Professional Documents
Culture Documents
BRITANNICA
T E M E L E Ğ İT İM V E K Ü L T Ü R A N S İK L O P E D İS İ
TEMEL
BRITANNICA
TEMEL EĞİTİM VE KÜLTÜR ANSİKLOPEDİSİ
CİLT 4
A N A Y A Y I N C I L I K A. Ş. V E
E N C Y C L O P A E D IA B R IT A N N IC A , IN C .
İ Ş B İ R L İ Ğ İ İ L E
Y A Y I M L A N M A K T A D I R
Temel Britannica A R A ŞT IR M A
A na Yayıncılık A .Ş. A dına Sahibi Şöhret Baltaş, M ünevver D oğru, M eliha Ö ztoprak,
N azar Büyüm Yüksel Selek
D İL V E Y A Z IM D A N IŞM A N I
E D İT Ö R L E R K U R U L U V edat Günyol
Philip W. G oetz, Başkan
Encyclopcedia Britannica Genel Yayın Yönetmeni,
Chicago Y A Z I İŞL E R İ M Ü D Ü R Ü
Çiğdem Karabağlı
D r. A ndrew M ango
B B C Fransa ve G üneydoğu A vrupa Yayınları E ski G Ö R SE L M A L Z E M E
M üdürü, Londra Şükran Ayyıldız, A hm et Birsin, Ferda E rentürk,
E lif E rim , Nesrin E rtü rk , E rol Taşkent
Prof. D r. N ur Y alm an
H arvard Üniversitesi, Cambridge (A B D ) B İL G İ İŞLEM
D erya K öroğlu, Danışman, H akan Gönenli
D A N IŞM A K U R U L U
Prof. D r. Çiğdem K ağıtçıbaşı, Başkan T E K N İK K O O R D İN A T Ö R
D oç. D r. M urat Belge, Prof. D r. Şerif M ardin, Sefa Esenyel
Prof. D r. İlhan Tekeli
D İZ G İ
G E N E L Y A Y IN Y Ö N E T M E N İ M ustafa B alaban, Saliha Bilginer, D em et Yılmaz
D r. G ürel Tüzün
DÜZELTİ
Y A Y IN K O O R D İN A T Ö R Ü N urettin Pirim , Ecm el T anyel, Eyüp Yıldırım
Prof. D r. Oya Köymen
T İC A R E T M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü
Y A Y IN K U R U L U N usret Şumlu, M üdür
D r. G ürel T üzün ;Başkan H ülya A kdoğan, M ehm et A ltuntaş, Z erin İçli,
Nuri A kbayar, E ray C anberk, Beril Eyüboğlu, A laattin O kurcan, G ülten Sadef, Aliye Şimşek
Işıtan G ündüz, Prof. D r. O ya Köym en,
H ilda Hülya Potuoğlu M U HASEBE M Ü D Ü RLÜ Ğ Ü
R ana R endantiyen, M üdür
R E D A K SİY O N M ustafa Yalçın A talay, Nilgün Aydın, Olcay Işık
Y asem in A kbaş, A tilla A ksel, İpek Babacan,
Ö m er Ç endeoğlu, Kaya Ersoy,
Selahattin Özpalabıyıklar, E rim Süerkan, G E N E L H İZ M E T L E R
M ahm ut Tem izyürek, Barış T ütün Filiz E rol, M ustafa Turan
Encyclopaedia Britannica, Inc. (Chicago)
R obert P. Gvvinn
Yönetim Kurulu Başkanı
Peter B. N orton
Başkan
Fred H . Figge, Jr.
Başkan Başyardımcısı
Children’s Britannica
First E dition 1960
Second E dition 1969
Third E dition 1973
F ourth E dition 1988
© 1988,1989,1990,1991,1992 Encyclopaedia Britannica, Inc.
Temel Britannica
© 1988,1989,1990,1991,1992 A na Yayıncılık A.Ş.
ISBN 975-7760-02-01
92.34.Y .0012.3
Temel Britannica9nm 4. Cildinin Ekinde Yer Alan Bilgilerin İlgili Olduğu Maddeler
Brezilya Cibuti
Brunei Copland
Bulgaristan Cumhurbaşkanı
Burdur Çad
bfijV o
■■ ;-:iı hiH
ibiu/iüH
itevhifrinurD- HiJi r r) . '-.ııbA -bısV ,/
ıtysssO
BÖCEKÇİL BİTKİLER 7
BÖCEKÇİL BİTKİLER. Bir bitkinin böcek ya Böcekçil bitkiler bir süre hiç böcek yakala-
da et yemesi insana inanılmaz gibi gelirse de, yamasalar da açlıktan ölmezler. Fotosentez
yeryüzünde böcekleri ve solucan, tırtıl gibi yapabildikleri için böcek yemeden de yaşaya
öbür küçük hayvanları yakalayıp yiyebilen bilir, ama böcek yedikleri zaman daha sağlıklı
500 kadar bitki türü vardır. Bu böcekçil ya da gelişirler. Ö te yandan çok fazla böcek yakala
etçil bitkiler avlarını çeşitli yöntem lerle yaka yıp aşırı beslendikleri zaman da sağlıkları
ladıklarında, hayvanın vücudu bakterilerin ve bozulmaz. R ekortm en böcekçil bitkilerden
enzimlerin ayrıştırıcı etkisiyle yumuşatılıp sin biri, iki hafta içinde 73 tane hamamböceği
dirilir; geri kalan sert bölümler ise ya dışarı yakaladığı kayıtlara geçen bir ibrikotudur.
atılır ya da ibrikotunda olduğu gibi çiçeğin
ibriği andıran şişkin bölümünde biriktirilir. Güneşgülü ve Sinekkapan
Böcekçil bitkilerin çoğu fotosentezle kendi Böcekçil bitkiler dünyanın her yerinde yetişir.
besinini üretebilen yeşil bitkilerdir. Öyleyse Bunlardan en yaygını güneşgülü, böcekkapan
havadan, sudan ve güneş ışınlarından yararla ya da çiyotu gibi değişik adlarla bilinen
narak kendisine gerekli şeker ve nişastayı Drosera cinsinin üyeleridir. Bu bitkilere
oluşturabilen bir bitki neden böcek yakalayıp güneşgülü ya da çiyotu denmesinin nedeni,
yemeye gerek duysun? Bunun nedeni büyük güneşin altında çiy düşmüş gibi parıldayan
olasılıkla bu bitkilerin bazı besin m addeleri, yapışkan yapraklarıdır. G erçekten de yaprak
özellikle azot açısından yoksul olan asitli, ların yüzeyindeki ve kenarlarındaki ince kir
turbalık ya da bataklık yerlerde yetişmesidir. piksi dokunaçların ucundaki şişkin kesecikler
S u m iğ fe rin in k ü ç ü k k e s e c ik le ri y ü z ü c ü
S in e k k a p a n ın d u y a rlı d o k u n a ç la rın a b ir b ö c e k le r v e m in ik su h a y v a n c ık la rı iç in
b ö c e k d e ğ d iğ i a n d a y a p ra k la r b ö c e ğ in ta m b ir tu z a k tır,
ü z e rin e k a p a n ıv e rir.
yapışkan bir sıvı salgılar. Bu salgının parıltısı Genellikle parlak yeşil üstüne kırmızı benekli
na aldanan bir böcek yaprağa konar konmaz olan ibriğin bu canlı renkleri ve içindeki
yapışkan sıvıya yakalanır. Bunun üzerine, balözünün kokusu böcekler için çok çekicidir.
böceğin sürtündüğü dokunaçlar uyarılarak Buna aldanan böcekler ibriğin dudağına ko
hem en yaprağın ortasına doğru kıvrılıp, çare nar ve kaygan yüzeyde tutunam ayarak içinde
siz durum daki böceği sımsıkı kavrar. Bitkinin ki sıvıya düşüp boğulur. Bitki de bu sıvının
salgıladığı sıvılarla iyice ıslanıp yumuşayan yardımıyla böceğin kendisine yarayan bölüm
böceğin sindirilmesi bazen birkaç gün alır. lerini sindirir.
Sindirim biter bitmez dokunaçlar yavaş yavaş İşin en ilginç yanı, bu sıvının bazı böcekler
yeniden açılır ve yaprak bir sonraki avı üzerinde etkili olmamasıdır. G erçekten de
beklemeye hazır durum a gelir. bazı sinekler ve sivrisinek larvaları ibrikotu
Güneşgülü türlerinin çoğu Avustralya ve nun içindeki sıvıda yaşayabilir; hatta bitkinin
Güney A frika’da dağılmıştır. Bataklıklarda sindiremediği böcek artıklarıyla beslenip ora
yetişen ve eğreltiotuna benzeyen bir türün da erişkin durum a gelir.
yapraklarının arka yüzünde bazen küçük bir
böcek barınır ve bitkinin tuzağına düşen Sumiğferi ve Yağotu
avlara ortak olur. Sumiğferleri ( Utricularia cinsi) dünyanın her
Charles Darvvin’in “dünyanın en harika yanındaki bataklıklarda, durgun ve yavaş
bitkisi” olarak söz ettiği sinekkapan (Diorıaea akıntılı sularda görülen yüzücü bitkilerdir.
muscipula) güneşgülü ile aynı familyadandır. Gövde saplarının üstünde yaklaşık 6 mm
Bu bitkinin her yaprağı, ortadaki bir menteşe çapında küçük keseler vardır. Bu keselerin
düzeneğiyle açılıp kapanacak biçimde ikiye girişinde yalnız içeriye doğru açılan birer
katlanmıştır ve yaprakların kenarlarında kapakçık bulunur. Yüzücü böcekler bu kese
uzun, sert kıllar bulunur. Ayrıca yaprakların lerin ağzındaki incecik tüylere dokunduğunda
her iki yarısının iç yüzeyinde üçer tane tüysü kapakçık hemen açılır. Böylece, yüzen böcek
dokunaç vardır. Bu dokunaçlar öylesine du- tıpkı elektrik süpürgesinin tozları emdiği gibi
yarlıdır ki minicik bir sineğin ağırlığıyla bile suyla birlikte kesenin içine çekilir ve hemen
hemen uyarılır ve yaprağın iki yarısı bir kapan arkasından kesenin kapağı kapanır. Yarım
gibi hızla birbirinin üzerine kapanarak sineği saat kadar sonra kapan yeniden hazır durum a
ortada hapseder. Y akalanan kurban 10 gün gelir.
içinde tümüyle sindirilmiş olur ve yaprak Kapağın kapanm a hareketi o kadar hızlıdır
yeniden açılarak yeni avını beklemeye başlar. ki bilim adamları uzun süre bu kapanın nasıl
çalıştığını anlayamamışlardı. Ancak saniyenin
İbrikotu her yüzde birinde bir görüntü çeken otom atik
Böcekçil bitkilerden ibrikotları dünyanın he fotoğraf makineleriyle alınan filmin incelen
men hem en bütün tropik bölgelerinde yetişir. mesinden sonra bu düzeneğin nasıl işlediği
Biri Eskidünya’da, öbürü Yenidünya’da da anlaşılabildi.
ğılmış iki ayrı familyadan 100’e yakın ibrikotu Yağotlarının (Pinguicula cinsi) sarımsı yeşil
türü vardır. Bu bitkilerde öbürlerindeki gibi renkte, oval yaprakları vardır. Sumiğferleriy-
hareketli bir kapan düzeneği yoktur; bunlar le aynı familyadan olan bu bitkilerin kapan
avlarının kendi ayaklarıyla gelip tuzağa düş düzeneği güneşgüllerininkine benzer. Yalnız
mesini beklerler. İbrikotunun yaprak uçları bunların yaprak dokunaçları daha kısadır ve
üstte birleşerek, karnı ve ağzı geniş, ortadaki böcekler yapışıp kaldıktan sonra dokunaçlar
boyun bölümü dar olan ibrik biçiminde bir değil yaprak ortaya doğru kapanarak avı
yapı oluşturm uştur. Uzunluğu türe bağlı ola hapseder. Bu bitkiler kuzey yarıkürenin bü
rak 3,5 ile 50 cm arasında değişen bu ibriğin tün ılıman bölgelerinde olduğu gibi Türkiye’
içinde 1 litreye yakın sıvı birikebilir. İbriğin de de bulunur.
ağzı içeriye doğru kıvrık, üstü de kaygan bir
maddeyle kaplıdır. Bazı türlerde bu ibriğin BÖĞÜRTLEN yaz sonuna doğru yol kenarla
üstünde gene yapraktan bir kapak bulunur. rında, kırlarda ve ormanların açıklık yerlerin
BÖLL 9
de görmeye alıştığımız yabani meyvelerin rır ve tam olgun durum a geldiğinde karaya
başında gelir. En yakın akrabası olan ahudu yakın m or bir renk alır. Böğürtlenin meyvesi
du {bak. A h u d u d u ) ile birlikte gülgiller (R o - aslında tek bir meyve değil, dut ve çilekte
saceae) familyasının Rubus cinsinden olan olduğu gibi küçük meyveciklerin bir araya
böğürtlen çokyıllık, arsız bir çalıdır. Çabucak gelmesiyle oluşan ve üzümsü meyve denen bir
büyüyüp yayılır ve kamçı gibi ince uzun, bileşik meyvedir. Dem ir ve C vitamini açısın
birbirine girmiş dikenli dallarıyla geçit verm e dan zengin olan meyveler hem taze olarak
yen sık çitler oluşturur. H atta dikenleriyle yenir, hem de reçel, m arm elat, dondurm a ve
çevresindeki öbür çalılara asılarak güneş ışın pasta yapılır.
larının geçmesini önlediği için çoğu kez alttaki
bitki örtüsünün kuruyup ölmesine yol açar. BÖLL, Heinrich (1917-1985). Toplumların
Böğürtlenin dalları genellikle dik ve yay gibi ve bireylerin yaşamında korkunç yıkımlara
kıvrık, bazı türlerde ise yere yatık ve sürünü- yol açan II. Dünya Savaşı ve bu savaşın
cüdür. sonuçları her yönüyle edebiyatı da etkiledi.
A nayurdu kuzey yarıkürenin ılıman bölge Savaş sonrasında bazı yazarlar, insanlığı bu
leri olan böğürtlen dünyanın bütün ılıman ölümcül çatışmadan caydırmak, düştüğü
bölgelerinde yaygın olarak yetişir. D aha çok umarsızlıktan kurtarmak ve savaşın bir insanlık
nemli kıyı iklimini sever, ama iç bölgelere suçu olduğunu vurgulamak amacıyla yapıtlar
uyum sağlamış türleri de vardır. vermeye başladılar. Alman yazar Heinrich Böll
En yaygın tür olan adi böğürtlen (Rubus de bu yazarların en etkililerinden biriydi.
fructicosus) 2-3 m etreye kadar boylanabilen 1972’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görül
dikenli bir çalıdır. Deniz kıyısındaki ağaçlık mesi de bunun en iyi kanıtıdır.
ların ve orm anların açıklık yerlerini, bozul Köln’de bir m arangozun oğlu olarak doğan
muş orm an alanlarını, yol kenarlarını ve dere Böll geleneklerine bağlı ve dindar bir çevre
kıyılarını kaplar. Türkiye’de en çok K arade de yetişti. Üniversiteye girdiğinde II. Dünya
niz ve M arm ara bölgelerinde görülür. K ara Savaşı başlamıştı. Askere alındı; savaş boyun
deniz Bölgesi öbür böğürtlen türleri açısından ca çeşitli cephelerde bulundu. 1945’te tutsak
da en zengin yöredir. düştü; ABD ve İngiliz tutsak kamplarında
Bitkinin genellikle beyaz, pem be ya da kaldı. Savaş bittikten sonra Köln’e döndü.
kırmızı olan çiçekleri dal uçlarında küm eler Yarım bıraktığı üniversite öğrenimini tam am
halinde açar. Meyveleri de bir araya toplana lamak istediyse de çalışmak zorunda olduğu
rak salkım aklar oluşturur. Başlangıçta açık için bunu başaramadı. 1947’den sonra dergi
yeşil renkte olan meyveler olgunlaştıkça kıza- lerde yayımlamaya başladığı öykülerinde sıra
NHPA/J. ve M. Bain
dan insanları ele alarak savaşı, savaş sonrası
toplumsal yaşamı, H itler yönetiminin insanla
rı sürüklediği yıkımı dile getirdi. Trenin Tam
Saatiydi (Der Z ug war pünktlich; 1949) adlı
ilk uzun öyküsünde gönülsüzce savaşa katılan
askerlerin yalnızlık ve bırakılmışlık duyguları
içinde nasıl bocaladıklarını anlattı. Öykünün
baş kişisi olan asker, Polonyalı bir kızla birlik
te geçirdiği birkaç saatte, savaşın korkunçlu
ğuna karşın insanlar arasında dostluğun, sev
ginin yok olmadığını görür. A rdından yayım
ladığı Wanderer kom m st du nach Spa’da
(1950; “Yolcu Yolun Düşerse Spa’ya”) Böll
cephe gerisinin korkunçluğunu betimledi.
B ö ğ ü rtle n , ç e v re s in d e k i ö b ü r b itk ile re tu tu n a r a k
y a y ıla n d ik e n li b ir ç a lıd ır. B irç o k tü rü b e ya z ya da
Öykülerde anlatılanlar yaralı askerlerin kaldı
p e m b e ç iç e k le r a ç a r v e ç o k s e v ile n m o r u m s u s iy a h ğı hastanelerde, tıklım tıklım asker dolu tren
m e y v e le r v e rir. lerde, insanların şaşkınlık içinde koşuşturdu
10 BÖLME
21cm
İT İ
ı ı I
J-LJ
Çarpanlar
Bölmeyle ilgili bir başka işlem de çarpanlara
ayırma'dır; yani bir sayıyı çarpanlar'ı cinsin
den yazmaktır. İşte iki örnek:
6 = 2 x 3 Elde ettiğimiz sayıların hiçbiri artık yeniden
12 = 2 x 2 x 3 çarpanlarına ayrılamaz. Bu “dalların” ucun
Daha büyük sayıları çarpanlarına ayırmak daki bütün sayıları bir araya getirirsek
için işlemin aşamalarını gösteren bir şekil kul 24 = 2 x 2 x 2 x 3
lanabiliriz. Örneğin 24’ü çarpanlarına ayıra elde ederiz.
lım. Önce iki çarpanına ayırabiliriz: 24’ü çarpanlarına ayırırken ilk aşam ada 8 X
24 3 yerine 6 x 4 olarak ayırsaydık ne olurdu?
O zam an aşağıdaki şekli eld e ederdik:
8 3
Bu durum da,
24 = 3 x 2 x 2 x 2
yazabiliriz. Sonucun öncekinin aynı olduğu,
BRAHE 13
ZEFA
B ra s flia 'd a k i U lu s a l
K o n g re b in a s ı d e v b ir
kubbe, kocam an
b e to n d a n b ir ç a n a k ve
mm sm b e to n b ir p la tfo r m
ü z e rin d e y ü k s e le n ikiz
k u le b iç im in d e iki
y ö n e tim b in a s ın d a n
o lu ş u r.
18 BRAZZAVİLLE
Niem eyer’in yaptığı Başkanlık Sarayı Brezil dır. 515 km uzunluğundaki Kongo-Okyanus
ya’nın ulusal mimarisiyle akılcı ve işlevsel tren yolu ülkenin Atlas O kyanusu’ndaki
mimarlığın uyumlu bir bireşimidir. Eğik du başlıca limanı olan Pointe N oire’a ulaşır.
varların, eğri yüzeylerin denendiği m odern Brazzaville bir uluslararası havalimanına da
yapıların pek çoğunda beton ve cam kullanıl sahiptir. Sigara, alkolsüz içki, bira ve besin
dı. Başkanlık Sarayı’nı, bir başyapıt olan üretimi başlıca sanayi kollarıdır.
katedrali, Ulusal Kongre binasını, Yabancı Mesleki ve teknik okullardan başka, Poto
lar Bürosu ile Brasüia O teli’ni de Niemeyer Poto Afrika Sanatı O kulu, O rta Afrika A raş
tasarlamıştır. tırma Enstitüsü ve lise düzeyinde birçok okul,
Yapılaşmanın büyük bir hızla sürdürüldüğü kentte eğitim ve kültürle ilgili kuruluşlardır.
Brasılia’da Başkanlık Sarayı’nın taşları hava- 1972’de kurulan üniversiteye Ç ad’dan, G a
yoluyla taşındı. 1960’ta resmi başkent olarak bon’dan ve O rta A frika Cum huriyeti’nden
ilan edilen Brasflia’ya hüküm etin taşınması öğrenci gelir. Başlıca sağlık merkezleri Pas-
1968’i buldu. teur Enstitüsü ile Dünya Sağlık Ö rgütü’nün
Sâo Paulo ve Rio de Janeiro ile demiryolu bölge merkezi olan büyük bir hastanedir.
bağlantısı kuruluncaya kadar kentin ulaşımı Brazzaville adını, bu bölgeyi keşfeden Av
havayoluyla sağlandı. Ülkenin karayolları rupalI Pierre Savorgnan de Brazza’dan almış
ağının merkezi olarak planlanan Brasılia, tır. Brazza kenti 1880-83 arasında kurdu.
2.170 kilometrelik bir karayoluyla kuzeydeki 1910’dan 1958’e kadar kent Fransız Ekvator
Belem limanına bağlandı. Brasılia bir sanayi Afrikası’nın başkenti oldu.
m erkezinden çok bir yönetim merkezidir. Nüfusu 585.812’dir (1984).
1962’de kurulan Brasüia Üniversitesi kültürel
yaşamın can damarıdır. BRECHT, Bertolt (1898-1956). Yüzyılımıza
1956’da kimsenin yaşamadığı Brasılia’nın damgasını vuran oyun yazarı ve tiyatro ku
nüfusu 1985’te 1.576.657 oldu. Bu nüfusun ramcılarından Bertolt Brecht Bavyera’nın
büyük bölümü merkezin bir parçası olarak Augsburg kentinde doğdu. Aynı zamanda
planlanan, çevredeki küçük uydu kentlerde yetenekli bir şair olan Brecht ilk şiirlerini
yaşamaktadır. 1913’te okul gazetesinde yayımladı. Bundan
bir yıl sonra ise yaşadığı kentin yerel gazete
BRAZZAVİLLE, Afrika ülkelerinden Kongo sinde yazıları çıkmaya başladı. Edebiyata ve
Cum huriyeti’nin başkenti ve en büyük yerle tiyatroya büyük ilgi duymasına karşın bir
şim m erkezidir (bak. KO NGO ). Stanley G ölü’ süre tıp öğrenimi gördü. I. Dünya Savaşı’nın
nün kuzeybatı kıyısında kurulmuş olan kent son yılında askere alındı ve bir hastanede
O rta A frika’nın işlek ırmak limanlarından görev yaptı. Aynı yıl “Ölü Askerin Öyküsü”
biridir. Adını 19. yüzyıl kâşiflerinden H . M. adlı bir şiir yazdı. Bu şiiri, yıllar sonra
Stanley’den alan gölcük Kongo Irm ağı’nın Naziler’ce suçlanarak Alm an yurttaşlığından
bir uzantısı biçimindedir. Irmağın tam karşı atılmasına neden oldu. 1919 şiir çalışmaları
kıyısında komşu A frika ülkesi Z aire’nin baş açısından verimli bir yıldı. Şiirlerini Die Haus-
kenti Kinşasa bulunm aktadır. Kentin yaklaşık postille’de (1927; “D ua Kitabı”) topladı.
386 km batısında A frika’nın Atlas Okyanusu Bu sırada tiyatroya olan ilgisi de sürüyordu.
kıyıları vardır. 1924’te Berlin’e gitti. Burada Cari Zuckma-
Brazzaville, Kongo Cum huriyeti’nin ulaş yer, Max R einhardt ve H elena Weigel gibi
tırm a, iletişim, ticaret, sanayi ve kültür m er dönemin ünlü sanatçılarıyla tanıştı ve birlikte
kezidir. M odern yapıları olan tropikal bir çalışma olanağı buldu. Bir süre sonra yete
kenttir. A dalet Sarayı ve Azize A nne Kilisesi nekli bir oyuncu olan H elena W eigel’le evlen
dikkat çeken yapılardandır. K entte ayrıca di ve bu evlilik öm rünün sonuna kadar sürdü.
etkileyici bir Katolik katedrali de vardır. Brecht’in oyunlarının pek çoğunda Weigel
Brazzaville, Kongo-Ubangi ırmakları ula başrolde oynadı.
şım sistemiyle, Kongo Irm ağı’nı okyanusa Tiyatro yönetmeni Erwin Piscator ve beste
bağlayan tren yolunun birleşme noktasında ci Kurt Weill ile tanıştıktan sonra Brecht
BRECHT 19
A lm a n ş a ir v e o y u n
ya za rı B e rto lt B re c h t'in
1 9 2 8 'd e y a z d ığ ı, b e s te c i
K u rt V V eiIl'in m ü z iğ in i
y a p tığ ı ü n lü y a p ıtı Ü ç
K u ru şlu k O pera'da iki
d ü n y a sa va şı arası
A lm a n to p lu m u n d a k i
a h la k i ç ö k ü n tü d ile
g e tir ilir . Bu fo to ğ r a f
o y u n u n İn g ilte re 'd e
1 9 7 5 'te ki
s a h n e le n iş in d e n
a lın m ış tır.
Reg Wilson
tiyatro yaşamında yeni bir adım attı. Piscator’ Mahagonny (1927) ve Üç Kuruşluk Opera
la birlikte Jaroslav H asek’in ünlü romanı (Die Dreigroschenoper; 1928) adlı müzikalleri
Aslan A sker Şvayk’ı sahneye uyarladıktan sahneye koydu.
sonra yazdığı A dam A dam dır (M ann İst Naziler’in yönetime gelmesiyle birlikte
M ann; 1924-26) adlı oyunu “epik tiyatro” B recht’in Alm anya’da çalışma olanağı orta
anlayışının ilk denemesiydi. Bu öğretici bir dan kalktı. 1933’te A lm anya’yı terk etti. Önce
tiyatro türü olup, olaylar geleneksel tiyatro- İsviçre’ye, oradan Danim arka’ya gitti. 1939’a
dakinin aksine, dram atik bir biçimde canlan kadar kaldığı D anim arka’da Tak-tik (Die
dırılacak yerde,- izleyiciye anlatılır. İzleyici Rundköpfe und die Spitzköpfe; 1931-34),
sahnede olup biteni bir gözlemci gibi izler. Hitler Rejiminin K orku ve Sefaleti (Furcht und
Epik tiyatroda amaç düşündürm ek, izleyici Elend des Dritten Reiches; 1935-38), GalileV
nin aklını kullanarak bir karara varmasını, nin Yaşamı (Leben des Galiler, 1937-38), Ce
harekete geçmesini sağlamaktır. Brecht dün saret A na ve Çocukları (Mutter Courage und
yanın değişmesinden; insanların fırsat eşitliği ihre Kinder; 1938-39) gibi her biri bir başyapıt
ne, düşünce özgürlüğüne sahip olduğu, ada olan oyunlarını yazdı. Sezuanın İyi İnsanı’
letli bir düzenin kurulmasından yanaydı. Be m (Der Gute Mensch von Sezuan; 1938-41) da
nimsemiş olduğu Marxist dünya görüşü doğ burada yazmaya başladı.
rultusunda, böylesine bir dönüşümün gerçek 1939’da D anim arka’nın da Nazi tehdidi
leşeceğine inanıyordu. Tiyatronun bu amaca altına girmesi üzerine önce Finlandiya’ya,
ulaşmak için etkili araçlardan biri olduğu oradan da 1941’de A B D ’ye gitti. B recht’in
kanısındaydı. oyunlarından bazıları bu dönemde İngilizce’
Gene bu sırada yazdığı ve Kurt WeilFin bes ye çevrildi ve A B D ’de sahnelendi. Ne var ki,
telediği, dünya çapında ün kazanacak olan bu ülkedeki izleyici Brecht’in oyunlarından
20 BREMEN
tedirgin oldu ve ilgi göstermedi. 1947’de çe kenti” olarak anılır. Dış ülkelere sattığı
A B D ’de esen Soğuk Savaş rüzgârı, B recht’in belli başlı ürünler pam uk, yün, pirinç, tütün,
A m erika’ya Karşı Etkinlikleri Soruşturma köm ür, tahıl ve şaraptır. Bremen Kuzey
Komisyonu’nca sorguya çekilmesine yol açtı. A vrupa’nın en önemli sanayi kentlerinden
Dünya görüşüne ilişkin suçlamalara karşı biridir.
çıktı. Sonuçta A B D ’de barınamayacağını an Brem en kentinin nüfusu 654.600 (1987),
lamıştı. Brem erhaven’inki ise 137.769’dur (1983).
Brecht, Alm an D em okratik Cumhuriyeti
yöneticilerinin çağrısı üzerine Doğu Berlin’e BRETANYA, Fransa’nın kuzeybatısında, A t
yerleşti ve içlerinde eşi H elena W eigel’in de las O kyanusu’na doğru uzanan büyük bir
bulunduğu bir grup oyuncuyla 1948’de Berli- yarımadadır. Kuzeyinde Manş Denizi, gü
ner Ensemble adlı tiyatro topluluğunu kurdu. neyinde Biskay Körfezi bulunan B retanya’mn
Berliner Ensem ble, gerek kuramsal çalışma kıyı kesimleri ile iç kesimleri apayrı iki
ları, gerek sahnelediği çok başarılı oyunlarıy bölgedir. İç kesimi, vadilerinde otlaklar ve
la, dünya çapında ün kazanm akta gecikmedi. orm anlar bulunan iki yüksekçe yayladan olu
Ülkemizde de tanınan ve oyunları çok şur. Kıyı kesimi ise özellikle Manş Denizi
sevilen Brecht 1956 ilkbaharında hastalandı, kıyılarında kayalıktır. Çok girintili çıkıntılı
bundan kısa bir süre sonra Berlin’de öldü. olan bu yörede ana geçim kaynağı balıkçı
lıktır.
BREMEN, Alm anya Federal Cum huriyeti’n- Bretonlar denen Bretanya halkı denizcilik
de büyük, işlek bir liman ve sanayi kentidir. te ün salmıştır. Balıkçı teknelerinden oluşan
Kuzey Denizi’nden 77 km içeride, W eser filolarla her yıl m orina avı için İzlanda ve
Irmağı kıyısındaki kent Bremen eyaletinin Newfoundland’a kadar giderler. Fransa’da
başkentidir. Batı Berlin’den bile küçük olan, avlanan balığın yaklaşık beşte ikisi bu bölge
ülkenin bu en küçük eyaleti 404 km2’lik bir den elde edilir. Yüzyıllar boyunca birçok
alanı kaplar. gemi güçlü gelgitler ve sis yüzünden kayalık
Brem en ve Kuzey Denizi’nden yalnızca 16 larda parçalanmıştır. Ilık geçen kış mevsimin
km içeride olan Brem erhaven, ülkenin H am de kıyılara yakın yerlerde turfanda sebze ve
burg’dan sonraki önde gelen limanlarıdır. meyve yetiştirilir. En verimli alanlarda tahıl
Brem erhaven limanı, B rem en’e ulaşmak için üretilir.
W eser Irm ağı’ndan geçemeyecek kadar ZEFA
büyük gemiler için 1827’den sonra yapıldı.
H er ay bu limana yüzlerce gemi yanaşır ve bu
gemilerdeki yükler mavnalarla Brem en’e taşı
nır. Tersane, atölye ve doklar kilom etrelerce
yer tutar. Demiryolları kenti Federal Alman
ya’nın belli başlı sanayi kentlerine bağlar.
B rem en’e ilk olarak İS 787’de, Şarlm an’ın
yönetimi sırasında yerleşildi. Kentin W eser
Irm ağı’nın sağ kıyısındaki bölümü iş m erkezi
dir. Dolambaçlı parke sokaklarda, sivri çatılan
ve kafesli pencereleriyle 500 yıllık tuğla evler,
yeni antrepolar ve işyerleriyle yan yanadır.
Kent Rönesans döneminden kalma belediye
binası, 800 yıllık St. Peter Katedrali ve eski
Schueîting ya da tüccarlar eviyle ünlüdür.
Kentin banliyölerinde, örneğin W eser Ir-
mağı’nın sol kıyısındaki yeni kentte, şirin ve
güzel evler vardır. Üç şeritli bulvarları ve B re ta n y a 'd a k i C a rn a c 'ta b u lu n a n ta rih ö n c e s in d e n
çiçek tarhlarıyla bu kesim “A vrupa’nın bah k a lm a ta ş a n ıtla r ç o k s a y ıd a tu r is ti b ö lg e y e çe ke r.
BREZİLYA 21
Roma dönem inde B retanya’da Kelt kabile katılırlar. Yol kenarlarındaki çarmıha geril
leri yaşardı (bak. K e l t l e r ) . İÖ 56’da Jül miş İsa heykelcikleri, özenle oyulmuş büyük
Sezar, o zam anlar Arm orica olarak bilinen bu lü küçüklü haçlar Breton dindarlığının sanat
bölgeyi işgal etti ve ülke İS 5. yüzyıla kadar sal ürünleridir. Carnac’ta erken Taş Devri’n-
Rom alılar’ın yönetiminde kaldı. D aha sonra, den kalma, tek tek ya da sıralar halindeki
İngiltere’de yaşayan bazı Kelt kabileleri Sak- anıtlar arkeologlar için çok ilgi çekicidir. Bir
sönlar’ın saldırısından kaçarak buraya göç kaç bölgede hâlâ, bir Briton dili olan eski Bre-
ettiler ve ardından misyoner Keltler gelerek tonca konuşulmaktadır. Breton kültürü özel
tüm ülkeye Hıristiyan dinini benimsettiler. likle edebiyat ve halk müziğinde bir uyanış dö
Bretanya çok uzun bir süre İngiltere ile nemi yaşamaktadır.
Fransa arasında bir tam pon bölge konum un B retanya’nın başlıca kentleri, Loire Irmağı
da oldu. 1491’e kadar bağımsızlığını korudu. kıyısındaki Nantes, Saint-Nazaire, eski baş
Bretanya Düşesi A nne’ın önce Fransa Kralı kent ve üniversite kenti Rennes ile bir deniz
VIII. Charles, daha sonra da X II. Louis ile üssünün bulunduğu B rest’tir.
evlenmesi üzerine, Bretanya kesin olarak
Fransız tahtına bağlandı. Ne var ki, bundan BREZİLYA. Hem en hem en Avrupa kıtası bü
sonra bile, Fransız Devrim i’ne (1789) kadar, yüklüğünde olan, dünyanın beşinci büyük ül
içişlerinde büyük ölçüde bağımsız kalabildi. kesi Brezilya Güney A m erika’nın yaklaşık ya
B retonlar koyu Katolik’tir. H er köyün, rısını kaplar. Büyük bir bölümü ekvatorun
hastalık ve yıkımlarda yardımına sığındığı güneyinde yer alan ülke, Ekvador ve Şili dı
yerel bir azizi vardır. H er yıl azizler gününde şında, tüm öbür Güney Am erika ülkeleriyle
çok uzaklardan gelen hacılar kutsanm ak ve komşudur. Uzun kıyı şeridi güneyde Atlas
günahlarından arınm ak için dinsel törenlere Okyanusu’na doğru kıvrılır. Kuzey Brezilya’
SU R IN A M
\V E N E Z U E U O ^ FRANSIZ
G yY A N A S I
1 \ " G UYANA
ATLAS OKYANUSU
M anaus 'Belem
.Portaleza
Recife
BREZİLYA
PERU
Salvador
BRASILİA
BOLİVYA
Belo HorizonteO
PARAGUAY
Sâo Paulo Rio de Janeiro
BÜYÜK
G ü n e y A m e rik a 'n ın en
b ü y ü k ü lk e s i o la n
ARJANTİN
o Porto Alegre B re z ily a , Ş ili ve E k v a d o r
d ış ın d a tü m ö b ü r
G ü n e y A m e rik a
URUG UAY ü lk e le riy le k o m ş u d u r.
22 BREZİLYA
Ülkenin küçük bir bölümünde ekim yapıl Ulaşım her zaman Brezilya’nın en büyük
masına karşın, Brezilya dünyanın önde gelen sorunlarından biri olmuştur. Güney ve kuzey
tarım ülkelerinden biridir. Halkın üçte biri bölgeleri dışındaki bölgelerde dağlar yüzün
geçimini tarım ve çiftlik hayvanlarından sağ den kıyıdan iç bölgelere ulaşmak çok zordur.
lar. Böylesine büyük bir ülkede her tür tarım Bu nedenle, büyük bir bölümü kıyılarda
ürünü çok büyük çapta üretilir. Güneydeki bulunan demiryollarından çok karayolları
çiftliklerde kahve ve pamuk yetiştirilir. Geniş önem kazanmıştır. Özellikle Am azon orm an
otlaklarda ise sığır, domuz ve koyun sürüleri larına ve iç bölgelere havayolu ile ulaşılmakta
beslenir. Güneyde yetiştirilen ürünler arasın ve kentler arasında düzenli uçak seferleri
da soyafasulyesi, mısır ve buğdayı da sayabili yapılmaktadır.
riz. Şeker ve pamuk hem güneyde, hem de D ünyanın en büyük ırm aklarından A m a
kuzeyde üretilir. Bu yörenin temel besini zon ve Parana sayısız kollarıyla ülkenin dört
fasulye ile m anyoktur. Kuzeyde ve doğuda bir yanma uzanır. Am azon Irm ağı’nın ana
yetiştirilen ürünler pipo tütünü, vanilya, ka kolu büyük ölçüde ulaşıma elverişlidir. Para
kao, portakal, muz ve çeşitli meyvelerdir. na, Paraguay ve Rfo de la Plata ise kısa
Pirinç kıyılardaki ovalarda yetiştirilir. B re yolculuklar dışında ulaşıma elverişli değildir.
zilya’nın kuzeydoğusunda ve güney ucunda Ülkenin hidroelektrik enerji üretiminin bü
da sığır otlakları bulunmaktadır. yük bölümü Parana Irmağı üzerindeki baraj
Brezilya maden açısından oldukça zengin lardan sağlanır (bak. A m a z o n IRMAĞI; P a r a n â ,
dir. Doğu ve kuzeydeki demir yatakları P a r a g u a y v e P l a t a I r m a k l a r i ) . B u ırm akla
dünyadaki toplam demir cevherinin hemen rın, kollarıyla birlikte toplam uzunluğu 43 bin
hemen üçte birini oluşturur. Ayrıca, Amazon kilometreyi bulur.
Irm ağı’nın denize döküldüğü bölgenin yakı
nında da önemli ölçüde manganez bulunm ak Toplum ve Kültür
tadır. Köm ür ve petrol yeterli değilse de, Brezilya’yı keşfedip sömürgeleştiren P orte
boksit, krom, tungsten, kalay, bakır, nikel, kizliler, ülkeye dillerinin yanı sıra sanat ve
kurşun, çinko, asbest, mika ve saatçilikte bilimlerini de götürdüler. Brezilya, Am erika
kullanılan kuvars yatakları zengindir. kıtasında dili Portekizce olan tek ülkedir.
Brezilya’da altın, platin, gümüş, elmas, topaz Ülkeye ilk gelenler Güney Am erika Yerlileri’
ve başka bazı değerli taşlar da çıkarılır. Elmas ni köleleştirerek çiftliklerde ve m adenlerde
işletmeleri ise 200 yıldan beri çalışmaktadır. çalıştırdılar. Yerli nüfusun sömürü koşulların
Pik demir ve çelik üretimini de içeren, da hızla azalması üzerine, Portekizliler 16.
metal sanayisinin yanında, sınırsız su gücün yüzyılda A frika’dan gemilerle binlerce Si
den elde edilen elektrikle başka sanayi kolları yah köle getirdiler. İlk zamanlar ülkeye
da hızla gelişmektedir. Bugün, ülkede günlük çok az sayıda Portekizli kadın geldiği için, er
yaşamda kullanılan birçok araç gereç çoğun kekler Yerli ya da Siyah kadınlarla evlendi
lukla güneydoğudaki Sâo Paulo, Rio de Jane- ler.
iro ve Belo Horizonte çevresindeki fabrika Sömürge döneminde Brezilya’ya yalnız
larda üretilm ektedir. Brezilya’da öbür Latin Portekizliler geldi, 1822’de bağımsızlığını ka
Am erika ülkelerinin hepsinden daha çok sayı zanınca başka ülkelerden de göç başladı.
da fabrika vardır. Bu fabrikaların başlıca Brezilya’ya yerleşen beyazlar arasında İtal-
ürünleri karayolu taşıtları, gemi, uçak, mobil yanlar, A lm anlar, İspanyollar, PolonyalIlar,
ya, giyim eşyası, radyo, televizyon, çimento, hatta Japonlar vardı. Günüm üzde nüfusun
ayakkabı ve deri eşyalardır. Ü lkede büyük yarısı beyaz, beşte ikisi mulatto da denen
ölçüde hamm adde üretilm ekle birlikte, kö beyaz-Siyah karışımı ile mestizo denen beyaz-
mürle petrol ve fabrikalarla çiftliklerin dona Yerli karışımıdır. Çok azalan Yerli nüfus
nımı için gerekli m akineler dışarıdan satın Am azon bölgesinin erişilmez kesimlerinde
alınır. Dışarıdan alman öbür ürünler arasında yaşar. Siyah nüfus arasında ölüm oranının
bazı m etaller, kimyasal m addeler, gübre ve yüksekliğine karşılık, beyaz nüfus artm akta
buğday vardır. dır. Halkın hemen tüm ü Katolik’tir. Ne var
24 BREZİLYA
Başlıca Kentler
1960’ta Rio de Janeiro’nun yerine başkent
olan Brasılia ülkenin merkezinde bulunm ak
tadır (bak. B r a s i l i a ; Rio D e J a n e i r o ) . Rio de
Janeiro koyları, adaları, deve hörgücünü an
The Hutchison Library
dıran çeşitli tepeleri ve m odern yapılarıyla ba
B re z ily a 'd a y a ş a y a n A m a z o n Y e r lile r i tü y le r ve
b o n c u k la rla s ü s le n d ik te n b a şka , re n k li s im g e s e l tı yarıküresinin en çekici ve etkileyici kentle
iş a re tle r d e ta ş ırla r. rinden biridir.
Denizden 700 m etre yükseklikte bulunan
Sâo Paulo, Rio de Janeiro’nun güneybatısın
ki, Y erliler’in ve Siyahlar’ın bir bölümü eski da kalır. Bu kent Brezilya’nın en önemli sana
dinsel inançlarını sürdürm ektedir. yi m erkezlerinden biri, aynı zamanda Güney
15 yaşın üzerinde okum a yazma oranı A m erika’nın yüzölçümü en büyük olan kenti
yüzde 79,3’tür (1985). Özellikle kentlerde dir (bak. SÂO P a u l o ).
temel eğitim giderek yaygınlaşmaktadır. B re Karayolu ve çok dik bir demiryolu ile ulaşı
zilya’da 65 üniversite ve 700 kadar yükseköğ labilen Sâo Paulo’nun limanı Santos dünya
renim kurum u vardır. nın önde gelen kahve satış limanıdır.
Brezilya’nın geniş ormanları yer yer kesile Daha kuzeydeki, eski adı Bahia olan Salva
rek yeni yollar ve kentler için alanlar açılmış dor 1549’da kuruldu ve 1763’e kadar Brezilya’
tır. Bir zam anlar el değmemiş olan bölgelere nın başkenti oldu. Günüm üzde, özellikle ka
doğru bir yayılma vardır. Eskiden çok sayıda kao, sigara ve puro ticaretinin yapıldığı en iş
insanın yakalandığı sıtma, sarıhumma ve veba lek limanlardan biridir.
türünden hastalıkların büyük ölçüde önüne Porto Alegre, Brezilya’nın en güneyindeki
geçildiyse de, beslenme bozuklukları ve bula eyaleti Rio G rande do Sul’un başkentidir.
şıcı hastalıklar bugün de önemli sorunlar ara Denizle birleşen Patos G ölü’nün kıyısında ku
sındadır. Brezilya’da sağlık hizmetleri yaygın rulmuş, gemilerin uğradığı bir ticaret m erke
değildir. İnsanlar bu hizm etlerden gelir dü zidir.
zeylerine göre yararlanm aktadır. Brezilya’da, Eski adı Pernam buco olan Recife, genellik
yüksek doğum ve ölüm oranı nedeniyle nüfu le A vrupa’dan gelen gemilerin ilk uğradığı
sun yarısından fazlası 18 yaşın altındadır. Güney Am erika limanıdır. A nakaranın bir
BREZİLYA 25
ZEFA
ada ve yarımadaya köprülerle bağlandığı bu Hint A daları’na gitmek amacıyla yelken açtı.
kent hızla kuzeyin sanayi merkezi olma yo Am a iyice batıya açılarak, gideceği yönden
lundadır. Mercan kayalıklarından dolayı Por çok uzaklaştı ve karşısına Güney Am erika
tekizliler buraya “kayalık bölge” anlamına ge anakarası çıktı. Cabral buralara Portekiz
len Recife demişlerdir. kralı adına el koydu ve Terra da Santa Cruz
M anaus, kuzeydeki iç bölgede yer alan (Kutsal Haç Topraklan) adını verdi. Sonralan,
önemli bir kenttir. Amazon Irm ağı’nın 1.450 kırmızı boya yapımında kullanılan kırmızı pau-
km yukarısında, orm an bölgesinde kurulu bu brasil ağacının yetişmesi nedeniyle adı Brezil
kentteki birçok yapı 1900’lerin başındaki ilk ya olarak değiştirildi. 1501’de Brezilya kıyıla
büyük kauçuk üretimi dönem inden kalmadır. rını dolaşan Amerigo Vespucci’den sonra,
bölgede umulduğu gibi altın bulunmayışı bir
Tarih süre için ilginin azalmasına yol açtı.
A m erika’nın keşfinden sonra, İspanya ile Portekizliler 1533’e kadar Brezilya’yı tam
Portekiz yeni keşfedilen toprakları paylaştı olarak sömürgeleştirmediler. D aha sonra kra
lar. Dünya haritası üstünde boydan boya çizi la yakın kişilere toprak verilerek yeni yerle
len bir çizginin doğusu Portekiz’in, geri kalanı şim bölgeleri kuruldu ve doğrudan Portekiz
ise İspanya’nın oldu. Güney A m erika’nın bu kralına bağlı bir genel valilik oluşturuldu. Z a
çizginin doğusunda kalan bölümü bugünkü manla Brezilya büyük bir şeker, altın ve el
Brezilya’nın kapladığı topraklardı. Bu payla mas üreticisi oldu. Bu arada Portekizliler ba
şımdan sonra Portekizliler bu bölgeye yerleş tıda A nd D ağları’na, güneyde Rio de la Plata’
tiler. ya, kuzeyde Am azon bölgesine kadar yayıl
1500’de Pedro Âlvares Cabral adında Por dılar.
tekizli bir kaptan Güney Afrika yoluyla Doğu A vrupa’da 1804-15 yılları arasındaki Na-
26 BRİÇ
polyon Savaşları dönem inde Fransızlar Por sonra başa getirilen Getülio Vargas ülkeyi
tekiz’i işgal edince, Portekiz veliahtı Brezilya’ 1930’dan 1945’e kadar yönetti. Demokrasiyi
ya sığındı. Kral ailesi İngiliz savaş gemileri tümüyle ortadan kaldıran yeni bir anayasayı
eşliğinde 1808’de Rio de Janeiro’ya çıktı. Rio yürürlüğe koydu. Sonunda bir askeri darbe ile
de Janeiro artık Portekiz’in başkenti Lizbon’ diktatörlüğüne son verildi.
un yerini almıştı. Napolyon’un 1815’teki ye 1946’da yeni bir anayasa kabul edildi.
nilgisinden sonra bu bölge tıpkı Portekiz gibi 1950’de bu kez seçimle devlet başkanı olan
bir krallık oldu ve Brezilya ile Portekiz eşit Vargas, 1954’te bir grup subayın baskısıyla
konumda iki ülke sayıldı. Kral, oğlu Dom Ped- devlet başkanlığından uzaklaştırıldı. Bundan
ro’yu Brezilya’da bırakarak 1821 ’de Portekiz’ sonraki 10 yılda hızlı bir ekonomik gelişme
e döndü. Bu arada Portekizliler ile Brezilya hedeflenerek, bağımsız bir dış siyaset yürütül
lılar arasında sürtüşmeler artmış, Brezilya’yı meye çalışıldı. Ne var ki, ordu 1964’te ülke
yeniden sömürgeleştirme eğilimi belirmişti. yönetimini yeniden ele geçirdi. 1970’lerin so
Buna karşı çıkan Dom Pedro 7 Eylül 1822’de nuna doğru sivillerin yönetimde daha fazla
Brezilya’nın bağımsızlığını ilan ederek im pa söz sahibi olabilmesi için bazı reform lar yapıl
ratorluk tacını giydi. Portekiz Brezilya’nın dı ve 1984’te sivil bir başkan seçildi.
bağımsızlığını 1825’te tanıdı. Böylece, Güney 1970’lerin ortalarında petrol fiyatlarının
A m erika’nın İspanyolca konuşulan ülkelerin hızla yükselmesi Brezilya ekonomisini olum
den farklı olarak, Brezilya bağımsızlığını suz yönde etkiledi. Petrol giderlerini kısmak
kansız bir yolla elde etmiş oldu. için, ülkede üretilen m otorlu araçlarda yakıt
Kısa süre sonra ülkede iç karışıklıklar arttı; olarak kullanılmak üzere şekerkamışından
A rjantin ile Brezilya arasında savaş çıktı. alkol üretimine başlandı. Tarım ve sanayi ala
Savaştan sonra, 1831’de kral tahtını beş ya nındaki gelişmelere karşın, bugün Brezilya’da
şındaki oğluna bırakarak çekildi. Çocuk enflasyon ve dış borçlar başta olmak üzere
kral 15 yaşındayken II. Dom Pedro adıyla birçok ekonomik sorun vardır.
resmen tahta çıkıncaya kadar karışıklıklar
sürdü. II. Pedro halkı ve ülkesiyle yakından BRİÇ bak. K Â G it O y u n l a r i .
ilgilenen akıllı ve bilgili bir yöneticiydi. Y ak
laşık yarım yüzyıl süren yönetimi sırasında BRİTANYA İMPARATORLUĞU bak. İ n g il
başlıca toplumsal ve ekonomik sorunları çöz TERE.
meye çalıştı. 1831’de köle ticareti kaldırıldı.
Köleliğin bütünüyle ortadan kaldırılması ise BRITTEN, Benjamin (1913-1976). Önde ge
ancak 1888’de oldu. Ne var ki, köleliğin kaldı len İngiliz bestecilerinden Benjamin Britten
rılması üzerine toprak sahipleri arasında te operalar, orkestra müzikleri ve İngiliz halk
dirginlik ve hoşnutsuzluk arttı. O rdu ile kili şarkılarının düzenlemelerini de içeren birçok
senin de kraldan desteğini çekmesi üzerine, beste yaptı. Bu şarkıların ve bestelerin çoğu
1889’da II. Dom Pedro babası gibi tahttan çe nu dostu tenor Peter Pears için yazmıştır.
kilmek zorunda kaldı. Pedro’nun A vrupa’ya Aynı zamanda seçkin bir piyanist ve orkestra
sürgüne gönderilmesiyle, im paratorluk döne şefi olan Benjamin B ritten verdiği konserler
mi sona erdi. Bu kez Brezilyalılar ülkelerin de kendi yapıtlarının birçoğunu Pears ile
de cumhuriyet ilan ettiler. birlikte seslendirdi.
Çağdaş Brezilya’da halkın temsilcilerinden Edward Benjamin Britten, Suffolk bölge
oluşan bir meclis ile her eyaletin temsilcilerin sindeki Lovvestoft’ta doğdu. Beş yaşındayken
den oluşan bir senato vardır. Cum hurbaşkanı beste yapmaya başladı. Besteci Frank Bridge’
altı yıllık süre için seçilir. in öğrencisi olan Britten, eski ustasının onu
Cumhuriyetin kurulduğu 19. yüzyıl sonla runa 1937’de Frank Bridge’in Bir Teması
rından bu yana Brezilya yönetiminde ordu Üzerine Çeşitlemeler'i besteledi. Bridge ile
ağırlığını hep duyurdu ve 1930’a kadar orduda çalıştıktan sonra Krallık Müzik Yüksekokulu’
bazı başarısız ayaklanma girişimleri oldu. na girdi. Burada bir başka ünlü bestecinin,
1930’da gerçekleştirilen bir askeri darbeden John Ireland’in öğrencisi oldu. Bu okulda Bir
BRONTE KARDEŞLER 27
t vf ^ ^ |
t |M ,;j V*;
lotte, öksüz Jane Ey re' in teyzesinin evindeki C harlotte sakin görünüşüne karşın çok duy
mutsuz çocukluğunu, katı disiplinli bir yatılı guluydu. En yeteneklileri sayılan Emily ise
okulda geçirdiği öğrencilik dönemini ve daha suskun ve içine kapanık bir kızdı. Ruhsal ve
sonra Bay R ochester’in kızına eğitmenlik bedensel acılara karşı çok dirençliydi. Kişiliği
yaptığı günleri anlatır. Öyküde Bay Roches- nin derinlerinde gizlediği tutkular güçlü bir
ter Jane ile evlenmek ister, ama Jane düğün biçimde şiirlerine ve rom anlarına yansımıştır.
günü R ochester’in akıl hastası olan bir karısı
bulunduğunu öğrenir. Bunun üzerine evden BRONZ bak. T unç
kaçar. Sonunda yeniden Bay R ochester’e
dönen Jane, akıl hastası karısının evi yakmak BROVVNING, Robert (1812-1889) ve Eliza-
isterken ölmesi üzerine onunla evlenir. beth (1806-1861). R obert Browning ve Eliza-
Emily’nin tek romanı olan Uğultulu Tepeler beth B arrett yaşadıkları dönemin ünlü şairle
(bu yapıt 1942’de Ölmeyen A şk; 1946’da riydi. Bugün adları, edebiyat alanındaki ünle
Rüzgârlı Bayır; 1985’te Uğultulu Tepeler adla ri kadar, derin bir sevgi ilişkisini de çağrıştır
rıyla dilimize çevrilmiştir) ise şiirsel, o dönem m aktadır.
için alışılmışın dışında derin duygular içeren, R obert ile E lizabeth’in yetiştiriliş biçimleri
güçlü bir kitaptır. çok farklıydı. R obert Browning L ondra’da
Uğultulu Tepeler 1847’de ilk yayımlandığın doğdu. Babası İngiltere M erkez B ankası’nda
da eleştirmenlerce değeri anlaşılmayıp aşırı görevli, okumayı çok seven bilge bir adamdı.
kaba ve yabanıl bulunmuştu. Oysa zaman Oğlunun coşkuyla söylediği tekerlem elerden
içinde İngiliz edebiyatının en iyi romanları keyiflenen baba Browning, piyanoda ona eş
arasında yer aldı. lik eder, fırçaların ucunu emdiği için küçük
A nne B ronte’nin ilk romanı olan Agnes R obert’e üzüm suyundan boyalar yapardı.
Grey (Agnes Grey; 1847) ise Emily B ronte’ Böylece R obert, babasının etki ve desteğiyle,
nin Uğultulu Tepeleriyle aynı yılda üç cilt daha küçük yaşta okum aya, resim ve müziğe
olarak yayımlandı. Jane Ey re 't benzerlik gös m erak sardı. Kısa bir süre Londra Ü niversite
teren bu rom an yayımlandığı sırada büyük ilgi s in e gittikten sonra eğitimini evde, özel öğ
gördü. Şatodaki Kadın (The Tenant o f Wild- retm enlerin yardımıyla sürdürdü. Babasından
fell Hail; 1848) adlı öbür rom anında A nne, Yunanca ve Latince öğrendi. İlk şiiri “Pau-
erkek kardeşi Branwell’den esinlenerek, dü line: A Fragment of Confession”ı (“Pauline:
rüstlüğünün kurbanı olan bir ayyaşı anlatır. Bir Parça İtira f’) 1833’te yayımladı. R obert’
Branvvell 1848 Eylül’ünde öldü. Cenaze in babası oğlunun şair olmasına karşı çıkma
töreninde üşüterek hastalanan Emily kendi mış, aksine onu bu konuda yüreklendirmişti.
kendine iyileşmeye çalıştıysa da durumu R obert’in şiirleri ve oyunları yayımlanmaya
giderek kötüleşti ve kardeşinden iki ay sonra başladığında zamanın ünlü eleştirmenleri ona
öldü. V erem e yakalanan Anne bir yıl sonra büyük ilgi gösterdiler. R obert’ten daha tanın
Emily’yi izledi. mış bir şair olan Elizabeth B arret’in
Kardeşlerinin ölüm ünden sonra yapayalnız ona ilgisi de bu sıralarda başladı.
kalan Charlotte iki roman daha yazdı. Shirley’ Elizabeth B arrett 11 kişilik bir ailenin en
de (Shirley; 1849), Y orkshire’a ilk kez do büyük çocuğuydu. Çok zeki bir kız olan Eliza
kuma tezgâhlarının getirilmesi üzerine baş beth daha küçük yaşlarda Latince, Yunanca
gösteren kargaşa ve tepkiyi anlattı. Kendi ve İbranice öğrenmişti. İlk şiiri “The Battle of
yaşamından esinlenerek yazdığı Villette M arathon”u (“M arathon Savaşı”) henüz 14
(1853) adlı rom anda ise yalnız yaşayan bir yaşındayken yayımladı. 15 yaşında attan dü
öğretm eni konu aldı. şerek bel kemiğini incitti. Sağlık durumu bo
1854’te babasının yardımcısı rahip A rthur zulan Elizabeth 1836’da ailesiyle birlikte Lon
Bell Nicholls ile evlendi. Hamileliği sırasında dra’ya gitti. H em en hemen tüm vaktini oda
hastalanarak M art 1855’te öldü. sında okuyarak ve yazarak geçiriyordu. Ya
Üç kız kardeş kişilikleri açısından birbirin yımlanan şiirleriyle birçok hayran ve dost ka
den çok farklıydı. A nne, açık yürekli ve nazlı, zandı. Elizabeth ile R obert’in dostluğu
30 BRUCKNER
duğu yıllarda tanınmış müzisyenlerle tanışma ayrılan sanatçı, en ünlü yapıtları Fa Majör
ve yeni müzik akımlarını izleme olanağı bul Yaylı Çalgılar Beşlisi’m (1878-79), Te D eum ’u
du. Bu sırada dönemin ünlü kontrpuan ustası (1881), dinsel ve din dışı bazı koro parçalarını
Simon Sechter ile çalışmaya başladı. Aynı Viyana’da besteledi. Bruckner’in en yetkin
zamanda Beethoven ve W agner’in müziğiyle yapıtları İkinciden dokuzuncuya kadar olan
tanışan Bruckner, özellikle W agner’den etki sekiz senfonisidir. Dostlarının ve çevresinin
lendi. 1860’lardaki besteleri Wagner etkisi taşı eleştirileri ışığında yeniden düzenlediği bu
m aktadır. Bunlar koro için yazdığı üç missa besteler bugün de Alm an Rom antik A kım ı’
ile Re M inör 0 Numaralı Senfoni ve Do M i mn en iyi örnekleri arasında yer alır. Bruck
nör Birinci Senfonidir. Müzik çalışmalarını ner 1896’da, D okuzuncu Senfoni*sini tamam-
A vusturya’nın başkenti Viyana’da sürdüren layam adan öldü. Bu yapıt bugün ancak, geri
besteci, 1868’de Viyana Konservatuvarı’nda ye kalan taslaklar üzerine geliştirilmiş yorum
göreve başladıktan sonra org için de çok larla çalınmaktadır.
etkileyici besteler yaptı. Johannes Brahm s’ın
en ateşli savunucularından biri olan müzik BRUEGEL, Pieter (yaklaşık 1525-1569). 16.
eleştirmeni Eduard Hanslick, yoğun ve sert yüzyılın ünlü Flaman ressamı Pieter Bruegel
eleştirileriyle, B ruckner’in bestecilik yaşamını bugünkü Belçika sınırları içinde doğdu. R e
olumsuz yönde etkiledi. sim sanatına ünlü ressam, heykelci ve mimar
B ruckner 1868’den yaşamının sonuna ka Pieter Coecke van A elst’in yanında çıraklıkla
dar Viyana’da kaldı. A ra sıra org konserleri adım attı. 1551’de Anvers yakınlarındaki res
vermek ve kendi yapıtlarının çalındığı konser samlar loncasına giren Bruegel 1553 dolayla
leri izlemek için kısa sürelerle Viyana’dan rında R om a’ya gitti. İtalya’da bulunma nede
'isches Museum, Viyana
ninin, genellikle ressamların yaptığı gibi kla esen muson rüzgârları kasım-mart arasında
sik tem aları ve Rönesans dönemi yapıtlarını bol yağış getirir. Ülkenin yaklaşık dörtte üçü
incelemek değil, m anzara resminde deneyim i tropik yağmur ormanlarıyla kaplıdır. Bu or
ni artırm ak olduğu söylenebilir. m anlarda sert odunlu ağaçlar yetişir. Doğal
Bruegel R om a’dan döndükten sonraki 10 yaşamı çok zengin olan B runei’de aslanlar,
yıl içinde Flaman köylülerinin yaşantısını kaplanlar, maym unlar, kertenkeleler ve yı
resimledi. Bu tablolarda, düğünlerde dans lanların yanı sıra birçok kuş türü de vardır.
eden, tarlalarda yan gelip uyuyan, oburca
yiyip içen neşeli, canlı, kaba saba köylüler yer
alır. Resimlerin tüm ünde çarpıcı bir hare BRUNEİ'YE İLİŞKİN BİLGİLER
ketlilik gözlenir. Bruegel 1563’te ilk ustası
Y Ü Z Ö LÇ Ü M Ü : 5.765 km 2.
Coecke’un kızıyla evlenerek Brüksel’e yerleşti. NÜ FU S: 241.000 (1987).
Ö m rünün geri kalan yıllarını geçirdiği B rük Y Ö N E TİM : Krallık. Ü lkeyi su lta n d iye a d la n d ırıla n b ir
sel’de m anzara resimlerine yöneldi ve bu kral yö n e tir.
alanda kendini çok geliştirdi. Bu dönem de, BAŞKENT: Bandar Seri Begavvan.
ayları simgeleyen bir dizi resim de yaptı. O r COĞRAFİ ÖZELLİKLER: 90 k ilo m e tre lik m ercan kum salı
b o yu nca uzanan d ar b ir kıyı ovası va rd ır. İç ke s im le r
taçağ sanatında çok sık kullanılan bu temayı, deki tro p ik ik lim li te p e le r deniz d ü ze yin de n 500 m e t
doğadaki değişime yepyeni duygular katarak reye kadar yükse lir.
yorumladı. BAŞLICA SANAYİLER: Petrol, d o ğ al gaz, kereste.
ken, petrolün bulunmasıyla kauçuk eski öne B runei’de devlet ve hüküm et başkanı sul
mini yitirdi. 1980’lerin başında Brunei Doğu tandır.
A sya’nın beşinci büyük petrol üretici-
siydi. Ö bür ürünleri doğal gaz, kauçuk ve bi BRÜKSEL. Bir Avrupa ülkesi olan Belçika’
berdir. Lum ut’ta dünyanın en büyük doğal nın başkenti Brüksel, Senne Irmağı kıyısında
gaz sıvılaştırma tesisleri vardır. B runei’nin yer alır. Kentin tarihi, Cambrai Piskoposu St.
nüfusunun görece azlığı, petrol ve doğal gaz Vindicien’in İS 695’te Cam brai’ye gitmek
satışından sağlanan gelirin bir bölümünün üzere bu küçük köyden ayrıldığı yıllara kadar
toplumsal hizmetlere ayrılmasına olanak ve uzanır. O zamanlar “bataklık köyü” anlamına
rir. Ülkede sağlık ve eğitim hizmetleri yay gelen Bruocsella, yüzyıllar boyunca gelişip
gındır. güzelleşerek Brüksel adlı büyük ve m odern
B runei’nin başkenti, ülkenin doğusundaki bir kente dönüştü.
B andar Seri Begawan’dır. Ulusal din İslam ’ Ortaçağda Senne kıyılarında ticaret ve sa
dır ve görkemli altın kubbesiyle Bandar Seri nayinin gelişmesi Brüksel’in hızla büyümesine
Begawan’daki cami Uzakdoğu’nun en büyük yol açtı. Bundan sonra, 16. yüzyıldan 19. yüz
camilerinden biridir. M odern kentin hemen yıla kadar önce İspanya’nm, sonra da Avustur
yanı başında Kampong Ayer olarak bilinen ya, Fransa ve H ollanda’nın egemenliği altın
eski kent yer alır. Burada, ırmağın oluşturdu da kaldı. Belçika’nın 1830’da bağımsızlığını
ğu koylarda, kazıklar üzerine kurulu evlerde kazanmasını izleyen yüzyıl içinde Brüksel
yaşanır. Bu evler tahta köprülerle birbirine nerdeyse eski zenginliğine kavuştu. H er iki
bağlanır. Evlerle kara arasında ulaşım küçük dünya savaşında da Alm an birliklerince işgal
kayıklarla sağlanır. edilmesine karşın fazla zarar görmedi.
Brunei 1888’de İngiltere’nin koruması altı Brüksel’de paslanmaz çelikten Atom ium
na girdi. 1971’de yeniden kendi kendini yö gibi en m odern yapılarla, tarihinin eski dö
netmeye başladı. 1 Ocak 1984’te tam bağım nem lerinden kalma 500 yıllık Gotik yapılar iç
sızlığına kavuşuncaya kadar, İngiltere savun içedir. Aşağı kentte m odern ve lüks m ağa
ma ve dış ilişkilerdeki etkinliğini sürdürdü. zalar, bankalar ve oteller bulunur. Bunların
Krallık Ahırları vardır. Bir masal arabası budanır. (Asmaların budanm asına ilişkin bil
görünüm ündeki süslü krallık arabası sekiz giyi Ü ZÜ M m addesinde bulabilirsiniz.)
safkan atıyla hüküm darların taç giyme tören Meyve ağaçlarının budanması bilgi, beceri
lerinde kullanılır. ve deneyim gerektiren bir iştir. Meyve ağaçla
rı yılda iki kez budanır. Kasım ve m art ayları
BUDAMA. Ağaçların ve çalımsı bitkilerin arasında, yaprak döküm ünden ağaçların yeni
yaşlı, hasta ya da bitki için zararlı olan den yaprak vermesine kadar uygulanan kış
bölümlerinin kesilerek ayıklanmasına buda budam asında kuru ya da çıplak dallar gelişe
ma denir. Bitkiler çok çeşitli nedenlerle buda- bilecek bir tom urcuk bırakılarak kesilir. Ö te
nabilir. Örneğin-m eyve ağaçları ve asmalar ki dallarda da ağacın çeşidine göre iki-üç
meyve verimini artırm ak ve bitkinin sağlıklı tom urcuk bırakılır. Kuru budama da denen
bir biçimde yetişmesini sağlamak için düzenli kış budam asında bütün meyve ağaçları için
olarak budanır. Bahçelerdeki süs ve çit bitki aynı yöntem uygulanmaz; bazılarında yalnız
leri budanarak çok dallanmaları ve gereğin ca kuru dallar ayıklanır, öbür dallar ise hafif
den fazla büyümeleri engellenir. Bu tür bitki biçimde budanır. M ayıstan eylüle kadar yapı
lere budam a yoluyla çeşitli biçimler verile lan yaz budam asında ise kışın bırakılan to
bilir. murcukların gelişebilmesi için sürgünler kısal
Çiçekli bitkilerde budam a çiçek verimini de tılır, yapraklar seyreltilir, fazla meyveler ko
artırır. Ayrıca bütün bitkilerin yaşlılık, hasta parılır. Ağacın yeşil bölümleri budandığı için
lık gibi nedenlerle çürümeye başlayan dalları yaz budaması yeşil budama adıyla da bilinir.
bitki ya da çevresi için tehlikeli olmalarını Yeşil budam a uygulanan bir ağaç bütün gücü
önlemek amacıyla kesilebilir. Kavak, söğüt nü, kuru budama sırasında bırakılan tom ur
gibi yüksek ağaçların trafiğe, elektrik telleri cukların gelişip meyveye dönüşmesi için
ne ve gün ışığına engel olan dalları da harcar.
36 BUDAPEŞTE
Meyve veren çalımsı bitkiler meyveler top olursa ağaç yeterince gelişip büyüyemez, bo
landıktan sonra budanır. Bu tür budam ada dur kalır.
yetişkin çalı dallarının seyreltilmesi ve fazla Budam a işlemlerinde genellikle budama
yayılmalarının önlenmesi gerekir. Düzenli bir çakısı ve budam a makası, kalın dallar içinse
budam a sonucu, yaz aylarında gelişecek olan testere kullanılır. (A ŞILA M A maddesindeki
sürgünlerden bir sonraki mevsimde meyve çizime bakınız.) G ünüm üzde, eskiden beri
alınabilir. yaygın olan bu aletlerin yanı sıra yeni gelişti
Çiçekli çalıların budanm a gereksinimi bit rilmiş budama makineleri de kullanılmak
kinin çeşidine göre değişir. Bazılarında yal tadır.
nızca dalların seyreltilmesi yeterlidir. Bazıla
rının ise, çiçeklerini döker dökmez bütünüyle BUDAPEŞTE bir Doğu Avrupa ülkesi olan
budanmaları gerekir. Örneğin altınçanağı M acaristan’ın başkentidir. M acar halkının
(Forsythia) bütünüyle budanan süs bitkilerin- beşte birinin yaşadığı, ülkenin bu en büyük
dendir. kentinin nüfusu 2.076.000’dir (1986). Tuna
Gül gibi bazı bitkiler yılda birkaç kez ve Irm ağı’nm kolayca aşılabileceği bir yerde
büyük ölçüde budanır; böylece her mevsim kurulu olan Budapeşte iki ayrı kentin birleş
gelişme göstermeleri sağlanır. Kabukları mesiyle oluştu. Irmağın sağ kıyısındaki tepe
renkli ve desenli olan sürgünler budanınca de yer alan eski kale ve Buda kenti ile sol
daha canlı ve parlak bir görünüm kazanır. Sö kıyısındaki Peşte kenti 1873’te birleşerek Bu
ğüt de büyük ölçüde budanan ağaçlardan dapeşte adını aldı. Kentin içinde akan Tuna
dır. Irm ağı’nm ortasında Margit Adası vardır.
Bahçelerin çevresindeki çit bitkileri daha Buda Kalesi’nin bulunduğu tepede eskiden
çok büyümelerini önlemek ve güzel bir görü 860 odalı güzel bir saray ve M acar krallarının
nüm verm ek için budanır. Bu amaçla yılda bir taç giyme törenlerinin yapıldığı 700 yıllık bir
ya da iki kez mevsimlik genç sürgünlerin çoğu kilise vardı. Saray II. Dünya Savaşı sırasında
kesilerek kısaltılır. Budamayla bu bitkilere ağır zarar gördü. M odern Buda kenti tepeler
göze hoş gelen bir görünüm kazandırılabilir. üzerine kuruludur. Kentin çeşitli yerlerinde
Özellikle Eski Rom a ve Rönesans dönem le sıcak su kaynaklarının beslediği ılıcalar
rinde büyük bahçelerdeki çit bitkilerini ilginç vardır.
biçimlerde budamak çok yaygındı (bak. B A H Buda tepesinden Tuna Irmağı, kahveleri,
ÇECİLİK ve B a h ç e M im a r l i ğ i ). otelleri ve ılıcalarıyla Margit Adası ve tüm
Budam a işleminde yalnızca dallar, yaprak kent görülebilir M etro ve köprüler iki eski
lar ve meyveler ayıklanmaz, kökler de buda- kenti birbirine bağlar.
nabilir. Köklerin budanması pek çok ağaçta, Buda kentinin karşı kıyısında rıhtım lar ve
özellikle meyve ağaçlarında görülen hızlı bü iskeleler, İngiliz Parlam entosu’nun bir benze
yümeyi önler, meyve verimini artırır. Ağaçla ri olan Parlam ento Binası yer alır. Peşte’nin
rın gelişmesi yavaşlar, daha derli toplu ve merkezinde bir üniversite, M acar Ulusal M ü
düzenli görünürler; gövdeleri de toprağa daha zesi ve opera binası vardır. Halkın büyük bir
sağlam tutunur. bölümü ırm aktan uzakta, kentin iç kesimle
Budam a bitkinin canlanıp güzelleşmesine, rinde yaşar. Çelik, dokum a, un ve şeker
veriminin ve zararlılarla hastalıklara karşı fabrikaları, mavna ve röm orkör yapan tersa
direncinin artm asına yardımcı olur. Am a ne türünden kuruluşlar kentin çevresinde yer
manolya gibi bazı bitkiler budam adan zarar alır.
görür. Bu bitkilerde budam adan ileri gelen 9. yüzyılda M acar kavimlerinin yerleştiği
yaralar kolay kolay kapanmaz. B uda, 13. yüzyılda Moğol akınlarından büyük
Bu yüzden, çapı 2,5 santimetreyi geçen zarar gören Peşteliler’e kaleye yerleşme izni
budam a yüzeyi su geçirmez bir boyayla ya da verdi. H er iki kent de 1526’da Mohaç Meydan
aşı macunuyla kapatılır. Çam ağaçlarını bu Savaşı sonunda Osm anlılar’ın eline geçti.
darken de tepe sürgününün kesilmemesine Buda ve Peşte, çevresiyle birlikte Budin
özen gösterilir. Çünkü tepe sürgünü kesilecek eyaleti adıyla, Osmanlı yönetim sistemine
BUDA VE BUDACILIK 37
ZEFA
uyacak biçimde yeniden örgütlendi. Osmanlı “B uda” özel bir ad değildir; “Aydınlanm ış”
egemenliği 145 yıl sürdü. D aha sonra Avus- ya da “Bilen” anlamına gelen bir lakaptır.
turya-M acaristan İm paratorluğu döneminde G autam a kabilesinden olan B uda’nın asıl adı
Peşte bir ticaret merkezi durum una geldi. Siddharta idi. Siddharta Kuzey H indistan’da
Buda ise 1783*te, II. Joseph zamanında yaşayan bir Hindu kabile şefinin oğluydu
M acaristan'ın yönetim merkezi oldu. İki ken ( b a k . H İ n d u l a r v e H in d u D în î).
tin birleşmesinden sonra Budapeşte hızlı bir Soylu bir kasttan gelen ve varlık içinde
gelişme dönemine girdi. Bir yanda yeni yapı büyüyen Siddharta’nın gençliğinde dış dünya
lar yükselirken, öbür yanda sanayi ve ti ile hiçbir ilişkisi olmadı. 29 yaşma geldiğinde
caret sürekli gelişti. Özellikle ırmağın Peşte yaşamını değiştirecek olan üç şeyle karşılaştı:
yakası çok büyüdü, bu kesimde pek çok Yaşlılıktan bitkin bir adam , korkunç bir
fabrika kuruldu. hastalığa, belki de cüzama yakalanmış biri ve
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya ve bir ölü. Gördükleri onda, insanlara yardım et
Macaristan bağımsız iki ülke olunca Budapeş mek ve yaşamın gerçek anlamını bulmak iste
te M acaristan’ın başkenti oldu. II. Dünya ği doğurdu. Bu yüzden karısını ve yeni doğ
Savaşı'nın sonlarına doğru M üttefik bom bar muş çocuğunu arkada bırakarak, insanların
dımanı B uda’nın eski ve güzel yapılarından acılarına çare bulmak için yola çıktı.
birçoğunu yerle bir etti. Almanlar 1945’te geri G autam a Siddharta önce Brahm an denen
çekilirken kentin tüm köprülerini havaya uçur iki Hindu rahibine danıştı, ama rahipler acı
dular. 1949’da savaş sonrasında kent, Macaris çekmeye ilişkin sorularını yanıtlayamadılar.
tan Halk Cumhuriyeti'nin başkenti oldu. A rdından bir Hindu ermişi gibi yaşamaya ça
Budapeşte bugün O rta A vrupa’nın Berlin’ lıştı ve acıya karşı kayıtsızlaşabilmek için al
den sonraki ikinci büyük kentidir. tı yıl çile çekti. Sonunda bunun saçma ve ya
rarsız olduğuna inanarak, bir tür yabanıl
BUDA VE BUDACİLIK. Dünyamızda yakla incir ağacı olan Bo ağacının altına oturup
şık her beş kişiden biri İÖ 6. yüzyılda “Aydınlanm a”ya ulaşıncaya ve sorusunun
yaşamış olan B uda’nın öğretisini izler. yanıtını alıncaya kadar kalkmamaya
38 BUDA VE BUDACILIK
karar verdi. Günlerini ve gecelerini ağacın nın geri kalan günlerini oradan oraya geze
altında düşünceye dalarak geçirdi. Sonunda, rek, bulduğu doğruları Hindistan halkına
İÖ yaklaşık 528 Mayıs’ında, dolunayda Ay- öğretm ekle geçirdi. Hindu kast sistemine
dınlanm a’ya eriştiğine inandı. (bak. K a s t ) önem vermeksizin, kendisini din
G autam a’ya göre insanın acı çekmesinin leyen herkese öğretilerini aktardı. Yaşamın
nedeni arzudur, yani yaşamak ve birçok şeyi akışı içinde, olağan koşullarda Sekiz Aşamalı
elde etm ek isteğidir. Başkalarına yönelik Yol’u uygulamak çok zor olduğundan, B uda’
sevgi gibi güçlü duygular da acı çekmeye yol nın izleyicilerinin çoğu keşiş ve rahibe oldu.
açar. Bu düşünceyi geliştirerek D ört Soylu G autam a 80 yaşında öldü.
