’daki bir Bektai tekkesinde kald srada ölmütür. Dergah Postniinliine
39

olu Bekta’n getirilmesini, Bekta adna Yeniçeri Aas Muhammet Paa arz
ediyor ve 1759 günü atama gerçekleiyor. III. Mustafa’nn, Yeniçeri Aasna verdii
talimat u ekildedir (Öz B., 1997b, 85): “Mürsel kolundan Seyyid Bekta Efendiye
git ve görevine balamasna yardmc ol. Hiç kimse buna engel olmasn.”

Feyzullah Çelebi’nin ölüm ekli Bektailik içerisinde görü ayrlna neden


olmaktadr. öyle ki, Feyzullah Çelebia’nin, stanbul çevresinde çkan bir olaya
katlmak üzere stanbul’a geldii, kendisinin ‘Batn Padiah geldi’ naralar arasnda
top atlar ile karland ve bu nedenle padiah tarafndan idam edildii için
stanbul’da topraa verildii iddia edilmektedir. Cemalettin Çelebi bu iddialar kabul
etmemekte, Feyzullah Çelebi’nin davet üzerine stanbul’a gittiini, Merdivenköy
Dergah’nda misafir bulunduu bir srada eceli ile öldüünü, stanbul’a giriinde top
atlmsa bunun olaanüstü sayg ile karlandn göstereceini belirtmektedir
(Ulusoy, 1986, 84).

Cemalettin Çelebi’nin 1 yaklamndan yola çkarsak, burada dikkat edilmesi


gerek nokta, Feyzullah Çelebi’nin nasl öldüünden çok, Bektai geleneinin –
Kalender Çelebi syannda da olduu gibi– Bektai Tarikatn, Osmanl merkezi
yönetimine isyan eden, kar koyan bir yaklamn içine sokmaktan srarla kaçnmak
istemesidir. Keza, Çelebi Cemalettin Efendi XX. yüzyln banda yazd ve Nejat
Birdoan tarafndan Türkçe’ye çevrilen “Müdafaa”snn birçok yerinde, ‘yeri cennet
olsun Sultan III. Mustafa Han’n Yüce imzas ile süslü ferman’ gibi, daha da
çoaltlabilecek cümlelerle, ad geçen Osmanl sultanlarna övgüler sralayarak,
Osmanl Devleti’ne balln her frsatta ifade etmekten geri durmamtr (ahin,
1995, 334).

Bir baka berat III. Mustafa tarafndan verilmitir 2 . Berattan anladmz,


Mürsellilerden Abdüllatif divana dilekçeyle bavurur. Seyyid Bekta Efendi’nin
ölümü üzerine Hüdadatllardan Hüseyin, Konya kadsndan bir berat alarak posta
oturur. Abdüllatif ise post hakknn yalnz Mürsellilerde olduunu, görevin kendisine
verilmesini divana dilekçeyle bildirir. Dilekçede Hüdadatllardan eyh olmadn
1
Çelebi Cemalettin Efendi, 1915’li yllarda yazd “Müdafaa” isimli eserinin birçok
2
Berat’n tam metni için Baki Öz’ün Alevilik le lgili Osmanl Belgeleri eserindeki 65 nolu belge
incelenebilir.
40

vurgulayarak, Hüseyin’in ‘ehil’ olmadn ve eyhlii yönetemeyecei belirtir. Bu


noktada Yeniçeriba Ömer devreye giriyor. III. Mustafa, Ömer’e “...bu görevi
Hüseyin’den alp Abdüllatif’e veresin” diyerek berat yazsn bitiriyor. (Öz, B.,
1997b, 74)

Bu beratla ilgili olarak birkaç noktaya dikkat çekmek yerinde olur. Öncelikle
tarikat içerisinde post kavgasnn yaand açktr. Bu kavga Hudadadl-Mürselli
çekimesinin devam ettii konusunda göstergedir. Dier bir nokta, tarikat içi
anlamazlklarda Osmanl merkezi yönetiminin, sorunu çözmek üzere üst kurum
olarak görüldüüdür. Dilekçenin en üst karar organ olan Divanda görüülerek karara
balanmas ve bu kararn uygulanmas konusunda Yeniçeriba Ömer’in
görevlendirilmesi göz önüne alnrsa, Osmanl devlet yönetimi bu konuda oldukça
duyarl davranmtr, diyebiliriz. eyh Hüseyin’in Konya’daki kaddan ald beratla
göreve balamas ise, tarikat içindeki çekimeleri yürüten insanlarn gerekirse kady
bile hakem pozisyonunda muhatap kabul ettiinin göstergesidir. Ayrca, postniinlik
görevinin Mürselli soyunda kalmaya devam ettiini rahatlkla söyleyebiliriz.

Hac Bekta eyhlerinin etkisinden bir dereceye kadar kaçmak için imkanlar
mevcuttur. Bir eyh aday, kendisi tarafndan arzu edilen mevki için kad tarafndan
da önerilebilmekteydi. Böyle bir durumda baka dini vakflardaki mevkiler için tüm
dier adaylarn yapt gibi kadya bavurmaktayd (Faroqhi, 2000, 114). Faroqhi
(2000), Bektai Tarikat eyhlerinin kendi tarikatlarna bal zaviyeler üzerindeki
kontrol haklarn 1620 yllar civarnda elde etmi olduklarn düünmektedir. Orta
Anadolu’da bulunan Bektai zaviyelerinin kontrolünün, dier bölgelerde bulunan,
yani ulalmas daha zor olan zaviyelere oranla daha etkili biçimde yaplabildiini
muhtemel görebiliriz.

Bektai eyhlerinin aralarndaki anlamazlklar stanbul’a tam


olmalarnn da etkisi olacak ki, zaman zaman Osmanl yönetimi kendi inisiyatifi ile
dergaha müdahale etmitir. I. Abdülhamid zamanna ait fermanda, Hac Bekta
soyunun elindeki vakflarn karklnn ve vakflara sahip olanlar arasndaki
çatmalarn giderilmesi istenmektedir. Elvanzade Mustafa Çelebi’nin vakf
yönetiminde yeterli olmad, görevin onun yerine Abbaszade Mehmet Çelebi’ye
41

verilmesi emrolunur 1 (Öz B., 1997b, 75). Padiahn bu müdahaleyi yapmasnda


Yeniçeri Oca Aas Mehmet Sadk’n etkinliinin büyük olduu fermandan
anlalmaktadr. Abdülhamid’in fermann sonuna “içerde birbirleriyle düman
olmasnlar” eklindeki ifadesi, ince bir uyar olmas nedeniyle önemlidir.

Yukardaki örneklerden de anlald gibi, Osmanl merkezi yönetiminin


tasavvuf ehli ile olan ilikilerinin olumlu olmasna ramen, kontrolü elden brakmak
istemedii anlalmaktadr. Bu, Bektailik için olduu kadar, dier sufi örgütlenmeler
için de geçerliliini korumutur. Örnein IV. Murat, Osmanl Mevlevilerini en üst
düzeyde temsil eden Konya postniini Ebubekir Çelebi’yi idama mahkum edecek
kadar kendisini güçlü addetmitir. Yine stanbul’daki Hüdayi tekkesi eyhini
‘gerçektir haddini bilmezlere haddini bildirmek’ gerekçesiyle Mudanya’ya süren de
ayn saraydr (Kara, 1990, 301). Ocak (1999b)’a göre devlet, dini içine alan, kuatan
büyük dairedir. Yani, Osmanl Devleti’ni “her ey devlet içindir; din de devlet
içindir” eklinde tanmlamak dorudur. Osmanl merkezi yönetiminin, içinde Bektai
Tarikatnn da bulunduu, ülke topraklar dahilinde varlk gösteren tarikatlarn
‘çemberin dna çkmama’s konusunda hassasiyet gösterdiini ilerleyen bölümlerde
vereceimiz örneklerle daha ayrntl olarak ortaya koyacaz.

Bektailik-Kzlbalk arasndaki ayrmn, ii-Safevi etkisiyle birlikte ortaya


çktn yukar bölümlerde ele almtk. Bu ayrmn genel olarak siyasi ve yaplanma
olarak büyük olduu, dinsel zemin olarak fazla bir farklln olmadna da
deinmitik. Osmanl devlet yönetimi ile Bektai Tarikat arasndaki ilikiler
açsndan Bektailer ile Kzlbalarn dirsek temas içinde bulunmas balayc
olmutur. öyle ki, hassas bir politika izleyen Bektai eyhleri, bir yandan Osmanl
üst zümresi mensuplarnn desteini almaya çalrken, dier taraftan kendini ah
smail diye tantan bir önderi takip eden bir göçebe topluluunun 1577 ylnda
Malatya dolaylarndan Sulucakarahöyük’e geldii bilinmektedir (Faroqhi, 2000,
111). Faroqhi (2000)’ye göre, merkez tekkede kurbanlarn kesildii bu törenlere,
dervi ve eyhlerin en azndan göz yumduu anlalmaktadr. Birdoan (1995b)’n
1
Çeitli nedenlerden dolay boalan Hac Bekta Vakfnn bana, Çelebiler soyundan baz eyhlerin
getirilmesine ilikin berat ve fermanlarn tam metinleri ve Dergaha ait vakf arazilerinin Çelebiler
ailesine ait olduuna ilikin mahkeme kararlar için Baki Öz’ün Alevilik le lgili Osmanl Belgeleri
eserine bavurulabilir.
42

yaynlad belgeye göre olayn can alc noktas, III. Murad döneminde (1577
ylnda) Malatya’da ah smail adyla ortaya çkan kiiye sadaka gönderenlerin
öldürülmesine ilikin Malatya Beyine emir gönderilmi olmasdr. Emirde, Malatya
ve dolaylarnda ah smail adyla ortaya çkan kiiye bölge topluluklarnn destek ve
sadaka verdiinin tespiti yapldktan sonra, kad tarafndan yaplan yarglama
neticesinde suçu sabit görülenlerin dinsel yasalara göre aslmas isteniyor (Birdoan,
1995b, 287-8). Faroqhi (2000), Malatya’dan gelen zümrelerin Sulucakarahöyük’teki
merkez tekkede arlanmas olayna tekke eyhlerinin ‘göz yumma’s olarak
yorumladn düünürsek, Malatya Beyine ölüm emri gönderen sultann,
Sulucakarahöyük’teki merkez tekke eyhlerine veya bölge kadsna bir emir
göndermemi olmasn ikinci bir ‘göz yumma’ olarak yorumlayabiliriz.

Bektai eyhlerinin Osmanl yönetimine olan balln ve yukarda ele


aldmz postniinlik mücadelesini etkileyen en önemli gelime, üphesiz ki devletin
Bektai Tarikatnn kullanm için tahsis ettii vakf mallardr.

Devlet tarafndan tannan dervi zaviyeleri Osmanl Devleti’nin ilk


dönemlerinden itibaren vergiden muaf tutulmulardr. Bunun karlnda eyhlerden
çevrelerindeki zümrelere misafirperverlik göstermeleri, yiyecek-içecek vermeleri
beklenmektedir. Bu durumu belgelemek için vergi defterlerine kayt düülmütür. Bu
tür bir kayt hem dervi eyhlerinin, hem de defterdarlarn haklarna dayanak
oluturmaktadr. Bu biçimde defterde kaytl bulunmayan bir dervi dergah, vergi
muafiyetinden yararlanamazd. Öte yandan, yerel yöneticiler tarafndan vergi
muafiyeti göz ard edilen dervilerin haklarn korumak için merkezi yönetime
bavurmak haklar vard (Faroqhi, 2000, 108). Sultan Murad döneminde vergi
muafiyeti salanan eyh Elvan Zaviyesi, sonraki yllarda kadnn devlete bavurup
burann tmara verilmesini salamas üzerine, I. Süleyman’n kararyla vergi
muafiyetinin yeniden resmilemesi, bu konuda güzel bir örnek tekil eder 1
(Birdoan, 1995b, 269).

1
Vergi muafiyetleriyle ilgili ayrntl bilgi ve belgeler için Birdoan’n Anadolu ve Balkanlar’da
Alevi Yerlemesi eserine bavurulabilir.
43

Osmanl klasik dönemindeki Bektai Tarikatnn vakf gelirlerine ilikin


farkl görüler ortaya atlmaktadr. Faroqhi (2000) ve Baki Öz (1997a), Bektailii
Mevlevilik ile kyaslayarak, Bektailiin vakf gelirlerini fazla abartmamak
gerektiini belirtmektedir. Ocak (1978) da Osmanl Devleti’nin merkezilemesine
paralel olarak Bektai zaviyelerine tand vergi muafiyeti 1 gibi imtiyazlar yava
yava kstlamaya baladn ifade etmektedir. Ocak buna örnek olarak,
Dimetoka’daki ünlü bir Bektai zaviyesi olan Kzl Deli (Seyyid Ali Sultan) Zaviyesi
vakflarnn tmara çevrilmi olmasn vermektedir.

Hac Bekta Dergahnn gelirlerine ilikin kimi rakamlar varsa da, giderlerine
ait rakamsal bilgilerden yoksunuz. II. Bayezid dönemi vakflarn toplam gelirine
ilikin rakamlara Krehir tahrirlerinde rastlanr. Önemli ölçüde para Krehir
sancandaki vakflarndan salanmakla birlikte; Krehir, Aksaray ve Kayseri
sancaklarndaki 70 dolayndaki köy ve mezralardan 100 bin akçeye kadar gelir
salanlmaktadr (Öz B., 1997a, 251). Bu örnekle, II. Bayezid dönemindeki Safevi
tehlikesinin, Bektailii ekonomik olarak güçlendirmeyi salad anlalyor (Ocak,
1992, 372). Manevi nüfuzlarna bir de maddi nüfuz ekleyen zaviyeler, buna ramen
eyhlerin etkilerinin hiçbir zaman mahalli idareciyi at, örnein bir sancak beyi ile
rekabete neden olacak hale geldii görülmemitir. Bu da devletin, eyhlerin gücüne
bir yere kadar imkan tandn gösteren önemli bir tespittir (Ocak, 1992, 377). Keza,
Osmanl Devleti tarihi, merkezi yönetimin buna benzer sk denetim örnekleriyle
doludur.

Vakf arazilerinden elde edilen gelir, her tekkenin mütevellisi tarafndan


toplanr, bu mütevelli, yalnz eyhe kar sorumlu bulunurdu. Mevcut gelirden
ihtiyaçlar temin edildikten sonra kalan para Hac Bekta Zaviyesi’ne gönderilirdi
(Ocak, 1992, 372).

1
Vergi muafiyeti tekkeyi kapsad gibi, timi zaman da tekkenin çevresindeki yerleri de
kapsayabiliyordu. 1584 Krehir tahrirlerinden anlalan, Hacbekta Köyü ‘avarz- divaniye’ ile
‘tekalif-i örfiye’ vergilerinden muaf tutulmutur. Hac Bekta köyünde oturan 81 kii de ayrca
dergaha hizmet ettiklerinden ‘resm-i çift’ ve ‘resm-i bennak’ vergilerinden muaf olmulardr (Öz B.,
1997a, 252).
44

XVIII. yüzyla ilikin toplam gelirlere ait bilgi olmamasna karn, her yl
padiahlarca 5 bin akçe ‘hrka bahas’ olarak gönderilmektedir. Ayrca yirmi be
yllk bir yazmadan ve Çapanoullar’nn da desteiyle 1 tekkenin onarm giderleri
hazinece karlanmtr (Öz B., 1997a, 251). Öyle anlalmaktadr ki, II. Bayezid
dönemi vakf gelirleri zaman içerisinde azalmtr. Özellikle XVIII. yüzylda, tekke
onarm için 25 yl yazmann yaplm olmas tarikatn fazlaca zengin bir bütçeye
sahip olmad fikrini bize vermektedir ki, bu yaklam Ocak’n, imtiyazlarn yava
yava kstlanmaya baland, görüüyle örtümektedir.

1
Bu bilgi, Bektai zaviyelerinin gelirlerinin sadece vakf zenginliklerinden ibaret olmadn
göstermektedir. Zaman zaman mahalli zenginler, idari otoriteler, devlet adamlar tarafndan çeitli
vesilelerle ayni ve nakdi balar da yaplmaktadr. XVI. yüzylda Dulkadiroullar’ndan
ehsuvarolu Ali Bey ile Malkoçolu Bali Bey’in Hac Bekta Zaviyesi’ne yaptklar balar buna
örnek verilebilir. (Ocak, 1992, 377).
45

2. BÖLÜM

1826 SÜREC

2.1. YENÇER OCAI’NIN ORTADAN KALDIRILMASI

2.1.1. Yeniçeri Oca’nn Osmanl Devlet Yapsndaki Yeri ve


Yeniçeri Oca’ndaki Deiimler

Bektai Tarikatnn ortadan kaldrlmasnn Yeniçeri Ocann lavyla


kronolojik ve diyalektik ilikisi nedeniyle Yeniçeri Ocana deinmeyi gerekli
gördük. Yeniçeri Ocan ele al tarzmz, asl konumuz olan Bektai Tarikat
çerçevesine olan katksyla snrl kalacaktr.

Osmanl padiahnn hizmetine ait yaya kuvvetlerinden olan Yeniçeri


Oca’nn, I. Murad zamannda 1362’de 1 kurulduu kuvvetle muhtemeldir
(Halacolu, 1991, 41). Yeniçeri Oca, Osmanl ordusunun sürekli ve hazineden
ulufe alan Kapkulu askeri zümresinin en önemli snfdr. lk olutuu dönemlerde
uç beyliine kar padiahn merkezi otoritesini de temsil eden ocak, sonradan eyalet
kuvvetlerine kar da bu otoriteyi devam ettirmitir (lgürel, 1986, 385). Osmanl
ordusunun ilk dönemlerindeki yapsna bakldnda, seferlerdeki toplam asker says
içinde Yeniçerilerin hemen her zaman küçük bir aznlk oluturmasndan ve
savalarda ordu çok bask altnda kalmadkça cepheye sürülmemi olmalarndan yola
çkarsak, ocan asl olarak fetih ya da cihat amacyla deil, bir iç iktidar gücü olarak
tasarland anlalmaktadr (Çamurolu, 1994, 41).

Yeniçeri Oca’nn en büyük kumandan Yeniçeri Aas’dr. Ondan sonra


srasyla Sekbanba, Ocak Kethüdas, Zaarcba gibi aalar gelir. Yeniçeri
Aas’nn hükümdarn saltanatta kalabilmesinde etkili olabildii için padiah,
kendisinin en çok güvendii adamlardan birini aa tayin etme geleneine bal

1
Kimi kaynaklarda ocan kurulu tarihi olarak 1363 tarihi verilmektedir.
46

kalmtr. Yeniçeri Aalar, ocan kuruluundan 1451 ylna kadar ocaktan tayin
edilirken, Yeniçerilerin II. Mehmed’ten sefer bahii istemek suretiyle yaptklar
isyan üzerine Yeniçeri Aalarnn Sekbanbalarndan tayini gelenei balamtr
(Uzunçarl, 1988, 179). Bu uygulama da zamanla deierek, tamamen ocak
dndan kiilerin aa tayin olabilmesini salayan düzenlemeler getirilmitir
(Halacolu, 1991, 42). Deien bir baka uygulama ise Yeniçerilerin evlilii
konusunda olmutur. XVI. yüzyln ortalarna kadar evlenmemeleri yasaklanan
Yeniçeriler, stanbul ve Edirne’de oda denilen klalarda bekar hayat yaamlardr.
I. Selim döneminden itibaren ise emektarlara bahedilen evlenme hakk, zamanla
geniletilmitir (lgürel, 1986, 388).

Devlet, bir taraftan Müslüman olmayan halktan ald çocuklar sünnet


ettirerek onlarn Müslümanlamasn ve Türk kültürünü özümsemelerini salarken;
dier taraftan da onlar nikahlanmak, çocuk sahibi olmak gibi Sünnet olan
Müslümanlk uygulamalarnn dnda tutmutur (Çamurolu, 1994, 26). Osmanl
Devleti’nin bu yaklam, –ihtiyaç duyulan dier tüm alanlarda olduu gibi–
‘devletin bekas’ adna dinin farkl ‘yorumlanmas’ olarak deerlendirilebilir.

Yeniçeriliin oluumunda orduya bin kadar yeniçeri alnm ve bunlarn her


yüz kiisine kumandan olarak Türklerden meydana getirilen yaya askeri usulüne
uygun olarak bir Yayaba tayin edilmitir. Ocak, XV. yüzyl ortalarna kadar sadece
yaya bölükleri snfndan ibaret iken, II. Mehmed zamanndan itibaren sekban
bölüünün kurulmasyla iki snf haline gelmitir. Ve nihayet XVI. yüzyln
balarnda ise Aa bölükleri denilen üçüncü bir snf daha oluturulmutur
(Halacolu, 1991, 41).

Yeniçerilerin XV. yüzyl ortalarna kadar saylar on bin, I. Süleyman’n


ölümü srasnda on iki bin dolaylarndadr. XVI. yüzyl sonlarnda yirmi yedi bine,
XVII. balarnda otuz yedi bine, asrn ortalarnda krk alt bine ulamtr. XVIII.
yüzyl balarnda yaplan Prut (1711) ve Mora seferlerinde ise ocak mevcudu yüz
bini geçmektedir 1 (lgürel; 1986, 389; Halacolu, 1991, 44). Asker saysndaki bu

1
Defterdar Sar Mehmet Paa, XVIII. yüzylda devletten ulufe alan asker saysn 196.227 olarak
tespit etmektedir (Erylmaz, 1992, 24).
47

artlarn gerçek ihtiyaçlara dayand söylenemez. XVIII. yüzyl itibariyle yüz bin
Yeniçeri olduunu ve bunlarn yarsnn stanbul’da yaadn varsayarsak, bu
sayya yeniçeri çevrelerini de eklediimizde stanbul için önemli bir nüfus arlnn
olutuu ortaya çkacaktr (Çamurolu, 1994, 76).

Yeniçerilerin devlet yönetimi üzerinde arlklarn hissettirmelerinin milad


olarak ‘Buçuk Tepe syan’n göstermenin yanl olmayaca kanaatindeyiz. II.
Mehmed döneminde sefer paras istemelerinden kaynaklanm olacak ki, II. Mehmet,
Kanunname-i Ali-Osman’a Yeniçerileri de dahil etmitir.

Devletin zaferden zafere kotuu bir dönemde, aslnda uzun zamandr farkna
varmaya baladklar kendi güçlerini özellikle I. Selim’in babas II. Bayezid’e kar
yürüttükleri iktidar mücadelesinde iyice hissetmilerdir. Onlar artk padiaha karn
da bir güçtür (Çamurolu, 1994, 28). Bu güç II. Osman zamannda kendini tam
olarak ortaya koyar. II. Osman, Hotin seferinin baarszlnn nedeni olarak
Yeniçeri ve Sipahileri görür ve Suriye’den ordu toplatlmas kararn verir, ki bu
karar onun ölümüne neden olacaktr (lgürel, 1986, 392). Böylece, varln klçla
kuran ve koruyan bir devletin temsilcisi olan, fütüvvetin seyfiye kolu saylan ocan
kayt kütüünde ilk sray alan ve ancak böyle bir merasimle hükümdarlk hakkn
kazanan bir padiah, yine ayn ocan eylemiyle öldürülmütür (Gündüz, 1983, 93).

Tarihçiler Yeniçeri Oca’nn bozulma tarihi olarak genellikle III. Murad


dönemini iaret etmektedirler. Bozulmann temel nedeni olarak, bu dönemde ocaa
devirme kanununa aykr olarak yabanc kiilerin alnmas gösterilir (Uzunçarl,
1988, 477). ehzade Mehmet’in iki ay süren sünnet düününde, katlmc halk
memnun etmek isteyen III. Murad, onlar Yeniçerilikle ödüllendirmek ister. Yeniçeri
Aas Ferhat Paa, fermana verdii yantla azlolunmay göze alarak durumun
ciddiyetini ortaya koymaktadr: “Böyle olursa Ocamza yabanc ve tannmam
kimseler girer, Ocakta yürürlükte olan kanun ve kaideler elden gider. Devlet-i
Aliyye’ye bunun zarar olur.” III. Murad ise, Yusuf Aa’y ocan bana getirerek
emrini yerine getirtmi ve ocakta önü alnmaz gedikler açmtr.(Erylmaz, 1992, 25).
Böylece talimsiz, isiz kimselerin ocaa girmeleriyle bu askeri tekilat, dorudan
48

siyasete katlan, devlet adamlarn tayin ve azlettiren, padiahlar tahttan indiren ve


tahta çkaran bir kuvvet halini almtr (Halacolu, 1991, 44).

Bu dönemde ocak kaplarnn sradan insanlara açlm olmasnn ötesinde,


esnaf Yeniçerilerin görülmesi 1 , evli Yeniçerilerin saylarnn hzla artmas, kla
yerine evde konaklama geleneinin ortaya çkmas gibi gelimelerin de ocak düzenin
bozulmasnda etkili olduundan söz edilebilir (Uzunçarl, 1988, 477). Bunlarn
haricinde, padiahlarn saraya kapanarak ilerini yürütmesi, ocak ile yeteri kadar
ilgilenmemesi; makam, mevki hrs ve can kaygsyla vezirlerin, aalarn kendi
arzularna hizmet etmek üzere oca isyan için tahrik etmeleri; devletin dier
kurumlarnda olduu gibi imparatorlukta genel bir çözülmenin balam olmas gibi
nedenleri de sralamak mümkündür (Sezer, 1998, 216). Dolaysyla, ocan
kuruluundan kapatlmasna kadar geçen yaklak be yüz yllk süre içinde oca
ayn ocakm gibi düünmek mümkün deildir (Çamurolu, 1994, 32).

Yeniçerilerin esnaflamasnda, XVI. yüzyln sonlarndan itibaren Osmanl


bütçesinin kötü durumu etkili olduu düünülebilir. Devlet, bir taraftan esnaflarn
ocaa alnmasna izin verirken; dier taraftan da, mali yapsndaki bozukluk, parann
deer kayb gibi nedenlerle, –dolayl olarak– Yeniçerilerin esnaflk yapmasnda
ciddi sorumluluu vardr. Çamurolu (1994), dier tarihçilerin Yeniçeri Oca’nn
bozulmasnn nedenleri arasnda sayd deiimleri, Yeniçerilerin ‘halklamas’
olarak yorumlamaktadr.

Yeniçeri Oca’nn kapatlmasnn ardndan kurulan Asakir-i Mansure


askerleri de Yeniçeri askerleri gibi maaldr. Bir Yeniçeriye 3.5 gr civarnda maa
verilirken, en az maa alanlardan olan piyade bir Mansure askerine 15 gr aylk
balanmtr. Her iki askerin ücretleri arasndaki bu fark, devletin açk olarak ve
dolayl bir ekilde Yeniçerilerin sivillemesini kabul ettiklerini gösterir. Aile sahibi
bir Yeniçerinin bu maala rahat geçinebilmesinin mümkün olmadn bilen devlet,
istese de artk Yeniçerileri askerletiremeyeceklerini biliyor olmalyd (Çamurolu,
1994, 137).

1
Yeniçeriler, stanbul’da esnaf dükkanlarna –yeniçeri olsa da olmasa da– onlara devlet karsnda bir
tür dokunulmazlk salayan nianlar asmaktadrlar (Çamurolu, 1994, 94).
49

Osmanl Devleti ile Yeniçeri Oca arasndaki ilikiye ilikin Niyazi Berkes
(1973, 106)’in yorumu son derece yerindedir:

“Devletin Yeniçerilerden korkmas, silahl güç olmalarndan deil,


bunalm zamannda halk ayaklanmasn geniletecek bir kanal hizmeti
gören siyasal bir güç durumuna gelmi olmalarndand.”

Bu noktada Yeniçeriler ile ulema arasndaki ilikiye deinmek yerinde


olacaktr. Yeniçeriler, birçok eylemlerinde ulemann silahl gücü olma durumuna
dümülerdir (Çamurolu, 1994, 31). syan hareketlerinde çounlukla ulema ve
Yeniçeriler dirsek temas içinde olmulardr. Ulema, dorudan kendisinin
uygulamaya koyamad eylemleri, Yeniçerilerin ‘kazan kaldrma’ olayna
dolayl/dorudan destek vererek, baarya ulatrmtr. Ancak, Yeniçerileri yalnzca
ulemann kkrtmalaryla durup dururken isyan etmitir eklinde deerlendirmek de
doru deildir. syanlardaki dinsel sloganlar ise neden deil, sonuç olarak ortaya
çkmaktadr (Berkes, 1973, 106)

2.1.2. Yeniçeri Oca’nn Ortadan Kaldrlmas

lk defa III. Mustafa, sonralar I. Abdülhamid Yeniçerilere bir düzen vermeyi
tasarlamsa da baaramamlardr. III. Selim, Nizam- Cedit ile daha kararl bir
ekilde oca kaldrma planlar yapmtr. Modern askerlii kabul edenlerin Nizam-
Cedit saflarna alnmas, istemeyenlerin olduklar halde braklmas kabul edilince
devlet eyleme geçmitir. Birçok olumsuzluk, yetersizlik, iradesizlik nedeniyle
Nizam- Cedit’e yazlanlar ksa süre içinde talimleri anlamsz bulmaya, ‘bu gavur
iidir, bize yaramaz’ demeye balamtr (Berkes, 1973, 107). Nizam- Cedit
düüncesi eyleme geçmeye baladkça, bunun eninde sonunda ocan kaldrlmasna
varacan düünen Yeniçerilerin says ve birbirini çekemeyen devlet adamlarnn
Yeniçeri taraftarl da ayn oranda artmaktadr. Bu zümrelerin Yeniçeri taraftarl,
eriat ve kanun taraftarlndan deil, siyasal çekimelerde bunlar kendilerine araç
olarak kullanma isteinden ileri geliyordu (Berkes, 1973, 107). III. Selim, kendinden
50

önceki padiahlarn bavurduu yola bavurup, Nizam- Cedit’i kaldrdn ilan


edince isyann son bulacan düünmütür; ancak bu gayreti faydaszdr.

Bu noktada, yapt müdahaleleriyle Osmanl Devleti tarihinde kendisinden


çokça söz ettiren II. Mahmud’un kiiliine deinmeyi yerinde görüyoruz. II.
Mahmud ile III. Selim arasnda scak bir ilikinin varolduu kabul edilir. Öztuna
(1989), dört yanda babasn kaybeden II. Mahmud’un, III. Selim’i babas olarak
kabul ettiini düünmektedir.

II. Mahmud, yeterince konuamamasna ramen Franszca’y


anlayabilmesinin ötesinde, yüzünü batya çevirmi bir padiah olarak tasvir
edilmektedir. Büyük olu Abdülmecid’e iyi Franszca öreten II. Mahmud, bat
medeniyetinden birçok eyi Osmanl’ya getirmesi nedeniyle, bu gerçei kendinden
öncekilerin cesaret edemedikleri bir ekilde, açkça ve ilk defa olarak batnn
Osmanl’dan üstün olduu ilan etmitir (Öztuna, 1989, 75).

Bat musikisine yatknl ve içki içmesinin yannda ayinlere katlyor olmas,


II. Mahmud’un kiiliinin sra dln gösterir (ahin, 1995, 133). Öztuna (1989)
II. Mahmud’u, Avrupa’nn XVIII. yüzylda yetitirdii ‘aydn despot’ tipi
hükümdarlarn bizim tarihimizdeki en karakteristik olan eklinde
deerlendirmektedir. II. Mahmud reformdan ve yenilemeden çok, mutlak ve
merkezi bir iktidar istemektedir. Padiahn sözünü, klasik çada olduu gibi, kanun
haline getirmek amacndadr; ancak gerek Osmanl Devleti’nin iç yaps gerekse
uluslar aras ilikilerin konumu çok deimitir (Timur, 1989, 134).

