Professional Documents
Culture Documents
Sınıf Dil Ve Anlatım
Sınıf Dil Ve Anlatım
İletişim: Duygu, düşünce veya bilgilerin çeşitli yöntemlerle Günlük hayatta bunların hepsi kullanılmaktadır. Ne var ki en
başkalarına aktarılması ya da haberleşmedir. Bir başka yaygın olarak kullanılan yöntem dille gerçekleştirilen
deyişle “iletişim” en az iki insan ya da insan grubu arasında iletişimdir. İletişim bireyi sosyalleştirir.
gerçekleşen, duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışverişine
denir.
İletişimin gerçekleşebilmesi için bazı temel öğelere ihtiyacı “El var pençe olmuş, el var yumruk olmuş.” ( insan eli)
Kadın oğlunun kendisini azarlamasına çok içerlenmiş, vazoyu karşılar. Yazıda, konuşmada vazonun yerine geçer.
yine de kırıcı bir söz söylememiş. Bu kelime, vazoyu gösterdiği, düşündürdüğü, onun yerini
Kendini toparlayan anne, biraz buruk, biraz da alabildiği için“gösterge” diye adlandırılır.
ağlamaklı bir sesle:
Kısaca gösterge; kendisi o şey olmadığı hâlde, o şeyi
-Bundan 25 yıl önce bir gece yarısı saat 3.00 civarında
sen de beni rahatsız etmiştin. “ Doğum günün kutlu çağrıştırarak iletişim kurmayı sağlayan araçtır, nesnedir,
olsun...” olgudur.
Gönderici: Bağlam:
Alıcı: Kanal:
Dönüt:
İleti: Şifre:
2-Dil Dışı Göstergeler: Resim, şekil, işaret, hareket, jest, bulutların çoğalması yağmur yağacağının belirtisidir.
mimikler vb. dil dışı göstergelerdir. Yani dil göstergeleri Sararmış yapraklar sonbaharın belirtisidir. Pencere açıkken
dışındaki göstergelerdir. Dil dışı göstergeler ikiye ayrılır. perdenin havalanması rüzgârın belirtisidir
nedensizdir.
Uzlaşmaya bağlı olarak soyut ve sayılamayan, tek
Gösteren- gösterilen arasındaki ilişki uzlaşımsal olarak
bir gösterilene göndermede bulunan görsel
sağlanmıştır.
biçimdir.
Örneğin “ " yalnızca bir ok şekli olarak
Örneğin; Zeytin dalının barışı çağrıştırması, kum
değerlendirilebilir. Ancak bir binanın koridorlarında bu
işareti gördüğümüzde gitmemiz gereken yönün neresi saatinin zamanı çağrıştırması, kalbin aşkı ve sevgiyi
olduğunu bize ifade edecektir. Bunu ifade etmek için elbette çağrıştırması, terazinin adaleti çağrıştırması birer
başka bir işaret de tercih edilebilirdi. simgedir.
Diğer göstergeler tek boyutlu iletişim araçlarıdır. Dil Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, kendisine özgü
ise bilgi aktarımının yanında insanların ruh hallerinin yasaları olan ve ancak bu yasalar çerçevesinde gelişen,
ve duygularının da anlatılmasında kullanılabilen çok temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış seslerden örülmüş bir
anlaşma sistemidir.
boyutlu bir iletişim aracıdır.
Dille kurulan iletişim en gelişmiş anlaşma yöntemidir. İnsanlar “Dilin asıl kaynağı nedir?”, “Dil nasıl meydana
İnsanlar dil dışında araçlar yardımıyla da anlaşabilmektedir. gelmiştir?”. “İlk konuşmalar nasıl olmuştur?” gibi sorulara
sürekli cevap aramışlar ama bu sorulara kesin bir cevap
Mektup, çizgi, şekil, sinema, tiyatro, televizyon, internet, bulamamışlardır.
telefon, müzik, resim de birer iletişim aracı olarak
sayılabilir. Dilin meydana gelişi ve ortaya çıkışıyla ilgili bilim adamları
arasında kesin bir görüş birliği yoktur.
Örneğin ilk insanlar dumanı bir iletişim aracı olarak
kullanmışlardır. Günümüzde işitme engelliler işaret diliyle Bugüne kadar yapılan çalışmalarda dilin kaynağı ile ilgili
İnsan, dil olmadan iyi bir iletişim kuramaz. Tam anlamıyla Buna göre insanlar önce iletişim için bazı jestler oluşturdular
anlatma ve anlaşma, yani iletişim dil yardımıyla sağlanır. ve daha sonra zamanla bu hareketler ağızdan çıkan seslerle
birleşti. Mesela insanın kızgınlık belirtisi olarak “hom hom”
Dil, insanın duygularını, düşüncelerini, isteklerini bütün yapmasından “homurdanmak” kelimesi, bir şeyi üflerken
canlılığıyla ortaya koyma olanağı sağlar. İnsanın öteki “püf püf” yapmasından “üflemek” kelimesi ortaya çıkmıştır.
insanlarla anlaşabilmesine, onlarla birleştirici bağlar Birine güle güle derken el sallamak buna işarettir.
kurabilmesine imkân sağlar.
d. Birlikte İş Teorisi: Bu teoriye göre kelimeler insanların
Dil, bireyleri birbirine bağlayarak onların toplum potasında söyledikleri şarkılardan oluşmuştur. İlk insanlar zor işler
birleşmesini sağlar. Bu açıdan dil, toplum hayatının can görürken ritmik birtakım sesler çıkararak çalışmalarını
damarıdır. kolaylaştırıyorlardı. Bu sesler daha sonra şarkılara ve
kelimelere dönüşmüştür.
İnsanın, kendisi için hayati bir öneme sahip olan dilin
inceliklerini, ayrıntılarını çok iyi öğrenmesi ve onu özenli e. Fiziksek Uygunluk Teorisi: Bu görüşe göre insanın
bir şekilde kullanması gerekir. Çünkü insanın dili dişlerinin dikey olması, ağzının çabuk açılıp kapanması için
kullanmadan sosyalleşmesi, toplum hayatında kendine küçük olması, dudaklarının çok kaslı oluşu, dilin esnek
başarılı bir yer edinmesi, diğer insanlarla sağlıklı bir iletişim oluşu dil için çok müsait olmayı gerektirir. Bu durumda dilin
kurabilmesi mümkün değildir. oluşması ister istemez kaçınılmazdır.
“Aruz, şiirde ahengi sağlamak için kullanılan bir ölçüdür.”
İleti edebi bir değerle, sözcükler imgeli bir teknik İleti alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenmişse dil
yoluyla aktarılıyorsa dil şiirsel işlevindedir. alıcıyı harekete geçirme işleviyle kullanılmış demektir.
Bu işlevde ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi ifade Bu işlevde ileti bir çeşit çağrı olarak kullanılır. Bu
etmez, yansıtmaz. Yani ileti metnin kendisidir. çağrının yani iletinin amacı alıcıda tepki ve davranış
Dilin bu işleviyle daha çok edebi metinlerde karşılaşırız. değişikliği yaratmaktır.
Bilgi aktarmak önemli değildir, önemli olan okuyucuda Bu işlevde gönderici, alıcıyı işin içine sokmayı ve
çeşitli çağrışımlar uyandırmaktır. sorgulamayı ister.
Şiirlerde dil şiirsel işleviyle kullanılır. Şiirsel işlevde ileti Siyasi söylevler, reklam metinleri, genelgeler ve el
amacın kendisidir. Yani şiirlerde şiirin amacı o şiirin ilanlarında dil bu işleviyle kullanılır.
kendisidir.
Örnek:
-----------------------------------------
Eriyen renk olsam yanaklarında “Bugünden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve
meydanda Türkçeden başka bir dil kullanılmayacaktır.”
Örnek:
Örnek:
Sesimi duyuyor musunuz? Bütün bu ortak değerler dil aracılığıyla gelecek kuşaklara
aktarılır.
Bu konu anlaşıldı mı?
Gelenek ve görenekler, dünya görüşü, din, sanat, tarih vb.
Tahtadaki örnekleri defterinize yazdınız mı? dil sayesinde nesilden nesile aktarılmaktadır. Kültür, bu
sayede kesintiye uğramadan varlığını devam ettirmektedir.
Mutfak penceresini kapattın mı?
Kişiyi nasıl, inançları ayakta tutuyorsa; bir milleti de dünya
“Kitaptaki soruları cevapladınız mı?” milletleri arasında ayakta tutan, ona canlılık veren kültür
değerleridir.
“Bahçedeki dişbudak ağacını gösterebilir misiniz?”
Kültüre dinamizm kazandıran unsur ise dildir.
Dil ile kültür birbirini tamamlayan ayrılmaz bir 1) Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili
vardır.
bütündür.
Kültür ve dil bir milletin en önemli ortak 2) Konuşma dili doğaldır, yazı dili yapma bir dildir.
özelliklerindendir.
3) Yazı dinde kurallar varken konuşma dilinde kural
Kültür ve dil, toplumu oluşturan bireylerin iletişiminde yoktur.
önemli rol oynar.
4) Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha
Bir toplumun oluşmasında ve ayakta kalmasında ortak geniştir.
dil ve kültürün önemli bir payı vardır.
5) Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı
Hem dilin hem de kültürün kendine özgü kuralları ve
dil farklılık göstermez.
özellikleri vardır.
Dil ve kültür geçmiş ile gelecek arasında bir köprü
vazifesi görür.
Kültür ve dil bir toplumun yaşayış biçiminden önemli
izler taşır.
Dil ve kültür bir toplumun oluşmasında ve varlığını
sürdürmesinde önemli etkendir.
NOT:
Bir ülkede resmi dil olarak kabul edilen ve her alanda aynı
kurallarla kullanılan dile ise “yazı dili” denir.
DİL FARKLILAŞMALARI 3. Ağız: Dilin yöreden yöreye, şehirden şehre değişebilen ve
sözcüklerin standart dildeki söylenişlerinden farklı
Çok köklü bir dilimiz olduğu için Türkçemiz bugünlere söylenişleriyle sınırlı kalan değişiklikler gösteren kollarına
gelene dek birçok alt dala ayrılmış ve bu alt dallar dil
denir.
biliminde “lehçe”, “şive” ve “ağız” olarak adlandırılmıştır.
Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine
1. Lehçe: Dilin metinlerle takip edilemeyen dönemlerinde
ağız denir.
kendinden ayrılan koludur. Yani Orhun Abideleri
yazılmadan önce Türkçeden ayrılan kollar Türkçenin Ağız, yörelere göre söyleyiş farklılıklarıdır. Bu farklılıklar
lehçeleridir. yalnızca söyleyişte görülür, yazılış aynıdır. Zaten söz
konusu olan, biçimsel bir başkalık değil, bir ses değişimidir.
Lehçe ayrıldığı dilden büyük farklılıklar gösterir. Lehçelerde
ses, şekil ve kelime ayrılıkları çok büyüktür. Lehçelerin
oluşmasında coğrafi ve kültürel etmenler büyük rol oynar.
Çuvaşça
Yakutça
NOT: Suç dünyasında, kapalı topluluklarda, göçmenlerde, Yeryüzündeki diller arasında hem sözcük hem de dilbilgisi
eğlence ve futbol dünyasında, internette bu özel dile has yönüyle çeşitli benzerlikler vardır.
kelimeler sıkça kullanılmaktadır.
***Dillerin sınıflandırılması çalışmalarında fonetik(ses
Örnek: bilgisi), morfolojik(şekil bilgisi), etimoloji( köken bilimi),
semantik(anlam bilgisi), sentaks(cümle bilgisi) dikkate
*Yaşlı insana moruk, sevgiliye manita, tuvalete yüz numara
alınır.
denmesi argodur.
A.2. Ural Altay Dil Grubu Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya yayılmış çeşitli topluluklarca
konuşulan yaklaşık 250 dilden oluşur.
Hami grubu ve Sami grubu olmak üzere iki ana kola ayrılır.
Bu dil grubu Altay ve Ural olmak üzere iki ana kola ayrılır.
Bu dil ailesi Çin ve Tibet dil grupları içinde bulunan 300
kadar Doğu Asya dilinden oluşmaktadır.
Ural ve Altay dil ailelerinin akrabalığı diğer dil ailelerinin
akrabalığı kadar sağlam değildir. Bu yüzden aile yerine
A.5. Bantu Dil Ailesi
grup sözcüğü ile karşılanır.
B.1. Tek Heceli (Ayrımlı-Yalınlayan )Diller Dilimiz olan Türkçede ön ekler yoktur. Türkçe sondan
eklemeli bir dildir.
Bu dillerde her kelime tek heceden ibarettir, yani
kelimeler daima kök durumundadır.
Cümle çekimsiz kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşur.
Cümlenin anlamı genellikle kelimelerin sıralanışından ve
vurgusundan anlaşılır. Bu sebeple tek heceli dillerde çok
zengin vurgu ve tonlama vardır.
Aynı kelime hem isim hem sıfat hem zarf hem edat hem
bağlaç olarak kullanılabilir.
Yani bir kelime birden fazla anlamda kullanılabilir. Bu
anlamları belirleyen ise vurgu ve tonlamadır.
*Çince
*Tibetçe
*Vietnamca
*Siyamca
*Endonezyaca
*Bask Dili
*Bazı Afrika Dilleri
*Himalaya Dilleri
B.3 Çekimli (Bükümlü ) Diller
Batı Türkçesinin üçüncü ve son devresidir. 1908 15. yüzyıldan günümüze kadar varlığını devam ettiren ve
Meşrutiyeti ile başlayan ve günümüzde de varlığını Kuzey Türklerinin kullandı bu kolun yazı dili
sürdüren bir yazı dilidir. Kıpçakçadır.
Bugün bu devrenin içinde bulunuyoruz. Kıpçak şivesine dayanması sebebiyle bu dile Kıpçakça
Gramer özellikleri Osmanlıcayla benzerlik gösteren bu veya Tatarca da denmektedir.
dönemde, dil oldukça sadeleşmiş, cümle kısalmış, Bu dönemin dil özelliklerini “ Hüsrev ile Şirin, Gülistan
yabancı sözcük ve tamlamalar büyük ölçüde Tercümesi, Kodeks Komenikus” gibi eserlerde görmek
bırakılmıştır. mümkündür.
Bu dönemde İslami kültür unsurlarının Türkçe
üzerindeki etkisi azalmış.
Batılı kültür unsurlarının etkisi ise artmıştır. b. Doğu Türkçesi
Günümüzde Kıbrıs, Balkanlar ve Anadolu’da konuşulan 15. yüzyıldan günümüze kadar varlığını devam ettiren ve
Türkçe, Türkiye Türkçesi olarak değerlendirilmektedir. Orta Asya Türklerinin kullandığı yazı dilidir.
Doğu Türkçesi Hakaniye ve Çağatay Türkçesi biçiminde
devam etmiştir.
20.yüzyılda Orta Asya’da uygulanan dil politikası
sebebiyle Kırgızca, Kazakça, Özbekçe gibi Türk yazı
dilleri ortaya çıkmıştır.
“Şecere-i Terakime, Şecere-i Türk, Mecalis’ün Nefais,
Muhakemet’ül Lügateyn” Doğu Türkçesiyle yazılmış
önemli eserlerdendir.
Türklerin en çok kullandığı alfabeler sırasıyla “ Göktürk İnsanlar arasındaki en etkili iletişim aracı hiç şüphesiz
Alfabesi, Uygur Alfabesi, Arap Alfabesi ve Latin konuşmadır. Başarılı bir iletişim için de güzel konuşma,
anlaşılırlık ve sesi etkili kullanma gerekir.
Alfabesi”dir.
Bu alfabelerle birlikte çok geniş coğrafyaya yayılmış Sıkıcı-monoton bir konuşmanın dinleyiciler üzerinde pek de
bir etkisi yoktur. Konuşma sırasında duygu ve
olan Türkler çeşitli alfabeler kullanmışlardır. Bunlar
düşüncelerimizi etkili bir şekilde aktarabilmemiz için vurgu
sırasıyla aşağıdadır: ve tonlamaya dikkat etmemiz gerekir.
Duraklama
**Kelimelerde bazı hecelerin diğerlerinden daha belirgin ve **Cümlede bazı kelime ya da sözlerin ötekilerden daha
baskılı söylenmesine kelime vurgusu denir. baskılı ve belirgin söylenmesine “cümle vurgusu” denir.
Cümlede asıl anlatılmak istenilen şey vurgulanır.
Türkçe kelimelerde vurgu genellikle son hecededir.
Kurallı bir cümlede vurgulu öğe yükleme en yakın
Anne, arkadaş, çocuklar, baba, duygu, çiçek... öğedir. Yüklem başta ise yüklemin kendisi vurguludur.
Bir sözcük el aldıkça vurgu alınan eke kayar Ben bu hediyeyi ona doğum gününde almıştım.
çiçek çiçekçi çiçekçiler çiçekçilerden Ben bu hediyeyi doğum gününde ona almıştım.
İki heceli yer adlarında kelime vurgusu genellikle ilk Geldim işte mevsim gibi kapına.
hecededir. Üç ya da daha fazla heceli yer adlarında ise
vurgu ya ses sayısı fazla olan hecede ya da ünsüzle biten Soru eki “mi” ile “de-ki” bağlaçları vurguyu kendinden
önceki kelimeye kaydırır.
hecededir.
Kardeşin sabah erkenden okula mı gitti.
Bodrum Ankara Erzurum Konya
Mersin Alanya Dün, sizi Burcu, buraya mı çağırdı?
Pekiştirilmiş sözcüklerde ve ünlemlerde vurgu ilk Yarınki maça sen de geleceksin.
hecededir.
Soru anlamının soru sözcüğü ile sağlandığı cümlelerde
Tertemiz kıpkırmızı yemyeşil kapkara hayır vurgu soru sözcüğünün kendisindedir.
Olumsuzluk eki vurguyu kendinden önceki heceye Bu hediyeyi doğum gününde ona kim almış?
aktarır.