D oğru’yu ortaya koydu. Birinci Doğru, yaşa Bütün Budacılar acıdan kurtulmayı, dingin
mın bütün doğal olaylarına, doğuma, hastalı liğe kavuşmayı, yani Nirvana’ya ulaşmayı
ğa, yaşlılığa ve ölüme acının eşlik ettiğidir. amaçlar. Budacılık’ın temel inançlarından bi
İkinci D oğru, arzunun acıya yol açtığıdır. ri, her insanın geçmişte başka yaşamlar sürdü
Üçüncü Doğru, acıyı yenmek için her tür ğü ve öldükten bir süre sonra yeniden doğaca
arzudan ve bencillikten kurtulm ak gerektiği ğıdır. Böylece, insanın yaşamında başından
dir. D ördüncü Doğru bunun nasıl yapılacağı geçen olaylar, daha önceki yaşamında yaptık
nı anlatır. G autam a’nın acıdan kurtulm ak için larının ödülü ya da cezası olarak açıklanır.
öğrettiği yöntem “Sekiz Aşamalı Yol” diye Kişinin geçmiş yaşamındaki eylemlerine K ar
bilinir. İzlenmesi gereken sekiz doğru ilke man denir. İnsanlar iyi işler yaparak ve
vardır: Bunlar doğru inançlar, doğru amaçlar, yoğun düşünceye dalarak kötü K arm an’ı silip
doğru konuşm a, doğru davranış, geçimini Nirvana’ya ulaşabilirler.
doğru yoldan sağlama, doğru çaba, doğru B uda’nın en önemli öğretilerinden biri de
bilinç, doğru ve yoğun düşüncedir. canlı varlıkları öldürm enin yanlış olduğudur.
A rtık Buda adıyla anılan G autam a, yaşamı Çünkü Buda insanın yaşama çok düşük bir
BUDA VE BUDACILIK 39
sanların inancı G autam a’nın öğrettiği saf Bu- M artin Caddesi kentin en önemli iş m erkezi
dacılık’tan uzaktır. dir. Trafiğe kapalı, dar bir sokak olan Florida
B uda’ya bir din öğretm eni olarak hâlâ Caddesi ise göz alıcı vitrinleriyle ünlüdür.
büyük saygı gösterilen H indistan’da az sayıda 1826’dan sonra kentte sokak ve caddeleri
Budacı kalmış olması şaşırtıcıdır. Burada genişletme çalışmaları başlamış, birbirini dik
Budacılık giderek Hindu dini içinde erimiştir. açıyla kesen caddeler açılmıştır. Bunlardân
9 Temmuz Bulvarı’nın (Avenida 9 de Julio)
BUENOS AİRES. Adı “güzel hava” anlamı genişliği 130 metreyi bulur.
na gelen Buenos Aires, Güney Am erika Önemli bir başka cadde de iki yanı ağaçlan
ülkelerinden A rjantin’in başkenti ve en dırılmış Mayo B ulvaridır (Mayıs Bulvarı). Bu
önemli kültür, siyaset ve ticaret merkezidir. caddede hepsi aynı yükseklikte birçok kulüp,
Çevresiyle birlikte nüfusu 12.034.000 (1987) otel ve işyeri vardır. Bulvar, mimarisi ve
olan Buenos Aires Güney ve Kuzey Am erika genel havasıyla Paris’e benzetilmeye çalışıl
kıtalarının en büyük kentlerinden biridir. mıştır. Bu bulvarın bir ucunda A rjantin Kong
İspanyol sömürgeciler, bugün kentin bu re Sarayı, ya da parlam ento, öbür ucunda da
lunduğu yere ilk kez 1536’da geldiler. Ne var Mayo Alanı bulunur. Alanda A rjantin devlet
ki, yiyecek sıkıntısı çektikleri ve Y erliler’in başkanmm yönetim merkezi Casa Rosada
saldırılarından bezdikleri için bir süre sonra (Pem be Ev) ve ulusal kahram an Jose de San
bölgeden ayrıldılar. Kalıcı yerleşimin başladı M artm ’in gömülü olduğu eski İspanyol kated
ğı 1580’e kadar buraya başka hiçbir sömürgeci rali vardır.
uğramadı. 1976-81 askeri yönetimi sırasında kaybolan
Buenos Aires A rjantin’in ana limanıdır ve binlerce gencin anneleri, oğullarının ve kızla
ülkenin deniz ticaretinin üçte ikisini elinde rının resimlerini taşıyarak, onların bulunması
tutar. Kent aslında denizden 200 km içerde, için Mayo alanında sık sık gösteriler düzenle
Rio de la Plata halicinde kuruludur. Doğal bir diler. İnsanlık suçu işleyen sorumluların m ah
limanı olmadığı için buraya sonradan bir li keme önüne çıkarılmasında bu gösterilerin
man yapılmış, büyük gemilerin kolaylıkla gi büyük katkısı oldu.
rip çıkabilmesi için kanallar açılmıştır. Bue A rjantin’deki tüm demiryollarının son du
nos Airesliler kendilerini “liman halkı” anla rağı olan Buenos A ires’te kent içi ulaşım
mında portenos diye adlandırırlar. m etro, otobüs, minibüs ve taksi gibi araçlarla
İşyerlerinin ve bankaların bulunduğu San sağlanır.
A rjantin’deki sanayi kuruluşlarının yarıdan
ZEFA çoğu Buenos A ires’tedir. Kıyıya yakın yerler
de tahıl am barları, iç ve dış pazar için et hazır
layan ve paketleyen işletm eler bulunur. Bü
yük ve m odern fabrikalarda çim ento, kâğıt,
cam, ayakkabı ve giysi üretilir.
Bir eğitim ve sanat merkezi olan Buenos
A ires’te tanınmış bir üniversite ve çok sayıda
okul vardır. New York ve Londra dışında
dünyanın hiçbir başkentinde Buenos A ires’te
ki kadar çok tiyatro yoktur. Ünlü Colön
Tiyatrosu’nda her yıl tiyatro mevsimi boyunca
operalar sahnelenir. Güzel parklar kentin
çekiciliğini artırır.
mıştı. A B D ’de Iowa kentinde doğdu. 15 uygarlıklarının daha ilk dönem lerinde buğday
yaşındayken Pony Express denen atlı posta tarımının yapıldığı kesindir. A nadolu’daki
servisinde çalışmaya başladı. Pony Express, kazılarda ise 6.000 yıllık, hatta daha eski
M issouri’nin Saint Joseph kentinden Califor- buğday taneleri bulunmuştur.
nia’nın Sacram ento kentine uzanan 3.140 ki Bu değerli tarım bitkisi buğdaygiller (Gra-
lometrelik yol boyunca çalışan bir posta mineae) familyasının Triticum cinsini oluştu
dağıtım servisiydi. H er sürücü, at değiştirerek rur. Aynı familyada yer alan öbür tahıllar ve
günde 120 km yol alıyordu. 1861’de A m eri otsu çayır bitkileri gibi buğdayın da boğumlu
kan İç Savaşı çıkınca Cody, Pony Express’teki ve genellikle içi oyuk, ince uzun bir gövdesi
işinden ayrıldı; iz sürücü ve kılavuz olarak (sapı) ve saçak kökleri vardır. Gövdenin
Kuzey ordusuna katıldı. boğum larından çıkan şerit biçimindeki ince
Cody’ye Buffalo Bili adı, Kansas-Pasifik uzun yaprakların dibi her boğumu bir km gibi
Demiryolu yapımında çalışanlara bir tür ya sarar. Buğdayın çiçekleri gövdenin ucunda
ban sığırı olan bizon eti sağlamayı üstlendiği başaklar halinde toplanmıştır. İki ile altı
1867’de verildi. 18 ay içinde tek başına kadar çiçek bir araya toplanarak başakçık
4.000’den çok bizon öldürdüğü söylenir. denen küm eleri, bu başakçıklar da bir sapın
1883’te Y erliler’in ve sığır çobanlarının katı iki yanında birer sıra halinde dizilerek başak
lımıyla ilk Vahşi Batı G österisi’ni düzenledi. la rı oluşturur. H er başakçıktaki çiçeklerden
Bu ilginç ve heyecan verici gösteri A B D ’nin ikisi ya da üçü döllenerek olgun bir tohum a,
yanı sıra A vrupa’da da büyük ilgi uyandırdı. yani buğday tanesine dönüşür. Çiçeklerin
Buffalo Bill’in yaşamı ve serüvenleri ile çevresini saran ve kavuz denen km yaprakçık-
ilgili birçok kitap yazıldı. Ayrıca pek çok larının uçları uzayarak kılçık’lan oluşturur.
filme konu oldu. Kılçıklar buğdayın türüne göre uzun ya da
kısa olabilir. Buğday tanesi uzunca ve dolgun
BUĞDAY, taneleri öğütülerek un elde edilen dur; tam ortasında da uzunlamasına derin bir
bütün tahıllar içinde en önemlisi ve en çok yarık bulunur. Taneleri beyaz, sarı, kırmızım
tüketilenidir. Buğday tarımının başlangıcı o sı kahverengi, hatta kırmızı ve morumsu
kadar eskiçağlara dayanır ki bitkinin doğada renkte olan yüzlerce buğday çeşidi geliştiril
ki ilk biçimi bilinmez bile. Babil ve Eski Mısır miştir. Bol karbonhidrat, ayrıca protein, yağ,
W’ *
-V ; •• ■
US Dept. o f Agriculture
yerine gidip görmeye gerek kalm adan satın Bu kök yapısı topraktaki besin m addelerinin
alabilir. emilmesini çok kolaylaştırır. H em en hepsinin
Buğdaydan elde edilen unun büyük bölümü gövdeleri boğumlu, içleri de oyuktur. Genel
ekm ek yapımında kullanılır. Ekm ek, pasta ve likle ince uzun ve çok yalın görünümlü olan
kurabiye unu ile nişasta üretimine en uygunu yapraklar gövdede almaşık olarak dizilidir; ya
yumuşak buğdaydır. Durum buğdayının ni gövdenin bir yanında bir yaprak, öbür yanın
unundan ise genellikle m akarna yapımında da belirli bir arayla ikinci bir yaprak yer alır.
kullanılan irmik elde edilir. Kaynatılıp güneş Birkaç bam bu türü dışında yapraklar sapsız
te kurutulm uş ve kabuğu çıkarılmış buğday dır ve yaprağın dibi gövdeyi bir km gibi sarar.
tanelerinin kırılmasıyla elde edilen bulgur Dolayısıyla buğdaygillerin yaprakları bir yan
özellikle Türkiye’de çok tüketilen bir yiyecek dan dipteki bu km bölüm ü, öte yandan yeşil
tir. Besin değeri daha düşük olan buğdaylar ve ince uzun şerit biçimindeki “yaprak ayası”
ve kırm a denen öğütme artıklan da evcil olmak üzere iki bölümden oluşur. Bu iki
hayvanlara yem olarak verilir. bölümün birleştiği yerde “dilcik” denen kü
Buğday Türkiye’de yalnız tahıl ekiminin çük bir çıkıntı bulunur. Bazı buğdaygillerde
değil, bütün tarımsal üretim in tem el direğidir. yaprağın km bölümünün dibi genişleyerek
Buğday tarımının yarıya yakını İç A nadolu gövdeyi saran bir “kulakçık” oluşturur. Dil
Bölgesi’nde yapılır; bu üretim de en büyük ciklerin biçimi, kulakçıkların bulunup bulun
pay “Türkiye’nin tahıl am ban” diye anılan maması buğdaygillerin tanınması açısından
Konya ilinindir. Konya’yı A nkara, A dana, önemlidir.
Yozgat ve Tekirdağ izler. Buğday ekimi Buğdaygiller çiçekli bitkilerdir. Tohum lar
yapılan 9 milyon hektarlık alandan alman gelişinceye kadar genellikle yeşil olan bu
ürün 15-20 milyon ton arasındadır. Bu üreti küçük çiçekler, tohum lar olgunlaştığı zaman
min büyük bölümü yurt içinde tüketilir; yılda sararır ya da esmerleşir. Bürgü (brakte)
300 bin ton dolayında buğday da dış ülkelere denen bir çift yapraksı yapıyla sarılı olan iki
satılır. ya da altı kadar çiçek bir araya küm elenerek
Ayrıca bak. BUĞDAYGİLLER; EKMEK; Tahil . başakçıklar oluşturur. Buğday, arpa ve delice
gibi türlerde çiçekler düz başak biçiminde,
BUĞDAYGİLLER yalnızca buğday, arpa, yulafta ise piram it biçimindedir. Buğdaygille
çavdar, yulaf, darı, mısır ve pirinç gibi tahılla rin çiçekleri de yaprakları gibi almaşık dizili
rı, şekerkamışı ve bambu gibi tropik bitkileri dir. H er çiçek, “kavuz” denen ve olgunlaştı
değil, çayırlardaki otları ve bahçe çimlerini de ğında tohum u saracak olan iki dış yaprakçığın
içeren çok kalabalık bir bitki ailesidir. Ekono içinde bulunur. Bazı türlerde, özellikle arpa
mik açıdan büyük önem taşıyan bu familyanın ve sert buğdayda bu kavuzların “kılçık” de
bütün dünyadaki toplam tür sayısı 6-10 bin nen tel gibi uzantıları vardır.
kadardır. Bunlardan bazıları çok kurak top H er çiçekte genellikle üç erkekorgan ile bir
raklarda, bir bölümü bataklıklarda, bazıları tohumtaslağı, her tohumtaslağında da üç tane
da kutup bölgelerinde ve yüksek dağların tüysü tepecik bulunur (bak. ÇİÇEK). Erkekor-
karla kaplı doruklarında bile yaşar. Güney ganlar ince uzun saplı olduğundan çiçek
A m erika’daki pam palar ve SSCB’deki boz açıldığı zaman dışarı sarkar ve olgunlaşan
kırlar (stepler) gibi kendine özgü koşulları çiçektozlarını en hafif bir rüzgârda bile çevre
olan alanlarda bile bitki örtüsünün büyük ye saçabilir. Buğdaygillerde tozlaşma ve döl
bölümünü buğdaygiller oluşturur (bak. BOZ lenme böcekler aracılığıyla değil rüzgâr yardı
KIR; ÇAYIR; PAMPA; SAVAN). mıyla olur. Bu yüzden erkekorganlar çok
fazla m iktarda çiçektozu üretir.
Buğdaygillerin Özellikleri Çiçektozları aynı türden başka bir bitkinin
Buğdaygillerin birçok ortak özelliği vardır. tüysü tepeciğinin ucuna konduğunda tohum
Hepsi saçak köklüdür; yani kök telcikleri taslağı döllenir ve tohum a dönüşmeye başlar
gevşek toprağı sıkıca kavrayacak biçimde, (bak. Tozlaşma). Buğdaygillerin pek çoğu
hemen hemen aynı uzunlukta ve kalınlıktadır. çapraz döllenmeyle çoğalır. Yani bir bitkinin
44 BUHAR KAZANI
çiçektozları kendi tohumtaslağını dölleyemez; nılır. Ayrıkçimi (Agrostis) ise daha çok nemli
döllenmenin gerçekleşebilmesi için çiçektoz ya da verimsiz topraklara ekilir.
larının aynı gruptan bir başka bitkiye ulaşması Tropik bölgelerde, özellikle Pasifik Ada-
gerekir. ları’nda yaşayan Yerliler buğdaygillerin sap
larından geleneksel giysiler yaparlar. Bazı yö
Buğdaygillerin Önemli Türleri relerde ise bu bitkilerin saplarından halat,
Tahıllarıyla insan beslenmesinde çok büyük hasır ve sepet örülür. Saçak kökleriyle gev
önem taşıyan buğdaygillerin birçok türü de şek toprakları tutan buğdaygillerin otsu tür
çiftlik hayvanları için değerli yem bitkileridir. leri de, A frika’daki Sahel bölgesinde olduğu
Özellikle brom (Bromus), yumak (Festuca), gibi çölün genişlemekte olduğu yörelerde ve
ayrıkotu (.Agropyron), kelpkuyruğu (Phleum), bitki örtüsünün rüzgârlarla taşındığı kum ul
domuzayrığı (Dactylis) ve salkımotu (Poa) ot larda kumların ilerlemesini önlemek için
lak bitkileri olarak dünyanın hem en her ye ekilir.
rinde yetiştirilir. Yalnız toprağın altında hızla Ayrıca bak. ARPA; BAMBU; BUĞDAY; ÇAVDAR;
yayılan kökleriyle çok arsız ve temizlenmesi DARI; MlSIR; PİRİNÇ; YULAF.
güç bir bitki olan ayrıkotu tahıl tarlalarının
istenmeyen konuğudur. Çayırlarda kendili BUHAR KAZANI. İçinde herhangi bir sıvı
ğinden yetişen delice (Lolium temulentum) kaynatılarak buhar elde edilen aygıtlara bu
bitkisi de hayvanlarda zehirlenm elere yol har kazanı denir; ama bu ad daha çok, sudan
açar. İngiliz çimi (Lolium perenne) ile İtalyan buhar elde etmeye yarayan aygıtlar için kulla
çimi (Lolium m ultiflorum) park, bahçe ve nılır.
spor alanlarının çimlendirilmesinde çok kulla Eğer kapalı bir kaba biraz su konur ve
BUHAR KAZAN! 45
ısıtılırsa bir süre sonra su kaynar ve buharlaş olan James W att, buhardan daha iyi yararlan
maya başlar. Bu buhar sudan ayrılarak kabın m ak için yüksek basınçlı buhar kullanmanın
içinde, su düzeyinin üstündeki boşlukta topla yararını görmüş ve 4 atm osfer (normal atm os
nır. Su buharı, suyun sıvı haldeyken kapladığı fer basıncının 4 katı) basınçlı bir kazan
hacimden çok daha büyük bir hacme yayılır. yapmaya çalışmıştı. A m a 1860’lara gelinceye
Serbestçe yayılabildiği zaman, sıvı haldeyken kadar, yapım yöntemlerinin yetersizliği nede
kapladığı hacmin yaklaşık 1.700 katı kadar bir niyle 3 atmosferin üzerine pek çıkılamadı. Ö r
hacmi kaplar. neğin 1840’ta Britannia yolcu gemisinde ka
A m a kapalı kaplar böylesine bir genleşme zan basıncı yalnızca 0,6 atmosferdi. 1900’e ge
ye olanak vermez ve genleşmek isteyen gaz lindiğinde belli kazan tiplerinde basınç 20 at
kabın çeperlerine basınç yapar. Su düzeyinin mosfere kadar çıkabiliyordu. Günüm üzde ise
üstündeki boşlukta ne kadar çok buhar topla Queen Elizabeth 2 gemisinin kazan basıncı 59
nırsa, buharın kazan çeperlerine ve kazandaki atm osferdir. Sanayide 100 atmosferin üzerin
su üzerine yaptığı basınç da o kadar artar. de basınçlı buhar kazanları kullanılm aktadır,
Kazan içindeki basınç yükseldikçe suyun kay ama basıncı 40 ile 50 atm osfer arasında olan
nama sıcaklığı da yükselir ve suyun kaynam a kazanlar daha yaygındır.
yı sürdürmesi için su sıcaklığını 100°C’nin B uhar kazanı, ocak ve su bölmesi olmak
üzerine çıkarmak gerekir. üzere iki ana parçadan oluşur. Ocaktan çıkan
Buhar kazanının güvenli olarak dayanabile sıcak gazlar ya suyla çevrili alev borularının
ceği belli bir basınç düzeyi vardır; kazan içinden ya da içleri suyla dolu boruların
basıncının bu düzeyi aşmamasına dikkat et çevresinden geçer. Alev borulu kazanlar de
mek gerekir. Kazandaki basıncın güvenlik nen birinci tür kazanlar daha düşük basınçlı
sınırını aşmaması için, bütün buhar kazanla buhar elde etm ek için kullanılan büyük su
rında, basınç belirli bir düzeyi geçince fazla hacimli kazanlardır. Yüksek basınçlı buhar
buharı dışarı veren bir emniyet supabı bu elde etm ek için kullanılan ve suyun borular
lunur, dan geçerken ısındığı kazanlara da su borulu
İlk buhar kazanlarında basınç ender olarak buhar kazanları denir. Alev borulu kazanlar
atm osfer basıncının (deniz düzeyindeki hava da, ısıtılacak olan su çok olduğu için ısıtmanın
basıncının) 1,7 katını geçerdi. Genellikle ka başlangıcı ile buharın elde edilmesi arasındaki
zan basıncını göstermek için, kazan basıncının süre uzundur. Boru çaplan ancak 5 cm kadar
normal hava basıncıyla farkını belirten göster olan ve ısınacak su m iktarının çok daha az
ge basıncı kullanılır. olduğu su borulu kazanlarda ise buhar daha
Buhar makinesinin İngiltere’deki öncüsü çabuk elde edilir.
E M N İY E T S U PABI
E M N İY E T SU PABI BUHAR ÇIKIŞI B U H A R ÇIKIŞI
B U H A R DEPOSU
BACA
SU BORULU KAZAN
ALEV BORULU KAZAN
SU BO RU LAR I
A le v b o ru lu b u h a r k a z a n ın d a (ü s tte ) b ü y ü k b ir
d e p o d a k i su ıs ıtılır. Su b o ru lu b u h a r k a za n ın d a ise su deposu O CAK
Buharın daha da çabuk elde edildiği ani sıvıdan ayrılıp havaya karışır ve varlığını buhar
buharlaşmalı özel kazanlarda kazanın su ka molekülleri olarak sürdürür.
pasitesi yok denecek kadar azdır. Bir pom pa Sıcaklık buharlaşm a hızını etkiler. M ole
kazan borularını suyla beslerken, buharlaş küllerin hareketinin hızı sıvının sıcaklığına
mayı daha da hızlandırmak için, oluşan buhar bağlıdır. Sıcaklık arttıkça m oleküllerin hare
hem en borulardan çekilir. keti hızlanır ve m oleküllerin bağlanma kuvve
B uhar kazanlarına gerekli enerjiyi sağla tini yenerek havaya karışmaları kolaylaşır.
m ak için çeşitli yakıtlar kullanılır; ama en Sıvının havayla temas ettiği yüzeyin büyüklü
yaygın olarak kullanılan yakıtlar kömür, mazot ğü de buharlaşma hızını etkiler. Biri geniş,
ve doğal gazdır. Büyük enerji santralların- öteki dar ağızlı iki kaba aynı m iktarda su
da, köm ür m ekanik taşıyıcıyla ocak girişinde koyar ve buharlaşm aya bırakırsak, geniş ağız
ki hareketli bir ızgara üzerine yığılır. H are lı kaptaki suyun daha önce buharlaşıp bittiğini
ketli ızgara üzerinde ocağa giren köm ür oca görürüz. Deniz suyu da sürekli olarak buhar
ğın çıkışma ulaşıncaya kadar geçen süre için laşır. Bu buharı taşıyan nemli hava rüzgâr
de tümüyle yanar ve külleri ocak çıkışındaki etkisiyle karaların üzerine gelir; yeniden suya
çukura dökülür. dönüşen buhar ise yağmur olarak yere iner
Başka bir yöntem köm ürü toz haline getirip (bak. BULUT; Y a ğ m u r ) . Havadaki su buharının
basınçlı havayla ocak içine püskürtm ektir. çok ya da az olması da buharlaşmayı etkiler.
Mazot kullanıldığı zaman da, kolayca tutuşma Havasında çok su buharı bulunan bir ortam da
sı için yakıt havayla karıştırılarak ocak içine buharlaşm a az olur. Taşıyabileceği kadar su
püskürtülür. buharı almış olan havaya doym uş hava denir.
B uhar türbinlerinde (bak. T Ü R B İN ) bir ener Doymuş havada buharlaşm a olmaz. Bir hava
ji kaynağı olarak kullanılan buhar, enerjiyi ısı da bulunan su buharı m iktarının doymuş
biçiminde aktaran bir araç olarak da kullanı havadaki su buharına oranına bağıl nem
lır. Bu yüzden buhar kazanlarının sanayide denir. Bağıl nemi 0 olan hava tam kuru hava,
çok çeşitli kullanım alanları vardır. Bazen, bağıl nemi 100 olan hava da doymuş havadır
üretim in belirli aşamasında ortaya çıkan fazla (bak. N e m ) .
ısı artık ısı kazanlarında buhar üretm ek için Benzin ve metil alkol gibi sıvılar çabuk
kullanılır. buharlaşır; çünkü molekülleri arasındaki bağ-
Nükleer enerji santrallarında türbinleri
döndürm ek için gerekli buharın nasıl üretildi
ği N Ü K L E E R E N E R Jİ maddesinde anlatıl
m aktadır.
E skid e n y o l
s ilin d ir le r in d e b u h a r
m a k in e le ri k u lla n ılırd ı.
R e s im d e 1 8 6 0 'la rd a
İn g ilte re 'n in L iv e rp o o l
k e n ti c a d d e le rin d e
k u lla n ıla n y o l s ilin d ir i
g ö rü lü y o r .
silindir içinde bulunan pistonun altındaki bir Newcomen buhar makinesini onarırken,
boşluğa almıyor, sonra silindirin içine soğuk pistonun her gidiş gelişinde silindirin ısıtılıp
su fışkırtılarak buhar yoğunlaştırılıyor, pisto soğutulmasının yol açtığı enerji kaybını ön
nun altındaki bölümün basıncı düşürülüyor leyebileceğini düşündü. Bu kaybı önlemek
du. Bu durum da atm osfer basıncı, daha önce için en iyi yol, içinde buhar bulunan silindiri
buharın etkisiyle yukarı doğru hareket etmiş sürekli olarak sıcak tutm ak ve sürekli olarak
olan pistonu yeniden aşağıya itiyordu. Piston soğuk olacak ayrı bir bölümde buharı yoğun
aşağı inince silindirin üst bölümüne dolan su, laştırmaktı. Buharın yoğunlaştırıldığı bu bö
pistonun yeniden yukarı çıkmasıyla başka bir lüm (yoğunlaştırıcı) sürekli olarak suyla soğu-
borudan dışarı atılıyordu. Suyun geldiği ve tulacaktı. İçinde buhar bulunacak silindir ise,
gittiği borulardaki vanalar sırayla açılıp kapa soğumaması için, içinde gene buhar bulunan
narak suyun geldiği yöne geri gitmesi engelle ikinci bir silindir içine yerleştirilecekti.
niyordu. Newcomen’in makinesi 1720’den W att’ın bu buhar makinesinde, buhar kaza
1800’e kadar m adenlerde yaygın olarak kulla nından gelen buhar bir vanadan geçerek
nıldı; ama çok fazla buhar boşa gidiyor, çok silindire üstten giriyordu. Silindirin üst ve alt
köm ür tüketiliyordu. bölümlerini birleştiren bir boru üzerinde den
Hem Savery’nin,hem de Newcomen’in m a ge vanası denen ikinci bir vana vardı. Bu vana
kineleri yavaş çalışıyor ve bir işçinin sürekli silindirin üst ve alt bölümleri arasında buhar
olarak vanaları açıp kapaması gerekiyordu. geçişini denetliyordu. Silindirin alt bölümünü
Vana açıp kapam akta çalıştırılan çocuk işçi yoğunlaştırıcıya bağlayan boru üzerindeki
lerden Hüm phrey Potter, gidip rahatça oyna üçüncü vana egzoz vanasıydı. Üç vana da açık
yabilmek için, vanaları pistonun hareketiyle durum da ve piston silindirin üst bölümündey-
açıp kapayan bir düzenek geliştirdi. Piston ken, buhar kazanından silindire buhar verili
koluna bağlanan ipler ve sürgülerden oluşan yor, daha sonra denge vanası kapatılıp yoğun
bu düzenek daha sonra basitleştirilerek bütün laştırıcı soğutuluyordu. Yoğunlaştırıcıdaki
buhar m akinelerinde kullanıldı. buharın yoğunlaşmasıyla oluşan boşluğa silin
dirin alt bölüm ünden buhar gitmesi sonucun
James VVatt'ın Makineleri da, silindirin pistonun altında kalan bölüm ün
1763’te, İskoçya’nın Glasgow kentinde James deki basınç azalıyor, piston üzerindeki bu
W att adlı bir alet yapımcısı (bak. WATT, JAMES) har basıncının etkisiyle aşağı doğru iniyordu.
BUHAR MAKİNESİ 49
W att buhar m akinesinde iki önemli gelişme tirilebilecek ya da gerekirse makineyi ters
daha gerçekleştirmiştir. Bunlardan birincisi yönde çalıştırabilecek biçimde yapılmıştı.
çift etki ilkesinin uygulanmasıdır. Buna göre, Buhardan daha fazla yararlanabilm ek için,
buhar önce pistonun bir tarafına sonra da silindirden çıkan egzoz buharı başka bir silin
öteki tarafına alınarak, piston her iki yönde dire alınarak kullanılabilir. Aynı mile bağlı
de buhar gücüyle itiliyordu. İkinci gelişme birden çok silindirden oluşan bu tür m akine
buharın genleşmesinden yararlanılmasıydı. lere bileşik buhar makineleri denir. Bütün
Piston silindir içindeki hareketini tam am la pistonların aynı güçle itilebilmesi için, buha
m adan buhar girişi kesiliyor ve piston geri rın sonradan gittiği ve daha düşük basınçlı
kalan yolu silindir içindeki buharın genleş buharla çalışan silindirin çapı öncekinden
mesinden kaynaklanan itm e gücüyle alıyordu. büyüktür. Gem ilerde kullanılan pistonlu bu
Böylece çok daha az buhar ve dolayısıyla har m akinelerinin hem en hem en tüm ü, her
daha az yakıt kullanılıyordu. Birçok buhar birinin çapı bir öncekinden büyük olan üç ya
m akinesinde, örneğin lokom otiflerde, değişik da dört silindirden oluşmuş bileşik buhar
koşullara göre silindire giden buharı değişik m akineleridir.
zam anlarda kesme olanağı veren ayarlanabilir B uhar makinesi iş görmek için gerekli
vana düzenekleri vardır. enerjiyi kazanında yanan yakıttan alır. Yakı
W att’ın yardımcısı olan William M urdock tın enerjisi doğrudan doğruya pistonları hare
adlı bir İskoç 1799’da, silindir giriş ve çıkışın ket ettirm ez. Önce suyu buharlaştırır ve bu
da buhar akışını tek bir vanayla denetim buhar aracılığıyla pistonları hareket ettirir.
altında tutabilecek bir düzenek yaptı. Bu Yakıtın yanması ve buharın kullanımı arasın
düzenekte, sürgülü valf adı verilen vana daki surede kaçınılmaz olarak ısı kaybı olur.
m akinenin miline eklenen “eksantrik” adlı bir Bu kayıplar içten yanmalı m otorlardaki ka
parçanın dönüşüyle çalışıyordu. Sürgülü valf, yıplara göre oldukça yüksektir. Bir buhar
eksantriğin hareketine uygun olarak açılıp makinesi aynı güçteki bir içten yanmalı m oto
kapanarak silindire buhar girişini, silindirin ra göre daha çok yakıt kullanır.
iki ucu arasındaki buhar geçişlerini ve egzoz Ö te yandan, buhar makineleri daha sessiz
buharının çıkışını istenen biçimde ayarlıyor çalışır. Y akıt’ ve egzoz gazları silindirlerini
du. Eksantrikle sürgülü valf arasındaki bağ çürütmediği için uzun süre köklü bir bakım
lantının tasarım ı, buhar kesme noktası değiş gerektirm eden çalışabilirler. B uhar makinele-
BUHAR MAKİNESİ 51
rinin, çalışm ası için bir ilk hareket ettiriciye başlar başlam az tam güçle çalışabilm eleridir,
gerek olan içten yanm alı pistonlu m otorlar B u n ed en le buhar m akinelerinde aktarm a
karşısındaki en büyük üstünlüğü çalışm aya organlarına (bak. DİŞLİ Ç ark) gerek yoktur.
The Skinner Engine Co.
Y a ta y s ilin d ir li b ir b u h a r m a k in e s i v e e le k trik je n e ra tö rü g ru b u
52 BUKALEMUN
Bukalem unların çoğu, sayısı 2-40 arasında dir. Dağ yamaçlarında ülke topraklarının
değişen yum urtalarını toprağa ya da çürüyen yüzde 25’inden fazlasını kaplayan büyük m e
ağaç gövdelerine bırakır. Güney A frika’da şe, kayın ve köknar orm anları vardır. D ağlar,
bulunan birkaç türün yavruları ise yum urta kışın karla örtülür. İlkbahar ve yaz aylarında
dan çıkmış olarak doğar. Bazı türlerin başın Alp bitkileriyle donanan dağlarda çobanlar
da boynuzsu çıkıntılar vardır. D aha çok er koyun ve keçi sürülerini otlatırlar. Kuzeydeki
kekte bulunan bu boynuzlar bölgeyi savunma tepelerde at, sığır ve m anda sürüleri dolaşır.
sırasında bukalem una korkutucu bir görünüm Ü lkede yetiştirilen üzümün kullanıldığı Bul
vererek düşmanlarını kaçırmasına yardımcı gar şarabı dış ülkelere de satılır ve önemli bir
olur. gelir kaynağıdır. Meriç vadisinde ve G üney
batı Bulgaristan’da nitelikli tütün yetiştirilir.
BULGARİSTAN, A vrupa’nın güneydoğu B alkanlar’ın güney yamaçlarında, korunaklı
sunda, Balkan Yarım adası’nda küçük bir Kızanlık (Kazanlık) vadisi kırmızı gül bahçe
ülkedir {bak. B a l k a n l a r ) . Tuna Irmağı ku leriyle ünlüdür. Güllerin taç yapraklarından
zeyde Rom anya ile sınırını çizer, doğusunda parfüm yapımında kullanılan gülyağı elde
Karadeniz vardır. Balkan Dağları Karadeniz edilir. Bulgaristan’da çiçekçilik ile sebzecilik
kıyısından başlar, Tuna Irm ağı’na paralel de gelişmiştir. Köylerde halkın bir bölümü
giderek ülkenin ortasından geçer ve batıdaki gereksinim duyduğu hem en her şeyi kendisi
dağlık bölgeyle birleşir. Batıda bu dağların üretir. Büyük devlet çiftliklerinde kimyasal
gübre ve çağdaş tarım araçları ile tarım
yapılır.
BULGARİSTAN'A İLİŞKİN BİLGİLER Fabrikalarda çalışanların sayısı sürekli art
m aktadır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra geli
Y Ü Z Ö LÇ Ü M Ü : 110.912 km 2.
şen sanayiler arasında demir-çelik, kimya,
NÜFUS: 8.983.000 (1987).
YÖ N E TİM : Halk c u m h u riy e ti.
m akine, dokum a, besin ile ayakkabı ve
BAŞKENT: Sofya. mobilya üretimi sayılabilir. Ayrıca tahta oy
COĞRAFİ ÖZELLİKLER: Ü lkede iki sıradağ g ru b u (Bal macılığı, seramik, dokumacılık, demir döv
kanlar ve R odoplar) ve iki g e n iş va d i va rd ır. En meciliği ve nakış gibi el sanatları sürm ekte
yüksek y e ri 2.925 m etre ile M usala Dağı'dır.
BELLİ BAŞLI ÜRÜNLER: B uğday, m ısır, arpa, tü tü n ,
dir.
g ü ly a ğ ı, d o m a te s, şarap, m akine le r, k ö m ü r, k im y a Bulgaristan’ın taşköm ürü ve linyit üretimi
sal m ad d e le r, dokum a. kendi gereksinimi için yeterlidir. Elektriğin
ÖNEM Lİ KENTLER: S ofya P lo vd iv (Filibe), Varna, Rus yüzde 70’i term oelektrik santrallardan sağla
çuk, Burgaz.
EĞİTİM: 7 ile 16 y a şla n arasında b ü tü n ço cu kla r için
nır. Geriye kalan ise nükleer ve hidroelektrik
z o ru n lu d u r.
santrallardan elde edilir. Bulgaristan dış tica doks KİLİSESİ) . D ağlarda birçok m anastır var
retinin dörtte üçünden fazlasını SSCB ile dır. Bunların en ünlüsü Sofya’nın güneybatı
yapar. sındaki Rila M anastırı’dır.
Başkent Sofya’dan sonra Bulgaristan’ın en
büyük kentleri Meriç vadisinde, tütün sana Tarih
yisinin merkezi Plovdiv, Tuna üzerindeki li Bulgaristan tarihinin büyük bölümünde baş
man kenti Rusçuk, K aradeniz’deki liman ka ülkelerin egemenliğinde kalmıştır. Bulgar-
kentleri V arna ve Burgaz’dır. Eski başkent lar İS 7. yüzyılın sonlarında kuzeyden gelip
Tırnova’da ortaçağdan kalma saray ve kilise Tuna Irm ağı’nı geçen savaşçı bir kavimdir.
kalıntıları vardır. Kentlerin bir bölümü çok Buraya 6. yüzyılda gelmiş olan Slavlar’ı ege
eskidir; örneğin, Filibe’yi (Plovdiv) İÖ 4. menlikleri altına aldılar, ama onların dillerini
yüzyılda M akedonyalI II. Philippos kurm uş ve geleneklerini benimsediler. D aha sonra da
tur. Ö bür kentler ise Bizans İm paratorluğu Y unanlılar’dan etkilenip Hıristiyan oldular.
dönem inde kurulm uştur. İyi savaşçı olma özelliklerini koruyan Bulgar-
Nüfusun çoğunluğunu Rusça’ya yakın bir lar, B alkanlar’a egemen olarak, Bizans İmpa-
dil konuşan Slavlar oluşturur. Nüfus içindeki ratorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’i (İs
oranı yaklaşık yüzde 10’a varan Türkler’den tanbul) tehdit eden büyük bir devlet kurdu
başka, büyük kentlerde Yunanlılar, Ermeni- lar. Bulgar Krallığı I. Simeon (893-927) döne
ler ve Yahudiler de yaşar. minde sınırlarını Adriya kıyılarına, Sava ve
Bulgaristan’da din ile devlet ayrıdır. Türk- D rina ırm aklarına kadar genişletti. Sim eon’
ler ve R odop D ağlan’nda yaşayan Pom aklar un ölüm ünden sonra baş gösteren iç çatış
M üslüm an’dır. Halkın çoğunluğu O rtodoks m alarla Bulgar devleti zayıfladı. Krallığa son
Kilisesi’ne bağlı Hıristiyanlar’dır (bak. O r t o yıkıcı darbeyi 1014’te “Bulgar Celladı” diye
Tim Sharman
bilinen Bizans İm paratoru II. Basileios sonra kurulan hüküm ette Georgi Dim itrov
vurdu. başbakan oldu. 1947’de yeni bir anayasa
BizanslIlar ülkeyi, İvan ve Petır A sen adlı yürürlüğe kondu; Bulgaristan sosyalist kal
iki kardeşin yeni bir Bulgar devleti kurduğu kınma modelini benimsedi. Ülkeyi çağdaşlaş
1185’e kadar yönettiler. Bu devlet de 14. tırm ak, fabrikaları, enerji santrallarım ve
yüzyılda Osm anlılar’ca ele geçirildi ve Bulga m adenleri geliştirmek, tarım da m odern m aki
ristan yaklaşık 500 yıl (1396-1878) Osmanlı- nelerin kullanımına geçmek için büyük çaba
lar’ın egemenliğinde kaldı. 1876’da başlayan lar harcandı.
Bulgar ayaklanması Osm anlılar’ca bastırıldıy
sa da 1877’de Rusya, Osm anlılar’a savaş BULMACA bak. Ç o c u k O y u n la ri.
açarak B ulgarların yardımına geldi. Savaştan
sonra Osmanlılar ile Ruslar arasında Bulgar- BULUT, bir araya toplanarak havada asıltı
lar’ın neredeyse bütün isteklerini yerine geti halinde yüzen milyonlarca minik su damlacı
ren Ayastefanos Antlaşm ası imzalandı. Bu ğından ya da buz parçacığından oluşmuş bir
antlaşm adan sonra bir Bulgar Prensliği kurul kütledir. H avada her zaman bir m iktar su
du. Bu prenslik özerk ama Osm anlılar’a bağlı buharı, yani gözle görülemeyen gaz halinde
olacaktı. Ne var ki, Balkanlar’daki hareketli su bulunur. Havanın taşıyabileceği su buharı
lik sürüyordu. 1903’te M akedonya’da çıkan nın m iktarı havanın sıcaklığına bağlıdır; hava
ayaklanma Osmanlılar ile Bulgarlar arasında ne kadar soğursa taşıyabileceği su buharı da o
nerdeyse bir savaşa yol açacaktı. 5 Ekim kadar azalır. Çünkü hava soğuduğunda, bu
1908’de Bulgaristan’ı yönetm ekte olan Prens harlaşmış olan suyun bir bölümü yoğunlaşa
Ferdinand Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan rak gözle görülebilen su damlacıklarına dönü
ederek, kendisi de “çar” unvanını aldı. O s şür. Eğer bu su damlacıkları yere doğru çöke
m anlIlar da Bulgaristan’ın bağımsızlığım tanı rek toprağın ya da bitkilerin üstünde top
dılar. lanmışsa çiy ya da şebnem, yere yakın bir kat
1912’de Bulgaristan, öbür Balkan ülkele man oluşturmuşsa sis ya da pus, gökyüzünde
riyle birlikte, Osm anlılar’ı A vrupa dışına sür bir kütle halinde sürükleniyorsa bulut adını
mek amacıyla saldırıya geçti ve I. Balkan alır.
Savaşı’nın ardından yeni topraklar kazandı. Havadaki su buharının yoğunlaşmaya baş
Ne var ki, kazanılan toprakların paylaşımı lamasıyla oluşan bu su damlacıklarının boyut
Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve R o ları önce çok küçüktür; çapları m ilimetrenin
manya arasında anlaşmazlıklara yol açtı. ellide birini ancak bulur. Bu yüzden, çok
1913’te çıkan II. Balkan Savaşı’nda Bulgaris Royal Meteorolojical Society
tan yenildi ve kendi topraklarının bir bölü
münü Rom anya’ya kaptırdı. Bulgaristan, I.
Dünya Savaşı’ndâ Sırbistan ve Y unanistan’a
yeniden saldırdıysa da bir kez daha yenildi ve
toprak yitirdi. II. Dünya Savaşı’nda Alman
ya, Rom anya’ya baskı yaparak II. Balkan
Savaşı’nda aldığı Bulgar topraklarını geri
vermesini istedi. Bunun üzerine Bulgarlar
A lm anlar’ın yanında yer aldılar. II. Dünya
Savaşı’nın sonuna doğru Bulgaristan savaştan
çekildiğini açıkladı ve tam tarafsızlığını ilan
etti. Ülkede genel bir ayaklanma baş göster
di; kral taraftarları, bakanlar, meclis üyeleri
yargılanarak cezalandırıldılar. 1946 Eylül’ün-
de yapılan bir halkoylaması sonucunda seç
ince ve h a fif b ir tü y ya da ip lik g ö rü n ü m ü n d e k i sirru s
menlerin yüzde 92’si Bulgaristan’ın cumhuri b u lu tla r m in ic ik buz krista lle rin d e n o lu ş m u ş tu r ve
yet olması yönünde oy kullandı. Seçimlerden yerd en çok yüksekte b u lu n u r.
56 BULUT
Solda: iyi havada kü m ü lü s b u lu tla r. Ortada: K ü m ü lo n im b u s b u lu tla r. Sağda: S tra to k ü m ü lü s katm anları.
küçük ve kendi ağırlığıyla yere düşemeyecek nız, son derece değişik biçim ve büyüklükte
kadar hafif olan bu damlacıklar hava akımla bulutlar görmüşsünüzdür. Am a bazı bulut
rıyla sürüklenerek atmosferde dolaşır. Am a tipleri öbürlerinden daha sık görülür. Nitekim
hava daha da soğursa giderek yoğunlaşan bütün dünyadaki m eteoroloji uzmanları bu
damlalar büyür ve yağmur olarak yere düşer. lutları görünümlerine göre üç temel tipe ve bu
H ava kütlesi atmosferin yukarı kesimlerine tiplerin kendi aralarındaki bileşimi olan başlı
doğru yükseldikçe serinler; serinledikçe de ca 10 cinse ayırmışlardır.
içindeki su buharı yoğunlaşır. Bu nedenle Üç temel bulut cinsi sirrus, küm ülüs ve
bulut oluşumu nemli hava kütlesinin yüksel stratus, bunlardan türeyen öbür yedi bulut
mesine bağlıdır. Nitekim dağ gibi bir engelle cinsi ise s irro küm ülüs, sirrostratus, altokümü-
karşılaşan hava kütlesi yükselmek zorunda lüs, altostratus, nimbostratus, stratokümülüs
kaldığı için, dağlık bölgeler genellikle çok ve küm ülonim bus olarak adlandırılır. B unlar
bulutludur. Ayrıca karaların aşırı ısınması ve dan sirrus, sirrokümülüs ve sirrostratus yer
başka bazı nedenler de hava akımlarının yüksel den 8-13 km yükseltide oluşan yüksek bulut
mesine yol açar. Oluşan bulutlar, içindeki su lardır ve yalnız buz kristallerinden oluştukları
damlacıkları yağmur olarak yere düşmedikçe ya için yağmur değil kar getirir. Altokümülüs,
da hava ısınarak damlacıkları yeniden buharlaş altostratus ve nimbostratus ise 2-7 km arasın
tırmadıkça kendiliğinden dağılmaz. da yayılan orta ya da ara bulutlardır; uzun
Dünyanın bazı yerleri az, bazı yerleri her süreli yağışlar bu bulutlardan gelir. Stratokü
zaman çok bulutludur. Örneğin büyük çölle mülüs, stratus, kümülüs ve kümülonimbus
rin kurak havasında çok az su buharı bulun Mustograph
gibi 2 kilom etrenin altındaki yükseltilerde adaların içinde yayılan gaz ve toz bulutları
oluşan alçak bulutlardan stratus çisenti biçi için kullanılır.
mindeki hafif yağmurları, kümülüs ise sağnak
biçiminde birden boşalan şiddetli yağmurları Bulutsular Nasıl Oluştu
getirir. Yıldızlararası uzay, yani uzayın yıldızlar ara
1. Sirrus (Tüybulut). Buz kristallerinden sında kalan bölümleri de boş değildir. Yıldız-
oluşan, tüy ya da ince iplikler biçimindeki lararası uzaya saçılmış olan serbest atom ve
beyaz bulutlardır. Sirruslar yerden 8 km ya da m oleküller uzayda gelişigüzel dolaşır ve za
daha yukarıda oluşur. man zaman çekim kuvvetinin etkisiyle bir
2. Küm ülüs (Küm ebulut). Dış çizgileri kes araya gelerek büyük bulutlar oluşturur. Yıl-
kin, yoğun küm eler biçimindeki bu bulutların dızlararası uzaydaki m addelerin çoğu, bütün
tabanı genellikle düz, üst bölümleri kabarık evrenin en bol, en hafif ve en basit elem entle
ve yuvarlaktır. Tabanı çoğu kez yerden 1,5 ri olan hidrojen ve helyum atomlarıdır. A m a
km kadar yüksektedir; ama bütün kümenin gaz halindeki bu elem entlerin yanı sıra yıldız-
yüksekliği birkaç kilometreyi bulabilir. lararası uzayda önemli m iktarda toz da bulu
3. Stratus (Katm anbulut). Gökyüzünde yol nur. Bu tozlar, daha ağır ve daha az bulunan
yol ya da yerin üstünde asılı gri bir tabaka gibi elem entlerin oluşturduğu bileşiklerin parça
görünen, genellikle karanlık görünümlü bu cıklarıdır. Aslında bu ağır elem entler de,
lutlardır. Belli bir biçimi olmayan, yüksekte yıldızlarda oluşan ve büyük bir enerji açığa
yayılmış bir sis katm anını andıran stratuslar çıkararak yıldızlara ışığım veren tepkim eler
yerden ancak 1 km kadar yüksekte oluşur. sonucunda hidrojen ve helyum dan türem iştir.
Dünya M eteoroloji Ö rgütü’nün önermiş M ilyonlarca yıl boyunca yıldızlarda süregelen
olduğu sınıflandırmada bu 10 bulut cinsinin bu tepkim eler sonucunda büyük m iktarda
yanı sıra birçok bulut türü ve bulut çeşidi de karbon, oksijen, silisyum, sodyum, kalsiyum,
belirlenmiştir. demir ve öbür elem entler oluşmuştur. Bazı
Gökteki bulutlar o kadar değişik biçimlere yıldızlar evrimlerinin sonunda bir süpernova
bürünür ki tüm ünü sınıflandırmak son derece (patlayan yıldız) haline gelir ve ağır elem ent
güçtür. G ene de uzmanların bu sınıflandırma lerini uzayın derinliklerine saçan dev patla
ya dayanarak bulutları tanımlaması hava du m alarla kendi kendini yok eder. Yıldızlararası
rum una ilişkin çok önemli bilgileri sağlar. Bu uzaydaki tozlar da işte bu patlam alar sırasın
nedenle, hava tahmini raporlarının en önemli da saçılan parçacıklardır.
verilerinden biri bulutlardır. Bulutsular yıldızlararası gaz ya da toz par
çacıklarının bir araya toplanmasıyla ortaya
BULUTSU. Bulutsular, uzayın derinliklerin çıkabildiği gibi, süpernova patlam alarının ka
de yayılan çok büyük, ama düşük yoğunluklu lıntıları da olabilir. Bazı bilim adamları yıldız
toz ve gaz bulutlandır. Nitekim astronomların ların, hatta güneş sistemlerinin bulutsulardan
bu gökcisimlerine verdiği nebula adı da Latin doğduğunu kabul ederler.
ce’de “sis” ya da “bulut” anlamına gelir. Bazı
bulutsular puslu ve soluk bir ışık lekesi Bulutsu Türleri
biçiminde yeryüzünden görülebilir. 20. yüzyı A stronom lar bulutsuları parlak bulutsular ve
lın ortalarına kadar yaklaşık 400 yıl boyunca, karanlık bulutsular olarak ikiye ayırırlar. Par
puslu ve dağınık bir ışık biçiminde görünen lak bulutsular da salmalı bulutsular, yayınımlı
bütün gökcisimlerine bulutsu dendi. Sonra bulutsular ve yansımalı bulutsular olarak ayrı
dan bunların bir bölüm ünün, çok sayıda yıldız labilir.
ve gaz bulutundan oluşan gökadalar (galaksi Parlak bulutsular ya kendileri ışık yaydıkla-
ler) olduğu anlaşıldı (bak. G ö k a d a ) . Dün- n ya da gelen ışığı yansıttıkları için parlak
ya’mızın da içinde bulunduğu Samanyolu olarak görülür. Eğer bir bulutsu çok sıcak bir
G ökadası’nda olduğu gibi, başka gökadalarda yıldıza yakınsa, yıldızdan gelen m orötesi ışın
da birçok bulutsu vardır. Bugün bulutsu lar bulutsudaki gaz atom lannca soğurulur.
terimi bu gökadalar için değil, yalnızca gök Işıma enerjisi bulutsudaki gaz atomlarını
58 BULUTSU
içi boş, parlak bir küre görünüm ündedir. ları için ne yıldızın ışığını D ünya’dan görüle
Teleskopla bakıldığında bu küre tıpkı geze bilecek kadar yansıtabilir, ne de yıldızın
genler gibi bir disk biçiminde görülür. G eze ışımasıyla iyonlaşabilir. Yalnızca arkalarında
gence bulutsular öbür bulutsulara oranla çok kalan yıldızların ışığının önüne geçtikleri za
daha küçüktür ama yoğunlukları fazladır. man karanlık bir leke olarak görülebilir.
Sam anyolu’ndaki çok sayıda gezegence bulut Karanlık bulutsuların arkasında kalan yıldız
sudan 1.000 kadarı gözlemlenmiş ve listesi lar da ya hiç görülmez ya da ışığı iyice
çıkarılmıştır. soluklaşır. Karanlık bulutsuların en tanınmış
Salmalı bulutsuların bir başka türü de örneklerinden biri Atbaşı bulutsu, öbürü de
yayınımlı bulutsular'dır. Bu bulutsuların en Güneyhaçı takımyıldızında yer alaıı ve teles-
tanınmış örneği olan Orion bulutsusu dev kopsuz da görülebilen Kömürçuvalı bulutsu
boyutlarda bir toz ve gaz bulutudur. Bu kütle sudur.
büyük ölçüde, birer ışıma kaynağı olarak
bulutsunun parıldam asına yol açan sıcak yıl BUMERANG, tarihin en eski ve en ilginç
dızlardan doğmuştur. O rion bulutsusu çıplak silahlarından biridir. Bumerang tahtadan ya
gözle görülebilen tek bulutsudur. pılmış, kıvrık bir fırlatma sopasıdır. Havaya
Bir süpernova patlamasından doğan bulut, fırlatıldığında, geniş bir çem ber çizer ve atıcı
eğer bu patlayan yıldız buluttaki gazı iyonlaş ya geri döner. Avustralya Yerlileri ve Arizo-
tırmaya yetecek kadar ışıma yayabilen sıcak na’daki H opiler’den başka Kuzeydoğu A frika
ve küçük bir kalıntı bırakırsa salmalı bir ve Güney H indistan’da da özellikle avlanma
bulutsu haline gelebilir. Örneğin Boğa takım amacıyla kullanılır.
yıldızındaki Yengeç bulutsusu böyle oluş Bum erangların iki türü vardır: Atıcıya geri
m uştur. Bu bulutsunun m erkezinde, hemen dönen ve dönmeyen. Geri dönmeyen bum e
hemen yalnızca nötronlardan oluşan ve büyük ranglar geri dönenlerden daha uzun, daha
bir hızla dönen bir yıldız bulunur. Yalnızca ağır ve daha düzdür. Av sırasında hayvanları,
birkaç kilom etre çapındaki bu çok küçük savaşta da düşmanı ağır biçimde yaralayabilir,
yıldızda her saniye çok sayıda ışınım patlam a hatta öldürebilir. Geri dönen bum eranglar
sı gerçekleşir. Bu nedenle tıpkı bir nabız gibi oyun amacıyla kullanılır. Geri dönmeli bum e
atan bu yıldızlara pulsar ya da atarcayıldız adı rang 30-75 cm uzunluğunda sert ve hafif bir
verilir (bak. Y IL D IZ ). tahtadan yapılmıştır. Kenarlarının açısı 90°-
Bazı bulutsularda, iyonlaşmaya yol açacak 120° arasında değişir. Bir yüzü yassı, öbür
kadar sıcak yıldızlar bulunmaz. A m a, çevre yüzü şişkincedir. Bu özelliklerinden dola
deki daha soğuk bir yıldızdan gelen ışık, yı, fırlatıldığında kendine özgü bir çevrim
bulutsudaki toz parçacıklarına çarparak dört hareketiyle havada uçar ve atıcısına geri ge
bir yana yansıyabilir. Bir bölümü D ünya’ya lir.
kadar ulaşan bu yansımış ışık nedeniyle bu AvustralyalI Y erliler’in fırlattığı bum erang,
yansımalı bulutsular da tıpkı salmalı bulutsu önce düz bir doğrultuda yaklaşık 30 m etre
lar gibi gökyüzünde parlak bir leke olarak gittikten sonra, 50 m etre çapında bir çem ber
görülür. A stronom lar, ışığına bakarak bu iki çizer ve atıcısına geri döner. Yere çarparak
tür bulutsuyu birbirinden ayırt edebilirler. fırlatılırsa büyük bir hızla yukarı sıçrar, hava
Çünkü yansımalı bir bulutsunun ışığı, o bulut da geniş bir çember çizerek geri döner.
suya ışığını gönderen yakındaki yıldızın tay
fıyla aynı renkleri içerir. Kendisi ışık saçan Bumerang Nasıl Fırlatılır?
salmalı bir bulutsunun tayfı ise, yalnızca o Bum erang düz arka yüzü dışa dönük olarak,
bulutsuda bulunan az sayıdaki elem entin sağ elle bir ucundan tutulur. Ö bür ucu yukarı
renklerinden oluşmuştur. ya dönük biçimde, yere dikey durmalıdır.
Karanlık bulutsular tem el olarak toz parça Yüz rüzgâra dönük olmalı ve bum erang hafif
cıklarından oluşur ve gökyüzünde geniş, ka çe sağa yatırılmalıdır. 25 m etre uzaklıkta ve
ranlık bölgeler olarak görülür. Çünkü bu yerden yaklaşık 5 m etre yüksekte bulunan bir
bulutsular yıldızlardan çok uzakta bulunduk noktaya nişan alınır. Fırlatırken, sert bir bilek
60 BUNUEL
Dünya G üneş'in
çevresinde do la nırken,
yıldızla rın arasından geçen
ve tu tu lu m denen bir
yö rü n g e izler. D ü nya 'd an
bakıldığında Güneş de bu
tu tu lu m dü zle m ind eki
takım yıldızla ra g ö re y e r
d e ğ iş tiriy o rm u ş g ib i
g ö rü n ü r. Bu ta kım yıld ızla r
b u rçla r kuşağının yıldız
YENGEÇ kü m e le rid ir. Yandaki
çizim de, burç işa re tle rin in
ASLAN
yarısı D ünya'dan
g ö rü ld ü ğ ü b iç im iy le
Güneş g ö s te rilm iş tir. Ö b ü rle ri ise
sanki gökküredeki
TERAZİ iz d ü ş ü m le riy le kürenin
Dünya BALIK dışında kalıyo rm uş g ib i
g ö rü lü y o r. Dünya te m m u z
ayının son la rın a do ğ ru
AKREP D ünya'nın yörüngesi y ö rü n g e si üzerindeki
KOVA
noktaya ulaştığında,
OĞLAK G üneş de bu rçla r
kuşağındaki Aslan
ta kım yıldızıyla b irlikte
d o ğ u p batar.
Aslında burçlar kuşağı astronom ların tutulum anlam ındaki Yunanca bir sözcükten türetil
(ekliptik) dedikleri gökküre dairesiyle hem en miştir.
hem en çakışır, yalnız daha geniştir. Dün- Burçlara adını vermiş olan takımyıldızlar
ya’nın Güneş çevresindeki yörüngesinin yer bugün kendi adlarını taşıyan bölgede görül
aldığı tutulum düzleminin her iki yanındaki mez; her takımyıldız bir sonraki bölgeye
9°’lik bölgeyi kapsar. kaymıştır. Örneğin Koç takımyıldızı Boğa
A y’ın Dünya çevresindeki yörüngesi ile burcunda, Boğa takımyıldızı İkizler burcun
Plüton dışındaki bütün gezegenlerin Güneş dadır. Bunun nedeni “ılım noktalarının yalpa
çevresindeki yörüngeleri tutulum düzlemine laması” denen olaydır. Ilım noktaları, D ünya’
yakın olduğu için, bu gökcisimleri de burçlar mn yörünge düzlemi ile Dünya ekvatorunun
kuşağında görülür. Burçlar kuşağı üzerinde gökkubbedeki izdüşümünün kesişme noktala
12 takımyıldız yer alır {bak. TAKIMYILDIZ). rıdır. Bu noktaların zamanla yer değiştirmesi
Burçlar kuşağı bu takımyıldızlar arasında eşit sonucunda yıldızların gökyüzünde göründük
olarak bölünmüş ve her takımyıldıza kuşağın leri yerler de değişir. Yılda 50,26 saniyelik bir
30°’lik bir bölümü ayrılmıştır. Bu bölümlere açı değerinde olan bu yalpalama, 2.150 yılda
burç denir. Burçları ilk kez adlandıran eski 30°’lik bir kaymaya yol açar. Bu nedenle
Babilli astronom lar burçlar kuşağının her burçlar kuşağındaki takımyıldızlar bu süre
bölümüne o bölümdeki takımyıldızın adını içinde kendi adlarını taşıyan bölgeden bir
vermişlerdi. Bu takımyıldızlardan çoğunun burç boyu kadar öteye kaymıştır. Ilım nokta
gökyüzündeki görüntüsünü bir hayvana ben larının yalpalamasını ilk kez Eski Yunanlı
zettiklerinden burçların çoğu bir hayvanın astronom H ipparkhos açıklamıştır {bak. HİP-
adıyla anılır. Nitekim zodyak adı da “hayvan” PARKHOS).
BURDUR 63
Leo Aslan sı
B urdur ili toprakları Batı Toroslar’ın uzantı
Virgo Başak larıyla engebelendirilmiştir. Birbirine paralel
Libra Terazi olan uzantılar arasında bazı çöküntü alanları
Scorpius Akrep "1
Sagittarius Yay t yer alır. İl topraklannı batıda Eşler Dağı’nın
Capricornus Oğlak n doğu uzantısı, kuzeyde Söğüt Dağları, güney
Aquarius Kova
Pisces Balık de de Katrancık Dağı kuşatır. Bucak kentinin
M
batısındaki Kestel D ağı’nın doruğu 2.331
Gelecekteki olayları önceden söyleyebile m etreye ulaşır. B urdur ilinin büyük bölüm ün
ceklerini öne süren astrolog ya da müneccim de akarsular denize doğrudan ulaşam adığın
ler ile bugünkü yıldız falı yorumcuları burç dan bu yöre kapalı bir havza niteliğindedir.
simgelerinden çeşitli anlamlar çıkararak bu
gün bile bu boş inançları sürdürürler ( b a k . BURDUR İLİNE İLİŞKİN BİLGİLER
ASTROLOJİ).
YÜZÖLÇÜMÜ: 6.887 km 2.
NÜFUS: 248.002 (1985).
BURDUR. Akdeniz Bölgesi’nin Göller Yöre-
İL TRAFİK NO: 15.
si’nde yer alan B urdur ili toprakları güneyba
İLÇELER: Burdur (merkez), Ağlasun, Bucak, Gölhisar,
tıda Teke Y arım adasının iç kesimlerine doğ Karamanlı, Kemer, Tefenni, Yeşilova.
ru uzanır. B urdur adının nereden kaynaklan İLGİ ÇEKİCİ YERLER: insuyu Mağarası, Salda Gölü ve
dığına ilişkin çeşitli söylentiler vardır. Bunlar Köroğlu Beli orman içi dinlenm e yerleri, Aziziye
O rmanları; Tymbrianassos, Sagalassos (Ağlasun),
dan birine göre, doğudan gelip A nadolu’nun Krernna (Çamlık) ve Kibyra (Gölhisar) eskiçağ kentle
içlerine doğru ilerleyen bir Türkm en aşireti ri; Burdur Ulucam isi; Divanbaba, Şeyh Sinan ve Taş
(Taşdemir) cam ileri; Baltaoğlu, Eskiyeni, Tabak ha
nin gözleri görmeyen yaşlı reisi bugünkü m am ları; Susuz Hanı ve incir Kervansarayı; Burdur
Burdur kentinin bulunduğu yere gelince du Müzesi.
rur. Oğluna, duyduğu güzel kokulara bakılır
İlin kısa akışlı akarsularının çoğu Burdur,
K arataş, Salda, Yarışlı ve Gölhisar göllerine
dökülür. Bu küçük akarsular üzerinde sula
mayı sağlamak ve taşkınları önlem ek amacıy
la Karamanlı, Kızılsu ve Onaç barajları kurul
m uştur. İlin batısından güney-kuzey doğrultu
sunda geçip Denizli ili sınırları içine giren
D alam an Çayı ile doğusundan kuzey-güney
doğrultusunda geçip Antalya ili sınırları içine
giren Aksu Çayı A kdeniz’e dökülür. Oluk
biçimli bir çöküntü alanının sularla dolmasıy
la oluşan B urdur G ölü’nün dışarıya akıntısı
olmadığından sulan tuzludur ve bu nedenle
gölde balık yaşamaz. Bazı kesimleri İsparta ili
sınırlan içinde kalan bu gölde yaşayan su kuşla-
n için koruma ve üretme alanı kurulmuştur.
64 BURDUR
Ekonomi
B urdur ilinin ekonomik yaşamında tarım ilk
sırada yer alır. İlde yetiştirilen başlıca tarım
ürünleri önem sırasına göre şekerpancarı,
buğday, arpa, kavun, elma, havuç, soğan,
karpuz, patates, dom ates, nohut ve üzümdür.
Ü retim m iktarı az olmakla birlikte anason,
haşhaş ve gülyağcılıkta kullanılan gül ilin
önemli gelir sağlayan bitkisel ürünlerin-
dendir.
B u rd u r'd a ki, u zu nluğu 600 m e tre yi bu la n,
eskiçağ lard an kalm a İnsuyu M ağarası gü n ü m ü zd e
B urdur ilinde büyük bir yer tutan dağların
ışıklandırılarak tu riz m e a çılm ıştır. çayırlık alanlarında kıl keçisi ve koyun yetişti
BURKİNA FASO 65
rilir. B urdur kenti ve çevresinde şekerpancarı gındır. Bu kilimler hem iç pazarlarda hem de
küspesine dayalı olarak sığır besiciliği geliş ülkemize gelen turistler arasında alıcı bul
miştir. Dağlık alanlardaki orm anlardan elde m aktadır. Kökleri eskiye dayanan gelişmiş el
edilen ürünler önemli bir geçim kaynağıdır. sanatlarından biri de dövme bakırcılıktır.
Fazla gelişmemiş olan sanayi kuruluşları Burdur ili tarihsel yapılar açısından oldukça
şeker, süt ürünleri, un fabrikaları ile et zengindir. Dokuz mimari kattan oluşan Hacı
kombinasından oluşur. lar Köyü Höyüğü Cilalı Taş Devri (Neolitik
İlin turistik bakım dan önem taşıyan başlıca Çağ) ve Bakır Çağı (Kalkolitik Çağ) kalıntıla
doğal güzellikleri İnsuyu M ağarası, Burdur rının bulunduğu en önemli merkezdir.
Gölü kıyısındaki plajlar ve konaklam a tesisle
riyle orm an içi dinlenme yerleridir. İl Merkezi: Burdur
Yeraltı kaynakları bakımından fazla zengin İlin kuzey kesiminde kurulmuş olan Burdur
olmayan Burdur ili topraklarında bazıları kenti kendi adıyla anılan gölün 4 km kadar
işletilen manganez, kükürt ve linyit içeren kuzeydoğusunda yer alır. Gölün doğu kıyısın
m aden yatakları vardır. da yükselen tepelerin yamaç ve düzlüklerinde
kurulmuş olan kent gölü ve vadiyi bütünüyle
Toplum ve Kültür görür. Kent ile B urdur gölü arasında bağlar
Eskiçağlardan beri süregelen el sanatları gele ve gül bahçeleri vardır. Ortasından Kurna
neği günümüzde özellikle kırsal yörelerde Deresi geçen kentin iki yakası birçok köprü
sürm ektedir. El sanatları alanında özellikleri ile birbirine bağlanmıştır.
ni koruyan dokumacılık yörenin yaşamında Burdur kenti tarih boyunca Ege Bölgesi’ni
önemli bir yer tutar. Burdur dokum aları A ntalya’ya bağlayan yollar üzerinde önemli
desen ve renk zenginliğiyle ünlüdür. Oldukça bir konaklam a merkezi olmuştur. O günler
eski bir geçmişi olan halıcılık da 1950’den den günümüze kalan Koca Oda ile Taş Oda
sonra ilin ekonomik yaşamında önemli bir yer konaklayanların yararlanm aları için yapılmış
tutm aya başlamıştır. B urdur halıları düğüm birer konukeviydi. Bugün de İstanbul-Antal
sayısı ve renkleriyle hemen ayrımsanır. Kilim ya Karayolu kentin 2 km yakınından geçer.
dokumacılığı genellikle dağ köylerinde yay Yapımı İÖ 2000’lere uzanan Pisidya Kalesi
üzerine kurulan kentte Osmanlı dönem inden
Şemsi Güner kalma birçok yapı 1914 depremiyle büyük bir
yıkıma uğramıştır.
Kentte A kdeniz Üniversitesi’ne bağlı B ur
dur Meslek Yüksekokulu ile B urdur Eğitim
Yüksekokulu vardır. Kentteki müzede Pi
sidya dönemine ilişkin birçok yapıt sergilen
m ektedir.
Kentin nüfusu 53.995'tir (1985).
çalılıklarla kaplı kuzey bölgesi kuraktır. Uzun manı ve radyo istasyonu, U agadugu’da bir de
otlar ve bodur ağaç kümelerinin yer aldığı televizyon istasyonu bulunm aktadır. H asta
güney bölgesinde tropikal iklim egemendir. neler, sağlık merkezleri ve uzak köylere
Yılın büyük bir bölüm ünün kuru ve sıcak götürülen gezici sağlık hizmetleri A frika’nın
geçtiği bu bölge haziran-ekim ayları arasında bu bölgesinde yaygın olan uyku hastalığına ve
yağış alır. Ülkede yaşayan başlıca hayvanlar cüzama karşı etkili olmuştur.
yaban sığırı, fil, suaygırı, timsah, aslan, anti 14. yüzyılda M osiler’in Uagadugu yakınla
lop ve m aymundur. Ayrıca çok çeşitli kuş rında kurdukları krallık 1896’da Fransa’nın
türlerine rastlanır. denetimi altına girdi. Ülke 1947’de, Yukarı
Ülke halkının çoğunluğunu Mosiler oluştu Volta adıyla Fransız Birliği’nin denizaşırı top
rur. Mosiler M ore dilini konuşur. More di raklarından biri oldu. 1960’ta bağımsızlığına
linde, Burkina Faso “dürüst insanların yur kavuşan Burkina Faso, Mali ile sınır anlaşmaz
du” anlamına gelm ektedir. Ülkede resmi dil lıkları, kuraklık ve kaynak azlığı gibi sorunlar
ise Fransızca’dır. Nüfusun yarısı atalara tapın nedeniyle önemli bir gelişme sağlayamadı.
maya dayanan kabile dinlerine bağlıdır; buna Genç bir nüfus yapısı olan Burkina Faso’
yakın bir bölümü M üslüman, yaklaşık sekizde da, yaşı 15’in altında olanların nüfusa oranı
biri de Hıristiyan’dır. yüzde 50’ye yakındır.
Büyük bir bölümü çiftçilikle geçinen halk
sığır, koyun ve keçi besler. Ü lkede yetişen BURMA bak. BİRMANYA.
başlıca ürünler darı, mısır, pirinç ve dış
ülkelere de satılan yerfıstığıdır. Ülke toprak BURNS, Robert (1759-1796). İskoçyalı bir
larının sadece yüzde 10’u ekime elverişlidir. şair olan R obert Burns İngilizce’nin İskoç
Irm aklardan bol tatlısu balığı çıkar. Ayrıca lehçesiyle yazdığı duygusal şiirleri, şarkıları
balık üretm e çiftlikleri balıkçılığa önem ka ve yergileriyle ün kazandı.
zandırmıştır. Ülkede yetiştirilen sığırların eti R obert Burns yoksul bir çiftçinin oğlu
ve derisi Fildişi Kıyısı’na ve G ana’ya satıl olarak A yrshire’de doğdu. Özel öğrenim
m aktadır. gördü; Fransızca, biraz da Latince öğrendi.
Gençlik yıllarında babasının çiftliğinde çalıştı.
BURKİNA FASO'YA İLİŞKİN BİLGİLER Babasının, yıllarca emek harcayarak çalışma
sına karşın, 1784’te her şeyini yitirmiş bir
YÜZÖLÇÜMÜ: 274.200 km 2. durum da ölmesi R obert’i derinden etkiledi.
NÜFUS: 8.308.000 (1987). Yaşadığı dönem de insanlığa aykırı birçok
YÖNETİM BİÇİMİ: Askeri yönetim .
şeye göz yuman dinsel ve siyasal inançları
BAŞKENT: Uagadugu.
BAŞLICA ÜRÜNLER: Süpürgedarısı, darı, şekerkamışı,
alaya alarak, yergici bir dille şiirler yazdı.
köklerinden yararlanılan bitkiler, mısır. Burns, babasının ölüm ünden sonra kardeş
BAŞLICA İHRACAT ÜRÜNLERİ: Pamuk, yerfıstığı. lerine bakmak zorunda kaldı. 1786’da Jean
ÖNEMLİ KENTLER: Uagadugu, Bobo Diulasso, Kudugu. A rm our adında bir kıza âşık oldu. Kızın
EĞİTİM: Zorunlu değil; okul çağındaki çocukların yakla babası evlenmelerine izin vermeyince, Jam ai
şık yüzde 20'si okula gitm ektedir.
ka’ya gitmeye karar verdi. Yolculuk giderleri
ni karşılamak için ilk kitabı, Poems, Chiefly in
Burkina Faso’da altın, boksit ve manganez the Scottish Dialecfi (1786; “Çoğu İskoç
gibi değerli m aden yatakları vardır; ama Lehçesiyle Yazılmış Şiirler”) yayımladı. Kitap
bunların işletilebilmesi için büyük yatırımlar kısa süre içinde büyük bir başarı kazandı.
gerekm ektedir. Ülkenin ikinci büyük kenti O kurları B urns’ü Edinburgh’a çağırdılar. Şiir
olan Bobo Diulasso’da yağ ve şeker fabrikala leri çeşitli kesimlerden okurlarca beğenildi,
rı kurulm uştur. Burkina Faso’da gelişmiş bir İskoçyalı şair ve eleştirmenlerin övgüsünü
karayolu ağı vardır; ayrıca başkent Uagadugu kazandı. Kıt kanaat geçinebilen çiftlik yam ak
ve ikinci büyük kenti olan Bobo Diulasso, ları bile B urns’ün kitabını alm aktan geri
demiryoluyla Fildişi Kıyısı’nın başkenti Abid- kalmıyordu. Ne var ki şair başarısına karşın
ja n ’a bağlanırlar. H er iki kentin de bir havali yoksulluktan kurtulamadı.
BURSA 67
Burns şiirlerinde yakından tanıdığı, sıra Opar (1918; “Tarzan ve O par’ın M ücevherle
dan ve yoksul insanların duygularını dile ri”), Tarzan and the A n t M en (1925; “Tarzan
getirir. Ayrshire lehçesi, eski İskoç dili ve ve Karınca A dam lar”), Tarzan and the City o f
İngilizce karışımı bir dil kullanarak yazdığı Gold (1933; “Tarzan ve Altın Kenti”), Tarzan
şiirlerinde, insanın doğallığı ve köylülüğün and the Forbidden City (1938; “Tarzan ve
soyluluğu türünden konuları büyük bir usta Yasak K ent”) ile Tarzan and the Foreign
lıkla işler. Legion (1947; “Tarzan ve Yabancı Lejyon”)
Başarısı kanıtlandıktan iki yıl sonra Jean yer alır. Burroughs’un kitaplarının ünü
A rm our’la evlenen Burns bir çiftliğe yerleşti. A B D ’yi aşarak 1942’ye kadar 56 dile çevrildi.
Çektiği para sıkıntısı ve sağlığının bozulması Tarzan ve Altın Arslan 1944’te, Tarzan’ın
onu çalışmaktan yıldırmadı. Eski İskoç şarkı Resimli Orman Hikâyeleri 1945’te Türkçe
larını derlemeye büyük önem verdi ve eski olarak yayımlandı.
halk geleneğine bağlı kalarak yeni şarkılar II. Dünya Savaşı’nda dört yıl boyunca
yazdı. Büyük Okyanus’ta savaş muhabirliği yapan
Eşitlikçi görüşlere yakınlık duyan şair, Burroughs ülkesine döndükten sonra Cali-
Fransız Devrim i’ni coşkuyla karşıladı. Bu fornia’daki çiftliğine yerleşti. Yaşamının son
konudaki düşünce ve sözlerinden dolayı var yıllarını tekerlekli sandalyede geçirmek zo
lıklı çevrelerin gözünden düştü. O dönem de, runda kaldı; öldüğünde geride yayımlanma
bir halk öyküsüne dayanarak yazdığı “Tam o’ mış 15 romanı vardı.
Shanter” adlı şiiri, bir mizah başyapıtı olarak
değerlendirilir. Ününü daha çok, yazdığı şar BURSA. Büyük bölümü M arm ara Bölgesi’n-
kı sözleriyle kazanan Burns gençliğinden beri de yer alan Bursa ili toprakları, kuzeyde
çektiği kalp hastalığından 37 yaşında Dum- M arm ara Denizi kıyısından güneyde Ege
fries’de öldü. Bölgesi’nin kuzey kesimine kadar uzanır.