II. Mahmud’un hükümdarlnn ilk yllarndan itibaren Yeniçeri Ocan


kapatma amacnda olup olmad bir tarafa, III. Selim ile olan yakn ba, onun
bana gelenler, 1808’de tahta çktnda henüz yeni ölümden kurtulmu olmas gibi
unsurlarn Yeniçeri Ocann kapatlmas konusunda etki etmi olmas akla
gelebilecekler arasndadr (Çamurolu, 1994, 79). II. Mahmud’un iktidar srasnda
uygulad politikalar bir bütün olarak deerlendirdiimizde, Yeniçeri Ocana,
ksmen de Bektai Tarikatna kar olan sert yaklamn göz önüne aldmzda;
51

onun idari kiiliinin oluumunda ehzadelik yllarnda ve tahta geçi sürecinde


yaadklarnn etkili olduunu düünmenin yanl olmad kanaatindeyiz.

23 yanda padiah olan II. Mahmud, 30 yllk saltanat sürmütür. lk


Franszca örenen padiah olan II. Mahmud’un saltanat iki döneme ayrlr: 1826’ya
kadar 17 yl süren birinci dönem ve bu tarihte Vaka-i Hayriye ile balayp padiahn
ölümü ile sona eren (1839) ikinci dönem (Öztuna, 1989, 11). II. Mahmud’un birinci
dönem hükümdarlk yllarna Halet Efendi damgasn vurmutur diyebiliriz
(Çamurolu, 1994, 100). öyle ki, 1822 tarihinde Konya’da öldürülünceye kadarki
13 yl bounca ‘müstear- saltanat’ 1 unvanyla görev yapan Mehmed Sait Halet
Efendi’nin döneminde hükümeti eletirmek bir yana, ‘devlet sohbeti’ yapmak
suçundan birçok kii idam edilmitir (Çamurolu, 1994, 100). II. Mahmud
saltanatnn ikinci dönemi 1826 süreciyle balar. Yeniçeri Oca’nn Osmanl
yönetiminin karsnda bir güç unsuru olma durumundan çkmasyla devlet
yönetiminde köklü deiikliklerin yapld görülmektedir.

II. Mahmud dönemindeki Yeniçerilerin durumlarna ilikin yaplan


tespitlerde, Yeniçerilerin kadn-erkek ayrmadan saldrlarda bulunmalar,
birbirleriyle mücadele etmeleri, esnafn kazancna ortak olmalar, meyhanelerde
rezalet çkarmalar gibi durumlar ön plana çkmaktadr (Sezer, 1998, 217). Bu tür
nedenleri daha çok yüzeysel nedenler olarak nitelendirmenin doru olduu
kanaatindeyiz. öyle ki, –yukar bölümde de deindiimiz üzere– Yeniçeri Ocann
kaldrlmasnn nedenlerini oluturan olgularn daha geni ve yapsal sorunlardan
kaynaklandn düünmekteyiz.

Baz Yeniçerilerin ehir merkezlerinde toplum huzurunu bozan olaylara


karmalar konusunda Uzunçarl (1994)’nn verdii örnek önemlidir:

“Bir gün Balkpazar semtinde birkaç hamal Yeniçeri, bir namuslu


kadn kolundan tutup zorla odalarna götürmek istemiler, halk
hamallara hücum ile kadn kurtarm ve .... ahaliden bir ksm
‘Yeniçeri taifesi akilerini zapt itsün ve illa bu makuleleri elimizle

1
mparatorluk danman.
52

tutup katl ideriz’ diye söylendiklerinden iin vahametini idrak eden


Ocakllar ileri giden edepsizliklerini kendi elleriyle öldürmülerdi.”

Bu ve buna benzer huzursuzluk çkaran unsurlarn Yeniçeri olduunun


anlalmas gibi durumlarda, olaylarda mal çalnanlara karlk olarak tazminat
ödenmesi, çalanlarn cezalandrlmas türünden olaylara da rastlanmaktadr
(Çamurolu, 1994, 66).

1826’ya gelindiinde, Yeniçerilik kurumunun askerlikle olan ilgisi eski


yüzyllarn çok ötesindedir. Ocak, zamanla ulufe kaps olarak görülür olmutur
(Çamurolu, 1994, 64). Vasfsz insanlarn salad Yeniçeri tezkeresi, bir taraftan
sabit gelir anlamna gelirken, dier taraftan da vergi yükünden kurtulmak için önemli
bir kaç merkezi durumundadr. Zaten bu insanlarn çounluu simitçilik, hamallk,
börekçilik, kasaplk, tellaklk ve dier küçük ticaretleriyle geçimlerini salamaya
çalmaktadr (Çamurolu, 1994, 64).

Yeniçerilerin baar gösteremedii Yunanl asilere kar, Mehmed Ali


Paa’nn yeni ve modern ordusunun kazand galibiyet, Yeniçerilerin halkn
gözündeki yerini ciddi biçimde etkilemitir (Gündüz, 1983, 132). Her an patlak
vermesi beklenen bir Rus savanda Yeniçerilerin neler yapabilecei sorusu sadece
halk deil, padiah, devlet erkann ve Yeniçeri Aalarn düündüren bir durum
olmutur (Öztuna, 1989, 68). Ocan Yunan syanndaki baarszl, Yeniçeri
Oca’nn kalkmas gerektii düüncesini kuvvetlendirdiini söyleyebiliriz (Sezer,
1998, 217).

Genel olarak Yeniçeri isyanlarnda yönetici kadrolarn kkrtc pozisyon


takndklar konusuna yukar bölümlerde deinmitik. syan hareketlerinde askeri ve
sivil bürokrasinin tutumu örtülü kalrken, kötülüklerin nedeni olarak eylemlerin
içerisinde görülen sadece Yeniçeriler olmutur. Askeri ve sivil yöneticilerin kiisel
veya kurumsal çkarlar için Yeniçerilerden faydalanma ihtiyaçlar duymasnda,
Yeniçerilerin son zamanlarda ‘siyasal bir güç’ olarak ortaya çkmasnn etkinlii
büyüktür (Öz B, 1997a, 171). Duruma ters açdan bakarsak, Yeniçerilerin ‘siyasal bir
53

güç’ olarak ortaya çkmasnda, askeri ve sivil zümrelerin Yeniçerileri bilinçli olarak
yönlendirmelerinin etkinliinden de söz edebiliriz.

II. Mahmud, kendisinden önceki oca kaldrma giriimlerindeki


baarszlklarn ve III. Selim dönemi olaylarnn bir yenisini yaamak
istemediinden olsa gerekir ki, hassas bir politika uygulamtr. Ocakta deiim
yapmay planlarken, güvenebilecei insanlar çevresine toplam ve i bana
getirmitir. Örnein, Sadrazam Galip Paa’nn yerine 1824 ylnda Selim Paa’y
göreve getirirken 1 , Yeniçeri Aalna da 1825 ylnda Celaleddin Aa’nn atamasn
yapmtr (Sezer, 1998, 218). Sultan Mahmud, Celaleddin Aa’dan önce Hüseyin
Aa’y Yeniçeri Aas olarak 1823 ylnda atamtr. Ancak Hüseyin Aa’nn
Yeniçerileri düzene koymak adna yapt faaliyetlerin, yine Yeniçerilerce sezilmesi
üzerine II. Mahmud sadrazama “Hüseyin Paa’ya yazk olacak, bir an evvel azl
olunsun” diyerek bir anlamda onun hayatn kurtarmtr (Çamurolu, 1994, 83). te
bu olayn ardndan Hüseyin Aa’nn yeri II. Mahmud’un ‘güvenilir kadro’sundaki
dier isim olan Celaleddin Aa tarafndan doldurulmutur.

II. Mahmud için ulemann kontrol altnda olmas, en az dier unsurlarn


kontrolü kadar önemlidir. Yeniçerilere kar girilecek mücadeleyi kutsamak, bu
mücadeleyi dinsizlere kar giriilen bir mücadele olarak ilan edebilmek ve bu
iddiay merulatrmak bunun için cihad olmasn salamak, fetva almak ve nihayet
Sancak- erif’i çkartmak için ulemaya gerçek anlamda bir ihtiyaç vardr. Bu
balamda II. Mahmud, yeterince güvenmemi olmasndan olacak ki, Mekkizade
Mustafa Asm Efendi’yi görevinden alm ve yerine Kadizade Mehmed Tahir
Efendiyi (1825) getirmitir (Çamurolu, 1994, 81). Bu müdahale, yeniçeri-ulema
ittifaknn bozulmas açsndan da anlamldr (Öztuna, 1989, 17). Ayrca Sultan
Mahmud, baz alimlere payeler verdirerek, rütbe ve derece arttrarak ilmiye snfn
da kazanmtr (pirli, 1990, 56).

1
Öyle ki, Selim Paa’nn atanmas meselesi bile büyük sorun oluturmutur. Selim Paa Sadrazam
olduunu örendikten sonra, Yeniçerilere bir ey hissettirmemek adna durumu sadece kardei Halil
Bey’e haber vermi ve Silistre’den stanbul’a bir Tatar kyafetine bürünerek gelmitir (Çamurolu,
1994, 84).
54

II. Mahmud’un yapt reformlardaki tam merkeziyetçi ve kontrolcü yapy


göz önüne alrsak, Taner Timur (1989)’un, yeniçerilerin ‘iktidarn ajanlar tarafndan
kkrtldklarn’ ifade eden yaklamn daha rahat yorumlayabiliriz. öyle ki,
ocan kapatlmas için II. Mahmud’un baz planl tahriklerde veya kkrtmalarda
bulunduu ya da göz yumduu yaklamn düünmenin yersiz olmad
kanaatindeyiz.

Yeniçeri Oca’nn kapatlmas için gereken tüm düzenleme ve hazrlklarn


yaplmasyla birlikte faaliyete geçilir. Uygulanan strateji, Ekinci Oca adnda bir
ordu kurulmas üzerinden yürütülecektir (Öztuna, 1989, 68-69). 25 Mays 1826
tarihinde, II. Mahmud’un ve devlet ileri gelenlerinin katld, eyhülislam
konanda yaplan toplantda Yeniçeri Oca’nn bozulma sebepleri görüülerek
sava talimi yapmann vacip olduuna dair çkarlan bir fetva ile ulemann tasdiki
alndktan sonra ‘Ekinci’ adyla talimli bir snfn oluumuna karar verilmitir.

Hazrlanan Ekinci Layihas’na göre stanbul’daki elli bir yeniçeri ortasndan


150’er nefer alnarak ilk aamada 7650 asker ekinci yazlacaktr (Özcan, 1995;
Karal, 1994, 146). Sultan II. Mahmud, yeni kuvvetin Hristiyanlar ve yabanclar
tarafndan deil, sadece modern askeri yöntemleri bilen Müslüman subaylar
tarafndan eitileceini özellikle belirttir (Lewis, 1970, 80). Yeniçeri Aas Mehmed
Celaleddin Aa’nn, Yeniçerilerin talime raz olduklarn bildirmesi üzerine ksa
sürede birkaç yüz Yeniçeri yazlr (lgürel, 1986, 394). Ocak, bamsz bir kurulu
görünümdeyse de, Yeniçeri Oca’na baldr ve sürekli olarak Yeniçerilerin hedefi
durumundadr (Özcan, 1995).

II. Mahmud’un, eyhülislam’n konanda yaplan toplantda talimli ordunun


önemine dikkat çekildiinden söz etmitik. Bu anlamda Berkes (1973)’in yaklam
yerinde bir tespittir:

“Yeniçerilerin srf modern askerlik eitimine, silah ve disipline kar


olduklarn sanmak yanltcdr. Bunlar, her çeit askerlik eitimine ve
mesleklemesine karydlar ..... Aldklar ulufe geçimlerine
yetmediinden darda i tutmak zorunda kalyorlard .... imdi
55

kendilerini yeni silahlar örenme, yeni talimleri örenme durumu


gelince, içinde bulunduklar koullar altnda sivillikteki ilerini brakp
eski yeniçeriler gibi kapal bir ocak içinde profesyonel asker
olamazlard.”

Çamurolu (1994)’nun yaklam da Berkes’in görüüyle benzerlikler arz


eden bir tarza sahiptir:

“Modern bir ordu kurulmasna kar olmak yenilie kar olmak


demek deildir .... Yeniçeriler, sivilliklerini koruyabilmek, olaylarn
ak üzerindeki arlklarn koruyabilmek, ksacas yüzyllarda
kazandklar sivillik ve ikili iktidarlarn koruyabilmek için
profesyonel orduya karydlar.”

Nihayet 12 Haziran 1826 ylnda Ekinci Ocann ilk talimi balar. Yeniçeri
ileri gelenleri, talimden sadece silah talimini anladklarndan, bu ie söz verdikleri
halde yanamazlar. Ayrca, Yeniçeriler arasnda yeni talim nedeniyle elde olan
Yeniçeri esamelerinin ellerinden alnaca eklinde propaganda yaplmaktadr.
Hükümet ise, elde olan esamelerin, hayatlar boyunca ellerinde kalacan
duyurmutur (Sezer, 1998, 219).

II. Mahmud, Yeniçerilerin ayaklanacan biliyormuçasna gerekli önlemleri


daha önceden almtr. Topçu, humbarac, lamc ve tersane ocaklar reisleri
uyarlm, aralarnda Yeniçeri düman olarak yorumlanan Hüseyin Paa’nn da
bulunduu Boaz Muhafzlar, üç bin kadar askerle, isyan çkt zaman hzla
müdahale edilebilsin diye, kayklarla hazr bekletilmitir (Nuri Paa, 1980, 254).
Medreseler de haber verilerek, üç bin be yüz medrese örencisinin silahlandrlm
bir ekilde Yeniçerilerin isyann beklemeleri istenmitir (Çamurolu, 1994, 85).

14 Haziran akam Yeniçeriler Etmeydan’nda toplanmaya balar. Bir


Yeniçeri komutannn “... tereddüt etmeyin, korkmayn, göreyim sizi Hac Bekta-
Veli Ocan uyandrn” talimatyla, gece yarsna doru Yeniçeri Aasnn konana
baskn düzenlenir, ancak Aa bulunamaz (Çamurolu, 1994, 85). Bab- ali ve Aa
Kapsna yaplan basknlardan kelle alnmadan çklmasna karn yama yaplr. Bu
56

esnada sadrazamn hazinesinden 6 bin kese deerinde para ve mücevherat annd


bilinmektedir (Erylmaz, 1992, 55).

15 Haziran günü Yeniçeriler kazanlarn Etmeydan’na çkartarak resmen


isyana balad. Mahalle mahalle dolaarak, sadrazamn, Yeniçeri Aasnn, Aa
Hüseyin Paa’nn öldürüldüünü ilan ve halk Etmeydan’na davet ettiler (Karal,
1994, 147). Sadrazam Benderli Selim Paa ise, Aa Hüseyin ve zzet Paalara
askerleriyle ehre inmeleri emrini verdi. Yeniçeriler ise ehre saldklar askerlerle,
“Fetva ve hüccet yazanlar, bize kar gelenleri, bütün ba kavuklular ortadan
kaldracaz...... Herkes dükkanlarn açsn, srças kaybolana mücevher veririz.
çimizden biri bir cinayet ilerse keser biçeriz” gibi nutuklar atarak halk yanlarna
almaya çalrlar (Karal, 1994, 147; Erylmaz, 1992, 55). syann nedenlerini
soranlara ise “Biz böyle eitim yapmayz, bizim eski usulümüz testiye tüfekle kurun
atmak, keçeye klç çalmaktr. Bu ii ortaya dökenleri isteriz” eklinde yant verirler
(Erylmaz, 1992, 55).

syann çkt haberinin alnmas üzerine sadrazam, eyhülislam ve dier


devlet adamlar saraya kotular. Sadrazam, topçu, kumbarac, arabac ve tersane
ocaklarna; eyhülislam ise müderrislere, eyhlere ve talebe-i ulemaya saraya
gelmeleri için haber gönderdi (Karal, 1994, 147). Olay üzerine Beikta’tan Topkap
Saray’na gelen Sultan Mahmud’un, buraya toplanan sadrazam, eyhülislam, askeri-
mülki yöneticiler ve ulemaya hitaben, ‘huruc ales-Sultan deil midir 1 ? Ve ktalleri
hakknda hükm-i eri ne vechiledir?’ eklindeki sorusuna, Ulema da ‘Bunlarn
öldürülmesi merudur’ fetvasyla cevaplad (Gündüz, 1983, 136).

Asl etkili konumay ise ulemadan Abdurrahman Efendi yapt: “Bu din ve
devletin devam ve bekas murad- ilahi ise, o habisleri mahvederiz. Deil ise bu din
ve devlet yolunda mahvolup gideriz. Daha ne olmak ihtimali kald?” (Karal, 1994,
148). Bunun üzerine II. Mahmud, Sancak- erif’in Sultanahmed Meydan’na
dikilmesini ve vatann seven her stanbullu’nun sancak altnda toplanmas emrini
verdi. Birkaç saatin içinde halk, örenci, asker, ulema ve devlet erkan Sancak-
erif’in altnda toplanarak ocan üzerine yürüdü.

1
Huruc ales-Sultan: Meru Sultana kar açk isyan.
57

Yeniçerilerin Ulemay yanlarna almadan yaptklar bu isyan hareketi son


Yeniçeri isyan olarak tarihe geçecektir. Yaplan üç-be saatlik savan ardndan
birçok Yeniçeri öldürüldü, birçou da dalp kaçt. II. Mahmud, bir hatt- hümayun
yaynlayarak Yeniçerilerin devlet ve millete yaptklar kötülükleri sayd ve ocan
kaldrldn ilan etti. Ahmed Cevdet Paa (1966), Esad Efendi’ye dayanarak
öldürülen Yeniçerilerin saysn alt bin olarak bildirmektedir. Ve yine Cevdet
Paa’ya göre isyann bastrlmas, ‘stanbul’un yeniden fethedilmesi’ anlamna
gelmektedir. Böylelikle, ‘devlet aacna musallat olan arzalar ve haereler giderilmi
kuru dallar kesilmi ve saltanat aacna tazelik gelmitir.’

Ocan lavndan sonra balatlan Yeniçeri kovuturmas sonucunda 20


binden fazla Yeniçeri veya o iddiada bulunanlar stanbul dna sürgüne gönderildi
(Öztuna, 1989, 71). Yeniçeri Oca’nn kaldrld ilan edildikten sonra, ocaa ait
olan unvan, rütbe, nian gibi tabirler kaldrlm, bunlar Yeniçerilerin çounlukta
olduu yerlere görevliler gönderilerek takip edilmitir (Sezer, 1998, 220). Lav
olayndan sonra saray meydannda kurulan çadrlarda devlet ilerini gören devlet
adamlar, iki aydan fazla bir süre sonra saray meydann terk etmi ve hayat normale
dönmütür (Mutlu, 1994, 25). Bata son Yeniçeri Aas olan Mehmet Aa olmak
üzere, ocan kaldrlmasnda büyük yararll olanlar, II. Mahmud tarafndan
mevkice yükseltilirken, vezir Hüseyin Paa da Serasker olmutur (Ünver, 591).

Sancaklara gönderilen emir ve buyruklarda, kaçan Yeniçerilerin


cezalandrlmas gerektii, Yeniçerilerle ilgili her türlü namn, tabirin, giysinin
yasakland, herkesin kendi iiyle gücüyle uramasnn gerektii, tersi harekette
bulunanlarn da cezalandrlaca vurgulanr (Sezer, 1998, 221). Kahvehane ve
meyhaneleri kapatan irade, deil Yeniçeri ismi, Yeniçerilikle alakal sözcüklerin dahi
kullanlmasn yasaklyor. Hamiyet Sezer (1998) Yeniçeri Oca’nn lavnn
taradaki etkisi üzerine verdii Tokat örnei önemlidir. Buna göre, Tokat’ta
ekyalkla ünlü 26 kii idam, 6 kii sürgün edilmitir. Bunlar arasnda Yeniçeri
olanlarn isimleri de mevcuttur.

Yeniçeri Oca’nn kapatlmasnn bir dier yansmas da ekonomik alanda


olmutur. öyle ki, Yeniçerilerin destekçileri ve yardmclar diye nitelendirilen
58

hamallar, stanbul’un XIX. yüzyl balarndaki ekonomik yaps içinde önemli bir
nüfusun geçinmesini salyordu. Ocan kapatlmas sürecinde bunlarn binlercesi
Anadolu’ya sürülmütür (Timur, 1989, 138). XIX. yüzyl balarnda en az 5 bin
hamaln, yaklak 30 bin nüfusun geçimini saladn düünürsek, 1826 sürecinin
ardndan binlerce insan için ocakla birlikte ekmek kapsnn da kapandn
söyleyebiliriz (Baykara, 1990, 150). Baykara, Türklere hamallktan el çektirilmesiyle
birlikte Ermenilerin bu i kolunu doldurduunu belirterek, “Türklerin hizmet ve
esnaflktan uzaklatrlmasnda, 1826 önemli bir tarihtir” vurgusunu yapmaktadr.

Ocann kapatlma gerekçeleri arasnda gösterilen Yeniçerilerin esnaflk


yapt bilgisinin yardmyla, bunlarn esnaflk, boyaclk, sebze-meyve ticareti,
marangozluk, terzilik, simitçilik, kaykçlk, inaat gibi alanlarda etkinlik gösterdii
bilinmektedir (Timur, 1989, 141). Ocan kapatlmasyla birlikte yaanan sürgünler
sonucunda Türklerin bu ikollarndan da ciddi oranda uzaklatn düünmek yanl
olmasa gerekir.

1826 iradesinin darbe vurduu bir dier kurum da kahvehaneler olmutur.


Yeniçerilerin devlet sohbeti yapt ve buluma yeri olarak düünülen kahvehaneler,
lav olayndan nasibini almtr. Sultan II. Mahmud, saylar binlerle ifade edilen
kahvehaneleri kapatmtr. Timur (1989)’a göre ülkede kapatlan kahve says 15
bindir. Bu sayy abartl düünebiliriz, en az binlerle ifade edilebilmesi dahi olayn
ciddiyetini ortaya koyabilir. Basnn yeterince gelimedii bir ortamda, kahvelerin
önemli bir iletiim ve sosyal merkez olma durumu söz konusudur diyebiliriz. Sezer
(1998), idam ve sürgünlerin dnda Tokat’ta Yeniçerilere ait kahvehanelerin 40’nn
ykldn, 37’sinin ise brakldn ifade etmektedir.

1826 yl Austos ay sonunda stanbul’un birçok semtinde yangnlarn çkt
görülmektedir. Ayrca, bir grup Yeniçerinin 1830 ylnda Kastamonu bölgesinde iki
ayr baarsz isyan hareketinde bulunduu anlalmaktadr (Çamurolu, 1994, 102).
Takvim-i Vekayi’nin 1833 Austos saysnda ‘Trnova’da Cadlk Vakas’ diye iki
yeniçerinin mezarlarnn açld, bunlarn saç, sakal ve trnaklarnn uzam
olmasndan, geceleri dirilip vampirlik yaptklarnn anlald haberi verilir.
Anlalan Osmanl yönetimi, Yeniçerileri karalayp, kamuoyunun destek ve
59

sempatisinden uzaklatrmak için yeni propaganda yöntemleri kullanmaktadr.


Vakanüvis Mehmed Esad Efendi’nin Üss-i Zafer adl eserini de bu eilimi
yanstmay hedefleyen bir tarzda kaleme alndn söyleyebiliriz (Ortayl, 2000,
345).

Belgrad Ormanna kaçan Yeniçerileri etkisiz hale getirmek için, ormann


yaklmas boyutuna kadar varan takip, Yeniçeri mezarlarna saldrlar düzenlenmesi
eklinde ortaya çkan boyutlara ulamtr (Çamurolu, 1994, 88). Tüm bu
gelimeler, Osmanl yönetiminin yüzyllardr ayakta olan bir kurumu kaldrma
olayn ne kadar ciddiye aldn göstermektedir. Her eyden önce sancak- erifin
açlm olmas dahi olayn bir cihad anlay balamnda görüldüünü gösteriyor.
Ayrca Esad Efendi, yaplan toplantlarda Yeniçerileri yobazlkla deil, dini
ilkelerden sapmakla suçlamaktadr. Tara eyaletlerinde yaynlanmak üzere
hazrlanan fermanlarda Yeniçeriler, ‘dini ilkelere kulaklarn tkamakla’ suçlanyorlar
ve hatta onlarn sadrazamn konan yama ederken ele geçirdikleri Kuran’lar
parçaladklar iddia ediliyor (Timur, 1989, 136-7). Bata sancak- erif’in açlmas
olmak üzere tüm bu bilgiler, yüzyllar boyunca Yeniçerilerle ortak hareket eden
ulemann, ocan kapatlmasn salayan büyük bir etken olduu gerçeini ortaya
koyuyor.

Çamurolu (1994)’na göre ulema, belirli bir padiahn, sadrazamn yani


hükümetin deitirilebilmesi için Yeniçerilere destek vermi, devletin bu taktik
amaçla belirli bir derece zayflamasn sineye çekmitir. Ama bu zayflama her
zaman bir noktada durmas gereken bir zayflamadr. Çünkü nasl Osmanl Devleti
ulemasz olmazsa, ulema da en az onun kadar, devlet olmazsa anlamsz olacak bir
snftr. te bu yüzdendir ki ulema Yeniçerileri yalnz brakmtr. Keza, ocan
kaldrlmasyla ulemann etkinlii artmtr (Erylmaz, 1992, 58).

Ocan lavndan sonra on be gün içerisinde on binden fazla asker yazlarak,
Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adyla yeni talimli bir ordu oluturuldu (Mutlu,
1994, 24). Ordunun seraskerliine de Yeniçeri Ocann kaldrlmasnda büyük
hizmetleri geçen Aa Hüseyin Paa getirildi (lgürel, 1986, 395). II. Mahmud, halkn
dini duygularn da hesaba katarak Hristiyan subaylarn yerine Mehmet Ali Paa’dan
60

Türk ya da Arap subaylar istedi. Mehmet Ali Paa’nn bunu reddetmesi üzerine
Prusya’dan subaylar getirildi, ancak düük rütbeli olan bu subaylardan da yeterli
verim alnamad (Karal, 1994, 151).

Bektailiin ordu üzerindeki moral kayna olma ile ilgili bütün faaliyetleri,
o günden itibaren Mevlevilik tarikatna geçmi ve tarikatn ordudaki temsilcisi olan
eyhe ‘mareallik’ 1 unvan verilmitir (Kara, 1990, 210).

Yeniçeri Oca’nn kaldrlmas, Osmanl’nn savalardan malup ayrlmasn


engelleyememitir. Ocan lavn, Rusya’nn Bükre Antlamas hükümlerinin
onaylatmas, Karadeniz’deki toprak kayb, Balkan devletlerine verilen imtiyazlar,
Navarin baskn, Yunanistan’n bamszln ilan etmesi, Msr malubiyeti, Rus
yenilgisi gibi imparatorluk açsndan olumsuz gelimeler izlemitir (Timur, 1989,
139).

2.2. BEKTA TARKATININ YASAKLANMASI

2.2.1. Bektailikteki Senkretik Yap ve Osmanl Devlet


Yönetiminin Bektailie Bak Açsndaki Deiim

Bektailik nedir ya da Bektailikteki dinsel yap nasldr sorularna, ehl-i


sünnet tarikatlarda olduu gibi net ve ksa bir yant vermek mümkün deildir. Bu,
Bektailikteki teolojik yapnn badatrmac bir durum arz etmesiyle açklanabilecek
bir durumdur. Deiik corafi bölgelerdeki Bektai ritüellerin farkllamas, tarihsel
zaman dilimlerinde farkl uygulamalarn Bektailikte yer bulmas gibi olgular da
senkretik yapnn ne denli etkili olduunun göstergesidir.

Bektai Tarikat, kuruluundan itibaren, daha da öncesine gidersek


kurumlamadan önceki dönemlerde felsefi altyapsnn oluumundan itibaren –bir
ekilde– çeitli dinsel öretilerle ilikiye girmitir. Girilen bu ilikiler etkileimle

1
1826’ya kadar Bektailik temsilcisi miralay rütbesinde idi. II. Mahmud ise bu rütbeyi mareallie
yükseltmitir (Kara, 1990, 210).
61

sonuçlanmtr. Bu etkileim tek yanl olabildii gibi, karlkllk da gösterebilmitir.


Ayrca bilinen anlamyla bugünkü Bektailiin varolmasn salayan senkretik yap,
bir taraftan Bektailiin dinsel ritüelinin oluumuna yol açarken, dier taraftan da
senkretik yapnn kendisi Bektailiin vazgeçilmez bir parças olmutur. Bu nedenle,
badatrmac yapsnn etkisiyle Bektailiin kendi bünyesinde yer verdii dinsel
etkileri, Öztürk (1992)’ün tanmlad gibi ‘bozucu unsur’ olarak deerlendirmenin
gerçekçi olmad kansndayz.

Öztürk (1992), “Bektailik’in, çok geni kitlelere hitap eden bir tarikat
olduunu düünürsek, onun, Hac Bekta’n ölümünden hemen sonra bozulmaya
baladn ..... kabulde hiç zorluk çekmeyiz” diyerek bozulmann tarihini Hac
Bekta’n ölümüne kadar götürmektedir. Yukardaki bölümlerde ortaya koyduumuz
üzere, Hac Bekta’n hayatta olduu süreçte Bektailik diye bir tarikatn ya da
örgütlenmenin varolmadn rahatlkla söyleyebiliriz. Dolaysyla, Bektailik Hac
Bekta’n ölümüyle bozuldu, yaklam da havada kalan bir bak açsnn ürünüdür.

Bektailiin Balm Sultan ile bozulduu yolundaki yaklamlar da en az


dieri kadar tutarllktan uzaktr. öyle ki, sadece Balm Sultan’dan önceki dönemi
esas alarak Bektailiin Sünni bir tarikat olarak olutuunu, Balm Sultan ile bu
niteliin deitiini iddia etmek; Bektailiin düünsel kökenini oluturan Babai
hareketini yeterince kavramamak, bu zümrelerin dinsel, kültürel ve tasavvufi
yanlarn, özellikle de Kalenderilik hareketinin önemini iyi analiz etmemek anlamna
gelmektedir (Ocak, 1992, 374).

Bizzat Bektailerin ‘On bir tarikatn tavlasndan boanan bizim tavlamzda


karar klar’ eklindeki ‘alayc’ benzetmesinden de anlalaca üzere Bektailik,
farkl inanç mensuplarnn, emsiyesi altnda kendine rahatlkla bir yer
bulabilecekleri bir snak haline gelmitir (Flal, 183). Özellikle XVI. yüzylda
Sünni olmayan uygulamalar, inançlar veya dini görüleri nedeniyle tepki gören pek
çok dervi tarikattan kaçmak için Bektai Tarikat’na geçmitir (Faroqhi, 2000, 110).

Bektailik dinsel altyapsnn ve ritüelinin temelinde slam öncesi unsurlarn


olduu artk tartma götürmeyen, genel kabul gören bir yaklamdr. Bu konuyla
62

ilgili olarak Ahmet Yaar Ocak (2000a)’n ayrntl çalmalar mevcuttur.


amanizm, tabiat kültü, atalar kültü ve Budizm’in üzerine ina edilen ran ve dier
bölge inançlar, Bektailiin ayin ve erkannn oluumunda ciddi etki göstermitir.
Örnein, Bektai ibadetinin esasn oluturan Ayn-i Cem’in, slamiyet’e girmeden
önceki devirlerde Türkler arasnda çok yaygn olan, evli çiftlerin katld, çok sk
disiplin kurallar içerisinde gerçekletirilen içkili (kmz) dini toplantya dayand
yönde ciddi göstergeler mevcuttur (Ocak, 1992, 376).

XV. yüzyln ortalarndan itibaren ii etkilerinin bir ekilde Anadolu’da


görülmesinin ardndan kaleme alnan menkbelerde bile ate kültü ve dier tabiat
kültleri, kalp deitirme, tenasüh ve hulul gibi iilie dahi yabanc baz inançlarn
yer bulduu görülür (Ocak, 1992, 374). Çoaltlmas mümkün olan bu tür örnekler,
Bektailiin inanç temelinde slamiyet’ten önceki dinsel inanlarn olduu
yönündeki kanmz güçlendirecek niteliktedir.