Hangi çılgın ban zincir vuracakmış?
Sormamış gitmesin konuşmayın
açıklamasınlar...
Örnek:
Örnek:
Örnek:
Bir dil konuşma dili ve yazı dili olmak üzere ikiye ayrılır.
Konuşma dilinin temel öğesi ses, yazı dilinin temel öğesi ise
harftir.
Ses, dilin parçalanamayan en küçük birimidir. Terim olarak
ses, akciğerlerden gelen havanın ağız yolundan çıkışı
sırasında oluşan titreşimlerdir.
Sesleri karşılayan işaretlere ise harf denir.
Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Arap ve Latin
alfabelerini kullanmışlardır. Çuvaşça ve Yakutçada zaman
zaman Kiril alfabesi de kullanılmıştır. Ses tellerinin titreşmesiyle oluşan ünsüzlere yumuşak (
Şu an Türkiye Türkçesinde Latin Alfabesi kullanılmaktadır. tonlu ) ünsüzler denir.
Bu alfabede 8 ünlü( sesli), 21 ünsüz (sessiz) harf Ses telleri titreşmeden oluşan ünsüzlere sert ( tonsuz )
bulunmaktadır. ünsüzler denir.
1-ÜNLÜLER
a-ı-o-u a-ı-o-u
e-i-ö-ü e-i-ö-ü
Çıkış Yeri ve Dilin Durumuna Göre Ünlüler
Kalın Ünlüler: a-ı-o-u
İnce Ünlüler: e-i-ö-ü Kalınlık-incelik uyumu da denir.
Dudakların Durumuna Göre Ünlüler Bu kurala göre Türkçe bir kelimenin ünlülerinin tamamı
Düz Ünlüler: a-e-ı-i ya kalın ya da ince olmalıdır.
Yuvarlak Ünlüler: o-ö-u-ü **sevilmek, ince, denizden, kelebekler, göstermelik...
Çenenin Açıklığına Göre Ünlüler
**satılık, kalın, oyun, uçurtma, aşağı, sorular, akıl…
Geniş Ünlüler: a-e-o-ö
Dar Ünlüler: ı-i-u-ü NOT: 1-Büyük ünlü uyumuna aykırı bazı Türkçe kelimeler
de vardır:
NOT-3- Büyük ünlü uyumu alıntı kelimelerde aranmaz. **okul, kuru, uygun, olumlu, bozulmuş, çocuk, oğul, okul,
ölümlü, öküz, uğur, ululuk, üçüz, üzüm, süzgün...
ahenk, badem, ceylan, çiroz, dükkân, fidan, gazete, hamsi,
kestane, limon, model, nişasta, pehlivan, selam, tiyatro, NOT-1- Küçük ünlü uyumu alıntı kelimelerde aranmaz.
viraj, ziyaret…
alkol, daktilo, doktor, horoz, radyo, konsolos, profesör,
NOT-4- -gil, -ken, -leyin, -mtırak, -yor ekleri kimi zaman aktör, bandrol, kabul, mühim, muzır, müzik, mümin,
büyük ünlü uyumuna uymaz. vakur…
akşam-leyin, bakla-gil-ler, çalışır-ken, ekşi-mtırak, yürü- NOT-2- ki aitlik eki yalnızca birkaç örnekte küçük ünlü
yor... uyumuna uyar.
NOT-5- -daş (-taş) eki bazı kelimelerde büyük ünlü bugünkü, dünkü, öbürkü.
uyumuna uymaz.
NOT-3-Tek heceli kelimelerde büyük ünlü uyumu ve küçük
din-daş, gönül-daş, meslek-taş, ülkü-daş... ünlü uyumu aranmaz.
NOT-6- -ki aitlik eki büyük ünlü uyumuna uymaz. At-, it-, tut-, top-…
akşamki, yarınki, duvardaki, yoldaki, ondaki, yazıdaki, NOT-4-Kelimelerin bu kurallara uyup uymadıklarına
onunki… bakılırken kelimeler tek başlarına değerlendirilir. Ancak
“de” bağlacı ve soru eki kendinden önceki kelimeye uyarlar:
NOT-7- Dilimize başka dillerden gelmiş kelimelere gelen
ekler, kalınlık incelik bakımından son heceye uygundur. “mi” soru eki: geleyim mi, okudun mu
Adalet-li anne-si kardeş-lik meslektaş-ımız “de” bağlacı: sen de, o da, aldı da, özledim de...
şişman-lık...
NOT-6-Ek-fiilin çekimi olan “ise” kelimesiyle “ile” edatı
NOT-8- Yabancı sözcüklerde, tek heceli sözcüklerde ve (hem edat hem bağlaç), bitişik yazıldıkları zaman ünlü
birleşik sözcüklerde büyük ve küçük ünlü uyumları uyumlarına girerler:
aranmaz.
alır ise›alırsa, konu ile›konuyla...
Türkçede büyük ünlü uyumuna uymayan sözcüklerde,
küçük ünlü uyumu aranmaz. SES OLAYLARI
NOT: Bazı birleşik kelimeler ve matematiksel terimler bu ağız›ağzı, burun›burnu, koyun(bağır, döş)›koynuna,
kurala uymaz.
alın›alnı, oğul›oğlu, gönül›gönlüm, beniz,›benzi,
Dikdörtgen, Akciğer, İlkbahar, içgüdü, Üçgen, beşgen... ömür›ömrüm, cürüm›cürmü, hüküm›hükmü, fikir›fikri...
ileri-le-mek›ilerlemek, koku-la-mak›koklamak
kavuş ak›kavşak, uyu›uyku, devir-›devril-...
2-Ünsüz Yumuşaması(Değişmesi):
NOT-1-Bazı durumlarda geniş ünlüler de düşebilir:
“p, ç, t, k” seslerinden biri ile biten Türkçe veya yabancı
kelimelere ünlü ile başlayan ekler (yapım veya çekim eki) nerede›nerde, burada›burda, şurada›şurda...
getirilince, kelime sonundaki sert ünsüz yumuşar ve “b, c,
d, g, ğ”ye dönüşür. Hatta “g”nin “ğ”ye dönüştüğü de NOT-2-Bazı Arapça kelimelere (isim) yardımcı fiil
görülür. getirildiğinde de hece düşmesi görülür:
dolap – a > dolaba, çekiç – e > çekice, kanat – ı > kanadı, kayıp›kaybolmak, emir›emretmek, keşif›keşfetmek,
yemek – e > yemeğe. tüfek›tüfeği, diyalog› diyaloğu sabır›sabretmek...
borç›borcum, kalp›kalbi, kurt›kurdun, denk›dengim,
renk›rengi, kepenk›kepengi… NOT-3-Bazı birleşik sözcüklerin oluşumu sırasında “ünlü
düşmesi” görülür.
NOT-1- Sanat, millet, devlet, ahlâk, cumhuriyet, evrak,
hukuk, sepet gibi bazı yabancı kelimelerde yumuşama pazar ertesi → pazartesi kayın ana → kaynana
olmaz.
ne için → niçin ne asıl → nasıl
ahlâkım, merakımı, anketin, sanatı, millete, devletin, sürati,
NOT-4-Yapım ekleriyle sözcük türetilirken bazen “ünlü
hakikatin, tazyiki, hukukun...
düşmesi” görülür.
NOT-2- Sert ünsüzle biten özel isimlerde meydana gelen
Sıyır-ık—sıyrık Kıvır-ım---kıvrım
yumuşama yazıda gösterilmez, telâffuzdan anlaşılır.
Sarı-ar---sarar- Kavur-ul-muş----kavrulmuş
Gemlik’e, Ahmet’i, Ürgüp’ün…
buyur-uk---buyruk Devir-ik---devrik
***Kimi sözcüklerde türetme ve birleştirme sırasında Son sesi a veya e olan fiil kök ve gövdelerine, şimdiki
“ünsüz düşmesi” görülür. zaman eki getirildiğinde kelime sonundaki sesli daralır.
Bunun sebebi “y”nin daraltıcı etkisidir.
küçük – cük → küçücük
“-cık, -cik” ekiyle sözcük türetirken, sözcükte ve ekte de-yor>diyor de-e>diye de-en>diyen de-e-lim>diyelim
bulunmayan fazladan bir ünlü ortaya çıkar. Bu olaya “ünlü ye-en>yiyen ye-ince>yiyince ye-ecek>yiyecek
türemesi” denir.
Not-4 ne-ye>niye kelimesinde de daralma vardır.
dar – cık → daracık
7.Ulama:
az – cık → azıcık
Ünsüzle biten kelimelerden sonra ünlü ile başlayan
genç – cik → gencecik kelimeler gelirse, önceki kelimenin son ünsüzü, sonraki
kelimenin ilk ünlüsüne bağlanarak okunabilir.
bir – cik → biricik
Bu durum konuşma dilinde kendiliğinden olurken şiir
NOT: Bazı sözcükler pekiştirilirken (anlamca dilinde özellikle -bazen vezin gereği- yapılır. Buna ulama
güçlendirilirken) “ünlü türemesi” olur. denir.
Arapçadan dilimize giren ve özgün biçimlerinde sonunda Türkçede “b” ünsüzünden önce gelen “n” ünsüzü bazı
ikiz ünsüz bulunan kelimeler Türkçede tek ünsüzle sözcüklerde “m” ye dönüşür.
kullanılır. Bu kelimeler ünlüyle başlayan ek veya yardımcı
fiille kullanıldıklarında sondaki ünsüz ikizleşir: NOT: n-b çatışması özel isimlerde ve birleşik sözcüklerde
gerçekleşmez.
hak (hakkı), his (hissi), ret (reddi), şer (şerri), tıp (tıbbı),
zam (zammı), zan (zannı); af (affetmek), his (hissetmek) vb. İstanbul, onbaşı, binbaşı vs.
9. Metatez ( Göçüşme )
10.Ses Aşınması
Kızıl-ar kızar,
Sarı-ar sarar
Yeşil-er yeşer...
KELİME BİLGİSİ Lavaboyu açmak için çalışıyor. ( tıkanıklığı gidermek )
Bir dilin anlamlı en küçük ses birliğine sözcük ( kelime ) Bu elbiseler seni çok açtı. ( güzel göstermek )
denir. Sözcükler dilin yapıtaşıdır. Kelime çeşitli anlamları
Fidanlar için bahçeye çukur açtık. ( kazmak )
ve anlam birimlerini içinde barındırır. Bu anlam birimleri
şunlardır: ************************************************
Kavram: Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve Gözlerinden yanaklarına yaşlar süzülüyordu. (akmak)
genel tasarımıdır.
Çocuk, kapı aralığından yavaşça içeriye süzüldü. ( girmek)
İmge: Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi istenen, özlenen
hayaldir. Hastalık nedeniyle süzülmüş, bir deri bir kemik kalmıştır.(
zayıflamak)
Terim: Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konuyla
ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelimelerdir. Uçurtma havalanmış, göklerde süzülüyordu. ( uçmak )
Gösterilen: Kelimenin kavram yönüdür, zihinde Elindeki kitabı bırakıp diğer odaya geçti. ( bir yerden başka
Kavramlaştırma: Varlık, olay, duygu ve düşünceleri Seven, yârinden geçer mi? ( bıramak-vazgeçmek )
Gerçek(Temel-ilk-sözlük) Anlam:
Başlangıçta bir varlık ya da kavramı karşılayan sözcük, Sözüklerdeki anlam sıralamasında birinci sırada geldiği için
zaman içinde yeni anlamlar kazanabilir. Yani bir kelime “ilk anlam” denilmiştir.
Yatmadan önce pencereyi açmalısın. ( bir şeyi açık duruma “Üzerinde ince bir gömlek vardı.” cümlesinde gerçek
“Çocuğu hep ağır çantayı kaldıramadı.”(Gerçek A.) İnce davranışlarıyla hepimizin gönlünü fethetti.
“Evin camlarını kırmışlar.” (Gerçek A.) Galiba dün akşam annemi kırdım.
“Bahçedeki kuru otları yakmış.” (Gerçek A.) Boş laflara karnım tok benim.
“Kuru yapraklar teker teker dökülüyordu.” (Gerçek A.) İki arkadaş koyu bir sohbete dalmıştı.
“Adamın tarladaki bütün ekinleri yandı.” (Gerçek A.) Taksit parasını harcayan oğluna köpürdü.
“Balkona astığım çamaşırlar kurumamış.” (Gerçek A.) Arkadaş, bu kız seninle oynuyor.
“Sarayın aydınlık bir odasından karanlık bir odasına Zarfı damgaladı. Adamı hırsız olarak
geçmiştik.” (Gerçek A.) damgaladılar.
Köpek kudurdu. Eve geç kaldığım için annem
“Çocuk kumsalda oynuyor.” (Gerçek A.) öfkesinden kudurdu.
Yatmadan önce ocağı Deprem binlerce insanın
“Çocuğu ağır işlerde çalıştırmışlar.” (Mecaz A.) söndürdü. ocağını söndürdü.
“N'olur beni kırma, maça birlikte gidelim.” (Mecaz A.) Elbisesini lekeledi. Babasının adını lekeledi.
Hırsız polisin elinden kaçtı. Ayşe'nin uykusu kaçtı. Bu
“Sınavda yüksek not alamazsam yandım.” (Mecaz A.) işin tadı kaçtı.
Ekmeğin kaç lira olduğunu İstanbul'a ekmek parası
Mecaz Anlam ( Değişmece Anlam ) bilmiyor musun? kazanmaya gitti.
Bir sözcüğün gerçek anlamından uzaklaşarak, bütünüyle Usta motoru yağladı. Annemi iyiden iyiye
yağladım, geç kalmamama bir
başka bir anlamda kullanılmasına “mecaz anlam”denir. şey demez artık.
Ağacı baltaladı. Enflasyonun yükselmesi
Mecaz anlam, “ dolaylama, ada aktarması, istiare, ekonominin iyiye gidişini
kişileştirme, konuşturma, kinaye, ve tariz” gibi yollarla baltaladı.
yapılabilir.
Yan(Yakıştırmaca) Anlam:
Cesaretimin kırılmasına sen sebep oldun. Yemek yerken ağzını kapamalısın. (G.A)
Mağaranın ağzı örümcek ağlarıyla kaplanmıştı. (Y.A.)
Onun bu pişkinliğine bir anlam veremedik. Çuvalın ağzını sıkıca bağladım. (Y.A.)
Seninle mağaranın ağzında buluşuruz.(Yan Anlam) Oyunun üçüncü perdesi oldukça hareketli ve
Kuşu uzun süre kafeste tutmayın. (Yan Anlam) Ülkemiz hangi meridyenler arasında yer almaktadır?
Uçurtmasına sarı bir kuyruk bağlamıştı.( Yan Anlam) Çile Bülbülüm adlı şarkının bestesi ve güftesi Sadettin
Masanın gözündeki kitapları getir.( Yan Anlam) Verilen cümlede sıfatları bulunuz.(Dil bilgisi)
Defterin yaprağını yırtmışlar. ( Yan Anlam) Tarlaları yine nadasa bıraktık. (Tarım)
Boru dirseğinden su sızdırıyor. ( Yan Anlam) Ekvator Dünya’mızı ikiye bölen sanal bir çizgidir.
Sarımsakta iki diş var. ( Yan Anlam ) 3. dava bugün görüşülecekmiş. (hukuk)
Ameliyata 3 uzman doktor girdi. (tıp)
Şovale resim yapmayı kolaylaştırır. (resim)
Ortaçağ M.S. 5. yüz yıl ve 13. yüzyıllar arasını
kapsayan dilimin adı. (tarih)
SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİLERİ
Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)
İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam) A) Eş Anlamlı(Anlamdaş) Kelimeler: Sesleri(yazılışları)
Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam) farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı (anlamdaş)
İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam) sözcükler denir.
manita: sevgili
Çiftlikteki atların bakımıyla kim ilgileniyor? Koridorun dar olmasına karşın, odalar gayet geniş.
Altınlarını sandığın içine saklamış. Paraya az, morale çok ihtiyacımız var.
Terli terli buzlu su içmiş, sonra da hastalanmış.
Bu sınavda dört yanlış, bir doğruyu götürüyor.
Küçük bir salla karşı kıyıya geçtik.
Bedenim yaşlandı, fakat ruhum hâlâ genç
Çocuğu hemen bakkala sal, kahve ile şeker alsın.
NOT: Bir sözcüğün olumsuzu, onun karşıt anlamlısı demek Yakın Anlamlı Bazı Kelimeler
değildir. Sözcüğün olumsuzu ile karşıt anlamlısı birbirinden
mutluluk-sevinç usanmak-sıkılmak
farklı şeylerdir.
eş–dost–ahbap çekinmek–kaçınmak
gül– olumsuzu → gülme– zıt anlamlısı → ağla– beklemek–durmak küsmek–gücenmek–darılmak
uğraşmak-didinmek iste-dilemek
neşeli olumsuzu → neşesiz karşıt anlamlısı → üzgün
Yakın anlamlı sözcüklerde anlamca eşitlik yoktur. Bu E)Nicel ve Nitel Anlamlı Kelimeler:
Kardeşim sana darılmış.(gücenip görüşmez ol-) Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
Örnek: İri taş, büyük halı, küçük bardak, temiz yol vs.
Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu. (Yine bu cümlede ışıldamak yansıma sözcük değildir. )
Örnek: kötü gün, mutlu adam, neşeli insan, garip davranış Kuşlar sabaha kadar öttüler.
vs.
(Bu cümlede ötmek bir eylemdir yani fiildir. Ancak yansıma
NOT: Sözcükler cümle içindeki kullanımına göre bazen sözcük değildir.)
nicel bazen de nitel anlamlı olabilir.
H) Somut ve Soyut Anlamlı Kelimeler: Beş duyu
Okul yıllarında onunla yakın arkadaştık. (nitel anlam) organımızdan en az biriyle algılayabildiğimiz varlıkları
karşılayan sözcüklere “somut anlamlı sözcükler” denir.