Eskiçağdan beri birçok uygarlığın yaşadığı
BURROUGHS, Edgar Rice (1875-1950). Bursa ilinin tarihsel bakım dan belki de en
Edgar Rice Burroughs bir dizi serüven rom a önemli özelliği, iki eski Türk devletinin baş
nının kahram anı olan Tarzan’ın yaratıcısıdır. kentlerinin bu ilde olmasıdır. A nadolu Sel
20. yüzyılın ilk yarısında, çok sevilen Tarzan çuklu D evleti’nin başkenti İznik’ti. Osmanlı
öykülerine dayalı çok sayıda film de yapıldı. D evleti’nin de kuruluş aşaması bu topraklar
A B D ’de, Chicago’da varlıklı bir ailenin üzerinde gerçekleşmiş ve bir süre Bursa, bir
çocuğu olarak dünyaya gelen Burroughs özel süre de İznik başkent olmuştu. İlk Osmanlı
okullarda eğitim gördü. Kısa bir süre ABD parası da burada basılmıştır. Bu tarihsel
Süvari Birliği’nde görev aldı ve ardından bir kentin Bursa adının kaynağına ilişkin çeşitli
süre değişik işlerde çalıştı. söylentiler vardır. Bunlardan gerçeğe en ya-
M ars’ta yaşam üzerine bir dergiye yazdığı
düşsel öykü yayımlanan ilk yazı dizisidir. Bu
diziden sonra M ars’taki düşsel yaşamı anlatan
başka kitaplar da yazdı. O na ün kazandıran
kitabı ise Tarzan, M aymun A d a m 'dır ( Tarzan
o f the Apes; 1914). Bu kitap beyaz bir erkek
çocuğun A frika orm anlarında maymunlarca
büyütülüşünün öyküsüdür. Rom an kısa süre
de büyük bir başarı sağladı. D aha sonra
Burroughs, kahram anı Tarzan olan 50’den
fazla rom an yazdı. Bu rom anlar arasında The
Return o f Tarzan (1915; “Tarzan’ın D önü
şü”), The Beasts o f Tarzan (1916; “Tarzan’ın
Flayvanları”) , The Son o f Tarzan (1917;
“T arzan’ın Oğlu”), Tarzan and the Jevvels o f
68 BURSA
Doğal Yapı
Bursa ilinin yaklaşık üçte birini dağlık alanlar,
yarısına yakınını da yaylalar kapsar. Yaylalar
daha çok ilin iç, doğu ve güney kesimlerinde-
dir. İlin kuzeyini engebelendiren Samanlı
Dağları, aynı zamanda İstanbul, Kocaeli ve
Sakarya illeriyle doğal sınır oluşturur. D aha
güneyde İznik G ölü’nün güneyinden M arm a
ra Denizi kıyıları boyunca orta yükseklikte
M udanya D ağlan uzanır. Bunlardan başlıca-
ları Gemiç Dağı, Kurban Dağı ve K aradağ’
dır. İlin orta kesiminde, 2.543 metreye ulaşan
Uludağ yalnızca Bursa'nın ve M arm ara Böl-
gesi’nin değil, Türkiye’nin kuzeybatısında yer
alan dağların en yükseğidir. Uludağ, güney
doğuya doğru Domaniç D ağlan uzantısını
oluşturur.
Bursa ilindeki alçak düzlüklerin başlıcalan
Orhangazi, Yenişehir, İnegöl, Bursa, M usta Erkin Emiroğlu
fakem alpaşa ve Karacabey ovalarıdır. Bursa 15. yüzyılda yap ılan , ç in ile riy le ün lü Yeşil T ürbe
B ursa'daki tü rb e le rin en b ü yü ğ ü d ü r.
BURSA İLİNE İLİŞKİN BİLGİLER
ve içme suyu sağlama amaçlarıyla yapılan
YÜZÖLÇÜMÜ: 11.043 km2. Gölbaşı, Doğancı, Dem irtaş ve Hasanağa
NÜFUS: 1.324.015 (1985). barajları arkasında küçük yapay göller oluş
İL TRAFİK NO: 16. muştur.
İLÇELER: Bursa (merkez), Büyükorhan, Gemlik, Har Bursa ilinin M arm ara Denizi kıyısı oldukça
mancık, İnegöl, İznik, Karacabey, Keleş, Mudanya,
Mustafakemalpaşa, Orhaneli, Orhangazi, Yenişehir. düzdür. Bir çöküntü alanı olan Gemlik Körfe-
İLGİ ÇEKİCİ YERLER: Uludağ M illi Parkı; Çekirge, A r zi’nin kuzeyinde Arm utlu Yarımadası yer
m utlu, Oylat, Gemlik kaplıcaları; A rm utlu, Kumla, alır. Yarım adanın batısındaki Bozburun ile
Kurşunlu plajları; Prusa kenti surları; Nikaia (İznik),
M iletopolis (Karacabey), Mirlea (Mudanya), Kirmastı Susurluk Çayı ağzının açığında yer alan ve
(Mustafakemalpaşa), Atranos (Orhaneli), Neopolis yarıaçık cezaevi olarak kullanılan İmralı A da
(Yenişehir) eskiçağ kentleri; Ayasofya, Koimesis,
Hagios kiliseleri; Nikaia Nekropolü, Sarayı ve Hipo-
sı yönetim bakım ından Bursa iline bağlıdır.
geum u; Orhan Camisi ve Külliyesi, Yıldırım, Yeşil, Bursa ili doğal bitki örtüsü ve iklim yönün
Hüdavendigâr, Muradiye, Koca Sinan Paşa, ishak den farklılıklar gösterir. İlin kıyı kesiminde
Paşa külliyeleri; Bursa ve Karacabey ulucam ileri;
Yıldırım Bedesteni, Bursa Arkeoloji, Bursa Türk- A kdeniz'e özgü m akiler, zeytinlikler ve bağ
islam Eserleri, Bursa Atatürk, Mudanya Mütareke, lar görülür. Kıyı ve o rta kesimdeki dağların
İznik müzeleri.
özellikle kuzeye bakan yamaçlarında meşe,
kestane ve gürgen orm anları vardır. U lu
ili topraklarını M ustafakem alpaşa (Kirmastı) dağ’ın yüksek kesimlerinde karaçam ve U lu
Çayı, Göksu Çayı, G arsak (Karsak) Suyu, dağ köknarlarından oluşan orm anlar vardır.
Nilüfer Çayı sular. İlin iç ve güney kesimindeki dağlarda kayın,
İldeki başlıca göller ise İznik ve U lubat'tır. karaçam ve sarıçam orm anlarına rastlanır.
Suları tatlı olan bu göllerde tatlısu balıkları ve Bursa ilindeki bu orm anlarda aşırı avlanma
kerevit yaşar. U lubat G ölü’nde bazı küçük nedeniyle soyu tükenm e tehlikesiyle karşı
adalar vardır. Ayrıca sulama, taşkın önleme karşıya olan bazı yabanıl hayvanlar için koru
BURSA 69
ma ve üretm e alanları kurulm uştur. Bunlar çözülmesi için toplantıların yapıldığı İz
Uludağ ve İnegöl Boğazova’daki geyik, M us nik hem Rom a, hem de Bizans döneminde
tafakem alpaşa Paşalar’daki karaca, Karaca Hıristiyan dünyasının önemli merkezlerin-
bey O vakorusu’ndaki sülün üretm e ve koru dendi.
ma alanlarıdır. 11. yüzyıl boyunca Bursa dışında, yörede
Bursa ilinin M arm ara Denizi kıyısında ik ki kentler sık sık Selçuklular ile Bizanslılar
lim daha yum uşakken, Ege Bölgesi’nin İçbatı arasında el değiştirdi. Bursa kenti ise ancak
A nadolu bölümünde kalan U ludağ’ın gü 1326’da Osmanlılar tarafından alınarak baş
neyindeki iç kesimlerde kışlar soğuk ve karlı kent yapıldı. 1330’da İznik alınınca OsmanlI
geçer. Kuytu ve çukur kesimlere daha az lar yönetim merkezini buraya taşıdılar.
yağış düşerken, yüksek kesimlerde yağış ol 1335’ten sonra Bursa yeniden 1365’e kadar
dukça çoktur. başkent oldu.
Bursa yöresi Kurtuluş Savaşı sırasında Yu
Tarih nanlıların A nadolu’da ilerleyişini kolaylaştı
Yapılan çeşitli kazı ve araştırm alarla Bursa ili ran Anzavur A yaklanm asından olumsuz bi
topraklarında ilk yerleşmelerin İÖ 4000’lere çimde etkilendi. İngilizler 24 Haziran 1920’de
uzandığı belirlenmiştir. İÖ 13. yüzyılda Bal M udanya’ya, 25 Haziran 1920’de de G em lik’e
k an lard an gelen Frigler'in yerleştiği bu yöre asker çıkardılar. 1 Temmuz 1920’de K araca
ye ilişkin kesin bilgiler İÖ 700 yıllarında bey ve M ustafakem alpaşa’yı alan Yunanlılar,
Bitinler ile başlar. Bitinya adı verilen bölge 8 Temmuz 1920’de Bursa’yı işgal etti. İşgal
İÖ 6. yüzyılda Lidyalılar’ın eline geçmiş ama, haberi ulaşınca Türkiye Büyük Millet Meclisi
aynı yüzyılın ortalarında bu topraklara Lidya- kürsüsüne 10 Temmuz 1920’de yas simgesi
lılar’ı yenen Persler egemen olmuştur. Pers olarak siyah bir şal örtüldü ve 10 Eylül
egemenliğinin son dönemlerinde kurulan Bi 1922’de B ursa’nm kurtuluşuna kadar orada
tinya Krallığı, bu toprakları Roma İm parator kaldı.
luğu ele geçirinceye kadar varlığını sürdürdü.
Rom a İm paratorluğu’nun ikiye bölünmesi ile Ekonomi
Bitinya, Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu’ Türkiye’nin önemli sanayi m erkezlerinden
nun bir eyaleti oldu. Bursa kenti ise tekfurluk biri olan B ursa’da otomobil, yedek parça;
olarak bu eyalet içinde yer aldı. yünlü, pamuklu, ipekli ve yapay ipek doku
Bursa yöresine 1075'te ulaşan Kutalmışoğlu ma; yem, yapay gübre; bitkisel yağ, konserve
Süleyman Şah tarafından ele geçirilen İznik fabrikaları bulunur. Ayrıca orman ürünlerini
kenti, kuruluş döneminde A nadolu Selçuklu değerlendiren fabrikalar da vardır. İldeki
Devleti'nin başkenti oldu. 4. ve 8. yüzyıllarda küçük sanayi etkinlikleri de çok canlıdır.
Hıristiyanlık ile ilgili bazı dinsel sorunların Özellikle havluculuk çok gelişmiştir ve ilin en
Şemsi Güner
çok tanınan sanayi ürünlerinin başında Bursa
havluları gelir. İlde üretilen çeşitli ürünleri
depolayıp korum ak ve pazarlam ak için ayrıca
çok sayıda kuruluş vardır. Gemlik ve M u
danya ilin başlıca limanlarıdır.
Eskiden beri önemli bir bitkisel üretim
alanı olan Bursa ilinde elde edilen ürünler
büyük kentlere ve yurtdışına satılır. İldeki
tarım-sanayi ilişkisi son derece gelişkin bir
düzeydedir. Yünlü, ipekli gibi dokum a, yağ,
salça gibi gıda sanayilerinin çeşitli kolları
ildeki tarımsal üretime dayanır. İlin verimli
topraklarında hem en her tür ürün yetiştiril
M u ra d iy e K ü lliy e s i'n d e il. M ura d (1403-51) ve ailesi m ektedir, Yaş sebze ve meyveciliğin yanı sıra
için y a p ılm ış 12 tü rb e b u lu nur. başta buğday olmak üzere tahıllar, şekerpan
70 BURSA
carı, tütün, ayçiçeği, soğan ilin önde gelen Bursa ili yeraltı kaynakları bakım ından da
tarım ürünleridir. Gemlik ve M udanya’da oldukça zengindir. İl topraklarında krom,
yetiştirilen ve ünü ülke sınırlarını aşan sofra volfram, bor, m erm er ve linyit içeren m aden
lık zeytin ile Bursa’nın geleneksel ürünü ler işletilmektedir.
şeftalinin yurtdışına satışı günden güne art
m aktadır. Toplum ve Kültür
Yetiştirilen hayvan sayısı çok olmamasına Doğal yapısının tarıma elverişliliği ve coğrafya
karşın Bursa’da hayvansal ürün önemli bir bakımından konum unun yerleşime uygunluğu
gelir kaynağıdır. Bursa ilinde yetiştirilen baş Bursa ili topraklarını tarih boyunca önemli bir
lıca küçükbaş hayvanlar merinos ve kıvırcık yerleşim merkezi yapmıştır. Çeşitli tarih dö
koyunudur. Sığır besiciliği de yaygın olarak nem lerinde yöreye egemen olan halklar arka
yapılır. Bursa kentinde hayvansal ürünleri larında önemli kültür kalıntıları bırakm ışlar
işleyen bir et kombinası vardır. Hayvancılığın dır. Bursa bugünkü görünüm ünü 12. yüzyıl
gelişmesinde Karacabey Tarım İşletm esi’nin dan sonra Türkler’le birlikte kazanmaya baş
önemli katkıları olmuştur. Önce Karacabey lamıştır. 14. yüzyıldan sonra iyiden iyiye
Harası adıyla kurulan bu eski tarım işletmesi belirginleşen Türk uygarlığı kuşkusuz kendi
nin at, sığır, koyun, tavuk yetiştirme ve tarım sinden önceki değişik uygarlıkların bir bileşi
şubeleri vardır. Bursa hayvancılığının öteki midir. Örneğin birçok Bizans söylencesi deği
dalları tavukçuluk, arıcılık ve ipekböcekçiliği- şime uğrayarak Türk söylencesi durum una
dir. Osmanlılar döneminde ipeği ile ün kazanan gelmiştir.
B ursa’da ipekböcekçiliği günümüzde ikincil Bursa Osmanlılar dönem inde ülkenin en
bir uğraş olmuştur. M arm ara Denizi ile Ulu- önemli dokum a merkeziydi. Kemha, atlas,
bat ve İznik göllerinde balıkçılık yapılır. kadife, tafta, bürümcük gibi çeşitli ipekli
Göllerde avlanan kerevitler yurtdışına satılır. dokum anın yanı sıra havluculuk da il doku
Am a son yıllarda sanayi atıklarıyla Gemlik macılığının önde gelen ürünlerindendir. İlin
Körfezi ve göllerin sularında ortaya çıkan ün kazanan el sanatlarından biri de çinicilik
hızlı kirlenme balıkçılığı ve turizmi olumsuz tir. İznik’te Bizans’ın son dönem lerinde baş
yönde etkilem ektedir. layan çinicilik 17. yüzyıl sonuna kadar önem i
Tarihsel zenginlikleri, kaplıcaları, doğal ni korum uştur. İznik çinilerinde egemen renk
güzellikleri, güneşi ve denizi, kışlık tatil ola maviye çalan yeşildir. Osmanlı döneminde
nakları ile Bursa ülkemizin önemli turizm birçok mimari yapıtı süsleyen bu çiniler hâlâ
bölgelerinden biridir. Kış sporları ve kayak yapıldıkları günün parlaklığını korum aktadır.
merkezi olan U ludağ’daki tesisler her türlü Bursa ilinin yaşamında yöreye yerleştirilen
hizmeti verebilecek düzeye erişmiştir (bak. Balkan göçmenlerinin önemli bir yeri vardır.
U l u d a G ). Günüm üzde ün kazanan Bursa bıçakçılığını
Ara Güler göçmen ustalar geliştirerek bugünkü düzeye
getirmiştir.
Bursa ilinin çeşitli yerleşim m erkezlerinde
Osmanlılar dönem inden kalma birçok eski
yapı vardır. Ayrıca Türk evlerinin en eski ve
özgün örnekleri de Bursa ilindedir. 17. yüzyı
lın başlarında Bursa ve M udanya’da yapılan
evlerin üst ve alt katlan aynı plandadır.
Çıkma bulunmayan bu evlerin alt katlarının
dış yüzeyleri tümüyle kapalıdır.
İl Merkezi: Bursa
U ludağ’ın kuzey eteklerinde kurulmuş olan
G ünüm üz B ursa'sında bazı eski evler özenle kent kendi adıyla anılan ovaya doğru geliş
ko ru n m u ştu r. miştir. Ulaşım kolaylığına sahip verimli bir
BURUN 71
Şemsi Güner
ova kenarında kurulmuş olan Bursa her za Rom a dönem inden beri bilinen Bursa ken
man kalabalık bir kent olmuştur. 17. yüzyılda tinin kaplıcaları ününü günümüze kadar sür
nüfusu 100 bine ulaşan kent bugün ülkemizin dürm üştür. Bu kaplıcalardan gut ve rom atiz
beşinci büyük kentidir. Son yıllarda gerçek ma gibi çeşitli hastalıklardan şikâyeti olanlar
leştirilen büyük yatırımlarla kent ülkemizin yararlanm aktadır.
en önemli sanayi m erkezlerinden biri konu Türkiye’nin en işlek karayollarından biri,
muna gelmiştir. Ne var ki, bu hızlı gelişme Bursa kentinden geçerek İstanbul’u İzm ir’e
plansız bir kentleşmeyi doğurmuş, eskiden bağlar. Kent yakınındaki havaalanı B ursa’ya
Çekirge semtinden bakıldığında yemyeşil bir havayoluyla da ulaşım olanağı sağlamaktadır.
halıyı andıran Bursa Ovası bugün yerleşme Kentin en önemli eğitim kurumu Uludağ
alanları ve fabrikalarla dolmuştur. Üniversitesi’dir. Eğitim Enstitüsü ve Yüksek
Bitinya Kralı I. Prusias tarafından İÖ 2. İslam Enstitüsü ilin öbür yükseköğrenim ku
yüzyılda kurulan Bursa 1326’da O rhan Bey rum landır. 1888’de kurulan Bursa İpekbö-
tarafından Bizanslılar’dan alınarak Osmanlı cekçiliği A raştırm a Enstitüsü ise üretim e yö
Devleti’ne başkent yapıldı. Osmanlılar döne nelik eğitim kurum udur. Bursalılar’ın eğlence
minde yapılan birçok han, m edrese, cami ve ve dinlenme alanlarından biri olan Kültür
im aret günümüzde de kenti süslemektedir. P ark’ta her yıl, uluslararası bir nitelik kaza
Bu yapılar arasında cami, türbe, m edrese, nan fuar açılır.
ham am , im aret ve handan oluşan ve Yeşil Kentin nüfusu 612.510’dur (1985).
semtinde bulunan Yeşil Külliye’de kullanı
lan çiniler bugün de göz alıcı güzelliklerini BURU bak. M o m e n t .
korum aktadır. Özellikle Yeşil Türbe Osmanlı
türbe mimarisinin en güzel örneklerinden BURUN, güzel kokulu çiçeklerin ya da iştah
biridir. Türbe firuze, lacivert, sarı, beyaz, açıcı yemeklerin kokularını algılamamızı sağ
yeşil çinilerle bezenmiştir. Yıldırım Bayezid lamanın ötesinde çok önemli işlevleri olan bir
tarafından yaptırılan Ulucami çok direkli ca organımızdır. Soluduğumuz hava ile havadan
milerin en klasik, anıtsal örneklerinden biri aldığı oksijeni vücudumuzun bütün hücreleri
dir. Caminin içinde 20 kubbeyi taşıyan 12 ne taşıyan kan arasındaki tem el bağlantı
ayak bulunur. yollarından biri burundur. Kısacası burnumuz
72 BURUNDİ
olan manyok yetiştirilir; sığır, koyun ve keçi A şinma). Finlandiya’daki taşocaklarında gra
beslenir. Nüfusun yüzde 85’ini oluşturan Ba- nit bloklar çatlaklarına su doldurulup donm a
hutular, İS 2. yüzyılda O rta A frika’ya gelen ya bırakılarak parçalanır.
B antular’dandır (bak. Irk). Ülkede yaşayan Su donunca genleştiği için, buzun yoğunlu
başka bir grup da sığır yetiştiriciliği yapan ğu sudan azdır; 1 cm3suyun ağırlığı 1 gr, 1 cm3
uzun boylu Batusiler’dir. O rtalam a boyları buzun ağırlığı ise 0,9 gramdır. Bu nedenle buz
1,80 m etrenin üzerindedir. Sığır yetiştiriciliği suyun üzerinde yüzer. D onan bir göl ya da
Batusiler’e ekonomik bir güç kazandırm anın havuzda önce yüzeyde ince bir buz katmanı
yanı sıra, toplumsal konum larında da üstün oluşur ve su dondukça yeni buzlar bu katm a
lük sağlar. Ticaret ilişkilerinde bu sığırları nın altına eklenir. Ü stte oluşan bu buz katm a
gerektiğinde güvence olarak kullanırlar. nı havuzun bütünüyle donmasını öiıler. Buz
B atusiler’in 15. yüzyılda Nil vadisinden ya tabakasının hemen altındaki su tam donma
da Etiyopya’dan geldikleri ve Bahutular üze noktasında, havuzun dibinde ise 4°C’dedir.
rinde egemenlik kurdukları sanılmaktadır. Eğer buz sudan hafif olup su yüzeyinde
1891’de bölge Alman Doğu Afrikası’na bağ kalmasaydı, kışın havuz ve göller, hatta bazı
landı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Ruanda- denizler dibe kadar donabilir, sudaki canlılar
Urundi adı verilen toprakların güney bölüm ü ölürdü. Am a buz sudan hafif olduğu için
nü oluşturdu ve M illetler Cem iyeti’nce (daha sudaki balıklar ve öteki canlılar yüzeyde
sonra Birleşmiş Milletler) Belçika’nın yöneti oluşan buz katm anının altında yaşamlarını
mine verildi. 1962’de bağımsız bir krallık olan sürdürebilm ektedir.
U rundi, adını yeniden Burundi olarak değiş Suyun donduğu zaman büyük ölçüde gen
tirdi ve 1966’da ülkede cumhuriyet ilan edildi. leştiğini buzdolabındaki buz kabında oluşan
Burundi bugün hâlâ başlıca ekonom ik etkinli buzlara baktığımızda kolayca görebiliriz. Buz
ği tarım olan gelişmemiş bir ülkedir. M aden küplerinin ortaları kubbe biçiminde yüksek
cilik ve sanayi işkollarında gelişmişlik düzeyi tir. K enarlardan başlayarak donan suyun
çok düşük olduğundan, ülke uluslararası ku hacmi genişlediği için kalıpların en son donan
ruluşlardan gelecek dış yardıma bağımlıdır. orta bölümleri yükselir. Dokuz ölçek su
Ulaşım ve iletişim oldukça zayıftır, başlıca ti donduğu zaman yaklaşık 10 ölçek buz oluşur.
caret yolu Tanganika G ölü’dür.
Bu nedenle sudaki bir buz parçası hacminin tel geçtikten sonra basınç kalktığı için yeniden
onda dokuzu sualtında kalacak biçimde yü donm uştur. Böylece, tel içinden geçtiği halde
zer. Eğer bir bardağı buz küpleriyle doldurup buz bütün olarak kalır. Bu deneyin yapılabil
sonra da ağzına kadar dolu olmasını sağlaya mesi için sıcaklığın çok düşük olmaması gere
cak biçimde su eklersek, su yüzüne çıkan bazı kir. Eğer sıcaklık buzun o basınç altında bile
buz parçalarının bardağın üst kenarını aştığını erimeyeceği kadar düşük olursa telin buzdan
görürüz. Buzlar erimeye bırakılırsa, bütün geçmediği görülür. Buz pateninde, patencinin
buzlar eridikten sonra bardağın kenarından ağırlığının basıncı altında eriyen buz daha
hiç su taşmadığı görülür. Çünkü eriyen buzun kaygan hale gelir ve patenci kolayca kayar.
hacmi küçülür ve hacim fazlalığı ortadan Çok soğuk havada buz pateni yapmak zordur,
kalkar. Büyük buzdağlarının gövdelerinin çok çünkü buz basınç altında erimediği için kay
önemli bir bölüm ünün su yüzeyinin altında m ak güçleşir (bak. D o n m a v e E r i m e ).
olmasının nedeni de aynıdır (bak. B u z d a ğ i ).
Bir havuz ya da göldeki durgun su donunca BUZDAĞI. Buzdağları denizde yüzen büyük
üstünde oluşan buz saydam olmaz, donuk buz kütleleridir. Bunlar Kuzey Kutup Bölge-
görünür; çünkü her su damlası donarken, buz si’nde (özellikle G rönland’ın güneyinde) ve
kristallerine tutunan minik bir hava kabarcığı A ntarktika’nın çevresinde bulunur. H er iki
çıkarır. Çevresinde oluşan kristaller arttıkça kara parçası da neredeyse tümüyle, pek çok
kabarcık bunlar arasında sıkışır kalır. Buz yerde binlerce m etre kalınlığa ulaşan bir buz
kütlesinin içindeki bu hava kabarcıkları buza örtüsüyle kaplıdır. H er kar yağışı buzun
donuk bir görünüm verir. H areketli sular kalınlığını artırır ve buz örtüsünün denize
üzerinde buz oluştuğunda ise, hava kabarcık doğru yavaşça hareket etm esine neden olur.
ları buzun içinde kalmadığından buz saydam Grönland dağlarla çevrili büyük bir yayla
olur. dır. İç kısımlarda buz kalınlığı 2.500 m etreden
Alkol ve benzer m addeler karıştırarak su fazladır. Bu buz tabakası dağlar arasındaki
yun donma noktası düşürülebilir. Otomobil geçitleri aşıp dik vadilerden aşağıya doğru
radyatörlerinde kışın antifriz olarak kullanı hareket eden buzullar oluşturur (bak. Buzul
lan etilen glikol de, aynı biçimde, donma VE B u z u l l a ş m a ) . Bayırların dikliği nedeniyle
noktasını düşürür ve soğutma sistemi dondu buzullarda derin çatlaklar, yarıklar ortaya
rucu havalarda bile çalışır. Deniz suyundaki çıkar. Buzulun denize ulaşan ucu bir süre su
tuz da onun donm a noktasını düşürür. Bunun üstünde yüzer. Ancak sonra, dalgalar bu
için Kuzey ve Güney Kutup bölgeleri dışında yüzen bölümü çatlak yerlerinden parçalar ve
deniz suyunun donması ender görülür. Gene kopan buz kütlesi bir buzdağı olarak denizde
aynı nedenle, soğuk havalarda karın buzlaş dolaşmaya başlar. D aha sıcak sularda eriyene
masını önlem ek için yollara tuz serpilir. İzlan kadar akıntılarla güneye sürüklenir. G rön
da’da geniş alanlar tatlı suyun oluşturduğu land buzdağları genellikle çok garip şekillidir.
buz tabakaları ve buzullarla kaplıdır, ama A ntarktika, dağ sıraları ve geniş, derin
kıyılarını çevreleyen denizde buz çok seyrek vadileriyle düzensiz bir yüzey şekline sahiptir.
görülür. Bu vadilerdeki buz tabakaları düzgün bir
Suyun donm a noktası üstündeki basınçtan biçimde denize doğru hareket eder ve geniş,
da etkilenir. Basınç arttıkça suyun donması düz tabakalar halinde denize uzanır. Buz
güçleşir. Basıncın suyun donma noktasını tabakaları suyun etkisiyle koptuğu zaman,
düşürdüğünü görmek için bir deney yapabili üstleri düz, keskin kenarları dik kayalıkları
riz. Bir buz blokunun üzerine konan bir telin andıran çok büyük buzdağları oluşur. Bunlar
iki ucuna ağırlıklar asalım. Telin buza gömül genellikle Kuzey Kutup Bölgesi buzdağların-
düğünü, bir süre sonra gittikçe buz içinde dan daha alçaktır.
aşağı doğru inip sonunda buzun altına geldiği Buzdağlarının deniz üzerinde görülen bölü
ni, ama buzun bölünmediğini, bütün olarak münün yaklaşık altı katı su altındadır. G rön
kaldığını görürüz. Ağırlıkların aşağı doğru land buzdağlarının pek azmin sudan yüksekli
çektiği telin basıncı altında buz erimiş, ancak ği 60 metreyi geçer; çoğu 30 m etreden yüksek
BUZ HOKEYİ 75
değildir. Genişliği 1.500 m etreden fazla olabi ler kışın izledikleri yolun daha güneyinden
lir. Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki büyük buz- giderler. Güney yarıkürede ise, çok az gemi
dağlarına “buz adaları” denir. Bunlar genel A ntarktika’ya buzdağlarının tehlike oluştu
likle kutup bölgesinde bulunur ve yavaş hare rabileceği kadar yaklaşır.
ket ederler. Bilimsel araştırm a gruplarının
bunlar üzerinde aylarca konakladığı olur. BUZDOLABI bak. S o ğ u tm a .
G rönland’dan güneye doğru sürüklenen
buzdağları Avrupa ile Kuzey A m erika arasın BUZ HOKEYİ, buzla kaplı bir alanda, altışar
daki işlek denizyolunu izleyen gemiler için kişilik iki takım arasında oynanan çok hızlı bir
büyük bir tehlike oluşturur. Çevresindeki oyundur. Am aç, ucû kıvrık bir tahta sopa
havayı soğuttuğu için, buzdağı genellikle bir kullanarak küçük, sert bir diski rakip kaleden
sis bulutu arkasına gizlenir. Zam anının en geçirmektir. Çim hokeyinden uyarlanmış olan
büyük yolcu gemisi olan Titarıic, İngiltere’den oyun ilk kez 1860’ta Kanada’da, O ntario’daki
New Y ork’a yaptığı ilk seferde, 15 Nisan Kingston Lim am ’mn buzları üzerinde oynan
1912’de G rand Banks’ın (Büyük Sığlık) 150 mıştır. Buz hokeyi I. Dünya Savaşı’ndan
km güneyinde bir buzdağıyla çarpıştı ve battı. sonra yaygınlaştı.
1.500 kişinin öldüğü Titanic felaketinden son Oyun alanı, 1,22 m etre yüksekliğinde bir
ra, gemi yolları yakınında görülen buzdağları duvarla çevrilmiş, boyu 61 m etre, eni 30
konusunda gemileri uyarmak için U luslarara m etre olan bir dikdörtgendir. Boyutlarının
sı Buz Devriyesi kuruldu. Özel olarak yapıl oranı aynı kalmak koşuluyla daha küçük
mış gemiler kuzeydeki denizlerde devriye alanlarda da oynanır. Oyun alanında, alanı iki
gezerek büyük buzdağlarının yerlerini haber eşit parçaya bölen kırmızı bir orta çizgi ve üç
verir ve küçük olanlarını parçalar. Buzdağla- eşit parçaya bölen iki mavi çizgi, bir orta
rının en çok görüldüğü yaz mevsiminde gemi yuvarlak ve her iki yarı alanda ikişer başlama
76 BUZ HOKEYİ
Buz hokeyi alanı üç bölg eye ayrılır. O yun tarafsız bölgedeki orta yu va rla kta başlar. İki uçtaki b ö lg e le ri karşıt
ta k ım la r savunur.
yuvarlağı gizilidir. İki mavi çizgi arasındaki ucundaki kıvrık kısmın boyu da 32 santim et
alan tarafsız bölge, kaleyle önündeki mavi reden fazla olamaz.
çizgi arasındaki alan savunma bölgesi, öbür Oyuncular özel patenler, kalın eldivenler,
mavi çizgiyle rakip kale arasındaki alan da yastıklarla beslenmiş koruyucu özel form alar
saldırı bölgesi olarak adlandırılır. giyer ve koruyucu başlık takarlar.
Arkası bir ağla kapatılmış olan kalelerin Oyun her biri 20 dakikalık üç devreden
genişliği 2,40 m etre, yüksekliği 1,22 m etredir. oluşur. H er devre sonunda takım lar kale
Sertleştirilmiş kauçuktan yapılan ve pu c k adı değiştirir. Hakem in diski orta yuvarlakta iki
verilen disk 7,6 cm çapında, 2,5 cm kalınlığın rakip oyuncunun arasına bırakmasıyla oyun
da ve 156-170 gr ağırlığındadır. Diski sürmek başlar. Bu başlangıç her golden sonra orta
için kullanılan sopanın boyu 1,35 m etreden ve yuvarlakta ve oyunun her kesilişinden sonra
Tommy Hindley
en yakın başlama yuvarlağında yinelenir.
Takımlar bir kaleci, iki savunma oyuncusu
ve üç ileri alan oyuncusu düzeninde oynar.
Çok hızlı ve yorucu bir oyun olduğu için çok
sık oyuncu değiştirilir. Oyuncu değişimi oyun
durdurulm adan yapılır. Bir oyuncunun buz
üzerinde iki dakikadan fazla kaldığı pek
görülmez.
İleri alan oyuncuları diski rakip kaleye
götürürken saldırı bölgesine girişte diski sü
ren oyuncu en önde, disk de onun önünde
olmalıdır. Gol olması için kaleye giren diske
sopayla vurmuş olmak gerekir. Sopaların
omuzdan yüksekte tutulması, sopayla rakibi
engelleme, kasıtlı sertlikler, diskin üzerine
yatm ak gibi pek çok hareket kurallara aykırı
Buz hokeyi dü nya nın en hızlı takım o yu n u d u r.
dır. Kuralların çiğnenmesi penaltıyla cezalan
O yu n cu la r saka tlan m am ak için koru yucu fo rm a la r dırılır. Bazı kural çiğnemelerinde mavi çizgi
g iyerle r. den atılan serbest vuruş penaltı sayılır. Am a
BUZUL ÇAĞI 77
genellikle penaltı, kural çiğneyen oyuncunun JEO LO Jİ). D aha önceleri de buzul çağları ya
iki ya da beş dakika süreyle oyun dışına şanmış olmakla birlikte, en son ve en çok
çıkarılması ve takımın oyunu eksik oyuncuyla bilinen buzul çağı yaklaşık 2.500.000 yıl önce
sürdürmesidir. Oyunu bir hakem ve farklı başlamış ve yaklaşık 10 bin yıl önce sona
görevleri olan altı yardımcısı yönetir. ermiştir.
K anada’nın ulusal oyunu olarak kabul edi Buzul Çağı olarak adlandırılan bu son
len buz hokeyinin bugünkü kuralları Kana- dönem e girerken dünyanın iklimi günden
da’da 1875’te belirlenmiştir. A B D ’de ve Ka- güne soğumaya başladı. İskandinavya Dağla
nada’da profesyonel ligler vardır. Olimpiyat rın d a k i buz örtüleri kalınlaştı ve güneye
O yunları’nda da oynanan buz hokeyinde ön doğru yayıldı. En fazla yayıldığı dönem de,
de gelen ülkeler, SSCB, Çekoslovakya, Ka buz örtüleri Britanya A daları’nm, Kuzey A l
nada ve İsveçtir. m anya ve SSCB’nin çok büyük bir bölümünü,
bütün K anada’yı ve A B D ’nin kuzey bölüm ü
BUZ PATENİ bak. P a te n nü kapladı. Böyle bir buz örtüsü bugün ancak
G rönland ve A ntarktika’da görülebilir.
BUZUL ÇAĞI. D ünya’nın ikliminin bugün Buzul Çağı’nın gelişimi, buz örtüsünün
künden çok daha soğuk olduğu ve engin bir yaygınlaşması ve sonra geri çekilmesi biçimin
buz örtüsünün karaların büyük bir bölümünü de yalın bir çizgi izlemedi. Buz örtüsünün
kapladığı döneme buzul çağı denir (bak. yayılması ve geri çekilmesi yaklaşık 20 kez
Buzul Çağı sırasında in sa n la r ve h a yva n la r için yaşam zordu. H ayvanların ço ğ u n u n m a m u tla r g ib i uzun kıllı,
kalın postları vardı. İnsa nla r e tle ri ve po stları için bu ha yvan ları avlardı.
78 BUZUL VE BUZULLAŞMA
yinelendi ve her “buzul ilerleyişi” dönemini, Buzul çağlarının niçin ortaya çıktığını bil
iklimin bugünkünden daha sıcak olduğu bir miyoruz. Çeşitli nedenler bir araya gelmiş
dönem izledi. Buzulların ilerlediği dönem ler olabilir. Buzul Çağı dönem inde Kuzey Buz
de de dünyada tropik orm anlar ve tropik Denizi dünya tarihinde ilk kez neredeyse
çayırlar vardı, ama bunlar ekvator boyunca tümüyle karalar arasında kısılıp kalmış, başka
uzanan dar bir kuşağa sıkışmıştı. okyanusların sıcak su akıntıları buraya gire
Deniz düzeyi Buzul Çağı boyunca değişik memişti. Bu durum , dünyanın güneşten aldığı
lik gösterdi. Başlangıçta çok fazla suyun buza ısı m iktarındaki değişmelerle birleşerek Buzul
dönüşmesi nedeniyle her yerde alçalan deniz Çağı’na yol açmış olabilir.
düzeyi daha sonra, buz örtüsünün gittikçe Büyük buz örtüsü çok yavaş bir biçimde
artan büyük ağırlığı kıtaları aşağı doğru bastı geri çekildi ve yaklaşık 10 bin yıl önce
rınca yeniden yükseldi. Çok yavaş olarak kuzeydeki konum una döndü. Am a Buzul
gerçekleşen bu durum buzlann her eriyişinde Çağı henüz sona ermemiş olabilir ve biz başka
tersine döndü. Buzların son kez erimesinden bir soğuk dönemin izleyeceği geçici bir sıcak
bu yana ancak 10 bin yıl geçtiği için kuzeydeki dönem de yaşıyor olabiliriz. Öte yandan, daha
kıtalar yeniden yükselmelerini günümüzde de önce de olduğu gibi buz örtüsü yavaş yavaş
sürdürm ektedirler. bütünüyle ortadan kalkabilir ve kutup bölge
Buzul Çağı’nda, buzullar (bak. B u z u l VE leri bir gün yeniden ısınabilir. Böyle bir
B u z u l l a ş m a ) üzerinde hareket ettikleri kaya durum da okyanusların su düzeyi yaklaşık 15
ları aşındırdılar. Büyük kay.a parçalarını sü m etre yükselecektir.
rükleyip yerlerinden çok uzaklara taşıdılar.
İri kaya parçalarının yanı sıra taşıdıkları kum, BUZUL VE BUZULLAŞMA. Buzul karalar
çakıl ve kil gibi maddeleri vadi kenarlarında üzerindeki kalıcı, yıldan yıla yavaş ve sürekli
ve buzulun eridiği yerlerde biriktirerek buzul- bir biçimde hareket eden büyük bir buz
taşlar oluşturdular. kütlesidir. Buzul bir yılda yüzlerce m etre
Buzulların etkisiyle yüksek tepeler aşındı, hareket edebileceği gibi, ilerlemesi çok daha
doruklarındaki sivrilikler kayboldu. Buzulun yavaş da olabilir. Buzulun bazı bölümleri
yolunu kesen vadiler buzulun taşıdığı taş ve öteki bölümlerinden daha hızlı hareket eder.
toprakla doldu. Buzulun aktığı yönde uzanan Kar örtüsünün sürekli olduğu yerlerde
vadiler aşınarak daha da derinleştiler. K ana oluştuğu için buzullar ya kutup bölgelerinde
da ve A B D ’deki Büyük Göller buzlar çekilir ya da yağan karın eriyen ve buharlaşan
ken oluştu. Buzulların güney ucundan akan kardan daha çok olduğu yüksek dağlık bölge
çok m iktarda su önündeki yüksek kesimlerle lerde bulunur. İklimin daha soğuk, ama kar
buzulun ucu arasında birikip kaldı. (N İ a g a r a yağışının daha az olduğu yerlerde buzul olm a
Ç a v l a n i m addesinde, farklı düzeydeki gölle masına karşılık, A frika’nın ekvatora yakın
rin nasıl oluştuğu ve Niagara Irm ağı’nın Erie bölgelerindeki bazı yüksek dağlarda buzullar
G ölü’nden O ntario G ölü’ne büyük bir çağla olmasının nedeni budur. Yüksek dağlardaki
yan halinde nasıl akmaya başladığı anlatılmak kalıcı kar örtüsünün alt sınırına kar sınırı
tadır.) Dünyanın başka yerlerindeki birçok denir. Kutup bölgelerinde deniz düzeyine
göl de buzulların üzerinde hareket ettiği kadar inen kar sınırı ekvatorda yaklaşık 6.000
kayaçları oyarak açtığı çukurlarda oluş m etre yüksekliktedir. Grönland Adası ve
muştur. A ntarktika buzla kaplıdır. Bu buz örtüsünün
Buzul Çağı’mn gelişi hayvanların yaşamını kalınlığı G rönland’da 2.500 m etreye ulaşır.
da büyük ölçüde etkiledi. Yeni iklime ve Oluştuğu bölgenin coğrafi yapısına ve iklime
değişen koşullara uyum gösteremeyen birçok bağlı olarak, başlıca üç tür buzul vardır.
hayvan türünün soyu tükendi. Başka türler Vadi buzulları. Alp ya da dağ buzulu da
daha sıcak bir iklim bulmak için güneye doğru denen bu buzullar dağlardaki vadilerde buz
göçtüler. M am ut ve gergedan gibi bazı türler ırmakları biçiminde oluşur. Him alayalar’da
ise evrim geçirerek zorlu koşullarda yaşamayı uzunluğu 45 kilom etreye ulaşan vadi buzulları
başardılar (bak. TARİHÖNCESİ Y a ş a m ) . vardır. A vrupa’daki birçok sıradağda ve Alp
BUZUL VE BUZULLAŞMA 79
Buzdaki çatlaklara
buzul çatlağı ya da
o * buzyarığı denir-ap. Uç buzultaşının arkasında
F o lu ş m u ş g ö l
> -
Dağları’nda, Kuzey A m erika’daki Kayalık Çok kalın olmayan kimi örtü buzulları
D ağlar’da, Güney A m erika’daki A nd Dağla- dağların doruklarında buz takkeleri oluştu
rı’nda büyük vadi buzulları bulunur. Doğu rur. Ağrı D ağı’nm ve Kilim anjaro D ağı’nın
Toroslar’da, Doğu Karadeniz ve Doğu A na doruklarındaki buzullar bu türdendir.
dolu’daki dağlarda da boyları birkaç yüz Dağeteği buzulları. A laska’da çok yaygın
m etre olan vadi buzulları görülür. olan dağeteği buzulları dağların eteğinde yel
Örtü buzulları. Bazı bölgelerde yaylaları ve paze biçiminde yayılır. Vadi ve örtü buzulları
dağları örtecek biçimde genişleyen buzullara arasında yer alan bu buzullar, bir vadi buzulu
örtü buzulları denir. Çok büyük örtü buzulla nun dağın eteğindeki bir başka buzulla birleş
rına kıta buzulu ya da inlandsis adı verilir. mesi sonucu oluşur. A laska’daki M alaspina
D ünyanın en büyük örtü buzulu A ntarktika’ Buzulu bu türün tipik bir örneğidir. Dağın
dadır. 14 milyon km2’den büyük olan bu kıta eteğinin bir kıyı ovası olduğu durum larda,
tümüyle buz örtüsüyle kaplıdır. İkinci büyük denizin içine doğru uzanan buzullara buzla
örtü buzulu olan G rönland inlandsisinin boyu denir. Günüm üzde buzlalar yalnızca A ntark
2.400 km, eni 1.100 km ve kapladığı alan 1,73 tika’da bulunur. Buradaki Ross Buzlası Fran
milyon km2’dir. sa kadar bir alanı kaplar.
80 BUZUL VE BUZULLAŞMA
taş, toprak gibi maddeleri beraberinde taşır. BÜKREŞ, bir Doğu Avrupa ülkesi olan
Buzul eridiğinde çökerek biriken bu taş ve R om anya’nın başkenti ve en büyük yerleşim
toprağa buzul sürüntüsü (til) denir. Buzul m erkezidir. Tuna Irm ağı’na dökülen küçük
dilinin ucu eridiği zaman, taşıdığı m addeler Dîmbovita Irm ağı’nm kıyısında, çukur bir
buzulun ucuna yığılarak uç buzultaşlarim alanda kuruludur. Irmağın bir kıyısında düm
oluşturur. Buzulun taşıdığı taş ve toprağın bir düz ovalar, öbür kıyısında alçak tepeler var
bölümü buzulun yan taraflarında birikir ve dır. Bu nedenle yazın sıcak rüzgârlardan ve
yan buzultaşları oluşur. İki buzulun birleştiği kuraklıktan, kışın da kar fırtınalarından yete
durum larda yan buzultaşları birleşereK ortada rince korunam az. B ükreş’te, D îm bovita’nm
bir sırt oluşturur; buna orta buzultaşı denir. iki yakası 16 köprüyle birbirine bağlanmış
Moren olarak da adlandırılan buzultaşın bu tır.
zulun altında oluşan türü dip buzultaşı olarak Kent merkezi geniş bulvarları, yüksek
adlandırılır. Dip buzultaşları örtü buzulların apartm anları ve görkemli kamu yapılarıyla
da en çok rastlanan tortu türüdür. Buzulaltı çağdaş bir görünümdedir. Calea Victoriei
akarsularının çökerttiği, katmanlaşmış sırtlar (Z afer Bulvarı) A vrupa’nın en güzel caddele-
oluşturan ve bu suların yataklarının geçtiği rindendir. Eski krallık sarayı, A thenaeum ve
yerleri gösteren tortulara esker denir. Bu üniversite göze çarpan yapılardır. K entte 16.
suların açığa çıktığı nokta kame adı verilen ve 17. yüzyıllarda yapılmış, genellikle küçük
çakıl yığıntısından belli olur. Kuzey Am erika kiliseler ve m anastırlar vardır.
ve Kuzey A vrupa’nın birçok yerinde görülen 1459’dan kalma yazılı belgelerden, Bük
buzul sürüntüleri Buzul Çağı’nda bu kıtaların reş’in 14. yüzyılda bir kale çevresinde gelişti
büyük bölümünü kaplayan geniş buz örtüsün ğini öğreniyoruz. D aha sonra Eflâk prensleri
den geriye kalmıştır. Bir zam anlar buzullarla nin kışlık merkezi oldu. 1460’tan 1859’a kadar
kaplı olan dağlarda şimdi boş buzyalakları ve Osmanlı egemenliğinde kaldı. Osmanlılar,
birbirlerinden sarp sırtlarla ayrılmış, “U ” 18. yüzyıldan başlayarak Bükreş’e İstanbul’
biçiminde derin vadiler vardır. Irm ak ya da daki Fenerli R um lar’dan seçilen yöneticiler
göl kenarlarında görülen çakıllı teraslar da gönderdiler. 1821’deki halk ayaklanmasından
kökenlerini buzullardan alır. Bu teraslar eski sonra, 1859’da baş gösteren yeni bir ayaklan
kıyı çizgisinin ve buzul çağındaki su düzeyleri mayla Osmanlı yönetimine son verildi. B ük
nin göstergesidir (bak. B u z u l Ç a ğ i ) . reş 1862’de, Eflâk ve Boğdan’ın birleşmesiyle
ZEFA
Bülbül eskiçağlardan bu yana birçok efsa bütçesinde doğru önceliklerin seçildiği söyle
ne, rom an, öykü, şiir ve atasözüne konu nemez. Bütçesindeki öncelikler doğru olarak
olmuştur. Örneğin Eski Yunan mitolojisinde belirlenmeyen bir şirketin kârı azalır ve bu
bülbül üstüne söylenmiş efsanelerden birkaçı yanlışlar sürerse şirket iflas edebilir.
günümüze kadar ulaşmıştır. İran ve Türk Devlet bütçesi de bütün yurttaşların yaşa
edebiyatlarında da bülbül ile gül birçok öykü mını büyük ölçüde etkilediği için yaşamsal
nün ayrılmaz kahram anlarıdır. Bu efsaneler önem taşır ve bu önemi nedeniyle bütçeyi
den birine göre bülbül gülün açması için kimin hazırlayacağı, bütçedeki öncelikleri be
sabaha kadar öter, ama ötm ekten yorgun lirleyen kararları kimin alacağı tarih boyunca
düşüp şafakta öldüğü için gülün açtığını göre toplumsal m ücadelelere yol açmıştır. 17.
mezmiş. yüzyılda İngiltere’de kral ile halkın temsilcisi
olan parlam ento arasında bütçeyi hazırlama
BÜTÇE. Belirli bir dönem deki gelirin nasıl hakkı konusundaki uzun mücadeleyi parla
harcanacağının, çeşitli gereksinimlerin önce m ento kazanmış ve bütçeyi yapma hakkı
likleri dikkate alınarak önceden planlanması kraldan parlam entoya geçmiştir. D em okra
na bütçe yapmak, yapılan bu plana da bütçe tik ülkelerde bütçe konusunda son söz her
denir. Bütçe, gelirin giderler arasında akıllıca zaman parlam entolarındır. Bir hüküm etin
bölüştürülm esine yardımcı olur. Bu anlamıyla bütçesi onun nelere öncelik verdiğini, hükü
bir devlet ya da şirket bütçesinden söz edilebi m et . politikalarının kimlere hizmet ettiğini
leceği gibi, bir kişinin ya da ailenin bütçesin ortaya koyar.
den de söz edilebilir. Devlet bütçesindeki giderleri karşılamaya
Bir aile bütçesi yapılırken aylık ya da yıllık devletin normal geliri olan vergi geliri yet
gelir tem el alınarak, giderler (kira, beslenme, miyorsa bu tür bütçeye açık bütçe denir.
giyim, ulaşım, eğitim, sağlık, tatil giderleri Bütçedeki açık, borçlanarak ya da para basa
gibi) buna göre belirlenir. rak karşılanır. Açık bütçeler, açığın büyüklü
Şirketler için de bütçe büyük önem taşır. ğüne göre büyüyen oranda bir enflasyon
Şirketler aylık, yıllık ya da daha uzun süreler (hızlı fiyat artışı) nedenidir.
için bütçe yapar. O dönemde elde etmeyi
umduğu geliri ve o geliri elde etm ek için Bütçe İlkeleri
yapacağı harcamayı (kira, işçi ücretleri, ham Uzun yılların uygulamaları sonucunda bütçe
m adde, enerji giderleri gibi) planlar. Şirket lerin hazırlanmasında belirli teknikler ve ilke
bütçesinin amacı gelir ve giderlerin, şirketin ler gelişmiştir. Bunların başlıcaları: Genellik,
kârını en yüksek düzeye çıkaracak biçimde birlik, tahsis edilememe ilkeleridir. Genellik
düzenlemesidir. ilkesi, bütçedeki gelirlerin ve giderlerin ayrı
Devlet bütçesi de devletin yapması gereken ayrı belirtilmesi, gelirlerin elde edilmesi için
kamu hizmetlerinin gerektirdiği harcamaların yapılan giderlerin, gelirden düşülmemesi ilke
ve bunun için gerekli gelirlerin önceden plan sidir. Birlik ilkesi, devletin bütün gelir ve
lanmasıdır. Am a, devlet bütçesi hazırlanırken giderlerinin tek bir bütçe içinde yer almasıdır.
yapılması gereken giderler (savunma, eğitim, Tahsis edilememe ilkesi, belirli gelirlerin b e
sağlık, genel yönetim, yatırım harcamaları gibi) lirli giderlere ayrılmaması, bütün gelirlerin bir
temel alınır ve bunun için gerekli kaynakların yerde toplanıp, bütün harcamaların oradan
(vergi, borçlanma gibi) sağlanmasına çalışılır. karşılanması ilkesidir.
İster aile, ister şirket, ister devlet bütçesi
olsun, bütçe her zaman yaşamsal önem taşır Türkiye'de Bütçe
ve insanların yaşayışını tem elden etkiler. Bir Türkiye’de bütçe, bakanlar kurulunun hazır
ailenin, şirketin ya da devletin iyi yönetilip ladığı bütçe önerisinin Türkiye Büyük Millet
yönetilmediği bütçesine bakarak anlaşılabilir. Meclisi’nce görüşülüp kabul edilmesi yoluyla
Aile bireylerinin sağlık, beslenme, eğitim yapılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
gereksinimlerine az para ayıran, gösterişe kabul ettiği bütçeyi hüküm et uygular. Meclis
yönelik harcam alara öncelik tanıyan bir aile bütçenin uygulanmasını denetler.
84 BÜYÜ
Bütçenin hazırlanışında devlet örgütü için Büyük G öller 2,5 milyon ile 10 bin yıl
de aşağıdan yukarı bir yol izlenir. Bakanlıklar önce, Buzul Çağı sırasında güneye doğru inen
gereksinimlerini belirleyerek maliye bakanlı büyük buz tabakalarının geçtikleri vadileri
ğına bildirir; maliye bakanlığı kendi bütçesini derinleştirip genişletmesi sonucu oluştu. D a
de ekleyerek bunları birleştirir ve gider bütçe ha sonra, buzullar kuzey çıkışını kapatacak
sini hazırlar. G enel ekonomik durum u değer biçimde biraz geri çekilerek su kütlelerini
lendirerek gelir bütçesini de hazırlar. B akan güneyde bıraktı. Bu dönem de sular bugünkü
lar kurulu, bunlar üzerinde gerekirse değişik göllerden daha geniş bir alanı kaplıyordu.
lik yapar ve meclisin onayına sunar. Büyük G öller’in kıyıları bugünkü görünüm le
Bütçe tasarısı mali yılbaşından en az 75 gün rini çok daha yakın zam anlarda aldı.
önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunu G öller, genişliklerinin yanı sıra, üzerlerin
lur. Bütçe komisyonunda incelenerek gerekli de gidip gelen büyük tonajlı gemiler, çevrele
değişiklikler yapıldıktan sonra genel kurulda rinde kurulan kasaba ve kentler, kıyılarındaki
oylanarak kabul edilir. Bütçenin kabul edil dinlence ve eğlence yerleri açısından “büyük”
memesi durum unda hüküm et istifa etm ek nitelemesine hak kazanır. K anada nüfusunun
zorundadır. Bütçe uygulamasını meclis adına üçte ikisi ve fabrikalarının çoğu Büyük G öller
Sayıştay denetler. Uygulanması tamamlanan Yöresi’nde ya da St. Lawrence Irmağı kıyıla
bütçe ile ilgili kesin hesap yasasını hükümet rında yoğunlaşmıştır. Büyük G öller’e kıyısı
mali yıl sonundan başlayarak en geç yedi ay olan sekiz ABD eyaletinde, ülkenin fabrika
içinde meclise sunar. Sayıştay’ın incelemeleri ürünlerinin yarıdan fazlası ve besin m addele
sonunda meclise gönderdiği “genel uygunluk rinin önemli bir bölümü üretilir.
bildirisi”ni de dikkate alarak yapılan görüşme Superior Gölü, H azar Denizi’nden sonra
sonunda kesin hesap yasasının kabulüyle mec dünyanın ikinci büyük gölüdür. Büyük Göl
lisin bütçe üzerindeki denetimi tamamlanır. ler’in de en derinidir. Superior’un hemen
güneyinde Michigan Gölü yer alır. Michigan
BÜYÜ bak. B ü y ü v e B ü y ü c ü lü k . G ölü’nün batısında bulunan H uron Gölü,
sularını St? Clair Irmağı, St. Clair Gölü
BÜYÜKADA bak. P re n s A d a la ri. havzası ve D etroit Irmağı yoluyla Erie G ölü’
ne boşaltır. Erie G ölü, Büyük G öller’in
BÜYÜK BRİTANYA VE İRLANDA BİRLE- içinde en sığ olanıdır. O rtalam a derinliği 17
ŞİK KRALLIĞI bak. İNGİLTERE. m etredir. Suları, Niagara Irmağı yoluyla
O ntario G ölü’ne ulaşır. İki göl arasındaki 47
BÜYÜK GÖLLER YÖRESİ. Büyük Göller m etre düzey farkından oluşan ünlü Niagara
olarak adlandırılan Superior, Michigan, Hu- Çavlanı (bak. N i a g a r a Ç a v l a n i ) , turizm
ron, Erie ve O ntario gölleri, Kuzey A m eri ve sanayi açısından çok önemlidir. O ntario
ka’nın doğusunda, A B D ile K anada arasında Gölü ise beşlinin en küçük gölüdür.
yer alır. Superior Gölü dünyanın en büyük Erie G ölü’nün güneyinde, Pennsylvania ve
tatlı su gölüdür. Bu beş gölün kapladığı O hio’nun zengin köm ür yatakları uzanır.
toplam alan İngiltere’nin yüzölçümünden da Superior Gölü çevresindeki demir cevheri,
ha büyüktür (245.000 km2). Büyük G öller’e m adenköm ürü ya da kokköm ürü kullanılma
akan yüzlerce küçük akarsu vardır. Göllerin dan demir ve çelik haline getirilemez. Büyük
suyunu denize akıtan tek ırmak ise St. Law- G öller’in suları köm ür ve m aden cevherinin
rence’dir. Doğal ya da insan yapısı birçok bir araya getirilmesini kolaylaştırır. Büyük
kanal gölleri birbirine bağlar. Böylece Atlas Göller çevresinde birçok çelik ve çelik eşya
Okyanusu’ndan gelen bir gemi, St. Lawrence üreten fabrika bulunmasının nedeni budur.
Irm ağı’ndan ve göllerden geçerek, Kuzey Batıda A B D ’nin mısır ekim kuşağı ve kuzey
A m erika kıtasındaki D uluth ve Superior li batıda K anada’nın tahıl yetiştirilen düzlükleri
m anlarına ulaşabilir. Su kanallarının ve li uzanır. Batıdaki göllerin yakınlarında bakır
m anların çoğu aralık ayı ortasından nisan ayı cevheri ve kireçtaşı bulunur. Kuzey ve kuzey
sonuna kadar donar. batıda ise kâğıt ve kereste yapımında kullanı-
BÜYÜK GÖLLER YÖRESİ 85
SUPERİOR GÖLÜ
Cluebec
H U R O N GÖLÜ
T oronto -
Detroit.
ERİE GÖ LÜ
Cleveland
lan ağaçların yer aldığı orm anlar vardır. na ulaşan bir akarsuya kadar kara üzerinden
Saydığımız tahıl, köm ür, demir cevheri, bakır taşıdı ve O ntario Gölü yoluyla geri döndü.
cevheri, kireçtaşı ve kereste gibi ürünler en Başka kâşifler de Superior ve Michigan gölle
elverişli biçimde yük gemileriyle taşınır. B ü rini buldular.
yük G öller’deki birçok liman ırmak ağızları 1679’da La Salle adında bir Fransız kâşif
nın genişletilmesi yoluyla kurulm uştur. Bu küçük bir gemiyle, hem kürk satm ak, hem de
göllerde yaklaşık 200 liman vardır. göllerin kıyılarını keşfetmek için Niagara
Bugün Avrupa ve Büyük G öller arasında Çavlam ’mn yukarı kesiminden yola çıktı.
düzenli gemi seferleri vardır. Oysa, St. Law- Michigan G ölü’ndeki G reen Körfezi’ne ulaş
rence suyolunun 1959’da tam am lanm asın tıktan sonra, karayoluyla geri döndü. Daha
dan önce, kimi kanallardaki havuzların küçük sonra Michigan G ölü’nün güney ucuna yapı
lüğü nedeniyle yalnızca küçük gemiler işli lan bir kano seferine önderlik etti ve oradan
yordu. Mississippi Irm ağı’nı keşfe çıktı.
A m erikan Bağımsızlık Savaşı’ndan (1776-
Tarih 83) sonra, Büyük Göller Yöresi bir süre
AvrupalIlar Kuzey A m erika’ya ayak basm a İngiliz egemenliğinde kaldıysa da anlaşmaz
dan önce Büyük G öller’i çevreleyen toprak lıklar ve savaşlar sürdü. 1813’te göllerin A BD
lar sık orm anlarla kaplıydı. B uralarda, huş- ve Kanada arasında paylaşılması konusunda
ağacından yapılma kanolarıyla göllerin kıyıla anlaşma sağlandı. 1909’da A BD ve Kanada,
rı boyunca dolaşan Yerli kabileler yaşıyordu. göller üzerinde yolculuğun özgür ve her iki
İlk beyazlar yöreye St. Lawrence Irmağı tarafa açık olduğunu bildiren bir antlaşma
yoluyla geldiler. 1615’te Samuel de Champ- imzaladılar. İki ülke arasındaki sınır Super
lain, Ottawa Irmağı’ndan yukarıya, Nipissıng ior, H uron, Erie ve O ntario göllerinin orta
Gölü’ne bir kano yolculuğu yaptı. Daha sonra sından geçer. Michigan Gölü tümüyle A BD
kanoları, Huron Gölü’ndeki Georgian Koyu’ sınırlarının içinde kalır.
86 BÜYÜK İSKENDER
BÜYÜK İSKENDER (İÖ 356-323), M ake yaktırdığı, en eski arkadaşlarından birini öl
donyalI II. Philippos’un ve Epir kralının kızı dürdüğü söylenir.
Olympias’ın oğluydu. Pella’da (bugünkü Y u İskender büyük bir düş gücüne sahipti ve
nanistan’da) doğdu. D aha 20’sine basmadan yaşamı boyunca savaşarak, düşlediği parlak
M akedonya kralı olan Büyük İskender, 12 yıl ve şanlı Yunan im paratorluğunu gerçekleştir
boyunca tek bir savaş bile yitirmeden güçlü meye çalıştı. İÖ 336’da II. Philippos öldürü
krallıkları egemenliği altına aldı. lünce, 19 yaşında kral oldu. Çok geçmeden
İskender yakışıklı, güçlü ve cesurdu. Kimi çevresinin düşmanlarla sarıldığını fark etti.
zaman aşırı atak ve tedbirsiz davranır, gerek Hızla herekete geçerek önce kendi krallığında
siz tehlikelere gözünü kırpm adan atıldığı çıkan bir isyanı bastırdı, arkasından güneye,
olurdu. Büyük bir önder olmasında bu cesare Y unanistan’a yürüdü. Helen Birliği’ne karşı
tin ve kararlılığın payı vardır. R ahatı ve lüksü koyan Yunan kentlerini ele geçirdi. O zam an
küçümseyen onurlu bir insandı. 13-16 yaşları lar Y unanistan’da her kent kendi kendini
arasında zamanın en bilge kişisi olan Aris yönetirdi ve bu kent devletleri sık sık çatışır,
to ’dan ders aldı. Aristo ona felsefe, politika birbiriyle savaşırdı. İskender M akedonya’ya
ve sanat eğitimi verdi. Şiiri sevdirdi. İskender döner dönmez Thebaililer ve Atm alılar ona
de bilim ve kültürün gelişmesine katkıda karşı yeniden ayaklandılar. İskender hemen
bulundu. geri döndü, onları yendi ve güçlü Thebai ken
İskender’in olumlu niteliklerinin yanı sıra, tini yakıp yıktı. Am a babası gibi o da A tina’ya
kusurları da vardı. Çabuk öfkelenirdi. Bütün dokunmadı.
dünyayı ele geçirmek amacındaydı ve bu İskender, o dönemin en büyük im parator
yolda önüne çıkacak hiçbir engel tanımadı. luğu olan Pers İm paratorluğu’nu egemenliği
İnatçı ve acımasızdı. Zafer üstüne zafer ka altına almaya kararlıydı. İÖ 334’te ordularını,
zandıkça, kendini Tanrı sanmaya başladı. Yunanistan ile Pers İm paratorluğu’nun sınırı
Çok içki içtiği ve ayıldığında üzüleceği şeyler olan Çanakkale Boğazı’ndan geçirerek A na
yaptığı olurdu. Sarhoşken Persepolis kentini dolu’ya girdi ve yaptığı ilk savaşta Persler’i
(ARAL
Trakya İSKİT
GÖLÜ
MAKEDONYA / KARADENİZ
Pella * \
HAZAR İskenderiye
Kh^ironea 4 (Eskhate)
LşU^hebaiO' G ordion
DENİZİ P K yro polh
Ç^Atirta °T
/> Frigya
O issaS 4 k ^ x G a u g a m e |a BAKTRİA 0
A KD E N İZ
A ntiokheiaJ, ü° V % Vc Asur
• 5^ ^ _ A r b e la
SURİYE'N Medya İskenderiye
Ekbatan, ° (Herat)
Arahosya
İskend e riye
A m on
M enfis Persia (İRAN) İskenderiye
H İN T OKYANUSU
BÜYÜK İSKENDER 87
BÜYÜK KANYON, dünyanın en büyük derin Colorado Irmağı rüzgâr, don ve yağmurla
vadisidir. A B D ’nin güneybatısında 450 km birlikte Büyük Kanyon’u aşındırmayı sürdür
boyunca uzanır. Görülmeye değer dik bayır m ektedir. Kanyon tabanında Kuzey A m eri
ları, dorukları, vadileri ve olağanüstü renkler ka’nın en eski bazı kayaları vardır. Kuvarsit
deki kaya katm anlarıyla A B D ’nin en ilgi gibi kristalleşmiş kayalar, toprağın aşınmasıy
çekici doğal oluşum larından biridir. Büyük la yok olan dağların tabanıdır. Bunların üze
Kanyon kuzeybatı A rizona’daki Colorado Ir- rinde kumtaşı, şeyi ve kireçtaşı gibi tortul
mağı’nın aşındırmasıyla oluşm uştur (bak. CO kaya katm anları vardır. İçindeki deniz yosu
LORADO IR M A Ğ I). Colorado Irm ağı’nın 1 nu, deniz kabuğu ve balık fosillerinden de
milyon yılı aşkın bir zam andır Colorado anlaşıldığı gibi, bu kayalar denizin altında
yaylasını kazarak derinleştirdiği boğazın, Bü oluşmuştur. Bir zamanlar büyük bir denizin
yük Kanyon Ulusal Parkı sınırları içinde yer aldığı bölgede, Colorado yaylası zaman
kalan 90 km uzunluğundaki en derin ve en içinde yükselerek bugünkü düzeyine ulaşmış
etkileyici bölümü Powell G ölü’nden Mead ve büyük bir hızla akan Colorado Irmağı
G ölü’ne kadar uzanır. Büyük Kanyon’u aşındıra aşındıra günümüz
Bu büyük vadinin iki yakası arasındaki deki durum una getirmiştir. Kanyonun yamaç
açıklık bazen 1 kilom etreden azdır, bazen de ları araştırm acılara, jeoloji açısından yerka-
29 kilometreye ulaşır. Derinliği ise 1,6 kilo buğu tarihinin en kapsamlı kayıtlarından biri
m etreyi geçer. Deniz düzeyinden 2.500 m etre ni sağlar.
yükseklikteki kuzey yakası, güney yakasından Bugün kanyonda yaşayan hayvanlar arasın
365 m etre daha yüksektir. Colorado Irm ağı’ da, sincap türleri, tavşan, yabankedisi, kır
mn bu vadiyi açarken sürükleyip götürdüğü kurdu, tilkiler, geyikler ve gelengi vardır.
toprak tüm A B D ’yi 30 cm kalınlığında bir Bölgede söğüt ve kavak ağaçlarından kaktüs
tabakayla örtm eye yeterdi. Boğazın her iki lere kadar değişik bitkiler yetişir.
yanı bir dizi sarp kayalıktan oluşur. Vadide Colorado yaylasında bir zam anlar Am erika
kule gibi yükselen kayalar, eğimli kaya tara- Yerlileri yaşardı. Bunlardan Yum anlar kabi
çaları vardır. Fildişi rengi, sarımsı kahveren lesi bugün de, Büyük Kanyon’a açılan bir yan
gi, boz ve kızıl kayalar ışık ve gölgeler kanyonda varlığını sürdürür. Ayrıca bu yöre
değiştikçe olağanüstü bir renk gösterisi sergi de tarihöncesi mağara insanlarına ait pek çok
ler. Şatolara, tapm aklara ve kulelere benze kalıntı vardır (bak. M a ğ a r a İ n s a n l a r i ) .
yen kaya doruklarının pek çoğuna Buda İspanyol kâşif Garcıa Löpez de Cârdenas,
Tapmağı ve Şiva Piramidi gibi adlar veril 1540’ta kanyonu gören ilk Avrupalı oldu.
miştir. 1869’da, Binbaşı John Wesley Powell başkan
ZEFA lığında bir grup kayıklarla, hızlı akan tehlikeli
sulardan inip kanyonu inceledi. Binbaşı Po-
well daha sonra bölgenin ilk haritasını çizdi.
1919’da, kanyon çevresindeki 2.613 km2’lik
alan ulusal park olarak ayrılmış, günümüzde
bu alan Büyük Kanyon Ulusal Anıtı ve
M erm er Kanyon Ulusal Anıtı alanlarının da
eklenmesiyle oldukça genişlemiştir. Kanyo
nun güney ve kuzey yakalarından bölgeye her
yıl milyonlarca turist gelir. Turistler dar
patikalardan aşağı katırlarla Colorado Irmağı
kıyısına inerler. Irm aktaki m otorlu sal gezileri
ile kanyon üzerinde havadan yapılan geziler
de çok ilgi çeker.
ki denizler dışında 165 milyon km2’lik alanı ile rını oluşturur. Kuzey Ekvator Akıntısı’nm bir
A tlas Okyanusu’nun iki katıdır ve dünyadaki bölüm ü Filipinler’den kuzeye yönelen ve Ja
tüm karaların toplam yüzölçümünden daha ponya’nın doğusundan geçen Kuroşio sıcak su
büyüktür. Büyük Okyanus ve ona bağlı deniz akıntısı ile onun bir kolu olan ve kuzeye
ler dünya yüzeyinin üçte birinden daha fazla doğru çıkan Tsuşim a’dır. California Akıntısı
yer kaplar. En geniş yeri olan Panama- ise, çok geniş bir akıntı olduğu için yavaş
M indanao Adası arası, 17.220 km ile dünya hareket eder. Güney Ekvator Akıntısı Solo-
çevresinin hemen hemen yarısıdır. Kuzey mon A daları’ndan A vustralya’nın doğusuna
Kutup dairesindeki Bering Boğazı’ndan, A n iner. Kuzeye ayrılan kolu Peru (Hum bolt)
tarktika’daki A dare B urnu’na kadar olan A kıntısı’m oluşturur. Yüzey akıntıları saatte
uzaklık 15.450 kilom etredir. 3-6 km hızla ilerlerken, hem üzerlerindeki
Büyük O kyanus’u çevreleyen denizler ara havanın ısısını, hem de çevrelerindeki karanın
sında Bering, O hotsk, Japon, Sarı, Doğu iklimini etkiler.
Çin, Güney Çin, M ercan, Tasman denizleri Büyük O kyanus’un kuzeyinde akıntılar sa
ile California Körfezi bulunur. Endondzya ile at yönünde hareket eder, güneyde ise hareket
Filipinler arasında da birçok başka küçük ters yöndedir. Ekvatordan uzaklaşan sıcak
deniz vardır. akıntılar, derin su akıntıları olan Kuzey K ut
Büyük O kyanus’a ya da çevre denizlerine bu akıntılarıyla karşılaşınca soğur. Böylece,
dökülen önemli ırm aklar Yangtze, A m ur, ekvatora dönen akıntılar genellikle soğumuş
Huang He (Sarı Irm ak), M ekong, Yukon, Olur (bak. DENİZ AKINTILARI).
Colorado ve Colum bia’dır.
Büyük O kyanus’un kuzeyinde sombalığı, Adalar ve Okyanus Tabanı
bir çeşit yassı dip balığı olan halibut, uskumru Büyük O kyanus’ta binlerce ada vardır. Japon
ve sardalye gibi balıklar çıkar ve burada A daları, Filipinler, M ariana A daları, Yeni
ticari balıkçılık önemlidir. Orkinos da Ore- G ine, Solomonlar, Yeni H ebridler ve Fiji
gon’dan O rta Am erika dolaylarına kadar olan A daları ile Yeni Zelanda gibi kıta kıyılarına
sularda avlanır. Büyük O kyanus’un tropik su yakın adaların, daha önce Asya ve Avustralya
larında ise kabuklular, yengeç, karides, teke kıtalarından deprem ler sonucu çatlayıp ka
ve istiridye vardır. yarak ayrılan parçalar oldukları sanılmaktadır.
A daların biçiminin ayrıldıkları kıtalardaki gi
Rüzgâr ve Akıntılar rintilere uygunluğu bu savı doğrulam aktadır.
Okyanusun yüzeyinde hava koşulları enleme Bu nedenle Büyük O kyanus’un batısındaki
göre değişir. Ekvator çevresindeki kuşak belli adaların çoğuna Kıta Adaları denir. Büyük
belirsiz rüzgâr alır. Bu bölgeye durgunluk O kyanus’un doğusunda da benzer bir kıta
alanları da denir. Kuzeye ve güneye doğru kayması olduğu sanılmaktadır.
gidildikçe alize rüzgârının estiği kuşaklar baş Büyük O kyanus’un açıklarında yer alan
lar. Alizeler genellikle ılık ve yumuşak rüz çok sayıda tropik adanın bazıları okyanus
gârlardır, ama tayfun denilen şiddetli fırtınalar tabanında yükselen sıradağların doruklandır.
da gene bu kuşaktan başlar. Tayfunların Bazıları da yanardağların püskürtmesi ya da
Atlas O kyanusu’ndaki adı kasırgadır. E kva m ercan kümeleşmeleri sonucu oluşmuştur.
torun 40° kuzey ve güney enlem lerinde batı Bu adalara Okyanus Adaları denir. Başlıca
rüzgârları kuşağı başlar. Bu kuşakta, yum u okyanus adaları arasında Hawaii, M arshall,
şak havayı fırtınalar ve kabarmış bir deniz Karolin, Cook, Tuam otu ve M arkiz adaları
izler. Büyük okyanus daha yüksek enlem ler sayılabilir. Bazıları yaklaşık 5.500 m etre de
de de pek sakin değildir. (Ayrıca bak. rinlikten yükselir. M ercanadaları, m ercan po
R ü z g â r .) lipleri denilen küçük deniz hayvanlarının is
Büyük O kyanus’ta yüzey akıntıları ve derin keletlerinden oluşur. M ercan, sualtı dağları
su akıntıları olmak üzere iki tür akıntı vardır. nın yüzeyinde birikir (bak. M e r c a n a d a ; M e r
Alize rüzgârları yüzey sularını batıya doğru c a n R E SİFİ). Büyük O kyanus’un doğusunda
taşıyarak, Kuzey ve Güney E kvator akıntıla deniz tabanı hem en her yerinde yaklaşık
90 BÜYÜK OKYANUS
BÜYÜK RİFT VADİSİ 91
-Sa l k a ş
G Ö LÜ
KARADENİZ
\ Ankara
) °
nadolu
M usul
U M M A N DENİZİ
nin boşa gitmemesi, hastalarının iyileşmesi ve dabra sihirbazların da kullandığı bir söz
akıllarının ermediği olası kötülüklerden ko cüktür.
runm ak için büyü yaparlar. Bu türden büyüle “Pam uk Prenses ve Yedi Cüceler” , “Alaed-
re yaratıcı büyü denir. D oğrudan başkalarına din ve Sihirli Lam bası” , “Grimm K ardeşler’in
zarar vermeyi amaçlayan yıkıcı büyü ise kara M asalları” gibi pek çok eski öykü insanlar
büyüdür. Korkulan kişinin ortadan kaldırıl üzerinde iyi ya da kötü etkileri olan büyücü ve
masına, başarısının engellenmesine yöne cadıların çevresinde gelişir. Bu büyücü ve
liktir. cadılar kimi zaman iyilik, kimi zaman da
B & C Alexander
kötülük ederler (bak. C a d i l i k ) .
Özel bitki kökleri ve okunup üflenmiş
bakla, kıl, kemik, tahta parçaları gibi nesnele
rin, büyü törenlerinin başarılı sonuç vermesi
bakım ından önemli olduğu düşünülürdü. Bü
yüde kullanılan bu gibi nesnelerin koruyu
cu olduğuna inanılır; bunlar boyna asılır, üst
te taşınır ya da evin belli bir yerine konur
du.
“Büyü” sözcüğü aynı zam anda sihirbaz ve
hokkabazların izleyicileri eğlendirm ek am a
cıyla yaptıkları hileler için de kullanılır (bak.
GÖZBAĞCILIK).
Byrd bundan sonra Atlas Okyanusu’nu m alar tam am lanm adan, 1957’de A B D ’de bu
batıdan doğuya kesintisiz bir uçuşla aşmayı lunduğu sırada öldü.
tasarladı. Denem e uçuşları sırasındaki kaza
onu bir süre durdurduysa da, 1927 Hazi- BYRON, George Gordon bak. L o r d B y r o n .
ran ’ında üç arkadaşıyla ilk resmi okyanus aşırı
posta uçağıyla havalandı. Sis yüzünden Pa
ris’e inemeyince, Fransa kıyılarına yönelerek
sığ sulara zorunlu iniş yaptı. Bu uçuş 42 saat 6
dakika sürmüştü.