Devletin dini olan slam, atalarnn gelenek ve göreneklerinin ar bast bir
boy yaam topluluunda, söylencelere ve anlatlarak dayanm bulunan Batni
görünüm altnda daha kolaylkla özümsenmitir diyebiliriz. Ayrca, temelde zengin
olan inançlar karmna, Anadolu yerleik nüfusunun ayrlmaz parçalar olan baka
öeler de katlacaktr (Melikoff, 2000, 34).

Ahilik de Bektailikteki badatrmac yapdan nasibini alan bir dier


yaplanmadr. Yukardaki bölümlerde ksmen deindiimiz üzere, Ahilik ile
Bektailik arasndaki iliki ayr bir tez konusu tekil edebilecek nitelikte öneme
sahiptir. u aamada, Bektailerin ayinleri olan Ayn-i Cemlerde okuduklar
tercemallerin pek çounun, Ahilerin okuduklarnn ayns olduunu söylemekle ve
Ahiliin zamanla Bektailik ile kaynatn söylemekle yetineceiz. 1

Bektailik-Hristiyanlk etkileimi konusunu yukardaki bölümde ksmen ele


almtk. lk dönem Bektai dervilerinin Rumeli topraklarnda kendilerini kabul
ettirmekte zorlanmamalarnda, her türlü yerel inançlar kolayca bünyesine mal
edebilen bir inanç yapsna sahip olmasnn önemi büyüktür. Bu inanç yapsn en

1
Ahilik ile Bektailik arasndaki daha geni bilgi için Melikoff (1999b)’un eserine bavurulabilir.
63

etkin ekilde kullanan zaviye olarak Sar Saltuk Zaviyeleri gösterilebilir. Yunanistan,
Arnavutluk, Romanya ve Bulgaristan’da bulunduklar yerlerdeki mahalli aziz
kültlerini kendilerine mal ederek slamiletirmiler ve böylece yerli Hristiyanlarn
Müslümanlamalarna katkda bulunmulardr (Ocak, 1992, 375). Ayrca, Bedreddin
hareketinin etkin olduu bölgelerin, sonralar gözde Bektai muhitleri haline geldii
anlalyor. Her iki hareketin youn olarak etkinlik gösterdii yerler arasnda Trakya,
Bulgaristan, Eflak, Makedonya ve kukusuz Bedreddin’in müridlerinin varlnn da
saptand Bektailiin kalesi Arnavutluk gösterilebilir (Balivet, 2000, 103). Her iki
hareketin paralelliini daha anlaml hale getiren nokta Bedreddin hareketi
içerisindeki Hristiyan etkinliidir. 1

ii-Safevi etkisini saymazsak, Bektailiin bünyesinde sonradan yer bulan en


etkili inanç yaklam olarak Hurufilii gösterebiliriz. XIV. yüzyln ikinci yarsnda
Azerbaycan’da doan ve yaylan Hurufilik, kurucusu Fazlullah Hurufi’nin idamndan
sonra Timur yönetimi tarafndan takibata uraynca Anadolu’ya da nüfuz ederek XV.
yüzyln ikinci yarsndan itibaren Rumeli topraklarna geçer (Ocak, 1992, 375). II.
Murad ve II. Mehmed dönemlerinde saraya kadar nüfuz eden Hurufiler, veziriazam
Mahmud Paa ve Fahreddin Acemi’nin iddetli 2 takibat sonucunda aralarnda
Bektailerin ve Kalenderilerin de bulunduu baz inançlara kararak varlklarn
sürdürmülerdir (Köprülü, 1944, 461). Fazlullah ksa sürede, Kalenderiler
araclyla en yüksek Bektai evliyalar arasna girerek takdis edilmeye balanr.
Fazlullah’n öretisi sadece Kalenderiler ve Bektailer üzerinde etki salamam,
Bayramiyye Melamileri’ni ve baz Halvetiye çevrelerini de tesiri altna almtr
(Ocak, 1999b, 134).

Hurufilik, harflere gizli anlamlar yükleyerek sistemli bir temelle kurulan bir
tarikattr. Hurufilikteki beden balarndan kurtularak kendilerinde tanrsall
bulmay, tanrsallkla bütünlemeyi amaçlayan yaklamn en önemli temsilcisi
üphesiz ki, Seyyid Nesimi’dir. Hurufiliin Bektai doktrini üzerinde ne ölçüde iz
braktn anlayabilmek için Bektai edebiyatn incelemek yeterlidir (Ocak, 1992,
1
Bektai senkretik yapsndaki Hristiyan etkisine ilikin ayrntl bilgi için Balivet (2000)’in eserine
bavurulabilir.
2
Fahreddin Acemi’nin Hurufilerden birkaçnn Edirne’de yaklma ilemi srasnda atei üflerken
sakaln tututurduu bilinmektedir (Gölpnarl, 1953, 269).
64

375). Bu balamda Nesimi, Virani ve Yemini ile birlikte Bektai edebiyatndaki yedi
büyük air arasnda saylan Hurufi airlerinden birkaçdr (Melikoff, 1999b, 170).

Hurufiler, kendilerine ait baz yaklamlar Hac Bekta’n gizli fikirleri diye
tantmasyla birlikte, younlaan zndklk ve sapknlk ithamlarndan korunmak için
Bektailik içerisinde kendilerine daha fazla yer açmlardr (Hasluck, 1995, 72).
Özellikle II. Bayezid’e kar yaplan suikast giriiminden sonra k veya torlak diye
bilinen Kalenderilere kar balayan takibat neticesinde, Hurufilik de youn olarak
Bektailie szmtr (Köprülü, 1944, 462). I. Süleyman döneminde Hurufi düüncesi
Osmanl mparatorluu topraklarndan tamamen atlmaya çallr, ancak Hurufiliin
Bektailikle kaynam olmasyla bu tam olarak gerçekletirilemez (Melikoff, 1999b,
170).

Bektailikteki Hurufi etkisiyle birlikte Hz. Ali, Tanr’nn insan suretindeki


tecellisi olarak yorumlanmtr: kalarn yay’ ayn, burun çizgisi lam, byn eri
çizgisi de ya harfini simgeler. Bya verilen deer, onsuz Ali yazlnn eksik
kalaca içindir 1 (Melikoff, 1999b, 172). Merdivenköy’deki ahkulu Sultan Bektai
tekkesinin son postniini Hilmi Dede Baba’nn divannda yaynlanan iirindeki
“Tuttum aynay yüzüme / Ali göründü gözüme / Nazar eyledim özüme / Ali göründü
gözüme” dizelerinde youn Hurufi etkisi fark edilmektedir (Melikoff, 1999b, 172).
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Bektailiin Hurufilii tamamen ve olduu
gibi deil de, ksmen bünyesine dahil ettiidir 2 (Melikoff, 1999b, 167).

üphesiz ki Bektailiin senkretik yapsna dahil olan en ciddi inanç örgüsü


ii-Safevi etkisidir. Kzlbalk olarak vücut bulan bu etki, Bektailiin
oluumundaki son ciddi evreyi oluturur. eyh Cüneyd ve ah smail ile XV.
yüzyln sonlarna doru ortaya çkan Safevi etkisi, heterodoks halk inancn siyasi
amaçlarla kullanmasyla siyasal tarihin de gündemini oluturur.

Safevilerin sistemli propagandas ile younlaan ii tesirlerin Anadolu’ya


szmas ve Kzlbalarn Çaldran Sava’ndan sonra Bektai Tarikatyla yakn iliki
gelitirmesi, Bektailiin bilinen çehresinin olumasn salamtr (Vorhoff, 1999,
1
Bektailerdeki byk brakma ritüelinin yerlemesinde Haydari geleneinin etkinlii de düünülebilir.
2
Bektailik-Hurufilik ilikisine yönelik ayrntl bilgi için Birge (1991)’nin eserine bavurulabilir.
65

34). Çehrenin son eklini almasnda Balm Sultan’n tarikatn bana getirilmesinin
de etkinlii büyüktür. Hurufi, Kzlba etki ve Balm Sultan’n Bektai yaplanmasn
salamasnn yakn zamanlara denk gelmesinin tesadüf olmadna yukar
bölümlerde deinmitik. Balm Sultan böyle bir ortamda ‘Hak-Muhammed-Ali’
tarznda ifade edilen dinsel yaklam ve on iki imam kültünü Bektailiin esaslar
arasnda en ba yere yerletirir (Ocak, 1992, 375). Bektailikteki Ayn-i Cem,
Kzlba tören kurallarnn Bektailer üzerindeki yönlendirici arlnn bir dier
kantdr (Melikoff, 1999b, 186). Kzlba ve Bektai törenleri ayrntlarda baz
farkllklar gösterse de, özünde ortaktr. Bedri Noyan Dedebaba (1995)’ya göre fark;
-erkanda ufak deiiklikler olmakla birlikte- inançlarda deil, yönetme tarzndadr.
Kzlbalkta önemli yer tutan ‘musahip kardelii’ gelenei, Bektailikte yok iken,
‘mücerret dervi’ adeti ise Kzlbalkta yoktur.

Dinsel ve örgütlenme haricinde Bektailer ile Kzlbalar arasndaki bir dier


yaklam fark da merkezi otoriteye kar olan sorumluluk ölçüsünde kendisini
göstermektedir. Bektailer bir ekilde Osmanl merkezi yönetim dairesinin içinde yer
bulurken, Kzlbalar devletle olan ilikilerinde daha mesafeli bir duru
sergilemilerdir. Ayrca Bektailer daha çok merkezi yerlerde veya bu yerlere yakn
tekkelerde etkinlik gösterirken; Kzlbalar konar-göçer yaam kültürünün de gerei
olarak krsal bölgelerde varlklarn sürdürmütür.

Melikoff (2000), Bektailerin Kzlba etki ile birlikte –senkretik yaplarnn


temelini oluturan ve slam öncesi dinsel inanlarndan olan– Gök-tengri’yi Hz. Ali
ile özdeletirmesinden yola çkarak, Allah yerine Tanr sözcüünün kullanlmaya
balanmasn buna balamaktadr.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken nokta, iilikteki bütün unsurlarn olduu


gibi Bektailie dorudan geçmemi olmasdr. ii inanç unsurlar, Bektailikteki
dinsel örgü içerisinden süzülerek, bir anlamda uygun öretilerin benimsenmesiyle
Bektai geleneinde yer bulmutur. Bu nedenledir ki, Bektailii ii bir tarikat kabul
etmek yerine, Bektailikte ii tesirlerden söz etmek daha gerçekçi bir yaklamdr
(Ocak, 1992, 375).
66

Senkretik yapnn etkisiyle Bektailikte yer bulan unsurlara yönelik


‘Bektailii bozmutur’ iddias, tahmin edilebilecei gibi Kzlbalk için de skça
kullanlmtr. Bu konuya ilikin en somut örnek olay olarak Mevlevi olan ve
Msr’daki bir Bektai dergahn ziyaret eden Sakb Dede’nin bandan geçenleri
gösterebiliriz. Sakp Dede, ziyareti srasnda kendisine yaplan akay fazlasyla
ciddiye alarak kendisini frna atp yakacaklarn düünerek gece yars dergahtan
kaçar. Olay olu babasnn anlatmna dayanarak “esas itibariyle Bektai tarikatnda
böyle eyler olmayacan, fakat ah smail zamanndan beri acem zndklarnn
Bektai tarikatna girerek onu tamamyla bozduklarn, caihel Türklerin de bunlara
inzimam ederek ii büsbütün azdrdklarn” (Köprülü, 1939, 26) eklinde
yorumluyor.

Bektai inanç ve ibadet esaslaryla ilgili olarak -konumuza tali kalaca


düüncesiyle- derin analizleler girmemeyi uygun görüyoruz. Ancak, Bektailiin
inanç örgüsünün özünü oluturan dört kap erkann 1 , Hasan Cemali isimli Bektai
airin dizelerinden aktarmakla yetiniyoruz:

“Bektailik kolay zannetme ak / Tariki nazenin srr lafeta

Eline, diline, beline sadk / Olmyan Bektai taklittir cana

eriat babndan girmiyen ak / Tarikat srrna ermiyen ak

Marifet abna yunmayan ak / Hakikat kamili saylmaz asla” (Eröz, 191)

Bektai zümreleri arasnda zaman zaman da olsa ehl-i sünnet ibadetlerine


bal olan gruplara rastlanr ki, bunu Bektailerin Sünni çevrelerle olan etkileiminin
bir yansmas olarak deerlendirmek yerinde olur. Dier taraftan Bektailerin,
bünyesinde kaynatrd farkl dinsel unsurlarn ortak yan heterodoks yap arz
etmesidir. Bununla birlikte kimi Bektailer, Osmanl merkezi yönetiminin ehl-i
sünnet anlayn direkt olarak hedef göstermekten mümkün olduunca kaçnmtr.
Öyle ki Çelebi Cemalettin Efendi, Müdafaa’snda Sünni halifeliin temsilcisi olan

1
Bektai geleneine göre eriat: Anadan domak, Tarikat: krar vermek, Marifet: Nefsini bilmek,
Hakikat: Tanr’y kendi öz varlnda bulmak anlamna gelir (Dedebaba, 1995, 251).
67

padiahn ‘ayann tozuna yüz sürecek’ ölçüde balln; tarikat olarak namaz
klp, oruç tuttuklarn, tarikatlarnn eriat kurallarna uyduunu bildirmitir
(Birdoan, 1996, 85).

Ehl-i sünnet’e ballk bildirme, kimi zaman –örnekte de görüldüü gibi–


tarikat vakflarnn kullanm konusundaki yetkileri kaybetmemek açsndan içten
dile getirildii gibi, çou zaman da yüzeysel ve ekilsellikten ibarettir. Bu ekilsel
ballk, Bektai Tarikatnn Osmanl merkezi yönetim dairesi içerisinde yer almas
nedeniyle en askeri düzeyde ifade edilir olmutur. Dta Ehl-i sünnet inancna
ekilsel bir ballk dile getirilirken, içte ise Bektai inanç ve ibadet esaslarnn
gerekleri istisnasz yerine getirilmitir. Çeliki gibi görünen bu durum, Bektailerin
kendilerini Sünni inanç sistemine bal çevrelerden gizleme zorunluluuna neden
olmutur.

Birbirlerini tanmak için kullandklar iaretler ve özel cümleler kullanm,


hep Bektailerin kendilerini gizlemelerinin bir sonucudur. Selamlarken iaret
parmaklarnn göüs üzerinde yerleim ekli, sen yerine ‘sultanm, nazarm, erenler’,
ben yerine ‘fakir, nazarn’ gibi terimler kullanlmas (Birge, 179) Bektailikteki
gizliliin örnekleri arasnda gösterilebilir. Ayrca tarikatlarn geleneinde
olmamasna ramen, Bektailikteki Ayn-i Cem’e ziyaretçi kabul edilmemesi de bu
gizliliin yansmasdr. Tarikatn kendisini gizlemi olmasnn doru olduu yönünde
Birge (180)’nin yaklam yerindedir: “… gizliliini salayamam olsayd, II.
Mehmet gibi kararl bir hükümdarn dahi kendi iradesine karn en azndan ksmen
inand öretmenlerini diri diri yaklmak üzere ellerine teslim ettii ulemann bu
denli güçlü olduu bir ortamda yaamn sürdüremezdi”.

Bektailiin senkretik yap sayesinde bünyesinde yer verdii inanç örgüsü


ehl-i sünnet anlayyla çok ciddi çelikiler arz eder. Bektailie dahil olan her dinsel
motif, Bektailii ehl-i sünnet inanç dairesinden biraz daha uzaklatrmtr.
Bektailikle Sünnilik arasndaki dinsel uçuruma en uç örnek olarak Ayn-i Cem’lerde
‘mihenk ta’ olarak görülen ve töresel bir ekilde törenleen içki (dem-dolu) ritüelini
68

verebiliriz 1 . Ayrca Bektailikteki ‘Allah’ ile olan iliki, görünüte alaya almak yada
kafa tutmak eklinde alglanrken, özünde korkudan ziyade sevgiye dayanan bir
inancn ifadesidir (Gölpnarl, 1985, 163). Bu tür örnekleri sralamak mümkündür. u
aamada Bektai dinsel yaklam ile ehl-i sünnet inancn ayn paydada
deerlendirmenin dahi tartma götürdüü gerçeini ortaya koymakla yetineceiz.

Örneklerde de görüldüü gibi Bektai teolojik örgüsünde yer bulan her inanç
sistemi, bir taraftan Bektailiin heterodoks yann kuvvetlendirirken, dier taraftan
da bu katklar Bektailik ile ehl-i sünnet inanc arasnda öteden beri var olan
farklln derinlemesine yol açmtr. Felsefi, dinsel ve yapsal olarak Osmanl
merkezi yönetiminin dairesini zorlayan bu farkllk, zaman içinde uçurum noktasna
gelmitir. Çünkü artk zamanla Bektai zümreleri ile Sünni inanç çevreleri arasndaki
en büyük ortak nokta slam tasavvufundaki benzerlikler olacaktr. Bektai
zümrelerini slam’a balayan en ciddi balant Hz. Ali sevgisidir. Bu yüzden Hz.
Ali’yi sevenleri sevme, sevmeyenlerden nefret etme anlay Bektailiin özünü
oluturur. Bektai çevreleri, bünyelerine katlan her inanç unsurunun da yardmyla
ibadet, tasavvuf, erkan, ritüel açsndan yeni esaslar üretmilerdir.

Bektailerin ürettii -heterodoks yan güçlü- her dinsel tutum, onlarn


Osmanl yönetimince gözden dümesi anlamna gelmektedir. Keza Osmanl
yönetiminin Bektailiin tarikatlamasna sunduu ciddi katksnn özünde kontrol
edilemeyen heterodoksiyi ehliletirme ve kontrol altnda tutma düüncesi hakimdi.
Zamanla Bektailiin kendi bünyesinde zaten varolan heterodoksiye, yeni yeni ve
daha uç unsurlarn dahil edilmesi, bu defa Bektailiin kendisini –Osmanl
Devleti’nin gözünde– ehliletirilmesi gereken bir noktaya itmitir.

2.2.2. Bir Problematik: Ocak – Tarikat likisi

Bektai Tarikat ile Yeniçeri Oca arasndaki ilikinin boyutu, nitelii,


kronolojik evrimi, balangc ve ortadan kaldrlmalarna etkisi açdan

1
Bu ritüele tüm Bektai-Kzlba Ayn-i Cemlerinde rastlanmaz. Daha çok Balkanlar ve Arnavutluk
bölgesindeki Bektailerde görülebilen bir ritüeldir.
69

bilinmeyenlerle dolu bir problematik olduu kanaatindeyiz. öyle ki, her iki ocak
arasnda ilikinin bir ekilde var olduu bilinmekle birlikte, bu ilikinin niteliine
ilikin veriler farkl görülere ulalabilecek özellie sahiptir.

Güçlü bir askeri birliin oluturulmasndaki en önemli faktörlerden birinin,


moral gücü olduunu söylemek mümkündür. Bugün dahi geçerli olan bu faktörün,
Yeniçeri Oca üzerinde etkisini Bektai Tarikat çerçevesinde ele alacaz. Çünkü
ocak-tarikat ilikisi ancak bu balamda ele alnrsa daha kolay alglanabilir.

Yeniçeri Oca’nn oluumunda Bektailik mi, yoksa Ahilik mi ordunun


inançsal boluunu tamamlamaya yönelik olarak ön plana çkarld? Yeniçeri
üniformalarnn seçiminde Bektailer mi, yoksa Ahiler mi etkili oldu? tartmalar
Ahiliin Bektailik içerisinde yer bulmas nedeniyle belirsiz bir hal almtr.
Dolaysyla Yeniçerilere ‘ak börk’ giydirilmesi hikayesinden yola çkarak Yeniçeri
Ocann Bektai Tarikatna balanma tarihini I. Murad dönemi olarak kabullenmek
mümkün deildir. Ocak-tarikat ilikisinin balangc olarak tarihçiler arasnda genel
kabul gören yaklam XIV. yüzyl sonu ile XV. yüzyl badr (Uzunçarl, 1988,
150; Ocak, 1992, 377). Bektailiin XVI. yüzyln bana kadar heterodoks halk
slam’ndan syrlarak bamsz bir tarikat olarak örgütlenmemi olmas nedeniyle,
Ocan Bektailie balanmasn bu tarihten sonraya almann yerinde olduu
görülmektedir (Çamurolu, 1994, 43). Teoman ahin (1995) de, XV. yüzyln
ortalarna kadar söylentilerin olmakla birlikte, iliki balangcnn Balm Sultan’dan
sonra ön plana çktn belirtmektedir.

Balm Sultan’a kadarki iliki söylentilerine Ahilik açsndan yaklamak


gerekir. Ahilerin Fütüvvetname geleneinden devrald Hz. Ali sevgisini, Safevi-ii
etkisi öncesinde Bektailie sokmas; Ahiliin Bektailik içerisinde yer bulma
sürecine paralel olarak Yeniçerilerin Ahilikle balayan manevi temelli ilikisini
Bektailikte younlatrmas sürecine dönümütür. Balm Sultan ile Bektai
Tarikat’nn oluumu, Bektailik ile Yeniçeri Oca arasnda çok belirgin olmayan
ilikilerin daha gün yüzüne çkmasn salamtr diyebiliriz. Bunda Osmanl devlet
yönetiminin etkinliinden söz etmek de mümkün görünebilir. Sonuç olarak iliki
70

balangc daha öncesinde bir ekilde varolmakla birlikte, Balm Sultan ile ivme
kazanmtr kanaatindeyiz.

Dier taraftan, Yeniçerilerin kökeni Hristiyan olan devirme çocuklarndan


olumas sebebiyle slam dinine uyumundaki geçi için, heterodoks bir yap gösteren
Bektailiin onlar için uygun bir seçenek olduunu düünmek mümkündür (Öz G,
1997, 24). Hristiyan çevrelerle Sünni tarikatlara ve ulemaya göre daha fazla iç içe
girmi olan Bektailik, Hristiyan kökenli Yeniçerilere, oruç ve namaz gibi Sünni
dinsel uygulamalar yumuatan, slamiyet’i daha çok pratik olarak benimseyen bir
bak açs sunmas da Yeniçerilerin Bektaililii açsndan etkili olmu olabilir
(Çamurolu, 1994, 30).

Yeniçeri Oca’nn Bektailikle olan ilikisi bir ekilde ocan lavna kadar
sürmütür. Yeniçerilik üzerindeki Bektai etkisine yönelik en belirgin gösterge
olarak ocakta kullanlan tabirler gösterilir. Ocaa, ‘Oca- Bektaiyan’; Yeniçerilere,
‘taife-i Bektaiye’, ‘Gürüh-u Bektaiye’, ‘Zümre-i Bektaiyan’; Ocak aalarna
‘rical-i dudman- Bektaiye’; Ocaktaki Çorbaclara ‘Sanadid-i Bektaiyan’, ‘Aayan-
 Bektaiyan’ gibi tabirler en çok kullanlanlar arasndadr (Uzunçarl, 1988, 150,
235).

Ocan 94. cemaat ortasnda Hac Bekta babalarndan birinin, Hac Bekta
Vekili olarak oturduu bilinmektedir (Ahmet Cevdet, 1966, 235).
Sulucakarahöyük’teki merkez tekkedeki postniinin ‘Hac Bekta Vekili’ unvan ile
stanbul’daki bütün Bektai tekkeleri babalarnn en büyüü olarak Aksaray’da
Etmeydan’nda Yeni Odalar diye anlan büyük yeniçeri klasnda oturmas,
Yeniçeriler üzerindeki Bektai nüfuzunun en önemli temsil mekanizmasn
oluturmutur (Koçu, 11). unu belirtmekte de yarar vardr ki, Yeniçeriler arasnda
Rüfai, Kadiri, Bayrami gibi baka tarikatlara girmi olan insanlar da mevcuttur
(Ülkütar, 1969, 11).

Merkez Tekkedeki postniin vefat ettii zaman yerine geçen yeni baba
stanbul’a gelir. Yeniçeri Ocandaki Bektailer onu alr, alay ve Aa Kapsna
götürürler, tacn Yeniçeri Aas giydirip alay ile Bab- Ali’ye gider ve Sadrazam
71

tarafndan kendisine ferace giydirir (Ahmet Cevdet, 1966, 235). Yeni Postniinin
stanbul’daki ihtiyaçlarnn karlanmasnda Ocakl Bektailerin yardmc olmas da
gelenektendir. I. Süleyman döneminde, postniin Sersem Ali Dedebaba’nn
stanbul’a daveti bu konuya örnek oluturabilir (Ülkütar, 11).

Yeniçeri Ulufe Defterlerindeki kaytlarda çekilen Gülbenk de Hac Bekta’n


ad geçmektedir (Uzunçarl, 1988, 422, 434). Bu dualar, Bektailerin çektikleri
Gülbenk’lerin aynsdr. Savaa giden Yeniçeri Ordusunun sava srasnda ve
dönerken okuduu gülbank u ekildedir:

“Allah Allah Eyvallah / Ba uryan, sine puryan, klç al kan / Bu


meydanda nice balar kesilir hiç olmaz soran / Eyvallah... Eyvallah /
Kahrmz klcmz dümana ziyan / Kulluumuz padiaha ayan /
Üçler, yediler, krklar / Gülbank Muhammed, Nuri Nebi, Keremi Ali /
Pirimiz Hünkarmz Hac Bekta Veli / Demine devranna hu diyelim /
Hu” (apolyo, 1964, 330; Kocada, 1996, 78)

Yeniçeri inancna göre, orta ve bölük kazanndan baka, bir de Hac Bekta-
Veli’nin içinde çorba piirdikten sonra hediye ettiine inanlan kazan (Kazan- erif)
vardr. nana göre bu kazan kaldrlp yerine su dökülürse dünya alt üst olacaktr
(Uzunçarl, 1988, 259). Ocak ile tarikatn ban gösteren bir dier gelime ise, II.
Viyana kuatmasnda esir alnan Kont Marsigli tarafndan aktarlmaktadr. Kont,
Yeniçeri Aasnn Divan’da Hac Bekta’n ad geçtiinde sürekli ayaa kalktn
söylemektedir (Birge, 1991, 85). Ayrca Aa Kaps’nda Hac Bekta- Veli’nin ruhu
için dua okutulduu da bilinmektedir (Uzunçarl, 1988, 398, 621).

I. Süleyman, Nemse Savanda askerin gayretsizliini görmesi üzerine


Pirevinde Hac Bekta evlad olarak bulunan eyhi getirterek oca yeniden
dualattrr, ocaa manevi bir güç vermeye çalr. Bunun üzerine Yeniçerilerin ‘Biz
artk Hac Bekta Köçekleri olduk’ dedii aktarlmaktadr (Gölpnarl, Vilayetname,
126). III. Selim de saltanatnn ikinci ylnda (1789) Yeniçerilerin sadakat ve
cesaretini dilerken onlara “Hac Bekta Köçekleri” eklinde hitap etmitir. Ayrca
Yeniçeri birliklerinin bir üyesi olarak yazlan her askerden Hac Bekta Yolu’na
72

iman yemini alnd bilinmektedir (Birge, 1991, 85). 1822 tarihli Yeniçeri askerinin
terhis belgesinin çevirisinde “Oniki mam, Oniki tarik, üçler-yediler-krklar” gibi
Bektai ritüelinde yer bulan ifadelere rastlanlmaktadr (Birge, 1991, 86).

Yeniçeri ve Bektai mezar talarnda Zülfikar’n ve ii etkisi gösteren


imgelerin, taa ilenmi simgeleri yer almaktadr. Zülfikar’n antropomorfik (insan
biçimli) örneklerinden bazlar Yeniçerilerin mezar talarnda yer almaktadr
(Hathaway, 147). Uzunçarl (1988) da baz Yeniçeri Cemaat Ortalarnda Zülfikar
sembolünün bulunduunu bildirmektedir. Mezarlardaki Zülfikar ilemelerinin
sancaklardaki Zülfikar ikonundan çok, Kzlba etkisi olan bir Zülfikar ilemesi
olduu anlalyor.

Yeniçeri Ordusu Ortalarndaki flamalarnda bulunan pençe (el) eklinin, ayn


önüne yldz yerine konularak kullanld anlalyor. Bu el ile baparmak: Hz.
Muhammed, iaret parma: Hz. Ali, orta parmak: Hz. Fatma, yüzük parma: Hz.
Hasan ve serçe parma: Hz. Hüseyin’i temsil etmektedir (Dedebaba, 1995, 63).

Yeniçeriler ile Bektai tekkeleri arasndaki ilikiye ilikin bir dier örnek
Faroqhi (2000) tarafndan verilmektedir. 1720’li yllara ait bir belgeye göre, o dönem
tarikatn banda bulunan eyh Elvan, Hacbekta Zaviyesine bal tarikat
vakflarnn düzeni ile ilgili çkan bir sorun üzerine stanbul’a gider. eyh Elvan’n
stanbul’a yapt ziyaret srasnda Yeniçeri Aasnn araclndan faydalanm
olduu tahmin edilmektedir. Üst rütbeli olmad bilinen Ali Aa isimli bir Yeniçeri,
ald emirle Hacbekta Kasabas’na gelerek, eyh ailesinin bir ferdinin vakf
idareciliini üstlenmesini, baka birisinin nazr tayin edilmesini salayarak stanbul’a
dönmesi istenmektedir (Faroqhi, 2000, 116).

Burada ilginç olan bizzat eyhin anlamazlklara sebep olan sorunlarn


çözümünün merkezi idare tarafndan istenmesidir. Ayrca, Yeniçeri Aas’nn bu
konuda bir ekilde arabulucu taraf olmas da anlamldr. Bu olayda kadnn adnn
geçmemesi ve özel birisinin stanbul’dan görevlendirilmesi de düündürücüdür.
Osmanl yönetiminin belki de kadya güvenmeyerek özel birisini stanbul’dan
göndermi olmas düünülebilir ya da kad da soruna taraf olabilecei için tarafsz
73

biri gönderilmi olabilir (Faroqhi, 2000, 116). Bu örnein dndaki baz durumlarda,
tarada bulunan baz zaviyelerin eyhlerinin Hacbekta’taki eyhin müdahalesini
gerçekten de gereksiz bulup onun yerine bölgedeki kadya bavurmu olduklar
olaylara rastlanmasn da mümkün olduu tahmin edilebilir.

Ocan tarikata olan etkisi, örneklerde görüldüü gibi, tersi durumun


gerçekleebilecei anlamna da gelmektedir. 1655 tarihinde ekbanbalktan
Yeniçeri Aas olan Mehmed Aa’nn ocaktan aa olmasna kar ocaktaki Bektai
eyhi itiraz etmi olduundan, Mehmed Aa üç gün sonra azlolunup yerine Harem-i
Hümayun’dan Çukadar Bonak Mehmed Aa tayin edilmitir (Uzunçarl, 1988,
178). Örnei doru olarak kabul edersek, bu etkinin direk olarak merkez tekkeden
deil de, ocaktaki tekkeden yapldnn anlamn daha iyi analiz edebiliriz. öyle ki,
dorudan merkez tekkeden yaplan etki, Bektai Tarikat’nn Yeniçeri Oca
üzerinde direk nüfuz sahibi olduunun göstergesidir. Ancak, ocak içerisindeki
Bektai Tekkesinden yaplan etki ise, bu etkinin sadece Bektai olma sfatnn
ötesinde, ayn zamanda Yeniçeri etkisi olduu gerçeini ortaya koymaktadr.
Kanmzca bu durumun, Yeniçeriler arasndaki aa çekimesinin bir yansmas
olmas muhtemeldir.

Cevdet Paa, Bektailikle ilgisi olmayan baz Yeniçerilerin oca


kartrdn bildirmektedir. Buna örnek olarak Haydar Baba’y verir. ddiaya göre
Alemdar Paa ve III. Selim olaylarnda bulunan ve 99. Orta’da oturan Haydar Baba,
Yeniçeri Aas smail Aa’nn 1822 ylnda azlinden sonra sürgün edilmitir.
Bursa’ya vard srada Yeniçerilerin huzursuzluk çkarmas üzerine olay Yeniçeri
Aas Hasan Aa’ya bildirilir. Haydar Baba’nn ölümüyle olay kendiliinden son
bulur (Koçu, 1970, 12).