Stadyum evimize çok yakındı. (nicel anlam)
Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı, çiçek, gürültü,
Arkadaşlarına karşı her zaman sıcak davranır. (nitel anlam)
aydınlık, karanlık, mavi…
Dışarıda oldukça sıcak bir hava var. (nicel anlam)
Köpek sabaha kadar havladı. Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız
kavramları ifade eden sözcüklere “soyut anlamlı sözcükler”
Bizim herif sabaha kadar horladı.
denir.
Meşin kırbaç şakladı.
Kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk,
Dişlerini gıcırdatmadan konuş lütfen. sevgi, üzüntü, mutluluk, vicdan, umut, sevinç, keder…
Televizyonun içinden çıtırtı geliyor. SOYUTLAMA: Anlam genişlemesi yoluyla somut anlamlı
bir sözcük soyut anlam kazanabilir. Bu duruma“soyutlama”
denir.
Müdür, iş yerinde katı kurallarıyla biliniyordu. Somutlamanın olabilmesi için bir soyutun olması şarttır.
Aksi halde sadece kişileştirme veya benzetmeler söz
konusu olur.
( Bu cümlede ise “katı” sözcüğü gerçek anlamının dışında
yani mecaz anlamda kullanılmıştır. Bu sözcük “düşünce ve "Ben bir ceviz ağacıyım Gülhaneparkı'nda." benzetmesinde
davranışlarında beli kurallara sıkı sıkıya bağlı olmak” benzeyen öğe olan "ben" somuttur, kendisine benzetilen öğe
anlamında kullanılarak soyut anlam kazanmıştır. olan "ceviz ağacı" da somuttur. O halde burada
somutlamadan söz edilemez. Burada sadece benzetme
Zavallı kızı bir odunla evlendirdiler. (anlayışsız) (
vardır.
“odun” kelimesi gerçek anlamının dışında
kullanılmıştır.) "Akşam loşluğunda deniz, gülümsüyordu bize."
kişileştirmesinde benzeyen öğe olan "deniz" somuttur ve
yine somut olan "insan"a benzetildiği için somutlamadan
Bir ateş düştü içime yanarım da yanarım. (hüzün)
söz edilemez.
( “ateş” kelimesi gerçek anlamının dışında
"Eridim bir güzelin yüzünden." cümlesinde ise psikolojik
kullanılmıştır.) durum "erimek'le somutlanmıştır. Yani somutlama
vardır.
“Bu sorunu çözmenin başka bir yolu olmalı.” cümlesinde
“yol” kelimesi somuttur. Ancak cümlede “yöntem”
anlamında kullanılarak soyutlama yapılmıştır. Çünkü yol “Ümitlerim bana yoldaş oldu.” Cümlesindeki
somuttur, yöntem soyuttur. “ümitlerim” kelimesi soyuttur. Ancak bu cümlede
“yoldaş olmak” sözüyle bir varlığa benzetilmiş ve
SOMUTLAMA: Soyu anlamlı bazı sözcükler kullanıldığı
somutlama yapılmıştır.
cümleye göre somut anlam kazanabilir. Buna “somutlama”
denir. Somutlamalar, genellikle kişileştirmelerle ve
benzetmelerle yapılır
a. Anlam Genişlemesi:
"Yağlı bir müşteri görse hemen ellerini ovuşturur." eskiden hem kız hem erkek çocukları için kullanılırdı. Şu
cümlesinde "varlıklı, zengin" anlamında kullanılmıştır. anda ise bu sözcük yalnızca erkek çocuklar için
kullanılmaktadır. Bu anlam daralmasıdır.
c.1.Anlam İyileşmesi
Bir sözcüğün kötü bir anlam taşırken zaman içinde iyi bir
anlamda kullanılması durumudur.
1-Dolaylama
Bir sözü hem gerçek hem de mecaz (değişmece) anlama
Bir kelime ile anlatılabilecek bir kavramı, birden fazla gelecek bir biçimde kullanmadır. Kinayede asıl anlatılmak
benzetme esastır.
**Bu yük onu çok yıprattı.
Delikli demir icat oldu mertlik bozuldu. (Tüfek) mecaz anlamıyla yaşamın ağır sorumluluğudur.
Bu yöremiz kara elmas açısından zengindir. (Kömür) **Bu lekeyi kolay kolay çıkaramazsın.
Yazarın bu romanı da beyaz perdeye aktarıldı. (Sinema ) Bu cümlede leke sözü gerçek anlamıyla “kir izi”, “mecaz
anlamıyla” namusa dokunur suçtur.
Büyük kurtarıcı kurtuluş meşalesini Samsun’da yaktı.
( Atatürk ) **Bir gün ektiğini biçersin.
Tuvalet yüznumara, ayakyolu Apartmandaki kibar (!) adam söyledi bize bunları.
Eksik etek: Kadın
Böyle çalışırsan (! ) Türkiye birincisi olursun.
Gapı kızı: Hizmetçi Kara dam: Mezar
Bozalak: Kel. Cin arabası: Bisiklet Öyle akıllı ki iki kere tekrarlamadan ne söylendiğini
kavrayamıyor.
Hediye namıyla bir şey gönderme Âlem sele gitti gözüm yaşından
Âdet edip hiç misafir kondurma Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Komşunun evi yanar iken söndürme Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
**Boynu bükük adalar tanıyor sanki bizi. NOT: Benzetme edatı olarak “gibi” den başka; kadar, sanki,
güya, nitekim, meğer ki, misal, andırmak… gibi sözcüklerde
kullanılabilir.
**Yeni aldığım kitaplar bana güzel hikâyeler anlattı.
8-Deyim Aktarması(İstiare-Eğretileme):
Bütün gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü. Kuşlar neşe içinde cıvıldaşıyor.
Gönül bir kafeste tutsaktır. Uçmak ister uçamaz.
Yumuşak huylu bir insan olduğunu hemen anladım. 9-Mecaz-ı Mürsel(Ad Aktarması):
Ne tilkidir o, onu ben bilirim. Bir sözü benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine
Kanadı altına almak Kedi olalı bir fare tuttu. kullanmaktır. Bunda, parça söylenip bütün, genel söylenip
c. Duyularla İlgili Kavramların Birbirine Aktarılması kendisi değil bir parçası olan liman )
Burada gerçek anlamı duyularımızdan biriyle ilgili bir Marmara’da her yelkenli uçar gibi neşeli. ( Geminin parçası
sözcük, başka bir duyumuzla ilgili bir kavrama
uygulanmaktadır. yelken söylenmiş geminin tamamı kastedilmiştir. )
Örneğin, "sert, yumuşak, keskin,.." sözcüklerinin gerçek Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. ( Bayrağın
anlamı dokunma duyusuyla ilgilidir. Bu sözcükleri aşağıdaki
örneklerde görüleceği gibi, öteki duyularla ilgili kavramları parçası hilal yazılmış bayrağın tamamı kastedilmiş. )
anlatmakta da kullanabiliyoruz:
Sınıf bu hafta sonu pikniğe gidecek. Yaşar Kemal’i lise yıllarımda okudum.
Biz tatildeyken evdeki saksıları sulamayı da unutma. Haberi duyunca bütün ev ayağa kalktı.
Nitelik-Kişi İlişkisi İnsan dışı varlıkları insan gibi konuşturmaya “intak” denir.
Halk müziğinin beğenilen seslerindendi. ( Nitelik: Güzel NOT: İntak bulunan her yerde doğal olarak kişileştirme
sesli olması Kastedilen: Sanatçı ) (teşhis) de vardır, ancak teşhisin( kişileştirmenin) olduğu her
yerde intak yoktur.
Mehmet Akif edebiyatımızın güçlü kalemlerindendi.
( Nitelik: Yazarlık Kastedilen: Sanatçı ) Mor menekşe: “ Bana dokunma!” diye bağırdı.
Neden-Sonuç İlişkisi
Bir nesneyi veya hareketi karşılamak için eş görevli iki Turnuvaya genç yaşlı pek çok sporcu katılmıştı.
İkileme Çeşitleri:
Karanlığa kalmamak için hızlı hızlı yürüyordu. Bu konu hakkında doğru dürüst konuşamadık.
Girdiğimiz pastanede çocuklar için yapılmış renk renk Şimdiye kadar doğru dürüst bir işte çalışmadım.
şekerlemeler vardı.
Bilinen en eski çanak çömlekler Çatalhöyük’te bulunmuştur.
iyi kötü, gece gündüz, er geç, acı tatlı, büyük küçük, ucuz
Arada sırada ailecek pikniğe giderdik.
pahalı, az çok, genç yaşlı, ileri geri, düşe kalka, varını
yoğunu, irili ufaklı… Çantasını vermemekte direnen kadını delik deşik etmişler.
Çalışan bayanların en büyük çilesi, yorgun argın eve gelip 6) Yansıma Sözcüklerle Oluşan İkilemeler:
bir de yemekle uğraşmaktır.
mışıl mışıl, şırıl şırıl, şangır şungur, gacır gucur, rap rap, horul
Eş dost yardımına koşmuştu. horul, gurul gurul, fokur fokur, takır tukur, vızır vızır…
Gazeteler yalan yanlış bilgilerle doluydu Sobanın yanına kıvrılmış, mışıl mışıl uyuyor.
4) Biri Anlamlı Biri Anlamsız Kelimelerle Oluşan Otobüsler, minibüsler, taksiler vızır vızır işliyor.
İkilemeler:
Yağsız kalan kapılar gacır gucur ötüyordu.
eğri büğrü, eski püskü, ufak tefek, yırtık pırtık, tek tük,
Tenceredeki süt fokur fokur kaynıyor.
bölük pörçük, çarpık çurpuk…
Çocuklar rap rap yürüyen askerleri ilgiyle izledi.
Ünlü şarkıcının evi, eski püskü eşyalarla doluydu.
Şehrin bu yakasında çarpık çurpuk binalar yükseliyor. 7) “m” Harfi ile Yapılan İkilemeler:
söz topluluklarına "deyim (tabir)" denir. çalmak" deyimi, "bozuk çaldı"; "güçlük çıkarmak" deyimi,
"güçlük çıkardı" “ipe un sermek” deyimi “ipe un
seriyorsun” biçiminde çekimlenebilir.
Deyimlerin Özellikleri:
2. Kısa ve özlü ifadeler taşırlar. Bir kavramı, bir "Allak bullak", "oldum olası", "takım taklavat", "süklüm
düşünceyi, bir olayı az sözle belirtmek ya da daha etkili püklüm", "ev bark" gibi.
kılmak için kullanılırlar.
7. Gerçek anlamlı olan deyimler de bulunmaktadır.
3.En az iki kelimeden oluşurlar. Bir kısmı kelime grubu,
bin pişman olmak, Hem suçlu hem güçlü, Çoğu gitti azı
bir kısmı da cümle hâlinde biçimlenmiştir.
kaldı, yükte hafif pahada ağır
"Günaha sokmak, içini dökmek" ve "elifi görse mertek
8. Sadece mecaz anlam taşıyan ikilemeler de vardır.
sanır", "burnu yere düşse almaz" gibi.
bir tasla iki kuş vurmak, eşeğini sağlam kazığa bağlamak,
gözü gibi sakınmak, kafa yormak, etekleri zil çalmak, göze
girmek…
Örnekler:
Örneğin "Gözden ırak olan, gönülden ırak olur", "Dağ dağa Örnekler:
kavuşmaz, insan insana kavuşur", "Vakit nakittir" gibi
atasözleri evrenseldir. Bunlara benzer atasözlerini bütün Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
E) TAMLAMA GRUPLARI
"Kerem'in mavi gömleği güzelmiş."cümlesinde araya Okulumuz bu sene her zamankinden daha güzel olacak.
"mavi" sıfatı girmiştir.
E.2.b Belirtisiz İsim Tamlaması: Tamlayanı ek almamış;
Oğlumun yıllar önce alınan kazağı ancak tamlananı ek almış olan isim tamlamasıdır.
Çocuğun minik elleri
Osmanlı, bir çınar ağacına benziyordu.
Şehrin günlerdir akmayan suları
Bugünlerde yaşadıklarımdan ötürü rüyalar âleminde
İhtiyarın bir kış gecesi ölümü
dolaşıyordum sanki.
Üsküdar'ın dost ışıkları
Evin doğu tarafına bakan sokak kapısını açık unutmuştum.
Kocaman bir masası ve koltuğu vardı annemin.
Ders kitaplarını bedava dağıtmakla devlet hata
Arkadaşımın bitmek bilmeyen aile sorunları beni üzüyor.
yapmaktadır.
Serinliğini hissettin mi rüzgârın?
Geçenlerde çocuk ayakkabısı almaya kalkınca başıma
NOT: "- den" hal eki tamlayanda kullanılan ilgi ekinin
gelmeyen kalmadı.
yerine geçerek belirtili isim tamlaması kurabilir.
"Resimlerin birini de ben alayım."cümlesindeki "resimlerin Çoban çeşmesi, hayal iklimleri, ahududu şerbeti, bahçe
birini" sözü belirtili isim tamlamasıdır. Biz bunu kapısı, yazı tahtası, sınıf öğretmeni, erik ağacı, bahçe duvarı,
"resimlerden birini" biçiminde de söyleyebiliriz. Yani televizyon sehpası, ayakkabı boyası, ceket düğmesi
sadece tamlayan eki "-in" yerine, aynı işlevi gören "-den"
NOT: Bazen belirtisiz isim tamlamalarında sıfatın başa
hâl ekini getirmiş oluyoruz.
gelmesi dil yanlışlığına yol açar. Bu yüzden sıfat başa
Öğrencilerin bazıları→öğrencilerden bazıları değil, ortaya gelir.
onların biri→onlardan biri
Konya eski milletvekili, (doğru)
NOT: Belirtili isim tamlamalarında bir tamlayan birden eski Konya milletvekili ( yanlış )
fazla tamlanana bağlanabileceği gibi, bir tamlanan
devlet eski bakanı(doğru)
birden fazla tamlayana da bağlanabilir.
eski devlet bakanı (yanlış)
"Evin bahçesi, odaları, mutfağı o kadar geniş
NOT: Belirtisiz isim tamlamalarında tamlayan ile
ki..."cümlesinde "evin" tamlayan; "bahçesi, odaları,
tamlanan yer değiştirmez.
mutfağı" sözcükleri de tamlanandır.
NOT: Birinci unsuru özel isim olan tamlamalar, şekil
"Kırların, çiçeklerin, kuşların, böceklerin neşesi hepimizi
bakımından belirtisiz oldukları hâlde, anlam
coşturmuştu."cümlesinde "kırların, çiçeklerin, kuşların,
bakımından belirtili isim tamlaması özelliği taşır.
böceklerin" tamlayan; "neşesi" tamlanandır.
“İstanbul şehri, Türk Dili, Tuz Gölü”
NOT: Birinci unsuru cümle olan tamlamalar da anlam
bakımından belirtili sayılırlar.
Kiralıktır levhası
NOT: Kimi belirtisiz isim tamlamaları bitişik yazılır: E.2.d Zincirleme İsim Tamlaması: Başlı başına bir isim
hanımeli, yüzbaşı, aslanağzı, yavruağzı... tamlaması çeşidi değildir. Bu tür isim tamlamalarının tek
özelliği, bazen tamlayanın, bazen tamlananın, bazen de
NOT: Bazılarında da tamlayan çoğul eki alabilir:
her ikisinin birden herhangi bir isim tamlaması
öğretmenler odası, erkekler hamamı, kadınlar hamamı, olmasıdır.
karılar koğuşu...
Yani ikiden fazla isimden oluşmasıdır. Bu durum bu kelime
NOT: Bazı belirtisiz isim tamlamaları belirtili
yapılabilirken bazıları yapılamaz. grubunun belirtili veya belirtisiz bir isim tamlaması olma
özelliğini değiştirmez.
Kapı kolu →kapının kolu olur
Zincirleme denmesinin sebebi de, önceden oluşturulmuş
Telefon görüşmesi→telefonun görüşmesi olmaz
olan bir isim tamlamasına yeni bir unsur (tamlayan ya da
Yaz yağmuru →yazın yağmuru olabilir
tamlanan) daha ekleniyor olması veya iki isim tamlamasının
Çöp kebabı →çöpün kebabı olmaz birleştirilmesidir:
Misafir odası →misafirin odası olmaz [çocuk + (sırt + çanta)] = çocuğun sırt çantası
NOT: Bazı belirtisiz isim tamlamaları, iyelik eki
[(su + ses) + nağme] = su sesinin nağmesi
olmadan kullanılır. Bu durum Türkçeye aykırıdır.
Şiş kebap(kebabı), Gönül Sokak(Sokağı), kestane [(şehir + hava) + kirlilik] = şehrin havasının kirliliği
kebap(kebabı), Çiçek Otel(Oteli)...
[(hava + tahmin) + rapor] = hava tahmin raporu
Karma tamlamalar, isim tamlamalarının tamlayanı ile Yedi / yüz sıfat tamlaması
tamlananı arasına bir sıfat girmesiyle oluşabildiği gibi, iki
Yedi yüz / elli sayı grubu
sıfat tamlamasının birleşmesiyle de oluşabilir.
Yedi yüz / elli iki sayı grubu
Babamın eski ceketi Güzel ülkemin güzel çayı
Sayı bildiren birden fazla sözcüğün oluşturduğu kelime Yedi yüz elli iki bin / altı sayı grubu
grubudur. Sayı grubunda büyük sayı başta küçük sayı sonda
olur. Vurgu ise sondaki küçük sayıdadır. Yedi yüz elli iki bin / altı yüz sayı grubu
NOT: Sayı grubunda dikkat edilmesi gereken en önemli Yedi yüz elli iki bin / altı yüz / on dört sayı grubu
nokta sayıların yazıyla yazıldığında grup oluşturmasıdır.
NOT: Sayı grubunun sıfat tamlamasından farkı:
Rakamla yazılsaydı sayı grubu oluşturmazdı.