1928’de A ntarktika’ya düzenlenen bir araş
tırm a gezisinin sorumluluğunu üstlenen Byrd,
burada Küçük Am erika adını verdiği bir üs
c
kurarak, ayrıntılı bilimsel incelem eler yaptı CABOT, John (1450-1499) ve Sebastian
ve keşfedilmemiş topraklar üzerinde uçtu. (1476-1557). Cenova’da doğduğu sanılan ve
Sonraki yıl, üç arkadaşıyla birlikte üç m otor asıl adı Giovanni Caboto olan John Cabot,
lu bir uçakla yeniden Güney K utbu’na gitti. İngiltere adına keşif gezilerine çıkarak Kuzey
Küçük Am erika üssünden Güney Kutup nok A m erika kıyılarını keşfetti. Üç oğlundan biri
tasına uçarak geri döndü. olan Sebastian Cabot da haritacı ve kâşif ola
1933’te A ntarktika’da bilimsel çalışmalarını rak ün kazanmıştır.
sürdüren Byrd 1934 kışında, birliğinin kaldığı John Cabot yaklaşık 1484’te İngiltere’ye
kamp yerinin 196 km güneyinde, buzların yerleşti. Kristof Kolom b’un Batı Hint Adala-
altında gömülü Bolling İleri Hava Üssü adlı rı’m keşfinden dört yıl sonra, 1496’da, İngilte
m eteoroloji istasyonundaki bir kulübede, re Kralı VII. Henry, Cabot ve oğullarına o
—50° ile —60° soğuğa dayanarak, beş ay tek zam ana kadar Hıristiyan dünyasına yabancı
başına yaşadı; bilimsel gözlemlerde bulundu. kalmış, dinsizlerin barındığı varsayılan ada,
1938’de yayımlanan Alone (“Tek Başına”) ülke, bölge ve illeri bulma hakkı tanıyan yazılı
adlı kitabında deneyimlerini anlattı. 1939’da, bir belge verdi. Buldukları yerlere İngiltere
ABD hüküm etince A ntarktika’ya düzenlenen Krallığı adına sahip çıktıkları sürece, Cabot
iîk resmi keşif gezisini gerçekleştiren Byrd ailesinden başka kimseye bu bölgelerde tica
ABD A ntarktika Birliği komutanlığına geti ret yapma izni verilmeyeceğine ilişkin söz ve
rildi. Bu gezi sırasında yaptığı dört uçuşta rildi.
yeni sıradağlar, beş yeni ada, İngiltere ve John Cabot V enedik’te yaşadığı sıralarda,
Kuzey İrlanda topraklarından daha büyük bir kâşif M arko Polo’dan aktarılan, eski Çin ve
alanı içine alan yeni topraklar ve A ntarktika Mansell Collection
kıyılarının 1.100 kilometreyi aşan bir bölüm ü
nü keşfetti. Kıtadaki m adenlere ilişkin bilgi
verdi.
Byrd 1946’da, havadan çekilecek fotoğraf
larla kıtanın haritasını çizmek ve yeni teknik
donanımı denemek amacı ile düzenlenen, çok
sayıda gemi ve uçağın, 4.000’in üstünde insa
nın görev aldığı A ntarktika keşif gezisinin
komutanlığını üstlendi.
Byrd çağdaş keşif yöntemlerinin köpekler,
kızaklar ve sürücüler gibi geleneksel keşif
araçlarıyla tamamlanması gerektiğine inanı
yordu. A raştırm alarında, bu karm a yöntemle
aldığı sonuçların bilimsel değeri yüksek oldu. J o h n C abot İn g ilte re 'd e n batıya d o ğ ru Ç in'in
z e n g in lik le rin i a ra ştırm ak am acıyla yelken açtı;
1955’te A ntarktika’da, üç yıl süreli bir keşif N evvfo un dla nd 'd an başka, bol bol m o rin a balığı
ve araştırm a programını yönetti. Am a çalış bu ld u.
98 CABOVERDE ADALARI
Asya im paratorluklarına ilişkin öyküleri duy yeniden kralın hizmetine girmesine izin veril
muştu. Tıpkı Kristof Kolomb gibi, John Ca di. 1548’de L ondra’ya gitti ve burada A vrupa’
bot da hep batıya doğru giderek bu toprakla yı kuzeydoğudan A sya’ya bağlayacak bir geçit
ra ulaşılacağını sanıyordu. bulmak amacıyla sefer düzenleyen Serüvenci
2 Mayıs 1497’de, Cabot 18 gemiciyle Atlas Tacirler adlı grubun yöneticisi oldu.
Okyanusu’nu geçmek üzere Bristol’dan yola
çıktı. Yedi hafta sonra, büyük bir olasılıkla CABO VERDE ADALARI. Yeşil Burun anla
New foundland’da L abrador’a ya da St. Law- mındaki Cabo Verde A frika’nın en batı
rence Koyu’ndaki Cape Breton A dası’na ucudur. Yaklaşık 1460’ta Portekizliler’in keş
ayak bastı, ama Çin kıyılarına vardığını sandı. fettiği adalardan oluşan bu bölge Sene-
İngiltere kralı adına bu topraklara el koydu. gal’in batısından 620 km açıkta yer alır. 10
Yiyeceğin tükenm eye başlaması onu geri ada ile beş adacık 4.033 km2’lik bir alanı kap
dönm ek zorunda bıraktı. D önüşte m orina ba lar. Cabo V erde Adaları kayalık ve dağlık
lıklarının bol olduğu Nevvfoundland kıyılarını Rüzgârüstü Adaları (Barlavento/W indward)
izledi. M orinalar sepetle bile yakalanacak ile düzlüklerden oluşan Rüzgâraltı Adaları
çokluktaydı. İngiltere’de gittiği yerleri öven (Sotavento/Leeward) olmak üzere iki gruba
Cabot daha batıya giderek baharat ve değerli ayrılmaktadır. Hepsi başlangıçta volkanik
taşların bulunduğu Japonya’ya varılabileceği olan adalardan Fogo A dası’nda, en son
ni ileri sürdü. C abot’un ilk gezisinde keşfettiği 1951’de patlayan etkin bir yanardağ vardır.
yerlerin, bugünkü adlarıyla Cape N orth (Ku Cabo V erde A daları’nın başlıcaları Sâo Tia-
zey Burnu), St. Paul Adası, Ray Burnu, St. go, Boa Vista, Sâo Vicente, Santo A ntâo,
Pierre ve M iquelon ile Race Burnu olduğu Brava ve Fogo’dur.
sanılmaktadır. Portekizliler bu adaları ticaret amacıyla
1498 baharında yeni bir yetki belgesi alan geliştirdi ve sömürgeleri Brezilya’ya gidip ge
Cabot beş gemi ve 200 adamla yola çıktı. G e lirken elverişli bir depo olarak kullandı. G ü
minin Ç in’e ulaşamaması ve kazançlı yeni bir nümüzde nüfusun üçte ikisi Avrupalı be
ticaret yolu açılmasının sağlanamaması dışın yazlar ile A frikalılar’ın evlenmesi sonucu do
da, bu yolculuğa ilişkin pek bilgi yoktur. Ca ğan m elezlerden (Kreol) oluşur. Geri kalanı
bot ve adamlarının kuzeye, G rönland’a ve ise AvrupalIlar ve Afrikalı Siyahlar’dır. 20.
Am erika kıyıları boyunca, bugün New yüzyılda birkaç kez kıtlıkla karşılaşan Cabo
Y ork’un bulunduğu yerin oldukça ötelerine V erde halkının bir bölümü öbür Afrika ülke
gittikleri sanılmaktadır. Bu, İngiltere’den K u lerine, Brezilya’ya ve A B D ’ye göç etti. Bu
zey A m erika kıyılarını keşfetmek amacıyla gün ülke nüfusunun iki katı yabancı ülkelerde
yapılan ilk seferdi. yaşarken, hüküm et onları Cabo V erde’ye
Bu iki yolculuğa John C abot’un, o zam an dönmeye özendirmek için çalışmaktadır.
lar İngiltere Kralı VIII. H enry’nin haritacısı 1975’e kadar Portekiz’in sömürgesi olan Cabo
olan, ama daha sonra İspanya kralının hizme
tine giren oğlu Sebastian C abot’un da katılmış
olduğu sanılmaktadır. 1525’te A sya’nın, Batı
A m erika’nın batısından çok daha uzaklarda
olduğunun anlaşılmasından sonra, Sebastian
C abot’a Büyük O kyanus’ta M acellan’ın rota
sını izleyerek doğu ticaret yolunu açma görevi
verildi.
Yolculuğu sırasında Güney A m erika’daki
Rio de la Plata’ya dökülen akarsularda gümüş
cevheri bulunduğuna ilişkin söylentiler duy
du. Doğuya gitmekten cayarak orada birkaç
yıl geçirdi. Beklenen hâzineyle geri dönm e
yince İspanya’dan sürüldü, ama daha sonra
CADILIK 99
ARDEA
Hutchison Library
Z a ire 'd e b ir "b ü y ü c ü d o k to r". İlaçlarınd an bazıları
b ü yüye karşı in san ları koru m ak am acıyla kullan ıldığı
g ib i, bazıları da insanlara zarar v e rm e k için
k u lla n ıla b iliy o r.
ğundadır. Am a kuyruklarının uzunluğu boy doğu özelliği taşıyan evler kente karmaşık bir
larının iki katını bulur. Rengi gri ile kahve mimari özellik verir. M odern alışveriş m er
rengi arasında değişen ince, ipeksi tüyleri ka kezlerinin hem en yanında renk renk açık ha
lın ve kabarık bir post oluşturur. va pazarları görülür.
Cadimakilerin dişisi altı ay kadar süren bir Yeni kent içinde hüküm et binaları, 110
gebelikten sonra tek bir yavru doğurur. D oğ m etre yüksekliğiyle kentin en görkemli yapı
duğunda kürklü, gözleri açık ve oldukça geliş larından olan Ulusal A nıt, bir öğretm en oku
miş olan bu yavru annesinin kürküne tutuna lu, Ulusal Üniversite ve iki büyük müze var
rak dolaşabildiği gibi, kendi başına dallara da dır. Geniş çevre yolları kentin bu bölümünde
tırmanabilir. kesişir. Betjaks denilen üç tekerlekli ve m o
torlu taksiler de içlerinde olmak üzere her
CAESAR, Gaius Julius bak. J ü lS e z a r türlü araçla tıkanan trafik kenti bunaltır.
Koruyucu bir dalgakıranı olan Tancungpe-
CAKARTA, Endonezya’nın başkenti, en bü riyuk limanı 12 m etre derinliğe gereksinim
yük kenti ve başlıca limanıdır. Cava A dası’nın duyan gemileri barındırabilir. Endonezya
kuzeybatısında, Çi Liwung Irm ağı’nın ağzın adalarının çay, kauçuk, kahve, baharat, kuru
da yer alır. Su baskınlarına açık, düz ve alçak tulmuş hindistancevizi ve palmiye yağı gibi
bir ovada kurulmuş olan kentin iklimi tropik ürünleri gemilerle başka ülkelere gönderilm e
ve çok nemlidir. den önce buradaki depolara getirilir. Kentin
Kent, üç bölümden oluşur: Irm ak ağzı bo havaalanı limanla eski kent arasında yer alır.
yunca uzanan eski kent, daha yüksekçe olan
güneydeki yeni kent ve 10 km doğudaki Tan- Tarih
cungperiyuk limanı. Eski kentte demir döküm- İS 5. yüzyılda Portekizlileri yenerek C akar
evleri, tabakhaneler, basımevleri, doğrama, ta ’nın bulunduğu yere yerleşen Banten sultanı
dokum a ve kimya fabrikaları gibi birçok sana buraya, “Görkemli Kale” demek olan Caya-
yi kuruluşu vardır. Cakarta Endonezya’nın kerta adını vermişti. 1619’da HollandalI tüc
bankacılık ve ticaret merkezidir. Cavalılar, car Jan Pieterszoon Coen, Cakarta kentinin
Çinliler ve A raplar kentin aşırı kalabalık m a hemen yanma Batavia adlı kaleyi yaptırdı.
hallelerinde yaşarlar. Hollanda sömürge dö Sonraki yıl kenti ele geçirerek yakıp yıkan
neminin yapıları ve m odern gökdelenler ile HollandalIlar aynı yerde, Batavia adını ver
dikleri bir kent kurdular. 300 yıl boyunca kent
ZEFA
bu adı taşıdı ve Doğu Hint A daları, Çin ve
Avustralya ile sömürge ticareti yapan A vru
palIlar’ın uğradığı önemli bir liman oldu. H ol
landalIlar burayı, büyük alanları ve üç şeritli
geniş caddeleri ile güzel bir kent haline getir
diler. Bugün müze olan, sömürge döneminin
eski belediye binası gibi tarihi Hollanda yapı
ları ve kanallar eski kentte Hollanda havasını
yaşatır. Endonezya 1949’da bağımsızlığını ka
zanınca C akarta yeniden eski adına kavuştu.
H em en hemen tüm Hollandalılar’ın terk etti
ği kentin nüfusu 7.829.000’dir (1985).
cum”dan (bak. A l t i n a H Ü C U M ) sonra nüfusu yük bölüm ünün yer aldığı “Silikon Vadisi” de
sürekli olarak artan ve 1964’te New Y ork’u California’dadır.
geçen California, 26.981.000 (1986) nüfusuy
la A B D ’nin. en kalabalık eyaletidir. Doğal Yapı
Büyük O kyanus’a 1.352 km uzunluğunda kı
CALIFORNIA'YA İLİŞKİN BİLGİLER yısı olan California’nın doğu-batı doğrultu
sunda en geniş yeri 587 kilom etredir. A B D ’
YÜZÖLÇÜMÜ: 411.047 km2.
NÜFUS: 26.981.000 (1986).
nin en yüksek ve en alçak noktalan California’
DAĞLAR: Amargosa, Panamint, San Gabriel, Klamath,
dadır: 4.418 m etre yükseklikteki Whitney
Kıyı Sıradağları, Sierra Nevada, Inyo ve Diablo. En Dağı, deniz düzeyinden 86 m etre aşağıda
yüksek doruk: W hitney Dağı (4.418 metre). Öbür bulunan Ölüm Vadisi’nden yalnızca 112 km
doruklar: VVilliamson (4.381 metre); VVhite (4.342
metre); Kuzey Palisade (4.341 metre); Shasta (4.317 uzaklıktadır.
metre). California’nın doğal yapısı dört ana bölge
IRMAKLAR: Feather, Sacramento, San Joaquin, ye ayrılabilir: Kıyıdaki sıradağlar; kuzey-
Tuolum ne, Colorado, Salinas, Russian, Klamath ve
American. güney doğrultusunda 690 km boyunca uzanan
KENTLER: (1986) Los Angeles (3.259.300; m etropoliten Sierra Nevada Sıradağları; San Joaquin ve
alan 8.295.900), San Diego (1.015.190), San Sacramento ırm aklarının geçtiği, 724 km
Francisco (749.000), San Jose (712.080), Long Beach
(396.280), Oakland (356.960), Sacramento (eyalet uzunluğunda ve ortalam a 80 km genişliğinde
başkenti; 323.550), Fresno (284.660), Anaheim ki Büyük Vadi; güneydoğudaki, M ojave
(240.730), Santa Ana (236.780).
Çölü’nü de kapsayan havza ve otlak böl
gesi.
California, zengin doğal kaynaklara ve Doğal yapının bu çeşitliliğine paralel olarak
doğal güzelliklere sahiptir. Eğer bağımsız bir iklim de bölgeler arasında büyük değişiklik
devlet olsaydı, 99 ülkeden daha büyük, 100 gösterir. Kuzey kıyısında, San Francisco çev
ülkeden daha kalabalık olur, ulusal geliri de resinde yazlar serin, kışlar ılımandır. Güney
dünya devletleri arasında sekizinci sırada yer kıyısında, Los Angeles çevresinde yıl boyun
alırdı. Sinema ve televizyon sanayisinin m er ca genellikle yumuşaktır. Dağlık yörelerde so
kezi Hollywood ve bilgisayar sanayisinin bü ğuk kışlar ve kısa yazlar görülür. Isının
Ewing Galloway
C a lifo rn ia 'n ın Kaskad D a ğla rı'n da ola ğ a n ü stü gü zellikteki Shasta Tepesi 4.317 m e tre yü kse kliğ in d e sö n m ü ş
b ir yan ard ağd ır.
104 CALİFORNİA
54°C’ye kadar çıktığı Ölüm Vadisi’nde 5 mm nia’dan elde edilir. Hayvancılık da çok geliş
olan yıllık yağış, kuzey kıyılarında 279 mili miştir.
m etreye ulaşır. California’da sanayi üretimi II. Dünya Sa
vaşı ile büyük hız kazandı. Başta uçak ve uzay
Nüfus sanayisi ile silah sanayisi olmak üzere, otom o
AvrupalIlar gelmeden önce California yöre bil montaj sanayisi, gemi yapımı, petrol çıkar
sinde Pom olar, Çum aşlar, M ivoklar gibi Yerli ma ve işleme, kimya, petrokim ya, çim ento,
kabileler yaşardı. 18. yüzyılda bölgeye M eksi elektrik aygıtları, makine üretimi, basım sa
kalIlar ve İspanyollar geldi. California 1848’de nayisi, dokum a ve besin sanayisi en önemli
ABD egemenliğine girdiği sırada İspanyol sanayi kollarıdır.
ca konuşan 15 bin kişiyi barındırıyordu. Eyalette petrol ve doğal gazın yanı sıra
Günümüzde California nüfusunun yüzde 91’i platin, bor, magnezyum, iyot, cıva, tungsten
kentlerde yaşar. Nüfusun dörtte üçünden gibi doğal kaynaklar da vardır. Turizm de
fazlası Los Angeles, Long Beach, Anah,eim, önemli bir gelir kaynağıdır. Çok gelişmiş bir
San Francisco, O akland, San Jose ve San ulaşım ağı bulunan California’da en çok
Diego’dadır. Eyaletin başkenti Sacramen- otomobil ve uçak kullanılır. 1980’lerde trafik
to ’dur. teki taşıt sayısı 18 milyondu.
California’da devlet desteği gören çok yay
Ekonomi gın bir eğitim sistemi kurulm uştur. California,
Çeşitli ve zengin doğal kaynakları olan Cali Stanford, San Francisco ve Golden G ate
fornia ekonomisi çok üretkendir. Eyaletteki üniversitelerinin yanı sıra, dünyaca ünlü bi
3.850.000 hektar ekili alanın hemen hemen limsel araştırm a enstitüleri vardır. Wilson ve
tümü sulanır. Özellikle Büyük V adi’nin sula Palomar dağlarındaki astronomi enstitüleri ve
nan toprakları A B D ’nin en büyük tarımsal San Diego’daki Scripps Okyanus A raştırm a
üretim alanı durum undadır. California ları Enstitüsü bunlar arasındadır.
A B D ’nin tarımsal üretiminde 1947’den bu
yana birinci sıradadır. Çok çeşitlilik gösteren Tarih
tarımsal ürünlerden başlıcaları: Üzüm, tu California’da beyazların tarihi, 1542’de İs
runçgiller, zeytin, erik, şeftali, patates, ceviz, panyol Juan Rodriguez Cabrillo’nun gemisini
kayısı, domates, mısır, şekerpancarı, çilek, kuş San Diego’ya demirlemesi ve burayı İspanyol
konmaz, kereviz, fasulye, avokado, enginar, toprağı olarak ilan etmesiyle başladı. 1579’da
kavun, buğday, şerbetçiotu, arpa ve pam uk İngiliz kaptan Sir Francis D rake gemisiyle
tur. A B D şarap üretiminin yüzde 90’ı Califor- California kıyılarına geldi ve bu toprakların
Union Pacific Railroad United Airlines
Solda: 10 ş e ritli çevre y o lu Los A n g eles'ı ikiye bö le r. Kent küçük yerleşm e b irim le rin in b ir araya g e lm e siyle
o lu ş m u ş tu r. Sağda: S acra m en to Irm ağı üzerinde kuru la n Shasta Barajı sulam a için çok ge rekli olan suyu n
b ü yü k b ö lü m ü n ü sağlar.
CALVIN 105
R om a’ya geri çağırdı. H alka ağır gelen vergi 7 ^ İ v , ' ^ r J * ı l'J ı !M, , T r n T T R T î m n t y i ! n ı » , " ( R ) n m i j f î n n f f }f y i t{ n
Cenevre Üniversitesi’nin temelini attı. Böyle- Bugün K a h ire 'n in ba nliyösü olan ve Nil Irm a ğ ı'n ın
batı kıyısında bu lu n a n G ize'de 961'de y a p ılm ış b ir
ce Cenevre, Protestan din bilginlerinin top cam i.
landığı büyük bir öğrenim merkezi durum una
geldi. ve hadislerde de cami sözcüğü değil, mescit
Calvin Cenevre’de bulunduğu sırada, bir sözcüğü geçer. Bayram, cuma, teravih ve
yandan kentin yönetim ve eğitim sorunlarıyla cenaze namazları camilerde topluca kılınır.
ilgilenirken, öte yandan görüşlerine ve öğreti Ö bür namazlar için böyle bir zorunluluk
sine karşı çıkanlarla da uğraşmak zorunda yoktur. Osmanlılar cuma namazının kılınma-
kaldı. Calvin’e karşı çıkanlardan biri de İs dığı minbersiz yapıya mescit, cuma namazı
panyol din bilgini Miguel Serveto’ydu. Serve- kılınan minberli yapıya ise “mescidü’l-cami”
to 1553’te tutuklandı, daha sonra kazığa demişlerdir. Zam anla mescit sözcüğünün düş
bağlanarak yakıldı. mesiyle cami sözcüğü tek başına kullanılmaya
Düşünceleri ölümünden sonra izini sürdü- başlanmıştır. Ülkemizde daha çok mahalle ya
renlerce geliştirildi (bak. PROTESTAN K İL İS E S İ). da köylerdeki küçük camiler için mescit söz
cüğü kullanılır. Kentlerdeki büyük ve önemli
CAMI, M üslüm anların içinde ibadet ettikleri camilere “ulucami”, padişahların, sultanların
kutsal bir yapıdır. Camiler topluca namaz yaptırdığı camilere ise “sultanlar camisi” anla
kılmak amacıyla yapılmış olmalarına karşılık mına gelen “selatin camisi” denir.
buralarda tek tek ibadet edilebilir, Kuran ve Cami yapımında mimarlık açısından İslam
mevlit de okunur. Arapça “toplama”, “yığma” dininden kaynaklanan birtakım kurallara
anlamına gelen “cem ” sözcüğünden türemiş uyulur. Bu nedenle cami, yapı olarak bazı
olan cami sözcüğü, Türkiye dışındaki Müslü belirgin özellikler gösterir. Namaz sırasında
man ülkelerde pek kullanılmaz. Bu ülkelerde kıble yönüne dönüldüğü için cami de yapısı
“secde edilecek, namaz kılınacak yer” anla bakımından bir bütün olarak aynı yöne dö
mına gelen mescit sözcüğü kullanılır. Kuran nüktür. H er camide kıble yönündeki (Türki
CAMİ 107
ye’de güney) duvarın ortasında, namaz sıra parlörler aracılığıyla ezan duyurulm aktadır.
sında cem aatin (topluluğun) önünde bulunan Ram azan, kandil, bayram gecelerinde ve
imamın durduğu mihrap yer alır. Genellikle önemli günlerin gecelerinde m inarelerde kan
duvarın içinde, üstü kem er biçiminde bir diller yanar; şerefeler ışıklandırılır. Ayrıca
girinti olarak yapılan m ihrabın sağında, cuma böyle gecelerde iki minare arasına gerilen
günlerinde hutbe okum ak ya da topluluğa ipler ya da teller üzerine kandil ya da elektrik
konuşma yapmak için merdivenle çıkılan yük ampulleriyle yazılar yazılır, şekiller çizilir.
sek bir kürsü olan m inber vardır. Birkaç M ahya denen bu ışıklı gösterinin Osmanlı
basamakla çıkılan vaaz yeri ise mihrabın Devleti dönem inde ortaya çıktığı bilinmek
sağında kalır. tedir.
Camilerde topluluğun namaz kıldığı büyük Camilerin üzeri genellikle kubbe biçiminde
bölüme şahın adı verilir. Kadınlar için kadın süslü ve güzel çatılarla örtülüdür. H er cami
lar mahfili denilen ayrı bir bölüm vardır. nin hemen dışında ya da çok yakınında,
Osmanlı İmparatorluğu zamanında büyük ca namaz kılmaya gelenlerin aptes aldıkları çeş
milerde hüküm dar için hünkâr mahfili adı m eler bulunur. Bu bölüme de şadırvan denir.
verilen ayrı bir bölüm bulunurdu. G ene bü Cami avlusunda cenaze namazının kılındığı
yük camilerde müezzin mahfilleri vardır. musalla denilen yer, tabutun üzerine konduğu
Namaz kılınırken topluluğun aynı anda hare musalla taşı, helalar, imam ve müezzinlerin
ket etmesini sağlamak amacıyla müezzinler kaldığı oda ya da evler vardır.
burada hazır bulunarak imamın tekbirini yi İlk camiler yalnızca namaz kılınan yerler
nelerler. Gecikenlerin ya da içerisi dolduğu değildi. Aynı zam anda M üslüm anların bulu
zaman dışarıda kalanların namaz kıldığı ve şup toplumsal sorunları tartıştığı, önemli ka
caminin giriş cephesi boyunca uzanan bölüm rarlar alman, m ahkem e olarak kullanılan
ise “son cem aat” yeri adını alır. Burada da
içerdeki imamın tekbirini yineleyen müezzin Anadolu Yayıncılık Arşivi
yerlerdi. Ayrıca camilerde eğitim yapılır, önemli örnekleri Bursa’da O rhan, M uradiye,
konuklar barındırılırdı. D aha sonra bu tür Yıldırım ve Yeşil camileridir. E dirne’deki, II.
işleri gören kurum lar ortaya çıkınca, camiler M urad dönem inden kalma Üç Şerefeli Cami
yalnızca namaz kılınan, ibadet edilen yerler cami mimarlığında yeni aşam alara ilk örnek
oldu. Am a bu yeni kurumlarm yapılarının oldu. Bir yandan anıtsal bir yapı olan Üç Şe
cami çevresinde toplanması uygun görüldü. refeli Cam i’nin mimari özellikleri, öte yandan
Sıbyan m ektepleri (küçük çocuk okulları), mimarlık açısından esin kaynağı olan Aya-
m edreseler, yoksullara yemek dağıtılan ima sofya’nın özellikleri cami yapımını etkiledi.
ret, hamam , hastane gibi çeşitli toplumsal Böylece günümüzde de hayranlık uyandıran,
yardım ve eğitim kurulularından oluşan bu her biri olağanüstü güzel camiler ortaya çıktı.
yapı topluluğuna da külliye denildi. İstanbul’daki Fatih, Bayezid, Süleymaniye
İlk cami Hicret sırasında Hz. M uham m ed’ camileri, E dirne’deki Selimiye Camisi bunlar
in M edine yakınlarındaki K üba’da yaptırdığı dandır.
Kuba Mescidi’dir. Daha sonra Hz. Muham- 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa mimarisinin
med M edine’de Mescid-i Nebi adı verilen ca etkisiyle cami yapımında değişiklikler oldu ve
miyi yaptırmıştır. G erek Hz. M uhamm ed, ge yeni biçimde camiler yapıldı. İstanbul’daki
rek D ört Halife döneminde her türlü gösteriş Nusretiye Camisi, Beylerbeyi, O rtaköy ve
ve harcam adan kaçınma düşüncesiyle büyük, Dolmabahçe camileri bu türün en güzel ör
görkemli camiler yapılmamıştır. Am a halifeli nekleridir.
ğin Em eviler’e geçmesi ve başkentin M edine’ 20. yüzyılda yapılan camiler, geleneksel
den Şam’a taşınmasıyla büyük bir değişim ya özellikler taşımakla birlikte çağdaş teknoloji
şandı. Yeni başkentte kiliseler ve eskiçağ ta nin olanaklarından da yararlanarak yapılmış
pınakları yanında sönük kalmayacak camile tır. İstanbul’daki Şişli Camisi ve A nkara’daki
rin yapımına girişildi. Kocatepe Camisi bu tür camilerdendir.
Çoğu Em eviler dönem inde yapılan ilk bü Ayrıca bak. İSLAM SANATI.
yük camiler geniş bir alanı kaplamaktaydı.
Eski camiler zamanımıza kadar ulaşamadığın CAM VE CAMCILIK. Saydam, sert ve çok
dan ya da özgün biçimleri değişmiş olduğun kırılgan bir m adde olan camın günlük yaşantı
dan, İslam sanatının ilk cami örneği olarak mızdaki varlığına öylesine alışmışızdır ki,
Şam’daki Emeviye (Ümeyye) Camisi kabul bizim için ne kadar önemli ve yararlı olduğu
edilir. Bu dönemde K udüs’te yapılan Mes- nu çoğu kez düşünmeyiz bile. Am a insanlar
cid-i A ksa da günümüze kadar ulaşan önemli ilk kez kum ve külü birlikte ısıttıklarında,
yapılardandır. İslamiyet’i benimseyen her ortaya çıkan bu yeni ve değişik maddenin çok
ulus, öteki İslam ülkelerindeki camileri örnek değerli bir gereç olduğunu fark etm ekte
alarak kendi mimarlık anlayışına uygun cami gecikmediler. O çağlardan bu yana insanlar
ler yapmıştır. Bu da mimarlık yönünden ca cam yapımı konusunda pek çok şey öğrendi
miye zenginlik kazandırmıştır. ler ve cama değişik biçimler vererek çok
Cami mimarlığı A nadolu’da da özellikler kullanışlı, birbirinden güzel cam eşya yapm a
kazanarak gelişti. 11. ve 12. yüzyıldan kalma nın yollarını buldular. Bu m addede önce
çok ayaklı cami yapılarının en önemlileri gü camcılığın çağlar boyunca izlediği gelişme ve
nümüze de ulaşmıştır. Sivas, Kayseri ulucami- cam sanatının başlıca ürünleri anlatılacak,
leri, Konya Alaeddin Camisi bunlardandır. sonra cam yapımının teknik açıklaması ve
12. yüzyılda yapılmış, özgün mimari özelliği günümüzde uygulanan yöntem ler ele alına
olan camilerden biri de Divriği Ulucamisi’dir. caktır.
Bu camide mihrap önünde kubbeli bir bölüm Eskiçağlarda cam altın kadar değerli bir
vardır. Kubbeli bölümün tepesi içeriye ışık maddeydi ve cam eşyayı yalnızca krallar ile
girmesi için açık bırakılmıştır (bak. A n a d o l u soylular kullanabiliyordu. İÖ 2000 yıllarından
Se l ç u k l u D e v l e t î) . kaldığı anlaşılan ilk cam nesneler, kötülüğe
Kubbeli camiler Osmanlı dönem inde de karşı bir tılsım olarak kullanılan boncuk,
yeni özellikler kazanmıştır. Bu türün ilk nazarlık gibi küçük şeylerdir. O çağlarda
CAM VE CAMCILIK 109
züm rüt, yakut gibi değerli taşlardan biri karşılık parfüm şişelerinde çok daha zengin
olarak görülen camın işlenmesi ve günlük bir biçim çeşitliliği görülür. Pencere camı ise
yaşamda kullanılacak bir eşyaya dönüşmesi yalnızca zenginlerin evlerine özgü bir lükstü.
için aradan uzun zaman geçmesi gerekti. İÖ Çünkü cam ham urundaki istenmeyen katışkı-
1500’lerde önce M ezopotamyalılar, çok kısa ları, daha doğrusu kum un içindeki mineralleri
bir süre sonra da Eski Mısırlılar mavi, yeşil, gidermek için gereken özel işlemler nedeniyle
sarı, beyaz ya da kırmızı camdan küçük renksiz ve saydam camın maliyeti çok yüksek
kaplar yapmayı başardılar. ti. Bu yüzden günlük kullanım eşyası genellik
Eski Mısırlılar değerli doğal taş görünü le mavi, yeşil ya da kahverengi tonlarında
münde cam yapma geleneğini İÖ 4. yüzyıla renkli camlardan yapılırdı.
kadar sürdürdüler. Bunun için camı renk renk Romalı cam ustaları, bugün bilinen yön
boyayıp tel gibi inceltiyor sonra bu cam telleri tem lerin çoğunu ve artık tarihe karışmış olan
yan yana getirerek cam çubuklar yapıyor ve bazı eski teknikleri uygulayarak çok süslü
bu çubukları dilim dilim keserek hepsi aynı cam eşya örnekleri yarattılar. Örneğin altın
desende olan yuvarlak cam halkaları elde varakların (dövülerek çok ince katm an haline
ediyorlardı. D aha sonra bu cam dilimleri yan getirilmiş altın yaprakların) üzerine desenler
yana dizilip ısıtıldığında eriyerek kaynaşmış kazır, sonra bu desenleri iki cam levhanın
bir kütleye dönüşüyordu. Bu yöntemle elde arasına yerleştirerek sıkıştırırlardı. Ayrıca biri
edilen ve renk renk damarlı doğal taşları Victoria and Albert Museum
renkli (genellikle koyu mavi), öbürü beyaz iki yapımcılarına soylulara tanınan bütün ayrıca
ayrı camdan çift katlı kaplar yapar ve üstteki lıklar tanınmış, ama V enedik’ten ayrılmaları
beyaz camı istedikleri desene göre kesip kesinlikle yasaklanmıştı.
tıraşlayarak alttaki koyu renkli camın görün Venedik camı renksiz, duru, saydam ve son
düğü güzel bezem eler elde ederlerdi. Bugün derece pahalıydı. Bu camdan üretilen eşyanın
L ondra’daki British M useum ’da bulunan üstü de genellikle renkli boyalardan desenler
Portland Vazosu bu cam işçiliğinin en ünlü le bezeniyordu. Bunun için, öğütülerek toz
örneklerinden biridir. Rom alılar’ın kesme haline getirilmiş cama boya karıştırılıp ısıtı
camdan yaptıkları kadehler de büyük bir lıyor, böylece eriyen renkli karışım kabın yü
ustalık ürünüydü. Bu kadehlerin üzerinde, zeyine yapışıyordu. Genellikle altın yaldızlı
yalnızca bir ya da iki yerinden cama tutturul bir fon üzerine uygulanan bu “mine işi” ya da
muş, tümüyle kadehin dışına taşan çok zengin emaye boyalar üstelik kolay kolay dökül
bezem eler bulunurdu. müyordu. Venedikli ustalar ayrıca renkli cam
Roma İm paratorluğu’nun son dönem lerin yapmayı da biliyor, zümrüt yeşili ya da
de Alm anya’da da ilk cam atölyeleri kurulm a erguvan rengindeki bu zarif camları mine
ya başladı. Am a bu atölyelerde üretilen cam işiyle süslüyorlardı. 15. ve 16. yüzyılda V ene
eşya Rom alılar’ınkinden çok değişik, oldukça dikli ustaların elinden çıkan en değerli cam
basit biçimli ve cam ham urunun içindeki eşya arasında kadehler, kâseler ve büyük
demir oksitler nedeniyle yeşil renkliydi. sürahiler ağırlıktadır.
İS 5. yüzyılda Rom a İm paratorluğu yıkılın Venedik camının belki de en büyük üstün
ca, cam ustaları da yıkılan imparatorluğun lüğü, çok çabuk sertleşmesine karşılık kolay
hem en her yanma dağıldı. O dönem de Yakın ca biçimlendirilebilmesiydi. 16. yüzyılın usta
doğu’da cam işçiliği gelişirken, A vrupa’da ları da Venedik camının bu özelliğinden
bütün ortaçağ boyunca yalnızca küçük cam yararlanarak çok ince ve zarif yapıtlar üretti
atölyeleri bu sanatı sürdürdüler. Bu atölyele ler. Saydam camın içine bazen mat beyaz,
rin çoğu, eritm e fırınları için gerekli odunu bazen renkli, incecik cam çubukları gömerek
sağlayabilmek kaygısıyla genellikle büyük or dantel görünüm ünde damarlı desenler yap
manların içinde kurulmuştu. 10. yüzyıldan mayı başardılar.
başlayarak kilise pencerelerini süsleyen renk Ne var ki, bu ustalar cezalandırılma tehli
renk vitraylar da ilk kez bu küçük atölyeler kesini göze alarak zamanla A vrupa’nın her
deki cam ustalarının elinden çıktı (bak. yanma dağıldılar ve bütün birikimlerini gittik
V İT R A Y ). leri yerlere götürdüler. Böylece 17. yüzyıldan
Hafif yeşilimsi camdan, kaba içki kadehle başlayarak A vrupa’nın birçok yerinde, özel
rinin yapımı yerel çeşitliliklerle 15. ve 16. likle Norm andiya, İspanya, Bohemya, An-
yüzyıllara kadar sürüp giderken, o yüzyıllarda vers ve Liege çevresinde Venedik camı üreti
V enedik’te üretilen yeni bir cam. türü yavaş mine geçildi ve sonunda Venedik kenti bir
yavaş bütün A vrupa’ya yayılmaya başlıyordu. camcılık merkezi olarak eski önemini yitirm e
ye başladı.
Venedik Camı
Renksiz cam yapmanın sırrı Avrupalı cam Kesme ve Kristal Cam
ustalarına kadar ulaşamadan unutulup gitmiş 17. yüzyılın sonlarına doğru ince ve kırılgan
ti. 13. yüzyıla doğru bu tekniği yeniden Venedik camı yavaş yavaş alıcıların gözünden
keşfeden Venedikli cam ustaları oldu. Böyle- düşmeye başlamış, İngiltere, Almanya ve
ce bu İtalyan kentinde giderek büyüyen bir Bohem ya’da üretilen sağlam ve kalın camlar
cam sanayisi doğdu. Renksiz camlar bütün daha çok aranır olmuştu. Özellikle Bohemya-
A vrupa’da öylesine değer kazanmıştı ki, so lı ustaların yaptığı saydam ve kalın camlar
nunda İtalyanlar hem tekniklerini gizli tu t çarkla keserek bezemeye çok elverişliydi. Bu
mak, hem de yangın tehlikesini azaltmak için teknikte, hızla dönen metal bir çarkın keskin
bu cam yapımevlerini Venedik yakınındaki kenarı camın yüzeyine sürtülerek istenen
M urano A dası’na taşıdılar. O yıllarda cam kesme desenler cama işlenebiliyordu. Oysa
CAM VE CAMCILIK 111
(Üstte solda ve sağda) Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ'nirı izniyle; (altta) A B C Ajansı
O sm anlı cam sanatı 19. yüzyıld a Beykoz a tö ly e le rin in ku ru lm asın dan sonra d o ru ğ u n a ulaşarak en güzel
ü rü n le rin i verd i. Yukarıdaki ö rn e kle rin hepsi o yüzyıld an kalm a Beykoz işid ir. Ü stte solda: Opal cam dan
g ü lsu yu ib riğ i ve iki da ld ırm a . Ü stte sağda: M aydanoz desenli saydam cam şişe. A ltta solda: Pembe
süra hi. A ltta ortada: K ulplu m avi g ü la bda n. A ltta sağda: Kulpsuz m avi gü la bda n.
CAM VE CAMCILIK 113
(Üstte solda ve altta sağda) British Museum; (üstte sağda ve altta solda) Victoria and Albert Museum
Üstte solda: 1. yüzyıl Roma cam işçiliğinin en güzel örneklerinden biri sayılan Portland Vazosu. Üstte
sağda: 1. yüzyıl Roma dönemine ait geniş ağızlı bardak. Altta solda: Kalıba dökülerek biçim lendirilm iş bir
Roma kâsesi (1. yüzyıl). Altta sağda: A ltın yaldız ve mine işiyle bezenmiş, yeşil camdan bir Venedik kadehi
(16. yüzyıl).
CAM VE CAMCILIK 115
Osmanlı cam sanayisindeki son girişim Saul değişmeyen temel maddesi silisli, yani silis
M odiano adlı bir Musevi’nin 1899’da Paşa- yum dioksitli kumdur. Bu kuma katılan öbür
bahçe’de bir cam fabrikası kurmasıdır. A vru m addelerin niteliğine göre soda camı, potas
pa’dan ithal edilen camların rekabeti karşısın camı ya da kurşun camı diye adlandırılan de
da uzun süre dayanam ayarak kapatılan bu ğişik cam türleri yapılabilir. Günüm üzde üre
fabrikayı, 1935’te gene Paşabahçe’de kuru tilen camların çoğu kum, soda (sodyum kar
lan, Cum huriyet döneminin ilk cam fabrikası bonat) ve kireçtaşından<(kalsiyum karbonat)
izledi. Üretim inde çağdaş modellerin yanı sıra oluşan soda camıdır. El yapımı zarif kristal
çeşmibülbül gibi eski cam işçiliğinden örnek eşya ve sofra takım larının, m ercek, prizma gi
lere de yer veren bu fabrikanın ürünleri bi optik camların yapımında ise kum, kurşun
Türkiye için önemli bir döviz kaynağıdır. oksit ve potastan (potasyum karbonat) oluşan
Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ ayrıca kurşun camı kullanılır. M utfak ve laboratu-
1961 ’de Çayırova, 1969’da Topkapı, 1-980’de varlarda kullanılan, payreks ticari adıyla tanı
Sinop, 1981’de Trakya, 1984’te Kırıkkale cam dığımız ateşe dayanıklı borosilikat camları da
fabrikalarını kurarak üretimini çeşitlendir- kum, soda ve borakstan üretilir.
miştir. Cam yapımında ilk adım, hamm adde karı
şımını içindeki bütün m addeler eriyip birbi-
Cam Nasıl Yapılır riyle kaynaşıncaya kadar ısıtmaktır. Eskiçağ
M ezopotamyalılar ile Eski Mısırlılar kum ve larda bu eritm e işi, odun ocaklarının üzerine
kül karışımının birlikte ısıtıldığında sert, say oturtulan kil kaplarda yapılırdı. Oysa bugün
dam ve kırılgan bir maddeye dönüştüğünü genellikle m azot, gaz ya da elektrikle ısıtılan
fark etmişlerdi. Bu yöntemle camın oluşabil özel eritme fırınları kullanılır. H am m addele
mesi için, kuma karıştırdıkları külde çok bol rin oranına göre 1300°C ile 1500°C arasında
m iktarda soda (sodyum karbonat) ya da potas
(potasyum karbonat) bulunması gerekir; bu
külleri büyük olasılıkla bazı deniz bitkilerini
yakarak elde etmişlerdi. Tarihin bu ilk “cam
yapımcıları” çok geçmeden, camın sıcakken
kolayca biçimlendirilebilecek kadar yumuşak
ve akıcı bir m adde olduğunu, soğuduğunda
ise toz halinde öğütülebilecek kadar sertleşti
ğini anladılar. İÖ 1500’lerde, sıcak camı ip
gibi incelterek çamurdan bir kalıbın çevresine
dolamayı ve birbirine kaynaşan cam ipler
sertleşince bu kalıbı kırıp çıkararak değişik bi
çimlerde kaplar'yapm ayı öğrendiler. Suriyeli
cam ustalarının bulduğu üfleme tekniği ise
camcılık tarihinde çok ileri bir adımdı. Bu us
talar, çamurdan bir kalıbın çevresine camı ip
gibi sarm aktansa, içi boş bir dem ir çubuğun
ucunu sıcak cam kütlesine batırıyor ve delik
ten üfleyerek camı balon gibi şişirebiliyor
lardı.
Yüzlerce yıl önce cam yapımında kullanılan
temel ham m addeler neyse bugün de hemen
hemen aynıdır. Yalnız bugün, eklenen her
maddenin cama ne gibi özellikler kazandıra
cağı biliniyor ve hamm addelerin türünde ya
da oranında küçük değişiklikler yapılarak çok Bir cam ustası üfleme yöntem iyle yaptığı sürahiye
değişik nitelikte camlar üretilebiliyor. Camın kulp takıyor.
116 CAM VE CAMCILIK
ısıtılan karışım eridiği zaman macun kıvamın va uygulandığında cam kolayca kalıbın biçi
da bir cam ham uruna dönüşür. Bu sıcak ha mini alır. Aynı yöntem cam boruların, su, şa
m ura istenen biçim verildikten sonra, camın rap ve çay bardaklarının yapımında da kulla
soğurken gerilerek kopmasını ya da kırılması nılır. Bugün dakikada 1.000 elektrik ampulü
nı önlem ek için yavaş yavaş soğutulması, yani üretebilecek kadar hızlı çalışan m akineler
tavlanması gerekir. Tavlama fırını uzun bir vardır.
tünel biçimindedir; cam eşya bu tünelden ge Tabak, kâse, fırın tepsisi gibi geniş ağızlı
çirilirken sıcaklık derece derece, öylesine ya cam mutfak kapları ise genellikle presleme
vaş düşürülür ki, camın soğuması açık havada yöntemiyle biçimlendirilir. Bu makinelerde
kendi kendine soğumasından çok daha uzun biri kabın dışını, öbürü içini biçimlendirecek
bir süre alır. olan iki ayrı kalıp vardır. Bazı kapların iki
19. yüzyılın sonlarına kadar hem en her çe yarısı ayrı ayrı kalıplanır, sonra sıcakken bir
şit cam eşya el işçiliğiyle üretilirdi. Oysa bu leştirilir.
gün, bazı özel parçalar dışında, bütün cam iş
leri çok hızlı m akinelerde seri üretimle yapı Düz Cam
lır. Am a her iki yöntemde de model tasarımı Düz cam ya da pencere camı eskiden elle ya
çok önemlidir. El işçiliğinde cam ustası m ode pılır ve iki ayrı yöntem uygulanırdı. Bunlar
li önceden tasarlamış olsa bile yapım sırasında dan ilki, 3-4 kilogramlık erimiş bir cam kütle
değiştirebilir. M akine üretim inde ise model sini bir çubuğun ucuna takıp, yaklaşık 1,5
tasarımı m utlaka önceden yapılır ve üretim m etre çapında yuvarlak bir “tepsi” haline ge
sırasında değiştirme şansı yoktur. linceye kadar hızla döndürmeye dayanıyordu.
Crown yöntemi denen bu teknik gerçekten
Biçim Verme ve Bezeme büyük bir dayanıklılık ve beceri gerektiriyor
Camı üfleme yöntemiyle biçimlendirmede, du. Çünkü ustanın eli kayşa ya da döndürme
üfleme ustası dem irden yapılmış ince uzun ve hızı bir an için bile değişse cam düzgün bir
içi boş bir boru olan üfleme piposunu ya da yuvarlak olm aktan çıkıyordu. Böyle bir aksi
çubuğunu potadaki sıcak cama daldırarak, pi lik olmazsa, dairesel cam levha soğuduktan ve
ponun ucuyla gerektiği kadar erimiş cam alır. ortasındaki demir çubuk çıkarıldıktan sonra
Bu camı önce dem irden bir masanın üzerinde istenen boyutlarda kesiliyordu. Am a camın
yuvarlayarak küre biçimine getirir. Sonra bir tam ortasında, çubuğun bıraktığı yuvarlak bir
yandan ağız deliğinden üflerken bir yandan iz her zaman kalıyordu.
da pipoyu kendi ekseni çevresinde döndüre Bu yöntemle üretilen cam sertleşm eden ön
rek, ucunda şişen cam balona istediği biçimi ce hiçbir yüzeye değmediği için çok pürüzsüz
verir. oluyordu; ama dairesel levhadan ancak küçük
Bu yöntemle yapılan cam eşya tavlandıktan boyutlarda düz cam kesilebiliyor, üstelik orta
sonra, genellikle, üzerine aşındırıcı toz kap daki çubuk izi kalın ve mat olduğu için kesip
lanmış metal bir çarka tutularak kesme tekni çıkarmak gerekiyordu. Bu yüzden, nitelikli
ğiyle bezenir. Bazen de kum püskürterek, asit crown camı özellikle m ercek, prizma gibi op
banyosuna daldırarak ya da çok sert ve sivri tik camların yapımında kullanıldı.
uçlu bir kalemle oyarak üzerine istenen de Silindir yöntemi denen öbür geleneksel
senler işlenir. yöntem daha büyük, en az 1 m2,lik düz cam
Erim iş camı, istenen biçim ve büyüklükteki üretm eye elverişliydi. Bu yöntem de, cam üf
bir kalıbın içine üflemenin çok daha kolay bir lenerek önce bir balon oluşturulur, sonra yas-
yöntem olduğu Rom alılar zamanından beri sıltılarak büyük bir silindire dönüştürülür.
biliniyordu. 19. yüzyılın ortalarından başlaya Uçları kesilip ayrılan silindir soğumaya bıra
rak şişe ve kavanoz yapımını daha da kolay kılır; sonra yan kenarı boylamasına kesilip
laştırmak için birçok makine tasarımı gelişti açılarak özel bir fırında yeniden ısıtılır ve pü
rildi. Günüm üzde hemen hemen bütün şişe ve rüzsüz bir yüzeye yayılarak iyice düzleştirilir.
kavanozlar otom atik m akinelerde üretilir. Bir Bu yöntem in 1930’larda makinelerle uygulan
kalıbın içine akıtılan erimiş cama basınçlı ha maya başlaması 450 kg ağırlığında ve 12 m etre
CAM VE CAMCILIK 117
İngiltere'deki bir cam fabrikasında yüzdürm e yöntem iyle yapılan cam üretim hattından çıkmak üzere.
mek istendiğinde, bu deseni m erdanelerden tif elem entlerle bile kimyasal tepkimeye gir
birinin üstüne oymak yeterlidir. Ayrıca, ara meyen özel camlar, gözleri güneş ışınlarının
larına ince bir tel örgü yerleştirilmiş iki cam zararlı etkilerinden koruyan polaroit gözlük
levhayı m erdanelerden aynı anda geçirerek camları cam teknolojisinin sunduğu yeni ola
telli güvenlik camları da yapılabilir. naklardan yalnızca birkaçıdır.
1950’lerde İngiltere’de geliştirilen “yüzdür
me cam yöntem i” bütün bu yöntem lerin sa CANALETTO (1697-1768), döneminin V ene
kıncalarını giderdiği için son yıllarda öbür dik yaşantısını belgeleyen, genellikle Venedik
üretim tekniklerinin yerini almıştır. Çünkü bu ve Londra görünümleri ile İngiltere’nin kır
teknikle üretilen cam hem görüntüyü çarpıt evlerini resimleyen Venedikli bir ressamdır.
maz, hem de yüzeyi levha cam kadar pürüz Tiyatro dekoru yapan bir ressam olan Bernar-
süz olduğu için ayrıca taşlama ve perdahlam a do Canal’ın oğludur.
gerektirmez. Canaletto çalışma yaşamına babasının ya
Yüzdürme tekniğine bu üstünlüğü sağlayan nında, sahne dekorları hazırlamakla başladı.
erimiş kalay banyosudur. Çok yüksek sıcak R om a’da da kısa bir süre kalarak Scarlatti’nin
lıkta eritilen cam ham uru bu kalay banyosuna operalarının dekorlarını yaptı. Bu iş, yaptığı
akıtılır. Bu banyonun yüzeyinde sürekli bir peyzaj (manzara resmi) çalışmaları için iyi bir
şerit halinde akarak yüzerken, camın içindeki eğitim oldu. Venedik evlerini, alanları, kanal
katışkılardan kaynaklanan bütün pürüzler de ları ve yollardaki insanları ayrıntılı bir biçim
eriyerek yok olur. Eriyik halindeki kalayın de gösteren resimleri bir fotoğraf kadar net ve
yüzeyi son derece düzgün olduğu için, yüzen kusursuzdu. Canaletto o dönem için alışılma
cam da çok düzgün bir katm an oluşturur. Bu mış bir biçimde açık havada çalışıyor; doğayı
arada banyonun sıcaklığı yavaş yavaş düşürü gördüğü gibi resimliyordu. C analetto’nun
lür ve cam iyice soğuduktan sonra tavlanarak yaptığı Venedik resimlerinde, güneş ışığını ve
istenen boyutlarda kesilir. Özellikle vitrin, gölgeleri algılayışı, ışığın yapılara yansıması
pencere ve ayna camı gibi çok büyük boyutlu ve bulutların etkisi düşsel bir görüntü yaratır.
cam levhaların ve görüntüyü çarpıtmaması Bu ilk dönemin önemli Venedik resimlerin
gereken bütün özel camların yapımında en den birisi, 1720’lerin sonlarında yaptığı ve
ekonomik yol yüzdürme yöntemidir. L ondra’da Ulusal G aleri’de bulunan Taş Us
20. yüzyılda yalnızca sanayi ve bilim alanın tasının A vlusu’d u r.
da değil günlük yaşamda da cam kullanımı C analetto’nun resimlerinin alıcıları çoğun
çok büyük ölçüde arttığı için çok değişik lukla yabancılardı. D aha sonra V enedik’te
amaçlara yönelik yeni cam türleri geliştiril İngiliz başkonsolosu olan Joseph Smith adın
miştir. Darbeye dayanıklı kırılmaz camlar, da bir İngiliz tüccarla 30 yıl süren bir iş ilişkisi
çok yüksek sıcaklıklarda bile erimeyen ateşe oldu. Smith aracılığıyla İngiltere’de geniş bir
dayanıklı camlar, cıva ve sodyum gibi çok ak çevre edindi. Bu çevrenin istekleri doğrultu
CANBERRA 119
sunda resim konularını saptadı. Kentin yoksul mosferinin V enedik’ten çok değişik olmasına
bölgelerinin resimlerini yapmak yerine, ku bağlı olabilir.
sursuz ayrıntılarla dolu çarpıcı Venedik görü
nümlerini yeğledi. Bu dönem den iki örnek, CANBERRA Avustralya’nın başkentidir. Bü
Boston Güzel Sanatlar Müzesi’ndeki M ey yük O kyanus’tan 124 km uzakta, 2.360
dandan Kuzeybatıya Bakış ve W ashington’da k n r ’lik Avustralya Federal Başkent T oprak
Ulusal Sanat G alerisindeki Venedik’ten G ö larının kuzey kesiminde, Avustralya Alpleri’
rünümüdür. nin uzantısında geniş bir ovada kurulmuştur.
1740’ta başlayan Avusturya Veraset Savaş M urrumbidgee Irmağı ve onun bir kolu olan
ları V enedik’e gelen gezginlerin sayısını azal Molonglo bu bölgeden geçer. Bölge güneye,
tınca, C analetto’nun işleri bozuldu ve kurdu Karlı D ağlar’a doğru yükselir.
ğu ilişkileri sürdürebilm ek için 1746-55 arasın C anberra’nın bulunduğu yerin, 1913 tarihi
da İngiltere’de yaşadı. Şaşırtıcı bir kusursuz ni taşıyan bir resm inde, uçsuz bucaksız bir
lukla işlenmiş Tham es Irmağı, köprüler, ovanın ortasında akan bir ırm ak, tek tük
W hitehall gibi Londra görünümlerinin yanı ağaçlar arasında otlayan koyunlar ve geride
sıra, birkaç köy evi ve şato resmi yaptı. Bu ormanlık tepeler görülür. Resimde St. John
dönem den dikkate değer bir örnek, Green- Baptist kilisesinden başka tek bir yapı yoktur.
wich’te Ulusal Denizcilik Müzesi’nde bulunan Bu görünüm bugün tüm den değişmiştir.
Greenwich Hastanesi’nin Thames’in Kuzey Yeni başkentin yapımı içi» dünya çapında
Kıyısından Görünüşü tablosudur. C analetto’ bir proje yarışması düzenlendi. Yarışmayı
nun son dönem İngiltere çalışmaları, ilk A B D ’li peyzaj mimarı W alter Burley Griffin
dönem Venedik çalışmalarına göre kuru ve (1876-1937) kazandı. Projeye göre kent iki
soğuktur. Bunun nedeni ise L ondra’nın at halka çevresinde oluşacaktı. H alkalardan biri
120 CANDAROĞULLARI
hüküm et, öbürü ise ticaret merkezi olarak soğuk ama bol güneşli kışları ile sağlıklı bir
tasarlanmıştı. Kentin bugünkü durumu ilk iklimi vardır.
projeden çok farklıdır. Yapımına 1913’te Avustralya’nın yedinci büyük yerleşim
başlanan kente parlam ento ancak 1927’de merkezi olan kentin nüfusu 285.800’dür
Federal M eclis'binası açılınca taşındı. Avus (1986).
tralya Uluslar Topluluğu Meclisi daha önce
M elbourne’daydı. Bugün kentin iki bölümü CANDAROĞULLARI ba k. A n a d o l u B e y li k
M olonglo’nun yatağı üzerinde kurulmuş B ur le ri.
ley Griffin Gölü ile ayrılır.
Kentin ticaret m erkezinde üniversite, araş CANGIL ba k. Y ağ m u r O rm a n la ri.
tırma kurum lan, kiliseler, dükkânlar, bürolar
ve Olimpiyat yüzme havuzu vardır. Ainslie CANKURTARAN ba k. A m b u la n s .
Dağı eteklerinde görkemli Avustralya Savaş
Anıtı, Krallık Askeri Koleji ve havaalanı yer CANLILAR. Doğadaki bütün varlıklar canlı
alır. Başlangıçtan beri bir park ve bahçeler lar ve cansızlar olarak iki büyük gruba ayrılır.
kenti olarak tasarlanan C anberra’da Avus İnsanlar, kedi ve köpekler, böcekler, balık
tralya okaliptüsleri ve akasyaları yanında de lar, çiçekler, eğreltiotları ve ağaçlar, durgun
ğişik ülkelerin ağaçları da yetişir. sularda yaşayan ve mikroskopsuz görülem e
C anberra’nın ılık ve kuru geçen yazları, yecek kadar küçük olan yaratıklar, hatta
CANLILAR 121
OOS6
bunlardan da küçük olan hastalık yapıcı mik değişiktir. Örneğin bir solucana yüksek sesle
ropların hepsi birer canlıdır. Binlerce deği bağırıp sıçramasını beklem ek boşunadır, çün
şik türü olan bütün bu canlıların taş, toprak, kü solucanın kulağı yoktur. Am a ona doku
hava, su gibi doğal m addelerden insanın nursanız ya da karanlıkta üzerine ışık tutarsa
yaptığı en karmaşık m akinelere kadar bütün nız hemen büzülür.
cansız varlıklardan ayırt edilmelerini sağlayan Bitkilerin tepkileri genellikle çok daha ya
bazı ortak özellikleri vardır. Canlılar doğar, vaştır. Hem en her bitkinin kökü aşağıya,
büyür, çevrelerindeki değişikliklere tepki gös toprağın derinliklerindeki suya doğru, dalları
terir, ürer ve ölür. İşte canlılar ile cansızlar ve sürgünleri ise yukarıya, yani ışığa doğru
arasındaki temel fark budur. uzanır. Çiçeklerin çoğu geceleri bütün taçyap-
raklarım kapatır. Bezelyenin ya da üzüm
Çevreye Tepki Gösterme asmasının sülük denen sarılıcı uzantıları yakı
Canlıların çevrelerindeki bütün olaylara ve nındaki bir dala ya da sırığa değdiğinde bu
değişikliklere tepki göstermelerinde en büyük desteğe dolanarak sarılır. Bataklıklarda yeti
rolü duyuları oynar. İnsan, köpek, fil gibi şen güneşgülünün yapraklarındaki yapışkan
m emelilerde beş temel duyu vardır; bunlar tüycüklere bir böcek değdiği anda, bu tüycük-
görme, koklam a, dokunm a, tatm a ve işitme ler hemen üstüne kapanarak böceği hapseder.
duyularıdır. Örneğin bir köpek adını işittiğin Oysa cansız bir varlık, örneğin bir taş
de dönüp bakar ya da kuyruğunu sallar. Bir parçası dokunm a, ışık ya da ses gibi dış
bebek acı bir ilacın tadını aldığında yüzünü etkilere hiçbir tepki göstermez. Bir çekiç
buruşturur. Hayvanat bahçesindeki bir fil vuruşuyla taşı parçalayıp biçimini değiştirebi
elinizdeki çöreği görünce hortum unu uzatır. lirsiniz; ama taş bu vuruşun ardından, canlıla
Parlak ışıkta gözbebeğinin büzülmesi, bacak rın yaptığı gibi, dışarıdan gelecek yeni bir
bacak üstüne atmış bir insanın dizinin hemen etkiyle yeniden değişmek üzere bir daha eski
altına vurulduğunda ayağının birdenbire ileri biçimine dönemez.
fırlaması da duyuların birer tepkisidir. Cansız varlıkla*- arasında, canlıların göster
Daha basit yapılı canlıların duyuları bu diği tepkilere çok benzer şeyler yapabilen tek
kadar gelişmiş olmadığı için tepkileri de daha örnek belki de m akinelerdir. Örneğin bir
122 CANLILAR
Büyüme ve Üreme
Bütün canlılar büyür, yani yaşama ilk başladı
Biophoto Associates
ğı andakinden daha büyük boyutlara ulaşır.
Elektron mikroskobuyla çekilen bu fotoğrafta,
Büyümenin yolu, canlının dışarıdan bazı m ad arpada külleme hastalığına yol açan mantarların
deleri alıp, bunları kendi dokularının bir spor zincirleri görülebiliyor.
parçası haline getirmesidir. Hayvanlar büyü
melerini sağlayan besin maddelerini yedikleri ana babasına benzeyerek büyür. Bakteriler ve
öbür hayvanların ya da bitkilerin dokuların öbür tekhücreli canlılarda ürem e olayı çok
dan karşılarlar. Bitkiler ise havadan karbon daha basittir. Bunların çoğu belli bir boyuta
dioksit, topraktan su ve çeşitli mineralleri alıp erişinceye kadar büyüdükten sonra ikiye bö
fotosentez denen bir süreçle kendi dokularını lünür; yeni hücreler de yeterince büyüyünce
oluşturabilirler. yeniden bölünür. Tekhücrelilerin çok az bir
Bazı canlılarda, örneğin memelilerde genç bölümü ile çokhücrelilerden bazı hayvanlar,
lik döneminin belirli bir aşamasında büyüme özellikle m ercanlar, denizanaları ve hidralar
durur. Am a saç, tırnak gibi bazı dokuların tomurcuklanmayla ürer. Bu hayvanlarda vü
büyümesi ve bir kazada zarar gören vücut cudun bir yerinden, tıpkı bir bitkinin tom ur
bölümlerinin kendi kendini onararak yenile cuk vermesi gibi bir hücre yumrusu büyür ve
me yeteneği yaşam boyu sürer. Örneğin bu tom urcuktan yeni bir birey gelişir. (Ayrıca
derideki bir yara kapanır, kırılan kemikler bak. ÜREME.)
yeniden birbirine kaynar. Buna karşılık yen
geç ve istiridye gibi bazı hayvanlar yaşadıkları Canlıların Sınıflandırılması
sürece yavaş yavaş büyürler; bitkilerde ise Yeryüzünde henüz varlığı bilinmeyen birçok
büyüme hiçbir zaman durmaz. Birçok Jbitki de küçük canlının yaşadığı kesindir. Bazı canlılar
kışın yalnızca kökünü toprakta bırakarak da daha yeryüzünde insanın belirmesinden
ölür; ama baharda yeni gövde ve yapraklarla çok önceki çağlarda yaşamış, bazen hiçbir iz-
donanır. (fosil) bırakm adan soyu tükenerek yok olup
Canlıları cansızlardan ayıran en önemli gitmiştir. Am a bugün için bilinen bütün canlı
özelliklerden biri de ürem edir. H er canlı lar bilim adamlarınca adlandırılıp sınıflandı
kendisine benzeyen yeni ve ayrı bireylerin rılmıştır. Milyonlarca türün ortak özellikleri
dünyaya gelmesini sağlayabilir. Oysa cansız ne ve akrabalık ilişkilerine göre sınıflandırıl
varlıklar hiçbir zaman üreyemez ve hiçbir ması, birçok bilim adamını yüzyıllarca uğraş
canlı cansız bir varlıktan türeyemez. tıran çok güç bir çalışmadır. Bu çalışmaların
Birçok bitki, toprağa düştüğü zaman koşul başlangıcından bu yana birçok canlı türü
lar elverişliyse yeni bir bitki halinde gelişebi keşfedilmiş ya da türlerin sınıflandırmadaki
len tohum larla ürer. M antar gibi bazı canlılar yerini değiştiren yeni özellikleri açığa çıkmış,
ise spor denen üreme hücreleriyle çoğalır. bu nedenle ilk sınıflandırmalardan bugüne
Hayvanların çoğu bir yum urtadan gelişir ve çok şey değişmiştir. Günüm üzde bile bütün
CANLILAR 123
bilim adamları tek bir sınıflandırma üzerinde â le m , c a n lıla rın s ın ıfla n d ırılm a sın d a e n ta rtışm a lı
görüş birliğine varmış değildir. Gene de, g ru p la rd a n b irid ir. Ö rn e ğ in b u g ru p ta k i su y o su n la -
başlıca canlı gruplarını ve her gruptan birkaç rın ı, m a n ta rla rı v e lik e n le ri b irç o k u z m a n b itk i
o la ra k k a b u l e d e r. B azı sın ıfla n d ırm a la rd a ise , ço k
örneği veren aşağıdaki sınıflandırma en be
k a rm a ş ık b ir g ru p o la n m a n ta rla rın ç o k h ü c re li ve
nimsenmiş sistemlerden biri sayılır. g elişm iş ö rn e k le ri ay rı b ir â le m d e to p la n ır ; te k h ü c
Biophoto Associates re li ve ilk e l tü r le ri ise Protista â le m i iç in d e a y rı b ir
a ltâ le m o la ra k sın ıfla n d ırılır.
S u y o su n la rı y a d a ö b ü r a d ıy la a lg le r, b itk ile r gibi
fo to s e n te z y a p a b ile n , a m a b itk ile r gibi g e rç e k k ö k ,
g ö v d e ve y a p ra k la rı o lm a y a n , h ü c re b ö lü n m e siy le
y a d a s p o rla rla ç o ğ a la n c a n lıla rd ır. T a tlı v e tu z lu
s u la rd a , ağ a ç la rın g ö v d e le rin d e , n e m li v e k u ra k
to p r a k la r d a y a şa y a b ile n b u c a n lıla rın ç o ğ u te k h ü c
reli ve a n c a k m ik ro s k o p la g ö rü le b ile c e k k a d a r
k ü ç ü k tü r. O y sa b a z ıla rı, ö z e llik le d e n iz le rd e y a ş a
y an tü r le ri 100 m e tre y e k a d a r b o y la n a b ilir ve
y a p ra k b iç im in d e k i g ö rü n ü m le riy le b itk ile re ç o k
b e n z e r. Ö k a ry o tik su y o s u n la rın ın , re n k le rin e g ö re
y eşil, e s m e r, k ırm ız ı, sarı-y e şil ve a ltın su y o s u n la rı
o la ra k a d la n d ırıla n b irç o k g ru b u v a rd ır (bak.
Sudan ya da topraktan alınan bir örnek mikroskopla
incelendiğinde, basil denen çomak biçimindeki Y osunlar ).
binlerce bakteri böyle görülür. M a n ta rla r d a e n az su y o s u n la rı k a d a r ç eşitlilik
g ö s te re n ço k k a rm a şık b ir g ru p tu r. B u c a n lıla rın
biçim ve b o y u tla rı, ç ıp la k g ö z le g ö rü le m e y e c e k
Y e ry ü z ü n d e k i b ü tü n c a n lıla r d ö rt b ü y ü k â le m e k a d a r k ü ç ü k , ilk e l m a n ta rla rd a n o rm a n ve ç a y ır
a y rıla b ilir: Monera, Protista, Bitkiler ve H ay la rd a y e tişe n b ild iğ im iz ş a p k a lım a n ta rla ra k a d a r
vanlar. d eğ işir. K lo ro fili o lm a y a n ve g e n e llik le a sa la k ya
1. Monera âlem i b a k te rile ri ve m av i-y eşil su y o su n - d a ç ü rü k ç ü l y a şa y a n m a n ta rla rın b ir b ö lü m ü b itk i
la rın ı iç e rir. B a k te rile r g e n e llik le k ü re , ç o m a k ya le rd e p a s, y a n ık lık , s ü rm e , k ü lle m e ve m ild iy ö gibi
d a sp iral b iç im in d e o la n te k h ü c re li c a n lıla rd ır. P e k çeşitli h a s ta lık la ra , in s a n la rın asa lağ ı o la n tü rle ri
ço ğ u h ü c re b ö lü n m e siy le , b ir b ö lü m ü d e to m u r ise p a m u k ç u k v e sa ç k ıra n h a sta lığ ın a y ol a ç a r.
c u k la n m a y la ya d a s p o rla rla ço ğ a lır. B azı tü rle ri B u n a k a rşılık şa p k a lım a n ta rla rın z e h irsiz tü rle ri
v e re m , d ifte ri, b o ğ m a c a , z a tü r re e ve m e n e n jit gibi ç o k se v ile n b ir y iy e c e k tir. A y rıc a b a y a tla m ış e k
b u laşıcı h a s ta lık la ra yol a ç a r (bak. B a kteri ). M avi- m e k ve p e y n irle rin ya d a ö b ü r y iy e c e k le rin ü z e rin
yeşil su y o s u n la rı b itk ile r gibi fo to s e n te z y a p a b ilir, d e ç o ğ a la ra k sa rım sı y eşil b ir k ü f k a tm a n ı o lu ş tu
a m a fo to s e n te z için g e re k li o la n k lo ro fil p ig m e n ti ra n k ü f m a n ta rla rı ile b ira ve e k m e k m a y a sı d a b u
b itk ile rd e y a d a ö b ü r su y o s u n la rın d a o ld u ğ u gibi g ru p ta n d ır (bak. M a ntarlar : M aya ).
k lo ro p la s t d e n e n ö zel b ir o rg a n c ığ ın iç in d e d e ğ il L ik e n le r m ik ro sk o b ik su y o s u n la rı ile m a n ta rla rın
d ir. Ç ü n k ü b u c a n lıla rd a d a , b a k te r ile rd e de b irle şm e sin d e n o lu ş a n o rta k y a ş a r c a n lıla rd ır.
h ü c re n in için d e o rg a n e l d e n e n ö zel işlevli o rg a n - Ö z e llik le n e m li o rm a n la r d a to p ra ğ ın ü s tü n ü , a ğ a ç
c ık la r ve z a rla çev rili g e rç e k b ir ç e k ird e k b u lu n la rın g ö v d e sin i, k a y a la rın ve ta ş la rın y ü ze y in i b ir
m az. B u y ü z d e n b a k te r ile r ile m av i-y eşil su y o su n - ö rtü g ib i k a p la y a n lik e n le r, b u işb irliğ in in v e rd iğ i
la rı, d a h a d o ğ ru s u b u e n b a sit c a n lıla rı iç e re n g ü ç le , k u ra k ç ö lle rd e n k u tu p la rın b u z lu to p r a k la r ı
Monera â le m i b ü tü n ö b ü r c a n lıla rd a n a y rıla ra k n a k a d a r h e r y e rd e y a şa m ın ı s ü rd ü re b ilir (bak.
p ro k a r y a t (Prokaryotae) d e n e n ay rı b ir ü stâ le m d e L iken ).
to p la n m ış tır. Z a rla çev rili b ir ç e k ird e ğ i ve o rg a n e l- T e k h ü c re li h a y v a n la r ( Protozoa ), b itk ile rle o r ta k
leri o la n d a h a gelişm iş te k h ü c re lile r ile b ü tü n ö z e llik le ri o la n s u y o s u n la rı, m a n ta rla r ve lik e n le re
ç o k h ü c re li c a n lıla r ise, ö b ü r üç â le m i k a p sa y a n k a rş ılık , Protista â le m in in h a y v a n la ra y a k ın o la n
ö k a ry o t (Eukaryotae) ü s tâ le m in d e n d ir. te k g ru b u d u r . Ü s tü n y ap ılı g e rç e k h a y v a n la rd a n
2. Protista âlem i m avi-yeşil su y o s u n la rı d ışın d a k i a y rılıp b u â le m in ü y e le ri a ra s ın a k a tılm a la rı o ld u k
b ü tü n s u y o s u n la rın ı, m a n ta rla rı, lik e n le ri ve te k ça esk i ta r ih le re ra s tla d ığ ı h a ld e , b u b a sit y ap ılı
h ü c re li h a y v a n la rı iç e rir. Y a ln ız y a d a k o lo n ile r c a n lıla r b u g ü n b ile te k h ü c re li h a y v a n la r a d ıy la
h a lin d e , bağ ım sız ya d a a sa la k y a şa y a n ö k a ry o tik a n ılır v e b a z ı sın ıfla n d ırm a la rd a h â lâ h a y v a n la r
te k h ü c re lile rd e n b a şlay ıp b itk i ve h a y v a n la ra b e n â le m in d e g ö ste rilir. G e n e llik le d u rg u n , ta tlı su
z ey e n e n ilkel ç o k h ü c re lile re k a d a r u z a n a n bu b irik in tile rin d e y a şa y a n b u k ü ç ü k c a n lıla rın e n
124 CANLILAR
İnsan
Dev Kıyı sekoyası
Kakadu
kaplum Porsukağacı $
350 Y IL » f$
* ıcnnYiı
ıii:,-LUi[iııı 11IIj 1111| 11II [1jil.jj II Ijl II111111 1111111 ı.ıy^j ı y 1111111n [111111111
YIL 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100 110 120 130 140 YIL
Bir c a n l ı n ı n o r t a l a m a ö m r ü n ü b u l m a k iç in , o c a n l ı y a d o ğ r u u z a n a n k a l ı n s i y a h ç i z g i n i n yıl c e t v e l i
ü z e rin d e k i karşılığını b u lu n .
tı olduğu söylenemez. Örneğin bazı kaplum kadınlarda genellikle erkeklere oranla daha
bağalar 100 yıl kadar yaşarken dev gibi bali uzundur.
nalar doğduktan 12 yıl sonra erişkin boyutla Hastalıklardan korunm a ve tedavi yöntem
rına ulaşır; fillerin ise 60 yıldan çok yaşadığı lerinin gelişmesinden önceki çağlarda ortala
ender görülür. Buna karşılık insan, yalnızca ma insan öm rü oldukça kısaydı. Örneğin
birkaç örneği olsa bile, 100 yıldan çok yaşadı 1891-1900 yılları arasında çeşitli Avrupa ülke
ğı bilinen tek memelidir. lerinde doğan erkek bebekler için öngörülen
ortalam a öm ür 44, kızlar için 48 yıldı. O rtala
İnsan Ömrü manın bu kadar düşmesinde en büyük etken
H er canlı türünün aşağı yukarı belirli bir ya bebek ve çocuk ölümleri oranının çok yüksek
şam süresi vardır. Örneğin hiçbir sağlık soru olmasıydı. 1930-32 yıllarında erkek bebekler
nu olmayan bir insan 100 yıl, hatta daha fazla için öngörülen ortalam a öm ür 58 yıla, kızlar
yaşayabilir. Am a bu yaşa ulaşabilen insanla da 63 yıla yükseldi. Bugün bu beklenti erkek
rın sayısı pek azdır. Bir bölümü hastalık ya da bebeklerde 70, kızlarda 76 yılın üstündedir.
kaza nedeniyle genç yaşta ölürken, birçoğu da Bir ülkede yaşayanların ortalam a öm rü, o ül
80 yaşını aştığında bazı önemli organları, kedeki sağlık, beslenme ve konut sorunlarının
özellikle kalbi aksamaya başladığı için 100 ya ne dereceye kadar çözülmüş olduğunun gös
şma ulaşamaz. tergelerinden biridir.
Yeryüzündeki ya da belirli bir ülkedeki bü
tün ölümlerin hangi yaşlarda olduğunu sapta CANUTE (995-1035) ya da Knud 1017’de,
yarak insanlar için bir ortalama ömür ya da daha 22 yaşındayken tüm Ingiltere’nin kra
ortalama yaşam süresi hesaplanabilir. Bu süre lı oldu. Babası Danim arka Kralı Svend’di.
CAPE TOWN 127
Bir Viking olan Svend, 1013’te oğluyla birlik genelde barışçı ve akılcı bir siyaset izledi.
te İngiltere’yi işgal etti, ama sonraki yıl C anute, aynı zam anda, D anim arka’nın Baltık
ölünce Canute geri çekilmek zorunda kaldı. Denizi çevresindeki topraklarının büyük bir
Güçlü bir D anim arka donanmasıyla İngiltere’ bölümünün, bir süre de Norveç’in bir bölü
ye yeniden saldırdı ve zayıf bir Anglosakson münün kralı oldu. A m a İngiltere’yi, im para
kralı olan II. Ethelred ile oğlu Edm und torluğun bir parçası olarak değil de, ayrı bir
Ironside’ın ölümünden sonra İngiltere tahtına krallık olarak yönetti. Kiliseyi destekleyen
geçti. D aha sonra Ethelred’in dul eşi Nor- Canute 1026’da R om a’ya uzun bir hac yolcu
mandiyalı Emma ile evlendi. luğu yaptı. Tarihe, kıvrak bir zekâsı olan
C anute’un İngiltere’yi dört ayrı düklük aydın ve bilge bir yönetici olarak geçti.