Ocak-Tarikat ilikilerine ilikin tartmalar, en çok Safevi Devleti’ne kar


yaplan seferde ve Kalender Çelebi syannda younlamaktadr. Bu konuya ilikin
yaklamlar, Yeniçeriler Bektai etkisindeyse neden Bektailerle iyi ilikiler
içerisinde olan II. Bayezid ya da Kzlbalarla sorun yaamayan ehzade Ahmed’in
padiahln kabul etmeyip I. Selim’i tahta oturttular (Öz G, 1997, 32)? neden Safevi
seferinde silah brakan baz Türkler gibi silah brakp da Sava ah smail lehine
74

çevirmediler (Öz G, 1997, 33)? ya da neden Bektai Postniini Kalender Çelebi’nin


isyann iddetle bastrd (Öz G, 1997, 34)? eklinde birkaç balk etrafnda
toplanmaktadr. Ayrca Yeniçerilerin Anadolu’nun demografik yapsn dahi
etkileyecek ölçüde Celali syanlarn ar iddetle bastrdklar da bilinmektedir
(Çamurolu, 1994, 42).

Buna karlk, ilikilerinde son derece dikkatli olan Bektailerin, Yeniçeriler


ile yakn olmalarnn tesadüf olmadn savunanlar da vardr. XVII. yüzyldaki ran
seferlerindeki Yeniçerilerin gönülsüzlüü nedeniyle savalarn çok uzun sürmesi,
ran’a kar yaplacak sefer ilan srasnda stanbul’da ayaklanma korkusunun
yaanmas, Yeniçerilerin cephede savaa kar nutuk atan Bektaileri korumas gibi
Yeniçeriler ile Bektailer arasndaki ilikinin gerçek anlamda youn olduunu
savunan yaklamlar da mevcuttur (Çamurolu, 1994, 38).

Aslnda çeliki gibi görün her iki yaklamn birçok ortak noktas mevcuttur.
Her eyden önce, Yeniçeriliin kuruluunda Bektai etkisinin srarla vurgulanmas
ile Osmanl Devleti’nin oluumundaki Bektai etkisini ön plana çkarma gayreti
arasnda dorudan bir iliki vardr. Yukardaki örneklerde de görüldüü gibi,
Bektailer ile Yeniçeriler arasndaki iliki, özellikle I. Selim dönemi Safevi Sava ve
Kalender Çelebi isyanlarndan da anlald gibi ekilsellik yan ar basan, yüzeysel
bir ilikidir. Çamurolu (1994), Yeniçerilerin Bektailii sürecinin ciddi anlamdaki
balangcn, yani iç içe geçiini daha sonraki yüzyllarda aramaktadr. Sürecin ciddi
anlamdaki balangc her ne kadar XVI. yüzyl bulsa da, gerçek anlamda
özdelemenin XVIII. yüzylda gerçekletii anlalmaktadr. Öz (1997a)’e göre
XVIII. yüzylda her iki güç kader birlii içerisine girmitir. Çamurolu (1994)’na
göre ise, Patrona Halil syan bu anlamda bir dönüm noktasdr. Uzunçarl (1988)
da, dönüm noktas olarak Alemdar Mustafa Paa syann göstermektedir.

Bu balamda dahi, “Bektai olmayan Yeniçeri olamazd” (Samancgil, 1945,


223); “ocak, Bektai Tarikat’nn bir nevi seyfi kolu olarak hizmet görmütür”
(Gündüz, 1983, 133) eklindeki yaklamlarn fazla abart içerdiini düünmekteyiz.
Bu görüün tam tersi olarak ortaya atlan, ocaktaki Bektai Babasnn Osmanl
ulemasn temsil ettii (Öz G. 1997, 43), sahte bir temsilci olduu yönündeki
75

yaklamlarn da ayn oranda gerçekçi olmad kansndayz. Ayrca, ocak-tarikat


ilikisini ‘börk’e indirgemenin de salkl bir yaklam olmad düüncesindeyiz.

Özellikle XVIII. yüzylda younlaan ocak-tarikat ilikisinde genel itibariyle


Yeniçerilerin Bektaililii yüzeysel ve ekilsel olarak nitelendirmenin yerinde olduu
anlalmaktadr. Törensel ve bürokratik ekilsel uygulamann ötesinde dinsel ve
felsefi olarak ciddi bir ilikinin varolmad açktr. Hac Bekta’a ballk, Oniki
mam’ tanyp inanma gibi söylemler, daha çok Yeniçerilerin söylemsel ve yüzeysel
ballklarnn ifadesidir (Öz, 1997a, 141, 142). Hac Bekta- Veli’nin, Yeniçeri
Oca’nn piri olmas konusunda ve baz Bektai ritüellerinin dnda, Yeniçerilerin
Bektailik görü ve ayinleri ile ne derecede yakn alaka içinde olduu, ikna edici bir
ekilde ortaya konmu deildir. XVIII. yüzyldan itibaren Bektai dervi ve
babalarnn bazlarnn Yeniçerilerle yakn gündelik ilikisi olduu görülmektedir,
ancak bu, ocan tarikat ile ilikisinin ve aidiyetinin ne düzeyde olduu konusundaki
temel problemleri cevaplamaya yetmez (Ortayl, 2000, 346).

Her iki örgütlenme arasndaki ilikinin somut göstergesi olan kladaki


Bektai Babasnn misyonunun ekilsel ball ifade eden makam olmaktan öte bir
durum tekil etmediini söyleyebiliriz. Ayrca Osmanl Devleti’ndeki son birkaç
isyanda kla Bektailerinin etkin olduu yönündeki yaklamlar da bu durumla
çelimemektedir. Ocak içerisindeki Bektai Babalarnn zamanla Yeniçerileri
Bektailetirmek yerine, kendilerinin Yeniçerilemesi (askerlemesi) sonucunu
dourmu olabilir. Bunu, ocan bozulmasna, yozlamasna paralel olarak, ocaktaki
Bektai Babalarnn da bu yozlamadan nasibini alm olabilecei ihtimali
çerçevesinde deerlendirebiliriz.

2.2.3. Bektai Tarikat’nn Lav

Yeniçeri Oca’nn kapatlmas ile Bektailiin yasaklanmas arasnda


kronolojik yaknln olmas, bizim, tarikatn yasaklanmas ile ocan kaldrlmas
arasnda iliki kurmamz salamaktadr. Düz mantk ile hareket ettiimiz zaman
Bektailiin yasaklanmasn açklayabilecek iki bak açs ortaya çkmaktadr.
76

Birincisi; Yeniçeri Oca’nn Bektailii benimsemi olmas, ocan kapatlmasna


neden olan eylemlere Bektailerin de katlmas nedeniyle ocan kapatlmasnn
ardndan sra tarikata gelmitir. kincisi; Bektailik, bünyesinde youn olarak varolan
heterodoks unsurlar nedeniyle, Osmanl devlet yönetimi ve ulema tarafndan fazla
uygun bulunmayan bir tarikattr. Yeniçeri Oca’nn kaldrlmasnn ardndan askeri
desteini kaybeden tarikat yalnz kalm ve –kurulmasn salayan misyonunun da
son bulmas nedeniyle– yasaklanmtr. Bu yaklamlarn hangisinin daha gerçekçi
olduunu anlamak için, tarikatn yasaklanmasna neden olan unsurlar daha ayrntl
olarak ele almak yerinde olacaktr.

Cevdet Paa (1966), Esad Efendi’ye 1 dayanarak Bektaileri “bozuk ve


karanlk inanl, cahil ve dine aykr düüncede insanlar,” eklinde tanmlamaktadr.
Ayrca Bektailere yönelik dier ithamlar arasnda namaz klmamak, oruç tutmamak,
içki içmek, Hz. Ali’yi tek halife bilerek, Hz. Osman ve Hz. Ömer’i benimsemeyerek
onlara hakaret etmek, halk batl yola sürüklemek gibi unsurlar saylmaktadr.
Ahmed Cevdet Paa (236)’ya göre:

“Bektailer, Peygamberlik iddiasndan sonra karkla yatkn olan


halkn kalbini çelip kötülüklere sürüklediler. Özellikle cahil insanlara
ve yeniçerilere sokulup iledikleri kötülüklerle onlar da batan çkarp
isyan edecek duruma soktular. Osmanl topraklarnn her yerinde
öncesi ve sonraki kanun yolu ile idam edilmeleri, devleti sevenlerin
amac idi.”

Anlald üzere, Osmanl Devleti’ni sevmek, Osmanl topraklarndaki


Bektaileri ‘kanun yolu ile’ idam edilmelerinin göstergesi halinde sunulmaktadr. Bu
yaklam, en azndan Cevdet Paa ya da Esad Efendi’nin kiisel tavrlar, sanki
yüzyllardr birikmi duygularn birden ortaya atlmas gibi bir çk
çartrmaktadr. Cevdet Paa (235), Bektailiin kaldrlnn ne denli yerinde bir

1
II. Mahmud tarafndan vakanüvislie getirilen Esad Efendi’nin, Üss-ü Zafer adl yaptndan dolay
10 bin kuru ve 2630 altnla ödüllendirildii unutulmamaldr (Öz B., 1997a, 177). Bu bakmdan Esad
Efendi’nin Üss-i Zafer adl eserinin II. Mahmud tarafndan, Bektai Tarikat ve Yeniçeri Oca’nn
lavnn üzerine kurmaya çalt yeni ve merkezi düzenin oluumu için propaganda yapmas
amacyla yazdrld düünülebilir (Ortayl, 2000, 345).
77

karar olduunu vurgulamak amacyla eyh Kalender syann örnek vererek, bu


zümrelerin tarihte Osmanl Devleti’nin bana ne denli sorunlar açtn özenle
belirtmektedir.

Sünni inanca sahip tarikat eyhlerinin de katlmyla yaplan ve Bektailiin


hal’inin görüüldüü toplantda eyhülislam, eriatta mekruh olann, tarikatta da
haram olmas gerektii halde, cahil Bektailerin slam’n farzlarn yerine
getirmedikleri gibi, bir de küçümsediklerini, dolaysyla kafir olduklarn iddia
etmektedir (Ahmed Cevdet, 236).

Örneklerde de görüldüü üzere, Osmanl devlet yönetiminin Bektai


Tarikat’n yasaklamasnn gerekçeleri genel olarak Bektailerin ehl-i sünnet
inancnn takipçisi olmaylar, caiz olmayan eylemlerde bulunmalar ve tüm bu
tarzlaryla Yeniçeri Oca’n da bozmu olmalar eklinde özetlenebilir. Bektailere
yönelik bu iddialarn geçerliliini sorguladmz zaman, Cevdet Paa’nn ‘aykr
düünce’, ‘haram’, ‘din yolundan sapm’ gibi ifadeleri deerlendirirken, Sünni
inanca bal bir insann, teolojik ve mistik yaps dardan kolay kolay
anlalamayan heterodoks yapl, senkretik yan güçlü bir tarikat deerlendirdiini
gözden kaçrmamak gerekir. Eer bu nokta gözden kaçrlrsa Bektai Tarikat
mensuplar her durumda ‘karanlk inanl’ ve ‘dine aykr’ olarak ilan edilebilir.
Esad Efendi’nin ‘cahil’ tanmlamasyla neyi kastettiini tam olarak
anlayamamaktayz. Söz konusu cehalet Sünni slam anlayna kar ise, yukarda
bahsettiim üzere bu ksmen dorudur. Tüm bu nitelemelerden de anlalabilecei
gibi, Bektai Tarikatn deerlendiren ve yorumlayan kimseler Sünni slam inancna
sk skya bal zümrelerdir. Bu bakmdan, bu zümrelerin Bektailerin inanc ve
yaps hakkndaki yarglamalarn üphe ile karlamak gerektii kansndayz.

Dier taraftan, Bektailerin inançlar nedeniyle Yeniçerileri ‘kötü yola


düürdükleri’ eklindeki iddialarn doruluunun söz konusu olmas durumunda,
tarikatn ocaktan önce kapatlmasnn ve 1826 sonrasnda Bektai zümrelerine kar
uygulanan takip siyasetinin on yllarca uygulanmasnn cevabn veremezdik.
78

Bektai Tarikatnn kaldrlmasnn nedeni olarak gösterilen bir dier unsur


da, tarikatn Hac Bekta’n yolundan sapt, dahas tarikatn Hac Bekta’ istismar
eden bir tutum taknd tezidir. Ancak bu, Bektai senkretik yapsna katlan
heterodoks unsurlarla birlikte tarikatn teolojik yannn güçlendirilmesine yaplm
katkdan ibarettir. Yani Bektailik, deien zamanla birlikte gelenee katlan
unsurlarn de etkisiyle dinsel motiflerini zenginletirmitir. II. Bayezid’in XVI.
yüzyln banda örgütlenmesine önayak olduu Bektailik ile XVIII. yüzyln
bandaki Bektailik arasndaki fark uçurum deildir. Dolaysyla ‘yoldan çkma’ ile
kastedilen unsurlarn temelinin atlmasna II. Bayezid yardmc olmutur. Öte yandan
Bektailie yönelik ithamlarn temelinin daha eskilere dayand anlalmaktadr.
XVIII. yüzyl yazarlarndan Vassaf Hüseyin’in “Sefinet-ül Evliya”snda, bir takm
olaylar ve yorumlarla Bektailerin zndklnn ispatna gayret edildii
görülmektedir (Ortayl, 2000, 346).

Çelebi Cemalettin Efendi, Bektailiin yasaklanmasna gerekçe olarak


gösterilen eriat kart tutumlar konusunda savunma verme ihtiyac hissederek,
namaz ve oruç konusunda dine uygun görü bildirmektedir. Çelebi’nin söylemleri,
Hac Bekta’n Sünni tasavvufçu bir din adam olduunu, Bektailiin de ayn
ekilde Sünni bir tarikat olarak kurulduunu ve sonradan yabanc unsurlar nedeniyle
bozulduunu ortaya koyar niteliktedir (ahin, 1995, 338). Cemalettin Efendinin
konumu ve misyonu itibariyle, yapt tespitin geçerliliinin olduunu
düünmemekteyiz.

Enver Ziya Karal (1994, 150)’n “Bektailer, Yeniçeriler gibi her türlü
yenilie dümandlar” eklinde görüü vardr ki, bu yargya nasl ulat konusunda
fikir sahibi deiliz. Ancak, Bektailiin dinsel ve senkretik yaps itibariyle deiime
ve yenilie en açk tarikat olduunu söyleyebiliriz.

Bektai Tarikat’nn ilga edilmesinin nedenleri arasnda gösterilen bir dier


yaklam da, Bektailerin slam ile badamayan faaliyetlerde bulunmalar nedeniyle
Yeniçerileri ‘isyan edecek duruma sokma’lardr. Oysa iyi bilinmektedir ki, son
Yeniçeri isyannn baarszlkla sonuçlanmasnn önemli nedenlerinden birisi,
ulema, medrese ve üst düzey bürokratlar gibi kurumlarn isyan desteklememi
79

olmalardr. Durum böyle iken, Yeniçeri isyannn tüm sorumluluunu Bektai


Tarikatna çkarmak istenmesinin nedenlerini baka yerlerde aramak gerekir. Zira,
isyana destei olan tarikatlarn kapatlmas gibi bir uygulama Osmanl Devleti tarihi
boyunca uygulanm olsayd, belki de sadece birkaç dinsel yaplanma varln
sürdürürdü. Ayrca yine, isyana destek veren kurumlar kapatarak cezalandrma
gelenei uygulansayd, öyle sanyoruz ki ulema bu süreçten daha zararl çkard.
Çünkü dier Yeniçeri isyanlarnda –bata ulema olmak üzere– bizzat devlet yönetim
organlarnn kendisi aktif ya da pasif olarak rol almtr.

Dier taraftan Yeniçeri isyan srasnda aktif olarak bulunmu ahslarn


cezalandrlmas gibi bir yöntem izlenebilecei halde, tüm tarikatn yasaklanm
olmas, Bektailiin de hedeflerden birisi olduu gerçeini akla getirmektedir. Zira,
Osmanl devlet yönetimi tek tek suçlular bulmann mümkün olmad iddiasyla
tarikat olduu gibi kapattn ifade etmektedir ancak gerçekte devletin suçlular tek
tek aramaya niyetinin olmad da açktr. Çünkü zaten ‘bunlarn bütün olarak eriata
aykr eylemleri bilinmekte’dir.

Bektai Tarikat’nn yasaklanma kararnn çkt toplantda ulemann bir


ksm, Bektailerin bütün olarak eriata aykr eylemleri bilinmekle birlikte, kii
olarak her birinin ilenen suçtaki paynn ispat edilememesi ihtimali olduundan,
tümü hakkndaki eriat yargsnn ne olabileceini sorar. Yant tamamnn katlinin
uygunluu yönündedir, ancak birkaç kiilerin idam edilmi olmasndan, eriatn bu
biçimde yorumlanmasnn kabul edilmedii sonucu ortaya çkmaktadr (Berkes,
1973, 144).

Fetvann tam olarak uygulanmad görünmekle birlikte böyle bir fetvann


suçun kiisellii ve dine uygunluk açsndan tezat oluturduu açktr. Durum
böyleyken ve bu gerçein bilinmesine ramen yine de fetvann verilmi olmas, II.
Mahmud’un da toplanty dinledii göz önüne alnrsa, lav kararnda dinsel motiften
çok siyasi yannn kuvvetli olduu tezini güçlendirmektedir.

Yeniçeri ortalarnn hatr saylr zabitlerinin kahvehanelerinin açl


töreninde bir Bektai babas yer alr, Gülbank çekilir ve böylelikle kahvehane takdis
80

edilmi olur. stanbul’da, Bektailerin Yeniçerilere ait kahvehane, dükkan ve


bunlarn yaad veya vakit geçirdii hanlarda, siyasi sohbet ve dedikodularn ban
çektii anlalmaktadr. Bektailerin bir ksmnn halkn gözünden dümesinde, son
dönem Yeniçeri kahvehanelerinin rolü olduu düünülebilir (Ortayl, 2000, 348).

Osmanl devlet yönetiminin Bektai Tarikatn lavetmesinde etkili olduu


düünülebilen bir dier gerekçe olarak, Yeniçeri Ocann yklna kar protesto
ayaklanmalarn kkrtma ihtimali olmas gösterilebilir (Lewis, 1970, 80). Bektai
Tarikatnn yasaklanmasnn yerinde bir karar olduunu düünenlerin ele aldklar
olgulardan arasnda, tarikatn Yeniçerilere yüklenen tüm sorumlulua ortak edildii
tezi gösterilebilir. Ancak bu tespitin arlnda, Bektailiin tavrn yadrgayan ve
hazmedemeyen bir idareci ve kuralc zümrenin rolü de söz konusudur (Flal, 1990,
208).

Bektai Tarikatnn kapatlmasnn nedeni ile Yeniçeri Ocann yasaklanmas


arasndaki ilikiyi fazlasyla ileriye götüren Güla Öz (1997, 67), ocan
kaldrlmasn tarikatn lav için bir bahane olarak görmektedir. Bu anlamda, asl
amaç oca deil de tarikat kaldrmakt, demek gerçekçi bir yaklam olmaz. Ancak,
ocan kaldrlmas, tarikat sevmeyenler ve hazmedemeyenler için bulunmaz bir
bahaneydi ve onlar da bunu sonuna kadar kulland demek, yanl olmaz
kanaatindeyiz.

Yukardaki örneklerini de verdiimiz üzere, Bektailere yönelik suçlamalar


çounlukla, Bektailerin Sünni dinsel öreti dnda eylemlilikte bulunmalar
üzerinden yaplmtr. O halde u soruyu rahatlkla yöneltebiliriz: Madem
Bektailerin her zaman eriata kar durular mevcuttu da, neden 1826’da kaldrld?
Elbette ki bunun yantn ocak ile tarikat arasndaki dirsek temasnda bulacaz.
Osmanl devlet yönetiminin, bu yaknlktan rahatsz olmasna ramen, yüzyllardr
Bektai Tarikat ile ilgili olarak radikal önlemler almad düüncesindeyiz.

Nihayet 8 Temmuz 1826 (2 Zilhicce 1241) tarihinde Saray- Hümayun


Camii’nde ‘Bektai Tarikatnn durumu’ konulu bir topland düzenlenir. Padiah II.
Mahmud’un kafes arkasndan izledii toplantya Nakibendi, Mevlevi, Halveti,
81

Celveti, Sadiyye gibi birçok tarikatn temsilcisinin yannda sadrazam, eski ve yeni
eyhülislam gibi önemli devlet adamlar da katlr (Cevdet Paa, 1966, 236).
Sadrazam ilk sözü alarak tarikat müridlerinin slam’n farzlarn yerine getirmemesi
gibi örneklerin eliinde katlmclara fikirlerini sorar. Katlmclar önceleri “O
tarikat adamlar ile ilikilerimiz olmad için durumlarn ve tutumlarn bilmeyiz” 1
demekle birlikte daha sonra, duyduklar ehl-i sünnet d eylemlerden örnekler
verirler (Cevdet Paa, 1966, 237). ‘Öldürülmeleri vaciptir’ kararnn ardndan lav ve
cezalandrma ileminin nasl olacana dair konumalar yaplr.

Üsküdar ve Eyüp bata olmak üzere altm yldan önce yaplm olan Bektai
Tekkelerinin dier tarikat ileri gelenlerine tahsis edilmesine, altm yldan sonra
yaplm olanlarn da yklmalarna, tekkelerde bulunan cami, mescid ve
medreselerin ayn amaçla kullanmnn devam edilmesine karar verilir. Her iki grup
tekkelerde bulunan Bektai Baba ve müridlerinin dinsel açdan ‘düzelmesi’ için
Hadim, Birgi ve Kayseri gibi ulemann youn olduu yerlere sürgün edilmeleri
yönünde görü bildirilir (Cevdet Paa, 237).

Tamam Sünni dinsel öretiye bal olan tarikatlardan Mevlevi, Nakibendi,


Halveti Sadiyye, Celveti ve Kadirilerin temsilcilerinin hazr bulunduu bu toplantda,
heterodoks yapl bir tarikatn gelecei hakknda verilen kararn olumlu olmasn
beklemek –tarikatlar aras rekabetin varln da düündüümüz zaman– sanyoruz ki
ar iyi niyetli olmak anlamna gelmektedir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Bektailiin kapatlmas kararn II.


Mahmud’un tek bana almad gibi bir sonuç ortaya çkmaktadr. Dedebaba (1995,
31), tarikatn kapatlmasn ve Bektailerin ar cezalara maruz braklmasn büyük
oranda dier tarikat müritlerinin eseri eklinde lanse etmektedir. Aslna baklrsa bu
yüzde yüz doru bir yaklam deildir. II. Mahmud’un inisiyatifi dahilinde olmadan
böyle bir karar alma sürecinin ilemesi söz konusu deildir. Dier taraftan, ehl-i
sünnet tarikat mensuplarnn –her ne kadar inisiyatifleri snrl ise de– Bektailiin

1
II. Mahmud döneminin ünlü sufilerinden Kuadal brahim Halveti, Bektailere yaplan bu olaylar
tasvip ettiini, Bektailik, iilik, Rafizilik’in birbirleriyle sk ilikileri olduunu, hatta hepsinin de
ayn olduunu, dostlarna yazd bir mektupta padiahn ve ulemasnn vermi olduu bu karar
desteklediklerini bildirmitir (Öz G., 1997, 72).
82

lav sürecindeki karar alma organlarnda durumdan vazife çkardn düünebiliriz.


II. Mahmud’un Bektai Tarikatyla ilgili kararn alnmas görevine dier tarikat ileri
gelenlerini atamasnn, iktidarlarn önemli kararlara ortak sorumlu arama tavrndan
kaynaklanm olabilecei kanaatindeyiz (Çamurolu, 1994, 37).
83

3. BÖLÜM

1826 SONRASI BEKTALK VE OSMANLI YÖNETM

3.1. BEKTA TEKKE, VAKIF VE EYHLERNN


DURUMU

Bektailiin yasaklanmasyla birlikte tarihe, ‘Osmanl Devleti tarihinde ilk


kez bir tarikat kapatlmtr’ notu düülmütür. Kapatma karar, Bektai vakf, tekke
ve eyhlerinin sk takibi ile desteklenmitir.

stanbul tekkelerindeki babalar ve müridleri tutuklanarak darphane


mahzenine hapsedilirler. Knc Baba, stanbulaaszade Ahmed Baba ve Salih Baba
idam edilirler. Dierleri eyhülislam Efendi tarafndan iman yoklamasna çekilerek
Sünnilikleri kontrol edilir. Yaplan sorgular neticesinde idam edilmeyen Bektailerin
slami ilimlerde derin bilgileri olmamakla beraber zndk ve mülhid olmadklar
anlalr, fakat siyaseten hepsinin sürgününe karar verilir. Rumelihisar’nda ehitlik
tekkesinden Mahmud Baba ile yedi nefer müridi Kayseri’ye, Öküz yada Paaliman
tekkesindeki Ahmed Baba ve Kazlçeme tekkesindeki Hüseyin Baba ikier nefer
müridleriyle Hadim’e, Karaaaç tekkesinden o tarihte ayn zamanda ‘Hac Bekta
Vekili’ olan brahim Baba ile sekiz nefer müridi, Sütlüce tekkesinden Mustafa Baba
ve Eyüp’te Karyad Tekkesinden Mustafa Baba üç nefer Bektai ile Birgi’ye,
Karaaaç Tekkesinde misafir olan Yusuf Baba Amasya’ya, yine misafirlerden
Ayntabl Mustafa Baba Güzelhisar’a, Knc’nn kardei Mehmed Baba, Çamlca
Tekkesinden Mehmed Baba ve Merdivenköyü tekkesinden dier Mehmed Baba dört
nefer müridi ile Tire’ye gönderilirler (Ahmed Cevdet, 1966, 238; Birge, 1991, 89).
Sürgünlerin Hadim, Birgi ve Kayseri gibi ulemann etkili olduu yerlere yaplm
olmas, Bektailerin sk kontrol altnda tutulmak istendiinin göstergesidir.
84

stanbul’da kalan dier Bektailerin –takip siyasetinden daha az etkilenmek


adna– Sünni klna girerek takiyye yapt anlalyor. zzet Molla Bektailere
yönelik uygulanan takip siyasetini u dizelerle dile getirmektedir: “Aalar eyledi
cehiyme sefer / Çald Bektailer de göç borusun” (Ahmed Cevdet, 1966, 238).

Bektai Tarikatnn kapatlmas, baz ulema ve dier tarikat mensuplarnn,


holanmadklar kimselerin gözden düürülmesine zemin hazrlad anlalyor.
1826 sonras süreçte Bektai olmak o kadar suç tekil eden bir durum arz ediyor
olmaldr ki, insanlarn hrslar ve dümanlklar yüzünden Bektailikle ilgisiz
kimseler ‘Bektai’ diye ihbar edilmektedir.

Cevdet Paa (239), Bektailerin sk bir ekilde arand srada Beikta
Cemiyet-i lmiyesi 1 olarak bilinen özel bir ilmi grubun üyeleri olan Melekpaazade
Abdülkadir Bey, eski vakanüvis anizade Mehmet Ataullah Efendi 2 ve defterdar
smail Ferah (Ferruh) Efendi gibi isimlerin Bektailikle suçlanarak Manisa,
Menemen, Bursa gibi yerlere sürgün edildiklerini bildirmektedir 3 . Ancak Ferah
Efendi, o dönemde Tefsir-i Mevakip adl eseri yazmakla megul olduu için,
padiahn emriyle eserini tamamlamak üzere sürgün yeri Kadköy olarak
deitirilmitir. Murat Mollazade Arif Efendi de bu yolla suçlanr ve stanbul’a ayak
basmamak üzere Aydn Güzelhisar’na sürgün edilir. Cevdet Paa (239), bu konuya
ilikin tespitini u ekilde bitirmektedir: “Bunlarn Bektailikle hiç ilgi ve ilikileri
yoktu”. Ayrc, devlete kar açkça tavr taknd iddia edilen sarraf abç Yahudi
Bektailikle itham edilerek idam edilmitir. abç Yahudi’nin idamndan sonra bütün
mallarna devletçe el konulmutur (Mutlu, 25). Örneklerde görüldüü üzere,
birbirlerine kar dümanlk besleyen insanlar, hasmlarn Bektai olmakla
‘suçlayarak’ ceza almalarn salamaktadrlar. Bu gibi örnekler o dönemde Bektai
olmann ne denli takibe maruz kalnabileceinin ipuçlarn vermektedir.

1
Bu oluum, sadece felsefe, iir, edebiyat ve modern ilimlerle uraan bir dernektir (Çamurolu,
1994, 37).
2
anizade, tbbi eserlerin yannda aritmetik, geometri, cebir ve askerlik üzerine kitaplar olan bir
bilgindir (Çamurolu, 1994, 37).
3
II. Mahmud yaynlad fermannda anizade’nin sürgünü konusunda “… pek ünlü olmakla birlikte
bunlarn dahi terbiyelerinin verilmesi gerekir” eklinde ifade kullanmaktadr (Öz B., 1997b, 90).
85

Bu süreçte Bektai olmadklar halde isimlerinin sonunda ‘baba’ unvan


bulunan pek çok eyh de ayn akbete urayarak sürgün edilmitir. Örnein,
Halep’teki Bayram Baba Tekkesi kapatlarak mallarna el konulmu, daha sonra ise
bu tekkenin Halveti’lere ait olduu anlalnca, 1831 ylnda yeniden açlarak
eyhliine Abdulhamid Dede tayin edilmitir (Boz, 1999, 88).

Bektailere yönelik olarak uygulanan takip siyaseti öyle bir boyuta varmtr
ki, Yeniçeri isyan srasnda hapiste olmalarna ramen, 15 kii daha sonra
tutuklanarak dier Bektailer gibi eyhülislamn sorgusuna çekildikten sonra yedi
tanesinin ehl-i sünnet olduklarna kanaat getirilerek serbest braklmasna, dier sekiz
tanesinin ise bozuk itikatlar sebebiyle ayr ayr yerlere sürgün edilmelerine karar
verildii anlalmaktadr (Ayar, 1998, 42).

II. Mahmud, Rumeli’deki Bektai Tekkelerinin ykmnn ve Bektailerin


durumlarnn kontrolünü salamak amacyla Hac Ali Bey ve ulemadan Pirlepeli Ali
Aa’y 1 ; Anadolu tekkelerini yktrmak için de Cebeciba Ali Aa ve
müderrislerden Çerkei Mehmed Efendi’yi 1 Austos 1826 tarihinde memur tayin
etmitir 2 (Uzunçarl, 1988, 572). Hac Bekta Kasabas’ndaki Pirevi
Külliyesi’ndeki camiye ‘Nakibendiyye Camii’ ad verilirken, buradaki tekkeye de
Nakibendi eyhi Kayserili eyh Mehmed Said Efendi atanmtr. Son Bektai
postniini olan Hamdullah Efendi ise 1828 ylnda Merzifon’a sürülmütür (Gündüz,
1997, s. 19).

Dier taraftan II. Mahmud 1827 ylnda, Hac Bekta Veli Vakf yönetimini
Nakibendi Tarikat ilkeleri dorultusunda yönetmesi kouluyla Hamdullah
Efendi’nin kardei Veliyüddün Efendi’yi görevlendirdii dorultusunda bir berat
verir: “… kötünün ortadan kaldrlmasyla Nakibendi Tarikat usulü yerine
getirilmek kouluyla ad geçen karde Seyyid Veliyüddin’e …….. görev belgesi
gereince bu berat verdim” (Öz B., 1997b, 93). Bektai Veliyüddin posta

1
Ali Bey’in Rumeli’de Dimetoka ve civarnda yapt tahkikat neticesinde dört adet defter hazrlad
anlalmaktadr (Mutlu, 1994, 25).
2
Rumeli’ye yolculuk srasnda Ali Bey’e Bektailik haricinde bir de ek görev verilmi, Ali Bey asl
görevini yapamamaktan muzdarip olmas nedeniyle bir yardmc daha istemitir. Ali Bey’in tekkelerle
ilgili görevi Osmanl merkezince daha önemli görülmü olmal ki, öteki görevi üzerinden alnm ve
yalnzca Bektailerle ilgilenmesi istenmitir (Ayar, 1998, 51).
86

oturtturulurken, zaviyeyi Nakibendi usulüne göre yönetmesi konusunda ‘uyarlr’.