1. Sayı grubunda en küçük sayın sonda bulunur:
Yaş otuz beş yolun yarısı eder.
on / altı, elli iki bin / dört yüz / kırk iki
Tarih on dokuz mayıs bin dokuz yüz on dokuzdu.
2. Sıfat tamlamasında ilk sayı ismi sondaki sayı isminin
Sınavdan üz yüz seksen yedi puan almış.
adedini gösterir:
Tezkeresini almaya tam olarak yüz yirmi beş gün kalmıştı.
Elli / bin, beş / yüz, beş yüz / milyon
Basamak sistemine göre sıralanmış sayı isimleri
G. EDAT GRUBU
topluluğudur.
Sayılar sondan başa doğru büyür. Küçük sayı sonda Bir edatla bir sözcüğün bir araya gelerek oluşturduğu
bulunur. gruptur.
NOT: Genellikle ara sayılar sayı grubudur. Her gece eğlendikten sonra sabaha karşı eve gelirdi.
Bir, beş, on, yüz, bin, milyon: Bunlar isimdir. Dost bildiğiniz düşmanlar ölüm gibi sessiz olur.
İki yüz, beş bin, otuz milyon: Büyük sayı sonda olduğu için Dün buradan beğendiğimiz elbise tam sana göreydi.
sıfat tamlamasıdır.
On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı.
On bir, doksan iki, yüz elli dört: Küçük sayı sonda olduğu
Dağılmak ister gibi bir haliniz var.
için sayı grubudur.
Yemekten sonra iyi yanmış nar gibi mangalı içeri aldı.
H.BAĞLAMA GRUBU Haydi göreyim seni, sözleriyle oradan ayrıldı.
Bir bağlaçla onun birleştirdiği sözcüklerden oluşan gruptur. Ey Türk gençliği! Birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk
cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.
Kırmızı ve Siyah, babalarla oğulları, olmak veya
olmamak, olmak ya da olmamak, Ayaşlı ve Kiracıları, üç Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
ilâ beş, çalışkan fakat şanssız, para değil mutluluk, güzel
İlâhî bir kudretin, ebedî bir feyzin var, ey Türk!
ama vefasız, ne sevinç ne üzüntü, ne mendil ne de bir kol,
eli de ayağı da, ne yer ne yâr; hem annem, hem babam, Ey tatlı ve ulvî gece, yıllarca devam et.
hem de kardeşim zengin mi fakir mi;
**************************************
Çiçeklerden en çok gülü ve karanfili severim.
“Ey sevgi dalımda ilk açan tomurcuk,
Gül ve bülbül, eski edebiyatımızın ayrılmaz parçasıdır.
Kanımın akışını yenileştiren damar,
Seni de beni de bir iş için çağırmış
Gül rengi ışıkları sevda dolu akşamlar,
Doğum günümde bana güzel ama çok güzel bir çanta almış.
İçime yeni bir fecir gibi dolan çocuk.(Orhan Veli)
Hem sizi hem onları toplantıya çağırmışlar.
Her insanın yaşam boyunca geçirdiği sevinçli ve acılı Unvan bildiren sözcüklerin birlikte kullanıldığı sözcükle
günleri olabilir. oluşturduğu gruptur.
NOT: Bağlaçların grup oluşturabilmeleri için kelimeleri NOT: Unvan grubunda ismin yanında unvanlar, meslekler,
birbirine bağlaması gerekir. Cümleleri birbirine bağlarsa saygı bildiren kavramlar, lakaplar... olabilir.
grup oluşturmaz.
Doktor Ahmet Bey hastasını muayene ederken tanımadığı
Konuyu anladı ama soruları çözemedi. ( Bağlama grubu bir kişi odasına geldi.
oluşturmaz. )
Bu öğrencinin velisi Kadir Çavuştur.
Seninle sonuna kadar gelirim ancak sözünün eri olmalısın.
( Bağlama grubu oluşturmaz. ) Komutanlarından en çok Binbaşı Mehmet Bey’i severdi.
Bir ünlemin açıklayıcısı olan sözcük ya da sözcüklerle Ayşe Hanım bu aralar keyifsiz görünüyor.
L. FİİLİMSİ GRUPLARI
paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor. Babasından izin alabilmek için uğraşıyor.
Derin boğazlara girdiğinde coşup köpüren ırmaklar, düze
İki aydır, kiralık ev bulabilmek için şehri dolaşıyor.
inince miskinleşiyor.
O sakin, beyefendi, kibar insan gitmiş; kaba, kavgacı, kibirli
biri onun yerini almıştı.
4-Amaç-Sonuç Cümlesi: *Konuşma, patlatırım.
Bu, bizi birbirimize düşürmek maksadıyla söylenmiş bir Onunda senin gibi davrandığını düşün.
sözdür.
Diyelim ki onunla görüştün, sonra ne yapacaksın.
Şair, şiirinde herkes anlayabilsin diye yalın bir dil kullanmış.
Farz edelim ki okulu bitirdin.
Yazar, eleştirmene şirin görünmek maksadıyla ikiyüzlü Konuşma yapmak için kürsüye çıktığımda da
davranıyor. heyecanlanırsam.
Yoksulluktan kurtulmak için şehre göç etmiş. Bir an için bu güzelim ülkede yaşadığını düşün.
5-Koşul-Sonuç Cümlesi: Bu beş yüz sayfalık kitabı iki saatte okuduğunu düşünelim.
Bir olayın, durumun gerçekleşmesinin başka bir olaya, Tut ki İstanbul'daki trafik sorunu tümüyle çözüldü.
duruma bağlandığı, şart koşulduğu cümlelerdir.
Kabul edelim ki söz verdikleri tarihte siparişleri
getiremediler.
Sizi gördükçe kardeşimi hatırlıyorum.
Diyelim ki doğanın kucağında şirin bir eviniz var.
Pikniğe gideriz ancak hava açmalı.
NOT: Varsayım cümlelerinde genellikle “ diyelim ki, farz et
Ders çalışırsan televizyon izleyebilirsin. ki, düşünelim ki, tut ki vs” gibi ifadeler bulunur.
Kitabı geri vermek üzere alabilirsin. 2- Tahmin ve Olasılık Cümleleri:
Kitap okuyunca düşünce dünyamız gelişir. İhtimal, olasılık ve tahmin, bazı verilere dayanarak
gelecekteki bir şeyi, bir olayı kestirmek, onun olabilme
Bir sanat eserinin kalıcılığı biçim güzelliğine bağlıdır. ihtimalini göz önünde bulundurmaktır.
Bir işe başladı mı mutlaka bitirirdi. Bu tür cümleler, gerçekleşme şansı, ihtimali, tehlikesi olan
bir durumu veya olayı ifade ederler.
Kapın her çaldığında beni hatırla.
Tahmin cümlelerinde olayların akışından hareketle sonuç
*Sanatçı yapıtında toplumu anlatırsa ölümsüzleşir görülmeye çalışılır.
*Akşam baban gelsin, alışverişe çıkarız. Kesinlik taşımayan, öznel yargılardır; cümleyi söyleyenin
kendince ulaştığı bir sonuçtur.
*Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.
Bu kış, şiddetli geçebilir.
*Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
Dün beni arayan Hakan olmalı.
*Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı. Dün evde değildim, Fikret beni aramıştır.
*Her güneş doğduğunda beni hatırla. Zannederim bu konuyla ilgileniyorsunuz.
Sevdiği insanlar uzaklara gidince bizi aramıştır. **Kitabın sonuna bir de kaynakça konsa iyi olur.
Yarın okulunuzda sizi ziyaret edebiliriz. ** Konuyu iyice anlamak istiyorsan, önce tekrar et, sonra da
bol bol soru çöz.
NOT: “e-bil- yeterlilik fiili, malı-meli gereklilik kipi ve
sanırım, galiba, belki herhalde, sanki zannederim ki” gibi ** Oyunda günlük yaşamın derinliğine fazlaca girilmeseydi,
ifadelerle tahmin ve olasılık anlamı verilebilir. oyun daha derli toplu olurdu.
3-Ön Yargı Cümleleri: **Siyah eteğin üstüne mavi desenli gömleğini giyersen sana
daha çok yakışır.
Bir olay veya kişiyle ilgili değişik sebeplerden dolayı
önceden edindiğimiz olumlu veya olumsuz yargılardır.
Olay veya kişiyle ilgili herhangi bir bilgiye sahip 5-Beğenme-Takdir Etme Anlamı Veren Cümleler:
olmadan peşin olarak aldığımız kararlardır. Kısaca Bir sözü, bir eseri ya da bir davranışı iyi ve güzel bulma
özetlersek ön yargı, sonuçla ilgili önceden karar ifadesidir.
vermektir. Gereksiz betimlemelerden kaçınan, yoğun bir anlatım ilk
bakışta göze çarpıyor.
*Göreceksiniz kitabım çok satacak.
Roman aradan geçen bunca yıla rağmen konusuyla,
*Biliyorum çok fazla seyirci toplamayacak bu oyun. üslûbuyla hala genç.
*Sanat dışında amacı olmayan filmler, ülkemizde ilgi Helâl olsun delikanlıya, rakibinin sırtını bir hamlede yere
görmez. getirdi.
*Yine birtakım projeler açıklanacak, ama hiçbiri Her türlü rezaletin yaşandığı bu çevrede dürüst ve tertemiz
sonuçlandırılamayacak. bir insan olarak yetişti.
* Ülkemizde hiçbir zaman, bir yapıtın değerlendirilmesinde Eserlerinde yapaylığa kaçmadan, duygularını içten ve yalın
sanatın kuralları ölçüt alınmaz. bir şekilde dile getirir.
*Bu kitap, piyasaya çıktığında çok ses getirecek. Bozkırların ortasında açılmış sapsarı bir çiçektir bu şiirler.
*Yeni şiirinde başarılı olacağını sanıyorum. Aralarında anlamca ilgi (ilişki) olan iki kavramı benzerlik
ya da zıtlık yönünden kıyaslamadır.
*Bu takım bu yıl şampiyon olamaz.
*Onun çevresindeki olaylara geniş açıdan bakması mümkün “Sütten beyaz dişleri var.” cümledeki dişlerin beyazlığı,
sütün beyazlığıyla karşılaştırılmıştır.
değildir.
*Ali’yi bilirim, o toplumun değer yargılarının dikkate NOT: Karşılaştırma cümlelerinde genellikle “en, daha,
kadar gibi” ifadeler dikkat çeker.
almaz.
*Sinema da tiyatro gibi görsel bir sanattır.
4-Öneri Cümleleri:
*Doğu Anadolu’nun kışı Akdeniz Bölgesi’ne göre daha
Herhangi bir konuda bir şeyin değiştirilmesi veya çetin geçer.
düzeltilmesi gerekiyorsa bunun nasıl olması gerektiğini
*Yahya Kemal de Necip Fazıl da şiirlerinde ölüm temasına
belirten cümlelerdir. Yani bir eksikliğin giderilmesi için çok yer vermiştir.
teklif öne sürmektir.
*Bu yılki ürün geçen yıla nazaran daha bereketliydi.
**Hikâyede olayların yeri ve zamanı iyi tahlil edilip, yazıya *Sanatçı, diğer çağdaşlarına göre daha sade bir dil
aktarılmalıdır. kullanmıştır.
**Daha güzel yazılar yazmak için büyük şairleri kendine *Ressam bu yapıtında ise diğerlerine göre daha canlı
örnek almalısın. renkleri kullanmıştır.
**Övgüye değer işler yapmayı ilke edinin. *Yeni şiirler eski şiirlere göre daha anlaşılır bir dille; ama
daha anlaşılmaz imgelerle yazılmaktadır.
**Sabır bir erdemdir sakın ondan vazgeçmeyin.
*Öğretmen, sınıfın en çok konuşanını öne oturttu.
**Kendinize belli bir amaç çizin.
*Öykülerini de okudu; ama bunları şiirleri ve oyunları kadar
**Güler yüzlü olmayan dükkân açmasın. beğenmedi.
7-Tanım Cümleleri: Toplumun onlarca yıldır unutmadığı bu kitapta Türk
toplumunun başından geçenler anlatılmıştır.(Konu)
Herhangi bir şeyin ne olduğunu anlatan “Bu nedir?”
sorusuna cevap verebilen cümlelere “tanım cümlesi” 9- Öznel ve Nesnel Anlatımlı Cümleler:
diyoruz.
Öznel Anlatım
Kitap, size istediğiniz zaman ders vermeye hazır bir
öğretmendir. Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişen,
doğruluğu tartışılan düşüncelerin anlatıldığı yargılara
Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle öznel yargı denir. Bu yargıların kullanıldığı anlatıma da
bağlantılı, tuzlu su kütlelerine deniz denir. öznel anlatım denir. Bu cümlelerde (yargılarda) bence
ifadesi vardır.
Atkı, soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta ve boyna alınan
örtüye denir. *Çorum, tarihi ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir şehrimizdir.
Faylar boyunca çökerek oluşan çukurlara graben denir. *Yazar, sürükleyici anlatımı ve ilginç betimlemeleriyle
okuyucuyu olayın içinde yaşatıyor.
8-Üslûp ve İçerik Cümleleri:
*Çatık kaşları, yaralı yüzüyle insanı ürküten bir havası
İçerik konu demektir. Yazar ne anlatıyor, neden vardı.
bahsediyorsa yani konu neyse içerik odur. Cümlemiz
konuyla ilgili bir cümle ise içerik cümlesidir. * Yeşilliklerin içinde bir dere kenarı, insana huzur verir.
Sanatçının dili kullanma biçimi, anlatım şeklidir. * Bu uçsuz bucaksız deniz, insana yaşamdaki zavallılığını
Konuyu yani içeriği nasıl anlattığı ise üslup ile ilgilidir. anımsatır.
Sanatçı, eserinde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile * Başarılı olmak için, her şeyden önce başarıya koşullanmak
getirmiştir.(Üslûp) gerekir.
Yazar yapıtında 1.Dünya Savaşı yıllarındaki insanların * Oltayı atıp saatlerce beklemek bana zaman kaybı gibi
çektiği acıları gözler önüne serer.(Konu) geliyor.
Betimlemelerde sıfatlara sıkça yer veren sanatçı cümleleri * Cahit Sıtkı’nın şiirlerinin tadı başka bir ozanda yoktur.
uzun tutmuştur.(Üslûp)
* Kendisine yapılan iyiliği takdir etmeyecek insan yoktur.
Romanda, Batı’nın yaşam tarzına özenen bir ailenin yavaş
yavaş çöküşü anlatılır.(Konu) Nesnel Anlatım
Şairin, şiirlerinde oldukça az kullanılan sözcüklere ve Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişmeyen,
deney ve gözleme dayanan tarafsız yargılara nesnel yargı
deyimlere yer vermesi dikkati çeker.( Üslup )
denir.
Atasözü ve deyimlerle anlatımı daha akıcı hale
Bu yargıların kullanıldığı anlatıma da nesnel anlatım
getirmiş.(Üslup)
denir. Nesnel yargılarda duygu ve izlenimlere yer
Reşat Nuri bu eserinde kendine özgü bir dil verilmez.
kullanmıştır.(Üslup)
*Filmde olaylar küçük bir kasabada geçiyor.
Yazar, çocukluğunu bu öyküde anlatmıştır.(Konu)
*Eser dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış.
*Turizm gelirleri geçen yıla oranla yüzde 5’lik bir artış *Artık bahar geldi derken birden bire hava bozmuş; damlar,
göstermiştir. sokaklar, kırlar, karla örtülmüştü.
*Aruz ölçüsüyle yazılan şiirde nazım birimi dörtlüktür. *Az konuşan, doğruyu söyleyen, söylediğini tartan bir
adamdı.
*Dört perdede oluşan bu oyunda yazar, aile bireyleri
arasındaki sorunları anlatır. *Söylenenleri hiç duymuyormuşçasına dalgın ve düşünceli
bir tavırla işini yapmayı sürdürdü.
*Şinasi’nin yazdığı Şair Evlenmesi, Türk edebiyatında ilk
tiyatro örneğidir. *İçli, çok duygulu bir adamdı; konuşurken herkesi ağlatırdı.
* Türkiye’de ilköğretim 7 yıl önce 8 yıla çıkarıldı. *Yeşilin açığından koyusuna değin bütün tonlarıyla
bezenmiş ağaçların süslediği yamaçlardan, tepelerden
* Zeytinin en çok yetiştiği bölge Ege’dir. geçtik.
Bir olayın, durumun olumlu ya da olumsuz yönde Herhangi bir konuda bir kişinin görüş ve düşünceleri
giderek değiştiğini anlatan cümlelerdir. hiçbir değişikliğe uğratılmadan, olduğu gibi noktası
noktasına verilir.
*Kadın, her geçen gün biraz daha kötüleşiyor.
Doğrudan anlatım iki şekilde yapılır:
*Bu çocuğun günden güne huyu değişiyor.
15.1-Tırnak içine alarak:
*Ülkemiz her geçen yıl biraz daha büyüyen ekonomisiyle
gelecekte gelişmiş ülkeler seviyesine çıkacaktır. Çiçero’nun “Bir yerde yaşam varsa orada umut da
vardır.”sözü çok hoşuma gider.
*Zavallı adam sürekli zayıflıyor, her geçen gün biraz daha
küçülüyordu. Fatih, yavaşça eğilerek: “Birazdan kalkalım mı?”diye
fısıldadı.
*Uçak önce havalandı, sonra yavaş yavaş bulutların
arasında kayboldu. Bu konuda atalarımız: “Cesurun bakışı, korkağın kılıcından
keskindir.”der.
*Hastamız günden güne iyiye gidiyor.
Deskartes’in: “Düşünüyorum öyleyse varım.”sözü çok
*Kurşun sırtından girince, asker önce dizlerinin üzerine ünlüdür.
çöktü, sonra boylu boyunca yere yığıldı.
15.2- Virgülle ayırarak:
NOT: Aşamalı durum bildiren cümlelerde “ giderek,
gittikçe, git gide, her geçen gün, günden güne, vs.” gibi En iyi romanlar, bir bunalım döneminde yazılır, der
ifadelere sıkça rastlanır. Dostoyevski.