(N orthum bria, M ercia, Doğu Anglia ve Wes-
sex) olarak yönetme girişimi kısa öm ürlü CAPE TOWN Afrika kıyılarının en güney
oldu. Northum bria dükünün zamansız ölümü deki limanıdır. Ümit B urnu’nun yaklaşık 48
üzerine İskoçlar kuzey sınırlarını zorlamaya km kuzeyinde yer alır. K ap’ın başkenti ve
başladılarsa da, Canute bir kuzey seferi dü Güney A frika Cum huriyeti’nin üç başkentin
zenleyerek yeniden egemenlik sağladı. M er den biridir. Güney A frika parlam entosu bu
cia dükü bir cinayete kurban gitti, Doğu rada toplanır, ama devlet kurum lan ülkenin
Anglia dükü ise C anute’un oğlu H ardicanute’ kuzey bölümündeki P retoria’dadır. Yüksek
un velisi olarak D anim arka’ya gönderildi. Ca m ahkem e de Oranj Bağımsız Devleti’ndeki
nute’un yakın adamlarından Kont God- Bloem fontein’dedir. Çoğu kimse yanlış ola
win’in başkaldırışı da W essex’de krallık yöne rak Cape Tow n’un False Koyu’nda {bak.
timini zayıflattı. ÜMİT B u r n u ) yer aldığını ve limanın ağzının
Bütün bu sorunlara karşın, Canute bazı güneye açıldığını sanır. Aslında, Cape Town
eski Anglosakson yasalarına bağlı kalarak, Masadağı Koyu’ndadır ve liman kuzey yönü
ülkeye daha fazla ticaret olanağı sağlayan, ne açılır. Cape Town açığındaki deniz kaba
Satour
Düz tepeli Masadağı ve çevresindeki yaylalar Cape Tovvn'a etkileyici bir görünüm verir.
128 CARACAS
dalgaları ve şiddetli fırtınalarıyla ünlü oldu onarım ı önemli bir sanayi dalını oluşturur.
ğundan, gemilere güvenli bir barınak sağla Ayrıca petrol arıtm a, kimyasal m addeler,
mak için dalgakıran yapmak gerekmiştir. gübre, çim ento, otomobil montaj sanayileri
Cape Town konumu dolayısıyla dünyanın ile şarapçılık, plastik, giyim ve deri gibi sanayi
en güzel görünümlü kentlerinden biridir. işletmeleri vardır.
Kentin aşağısında Masadağı Koyu yer alır; Nüfusun beşte ikisi Avrupa asıllıdır; İngiliz
arkasında doğuda Şeytan D oruğu ve batıda ce ya da A frikaner dili konuşur. Geriye
Aslan Başı ile düz tepeli M asadağı vardır. En kalanlar ise B antular, Hintliler ve M alaylar’
yüksek noktası 1.086 m etre olan Maclears dır. İlk HollandalI sömürgecilerin köle ola
Beacon’a teleferikle çıkılabilir. rak getirdiği M alaylar’ın etkisiyle kentte çok
Cape Tow n’un önemli bir akarsu kaynağı güzel bir mimari gelişmiştir. Beyaz badanalı,
olmadığı için su gereksinimi göletlerden sağ oymalı yüzleri ve kıvrımlı bacaları olan bu
lanır. Akdeniz iklimine benzeyen ılıman bir evlerden birkaçı korunm aktadır.
iklimi vardır. Bunu güneybatı Afrika kıyısı Nüfusu 1.911.521’dir (1985).
açıklarından geçen Benguela Akıntısı sağlar.
Yazlar kurak geçer ve daha çok kış aylarında CARACAS. Bir Güney Am erika ülkesi olan
yağmur yağar. Cape Town güney yarıkürede V enezuela’nm en büyük kenti Caracas ay
olduğu için yaz ekim ve m art aylarına rastlar. nı zamanda başkenttir (bak. V e n e z u e l a ) .
Çiçek türleri açısından çok zengindir. Bunlar Kent Karayib Denizi kıyısından 10 km uzak
arasında orkide çeşitleri de vardır. lıkta, yüksek dağlar arasında kalan geniş bir
Kentin başlıca caddesi olan Adderley Cad vadide kuruludur. Tropik bölgede yer alması
desi yakın zam anda büyük ölçüde genişletil na karşın, denizden 1.000 m etre yüksekte ol
miş olan doklara uzanır. Cape Town Avrupa duğu için iklimi oldukça serindir.
ile Doğu Asya ülkeleri arasında çalışan gemi Deniz düzeyindeki havaalanını kente, dün
ler için bir “yarı yol uğrağı” idi. A m a 1869’da, yanın en güzel karayollarından biri bağlar. Bu
Akdeniz üzerinden Kızıldeniz’e geçişi sağla yolda 16 km boyunca dağların içinden geçen
yan Süveyş Kanalı açılınca Cape Town bu tünellerden, derin derelerin üzerindeki koca
önemini yitirdi. Liman dünyanın en büyük man köprülerden geçilerek kentin bulunduğu
gemi havuzlarından birine sahiptir ve gemi yamaca ulaşılır.
The Ministry o f Development, Tourist Department, Caracas, Venezuela
sanatçının başı durm adan derde girer, kafası sanatçı tarafından tekrarlandı. Caravaggio’
kızınca gözü bir şey görmezdi. Bir askeri ya nun H ollanda’da R em brandt ve V erm eer’i,
ralam ak, Romalı muhafızları taşlamak gibi Fransa’da La T our’u etkileyen biçemini Ku
suçlardan tutuklandı. Serbest bırakıldıktan zey A vrupa’ya bu sanatçılar tanıtmıştır.
sonra birini bıçakladı ve R om a’dan kaçmak
zorunda kaldı. Napoli’ye, oradan da M alta ve CARROLL, Levvis (1832-1898). Alis Harika
Sicilya’ya kaçtı. Bir süre sonra, hâlâ cinayet lar Diyarında adlı ünlü kitabın yazarı Lewis
ten aranırken, Porto E rcole’de hastalanarak C arrol’un gerçek adı Charles Lutvvidge Dodg-
öldü. Öldüğünde 37 yaşını doldurmamıştı. son’du. Kitaplarında Levvis Carroll takma adı
Caravaggio’nun resimlerinde gözlenen ka nı kullandı. Babası İngiltere’deki Cheshire’de
rarlı ve etkili anlatım ın yanı sıra, sıradan kişi din görevlisi olan Charles 11 çocuklu bir aile
ler arasından seçtiği m odellerinin etten ke nin en büyük oğluydu. Oxford Üniversitesi’n-
mikten, bu dünyanın insanları oluşu zamanın deki Christ Church’de m atem atik öğrenimi
kilise yetkilileri abasında tedirginlik yarattı. gördü. 1855’te aynı kurum da m atem atik öğ
Resimleri “gerçekçi"’ olduğu gerekçesiyle ki retmenliğine başladı. Hiç evlenmeyen Dodg-
mi zaman kilise yetkililerince geri çevrildi. son yaşamının büyük bir bölümünü Christ
1606’da yaptığı Bakire M eryem ’in Ölümü adlı Church’deki odasında m atem atik öğreterek,
yapıtında model olarak ırm akta boğulmuş ve m atem atik kitapları yazarak sessiz bir çalış
şişmeye yüz tutm uş bir kadının cesedini kul mayla geçirdi. Dodgson aynı zamanda başa
lanması tepkilere yol açtı. Caravaggio gele rılı bir portre fotoğrafçısıydı.
neksel güzellik anlayışından ayrılarak insan Çocukluğundan beri yazı yazmaktan hoşla
ve doğayı ölçü almış, resimlerindeki dinsel ki nan Charles Dodgson'un komik şiirleri
şileri göksel yaratıklar olm aktan çıkarmıştır. 1856’da Londra dergilerinde yayımlandı.
Örneğin San Agostino Kilisesi’ndeki Madon- Bundan dokuz yıl sonra, onu tüm dünyada
na Hacılarla Birlikte tablosunda, Meryem üne kavuşturacak olan Alis Harikalar Diya
A na’nın önünde diz çökmüş köylüleri kirli rında (Alice’s Adventures in W onderland;
ayakları, kararmış tırnaklarıyla canlandırdı. 1865) adlı yapıtını tamamladı. Çocukları çok
M ilano’da Anibrosius Resim Galerisi’ndeki severdi. Küçük arkadaşları arasında Christ
Meyve Sepeti tablosunda ise elmalar kurtlu ve Church’ün başrahibi D r. Liddell’in üç kızı da
çürüktür. bulunuyordu. 4 Temmuz 1862’de, Lorina,
Caravaggio, öbür ressamlardan farklı ola Alice ve Edith adlarındaki bu üç küçük kız
rak, hiçbir zaman tablolarının taslaklarını çiz Dodgson’la Oxford yakınlarında bir ırm akta
medi; onun yerine modeli doğrudan doğruya kayıkla gezerken, Dodgson onlara Alice adın
tuvaline geçirdi. da bir kızın serüvenlerini anlatmaya başladı.
Caravaggio’nun tabloları coşkulu ve canlı Eve döndüklerinde, o zamanlar 10 yaşında
dır. D ehşet, acı-, kayıtsızlık, gerilim yüklüdür. olan Alice Liddell, Dodgson’dan Alice’in se
R om a’dan kaçmak zorunda bırakıldığı sırada rüvenlerini kendisi için yazmasını istedi. D a
yaptığı resimler en önemli yapıtları arasında ha sonra bu dileği, Dodgson’un güzel elyazısı
sayılır. Bunlar, Tespihli Madonna, M erhame ile yazılmış ve resimlerle bezenmiş bir Noel
tin Yedi Biçimi, A zize Lucia’nın Gömülüşü, armağanı olarak gerçekleşti. O zamanki adı
Lazarus’un D irilişidir. Tablolarında çoğu kez A lice’s Adventures Underground (“Alis’in
yalın ve koyu renkler kullanarak, vurgulamak Yeraltındaki Serüvenleri”) idi.
istediği olayı bir ışık demetiyle aydınlatmış, John Tenniel’in resimlediği Alis Harikalar
doğal olmayan bu ışıkla büyülü ve etkileyici Diyarında, beyaz bir tavşanı izleyerek bir de
karşıtlıklar yaratmıştır. likten dünyanın derinliklerine doğru dalan
Caravaggio hiçbir öğrenci yetiştirmediyse Alice’in başına gelenleri anlatır. Alice yeral
de, sanatının kendinden sonraki sanatçılar tında V ankara Kedisi, M art Tavşanı, Çılgın
üzerindeki etkisi büyük olmuştur. Işık ile göl Şapkacı ve Uykucu Fare gibi birçok ilginç ya
geyi kullanma tekniği ve insanlar ile nesneleri ratıkla karşılaşır. İskambil kâğıdından kral,
olduğu gibi yansıtışı günümüze kadar birçok vale ve “Kafasını uçurun” çığlıklarıyla gezen
CARTVVRIGHT 131
A B C Ajansı!CP Londra
Küba Devlet Başkanı Fidel Castro.
lisi köklü bir toprak reform unun gerçekleşti yakaladığı zaman şiddetle cezalandırır. Ba
rilmesiydi. zen de başka ülkelerde yakalanan kendi ca
Bu toprak reform undan bazı şirketlerinin suslarıyla değiştirir.
zarar gördüğü gerekçesiyle A B D , K üba’ya Silahlara ve silahlı kuvvetlere ilişkin bilgi
ekonomik ambargo uygulamaya başladı. toplam akla görevlendirilen casuslar silahların
A B D ’ye satamadığı şekerini SSCB’ye satan niteliğini, sayısını, silahlı kuvvetlerin eğitim
K üba’nın bu ülkeyle ilişkileri gelişti. Ocak düzeyini ve savaş yeteneğini öğrenm eye çalı
1961’de A B D , Küba ile diplomatik ilişkisini şırlar. Bunun yanı sıra hüküm etler başka ülke
kestiğini açıkladı. Aynı yıl A B D ’de eğitilen halklarının yöneticilerini sevip sevmediği, yö
ve silahlandırılan rejim karşıtı Kübalı sığın neticilerin geleceğe yönelik planları gibi ko
macıların Dom uzlar Körfezi Çıkarması başa nularda da bilgi toplanmasını isteyebilir.
rısızlıkla sonuçlandı. Çıkarm a girişiminin ar İÖ 12. yüzyılda Hz. M usa’nın Kenan ülke
dından Castro ünlü Havana Bildirisi’ni yayım sine gönderdiği casuslar tarihteki ilk casuslar
layarak Küba’nın sosyalist bir ülke olduğunu olarak bilinir. Çinliler de iyi haber almanın
açıkladı. önemini kavramışlardı. Bunu casusluk konu
1962’de SSCB’nin K üba’ya yerleştirdiği sunda yazdıkları kitaplardan öğreniyoruz. Bu
nükleer füzeler A B D ’nin büyük tepkisini çe türden ilk metin Çin filozofu Sun Z i’nin İÖ
kince SSCB füzeleri kaldırdı. Bu olay Küba 510’da yazdığı Bing Fa'dır (“Savaş İlkeleri”).
ile SSCB’nin arasının açılmasına yol açtı. İngiltere Kralı Büyük A lfred’in ülkesi adına
Castro 1963’te Birleşmiş Sosyalist Devrim casusluk yapm aktan çekinmediği, halk ozanı
Partisi’nin başına getirildi. K üba’nın SSCB ile kılığında DanimarkalI düşmanlarının kam pı
ilişkilerinde, 1968’den başlayarak, yeniden na girdiği ve konuşulanları dinlediği söylenir.
bir yakınlaşma oldu. M oğollar da düşmanlarının güçlü ve zayıf
1970’lerde ve 1980’lerde Castro önderliğin yanlarını önceden öğrenm ek için çaba göste
deki K üba, başta Angola ve Etiyopya olmak rirlerdi.
üzere dünyanın çeşitli yerlerindeki bağımsız 16. yüzyılda İngiltere’de Kraliçe I. Eliza-
lık hareketlerini destekledi. Güney Am erika beth’in bakanlarından Sir Francis Walsing-
devletleri ile olan ilişkilerini geliştirdi.
Rex Features
1976’da Devlet Başkanı, Devlet Konseyi ve
Bakanlar Kurulu Başkanlığı’na getirilen
Castro ülkesi için çok şeyler başarmış bir
devlet adamıdır. C astro’nun dilimize çevril
miş birçok kitabı vardır. Bunların en ünlüsü
Türkiye’de 1977’de basılan Castro’nun Tarihi
Savunması'dır (La Historia M e Absoluerâ;
1953).
Avusturya olmak üzere, dış güçlerin egem en askı çemberine bağlıdır ve bu mil çevresinde
liği altındaydı. Cavour İtalya’da ulusal birli dönebilir. Düşey askı çemberi de çevresinde
ğin ancak A vusturya’nın yenilgisiyle gerçekle dönebileceği Z Z mili üzerine yerleştirilmiştir.
şebileceğine inanıyordu. Böylece, her yöne dönebilecek biçimde bir
10 yaşındayken Torino Askeri A kadem isi’araya getirilmiş olan çem berlerin ortasındaki
ne giren Cavour 1826’da istihkâm subayı ola teker dönüş doğrultusunu kolayca değiştire
rak okulu bitirdi. Ulusal birlikten ve bağım bilir.
sızlıktan yana düşünceleri ordudaki yetkilileri Teker dönerken, cayroskop altındaki sap
tedirgin etti. Bu yüzden askerlikten ayrıldı. tan tutularak kaldırılıp bir yöne eğilirse ya da
İtalya, Avusturya ile savaşa girdiğinde yeni sağa sola çevrilirse tekerin dönme ekseninin
den orduya yazılıp savaşa katıldı. Savaşın so doğrultusunun değişmediği görülür. Ekseni
nuna doğru, 1848’de Piem ont Millet Meclisi’ üzerinde hızla dönen bütün cisimlerde dönme
ne girdi. Tarım ve sanayi bakanı, daha sonra ekseninin doğrultusu değişmemek eğiliminde
maliye bakanı oldu. Devletin m odernleştiril dir. Örneğin, bir madeni para ya da bir topaç
mesi yolunda çalışmalar yaptı. D ört yıl sonra hızla dönerken yana devrilmez. D ünya’nın
Piemont tahtına II. Vittorio Em anuele çıkın kendisi de kutuplarından geçtiği düşünülen
ca başbakan oldu. bir eksen çevresinde hızla döner. Bu eksenin
Cavour İtalyan Birliği için çalışmaya başla Kuzey K utbu’ndaki ucu her zaman Kutup
dı. Piem ont’tan Kırım Savaşı’na asker gönde Yıldızı’na yöneliktir. Sir Isaac N ew ton’un bi
rerek, savaşı izleyen uluslararası barış konfe rinci hareket yasası eksen doğrultusunun de
ransında ülkesinin durum unu güçlendirmeyi ğişmeme nedenini açıklar (bak. K u v v e t v e H a
başardı. Avusturya A vrupa’da yalnız bir dev r e k e t ) . Bu yasaya göre, hareket eden bir ci
let konum una düştü (bak. K i Ri m S a v a ş i ). Am a sim dıştan gelen bir etki olmadığı sürece yap
Cavour İtalya’yı birleştirm ek için bir dış gü m akta olduğu hareketi sürdürür.
cün askeri yardımına gereksinim duyu Cayroskopun çok ilginç ikinci bir özelliği
yordu. Bu yardımı III. Napolyon’dan sağladı vardır. Cayroskopun tekeri dönerken, XX
ve Avusturya sınırını Tirol’a kadar geriletti. ekseninin sol ucunu aşağı doğru itecek biçim
Sonra büyük devrimci önder Giuseppe Gari- de, yatay askı çemberine (şekilde okla göste-
baldi’nin (bak. G a r ib a l d i , G iu s e p p e ) yardımıy
la İki Sicilya’yı (Napoli ve Sicilya) elinde tu
tan İspanyol Bourbon hanedanının egemenli
ğine son verdi. Cavour bu yolla tüm İtalya’yı
anayasaya dayanan bir hüküm et altında bir
leştirdi.
İlk İtalyan parlam entosu 18 Şubat 1861’de
T orino’da toplandı. II. Vittorio Em anuele
İtalya kralı ilan edildi.
rilen yönde) parm akla bastırılırsa, bütün sis gisini çekti ki, keşif gezisinden vazgeçti.
tem Z Z mili üzerinde P oku yönünde döner 1907’de yaptığı ilk cayropusula denem eleri,
ve ekseni aşağı doğru iten baskı sürdükçe bu çabasını sürdürm ek için onu yüreklendirdiği
dönüş de sürer. Ö te yandan, eğer düşey askı gibi, A B D ’de Elm er Sperry’yi ve İngiltere’de
çemberi P oku yönünde döndürülürse, yatay de S. G. Brow n’u aynı konuda çalışmaya yö
askı çemberi XX ekseninin sağ ucu yukarı neltti. Cayropusulada, cayroskopun tekeri bir
doğru kalkacak biçimde hareket eder. Cay- elektrik m otoruyla döndürülür. D ünya’
roskopun yalpalama adı verilen bu özelliğini mn dönmesi sonucunda, yer yüzeyi ile teke
günlük yaşamda, örneğin bisiklete binerken rin, doğrultusunu korumaya çalışan dönme
görebiliriz. Bisikletin tekerleğini cayroskopun ekseni arasındaki açı değişir; eksen yer yüze
tekeri gibi düşünürsek, bisikletin dengesini yine göre aşağı ya da yukarı doğru eğilir. Bu
sağlamak için yalpalama özelliğinden yararla eğilme U biçiminde bir boruya konulmuş cı
nıldığı görülür. Bisikletin sağa doğru yattığını vanın karşı ağırlığı ile giderilirken, “yalpala
gören binici devrilmemek için gidonu, teker m a” özelliği etkisiyle tekerin ekseni gerçek
leği sağa çevirecek biçimde döndürür. O za kuzey-güney doğrultusuna yönelir. Cayropu-
man bisikletin kadrosu yalpalama özelliği ne sulanın magnetik pusulaya oranla daha kar
deniyle sola doğru yatar ve daha önce sağa maşık bir yapısı vardır. Bulunulan enleme ve
yatarak dengesi bozulmuş olan bisiklet denge geminin hızına göre ayarlanmayı gerektirir,
ye gelir. Bu olay ancak tekerlek dönerken ya ama doğruluğuna güvenildiği için büyük ge
ni bisiklet hareket halindeyken gerçekleşir. milerde bu tür pusula kullanılır.
Cayroskop ilkelerinden, başta yön belirle
mek olmak üzere, çeşitli alanlarda yararlanıl Cayroskopun Başka Kullanım Alanları
mıştır. Cayroskop kullanılarak, kötü havalarda dal
gaların yol açtığı yalpalama azaltılıp gemi yol
Cayropusula culuğu daha rahat hale getirilebilir. G em iler
M agnetik pusulanın iğnesi Kuzey K utbu’nu de cayroskop yardımıyla sallantının gideril
değil, ondan yaklaşık 1.600 km uzaklıkta bu mesi için ilk girişim 1875’te, Manş Denizi’nde
lunan ve m agnetik kutup adı verilen noktayı çalışan “Bessem er” adlı buharlı gemide yapıl
gösterir. Bu nedenle m agnetik pusula kulla dı, ama sonuç başarısız oldu. Günüm üzde ge
nan denizciler yollarını belirlerken bu farkı m ilerde, geminin dibinden dışa doğru uzanan
göz önünde tutm ak zorundadırlar. Ancak bu kanatçıkların oluşturduğu dengeleyiciler var
fark hem geminin bulunduğu yere göre, hem dır. Cayroskopla denetlenen m akineler bu
de m agnetik kutuplar zamanla yer değiştirdiği dengeleyicileri geminin yalpalamasını azalta
için yıldan yıla değişir. Ayrıca, m agnetik pu cak yönde hareket ettirir.
sula geminin kendi m agnetik alanından da et Uçakların bulut ya da sis içinde yaptığı “kör
kilenir (bak. P u s u l a ) . M agnetik pusulanın uçuşlar”da da cayroskoptan yararlanılır.
başka bir sakıncası, magnetik kutupların yakı Uçaklarda cayropusula gibi çalışan ve belli bir
nında pusula iğnesinin kuzeye yönelm ekten doğrultu ve belli bir düzeyde uçuşu sağlayan
çok aşağı yukarı oynamasıdır. Bu sakıncaları otomatik pilot vardır. Cayroskop ayrıca gü
na karşın, ucuz ve basit olduğu için küçük tek dümlü silahlarda ve uzay araçlarının deneti
nelerde genellikle m agnetik pusula kullanılır. minde de kullanılır.
20. yüzyılın başlarında bir Alm an, D r. Her-
mann Anschutz-Kaempfe denizaltı gemisiyle CAZ, A frika’dan getirilen kölelerin A B D ’
Kuzey K utbu’na bir keşif gezisi düzenledi. O nin güneyindeki pam uk tarlalarında ve de
zam anlar Kuzey K anada’nın Boothia Yarım- miryollarında çalışırken söylediği şarkılardan
adası’nda bulunan magnetik kutup yakınların doğdu. Çalışırken söylenen bu şarkılar bir
da pusulasının hemen hemen hiç bir işe yara yandan çok kötü koşullarda yaşamak ve
madığını gördü. Bu nedenle, gerçek kuzeyi çalışmak zorunda bırakılan kölelerin duygula
gösterecek bir pusula yapabilmek için bir cay- rını dile getirirken, öte yandan da belirli bir
roskopla çalışmaya başladı. Konu öylesine il çalışma tem posu sağlıyordu. Batı kültürüne
CAZ 137
bütünüyle yabancı bu şarkılar, insan sesinin klarnetten oluşuyordu. Bazen melodinin ritim
tüm esnekliğinin ve çeşitliliğinin kullanıldığı bölümünü sağlayan ilk üç çalgıya tuba ekleni
blues müziği geleneğinin doğmasına yol açtı. yordu. D aha sonraları, tuba yerine kontrbas,
Caz 1900’lerin ilk yarısında Siyahlar ile banço yerine de gitar çalınmaya başlandı.
beyazların bir arada yaşadığı New O rleans’ta Melodinin ritmini cazın ana öğesi olan temel
gelişti. Siyahlar arasında müziğin çok önemli vuruş oluşturuyordu. Öteki çalgıcılar da, be
bir yeri vardı. Doğum, cenaze törenleri, lirli bir tem a ya da melodi çerçevesinde,
düğünler ve her türlü kutlam a, basit ama müziği yorumlayarak doğaçtan çalıyorlardı.
güçlü bir müzik eşliğinde yapılıyordu. Bu H enüz solo geleneğinin yerleşmediği bu dö
müziği yapan topluluklar önceleri yalnızca nem de, melodiyi kuran trom petçi, trom boncu
trom bon, trom pet ve klarnet çalarken, daha ve klarnetçi hem birbirleriyle ilişkili, hem de
sonraları kapalı yerlerde, lokantalarda, dans bağımsız olarak doğaçtan, serbest bir biçimde
salonlarında müzik yapmaya ve değişik çalgı çalarlardı. Günüm üzün büyük caz toplulukla
lar kullanmaya başladılar. Dönem in ilk caz rının çoğunda, melodiyi kuran bölüm en çok
müziği örnekleri, senkop denilen aksak rit 14 çalgıdan oluşur; doğaçlama ise yalnızca
miyle bilinen ragtime; hüzünlü ve ağır tem po soloyla sınırlandırılmıştır.
lu blues\ Siyahlar’ca kilise ayinlerinde söyle
nen ilahilerdir. Caz Üsluplarının Gelişimi
Bu topluluklar genellikle davul, piyano, New O rleans’ın çok çeşitli müzik türlerinin
banço, trom pet (ya da kornet), trom bon ve birbiriyle kaynaşması sonucunda “New
Melody Maker
Louis A rm strong'un müzik topluluğunda görüldüğü gibi cazın dört temel çalgısı trom bon, trompet, klarnet
ve kontrbastır. Trompet çalan Arm strong cazın yaygınlaşıp sevilmesini sağlamıştır.
138 CAZ
O rleans Ü slubu” denilen müzik ortaya çıktı. yandan da piyanist A rt Tatum (1910-56),
Beyazların daha düzgün arm oniler ve melodi trom petçi Roy Eldridge (doğumu 1911) ve
lerle bu üslubu taklit ederek geliştirdikleri tenor saksofoncu Lester Young (1909-59) caz
müzik ise dixieland olarak tanınırdı. Am a müziğine solo doğaçlamanın yerleşmesini sağ
dixieland Siyahlar’ın müziğindeki yaratıcılık ladılar.
ve canlılıktan yoksundu. Piyanist Jelly Roll 1930’lar ve 1940’larda üne kavuşan öteki
M orton (1885-1941) ve kornet ustası Joseph müzikçiler, vibrafoncu Lionel H am pton (do
King Oliver (1885-1938) New Orleans üslu ğumu 1913), saksofoncu Johnny Hodges
bunun ilk öncüleriydi. O dönem de kurulan (1906-70) ve Coleman Haw kins’di (1904-69).
topluluklar çoğunlukla piyanist Scott Joplin’ 1940’larda, dans etmek yerine yalnızca dinle
in (1868-1917) bestelerinden oluşan ragtime’ mek üzere yeni bir caz türü geliştirildi.
lardan başka, blues ve m arşlar da çalıyorlar M odern caz hareketinin ilk öncülerinden olan
dı. Bebop ya da kısaca B o p , saksofoncu Charlie
Bu ilk topluluklar kendi aralarında doğaç Parker (1920-55) ve trom petçi Dizzy Gillespie
lama yapan bazı müzikçilerce oluşturulm uştu. (doğumu 1917) ile başladı. Bebop son derece
Caz tarihinin en büyük trom pet ustası Louis hızlı çalman ve gereksiz notalardan arındırıl
A rm strong (1900-71) caz müziğinde solo mış m elodilerden oluşuyordu. Bebop sonrası
geleneğinin yerleşmesini sağladı. Klasik Ne w caz müziğinde yoğun bir arayış dönemine
O rleans üslubunun katı grup geleneğini kıran girildi. Trompetçi Miles Davis (doğumu
A rm strong, yetkin sololarıyla yeni renkler 1926), saksofoncu Stan Getz (doğumu 1927)
kattığı caz müziğini, uluslararası bir dile piyanist Thelonious M onk (1917-82) ye Dave
dönüştürdü. Piyanist Earl Hines (1905-83), Brubeck (doğumu 1920) öncülüğünde cool
saksofoncu Sidney Becfiet (1897-1959) ve ja zz üslubu gelişti. Cool ja z z ’da daha önceki
trom boncu Jack Teargarden (1905-64) caz Valerie Wilmer
müziğinin solo ustaları olarak ün kazandılar.
1920’lerde kornetçi Bix Biederbecke, klar
netçi Benny Goodm an ve 1934-39 yılları
arasında caz müziğini A vrupa’ya tanıtan ilk
m üzikçilerden tenor saksofoncu Coleman
Hawkins caz tarihini etkileyen önemli sanat
çılardı. 1920’lerin başında kurulan New
Orleans Rhythm Kings, King Oliver, Jelly
Roll M orton, piyanist Fletcher H enderson ve
Paul W hitem an’ın kurduğu büyük caz toplu
lukları yazılı nota kullanmaya başladılar. Bu
topluluklar daha sonraları swing olarak bili
nen üslubu geliştirdiler.
Swing’de belirli bir kompozisyon temel
alınarak, bölümler kontrpuanla birbirlerine
karşı çalınarak bir tür “müzikli sohbet” kuru
ABD'li alto saksofoncu Ornette Coleman 1950'lerde
luyordu. Swing 1930’larda Benny Goodm an olağanüstü bir dörtlü yönetiyordu. Orkestrada
(1909-86), Count Basie (1904-84), Artie Shaw piyano yoktu, ama tenor saksofon, davul ve
(doğumu 1910) ve caz tarihinin en önemli kontrbas yer alıyordu.
müzikçilerinden Duke Ellington (1899-1974)
tarafından doruğa ulaştırıldı. Caz o dönemde coşkulu, hızlı ve sert tonlar, “soğuk” denebi
dans salonlarının başlıca müziğiydi. Ne var ki, lecek ölçüde dingin ve ağır bir biçime dönüş
cazın 1930’ların sonunda ticari yanı ağır tü. 1959-60 yıllarında alto saksofoncu O rnette
basan bir müziğe dönüştürülmesi swing dö Colem an (doğumu 1930) ve John Coltrane
neminin sonu oldu. Swing dönem inde bir (1926-67) arm oni, ölçü ve ton kurallarını
yandan büyük orkestralar yaygınlaşırken, öte reddederek, tümüyle kuralsız doğaçlamaya
CEBELİTARIK 139
dayalı free ja zz (özgür caz) akımını başlat başrolde Al Jolson’un (1886-1950) oynadığı
tılar. The Jazz Singer’’dır (“Caz Şarkıcısı”). Caz
1950-60 yılları arasında yoğunlaşan arayış şarkıcılarının çoğu kadındır. 1920-30 yılları
dönemindeki öbür gelişmeler M odern Caz arasında “blues kraliçesi” olarak ünlenen
D örtlüsü, Bili Evans (1929-80) ve Gil Bessie Smith (1898-1937) ses ve yorumuyla
Evans’ın (1912-88) katkılarıyla gerçekleşti. caz tarihinin unutulm az adları arasına girmiş
1970’lerde caz müziği elektronik aletlere tir. 1930’larda ve 1940’larda sesinin olağanüs
yönelmeye başladı. Aynı dönem de Chick tü anlatım gücüyle ünlenen Billie Holiday
Corea (doğumu 1941) synthesizer, akustik ve (1915-59) ve Sarah Vaughan (doğumu 1924)
elektrikli piyanoyla çaldığı parçalarda ola öbür önemli şarkıcılardır. Ella Fitzgerald
ğanüstü tekniğiyle ün kazandı. Piyanist Keith (doğumu 1918) sesinin az rastlanır yumuşaklı
Jarret (doğumu 1945) caz müziğini senfonik ğı ve yetkin tekniğiyle dünya çapında ün
müziğe yaklaştıran doğaçlamalarıyla birçok kazanmıştır.
caz piyanisti üzerinde etkili oldu. Ülkemizde ise, 1953’te profesyonel olarak
Caz müzikçilerinin çoğunun A BD kökenli caz müziği çalmaya başlayan davulcu Erol
olmasına karşılık, caz müziği tüm dünyada Pekcan, ilk caz şarkıcısı Sevinç Tevs, besteci
yaygınlık kazanmıştır. Fransa’dan kemancı A rif M ardin caz müziğinin tanınmasını ve
Stephane Grappelli ve gitarist Django Rein- yaygınlık kazanmasını sağlayan öncülerdir.
hardt Avrupa ülkelerinin yetiştirdiği önemli
caz müzikçileri arasındadır. İngiltere’den Ken CEBELİTARIK, A kdeniz’in batı ucunda yer
Collier, Kenny Ball, Chris B arber, Monty alan bir İngiliz kolonisidir. A kdeniz’i Atlas
Sunshine ve John D ankw orth, İsveç’ten Jan Okyanusu’na bağlayan Cebelitarık Boğazı,
G arbarek önde gelen caz müzikçileridir. A vrupa’yı A frika’dan ayırır. En dar yeri 15
km olan boğazda yüzey akıntısı doğuya,
Caz Şarkıcıları A kdeniz’e doğrudur. Bir kireçtaşı dağı olan
Cazda müzik aletleri kadar insan sesi de Cebelitarık Kayalığı, İspanya’ya alçak ve
önemlidir. İlk sesli film 1927’de çekilen, kumlu bir kıstakla bağlı olan yarımadaya
adını verir. Yarım adanın 5 km uzunluğundaki
Topham güney bölümü koloniyi oluşturur ve Kuzey
Cephesi^olarak adlandırılır. Yarım ada kuzey-
güney doğrultusunda uzanarak Cebelitarık
Körfezi’nin doğu kıyısını oluşturur.
Cebelitarık Kayalığı Kuzey C ephe’den di
key olarak 426 m etreye yükselir. Bu kayalık
güneyde basam ak basamak denize doğru ine
rek iki küçük yayla oluşturur. Doğu yüzü
oldukça sarp olan kayalığın batısı deniz
düzeyinden 120 m etre yüksekliğe ulaşır; son
ra, üzerinde Cebelitarık kentinin kurulduğu
hafif bir eğime dönüşür.
Cebelitarık’ta kışlar yumuşak, yazlar sıcak
ve neredeyse yağışsız geçer. Hiçbir ırmak ya
da su kaynağı yoktur. Yarım adanın doğusun
daki yağmur suyu toplam a havzasında biriken
sular kayalığın içine oyulmuş olan büyük
depolara gönderilir. Sarnıç adı verilen bu
depolarda toplanan su arıtılarak içilir. Suyun
bir bölümü de deniz suyunun damıtılmasıyla
20. yüzyılın en büyük caz şarkıcılarından Ella elde edilir (bak. D a m it m a ).
Fitzgerald 1983'te Roma'da şarkı söylerken. Kayalıkta büyük ağaçlar yetişmez, ama
140 CEBİR
Sayılar yerine harf kullanarak da bu çarpımı çeşitli yollardan bulabiliriz; ama hangi yoldan
yazabiliriz. Sayılardan biri yerine a , öbürü olursa olsun bulunan sonuç
yerine de b kullanırsak:
n = 51
axb= bxa
olacaktır. Dem ek ki, 101 sayısı 51. tek sa
olur. Bu eşitlik, “herhangi bir sayının başka yıdır.
herhangi bir sayı ile çarpımı, çarpanlar yer
değiştirdiği zaman da hep aynı sonucu verir” Formüller ve Denklemler
kuralının kısa yoldan yazılmasıdır. Aslında Yukarıdaki 2n—1 = 101 örneği basit bir denk
bunu daha kısa, lemdir. Denklem iki niceliğin eşitliğini göste
ren m atematiksel bir anlatımdır.
ab=ba
Formül adı verilen genel bir denklem de
olarak da yazabiliriz. bütün nicelikler yerine onları temsil eden
Sayılar yerine harf kullanıldığı zaman ge harfler kullanılır. Örneğin bir dikdörtgenin
nellikle çarpm a işareti kullanılmaz. Benzer alanını bulmak için uzunluğuyla (a) genişliği
biçimde, 2 x c yerine 2c yazarız. nin (6), daha açık bir anlatımla uzunluğunda
H arflerin sayıları temsil edecek biçimde ki birim sayısıyla genişliğindeki birim sayısı
kullanılmasında belirli kurallar geliştirilmiş nın çarpıldığını biliriz. Bu, bir dikdörtgenin
tir. Tek, çift ve doğal sayıları aşağıdaki alanını (^4) bulmaya yarayan form üldür (bak.
biçimde sırayla yazalım. A la n v e H a c îm ) . Bu formül kısaca
o
W /
/
2.5 yazalım. z
/
2,52+ (7x2,5)= 23,75
sonuç 25’e oldukça yakın, ama hâlâ 25’in
/
0 1 s
-3 -
c\ı
I
altındadır. Bundan sonra deneyeceğimiz sayı
2.5 ile 3 arasında bir sayı olmalı. x yerine 2,6
yazarsak elde edeceğimiz sayı 24,96’dır. Bu l
25’e çok yakın.bir sayıdır. Öyleyse x aşağı
3
yukarı 2,6'ya eşittir.
Başka bir denklem türü iki bilinmeyenli
denklemdir. 2x+ y= 3 gibi iki bilinmeyenli bir
denklem de bilinmeyenlerden birinin alabile
ceği her gerçek değer için öbür bilinmeye
nin de bir gerçek değeri vardır. Bu İkili X
lerin oluşturduğu kümeye çözüm kümesi de i
I
nir. 8 ■ ■■
Başka bir denklem türü de denklem sistem l
/
leri’dır.
l
\
b
3x+ y= \
x -3 y = 7
\
D
pim tablosu adı verilen bu tabloyu hepimiz Tabloya dikkat edersek ilginç bir sonuç
biliriz. Bu tablo şöyle başlar: görürüz. Elde ettiğimiz sonuçlar yalnızca
1,3,7 ve 9’dur. (Başka sayılar kullandığınızda
X 1 2 3 4
da aynı sonucu alacağınızı düşünüyorsanız, 1,
2, 3, 4 sayılarını kullanarak benzer bir tablo
1 1 2 3 4 düzenlemeyi deneyin.)
2 2 4 6 8
Bir başka örnek olarak, kare biçimindeki
3 3 6 9 12
bir masanın çevresinde dört kişinin oturduğu
4 4 8 12 16
nu düşünelim. Harflerin cebirde her zaman
Bu tabloyu kullanarak, iki sayının, örneğin sayıları temsil etmediğini biliyoruz. Bu örnek
3 ile 4’ün çarpımını bulabiliriz: 3’le başlayan te, söz konusu dört kişinin yer değiştirmeleri
satırın, üzerinde 4 yazılı sütunla kesiştiği yere ni harflerle gösterelim ve harflere aşağıda be
bakınca gördüğümüz 12 sayısı 3 ile 4’ün lirtilen anlamları verelim.
çarpımıdır. Bu tabloda çarpm aya ilişkin ilgi
çekici özellikler görülebilir. Örneğin, belirli a Herkes yerinde kalıyor,
bir sayının karesi olan 1, 4, 9, 16... gibi sayılar s H erkes bir sola kayıyor,
dışındaki bütün sayılar tabloda iki kez gözük t H erkes bir sağa kayıyor,
m ektedir. Bu, çarpm anın belirli bir özelliği k H erkes karşısındakiyle
yer değiştiriyor.
nin sonucudur. Konumuza,
Bu durum da st ne anlama gelir? Bu, s’yi
ab=ba
t ’nin izleyeceğini gösterir. Harflerin anlamını
yazarak başlamıştık. Bu eşitlik, iki sayının düşünürsek, herkes önce bir sola, sonra da bir
çarpımında, çarpanların yer değiştirmesinin sağa kayacak dem ektir. Bu durum da herkes
çarpımın sonucunu değiştirmeyeceğini anlatı başlangıçtaki yerine dönecek, demek ki aynı
yordu. Tabloda iki kez görülen aynı sayıdan yerde kalmış olacaktır. Öyleyse,
biri a x b 'yi öbürü b x a ’yı gösterir.
s t =a
Şimdi de değişik bir çarpm a yöntemini ele
alalım. Yapacağımız çarpm ada çıkacak sonu yazabiliriz. Bu örnekteki işlemin tablosunu
cun birler basamağında bulunan sayı dışında doldurm aya başlayalım.
ki bütün sayılarını atalım. Örneğin, 3 x 4 = 12
işleminde birler basamağındaki 2 sayısını alıp a s k t
kalanını atalım;
a
3x4=2 s a
k
olur. İşlemi aynı yöntem le sürdürürsek
t
3x7=1
7x9=3 Önce s satırında kalan boşlukları doldura
3x9=7 lım. sa, herkes bir sola kayacak ve sonra aynı
yerde kalacak dem ektir. Bu ise, s’nin ifade
sonuçlarını elde ederiz. Sonra 1,3,7 ve 9 ettiği hareketle aynı sonucu verir. Sonraki
sayıları için, çarpım tablosuna benzer bir boşluğa geçelim: ss, herkes bir sola, sonra ye
tablo düzenleyelim: niden bir sola kayacak demektir. Bu ise, her
kesin karşısındakiyle yer değiştirmesiyle aynı
X 1 3 9 7 şeydir. Öyleyse ss’nin sonucu k ’nin aynıdır.
Gelelim sk’ye. Bu da, herkes bir sola kayacak
1 1 3 9 7 ve sonra karşısındakiyle yer değiştirecek de
3 3 9 7 1 m ektir. Bundan çıkacak sonuç ise t’nin, yani
9 9 7 1 3 herkesin bir sağa kaymasının aynı olur. Elde
7 7 1 3 9 ettiğimiz sonuçları tabloya işleyelim:
144 CEBİR
a —> 1 2 3 4 5
s —> 3 3 4 5 6
k -> 9 4 5 6 7
t-+ 7 5 6 7 8
O zaman bu tablo, daha önce görmüş oldu Bu tablo sonsuza dek uzayabilir; çünkü,
ğumuz Tablo l ’e dönüşür. Bu iki tabloyu doğal sayılar sonsuza gider. Hepsini sınaya-
oluşturan iki işlem arasında gerçek hiçbir iliş masak bile, iki doğal sayıyı topladığımızda ge
ki yoktur, ama bu iki sonuç kümesi tümüyle ne bir doğal sayıya ulaşacağımız açık bir ger
aynı özellikleri gösterir. Bu durum da, bunlar çektir. Öyleyse tablo aradığımız birinci özelli
aynı cebirsel yapıya sahiptir denir. ği taşıyor.
Bu yapıyla ilgili olarak üç önemli özelliği Bu toplam a tablosunda acaba ikinci özellik
belirtebiliriz: var mı? Bu tabloda, ötekilere eklendiğinde
(1) Tablodaki her öğe başlangıçta ele alman etkisi olmayan hiçbir doğal sayı yoktur. Ama
nesnelerden biridir. Örneğin Tablo l ’de, işle tablomuza sıfırı katarsak,
me 1,3,7 ve 9’la başladık ve tabloda bunlar
dışında hiçbir şey elde etmedik. 0 1 2 3 4
+ I
(2) Ötekilerle birleştiğinde onları etkilem e
yen bir sayı ya da harf her zaman vardır. Buna 0 0 1 2 3 4
etkisiz öğe denir. Tablo l ’de, l ’in bu nitelikte 1 1 2 3 4 5
bir sayı olduğu açıkça görülüyor. 1 sayısı bil
tablo ikinci özelliği de kazanır. Herhangi bir
diğimiz basit aritm etikteki çarpma işleminde
doğal sayıyı rı ile gösterirsek, rı+0=n olur.
de böyledir; l ’le çarpm ak hiçbir şeyi değiştir
Üçüncü özellikte durum biraz daha karm a
mez. Tablo 2’de ise etkisiz öğe a ’dır.
şıktır. Bir doğal sayıyı, örneğin 5’i ele alalım.
(3) H er sayı ya da harf için, onun etkisini
Tabloda, 5’in eklenmesinin etkisini ortadan
ortadan kaldıran, onun yaptığını tersine çevi
kaldıracak başka bir doğal sayı yoktur. O ne
ren bir öğe vardır. Örneğin Tablo 2’de, s (sola
denle,
kayma) t ’nin (sağa kayma) etkisini ortadan
kaldırır. Bunu *+5=0
st= a denklemini de çözemeyiz.
CELALİ AYAKLANMALARI 145
Yeni bir tür sayı tanım layarak bu güçlüğü Osmanlı D evleti’nin bu ticaretten elde ettiği
giderebiliriz: gelir azaldı. Kanuni Sultan Süleyman döne
-5 + 5 = 0 . minde (1520-66) başlayan ekonomik gerileme
devlet gelirlerinin azalmasına, paranın değer
Bu denklem de kullandığımız yeni sayı “eksi yitirmesine, büyük bir işsiz kitlesinin ortaya
beş”tir. Böylece 5’e eklediğimiz zaman 0 elde çıkmasına yol açtı. Güçlenen Avrupa devlet
edeceğimiz sayı —5 olur. leri karşısında fetihlerin durması devletin
H er doğal sayıya karşılık olan bir “eksi” sa savaş ganimetlerinin azalmasına ve savaş gi
yı vardır. Hepsinin birlikte oluşturduğu kü derlerinin artm asına neden oluyordu. Devlet,
meye tamsayılar kümesi denir: gelirini çoğaltmak için vergileri artırdı. A rtan
vergileri ödeyemeyen köylüler işledikleri top
- 5 ,- 4 ,- 3 ,- 2 ,- 1 ,0 ,1 ,2 ,3 ,4 ,5 , ...
rakları bırakm aya başladılar. Devlet paraya
Cebrin çok ilgi çekici birçok başka uğraş olan gereksinmesini giderm ek için vergi gelir
alanı vardır. M atematiğin teorem adı verilen lerinin toplanması işini mültezim denilen kişi
bazı genel yasalarını kanıtlam akta da cebir lere vermeye başladı. M ültezimler kanunun
kullanılır. emrettiğinden daha çok vergi toplamaya giri
şince köylüler topraklarını terk ettiler. Topra
CEHENNEM bak. C e n n e t v e C ehennem . ğını bırakıp işsiz kalan köylülere levent denil
di. Leventler iş bulmak için kasaba ve köylere
CELALİ AYAKLANMALARI 16. ve 17. yüz akın ettiler. Geçim yolu bulam ayanlar ise
yıllarda, A nadolu’da toplumsal ve ekonomik eşkıyalığa başladılar.
yapının bozulmasından kaynaklanan ayaklan Köylülerin yoksullaşması daha önceden
malardır. köylü çocuklarının m edreselere dolmasına yol
Celali adı, 1519’da Yavuz Sultan Selim açmıştı. M edrese eğitimi sonunda iş bulmaları
dönem inde devlete başkaldıran Bozoklu güçleşen öğrenciler (suhte) de geçimlerini
(Yozgat) Şeyh Celal’in adından kaynaklan sağlamak için silahlanıp köyleri basıyorlardı.
mıştır. Dinsel görünümlü olan Şeyh Celal Osmanlı toprak düzeninin bozulması nede
Ayaklanması önce Tokat yöresindeki Alevi- niyle Osmanlı eyalet ordusu, tımarlı sipahiler
Türkm en halk arasında başladı. Devletin yerine eyalet yöneticileri, beylerbeyi ve san-
vergi toplayan m em urlarının artan yolsuzluk cakbeylerinin hizmetinde çalışan ücretli as
larına karşı doğan hoşnutsuzluk kısa sürede kerler olan sekbanlardan oluşturulm aya baş
binlerce çiftçinin bu ayaklanmaya katılmasına lanmıştı. Savaş sırasında düzenli aylık alan
yol açtı. Köylerden kasaba ve kentlere yayı sekbanlar barış zamanında aylıksız kalınca
lan ayaklanma kanlı bir biçimde bastırıldı. eşkıyalığa başlıyorlardı.
Şeyh Celal Anadolu halkı arasında büyük ün A nadolu’da ilk büyük Celali hareketleri
kazandı. Bundan sonra A nadolu’da çıkan m edrese öğrencilerinin yani suhtelerin toplu
ayaklanm alara Celali Ayaklanması, ayaklan olarak yol kesip, köy basıp eşkıyalık yapm ala
macılara da Celali dendi. Celali sözcüğü rıyla başladı. M edrese bitirm elerine karşın iş
zamanla bir Osmanlı tarih terimi niteliği bulamayan öğrenciler Bursa, Bolu ve Samsun
kazandı. En büyük Celali Ayaklanm aları 16. yörelerinde büyük ayaklanmalar başlattılar.
yüzyıl sonlarıyla 17. yüzyıl başlarında ortaya D aha sonra levent ve sekban ayaklanmaları
çıktı. yaygınlaştı. Bu arada Osmanlı D evleti’nin
yerel yöneticileri leventleri çevrelerinde top
Celali Ayaklanmaları'nın Nedenleri layarak halktan yolsuz olarak vergi toplamaya
16. yüzyıl ortalarında Osmanlı D evleti’nde ve zulmetmeye başladılar. III. M urad
başlayan ekonomik ve toplum sal bunalım (1574-95), III M ehmed (1595-1603) ve I.
ayaklanmaların temel nedenidir. Büyük coğ A hm ed (1603-17) çıkardıkları adalet ferm an
rafi keşifler sonucunda A nadolu ve Akdeniz ları ile köylünün soyguncu, yönetici ve me
üzerinden geçen uluslararası ticaret yolları m urlara karşı silahla m ücadele etm elerini
eski önemini yitirdi. Buna bağlı olarak da istedi.
146 CELLINI
Anadolu'daki Önemli Celali Ayaklanmaları yol açan ayaklanm alar bastırıldı. 1622’de E r
ve Önderleri zurum Valisi Abaza M ehmed Paşa yeni bir
İlk tanınmış Celali önderi Bolu ve Gerede ayaklanma başlattı. Bu ayaklanma yedi-sekiz
yöresinde 1581’de ortaya çıkan Köroğlu R u yıl sürdü ve güçlükle bastırılabildi.
şen’di. Önceleri bir yiğitbaşı olan Köroğlu Sultan Deli İbrahim dönem inde (1640-48)
Ruşen’in yaşamı ve yaptıkları halk arasında Sivas Valisi V ardar Ali Paşa ve İsparta
derin izler bırakmış, adına türküler yakılmış, yöresinde Kara Haydaroğlu ve Katırcıoğlu
destanlar söylenmiştir. Köroğlu destanı soy ayaklanmaları görüldü. Baş edilemeyen Ka-
guncu devlet yöneticilerine, beylere başkaldı- tırcıoğlu devlet görevi aldı ve Karaman Bey
ran Celali önderi R uşen’in serüvenlerinden lerbeyliği’ne kadar yükseldi.
doğm uştur (bak. K Ö R O Ğ L U ). Köprülü M ehmed Paşa’nın sadrazamlığı
1598’e kadar yöresel hareketler biçiminde zamanında 1658’de ayaklanan Abaza Haşan
görülen Celali Ayaklanm aları Sivas ve M araş Paşa’ya da devlet görevi verildi. A nadolu’da
bölgesinde ortaya çıkan Karayazıcı A yaklan 17. yüzyıl ortalarından sonra görülen yerel
ması ile nitelik değiştirdi. Sekban bölükbaşısı Celali toplulukları da II. Viyana K uşatm asın
olan Karayazıcı’ya, dirlikleri ellerinden alman dan sonra Avusturya ve m üttefiklerine karşı
sipahiler, çiftbozan köylüler, işsiz kalan sek sürdürülen savaşlarda askere gereksinim ol
banlar, yönetim den hoşnut olmayan beyler, duğundan ordu hizmetine alındılar.
paşalar katıldılar. Önceki Celali toplulukları
na göre çok kalabalık olan Karayazıcı ve Celali Ayaklanmalarının Sonuçları
yandaşları köylerle yetinmeyip, kasaba ve Osmanlı toprak düzeninde başlayan değişim
kentlere de saldırıp halkı soydular. Karayazıcı bu ayaklanmalar sonunda hızlanmıştır. Ağır
üzerine gelen Osmanlı ordusu karşısında T o vergileri ödeyemez durum a gelen ve “büyük
k at’a çekildi ve 1601’de Canik’te (Samsun) kaçgunluk”ta canını kurtarm ak için köylerini
öldü. Karayazıcı’nın ölüm ünden sonra ayak terk eden çiftçilerin toprakları mültezimlerin,
lanma kardeşi Deli H asan’ın önderliğinde yerel devlet yöneticilerinin eline geçti. Bu
gelişti. O rta A nadolu’ya egemen olan Deli dönem de vergilerini ödem ek için yüksek faiz
H aşan üzerine gönderilen Osmanlı ordusunu le borçlanan köylüler de topraklarını işleme
K ütahya’da kuşattı ve güç durum a düşürdü. hakkını tefecilere devretm ek zorunda kaldı
Devlet bu Celali önderinden ancak onu paşa lar. Osmanlı toprak düzeninin belkemiğini
yapıp Bosna Beylerbeyliği’ne atayarak kurtu- oluşturan tım arlı sipahilik önemini yitirdi.
labildi. Am a Celali A yaklanm alarının insan Ayaklanmaların yol açtığı güvensizlik ortamı
kaynağını oluşturan işsiz kitleler devletin bo kırsal bölgelerde yaşayan halkın kentlere göç
zulan düzeni yüzünden ortada kaldıklarından etm esine ya da yollardan uzak, ulaşılması güç
kargaşa dinmedi. Büyük Celali önderlerine yerlerde yeni köyler kurmasına yol açtı.
devlet görevleri verilerek ayaklanmaları ön Tarımsal üretim düştü, kıtlık ortaya çıktı.
leme siyaseti olayları alevlendirdi. 1603-07 Tarım ürünlerinin fiyatları yükseldi. Yüzbin-
arasında Celali Ayaklanmaları A nadolu’yu tü lerce insan canını, malını yitirdi. Birçok kent,
müyle kapladı. Bu dönemin en büyük Celali kasaba ve köy yıkıma uğradı.
önderleri Tavil A hm ed, Canbulatoğlu ve Ka-
lenderoğlu’dur. Bu yıllar A nadolu’da devlet CELLINI, Benvenuto (1500-1571). Kuyum
otoritesinin ortadan kalktığı, köylülerin can cu olarak yetişen İtalyan Benvenuto Cellinî
larını kurtarm ak için ıssız yerlere, dağlara daha sonra heykelciliğe yöneldi. 1562’de kale
çekildikleri “büyük kaçgunluk” denilen yıl me aldığı ve ilk kez 1728’de yayımlanan
lardır. özyaşamöyküsü yalnızca Rönesans dönem in
1606’da Avusturya seferi bitince sadrazam de yaşamış büyük bir sanatçının yaptıklarıyla
Kuyucu M urad Paşa Celali A yaklanm alarını sınırlı değildir. Bu, insanların zayıf ve gülünç
bastırm ak üzere büyük bir orduyla A nadolu’ yanlarını göstermesini bilen, dönemin ahlak
ya geçti. 1610’a kadar yapılan savaşlarda pek anlayışını ve görgü kurallarını eleştiren bir
çok Celali öldürüldü ve “büyük kaçgunluğa” yapıttır. Cellini yer yer kendini övm ekten
CELLINI 147
Cellini'nin en önemli
yapıtlarından çoğu
kaybolmuştur. Resimde
önden ve arkadan
görülen, elinde
Medusa'nın başını tutan
Perseus heykeli 1554'te
tamamlandı. Yapımı
dokuz yıl süren bu yapıt,
Cellini'nin
özyaşamöyküsünde
ayrıntıyla anlattığı döküm
tekniklerinden
yararlanılarak
gerçekleştirilmiştir.
savunanlar arasında yer aldı ve papa tarafın Santigrat olarak da adlandırılan bu ölçek
dan ödüllendirildi. 1529’da kardeşinin katilini dünyanın her yanında, özellikle bilimsel öl
öldürdüğü için R om a’dan kovuldu. Bundan çümlerde kullanılır. Daha önce kullanılan
sonraki 10 yılı İtalya’nın çeşitli yörelerine sıcaklık ölçeğini Danzigli (günümüzde Polon
gezilerle geçti. Kavgalar ve çekişmeler de ya ya’daki G dansk) bir Alman fizikçi olan
şamından eksik olmadı. Daniel Fahrenheit (1686-1736) 1714’te geliş
Cellini 1540’tan 1545’e kadar Fransa Kralı tirmişti. Çalışmalarını daha çok H ollanda’da
I. François’nm koruyuculuğu altında çalıştı ve yürüten Fahrenheit’ın adıyla anılan bu ölçek
altından döktüğü en yetkin yapıtlarından ba suyun donm a noktasını 32°F, kaynama nokta
zılarını o dönem de gerçekleştirdi. Bunlar sını da 212°F olarak gösterir.
arasında, I. François için yaptığı mine ve altın Celsius 1742’de farklı bir sıcaklık ölçeği
kaplam a tuzluk da vardır. Rönesans kuyum geliştirdi. Sıcaklık ölçümüne temel olarak,
culuk sanatının özgün bir örneği olan bu suyun sıvı halde bulunduğu sıcaklık aralığını
tuzluk Viyana’daki Sanat M üzesi’ndedir. aldı ve bu aralığı, Fahrenheit’ın yaptığı gibi
Cellini’nin bu sırada yaptığı büyük heykeller 180 değil 100 eşit parçaya (dereceye) ayırdı.
den biri de Fontainebleau’daki sarayın girişi Aslında Celsius, buzun erime noktasını 100,
için hazırladığı Fontainebleau Perisi adlı tunç suyun kaynama noktasını 0 olarak kabul
tan yapıttır ve Paris’teki Louvre M üzesi’nde etmişti. Daha sonra 0 ile 100 yer değiştirdi.
sergilenm ektedir. Cellini daha sonra Paris’in
önde gelen kişileriyle çatıştı ve Floransa’ya
geri döndü. Heykeltıraşlıktaki ünü azalmaya
başlayınca yazmaya yöneldi. Özyaşamöykü
sünün yanı sıra, kendisi ve sanatına ilişkin bir
başka ilginç biîgi kaynağı olan Due Trattati
deirOreficeria e della Scultura’yı (1565;
“Kuyumculuk ve Heykel Üzerine İki D ene
m e”) yazdı.
Cellini’nin günümüze kalan başlıca heykeli
bugün I;loransa’da bulunan, elinde M edusa’
mn başını tutan tunçtan Perseus\\ıx. Bu hey
kel gösterişli ve işçilik bakım ından kusursuz
dur. New Y ork’taki M etropolitan Sanat M ü
zesi’nde bulunan iki zarif kupayı da Cellini’
nin yaptığı sanılmaktadır.
öteki ülkelerinde yaygın olarak kullanılm ak Feyhaman Duran'ın fırçasından Cemil Cem (1882-
1950).
tadır.
Celsius ölçeğiyle verilmiş bir sıcaklığı Fah
renheit ölçeğine dönüştürm ek için, Celsius larla birlikte II. A bdülham id’in koyduğu kari
derecesini 9’la çarpıp, 5’e bölmek ve 32 katür yasağı da kalkmıştı. Cem , 1908’de ya
eklem ek gerekir. Fahrenheit derecesini Cel yımlanmaya başlayan ve Türkiye’nin ilk önem
sius derecesine çevirmek içinse, Fahrenheit li mizah dergilerinden biri olan Kalem'e Av
derecesinden 32 çıkarılır, sonuç 5’le çarpılıp rupa’dan karikatürler göndermeye başladı.
9’a bölünür. C em ’in çizdikleri o zamana kadar çizilenler-
den farklıydı. Karikatürleri yalnızca çizgiye
CEM, Cemil (1882-1950). Çağdaş Türk kari dayanmıyor altyazıya da önem veriyordu. Bu
katür sanatının ilk ustası sayılan Cemil Cem arada Türkiye’ye geldi ve tekrar görev alarak
İstanbul’da doğdu. Daha küçük yaşlardayken A vrupa’ya gitti. Cem ülkesindeki güncel
yapmaya başladığı resimler aile ve yakın siyasal gelişmeleri A vrupa’dan izleyemediğini
çevresindeki sanattan anlayan kişilerin dikka düşünerek 1910’da görevini bırakıp İstanbul’a
tini çekiyor, beğeniliyordu. O rtaöğrenim i döndü. Aynı yıl ünlü mizah dergisi Cem'i
ni İstanbul’da tam am ladıktan sonra gene çıkarmaya başladı. A rtık tek uğraşı karikatür
aynı kentte hukuk öğrenimi görmeye başla olmuştu. Derginin ilk sayısında “Biriki Söz”
dı. Bu sırada mem ur olarak hariciye başlığı altında yazdığı önsözde, karikatürün
nezaretine (dışişleri bakanlığı) girdi. 1903’te hem söz sanatı olarak edebiyata, hem de
yükseköğrenimini tamamlayınca kendisine çizgiye dayandığını; ince bir alay taşımadan
yurtdışında görev verilerek Fransa’ya gönde ve becerili bir çizgi sergilemeden karikatür
rildi. Görevini Fransa’nın çeşitli kentlerinde, olamayacağını vurguluyordu. G erçekten de,
daha sonra Paris’te sürdürdü. Bu arada Paris’ özellikle portre karikatürlerinde sanatının do
te siyasal bilimler öğrenimi gördü. Resimle ruğuna ulaşıyordu. Devlet adamlarının portre
birlikte karikatürle de ilgilenen Cem karika karikatürlerinde kişiliklerinin ve dış görünüş
türün bir sanat olduğunu Paris’te anladı. lerinin en belirgin yanlarını ustaca yansıtıyor
Fransız karikatürcülerinin etkisiyle başladığı du. II. Balkan Savaşı sırasında cepheden ye
karikatürleri ilgi gördü ve mizah dergilerinde nilgi haberi gelmeye başlayınca Cem 1912’de
yayımlandı. Am a bu dönem de, dostları ve dergiyi kapattı ve A vrupa’ya gitti. Kur
kendisi için çizen bir karikatür sanatçısı ola tuluş Savaşı’nm başladığı yıllarda A vrupa’
rak kaldı. Bu arada Osmanlı D evleti’nde daydı. Savaş sürerken yurda döndü ve İs
siyasal değişmeler oluyordu. 1908’de II. Meş tanbul Sanayi-i Nefise M ektebi’nde (bugün
rutiyet ilan edilmiş ve basın üzerindeki baskı Mimar Sinan Üniversitesi) m üdürlük yaptı.
150 CEMAL NADİR
II. M eşrutiyet’in ilan edilmesi üzerine Sela çekilmek zorunda kaldı. Ekimde miralaylığa
nik’teki İttihat ve Terakki Cemiyeti genel (albay) yükseltilen Cemal Bey dağılan kuv
m erkezinin İstanbul'a gönderdiği 10 delege vetlerini toplarken hastalanarak İstanbul’a
den oluşan temsil heyetinde yer aldı. A rdın döndü. Aralık 1912’de İstanbul menzil m üfet
dan da cemiyetin genel merkez üyeliğine tişi ve ordu idare reisi oldu.
seçildi. Aynı yıl kaymakamlığa (yarbay) yük 23 Ocak 1913’te, hükümeti devirmek am a
selen Cemal Bey meşrutiyetin getirdiği yeni cıyla düzenlenen ve Babıâli Baskını diye
likleri ve ortaya çıkan değişicileri devlet adlandırılan girişimin başarıya ulaşmasından
m em urlarına ve görevlilere anlatıp benim set sonra İttihatçıların başa geçmesi üzerine İs
mek için kurulan Heyet-i İslahiye’nin bir tanbul Muhafızlığı’na getirildi. Bu görevi
İletişim Yayıncılık Arşivi
sırasında İttihat ve Terakki’ye karşı çıkanları
susturarak partiye destek olmaya çalıştı. Aynı
yıl mirlivalığa (tuğgeneral) yükseltildi ve artık
Cemal Paşa diye anılmaya başlandı.
1914’te önce nafıa (bayındırlık), ardından
bahriye nazırı (donanm a bakanı) olarak hü
küm ette görev aldı. Bu görevinde donanmayı
güçlendirmeye çalıştı. Fransız yanlısı olarak
bilinen Cemal Paşa Temmuz 1914’te Osmanlı
Devleti ile Fransa arasında işbirliği sağlamak
amacıyla Paris’e gitti. Olumlu bir sonuç elde
edemeyince 2 Ağustos 1914’te yapılan Os-
manlı-Alman İttifakı’m, Alman yanlısı olan
Enver ve Talat paşalarla birlikte istemeyerek
de olsa destekledi.
Cemal Paşa I. Dünya Savaşı başladığında
Enver ve Talat paşalarla birlikte İttihat ve
Terakki’nin ve Osmanlı D evleti’nin en güçlü
üç yöneticisinden biriydi. Talat Paşa’nın sad
İttihat ve Terakki Cem iyeti'nin önderlerinden Cemal razam, Enver Paşa’nın harbiye nazırı, Cemal
Paşa (1872-1922). Paşa’nın bahriye nazırı olarak yer aldığı 1913-
18 arasındaki hüküm ete “Üç Paşalar İktidarı”
üyesi olarak A nadolu’ya gönderildi. Bu sıra da denir. Osmanlı D evleti’nin I. Dünya Sava-
da 31 M art Olayı’nın çakması üzerine İstan şı’na girmesi üzerine Cemal Paşa bahriye
bul’a dönerek, ayaklanmayı bastırm akla gö nazırlığının yanı sıra Filistin’deki 4. Ordu
revlendirilen H areket OrduSu’na katıldı. komutanlığı ve Suriye askeri valiliği görevleri
Ayaklanmanın bastırılmasının ardından da Üs ni de üstlendi. 1915’te ferikliğe (korgeneral)
küdar Muhafızlığı’na atandı. Bu görevinde yükselen Cemal Paşa savaşın ilk yıllarında
kısa bir süre kalan Cemal Bey Çukurova’da Suriye’de büyük bir bayındırlık çalışmasına
çıkan karışıklıkları bastırm ak üzere Ağustos girişmiş ve .toplumsal hizmetlerin düzenli ola
1909’da A dana valisi yapıldı. B ir,yıl sonra rak yürümesini sağlamaya çalışmıştır. Ne var
hastalanarak İstanbul’a döndüyse de bu kez ki, 1915 ve 1916’da Mısır’ı İnğilizler’den almak
1911 ortalarında A rap aşiretlerinin ayaklan üzere girişilen ve tarihe “Kanal H arekâtı”
malarını bastırm ak amacıyla vali olarak Bağ adıyla geçen savaşlarda kom uta ettiği O sm an
d at’a gönderildi. lI ordusu ağır kayıplar verince geri çekilmek
Balkan Savaşı nın çıkması üzerine Bağdat’ zorunda kaldı. İngilizler’in Filistin ve Suriye’
taki görevinden ayrılarak İstanbul’a döndü. yi ele geçirmesinin sorumlusu olarak görülen
Konya redif tüm eni kom utanı olarak 1912 Ey- Cemal Paşa ordu komutanlığından ayrılarak
lül’ünde katıldığı Balkan Savaşı’nda Bulgarlar’ İstanbul’a döndü. Ardından bahriye nazırlı
m karşısında Vize’den Çatalca’ya kadar geri ğından da alındı. I. Dünya Savaşı nin sonunda
CENAB ŞAHABEDDİN 153
Rasim, Falih Rıfkı (Atay) gibi gazeteci yazar Cenab Şahabeddin Edebiyat-ı Cedide A kım ı'nın ünlü
ları ordugâhına çağırdığı bilinmektedir. A yrı bir şairiydi.
ca bu yöredeki eski- anıtlar üzerine yaptığı
incelemeleri 1918’de Berlin’de A lte Derık-
maeler aus Syrien, Palastina und West-Arabien ması’nda şehit düşünce annesiyle birlikte İstan
(“Suriye, Filistin ve Batı A rabistan’daki Eski bul’a geldi. Babası gibi asker olmak istediğin
A nıtlar”) adıyla yayımladı. 1913-22 arasında den öğrenimini askeri okullarda sürdürerek
ki yaşamını içeren anıları ölümünden bir yıl 1880’de Gülhane Askeri Rüştiyesi’ni, 1889’da
sonra 1923’te Cemal Paşa Hatıratı 1913-1922 Askeri Tıbbiye’yi bitirdi ve hekim yüzbaşı
adıyla yayımlandı. D aha sonra oğlu Behçet oldu. Başarılı bir öğrenci olduğundan uzm an
Cemal bu kitabr gözden geçirerek 1959 ve lık eğitimi için Paris’e gönderilerek burada
1977’de Hatıralar adıyla yeniden yayımladı. dört yıl deri hastalıkları konusunda çalışma
Cemal Paşa’nın ayrıca Plevne Müdafaası yapması sağlandı. Yurda dönüşünden sonra
(1898) adlı bir de araştırması vardır. Karantina İdaresi’nde, M ersin’de, R odos’ta
ve Cidde’de hekimlik yaptı. Am a Cenab
CEMİL, Mesut bak. M e s u t C e m il. Şahabeddin’in amacı, genç yaşlardan beri ilgi
duyduğu edebiyatla ve özellikle de şiirle
CEMİL BEY (Tanburi) bak. T a n b u r i C e m îl uğraşmaktı. Son görevi sıhhiye müfettişliğin
B ey. den 1914’te kendi isteğiyle emekli oldu. Daha
sonraki yıllarda Darülfünun (İstanbul Ü niver
CENAB ŞAHABEDDİN (1870-1934), Edebi- sitesi) Edebiyat Fakültesi’nde çeviri, batı ve
yat-ı Cedide A kım ı’nın Tevfik Fikret’ten son Osmanlı edebiyatı dersleri verdi. 1918’de
ra en ünlü şairidir (bak. E d e b İYAT-I CEDİDE). gazeteci yazar Süleyman Nazif ile birlikte
M anastır’da doğan Cenab Şahabeddin, babası Hadisat gazetesini çıkardı.
Binbaşı Osman Şahabeddin Bey Plevne Savun- Önceleri yenilik yanlısı olan Cenab Şaha-
154 CENAZE TÖRELERİ
beddin daha sonra dilde, edebiyatta eskiyi Cenab Şahabeddin gezdiği yerlerle ilgili
sürdüren bir tavır almış, siyasal alanda da izlenimlerini, Hac Yolunda (1909), A fak-ı
tutuculuğu benimsemişti. A nadolu’da başla Irak (1915), Avrupa Mektupları (1919), m a
yan Kurtuluş Savaşı’na karşı olumsuz tutum u kalelerini Evrak-ı Eyyam (1915) adlı kitapla
nu gösteren yazılarını Peyam-ı Sabah gazete rında topladı. Ayrıca şairin Yalan (1911’de
sinde yayımlıyordu. Öğrencileri bu tutum una yazıldı, 1913’te oynandı ama basılmadı), Kör-
tepki gösterince 1921’de okulu bırakm ak zo ebe (1917), Küçük Beyler veya Derse Devam
runda kaldı. Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştık Edelim (daha sonra Züppeler adıyla operet
tan sonra tutum unu değiştirdiğini gösteren oldu) adlı oyunları, Vilyam Şekspiyer (1931)
yazılar yazdıysa da inandırıcı olamadı. B un adlı William Shakespeare üzerine bir incele
dan sonra siyasetten uzak, yalnız bir yaşam mesi vardır.
sürdürdü. Fransızca, A rapça, Farsça bilen ve
yabancı dil öğrenmeyi bir tutku haline getiren CENAZE TÖRELERİ. İnsanlar toplu yaşam a
Cenab Şahabeddin yaşamının bu döneminde ya başladığından beri ölüm önemli bir olay
Alm anca, İtalyanca ve İngilizce de öğrendi. olmuş ve ölü için çeşitli geleneklere ve
Türkçe sözlük hazırlığı beyin kanamasından törelere uyularak törenler yapılagelmiştir.
ölmesiyle yarıda kaldı. Toplumların dinsel ve kültürel özelliklerine
Cenab Şahabeddin’in şiire ilgisi tıp öğrenci- bağlı olarak bu törenler büyük bir çeşitlilik
siyken başlamıştı. O yıllarda şair Muallim gösterir. Ama, bu törenlerin tümü ölünün gö
Naci ile tanışmış ve şiir sanatının, özellikle de mülecek, yakılacak ya da saklanacak bedeniyle
Divan şiirinin inceliklerini öğrenmeye koyul ilgilidir.
muştu. 15 yaşındayken şiirleri çeşitli dergiler D inler genel olarak ölümün bir son olmadı
de yayımlandı. D aha 17 yaşındayken de ilk ve ğını, ruhun ölümden sonra da sonsuz olan
tek şiir kitabı olan T â m â fı çıkardı. Bu ilk öteki dünyada varlığını sürdüreceğini kabul
şiirlerinde olduğu gibi sonraki şiirlerinde de eder. Bazı toplum larda insanlar ölülerin ya
Cenab Şahabeddin için ana tem a doğadır ve şayanları etkileme gücüne sahip olduğuna
doğadaki sesleri şiirlerinde yansıtmak gibi inanırlar. Bu nedenle ölüme ilişkin törenle
ilginç bir amacın peşindedir. Cenab Şahabed rin kusursuz ve geleneğe uygun biçimde
din, Divan şairlerinden esinleniyordu ama, uygulanmasına özen gösterirler. Törenler ge
aynı zam anda Fransız sembolist (simgeci) nellikle toplum un katılımına açık olarak yapı
şiirin etkisindeydi (bak. SEMBOLİZM). Bütün şi lır. Ölen kişiye çeşitli nedenlerle yakınlığı
irlerini aruzla yazmasına karşılık^tek bir aruz bulunan insanları bir araya getiren bu tören
kalıbına bağlı kalmıyor, her dizede başka ler, acılı bir günde “beraberlik” duygusu
kalıplar kullanıyordu. Serbest m üstezat deni yaratmaya yardım eder. Yaşam, ölünün kal
len bu şiir biçiminin Tevfik Fikret’ten sonra dırılmasına ilişkin törelerin uygulanması ta
başarılı bir uygulayıcısıydı. 1891’de yayımlan mam landıktan sonra olağan akışına yeniden
maya başlayan Servet-i Fünun dergisinin yö döner.
netimini 1895’te Tevfik Fikret aldıktan sonra Bazı kültürlerde ölü gömülür, bazılarında
Cenab Şahabeddin de bu derginin yazarların ise yakılır. Hindu dinine göre insan öldükten
dan biri oldu. sonra tez elden yakılmalıdır. Bu nedenle
Cenab Şahabeddin, içerik yönünden Türk H indu törenleri kısa sürede tam amlanır. Baş
şiiri için yenilik sayılan tutum unu Edebiyat-ı ka bazı kültürlerde ise daha uzun sürer.
Cedide topluluğu içinde de sürdürdü ve yazı M üslüm anlar ve Hıristiyanlar ölülerini gö
larıyla savundu. Ö te yandan hece veznini m erler. Toprağa verilmek anlam ında, göm
küçümseyen, dilde yenileşmeye şiddetle karşı m ek için kimi işlemler uygulanır. M üslüm an
çıkan yazılan da yayımlandı. lık la ölü yıkanarak arındırılır, kefen denen
Türk şiirinde ilk kez bir Fransız şiir biçimi bir beze sarılır. Kefenlenmiş, tabuta konmuş
olan sone’yi kullanan şair olarak da tanınan ölüye “cenaze” adı verilir. Ölünün namazının
Cenab Şahabeddin son şiirlerinde yalınlaş kılınması zorunlu bir görevdir. Tabut om uz
maya özen gösterdi. larda taşınır, bu taşıma işinin hızla yapılması
CENEVRE 155
gerekir. Cenaze toprağa indirilip üstü örtül törenler uygulanır, böylece ölen kişinin yaşa
dükten sonra Kuran okunur ve tören sona yanlara yardım etmeyi sürdüreceğine inanılır
erer. Yahudiler de ölülerini vakit geçirmeden dı. Bazı toplum larda ölen aile reisi ailenin
gömmeye özen gösterirler. Am a mezar taşı etkili bir atasına dönüştürülürken, ölen ço
nın konmasına kadar, bir yıl süreyle yas cuksa, çocuğun toplum daki yeri önemsiz ol
tutarlar. Eski Mısırlılar ölen firavunlarını duğu için, kısa ve sade bir tören yapılırdı.
mumyalar ve görkemli anıtm ezarlara koyar Ölüm kime gelirse gelsin tedirgin edici bir
lardı (bak. M u m y a ) . Piramit adı verilen fira olaydır. Şiddet sonucu olan ya da doğal
vun mezarlarının en ünlülerinden üçü G ize’ olmayan ölümler ise daha da rahatsız edicidir.
dedir (bak. M ISIR P İR A M İT L E R İ). Eski M ısır’da Bu nedenle bazı toplum lar savaş, kaza, cina
sıradan ölüler de mumyalanır ama onlar daha yet ya da intihar ölümlerinde çoğu zaman özel
gösterişsiz m ezarlara göm ülürdü. H er yıl be törenler uygular.
lirli günlerde ölünün akrabaları mezar başın
da ölülerini anar, böylece cenaze töreleri CENEVRE kenti, İsviçre’nin en batısında,
kuşaklar boyunca sürerdi. Cenevre Gölü de denen yarım ay biçiminde
İnsanlar değer verdikleri ölülerinin mezarı ki Leman G ölü’nün batı ucunda yer alır. Göl
na zaman zaman çiçek koyar; yakılması duru kıyısındaki 140 m etre yüksekliğe su fışkırtan
m unda, külleri özel bir kapta saklar ya da ünlü fıskiye kentin özelliklerinden biridir.
istenilen yere serper. Doğu ucundan göle giren Rhöne Irmağı
Ölünün değeri ve yaşayanları etkileme gü gölün içinde akışını sürdürür ve batıda gölden
cü toplum daki önemine ve ölüm biçimine çıkıp Fransa’ya yönelirken kenti ikiye böler.
bağlıdır. Japon, Çin ve bazı A frika topluluk Cenevre, İsviçre’nin Fransızca konuşulan bö
larında ölen bir kral ya da şef için özel lüm ündedir ve aynı adlı kantonun yönetim
Barnaby's merkezidir.