Veliyüddin’in 1828 ylnda ölümüyle Nakibendi eyhi Mehmed Said Efendi’nin
atamas yaplr (Ulusoy, 1986, 94).

Devletin her tarafnda, özellikle de Rumeli’de yaygn olan Bektai


tekkelerinin bir ksm cami, medrese ve mekteplere tahsis edilmi, bir ksm da
özellikle Nakibendilerin kontrolüne verilmitir (Gündüz, 1997, 19). Böylelikle
Bektai tekkelerinin ‘slah edilip ehli sünnete’ kazandrlmas kararlatrlmtr (Öz
B., 1997a, 180).

II. Mahmud, ‘bunu kendimize i edinip bu din sapkn topluluu yok etmeye
çalacaz’ diyerek, idam edileceklerin hemen öldürülmelerini, balanmas
istenilenlerin ise sürgün edilmelerini buyurur (Öz B., 1997a, 180). Sanrz
Bektailerin takip iinin gevek tutulmu olmasndan dolaydr ki, padiah bu iin
yakndan izlenmesi ve Bektailiin tümüyle yok edilmesini sadrazamlk katndan
tekrar ister. Ancak II. Mahmud’un sadrazamndan kimi Bektailerin aratrlmasn
ve gereken cezann verilmesini istedii fermannda “… Ben sana söyler iken rüzgarn
iddetli olmasndan ve camlarn vurmasndan iitememisin….” ifadelerinden
üslubunun fazlasyla sertletiini söyleyebiliriz (Öz B., 1997b, 91).

Padiahn Bektailik iinin ar çözüldüü ve daha hzlandrlmas yolunda


sadrazamna verdii buyrukta üslubunun daha da sertletii görülmektedir:

“… öyle böyle denilerek bunlarn yerine getirilmesi pek gecikti….


Denetçileri görevden uzaklatrasn… Birçok yasalarn uygulanmasna
izin vermeme karn, yine yüzüstü braklyor… Her ne kadar iler
çoksa da, birine bir düzen verilmeden bakalarna balanyor, iler
arapsaçna döndüünden bir kat daha zorlayor. Zecriye maddesi nasl
oldu?... her biri 1 hizmet beendireyim diyerek ileri birbirine
dolatryorlar. imdiye kadar bir ey söylenmediinden arya
gitmeye baladlar. Sonunda kzacam düünmüyorlar m?... Sonra
öyle oldu, böyle oldu sözlerini dinlemem…” (Öz B., 1997b, 94).

1
Darphane Nazr ile Asakir-i Mansure bakan kastedilmektedir.
87

Sadrazam Selim Paa, Bektai takibi meselesinin ardan alnmasnda


eyhülislam sorumlu gördüünden olsa gerekir ki, takip ii için eyhülislamn bizzat
padiah tarafndan görevlendirilmesini ister. Bunun üzerine II. Mahmud, Bektailii
ortadan kaldrmak için veziriazamna gönderdii buyrukla eyhülislam
görevlendirmektedir:

“Benim vezirim… Bektailerin, tarikat eyhleri, Kuran hocalar ve


eriat memurlar, mahalle imamlar gibi yansz kiilerden oluan
inceleme-aratrma kurullar yoluyla durum incelenerek bask ve
korumann dnda tutularak, haklarnda eri yasalar neyi
gerektiriyorsa onu uygulayarak, yoksul-zengin ayrm yaplmakszn
hangi snftan olursa olsun eit tutularak, u Bektai fesad maddesinin
ehli sünnet arasndan tümüyle temizlemek için eyhülislamln bu ii
üstlenmesi buyruumuzdur. Bu Bektailik fesadnn Muhammed
ümmedi arasndan kaldrlmasna birlikte çaba ve özen gösteriniz.”
(Öz B., 1997b, 91)

II. Mahmud, Bektailer ve tekkeleri hakknda nasl ilem yaplaca


konusunda ülkenin deiik yerlerine gönderdii buyrukta tarikatn neden
yasaklandn belirttikten sonra, eriatn gerei olarak bütün Bektai tekkelerinin
yklmasn, tekke vakflarnn iptal edilmesini, bu arazi ve vakflarn devlete
(Beytülmal) döndürülmesini ald iki adet fetva eliinde emretmektedir (Öz,
1997b, 88).

Olaylarn geliim seyrine ve II. Mahmud’un Bektai takibatnn çok ciddiye


alnmas konusundaki uyarlarna baklrsa tarikatn yasaklanmasn isteyen ana
unsurun saltanat ricali olduunu söyleyebiliriz. Knc Baba yarglanrken, hangi dine
mensup olduunun sorulmas üzerine müritleriyle birlikte kelime-i ehadet getirince,
“yeis halinde iman makbul deildir, öleceini anlad için ehadet getirdi” denilerek
ölümüne karar verilmitir (Sezgin, 1995, 165). Bu gibi durumlar kararn daha çok
siyasi bir uygulama olduu gerçeini pekitirmektedir.
88

Yeniçeri Oca’nn kaldrlmasndan sonra kurulan Asakir-i Mansure-i


Muhammediye ordusuna kayt yaptran baz eski Yeniçeri askerinin ‘yeniçerilii
yeniden ihya etmek’ gibi sözler konumalarnn anlalmas üzerine takibata alnr ve
bunlardan birkaçnn sorgular neticesinde Bektai kyafetinde bir adamla sohbetler
ettii örenilir. Daha sonra bu askerler sava divanna verilerek öldürülür (Ahmed
Cevdet, 245). Bu tür olaylardan yola çkarak, Bektai dervileriyle, 1826 sonras yeni
kurulan orduya kayt yaptran baz eski Yeniçeri askerlerinin ilikilerini canlandrma
gayreti içinde olduklar sonucunu çkarabiliriz.

Bu arada, Bektailerin bir ksmnn ehl-i sünnet inancna sokulmas ve


denetim altnda tutulmas amacyla sürgünlerin Kayseri gibi ulemann etkin olduu
bölgelere yapld konusuna yukarda deinmitik. 1827 Temmuzunda Kayseri’ye
gönderilen bir fermanda;

“Bir müddetten beri baz erbab- Rafizin Hac Bekta- Veli’ye


mensubiyet davasyla er-i erife ve dört halifeye zebandirazlk
misullu hareketleri ve bunlarn çoaldndan bahisle, tekkelerinin
ykld, kimine siyaset uyguland, kimi sürgün edildii,
emlaklerinin istirdad lazm geldii”

bildirilerek, bunlarn cami ve mescidlerde evkat- hamseyi (be vakit namaz)


cemaatle eda etmelerine dikkat edilmesi emredilir (Ortayl, 2000, 347). Anlalan
odur ki, takiyye yapmak zorunda braklan Bektailer, sürgüne gönderildikleri
yerlerde ehl-i sünnet d inançlarn hala muhafaza etmektedirler.

Hamdullah Efendi, sürgünde bulunduu srada 1846 ylnda Amasya’da


ölmütür. Mehmet Hamdullah Çelebi’nin, Amasya’ya sürgününden sonra ‘Hasreti’
mahlasyla iirler yazd bilinmektedir (Ulusoy, 1986, 93). eyh’in bu sralarda
‘Hasreti’ mahlasyla iir yazmaya balamas anlamldr.

Bektai tekkelerinin yklmas faaliyetine önce stanbul’dan baland


anlalmaktadr. Kapatlan Bektai tekkeleri hakknda ayrntl bilgi veren Hasluck
(1995)’a göre stanbul’da on dört Bektai tekkesinden dokuzu yklmtr.
Rumelihisar’nda ehitlik, Öküz Liman, Karaaaç, Yedikule, Sütlüce, Eyüp,
89

Üsküdar, Merdivenköy ve Çamlca’daki Bektai tekkeleri yklanlar arasndadr.


Türbeler haricindeki binalarn yklmasnn ardndan, tekkelerin ve müsadere için
mallarn defterlerinin tutulmasnn ardndan raporlarn hükümete sunulduu, bu
raporlar dorultusunda ilem yapld anlalmaktadr.

stanbul’daki tekkelerin kapatlmasnn ardndan, 1827 tarihli padiah


buyruuyla,

“Anadolu tarafnda olan bütün Bektai tekke ve zaviyelerinin yalnz


türbeler yerinde braklarak binalarn yklmasyla mal, eya, emlak ve
bunlarn (dükkan, ev) tarafma düenler için kaydedilmi, yazlm ve
imzalanm defterlerinin gönderilmesi…”

istenmektedir (Öz B., 1997b, 92). Bu dorultuda kapatlan tekkeler arasnda


Bektailik açsndan son derece önemli olan ve Elmal’da bulunan Abdal Musa
Zaviyesi de vardr. Tekkenin bütün mal ve emlaklarna el konulmu, eyalar
satlmtr. Zaviyede bulunan görevliler de baka yerlere sürülmütür. Abdal Musa
Tekkesi’nin Anadolu ve Rumeli’deki Bektai zaviyelerinin en büyüklerinden biri
olduunu düünürsek, tekkeye ait yaplarn fazlal daha kolay anlalabilir. Tekke
kapatld zaman sahip olduu binalar u ekilde verilmitir: üzeri kurun kapl
türbe; üzeri kurun kapl bir adet kök; bir adet hamam; bir adet çamarhane; iki
adet misafir odas; dört adet at ahr; bir adet öküz ahr; üç adet mektep odas; üç
adet mutfak; on adet ambar; bir adet dükkan 1 (Dacolu, 25). Tekkede birçok mezar
ta bulunmaktadr. Postniinlere, dervilere ve bunlarn aile fertlerine ait olan bu
talarn bir bölümü 1826’dan önceye aittir. 1826 süreciyle birlikte Bektailerin mezar
talarnn büyük oranda tahrip edildii anlalmaktadr (Tanman, 1988, 65).

Çeitli kaynaklara göre 1826 müdahalesiyle birlikte kapatlan, yklan, bal


bulunanlarn sürgüne gönderildii Bektai tekkelerinden bazlar unlardr; Anadolu:
Haydar Baba Tekkesi, Yataan Baba Tekkesi, Hazma Baba Dergah, Ayn-i Ali Baba

1
Trakya’daki Otman Baba Zaviyesi’nin I. Süleyman dönemindeki mutfak araçlarnn says –16
kazan, 43 sahan, 73 tepsi, 32 bakraç, 7 tava, 10 kepçe, 6 büyük tas (Ocak, 1978, 267)–
düünüldüünde Bektai zaviyelerinin ne denli etkin hizmet verdii, yaygn olduu ve halkça kabul
gördüü sonucuna ulamamz salayabilir.
90

Tekkesi, Niyazi Baba Tekkesi, Cafer Baba Tekkesi, nci Baba Tekkesi; stanbul:
ahkulu Sultan Dergah 1 , Karaaaç Tekkesi, Karyad Tekkesi, Perian Baba
Tekkesi, ehitlik Tekkesi, Akbaba Tekkesi, vaz Fakih Baba Tekkesi, Bademli
Tekkesi, Yarmca Baba Tekkesi, Alam Baba Tekkesi 2 ; Rumeli: Pnarhisar
Tekkesi, Demir Baba Tekkesi, Seyyid Ali (Kzl Deli) Sultan Dergah, Kesriye
Tekkesi, Vodorina Tekkesi, Velikiot Tekkesi, Kuç Tekkesi, Hdr Baba Tekkesi;
Msr: Kaygusuz Abdal tekkesi, Kasr- Ayn Tekkesi (Hasluck, 1995; Melikoff,
1999b; Öz B., 1997a; zeti, 1998).

Hasluck (1995), sadece Edirne’de on alt Bektai tekkesinin ykldn, tekke


topraklarna ise Anadolu’dan getirilen göçmenlerin yerletirildiini belirtmektedir.
Devletin her tarafnda, özellikle de Rumeli’de yaygn olan Bektai Tekkelerinin bir
ksm cami ve medreseye tahsis edilmi, büyük bir ksm da birer ehl-i sünnet
türbedar atanmak suretiyle bata Nakibendilik olmak üzere Kadirilik ve Saadilik
gibi tarikatlarn kullanmna verilmitir.

Öztürk (1992), Esad Efendi’den yapt alntya dayanarak, stanbul’daki baz


Bektai Tekkelerinin kapatmas srasnda alkollü içkilere rastlandn, dahas içki
ielerinin azlarna, yrtlan Kuran sayfalarnn tkaç yapldn ifade etmektedir.
Özellikle Rumeli’deki baz Bektai tekkelerinde alkolün bulunmu olmas, Bektai
ritüel ve erkan açsndan anlalabilir bir durumdur. Ancak, Kuran’n tkaç olarak
kullanlmas fikrine üphe ile yaklamakta yarar vardr. Esad Efendi’nin bu
tespitlerini deerlendirirken, kendisinin 1826 sürecinin kalemörü olma misyonunu
unutmamalyz. Dier taraftan II. Mahmud’un, Bektailerin izlenmesinde imamlara
da görev verdiini hatrlarsak durum daha anlalr hale gelir kanaatindeyiz.

Bektai eyhlerine yönelik uygulanan takip siyaseti ve tekkelerin


kapatlmasnn ardndan sra Bektai vakflarna el konulmas hareketine gelmitir. II.
Mahmud, müsaderenin kaldrldn bir fermannda u ekilde bildirmektedir:
“Bundan böyle saltanatn millet için bir dehet ve bir korku kayna deil, fakat bir
destek olmasn istiyorum. Bunun için kiinin malna devletçe el konulmas
1
Orhan Bey’in yaptrd k meydan dndaki bütün yaplar yaktrlmtr (Hasluck, 1995, 25).
2
Tekke, Belgrad ormanna yakn olmas ve Yeniçerilerin ocan lav srasnda ormana snmas
nedeniyle olsa gerek 1826 sürecinden daha çok etkilenmitir (Öz B., 1997a, 335).
91

geleneini kaldryorum” (Karal, 1994, 152). II. Mahmud, Bektai Tekkelerine


yönelik olarak yaynlad fermannda ise: “... Ellerindeki tekke ve zaviyeler için ...
önceden verilen arazi vakflar iptal edilerek, bu arazi ve vakflar devlete
döndürülecektir” (Öz B., 1997b, 88). Bir tarafta Bektai mal ve tekkelerine müsadere
yapan II. Mahmud, dier tarafta da saltanatn dehet kayna olmasn istemedii için
müsadereyi kaldran Sultan Mahmud vardr. O halde, II. Mahmud’un Bektailer için
müsadere yaparken, devleti Bektailerin nazarnda ‘dehet ve korku kayna’ haline
getirdii sonucuna ulaabilir miyiz?

Bektai Tekkelerinin kapatlmasndan sonra bütün gelirlerine ve


1
gayrimenkullerine el konulmutur . Vakflar, belirli aralklarla satlarak hazineye
gelir kaydedilmitir 2 . Satlardan, iltizamdan ve emanetten elde edilen gelirler
önceleri Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin masraflarnn karlanmas için
Mukataat Hazinesi’ne, daha sonra ise özel bir hazine olarak oluturulduunu
düündüümüz Mansure Hazinesi’ne gönderilirken; tekkelerin enkazlarnn da cami,
mescit ve medrese gibi yaplarda kullanlmas istenmitir (Ayar, 1998, 51, 75, 84,
105). Burada dikkate deer bir husus ise, tekke ve zaviye vakflar olan
gayrimenkulleri almaya halkn dini duygularla fazla rabet etmemesi üzerine bunlar,
zaman zaman gerçek deerinin çok altnda satlm olmasdr (pirli, 1990 56).
Yaplan satlara daha çok aznlklarn rabet ettiini düünmek yanl olmasa
gerekir. Örnein Cuma ve Bucak Bektai Tekkelerindeki mülkler Osmanl yerel
yöneticilerince Koçanal bir Rum zengine satlmtr (Öz B., 1997a, 184).

Halkn Bektailere ve Bektai mallarna yönelik olarak yaklamnda


Osmanl yönetiminin propagandasn etkili olduunu düünmekteyiz. Halk arasnda
Bektailer aleyhinde genel bir dümanlk havas yaratlmaya çalld
anlalmaktadr (Uzunçarl, 1988, 566). Bizzat Cevdet Paa (1966, 236),

1
El konulan Bektai tekkelerdeki arazilerin kuru/sulak tarla, bahçe, çayr, mera, ba gibi niteliklerine
göre ayrlarak kaytlara ilendii anlalmaktadr. Ayrca sr, keçi, koyun, at, katr ve merkep gibi
hayvanlarn ve meyve aaçlarnn da saylar kaytlarla sabittir (Dacolu, 1996, 25, 37). Örnek
olarak Silistre sancandaki dört ayr Bektai Tekkesindeki 217 hergelenin (merkeb) 5236 kurua
satldn verebiliriz (Ayar, 1998, 59).
2
Tekkelerin müsaderelerinde zaman zaman tekkelerde bulunan ve ‘mülk’ diye tarif edilen, eyhlerin
kendi ahslarna ait emlak ve arazilerin eer varisleri varsa bunlara braklmas uygulamasnn
benimsendii anlalmaktadr (Ayar, 1998, 59). Bu tür uygulamalarla, -eyhin sürgün edilmesi
nedeniyle- aile efradnn madur olmamas gibi bir amacn gözetildii görülmektedir.
92

Bektailerin kanun yoluyla idam edilmelerinin, devleti sevenlerin amac olduunu


belirtmektedir. Böylelikle Bektailerin tamamen ortadan kaldrlmas ulusal bir hedef
halinde ortaya konulmaktadr ve Bektailerin öldürülmesini amaç haline getirmeyen
kimseler, devleti sevmemekle itham edilmi olmaktadr. Bu tür yaklamlarn
Bektailer için halk nezlinde yaplan propagandann ulat boyutu gösterdii
düüncesindeyiz.

Bektailere yönelik uygulanan takip siyasetinin en büyük zararlarndan birisi


de, yklan Bektai Tekkelerindeki birçok yazl eserin yaklarak yok edilmesidir.
Müsadere edilen sadece tekkelerin gayrimenkulleri deildir, tekkelere ait evrak ve
kitaplarn bazlar da müsadere edilmitir (Ortayl, 2000, 348). Öyle sanyoruz ki,
imha edilen eserlerin saysnn binlerle ifade edildii bu sürecin en büyük
zararlarndan birisi, Bektailik tarihinin yeterince açklanamayan noktalarn
aydnlatmas muhtemel  söndürmü olmasdr.

Abdal Musa Zaviyesinde, o dönemin artlarna göre oldukça iyi bir


kütüphanenin olduu bilinmektedir. Bu kütüphanede deiik türden on üçü Kuran-
Kerim olmak üzere 141 cilt kitap bulunmaktadr. Kütüphanedeki kitaplar
incelendiinde, dier tarikatlarn tekkelerinde bulunabilecek kitaplarn burada da
bulunduu görülmektedir (Dacolu, 1996, 22, 23).

Demir Baba Zaviyesi, Göbekli Saraç Baba Zaviyesi, Nefer Baba Zaviyesi ve
Hzr Baba Zaviyesi ile Kara Baba Tekkesinde de birer kütüphane mevcuttur. Bu
zaviyelerde bulunan kitaplar Abdal Musa zaviyesindeki mevcut kitaplardan daha
azdr. Ancak kitaplara bakld zaman genelde içerik yönün ayn tür eserlerin varl
göze çarpar. Bu eserler ya büyük slam klasikleri ya da didaktik edebiyat eserleridir
(Dacolu, 1996, 24). Ancak bu durum, Bektailerin Sünniliine kant gösterilmesi
anlamna gelmemektedir. Bektailerin, kendilerine ait kitaplarn yannda Sünni dinsel
öretiye yönelik kitaplarn da bulunmas, Osmanl devlet yönetiminin bir basks
sonucu olabilecei gibi, bilgi edinme gereinin sonucu da olabilir (Öz B., 1997a,
209). Bu arada baz Bektailerin, Osmanl Devletinin takibinden en az zararla
kurtulmak için ehl-i sünnet d eserlerin bazlarn ortadan kaldrm olmas ihtimali
de akla gelebilir.
93

Ahmet Yaar Ocak (1992, 378), Bektai Tarikat’nn ilgasnda sadece birkaç
küçük tekke eyhinin idam edilmi olmasyla yetinildiini belirtmektedir. 1826
sürecinin Sayn Ocak’n dedii gibi birkaç Bektai Babasnn idamyla sonuçlanm
olmas dorudur. Ancak ilga, her ne kadar –bilindii kadaryla– birkaç idam cezas
ile sonuçlandrlmsa da bu, Bektailere yönelik olarak yaplan basknn az olduu
anlamna gelmemelidir. Her eyden önce son Yeniçeri isyannda bulunan suçlular
tek tek bulmann mümkün olmamas nedeniyle Bektailerin tümü hakknda –her ne
kadar tam olarak uygulanmasa da– ‘katli vaciptir’ karar alnmas önemli bir
göstergedir. Ayrca Osmanl yönetimi, tarikat hedef almam olsayd tüm Bektai
Tarikat’n kapatp, Bektailikle ilgili her eyi yasaklar myd?

Bektailerin, tarikatlarn kapatan II. Mahmud’a kar neler hissettiini


anlamak pek de zor olmasa gerekir. Zira Bektailer, II. Mahmud’un Bektai
Tarikatnn kapatlmas esnasnda yetmi bin Bektai’yi idam etmeye yemin ettiine,
fakat kafasn kesecek kadarn bulamaynca, Bektai mezar talarnn kafalarn say
tamamlanana kadar uçurulmasn emrettiine inanrlar. Ayrca, stanbul’da
Divanyolu’ndaki II. Mahmud’un türbesinin önünden ne zaman geçseler, tükürüp
lanet okumann, onlarn ananelerinden biri haline geldii söylenir (Birge, 1991, 92).
Bektailerin yeniden yerüstüne çkmasyla birlikte II. Mahmud’un ans, doal olarak
Bektaileri ürperten bir hal alm olmal ki, bu tür söylenceler Bektailer tarafndan
kabul görmütür.

3.2. BEKTALN VAROLMA MÜCADELES

1826 süreciyle birlikte Balm Sultan dönemi ile balayan Bektai Tarikat’nn
‘resmi tarihi’ sona ermitir. Bu süreç, Bektailer için üçüncü evre olan 1826 sonras
‘gizli yllar’n balangc anlamna gelmektedir. Osmanl heterodoks inanç
geleneinin en büyük tarikat olan Bektailik, yaklak üç yüz yldan fazla bir zaman
resmi faaliyetini yürüttükten sonra etkinliini resmi olmayan boyuta tamtr.

Ahmet Yaar Ocak (1992, 377), II. Mahmud’un Bektailie indirdii 1826
darbesini baka bir tarikata indirmesi halinde büyük ihtimalle o tarikatn dalp
94

gitmesini veya en azndan zayflamasn olas görmektedir. Ocak, Bektailikte bu


etkinin görülmemesini, Bektailerin ‘belini dorultmasn’ ve 1925 ylna kadar
varln sürdürebilmesini vakflarn merkeziyetçi yapsna ve ekonomik gücüne
balamaktadr. Aslna baklrsa, söz konusu yasakl yllar, Ocak’n yaklamndaki
kadar kolay olmamtr. Her eyden önce Bektai vakflarnn tamamna el konulmas
konusuna yukarda deinmitik. Bu, Bektailerin ekonomik gücünden söz etmenin
mümkün olmad anlamna gelmektedir. Ayrca Bektai takibi konusunda II.
Mahmud’un, bata eyhülislam ve sadrazam olmak üzere üst düzey bürokratlara yaz
üstüne yaz gönderdii bir ortamda Bektai merkeziyetçi yapsndan söz etmek de
tartmaya açk bir yaklamdr. Bu balamda, Bektailerin 1826 sürecinden ciddi
yara ald açk olmakla birlikte, bir ekilde varln devam ettirebilmi olmasnda
Bektai inanç bütünlüünün etkisinin yüksek olduu kansndayz.

Bektailerin, tarikatlarnn kapatlmas olayna kar geni çapl bir isyan


hareketi veya ayaklanma yürüttüklerine dair bir bilgi mevcut deildir. Keza yukarda
belirttiimiz üzere Osmanl Devleti’nin Bektailere yönelik takibi öyle bir boyut
almtr ki, Bektailerin cezalandrlmas bir yana, Bektailik ile uzaktan yakndan
iliii olmayan insanlar dahi bu süreçten nasibini almtr. Böyle bir ortamda
Bektailerin varlklarn sürdürebilmek için uygulamalar muhtemel iki seçenek
ortaya çkmtr: Varlklarn, merkezi yönetimin otoritesinin mümkün olduunca az
etkileyeceini düündükleri uç bölgeleri tamak; inanç sistemlerindeki tahribat aza
indirmek adna baka tarikatlarn kisvesi altnda faaliyet yürütmek… Bektailerin her
iki yöntemi de kulland anlalmaktadr.

Ahmed Cevdet Paa (328), idam edilenlerin ve sürgüne gönderilenlerin


haricinde kalan insanlarn eriat yoluna bal olduklarn ve Sünni olduklarn beyan
ettiklerini, ancak d görünüleri, tutum ve davranlar itibariyle yalan söylediklerini
ifade etmektedir. Cevdet Paa’ya göre “Ortada Bektai adnda ve kyafetinde kimse
kalmad”. Öyle anlalmaktadr ki Bektailer kendilerini Sünni slam’n izleyicileri
95

olduklar eklinde cevaplar vererek kurtarrlar. Bu, meru bir savunma biçimi olarak
kabul edilen takyyedir 1 (Birge, 1991, 89).

Genel kabul gören yaklam –ki ehl-i sünnet tarikatlarn da düsturu budur–
‘olduun gibi görünmek ya da göründüün gibi olmak’ iken, Bektailikte ise
‘göründüün gibi olmamak ve olduun gibi görünmemek’ esastr (Ergun, 1943, 409).
Tamamyla yok edilemeyecek kadar yaygn olsalar da, can korkusu onlar
gizlenmeye götürmütür. Açkça Sünni olan bir ülkede gizlilik her zaman belirli
ölçüde zorunlu olmutur. Ancak bu zorunluluk 1826 süreci karsnda kesinlikle
artmtr (Birge, 1991, 93). Bundan ötürü, dier tarikat kisvelerine bürünmek ve
kendilerini bu tarikatn mensubu gibi göstermekten de bir saknca duymamlardr.
Gizlilik ve takyye ve gibi uygulamalar, belki de Bektailerin varlklarnn sürmesini
salayan ve inançlarnn sonraki nesillere aktarlmasna yardmc olan en önemli
unsurdur. Böylelikle Bektailik, 1826 süreci ile resmen sona ermesine ramen fiilen
yaamaya devam etmitir.

Bektailerin, 1826 müdahalesinden kurtulabilmenin ehl-i sünnet inanca sk


skya bal olduklarn belirtmelerine borçlu olduklarn bildikleri bir ortamda, onlar
takyye yapmakla suçlamak pek yerinde bir itham olmasa gerekir. Çünkü takyye,
Bektailerin varlklarn sürdürebilmeleri için bavurulmas zorunlu bir yöntemdi.

Tarikata yaplan müdahale, Bektaileri ksa bir süre için sessiz kalarak bu
dönemi atlatma eilimine götürmütür. Ancak, bu sessizliin sürekli olmas da
mümkün deildir. Nitekim binlerce üyesi bulunan Bektailik, zamanla kendisine
yaplan bu davran bertaraf edebilmenin ve eski durumuna, eski yasallna
kavumann yollarn aramtr (Kara, 1990, 210). Bu sk siyasi takibat nedeniyle zor
durumda kalan Bektailerin bir ksm cann kurtarabilmek, bir ksm da inanç ve
görülerini devam ettirebilmek için, bu yöntemi tercih ederek dier tarikatlarn
tekkelerine snmlar ve sonra da kendi fikirlerini bu tarikat mensuplarna
benimsetmek yolunu tutmulardr.

1
Takyye: 1. Saknma, çekinme; 2. Birinin mensup olduu mezhebi gizlemesi (Develliolu, 1026).
96

Ocan ilgasn ve tarikatn ocaktan arndrlmasn normal bulan baz


Bektailer tekkelerinin faaliyetine son verilmesini kabullenememi ve açlmas ve
tarikatlarnn resmiliinin tescili için gayret göstermilerdir (Gündüz, 1983, 172).
Tekkelerin kapatlmasndan bir yl sonradan balayarak, gizli de olsa birtakm
Bektai tekkelerini yeniden açma girimelerinin olduu ve bu giriimlerin
engellendii ve hatta bunlarn da Nakibendiyye tekkesine döndürülmek istendii
anlalmakta ise de buna izin verilmedii ortaya çkmaktadr (Öz G., 1997, 82).

Merkezin sk takibinin etkisinden kurtulmak adna stanbul d yerleri


kendilerine mekan edinen Bektailer, 1826 darbesinden sonra merkez olarak
Arnavutluk’u seçmitir (Flal, 1990, 208). Bosna, Arnavutluk, Yanya ve Girit gibi
yerlerdeki Bektailer ve tekkeleri zaten daha rahat bir ortamdaydlar. Bu yerlerdeki
Bektailerin toplum ve idare ile bütünlemesi daha youndur ve lehlerine bir hava
vardr (Ortayl, 2000, 350).

Hareket serbestlii olan Arnavutluk’un yannda, merkez tekke olan Hac


Bekta Zaviyesi de dier bir çekim merkezini oluturmaktadr. Vidinli Mahmud
Baba, Yambollu Türabi Ali Baba gibi Baba’lar Hac Bekta’ta faaliyet yürütmeye
balamlardr (Melikoff, 1999b, 205). Merkezi yerlerdeki Bektailerin ise bata
Nakibendilik olmak üzere daha çok Melamilik, Halvetilik ve Rifailik gibi
tarikatlarn içerisinde kendilerine yer bulduklar anlalmaktadr. Dahas Bektailer
yeni bir tarikat kolu dahi yaratmlardr. Halvetiyye’nin kolu olan Uakkiyye tam
anlamyla Sünni bir tarikat iken, bunun koluymu gibi ortaya çkan ‘nazenin-i
uakkiyye’ tarikatnn Hüsameddin-i Uaaki’nin kurduu Uakkiyye ile hiçbir ilgisi
yoktur (Ergun, 1943, 410).

3.3. OSMANLI DEVLET YÖNETM VE BEKTALK

Tüm Osmanl topraklarnda etkinlik gösteren bir tarikatn mensuplar olan


Bektailerin, tekkelerinin kapatlmas karsnda ayaklanma gibi bir eylemlilie
girimediklerine dier bölümde deinmitik. Ancak Bektailerin, lav olayndan ne
97

kadar bir süre sonra faaliyetlerine baladklar konusunda elimizde yeterli veri
mevcut deildir.

Bektailer, Abdülmecid zamanndan itibaren ‘padiah yasa üç gün sürer’


atasözüne uygun olarak tekkelerini yeniden kurmaya, giyim kuamlarn gizlemek
gerekliliini duymamaya balad, zamanla Osmanl yönetiminin Bektailere
yönelik olarak –II. Mahmud dönemine göre– daha esnek davrand görülmektedir
(Gölpnarl, 1985, 153). Abdülmecid’in iktidaryla birlikte, II. Mahmud’un sk takip
politikasnn tersine, dier tarikat mensuplar bir tarafa Bektailerin bile takip ve
kontrolüne taraftar olunmad görülmektedir. Bu balamda Abdülmecid’i, II.
Mahmud’un uygulad sert ve kararl Bektai politikasn delen ilk hükümdar olarak
gösterebiliriz. Bu devirde Osmanl yönetiminin sadece Bektailik ve Melamilik gibi
tarikatlarla uramay terk ederek, tüm tarikatlar üzerinde gözetleme, denetim ve
snrlayc bir mekanizma gelitirir. Tekke devlete yamanrken, devlet tekkenin
gözeticisi ve hami olur (Ortayl, 2000, 348). Bu tür veriler bize, temel meselenin
Bektailii deil Yeniçerilii ortadan kaldrmak olduunu düündürmektedir (Kara,
1985, 985).