Sınava keşke biraz daha çalışsaydım *Necip Fazıl, düşünmenin ruhun kendisiyle konuşması
olduğunu söylerdi.
Bir de aldığı gibi getirmesini öğrense.(Yakınma)
*Doktor, babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih
Keşke senin gibi güzel bir insanı önceden tanımış etti.
olsaydım.(Yakınma)
*Yazar, sanatçı olunabilmek için çok çalışılması gerektiğini
NOT: Hayıflanma üzülmektir, yakınma ise şikâyet etmektir. vurguladı.
14- Yakınma Bildiren Cümleler: *En iyi romanların bir bunalım döneminde yazılacağını
söylüyor Dostoyevski.
Bir işten, bir durumdan şikâyet etmek, sızlanma anlamı
bildiren cümlelerdir. *Yazar, roman kahramanının gerçek hayatta da yaşadığını
söyledi.
**Bir haftadır hasta yatıyorum kimse bana nasılsın, diye
sormadı. *Annem, akşam eve erken gelmem gerektiğini tembihledi.
**Çevreyi koruma konusunda büyükler küçüklere iyi örnek
olmak yerine kötü örnek oluyor.
*Her yemekten sonra dişlerinizi fırçalamayı unutmayın! Cümlede geçen yargıları daha belirgin hale getirmek,
anlatılanı somutlamak için onu başka bir varlık ya da
kavrama benzeterek anlatan cümlelerdir.
18-Eşitlik Cümleleri:
Kimi cümleler, herhangi bir şeyin ortadan ya da eşit Yıldızlar bir bayrak gibi süsler gökyüzünü.
biçimde bölündüğü anlamı taşır. Bu tür yargılarda eşitlik
söz konusudur. Toroslar, Çukurova’yı at nalı biçiminde kuşatmış bir
**Harçlıklarını kardeş payı yaparak birkaç gün idare ettiler. duvardır sanki.
(Eşitlik Anlamı)
Çukurova’dan bakılınca çelikten dev bir testere ağzını
**Bir elmayı yarı yarıya paylaşıp yediler. (Eşitlik Anlamı)
andıran tepeler, yaz kış ışıl ışıldır.
**Kardeşler, mirastan paylarına düşeni alıp, sessizce
ayrıldılar. (Eşitlik söz konusu değil) Pamuk ellerinden öptüm, yaşlı dedemin.
**Şirketin karını hisseleri oranında paylaştılar. (Eşitlik söz
konusu değil) Erkenden yağan yoğun kar, sanki beyaz bir ölümdü.
Günlük hayatta bizleri az ya da çok etkileyen bazı olay ya da *Amacım buradan gitmekti. (isim cümlesi )
durumlar meydana gelebilir. Bu olayların üzerimizde *Eski bir tanıdığıydı. (isim cümlesi)
bıraktığı etkileri ve izlenimleri anlatan cümleler “duygu
2. İsim Cümlesi:
cümleleri”dir.
Yüklemi isim soylu bir kelime olup, ek-fiilin
Keşke şimdi köyümde olsam. ( özlem ) zamanlarından biri ile çekimlenmiş olan cümlelerdir.
Yüklemi sonda değil, herhangi bir yerinde bulunan Eksiltili cümle yüklemi söylenmemiş olan cümledir.
cümlelerdir. Eksik cümle ya da bitmemiş cümle olarak da bilinir.
Görmüyor musun sana doğru geldiğini? Eksiltili cümleye yüklemi olmayan cümle denmesi doğru
değildir. Bu cümlelerde yüklem vardır, ancak yüklemin
Bendim dün gece evinizin önünden geçen. söylenmesi gereksiz görüldüğü için yüklem söylenmez.
Şiirde ve günlük konuşmalarda çok kullanılır. Günlük konuşma dilinde eksiltili cümle çok sık
kullanılır:
Çok insan anlayamaz eski musikimizden
- Bandırma'ya...
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Kız beşikte, çeyiz sandıkta... (olmalı)
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Borç vermekle, düşman vurmakla... (tükenir)
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Bugün bana ise, yarın sana... (olur)
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta, "Gözlerimde parıltısı (var) bakır bir tasın"
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta... "Dışarıda kar, lapa lapa..." (yağıyor)
Gülme komşuna, gelir başına. "Ne uzun yol yürümüş hali, ne yorgunluk izi... (var)"
Git başımdan!
İsim cümlelerinde, ekfiilin geniş zamanında üçüncü Yarın daha erken gelmemelisin.
tekildeki "-dır, -dir" eki çoğu zaman düşer. Bu ekin
düştüğü örnekler eksiltili cümle değildir, böyle Buraları daha önce hiç görmemiştim.
cümlelerde yüklem vardır.
Ateşle oyun olmaz.
"Her mevsimi böyledir bu semtin/ Pek ilgisi yok geçen
Bursa bu mevsimde soğuk değildir.
zamanla."
Bu binanın yerinde şeftali bahçesi yoktu.
Bu iki dizeden ikincisine eksiltili cümle denmesi doğru
değildir. Birinci dize nasıl eksiltili cümle değilse, ikinci dize Sokakta ne araba ne de insan var.
de eksiltili cümle değildir. Bu dizenin yüklemi "yok"(tur)
sözcüğüdür. Ankara bugün hem elektriksiz hem susuz.
Aşağıdaki dörtlükte sonundaki "-dır, -dir" eki düşmüş Bazı cümleler yapı bakımından olumsuz olduğu hâlde
birçok yüklem vardır. Dörtlükteki dizelerin hiçbiri anlamca olumlu olabilir.
eksiltili cümle değildir.
Çocuklarının okumasını istemiyor değildi. İstiyordu.
"Panjurlu, beyaz geniş saçaklı
Cezaya çarptırılanlar suçsuz değildiler. Suçluydular.
Balkonları sarmaşıkla örtük;
Yangından korkmayan yoktur.
Bin hatıra bahçesinde saklı.
Beni sevindiren onun iyi haberlerini almaktan başka bir şey
Yoldan bu saat geçen de tek tük." değildi.
C) ANLAMINA GÖRE CÜMLELER Soru eki, olumsuz çekimlenmiş bir fiille birlikte anlamca
olumlu cümle; olumlu çekimlenmiş bir fiille birlikte
1. Olumlu Cümle anlamca olumsuz cümle yapabilir:
Fiil cümlesinde işin, oluşun yapıldığını veya olduğunu; Senin ne kadar zorluğa katlandığını bilmez miyim? Bilirim.
isim cümlesinde ise sözü edilen kavramın bulunduğunu,
var olduğunu, bahsedilen şekilde olduğunu bildiren Anlattıklarına inanmaz olur muyum? İnanırım.
cümlelerdir.
Sen çağırırsında o gelmez mi? Gelir.
Bursa bu mevsimde soğuktur.
Mazisi yıkık milletin atisi olur mu? Olmaz
Yarın daha erken gelmelisin.
İnsanları kendine inandırmak kolay mı? Kolay değil
Bu binanın yerinde şeftali bahçesi vardı.
Bu kadar eşyayı almaya para mı yeter? Yetmez.
Vapur rıhtımdan kalkıp ta Marmara'ya doğru uzaklaşmaya
yolcular ferahladılar. O küçücük çocuğa bu ağır işler yaptırılır mı? Yaptırılmaz.
Çocukcağız Arabistan'da rahat eder. Yeşilden daha güzel renk olur mu? Olmaz.
Filistin'in ücra bir kasabasına gönderiliyordu. Bir cümle aynı anlamı verecek şekilde hem olumlu hem
de olumsuz kullanılabilir:
2. Olumsuz Cümle
Uygarlığın başlıca özelliği bilime dayanması ve bilimle
Fiil cümlesinde işin, oluşun yapılmadığını, beslenmek zorunda olmasıdır. ›
yapılmayacağını veya olmadığını; isim cümlesinde ise Uygarlığın bilime dayanmaması ve bilimle beslenmemesi
sözü edilen kavramın bulunmadığını, var olmadığını, düşünülemez.
bahsedilen şekilde olmadığını bildiren cümlelerdir.
İçinde soru anlamı bulunan; bir konuda bilgi edinmek, Bir temel cümle ile onun anlamını tamamlayan en az bir
şüpheleri gidermek ve düşünceleri onaylatmak için kurulan yan cümlecikten meydana gelen cümlelerdir. Yani
cümlelere soru cümlesi denir. yapısında birden fazla cümle bulunduran cümlelerdir.
Cümlenin öğelerini bulmaya yönelik tüm soru Temel cümleyle yan cümlenin bir araya geliş şekillerine
kelimeleriyle soru cümleleri yapılabilir. göre birleşik cümleler çeşitlere ayrılır.
Babası çocuğa ne getirmiş? nesne Bu tür cümlelerde yan cümlecik temel cümleciğin
herhangi bir öğesi olabildiği gibi, bir öğenin parçası da
Yarın kimi göreceksiniz? nesne olabilir.
Ankara’ya ne zaman yerleştiniz? Zarf tüml. Girişik birleşik cümleler, fiilimsilerle ve çekimli fiillerle
kurulur.
Burayı nasıl buldunuz? Zarf tüml.
Havaların ısınması / tatil düşkünlerini sevindirdi. Özne
Daha sonra nereye gidecekler? Dolaylı tüml.
Çadırları çalanlar / bulunamadı. Sözde özne
D) YAPISINA GÖRE CÜMLELER
Evlerin ne zaman biteceğini / bilmiyoruz. Nesne
1. Basit Cümle
Yarın / bir tanıdığa / gideceğiz. Dolaylı tüml.
İçerisinde tek yargı, tek fiil, dolayısıyla isim veya fiil
cinsinden tek yüklem bulunan cümledir. Babasını karşısında görünce / çok sevindi. Zarf tüml.
Başka bir cümleye bağlanmaz, yani bağımsız bir Havalar soğuduğundan / artık dışarı çıkmıyor. Edat tüml.
cümledir. Tamamladığı ya da onu tamamlayan bir
cümlecik yoktur. Ellerim takılırken / rüzgârların saçına
****Bazı dil bilimcilere göre içerisinde yüklemin dışında Bir temel cümleyle, herhangi bir sebeple onun içinde
isim-fiil, sıfat-fiil ve zarf-fiil bulunan cümleler de basit kullanılan bir yardımcı cümleden oluşan cümlelerdir.
cümledir; bu kelimeler ve kelime grupları yargı
bildirmezler. Yardımcı cümle de temel cümle gibi bağımsız bir cümle
yapısındadır. Asıl yargı sonda bulunur.
Rüzgâr, denizin yüzünü pürüzlendirerek küçük savaşlar
yaratıyordu. Yardımcı cümle nesne olarak kullanılabilir. Alıntı
hâlindedir.
Birden köşe başından, iki karayağız atın çektiği bir fayton
peyda oldu. Adam, / “Kartınız geçerli değil.” / demez mi?
Temel cümlenin herhangi bir öğesi olan veya bir öğenin Gökler bulutlanıyor, / rüzgâr serinliyordu.”
açıklayıcısı olan yan cümleciğin, bağlı bulunduğu veya
açıkladığı öğeye “ki” bağlacıyla bağlanması sonucu Sarı çiçeğin saçları yolunmuş, kana bulanmıştı.
ortaya çıkan cümleye ilgi cümlesi denir.
Bu, asırlardan beri böyle olagelmişti, asırlarca da böyle
Bu cümlelerde ki atılarak yan cümleciğin hangi öğeye dürüp gidecekti.
bağlı olduğu görülür.
Sıralı cümle ikiye ayrılır.
“Gök sarı, / toprak sarı, / çıplak ağaçlar sarı... Okumayı bilmiyor veya numara yapıyor.
3.Parça okunurken, önemli yerlerin altı çizilir. (Önemli yer, Bir yazının ilk cümlesi olmaya uygun olan cümleler:
sorunun cevabı olabilecek olan yerdir)
Eleştirmenlerin görüşlerine güvenmeyen sanatçının başarılı
4.Cevap bulunurken, yazıda anlatılanlar dikkate alınmalıdır. olacağına inanmıyorum.
Kendi görüş ve düşüncelerimize göre hareket edilmemelidir. Türk şiirinde kullanılmış birçok ölçü vardır.
5.Doğru seçenek bulunurken yanlış seçenekler elenmelidir. Her eser, yazarından okuyucuya bir mektuptur.
6. Kesinlikle bir cümle anlaşılmadan diğer cümleye Okumayan insanlar ile hiçbir işin başarılamayacağını birçok
insan kabul ediyor.
geçilmemelidir.
***Dikkat edilirse bu sütundaki cümleler, kendilerinden
7.Olumsuz ve altı çizili ifadeler varsa dikkat edilmelidir.
önce başka cümlelere gerek duymadan bir paragraf
başlatabilirler. Çünkü bu cümlelerde, sonraki cümlelerde
8. Kendimize göre değil paragrafa göre soruyu ispatlanması gereken birer yargı vardır. Bağlayıcı öğe
cevaplamalıyız. yoktur. Demek ki bu cümleler bir yazının ilk cümlesi
olabilir.
Öykülerde konu olarak genelde insan ve deniz işlenir. Örnek: Aşağıdaki örnek parçada bağlayıcı öğelere dikkat
edelim. Böylece gelişme bölümünün hangi cümleyle
Sait Faik'in hikâyelerine toplumun her kesimi, her insan, her başladığını bulalım.
duygu konu olmuştur.
Sözcükler zamanla, çeşitli sebeplerle, çok değişik
Gözlem yeteneği güçlü yazarlar konu sıkıntısı çekmezler.
kavramları karşılar hale gelebiliyorlar. Sözgelimi, önceleri
Sait Faik, İstanbul’un daha çok kenar mahallelerini ve sırf koyun, sığır, deve gibi hayvanların topuna birden mal
adaları anlatmıştır.
denirken, bu sözcük bugün daha çok, her türlü taşınabilen
Yazarların eserlerinde çevrelerini anlatmaları iyidir ne var ki servet anlamında kullanılmaktadır. Çünkü bir zamanlar
bu bazen aşırıya kaçıyor. çobanlıkla geçinen dedelerimiz servet olarak yalnız bu
Aşağıdaki cümlelerde bulunan bağlayıcı öğelere ve bu büyükbaş hayvanları tanıyorlardı; başka kültür çevreleriyle
cümlelerin bir yazının ilk cümlesi olamayacağına dikkat temasa geçince, servet olarak başka nesneleri de öğrendiler.
ediniz.
Böylece mal sözcüğü kültür değişimi sonunda öteki
Sanatçılar, dış dünyadan algıladıkları bu görüntüleri iç nesneleri de içine aldı.
dünyalarıyla birleştirerek eserlerine yansıtırlar.
**Parça okunduğunda görülüyor ki ilk cümle giriş
Sözcükleri kişilerin özelliklerine göre ve titizlikle seçmesi
bölümünü oluşturuyor. Ana fikir bu cümleden anlaşılıyor.
ustaca kullanması üslubuna ayrı bir özellik kazandırmıştır. Daha sonraki bölümde ana fikir ispatlanıyor. Sözgelimi
ifadesiyle örnek veriliyor. Çünkü ifadesiyle açıklama
Öykülerinin ana konusu insan ve denizdir. yapılıyor. Böylece ifadesiyle anlatılan örnek derlenip
toparlanıyor.
Özetleyecek olursak hayatın herhangi bir dakikası, birkaç
saati öykülerine konu olabilir. Örnek: Aşağıdaki parçayı inceleyip giriş ve gelişme
bölümlerine dikkat edelim.
Çünkü gözlem yeteneği güçlüydü ve konu sıkıntısı
çekmiyordu. Bugün biz insanlarımıza, kendi dillerinde, kendileri için
gerekli temel bilgileri verecek olan kitapları dahi okutabilme
Sait Faik, İstanbul’un daha çok kenar mahallelerini ve
adaları bunun için anlatmıştır. konusunda tam bir başarısızlık içindeyiz. Basılan gazete,
dergi ve kitap sayılarına baktığımızda bunun çarpıcı bir
Ne var ki yazarların, eserlerinde çevrelerini anlatmaları
olumsuzluk olarak karşımızda durduğunu görmekte
bazen aşırıya kaçıyor.
gecikmeyiz. Buna kütüphanelerden yararlanma oranlarını da
ekleyebiliriz. Hatta kitapların baskı adetlerine de bir göz
Gelişme Bölümü:
atabiliriz. İtiraf etmeliyiz ki insanlarımızın kitaplardan
Gelişme bölümündeki cümleler, giriş cümlesinde yararlanma oranı çok düşük.
belirtilen konuyu açıklığa kavuşturur; ana düşüncenin
belirginleşmesine yardımcı olur. **Yukarıdaki parçada ilk işarete kadar olan kısım giriş
cümlesidir. Burada insanımızın kitaplardan yararlanmadığı
Her biri dil ve düşünce yönünden diğer cümlelere
görüşü belirtilmiştir. Sonraki bölümde yani gelişme
bağlıdır. bölümünde bu düşünceyi inandırıcı hale getirmek amacıyla
deliller sıralanmış ve sonuç bölümü olan son cümlede de
Karşılaştırma, örnekleme, tanık gösterme, benzetme...
düşünce yinelenmiş, derli toplu bir şekilde belirtilmiştir.
gibi yöntemlere en çok gelişme cümlelerinde rastlanır.
İkiden fazla cümleden meydana gelir.
Örnek: Aşağıdaki parçayı inceleyip giriş ve gelişme Örnek: Aşağıdaki parçada da sonuca ulaşmak için nasıl bir
bölümlerine dikkat ediniz. yol izlendiğine, sondaki yargı cümlesine ulaşmak için
yazarın parçaya kendi hayatından bir örnekle başladığına
Her birine çok büyük saygı gösterdiğim bazı kitapevlerinin böylece sonuca nasıl ulaştığına dikkat edelim.