Kent önemli bir uluslararası bankacılık
merkezidir. Birleşmiş M illetler’in A vrupa’da
ki merkezi ve bu örgüte bağlı Dünya Sağlık
Örgütü (W H O ), Uluslararası Çalışma Örgütü
(ILO ) gibi kuruluşlar da Cenevre’dedir.
1536’da Jean Calvin C enevre’yi Reform
hareketinin merkezi yaptı ve öteki ülkelerden
birçok Protestan buraya akın etti (bak. C al
v in , J e a n ; R e f o r m ). Calvin’in 1559’da kurduğu
Cenevre Üniversitesi dünyanın her yerinden
öğrenci çekti. Cenevre’de yaşamış olan ünlü
ler arasında, görüşleriyle Fransız Devrim i’nin
önderlerini etkilemiş olan Jean-Jacques
Rousseau da vardır.
Cenevre 1798’de Fransızlar’ın eline geçin
ceye kadar bağımsız bir kentti, ama 1815’te
N apolyon’un düşüşünden sonra İsviçre’nin
bir parçası oldu. 1859’da yapılan Solferino
Savaşı’nda yaralıların çektiği acılara tanık
olan Henri D unant, 1864’te Cenevre'de
Uluslararası Kızılhaç Ö rgütü’nü kurdu (bak.
K iz il h a ç ). Aynı günlerde, Cenevre’de dünya
nın her ülkesinden gelen temsilciler savaşta
yaralananlara ve savaş tutsaklarına nasıl dav-
Endonezya'daki Bali'de ölü yakma alanına götürülen, ranılacağı konusunda bir anlaşmaya vardılar.
törelere uygun biçimde süslenmiş tabutlar. Cenevre I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan
156 CENGİZ HAN
Picturepoint
Cenevre kenti Cenevre Gölü'nün ya da öbür adıyla
Leman Gölü'nün bir ucunda, Rhöne Vadisi'nde yer
alır.
CENGİZ HAN (1167-1227), Moğol kabilele altında toplanınca Temuçin ile Cam uka karşı
rini buyruğu altında birleştirmiş, Asya’yı bir karşıya geldi. Uzun süren savaşlardan sonra
baştan bir başa fethederek güçlü bir im para Cam uka’yı ve onu destekleyenleri yenen T e
torluk kurmuş Moğol kağanıdır. Tarihin tanı muçin M oğolistan’a tümüyle egemen oldu.
dığı en büyük fatihlerden biri olan Cengiz’in 1206’da bütün Moğol kabilelerinin temsilcile
çocukları ve torunları da Çağatay Hanlığı, rinin bir araya geldikleri kurultay Tem uçin’i
Şeybaniler, A ltınordu, G ökordu, Kırım, Ka Cengiz adıyla “kağan” (hakan) ilan etti.
zan, Buhara ve A strahan hanlıkları ile İlhanlı Cengiz bundan sonra doğuda ve batıda
D evleti’nin kurucuları olmuşlardır. fetihlere girişti. Önce adım adım Kuzey Çin’i
Asıl adı Tem uçin’dir. Cengiz sanını kağan ele geçirdi. 1213’te Çin Seddi’ni aştı. 1215’te
olunca almıştır. Babası Yesügey 1160’larda Çin’in bütün önemli yerlerini aldı ve başkent
CENNETKUŞU 157
birbirlerine sarılıp yattıkları, Şeol denen bir kötülerden ayrı tutulduğu bir durum olarak
yeraltı dünyası vardı. İbraniler’e göre cennet değerlendirdiler.
dağların üzerine kurulu olan gökyüzünün
çatısında bulunuyordu. Tanrı Yehova, İlyas CENOVA, İtalya’mn en büyük limanı ve
Peygamber gibi birkaç büyük peygamberle Liguria bölgesinin m erkezidir. A kdeniz’deki
cennette yaşıyordu. İnsanlar cennete ulaşmak Cenova Körfezi boyunca uzanan dar bir
için Babil Kulesi’ni yapmaya kalkınca büyük düzlük üzerinde kurulm uştur. Kuzeyinde
bir felakete uğradılar (bak. B a b İL KULESİ). A pennin Dağları yer alır. Yumuşak bir A kde
niz iklimi vardır. Sokakları ve yüksek yapıla
Müslümanlık rıyla eski kent liman kıyısındadır. 115 m etre
M üslümanlar için ise cennet A llah’a inananla yüksekliğindeki büyük deniz feneri Larıterna
rın, onun iradesiyle gidebileceği, bağlık bah dar sokaklara ve eski evlere tepeden bakar.
çelik bir mutluluk ve esenlik diyarıdır. İnanışa Cenova’nın en büyük özelliği ortaçağdan
göre, sıcaktan ve soğuktan etkilenm eyen, kalma bu eski evler ve kiliselerdir. Birçoğu
gölgelik ve güvenli bir yer olan cennetin m erm er olan bu yapıların siyah-beyaz çizgili
ırm aklarında su yerine bal ve şarap akar. H er yüzlerinde kentin koruyucusu San Gior-
türlü meyve ve yiyecek vardır. Olmayan ise gio’nun arması vardır. 1100’lerin başında ya
yasaklardır. Cennetin sağladığı zevkler ve pılmış olan San Lorenzo K atedrali, Porta
güzellikler hem ruhsal, hem de fizikseldir. Soprana kuleleri ve eski kentin surlarının bir
Ruhsal doyumun doruğu, A llah’ın güzelliği bölümü bugün hâlâ ayaktadır. Kentte ortaçağ
nin algılanmasıdır. M üslümanlık’ta, insanın yapılarından başka görkemli Rönesans, Ba
yapısı gereği kusurlu olduğuna inanıldığı için, rok ve Gotik mimarlık örnekleri de vardır.
tüm insanların cehennem den geçeceği varsa İtalyanca adı G enova olan kent, yıllardan beri
yılır. A lllah’ın bağışladıkları cennete gitmeye Genova la superba (Görkem li Cenova) olarak
hak kazanırken, bu bağışa erem eyenler bir anılır.
süre cehennem de kalır. K uran’da betimlenen Cenova, Kuzey İtalya’nın tarımsal üretim i
cehennem ateşi simgeseldir. D ünyada işlenen nin satılmak üzere başka ülkelere gönderildiği
günahlardan, kötülüklerden ve çirkinlikler başlıca limandır. Kuzey İtalya’daki fabrikala
den insanları arındırarak caydırmayı amaçlar. rın dışardan alınan yakıt ve ham m addeleri de
Cenova limanına gelir. Kentteki başlıca sana
Hıristiyanlık yi dalı gemi yapımıdır. Bundan başka demir
Hıristiyanlar ölümden sonra dirilişin, yani ve çelik, dokum a, kâğıt, şeker, çim ento,
Hz. İsa’nın Paskalya Günü yeniden dünyaya
ZEFA
gelmesinin, insan ruhunun ölümle yok olam a
yacağının kanıtı olduğuna inanırlar. Kutsal
K itap’ın İncil bölümünde cennet, Hz. İsa’ya
gerçekten inananların ve onu izleyenlerin
ölümden sonra gidecekleri yer olarak anlatı
lır. Burada sonsuza kadar T anrı’nm yanında
kalma m utluluğuna kavuşacaklardır.
İncil’de cennet hoş bir müziğin yankılandığı
değerli taşlarla bezeli bir yer olarak anlatılır.
Cehennem ise alev alev yanan bir ateş gölü
dür. Hıristiyan din adamlarının büyük bir
bölümü cehennem in, günahlarından pişman
lık duymadan ölenlerin cezalandırıldığı bir
yer olduğunu söyler. Hıristiyanlık’ın çeşitli
dönem lerinde cehennem farklı biçimlerde yo
rumlandı. Çağdaş din adamları, cehennem in İtalya'nın en işlek lim anı olan Cenova'da dem irlem iş
katı ve dar yorum una karşılık onu, iyilerin lüks yolcu gem ileri ve şilepler.
160 CENTİYAN
ışınlarına tutulduğunda kan dam arlarını gös 1571’de İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı-
teren özel boyalar verilebilir. X ya da röntgen lar’a karşı savaşırken sol elini kaybetti ve göğ
ışınları iç organların radyografi ve tomografi sünden yaralandı. 1575’te İspanya’ya döner
gibi ileri tekniklerle incelenmesine, sesüstü ken Cezayir’deki Türk korsanlarının eline
(ültrason) dalgalar da iç organların hareketli düştü ve köle olarak Kuzey A frika’ya götürül
görüntüsünü bir ekran üzerine yansıtan ültra- dü. O rada beş yıl kaldı. Ailesinin istenen fid
sonografi yöntem ine olanak sağlayarak cerra yeyi sağlaması üzerine serbest bırakıldı.
hinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır Saraydan görev alamayınca düş kırıklığına
(bak. S e s ü s t ü D a l g a l a r ; X I ş in l a r i ). uğrayan Cervantes edebiyata yöneldi ve
1584’te La Galatea adlı romanını yayımladı.
CERVANTES SAAVEDRA, Miguel de Aynı yıl evlendi ve ailesini geçindirmek için
(1547-1616). Miguel de Cervantes, çağdaş ro am bar ve vergi memurluğu yaptı. Hesaplarda
m anın babası olarak bilinir. M adrid yakınla açığı çıkınca bir süre hapse atıldı. Bu yıllarda
rında gezgin bir eczacı-cerrahın yedi çocuğun çok az yazdı. 1605’te yayımladığı Don Kişot
dan dördüncüsü olarak dünyaya geldi. D ü (D on Quijote) ile birden büyük bir başarı sağ
zenli bir eğitim görmemesine karşın, sonra ladı. Don Kişot, şövalyelerin kahram anlık öy
dan başkent olan M adrid’de kendi kendini külerini okuya okuya hafiften aklını kaçırmış
yetiştirme olanağı buldu. Bir kavgadan ötürü yaşlıca bir adamdır. Okuduğu öykülerin ger
hüküm giyince İtalya’ya kaçtı. Bu sırada Papa çek olduğunu sanarak, kendi de şövalye ol
V. Pius Osm anlılar’a karşı bir Haçlı seferi dü maya ve kahram anlıklar yapmaya karar verir.
zenliyordu. Cervantes Haçlı ordusuna yazıldı. Cervantes bu rom anında şövalye kahram an
lık öyküleriyle alay eder. Don Kişot hanları
British Museum
şato, yel değirmenlerini dev sanır; kurtarıl
mak istemeyen genç kızları kurtarır; olmayan
tehlikeleri sezer ve atıldığı serüvenlerden düş
kırıklığına uğrayarak üzüntü ve utanç içinde
geri döner. C ervantes’in Don Kişot’ta insan
doğasını çok derinden kavradığı görülür.
Cervantes ünlü bir yazardı, ama zengin de
ğildi. Yaşamının sonlarına doğru, edebiyatçı
lara yakınlığıyla tanınan bir kont C ervantes’e,
yazı yazmasına olanak veren maddi desteği
sağladı.
Cervantes’in öbür yapıtları arasında Viaje
del Parnaso (1614; “Parnassus’a Yolculuk”)
başlıklı uzun bir şiir ile Entremeses Nuevos
(1615; “Yeni A raoyunlar”) vardır.
Yazıldığı tarihten başlayarak birçok dile
çevrilen Don K işot, Cervantes’in adını kısa
zam anda İspanya’dan başka İngiltere, Fransa
ve İtalya’da da duyurdu. Don Kişot çeşitli
zam anlarda Türkçe’ye de çevrilmiştir.
Tanzim at yanlılarının her alanda batıyı ör ceviz çağlası olarak adlandırılan beyaz renkli,
nek alm ak gerektiği yolundaki düşüncelerine yağlı tohum bulunur. D ört parçadan oluşan
karşı, gelenekten ayrılmadan da reform lar ya ceviz içinin dışında ince ve sağlam bir zar
pılabileceğini savunan Cevdet Paşa bu görü vardır. Taze meyvede sarı olan bu zar, kuru
şünü özellikle hukuk alanında kabul ettir muş cevizlerde kahverengiye döner. Ceviz içi
miştir. taze ya da kuru olarak yendiği gibi kurutulup
öğütülerek çeşitli yiyeceklerde, cevizden çıka
CEVİZ denince, uzun sırıklarla silkelenip rılan yağ ise, özellikle Fransa’da salatalarda
düşürülen meyvelerinin içini zevkle yediğimiz ve çeşitli yemeklerde kullanılır.
bir ağaç akla gelir. Bilimsel adı Juglans regia 20 yaşma kadar tek tük ve ara sıra meyve
olan adi ceviz, anayurtları Kuzey ve Güney veren ceviz ağacı bu yaştan sonra üretken
A m erika, Güney A vrupa, Asya ve Batı Hint olmaya başlar; toprak ve iklim koşulları
Adaları olan 20’ye yakın ceviz türünden uygun olursa 100 yaşma kadar meyve verebi
yalnızca biri ve en tanınmışıdır. lir. Dünya ceviz üretiminde California, Fran
Ceviz ağaçları oldukça ılık iklimleri, besin sa, İtalya, Çin ve Türkiye ilk sıraları alır.
m addelerince zengin toprakları sever. Güçlü Türkiye’de kış mevsiminin pek sert geçme
kökleri çevreye uzanır ve toprağın derinlikle diği her yörede ceviz yetiştirilir; hatta kendili
rine kadar iner. Anayurdunun İran olduğu ğinden yetişenler de vardır. A ncak en yüksek
nitelikli ve bol ceviz üreten iller Kastamonu
ve Zonguldak’tır. Türkiye’de, sayıları üç
milyonu aşan ceviz ağaçlarından yılda 120-130
bin ton dolayında ceviz elde edilm ektedir.
Ceviz ağacından meyvesi dışında başka
amaçlarla da yararlanılır. Odunu sert, sık ve
karmaşık damarlı, dayanıklı, kesiti güzel gö
rünüm lüdür. Cevizin kerestesinden yapılan
mobilyalar çok iyi cila tuttuğu için kolay kolay
bozulmaz ve zararlı böceklere karşı dayanıklı
dır. Bu nedenle mobilya yapımında ve ince
oymacılık işlerinde aranan bir kerestedir.
Yaprakları, meyvesinin yeşil dış kabuğu, dal,
gövde ve kök kabukları bol tanen içerdiğin
sanılan adi cevizin boyu çoğu zaman 30 den kâbız yapıcı, iştah açıcı, kanam a kesici
m etreye yaklaşır. Yanlara uzanan dalları ve etkisi vardır. Meyvesinin yeşil dış kabuğu
geniş tepesi ile ceviz ağacının görkemli bir halı, kilim ve dokum a için iplikleri kahveren
görünüşü vardır-. Gençken ince, açık boz ve giye boyam ada kullanılır. Kan şekerini düşür
düzgün olan gövde kabuğu ağaç yaşlandıkça düğü. için kuru ceviz yapraklarının şeker
kalınlaşır ve üzeri derin çatlaklarla dolar. hastalığına iyi geldiği bilinmektedir.
Cevizin kara renkli tomurcuklarının üzeri Am erika ve Japonya’da kara ceviz (Juglans
ince ve kısa tüylerle kaplıdır. Kışın dökülen nigra) ve boz ceviz (Juglans cinerea) gibi
yapraklar beş-dokuz oval yaprakçıktan olu başka tür cevizler de yetiştirilir. Türkiye’de
şur. En uçtaki tek yaprak öbürlerinden daha bulunmayan bu türlerden kara cevizin keres
büyüktür. Tırtıl ya da kedicik denen erkek tesi çok değerlidir; yenmeyen meyvelerinin
çiçekler yeşil renkli, kalınca ve tırtıl görünüm kabuğundan boyarm adde elde edilir. Boz
lü; dişi çiçekler ise ufak ve yuvarlaktır. cevizin meyve kabukları boyamada, kök ka
Çiçekler sürgünlerin ucunda açar. Cevizin buklarından elde edilen bazı m addeler ise ilaç
meyvesi botanikçilerin “eriksi meyve” adını yapımında kullanılır.
verdiği türdendir. Meyvenin en dışında koyu Ceviz eskiçağlardan beri din, mitoloji ve
yeşil renkte etli bir bölüm, onun içinde de iki boş inançlarda önemli bir yer tutm uştur. Bu
parçalı sert bir kabukla kaplı, ceviz içi ya da ağacı Eski Yunanlılar A rtem is’e, Eski R om a
CEZA 167
lılar da Jüpiter’e adamıştı. Hz. Süleyman’ın renkli iki şerit bulunur. Ceylanın kuyruğu
ceviz ağaçları yetiştirdiği söylenir. Türkiye’ kısa ve püsküllü uçludur. A nadolu’dan M oğo
nin bazı yörelerinde hâlâ incir ağacı gibi ceviz listan’a kadar uzanan bölgede yaşayan İran
ağacının da “tekin” olmadığına, bu ağacın ceylanı (Gazella subgutturosa) dışındaki tür
altında uyumanın uğursuzluk getirdiğine ina lerde hem erkekte hem de dişide, genellikle
nılır. İtalya’nın kırsal yörelerinde ceviz ağacı geriye doğru kıvrık bir çift boynuz bulunur.
“cadıların ağacı” olarak bilinir ve altında İran ceylanının dişisi ise ya güdük boynuzlu
uyunmaz. dur ya da hiç boynuzu yoktur.
Ceviz adı verilen öteki meyvelerden pekan- Ceylan sürüleri sürekli hareket halindedir.
cevizi ( Carya illionensis) cevizlerle aynı fa Koruyucu renklenm elerinin yardımıyla dik
milyada yer alır. Hindistancevizi (Cocos rıuci- kat çekm eden sürekli dolaşırlar. Ü rem e dö
fera) ise ceviz türlerinden bütünüyle ayrı bir neminde erkekler dişileri için kavga ederler.
familyadandır. Beş-altı ay süren bir gebelik döneminden
sonra dişi ceylan tek bir yavru doğurur. Yavru
CEYLAN. Z arif ve alımlı gövdesi, çevikliği, ceylan bir yıl boyunca anasıyla birlikte gezer.
güzel gözleri ve yüksek hızıyla tanınan ceyla Ceylana eskiden gazal (ya da gazel) ve ahu
nın oldukça geniş bir yaşama alanı vardır. gibi adlar da verilirdi. Gazella cinsinin adı da
A frika’nın Atlas Okyanusu kıyılarından ve ceylan anlam ındaki A rapça gazal sözcüğün
tropik kesimlerinden başlayıp A sya’da Moğo den gelir. Genellikle sanıldığı kadar korkak
listan’ın batısına kadar uzanan bölgelerdeki ve çekingen olmayan ceylanlar saatte 90
kilom etreye varan bir hızla koşabilir. Ceylan
lar iri, parlak ve doğuştan “sürm eli” gözleriy
le özellikle A rap, İran ve Türk folklor ve
edebiyatlarında göz güzelliğinin simgesi ol
muştur.
14 ceylan türünden Tibet ceylanı (Procapra
picticaudata) Tibet ve çevresinde, Moğol cey
lanı (Procapra gutturosa) M oğolistan’da ya
şar. Bu ikisi ile İran ceylanı dışında kalan
türler A frika’nın çeşitli bölgelerinde bulunur.
Ceylan ince, Özellikle eti ve derisi için yoğun biçimde
zarif gövdesi avlandıklarından ceylanların bazı alttürleri
ve çevikliğiyle
ünlüdür. çok azalmıştır; hatta bazılarının tümüyle tü
kendiği sanılmaktadır. Örneğin, Pelzeln cey
açık alanlarda 14 tür ceylan yaşar. Çifttoynak- lanı ( Gazella pelzelni) ile ince boynuzlu ceyla
lı ve gevişgetiren bir otçul memeli olan nın (Gazella leptoceros) soyları tükenm ek
ceylan, antilop ve sığırlarla aynı familya üzeredir. Türkiye’de ceren ve ceylan adlanyla
( Bovidae) içinde sınıflandırılır. tanınan İran ceylanı eskiden Adana-M ardin
Ceylan türlerinin 12’si Gazella, ikisi ise arasındaki düzlüklerde yaşardı. Günümüzdey
Procapra cinsinde yer alır. Bozkırlarda ve se yalnızca U rfa’nın güneydoğusunda çok az
yarı çöllerde, genellikle beş-on tanesi ya da sayıda İran ceylanı kalmıştır.
yüzlercesi bir arada sürüler oluşturarak dola
şan, ceylanlar küçük yapılı hayvanlardır. CEZA. Cezanın amacı suçluyu eğitip toplum a
Omuz yükseklikleri türe göre 60-90 cm ara yeniden kazandırm aktır. Ne var ki, yeryüzün
sında değişir. Gövdesi aslında tombulca ol de bu anlayışa varılması kolay olmamış,
m akla birlikte, bacaklarımın ince ve yüksek insanlar işledikleri suçları kimi zaman yaşam
oluşu yüzünden ceylan ince ve zarif görünür. larıyla ödemiştir. Ceza hâlâ pek çok ülkede
Postu genellikle kahverengi olan ceylanın geçerli olan tanımıyla, suç işleyen kişiye acı
butlan ve karnı beyazdır; çoğu türde gövde çektirilmesi ya da bir şeyden yoksun bırakıl
nin iki yanında boylu boyunca uzanan koyu masıdır. Suçlu, suçunun niteliğine ve ağırlığı
168 CEZA
amaçlar. İşlenen suçun nedenini bulup ortaya da cezanın uygulanmasında görevli organları
çıkarmak ve suçluya, yaşam biçimini değiştir desteklem ekten ve işbirliğinden kaçınacaktır.
mesi için gerekli yardımı yapmak başarılı bir Ayrıca ceza adaletli olarak uygulanmalı,
sonuç almak için gereklidir. Çağdaş yöntem ayrım gözetm eden herkese aynı koşullarda
ler, tıbbi ya da psikolojik tedavi ve eğitimin aynı ceza verilmelidir.
yanı sıra, suçluya yeni bir yaşama başlaması Suçun kanıtlanmasıyla cezanın yerine geti
için belirli yardımları da içerir. rilmesi arasındaki zaman uzarsa, suç ile ceza
Toplumun korunması. Bazı suçlular tehli arasındaki bağlantı gözden kaçar; ceza caydı
kelidir; bu nedenle, tehlikeli oldukları sürece rıcı ve yola getirici özelliğini kaybeder. Ne var
onları kilit altında tutm ak, başkalarını koru ki, ölüm cezalarında bu uzama yeni kanıtların
manın tek yolu olabilir. A m a burada da suçun bulunması ve hatta tutuklunun aklanmasına
nedenini bulup ortaya çıkarmak ve suçun varacak bir zaman kazanm adır. Ölüm cezası
yinelenmesini önlemek için suçlunun davra nın hâlâ yürürlükte olduğu ülkelerde, böylesi-
nışlarını değiştirmeye çalışmak önem ta ne dönüşü olmayan bir cezanın haklılığı gün
şır. cel bir tartışm a konusudur.
Günüm üzde hâlâ “düşünce”nin yargılandı
Cezanın Etkisi ğı ve cezalandırıldığı ülkeler vardır. D üşünce
Cezanın, uygulandığı toplum un kabul edebi nin toplum düzenini sarsıcı bir eylem olduğu
leceği nitelikte olması gerekir. Eğer toplum da nun kabul edildiği bu gibi ülkelerde, “yasak”
çoğunluk cezanın acımasız ve haksız olduğu konan kitapları yayımlayanlar, okuyanlar,
nu düşünürse, suçlunun adalete tesliminde ya “yasak” sayılan düşünceleri dile getirenler
acımasızca cezalandırılır ve düşünce suçu
Peter Newark’s Historical Pictures işledikleri için on yıllarca özgürlüklerinden
yoksun bırakılırlar.
Ç a ğ d a ş ceza la r h a p is v e p ara c e za sın a
d ayan ır. Y a p ıla n a raştırm alar, p ara c e za la rı
nın v e g ö z e tim in (bak. G özetim ) y a ln ızc a ilk
k e z işle n e n su çla rd a u y g u la n d ığ ın d a etk ili
o ld u ğ u n u g ö ste r iy o r . Ayrıca bak. CEZAEVİ;
Çocuk S uçlari ; S u ç .
ceriler kazanacağı atölyeler, eğitim olanağı kıntı ve dehşet verici hapishane” anlamına
sağlayan kütüphaneler vardır. Ne var ki, gelen “zindan” denirdi. Cezaevleri olarak
gerek cezaevlerindeki tutuklu sayısının çoklu kullanılan kale burçları karanlık, havasız ve
ğu, gerek çağdaş ceza anlayışının yeterince nemliydi. Burada ceza çeken, kişilerin gereksi
benimsenmemiş olması nedeniyle, birçok ce nimleri genellikle iyiliksever kimselerce karşı
zaevinde bu tür olanaklardan yararlanılamaz. lanırdı. Bu durum 183l ’e kadar böyle sürdü.
Günüm üz cezaevi yönetm eliklerinde ko İlk kez 1831’de Sultanahm et’te Hapishane-i
şullu salıverme ve cezanın belli oranda indiril Umumi (genel cezaevi) adında bir cezaevi
mesi vardır. Koşullu salıverme tutuklunun iyi kuruldu. 1858’de yürürlüğe giren yeni bir
davranışı nedeniyle cezanın bir bölümünün yasayla da suçlar ve cezalar sınıflandırıldı.
uygulanmaması anlam ına gelir. Böylece, iyi Bu yasada özgürlüğü bağlayıcı ceza olarak iki
davranış gösteren bir tutuklu, örneğin üç yıl ağır ceza, kürek cezası ve kalebentlik cezalan
hüküm giymiş olsa bile cezası belli oranda vardı. K ürek cezası eskiden, gemilerde (kal
indirilerek, yalnızca iki yıl hapis yatarak yonlarda) kürek çekme yoluyla uygulanan bir
çıkabilir. Koşullu salıverme cezanın son dö cezaydı. D aha sonra yalnızca “ağır ceza”
neminde uygulanır. Tutuklu düzenli aralarla anlam ında kullanıldı. Kalebentlik ise, hap
bir gözetimciye rapor verm ek ve bazı koşulla sedilen kişinin kalenin dışına çıkmadan çektiği
ra uym ak kaydıyla erken salıverilir. Bu koşul cezaydı. Hafif cezalarda ise, hüküm giyilen
lara uymayan tutuklu yeniden cezaevine ko süre norm al cezaevlerinde geçiriliyordu.
nacağı gibi ek ceza da alabilir. 1926’da çıkan yeni Türk Ceza Kanunu
suçları ikiye ayırdı: Cürüm lüler ve kabahatli
Türkiye'de Cezaevleri ler. Cürüm lüler ağır suçlular, kabahatliler ise
Osmanlı İm paratorluğu’nda cezaevlerine “sı hafif suç işleyenlerdi. 1929’da cezaevleri A da
172 CEZANNE
let Bakanlığı’na bağlandı. Resmi verilere göre Cezanne 1872’de İzlenimci A kım ’ın öncü
günümüzde yaklaşık 640 cezaevinde 46 bin lerinden Camille Pissarro ile tanıştı (bak.
(1985) hüküm lü bulunm aktadır. Çocuk ıs İZLENİMCİLİK). Pissarro, Cezanne’a doğaya da
lahevi sayısı ise beştir. ha yakından bakmayı, ışığın ve rengin incelik
lerini öğretti. O dönem de doğayı ve nesneleri
CEZANNE, Paul (1839-1906). Çağdaş res izlenimci bir anlaşıyla tuvale geçiren Cezan
min en büyük ustalarından biri olan Paul ne Avrupa resim sanatını önemli ölçüde
Cezanne, Aix-en-Provence’da, zengin bir etkileyecek olan yapıtlar verdi. Resim lerinde
bankerin oğlu olarak doğdu. 1858’de, banker ki yalınlık, kullandığı renklerin yoğunluğu ve
olmasını isteyen babasının baskısıyla Hukuk kompozisyona verdiği önem resmini yaptığı
Fakültesi’ne girdi. Am a iki yıl sonra annesi nesnelerin temelini oluşturan yapıyı öne çı
nin desteğiyle, resim öğrenimi görmek üzere kardı. Tarlalar, yollar, köy evleri gibi m anza
Paris’e gitti. O rada Delacroix, Rubens ve ra öğelerini kendine özgü bir üslupla, fotoğ
Tintoretto gibi ustaların yapıtlarını inceledi. raf kopyacılığına kaçmadan, kendisinde uya
Sanatçının o dönem de yaptığı resimlere ege nan duyguları yansıtacak biçimde yapmanın
men olan koyu renkler ve güçlü fırça darbele yollarını aradı. Cezanne özgün üslubunu
ri klasik geleneğin etkilerini yansıtıyordu. yaşamının sonuna kadar yaptığı tüm resimle
Başlangıçta Cezanne’ın alışılmamış üslubunu rinde korudu.
anlam akta güçlük çeken izleyiciler ve sanat 1878’de yaşamının geri kalan bölümünü
eleştirmenleri onun resimleriyle alay ettiler. geçirdiği Aix-en-Provence’a dönen sanatçı
Am a o, uğradığı ağır eleştiri ve suçlamalara belirli aralıklarla Paris’e gitmeyi sürdürdü.
karşın, resimlerini bildiği gibi yapmayı sür Cezanne o dönem de perspektifi, yani resimle
dürdü. rindeki görsel derinliği yalnız renkle vermeye
A rt Institute o f Chicago!Richard J. Brittain
Cezanne, Marsilya Körfezi'nin L'Estaque'dan Görünüşü adlı bu yapıtında uzaklık duygusunu renklerle
yaratm ıştır.
CEZAYİR 173
başladı. Portre, natürm ort (ölüdoğa) ve pey yağmur alır. Sağanakların günlerce sürdüğü
zajlarını (m anzara resmi) canlı bir renk uyu yağmur mevsimi dışında sıcak ve yağışsızdır.
mu ve yalın bir gerçekçilikle betimledi. Tropik iklimin görüldüğü güney bölgesinde
1895’te ilk kişisel sergisini açtığında, resimleri yaz ayları çok sıcak geçer. Tel A tlaslan’nda
genç sanatçılar ile bazı sanatseverlerin dışın yaprak dökm eyen, kalın kabuklu meşe ağaç
da halkın ilgisini çekmedi. Am a Cezanne larından oluşan güzel orm anlar vardır. Bir çöl
yapıtlarıyla 20. yüzyılın birçok sanatçısını bitkisi olan alfa ve başka ot türleriyle kaplı
etkiledi. Kompozisyondaki ustalığı ve kullan yüksek ovalarda sürüler otlatılır.
dığı renklerin yoğunluğu resimde anıtsal
görüntüler yaratmasını sağladı. Yaşamının
CEZAYİR'E İLİŞKİN BİLGİLER
sonuna doğru yapıtları aranm aya ve ilgi topla YÜZÖLÇÜMÜ: 2.381.741 km2.
maya başladı. 1906 sonbaharında kırlarda NÜFUS: 23.849.000 (1988).
çalışırken soğuk aldı, hastalanarak birkaç gün BAŞKENT: Cezayir.
içinde öldü. Bir yıl sonra Paris’te açılan sergisi YÖNETİM BİÇİMİ: Cumhuriyet.
büyük ilgi gördü. DOĞAL YAPI: V erim li kıyı bölgesini çevreleyen yüksek
dağlar, orm anlar, boş alanlar ve çöller.
Yıkananlar (Philadelphia Sanat Müzesi),
BAŞLICA ÜRÜNLER: Buğday, arpa, tütün, şarap, mey
Kendi Portresi (Ulusal Galeri, Londra), Se ve, şişemantarı, dem ir, çinko, kurşun filizi, apatit
petli Ölüdoğa (Musee d ’Orsay Paris), İskam taşı, çim ento, pik, doğal gaz ve petrol.
bil Oynayanlar (Louvre Müzesi, Paris), Kır BAŞLICA KENTLER: Cezayir, Oran, Konstantin, Annaba,
Sidi-bel-Abbes, Telemsen, Skikda.
mızı Yelekli Delikanlı (Mellon Koleksiyonu, EĞİTİM : 6-14 yaş arası çocukların yüzde 60'ı okula
A B D ) sanatçının en önemli yapıtlarıdır. gitm ektedir.
bölgelerde bahçecilik ve tahıl tarım ı oldukça olan başkent Cezayir, O ran ve A nnaba liman
gelişmiştir. Birçok insanın geçimini hâlâ çift ları üzerinden yapılır. Başlıca ihraç ürünü
çilikle sağlamasına karşın, kentlere doğru olan petrol borularla Arzev, Bejaia, Skikda
yavaş am a sürekli bir göç vardır. Daha ve Tunus’taki Skhira limanlarına ulaştırılır.
güneyde, Sahra Çölü’ndeki vahalarda göçebe Doğal gaz ise Arzev, O ran, Skikda ve Ceza
kabilelere rastlanır. Avrupalılar’ın büyük bir yir’e pom palanır. Demiryolları Fas sınırın
bölümü, Cezayir 1962’de bağımsızlığını ka dan Tunus’a kadar uzanır.
zandıktan sonra, ülkeden ayrıldı. Resmi dilin
Arapça olduğu Cezayir’de Fransızca da ko Tarih
nuşulmaktadır. Fenikeli tüccarlar İÖ 1200’de Cezayir’in A k
Cezayir’in başlıca ürünleri buğday, arpa, deniz kıyılarına yerleştiler. Bugün Tunus sı
yulaf gibi tahıllar ile tütün, üzüm ve zeytindir. nırları içinde kalan Kartaca Fenikeliler’in en
Devlet çiftliklerinde şarapçılık yapılır ve zey önemli kentiydi; daha sonra K artaca İmpara-
tinyağı üretilir. Ayrıca incir, portakal ve torluğu’nun başkenti oldu. K artaca’yı ele
kayısı gibi meyve türleri de vardır. geçiren Romalılar Cezayir’i denetimleri altına
Fosfat, cıva, demir, çinko ve kurşun ülke aldılar. Roma İm paratorluğu 5. yüzyılda çö
nin başlıca m adenleridir. Bunlardan başka künce, Vandallar ve Bizanslılar bölgeyi ele
zengin petrol ve doğal gaz yatakları bulunur. geçirdi. Böylece Kuzey A frika’nın bu kesimi
Başta petrol ve doğal gaz olmak üzere, bazı Hıristiyanlık etkisine girdi. Ne var ki, İS 7.
m adenler ve şarap dış ülkelere satılır. Bunlara yüzyılda A raplar’ın gelmesiyle İslam dini
karşılık pamuklu ve yünlü dokum alar, de- yaygınlaştı. 16. yüzyılda Oruç Reis ve kardeşi
mir-çelik, köm ür ve işlenmiş ürünler alınır. Hızır Reis’in katkısıyla Osmanlı egemenliğine
Bu ticaretin çoğu m odern bir liman kenti giren Cezayir 300 yıl boyunca Osmanlı İm pa
CEZAYİR 175
ratorluğu’nun bir eyaleti oldu. O yıllarda, General de Gaulle’e başbakanlığın, bir yıl
Cezayir kenti başta olmak üzere, kıyılar sonra da cumhurbaşkanlığının yolunu açtı. Sa
Berberi korsanların egemenliğindeydi. B er vaşın sürmesini isteyen bazı Fransız generalle
beri korsanlar özellikle 17. yüzyılda güçlene riyle göçmenlerinin kurduğu Gizli Ordu Ö r
rek Cezayir’i bir köle ticareti merkezi duru gütü ülkede acımasız bir kıyıma girişti. De
m una getirdiler. Am a bunların gücü zamanla Gaulle Cezayir’e iki seçenek tanıdı: Bağım
kırıldı. Cezayir 1830’da Fransızlar’ın eline sızlık ya da Fransa’ya bağlılık. 1962’de yapı
geçti ve 1848’de Fransız toprağı ilan edildi. lan referandum da 6 milyon kişi bağımsızlık
Fransızlar ile Cezayirli yurtseverler arasında tan yana, 16 bin kişi ise bağımsızlığa karşı oy
kanlı çatışmalar oldu. Yıllarca süren bu çatış verdi. Bundan sonra Fransa ile olan bağlantı
malarda çok sayıda insan öldü, birçok Cezayir lar azaldı, am a iki ülke arasındaki ticaret
köyü yakılıp yıkıldı. Zam anla kıyı şeridinde ilişkileri bugün de sürm ektedir. Uzun yıllar
oturanların çoğunluğunu Avrupalı Hıristiyan- bağımsızlığı için savaşmış olan Cezayir, ba
lar oluşturdu. Fransızlar yerli halk üzerinde ğımsızlıklarını yeni kazanan öbür Afrika ülke
ekonom ik, siyasal ve toplumsal baskı kurdu leriyle yakın ilişkiler içindedir. Sömürge dö
lar. Cezayir’in Fransız kültüründen etkilen neminde baskı altında tutulan A rap kültürü
mesine ve Fransa ile kurulan sıkı bağlara nün canlandırılmasına, okum a yazma oranı
karşın, 20. yüzyılın ortalarına doğru Cezayir nın çok düşük olduğu ülkede okuryazar
yurtsever hareketi hız kazandı. sayısının artırılmasına çalışılmaktadır.
Cezayir Bağımsızlık Savaşı 1954’te başladı. Cezayir’de bugüne kadar, tarım , sanayi ve
Fransız ordusuna karşı girişilen kanlı savaşlar sağlık hizmetlerini kapsayan büyük değişik
da 150 bin kişi öldü. 1958’de Cezayir sorunu likler olmuştur. Devlet başkanı ile devrim
nedeniyle Fransa’da yaşanan siyasal bunalım, konseyi tarafından yönetilen bu ülkede sana
yi kuruluşlarının büyük bir bölümü devletçe
The Hutchison Library
işletilmektedir.
Başkent: Cezayir
Cezayir’in başkenti ve en önemli limanı olan
aynı adlı kent, Cezayir Körfezi ile Sahel T e
peleri arasındaki dar alanda kuruludur. Ceza
yir limanından dış ülkelere şarap, portakal,
sebze, demir cevheri ve fosfat satılır. G üne
yinde bulunan Hassi R ’M el’de dünyanın en
büyük doğal gaz yatakları vardır. Gaz bura
dan bir boruhattı ile kente ulaştırılır.
A raplar ve B erberiler’den oluşan halkın
büyük çoğunluğu M üslüm an’dır. Cezayir ba
ğımsızlığına kavuşmadan önce, Avrupalılar
kentin körfez boyunca uzanan m odern bölü
münde yaşarlardı. Eski kent tepelerin etekle
rinde kuruludur. İç içe geçmiş evleri, dar ve
dolambaçlı, taş döşeli sokakları vardır. 11.
yüzyıldan kalm a Maliki Camisi ile Fransız
ların katedrale dönüştürdüğü, Osmanlı döne
minden kalma Keçava Camisi ilgi çekicidir.
Fenikeliler’in A frika kıyılarında kurdukları
ilk kolonilerden biri olan Cezayir çeşitli isti
lalar sonucu yıkıldıktan sonra, 10. yüzyılda
Cezayir ke n tin in eski ke sim ind e gö kyüzü ne yükselen Berberiler tarafından yeniden kuruldu.
b ir m in are. 1518’de T ürkler’in eline geçti. Sonraki 300 yıl
176 CEZAYİRMENEKŞESİ
boyunca ticaret gemilerini soyan korsanların yirmenekşesi ( Vinca rosea) öteki türlerin tersi
ana üssü oldu. 1830’da Cezayir’i alan Fransız- ne sarılıcı ya da sürünücü değil, yukarı doğru
lar, kenti 1962’ye kadar ellerinde tuttular. büyüyen bir bitkidir. Genellikle 45 santim et
Bağımsızlık savaşında Fransa’ya karşı giri reden kısa olan boyuyla küçük bir çalı görü
şilen ayaklanmanın merkezi oluşu, Cezayir’in nüm ündedir. Yaz ve sonbahar boyunca bitki
önemli çatışmalara sahne olmasına yol açtı. nin üzeri kırmızı, pembe ya da beyaz çiçekler
Kentin nüfusu 1.483.000’dir (1987). le kaplıdır.
Cezayirmenekşesi gölgeli yerlerde iyi yeti
CEZAYİRMENEKŞESİ zakkumgiller famil şir. Sürünücü türlerin gövdesi toprağa değdiği
yasından birkaç tür bitkinin ortak adıdır. yerlerde köklenir. Bu yeni gövdeler kesilip
Hepsi de Virıca cinsi içinde yer alan cezayir- toprağa daldırılarak bitki çoğaltılır. Bu yönte
menekşesi türlerinden bazıları sürünücü ve me “daldırm a” denir. Biryıllık olan M adagas
çokyıllıktır; bazıları ise yukarı doğru büyüyen kar cezayirmenekşesi ise tohum dan yetişti
biryıllık bitkilerdir. En yaygın üç türden biri rilir.
olan küçük cezayirmenekşesinin ( Vinca m i Cezayirmenekşesinin bazı bölümleri lösemi
nör) anayurdu A vrupa’dır. Kısa saplı, oval ve ve yara tedavisinde, ayrıca ana sütünü kes
parlak yeşil yaprakları kışın dökülmez. T op m ek ve akan kanı dindirmek için kullanılır.
rak üzerinde sürünen dalları birbirine girerek
hasır gibi bir görünüm oluşturan bu tür ilkba CEZZAR AHMED PAŞA (ölümü 1804), 25
har başlarında mavi çiçekler açar. Sürünücü yılı aşkın süre O rtadoğu’ya egemen olmuş,
özelliği ve güzel çiçekleri yüzünden küçük ce- Napolyon’a karşı A kkâ Kalesi’ni başarıyla sa
zayirmenekşesi m ezarlann üzerini süslemekte vunmuş bir Osmanlı veziridir. Yaşamının son
kullanılır ve belki de çokyıllık oluşu yüzünden yıllarında A kkâ muhafızı, Sayda ve Şam vali
sonsuz yaşamın simgesi sayılır. si, Hicaz seraskeri ve hac için M ekke’ye gidiş
Büyük cezayirmenekşesi ( Vinca majör) de ve dönüş güvenliğini sağlayan E m irü’l Hac
Avrupa kökenlidir. Oldukça uzayan bir sarılı olarak birçok görevi üstlenmiştir.
cı bitki olan bu türün çiçekleri m orumsu m a Yugoslavya’nın Bosna kentinde doğan Cez-
vi, yuvarlakça yaprakları çoğunlukla beyaz zar Ahm ed Paşa gençken geldiği İstanbul’da
kenarlıdır. Çiçekçiler bu türü pencere önü çi bir süre berberlik yaptı. Daha sonra Sadra
çeklikleri için yetiştirirler. M adagaskar ceza- zam Hekimoğlu Ali Paşa’nm ordusuna katıla
rak Mısır’a gitti. Hekimoğlu Ali Paşa’nm gö
Vesile Buket revinden alınmasından sonra M ısır’da kalarak
Kölemen beyi Abdullah’ın hizmetine girdi.
Cidde yöresinde çöl A rapları’nın çıkardıkları
ayaklanmaların bastırılmasında görev aldı.
Bu ayaklanm ada Abdullah Bey’in öldürülm e
sine misilleme olarak 70’e yakın A rap’ı öldür
mesi üzerine kendisine “deve kasabı” anlam ı
na gelen Cezzar adı takıldı.
Zekâsı, cesareti ve becerikliliği ile kısa sü
rede ünlenen Cezzar A hm ed Paşa önce Bey
rut ve Sayda’da, ardından da Şam’da görev
aldı. 1775’te çıkan bir ayaklanmayı bastırmakta
gösterdiği başarı nedeniyle önce beylerbeyi
rütbesiyle A kkâ muhafızlığına atandı, ardın
dan vezirliğe yükseltilerek Sayda valiliğine
getirildi.
Böylece geniş yetkilere sahip olan Cezzar
Ç içekleri g e n e llikle m a vi o la n cezayirm enekşesi A hm ed Paşa aşiret reisleri ile derebeylerin
ba hçe lerd e süs bitkisi olara k y e tiş tirilir. güç kazanma mücadelelerinin Suriye’de ya
CHAGALL 177
rattığı karışıklıkları kısa sürede bastırdı. Lüb Kraliyet Derneği (Royal Society) üyeliğine
nan, Filistin ve Suriye’deki karışıklıkları bas kabul edildi. 1932’de nötronun varlığını kanıt
tırarak güvenliği sağlayınca gücü daha da ar ladı ve bilimsel araştırm a dalında Hughes M a
tan Cezzar Ahm ed Paşa başına buyruk hare dalyası aldı. 1935’te Liverpool Üniversitesi’ne
ket etm ekteydi. H üküm et bazen bu davranış fizik profesörü olarak atandı. Aynı yıl fizik
larını görmezlikten geliyor, bazen de onurlan dalında Nobel Ö dülü’nü kazanan Chadvvick’e
dırıcı yazılarla destekliyordu. 1945’te “sir” unvanı verildi. Chadwick, Er-
1798’de Napolyon’un M ısır’ı işgal etmesi nest Rutherford ve Charles Ellis’le birlikte,
üzerine Osmanlı hüküm eti Cezzar Ahm ed ünlü Radiations fro m Radioactive Substarıces
Paşa’ya, yığınak yaparak hazır olması buyru (1930; “Radyoaktif M addelerin Işınımı”) ki
ğunu verdi. Bu sırada Napolyon güçlü ordu tabını yazmıştır.
suyla el-Ariş, Gazze ve Yafa’yı işgal ederek
A kkâ önüne gelmişti. Saldırdığı her kaleyi kı CHAGALL, Marc (1887-1985). Marc Cha-
sa sürede alan Napolyon, Cezzar Ahm ed Pa- gall, 20. yüzyılın en özgün ve ünlü ressamla
şa’nın savunduğu A kkâ Kalesi’ne birçok kez rından biridir. Yahudi asıllı bir ailenin çocuğu
saldırmasına karşın hiçbir sonuç elde edem e olarak Batı Rusya’da, V itebsk’te doğdu. Ç o
di. İki aydan fazla süren kuşatm a sonunda ba cukluğunda bir süre Vitebsk’te bir resim ve
şarısızlığa uğrayınca, bir gece ağır silahlarını desen okulunda çalıştı. D aha sonra kısa bir
toprağa göm dürerek geri çekilmek zorunda süre St. Petersburg’daki (bugünkü Lenin
kaldı. grad) Çarlık Güzel Sanatlar O kulu’nda oku
Cezzar Ahm ed Paşa bu başarısından sonra du. 1909’da genç Rus sanatçıları arasında
Mısır, Suriye ve L übnan’da neredeyse O s önemli bir yeri olan tiyatro tasarımcısı Leon
manlI D evleti’nden bağımsız bir durum da Bakst ile çalışmaya başladı. Bu çalışmanın e t
hüküm sürdü. Osmanlı Devleti o dönemde kisi kullandığı renklerde ve çizgisindeki deği
B alkanlar’da Sırplar’ın, A rabistan’da Vehha- şimde kendini gösterdi. Koruması altına girdi
biler’in ayaklanmalarıyla uğraşıyordu; Cezzar ği bir milletvekili, Chagall’ın 1911-14 yılları
A hm ed Paşa’ya söz geçirecek durum da değil arasında Berlin ve Paris’e gitmesini sağladı.
di. Vehhabi A yaklanm ası’m bastırm ak için Chagall, canlı bir sanat ve kültür merkezi olan
Cezzar Ahm ed Paşa’dan yardım istemek zo Paris’te dönemin önemli şair ve sanatçıları
runda bile kaldı. Am a artık yaşlanmış olan nın arasına katıldı. Kübizm Akımı’nın öncüleri
Cezzar Ahm ed Paşa bir yandan da ağır bir olan Picasso ve Braque; kendilerini “yabanıl
hastalık geçiriyordu. 1804’te A kkâ’da verem hayvanlar” (fauves) olarak tanımlayan fovist
den öldü. ressamlardan R obert ve Sonia Delaunay ve
20. yüzyılın en büyük resim ustalarından Hen-
CHADVVICK, Sir James (1891-1974), atom ri M atisse’in yapıtlarıyla tanıştı (bak. MATISSE,
ç e k ir d e ğ in d e k i p arçacık lard an n ö tr o n u k e ş fe H e n r I; R e s İ m S a n a t i ) . Chagall, bu sanatçılar
d en İn g iliz fizik çi v e eğ itim cid ir (bak. A tom ). dan etkilendiyse de, kendine özgü yepyeni bir
C h a d w ick ’in bu b u lu şu ç e k ird ek b ö lü n m e si üslup geliştirmeyi başardı. Sanatçı, Rus köy
n in , a to m en er jisin d e n y ararlan m an ın , a to m lülerinin ve Musevi ailelerinin yaşamlarından
v e h id r o je n b o m b a la rın ın y ap ım ın ın y o lu n u alınmış ayrıntıları ilginç bir düş dünyası için
açm ıştır. de canlandırdı.
Chadwick İngiltere’de M anchester’de doğ Chagall 1914’te V itebsk’e dönerek 1923’e
du. M anchester ve Cambridge üniversitele kadar orada kaldı. 1915’te Bella Rosenfeld ile
rinde, sonra da Berlin’de, radyasyon ölçme evlendi. 1917 Ekim Devrim i’nin ardından Vi-
aletini bulan Hans G eiger’in yanında eğitim tebsk yöresinin sanat sorumlusu olan Chagall
gördü. bu dönem deki yapıtlarında, birbirine sarıl
1923’te Cam bridge’teki Cavendish Labora- mış sevgililer ve kucak dolusu çiçeklerle,
tuvarı’nda yardımcı araştırm a yönetmeni olan mutluluğunu ve yaşama sevincini dile getirdi.
Chadvvick 1927’de, İngiltere’de bilim adam la Vitebsk Üstünde (1914), Yeşil Kemancı (1918)
rınca kurulmuş en eski derneklerden olan adlı yapıtlar o dönemin ürünleridir. Chagall
178 CHAIN
C h a in .
CHANGJIANG bak. Y a n g t z e I r m a Gi .
" Ş a rlo " tip i, 51 yıl süren parlak sinem a yaşam ında
C harlie C h a p lin 'in u n u tu lm a y a n sim g esi o lm u ş tu r. CHARLES. 17. yüzyılda İngiltere ve İrlanda’
yı yöneten I. ve II. Charles, Stuart haneda
nından gelen krallardır.
Kop film şirketinin yapımcısı Mack Sennett
onu Keystone stüdyolarıyla çalışmaya razı I. Charles (1600-1649)
etti. Chaplin bundan sonra bir daha sahneye İskoçya Kralı VI. Jam es’in ikinci oğlu olan I.
dönm edi. 1914’te Sennett için çevirdiği 35 Charles, 1603’te babası I. James İngiltere
filmden birinde “Şarlo” tipini ortaya çıkardı. kralı olunca, 12 yaşında tahtın vârisi durum u
H er ülkeden insanı hırpani hali ve sarsak na geldi.
görünüşüyle etkileyen bu karakter öyle başa 1625’te tahta çıkan I. Charles, aynı yıl
rılı oldu ki, Chaplin kısa bir süre sonra Fransa’dan Prenses H enrietta Maria ile evlen
filmlerini kendi yönetmeye başladı. Şarlo di. Krallık bu dönem de parasal sıkıntı için
Serseri ( The Tram p; 1915), Şarlo Polis (Easy deydi. Yeni kral vergileri artırm ak isteyince
Street; 1917), Şarlo A sker (Shoulder Arm s; parlam ento yetkilerinin artırılması isteminde
1918) Yum urcak ( The K id; 1921) ve Altına bulundu; eğer yetkileri artırılmazsa, krala
H ücum ( The Gold R u sh; 1925) gibi panto daha fazla vergi toplam a hakkını tanımayaca
mim ve mimiğe dayalı sessiz filmlerinde, ğını açıkladı. Charles bu istemi kabul etmedi
“Şarlo”yla evrensel bir karakter yarattı. G ül ve parlam entoyu dağıttı. Ardından yasadışı
dürü öğesini büyük bir başarıyla kullanarak, vergi ve cezalar toplayarak para sağlamaya
filmlerine insancıl bir içerik kazandırdı. çalıştı. Fransa ve İspanya ile savaşa girişmesi
“Şarlo” karakteri Chaplin’in en büyük halkın hoşnutsuzluğunun yoğunlaşmasına yol
180 CHARLES
açtı. İngiliz ordusu Fransızlar’ın karşısında üst masını yasaklayan yasa tasarılarını kabul etti.
üste büyük başarısızlıklara uğradı ve 1627’de Charles daha sonra, inatçılığı ve gururu yü
yenik düştü. Bu koşullarda Charles 1628’de zünden yitirdiklerini kurnazlık ve hileyle
parlam entoyu yeniden toplam ak ve parla yeniden kazanmaya girişti, ama başarılı ola
m entonun sunduğu H aklar Dilekçesi’ni kabul madı.
etm ek zorunda kaldı. A m a Avam Kam arası’ 1642’de çıkan iç savaş I. Charles’ı destekle
nin m uhalefetine kızarak parlam entoyu bir yenlerin yenilgiye uğramasıyla sona erdi. Sa
kez daha dağıttı ve 11 yıl boyunca ülkeyi tek vaştan sonra kral vatana ihanetle suçlanarak
başına yönetti. yargılandı ve 30 Ocak 1649’da idam edildi. I.
1640’ta vergileri artırabilm ek için parla Charles İngiltere tarihinde idam edilen tek
mentoyu yeniden toplantıya çağıran I. Char kral oldu.
les İskoçya ile başlayan savaşın sürdürülmesi
ne karşı çıkan parlam entoyu gene dağıttı. II. Charles (1630-1685)
İskoç ordusu tarafından yenilgiye uğratılan I. Charles’ın oğlu olan II. Charles L ondra’da
kral, yeni bir parlam ento toplayarak 1653’e doğdu. I. Charles tutuklanınca Fransa’ya
kadar sürecek olan Uzun Parlam ento döne kaçtı. Babasının idamını, parlam entonun iste
mini ilan etm ek zorunda kaldı. Parlam ento diği her şeyi kabul ederek önlemeye çalıştı.
eline geçen fırsatı değerlendirerek, parlam en Charles’ın idamından hemen sonra Edinburgh’
tonun onayı olmadan kral tarafından kapatıl da kral ilan edildi ve 1 Ocak 1651’de taç
CHAUCER 181
giydi. 1650’de D unbar’da Cromwell’e yenildi. de yazdı. 8.239 dizelik bu şiir, Truva Savaşı
Ardından bir İskoçya ordusunun başına geçe sırasında yaşanan mutsuz bir aşk öyküsünü
rek İngiltere’ye girmeye çalıştı, ama Worces- anlatırken, insanların özgür istemlerini ve
ter’da kesin yenilgiye uğradı. Bir süre bir meşe kararlılıklarını dile getirir.
ağacının içinde saklanmayı bile denedikten C haucer’ın 1390’lardaki en önemli yapıtı
sonra Avrupa’ya kaçtı. General George ise The Canterbury Tales’dir (“Canterbury
M onk kendisini geri çağırmcaya kadar dokuz Ö yküleri”).
yıl boyunca A vrupa’da yaşadı. 1660’ta Lon Chaucer bu manzum yapıtını, Aziz Thomas
d ra’ya döndü ve 25 yıl boyunca tahtta kaldı. B ecket’in C anterbury’deki mezarını görmek
Krallığının ilk dönem inde ülke birçok yıkımla üzere L ondra’dan yola çıkan 30 kadar hacı
karşılaştı. 1665’te Hollanda ile başlayan nın, yolda hoşça vakit geçirmek için birbirleri
savaş 1667’de sona erdiğinde İngiltere’ye ne anlatacakları toplam 120 öyküden oluştur
çok az şey kazandırmıştı. 1665’te L ondra’da mayı tasarladı. Ne var ki, büyük bir olasılıkla
büyük bir veba salgını baş gösterdi ve yaklaşık zaman bulamadığı için, bu tasarısını gerçekleş
70 bin kişinin ölümüne yol açtı. Bir sonra tiremedi. Canterbury Tales’den günümüze
ki yıl, gene Londra’da 13 binden fazla yapı dört tanesi bitmemiş 24 öykü kalmıştır. Yapı
nın yıkılmasına neden olan bir yangın ya tın giriş bölümünde hacılar tanıtılır. A raların
şandı. da bir şövalye ile uşağı, avlanmayı seven bir
II. C harles’ın yönetimi dönem inde, gekeşiş, rahibe, doktor ve kaptan gibi toplum un
niş kapsamlı bir yasa olan Habeas Corpus çeşitli kesim lerinden gelen kişiler vardır. Bu
1679’d.a yürürlüğe girdi. Böylece kişi özgürlü öykülerin en hoşları beş ‘ kocalı B ath’lı bir
ğü bir ölçüde güvence altına alındı. kadının anlattıklarıdır. C haucer’ın yarattığı
kişilere çağını aşan bir gerçekçilik, mizah ve
CHAUCER, Geoffrey (yaklaşık 1341-1400). hoşgörüyle yaklaştığı bu yapıt hem eğlendirici
Geoffrey Chaucer İngiltere’nin en büyük hem de eğitici niteliktedir.
şairlerindendir. İlk yıllardaki eğitimine ilişkin
bilgi yoktur. Fransızca’yı ve dönemine özgü
ortaçağ İngilizce’sini çok rahat konuştuğu,
okuyarak kendini geliştirdiği bilinmektedir.
Sarayla ilişkisinin erken yaşlarda başladığı
sanılan Chaucer 1359’da III. Edw ard’ın or
dusuyla Fransa’ya gitti ve Reims kuşatmasına
katıldı. Savaşta tutsak düştü. 1360’ta Kral III.
Edw ard fidye ödeyerek Chaucer’ı kurtardı.
1367’de kralın hizmetine giren Chaucer
1368’de şövalye* adayı oldu. 1370’lerde diplo
matik görevle Flandre, Fransa ve İtalya’ya
gitti. Bu dönem de işlerinin yoğunluğundan
yazı yazmaya pek zaman ayıramadığı anlaşı
lıyor.
Chaucer ilk şiirlerini saray çevresinin beğe
nileri doğrultusunda ve Fransız şiirinin etkisi
altında kalarak yazdıysa da, sonraları kendine
özgü bir üslup oluşturmayı başardı. Chaucer’
m ilk özgün yapıtı The B ook o f the Duchesse’
dir (yaklaşık 1370; “Düşesin K itabı”).
Kimi eleştirmenlerce en duygulu ve de
rin yapıtı olarak değerlendirilen Troilus and
Criseyde’yı (“Troilos ve Khryseis”) Boccaccio’ G e o ffre y C haucer'ı C a n te rb u ry hacılarından
nun Filostrato’sundan esinlenerek 1380’ler- b iri olara k b e tim le y e n b ir resim .
182 CHİCAGO
C haucer’m başlıca özellikleri konularının çalıştığı büyük bir sanayi bölgesinin merkezi
değişkenliği, üslubu ve insan doğasının kar durum undadır.
maşıklığını yansıtmadaki ustalığıdır. G enel K entte yaşayanların yaklaşık yüzde 40’ını
likle Latince’nin kullanıldığı bir dönemde Siyahlar oluşturur. Siyah nüfusun giderek
Ortaçağ İngilizce’si ile yazması da önemli bir artması kentte ırk çatışmalarına yol açmış,
yeniliktir. Öykülerine sinen ince mizah yer 1960’larda Siyah önder M artin L uther King
yer güldürüye dönüşür. Ne var ki, çok temel J r .’ın da içinde bulunduğu güçlü bir hareket
ve önemli düşünsel sorunları da irdelem ekten sonucu, konut ve eğitim gibi sorunlara bazı
geri kalmaz. Bedensel aşkı konu edindiği gibi, çözümler getirilmiştir. Çok değişik kökenli
tanrısal aşkı da tutkulu bir biçimde dile azınlıklann yaşadığı Chicago’da yabancıların
getirir. 2.000 dizeyi aşan The House o f Fame oranı çeşitli dönem lerdeki göçlere bağlı ola
(yaklaşık 1380; “Ü n Evi”) ile The Parliament rak değişir. 1980’lerde Latin Am erika ve
o f Fowls (yaklaşık 1380; “Kuşlar Meclisi”), Asya kökenlilerin sayısı artm ıştır; A B D ’deki
ünlü şiirleri arasındadır. en büyük Polonyalı topluluk da Chicago’da
Chaucer’m mezarı L ondra’da, devlet yaşar.
adamları ve şairlerin gömüldüğü W estminster Chicago hızlı gelişimini kentin coğrafi ko
A bbey’dedir. num una borçludur. Mississippi Vadisi’nin
zengin çayırlarında ve bir göl kıyısında yer
CHİCAGO, New York ve Los Angeles’tan son alan Chicago göl gemiciliğinin ve demiryolla-
ra A B D ’nin üçüncü büyük kentidir. Illinois nnın doğal buluşma noktasıdır. Adını, “yaba
eyaletinde, Chicago Irm ağı’nin ağzında kurul ni soğan” ya da “güçlü” anlamına geldiği
m uştur. Kent topraklan Michigan G ölü’ sanılan Yerli köyü Checagou’dan almıştır. 18.
nün güneybatı kıyısında 41 km boyunca uza yüzyıla kadar avcılık ve kürk ticareti yapanla-
nır. 19. yüzyıl başlarında D earborn Kalesi’nin n n uğrak yeri olan Chicago’ya ilk yerleşen
çevresinde ticaret yapmak amacıyla toplanmış Avrupalı, zengin bir Fransız tüccann oğlu
birkaç dükkân ve evden oluşan Chicago o olan Jean-Baptiste Point du Sable’dır. Sable
günden beri hızla gelişmiştir. 3.009.530 (1986) küçük bir alışveriş merkezi oluşturarak ticarete
kişinin yaşadığı Chicago, 7 milyon kişinin başladı. 20 yıl sonra Kanadalı John Kinzie
ZEFA
C hicago M ich ig a n G ö lü 'n ü n hem en kıyısında ye r alır. Solda g ö rü le n Sears Binası g ö ld e n 1,6 km içerdedir.
CHOPIN 183
burada ilk köyü kurdu. Bu yerleşim birimleri Rohe ve Louis Sullivan gibi ünlü mimarların
ni korum ak amacıyla A B D hüküm etince ya yaptığı yapılarıyla da tanınmıştır. 20. yüzyılın
pılan D earborn Kalesi 1812’de bir Yerli saldı sonlarında yapılan büyük gökdelenler Chica
rısına uğradı ve yıkıldı. 1816’da ikinci bir kale go’nun görünüm ünü çarpıcı bir biçimde değiş
yapıldı. Chicago 1833’te, 350 kişinin yaşadığı tirdi. Bunlar arasında dünyanın en yüksek
bir kasaba görünümündeydi. D ört yıl sonra işyeri binası olan 110 katlı Sears Binası ve 100
ise buraya “kent” denmeye başlandı. katlı John Hancock M erkezi sayılabilir. Chi
Zam anla tarlalar ve sığır çiftlikleri batıya cago aynı zam anda, A B D ’nin önemli toplantı
doğru genişledi. Zenginleşen Chicago, top ve kongrelerinin yapıldığı bir m erkez duru
raklarından elde edilen ürünlerin doğuya mundadır.
gönderildiği ve karşılığında işlenmiş malların Kentteki O ’H are Uluslararası Havalimanı
alındığı bir liman oldu. dünyanın en işlek havalimanıdır.
Chicago’nun kurulduğu yer su taşkınlarına
açık bir bataklıktı. Caddelerdeki çamur trafi CHOPIN, Frederic François (1810-1849).
ği engeller ve salgın hastalıklar kent halkının Polonya asıllı olan Frederic Chopin piyano
yaşamı için tehlike oluştururdu. 19. yüzyıl için bestelediği büyüleyici ve rom antik yapıt
ortalarında bataklıklar doldurularak kent 3 larıyla ünlüdür. Piyano parçaları dışında çok
m etre yükseltildi. Birkaç yıl sonra mühendis az bestesi bulunan sanatçının, özgün üslubu
ler Chicago Irm ağı’nın akış yönünü değiştirdi ve piyano çalmaktaki hüneriyle, müzik ustala
ler ve atık suların gölün ve kentin uzağına rı arasında apayrı bir yeri vardır. Chopin
taşınmasını sağladılar. Böylece içme suyu mutluluğunu, coşkusunu, umutsuzluğunu
arındırılmış oldu. Genişletilen Chicago Gemi vals, prelüd (bir müzik yapıtının ana bölümü-
Kanalı ve Illinois Irmağı, Büyük G öller’i Mansell Collection
Mississippi’ye bağlar. Atlas Okyanusu’ndan
gelen gemiler Chicago’ya, St. Lawrence Su
yolu ve Büyük Göller üzerinden ulaşır.
Chicago’nun çevreyle bağlantısı 1848’de
yapılan ilk demiryolu ile kuruldu. Bugün
kent A B D ’deki demiryollarının kesişme
noktasıdır. 1871’de iki gün iki gece süren
korkunç yangın kentin büyük bölüm ünü yok
etti. Hem en ardından kent yeniden kuruldu.
Chicago’nun iş merkezini çevreleyen ve bir
ilmek biçiminde olduğu için “Loop” adı veri
len yükseltilmiş demiryolu, kente ve çevreye
ulaşımı kolaylaştırır. Loop, aralarında Pablo
Picasso ve M arc Chagall’ın yapıtlarının da
bulunduğu heykelleriyle ünlüdür.
Chicago, A B D ’nin tahıl, mısır ve hayvancı
lık kuşağının merkezinde yer aldığı için,
büyük bir hızla gelişti. Bir basım ve yayım
merkezi olan Chicago kültürel etkinlikleriyle
de önemli bir konum dadır. Chicago Üniversi
tesi ülkenin en büyük üniversitelerinden
biridir. Dünyaca tanınan Chicago Senfoni
O rkestrası’nın yanı sıra kent, caz, blues ve
klasik müziğiyle de ünlüdür. Kentin parklar
ve plajlarla bezenmiş kilom etrelerce uzunlu
ğundaki göl kıyısı çok güzeldir. Chicago, Frederic F rançois C h o p in 'in yaşa m ın ın son y ılla rın d a
Frank Lloyd W right, Ludwig Mies van der çe kilm iş b ir fo to ğ ra fı.
184 CHRISTIE
ne giriş parçası) ve noktürn (duygulu parça pek çok dile çevrilmiş olan dedektif romanları
lar) gibi kısa parçalarda dile getirdi. Besteci ve oyunlar yazdı.
yurdu Polonya’ya duyduğu sevgiyi ve özlemi İngiltere’de Devonshire’de doğdu. Okula
halk danslarından esinlenerek yazdığı polo- gönderilmediği için eğitimini annesi üstlendi.
nez ve m azurkalarında coşkulu bir biçimde I. Dünya Savaşı’nda (1914-18) hemşirelik
müziğe dönüştürdü. Chopin’in yapıtlarından yaptığı sırada dedektif öyküleri yazmaya baş
Fa M inör Fantezi (1840-41), dört skertso ladı. 1914’te Archibald Christie ile evlendi.
(canlı ve parlak bir biçimde çalman müzik D aha sonra boşandıysa da Christie soyadı ile
parçası) ve her biri müzikle anlatılan bir öykü yazmayı sürdürdü.
izlenimi veren dört baladın yanı sıra, üç A gatha Christie’nin ünlü kahram anı Belçi
piyano sonatı ve iki piyano konçertosu ola kalı dedektif Hercule Poirot ilk kez Katil
ğanüstü bir duyarlılığın ürünleridir. Beste Kim ( The Mysterious A ffair at Styles; 1920)
lediği valsler dans edilmek için değil, dinle adlı ilk rom anında ortaya çıktı. Bundan sonra
m ek üzere yazılmış çekici ve rom antik parça Christie’nin 25 rom anında daha yer aldı.
lardır. O kurlar A gatha Christie’nin ünlü dedektifle
Chopin Varşova yakınlarında küçük bir rinden, evde kalmış yaşlı Miss Marple ile de
köyde doğdu. Annesi PolonyalI, babası Fran Murder at the Vicarage (1930; “Papaz Evinde
sız’dı. İlk konserini altı yaşındayken verdi ve Cinayet”) adlı rom anda tanıştılar.
erken yaşlarda küçük besteler yapmaya başla 1926’da yazdığı Roger A ckroyd Öldürüldü
dı. 19 yaşındayken halk önünde ve soyluların ( The Murder o f Roger A ckroyd) adlı yapıt
saraylarında kendi bestelerinden oluşan kon büyük başarı kazandı. Bu öykünün özelliği,
serler veriyordu. katilin kaleminden çıkmış gibi yazılmış olma
Berlin’e ve Viyana’ya yaptığı kısa yolculuk sıydı.
lar dışında gençlik yıllarının büyük bir bölü A gatha Christie 1930’da arkeolog Max
mü Varşova’da geçti. D aha sonra Viyana ve Mallowan ile evlendi. Birlikte O rtadoğu’da
Paris’te şansını denemeye karar veren Chopin birçok geziye çıktılar. Bu yolculuklar NiVde
1830’da Varşova’dan ayrıldı ve bir daha Ölüm (Death on the N ile; 1937), Murder in
oraya dönmedi. Paris’te dönemin sanatçıları
Hulton Picture Library
ile yakınlık kurdu. Gittiği yerlerde büyük bir
ilgiyle karşılanan Chopin, Paris’in Zengin
evlerinde özel dersler verm enin yanı sıra
bestelerini yayımlayarak, ünlü salonlarda
konser ve resitaller vererek yaşamını kazandı'
1836’da, G eorge Sand takm a adıyla tanınan
kadın romancıyla tanıştı. George Sand özgür
bir kadındı. Onunla beraberliği Chopin’
in yaşamını derinden etkiledi ve 1841’e kadar
en verimli dönemini yaşadı.
Paris’teki renkli ama yorucu yaşantı sonu
cunda sağlığı bozulan Chopin vereme yaka
lanmıştı. H asta olmasına karşın, yaşamını
kazanabilm ek için ders ve konserlerini sürdü
ren sanatçı, ölümünden kısa bir süre önce
İngiltere’ye giderek Londra, M anchester,
Glasgow ve Edinburgh’da konserler verdi.
1848’de hastalığı iyice ilerledi, bundan bir yıl
sonra da öldü.
Agatha Christie (solda), Fare Kapanı adlı oyu nu nu n
altı yıl boyunca aralıksız olarak sahnelenm esini
CHRISTIE, Dame Agatha (1890-1976) kutlam ak am acıyla düzenlenen bir toplantıda. O yun
A gatha Christie satışı 100 milyonu aşan ve 1987'de Londra'da hâlâ oynanıyordu.
CHURCHILL 185
W inston Leonard Spencer Churchill, II. D ün C h u rch ill 1945'te SSCB'ye g id e re k Y a lta 'd a ABD
D evlet Başkanı F ranklin D. R oosevelt ve SSCB ö n d e ri
ya Savaşı’nda Nazi A lm anya’sının yenilme Jo se f S talin ile görüştü.
sinde büyük rolü olan önemli bir İngiliz devlet
adamıdır. 1940’ta başbakanlık görevini üstle
nen Churchill, ülkesine yönelen A lm an tehli Parti’den ayrıldı ve Liberal Parti’ye geçti.
kesi sırasında, güçlüklere boyun eğmedi ve 1906’da söm ürgelerden sorumlu devlet baka
İngiliz halkını durm adan uyararak yüreklen nı yardımcısı olarak ilk kez kabineye giren
dirmeye çalıştı (bak. İKİNCİ D ü n y a S a v a ş i ) . Churchill, çeşitli resmi görevlerin ardından,
Churchill O xfordshire’de doğdu. Marl- 191 l ’de deniz kuvvetleri bakanlığına atandı.
borough dükünün torunu, M uhafazakâr Parti Churchill donanmayı güçlendirmek ve gü
önderlerinden Lord Randolph Churchill’in ve nün koşullarına uydurm ak için büyük bir çaba
A B D ’li Jeanette Jerom e’un oğludur. Ailesi harcadı. Ağustos 1914’te savaş başladığında
nin ilgisizliği nedeniyle mutsuz bir çocukluk aynı görevde bulunuyordu. İngiltere’de ya
geçirdi. İngiliz soylularının okulu olan Har- bancı ülkeler için yapılm akta olan tüm savaş
row ’da başarısız bir öğrenim deneyim inden gemilerine el koydurdu. Osmanlı İm parator-
sonra, Sandhurst’te Krallık Askeri O kulu’na luğu’na karşı, 1915’te Çanakkale Boğazı pro
girdi. jesinin tasarlanm asında büyük ölçüde payı
1894’te bu okulu bitiren Churchill orduya oldu. Am aç Boğazlar’ı geçerek müttefik
katıldı. Küba, Hindistan ve Sudan’daki askerli Rusya’ya ulaşmak ve İstanbul’un düşmesiyle
ği sırasında gazete muhabirliği de yap Osm anlılar’ı kısa yoldan yenilgiye uğratm ak
tı. 1899’da İngiltere ile G üney A frika arasın tı. Ne var ki, İngiliz ordusu başarısızlığa
da çıkan savaşı sivil m uhabir olarak izledi. uğradı. Churchill görevinden istifa ettikten
M orning Post gazetesine yazılar gönderdi, sonra, bir süre Fransa’da yarbay olarak gö
Güney Afrikalı B oerler’in pusuya düşürdüğü revlendirildi. 1917’de Lloyd G eorge’un koalis
bir zırhlı trenin kurtarılm asında yararlık gös yon hüküm etinde savaş gereçleri bakanlığı
terdi. D aha sonra B oerler’e tutsak düştü. yaptı. Bu arada, 1917 Ekim Devrim i’nden
Tutsak kam pından kaçmayı başardı ve İngil sonra baş gösteren İç Savaş’ta, Sovyet hükü
tere ’ye bir kahram an olarak döndü. metine karşı savaşan Beyaz Ruslar’a ve Ukray
Churchill 26 yaşındayken Oldham bölge n a’yı işgal eden PolonyalIlar’a askeri destek
sinden seçimlere katıldı. M uhafazakâr Parti’ sağladı. Bundan sonra 1919’da savaş bakanlı
den milletvekili seçilerek parlam entoya girdi. ğı yaptı ve hava kuvvetlerinin sorumluluğunu
1904’te görüş ayrılığı yüzünden M uhafazakâr üstlendi.
186 CIRCIRBÖCEĞİ
1922 seçimlerinden yenik çıkan Churchill savaş sırasında gösterdiği yararlıklardan ötürü
1924’te E pping’den katıldığı seçimlerde kaza Churchill nişanlarla ödüllendirildi.
narak parlam entoya girdi. Yeniden M uhafa 1951 genel seçimi sonucu kurulan M uhafa
zakâr Parti’ye geçen Churchill 1924-29 yılları zakâr hüküm etin başbakanı oldu; 1955’e ka
arasında maliye bakanlığı yaptı. Bu dönem de dar bu görevde kaldı. 1953’te tarih ve biyog
baş gösteren işçi eylemlerine karşı sert bir tu rafi konularındaki başarılı yapıtları nedeniyle
tum aldı ve 1926 genel grevinde baskıcı yön N obel Edebiyat Ö dülü’nü kazandı. ABD
tem ler uyguladı. 1929’da hüküm et düştüğün Kongresi’nce onursal ABD yurttaşı ilan
de Churchill de görevinden ayrıldı. edildi.
1930’larda Churchill hüküm ette hiçbir res Churchill, ülkesine yaptığı hizm etler ve
mi görev almadı. Siyaset çevrelerince çok güven veren kişiliği ile, 20. yüzyılın büyük
yetenekli ama güven duyulmaması gereken devlet adam larından biridir.
biri olarak görülüyordu. Ulusal ve uluslarara Yapıtlarından The W orld Crisis 1911-18
sı sorunlarla ilgili konularda parti başkanla- (1923-29; “D ünya Bunalımı 1911-18”) ve T ür
nyla anlaşamıyordu. 1933’te A dolf H itler’in kiye’de Çörçil Anlatıyor adıyla yayımlanmış
A lm anya’da iktidara gelmesiyle birlikte hü olan The Second World W ar (1948-53) tüm
küm eti Alm an tehlikesine karşı uyarm ak için dünyada geniş yankılar uyandırmıştır.
büyük bir çaba gösterdi. Gizli yollardan elde
ettiği bilgilerin sürekli olarak doğru çıkmasına CIRCIRBÖCEĞİ çekirgeye çok benzediği için
karşın, hüküm et Churchill’in uyarılarını cid sık sık onunla karıştırılır. Çekirge gibi düzka-
diye almadı. Bu arada kamuoyu da Churchill’i natlılar takım ından olan cırcırböceğinin de
ulusun sözcüsü olarak tanım aya ve göreve arka bacakları sıçramaya uygun biçimde geliş
gelmesi için baskı yapmaya başladı. Eylül miştir. Uzunluğu 3-50 mm arasında değişen
1939’da II. D ünya Savaşı’nın çıkmasıyla bir cırcırböceğinin, çekirgede olduğu gibi ince,
likte bir kez daha deniz kuvvetleri bakanlığı uzun baş duyargaları ve son karın bölütünde
na getirildi. Mayıs 1940’ta hüküm etin düşmesi kuyruk duyargaları vardır. Gryllidae familya
üzerine istifa eden Neville Cham berlain’in sından 24 bin dolayında türü saptanan cırcır-
yerine başbakanlık görevini üstlendi. Belli böcekleri cırcır ve cırlak adlarıyla da anılır.
başlı bütün partileri bir araya toplayarak bir E n tanınmış cırcırböceği türü evlerde sık
koalisyon hüküm eti kurdu. Ağzında purosu, sık görülen ev cırcırıdır (Acheta domesticus).
eliyle zafer işareti yaparak savunma hatlarını, Çekirgeye çok benzediği için ocak çekirgesi
fabrikaları, bom balanan bölgeleri dolaştı. İn de denen ev cırcırı sıcak köşelerde saklanmayı
giliz halkını ve cephedeki askerleri yüreklen sever. Özellikle kırlık yerlerdeki evlerde soba
direrek, cesaretin ve inancın simgesi oldu. arkalarında ya da ocaktaki taşların arasında
1941-45 arasında Churchill İngiltere, ABD bu böceğe rastlanabilir. Ev cırcırı tehlikeden
ve SSCB’yi içine alacak, “büyük ittifak”ı
oluşturm aya girişti. A B D Devlet Başkanı
Franklin D. Roosevelt ve SSCB önderi Josef
Stalin ile görüşmek üzere W ashington ve
M oskova’ya gitti (bak. R o o s e v e l t , F r a n k l i n
D.; S t a l i n , J o s e f ) . Başkan Roosevelt ile kur
duğu yakın arkadaşlık iki ülke arasında güçlü
bir askeri dayanışmanın başlamasını sağladı.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra, İngiltere’de
yapılan genel seçimde İşçi Partisi M uhafaza
kâr Parti’yi yenilgiye uğrattı. Bunun üzerine
başbakanlık görevinden ayrılan Churchill
m uhalefet önderi olarak parlam entoda kaldı.