Abdülmecid’in Bektailere yönelik olarak uygulad esnek politika,


Birdoan (1995b)’n Abdülmecid’in Arnavutluk’taki Bektaileri yok olmaktan
kurtarmak için fermanlar çkartt yönündeki iddiasna yol açmtr. Ancak bu
içerikli bir ferman u ana kadar yaynlanmamtr, bu açdan bu iddiaya temkinli
yaklamakta yarar vardr. Temkinli yaklamamz gereken bir dier konu da,
Abdülmecid’in ei Bezmi Sultan, padiah eliine yükseliini Meridvenköy’deki
ahkulu Bektai tekkesinin zeminindeki ‘dilek ta’nn üzerine çkmasna balamas
konusudur (Birge, 1991, 93). Abdülmecid’e yönelik genel kabul gören yaklam
Sultan Abdülmecid’in Bektailie sempatisi olduu merkezinde younlamaktadr.
Bu tür abartmalarn ötesinde Tanzimat Ferman her din ve mezhep ve özellikle
tarikata, II. Mahmud döneminin tersine, hogörünün etkisini göstermektedir (Ortayl,
2000, 350).

Abdülmecid döneminde birtakm Bektailerin baz tekkeleri faaliyete


geçirerek, buralara Baba’lar tayin ettikleri bilgisine sahibiz (Ergun, 1943, 410).
98

Bektailerin saklandklar yerlerden çkmaya, tekkelerini yeniden ina etmeye ve


yeni derviler toplamaya kesin olarak ne kadar bir sürede baladklar bilinmemekle
birlikte, varlklarn devam ettirebilmek adna yürüttükleri faaliyetlerin verdii
olumlu netice bakmndan tarihlerin en eskisinin 1849 ylna ait olduunu tespit
edebilmekteyiz (Birge, 1991, 92). Güla Öz (1997), her ne kadar Bektai tekkelerinin
açl tarihi olarak 1862 yln gösterse de, tarihçiler tarafndan genel kabul gören
yaklam 1849 yldr. lk Defa Merdivenköy Bektai Dergah Halil Revnaki
Baba’nn (öl. 1850) gayretleri ile faaliyete geçtii düünülmektedir 1 . Daha sonra da
Rumelihisar’ndaki Nafi Baba (ehitlik) Dergah 2 ile Çamlca Nuri Baba Bektai
Dergah faaliyete geçmitir (Gündüz, 1983, 147). Ayrca, ehitlik Tekkesindeki Seyit
Mahmut tarafndan 1849 ylnda yazlan ‘Srname’ 3 isimli bir kitabn var olduu
bilinmektedir (Birge, 1991, 92).

Yaar Nuri Öztürk (1992, 197) ise, Bektailiin yeniden gün yüzüne çkma
tarihini II. Merutiyete kadar götürmektedir. Öztürk’e göre bunun nedeni, 1840
Tarikatlar Bülteni’nde ve Brown’un 1868 yaynlanan stanbul tekkelerindeki zikir
günlerini gösteren listede Bektailikten söz edilmemesidir. Ancak uras gerçek ki,
Bektailiin Abdülmecid ile birlikte toparlanmaya balamas demek, resmi olarak
zikir yapmas anlamna gelmemektedir. Keza artk Osmanl Devletinin sonuna kadar
resmi olarak zikir yaplamayacaktr. Bu anlamda tarikatlarn zikir günleri arasnda
Bektailerin zikir programnn bulunmamas gayet normaldir.

Tarikatn kapatlmasndan sonra Amasya’ya sürülen Mehmed Hamdullah


Çelebi’nin kardei olan Veliyettin Çelebi bir yl postniinlik yaptktan sonra 1828
ylnda ölmektedir. Hamdullah Çelebi’nin olu olmamasna ramen Veliyettin
Çelebi’nin ise iki çocuu vardr. Ailenin fakir dümesi üzerine Veliyettin Çelebi’nin
büyük olu Ali Celalettin Çelebi’ye 1846 ylnda vakf mütevellilii berat ve
ardndan da evladiyet hissesi verilmitir (Ulusoy, 1986, 94). Bu hissenin balanmas

1
Dergahn gerçek anlamda faaliyet yürütmesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba zamanndadr (Öz B.,
1997a, 194).
2
Baki Öz (1997a, 194)’e göre ilk açlan Bektai Tekkesi budur. Tekke, Abdülmecid döneminde
smail Baba tarafndan canlandrlm olsa da, asl önemini Abdünnafi Baba zamannda kazand için
Nafi Baba adyla da bilinir olmutur. Ayrca saraydaki Bektailerin çounluu ehitlik dergah’ndan
nasiplidir (Öz B., 1997a, 331).
3
Kitap Bektai öreti ve uygulamalar hakknda genel bilgiler içerir (Birge, 1991, 114).
99

resmi bir postniinlik atamas anlamna gelmedii, söz konusu kiilerin Hac Bekta-
Veli’nin soyundan gelmesi nedeniyle evladiyet hissesi balanmas eklinde
düünüldüü kansndayz. Ortayl (2000, 350), 1852 ylndaki bir irade ile
Hacbekta Dergahndaki postniinin durumunun restore edildii ve dergahn
Bektailere geri verildiini iddia etmektedir. Ortayl’nn bu bilgiye nasl ulat
konusunda fikir sahibi deiliz. Belki de kastedilen ey bu tarihten birkaç yl
öncesinde evladiyet hissesinin Ali Celalettin Çelebi’ye balanmasdr.

1846 tarihi ayn zamanda Hamdullah Çelebi’nin Amasya’daki ölüm tarihidir.


Veliyettin Çelebi’nin ölümü (1828) ile, olu Ali Celalettin Çelebi’nin mütevelli
olmas (1846) arasndaki 18 yllk zaman diliminde Hac Bekta Veli Dergah’nda
bulunan Nakibendi eyhinin postniinlik görevine vekalet ettii anlalmaktadr
(Ulusoy, 1986, 94).

1850 ylnda Charles Mac Farlane adndaki bir ngiliz, Türkiye yolculuu
srasnda yaadklarn kitaplatrr. Buna göre yazar yolculuk srasnda bir ya da iki
Bektai önderiyle iliki kurmu ve tarikatn o srada hzl gelimekte olduuna ikna
olmutur. Özellikle Bursa ve civarnda kalabalk Bektai gruplarna rastlamtr.
Farlane, karlat tüm dier gezginlerle ayn kany paylamaktadr, “o zamanlarda
Bektailer yalnz varolmaya devam etmekle kalmayp ayn zamanda
Muhammedilerin Ortodoks imanlar için bir tehdit oluturacak kadar da
kalabalktrlar” (Birge, 1991, 97). Birge’nin bu kanaate nasl ulat konusunda fikir
sahibi deiliz ancak, bu gelimelerin Bektailerin 1826 sürecinden sonra direncini
belgeleyen önemli bir göstergedir. Dier taraftan Bursa’nn o dönem itibariyle
önemli bir Bektai merkezi olduu sonucunu çkarabiliriz.

Abdülmecid, 1839 ylnda yaynlad fermanla, Sivas’taki Garip Musa


soyunun vergi istemiyle incitilmemesini istemektedir. Bu belgede daha önce de
benzer ekilde fermanlarn yaynland belirtilmitir (Öz G., 1997a, 305). 1826
ylnda yktrlan bir baka tekke olan Sütlüce’deki Bademli Tekkesi, 1855’te
Sütlüce’de bir konak satn alan Münir Baba tarafndan yeniden kurulmutur (Öz B.,
1997a, 193). Abdülmecid zamannda etkinlik kazanan sadece Seyyid Garib Musa
Tekkesi deildir. Arnavutluk’taki Metan Tekkesi, Nemaliye Tekkesi, Premeti
100

Tekkesi, Greitza Tekkesi, Baçka Tekkesi, Hac Süleyman Baba Tekkesi; Üsküp’teki
Süleyman Baba Tekkesi; stanbul’daki Eryek Baba (Perian Baba) Tekkesi Seyyid
Mustafa Baba’nn yardmyla etkinlik kazanmtr (Hasluck, 1991; Öz B., 1997a).

Resmi olarak olmasa dahi fiili olarak yava yava etkinlik kazanmaya
balayan tekkelerin birçounun Arnavutluk’ta bulunuyor olmas, yukarda ifade
ettiimiz gibi, Bektailerin 1826 serecinden sonra Arnavutluk topraklarn
kendilerine snma ve varlklarn devam ettirme merkezi seçtii tezimizi destekler
niteliktedir. Bununla birlikte Abdülmecid dönemindeki Bektailik eski günlerinden
çok uzaktr. Bu dönemdeki Bektailer için en pozitif gelime Bektai takibinin
durmu olmasdr.

1826 sürecinden sonraki Bektailik için Abdülaziz dönemi ‘altn ça’ (Öz B.,
1997a, 192) olarak nitelendirilmektedir. Bu dönemde Bektailiin yeniden eski
haline dönme yoluna girdii görülmektedir (Ocak, 1992, 374). Köprülü (1944,
461)’ye göre ilgadan sonra Bektailiin tekrar ortaya çkmas Abdülaziz zamanna
denk dümektedir. Tanzimat’tan sonra tekkelerin yeniden açlmas srasnda devletin
‘Bektailere iade itibar ettii’, hatta bu konuda ise ‘Sultan Abdülaziz’in samimi
olduunu göstermek maksadyla ikrar verip Bektai tarikatna girdii’
bildirilmektedir (Öz G., 1997, 84).

Bektai gelenei genel olarak Abdülaziz’in Bektai olduu yönündeki


yaklam (Eyyubolu, 1980, 131; Öz B., 1997a, 188); ya da “tarikata açk bir duygu
yaknl olduunu” (Melikoff, 1999b, 305) kabul etmektedir. Bu yaklam üpheyle
karlamakla birlikte, bu noktada önemli olan Abdülaziz’in Bektai olup olmad
deil, Bektailerin Abdülaziz’i Bektai görüyor olmasdr. Abdülaziz dönemindeki
Bektai örgütlenmelerini göz önüne aldmz zaman bu sahiplenmenin bouna
olmadn daha rahat anlayabiliriz. Benzer bir durum Abdülaziz’in annesi Bezmi
Sultan için de söz konusudur. Birge (1991, 94), bir Bektai’nin kendisine
Abdülaziz’in annesinin Edirnekap Dergah’nda Emin Baba tarafndan yola
alndn anlattn ifade etmektedir.
101

Gerek Abdülaziz dönemindeki serbest ortamn etkisi, gerekse Bezmi


Sultan’n yardmlar ile olsun, 1867 ylyla birlikte Bektailie yar-resmi bir nitelik
kazandracak bir süreç yaanmtr. Bu dönemde yaynlanan Bektai kitaplar nicelik
acsndan kayda deer bir ilerleme kaydetmitir. Azbi Baba’nn kaleme ald
Tahmis 1867’de, Erefolu Divan ve Nesimi 1869’da baslr. Bu eserler direk olarak
olmasa dahi, Bektailer arasnda yer bulmas nedeniyle son derece önemlidir.
Kitaplar, Osmanl yönetiminin korumas olmadan yaynlanmasna izin verilmeyecek
niteliktedir (Birge, 1991, 93). 1871’de ise Cavidan’n Bektailerce yorumland
Akname, Cafer Sadk’n Mehalat’ ve Hac Bekta’n Vilayetname adyla baslr.
1873 ylnda stanbul’un Sünni önderleri, shak Efendi’nin Kaif-ul Esrar’yla
Bektailere cevap verir 1 . Ayn yl Bektai bak açsyla baka bir Hurufi kitab,
Virani Baba’nn Risalesi çkar. 1876’da Bektailerin dikkatli bir savunucusu ve
temelde Kaif-ul Esrar’a bir cevap olarak Ahmed Rfat’n Miratül Mekasd adl eseri
baslr. Bektai klasikleri arasnda gösterilen Hüsniye, Kaygusuz Sultan Risalesi ve
Turabi Baba Divan bu dönemde yaynlanan dier eserlerdir (Birge, 1991, 94). Birge
(1991)’ye göre Vilayetname, Akname Bezmi Sultan’n gizli korumasnda, Miratül
Mekasd ise onun parasyla baslmtr. II. Abdülhamid’in tahta çkyla duran bu
süreç, ayn zamanda Bektailerin halka açlma patlamas olarak da yorumlanabilir
(Birge, 1991, 94).

Hac Bekta Veli Dergah postniini Çelebi Feyzullah Efendi’ye 1871


tarihinde gönderilen fermanda 2 , Hac Bekta Veli Dergah eyhliinin Feyzullah
Çelebi’ye ait olduu ancak bu görev,

“din hükümlerini, temiz din yasalarn, Nakibendi yolana girenleri


yerletirmek ve Peygamber sünnetine dikkat ederek dine aykr olan
gelenek ve tavrlarn kaldrp Dergahta be vakit namaz (cemaatle)
klnmasna, dergahta bulunan müritlerin ahlaklarnn düzeltilip
nefislerinin slah edilmesine gayret gösterilmesi”

1
Yazar, 1826’dan bu yana kontrol altnda bulunan yaynlarn baladn, dahas Cavidan’ dahi
yaynlandn belirterek kzgnln dile getirir (Kara, 1985, 985).
2
Hac Bekta Dergah postniinliinin Çelebi Feyzullah Efendi’ye verilmesi hakkndaki Abdülaziz’in
1871 tarihli fermannn tam metni için Öz, B., 1997a, 96’ya baklabilir.
102

artyla bildirilmitir (Birdoan, 1996, 65). Böylelikle eyh Feyzullah


1
Efendi , Nakibendilii esas almak kaydyla Hac Bekta Veli Dergahna postniin
olarak atanr. Fermanda kullanlan ifadeler, Abdülaziz’in Çelebi Feyzullah Efendi’ye
bu konuda güvendiini göstermektedir (ahin, 1995, 351). Dergah yönetimi Bektai
Babasna brakld halde, uygulanan öreti Sünni dinsel inancnn izlerini
tamaktadr. Bu fermandan yola çkarak, Osmanl siyasal iktidarnn Bektai
politikasn son derece yumuamasna ramen, yine de temkinli davranmay elden
brakmad sonucuna varabiliriz.

Osmanl devlet yönetiminin temkinli tavrn Çelebi Cemalettin Efendi’nin


eseri (Birdoan, 1996, 65) vastasyla Meclis-i Meayih’in raporundan
örenmekteyiz. Buna göre, Meclis-i Meayih 1873 tarihinde gönderdii raporunda
Çelebi Feyzullah Efendi’den, daha önce dedebaba unvan ile görev yapan Selanikli
Hasan Baba ve yandalarnn halk karkla sevk etmesi nedeniyle dergahtan
uzaklatrlmasn istemektedir. Rapora göre postniinlik makamn yalnzca
Feyzullah Efendi kullanabilecek ve dergah içi atamalarda sadece o söz sahibi
olabilecektir (Birdoan, 1996, 65). Bu belgeye göre, çeitli atamalarla Bektai
Tarikat’n yeniden canlandrd düünülen Hasa Baba’nn durumu Meclis-i
Meayih tarafndan tehlikeli görülerek, bu ‘babozukluu’ ortadan kaldrmas için –
Sünni slam akidesine bal kalmas kouluyla postniin atad– Feyzullah
Efendi’den çare bulunmas istenmektedir.

Dier taraftan, Abdülaziz’in Çelebi Feyzullah Efendi’yi, dergah Nakibendi


esasna göre yönetmek kaydyla 1871 tarihinde atamasndan daha önceleri, Feyzullah
Efendi fiili olarak postniinlii yürütmektedir. öyle ki, Mehmed Hilmi Efendi, 1869
ylnda Hac Bekta Dergah seccadeniini Feyzullah Efendi tarafndan Meridvenköy
ahkulu Sultan Dergah’nn postniinliine getirilmitir (Melikoff, 1999b, 308).

1
Mehmet Hamdullah Çelebi’nin Amasya’ya sürgününden sonra, 1828 ylndaki ölümüne kadar postta
küçük kardei Veliyettin Çelebi’nin oturduu, Veliyettin Çelebi’nin olu Ali Celalettin Çelebi’nin
1846’da mütevellilik berat ald bilinmektedir. Osmanl devlet yönetimince postniin olan söz
konusu eyh Feyzullah Efendi, Ali Celalettin Çelebi’nin küçük kardeidir. Celalettin Çelebi’nin
ardndan büyük olu Ahmet Cemalettin Çelebi posta oturur (1902-1921) ki, kendisi ‘Müdafaa’ isimli
kitabn yazardr (Ulusoy, 1986, 70,97,99).
103

Hilmi Dedebaba 1 , ahkulu’nda ‘mücerredlik erkan’n uygulayarak buray bir


Bektai Külliyesine dönütürür (Melikoff, 1994, 241). 1870 tarihli bir baka atama
emrine göre Dervi Hasib Baba’nn, Karaaaç Dergah postniinliine atamas
yaplr. Bu atama belgesi, Bektai Tarikat’nn bütün motifleriyle süslenmi,
Ekmekçi’den Türbedar’a dein on iki kii tarafnda imzalanmtr (Melikoff, 1994,
235).

Ya Abdülaziz’in postniinlie Feyzullah Efendi’nin getirilmesine ilikin


1869’dan önce düzenlenmi bir belge var ve bu belgeye henüz ulalamad; ya da
Feyzullah Efendi’nin postniinlie Abdülaziz tarafndan getirili tarihi gerçekten
1871 olmasna ramen, Feyzullah Efendi devlet nezdince resmi olmayan bir
yöntemle tekkeler aras koordinasyon görevi yürüterek postniinlerin, dedelerin ve
babalarn atamasn yapmaktadr. Bizce de makul olan ihtimal ikincisidir. Çünkü
öyle görünüyor ki, Feyzullah Efendi, Abdülaziz’in 1871’deki Hac Bekta
Dergah’nn resmi postniinlik beratndan önce, Bektai toplumunca postniin olarak
kabul görmektedir. Yani yar resmi olarak Bektai tekilatn yönetmektedir. Bu
durumda Abdülaziz’in berat, fiili durumun resmiletirilmesi anlamna gelmektedir.

Tekkelerinin tekrar açlmas için Meclis-i Meayih’e bavurarak izin talep


eden Bektai Babalarna verilen cevap yazsnda, “… II. Mahmud devrinden beri
Bektai türbe ve zaviyelerinin, tarikat- aliye-i nakbendiyye meayihine tevcih
edildii” ifadesiyle II. Mahmud’un yapt düzenlemelerin geçerli olduu
gerekçesiyle reddedilmitir 2 (Kara, 1990, 422).

Buna ramen Abdülaziz döneminde ciddi bir Bektai etkinlii görülmektedir.


Abdülaziz de 1862 ylnda kendinden öncekiler gibi, Divrii Kadsndan Garip Musa
soyunun vergilerle incitilmemesine ilikin istekte bulunulmutur (Öz B., 1997a, 305).
stanbul’daki Karaaaç Tekkesi 1870 ylnda Hasib Baba tarafndan açlrken,

1
Mehmed Hilmi Dedebaba’nn merkez dergah postniini Feyzullah Efendi’nin yakn arkada olduu,
1907 ylndaki ölümüne kadar ahkulu’ndaki postniinlik görevine devam ettii bilinmektedir
(Melikoff, 1994, 241).
2
Bektailiin resmilemesi için yaplan bir sonraki ciddi mücadele XX. yüzyln banda çkan
Muhibban dergisi arayclyla olmutur. Derginin amac Bektailiin resmen serbest braklmasdr:
“Baz dedikoducu eyhlerin sözlerine bakp da tarikatlarn ayrs gayrs olduuna inanmak artk
olmaz” (Kara, 1985, 922).
104

Eyüp’teki Karyad Tekkesi ise Mehmet Necip Baba 1 tarafndan yeniden açlmtr.
stanbul’daki Karaca Ahmet Sultan Tekkesi; Anadolu’daki amaspur Tekkesi;
Arnavutluk’taki Krahas Tekkesi, Glava Tekkesi, Trepel Tekkesi, Sianolas Tekkesi;
Bosna’da Seyit Baba Tekkesi; Msr’daki Mukattam Dergah Hdiv smail Paa
tarafndan Abdülaziz döneminde faaliyete geçen ya da tamir ettirilen dier Bektai
Tekkelerinden bazlardr (Köprülü, 1939, 28; Hasluck, 1991, 26-59; Öz B., 1997a,
328-371). Bu tekkelerin faaliyete geçmesinde –Tarikata yeniden resmilik
kazandrmak amacyla– orta ve üst kesimlerdeki kentli insanlarn yaptklar
bürokratik çalmalarn etkisinden söz edebiliriz.

Abdal Musa Tekkesi’nin 1874 ylnda Abdülaziz tarafndan ihya edildii


bilinmektedir. Yaplan tamir çalmalar arasnda önünde çat görünümlü bir ahap
örtü ile kapl giri holü ve lahitler bulunmaktadr (Tanman, 1988, 65). 1874 ylna ait
kitabenin, dergahn yeniden açl hatras adna yazld anlalmaktadr (Dedebaba,
1995, 560). Tekkenin faaliyetini yeniden yürütebilmesi için el konulan mallarn
iadesi konusunda Abdülaziz’e yazlar yazlr. Abdülaziz ise konuyla ilgilenerek,
Elmal’daki Abdal Musa Zaviyesinin daha önce zapt olunan arazi, deirmen ve dier
mallarn iadesine karar vermitir (Öz G., 1997, 83).

Hasluck, XIX. yüzyln ikinci yarsnda Bektailiin canlandn, bu dönem


stanbul’unda halkn ‘bete birinin Bektai olduunu’, XX. yüzyln ilk çeyreinde
Arnavutluk’ta 80 bin dolaynda ‘nasipli mürit’ olduunu belirtmektedir (Hasluck,
1991, 40, 67). Saynn abartl olabilecei ihtimalini göz önüne alsak dahi stanbul’da
hala ciddi bir Bektai varlndan söz edilebilir.

II. Abdülhamid döneminde Bektailik ile Osmanl Devleti arasnda fazlaca


olumlu gelimeler olmaz. Abdülhamid’in tahta çkmasnn ardndan Bektai
yaynlarnn kesildii, tahttan indikten sonra yeniden yaynlarn çkt görülmektedir
(Birge, 1991, 94).

II. Abdülhamid zamannda faaliyet yürüten Bektai Tekkelerini


incelediimizde, Abdülaziz zamannda canlandrlan Eryek Baba Tekkesi, bu
1
Necip Baba tekkede bir basmevi kurarak Bektailie ilikin kitaplar basm, bu nedenler ‘matbaac’
lakabyla anlmtr (Öz B., 1997a, 193).
105

dönemde faaliyetini arttrmtr. eyhlii Mehmet Perian Baba’dan sonra Hac


Hasan Baba ve Hamdi Baba almtr. Sultan Abdülaziz döneminde yeniden
yaplandrlan Karyad Tekkesi de, faaliyetlerini II. Abdülhamid döneminde devam
etmitir. Seyyid Mustafa Baba’nn yerine Tokmak baba olarak ünlenen hlasi Baba
geçmi ve onu Hafz Baba izlemitir. Ayrca Mariçan Tekkesi, Drizar Tekkesi,
Kremenar Tekkesi, Kapani Tekkesi, Osman Zeze Tekkesi, Gulani Tekkesi, Ali
Potvan Tekkesi, Baruçi Tekkesi, Baçka Tekkesi, Kuç Tekkesi, Reni Tekkesi 1 ,
Haydar Baba Tekkesi, Hac Hüseyin Baba Tekkesi, Yusuf Baba gibi arttrlabilecek
tekkelerin bir ksm tamir ettirilirken, bir ksm da yeniden yaplarak faaliyete
geçmitir (Hasluck, 1991, 50-59; Öz B., 1997a, 367-371).

Abdülhamid’in halifelie önem vermek suretiyle Sünni slam birliini


salamak gibi bir hedefi vardr ki, Bektailiin bu projenin içinde yer almas gibi bir
durum hem Osmanl yönetimi açsndan, hem de resmi olmayan Bektai Tarikat
açsndan mümkün deildir. Bu balamda “Bektailer II. Abdülhamid döneminde
eski güçlerini kazandlar” (ahin, 1995, 350) eklindeki bir yaklam gerçekçi
deildir.

Öztürk (1992, 198), II. Abdülhamid’in devlet yönetiminde dier tarikatlar


kulland gibi, valilik veya nazrlk gibi makamlarda Bektailere rastlanyor
olmasndan hareketle Bektailerden de yararlanmaya çaltn ifade etmektedir.
Arnavutluk civarnda youn olarak bulunan Bektailiin Babagan kolunun
Abdülhamid ile yaknl düünülürse (Öz B., 1997a, 189) Öztürk’ün yaklamnn
çok da yanl olmad görülebilir. II. Abdülhamid’in temel politikasnn Osmanl
topraklarnn parçalanmamas ekseninde olduunu düünürsek, Balkanlar’daki
milliyetçilik akmlar konusuna çözüm adna Balkanlarda youn olarak bulunan
Babagan Bektaileri ile iliki gelitirmesi muhtemeldir.

1826 ylnda Bektai Tekkelerindeki kitaplar yakan Osmanl yönetimi, 1867-


1876 yllar arasnda Bektai kitaplarnn baslmasn salad gibi baz tekkelerin
faaliyete geçmesine de göz yummutur. Dahas, Abdülaziz’in annesi vastasyla baz

1
Yunanistan’daki Reni Tekkesinde 1888’li yllarda 54 dolaynda derviin bulunduu bilinmektedir
(Hasluck, 1991, 40).
106

Bektai tekkesinin onarm en yetkili unsurun araclyla yaplmtr. Ancak bu


durum, Osmanl Devleti’nin Bektailere kar uygulad kurumsal, genel bir politika
olmaktan uzaktr. Çünkü bu durum, daha çok baa gelen padiahlarn kiisel
tutumlarndan kaynaklanan bir yaklamdr. II. Mahmud’dan sonra Bektailere
yönelik uygulanan en deimez politika olarak Bektai Tarikat’nn resmi olarak
açlmam olmasn gösterebiliriz ki, bu durum devletin yklmasna dek böyle devam
edecektir. Bunun dndaki uygulamalar hükümdarlarn kiisel özelliklerine,
ulemann dönemsel tavrlarna, Bektai gruplarnn giriimlerine göre ekillenmitir.

Dier taraftan Abdülmecid, Abdülaziz ve II. Abdülhamid dönemindeki


Bektai faaliyetlerini genel olarak deerlendirdiimiz zaman, Osmanl yönetiminin
Bektai Tekkelerinin bir ksmnn gayri resmi olarak faaliyet yürütmesine izin
verilmesi bakmndan 1826 sürecinin siyasi olduun, tarikatn resmi olarak hiçbir
zaman tannmam olmasndan hareketle ise bu sürecin tamamen siyasi deil, bir
yanyla da dinsel olduu yönündeki –yukar bölümde ifade ettiimiz–
yaklammzn tutarllnn doruluunu görmekteyiz.

3.4. LAV’IN BEKTALN DER TARKATLARLA


OLAN LKLERNE VE RTÜELNE ETKS

II. Mahmud’un Bektai kart politikas tüm hükümdarl boyunca devam


etmitir. Bektailiin yeniden yerlemesini kesin olarak engelledii gibi, bu kukular
onu tüm tasavvuf çevrelerini denetim ve gözetim altnda tutmaya götürmütür.
Böylelikle Bektailerin yeniden örgütlenmesinin ve baka tarikatlara szmasnn
önüne geçilirken, dier tarikatlara da çeitli snrlamalarn getirilmesi salanmtr
(Öz B., 1997a, 183).

1811 ylnda yaynlanan ve devlet-tekke ilikisini düzenleyen ferman, Meclis-


i Meayih’in kurulmasna kadar etkili olurken (Gündüz, 1983, 192), Mays 1836
tarihli fermanda tekke ve tasavvuf çevrelerinden unlar istenmektedir: her tarikat
mensubu bal bulunduu tarikatn özel giysisini giymelidir; her dervi, eyhinin
107

imza ve mühürünü tayan kimlik bulundurmaldr; yetersiz dervileri aydnlatmak


için izin belgesi verilmemeli, izin verilirken birkaç eyhin kanaati alnmaldr; eyh
atamasnda, eyhin ilgili vakfiyede belirtilen tarikat mensubu olmasna özen
gösterilmelidir; bir eyhe birden çok tekke eyhlii verilmemelidir; tekkeye ait olan
sancak, kudüm, mahzar gibi eya ve gereçler –hac uurlamas hariç– tekke dna
çkartlmamaldr; namaz klma esas olmaldr, evrad 1 ve tevhid zikrine
katlmamasna karn, yalnzca ‘devaran 2 ve raks zikri’ne katlanlara engel
olunmaldr (Öz B., 1997a, 184-185; Gündüz, 1997, 17).

Görüldüü gibi emirler bir taraftan tekkelerin ksmen de olsa medrese ve


ilmiyenin denetimine verilmesi gibi bir önem tarken (Gündüz, 1983, 202), dier
taraftan da –maddelerin birçou– derviler arasna kararak inançlarn devam
ettirmek isteyen Bektai szmalarnn önüne geçme ve düüncelerinin yaylmasna
engel olma isteine yöneliktir (Gündüz, 1997, 17). Bu fermann Meclis-i Meayih’in
kurulmasna kadar olan devre içerisindeki devlet-tekke ilikileri bakmndan esas
oluturduu anlalmaktadr (Gündüz, 1983, 199). Osmanl devlet yönetiminin
uygulad merkezileme politikas, tekkelerin mali ve idari özerkliinin ciddi oranda
ortadan kaldrlmasna neden olmutur (Kara, 2002, 31). Meclis-i Meayih de bu
süreci tamamlayan bir unsur olarak varlk gösterecektir.

Bu noktada Abdülaziz dönemi dinsel ve siyasal hayatnda önemli bir yer tutan
Meclis-i Meayh’e deinmeyi yerinde görüyoruz. Meclisin, kurulu çalmalarna
1863’lerde baland halde, fiili olarak 1866’da etkinlik gösterdii bilinmektedir
(Gündüz, 1983, 204). Meclis-i Meayh’in kurulmasyla beraber uzun yllar kendileri
tarafndan ve kendi prensipleriyle yönetilen tekkeler, bir devlet dairesi haline
getirilmitir 3 (Kara, 1990, 317). eyhülislamla ve Evkaf- Hümayun Nezaretine
kar sorumlu olan Meclis’in kurulu görevi ise tekkelerin tarikat ilkelerine göre
idare edilmelerini salamak ve tekke eyhliklerine yetkin olan kimseleri seçerek
tayin etmektir (Gündüz, 1983, 204).

1
Evrad: Okunmas adet olunan dini dualar (Develliolu, 242).
2
Deveran: Dönüp dolama, dolanma (Develliolu, 181).
3
1868-1881 yllar arasnda stanbul’da 252 tekkenin bulunduu ve bunlardan 35’inin merkez tekke
kabul edildii anlalmaktadr (Gündüz, 1997, 9).
108

Meclis’in 1868 ylndaki ilk yönetimini incelediimiz zaman bakann


Mevlevi, üyelerin Sadiye, Kadiriye, Sünbüliye, Halvetiye, Nakibendiye
Tarikatlarna mensup olduunu görmekteyiz (Kara, 1990, 305). Dier meclis
üyeliklerinde birtakm farkllklarn olduu, baz dier tarikatlarn mecliste yer ald
bilinmekle birlikte, Bektailii temsilen bir üyenin varolduu yönünde kesin bir bilgi
mevcut deildir. Güla Öz (1997, 85)’in Bektailerin temsil edildiine dair ifadesi u
ekildedir:

“Meihat (eyhülislamlk) tekilat içinde bulunan ve tarikatlarla ilgili


ileri düzenleyip yürüten ‘Meclis-i Meayih’ (eyhler Meclisi) içine
Bektaileri, stanbul Üsküdar’da bulunan ahsultan Dergah eyhi
Mehmet Ebul Feyz Efendi temsil etmekteydi.”