80'li yıllardan itibaren değişik derecelerde yozlaştığı
görüşündeyim. Bunlar önceleri bir kitapevi zincirinin Önceleri taşradan da büyük sanatçılar çıkacağını
parçası oldular. Kâr kaygılarıyla raflarındaki edebiyat ve şiir zannederdim, ilk romanımı yayımlayınca pek ses getirdi
kitaplarının sayısını en aza indirdiler. Kaset, dergi, gezi diyemem. Bir şeyi çok iyi anladım o zaman. Gerçek bir
rehberi, takvim gibi nesneler satmaya başladılar. yazar olmak gerçek bir üne kavuşmak bir taşra kentinde
Masraflarını kısmak için asgari ücrete razı kitap sevmez kesinlikle mümkün değildi. Ben de kalktım İstanbul’a
insanlar çalıştırmaya başladılar. Kitaplardan gasp ettikleri gittim, yani büyük kente. Evet, İstanbul büyük kenttir ve
bölümlerde çay ve kahve satma girişimleriyle övünür büyük kentlere özgü kurallar uygulanır orada. Hiçbir zaman,
oldular. hiçbir taşra kentinde ben yazarım deyip yazar olamazsınız,
kimse olamaz.
**Okuduğunuz parçada ilk bölümde konuya giriş
yapılmıştır. Biz bu cümlelerle konunun kitapevlerindeki ***Yazar bu parçada taşra kentlerinde büyük bir yazar
olunamayacağını anlatmış. Konuya girebilmek için kendi
değişim olduğunu anlıyoruz. İkinci cümleyle başlayan
yaşamından örnek vermiş ve anlatmak istediği sonuca bu
gelişme bölümünde ise bu değişimin nasıl olduğu örneğin desteğiyle ulaşmıştır.
anlatılıyor.
Sonuç Bölümü:
ÖRNEK SORULAR
Dil ve düşünce yönünden kendinden önceki cümleye
bağlıdır. ÖRNEK
Özele ilişkin bir yargıyla başlayan paragraflarda ana Aşağıdaki cümlelerden hangisi bir paragrafın başlangıç
düşünceyi verebilir. cümlesi olabilir?
Genelde kendisinden önceki düşünceleri bir sonuca
A) Oysa bu sanatçının çağında daha niceleri yaşamış, ürün
bağlayan, özetleyen bir cümle niteliği taşır. Bu yüzden, vermiştir.
B) Kimi ise sanatın en çetin doruklarına tırmanmayı
özet anlamlı bağlaçlarla başlayan cümleler sonuç
bilmiştir.
cümlesi olmaya daha elverişlidir. C) Bir de gerçek insanlık örneği olmuş kişiler vardır.
D) Bunun bir nedeni olmalı diye düşünmez misiniz?
Genellikle bir cümleden ibarettir.
E) Geçen gün şiir kitaplarını şöyle bir karıştırdım.
Anlatılmak istenen düşünceyle ilgili son sözün
ÖRNEK
söylendiği bölümdür.
Yazar paragrafta asıl anlatmak, vurgulamak istediği 1. (I) Bu dönemde, kendi kafalarıyla düşünemeyenlerin
düşüncesini (ana düşünce) genellikle bu bölümde verir. hataları gelip halkımızın sırtında büyümeye başlamıştır. (II)
Böylece, o, zamanı yaşamak isterken, zaman onu yaşamış;
Sözlerin toparlanması niteliğinde olduğundan kapsamlı yani zaman içinde etkisiz kalmış; yaşadığı döneme
bir yargıdır. Bu yönüyle de giriş cümlesine benzer. damgasını vuramamıştır. (III) En başta, kendi kafasıyla
düşünmediği için, başka kafaların etkisinde kalmıştır. (IV)
Toparlayıcı, özetleyici olması nedeniyle “demek ki, Yeryüzündeki büyük sanat yapıtları, bilimsel aşamaların
sonuç olarak, öyleyse, özetle…”gibi sözlerle ürünü değildir. (V) Düşünce tarihi, iskambil kâğıdından
egemenliklerle insanın yüce gücü arasındaki savaşlarla
başlayabilir. doludur.
Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın giriş cümlesi Paragrafta hakkında söz söylenen düşünce, olay ya da
olmaya en uygundur? durumlar konuyu verir. Konuyu bulmak için "Parçada neden
söz ediliyor?" diye sorabiliriz. Yani üzerinde durulan neyse
A) Ancak bugünkü sanat ortamına baktığımızda, sanatçıların
bireyselleştiğini görüyoruz. konu da odur.
B) Bu parçalanmışlığı yeni baştan düşünmek,
parçalanmışlığı yeni baştan empati duygusuna çekmek **Bazen konu soruları şiir şeklinde de karşımıza çıkabilir.
gerekiyor.
C) Geçmişi sözlü geleneğe bağlı olan ve yazmaya üşenen Tema: Şiire hâkim olan duygu veya şiirde bahsedilen
toplumların belgeleri her zaman yetersiz kalır. konuya tema denir.
D) Yaşanmışa olan ilgi, sıradanmış gibi gözüken olayların
Bir paragrafı çözümlerken ilk önce konuyu doğru bir
arkasındaki anlam da fotoğrafa ışık tutuyor.
E) Tarihsel bağlamda da, günün değerlerinin şekilde belirlemek gerekir. Çünkü konusu bilinmeyen bir
kavranabilmesi, geçmişte yapılan çalışmalara bağlıdır. paragrafın anlaşılması zordur.
Konuyu bulmak için “Bu parça neden söz edilmektedir?”
sorusunu sorabiliriz. Bu soruya alınan cevap, paragrafın
ÖRNEK konusunu oluşturur.
I. Onlar tarafından sevilmek istiyorsanız onlar kadar
değişken olacaksınız. “Aydın karşılaştığı her meseleyi yeniden irdeleyen insandır.
II. Hem çocukları olacaksınız, hem babalan.
III. Ve onlar sizi hiçbir zaman tarif edemeyecek. Fikirler, üzerinde düşünülmeyince basmakalıp hâle gelir; bir
IV. Hem dostları olacaksınız, hem düşmanları. nevi batıl inanç şekline girer. Aydın, başkalarından önce
V. İnsanla zaman arasındaki mesafe azalıyor. kendine karşı hür olan insandır. Onun için hakikat, en üstün
Yukarıdaki cümlelerden hangisi bir paragrafın ilk
cümlesi olabilecek niteliktedir? kıymettir.”
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. Parça neyi anlatıyor? sorusunu bu parçaya yönelttiğimizde
alacağımız cevap: "Aydın"ı anlatıyor olacaktır. Peki,
ÖRNEK
"Aydın"ın neyini anlatıyor? dediğimizde "Özelliklerini..."
Aşağıdaki cümlelerin hangisi bir paragrafın giriş cümlesi cevabını veriyoruz. Öyleyse bu parçanın konusu "aydının
olabilecek niteliktedir? özellikleri"dir.
A) Zamanlama yaşamımızın hemen her yönü için çok
“Şiir çok zor bir sanat. Öncelikle yetenek işidir şiir. Bunun
önemlidir.
B) Onların hedef ve arzularını ortaya çıkarmanız çok yanında birikim, azim ve sabır gerektirir şiir. Sonra şairin
önemlidir. çevresi bu sanata uygun olmalı. Sabır çok önemli. Yazacak
C) Bu, kişinin zaman ve enerjisinin harika bir kullanımıdır.
beğenmeyecek, yazacak eleştirilecek. Gece yok, gündüz yok.
D) Görülebilmeleri zordur; güçlü bir hayal gücünü
gerektirebilir. Yerine göre sosyal yaşamdan soyutlanacak, evine
E) Kitabın temel mesajı sadece bunları içermiyor. kapanacak. İlhamını başarılı bir biçim, dil ve anlatımla
ortaya koyacak. Yerine göre saatlerce çalışacak ama bazen
bir dörtlük bazen bir dize yazacak.”
Bu parçaya sorduğumuz “Bu parçada neyden söz
edilmektedir?” sorusunu sorduğumuzda “şiirin zor
yazıldığından” cevabını alıyoruz. Çünkü parçanın ilk
cümlesinde konuya giriş yapılmış, şiirin zor bir sanat
olduğu düşüncesi verildikten sonra bu düşünce açılarak
daha anlaşılır hâle getirilmiştir. Azim, sabır istemesi, şairin
gecesinin gündüzünün olmaması vs.
“Yıllar sonra çocukluğumu ve ilk gençliğimi yaşadığım ÖRNEK SORU 1
kasabaya gittim. Çocukluğumun en güzel günlerinin geçtiği
Çocukları bizden oldukları için severiz. Etlerine etimiz,
bu güzelim yeri neredeyse tanıyamadım. Evimizin yerinde
kemiklerine kemiğimiz karışmıştır; ama bizim dünyaya
yeller esiyor; koşup oynadığım sokakların hiçbiri yok. getirdiğimiz daha başka şeyler de var ki, hiç de
Okuduğum okullar yok olmuş; bina yerinde dursa bile adı ve çocuklarımızdan aşağı kalmaz. Ruhumuzun, kafamızın,
bilgimizin doğurduğu çocuklar da diğerleri kadar değerli ve
işlevi değişmiş. Mahallenin küçük, güzel ahşap mescidine
önemlidir. Biri diğerine değil, ikisi de bir arada öncelikli
garip bir minare eklenmiş. Gece gündüz şırıl şırıl akan olmalıdır. Anası ya da babası olduğumuz çocukların
kitabeli, güzelim çeşmeyi yıkıp yerine çirkin bir şey değerleri bizden çok kendilerinindir; bize sadece onuru,
yapmışlar. İnanın, kendimi zaman zaman geçmişi olmayan sevinci düşer. Oysa kısaca kafamızın yarattığı çocukların
bütün güzellikleri, bütün incelikleri, bütün olgunlukları
biri gibi hissediyorum.” bizimdir. Öyleyse birine, değerli olsunlar sevinelim diye;
Bu parçaya sorduğumuz “Bu parçada neyden söz diğerine de bizi ruhen doyursun, tümüyle kendimizin olsun
edilmektedir?”sorusuna “Çocukluğunun geçtiği kasabanın diye sahip olalım.
Ana düşünce, yazının bütününe sindirebileceği gibi ancak sanatçının amacı bir düşünceyi yaymak değildir.
paragrafın son cümlelerinde de yer alabilir. Bazı
paragraflarda da ana düşünce ilk cümlelerde verilip
örneklerle açıklama, kanıtlama yoluna gidilir. ÖRNEK
Ana düşünce özlü ve açık bir yargı cümlesi olur. "Nedir kişiyi sanat eylemine iten? Hangi etken ya da
etkenlerdir? Sanatçının kişiliğine göre, yaşadığı çağa göre
Bir yazının ya da paragrafın ana fikri olabilecek değişebilir sanat yapma eyleminin nedenleri. Örneğin bir
cümlelerin birtakım özellikleri vardır: sanatçı çıkıp, ben diyebilir yaşadığım toplumun, yaşadığım
çağın tarihini yazmak, günümü saptamak istiyorum. Bir
Ana düşünce cümleleri kesin yargı, sonuç bildirir. Bir başka sanatçıya göre ağırlığını duyduğu sorunlardan
sonuç bildirmeyen cümleler ana düşünce olamaz. kurtulmak, bir boşalımdır yazmak ya da çizmek. Bakarsınız
bir kişi de çıkar, benim sanatsal eylemimin nedeni kişiliğimi
"Okumanın söz dağarcığına katkısı" sözü ana fikir olamaz.
tanımak adınadır; kendimi biçimsel bir yapıda sınırlamam
Böyle bir konuda "Söz dağarcığının genişlemesinde
gerekli der. Ben yazdıkça, çizdikçe düşünebiliyorum,
okumanın önemi büyüktür." cümlesi ana fikir olabilir.
duyabiliyorum diyenler de olabilir, yaratmanın nedeni
Ana fikir yazarın bakış açısını yansıtmalıdır; bizim bakış sadece içgüdüseldir diyenler de."
açımızı ya da bir başkasının bakışını değil.
(Sabahattin Kudret AKSAL)
Ana fikir kapsamlı olmak zorundadır; bir parçada ya da
Bu parçada insanların niçin sanata yöneldikleri, neden sanat
paragrafta anlatılanların bir bölümünü değil, bütün
eseri verme gereksinimi duydukları üzerinde duruluyor.
paragrafı kapsamalı, içermelidir. Paragrafta anlatılanların
Sanatçıların eser verme gerekçeleri ile ilgili birbirinden çok
bir bölümünü içeren yargılar ana fikir olamaz.
farklı örnekler sıralanıyor. Bu parçaya bir başlık bulmak
Ana fikir yazıdaki bakış açısıyla uyumlu olmalıdır. gerekirse "Sanatçılar Niçin Eser Verir?" sözü parçanın
Verilen parçada bir saptama, tespit varsa ana fikir de bu başlığı olabilir. Bu söz aynı zamanda bu parçanın konusunu
yönde olmalıdır. Verilen parçada bir öğüt, öneri söz da ortaya koyar.
konusu ise, ana fikir cümlesinde bir saptama olamaz.
Parçanın Ana fikri: "Sanatçılar birbirinden farklı nedenle
Verilen parçada geçen örnekler ve ayrıntılar ana fikir sanata ve eser vermeye yönelirler.
olmaz.
ÖRNEK ÖRNEK SORU 1
"Romanın hiçbir genel kuralı, belli hiçbir tekniği yoktur. İnsanı insana anlatmak, başlıca kaygısıdır sanatın. Çağlar
Türlü biçimlerinin amaçlarında da birlik yoktur; hem de boyunca, sözle olsun, renkle, ezgiyle olsun, tüm sanat
denilebilir ki kaynağı ve doğası bunların olmasına engeldir. ürünleriyle insanın iç ve dış evreni yansıtılmak istenmiştir.
O, tarihin, destanın, felsefenin, şiirin, bilimin, masalın bir Duygular, tutkular, düşler, düşünceler değişik biçimler
mirasyedisidir. İstekleri günden güne artan, sınırları günden içinde ele alınmış, işlenmiştir. İşleyiş, ele alış biçimleri
güne genişleyen ve her yeni deha ile kendine bir kıta, bir sanatçıdan sanatçıya, çağdan çağa değişse de amaç aynı
dünya, bir bilim daha bulan romanı bütün kapsamıyla kalmıştır: İnsanı insana anlatmak... Bir bakıma sanatın
anlatan bir tanım bulmak güç değil, olanaksızdır. "Roman işlevindeki soyluluk da bu amaçtan doğar. Yaşamın
şudur, oysa bu değildir." yollu tanımların hiçbiri onu tatlanması, çirkinliklerden arınması, insanın insanı
anlatmaya yetmez. Çünkü daima böyle belirlenen sınırların anlamasına bağlı değil midir? Mutsuzluklar, uyumsuzluklar
dışında kalan birçok değerli eserler, bu sözlerin yeter bir hep insanın insanı anlamamasından kaynaklanmaz mı?
kapsamı olmadığını gösterecektir. Roman, uzunluğu kısalığı
bakımından da hiçbir kurala bağlı değildir." Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?
(Abdülhak Şinasi HİSAR)
A) Duygu ve düşüncelerin anlatımı çeşitli sanat dallarına
Parçada romandan, daha doğrusu romanın ne olmadığından göre farklılık gösterir.
söz ediliyor? Bu parçaya bir başlık bulmak gerekseydi B) Sanat ürünleri, bireylerin birbirine yakınlaşmasını,
herhalde "Roman Nedir?" başlığı uygun düşerdi. Parçanın yaşamın güzelliklerini sezmesini ve algılamasını sağlar.
konusu "Romanın belirli kurallara bağlanamayacağı"dır. C) Sanatın etki gücü, her şeyden önce yaşamı olduğu gibi
Parçaya göre, romanla ilgili çizilecek her sınır yetersiz yansıtmasından ileri gelir.
kalacaktır. Ana fikir cümlesinin de roman konusunda D) Sanatsal yaratıların yaygınlaşıp gelişmesiyle yaşam
kurallar konulamayacağı ile ilgili olması gerekir. koşulları arasında sıkı bir etkileşim vardır.
E) Aynı konuyu işleyen iki sanatçının konuya bakış açıları,
Parçanın Ana fikri: Romanın ne olduğunu belirleyen kesin
konuyu işleyiş yöntemleri birbirinden farklı özellikler
kurallar ortaya koymak mümkün değildir.
gösterebilir
ÖRNEK
ÖRNEK SORU 2
İnsan nelerden huzur duyduğunu bazen bilemiyor. Güneşli Tiyatrolarda bayağı oyunlar oynanıyor. Sebebini
bir günde çay kaşığının şıngırtısı çok kişinin dikkatini bile
çekmemiştir. Mutluluğu hep büyük şeylerde aramak, bizi, sorduğumuzda, yetkililer halkın sözcüsü olduklarını, halkın
farkında olmadan karamsarlığa İtiyor. Bir kuşun ötüşü, bir ihtiyaç duyduğu oyunlar oynadıklarını iddia ediyorlar. Oysa
kedinin miyavlayışı bile hayatın güzelliğini gösterir. Mutlu tiyatronun görevi halkı avutmak değil, sanat eserlerini halka
olmak için, var olanları değerlendirmek; olumsuzlukları
tanıtmaktır. Özellikle, devletin desteklediği şehir
lehimize çevirmek gerekir.
tiyatrolarının görevi budur. Devlet tiyatrolarının seyirciyi
Bu paragrafın ana fikri “Hayatın her anı insanı mutlu
çoğaltarak para kazanma amacı olamaz. Avrupa'da kâra
edecek kadar güzeldir.” olmalıdır.
geçen kültür tiyatroları şüpheyle karşılanmaktadır.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Avrupa'da tiyatroculuğun çıkar amacıyla yapılmadığı
B) Tiyatroların seyircinin isteğine uyarak kötü oyunlar
sahnelemelerinin doğru olmadığı
C) Tiyatroların tek amacının seyirci sayısını artırmak
olduğu,
D) Tiyatrolarda, sanat değeri olan oyunların
sahnelenemediği,
E) Halkın sanat değeri yüksek oyunları izlemekten
hoşlanmadığı,
ÖRNEK SORU 3 DÜŞÜNCENİN AKIŞINI BOZAN CÜMLE
İyi bir şair dünyayı kavrayıp özümseyecek bir kültür
Her paragrafta bir konu işlenir. Farklı düşünceler ya da
birikimine sahip olmalıdır. Edebiyatı iyi bilmek iyi şair
düşüncenin farklı bir yönü, farklı paragraflarda ele alınır.
olmaya yetmez. Sadece edebiyat bilgisiyle şiir yazılacak
Akışı bozan cümlelerle ilgili sorularda paragrafın anlam
olsa en güzel şiirleri edebiyat öğretmenlerinin yazması
bütünlüğüne uymayan, paragrafta işlenen düşüncelerin
gerekirdi. Tevfik Fikret, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet
dışında bir düşünceye yer verilir.