C ırcırböcekleri ince, uzun d u yarg ala rı ve güçlü arka
Y erine Clem ent Richard A ttlee başbakan bacakları olan bö ceklerdir. Solda: Ev cırcırı. Sağda:
oldu. II. Dünya Savaşı’ndan önce ve özellikle T arla cırcırı.
CIVA 187
uzak sığınağında, çoğunlukla geceleri bazen —39°C’de katılaşan, 357°C’de kaynayan cıva
de gündüzleri, ön kanatlarından birinin üze nın özgül ağırlığı 13,5’tir. Yani 1 litre cıva
rindeki bir parçayı öteki ön kanadındaki 13,5 kg ağırlığındadır. Cıva -3 9 °C ’de donduğu
dişlere sürterek tekdüze bir “cır cır” sesi zaman kalay ya da kurşun görünüm ünde
çıkarır. Yalnızca erkek böceğin çıkardığı bu yumuşak bir m addeye dönüşür. Su ve yağ gibi
ses çoğunlukla dişiyi çiftleşmeye çağırmaya sıvılardan farklı olarak cıva bulunduğu kabın
yöneliktir. Dünyanın her yanında bulunan ev çeperlerine bulaşmaz.
cırcırı A B D ’de balık yemi olarak kullanılır. Cıva doğada genellikle, kırmızı renkli bir
Çürüyen m addelerin sıcaklık yaydığı, ayrıca cevher olan zincifre içinde cıva sülfür olarak
yemek için bol m iktarda hayvansal ve bitkisel bulunur. Ayrıca dam lalar, kimi zaman da
m adde bulunan çöplük ve benzeri yerlerde büyük sıvı kütleleri halinde bulunduğu da
bazen çok sayıda cırcırböceği de bulunabilir. olur. En çok İtalya, İspanya, Çin, SSCB,
Ev cırcırından daha iri ve hem en hem en kara M eksika, Türkiye gibi yanardağ etkinliğinin
renkte olan tarla cırcırının (Gryllus) ötüşü görülmüş olduğu ülkelerde vardır. Türkiye’de
sıcak günlerde ve gecelerde en çok duyulan cıva en çok Ege Bölgesi’nde bulunur. Başlıca
sestir. cıva yatakları Tire, K araburun, Ödem iş,
Çekirgelerden farklı olarak, cırcırböcekleri U şak, Kastam onu ve K onya’dadır. Zincifre
genellikle otlarla kaplı güneşli bir yerde kü den cıva elde etm ek için, cevher hava akım ın
çük bir oyuk kazar ve yaşamlarının büyük bir da 580°C’ye kadar ısıtılır. Buharlaşan cıva
bölüm ünü burada geçirirler. Dişi cırcırböceği sülfür havanın oksijeniyle tepkim eye girer,
ince ve uzun yum urta borusuyla, toprak kükürt dioksit ve cıva açığa çıkar. D aha sonra
yüzeyinin hem en altında açtığı bir deliğe buhar yoğunlaştırılarak sıvı cıva elde edilir.
yaklaşık 200 yum urta bırakır. Yavrular yu Çok eski zam anlardan bu yana bilinen
m urtadan çıktıklarında, kanatsız oluşları dı cıvanın alaşımları İÖ 1500’den kalma bir
şında ana babalarının küçük birer kopyasıdır; Mısır m ezarında bulunm uştur. Eskiçağlarda
kanatları tam erişkin bir böcek olmalarına zincifre kırmızı boya yapımında kullanılırdı.
yakın ortaya çıkar ve zamanla gelişir. İÖ 415’te cıvanın parlatm a, süsleme için ve
Ev ve tarla cırcırböceklerinin dışında, ağaç tıpta kullanıldığı bilinm ektedir. Ortaçağ sim
ve çalılıklarda ya da otlar arasında yaşayan ve yacıları altın yapmaya çalışırken (bak. SÎMYA),
yaprakbitleriyle beslenen cırcırböcekleri de deneylerinde çoğu zaman cıva kullandılar ve
vardır. Genellikle beyaz ya da yeşil renkli, onun neredeyse sihirli bir m adde olduğunu
saydam kanatlı olan ağaç cırcırlarının bir türü düşündüler. Cıva başka m etallerin çoğuyla,
T ürkiye’de çok yaygındır. Yavruları pek çok amalgam olarak adlandırılan alaşımlar oluştu
bitkinin yapraklarını yediğinden çiftçiler için rur (bak. A laşim ). Dem irle alaşım oluşturm a
bir sorun kaynağıdır. dığı için cıva dem ir kaplarda saklanır. Alaşım
Cırcırböcekleri; ötüşleri sevildiği ve insan oluşturm a özelliği nedeniyle cıva değerli m e
lara şans getirdiklerine inanıldığı için İtalya, tallerin arıtılmasında kullanılır. Isıtıldığı za
Kuzey A frika ve Japonya’da küçük kafesler man çok genleştiği ve cama bulaşmadığı için,
de ev hayvanı olarak yetiştirilir. Çin’de de çok düşük sıcaklıkları ölçmeye yarayanlar
yüzlerce yıldır cırcırböceği dövüşleri düzen dışında, term om etrelerin yapımında kullanılır
lenmektedir. Birmanya’daki Mandalay yöre (bak. T ermometre ). Özgül ağırlığı büyük ol
sinde ise iri, kahverengi cırcırböceği kızartması duğu için bazı barom etrelerde de cıva kullanı
gezgin Budacı rahiplerin başlıca yiyeceğidir. lır (bak. B arometre ). Cıva elektrik akımı için
iyi bir iletkendir. B u nedenle, elektrik devre
CIVA. G üm üş beyazlığında ve parlaklığında lerini açıp kapam ak için cıvalı anahtarlar
olan cıva olağan sıcaklıklarda sıvı halde bulu yapılır. B u anahtarlar, içinde cıva bulunan
nan tek m etaldir. Cıvanın kimyadaki simgesi kapalı bir kaba daldırılmış iki m etal çubuktan
olan H g, sıvı gümüş anlam ındaki Latince oluşur. Çubuklar bir elektrik devresine bağla
hydrargyrum sözcüğünden gelir. Cıvanın nınca elektrik akımı cıvadan geçerek devre ta
atom num arası 80, atom ağırlığı 200,59’dur; mamlanır. Eğer kap, m etal çubukların uçları
188 CİBUTİ
Yan kâğıdının ya p ıştırılm ası C ilt bezinin kapak ka rton un a ya p ıştırılm ası
Hindistanlı bir siyaset adamı olan M uham M u h a m m e d A li Cinnah, 1947'de H indista n'da n
ayrıla rak kuru la n Pakistan'ın ilk de vle t başkam dir.
med Ali Cinnah, Pakistan’ın kurucusu ve ilk
genel valisidir. Hindistan Yarım adası’nın
Hindistan ve Pakistan olarak iki ayrı devlete
bölünmesinin İngiltere’ye kabul ettirilmesi karşısındaydı. Buna karşın yeni İslam devleti
hemen hemen tümüyle onun çabalarının so Pakistan 1947’de kuruldu ve Cinnah ilk devlet
nucudur. başkanı oldu. Keşmir konusunda Hindistan
Cinnah, K araçi’de varlıklı bir tüccarın oğlu ile çıkan sürtüşmede, var gücüyle Pakistan’ın
olarak dünyaya geldi. L ondra’da hukuk öğre görüşlerini savundu. Ayrıca bak. HİNDİSTAN;
nimi gördü. Bom bay’da 10 yıl avukatlık yap KEŞMİR; PAKİSTAN.
tıktan sonra siyasete atıldı. Önce Hindistan
Ulusal Kongresi’ni (INC/Kongre Partisi) des CİNSELLİK VE EŞEY. Gelişmiş canlılarda
tekledi, sonra Tüm Hint M üslümanları Birli- bütün bireyler, ürem e olayında birbirini ta
ği’ne katıldı. İngiliz egemenliğine son vermek mamlayan erkek ve dişi olarak iki karşıt
için H indular ile M üslüm anlar’ın siyasal birlik gruba ayrılır. İnsanda kadın ile erkeği, atlarda
kurmalarının gerekliliğini savundu. G andhi’ kısrak ile aygırı, sığırlarda inek ile boğayı ya
nin (bak. G a n d h İ, M o h a n d a s K a r a m ç a n d ) katı da bir küm esteki tavuklar ile horozları çoğu
H indu tutum una' karşı olmakla birlikte ve kez ilk bakışta birbirinden ayırt etmeye yara
birçok dinsel çatışmaya karşın, iki tarafın yan belirgin fiziksel özellikler vardır. Am a
işbirliğini sağlama yolundaki çabalarını sür gelişmiş canlılarda, özellikle insanda bireyler
dürdü. Sonunda düş kırıklığına uğrayarak arasındaki bu ayrım fiziksel özelliklerle sınırlı
İngiltere’ye döndü ve 1930-35 arasında Lon kalmayıp ruhsal ve toplum sal birçok kavram
dra’da yaşadı. ve olguyu da beraberinde getirir. Konunun bu
Kongre Partisi 1937 seçimlerinde Müslü değişik boyutları nedeniyle, erkek-dişi ayrı
man Birliği’ni ezici bir çoğunlukla yendi ve mından doğan bütün kavram ve olguları
M üslümanlar yerel yönetimlerin dışında bıra karşılamak üzere dilimizde iki ayrı terim
kıldı. Oyuna geldiğini düşünen Cinnah, M üs yerleşmiştir: B unlardan biri cinsiyet ya da
lüman milliyetçiliği hareketini başlattı. Onun biyologların önerdiği karşılığıyla eşey, öbürü
önderliğindeki M üslüman Birliği ayrı bir de cinsellik ya da batı dillerinden gelen daha
İslam devletinin kurulmasını istedi. Hindu geniş kapsamlı, ama çoğu kez eşanlamlı ola
liderler Gandhi ve N ehru (bak. N e h r u , Cava- rak kullanılan karşılığıyla seks sözcükleridir.
HARLA L) gibi İngiliz hüküm eti de bölünmenin Cinsiyet ya da eşey dendiğinde, bir türün
194 CİNSELLİK VE EŞEY
bütün üyelerini erkek ve dişi bireyler olarak zomlar canlının ana babasından alacağı bütün
ayırt etm e olanağı veren kalıcı fiziksel özellik kalıtsal özellikleri, sözgelimi göz ve saç rengi
ler anlaşılır. Cinsellik terim i ise, eşeyli canlı ni, boyunu, el ve ayak biçimini, kişilik yapısı
larda ürem eye ve cinsel doyuma ulaşmaya nı belirleyen genleri taşır. Eşey kromozomları
yönelik bütün bedensel etkinlikler ile bıina üzerindeki genler de bebeğin erkek mi yoksa
bağlı bütün ruhsal ve toplum sal olguları içe kız mı olacağını belirler. (G enlere ve krom o
rir. Bu m addede insanın cinselliği ve eşeysel zom lara ilişkin ayrıntılı bilgiyi KA LITIM VE
özellikleri anlatılacak, insandaki ve bütün G E N E T İK maddesinde bulabilirsiniz.)
öbür m em elilerdeki ürem e olayı ise ayrı bir Güçlü bir m ikroskopla bakıldığında insan
m adde olarak Ü R E M E başlığı altında ele daki eşey krom ozom larından bazılarının X,
alınacaktır. bazılarının Y harfine benzediği görülür. Bu
20. yüzyıla gelinceye kadar insanın cinsel nedenle bilim adamları eşey kromozomlarını
davranışları konusunda pek az şey biliniyor biçimlerine göre X ve Y kromozomları olarak
du. Çünkü cinsellik, üzerinde konuşulması adlandırm ışlardır. İnsan vücudunun her hüc
hoş görülm eyen, hatta “ayıp” sayılan çok özel resinde, bir çifti eşey kromozomu olmak
bir konuydu. Oysa bugün batı toplum larında üzere, 23 çift (46) kromozom bulunur. Dişi
insanlar cinsellik konusunda çok daha rahat lerde bu eşey kromozom larının ikisi de X ’tir
ve açık davranabiliyor, hatta birçok ülkede (XX çifti). Erkekte ise eşey krom ozom ların
okul çağındaki çocuklara cinsel eğitim verili dan birisi X, öbürü Y ’dir (XY çifti). Buna
yor. Bizim toplum um uzda bu konunun bir karşılık eşey ya da ürem e hücrelerinde, yani
“tab u ” olm aktan çıktığı öne sürülemezse de, dişinin yum urta hücresi ile erkeğin sperma
cinselliğin ve cinsellik konusundaki bilimsel hücresinde bulunan kromozom sayısı, vücu
tartışm aların 50 yıl öncesine oranla çok dah? dun bütün öbür hücrelerinden farklı olarak
doğal karşılandığı söylenebilir. çiftten teke düşer. D em ek ki her eşey hücre
sinde 46 yerine yalnızca 23 kromozom bulu
Eşeyin Belirlenmesi nur: 22 kromozom çiftinin birer teki ve bir tek
Ailede yeni bir bebek beklendiği zaman eşey kromozom u. Dişide eşey kromozomları
çocuk kız mı, erkek mi olacak diye herkesin XX olduğu için, yum urta hücresindeki bu
nasıl m erak ettiğini çoğunuz kendi deneyim le kromozom ancak X olabilir. Oysa erkeğin
rinizden bilirsiniz. Doğacak bebeğin kız ya da eşey kromozom ları XY olduğuna göre, bir
erkek olmasını, daha doğrusu eşeyini belirle sperm a hücresinde öbür 22 kromozom a ek
yen özel bir kromozom çiftidir; bunlara eşey olarak bazen bir X, bazen bir Y kromozomu
krom ozom ları denir. Krom ozom lar hücre bulunabilir. Bu nedenle, dişinin yum urta hüc
içinde bulunan ipliksi yapılardır. Bu krom o resi Y kromozomu taşıyan bir sperma hücresiy-
vücutlarına alışarak yetişkinliğe uyum içinde lak ölçütleri vardır. Bir toplum da yanlış ve
ilk adımlarını atar ve yeni coşkularının üste ahlak dışı olarak görülen cinsel davranış ya da
sinden kolayca gelebilirler. eğilimler bir başka toplum da hoşgörüyle kar
şılanabilir. H atta çoğu kez aynı toplum un de
Cinsel Uyanış ve Cinsel Davranışlar ğişik kesimlerindeki ahlak anlayışları birbirin
İnsanın karşı cinsin farkında olması ve cinsel den çok farklıdır. Bu çelişkiler, ergenlik ça
duygularının gelişmesi daha çocukluk döne ğındaki gencin hangi davranışın onaylanır,
minde başlar. Beş yaşma basmamış bir çocuk hangisinin yanlış olduğunu kavramasını güç
bile kızlar ile erkekler arasındaki ayrımı leştirerek bocalamasına neden olur. Üstelik
kavrayabilir ve her iki cinsten arkadaşlarına toplum un kızlar ve erkekler için koyduğu ku
farklı davranır. rallar, her iki cinsten beklenen davranış kalıp
Yeni yetişen bir genç kızın ya da erkeğin ları da farklıdır. Genç bir erkeğin gece geç
karşı cinsten birinin cinsel çekiciliğine kapıl saatlere kadar arkadaşlarıyla gezmesi, hatta
ması, anlatılması güç birtakım fiziksel ve genç kızlarla flört etmesi “gelişme sürecinin
ruhsal tepkilerin karmaşasıdır. Bu duygu ba bir parçası” olarak anlayışla karşılanırken, bir
zen hafif bir ilgi ya da heyecandır; bazen de genç kızın aynı davranışları toplum un sert
gün boyunca kişinin aklını ve gece düşlerini tepkisine ve eleştirilerine yol açar.
dolduracak kadar güçlü olabilir. Gencin cin İnsanların cinsel özgürlüğü konusundaki
sel ilgisi yalnızca tanıdığı gerçek kişilere değil, görüşler yalnız toplum dan toplum a değil, za
düşsel bir sevgiliye de yönelebilir. m ana bağlı olarak da değişir. Am a tarih bo
Cinsel ilgi bütün insanlara özgü evrensel bir yunca bütün toplum larda geçerli olan cinsel
duygudur; ama cinsel davranış ve deneyim le tabuların başında, aynı ailenin bireyleri ara
rin hoşgörü sınırı toplum dan toplum a çok de sındaki cinsel ilişki ya da toplumbilimlerdeki
ğişir. Bazı toplum larda yetişkinler cinsellik terimiyle ensest gelir. A na baba ile çocuklar
konusundaki bilgileri çocuklardan gizlemeye ya da kız ve erkek kardeşler arasındaki cinsel
çalışırken, bazılarında çocukların cinsellik ko ilişki, yalnız yasaların değil ahlak kurallarının
nusunda akıllarını kurcalayan her soruyu ya da kesinlikle bağışlamayacağı bir davranış
nıtlam ak çocuk eğitiminin bir parçası olarak olarak her zaman şiddetle kınanmış ve yasak
görülür. Böylece çocuklar erken yaşlardan lanmıştır.
başlayarak, toplum un hangi cinsel davranışla
rı hoş gördüğü, hangilerini kınadığı konusun Eşcinsellik
da ana babaları ve çevrelerindeki öbür büyük İnsanlar doğal olarak karşı cinsten birine ilgi
ler tarafından yönlendirilir. duyar, cinsel güdülerini ve duygularını öbür
Genç kızlar genellikle 17, delikanlılar ise 18 cinse yöneltirler. Am a bu genel davranış ka
yaşında cinsel yönden tam olgunluğa erişirler. lıplarının dışına çıkarak kendi cinsinden olan
Bazı toplum larda bu yaşa gelen gençlerin ev lara ruhsal ve bedensel ilgi duyan kişiler de
lenip yuva kurm aları beklenir. A m a çağımız vardır. Bunlara eşcinsel ya da batı dillerindeki
da gençlerin çoğu evlenip ana baba olmak için karşılığıyla homoseksüel denir. “Lezbiyen”
yalnızca cinsel olgunluğun yeterli olmadığı terimi ise yalnızca kadın eşcinseller için kulla
nın, ruhsal ve ekonom ik açıdan kendilerini nılır. Toplum lar ayrı cinsten bireyler arasın
bir aile kurm aya hazır hissetmeleri gerektiği daki cinsel ilişkiyi, yani heteroseksüel ilişkiyi
nin bilincindedir. O yaştaki bir gencin eğitimi doğal karşıladığı için eşcinseller genellikle
ni bitirmesi için önünde daha uzun yıllar var toplum dan soyutlanırlar ve eşcinsel ilişki bir
dır. Bu yüzden ana baba olmanın sorum lulu çok ülkede yasadışı kabul edilir. Biseksüel de
ğunu erkenden üstlenm ek istemezler. Cinsel nen kişiler ise her iki cinsle de, yani hem ka
güdülerini ve deneyimlerini de, toplumun dınlarla, hem erkeklerle cinsel ilişki kurm a
koyduğu kurallara uyarak, duygusal kız-er- eğilimindedir.
kek arkadaşlığı ya da “flört” gibi saf ve tehli
kesiz ilişkilerle sınırlı tutm aya çalışırlar. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar
Kuşkusuz her toplum un kendine özgü ah Hastalıklı bir insanın soluğuyla, tükürüğüyle,
COĞRAFYA 197
hein sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuş rak, haritalar çizerler. H arita bir yerin enlem i
tur. Coğrafya ile ilgilenen uzmanlara coğraf ni, boylamını ve başka yerlerden ne kadar
yacı denir. Günümüzde, bu uzmanların çoğu uzaklıkta olduğunu gösterir. Fiziksel harita o
yalnızca D ünya’nm yüzeyi, fiziksel özellikleri, bölgenin dağlık, tepelik ya da düz olduğunu
iklimi, bitki örtüsü ve toprak türleri ile değil, belirtir. Araştırm a yapacak ya da bir yolculu
aynı zam anda yeryüzünde yaşayan insanların ğa çıkacak olanlar ne gibi yüzey şekilleriyle
ne yaptıkları, ne ürettikleri ve nasıl yaşadıkla karşılaşacaklarını bu haritalardan öğrenirler.
rıyla da ilgilenmektedir. Çağdaş coğrafya Deniz düzeyinden yüksek yerleri göstermek
insanlığın evi olan D ünya’nm incelenmesidir. için özel kabartm a haritalar da vardır.
Bu da çok kapsamlı bir konu olduğundan Bir coğrafyacı aynı zam anda yeryüzündeki
fiziksel coğrafya, beşeri coğrafya ve bölgesel kayaç oluşum unu ve yapısını gösteren jeolo
coğrafya gibi dallara ayrılır. jik haritalara da gereksinim duyar. Köm ür,
Fiziksel coğrafya Dünya yüzeyinin biçimi, demir cevheri ve petrol gibi birtakım doğal
tepeleri, vadileri, akarsuları, orm anları gibi kaynaklar yalnızca belirli kayaç tiplerinde
doğal özellikleriyle ilgilenir. Fiziksel coğraf bulunur. Bazı kayaçlar ufalanarak nitelikli
yanın okyanus ve denizleri inceleyen dalı topraklara dönüşür. Bazı bölgelerdeki top
okyanusbilim (oşinografi) adını alır. raklar tarım yapılmaya daha elverişlidir (bak.
Beşeri coğrafya insanların yarattığı kent T oprak ).
ler, köyler, evler, yollar, demiryolları, ekili Başka bir harita türü de iklimi, yani yılın
alanlar, m aden ocakları ve fabrikalarla ilgile çeşitli zam anlarındaki sıcaklığı ve mevsimlere
nir. Beşeri coğrafya aynı zam anda insan göre ne kadar yağış düştüğünü gösterir. D o
yaşamının çevre koşullarından nasıl etkilendi ğal bitki örtüsünün orm an, otlak, bataklık ya
ğini de inceler. da çöl olması büyük ölçüde toprağa ve iklime
Bu nedenle bir coğrafyacı ülkeler ve bölge bağlıdır. Bütün bunlar bazı hayvanların niçin
lerle ilgili bilgi edinm ek zorundadır ve bu belli bölgelerde yaşadığını ve değişik iklim
amaçla harita kullanır. Coğrafyacılar yüzey kuşaklarında yaşayan insanların hava koşulla
şekillerini ve yanardağ etkinlikleri gibi süreç rına nasıl uyum sağladığını açıklar. Bitki,
leri inceler, yerölçümleri yaparlar (bak. hayvan ve insan gibi canlılar üzerinde iklim ve
Y er ÖLÇÜm O). Haritacılar bu bilgileri kullana- fiziksel koşulların etkilerini inceleyen fiziksel
coğrafya dalı biyocoğrafya olarak adlandırılır.
NASA/Scierıce Photo Library
İnsanlar değişik çevre koşullarına uyum
gösterebilir ve bir ölçüde çevreyi kendi gerek
sinimlerine uyacak biçimde değiştirebilirler.
Dağların içinden tüneller açarak yollar, demir
yolları, ırm aklar üzerinde köprüler yaparlar.
Böylelikle bir yerden başka bir yere kolaylık
la gidebildikleri gibi, ürettikleri malları da
rahatlıkla taşıyabilirler. Gerçi okyanusların su
düzeylerini değiştiremez ya da dağlık bir
bölgeyi düzlüğe dönüştürem ezler, ama daha
çok ürün yetiştirecek topraklar elde etm ek
amacıyla bataklıkları kuruturlar, tepelerin
yamaçlarını teraslayarak ekime elverişli duru
ma getirebilirler.
İnsanlar altın ya da bakırı yoktan var
edemezler, ama nitrat benzeri mineralleri güb
re olarak kullanıp bereketsiz topraklardan
ürün almayı başarırlar. Kurak bölgelerde
Yukarıda g ö rü le n M ississip p i Irm ağı fo to ğ ra fı g ib i
kızılötesi uyd u fo to ğ ra fla rı, coğ rafya b ilg ile rim iz e toprağı sulayarak, kışın evlerini ısıtarak ve
y e n ile rin i ekler. hayvanlarını kapalı yerlerde barındırarak, bir
COĞRAFYA 199
tutuculuğu yüzünden coğrafya ve haritacılık Seydî Ali Reis, Tunuslu Hacı M ehm ed, Ali
alanında önemli bir gelişme olamadı. M acar Reis bu dönem in, haritalarıyla ünlü
Denizciler kıyı kıyı gittikleri için haritaya coğrafyacılarıdır.
gereksinim duymuyorlardı. Pusula icat edil Coğrafya bilgini Kâtip Çelebi 1648’de yaz
dikten sonra açık denizlere çıkabilmek için maya başladığı Cihannüma'da A vrupa, A s
harita yapmaya başladılar. M üzelerde 13. ya, Afrika, A m erika, M accolonika (Avus
yüzyıldan kalm a, günümüze kadar korunabil- tralya) ve kutup bölgelerinden söz ediyordu.
miş haritalar vardır. 13. yüzyılın sonunda Evliya Çelebi ise 10 ciltlik Seyahatname"sinde
M arko Polo’nun çıktığı seferler uzak ülkelere A nadolu, Azerbaycan ve O rta A vrupa’ya
olan ilgiyi artırdı ve haritalar seri halinde ya yaptığı gezilere yer verdi.
pılmaya başlandı. 18. yüzyıldan başlayarak A vrupa’da harita
Aym dönemde Bizans’ta coğrafya çok geliş ları bilim adamları yapmaya başladı. Teles
mişti; o dönemin belgelerinde tarımsal ürünler kop ve öbür yeni aygıtlar haritacılığın güveni
den başka, kuraklık, deprem, sel gibi doğal afet lirliğini artırdı. Öte yandan, coğrafya giderek
lerle ilgili bilgiler de bulunmaktaydı. üniversitelerde okutulan bir ders oldu. Os-
A vrupa’da kilisenin baskısının en ağır oldu manlı D evleti’nde ise İbrahim M üteferri-
ğu sırada, coğrafya Çin’de ve İslam ülkelerin ka’nın basımevinin kuruluşundan sonra ilk at
de büyük bir gelişme gösterdi. Çinliler bugün laslar yayımlandı. İstanbul’daki Hasköy Mü-
kü Çin topraklarının haritasını daha o zam an hendishanesi’nde uygulamalı coğrafya ve ha
dan yapmışlardı. 12. yüzyılda Bağdat’ta rita dersleri 18. yüzyılın sonlarında başlatıldı.
A raplar pusula kullanıyor ve haritacılıkta ge 19. yüzyılda ise ülkeye çağrılan Fransız, İngi
lişkin yöntem ler uyguluyorlardı. 14. yüzyılda liz ve Alm an bilginler askeri okullarda harita
A rap bilgini İbn B attuta yazdığı seyahatna cılık ve coğrafya dersleri verdiler. A vrupa’
m ede, A nadolu’yu coğrafyası, gelenekleri ve da bu konuda yayımlanmış yapıtların birçoğu
ekonomisiyle birlikte ele aldı. Osm anlıca’ya çevrildi. Bugün ise Türkiye’de
Bizans’ın T ürkler’in eline geçmesinden birçok üniversitede coğrafya öğretimi vardır
sonra çok sayıda bilginin, Eski Yunan yazma ve ortaöğrenim kum rularında coğrafya zorun
ları ile birlikte İtalya’ya sığınması ve basımcı lu dersler arasındadır.
lığın gelişmesi coğrafya çalışmalarının ve ha
ritacılığın önünü açtı. Kolomb, Vasco da G a ANSİKLOPEDİNİN COĞRAFYA İLE İLGİLİ
ma, Vespucci, M acellan gibi kâşiflerin bul ÖBÜR MADDELERİ
dukları yeni yerlerin haritalarıyla Dünya yü ADA IKLIM
zeyine ilişkin bilgiler çoğaldı. 16. yüzyılda AKARKUM KEŞİFLER
ANAFOR KIYI
coğrafya alanında birçok kitap yazıldı. ANTARKTİKA KUTUPLARIN KEŞFİ
1570’te Anversli A braham Ortelius ilk BUZDAĞI KUZEY KUTUP BÖLGESİ
ÇAĞLAYAN MAGNETİK KUTUPLAR
Dünya atlasını yaptı. Osmanlı İmparatorluğu ÇAYIR MERCANADA
15. yüzyıla kadar coğrafyaya ilgi göstermedi. ÇÖL ORMAN
Fatih Sultan M ehm ed’in coğrafya ve haritala DELTA OVA
DENİZLER VE OKYANUSLAR TUNDRA
ra ilgi duyması bu alanda bir gelişmeye yol DÖNENCELER ULUSAL PARKLAR
açtı. Batıdaki yapıtlardan bazıları Osmanlı- EKVATOR VAHA
ENLEM VE BOYLAM YAĞMUR ORMANLARI
ca’ya çevrildi. GÖL YAYLA
16. ve 17. yüzyıllarda Atlas Okyanusu’ndan HARİTA VE HARİTACILIK
H int Okyanusu’na kadar uzanan Osmanlı de
nizcilerinin en önem lilerinden Piri Reis, Kris- COLORADO IRMAĞI. A B D ’nin batısındaki
tof Kolom b’un 1489’da yaptığı haritanın bir bu büyük ırm ak, derin vadisi boyunca yer
kopyasını yapmış ve harita üzerinde çeşitli ül alan olağanüstü güzellikteki doğa görünüm le
kelerin m adenleri ve hayvanları hakkında bil riyle ünlüdür. Kuzey Colorado’daki bol yağış
gi vermişti. Bu harita Topkapı Sarayı’nda bu alan Kayalık Dağlar’dan doğan Colorado Ir
lunm aktadır. Gene Piri Reis’in Kitab-ı Bahri mağı batıya ve güneye doğru 2.333 km bo
ye adlı bir denizcilik kitabı vardır. yunca akarak California Körfezi’ne dökülür.
CONRAD 201
U tah’ı güneydoğudan keserek, A rizona’ ker Barajı Colorado Irmağı üzerindeki öteki
nın kuzeyinden güneye doğru akar; A rizona’ dev barajlardır.
yı California’dan ayırır ve güneyde M eksika’
ya girer. Colorado Irmağı 632.000 km2genişli CONRAD, Joseph (1857-1924). Joseph
ğinde bir bölgeyi akaçlar. Conrad Polonya asıllı olmakla birlikte, yetkin
Colorado Irm ağı’mn Colorado Yaylası bo İngilizce’siyle önde gelen İngiliz romancıları
yunca toprağı derinlemesine oyarak oluştur arasında yer alır. Çarlık Rusya’sının egem en
duğu kanyonun en derin yeri A rizona’nın ku liğinde bulunan Polonya U krayna’sında dün
zeybatısındaki Büyük Kanyon’dur (bak. BÜ yaya geldi. Küçük yaşta anne ve babasını kay
YÜK K a n y o n ). Colorado Irmağı, Büyük Kan- betti. Dayısı tarafından yetiştirildi. D aha çok
yon’un batısında kurak Büyük Havza’ya girip
National Portrait Gallery, Londra
güneye yönelir ve dağ sıralarını Siyah Kan-
yon’la keserek California Körfezi’ne doğru
akışını sürdürür. Colorado Irm ağı’nın yüzyıl
lar boyunca yüksek dağ ve tepelerden sürük
leyerek taşıdığı birikintilerden oluşan büyük
delta California’daki Imperial Vadisi’ni de
nizden ayırır.
İspanyol denizci Francisco de Ulloa 1539’
da California Körfezi’ne büyük bir ırmağın
boşaldığına ilişkin belirtilere rastladı. Son
raki yıl, H ernando de Alarcon ırmak boyunca
yukarıya doğru yelken açtıysa da, dört bir ya
nında çölden başka bir şey göremedi. Aynı yıl
G a rd a Löpez de Cârdenas Büyük Kan-
yon’a ulaştı. 1869’da Binbaşı John Wesley Po-
well başkanlığındaki bir grup, teknelerle ır
m akta akıntı yönünde giderek, bütün vadiyi
geçti. Irmağın hızlı akan bölümlerinde çok
tehlikeli olan bu yolculuk daha sonra birçok
kez yinelendi.
Im perial Vadisi ilk kez 1900’de Colorado « r ' i f
Irm ağı’ndan yararlanılarak sulandı. Böylece,
Yazar Jose ph C o nra d'ın W . T ittle ta ra fın d a n yap ılan
kıraç çöl bir tarım alanı oldu. Am a 1905’te, po rtre si.
sulama sistemindeki bir çatlak nedeniyle Colo
rado Irmağı Imperial Vadisi’nde taşarak çiftlik
leri ve Güney Pasifik Demiryolu’nu sular altın küçükken denizi tutkuyla seven Conrad bü
da bıraktı. İki yıl süren onarım çalışmaları so yüyünce denizci olmayı düşlerdi. 17 yaşma ge
nucunda ırmak yeniden kendi yatağına döndü lince, M arsilya’da bir Fransız gemisine bine
rüldü. Sularla kaplı alanın Salton Gölü dışında rek yıllarca sürecek bir deniz yolculuğuna çık
ki bölümü çok geçmeden kurudu. tı. 1878’de İngiltere’ye giderek İngiliz ticaret
Taşkınların denetlenm esi, sulama ve elek gemilerinde çalıştı. 1886’da İngiliz yurttaşı ol
trik enerjisi üretimi amacıyla, A BD yönetimi duktan sonra kaptanlık belgesi aldı. Çoğun
Siyah Kanyon’da Boulder B arajı’nı yaptı. lukla doğu denizlerine açılan gemilerde kap
1936’da tam am lanan ve günümüzdeki adı Ho- tanlık yaptı. Bu yolculuklarda gördüğü yerler
oVer Barajı olan 221 m etre yükseklikte, 379 sonradan yazdığı birçok kitaba esin kaynağı
m etre boyundaki bu barajın arkasında oluşan oldu. 1894’te denizciliği bırakarak yazarlığa
M ead Gölü 185 km uzunluğundadır. B araj başladı.
dan elde edilen elektrik enerjisi Los Angeles’a 1895’te yayımlanan ilk romanı A lm ayer’s
kadar iletilir. Glen Kanyon Barajı ve Par- Folly (“A lm ayer’in Budalalığı”) ile A n Out-
202 CONSTABLE
castofîhe Island (1896; “Adalar Sürgünü”) do uzun bir süre ünlü ressamların yapıtlarını in
ğuda geçer. Asıl ününü, Ölüm Seferi .(The celeyerek, resim tekniğini geliştirmeye çalıştı.
Nigger of the “Narcissus” ; 1898), Lord Jim 30 yaşlarındayken, İngiliz kır görüntülerini
(Lord J im ; 1900) ve Typhoon (1902; “Tay resimlemekteki üstün yeteneğiyle adını du
fun”) adlı ilginç serüven romanlarıyla kazan yurdu.
dı. Bir gemide, yaşamdan yalıtılmış insanların 1824’te, önemli bir sergi salonu olan Paris
kişilik özelliklerinin ve sorunlarının daha açık Salon’da sergilenen Saman Arabası ile altın ma
ve yalın biçimde ortaya çıktığını düşünen dalya kazandı. Aynı yıl Kraliyet Akademisi
Conrad, çoğunlukla rom an ve öykülerinin ar üyeliğine seçildi. Fransız ressam Delacroix,
ka planında denizi kullandı. Yaşama yenik C onstable’ı “İngiltere’nin yüzaklarından biri”
düşmüş insanları anlattı. En büyük romanı olarak nitelendirdi. Constable bugün bile,
Nostromo'da (N ostrom o; 1904) Güney A m e Fransız ressamları ve eleştirmenlerince F ran
rika’daki bir devrimi el£ alırken, iyi niyetlerin sız m anzara resmini derinden etkilemiş bir sa
bile insanları nasıl kötülüğe sürükleyebildiğini natçı olarak kabul edilir.
gösterir. Kongo’da tanık olduğu, A vrupa’nın Constable 1816’da Maria Bicknell ile evle
Afrika'yı acımasızca sömürmesi karşısında nerek L ondra’ya yerleşti. Sanatçının bu evli
duyduğu tepkiyi Karanlığın Yüreğinde likten yedi çocuğu oldu. 1828’de karısı ölünce
(Heart o f Darkness\ 1902) dile getirdi. Bir çocukların sorumluluğunu tek başına üstlen
kaptanın serüvenlerini anlatan The Secreî mek zorunda kalan ressam yaşamı boyunca
Sharer (1912; “Gizli O rtakçı”) ise en güzel geçim sıkıntısı çekti. Genç yaşta yitirdiği karı
öykülerindendir. sının acısını hiç unutam adı.
Geçimini yazarak sağlamak için Conrad bü Constable’ın en tanınmış ve yetkin yapıtları
yük bir mücadele verdi ve ilk kez ancak Beyaz A t (1819; Frick Koleksiyonu, New
1913’te, Chance (“Fırsat”) adlı romanı yayım Y ork), Mısır Tarlası (1826; Ulusal Galeri,
landığında tanındı. Londra), Dedham Ovası (1828; İskoçya Ulu-
A . F. Kersting
oldu. K anada’daki St. Lawrence Irm ağı’ soğuk bölgelerde 120 bin km yol alarak
nın haritasını yaptı. D ünya’mn çevresini dolaştı. Güney Kutup
Nevvfoundland kıyılarının haritasını yap D airesi’nin güneyine geçti ve A ntarktika buz
m aktaki başarısı üzerine, 1768’de Büyük alanlarının ötesinde olamayacağı varsayımı ile
O kyanus’un güneyine yapılacak bilimsel güneyde bir kıta bulunmadığı kanısına vardı.
amaçlı bir gezide Cook’a kaptanlık görevi Cook bir yıl kadar ülkesinde kaldıktan
verildi. Gem ideki bilim adam ları, Tahiti Ada- sonra, Asya’ya kuzeyden ulaşacak bir denizyo
sı’nda Venüs gezegeni ile ilgili gözlemlerde lu bulmakla görevlendirildi. Üm it B urnu’nu
bulunduktan sonra, D ünya’nın güneyinde var dolaşıp doğuya geçerek, bir kez daha Yeni
olduğuna inanılan efsanevi Terra Australis Z elanda’ya uğradı. D aha sonra, Büyük Ok-
kıtasını aram aya koyulacaklardı. Cook, 80 yanus’u geçip Kuzey A m erika kıyıları
tayfa ve üç bilim adamı ile birlikte Endeavour boyunca kuzeye giderek, Kuzey A m erika’nın
adlı gemiyle denize açıldı. Güney Am erika O regon’dan Kuzey Buz Denizi’ne kadar olan
The Australian Inforn^tion Service, Londra
batı kıyılarının haritasını çizdi. Bering Deni-
zi’nden geçerek Bering Boğazı’na girdi. Y olu
nun buzlarla kaplı olduğunu görünce, kışı
geçirmek üzere, kuzeye giderken yolda keş
fetmiş olduğu Hawaii A daları’na döndü. O ra
da Yerliler ile çıkan bir çatışmada öldürüldü.
Kaptan C ook’un keşfettiği yerlerin çoğuna
onun adı verildi. Cook, uzun yolculuklarda
birçok denizcinin ölümüne yol açan iskorbüt
hastalığının önlenm esinde taze sebze ve li
m onun yararını ortaya çıkarmış olmasıyla da
tanınır.
CORBUSIER, Le bak. L e C o r b u s ie r .
D ört A şkı (1534; Sanat Müzesi, Viyana) gibi lar’a karşı direnişe geçmişti. M ontezum a,
konusunu Yunan m itolojisinden alan yapıtları halkını yatıştırmaya çalışırken öldürüldü.
18. yüzyıl Fransız R okoko sanatçılarına esin Cortes dost Y erliler’den Tlaxcalalılar’ın to p
kaynağı oldu. raklarına çekilmek zorunda kaldı ve Aztek
başkentine yeni bir saldırı için hazırlığa başla
CORTES, Hernân (1485-1547). H ernân C or dı. 1521 ilkbaharında hazırlıklarını tam amladı
tes, Yenidünya’ya (A m erika) ayak basan ve üç ay süren şiddetli savaştan sonra, Tenoç-
İspanyol serüvencilerinin en önemlilerinden titlân düştü. Mızrak ve oklara karşı kullanılan
biridir. Estrem adura bölgesinde, Medellin barutlu silahlar, gürleyen toplar ve o güne
kasabasında doğdu. Ailesi avukat olmasını kadar görmedikleri atlar ile Y erliler’i şaşkına
istiyordu. Oysa H ernân, batıda yeni keşfedil çeviren Cortes kolay bir zafer kazandı.
diğini duyduğu dünyaya ilişkin düşler kuru Cortes son Aztek İm paratoru Cuauhtemoc’u
yordu. tutsak alarak kendini ülkenin yöneticisi
19 yaşındayken Batı H int A daları’ndaki ilan etti. Böylece A ztek İm paratorluğu yıkıl
Santo Dom ingo’ya düzenlenen bir keşif sefe dı. M eksika İspanya’nın sömürgesi oldu. İs
rine katıldı ve 151 l ’e kadar orada kaldı. D aha panya kralının güvenini kazanan Cortes,
sonra Genel Vali Diego Velâzquez onu, Küba 1522’de Yeni İspanya adı verilen M eksika’nın
A dası’m ele geçirmek için düzenlediği bir genel valisi ve genel kaptanı ilan edildi.
keşif gezisine katılmaya çağırdı. Ardından Cortes bundan sonra tüm bölgeyi İspanyol
Velâzquez daha önce iki sefer yapılmış olan egemenliği altına almaya girişti. Y erliler’in
Meksika kıyılarını keşfetmeye karar verdi ve güvenini ve bağlılığını kazanm ak için, kaptan
1519’da K üba’dan yola çıkan 11 geminin larını onların ayağına gönderdi, başkenti ye
komutanlığına C ortes’i atadı. C ortes’in em niden yaptırdı ve yeni İspanyol yerleşimleri
rinde 508 asker ve subay, 100 denizci, 10 kurdu. Başarısı kıskançlıkları körükledi ve
bronz tüfek, 4 top, 13 av tüfeği ve en önemlisi İspanya Kralı I. Carlos’a şikayet edildi. C or
16 at vardı. M eksika Körfezi’nin güney kıyısı tes iki kez İspanya’ya giderek kendini savun
boyunca yol aldı. Karaya çıkınca ilk işi mak zorunda kaldı. Bu arada Güney California’
Veracruz kentini kurm ak oldu. Sonra askerle ya düzenlenen bir keşif seferine başkanlık
rini eğitimden geçirerek düzenli, birleşik bir etti ve orada yeni bir sömürge kurdu. D aha
güç durum una getirdi ve orada yerleşme sonra kendisine baş kaldıran kaptanlardan bi
konusundaki kararlılığını göstermek için tüm rini dize getirmek için H onduras’a yürüyen
gemilerini yaktı. orduya kum anda etti. Bu, A vrupa’nın Yeni-
Aztek İm paratorluğu’nun güçlü ve zengin dünya’yı fethi sırasında girişilen en zorlu
başkenti Tenoçtitlân’a (bugünkü Meksiko yürüyüşlerden biriydi.
kenti) doğru ilerledi (bak. AZTEKLER). Tanrı C ortes’in gücünden korkan İspanya kralı,
sal gücü olduğuna inanılan İm parator M onte- onu geri çağırdı. Cortes Kuzey A frika’da
zuma 1519 Kasım’ında Tenoçtitlân’a giren Cezayir’de bir süre savaştıktan sonra İspanya’
CorteS ve ordusunu, dostça karşıladı; Cor- ya döndü. M eksika’daki yetkilerini kazan
tes’e kentte bir kışla verdi. Cortes ise M onte- mak için uzun süre mücadele ettiyse de
zum a’yı tutsak etti ve 200 bin Yerli’nin başarılı olam adan İspanya’da, Sevilla yakınla
yaşadığı büyük bir imparatorluğu egemenliği rında öldü.
altına aldı.
Bu arada C ortes’in başarısını ve gücünü COUSTEAU, Jacques-Yves (doğumu
çekem eyen Velâzquez, C ortes’in yetkilerini 1910). Jacques-Yves Cousteau sualtı araştır
elinden almak için M eksika’ya başka bir keşif macılığının öncülerindendir. Bir Fransız deniz
grubu gönderdi. Cortes, keşif grubunu karşı subayı olan Cousteau, sualtı dalışlarında kul
lamaya gitti; onları yenmekle kalm adı, adam lanılan donanım ın geliştirilmesine önemli kat
ların çoğunu kendi tarafına çekmeyi başara kılarda bulundu.
rak geri döndü. Başkente vardığında büyük Fransa’da Bordeaux yakınlarında doğdu.
bir kargaşayla karşılaştı. A ztekler İspanyol- Brest Deniz H arp Akadem isi’ni bitirdikten
208 CRICK
yaşlarda hayvanlara ve orm anlardaki yaşama 1832’de yeniden kongreye girdiyse de, 1834’te
ilişkin geniş bir bilgisi olmasına karşılık, Jackson’un yandaşlarına karşı koyamayarak
okum a yazmayı ancak 18 yaşında öğrendi. 13 yenik düştü.
yaşında evinden kaçarak, üç yıl boyunca Texas M eksika’ya karşı Bağımsızlık Sava-
A B D ’nin çeşitli yerlerini cjolaştı. Evine dön şı’m başlattığında, Crockett “Betsy”yi alarak
düğünde, Polly Findlay ile evlenerek bir San A ntonio’ya gitti. O rada Jam es Bowie
çiftliğe yerleşti. ile William Travis’in kuvvetlerine katıldı.
Crockett zamanının çoğunu avlanarak ya 1836’da, M eksika ordusunun Alam o Kalesi’
da çevresindekilere ilginç öyküler anlatarak ne karşı giriştiği saldırı yaklaşık 12 gün sürdü.
geçiriyordu. Usta bir nişancıydı. 1813’te Krik Sonunda M eksikalIlar kaleye girdiler. Davy
Yerlileri’yle yapılan savaşta, gözcü olarak Crockett ve kaleyi savunanların tüm ü çarpışa
G eneral A ndrew Jackson’un ordusuna katıl rak öldü; yalnızca kadınlar ile çocuklar kur
dı. Yanına “Betsy” adını verdiği uzun nam lu tuldu.
lu tüfeğini de alan Crockett çarpışmalarda
gösterdiği yararlıklarla adını duyurdu. CROMPTON, Samuel (1753-1827). Samuel
1821’de katıldığı seçimlerde etkileyici konuş Crom pton m akineyle pam uk ipliği eğirmenin
maları ve ilginç öyküleriyle halkın sevgisini yeni yöntem lerini geliştirmiştir. İngiltere’de
kazanarak, Tennessee eyalet meclisine girme Lancashire’de doğan Crom pton, gençliğinde
yi başardı. 1823’te eyalet meclisine ikinci kez ailesi için pam uk eğirirken, o zaman bu iş için
seçildikten sonra, 1827’de A BD Temsilciler kullanılan ve sık sık iplik koparan m akinele
Meclisi’ne girdi. C rockett, başından çıkarm a rin yetersizliğini gördü. Yıllarca, tüm boş
dığı rakun kürkünden şapkası, kolay ilişki zamanlarını ve parasını daha iyi bir makine
kurm a yeteneği ve inandırıcı konuşmalarıyla geliştirmeye harcadı. 1779’da daha iyi bir
W ashington’da kısa sürede adını duyurdu. pam uk eğirme makinesi yapmayı başardı. Bu
Andrew Jackson Tennessee’den senatörlüğe makine Richard Arkwright’ın, su gücüyle çalış
adaylığını koyduğunda Crockett onunla ça tığı için su tezgâhı denen eğirme tezgâhı ile
tışmaya girdi. Jackson başkan seçildiğinde James Hargreaves’in çok iğli çıkrığının en iyi
gene C rockett’i karşısında buldu. Jackson yanlarını birleştiriyordu (bak. ARKWRIGHT, S ir
Y erliler’i Mississippi Irm ağı’nın batısındaki R ic h a r d ; H a r g r e a v e s , J a m e s ). Crom pton’un
verimsiz topraklara sürmek istiyordu. Jackson’ geliştirdiği eğirme makinesine eğirme “katın”
un Yerliler ile yapılan anlaşmaları çiğnedi da denir. Bunun nedeni belki de, katır at ile
ğini söyleyen C rockett, haklarını belgeleye eşeğin kırması olduğu gibi, bu m akinenin de
medikleri için topraklarını yitiren beyazlara daha önce geliştirilen iki makinenin belirli özel
da yardımcı olmaya çalışıyordu. Crockett liklerini kendinde toplamasıdır.
S a m u e l C ro m p to n 'u n
1779'da icat ettiği iplik
eğ irm e m akinesi.
210 CROMVVELL
Crom pton buluşunun çok önemli olduğu rine getirm ek için kendisini seçtiğine, bu
nu biliyordu, ama patentini alacak kadar nedenle var gücüyle bunları gerçekleştirmek
parası yoktu (bak. PATENT). Başka fabrikatör için çalışması gerektiğine inanıyordu. Öteki
ler buluşunu kullanmak için para önerdikleri Püritenler gibi kilise ve parlam entoda reform
zam an, öneriyi kabul edip buluşunun sırrını yapılması görüşünü destekledi.
onlara açıkladı. A m a, karşılığında aldığı 60 1642’de İngiliz İç Savaşı çıkınca bir asker
sterlin oldu. D aha sonra buluşu için parla olarak yetişmemiş olmasına karşın, Cromvvell
m entodan 5.000 sterlin ödül alan Crom pton İngiltere’nin doğusundaki kontluklarda parla
bu parayla bir iplik eğirme fabrikası kurmaya m entoyu savunmak için savaşacak süvari bir
girişti, ama başarısız oldu. likleri kurdu. 1644’te, kralın yeğeni Prens
R upert’in bozguna uğratıldığı M arston M oor
CROMVVELL, Oliver (1599-1658). İngiliz Savaşı’na korgeneral olarak katıldı ve yete
tarihinin en önemli adlarından biri olan Oli nekli bir askeri önder olduğunu gösterdi.
ver Cromvvell, İç Savaş’ta Kral I. Charles’a Sonraki yıl kralın kuvvetleri Naseby’de yenil
karşı ayaklanan parlam ento yanlılarının ön- diğinde, tüm parlam ento ordularının kom u
derlerindendi (bak. İNGİLTERE). Kralın idam tan yardımcısı Crom well’di. Parlam entonun
edilmesinden sonra ülkenin en yetkili yöneti kurulmasını kararlaştırdığı “Yeni M odel O r
cisi oldu. du’mu örgütlemeyi üstlenen Cromvvell, asker
Cromvvell H untingdon’da doğdu ve Cam- lerin erdem li, dürüst, dindar olmaları ve
bridge Üniversitesi’nde okudu. Bir süre dayı uğruna savaştıkları davaya inanm aları gerek
sından miras kalan toprakları yönetti. 1628’de tiğini savunuyordu. Savaşın son çarpışmasın
H untingdon’d a n ,. 1640’ta da Cam bridge’den da İskoçlar’ı Preston’da bozguna uğratan
parlam ento üyeliğine seçildi. Dine bağlı olan orduya kom uta eden Cromvvell, bundan bir
Cromvvell koyu bir Püriten’di (bak. HIRİSTİ kaç ay sonra I. Charles’ı yargılayan Yüksek
YANLIK). T anrı’nın, isteklerini yeryüzünde ye A dalet Divam ’mn 135 üyesi arasında yer aldı
Mansell Collection ve kendini savunmayı reddeden kralın ölüm
kararını imzaladı.
Cromvvell cumhuriyetin ilanından sonra
kurulan D evlet Konseyi’nin ilk başkanı oldu.
Cum huriyetin ilk yılları İrlanda ve İskoçya’
daki kral yanlılarıyla savaşarak geçti. Nisan
1649’dan başlayarak bir yıl boyunca başko
m utan olarak İrlanda’da bulunan Cromvvell
bu süre içinde İrlandalılar’ı boyun eğmeye
zorladı. D rogheda ve W exford kentlerini
savunan İrlandalı askerlerin tüm ünü, teslim
olm alarına karşın öldürttü. 1650 Eylül’ünde
İskoçlar D unbar Savaşı’nda bozguna uğradı
lar, ama İç Savaş ancak sonraki yılın eylül
ayında, krallık ordusunun W orcester’da ye
nilgiye uğratılmasıyla kesin olarak son buldu.
Cromvvell yaşamının geri kalan bölüm ün
de, tasarladığı toplumsal reformları barış için
de gerçekleştirmeyi um uyordu. Ne var ki,
parlam entoya güvenmiyor, ilk kez kralsız
yönetilen İngiltere’de yeni siyasal çözümler
arıyordu. 1653’te parlam entoyu dağıttı. Ken
disine danışmanlık yapacak bir meclis atadı,
İng iliz İç S avaşı'nda p a rla m e n to ya n lıla rın ın ön de ri ama bu meclisle de anlaşmazlığa düştü ve
olan O liv e r Cromvvell. ölümüne kadar beş yıl süreyle ülkeyi tek
CUMALI 211
acıyı konu alıyor; yalın*, anlaşılır bir dil Türkiye’de cum hurbaşkanı 1982 Anayasa-
kullanıyordu. Şiirlerinde kimi zaman yergi sı’na göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce
ağır basar. 1969 Türk Dil K urum u, 1984’te de 40 yaşını doldurm uş ve yükseköğrenim gör
Y editepe şiir ödüllerini aldı. Cumalı öyküleri müş üyeleri arasından, üye tam sayısının üçte
ni Yalnız Kadın (1955), Değişik G özle (1956), iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. Türkiye
A y Büyürken Uyuyamam (1969), M akedonya Büyük Millet Meclisi üyesi olmayanların da
1900 (1976), Dilâ Hanım (1978) ve A ylı Bıçak cum hurbaşkanı seçilebilme olanağı vardır. Bu
(1981) adlı kitaplarda topladı. Öyküleriyle durum da 40 yaşını doldurm uş ve yükseköğre
1977 Sait Faik Hikâye A rm ağam ’m kazandı. nim görmüş olmanın yanı sıra milletvekili
Verimliliğini oyun yazarlığında da kanıtlayan seçilme yeterliliğine sahip olmak ve Türkiye
Cum alı’nın 19 oyunu vardır. Oyunlarının Büyük Millet Meclisi üyelerinin en az beşte
çoğu uzun yıllar çeşitli tiyatrolarda sahnelen birinin imzalı önerisi ile aday gösterilmek
di. Ege yöresindeki çiftçilerin sorunlarını gerekir. Cum hurbaşkanının görev süresi yedi
işleyen öyküsü Susuz Yaz (1969) ile konusunu yıldır. Bir kimse iki kez cum hurbaşkanı seçi
bir halk öyküsünden alarak yazdığı Boş Beşik lemez.
(1969), A nadolu’daki küçük bir kasaba ve Cum hurbaşkanının görev süresinin dolm a
küçük istasyonu çevresindeki olayları konu sından 30 gün önce ya da ölüm gibi bir
aldığı M ine (1977) adlı oyunları sinemaya da nedenle cumhurbaşkanlığı makamının boşal
uyarlandı. Cumalı oyunlarıyla 1981’de Kültür masından 10 gün sonra cumhurbaşkanlığı
Bakanlığı Tiyatro Ö dülü’nü kazandı. seçimine başlanır. Seçim 30 gün içinde sonuç
landırılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi top
CUMHURBAŞKANI. Cum huriyetle yöneti lantı halinde değilse cumhurbaşkanı seçimi
len ülkelerde göreve seçimle gelen devlet için hem en toplantıya çağrılır. İlk 10 günde
başkanlarına cumhurbaşkanı adı verilir (bak. adaylar meclis başkanlık divanına bildirilir.
CUMHURİYET; DEVLET BAŞKANI). Geri kalan 20 gün içinde ise seçimin sonuçlan
Devlet biçimi olarak cumhuriyeti seçen ül dırılması gerekir. İlk iki oylamada meclisin
kelerin yönetim sistemlerinde farklılıklar var üye tam sayısının üçte ikisinin, son iki oyla
dır. Bu nedenle cumhurbaşkanının yetki ve m ada ise, üye tam sayısının yarıdan bir fazlası
sorumlulukları ülkeden ülkeye değişir. Parla olan salt çoğunluğunun oyunu alan aday
m enter sistemlerde cumhurbaşkanının yetki cum hurbaşkanı seçilmiş olur. Oylamalar en
leri sınırlıdır. Yürütm e yetkisini başbakan az üçer gün ara ile yapılır. Dördüncü oylam a
ve bakanlar kurulu üstlenir. Bu nedenle cum da da cum hurbaşkanı seçilemezse milletvekili
hurbaşkanının siyasal sorumluluğu da yok seçimleri yenilenir. Cum hurbaşkanının taraf
tur. sızlığını sağlamak amacıyla, eğer cumhurbaş
kanı bir siyasal parti üyesiyse partisi ile
Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı ilişkisi kesilir; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Osmanlı İm paratorluğu dönem inde egem en üyesiyse üyeliği sona erer.
lik Osmanlı ailesinin elindeydi. Kurtuluş Sa- Cum hurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti Dev-
vaşı’nın anayasası olan 1921 Teşkilat-ı Esasiye leti’ni temsil eder. Anayasanın uygulanması
Kanunu ile egemenlik yetkisinin kayıtsız şart nı, devlet organlarının düzenli ve uyumlu
sız millete ait olduğu kabul edildi. Türkiye çalışmasını gözetir. Cum hurbaşkanının yürüt
Büyük Millet Meclisi bu yasayla milletin tek m e, yasama ve yargı alanları ile ilgili olarak
ve gerçek temsilcisi sayıldı. Savaşın başarıyla yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler anaya
sonuçlanmasını izleyen günlerde önce 1 Ka sada belirtilmiştir.
sım 1922’de saltanat kaldırıldı; ardından 29 Yasama ile ilgili olanlar: Türkiye Büyük
Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Millet Meclisi’ni gerektiğinde toplantıya ça
cumhuriyeti ilan etti. Aynı gün mecliste ğırmak; yasaları yayımlamak; yasaları yeni
yapılan oylama sonucu M ustafa Kemal (A ta den görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet
türk) Türkiye Cum huriyeti’nin ilk cum hur Meclisi’ne geri gönderm ek; anayasa değişikli
başkanı seçildi. ğine ilişkin yasaları gerekli görürse halkoyuna
CUMHURİYET 213
leşmesi durum unda Türkiye Büyük Millet M ustafa Kemal A tatürk 1923-1938
İsm et İnönü 1938-1950
Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar M ah m u t Celal Bayar 1950-1960
vermek. Cemal Gürsel 1961-1966
Cevdet Sunay 1966-1973
Y ürütm e ile ilgili olanlar : Başbakanı ve Fahri Korutürk 1973-1980
başbakanın önerdiği bakanları atam ak; ge Kenan Evren 1982
rekli gördüğünde bakanlar kuruluna başkan
lık etm ek; yabancı devletlere elçi gönderm ek, CUMHURİYET, egemenliğin halka ait oldu
onların elçilerini kabul etm ek; uluslararası ğu devlet biçimidir. R om a tarihinin genellikle
antlaşmaları onaylam ak ve yayımlamak; T ür en görkemli dönemi sayılan Rom a Cum huri
kiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı yeti, Etrüsk Krallığı yıkıldıktan sonra, İÖ 6.
Kuvvetleri’nin başkomutanlığını temsil et yüzyılda kuruldu. Cum huriyet, devlet yöneti
mek; bakanlar kurulunun önerdiği genelkur minin yalnızca krallara ait bir ayrıcalık olma
may başkamın, atam ak; Milli Güvenlik Kuru- yıp, tüm yurttaşları ilgilendiren bir iş olduğu
lu’nu toplantıya çağırmak; başkanlığında top anlam ına gelen Latince’deki res publica söz
lanan bakanlar kurulu kararıyla sıkıyönetim cüğünün karşılığıdır. Ne var ki, Eski R om a’da
ya da olağanüstü hal ilan etm ek ve kanun tam yurttaşlık hakkına sahip olan yalnızca
hükm ünde kararnam e çıkarmak, kararnam e ayrıcalıkları olan Particiler’di. Mecliste ve
leri imzalamak; ağır hasta, sakat ya da yaşlı devleti yönetm ede yalnız onların söz hakkı
kişilerin cezalarını azaltmak ya da kaldırmak; vardı. Patriciler’in dışında kalanlar ise, siyasal
Devlet D enetlem e K urulu’nun üyelerini ve hakları olmayan, bazı sınırlı haklara sahip
başkanım atam ak, kurula inceleme araştırm a olan P le b le f di. Plebler ne seçebiliyor ne de
ve denetlem e yaptırm ak; Yüksek Öğretim seçilebiliyorlardı. Rom a İm paratorluğu’nda
Kurumu (YÖK) üyelerini seçmek; üniversite cumhuriyet dönemi İÖ 30 yılına kadar sürdü.
rektörlerini seçmek. Eski Yunan’da İÖ 6. yüzyılda, aralarında
Yargı ile ilgili olanlar : Anayasa M ahkemesi A tina’nın da bulunduğu cumhuriyetler vardı.
üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Bu cumhuriyetlerde yönetenlerin seçimine
Yargıtay Cum huriyet Başsavcısı ve Başsavcı yalnızca özgür yurttaşlar katılabilirdi. Nüfu
vekilini, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek sun büyük çoğunluğunu oluşturan kölelerin
İdare M ahkem esi, Hakim ler ve Savcılar Y ük ise hiçbir hakkı yoktu. Yunan filozofu Platon
sek Kurulu üyelerini seçmek. bundan 2.000 yılı aşkın bir süre önce, devlet
Cum hurbaşkanı göreviyle ilgili işlemlerin ve devletin nasıl yönetilmesi gerektiği üzerine
den dolayı sorumlu değildir. Ancak vatana görüşlerini D evlet adlı yapıtında ortaya koy
ihanetten dolayı Türkiye Büyük Millet M ecli muştu (bak. P l a t o n ) . D aha sonra, gücünü ve
si üye tam sayısının en az üçte birinin önerisi yöneticilik hakkını T anrı’dan alan krallar ve
üzerine ve üye tam sayısının en az dörtte padişahlar egemenliği başladı.
üçünün suçlu olduğuna karar vermesi duru Cum huriyetler genellikle, halkın mutlak
m unda yüce divanda yargılanır. egemenliği elinde tutan bu gibi yöneticileri
Cum hurbaşkanının hastalık, yurtdışına çık devirdiği bir devrim ya da iç savaştan sonra
ma gibi geçici olarak görevinden ayrılması ya kurulur. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Fran-
da ölüm, çekilme gibi nedenlerle cum hurbaş sızlar kralları XVI. Louis’yi Fransız Devri-
kanlığı makamının boşalması durum unda ye mi’nden sonra 1793’te devirdiler. Çünkü yok
nisi seçilinceye kadar Türkiye Büyük Millet sullar açlıktan ölürken, o açgözlü ve savurgan
Meclisi başkanı cum hurbaşkanının yerini bir yaşam sürüyordu. Fransız Devrimi cum hu
alır. Cum hurbaşkanının yetkilerini kullanm a riyetçi düşüncelerin tüm A vrupa’ya yayılma
sına ve görevlerini yerine getirmesine Cum sına neden oldu (bak. DEVRİM; F r a n s i z DEVRİ
hurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yardımcı Mİ). İngiltere’de de 1649-60 yılları arasında
olur. kısa süreli bir cumhuriyet kuruldu. A B D ,
214 CURA
kolonilerin 18. yüzyılda İngiltere’ye karşı teli “la” , üst teli “re” sesi veren iki telli
ayaklanmasının sonucunda ortaya çıktı. curalar da vardır. Tekne derinlikleri ile göğüs
Ne var ki, Güney A m erika’da kurulan genişlikleri 15 cm dolayında olan curaların
cum huriyetlerden bazıları, başta kral bulun sap uzunlukları 40 cm kadardır. Sapın ucunda
mamasına karşın, her türlü m uhalefeti bastı burgu denen akort anahtarları bulunur. Dört
racak kadar güçlenen bir kişinin iktidarı telli olanlarda üstteki tel ahenk telidir. Öbür
haline geldi. Güçlerini, eskiden olduğu gibi teller üstteki bu ahenk telinin sesine ayarla
T anrı’dan değil, denetim lerinde tuttukları si nır. Sapları kısa olduğu için perde sayıları
lahlı güçlerden alan bu diktatörler, ülkelerini azdır.
yıkıma sürükleyerek, insanlığı acı ve yoksul Curanın gövdesi sukabağı biçimindedir.
luğa ittiler (bak. D İK T A T Ö R ). Bu durum , 1936- Gövde genellikle ardıç, söğüt ya da dut
39 İspanya İç Savaşı’ndan sonra General ağacından yapılır. Dut ağacından yapılan
Franco’nun iktidara geldiği İspanya’da, Mus- curalar daha iyi ses verm eleri, sağlamlıkları
solını’nin İtalya’sında ve Adolf H itler’in A l ve güzel görünümleri nedeniyle daha değerli
m anya’sından başka, yakın tarihte Yunanis dir. Cura yapılacak ağaç uygun büyüklükte
tan, Şili ve Güney Kore gibi ülkelerde de ise sap ve gövde aynı ağaçtan, tek parça
görüldü. olarak yontulur.
Türkiye Cum huriyeti, I. Dünya Savaşı’nda Cura genellikle tek başına çalınmaz. Bağ
Osmanlı İm paratorluğu’nun yenilgiye uğra lamanın bir oktav tizine ayarlanan sesiyle
ması sonucu başlatılan Kurtuluş Savaşı’ndan öbür sazların içinde belirginleşerek ezgiye
sonra kuruldu (bak. K u r t u l u ş S a v a ş i ) . II. hareket ve renk katar. Özellikle oyun havala
Dünya Savaşı’ndan sonra ise Doğu A vrupa’ rının kıvrak ve hareketli çalmış biçimine
da Alm an Dem okratik Cum huriyeti, Bulga uygun bir çalgıdır. Mızrapla çalındığı gibi
ristan Halk Cum huriyeti, A sya’da ise Çin tellere parm akla vurularak da çalınır.
Halk Cum huriyeti gibi sosyalist cumhuriyet Curalar büyüklüklerine göre değişik adlar
ler kuruldu. alır. Curadan biraz büyük olanlara “cura
G ünüm üzde krallıkla yönetilen ülkelerin bağlam a” denir. Cura bağlamaların tekne
çoğu meşruti monarşi haline geldi; yani kral derinliği 19 santim etredir; sap uzunluğu 44
lar ülkelerini parlam ento ve bakanların öneri cm, göğüs uzunluğu 32 cm olmak üzere boyu
lerine göre, genellikle bir anayasaya bağlı 76 santim etreye ulaşır. Sesi curadan daha
olarak yönetmeye başladılar. İngiltere’de, kalın olan cura bağlama en yaygın kullanılan
H ollanda’da, Belçika’da ve İskandinav ülke cura türüdür.
lerinden Norveç, İsveç ve D anim arka’da hâlâ “Cura cura” ya da “cura zurna” adıyla
krallık sistemi yürürlükte olmakla birlikte, bu bilinen tür ise curadan daha küçüktür ve
ülkelerin halkları kendilerini yönetecek kişi sevimli görünüşü nedeniyle süs eşyası olarak
leri özgürce seçebilme hakkına sahiptir. Ne çokça kullanılır.
var ki, devlet başkanlığını yapan kişi kral
olduğundan bu ülkeler cumhuriyet sayılmaz. CURIE, Marie (1867-1934) ve Pierre (1859-
Cum huriyetlerin devlet başkanlarına genel 1906). Curie’ler, bir atom çekirdeğinin ışınım
likle cum hurbaşkanı denir, ancak cum hurbaş lar yayarak kendiliğinden parçalanıp başka
kanlarının yetkileri ülkeden ülkeye farklılık bir elem entin atom una dönüşmesi olan radyo
lar gösterir. aktiflik konusundaki ilk çalışmaları gerçekleş-
Ayrıca bak. C u m h u r b a ş k a n i; D e v l e t B aş- tirenler arasında seçkin bir yere sahiptir (bak.
KANI. RADYOAKTİFLİK).
Polonyalı bir fizik ve m atem atik profesörü
CURA, Türk halk çalgılarından biridir ve nün kızı olan Marie Sklodowska Varşova’da
yapımı bakım ından bağlama ailesinin en kü doğdu. 1891’de Paris’e giderek Sorbonne
çüğüdür (bak. B a ğ l a m a A İ l e s İ). Boyu 55-60 Üniversitesi’nde fizik ve m atematik eğitimi
cm arasındadır. Curalar genellikle altı, beş, gördü. 1895’te Fransız fiziksel kimyacı Pierre
dört ya da üç telli olur. Bunlardan başka alt Curie ile evlendi. Pierre Curie 16 yaşındayken
CURIE 215
m addelerin tıptaki kullanım olanakları konu çalışmalarıyla birçok önemli ödül kazandı.
sunu araştırmaya yöneldi. 1908’de, derneğin tasarımı olan June Bug adlı
Bilimle uğraşan çok az kişi C urie’lerden uçakla, 1 dakika 43 saniyede 1.800 metrelik bir
daha güç koşullar altında çalışmıştır. Paralarıuçuşu gerçekleştiren Curtiss Scientific Am eri
nın çoğunu gerekli aygıt ve gereçleri almak can Magazine Amerikan Bilim Dergisi”) ku
amacıyla harcadıkları için, yoksul m ahalleler pasını kazandı. 1909’da bu kez kendi
de yaşadılar; çoğu zaman yeterince yiyecek tasarımı olan bir uçakla, Reim s’de (Fransa)
bulam adılar; rüzgâra ve yağmura karşı yete bir kupa daha kazandı. A lbany’den New
rince korunmam ış bir barakayı laboratuvar Y ork’a 2 saat 51 dakikada uçarak, New
olarak kullandılar. O günlerde radyoaktif Y ork’ta çıkan World (“D ünya”) gazetesinin
maddelerin insan sağlığı için yarattığı tehlike10 bin dolarlık ödülünü aldı.
ler hiç bilinmiyordu. M arie Curie radyum Curtiss 1910 da uçağıyla bir savaş gemisine
bileşikleri ile çalışırken oluşan yanıklar yü inerek yeniden havalanmayı başardı. 1911’de
zünden çok acı çekti ve radyoaktif ışınımın San Diego’da (California) ilk kez uçağıyla
neden olduğu kan kanserinden öldü. denize inmeyi ve denizden havalanmayı başa
Bu iki büyük öncünün anısına, bir radyoak ran Curtiss’e bundan dolayı “Deniz Havacılı
tiflik birimine “curie” adı verilmiştir. Büyük ğ ın ın Babası” denir.
kızları irene Joliot-Curie de radyoaktiflik Curtiss 1909-19 arasında birçok havacılık
konusunda araştırm alar yapmış ve Nobel okulunun açılmasına öncülük etti. Mayıs
Kimya Ö dülü’nü almıştır. 1919’da deniz kuvvetlerinin NC-4 adlı deniz
uçağıyla, Atlas Okyanusu üzerindeki ilk başa
CURTISS, Glenn Hammond (1878-1930). rılı uçuşunu yaptı. Curtiss, A. M. H erring’in
ABD havacılığının öncülerinden Glenn H am işbirliğiyle, ilk A BD uçak yapım şirketini
mond Curtiss New York eyaletindeki Ham- kurdu. Geliştirdiği eğitim uçağı I. Dünya
m ondsport’da doğdu. Savaşı sırasında yaygın olarak kullanıldı.
Aynı zam anda motosiklet yapımcısı ve ya Kayalık Dağlar üzerinden uçarak gerçekleş
rışçısı olarak da tanınan Curtiss benzinle tirdiği ilk posta servisiyle de ün kazandı.
çalışan hafif m otor yapımında uzmanlaştı.
Curtiss, mucit A lexander G raham Bell’in CÜMLE, bir düşünceyi, duyguyu, dileği, ha
1907’de kurduğu Havacılık Deneyleri Derne- beri ya da yargıyı tam olarak dile getirmek
ği’nin (A E A ) üyeliğine kabul edildi. Sonraki amacıyla belli bir kurala uygun olarak sırala
üç yıl içinde uçaklar ve havacılık konusundaki nan sözcüklerden oluşur. Örneğin “Akşam
karanlığında köy yolunda” sözü, belirtilen yer cüğe ya da sözcük topluluğuna yüklem adı
ve zam anda ne olduğunu bize tam olarak verilir. Türkçe’de tüm sözcük çeşitleri belli
bildirmediğinden cümle değildir. Oysa “A k kurallar çerçevesinde yüklem görevini üst
şam karanlığında köy yolunda A hm et’e rast lenir.
ladım ” sözü açık anlatımıyla bir cümledir. Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere “fiil
Cümlenin ilk sözcüğü büyük harfle başlar ve cümlesi” denir: O rhan ödevlerini yapıyor.
sonunda cümlenin yapısına göre nokta, ün E k fiil almış isim ya da isim soylu sözcükle
lem, iki nokta, üç nokta ya da soru işareti rin yüklem olduğu cümleler de “isim cümlesi”
konur. olarak adlandırılır: M ahallenin en ağırbaşlı
çocuğu Ali'dir.
Cümlenin Öğeleri Yüklemin kullanım sırasında ortaya çıkan
Türkçe’de cümle tek sözcüklü olabileceği gibi değişik türleri vardır. Kimi cümlelerde anlamı
birkaç ya da pek çok sözcükten de oluşabilir. güçlendirmek ve cümleye değişik bir anlatım
Cümleyi oluşturan bu sözcükler tek başlarına özelliği kazandırm ak için yan yana sıralanmış
ya da öbekler oluşturarak üstlendikleri göre iki yüklem bulunur: Adam sessizce yürüdü
ve göre “yüklem ”, “özne”, “tüm leç” gibi geçti.
adlar alırlar. Bunlara cümlenin öğeleri denir. Cümleyi etkili kılmak, cümlenin anlamına
T ürkçe’de cümleyi oluşturan öğeler genel güç katm ak için yüklemin yinelendiği de olur.
olarak şu sıralamaya uyar: Özne, tüm leç(ler), Yinelenen yüklemler arasına virgül konur:
yüklem. Bu sıralanışa uymayan ve yüklemi Çocuğun gözleri dalıyor, dalıyor, dalıyor
sonda değil başta ya da ortada bulunan du.
cümlelere “devrik cümle” denir. Yüklem olan sözcüklerin arasına çeşitli
Cümle en az iki öğeden oluşur: Özne ve ekler, ünlem ler, bağlaçlar ve çeşitli kalıplaş
yüklem. mış sözler ya da deyimler getirilerek anlamın
pekiştirildiği de olur: A rtık konuşur da ko
Ali konuşuyor. nuşur.
(ö zn e) (y ü k le m ) Bir cümle çeşidi olan “sıralı cümle”de
(Ben) Anlatacağım. yüklem her cümle için ayrı ayrı yinelenmeyip
(ö z n e ) (y ü k le m ) cümleler ortak bir yüklemle de kurulabilir.
Burada cümleler arasında yargı ortaklığı söz
Düşündüklerimizi anlatm ak için tek ya da konusudur: Bahçelerin gölgeliklerine, deniz
iki sözcük kullanmak her zaman yeterli değil kıyılarının esintisine, dağ başlarının serinliği
dir. Cümleye tamamlayıcı öğeler de katarak ne doyum olmaz.
söylemek istediklerimizi belirginleştirip ke
sinleştirerek açık seçik bir durum a getiririz. Özne
“Çocuk ağlıyor.” cümlesi, bir eylemi ve bu Yüklemle bildirilen iş, oluş, hareketin gerçek
eylemi yapanı belirten iki sözcükten oluşan leştiricisi olan ya da herhangi bir durumu
küçük bir cümledir. “Çekirdek cümle” diye gösteren cümle öğesine özne denir. Özne de
adlandırılan bu tür cümleler yardımcı öğe yüklemle birlikte cümlenin temel öğelerin-
olan tümleçle ya da tümleçlerle genişletile- dendir.
bilir: Özne, fiil cümlelerinde yüklemle bildirilen
eylemi yapan kişi ya da nesnedir: Anneler
Çocuk evde ağlıyor. çocuklarını çok severler.