Aslna baklrsa bu bilgiyi temkinli karlamakta yarar vardr. öyle ki, henüz
resmi olarak tannmayan bir tarikatn, tarikatlar ve tekkeleri koordine eden bir
kurulda yer almas çeliki gibi görülmektedir. Ayrca Bektailerin Meclis-i
Meayh’e kar yaptklar yeniden yasallama taleplerinin, II. Mahmud’un Bektai
tekkelerini Nakibendilere verdii gerekçesiyle reddedildiini de unutmamalyz.
Bilginin doru olmas halinde, Bektai temsilcisi Mehmet Ebul Feyz Efendi’nin
Nakibendi yolana bal kalmas kouluyla bir temsilin söz konusu olabileceini
düünmekteyiz.

Osmanl yönetimi, Bektailii yasakladktan sonra bu tarikatn ordudaki


fonksiyonlarn yerine getirmek üzere Mevlevilie, halk seviyesindeki hizmetleri de
Nakibendilie devretmitir (Kara, 1985, 983). Ancak devletin problem
çkartabilecek olan gruplarn üzerine gitme konusundaki tutumu, Osmanl
Devleti’nin yaklamnn sadece Bektailere yönelik olmadn gösterir niteliktedir.
öyle ki, 1928 tarihinde stanbul’da bulunan Naki-Halidi eyhleri bir gecede aniden
toplatlarak kayk ile Kartal’a, oradan da Sivas’a sürülmütür 1 (Kara, 1985, 983). Bu

1
Gündüz (1983), II. Mahmud’un bu sürgün olayn Halidi-Bektai mücadelesini yattrmak için
yapm olabilecei gibi, Halidiyye Tarikat’nn kurucusu ile stanbul Halifesi Abdülvehhab es-Susi ve
taraftarlar arasndaki çekimenin durdurulmas amac ile yapldnn düünülebileceini
belirtmektedir.
109

tavr II. Mahmud’un bütün tarikat ehline kar daha dikkatli yaklatn gösterir ki,
bu durum Abdülmecid dönemine dek devam etmitir.

II. Mahmud uygulad baskc politikalar karsndaki ilk tepki 1837


tarihindeki bir olayla patlak verir. Sultan Mahmud Galata Köprüsünden geçerken
fanatik bir dervi ‘dinsiz’ diye barr. Sultan ise yanndakilere bu deliyi
götürmelerini söyler. Dervi ‘deli’ diye cevaplar, ‘Deli ben miyim? Deli sensin ve
sana idrakini kaybettiren danmanlarn; Ey ahali, Müslümanlar bana can veren ve
uymak zorunda olduum Allah’m, bana hakikati söylememi emretti, beni azizlerin
ödülleriyle ödüllendirecek.’ Dervi bu sözleri üzerine tutuklanr ve öldürülür (Birge,
1991, 97). Birge’nin yorumundan bu ahsn Bektai inançl bir dervi olabilecei
sonucu çkarken, Gündüz (1983, 152) ise ahsn hangi tarikata üye olduunun
bilinmediini belirtmektedir.

II. Mahmud’un ferman gereince Bektai tekkelerinin bir ksmnn


ykldna yada cami, mescid, medrese ve mekteplerin kullanmna sunulduuna,
dier bölümünün ise Nakibendilerin yönetimine verildiine yukardaki bölümlerde
deinmitik. Bektai tekkelerinin Nakibendilere verilmesi konusundaki balant,
Nakiliin ve Bektailiin Yesevi geleneini temsil eden iki büyük tarikat olmas
noktasnda birleir (Flal, 1990, 143). Böylelikle Naki eyhlerin atanmasnda “bir
Türk tarikat olan Bektailie, baka bir tarikat eyhi yerine, yine bir Türk tarikat
olan Nakilikten bir eyhi oturtma düüncesiyle” hareket edildii anlalmaktadr
(Sezgin, 1995, 163).

Ayrca Gündüz (1997, 20), Nakibendiliin silsile itibariyle Hz. Peygamber’e


Hz. Ebu Bekir ile ularken, Bektailiin Hz. Ali ile ulamasnn “bu yönüyle
birletirici özelliinin dikkate alnd” anlamna geldiini ifade etmektedir. Bedri
Noyan Dedebaba (1995, 54) ise, 1826’ya kadar Pirevindeki mescide padiah
tarafndan eyh tayin edildiini ve bu eyhlerin daha çok Nakibendi olduunu
vurgulamaktadr. Bu bilgi, Osmanl devlet yönetiminin Nakibendilik ile Bektailii
ayn balamda deerlendirme urann daha eskilere dayandn göstermektedir.
110

Osmanl devlet yönetiminin, Bektai tekkelerine Nakibendileri atayarak –her


ne kadar baarl olamasa da– Sünniletirme çabas içerisinde olduu yaygn bir
iddiadr (Öz B., 1997a, 190). Bu noktada neden özellikle Nakibendilik olduu
sorusuna gelince, bunun yantn sürgün listesinin hazrlanmas srasndaki
gayretlerde bulabiliriz. Nakiliin Halidiye kolu ünlülerinden Gümühaneli Ahmed
Zyaeddin Efendi’nin hocas Kürt Abdurrahman Efendi, sürgün listesini hazrlayan
heyette bütün gayretini seferber etmitir (Öztürk, 1992, 195). Bu gayretler,
Bektailere ait olan her eyin ‘müteerri’ olduklar gerekçesiyle Nakilere
verilmesiyle ödüllendirilmi olmaldr.

Bektai Tarikat ile ilgili kararn alnd toplantda eyhülislamn tarikat


eyhlerine duyumlarnn ne olduunu sormas üzerine baz tarikat eyhlerinin “o
tarikat adamlar ile ilikilerimiz olmad için durumlarn ve tutumlarn bilmeyiz…”
diye yant vererek biraz gönülsüz bir tavr sergilediklerine deinmitik (Ahmed
Cevdet, 1966, 237). Sadece baz eyhler istenilen yönde konuurlar. Daha sonraki
dönemde Bektai tekkelerine Naki eyhlerin atanmasn göz önünde tuttuumuz
zaman, Bektailer aleyhinde konuan eyhlerin muhtemelen Naki eyhler olduunu
söyleyebiliriz. Bektailiin yasaklanmasnda gönülsüz davranan eyhlerin,
mensuplarn Bektai tekkelerine eyh olarak atanmas için istekte bulunmayacan
ve hükümet tarafndan da atanmayacan düünmek yanl olmasa gerekir (Boz,
1999, 82).

Dier taraftan, Halidi-Naki Abdurrahman’n Yeniçeri Oca’nn


kaldrlmasndaki etkili konumasn hatrlayacak olursak (Karal, 1994, 148),
Nakibendiliin saray içerisinde ciddi bir yerinin olduunu ve ‘zor zamanlarda
devleti destekleyen’ bir imaj çizdiini, bu gayretinin de Bektai mirasyla
ödüllendirildii kanaatindeyiz. Ayrca, Nakibendilerin medrese-tekke
çekimelerinde uzlatrc bir tavr sergilemesinin Nakibendiliin ulema arasnda
etkili nüfuz sahibi olduu da düünülebilir (Gündüz, 1983, 144).

Abdülmecid’in, öldükten sonra, her Cuma gecesi on Halidi-Naki derviinin


mezar bana gelip hatm-i hace etmelerini, dua ve zikir yapmalarn istemi olmas,
Nakibendilerin XIX. yüzyl Osmanl yöneticileri üzerinde ciddi nüfuzunun bir baka
111

göstergesidir (Kara, 2002, 28). Bektai eyhi Yeniçeri Ocanda ‘miralay’ rütbesiyle
temsil edilirken, Asakir-i Mansure-yi Muhammediye’deki Mevlevi eyhi ise
‘maraal’ rütbesiyle oturtulmutur. Böylelikle II. Mahmud ve son padiahlarn
Mevlevi ve Nakibendi olmalaryla bu tarikatlarn yldz parlar ve orduda
Mevlevilik, halk arasndaysa Nakibendilik Bektailiin yerini almaya çalr 1
(Kocada, 1996, 146).

Bektai Tarikat’nn yasaklanmas konusunda Halveti’lerin tavr da


dierlerinden pek farkl deildir. Dönemin en mehur sufilerinden biri olan Kuadal
brahim Halveti, dostlarna yazd mektuplarda Bektailikle iilik ve Rafzilik
arasnda ilgi kurarak, devletin tavrn tasvip ettii izlenimini vermektedir (Kara,
1985, 928). Aslna baklrsa, bir tarikat eyhinin, dier bir tarikattan ‘hrka giymesi’,
normal karlanan bir durumdur (Gündüz, 1983, 175). Ancak, genel itibariyle Bektai
Tarikat’nn dier tarikatlarla pek ilikisi yoktur. Örnein, bir Rifainin, bir
Mevlevinin ayn zamanda Bektai olmas bu anlamda mümkün deildir (Ergun,
1943, 409). Bu duruma düen bir kimsenin, artk ehl-i sünnet anlayna sahip
tarikatlarla ilgisi kalmam farz edilmitir (Gündüz, 1983, 176). Ancak Osmanl
merkezi yönetiminin tüm önlemleri almaya çalmasna ramen, Bektailerin dier
tarikatlar arasndaki etkinlii hzla artmtr.

Dier tarikatlar arasna sokulmaya balayan Bektailer, dinsel bilgisi yetersiz


baz dervilerin inançlar üzerinde etkili olurlar ve bir takm Bektai ritüellerinin
yaylmasn salarlar. Müridlerinin namazdan, niyazdan affeden, eri tekliflerden
kurtaran bir takm eyhlerin türemesi en fazla bu tarihten sonradr. XIX. yüzyln
sonlarna doru muhtelif tarikat kisveleri altnda bir takm Bektailere rastlanmasnn
da nedeni budur. ‘Nazenin-i Uaki’ diye ayrca bir tarikatn oluturulmas da yine bu
yüzyldadr. Fakat bu zümrenin Uakilikle hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü Halvetiliin
bir kolu olan bu tarikatn kurucusu Hüsameddin-i Uaki tam anlamyla dindar bir
mutasavvftr. (Ergun, 1943, 410).

1
Bektailiin yasaklanmasnn ardndan eyhülislamn ve Nakibendiliin Bosna’da kesin bir
hakimiyet ve yaygnlk kazanmtr (Cornell, 1999, 18).
112

Bu noktada 1826 sürecinin, Bektaileri –daha önce Kzlbalara yapld


gibi– merkez dairenin dna çkard, Sünni dinsel öreti ile arasnda almas
zaman alacak ciddi farkllk yaratt bir gerçektir.

Bektailerin deiik tarikatlarn içerisinde varlklarn devam ettirdikleri


konusuna yukardaki bölümlerde deinmitik. Bektai Tarikat üyelerinin dier baz
tarikatlar arasna dalmalarnn balangc, 1826 süreciyledir (Ergun, 1943, 410).
Bektailiin dier tarikatlar arasna daha fazla sokulmas XIX. yüzyl ortalarna
dorudur. Ve bu szma bilindii gibi bir zorunluluk nedeniyledir. Bu konuya ilikin
son derece ilginç bir örnei Gündüz (1983, 147)’ün eserinden örenmekteyiz:

“1732’de ina edilen Üsküdar Rifai Asitanesi’nde postniin olan eyh


Ziya Efendi 1 , kendisine müctehid süsü vererek, tarik-i hezeyana süluk
etmi ve hatta mevlid cemiyetlerinde, veladet bahrinde, herkes tazimen
ayaa kalkp, kbleye teveccüh ettii srada bu nasl oturduysa o cihete,
yani herkesin hilaf bir cihete müteveccih olmutu. Güya O’na: ‘Dou
da, bat da Allah’ndr. Nereye dönersiniz. Allah’n yüzü (zat)
oradadr.’ (el-Bakara, 2/115) srr nümayan olmu gibi sahtekarlk
ederdi. Ti-i ecel, bir an evvel, darbe-i tarhna alarak vücudunu
ortadan kaldrmtr”

Hangi ekilde etkinlik gösterirlerse göstersinler, Bektailerin en önemli


görevleri kendi yaam alanlarn yaratarak sradan halk ve dier tarikat üyelerini
Bektailie dahil etmektir. Bektailer bu faaliyeti yaparken:

“Feyz ancak Bektalktadr, dier tarikatlar bundan mahrumdur. nsan


Bektai olmadkça Ehl-i Beyt muhibbi olamaz. Bektailiin ibtidas
dier tarikatlarn intihasdr”

gibi etkileyici söylemlerle baz insanlar kendi tarikatlarna yönlendirmeye


çalmlardr (Ergun, 1943, 410). Tanzimat’tan sonra Nakibendi Tekkeleri
içerisinde Bektai ayini yapld (Koçu, 1970, 14), birçok Bektai’nin Nakibendi

1
Yine bu yüzyln sonlarnda Üsküdar’da Rifai asitanesi eyhi Ziya Efendi’nin banda ‘Bektai fahr’
ile sokaklarda gezmeye balad bilinmektedir (Ergun, 1943, 410).
113

icazetnamesi ald, Bektai tekkelerine gönderilen Naki eyhlerin bir ksmnn


Bektailie girmi olmas (Gölpnarl, 1953, 321) düünüldüünde II. Mahmud’un
aksine Bektailerin etkinliklerinde baar saladklarndan söz edilebilir.

Bu örnekleri dier tarikat eyhleri ve tekkeleriyle geniletmek mümkündür.


Bektai Tekkesi olarak kurulmamasna ramen, 1826 öncesi Bektai Tekkesi haline
gelen Sütlüce’deki Bademli (Münir Baba) Tekkesi, lav olayndan sonra Münir Baba
tarafndan canlandrlr. Bahariye Mevlevihanesi eyhi Fahreddin Dede Münir
Baba’ya balanrken, Münir Baba da Karagümrük’teki Cerrahi Tekkesi eyhi
Abdülaziz Efendi’ye balanarak, Cerrahi icazeti almtr. Bu tekkenin daha sonraki
eyhi brahim Fahrettin Efendi’ye de Bektailik icazeti verildiini düündüümüz
zaman, stanbul tarikatlar arasnda bir çeit alveriin olduu akla gelebilir (Öz B.,
1997a, 335). Ayrca 1826 sonrasnda Vahid Çelebi’nin de tpk Fahreddin Dede gibi
Münir Baba’dan icazet alan Mevlevi eyhi olduklar bilinmektedir (Dedebaba, 1995,
448).

Rumelihisar’ndaki ehitlik Tekkesi’ni faaliyete geçiren Nafi Baba (öl.


1889)’nn Melami kökenli bir Bektai olduu bilinmektedir (Öz B., 1997a, 331).
1826 sonrasnda önce Nakilere sonra da Kadirilere verilen Kaygusuz Abdal Tekkesi
(Mukattam) ise, Arnavutluk’tan gelen Bektailerce yeniden canlandrlmtr
(Köprülü, 1939, 27; Hasluck, 1991, 26).

Bedri Noyan Dedebaba (1995, 54)’ya göre, 1826’ya kadar Pirevindeki


Dergahta bulunan mescide padiah tarafndan eyh tayin edilmesi gelenek haline
gelmitir. Bu eyhler daha çok Nakibendi eyhlerinden olumasna ramen, tekkeye
geldikten sonra tamam ksa sürede Bektailie girmitir.

Üsküdar’daki Bandrmal Tekkesi, ilk bata Celveti Tekkesi olarak


kurulmasna ramen, Mustafa Haim Efendi’nin postniinlii döneminde (1752’li
yllar) Bektailie balanmtr. Mustafa Haim’den sonra yönetime gelen
postniinler bu tekkede Celveti ve Bektai erkann yürütmülerdir. Tekkenin son
postniini tannm Bektai eyhlerinden Yusuf Fahri (Ataer) Baba’dr (Öz B., 1997a,
335).
114

Bektai Dergahlarnn Nakibendilerin devriyle, Nakibendilerin bir ksmnn


Bektai olduuna yönelik bir baka örnekte, Nakibendilerin bir kolu olan Hamzavi
dervii Mir Nizari’nin bu durumu gösteren dörtlüü dikkat çekicidir. Dörtlükte:
“Zahid kapdan girdi / Hayretle dilim doldu / Yarab beni hfz eyle / eytan bana yol
buldu” (Melikoff, 1994, 239).

1826 süreciyle birlikte Bektailerin içerisinde yer bulduu belki de en ciddi


dinsel oluum Kzlbalk/Alevilik’tir 1 . Bektai teolojik yaps içerisinde Kzlba
etkinin hangi boyutta olduu konusuna yukardaki bölümlerde deinmitik. 1826’dan
sonraki süreçte Bektailer, Alevi kitlelerle daha yakn iliki gelitirmilerdir (ahin,
1995, 350).

Melikoff (1999, 302) ise, tarikatn yasaklanmasndan sonraki evrede,


Bektailer ile Alevilerin arasndaki ayrln daha çok belirginletiini
vurgulamaktadr. Bu noktada, tarihsel süreç içerisinde Melikoff’un kastettii sosyal
ve yerleim tarz olarak bir ayrln zaten varolduunu vurgulamak gerekir. unu da
belirtmek gerekir ki, Bektailerin resmiyetini kaybettikten sonra varlklarna devam
ettirebilmek için bürokratik, edebi ve eitim seviyesi açsndan kendilerini daha ciddi
ifade ettikleri gerçektir. Bu balamda Melikoff’un tespiti de yerindedir. Ancak
1826’dan sonra kurulduu kastedilen yaknlk, daha çok dinsel ve varln
sürdürebilmek açsndan bir gizlenme olarak olumutur. Ayrca Osmanl Devleti’nin
Balkanlardaki –Bektailerin merkezi olma özellii gösteren– topraklar
kaybetmesini, Anadolu’daki Alevi-Bektai kaynamasn etkileyen dier bir unsur
olarak görebiliriz.

Bir ksm Bektailerin krsal kesimdeki Alevilerin arasna çekilmesiyle eitsel


faaliyetler de evlere tanmtr. Öz (1997a, 185)’e göre bu süreç, “Bektailiin
sivillemesini ve halksallamasn” salamtr. öyle ki, Mahalle Tulumbacl ve
Ak Kahveleri stanbul’daki sosyo-kültürel buluma mekanlardr. Özellikle
Anadolu ve Rumelili Alevi ozanlarnn hemehirlilerinin bulunduklar mahallelerdeki
kahvelere gelmesi, çalp-söylemesiyle giderek tekke Bektailiiyle Alevilik arasnda
kaynama olmutur. Bu nedenle bu dönemki Bektailiin, Alevilik ile kaynat ve

1
XIX. yüzyln bandan itibaren Kzlbalk teriminin yerini Alevilik almaya balamtr.
115

en çok mahalle gibi alt kültürün olduu yörelere yayld alanlar buralardr (Öz B.,
1997a, 192). Baki Öz’ün bu yaklam, Melikoff ile ahin’in birbirine zt gibi
alglanan görülerindeki ortak noktay göstermesi bakmndan önem tamaktadr.

Gerek 1826 sürecini zararsz atlatma amacyla olsun, gerek dier tarikatlarla
girilen ilikiler neticesinde olsun, gerekse Alevilerle yaknlama balamnda olsun
tüm bu gelimeler neticesinde Bektailiin dinsel ritüelinde baz farkllklarn ortaya
çkt görülmektedir. Bu tür deiiklikler temelde gizlilik esasndan hareketle
Bektai ritüelini girmitir.

Bektailer birbirlerini tanmak için çeitli iaretler, özel cümleler kullanarak


sembolik bir sr oluturmulardr. Denilebilir ki bir Bektai, baka bir Bektai’nin
varolup olmayaca bir odaya girdiinde, sa elinin küçük ve yüzük parmaklarn
birletirip, kalbinin üzerine koyup, dier üç parman yukar doru açp biraz
eilerek bir an için hzla orada bulunanlarn hareketlerini yantlayp
yantlamadklarn görmek için göz gezdirirmi (Birge, 1991, 179). Bir meclise girip
otururken el kalp üzerinde iken merhaba demek, yaygn bir adet olduundan
parmaklarn konumu yalnzca ortada bulunan bir Bektai tarafndan fark edilebilir. El
skrken Bektailerin kalplerinin birlemi olduunun iareti olarak ba
parmaklarnn kökünü birbirine skca bastrdklar da bilinmektedir (Birge, 1991,
179).

Bektailerin kendi aralarnda kullandklar özel kelimelere ‘sen’ yerine


‘sultanm, nazarm’ ya da ‘erenlerim’; ‘ben’ yerine ‘fakir’ ya da ‘nazarn’; ‘izin
vermek’ yerine ‘destur vermek’ gibileri örnek verilebilir (Birge, 1991, 179).

Farkl bir ritüel deiiklii ise Arnavutluk’taki Ergiri Tekkesi’nde


uygulanmtr. Tekkede, 1826’dan sonra varln sürdürebilmek adna mensuplarna
yönelik olarak içki yasa, dervilerin tekke dna çkmamas, 12 dilimli tac yerine 4
dilimli tac giyme gibi bir dizi ritüel deiiklii yaplmtr (Öz B., 1997a, 365).

Vakflara el konulmas nedeniyle ekonomik olarak zorlanan tekkelerin bu


maduriyetini ortadan kaldrmak için, ‘dede hakk’ yada ‘hakullah’ olarak da
116

adlandrlan tarikat vergisinin bu yasakl dönemde ortaya çkt düünülmektedir


(Öz G., 1997, 85).

II. Mahmud’un turasn tayan sikkelerin üstüne veya Divanyolu’ndan


geçerken II. Mahmud türbesine tükürmek gibi uygulamalar, Bektailerin gizlilik
dönemlerinde uygulamaya koyduklar bir baka ritüel olarak ifade edebiliriz (Ortayl,
2000, 350). Öte yandan, Bektailerin yeraltna çekilmek zorunda kalmalarnn
sonucu olarak ibadetlerini evlere tamak zorunda kalmalar ve ihbar edilme
ihtimaline kar olarak ibadette gizlilie önem vermeleri nedeniyle, bir takm çirkin
ve haksz suçlamalara maruz kalmalar söz konusu olmutur. Baka bir ifadeyle bu
dönemde, varlklarn ve ibadetlerini devam ettirmede kararl olan Bektailere kar,
Bektailii hiçbir zaman içlerine sindirememi uç unsurlarnn psikolojik
saldrlarnn younluk kazand görülmektedir.

1826 müdahalesiyle birlikte bata Üss-i Zafer olmak üzere, II. Mahmud’u ve
müdahaleyi öven, Bektaileri yalan söyleyen, oruç tutmayan, riyakar, içki içen,
namaz klmayan, üstü ba kokan bir ekilde tasvir etme yönünde eserlerin kaleme
alnd görülmektedir (Sezgin, 1995, 166-167). Müdahalenin kalemörlüü yönünde
yazlan eserlerin temel hedefi, Bektailii karalamaktr. Oysa, Bektailere yönelik bu
iddialar geni bir anlayla karlanr ki bu, alayc ve hazrcevap Bektai tipini
dourur (Ocak, 1992, 378).

Özellikle 1826 sonrasnda yeraltna çekilme sürecinde Bektai mizah


edebiyatnn en önemli öelerinden biri olan ‘Bektai Fkralar’nn yaygnlk
kazand görülmektedir. Bektai fkralarnda olgun bir yaklamla insani zaaflar ve
hatalar kabul edilir. Ancak her defasnda ‘sofu/softa’ veya ‘hoca’nn dar kafall,
ikiyüzlülüü ortaya çkarlarak, onlara kar üstünlük salanr (Birge, 1991, 107).
Takyye yapmak zorunda braklarak, Sünni dinsel yaplanmalara kar gerçek
düüncelerini sesli olarak seslendiremeyen Bektailerin bu emellerine ksmen de olsa
fkralar yoluyla ulamaya çalt düünülebilir 1 . Ayrca Bektai fkralarnn, çeitli

1
Bu balamda 1826 sonras Bektai ritüelinde ciddi yer edinen Bektai fkralarna ilikin bir örnek
vermeyi yerinde görüyoruz:
Bektai ile Hoca birlikte yola çkmlar. Hoca atta, Bektai eekte. Geceyi geçirmek için bir
otlakta mola vermiler. Eyerlerini çkarp yemek yemiler, sonra biraz konumular, yatacaklar vakit
117

çevrelerden Bektailie yönelik sempati olumasn salad söylenebilir (Ortayl,


2000, 228).

Fkralarndan, Bektai ritüeline izler brakan II. Mahmud’un da nasibini


aldn görmekteyiz. II. Mahmud’un, Bektaileri ne kadar sk tkip ettiini anlatan
bir fkraya göre:

“Bir gün Sultan Mahmud tekkeyi bastrr. çerdekilerin hepsi bir delie
sinerler. Yalnz ihtiyar bir Bektai kaçamayarak ortada kalr. Sultan,
babaya sorar: ‘-Baba canlar nerede?’ Baba hemen cevap verir: ‘-
evketlu Sultanm! Seni görünce ortalkta can m kalr?” (Boz, 1999,
106).

Bektailerin dier tarikatlar ve tarikat müridlerini zekice küçümseme eilimi


1826 sonras süreçte –belki de fkralarn da etkisiyle– daha fazla younlar.
Elimizde bu konuya ilikin yaanm ve ilginç bir örnek mevcuttur:

“Üsküdar’da, hazr cevap olan Aziz Efendi eeine binmi giderken,


Hüdai dergahndan çkp Doanclar’a doru yürüyen Kazm Paa
(Bektai’dir)’ya rastlar. aka diye eeine: ‘Öp paann elini’ der. Paa
hiç bozmadan, elini eein azna uzatp öptürür gibi yaptktan sonra:
‘Aziz ol’ der.” (Dedebaba, 1995, 444).

Bektailerin ayn ortamdaki konuma ekilleri, sadece bir baka Bektai’nin


anlayabilecei ifreli giyim, tokalama, hitap, yemek yeme gibi arttrabilecek
davran ekilleri Bektailerin takyye özelliklerinin göstergesidir. Bu tür
gizliliklerdir ki, Bektai Tarikat’nn kapatlm olmasna ramen Bektailiin yok
olmamasn salad gibi birçok yeni ritüelin de gelenee katlmasn salamtr.

Hoca öyle dua etmi: “Yarabbi! Atm sana emanet ediyorum, onu sen koru”. Bektai ise: “Müridim,
benim eeimi de sen koru” diye dua etmi. Hoca arm ve “Bre günahkar, sen de Allah’a emanet
etsene” demi. Fakat dervi hiç aldrmam. Uykuya dalmlar, sabah uyandklarnda Bektai’nin eei
çayrda otlarken, hocann atnn kayplara kartn görmüler. Hoca, “Bu nasl i? Ben onu Allah’a
emanet etmitim. O kaybolmu da Bektainin eei yerinde duruyor” demi. Dervi hiç önemsemeden
cevap vermi: “Bunda alacak bir ey yok hoca. Sen Allah’n tek kulu deilsin. Senin at alm, bir
baka kuluna vermitir. Amma benim Müridimin benden baka kulu yok. Onun için benim eei
sabaha kadar beklemitir.” Öykü hocann bile buna güldüünü söyleyerek biter (Dedebaba, 1995,
627).
118

Böylelikle II. Mahmud’un uygulamaya çalt Bektaileri Sünniletirme düüncesi


hedefine ulaamamtr.

3.5. BEKTALERN TOPLUMSAL, SYASAL


DURULARI VE FAR-MASONLUK

Bektailiin 1826’dan sonra çalmalarn sürdürdüü ve su yüzüne çkt


zeminlerden biri asker-sivil bürokratik çevredir. Bektailik, özellikle Osmanl üst
bürokratik yaplanmas içerisinde örgütlenerek, 1826’da yitirdii gücünü böylece
yeniden kazanmaya çalmtr (Öz B., 1997a, 194). Öyle sanyoruz ki, Bektailerin
1826 takibinden sonra ayakta kalm olmalarnda yönetimin üst düzeyinde tutunmu
olmalarnn etkinlii büyüktür. Tanzimat ile birlikte Osmanl topraklarnda etkili olan
özgürlükçü ve çada söylemler, yani merkezi yönetime muhalif akmlar,
Bektailerin içerisinde kendilerine yer bulduu yaplanmalar oluturmutur.

Tanzimat sonras Osmanl Devleti topraklarnda etkili olup, bir ekilde


Bektailiin de içinde yer ald Jön Türk, ttihat ve Terakki, Far-masonluk gibi
siyasal olgu ve akmlar konusuna deinmeden önce Osmanl bürokratik ve edebi
yaplanmas içerisinde ön plana çkm olan Bektailere deinmeyi yerinde
görüyoruz.

Abdülaziz döneminde Bektai airlerinin son derece ön planda olduklar


görülmektedir. Bahriye Nazrlnda çalan Turabi (Melikoff, 1999a, 305), Ahmed
Edip Harabi 1 , Hilmi Dedebaba bu dönemin en ünlü Bektai airlerinden bazlardr.
Bektailerce birçok nefesin yazar olduu için sevilen filozof Rza Tevfik Bey’i de
burada sayabiliriz 2 (Birge, 1991, 95). Ayrca kadn Bektai airleri, Bektailiin
eitsel etkinliinin evlere tand bu dönemlerde ortaya çkmtr (Öz B., 1997a,
186).

1
ahkulu Sultan Tekkesi’nde tarikata girmitir (Öz B., 1997a, 327).
2
Rza Tevfik bir mektubunda, yüksek makamlarda görevli birçok Bektainin olduunu, kendisinin
birkaç vezir ve elçi tandn, Talat Paa’nn da kendisi gibi Far-mason ve Bektai olduunu
belirtmektedir (ahin, 1995, 126).
119

Merdivenköy Bektai Tekkesi eyhi Mehmed Ali Hilmi Dedebaba


mensuplarndan Divan- Hümayun kalemi üyelerinden Neyzen Mehmed Kami’nin de
bir takm arklardan baka, baz Bektai nefesleri vücuda getirdii bilinmektedir
(Ergun, 1943, 410). Bektai tekkelerinde saz çalan birçok ahs mevcuttur, en
önemlilerinden Erzurumlu Ceyhuni (öl. 1886) ve –Sütlüce Bektai Tekkesi eyhi
Münir Baba’ya bal olan– Çnari’yi (öl. 1899) sayabiliriz (Ergun, 1943, 410). XIX.
yüzyln önemli airlerinden bir bakas olan Genç Abdal, divan katiplii görevini
brakarak Pir Mehmed ücaeddin Dede ile birlikte Eskiehir yaknlarndaki tekkeye
giderek yllarca hizmet etmitir (Bagöz, 1947, 668).

Bedri Noyan Dedebaba (1995), Tanzimat ve sonras çalma yürüten önemli


Bektailerin listesini ayrntl olarak ele almtr. Bu balamda, devletin bürokratik
kadrolarnda yer alan ve ayn zamanda talamalaryla padiahn dikkatini çeken
Musa Kazm Paa’y, yine bir baka talama airi olan, ayn zamanda kaymakamlk
ve vali yardmcl yapan Eref Efendi’yi sralayabiliriz.

Hariciye Nazrlnda çalan ve hukuk da hocal da yapan ünlü edebiyatç


Muallim Naci’nin ise asl ad Ömer iken, Bektailie girince bu ad brakarak Naci
(kurtulan) adn almtr. Namk Kemal, inasi, Konya valilii ve Samsun
mutasarrfl yapan Ziya Paa, sadrazam Talat Paa Bedri Noyan Dedebaba’ya göre
etkinlik gösteren dier üst düzey bürokrat Bektailerdir1 (Görkem, 2000, 28).

Tanzimat devri Bektailerinin kendilerini ortaya koyduklar bir dier zemin


siyasal duru tarzlar olmutur. Dönemin siyasal hayatn damgasn vurmu olan
ttihat ve Terakki Cemiyeti, Bektailerin kendilerine yer bulduklar bir siyasal
yaplanma olmutur. Bektailerin, ttihat ve Terakki Cemiyeti’ni destekleme
nedenleri arasnda, II. Abdülhamid’i devirip Osmanl Devleti’nde daha liberal bir
rejim kurma önerisine yatknlk duymalarn gösterebiliriz. (Görkem, 2000, 28).
Gündüz (1983)’e göre Bektailerin güçlenmesinde, Merutiyet dönemindeki ttihat
ve Terakki Cemiyetinin, Bektai ve Melamilerin saltanata olan krgnlklarndan
yararlanarak onlar desteklemeleri etkili olmutur.