Kutsi Tecer, Behçet Necatigil gibi az sayıdaki örnekleri
Paragrafta işlenen düşünce bütünlüğüne uymayan bu
saymazsak genellikle kötü şiirlere imza atmıştır edebiyat
cümleler düşüncenin akışını bozar.
öğretmenleri.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce
aşağıdakilerden hangisidir?
A) En güzel şiirleri yazan şairler dünyayı anlayarak Örnek: Aşağıdaki parçada bütün cümlelerin
konularının ortak olup olmadığını inceleyelim.
özümseyen şairlerdir.
B) Edebiyat öğretmenleri sadece edebiyat bilgisine sahip
(I) Dünya onu anlatan kitaplardan, dergilerden, yazılardan
oldukları için kötü şiir azarlar.
çok daha hızlı bir biçimde yol alıyor. (II) Hayat şartlarının
C) Edebiyat bilgisinin yanında dünyayı kavrayacak kültür
değişmesi bizi yer yer zorda bırakıyor. (III) Ne yazarsak
birikimine sahip olan şairler iyi şair olabilir.
yazalım, ne anlatırsak anlatalım dünya gene bizim
D) Tevfik Fikret, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi şairler
önümüzde. (IV) Onun şaşırtıcı hızına değişimine kalem
edebiyat öğretmeni oldukları halde iyi şairlerdir.
uydurmak mümkün değil. (V) Her gün bir öncekinden daha
E) İyi şiir yazabilen şairler yeteneğiyle bilgisini bir araya
fazla sürprizlerle dolu olarak gelip kuruluyor kâğıtlarımıza,
getirebilen şairlerdir. ekranlarımıza, perdelerimize, gözlerimize.
Paragraflarda konuların farklı biçimlerde ele alınması, farklı Ama Ali’nin yaratılışında başkasına gönül borcu olmak gibi
paragraf türlerini ortaya çıkarmıştır. Örneğin bilimsel bir bir sızlanmaya yer yoktu. ‘Ben kimseye eyvallah
metin düşünce paragraflarıyla yazılırken anlatmaya bağlı
metinler olay paragraflarıyla yazılır. Paragraf çeşitleri genel etmeyeceğim.” dedi. Bir gece amcasının konağından kaçtı.
olarak şunlardır: Başıboş bir adsız gibi dağlar, tepeler, dereler aştı. Adını
bilmediği ülkelerde dolaştı. Sonunda Erzurum’da yaşlı bir
1. Olay Paragrafı
2. Tahlil (Çözümleme) Paragrafı demircinin yanına girdi. Otuz yaşına kadar Anadolu’da
3. Düşünce Paragrafı uğramadığı kent kalmadı. Kimseye boyun eğmedi. Gönül
4. Açıklama Paragrafı
borcu olmadı. Ekmeğini taştan çıkardı.
5. Tartışma Paragrafı
6. Düşsel (Fantastik) Paragraf Ömer Seyfettin’in “Diyet” hikâyesinden alınan bu paragrafta
7. Mizahi Paragraf yazar, hikâyenin başkahramanı Koca Ali’nin özelliklerini ve
8. Betimleme (Tasvir) Paragrafı
Anadolu’ya gidişini anlatmıştır. Yazar, hikâyenin bu
bölümünde, kahramanın kimseye boyun eğmeyen, ekmeğini
taştan çıkaran biri olduğunu söyleyerek onu yüceltmiştir.
1. Olay Paragrafı Ardından da Koca Ali’nin kimseye muhtaç olmamak için
Yaşanmış ya da tasarlanmış bir olayı yer, zaman ve kişi pek ülke dolaştıktan sonra Erzurum’da yaşlı bir demircinin
öğelerine bağlı olarak anlatan paragraflara olay yanında çalışmaya başladığını ifade etmiştir.
paragrafı denir.
Bu paragraflarda uzun ya da kısa bir zaman dilimini ÖRNEK
vurgulamak, kimi zaman yaşamdan bir kareyi göz önüne geçtiler caddeyi, ürke ürke. Ara sokaktan yürüdüler. Yüksek
sermek, kimi zaman bir duruma dikkat çekme olabilir. bir duvarın yanındaki kapıda durdular. Okulun öğrenci giriş
Bu paragraf türünün temel özelliği anlatımın bir olay kapısıydı bu. İçerden uğultular geliyordu. Yağmur, taş
Olay paragrafında hareket ve olaylar her zaman ön "Bizden de erken gelenler olmuş. Geç meç kalmış
Sözü edilen olay, belli bir zaman diliminde, belli bir yürüdü taşlı yoldan. Bezgin, alışık bakışlarıyla anne, kızın
mekânda ve belli kişiler etrafında geçer. üstünden dışarı bir şeye bakıyordu. Anne, saygılı sordu:
Yazarın anlatımında bu tür paragrafı tercih etmesinin "Geciktik mi acaba? Çocukların çoğu gelmiş." Hademe
temel nedeni okuru, olayın içine çekmek ve onu olayın kadın ilgisiz, şöyle dedi: "Parasız yatılı imtihanlarının
3.Düşünce Paragrafı
Genellikle hikâye ve roman kahramanlarının iç Bir fikrin inandırıcı şekilde ortaya konduğu paragraflara
dünyalarını, onların psikolojik yönlerini anlatan ya da
düşünce paragrafı denir.
bir düşünceyi çözümleme yoluyla inceleyen paragraflara
tahlil paragrafı denir. Bu tür paragraflarda ilk olarak bir düşünce verilir. Daha
Tahlil paragrafında bir eser, bir konu veya bir kişi sonra bu düşünceye ilişkin nedenler, kanıtlar, örnekler
parçalara ayrılarak incelenir.
mantıksal bir sıralanışla belirtilir.
Bu paragraf türünden, genellikle roman ve hikâye
kahramanlarını iç dünyalarıyla okurlara tanıtmak için Bilgi vermek amacıyla oluşturulan düşünce
yararlanılır. paragraflarında nesnellik ağır basar. Bu nedenle de
Tahlil paragrafında yazar, kahramanların iç dünyalarını,
düşünceler kanıtlardan, örneklemelerden, tanıklardan,
psikolojik durumlarını, üzüntülerini, sevinçlerini,
umutlarını vb. yorumunu katarak anlatır. karşılaştırmalardan vb. yararlanılarak ortaya konur.
Düşünce ağırlıklı olması nedeniyle bu tür paragraflarda
mecazlı ifadelere ve söz sanatlarına pek yer verilmez; dil
ÖRNEK göndergesel işleviyle kullanılır.
“Evet, her şey çürüyor, demek biz de çürüyeceğiz.” diye Düşünceler nesnel bir tutum ve anlaşılır bir dille anlatılır.
düşündü. Demek ki kendisi de çürüyecekti. Böyle hiçbir Düşünce paragrafları daha çok, bilimsel içerikli metinler
saadet görmeden, daha henüz beklerken, hayatını nasıl ile makale, sohbet, fıkra eleştiri gibi yazı türlerinde
gaflet içinde geçirmiş olduğunu anladıktan sonra artık kullanılır.
hiçbir şey yapma imkânı kalmağını görerek çürüyüp gitmek
ona pek insafsız, pek acı geliyordu. Saadetten mahrum
olmak, daha gençliğinin baharında iken hayatının elinden
ÖRNEK
uçup gitmesi bu delikanlıya çok ağır geliyordu.”
Toplum olarak güzellik duygumuzu, estetik hazlarımızdan
Bu tahlil paragrafında yazar, roman kahramanı gencin, pek çoğunu kaybettik. Güzellikleri kaybede kaybede
mutluluğu yakalayamadan dünyadan göçüp gideceğine çirkinlikleri normal karşılayan bir toplum hâline geldik.
ilişkin üzüntülerini, korkularını yansıtmıştır. Daha beteri iki asırdan beri doğru dürüst bir güzellik ortaya
koyamadığımızı söyleyince eleştiriliyorum. Oysa yaptığımız
estetikten yoksun inşa edilen anıtlar, köprüler, çeşitli yapılar
ÖRNEK
güzellik duygumuzu yitirdiğimizi anlatmaya yetiyor. Tıpkı
işitme engelli birinin çevresindeki şamatayı duymaması
Sanki herkesin bütün işleri yolunda ve bütün dilekleri gibi…
gerçekleşiyordur da bir onun işleri bozuktur, bir onun
istekleri gerçekleşmiyordur. Kızgındır, ağlamak, haykırmak, Paragrafın giriş cümlesinde yazar, güzellik duygumuzu
isyan etmek çözüm değildir ki içindeki sıkıntıdan kurtulmak yitirdiğimizi belirtmiştir. Ardından da bu cümlede ileri
için yapmak istediği tüm şeyler, birilerinin onu akıl hastası sürdüğü düşüncenin doğruluğunu örneklerden yararlanarak
olarak addetmesinden başka bir işe de yaramayacaktır; bilir kanıtlama yoluna girmiştir.
bunu, bilir ve derin bir nefes alıp herhangi biri, sorunsuz,
tanıdık biri olmaya çalışır yeniden. Evine gelir sonra ÖRNEK
odasına saklanır belki kaçmak için her gün gördüklerinden
ve dünya yeniden başına yıkılır yalnız kaldığında. Yazar, okuruna söyleyeceği bir sözü, ileteceği bir mesajı
olan insandır. Okur, yazar açısından hem bitmez tükenmez
bir konu kaynağı hem de yaşamına yön vermek, renk katmak
istediği bir topluluktur. Yazar, okuruna yerine göre bilgi,
yeni bir görüş aktarır; yerine göre de yaşanmış olayları
başka bir açıdan seyrettirir, yani yaşam deneyleri sunar.
Yazar, okurunu insanlık sürecinde her yönden eğitme ve
bilinçlendirme çabasındadır. Kendisinin ve yapıtının da
ancak okurun ilgisiyle geçerli ve gerçek olabileceğini bilir.
Bilir ki kendisini okursuz yapamayacak, okuru da yazarsız.
4.Açıklama Paragrafı ÖRNEK
Bir konunun ya da bir sorunun açıklandığı, öğretici yönü Şinasi, Tanzimat Döneminin en önemli şair ve yazarlarından
biridir. Agâh Efendi ile birlikte ülkemizin ilk özel gazetesi
ağır basan paragraflara açıklama paragrafı denir.
Tercüman-ı Ahval’i, ardından tek başına Tasvir-i Efkâr
Açıklama paragrafında, bir konu hakkında bilgisi gazetesini çıkarmıştır. Fransızcadan ilk şiir çevirilerini
yapmış, ilk yerli oyunumuz Şair Evlenmesi’ni yazmıştır.
olmayanları bilgilendirme, konuyla ilgili bilinmeyenleri
Sanatçı, edebiyatımızda ilk makaleyi yazmış, nesirde bağ-
açıklığa kavuşturma söz konusudur. fiillerle uzayıp giden cümleyi süsten kurtarıp düşünceyi ve
anlaşılmayı ön plana almıştır.
Bu paragraf türünde bilgi verme ve öğreticilik ağır
bastığından; dil göndergesel işlevde kullanılır. Bu paragrafta ise Tanzimat Döneminin ünlü sanatçılarında
Yazar anlatımını nesnel bir tutumla yapar ve işin içine Şinasi hakkında bilgi verilmiştir. Parçada, sanatçının
çıkardığı gazetelerden, eserlerinden, nesir alanına yaptığı
duygularını karıştırmaz. katkılardan söz edilmiştir. Sanatçıyla ilgili açıklamalar
Ele alınan konuya göre terim ve bilimsel kavramlardan nesnel bir tutumla ortaya konmuştur.
yararlanır.
ÖRNEK
Açıklama paragrafı daha çok, ansiklopedilerde, ders
kitaplarında, edebiyat, ahlak felsefe vb. konularda Edebiyat eserlerinden seçme parçalan bir araya toplayan
kitaplara "antoloji" denir. Yunancadaki "anthos" (çiçek) ile
yazılan kitaplarda kullanılır. "legein" (toplamak) kelimelerinden türemiştir. İlk
Bir atasözü açıklanırken veya bir şair, yazar, bilim adamı antolojileri Eski Yunanlılar derlemişlerdir. Bilinen ilk
antoloji MÖ II. yüzyılda derlenmiştir. "Çelenk" adındaki bu
tanıtılırken; beyin, kalp, akciğerler, elementler vb. antolojinin derleyicisi Meleagros'tur.
hakkında bilgi verilirken açıklama paragraflarından
yararlanılır.
ÖRNEK
Tartışma paragrafında, konu en az iki farklı bakış Bu paragrafta yazar “Eğitimin tam gün mü yarım gün mü
açısıyla ele alınır. olması daha faydalıdır?” sorusundan hareketle bir eğitim
sorununa parmak basmıştır. Tam gün eğitimin sakıncalarına
Örnek olarak “Ülkemizin kalkınması adına ulaşımda dikkat çeken yazar, yarım gün eğitimin daha faydalı olduğu,
öncelik kara yollarına mı hava yollarına mı eğitimde öğleden sonra sosyal faaliyetlere yer verilmesi
gerektiği konusunda okuru ikna etmeye çalışmıştır. Bunu da
verilmelidir?” konusunu inceleyelim.
örneklerden ve karşılaştırmalardan yararlanarak ortaya
Bu tartışmada, konunun iki farklı yönden ele alındığı koyuyor. Paragrafta dili göndergesel işlevde kullanan yazar,
okuru ikna etmek için “oysa, o hâlde” gibi ifadeler
görülmektedir.
kullanmıştır. Bu paragraf türünden “makale, deneme, fıkra,
Tartışmanın temelinde “Ulaşımda öncelik kara yollarına eleştiri” gibi yazı türlerinde sıkça yararlanılır.
verilmelidir?”, “Ulaşımda öncelik hava yollarına
ÖRNEK
verilmelidir?” bakış açıları bulunmaktadır.
Yazar, bu bakış açılarından hangisini benimsediyse onu Çocukluğunda kâşif olmayı düşleyenlerin kimsenin ayak
basmadığı topraklara gitmek isteyişi gibi, neredeyse yazıyla
diğerinden üstün göstermek ve o konuda okuru ikna uğraşan herkes de o güne kadar kimsenin yazmadığı
etmek için çaba harcar. cümleler yazma peşinde. Peki, bu mümkün müdür sence?
Hiç kimsenin yazmadığı bir cümle yazılabilir mi? Kimileri
Bu amacına ulaşmak için de tanımlamalardan, bunu deneyebilir, ama gramer kuralları doğrultusunda
örneklendirmelerden, karşılaştırmalardan, alanında ilerleyeceğin için daha önce hiç yazılma
uzman kişilerin görüşlerinden, bilimsel verilerden
yararlanır.
Gerçek ya da gerçeküstü öğelerden, hayal gücünden Okura hoşça vakit geçirtmek, onu eğlendirmek ve
yararlanılarak oluşturulan paragraflara düşsel paragraf dinlendirmek için yazılan paragraflara mizahi paragraf
denir. denir.
Bu paragrafın temelinde olay bulunur. Bu olaylarda Bu paragraf türünde yazar, gülmece öğelerinden
olağanüstülük ağır basar. yararlanarak okura mesaj vermeye çalışır.
Yazar, çoğu zaman belirsiz bir zaman ve çevrede Mizahi paragrafları güldürü yanında eleştiri, yergi,
kahramanların başından geçen olayları ele alır. iğneleme, ders verme özellikleriyle de dikkat çeker.
Bu tür paragraflarda kahramanlar insan, hayvan, bitki ve Fıkra türünde mizahi anlatımdan yararlanılır. Nasrettin
hayalî varlıklardır. Hoca, İncili Çavuş ve Bektaşi fıkraları ile Karagöz
Düşsel paragrafta yazarın amacı bilgi vermekten çok, oyununda mizahi paragraftan yararlanılır.
sanat gücünü ortaya koymaktır.
Bu nedenle düşsel paragraflarda dil, sanatsal işlevde ÖRNEK
kullanılır. Yahya Kemal Beyatlı, çok sevdiği Boğaziçi’ndeki bir tepeye
Mecazlı ifadelerle yüklü, etkileyici bir anlatıma yer tırmanıyordu. Hava sıcak ve kendisi de çok kilolu olduğu
için çabucak terleyip yorulmuştu. Ünlü şair, tam o sırada
verilir. yok kenarındaki bir bakkal dükkânın önünde bir iskemle
olduğunu gördü. Sanatçı kendisini aceleyle iskemleye
bıraktı. Bakkal, yağlı bir müşteri bulmanın memnuniyetiyle
şaire nazikçe sordu:
- Bir şey mi alacaksınız efendim?
ÖRNEK
Şair, hiç istifini bozmadan cevap verdi:
- Evet; müsaade ederseniz biraz nefes alacağım.