1
Bedri Noyan Dedebaba (1995, 444), tannm Bektailerin listesini ayrntl olarak vermitir.
120

Kesinlikle bilinen bir ey vardr ki, o da ttihat ve Terakki Cemiyeti’nin


tarikatlarn hiçbiriyle bir anlama içerisinde olmaddr. Ancak bu, onlardan
yararlanmayaca anlamna gelmemektedir. Bu balamda Mevlevilerin ve
Bektailerin muhalefet hareketine yardm ettii bilinen bir gerçektir. Ayrca, Melami
Tarikat’nn da siyasal yaplanmalar ile yakn ilikisinin olduu bilinmektedir
(Edmondson, 1972, 132).

Gündüz (1983)’e göre, Bektailer yenilik tavryla ortaya çkm, böylelikle


Merutiyet yanls kadrolar, fikirlerine halk seviyesinde taraftar toplamak amacyla
ihtiyaç duyduklar destei Bektailerden görmü ve bu nedenle Bektailerin resmen
olmasa dahi fiilen ortaya çkmasna göz yummulardr. Bektailerin yenilik
tavrlaryla ortaya çkm olmalar bu dönemde daha belirgindir ancak, bu daha
önceleri yenilik düman olduklar anlamna gelmemelidir. Dier taraftan muhalif
siyasal kadrolarn Bektailerden destek görmeye ihtiyaç duymas anlalabilir, ancak
bu Bektailerin fiilen ortaya çkm olmalarnn tek nedeni olmasa gerekir. öyle ki,
muhalif siyasal güç iktidarda deilken dahi Bektailer yava yava etkinlik
göstermeye balamtr, ayrca II. Merutiyetten sonra muhalif siyasal güç iktidara
gelmi 1 olmasna ramen Bektailik resmen tannmamtr.

1880-1881 Arnavut milli hareketi srasnda güney Arnavutluk’un bir ksmnn


Yunanistan’a verilmesi ihtimali ortaya çktnda, Abdülhamit’in Bektailerden
üphelendii, bu nedenle Bektailerin bu hareket katlp katlmadnn aratrlmas
konusunda bir kiiyi görevlendirdii (Edmondson, 1972, 131; Birdoan, 1995, 67),
ayrca II. Abdülhamid’in Arnavut milliyetçiliini önlemek için (Arnavutluk’ta
örgütlü olan) Babagan Bektaileri ile yaknlat iddia edilmektedir (Flal, 1990,
208). Bu iddiann doruluu veya yanll bir tarafa, Arnavutluk’taki Bektai
niceliinin nitelii hakknda fikir vermesi açsndan, bu konuya ilikin yukarda
belirttiimiz kanaatimizi dorular niteliktedir.

1826 müdahalesi sonras Bektailiin etkinliini devam ettirebilmek


açsndan uygulad etkinlikler balamndan yer alt faaliyeti büyük önem gösterir.
1
Bu dönemde (1916), Sadrazam Talat Paa, ttihat ve Terakki Frkas’nn ideologu Ziya Gökalp’n
tavsiyesiyle Baha Said’i Anadolu’daki Alevi-Bektai zümrelerini incelemek üzere görevlendirmitir
(Görkem, 2000, XI).
121

Bu anlamda Bektailik bir taraftan en üst düzeyde padiah anneleriyle temas


kurarken, dier taraftan üst düzey bürokratik kadrolar araclyla kendisine etkinlik
alan yaratmtr. Bektailiin yeraltnda etkinlik göstermek istemesi ise yollarnn –
isteyerek ya da istemeyerek– Far-masonlukla kesimesini salamtr.

Osmanl mparatorluu topraklarnda Far-masonluk ile Bektailiin 1826’dan


sonra etkinlik kazanmasnn XIX. yüzyln ikinci yarsna denk dütüü
görülmektedir. Far-masonluun Osmanl Devleti’ne Reid Paa ile girdii
düünülmektedir. lk Osmanl localar 1861 ylnda faaliyet gösterirken, 1865’ten
itibaren bu localar kaplarn Müslümanlara açmtr (Melikoff, 1994, 229). Bu
localar, arasnda –gelecein V. Murad’– ehzade Murad ve kardeleri ehzade
Nureddin ve Kemaleddin’in de bulunduu dini ve siyasi Osmanl aydn zümrelerinin
büyük bir bölümünü etkisi altna almtr (Melikoff, 1994, 231). Bektailerin Far-
masonlua snrl oranda giriinin 1867 yl ve Prens Mustafa Fazl Paa’nn
giriimleriyle olduu düünülmektedir (Melikoff, 1999b, 304).

II. Abdülhamid tarafndan gösterilen dümanlk, bir süre Türk Far-


masonluunun gelimesini engellemitir; ancak bununla birlikte canllna zarar
vermemitir. Localar, 1908’de, ttihat Terakki’nin zaferinden sonra açlmak üzere,
gelimelerini gizlice sürdürürler. Bu dönemde Far-mason localarn para yardmndan
ve desteinden yararlanan Jön-Türklerin, stanbul’da Far-masonluu yaymaya
çalt görülmektedir (Melikoff, 1994, 231).

Melikoff (1994)’a göre, 1826’dan sonra gizlilie çekilen Bektailer, kendileri


ile gelenek dlk ve dini otoriteye kar olma idealinde ortak noktalar olan Far-
masonlar yannda destek bulur. Bu destek neticesinde, Bektai gelenek Far-
masonluktan etkilenecektir. Yine Melikoff (1994)’a göre Bektai Ayn-i Cem’indeki
Meydan’n düzenlenii, duru ve yürüyü tarzlar ve baz ayrntlar mason geleneini
andrmaktadr. Bektailere göre ise etkilenen Far-masonlar olmutur.

Bedri Noyan Dedebaba (1995), Bektailikte tavann sevilmeyen bir hayvan


olmasnn ve etinin yenmemesinin nedenlerini sayarken, nedenlerden bir tanesi
olarak Yahudi dininde de böyle bir yasak olduunu, Tevrat’a dayanarak ortaya
122

koymaktadr. Oysa, bunun nedenini totemizm kalntlarnda, amanizm’de ve


tenasüh inanlarnda aramak gerekir (Eröz, 1977, 187). Ayrca, tavann slamiyet’te
yenmesi yasak yedi hayvann sembolik özelliklerini bünyesinde barndrmasn ve
adet gören tek hayvan olmasn da buna ekleyebiliriz.

O döneme ilikin yaplan deerlendirmelerin ortak noktas, baz Jön


Türkler’in Bektai olduklar, bazlarnn ise hem Bektai hem de Mason olduklar
yönündedir. Bektai olan Rza Tevfik’e ait “ceylan derisi üzerine yazlm 1275
tarihli bir mason diplomas olduunu, torunu Bay Muhiddin Özenba bize
bildirmitir” (Eröz, 1977, 185).

Ayn zamanda Far-mason, Jön Türk ve Bektai olan isimler arasnda Rza
Tevfik’in dnda birçok ünlü kii vardr. Talat Paa, eyhülislam Musa Kazm
Efendi 1 , Namk Kemal, Abdülhak Hamid’i bu isimler arasnda gösterebiliriz
(Melikoff, 1999b, 305; 1994, 233).

Eröz (1977), Tevfik Baba örneinden yola çkarak birkaç Bektai’nin Far-
mason olmasyla tüm Bektailere yönelik olarak böyle bir nitelendirmenin
yaplamayacan belirtmektedir ki, bu tarafmzca da yerinde bir yaklamdr. O
dönemin siyasal ve dinsel konjektörü içerisinde; yani Jön Türkler ile ttihat ve
Terakki üyelerinin tarikatlarn elindeki kamuoyunu kullanmak istedii (Kara, 1985,
987), Far-masonlarn dinsel ve siyasal muhalif zümrelerin içerisine szmaya çalt,
Bektailerin varlklarn devam ettirebilmek adna bir taraftan gizlilie çekilip, dier
taraftan da üst düzey bürokratik yaplanmalarla iliki gelitirdii bir ortamda birkaç
Bektai’nin Far-masonluu tercih etmesinden dolay, Bektailerin Far-mason olduu,
yönündeki yaklamlarn abartl olduu kanaatindeyiz. Ayrca öyle sanyoruz ki,
Bektailik ile Far-masonluun yollarnn kesimesini salayan en önemli belirleyici
unsurlardan birisi, her ikisinin de yer altnda faaliyet gösteriyor olmasdr.

1
Bernard Lewis (1970)’e göre eyhülislam Musa Kazm Efendi bir Nakibendi’dir.
123

SONUÇ

üphesiz ki, gerek Osmanl heterodoks inanç yaplanmasndaki yeri, gerekse


bugünkü fonksiyonu itibariyle Bektailik çok önemli bir dinsel örgütlenmedir.
Anlalan odur ki, birçok tartmalarn eliinde gelecekte de çok konuulan bir
tarikat olacaktr. Bu balamda, XIX. yüzyl Bektai Tarikat için son derece zor bir
dönem olmutur.

Bektailik Tarikat’nn kurucusu olarak bilinen Hac Bekta, kurucu olmaktan


daha çok isim babal yapmtr Bektailie. Hac Bekta Anadolu’nun çalkantl
döneminde Orta Anadolu’da ortaya çkar. Hac Bekta’n çevresinde yayd Babai-
Kalenderi tasavvufi telkinlerin karlk bulmas üzerine, ‘Hac Bekta kültü’ olarak
bilinen bir tasavvuf ekolü ortaya çkar. Bu ekolün ortaya çkmasnda Babai ve
Kalenderilik miras önemli bir yer tutar.

Hac Bekta- Veli hakknda bilinenler snrl dahi olsa, kendisinin yaad o
dönemde Anadolu’nun en ünlü velisi olduunu söylememiz tarafmzca pek mümkün
görülmemektedir. öyle ki o yüzylda yaam birçok büyük abdal mevcuttur. ‘eyh
uçmaz, müridi uçurur’ misali, Hac Bekta kültünün ortaya çkmasn ve
yaygnlamasn salayan ahs Abdal Musa’dr. Abdal Musa ayn zamanda ilk
dönem Bektai dervii olan saylabilecek abdallarn öncüsüdür. Bektai kültünü
Osmanl Devleti topraklarna tayan isim de yine Abdal Musa’dr.

Günümüzde baz kimselerin Sünni dinsel öretiye sk skya bal biri
olduu yaklamna kar, bazlarnn da slam d, heterodoks olarak nitelendirdii
Hac Bekta, Abdal Musa bata olmak üzere ‘Rum Abdallar’ olarak nitelendirilen
zümreler tarafndan yüceltilmitir. Hac Bekta kültü, Abdallar zümresi sayesinde
Osmanl Devleti’nin özellikle uç boylarnda etkili olan tasavvuf ekolü haline
gelmitir. Hac Bekta kültünün yaygnlk kazanmasnda, ilk Bektai dervileri kadar,
onlarla iyi ilikiler gelitiren Osmanl Beylii yöneticilerinin tutumu da etkili
124

olmutur. Bu ilikiler karlkl fayda ölçüsünde ortaya çkmtr. Osmanl Beyleri,


ilk dönem Bektai abdallarnn göçebe zümreler üzerindeki etkisinden yararlanrken,
bu abdallara yaamas ve hayatlarn idame ettirebilmesi için kolaylklar salamtr.
Bu karlkl etkileimden her iki tarafn da amacna ulatn söyleyebiliriz.
Osmanl Beylii güçlü bir yönetim olarak ortaya çkarken, Hac Bekta- Veli de bu
abdal zümresi sayesinde ciddi bir kült olarak niceliksel bir etki alanna sahip
olmutur.

Bektailiin Osmanl Devleti nezlinde kazand olumlu yaklam, Yeniçeri


Oca’nn kuruluu ile kendini ortaya koymutur. Ahilik ile Yeniçeri Oca
arasndaki iliki, Ahiliin Bektai Tarikat içerisinde yer bulmas nedeniyle
Bektailie miras kalmtr. Bu dönemde ortaya çkan Yeniçerilik-Bektailik ilikisi,
yüzyllar boyunca sürecek ‘ilikinin nitelii’ tartmasnn ortaya çkmasn
salayacaktr.

Safevi Devleti’nin douda etkinlik göstermesi, hem Bektailikteki Kzlba


etki, hem de Osmanl devlet yönetiminin Bektailie bak açsndaki deiim
açsndan oldukça önemli sonuçlar ortaya koymutur. Osmanl ve Safevi devlet
yönetimlerinin Anadolu halk üzerindeki nüfuz mücadelesi, Bektailiin resmi olarak
ortaya çkn salamtr. Safeviler Anadolu heterodoks zümreleri üzerinde ii
Kzlba propagandasn younlatrrken, Osmanl Devleti de Bektailik sayesinde
Anadolu’daki heterodoks zümreleri olabildiince büyük bir daire dahilinde
merkeziletirip kontrol altnda tutmay hedeflemitir. Bu dönemde Osmanl devlet
yönetimi ile Bektailik oldukça scak yaklamlar gelitirirler. Osmanl Devleti ile
Savefiler’in Anadolu’daki mücadelesinde, Osmanl’nn Bektailii resmiletirme
müdahalesinin etkili olduu görülmektedir.

Bektailiin yaplanma sürecine girmesi ve Bektai Tarikat adn almas


Bektailikteki adyla ‘Pir-i Sani’ (ikinci pir) olarak bilinen Balm Sultan sayesinde
olmutur. II. Bayezid tarafndan Dimetoka’dan getirilerek Sulucakarahöyük’teki
merkez tekkenin bana postniin olarak oturtulan Balm Sultan, Bektai Tarikat’nn
resmi ve gerçek kurucusudur. Bilinen anlamyla Bektaililiin erkan, ibadet ve ritüel
125

esaslar Balm Sultan tarafndan Bektailie kazandrlmtr. Tarikata ait tekkelere


birçok vakf arazisi balanm, bu tekkeler vergiden muaf tutulmutur.

Genel anlamda Bektailer ile Osmanl devlet yönetimi arasnda Kalender


Çelebi syan haricinde önemli pürüzlerin çkmadn görmekteyiz. likiler Osmanl
Devleti’nin inisiyatifinde gerçekletirmitir. likilerin ortaya konulduu en önemli
düzlem Yeniçeri Oca olmutur. Ne zaman ki Yeniçeri Oca bozulmaya
balamtr, o tarihten itibaren ocak ile tarikat karde gibi görülerek, Bektailik de
hedefe konulmaya balanmtr.

III. Selim’in öldürülmesiyle birlikte Yeniçeri Oca’na kar politikasn daha


net ekillendiren Osmanl Devleti, tepkisini II. Mahmud’un eliyle ortaya koyar.
Yeniçeri Oca’nn kapatlmasn takip eden ksa zaman dilimi içerisinde Bektai
Tarikat da yasaklanr. Tarikatn yasaklanmasnn nedeni olarak tarikatn kendisinin
yoldan çkmas ve özellikle Yeniçeri Oca’n yoldan çkarmas olarak gösterilmitir.
Ancak durum pek de öyle olmamtr. Çünkü Bektai Tarikat her dönemde
heterodoks bir yap arz etmitir. Ayrca Yeniçeri Oca ile Bektailik arasndaki iliki
yüzeysel bir seviyededir. Yeniçerilerin Bektaililii ekilsel olduu kadar,
Bektailerin Yeniçeri Oca’na müdahalesi de ayn oranda bireysel ekilsellikten
ibarettir. Özellikle kapatma olayndan sonra Yeniçerilerin Bektai tekkelerinde
örgütlenme ihtimalini düündüümüz zaman, II. Mahmud’un Bektailik hakkndaki
kararnn siyasi olduunu daha rahat ifade edebiliriz.

Osmanl devlet yönetimine göre özellikle son isyanda eylemlilik gösteren


Bektailer vardr ancak suçun ahsiliine kar tarikatn tamam hakknda kapatma
karar çkar. Birçok Bektai’yi öldürmeyi mümkün klabilecek fetvalar alnmasna
ramen, idamlar fazla olmaz. Ancak sürgün olaylar –idamlarn tersine– sadece
Bektaileri hedef almakla kalmaz, Bektailikle alakas olmayan insanlar dahi takip
siyasetinden nasibini alr.

Tarikatn yasaklanmas kararnn çkt toplantda alnan kararda dier


tarikat mensuplarnn etkisini ve suçlu Bektailerin yakalanmasn salayan
126

komisyon üyelerinin Sünni dinsel öreti temsilcilerinden olutuunu düünürsek lav


olaynn dinsel yann daha rahat yorumlayabiliriz.

Tarikatn kapatlmasyla tekkelerle birlikte, tekkelerdeki yazl eserler de


yaklr. Gayrimenkullerin bir ksm cami, mescid yapmnda kullanlrken bir ksm
da satlr. Bu mallara, -Bektailere yönelim sistemli karalama propagandasnn
etkisiyle- Müslümanlarn rabet etmemesi nedeniyle daha çok gayri Müslimler talip
olur. Geriye kalan salam tekkelerin yönetimi ise Nakibendiye Tarikat’na braklr.

1826 sonrasnda tarikatn yeniden açlmas yönünde ciddi bir ayaklanma


hareketi olmamtr. Bektailer varlklarn daha çok dier tarikatlarn içerisine
girerek sürdürmülerdir. Takyye olarak adlandrlan ve Bektailerin daha önce de
yapmak zorunda kaldklar bu yöntem Bektailiin belki de bugüne kadar ulamas
salayan bir yöntem haline almtr. Yeraltna çekilme sürecinin etkisiyle varlklarna
devam etmek zorunda olan Bektailer, ibadetlerini daha çok özel mekanlarna
tamlardr ki, bu da Bektailere yönelik saldrlarn ald boyutun insafnn snr
tanmaz bir hal almasn salamtr.

Bektailerin benimsedikleri bir dier varolma yöntemi ise üst düzey


bürokratik kadrolarda yer bulma eklinde ve Osmanl merkezi yönetimine muhalif
siyasi akmlarla iliki gelitirmek eklinde ortaya konulmutur. Bu balamda
dönemin birçok üst düzey bürokrat, edebiyatçs, filozofu, siyasetçisi, tiyatrocusu
Bektai olarak karmza çkmtr. 1826 sonras Arnavutluk ve Hac Bekta Kasabas
Bektai merkezi olma açsndan önem kazanrken, stanbul ise üst düzey bürokratik
zümreler için merkez olma özelliini göstermitir.

I. Abdülhamid ile balayan yeniden toparlanmaya çalma hareketler,


Abdülaziz döneminde ciddi bir atlm göstermi, yar resmi olarak varln devam
ettirmitir. Çelebi’lere yine eskisi gibi merkez tekkeye postniin olma hakk
verilmitir ancak, ‘tarikat Nakibendi usulüne göre yönetmek kaydyla’.

Bektailiin varln sürdürebilmek amacyla izledii yöntemlerin ve lav


olaynn doal sonucu olarak Bektai ritüelinde baz deiiklikler gerçeklemitir.
1826 sonrasnda, Osmanl’nn hiçbir döneminde Bektailik resmi olarak varln
127

devam ettirme ans bulamamtr. Ancak bu, Bektailiin varln devam ettirme
ansn bulamayacan anlamna da gelmemitir.

Cumhuriyet Türkiye’siyle birlikte Bektailiin resmi olarak yasa devam


ederken, dier tüm tarikatlar da bu yasaktan nasibini almtr. Bektailer, daha rahat
iletiim, örgütlenme, düünsel bütünlük, siyasal duru fakl gibi çoaltlabilecek
etmenlerin yardmyla Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük savunucular arasnda
olmulardr. Bu deiim, Bektailikteki takyye olgusundaki younluun da
hafiflemesini salamtr diyebiliriz.
128

KAYNAKÇA

Ahmet Cevdet Paa, (1966). Tarih-i Cevdet. Cilt 12, stanbul: Üçdal Neriyat.

Ahmet Refik, (1994). XVI. Asrda Rafizilik ve Bektailik. stanbul.

Akda, M., (1995). Türk Halknn Dirlik ve Düzenlik Kavgas-Celali syanlar.


stanbul: Cem Yaynevi

Akpaazade, (1992). Akpaaolu Tarihi.stanbul: M.E.B. Yaynlar.

Ayar, Mesut, (1998). Yeniçeri Oca’nn lgasndan Sonra Bektai Tarikat.


Yaynlanmam Yüksek Lisans Tezi. stanbul.

Balivet, Michel (2000). eyh Bedrettin. stanbul: T.V.Y.Y.

Bagöz . (1947). Bektailiin ç Yüzü. Ankara: T.T.K. Yaynlar.

Baykara, Tuncer (1990). Yeniçeri Ocann Kaldrlmasnn Sosyal Sonuçlar, Sultan


II. Mahmud Reformlar Semineri. stanbul.

Berkes, N. (1973). Türkiye’de Çadalama. Ankara: Bilgi Yaynevi.

Birdoan, N. (1994). Yeniçerilerin Bektailii ve Vaka-i erriye. stanbul: Ant


Yaynlar.

Birdoan, N. (1995a). ttihat-Terakki’nin Alevilik Bektailik Aratrmas (Baha Sait


Bey). stanbul: Berfin Yaynlar.

Birdoan, N. (1995b). Anadolu ve Balkanlar’da Alevi Yerlemesi. stanbul: Mozaik


Yaynlar.

Birdoan, N. (1996). Çelebi Cemalettin Efendi’nin Savunmas (Müdafaa). stanbul:


Berfin Yaynlar.
129

Birge, J. K. (1991). Bektailik Tarihi (Çeviren: R. Çamurolu). stanbul: Ant


Yaynlar.

Boz, Adem (1999). Bektai Tekkelerinin Kapatlmas ve Kapatlmann Dourduu


Sonuçlar. Kayseri: Yaynlanmam Yüksek Lisans Tezi.

Bozkurt, F. (1990). Aleviliin Toplumsal Boyutlar. stanbul: Tekin Yaynlar.

Cemaleddin Efendi, A. (1328). Bektai Srr Nam Risaleye Müdafaa. stanbul.

Cornell, Erik (1999). Bosna ve Bektailii Üzerine. Alevi Kimlii, stanbul: T.V.Y.Y.

Çamurolu, R. (1994). Yeniçerilerin Bektailii ve Vaka-i erriye. stanbul: Ant


Yaynlar.

Çamurolu, R. (1999a). Tarih Heterodoksi ve Babailer. stanbul OM Yaynlar.

Çamurolu, R. (1999b). Türkiye’de Alevi Uyan, Alevi Kimlii. stanbul: T.V.Y.Y.

Dacolu, Kemal (1996). 1827 (1243) Tarihli Muhallefat Defterine Göre Bektai
Zaviyeleri. Yaynlanmam Yüksek Lisans Tezi. Isparta: Süleyman Demirel
Üniversitesi.

Dedebaba, B. N. (1995). Bektailik Alevilik Nedir? stanbul: Ant/Can Yaynlar.

Develliolu, F. (1993). Lugat. Ankara: Aydn Kitabevi Yaynlar.

Edmondson, Ernest (1972). Jön Türkler ve 1908 htilali. stanbul.

Ergun, S. N. (1943). Türk Musikisi Antolojisi. Cilt 2, stanbul.

Eröz, M. (1977). Türkiye’de Alevilik Bektailik. stanbul.

Erylmaz, B. (1992). Tanzimat ve Yönetimde Modernleme. stanbul: aret


Yaynlar.

Eyyubolu, . Z. (1980). Bütün Yönleriyle Bektailik. stanbul: Yeni Çr Yaynlar.


130

Faroqhi, Suraiya (2000). 1826 Öncesi Bektailer-Nüfuz (etki) Sava ve Strüktür


(yap) Problemleri, I. Alevi-Bektai Sempozyumu. stanbul: Alevi-Bektai
Kültür Enstitüsü.

Flal, E. R. (1990). Türkiye’de Alevilik ve Bektailik. Ankara: Selçuk Yaynlar.

Gölpnarl, A. (1953). Mevlana’dan Sonra Mevlevilik. stanbul: nklap Kitabevi.

Gölpnarl, A. Vilayet-name. stanbul: nklap Kitabevi.

Gölpnarl, A. (1985). 100 Soruda Tasavvuf. stanbul: Gerçek Yaynevi.

Görkem, . (2000). Baha Said Bey, Türkiye’de Alevi-Bektai, Ahi ve Nusayri


Zümreleri. Ankara: Kültür Bakanl Yaynlar.

Gündüz, . (1983). Osmanllarda Devlet-Tekke Münasebetleri. stanbul: Seha


Neriyat.

Gündüz, . (1997). Yeniçeri Oca’nn lgas’ndan Sonra Meydana Gelen Baz


Tasavvufi Gelimeler, LAM Aratrma Dergisi, Cilt II, Say I.

Halacolu, Y. (1991). XIV-XVII. Yllarda Osmanllarda Devlet Tekilat ve Sosyal


Yap. Ankara: TTK.

Hasluck, (1991). Bektailiin Corafi Dalm. stanbul.

Hasluck, (1995). Anadolu ve Balkanlarda Bektailik. stanbul: Ant Yaynlar.

Hathaway, Jane (1999). Unutulan kon: Hz. Ali’nin Klc Zülfikar’n Osmanl
Türevi, Cogito Osmanllar Özel Says. Say 19. stanbul: YKY.

lgürel, M. (1986). Yeniçeriler. .A. Cilt 13, stanbul.

pirli M. (1990). II. Mahmud Döneminde Vakflarn daresi, Sultan II. Mahmud ve
Reformlar Semineri. stanbul.
131

zeti, Metin. (1998). Makedonya’da Bektailik. Yaynlanmam Yüksek Lisans Tezi.


zmir: Dokuz Eylül Üniversitesi.

Kara, M. (1985). Tanzimattan Cumhuriyete Tasavvuf ve Tarikatlar. Tanzimat’tan


Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi. Cilt 4, stanbul: letiim Yaynlar.

Kara, M. (1990). Tekkeler ve Zaviyeler. stanbul: Dergah Yaynlar.

Kara, M. (2002). Metinlerle Günümüz Tasavvuf Hareketleri. stanbul: Dergah


Yaynlar.

Karal, E.Z. (1994). Osmanl Tarihi. Cilt 5, Ankara: TTK.

Kocada, B. (1996). Alevi-Bektai Tarihi. Can Yaynlar.

Koçu, R. Ekrem (1970). Yeniçeriler ve Bektailik. Hayat Tarih Mecmuas. Cilt III,
Say 10. stanbul.

Köprülü, F. (1939). Msr’da Bektailik. stanbul.

Köprülü, F. (1944). Bekta, .A., Cilt 2, stanbul.

Köprülü, F. (1991). Türk Edebiyatnda lk Mutasavvflar. Ankara: D..Y.

Lewis, B. (1970). Modern Türkiye’nin Douu. Ankara: TTK.

Melikoff, I. (1994). Uyur dik Uyardlar. stanbul: Cem Yaynlar.

Melikoff, I. (1999a). Bektailik/Kzlbalk: Tarihsel Bölünme ve Sonuçlar, Alevi


Kimlii. stanbul: T.V.Y.Y.

Melikoff, I. (1999b). Hac Bekta Efsaneden Gerçee. stanbul: Cumhuriyet


Yaynlar.

Melikoff, I. (2000). Bektai-Alevi Problemi Bir Aratrmann Evreleri, 1. Alevi-


Bektai Sempozyumu. stanbul: Alevi-Bektai Kültür Enstitüsü.
132

Mustafa Nuri Paa, (1980). Netayic ül-vukuat. Cilt III-IV, Sadeletiren: Neet
Çaatay, Ankara: T.T.K.

Mutlu, amil (1994). Yeniçeri Ocann Kaldrl ve II. Mahmud’un Edirne


Seyahati. stanbul: .Ü.E.F.Yaynlar.

Ocak, A. Y. (1978). Zaviyeler, Vakflar Dergisi, Say 12, s. 257.

Ocak, A. Y. (1992). Bektailik, T.D.V..Ansiklopedisi, Cilt 5, s. 373-379.

Ocak, A. Y. (1992). Balm Sultan, T.D.V..Ansiklopedisi, Cilt 5, s. 373-379.

Ocak, A. Y. (1999a). Kalenderiler. Ankara: T.T.K.

Ocak, A. Y. (1999b). Zndklar ve Mülhidler. stanbul: T.V.Y.Y.

Ocak, A. Y. (2000a). Alevi ve Bektai nançlarnn slam Öncesi Temelleri. stanbul:


letiim Yaynlar

Ocak, A. Y. (2000b). Osmanl Devleti’nin Kuruluunda Dervilerin Rolü. Efsaneler


ve Gerçekler. Ankara: mge Yaynevi.

Ortayl, . (2000). Tarikatlar ve Tanzimat Dönemi Osmanl Yönetimi, Osmanl


mparatorluu’nda ktisadi ve Sosyal Deiim Makaleler I. Ankara: Turhan
Kitabevi.

Öz, Baki (1997a). Bektailik Nedir? stanbul: Der Yaynlar.

Öz, Baki (1997b). Alevilik’le lgili Osmanl Belgeleri. stanbul: Can Yaynlar.

Öz, Güla (1996). Aleviliin Tarihi Kökleri ve Anadolu Erenleri. Ankara: Uyum
Yaynlar.

Öz, Güla (1997). Yeniçeri-Bektai likileri ve II. Mahmut. Ankara: Uyum


Yaynlar.

Özcan, Abdülkadir (1995). Ekinci Oca, T.D.V..A.,Cilt 11. stanbul.


133

Öztuna, Y. (1989). II. Mahmud. Ankara: Kültür Bakanl Yaynlar.

Öztürk, Mürsel (1987). Hac Bekta- Veli, Belleten, Cilt 50-L, Say 198.

Öztürk, Y.N. (1992). Türih Boyunca Bektailik. stanbul.

Refik, A. (1994). XVI. Asrda Rafizilik ve Bektailik. stanbul.

Samancgil, Kemal (1945). Bektailik Tarihi. stanbul.

Sezer, H. (1998). Yeniçeri Oca’nn Kaldrlnn Taradaki Yansmas. Tarih


Aratrmalar Dergisi, Cilt XIX, Say 30. Ankara.

Sezgin, A. (1995). Hac Bekta Veli ve Bektailik. stanbul.

ahin, T. (1995). Alevilere Söylenen Yalanlar Bektailik Soruturmas. Ankara:


Armaan Yaynlar.

apolyo, E. B. (1964). Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi. stanbul: Türkiye Yaynevi.

Tanman, Baha (1988). Abdal Musa Tekkesi. T.D.V..A. Cilt 1. stanbul.

Timur, T. (1989). Osmanl Çalmalar. Ankara: V Yaynlar.

Ulusoy, A.Celalettin (1986). Hac Bekta Veli ve Alevi-Bektai Yolu. Hacbekta.

Uzunçarl, .H. (1988). Kapkulu Ocaklar. Ankara: TTK.

Ülkütar, M. akir (1969). Hac Bekta Veli ve Yeniçeri Oca. Hisar Dergisi. Cilt
9, Say 68. stanbul.

Ünver, Sühelyl (1976). Yeniçeri Klalar, Belleten. Cilt 2, Say 167-160. Ankara:
TTK.

Yetkin, Ç. (1980). Türk Halk Hareketleri ve Devrimler. stanbul: Milliyet Yaynlar.

Vorhoff, Karin (1999). Türkiye’de Alevilik ve Bektailikle lgili Akademik ve


Gazetecilik Nitelikli Yaynlar. Alevi Kimlii. stanbul: T.V.Y.Y.
YENÇER OCAI’NIN KALDIRILMASINDAN SONRA
BEKTA TEKKELER VE OSMANLI YÖNETM

brahim ALTUNTA

Osmangazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü

Tarih Anabilim Dal


Yaknça Tarihi Bilim Dal
YÜKSEK LSANS TEZ

Eskiehir
Haziran, 2005

You might also like