Susuzluktan çatlamak üzere olan küçük kıza üvey annesi:
“Su buldum ama gene suyun başında bir dev var. O da bir
Bu mizahi paragrafta, Yahya Kemal’le bir bakkal arasında
yudum su için bir göz istiyor.” demiş. Ağladıkça gözünden
yaşanan olay mizahi bir dille anlatmıştır. Bu parçada şairin
inciler dökülen, güldükçe yüzünde güller açan küçük kız,
“Evet; müsaade ederseniz biraz nefes alacağım.” sözüyle
üvey annesinin bu sözüne de inanmış. Çaresiz, diğer gözünü
bakkala şakalı ve biraz da iğneleyici bir dille cevap verdiği
de vermiş. Kadın biraz sonra küçük kıza bir miktar su
görülmektedir.
içirmiş. Araba tekrar yola koyulmuş. Ormanlık bir yere
gelince biraz dinlenmek için inmişler.
ÖRNEK
Bu parçada kızın ağladıkça gözünden inciler dökülmesi
olağanüstü bir olay; “dev” ise olağanüstü bir kahramandır. Kalabalık bir akşam yemeği sonrasında, kendisine bir
Bunlardan dolayı parçada düşsel öğeler söz konusudur. konuşma yapması için ricada bulunulan büyüklerden biri,
Gerçek yaşamda ise bu tür olay ve kişilere rastlanmaz. kalkıp yemekleri övmeye başlamış ve konuşmasını da
uzatmış... Bir ara: "Bu güzel sofrada, eğer bir lokma daha
yeseydim bu konuşmayı yapamayacaktım." deyince, Aziz
ÖRNEK
Nesin seslenmiş: "Efendiye bir tabak daha verebilir miyiz?"
Kitapçı düzenlediği senetleri "Birinci Kadın"a uzatır,
sırıtarak alır kendisine ikram edilen suyu. Bir dikişte içtikten
sonra, "Ne tatlıymış, hiç böyle su içmemiştim ben." der.
Sözü biter bitmez de boncuk boncuk terlemeye başlar, titrer.
Enine boyuna küçülmeye başlar büyük bir hızla. Şimdi sokak
kapısının önünde, bir hamam böceğinin boyutlarına
inmiştir. "İkinci Kadın" avucuna alır kitapçıyı, hızla oturma
odasına seğirtir ve adamı iki kalın ansiklopedinin arasına
koyar.
ANLATIM BİÇİMLERİ 2. Ankara'daki yoksul halka parasız ilaç dağıtacak belediye
eczanesi dün hizmete açılmıştır. Açılış töreninde Belediye
A) AÇIKLAYICI ANLATIM (AÇIKLAMA) Başkanı, amacın, yoksul ve dar gelirli halka hizmet
Her türlü konuya uygulanabilen bu anlatım biçiminde götürmek olduğunu belirtmiştir. Bu eczane, Belediye Sağlık
amaç bilgi vermek, herhangi bir düşünceyi İşleri Müdürlüğüne bağlı olacaktır. Eczaneden yararlanmak
aydınlatmaktır. Bu bakımdan en çok kullanılan anlatım isteyenlerin, mahalle muhtarlarından yoksulluk belgesi
biçimidir. almaları gerekmektedir. Söz konusu belge ile belediye
Açıklayıcı anlatım, üzerinde durulan konuyla ilgili hastanelerinin yazdığı reçetelerdeki ilaçlar hiçbir ücret
'Niçin?, Nedir?, Nasıl?" gibi soruların yanıtını vermeye alınmadan hastalara verilecektir.
yarar.
Bu anlatım biçimiyle bir olay anlatılır, bir şeyin oluşu Bu parçada da "belediyenin yoksul ve dar gelirli halka
belirtilir, bir durum, davranış nedeniyle ortaya konur, sağlık hizmetleri konusunda yapacağı çalışma"
kavramlar tanımlanır, varlıklar belirgin nitelikleriyle açıklanmıştır.
tanıtılır, düşünceler aydınlatılır.
Açıklama, bilgi verme amacı taşıdığı için ansiklopediler, Memduh Şevket Esendal öykülerini sade ve temiz
ders kitapları, gazeteler, açıklamalı sözlükler, yemek bir Türkçeyle yazmış, öykücülükte Çehov tarzını
tarifi kitapları... bu anlatım biçimini kullanır. Yine bir benimsemiştir. Onun öykülerini okuyanlar eserin içinde
düşüncenin aydınlanması amaç edinildiğinde kendilerini, çevrelerini ve hayatta karşılaştıkları kişileri
makale, fıkra, deneme, eleştiri, röportaj... gibi yazı bulur gibi olurlar. Esendal, günlük hayatı iyimser bir hava
türlerinde bu anlatım biçimine diğerlerine oranla daha içinde verir. Öykülerindeki olaylar son derece basittir.
çok yer verilir.
Bu paragrafta Memduh Şevket Esendal’ın öykücülük
Açıklamada bir konuyu berraklaştırmak, geliştirmek,
anlayışı bizlere açıklanmıştır.
anlaşılır duruma sokmak ön planda olduğu için sanatlı
kullanımdan kaçınılır. Yani benzetme, mecaz-ı mürsel, MÖ. VI. yüzyılda başlayıp yüzyılımızın başına dek etkisini
teşhis gibi sanatlar pek kullanılmaz. yoğun biçimde sürdüren türler arasında tiyatro, felsefe ve
Açıklayıcı anlatım biçimi uygulanırken tanımlama, tarih vardır. İlkçağ tiyatrosu tragedya ve komedya diye ikiye
karşılaştırma, örnekleme... gibi düşünceyi geliştirme ayrılır. Tragedya, bağbozumu tanrısı Dionysos adına
yolları kullanılabilir. düzenlenen törenlerden doğmuştur. Tragedyanın amacı,
ÖRNEKLER seyircide korku ve acıma duygusu uyandırmaktır. Bu da
gerilimlerle sağlanır. Oyunun sonunda ise her şey çözüme
1. Milyonlarca kişi kitap okuyor, müzik dinliyor, tiyatroya kavuşur.
sinemaya gidiyor. Neden? Belli ki kendisini aşmak istiyor
Bu parçada tiyatro, tarih ve felsefenin ortaya çıkışı,
insan. Gerçek anlamda insan olmak istiyor. Ayrı bir birey
tragedyanın hemen bütün özellikleri bilgilendirmeye
olmakla yetinmiyor; bireysel yaşamının kopmuşluğundan
yönelik, açıklayıcı bir yöntemle, anlatılmıştır.
kurtulmaya, bireyciliğinin bütün sınırlarıyla onu yoksun
bıraktığı ama yine de onu sezip özlediği bir dostluğa, daha
anlamlı bir dünyaya geçmek için çabalıyor.
Bu paragrafta yazar, mantık yoluyla bilimsel doğruların, Parçada “ahkâm kesmek” ile ilgili görüşler tartışmacı bir
henüz yanlışlığı belgelenmemiş doğrular olduğunu, her anlatımla ele alınmıştır.
bilginin değişebileceğini kanıtlamaya çalışıyor.
Eskiden Türk hafif müziği, şimdilerde Türk
pop müziği denilen şarkılar bir yanıyla müzik, öbür yanıyla
Kimi şair ve yazarlar, yazdıklarını anlayabilmek için
okurların çaba harcamasını, zorlanmasını isterler. Bence bu, şiir olması gereken yapıtlar değil midir? Bu şarkılara söz
kendini beğenmişliktir. Yazdıklarımı anlayabilmek için okur yazanlar, hak edilmemiş şöhretlere ulaşmanın yanı sıra,
zorlanacağına, onları anlatabilmek için ben zorlanmalıyım.
Türkçeden milyonlar, milyarlar vururken biraz daha özen
Bence okur bir kitabı, bir yazıyı okurken, salt anlamak için
değil, okuyup anladıktan sonra birtakım sonuçlar gösteremezler mi? Üstelik bunu söylerken herkesçe alay
çıkarabilmek için çaba harcamalıdır. konusu edilen “Kıl oldum abi”leri, “Bandıra bandıra ye
beni”leri kast etmiyorum…
Betimleme nesnelerin, varlıkların, belirgin özelliklerini Anlattığı şeyler gerçektir; ancak yazarın beğenileri
tanıtıp göz önünde canlandırmaktır. kişiseldir.
Bu betimleme okuru etkilemek için ve yazarın sanat
Bu anlatımda okuyucunun çeşitli duyularına seslenilerek
anlatılan varlıkla ilgili izlenim kazanılması amaçlanır. gücünü ortaya koyması için yapılır.
Bir paragrafı okuduğumuzda o paragrafta sıfatlar bolca uzanan vitrinler, sıra sıra gülümseyen kızlar gibi insanı
kullanılmışsa ve okuduğumuz paragraf o sırada kendilerine çekiyordu. Göz alıcı güzelliklerinin örtüldüğü ve
gözümüzde canlanabiliyorsa betimleyici anlatım yolun başka günlere göre ıssız olduğu pazar günleri bile
Görme, işitme, tatma, dokunma, koklama… gibi duyu coşkulu türküler söyleyerek akıyordu. Vadi rengârenk
organlarımız aracılığıyla varlıkların belirleyici eşyaların tomurcuk ve çiçeklere bürünmüştü. Arılar, türlü renklerdeki
ve olayların en belirgin özellikleriyle tanıtılıp, göz kelebekler çiçek çiçek dolaşıyordu. Kuşlar semada özgürce
önünde canlandırılmasına yönelik bir anlatım yoludur. uçuyor, kuzular yemyeşil çimenler arasında oraya buraya
“Bu parçada yazar, San Markus Meydanı ve onun “ Kenar mahalleler... Birbirine geçmiş, yaslanmış tahta
çevresindeki yapılarla ilgili bilgiler vermiştir. Yazarın evler... Kiminin kaplamaları biraz daha kararmış, kiminin
amacı bilgi vermek olduğundan söz konusu mekânı nesnel balkonu biraz daha eğrilmiş, kimi biraz daha öne eğilmiş,
bir tutumla betimlenmiştir.” kimi biraz daha çömelmiştir. Hepsi hastadır; onları
seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum.”
“Akdeniz Bölgesinin çatısı, Toros dağları tarafından
oluşturulmaktadır. Dağlar bazı yerlerde denize çok sokulur, “Gördüğünüz gibi bu paragrafta sıfatlar bolca kullanılıyor
kayalık ve az girintili çıkıntılı bir kıyı üzerine dikine inerler. ve okuduğumuz metin gözümüzde canlanıyor. O halde
Bazı yerlerde ise kıyı çizgisi ile dağ sıraları arasına Adana burada betimleyici anlatım kullanılmıştır.”
c) Kişi Betimlemeleri ( Portre ): Öğleden sonra saat tam beşe çeyrek kala, arabamla
Guercina’nın Pazar yerine geldim. Alan insan kaynıyordu.
Kişilerin dış görünüşlerini (fiziksel) ve karakterlerini (ruhsal Birden çanlar çalmaya, sirenler ötmeye başladı. İlk kez
durum) tanıtan betimlemedir. gökten düşen bir bombayı, sonra bunun ardından on sekiz
tane kadar olduğunu sayabildiğim savaş uçaklarını gördüm.
Kişi betimlemelerine portre denir. Portre; fiziksel portre ve Bombaların patlaması anlatılamaz bir panik yarattı. Ben beş
ruhsal portre olarak ikiye ayrılır. milis askeriyle birlikte küçük bir tahta köprünün altına
saklandım. Oldukça iyi gizlendiğimiz yerden meydanda
1. Fiziksel portre: Kişilerin dış görünüşlerinin anlatıldığı olup bitenleri, kadınların, erkeklerin, çocukların ve hatta
betimlemedir. Betimlemede kişiyi, diğer kişilerden ayıran hayvanların nasıl bir şaşkınlık ve korku içinde kaçıştıklarını
içinden mor bir kelebek seli geçti. İleride akar çayın canlandırmak, anlatmak istenileni bir olay içerisinde
kasırgalandı, hayat çalısı mosmor oldu, tepeden tırnağa; bir Öyküleyici anlatımda olaylar oluş haline uygun olarak
süre karmakarışık iç içe uğunarak, salkım saçak toparlanıp bir dizi halinde verilirse birbirine bağlanır.
dağılarak, orada savruldu. Sonra mor toparlak sarının Öyküleme, tasarlanan ya da yaşanan bir olayın
ÖRNEKLER:
Bineceği at, yelesi ve kuyruğu siyah, sağ ön bacağında Bir handan çok, geniş avlusu olan bir konağa benziyordu
beyaz bir leke olan, güneşte kısa tüyleri parlayan sütlü bina. Avlu duvarlarının diplerine oturma yerleri yapılmıştı.
kahverenginde, bin altınlık, heybetli bir İngiliz kısrağıydı ki Üç beş kişinin bir arada oturabileceği birbirinden farklı
yürüyüşünde bile bir asalet vardı. Dörtnala kalktığında bir renklerde oturma grupları konulmuştu. Avlu duvarlarına, her
yay gibi geriliyor, karnı yere değecek gibi oluyor, küçük oturma grubunun ardına belli aralıklarla insan boyunda
kulakları arkaya yatıyordu. aynalar yerleştirilmişti. Giriş kapısının sağ tarafına
Bu parçada aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi ağır gelenlerin pardösülerinin asılması için büyük bir vestiyer
basmaktadır? yapılmıştı.
A) Açıklama B) Betimleme C) Öyküleme Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır
D) Tartışma E) Örnekleme basmaktadır?
ÖRNEK SORU 11
ÖRNEK SORU 12
eleştirmenlerin eleştiri dışında işler yapmalarını oldukça "Beş altı araba, gelin alayı gibi sıralandı."
doğal karşılamaları. Sanki bu durum eleştiriyi olumsuz "Fırtınada bir deniz feneri kadar yalnızdım."
Örnek-1
Örnek-2
Örnek: Hayvanların koşullanmaya ve denem yanılma Örnek: “Deneme yazarı bir söz işçisidir. Onun bir
etkinliğine dayanan öğrenmeleri yanında, insan kuyumcuya benzetirim ben kuyumcu nasıl değerli madeni
öğrenmesinin ayrı bir niteliği vardır. İnsanın her öğreniş bin bir özenle işleyerek çok değerli eserler oluşturursa,
aşaması bedence belirli bir olgunlaşmayı gerektirir. Söz deneme yazarı da sözcükleri büyük bir dikkatle ve özenle bir
gelimi; konuşmayı öğrenmek yalnız ses çıkarmak değildir. araya getirerek eserini oluşturur.”
METİN VE PARAGRAF Bir metnin anlatım biçimi ve dil özelliklerinin temelinde
metnin türü, içeriği, anlatımın amacı, okur kitlesinin düzeyi,
Metin, iletişim kurmak için oluşturulan cümleler
özellikleri bulunur. Yazar, iletisini tam olarak verebilmek
topluluğudur. Sözlü ya da yazılı iletişim için üretilen anlamlı
için metin yazarken bütün bunlara dikkat etmelidir. Bu
yapıdır. Yazar, iletmek istediği mesajı metin aracılığıyla
amaca ulaşmak isteyen yazar, bir düşüncesini aktarırken ya
ifade eder.
da bir olayı okurun gözü önünde canlanacak şekilde
Bir metin, aralarında anlam, anlatım bakımından ilişki ve anlatırken metne uygun olan anlatım tekniklerinden
yararlanmalıdır. Örneğin hikâye ve roman yazarken olay
bütünlük bulunan paragraflardan oluşur. İyi kurgulanmış bir
(öyküleme), betimleme paragraflarından; düşünce
metinde, her paragraf bir düşünce birimidir. Metindeki
paragraf sayısı, o metnin içerdiği düşünce sayısını verir. yazılarında örneklendirme, tanık gösterme, tanımlama,
Bunun nedeniyse her düşüncenin bir paragrafta tam olarak karşılaştırma gibi anlatım yöntemlerinden yararlanmalıdır.
Zararlı bir alışkanlık: Yazıp bozmak; bir satır bozuk oldu II. Paragraf: Gelişme paragraflarının ilkidir. Yazar, bu
mu hemen o yaprağı yırtmak; birkaç yaprak yırtınca da o paragrafta maymun iştahlı, hevesi çabuk geçen insanlardan
defteri kaldırıp atmak… Bu alışkanlık, çocukla beraber örnek vermiş ve bu yaratılıştaki kişilerin başarısız olduğunu
büyür. Defterde, kalemde çocuk kadar küçük olan yeni vurgulamıştır.
baştan usulü” yaş ilerledikçe hayatın her dönemine
geçmektedir. III. Paragraf: Bu gelişme paragrafında ise yazar başarılı
olmak için başlangıçta ortaya çıkan zorluklara katlanmak
Bir şeyi yok etmeden düzeltmeye alışmak da lazım. Başlanan gerektiğini söylemiştir. Bu görüşünü desteklemek için de
bir şeye devam etmek ve onu bitirmek, insan iradesinin hayattan ve insanlığın ulaştığı tecrübelerden örnekler
başarısıdır. Bunun zıddına biz, maymun iştahlılık deriz. vermiştir.
Maymun iştahlı, mesela bir atkı örmeye başlar, bitirmeden
başka bir işe geçer; bir kitabı okumaya koyulur, sekiz on IV. Paragraf: Sonuç paragrafıdır. Bu paragrafta yazar,
sayfa bile okumadan onu atar, bir diğerinin yapraklarını hayatı bir esere benzetmiş ve her insanın hayatını en güzel
karıştırmak ister. şekilde tamamlaması gerektiğini, bir eser ortaya
koyamayanların mutlu olamayacaklarını söylemiştir.
Hayatın her döneminde başarılı olmak için insanlığın uzun
tecrübeler sonunda elde ettiği kural şudur: İyiye başlamak,
iyi başlamak ve iyi bir yolda devam edip onu bitirmek.
Kıymeti ne olursa olsun, eser sahibi olabilmek için bundan
başka çare yoktur. Başlarken her şey güçtür. İlk zamanda o
güçlüğe katlanmak gerekir. Devam edince aynı şey sıkıntı
verir, bu sıkıntıyı sineye çekmeli. Fakat eser bittiği zaman
duyulan zevk, bütün bu güçlükleri, bütün bu çekilmiş
sıkıntıları karşılayacaktır.