Çocuk bugün evde ağlıyor. İsim cümlelerinde ise özne yüklemle bildiri
Çocuk bugün evde hüngür hüngür ağ len yargıları üzerinde toplayan, o yargıyla
lıyor. ilgili olan varlık ya da nesnedir: O kul bizim
için sıcak bir yuvaydı.
Yüklem Özne her zaman isim, isimleşmiş sözcük ya
Cümlede eylem, oluş, durum , istek bildiren da sözcük öbeğinden oluşur ve yalın halde ol
ve cümlenin yargısını üzerinde toplayan söz ması gerekir.
218 CÜMLE
eliklerden oluşan bazı cümleler de dolaylı m iktar, sayı, azlık-çokluk bakımından belirle
tümleç alır: İçme suyu evlere çok gereklidir. yen tümleçlerdir:
Yönelme bildiren dolaylı tümleçler -e hal
eki alır ve genellikle eylemin neye, nereye, Bu yazı daha güzel olmamış mı?
kime yöneldiğini gösterir: Bizim köy buralara p ek uzaktır.
A radan otuz kırk yıl geçti.
İnsan her güzelliğe aldanmamalı.
Ankara'ya tren var mı? Yer zarfı tümleçleri eylemin geçtiği yeri ya
Haşan’a selam götür. da eylemin yönünü belirtir. Am a bazı sıfatlar
ile yer zarfları da bu görevi yüklenebilirler:
Kalma bildiren dolaylı tümleçler -de hal eki
alır ve genellikle eylemin yapıldığı, geçtiği ye Yaya kaldırım larında da arabadan uzak
ri ya da kimde oluştuğunu gösterir: Başım iş durunuz.
yerinde ağrımaya başladı. Anlayan beri gelsin.
Çıkma bildiren dolaylı tümleçler -den hal Adam dilekçesini masaya bıraktı ve dışa
ekini alır ve eylemin çıkış ve başlangıç yerini rı çıktı.
gösterir: Sinemadan saat beşte çıkacağız.
Cümlede her zaman -e, -de ve -den hal eki Soru zarfı tümleçleri yüklemin anlamını so
almış öğe dolaylı tümleç olmaz. Bunlar zarf ru yoluyla belirtir. Bu tür zarf tümleçleri soru
tümleci de olabilir. Bu durum da yüklemi tüm- anlamıyla birlikte nitelik, zaman, yer, neden,
leyişlerinin özelliğine bakmak gerekir. nicelik bakımından da yüklemi tümleme özel
Bir cümlede ayrı yapıdaki dolaylı tümleçle liğine sahiptir.
rin sayısı genellikle ikidir: Kardeşim eve açık
kapıdan girdi. Bu insanlar burada ne arıyor?
Gerektiğinde ayrı yapıdaki dolaylı tümleç Evinde niye oturm uyorsun?
sayısı üçe de çıkabilir. Am a bu sayı hiçbir za Bu soğukta nasıl yürüyeceksin?
man üçü geçmez: Paketleri pazardan eve sır
tımda taşıdım. Edat Tümleci. Yüklemle ilgisi olsun olmasın
Z a rf Tümleci. Yüklemin anlamını zaman, du cümleye araç, benzerlik, eşitlik, nedenlik, yö
rum (hal), ölçü, nicelik, yer, yön, soru ve gös neliş, yer, cevap, seslenme, güçlendirme, gös
term e gibi özellikler bakımından tamamlayan term e, yineleme, soru, amaç, onaylam a, yad
öğelere zarf tümleci denir. Sözcük çeşidi olan sıma gibi anlam lar ve anlatım özellikleri katan
zarf ile cümle öğesi olan zarf tümlecini birbiri tümleçlere edat tümleci adı verilir. Edat tüm
ne karıştırmamak gerekir. Zarflar cümlede leçleri yalnız edatlarla kurulmaz. Öteki söz
başka görevler de alarak yüklem, özne, nesne cük çeşitleri ya da değişik sözcüklerden kuru
ve dolaylı tümleç olabilir. Bir cümlede zarf lan öbekler de bu görevi yerine getirebilir:
bulunması onun zarf tümleci olduğu anlamı
na gelmez. Cümlede -e, -de ve -den hal ekleri Çalışmalarınız ancak bu işten anlayanları
ni alan bazı isimler ya da isim soylu sözcükler ilgilendiriyor.
de yüklemi zaman ve durum bakımından tüm- Y ok çok yorgunmuş, y o k iştahı yokmuş.
lediklerinde zarf tümleci olur. Edirne’den Ardahan’a kadar bizim değil
Zam an zarfı tümleci yüklemin anlamını za mi bu yurt?
man bakımından tam amlar: Yıllık iznini kışa Böyle dokunaklı konuştuğu için üzül
rastlatacakmış. düm.
Durum (hal) zarfı tümleçleri yüklemin an
lamını durum ve nitelik bakımından tam am Yapı ve Anlam Bakımından Cümle Çeşit
lar, eylemin nasıl yapıldığını, nasıl olduğunu leri
gösterir: Bu rüzgâr camları teker teker kı Bildirdikleri anlama göre olumlu ya da olum
racak. suz cümleler, soru, şart ya da ünlem cümleleri
Nicelik zarfı tümleçleri yüklemin anlamını vardır.
220 CÜZAM
Sözdizimi yönünden cümleler kurallı cümle uyan bağımsız cümlelerin, anlatıma hareket
ve devrik cümle olmak üzere ikiye ayrılır. kazandırm ak amacıyla birbirinden virgülle
Türkçe cümle yapısında yüklem cümlenin so ayrılıp peş peşe sıralanmasından oluşur. H er
nundadır (kurallı cümle) ve öbür öğeler anla biri birer bağımsız cümledir, ama aralarında
mın gereğine göre yer değiştirebilir. Örneğin: bağlaç değil, virgül kullanılır: “Ahm et bakka
“Ben dün onu okulda gördüm ” cümlesinde la uğradı, ekm ek aldı, okula gitti.”
yüklemin yanında yer alan “okulda” tümleci
vurguludur ve bunun yerine öbür sözcükler CÜZAM, deride, kol, bacak ve yüz sinirlerin
den hangisi vurgulanmak isteniyorsa, yükle de, burunda ve vücudun öbür bölümlerinde
min yanma o sözcük gelebilir. Ö te yandan, ağır doku bozukluklarına yol açan bir hasta
konuşm alarda ve şiirlerde anlatıma canlılık lıktır. Lepra ya da Hansen hastalığı olarak da
kazandırm ak için kullanılan devrik cümle bilinen cüzamın etkeni Mycobacterium leprae
(yüklemi sonda yer almayan cümle) giderek denen, çomak biçiminde bir bakteri yani
bugünkü düzyazıda da yaygınlaşmaktadır. basildir. Bu hastalığa yakalananların derisin
“Onu gördüm ” yerine kullanılan “Gördüm de şişkin yum rular oluştuğu için özellikle
onu” cümlesi devrik cümledir. yüzün görüntüsü çok bozulur. Hastalık sinir
Cüm leler yapılarına göre de basit cümle ve leri de etkilediğinden, özellikle kol ve bacak
bileşik cümle olmak üzere ikiye ayrılır. Basit lardaki duyu yitimi nedeniyle hastalar derile
cümle bir tek düşünce, duygu ya da yargı bil rine sivri uçlu bir şey batırılsa ya da ateş
dirir: “Okuldan eve döndüm .” Bu tür cümle tutulsa bile hiç ağrı duymazlar. Kasları zayıf
nin bir tek yüklemi vardır; başka bir cümleciği layıp güçsüz düştüğü için de hareket yetenek
tamamlamadığı gibi, başka bir cümlecik de leri iyice azalır. G erek bu kas zayıflığından
onu tamamlamaz. Oysa birden çok duygu, doğan tembellik, gerek dış etkenlere tepki
düşünce ya da yargı bildiren bileşik cümle ayrı vermeyi engelleyen duyu yitimi nedeniyle
ayrı birer yargısı bulunan cümleciklerden olu cüzam eskiçağlarda “miskin hastalığı” olarak
şur: “Okula giderken, bakkala uğradım .” anılmıştır.
Böylece kendi başına tam bir yargı bildirm e Cüzam bir bakteriden ileri geldiği için
yen, cümlede başka yargılarla tamamlanan ya bulaşıcı bir hastalıktır. Am a öbür mikrobik
da başka yargıları tamamlayan cümle bölüm hastalıklar gibi dokunmayla ya da tükürük
lerine cümlecik denir. Asıl yargıyı bildiren, yoluyla kolay kolay bulaşmaz. Sağlıklı bir
yüklemi olan ve başka cümleciklerle tam am insanın cüzama yakalanması için hastaların
lanan cümleciğe temel cüm lecik, temel cümle The Leprosy Mission
ciği tamamlayan bir yargıyı bildiren cümleciğe
de yan cümlecik denir. Örneğin, yukarıdaki
cümlede “okula giderken” yan cümleciği,
“bakkala uğradım ” temel cümleciğini tam am
lam aktadır. Cümlede olduğu gibi, cümlecikte
de özne, tümleç ve yüklem bulunursa da, yan
cümlecik yüklemleri çoğu zaman isim fiil (gel
mek, geliş, gelme), bağ-fiil (gelip, eskidikçe)
ve sıfat-fiil (gelen, eskimiş) gibi fiilimsilerdir.
Bağlantılarına göre ise bağlı cümle ve sıra
cümle olmak üzere iki çeşit cümle vardır.
Bağlı cümle, tek başına cümle olmakla birlik
te aralarında anlam ilgisi bulunduğundan, bir
likte kullanılması gereken ve bu nedenle bağ
laçlarla (ve, ya da, ama, çünkü, gerek... ge
rek, vb) birbirine bağlanan cümlelerden olu Cüzama yakalanm ış 14 yaşınd a EndonezyalI b ir
çocu ğu n, 1979 M a rt'ın d a ilaç te d a visin e başlam adan
şur: “Onu aldım ama getirem edim .” Sıralı önceki (solda) ve te d a viye başladıktan üç yıl sonraki
cümle ise anlamları ve zamanları birbirine (sağda) d u ru m u .
ÇAD 221
arasında uzun yıllar yaşaması ve yakın tem as ve O rta A frika Cum huriyeti, doğusunda Su
ta olması gerekir. dan vardır.
Hastalığın ağır ya da hafif geçmesi kişinin Ülkedeki en etkileyici doğal görünüm Ni
cüzam m ikrobuna göstereceği dirence bağlı jerya sınırındaki Çad G ölü’dür. Sığ olan Çad
dır. Hastalığın hafif biçimi, deride beliren ve Gölü Şari İrm ağıyla beslenir. Sular yükseldi
kendi kendine iyileşen yaralardan öteye geç ği zaman 25.900 km2 olan göl alanı, çekildi
mez. Am a yeterince dirençli olmayan kişiler ğinde 10.360 km2 olur. Gölde balık boldur.
hastalığa yakalanır ve düzenli bir tedavi gör
m ezlerse, zamanla kolları ve bacakları sertle
ÇAD 'A İLİŞKİN BİLGİLER
şir, el ve ayakları pençe biçimini alabilir.
Ayrıca duyu yitimi nedeniyle hastanın hiç YÜZÖLÇÜMÜ: 1.284.000 km2.
farkına varm adan kendini yakması ya da bir NÜFUS: 5.265.000 (1987).
yerini kesmesi tehlikesi de vardır. Cüzamlılar YÖNETİM: Danışma meclisi olan tek partili cum huriyet.
da görülen biçim bozukluklarının çoğu da BAŞKENT: N'Djamena.
aslında bu tür kazalardan ileri gelir. DOĞAL YAPI: Dört yanı karalarla çevrili olan ülke,
güneydeki nem li ve tropik alanlardan, kuzeydeki
Cüzam çok ender olarak ölümle sonuçla kurak ve çorak çöle kadar uzanır. Batıdaki Çad
nan bir hastalıktır; ama tedavi edilmeyen G ölü'nün büyüklüğü mevsime göre büyük ölçüde
kronik hastalarda daha ağır ve ölümcül hasta değişir.
BAŞLICA ÜRÜNLER: Darı, şekerkamışı, manyok, et,
lıklara yakalanma olasılığını artırır. pamuk.
Bugün dünyada, büyük bölümü Batı ve BAŞLICA İHRAÇ ÜRÜNÜ: Pamuk.
O rta A frika, Güney Am erika ve Güneydoğu ÖNEMLİ KENTLER: N'Djamena, M undu, Sarh.
A sya’da olmak üzere 10-15 milyon kadar
cüzamlının olduğu sanılmaktadır.
Yüzyıllar boyunca insanlar cüzamı işledik Çad üç ana coğrafya bölgesine ayrılır. En
leri günahların cezası olarak gördükleri için çok yağış alan güney bölgesi fundalıklar,
en korkunç hastalıklardan biri saydılar. Bu yüksek otlar ve yaprak dökmeyen ağaçlarla
yüzden, hem cüzamlıları günâhkar kabul et kaplıdır. Burası ülkenin en zengin tarım
tikleri, hem de hastalığın bir kez dokunm akla bölgesidir. Kuzeye gidildikçe yağış azalır ve
bulaştığına inandıkları için cüzamlıları toplum otlaklar cılızlaşır. Bu bölgede fil, zürafa, aslan
dışına ittiler ve yaşamlarını dilenerek kazan ve çita gibi hayvanlarla zengin bir yabanıl
mak zorunda bıraktılar. yaşam vardır. Ç ad’ın kuzey bölümü çok az
G ünüm üzde cüzam ilaçla tedavi edilebilen yağış alır; 3.415 m etre yükseklikteki volkanik
bir hastalıktır. Am a tedavinin uzun sürmesi Tibesti D ağlan’mn kuzey yamaçları Sahra
ve ilaçların pahalı olması, dünyanın yoksul Çölü’ne kadar uzanır.
ülkelerinde hastalığın tümüyle önlenmesini Ç ad’da değişik din ve dilleri olan ve çok
geciktirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü bu çeşitlilik gösteren bir nüfus vardır. Nüfusun
hastalığa karşı savaş açarak çiçek hastalığı çoğunluğu daha verimli olan güneydedir.
gibi cüzamı da yeryüzünden silmek üzere bir Çölde ise göçebe A raplar yaşam aktadır.
kam panya başlatmayı planlamıştır. Ülkenin başlıca ürünleri pam uk, pirinç,
darı ve mısırdır. Sığır yetiştiriciliği önemlidir.
Bunun yanı sıra koyun ve keçi de beslenir.
ç
Çad çok yoksul bir ülkedir; kuraklık, açlık ve
hastalıklar halkı kırar geçirir. Sanayi gelişme
miştir. Enerji kaynaklarının ve iletişim araçla
rının yetersizliği ülkenin önünde önemli bir
engeldir. Başkent, Şari Irmağı üzerindeki
N ’D jam ena’dır.
ÇAD, O rta A frika’da, dört yanı karayla Çad 1900’lerde Fransız sömürgesi olana
kuşatılmış bir ülkedir. Kuzeyinde Libya, batı kadar Müslüman A raplar’m egemenliği altın
sında N ijer ve Nijerya, güneyinde Kam erun daydı. 1910’da bugünkü O rta Afrika Cum-
222 ÇAĞATAY HANLIĞI
daki Safevi ordusunun Hoy yakınlarındaki manlI ordusu 6 Eylül 1514’te Safeviler’in
Çaldıran Ovası’nda toplandığı öğrenilince, başkenti Tebriz’e girdi. Yavuz Sultan Selim
Osmanlı ordusu buraya yöneldi ve iki ordu 23 kışı bu yörede geçirmek düşüncesindeyken
Ağustos 1514’te karşı karşıya geldiler. erzakı azalan orduda huzursuzluk baş göste
Osmanlı ordusunda sağ yana A nadolu Bey rince İstanbul’a doğru yola çıktı.
lerbeyi Sinan Paşa, sol yana Rumeli Beyler Çaldıran Savaşı’nın sonunda, en önemlisi
beyi Haşan Paşa kom uta ediyordu. Yavuz Dulkadıroğulları Beyliği olmak üzere Doğu
Sultan Selim ise 10 bin tüfekli yeniçeri, topçu ve Güneydoğu A nadolu’daki beyliklerin tü
ve kapıkulu süvarileriyle m erkezde bulunu mü Osmanlı egemenliği altına girdi. T ebriz’in
yordu. Osmanlı ordusu çok yorgun olmasına ve İran topraklarından bir bölüm ünün ele
karşın ateşli silahlar, özellikle de top bakım ın geçirilmesiyle Safeviler ile M ısır’daki M em
dan üstün durumdaydı. Safevi ordusu ise atlı lûklar arasındaki bağlantı kesildi.'B u durum
asker sayısı yönünden daha güçlüydü. H er iki Yavuz Sultan Selim’in daha sonra Memlûk-
ordunun da yaklaşık 120 bin askeri vardı. lar’ı yenmesinde önemli rol oynamıştır. Aynca
Süvarilerine çok güvenen Şah İsmail ilk anda Tebriz’den geçip A nadolu’ya ve Suriye’ye
Osmanlı ordusunun kanatlarına yüklenerek giden İpek Y olu’nun denetimi de bundan
çevirmek, sonra da merkezini çökertm ek böyle Osm anlılar’ın eline geçmiştir. Çaldıran
istiyordu. Bu amaçla giriştiği saldırı başlangıç Savaşı’nın bir başka özelliği de 200 yılı aşkın
ta başarılı oldu. Am a Osmanlı topçusunun bir süre devam edecek olan Osmanlı-İran
açtığı ateş karşısında süvariler dağılmaya baş savaşlarının başlangıcı olmasıdır.
ladı. M erkezdeki yeniçerilerin karşı saldırısıy
la da Safevi ordusu tam bir bozguna uğradı. ÇALGILAR bak. MÜZİK ALETLERİ.
Yaralanan Şah İsmail savaş alanından güçlük
le uzaklaşabildi. Eşi Taçlı Hanım ise Osmanlı- ÇALI. En fazla 5 m etre boya ulaşabilen,
lar’a tutsak düştü. Şah İsmail’i izleyen Os ağaçtan daha küçük odunsu bitkilere çalı adı
A - Z Collection
verilir. Çalıları ağaçlardan ayıran tem el özel Türkiye’de de bulunan iki türden biri olan
likler, ağaçların tersine ana gövdelerinin bir bayağı çalıkuşu (Regulus regulus) bir Avrasya
den fazla olması ve dallanmanın toprağa kuşudur. Türkiye’de başta Karadeniz yöresi
yakın düzeylerden başlamasıdır. Ayrıca çalı olmak üzere kıyı bölgelerindeki iğneyapraklı
larda, bitkinin tacını oluşturan ve yukarı orm anlarda yaşayan bu kuşun gövdesinin üst
doğru büyümesini sağlayan tepe sürgünü de bölümleri yeşilimsi, alt bölümleri ise beyaza
bulunmaz. Çokyıllık oldukları için çalıların yakın bir renktedir. Başının tepesinde çevresi
gövdeleri her yıl kuruyup çürümez. ince siyah şeritle çevrili sarı bir leke bulunur.
Bütün bu ayırt edici özelliklerine karşın çalı Erkekte sarı lekenin üzerinde kırmızı bir çizgi
ve ağaç ayrımı çok belirgin değildir. Koşullar
değiştiğinde ağaçlar çalılaşabileceği gibi, çalı
lar da uygun koşullarda ağaç görünüm ü alabi
lir. Bazı bitkilerin hem çalı hem de ağaç
biçimleri vardır. Örneğin, manolyanın bazı
türleri çalı, bazı türleri de ağaç özellikleri
gösterir.
Çalılar orm an ve korulardaki ağaçların
altında, çalı örtüsü denen bir bitki katmanı
oluştururlar. Çalı örtüsü yaban hayvanlarına
barınak ve besin sağladığı gibi, yeni yetişen Böcek y iy ic i b ir kuş o lan çalıkuşu özenle hazırladığı
ağaç fidanlarını da yaşamlarının ilk birkaç yuvasını çam g ib i kozalaklı ağaçların üzerine kurar.
yılında sert rüzgârlardan ve kötü hava koşul
larından korur. Kurak yörelerdeki dağ ya vardır. Bayağı çalıkuşu çam ve ladin gibi
m açlarında ve yükseltilerde bitki örtüsünün sürekli yeşil kalan ağaçların bulunduğu or
büyük bölümünü çalılar oluşturur. Akdeniz manlık yerlerde yaşar. “Ziit ziit” sesi çıkara
çevresiyle yazları uzun ve kurak geçen benzer rak tiz bir şakımayla öter. Bütün çalıkuşları
yörelerin çalılık alanlarına maki denir (bak. gibi bayağı çalıkuşu da yuvasını örümcek
MAKİ). ağlarıyla birbirine bağladığı yosunlardan ya
Ç alılar çiç e k le r i, m e y v e le r i v e yap rak ları pıp bir ağaç dalma asar. Yuvanın içini de
için park v e b a h ç e le r d e sü s b itk isi olarak tüylerle döşer. Dişi genellikle nisanda yuva
k u lla n ılır. Ö z e llik le y e şil alan ların k ış m e v si ya, soluk renkli ve kahverengi benekli 5-10
m in d ek i çıp lak g ö rü n tü sü n e b iraz can lılık yum urta bırakır; mayıs ya da haziranda bir
k a tm aları a çısın d an çalılar ço k d eğ erlid ir. kez daha yumurtlar.
Ç alı tip i b itk ile r k o la y yetişir; an cak iyi so n u ç Türkiye’de kıyı bölgelerindeki orm anlarda
e ld e e d ile b ilm e si için d ik k a tle b u d an m aları, bulunan sürmeli çalıkuşu (Regulus ignicapil-
y en i sü rgü n g elişim in i g ü çle n d irm e k için y a ş lus) A vrupa’da ve Batı A sya’da yaşar. Bayağı
lan an g ö v d e le r in k e silm e si g erek ir. Ç alılar da çalıkuşuna çok benzem ekle birlikte gözlerinin
ö te k i b itk iler gib i b e sle n m e k zo rü n d a o ld u hizasında uzanan sürme gibi ince ve kara
ğ u n d a n , ara sıra g ü b r e le m e y i d e u n u tm a m a lı çizgiyle ondan ayırt edilir. Sürmeli çalıkuşu
dır. (Ayrıca bak. BAHÇECİLİK VE BAHÇE MİMAR Türkiye’nin en küçük ve en güzel kuşları
LIĞI; B u d a m a .) arasındadır.
Çalıkuşlarınm Kuzey A m erika’da yaşayan
ÇALIKUŞU. Kuzey yarıküredeki iğneyaprak- iki türü ürem ek için A laska’ya göçer, kışı ise
lı orm anlarda yaşayan dört tür ötücükuşa güneydeki G uatem ala’da geçirirler. Altın te
çalıkuşu denir. Küçük ve yuvarlak gövdeli, peli çalıkuşu (Regulus satrapa) bayağı çalıku-
kısa gagalı olan çalıkuşları Regulus cinsini şuna çok benzer; bu yüzden bazı uzmanlarca
oluşturur. Boyları 9 santimetreyi geçmez; tüy bu iki kuş aynı türden kabul edilir. Yakut
renkleri genellikle yeşilimsi gridir. Çalıkuşla- tepeli çalıkuşu (Regulus calendula) ise öteki
rının en belirgin özellikleri tepelerindeki par türlerden biraz daha iricedir. Bu türün erkeği
lak renkli şeritlerdir. nin başında küçük ve parlak kırmızı bir benek
228 ÇALIŞMA VE İŞGÜCÜ
topraklarım bırakıp, işlerini değiştiremezler saatten fazla çalışırlardı. 19. yüzyılda işçiler
di. Serflere de, kölelere olduğu gibi em ekleri çalışma koşullarını düzeltmek amacıyla birlik
nin karşılığı olarak para ödenmezdi. ler ve sendikalar kurmaya başladılar. Örgütlü
Ortaçağ kentlerinde kendi hesabına çalışan bir topluluğa bağlı işçiler, ücretler ve çalışma
terziler, ayakkabıcılar, mücevherciler, halıcı koşullarına ilişkin olarak işverenlerle yapılan
lar, bıçakçılar gibi zanaatçılar çalışma koşulla pazarlıklarda daha güçlü bir konum a sahip
rını düzenlemek amacıyla meslek birlikleri ya oldular (bak. SENDİKA).
da loncalar kurmuşlardı {bak. L o n c a ). Z ana 19. yüzyılda düşük maliyetlerle, büyük
atçılar hizmetleri ya da ürettikleri malların m iktarda mal üreten fabrika sistemi kesin
karşılığında para alırlardı. olarak yerleşti. Torna tezgâhı gibi metal ya da
Sanayi Devrim i’yle birlikte çalışma koşulla tahta eşyaya biçim verip işleyen makinelerin
rı değişti. Atölyeler ve fabrikalar kuruldu, keşfinin bu gelişmedeki payı büyüktür. Sana
köm ür ocakları açıldı; kırsal bölgelerdeki yinin gelişmesi ve fabrikaların yaygınlaşma
topraksız ve yoksul köylüler kentlere göç sıyla birlikte işgücünün uzmanlaşması gerekti;
ederek, buralarda çalışmaya başladılar. G ü işçiler arasında, yaptıkları işin niteliğine göre,
nün belirli saatlerindeki çalışmalarının karşılı nitelikli ve niteliksiz işçi gibi ayrımlar ortaya
ğı olarak işçilere ücret ödenmeye başlandı. çıktı.
18. yüzyılda, Sanayi Devrimi sırasında ve 20. yüzyılda bilgisayarların ve yeni teknolo
sonrasında çok düşük ücretlerle çalıştırılan jilerin üretim e katılmasıyla, bir zamanlar
işçilerin çalışma koşulları çok kötüydü. Pa insanların çalıştırıldığı işlerin bir bölümünü
muklu dokum a fabrikalarında küçük çocuklar m akineler, robotlar ve bilgisayarlar yapmaya
ve kadınlar çok düşük ücretler karşılığında 12 başladı. Sanayinin yanı sıra bankacılık, sigor
tacılık, turizm, eğitim ve sağlık gibi hizmet
veren işyerlerinin önemi arttı.
Ücret
Ü cret ya da maaş işverenlerin çalışma karşılı
ğında işçilerine yapmış olduğu ödemedir.
Ü cretler para olarak ödenir, ama bazen başka
biçimlerde ödendiği de olur. Örneğin, işve
renler işçilere ucuz konut sağlarsa, bu bir tür
ek ücret olarak kabul edilir.
Ü cretler işçi sendikaları ile işveren kuruluş
ları arasında yapılan pazarlıklar sonucu sapta
nır. Bazı ülkelerde hüküm etler asgari ücretle
ri saptar. Emeklilik ya da sağlık sigortası için
yapılan ödem eler ile gelir vergisi, işçiye öde
me yapılmadan, toplam ücret üzerinden kesil
Çağdaş te k n o lo ji yen i iş alanları yara tm ıştır. diği için, bir kişinin toplam geliri ile gerçekte
230 ÇALLI
Ara Güler
Ressam İbrah im Çallı yen i b ir ressa m lar kuşağının
ye tişm e sin i sağlam ıştır.
bir arada olmak üzere ağacın kısa sürgünleri Türkiye’deki orm anlarda en çok bulunan
nin ucunda oluşur. E nder olmakla birlikte tek çam türleri kara çam (Pinus nigra), sarı çam
yapraklı sürgünler de görülür. Ö teki kozalaklı ( Pinus sylvestris), kızıl çam (Pinus brutia),
bitkilerde olduğu gibi çamda da bitkinin H alep çamı (Pinus halepensis) ve fıstık çamı
üremesini kozalaklar sağlar. Aynı ağaçta hem dır (Pinus pinea). Bu türlerin hepsinin kısa
erkek hem de dişi kozalaklar bulunur. Erkek sürgünleri iki yapraklıdır. Bir kara çam çeşidi
kozalaklar dişilere göre daha küçüktür. E r olan Toros kara çamı doğu ve güneydoğu
kek kozalağı oluşturan pulların her birinde dışında hemen her bölgede, genellikle başka
ikişer çiçektozu kesesi vardır. Dişi kozalaklar çam türleriyle karışık olarak bulunur. Batı
da ise her pulun altında ikişer tohumtaslağı A nadolu’nun dağlık bölgelerinde ise katışık
bulunur. İlkbaharda ya da yaz başında kese sız orm anlar oluşturur. San çam özellikle
lerden çıkan çiçektozları rüzgârla çevreye Karadeniz Bölgesi’nde yaygındır. Kızıl çam
dağılır. Dişi kozalaklar açılarak çiçektozlarını ise Türkiye’de en geniş alanı kaplayan çam
alır. Asıl döllenme bir sçnraki ilkbaharda, türüdür. Gerçek yayılma alanı Akdeniz kıyı
dişi kozalağın içinde gerçekleşir. Tohum ların ları olmakla birlikte Trakya ve Karadeniz’de
olgunlaşması ise iki ya da üç yıl sürer; de kendiliğinden yetişir. Halep çamı A dana
tohum lar olgunlaşırken dişi kozalaklar da yakınında çok küçük bir alanda kızıl çamlarla
odun gibi sertleşir. Sertleşip olgunlaşan koza karışık olarak bulunur. Fıstık çamı ise A kde
niz çevresinde, Bergam a, Aydın ve M uğla’da
yaygındır. Ayrıca Karadeniz kıyılarında da
bulunur.
Çam ağacının değeri öncelikle, kullanışlı
kerestesinden ve kâğıt yapımında kullanılan
selülozun kaynağı oluşundan gelir. Kuzey
A m erika’ya özgü Veymut çamının (Pinus
strobus) kerestesi özellikle evlerin iç bölümle
rinde ve mobilya yapımında kullanılır. Cali
fornia kıyı şeridinin yerli bitkilerinden olan
M onterey çamı (Pinus radiata) A vustralya’da
ticari amaçla yetiştirilen çam türlerinin başın
da gelir. Avustralya’da iğneyapraklı ağaçlarm
başka cins ve türleri bulunmakla birlikte,
kıtanın yerlisi olan çam türü yoktur. A vrupa’
nın en değerli kerestelik ağaçlarından biri
lakların pulları açılır ve bazı türlerde kanatlı olan sarı çam İskandinav ülkelerinde ve
olan tohum lar rüzgârın etkisi ile çevreye SSCB’de geniş çapta yetiştirilir. Bu türün
dağılır. Bazı türlerde ise kozalaklar çürüye kerestesi inşaat işlerinde kullanılır ve tele
rek, yanarak ya da hayvanlarca açılır. fon direği yapılır. Ayrıca tren yollarının ah
Çamların 100 kadar türü bilinmektedir. Bu şap bölümlerinde de bu çamın kerestesi kulla
türler kuzey yarıkürenin serin bölgelerinin ve nılır.
tropik kuşağın kuzey kesimlerindeki dağların Çam ağaçlarının kabuklarından sızan reçi
yerlisi olan herdemyeşil bitkilerdir. Aslında ne, çamın m antar hastalıklarından ve zararlı
bütün iğneyapraklılar gibi çamlar da solan böceklerin saldırısından korunm ak için üretti
yapraklarını dökerek yeni yapraklar verir. ği, antiseptik etkili bir savunma aracıdır.
A ncak bu bitkilerin bütün yaprakları aynı Reçineden boya ve vernik gibi yararlı ürünler
anda dökülmediğinden tümüyle yapraksız elde edilir. A vrupa’da üretilen reçine ve
kalmazlar. Çok dayanıklı bir bitki olan çam terebentinin büyük bir bölümü uzun ve sert
besince fakir topraklarda, kışın şiddetli don, yaprakları, üç-dört tanesi bir arada ve her biri
yazın da kuraklık görülen yörelerde bile 15 cm kadar uzunlukta kozalakları olan sahil
yetişebilir. çamından (Pinus pinaster) çıkarılır. Ağacın
ÇAMAŞIR YIKAMA 233
y m ^ -r'fc.—
Electrolux-Wascator
Bir çamaşırhanede,
madeni parayla işleyen
otom atik çamaşır
yıkama (solda) ve
kurutma makineleri
(sağda).
ÇAN 235
çözücüler kullanılır. Petrollü çözücüler çam a çanların en temel ve yaygın olan kullanım
şır makinesi gibi açık bir m akinede kullanıla biçimi işaret verm edir. Saat başlarını belirt
bilir; ama yapay çözücüler açık havada hızla me, yas ve şenlikleri duyurma, tapınmaya
buharlaştığından, olası tehlikelere karşı, ka çağırma, tehlikeyi haber verme amacıyla kul
palı ve hava geçirmeyen m akinelerde kullanıl lanılırlar. Sahipleri izlerini bulsun diye hay
malıdır. Temizlenecek parçalar kumaşlarına vanların boynuna asılan çanların yanı sıra,
ve renklerine göre ayrılır. Temizleme işlemi işaret verme amacıyla ulaşım araçlarında kul
yıkama ve durulam a gibidir, ama su yerine lanılan çanlar da vardır. Gem ilerde çan, bir
yapay çözücü kullanılır. Çözücü çabuk buhar başka adıyla kam pana, saati ve nöbet değişik
laştığı için bu yöntemle yapılan temizleme liklerini haber vermek için kullanılır.
işlemine “kuru tem izleme” adı verilmiştir. Kilise ve kızak çanlarında ses, çanın içinde
Tem izlem eden sonra giysiler buharla ütü ki çan topuzunun çanın içine vurmasıyla elde
lenir. edilir. Çıngırak adı verilen küçük çanlarda,
çan topuzu yerine ufak metal parçaları ya da
ÇAMUKA bak. G ü m ü ş b a l i ğ i v e Ç a m u k a . saçma kullanılır. Çin’deki kimi çanlarda da,
çekiç ya da tokm akla çanın dış yüzeyine vuru
ÇAN, genellikle m etalden, bazen de tahta, larak ses elde edilir. Çan yapımında çoğun
boynuz, cam ve kilden yapılan, sallandığında lukla bakır, tunç, gümüş ya da demir gibi m e
ya da kenarına vurulduğunda çınlayan içi boş taller kullanılır.
bir kaptır. Çanlara eskiçağlardan bu yana her Çanlar toparlak ya da yum urta biçiminde,
uygarlıkta rastlanır. Pek çok çeşidi bulunan kesiti ise yuvarlak, dikdörtgen ya da çokgen
çanlar değişik amaçlarla kullanılır ve kulla olabilir. Batıda yaygın olan, lale biçimindeki
nıldıkları amaca uygun biçimler alır. çanlardır. Çeşitli kültürlerde çanların süslen
Eskiçağlarda çanların özel güçleri olduğu mesine özen gösterilmiş, çan süslerinde sim
na, tanrılara seslenmeye, büyü yapmaya ve gesel öğelere yer verilmiştir.
bozmaya, kötü ruhları kovmaya, yağmur yağ Çanlar boyutlarına göre değişik sesler çı
dırmaya yaradığına inanılırdı. Günüm üzde karır. En büyük çan en kalın sesi verir. Farklı
S. S. Sarna
Hindistan'da günlük
yaşamda çok çeşitli çanlar
kullanılır. Ust sıra, soldan
sağa: Deve çanı, sucu çanı,
kutsal inek çanı, Hindu
tapınağı çanı. Orta sıra:
Hint fakiri çanı, fil çanı, tek
atlı ya da iki tekerlekli
araba çanı. Alt sıra: Tatlıcı
çanı, düğün çanı, öküz
çanı.
236 ÇAN
>■«:{
sesler çıkaran çanlarla oluşturulmuş “çan Tunç Çağı’ndan bu yana döküm yöntemiyle
sistemi”nden elde edilen toplu çan sesi ile yapıldı. Çan döküm ü günümüzde de önemini
müzik yapılabilir. Bir çan sisteminde genellik korum aktadır. Döküm için çanın boyutlarına
le 5 ile 12 arasında değişen sayıda çan göre bir kalıp hazırlanır. Çanın alması istenen
bulunur. Çan sistemi ile müzik yapabilme biçime göre hazırlanan bu kalıbın dış yüzeyi
beceri gerektiren bir sanattır. kum ya da harçla kaplanır. Kalıbın çevresine,
Çan tokm aklarına bağlı tahta kaldıraçları çanın kalınlığını oluşturacak biçimde bir boş
ve pedalları bulunan ve bir klavye aracılığı ile luk bırakarak kubbe biçiminde ikinci bir kalıp
çalman kariyon adlı çalgı en az 23 çandan yerleştirilir. Eriyik durumdaki metal alaşımı
oluşur. Genellikle bir kuleye yerleştirilen aradaki boşluğa dökülür. Çan döküm ünde
kanyonların en ünlülerinden biri Belçika’daki genellikle bir bakır ve kalay alaşımı olan tunç
Bruges’tedir. 17. yüzyılda Flaman çan dö kullanılır. Çanın çatlamasını önlemek için
kümcüleri kariyon sanatını doruk noktasına metalin soğuma süreci sürekli denetlenir.
ulaştırdılar. 74 çandan yapılmış 92 ton ağırlı Büyük boyutlu çanların soğuması iki hafta
ğındaki dünyanın en büyük kariyonu New sürebilir. Çan soğuduktan sonra kalıp kırıla
Y ork’da Riverside Kilisesi’nde bulunan rak yüzeydeki ve içindeki pürüzler temizlenir;
Laura Spelman Rockefeller A nıtı’ndadır. döndüre döndüre iç yüzeyi kesici aletlerle in
celtilerek çandan istenilen tını elde edilir. Çan
Çanlar Nasıl Yapılır? daha sonra cilalanır.
Müzik aletlerinin en eskilerinden biri olan İlk çanlar Tunç Çağı’nda yapılmıştı. T ari
çanlar, yaklaşık 4.000 yıl öncesindeki hin en usta çan yapımcıları,* İÖ 1000’lerde
ÇANAK ÇÖMLEK 237
düşük ısıda fırınlandığında, saydamlaşarak Bir çanak çömlek atölyesinde hamur, yapılacak
camsı bir görünüm alıyordu. Kaolin ve pe eşyanın büyüklüğüne göre, eşit parçalara ayrılır.
tuntse ile yapılan çanak çömleğe porselen adı Örneğin bir kâse yapılacaksa, kâsenin dış yüzeyine
göre b içim lendirilm iş olan kalıba bu parçalar birer
verildi. Çin porselenleri, yapıldıkları dönem
birer atılır. Profil adı verilen metal kol hızla dönmekte
de ülkeyi yöneten hanedanın adıyla anılırdı. olan kalıbın içine in d irilir. Bu işlem çamurun
Bunlardan en ünlüleri Tang, Sung ve Ming açılmasını ve kalıba göre biçim lenm esini sağlar.
porselenleridir. Daha sonra kurutma, pişirm e ve bezeme işlem lerine
geçilir.
Avrupa’ya ulaşan Çin porselenleri büyük hay
ranlıkla karşılandı. Avrupalı çanak çömlek ya başlarında geliştirilen bir tür gözeneksiz sert
pımcıları Çin porselenini taklit etmeyi de seramik Chelsea, Bow W orcester, Coalport,
nediler. 1675’te -Fransız çanak çömlek yapım Lowestoft ve D erby’deki fabrikalarda üretil
cıları bildikleri tek saydam malzeme olan meye başlandı.
cama kalay oksit katarak porselene benzeyen A vrupa’da günlük kullanım için üretilen
ama yeterince saydam olmayan kaplar yaptı testi, çanak ve bardakların renklendirilmesin-
lar. Bu yöntemle yapılan porselene yapay ya de daha çok yeşil, kahverengi ve gri gibi
da yumuşak porselen adı verilir. Bu türün en renkler kullanılıyordu. A lm anya’daki çanak
ünlüsü Sevr (Sevres) porselenleridir. 1710’da çömlek yapımcıları pişirme işlemi sırasında
Alm anya’da M eissen’de, yumuşak porselen fırına kürek dolusu tuz atarak yeni bir sırlama
ham uruna cam yerine feldispat katarak, Çin yöntemi keşfettiler. “Tuzlu sır” olarak bilinen
porselenine benzeyen sert porselen elde bu yöntem 17. yüzyılda İngiltere’de Stafford-
edildi. shire’de uygulanmaya başlandı. Çin porsele
18. yüzyılda İngiltere’de, Çin’den gelen sert ninin kalitesine ulaşılamadıysa da, Stafford-
seram ikler kopya edilmeye başlandı. Josiah shire dünyanın en büyük çanak çömlek m er
W edgwood adlı bir İngiliz siyah ve beyaz kezlerinden biri durum una geldi (bak. KA
renkli seram ikler üretm eyi başardı. 19. yüzyıl OLİN).
ÇANAK ÇÖMLEK 241
çömleklerin bezenm esinde çok eski zam anlar rım adasının M arm ara Denizi, Çanakkale Bo
dan beri kullanılagelmiştir. Boyam adan baş ğazı ve batıdaki Ege Denizi kıyıları oldukça
ka, kabartm a, m ine, kazıma, astar, oyma gibi düzlük ve ovalıktır. Güneyde Yunanistan
bezem eler vardır (bak. M İN E ). Bezeme sırlan sınırları içinde kalan Midilli Adası ile yarım
mamış, sırlanmış ama fırınlanmamış ya da adayı birbirinden ayıran Müsellim Boğazı’na
sırlama ve fırınlama işlemi bitirilmiş çanak bakan Edrem it Körfezi kıyıları dik olduğun
çömleğe uygulanabilir. Fırınlama sonrasında dan buradaki kıyı şeridi oldukça dardır. Kara
yapılırsa, üçüncü bir fırınlama işlemi daha M enderes ve Kocabaş çaylarının oluşturduk
gerekir. R enkler, fırınlama işlemi sırasında ları delta ovaları ile Ezine-Bayramiç Ovası,
değişebildiklerinden özenle seçilmelidir. Çanakkale ilinin başlıca verimli tarım alanla
rıdır.
ÇANAKKALE ili, boğaz oluşturacak biçimde
karşılıklı yer alan iki yarımadayı kaplayan ve ÇANAKKALE İLİNE İLİŞKİN BİLGİLER
iki denize kıyısı olan topraklarıyla konumu
bakım ından İstanbul iline benzer. İstanbul YÜZÖLÇÜMÜ: 9.737 km2.
gibi hem A vrupa, hem de Asya kıtasında NÜFUS: 417.121 (1985).
toprakları olan Çanakkale, coğrafya yönün İL TRAFİK NO: 17.
İLÇELER: Çanakkale (merkez), Ayvacık, Bayramiç( Biga,
den olduğu kadar tarih açısından da önemli Bozcaada, Çan, Eceabat, Ezine, Gelibolu, İmroz,
bir yerdir. Eskiçağların ünlü Truva Savaşı ve Lâpseki, Yenice.
20. yüzyılın başlarındaki Çanakkale Savaşları İLGİ ÇEKİCİ YERLER: Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parkı; Truva, Assos, Abydos, Ophrynion, Sigeion ve
bu topraklar üzerinde olmuştur (bak. Ç A N A K Sestos kalıntıları; Çanakkale Arkeoloji Müzesi, Ça
KALE SAVAŞLARI; T r u v a S a v a ş i ) . A sya’daki ya nakkale Askeri Müzesi, Çamyayla Atatürk Müzesi,
da Anadolu yakasındaki topraklarının büyük Çanakkale Şehitleri Anıtı ve Harp Hatıraları Müzesi,
Truva Müzesi, Avustralya, İngiliz, Yeni Zelanda
bölümü Biga Yarımadası, A vrupa’daki ya da anıtları ve şehitlikleri; Kestanbolu, Tepeköy, Külcü
Rumeli yakasındaki topraklarının büyük bö ler, Çan kaplıcaları; Kirazlı ve Balaban madensuları;
Kale-i Sultaniye; Köprülü Mehmed Paşa, Sefer Şah,
lümü de Gelibolu Yarım adası’ndadır. G elibo Yazıcıoğlu, Bolayır Gazi Süleyman Paşa, Lâpseki
lu ve Biga yarım adalarını, M arm ara’yı Ege’ye Süleyman Paşa, Umurbey Hüdvendigâr camileri,
bağlayan Çanakkale Boğazı ayırır (bak. Ç A Gelibolu Ulucamisi (Hüdavendigâr Camisi); Bolayır
Namık Kemal Mezarı.
NAKKALE B o ğ a z i ) . Türkiye’nin en büyük adası
olan G ökçeada (İmroz) Çanakkale ilinin sı
nırları içinde yer alır. G ökçeada’daki Avlaka Çanakkale ilinin Trakya yakasındaki top
Burnu ise Türkiye’nin en batı noktasıdır. raklarının kuzey bölümünü Koru Dağı enge
belendirir. Gelibolu Yarım adası, kuzeybatı
Doğal Yapı daki dağlık alandan ve Çanakkale Boğazı
İlin Anadolu yakasındaki topraklarını Biga yakınındaki küçük akarsu vadileriyle yarılmış
Dağları engebelendirir. Genellikle yayla gö
rünüm ünde ve pek yüksek olmayan düzlük
JEKIRDAl
lerden oluşan Biga Y anm adası’nın iç kesimin EDİRNE
MARMAHA
Semadırek Adası DENİZİ
de yer alan bu dağların başlıcaları Kayalı ve Saros Körfezi
Şap dağlarıdır. Güneyde Kaz Dağı’nın batıya
iELİBOLU
ve kuzeye doğru alçalıp dalgalı düzlüklere
Gökçeada
dönüşen uzantıları, yarımadanın güneybatı
ucundaki Baba B urnu’na ve ilin güney kesi ^ ------ — E C E A B
ÇANAKKALE
mine kadar uzanır. Biga Y anm adası’nın akar
suları Kumkale yakınında Çanakkale Boğazı’ B O ZC AA D A
YENİCE
na dökülen ve Eski M enderes Çayı olarak da
bilinen Kara M enderes Çayı, il sınırlarının
EGE DENİZİ
dışına çıkarak M arm ara Denizi’ne dökülen AYVACIK
Ayvacık'ta bulunan
Assos eskiçağ kenti İÖ
7. yüzyılda M id illi
Adası'ndan gelen
A io lle r tarafından
kurulm uştur.
Ara Güler
İskender’in egemenliğine girdi. Büyük İsken A ntlaşm asının imzalanmasından sonra sağ
der Pers ordularını bu topraklar üzerinde eski landı.
adı Granikos olan Kocabaş (Biga) Çayı kıyı
sında yapılan bir savaşta yenilgiye uğrattı. Ekonomi
Yöre Selevkos, Pontos ve Rom a egemenlikle Tarım Çanakkale ili halkının başlıca geçim
rinden sonra Bizans yönetimi dönem inde, İS kaynağıdır. Çok verimli toprakları olan ilde
5. yüzyılda H unlar’ın, 8. yüzyılda da Arap- zengin bir ürün çeşitliliği görülür. Am a il
lar’ın istilasına uğradı. D aha sonra, bir süre öteki Batı Anadolu illerine göre verim açısın
Haçlılar’ın ve Venedikliler’in egemenliğinde dan gerilerde kalmıştır. Bu durum un en
kalan il toprakları 14. yüzyıl başlarında Kare- önemli nedeni Çanakkale’nin kıyı şeridinde
sioğulları’nın, aynı yüzyılın ikinci yarısında da zeytincilik ve bağcılıkla uğraşan R um lar’ın
Osmanlılar’ın eline geçti. Çanakkale Boğazı’ göç etm eleri ve yerlerine gelen Balkan göç
mn sık sık batıdan gelen yabancı donanmalar m enlerin bu alana yabancı olmalarıdır. So
tarafından tehdit edildiğini gören Fatih Sultan nuçta ilin tarımsal üretiminde önemli bir yeri
M ehmed, İstanbul’u aldıktan sonra denetimi olan zeytincilik ve bağcılık uzun süren bir
sağlama amacıyla boğaz kıyılarında kaleler duraklam a dönemi geçirmiştir. Bu yörede
yaptırdı. yüzyıllardan beri belli başlı tarımsal uğraş
D aha sonra Köprülü M ehmed Paşa’nın da olan bağcılık günümüzde de önemini koru
bazı önlem ler almasına karşın Çanakkale m aktadır.
Boğazı Cumhuriyet dönemine kadar yabancı Çanakkale ilinde tahıl, baklagiller, ayçiçe
donanm aların birçok kez saldırısına uğradı. ği, susam, tütün ile çeşitli sebze ve meyve
Bunlardan en önemlisi, I. Dünya Savaşı yetiştirilir. Tarım da başta buğday olmak üze
sırasında İtilaf Devletleri donanm alarının sal re en ağırlıklı yeri tahıl üretimi tutar. Ayçiçeği
dırısıyla başlayan Çanakkale Savaşları’dır. ekimi de giderek yaygınlaşmaktadır.
ilin Biga yöresi 1920 Ocak sonlarında Kuva-yı Küçükbaş hayvancılıktan başka balıkçılık
Milliye’ye karşı çıkan birinci ve ikinci Anza- ve arıcılık da önemli bir geçim kaynağıdır.
vur ayaklanm alarına sahne oldu. 1920 ortala Hayvancılığın geliştirilmesi amacıyla kurulan
rında Yunan işgaline uğrayan Çanakkale ili tesislerden başka m andıralar ve balık konser
toprakları 1922’de Büyük Taarruz’dan sonra veciliğiyle uğraşan işyerleri de vardır.
kurtarıldı. Tüm Çanakkale ili topraklarının Çanakkale ilinde tarım a dayalı olan sanayi
kurtuluşu 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış yörede yetiştirilen tarımsal ürünleri işler.
ÇANAKKALE 245
Toplum ve Kültür
Tarih boyunca il topraklarında kurulan uygar
lıklar Çanakkale ilinde çeşitlilik gösteren ve
renkli bir kültür yapısına yol açmıştır. Bölge,
Osmanlı dönem inde değişik halklardan olu
şan nüfusuyla bu özelliğini önemli ölçüde
korum uştur. D aha sonra il topraklarına K ur
tuluş Savaşı’ndan sonra Y unanistan’a gitmek
zorunda kalan Rum lar’ın yerine Trakya’dan
gelen göçmenler yerleşti. Ezine, Bayramiç ve
Ayvacık yörelerinde ise eskiden göçer durum
da olan ve Tahtacı olarak da adlandırılan
Türkm en Y örükler varlıklarını bugün de ko
rum aktadır. Y örükler arasında halı dokum a
cılığı yaygındır. Çoğunlukla kilim desenli ve
seccade büyüklüğünde olan bu halılarda ege
men renk kırmızıdır.
İlde çanak çömlek yapımcılığı 18. yüzyıldan
beri sürdürülm ektedir. Burada yapılan çukur
tabak, küp, testi ve vazolar çok güzel bezem e
lerle süslenmiştir. Özellikle çukur tabakların
tüm iç yüzeyini kaplayan bezem eler büyük bir
ustalık örneğidir. Bezemede kahverengi, kah
verengiye çalan m or, turuncu, sarı ve lacivert
renkler kullanılmaktadır. Çanakkale kentindeki zarif saat kulesi.
246 ÇANAKKALE BOĞAZI
ta Çanakkale Zaferi kutlam aları yapılır. den gelen az tuzlu suların A kdeniz’e doğru
K entteki yükseköğretim kurum lan Trakya yönelmesinden kaynaklanır. Hızı değişken
Ü niversitesine bağlı Çanakkale Eğitim ile olan üst akıntının derinliği boğazın M arm ara
Çanakkale M eslek yüksekokullarıdır. girişinde 20 m etreye ulaşırken, Ege çıkışına
Kentin nüfusu 48.059’dur (1985). doğru 10 m etreye düşer. Alt akıntı ise A kde
niz’in tuzlu ve ağır sularını M arm ara’ya taşır.
ÇANAKKALE BOĞAZI, Ege Denizi ile M ar Boğazın ortasında kuzeyden güneye 50 m etre
m ara Denizi’ni birbirine bağlarken gerçekte derinliğinde bir oluk uzanır. Bu oluk üzerinde
İstanbul Boğazı ile birlikte Akdeniz ile K ara yer yer elips biçimli derin çukurlar vardır.
deniz’i de birbirine bağlar. Bu iki boğaz Asya Derinlik Nara Burnu önünde 102 m etreye,
ile A vrupa’yı da birbirinden ayırır. Çanakkale Çanakkale ile Kilitbahir arasında ise 109
Boğazı günümüzden 2,5 milyon yıl önce akar m etreye ulaşır. Boğazın en dar yeri 1.375
suların açtığı geniş ve derin bir vadinin sular m etre ile Kilitbahir-Çim entabya arasıdır. En
altında kalmasıyla oluşmuştur. Uzunluğu R u geniş yeri ise 8.275 m etreyle Domuzderesi
meli yakasında 78 kilometreyi, Anadolu ya kıyıları ile Erenköy kıyıları arasıdır.
kasında 94 kilometreyi bulan boğazın kıyıları Çanakkale Boğazı çok çeşitli balıkların göç
İstanbul Boğazı’na oranla daha az girintili yoludur. Balıklar mevsimlere göre K arade
çıkıntılıdır. Kıyılarda denizin yer yer aşındır niz’den Ege’ye, A kdeniz’e, oradan da K ara
dığı kayalar dik yamaçlar oluşturur. Am a deniz’e gider gelirler. Boğazda balık türü hem
özellikle Anadolu yakasında akarsuların dö çok çeşitli, hem çok boldur. İstavrit, kefal,
küldüğü yerlerde küçük düzlükler ve kumsal camgöz, kolyoz, levrek, lüfer, orkinos, pala
lar vardır. B uralarda akarsuların sürüklediği m ut gibi balıklar en çok avlananlardır. Boğaz
kum ve çakıllarla deniz sığlaşmıştır. Özellikle bu açıdan en verimli sularımızdan biridir.
Çardak ve N ara burunlarının sığ kıyıları, A m a son yıllarda hızla artan deniz kirlenmesi
görüş uzaklığının azaldığı sisli havalarda ge yüzünden balık türleri ve sayısının azalması en
milerin karaya oturm asına neden olur. Boğa dişe verici boyuttadır.
zın akıntıları kum ve çakıl birikintilerini Çanakkale Boğazı birçok tarihsel olaya
sürüklediğinden bu sığlıklar fazla geniş de sahne olmuştur. Ayrıca Yunan mitolojisinde
ğildir. bu yöreyle ilgili birçok efsane vardır. Bu
Çanakkale Boğazı’nda üst ve alt olmak efsanelerden biri kral oğlu olan Leandros ile
üzere ikili akıntı vardır. Üst akıntı Karadeniz’ ilgilidir. Leandros, sevgilisi H ero ile buluş
Çanakkale Boğazı'nın en
derin yerindeki K ilitbahir
Kalesi.
ÇANAKKALE SAVAŞLARI 247
mak için her gece boğazı yüzerek bir kıyıdan yitiren Osmanlı Devleti de savaş dışı kalmış
ötekine geçermiş. Çanakkale Boğazı’nın Y u olacaktı.
nan mitolojisindeki adı H ellespontos’tur. İngiliz-Fransız donanması Osmanlı Devleti
Helle Denizi anlamına gelen Hellespontos adı ile savaşa girdikleri Ağustos 1914’ten başlaya
Tesalya Kralı A tham as’ın kızı H elle’den gelir. rak Çanakkale Boğazı’na giriş-çıkışı denetim
Söylenceye göre Helle kardeşi Phriksos ile leri altına almışlardı. Kasım-Aralık 1914’te
üvey annesinin zulm ünden, altın postlu ve boğazı savunan Türk tabyalarına karşı birkaç
kanatlı bir koçun sırtına binerek kaçarken da saldırı düzenlediler. Am a asıl deniz hare
Çanakkale Boğazı’nda denize düşüp boğul kâtı 19 Şubat 1915’te başladı. 40 gemiden
muştur (bak. A ltin Post). oluşan İngiliz-Fransız filosunun saldırısını
Boğazın kıyısındaki Truva kenti, Home- Türk topçuları boğazın iki yakasından açtıkla
ros’un İlyada’da anlattığı ünlü Truva Savaşı’ rı şiddetli ateşle geri püskürttüler. 25 Şubat
mn geçtiği yerdir (bak. T ruva Savaşi). Batıda 1915’teki ikinci büyük saldırılarında boğazı
Çanakkale Boğazı genel olarak D ardanelles savunan dış tabyaları susturmayı başardılarsa
(Dardanel) adıyla bilinir. Bu ad, Çanakkale’ da iç tabyaların direnmesi karşısında boğaza
nin 10 km güneyindeki antik D ardanos ken giremediler. Bu durum karşısında ellerindeki
tinden gelm ektedir. Kıyılarda ayrıca, eski bütün güçleri toplayarak kesin sonuç almak
dönem lerden kalma birçok hisar vardır. B u için bir harekât düzenlemeye karar verdiler.
radaki savaşların en ünlülerinden biri de İÖ Böyle bir gelişmeyi bekleyen Türkler de
480’de büyük Pers Kralı Kserkses’in Yunanlı boğazın iki yakasındaki savunma güçlerini
larca yaptığı savaştır. Kserkses gemilerin yan artırdılar. Boğazın sularına da çok m iktarda
yana dizilmesiyle oluşan bir köprüyle Çanak mayın döktüler. 18 M art 1915 günü başlayan
kale Boğazı’nı geçmiştir. Büyük İskender de büyük saldırının daha başlangıcında İngiliz-
İÖ 334’te aynı yöntemle boğazı geçmiş ve Fransız filosundan dört zırhlı m ayınlara çarp
A sya’yı fethetm eye girişmiştir. I. Dünya Sa tı. Bunlardan ikisi battı, ikisi de hareketsiz
vaşı sırasında, 1915’te İngiliz ve Fransız deniz kaldı. Birkaç küçük gemi de kıyıdan açılan
kuvvetlerine geçit vermeyen Türk ordularının ateş sonucu savaş dışı kaldı. Bu gelişmeler
olağanüstü direnişi, boğazdaki son savaştır üzerine geri çekilmeye çalışan iki Fransız
(bak. Ç anakkale Savaşlari ). zırhlısı da mayına çarparak ağır yara aldı.
Uzun hazırlıklar sonunda giriştikleri saldırı
ÇANAKKALE SAVAŞLARI, I. Dünya Sava- nın daha ilk gününde böylesi bir yenilgiye
şı’nda İngilizler ile Fransızlar’ın Çanakkale uğrayınca İngiliz-Fransız filosu Çanakkale
Boğazı’nı ele geçirmek amacıyla Osmanlı Boğazı’ndan çekilmek zorunda kaldı.
Devleti’ne karşı açtıkları savaşlardan oluşur.
1915 yılı boyunca denizde başlayıp karada Kara Savaşları
süren savaşlar boğazı geçemeyeceklerini anla Denizden boğazı geçemeyeceklerini anlayan
yan İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin geri çekil İngilizler ve Fransızlar bu kez karadan saldır
meleriyle son bulmuştur. maya karar verdiler. Bu amaçla 25 Nisan’da
I. Dünya Savaşı’nda İngiltere ile Fransa Gelibolu Yarım adası’nda Seddülbahir ve Arı-
kendileriyle aynı safta yer alan Rusya’ya burnu’na asker çıkardılar. Çanakkale Savaş
yardım etm ek istiyorlardı. Bu yardımı karada ların ın en kanlı dönemi bundan sonra başla
Avrupa kıtasındaki güçlü Alm anya engelini dı. A rıburnu’nda karaya çıkan ve Conkbayırı’
aşam adıklarından, denizyoluyla gerçekleştir na doğru ilerleyen İngiliz birliklerini M ustafa
meye karar verdiler. Aşmaları gereken ilk Kem al’in kom uta ettiği 19. Tüm en karşıladı
engel ve ele geçirmeleri gereken ilk geçit ve bir karşı saldırıyla geri püskürttü. Am a
Çanakkale Boğazı’ydı. Bu boğazı aşarlarsa saldırıların ardı arkası kesilmedi. Mayıs, hazi
İstanbul Boğazı da kolaylıkla ele geçirilebilir ran, tem muz aylan boyunca göğüs göğüse
düşüncesindeydiler. Böylelikle Akdeniz-Ka- çarpışmalar sürüp gitti. Ağustos ayı başların
radeniz yolu İngiltere-Fransa ve Rusya’nın da savaş bir ara durakladıysa da Ç anakkale’yi
denetimine girecek, başkenti İstanbul’u bile kesinkes geçmeyi amaçlayan İngiltere hükü-
248 ÇANÇİÇEĞİ
I. Dünya Savaşı
sırasında,
Çanakkale Boğazı
açıklarında
demirlemiş
Ingiliz-Fransız
donanması.
metinin baskısı sonucu yeni bir saldırı planı Canlı renkleri özellikle arıları bu çiçeklere
hazırlandı. Donanm anın koruması altında 70 çeker. Çançiçekleri kuzey yarıkürenin serince
bin kişilik bir -güç 9 Ağustos’ta A nafartalar yörelerinde, yaprak döken ağaçlı ormanların
yöresine büyük bir çıkarma yaptı. O sırada altında, çalılıklar arasında, yetişir. Göz alıcı
A nafartalar G rubu komutanlığına atanmış NHPA/G. J. Cambridge
olan M ustafa Kemal bu saldırıyı da püskürttü.
20 A ğustos’taki ikinci saldırı da İtilâf güçleri
nin geri çekilmesiyle sonuçlandı. Çanakkale’
yi karadan da geçemeyeceklerini anlayan
İngilizler ve Fransızlar, bir-iki ay daha küçük
saldırılarla oyalandıktan sonra Kasım 1915’te
savaşı sona erdirmeyi kararlaştırdılar. Şubat
1916’ya gelindiğinde Gelibolu Yarım adası’n-
da bir tek İngiliz-Fransız askeri kalmamıştı.
Savaşın Sonuçları
Çanakkale Savaşları I. Dünya Savaşı’nm en
kanlı çarpışmalarından biri olarak tarihe geç
miştir. H er iki taraf ölü ve yaralı olarak
toplam 500 bine yakın kayıp vermiştir. Bu
savaşlar siyasal bakım dan da önemli sonuçlar
getirmiş, İngiltere ve Fransa müttefikleri olan
Rusya’ya yapmayı düşündükleri yardımı ger
çekleştirememişler, bu da Rusya’nın savaş
gücünü önemli ölçüde azaltmış ve 1917’de
Şubat ve Ekim devrimlerine yol açan etken
lerden birini oluşturmuştur.
bir bitki olduğu için pek çok çeşidi yetiştiril Yenicesi’nde bulunduğu sırada hastalandı.
miştir. Nemli yerleri ve kireçli toprakları Serez’e (bugün Y unanistan’da) götürüldü ve
seven çançiçekleri biryıllık, ikiyıllık ya da burada öldü. D aha sonra İznik’teki türbesine
çokyıllık olabilir. gömülmüştür. Halil Hayreddin Paşa İznik,
Çançiçeğinin birçok türü Türkiye’de K ara Serez ve G elibolu’da birer cami yaptırmıştır.
deniz ve Akdeniz kıyı bölgelerinde doğal Çandarlı A li Paşa (ölümü 1406), Kara Halil
olarak yetişir. Maviş adıyla bilinen, İtalya Hayreddin Paşa’nm büyük oğludur. Kazas
kökenli Campanula isophylla gibi pek çok kerlik görevindeyken babasının ölümü üzeri
türü de parklarda, bahçelerde ve saksılarda ne vezirliğe getirildi. Önce Karam anlılar üze
süs bitkisi olarak yetiştirilir. Çançiçekleri bir rine yapılan sefere katıldı. 1388’de 30 bin
kökten çok sayıda sap demeti verir. Sapların kişilik bir orduyla Tuna kıyılarına kadar
üst kısmında yer alan çan biçimindeki çiçekler akınlar yaptı. Yıldırım Bayezid dönem inde de
sıkça aralıklarla dizilidir ve çiçek açma mevsi (1389-1402) vezirlik görevini sürdüren Ali
minde çok güzel bir görünüm oluştururlar. Paşa, Timur A nadolu’ya girip 1400’de Sivas’ı
Büyük çançiçeklerinden biri olan Campa yakıp yıktığı zaman padişaha Tim ur’la bir
nula americana Kuzey A m erika’nın nemli meydan savaşma girişmemesini önerdi. Ali
orm anlarında yetişir. Bu türün çiçek salkımla Paşa Timur ordusunun Anadolu içlerine iler
rı 2 m etre yüksekliğe erişebilir. Kuzey A frika ledikçe iyice yıpranacağı, zayıf düşen bu
ve Avrasya’da yetişen Campanula rapunculus orduyu yenmenin de daha kolay olacağı
Türkiye’de de bulunur. Kök ve yaprakların düşüncesindeydi. A m a Ali Paşa’nm önerisi
dan salata yapılır; yapraklarından kabızlık kabul edilmedi. Yıldırım Bayezid 1402’de
verici ve yara iyileştirici olarak da yararlanılır. A nkara Savaşı’nda T im ur’a yenildi ve tutsak
düştü. Bunun üzerine Ali Paşa ve öbür
ÇANDARLI AİLESİ, Osmanlı D evleti’nin kom utanlar Bursa’ya çekildiler. Tim ur, Bursa
kuruluş dönem inde bireyleri kuşaktan kuşağa üzerine de yürüyünce Ali Paşa hâzineyi ala
kazaskerlik, beylerbeyliği, vezirlik gibi önem rak E dirne’ye gitti. Dağılan güçleri topladık
li görevler üstlenmiş bir ailedir. Ailenin bazı tan sonra Süleyman Çelebi’yle birlikte A na
üyeleri devlet yönetiminde büyük güç kazan dolu’ya geçti ve A nkara’ya kadar olan yerleri
mıştır. A nkara’nın Nallıhan ilçesine bağlı yeniden Osmanlı yönetimine kattı. Bu sırada
Çandır (ya da Cendere) köyünden olan Çan- Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında kıyasıya
darlı Ailesi’nin en önemli kişileri şunlardır: bir iktidar savaşı başlamıştı. Ali Paşa bu
Kara Halil Hayreddin Paşa (ölümü 1387), kargaşa sürerken öldü. Ali Paşa’dan günüm ü
Çandarlı Ailesi’nin kurucusudur. Asıl adı ze Bursa’da kendi adıyla anılan bir m ahalle,
Halil’dir. Osman Gazi’nin kayınbabası Ahi bir cami ve tekke kalmıştır.
Şeyhi E debalı’nın akrabasıydı. M edrese öğre Çandarlı İbrahim Paşa (ölümü 1429), Halil
nimi gördü. O rhan Gazi dönem inde (1324-61) Hayreddin Paşa’nm küçük oğludur. M edrese
Bilecik, İznik ve Bursa’da kadılık yaptı. I. öğrenimi gördü. B ursa’da kadılık yaptı. F et
M urad’ın (Hüdavendigâr) tahta çıkmasından ret dönemi (1402-13) diye bilinen ve Osmanlı
sonra kazaskerliğe getirildi. Bu görevi sırasın devlet düzeninin bozulduğu dönem de önce
da Osmanlı ordusunun temeli olan Yeniçeri Musa Çelebi’nin yanında yer alarak E dirne’ye
ve Acemi ocaklarını kurdu. Ayrıca Karamanlı gitti. Daha sonra Çelebi M ehm ed’le (I. M eh
bilgin Molla" Rüstem ile birlikte devlet hâzine med) işbirliğine girişti. Onun 1413’te tahtı tek
sinin kurulm asında büyük emeği geçti. başına ele geçirmesi üzerine kazaskerliğe
1364’te vezirliğe getirildi ve Halil Hayreddin getirildi. Sonra da vezir oldu. II. M urad’ın
Paşa adını aldı. Aynı zam anda beylerbeyi de 1421’de tahta çıkmasından kısa bir süre sonra
olan Hayreddin Paşa, Rum eli’de fetih hare Sadrazam Bayezid Paşa ölünce padişah, İbra
ketlerine girişti. A rnavutluk içlerine kadar him Paşa’yı sadrazam yaptı. Ölüm üne kadar
akınlar yaptı. Kavala, D ram a, Serez, Selanik, bu görevde kalan ve savaşlara katılmayan
M anastır gibi kentleri Osmanlı Devleti top İbrahim Paşa daha çok devlet örgütünün
raklarına kattı. Ordusuyla birlikte V ardar düzenlenmesiyle uğraştı.
250 ÇAN KAY-ŞEK
Çandarlı Halil Paşa (ölümü 1453), İbrahim kazaskerlik, sancakbeyliği, valilik, beylerbey
Paşa’nın oğludur. Babasının ölümü üzerine liği, vezirlik gibi görevlere getirilenler çıktıysa
1429’da sadrazam olan Halil Paşa medrese da bir daha kuruluş dönem indeki güçlerini el
öğrenimi görmüş, çeşitli kadılıklarda ve de edemediler.
kazaskerlikte bulunmuştu. Sadrazamlığı dö
neminde devlet yönetiminde büyük güç kaza ÇAN KAY-ŞEK (1887-1975), 1949’dan ölü
nan Halil Paşa, II. M urad’ın 1444’te saltanatı m üne kadar Tayvan’daki Milliyetçi Çin Cum-
o sırada 14 yaşında olan oğlu II. M ehm ed’e huriyeti’nin başkanıydı. Çin’in Zhejiang eya
(Fatih) bırakm asından sonra genç padişahın letinde, tüccar bir ailenin oğlu olarak doğdu.
deneyimsizliğinden kaynaklanan sorunları ba Çin ve Japonya’da askeri eğitim gördü. Japon
şarıyla çözmüştü. Am a Osmanlı D evleti’nin ya’da harp okulu öğrencisiyken, Çin Cum hu
başına çocuk yaşta bir padişahın geçmesini riyetinin kurucusu olan Sun Yat-sen önderli
fırsat bilen Avrupa devletleri papanın da ğindeki devrimci partiye katıldı (bak. SUN
desteğiyle yeni bir Haçlı ordusu toplamaya Y a t -Se n ) . 1925’te Sun Y at-sen’in ölümünden
giriştiler. Tehlikeyi sezen Halil Paşa, padişa sonra Çin milliyetçilerinin önderi oldu.
ha yönetimi babasına bırakm asını, savaştan 1926-28 yılları arasında Çan Kay-Şek ko
sonra yeniden tahta geçmesini önerdi. II. m utasında kuzeye doğru ilerleyen milliyetçi
M ehmed önce direndiyse de Halil Paşa’nın ordu, Çin’in denetimini ele geçirdi. Güçlü du
baskısı sonucunda padişahlığı babasına bırak rum daki komünistleri yönetim den uzaklaştı
mak zorunda kaldı. İkinci kez II. M urad rarak Nanking’de kendi başkanlığında yeni
1444’te V arna Savaşı’m kazandıktan sonra bir milliyetçi hüküm et kurdu.
tahttan gene çekilmek istedi ama Halil Paşa’ İktidarını sağlamlaştırmak amacıyla, Mao
nın ısrarlı tutum u karşısında padişahlığı bıra Çe-Tung önderliğindeki kom ünistlere karşı
kamadı. Bu durum Halil Paşa’yla II. Meh-
Hulton Picture Library
m ed’in arasının açılmasına neden oldu.
1451’de babasının ölümü üzerine tahta çıkan
II. M ehmed hemen İstanbul’u kuşatm a hazır
lıklarına girişti. Bunu haber alan Bizans
im paratoru, padişahı bu niyetinden vazgeçir
meye çalıştıysa da başarılı olamadı. Halil Paşa
da Edirne’de yapılan bir toplantıda İstanbul’
un kuşatılmasına karşı çıkmıştı. Bu yüzden
İstanbul’un fethinden sonra Bizanslılar’dan
rüşvet aldığı suçlamasıyla idam edildi. Halil
Paşa idam edilen ilk Osmanlı sadrazamıdır.
Çandarlı İbrahim Paşa (1429-1499), Çan-
darlı Halil Paşa’nın küçük oğludur. Edirne
kadısıyken babası idam edilince görevden
alındı. Bir süre sonra Fatih Sultan M ehmed
kendisini bağışladı ve yeniden aynı göreve
getirildi. Ardından kazaskerliğe yükseldi ve
1468’de Amasya Sancakbeyi Şehzade Baye-
zid’in eğitimiyle görevlendirildi. 1486’da vezir
oldu. 1498’de Hersekzade Ahm ed Paşa’nın
yerine sadrazamlığa getirilen İbrahim Paşa,
1499’da İnebahtı Seferi sırasında öldü. İbra
him Paşa, Edirne, İstanbul, Kastam onu ve
İznik’te birçok vakıf eser bırakmıştır.
Bu tarihten sonra Çandarlı Ailesi’nin yıldızı Çan Kay-Şek II. Dünya Savaşı'nda Çin ordusunun
söndü. 16.-18. yüzyıllarda bu aileden kadılık, başkomutanıydı.
ÇANKIRI 251
başlattığı amansız savaşı sürdürdü (bak. Mao Çankırı ili nüfusunun üçte ikisi köylerde
Çe T u n g ) 1928’de Pekin’i ele geçirdi. 1931’de yaşar. İlin, nüfusu 10 binin üzerinde bir tek
Japonya M ançurya’yı işgal ettiğinde bile iç kenti vardır.
savaş sürm ekteydi. 1937’de kom ünistler ile
milliyetçiler, büyüyen Japon tehlikesine karşı ÇANKIRI İLİNE İLİŞKİN BİLGİLER
bir anlaşmaya vardıktan sonra Çan Kay-Şek YÜZÖLÇÜMÜ: 8.454 km2.
birleşik cephe ordusunun başkomutanı oldu. NÜFUS: 263.964 (1985).
Çin II. Dünya Savaşı’nda M üttefik Devlet- İL TRAFİK NO: 18.
ler’in yanında yer aldı. Japonya’nın 1945’te İLÇELER: Çankırı (merkez), Atkaracalar, Çerkeş, Eldivan,
Eskipazar, İlgaz, Kızılırmak, Kurşunlu, Orta, Ovacık,
teslim olmasından sonra bir koalisyon hükü Şabanözü, Yapraklı.
meti için çalışmalar yapıldıysa da başarı sağla İLGİ ÇEKİCİ YERLER: Kenbağ, Bülbül Pınarı, Derbent,
namadı. Yeniden iç savaş başladı. 1946’da iç Kırkpınar, Işık Dağı orman içi dinlenme yerleri,
Fesleğen Bahçeleri; Salman Höyük; Gerdek Boğazı,
savaşı kazanan ve ülkenin büyük bölümünde Kayadibi, Hisariçi, İnköyü, Delik kaya mezarları;
egemenlik sağlayan Çin Komünist Partisi, Samail Kaya Tünelleri; Cendere köyü mezar odası;
Çankırı ve Asar kaleleri; Çankırı Ulucamisi; Taş
1949’da başkent Pekin’de Çin Halk Cumhuri- Mescit (Şifahane); İmaret, Ali Bey, Yeni, Mirahor,
yeti’ni kurdu. Çan Kay-Şek Tayvan’a kaçarak Pazar camileri; Çerkeş, İlgaz, Kurşunlu hamamları;
Milliyetçi Çin Cumhuriyeti adı altında yöneti Çankırı Müzesi.
mini sürdürm eye çalışırken A B D ’den ekono
mik ve askeri destek sağladı. Çan Kay-Şek Doğal Yapı
hüküm eti 1971’e kadar Çin’in resmi hüküm eti Topraklarının kuzey kesimi Karadeniz Bölge-
olarak Birleşmiş M illetler’deki üyeliğini koru si’nde güney kesimi ise İç A nadolu Bölgesi’n-
du. Ne var ki, aynı yıl Birleşmiş M illetler bir de yer alan Çankırı oldukça dağlık bir ildir.
oylama sonucunda Çin Halk Cum huriyeti’ni Anadolu Yayıncılık Arşivi
Çin’in resmi hüküm eti olarak kabul etti.
Tarih
Salman Höyük ile öteki höyüklerde yapılan
kazı ve araştırm alar Çankırı yöresine Tunç
Çağı’nda yerleşikliğini gösterir. H ititler’e
bağlı olan yörede Kaşkalar yaşıyordu. İÖ
Anadolu Yayıncılık Arşivi
1200’lerde batıdan A nadolu’ya gelen kavim-
Çankırı Ulucamisi 1522-58 arasında Kanuni Sultan
lerden Paflagonlar buraya yerleşti. D aha son Süleyman tarafından yaptırılm ıştır.
ra Çankırı, Kastam onu ve Sinop’u içine alan
yöre, buralara yerleşen halkın adıyla Pafla- dolu’ya gelmeye başlayan Türkm enler’in ya
gonya (Paphlagonia) olarak anıldı. Çobanlık yılma alanlarından biri olan Çankırı yöresini
la uğraştıkları için göçebe bir yaşam süren 1082’de Em ir K aratekin ele geçirdi. Haçlı
Paflagonlar, A nadolu’da yaşayan öteki ka- Seferleri sırasında izlenen yol üzerinde yer
vimlerin çekindiği savaşçı bir topluluktu. Y ö almadığından bu dönemde savaş alanı ol
rede özerk bir yönetim kurarak yaşarlarken, mayan yöre, uzun bir süre BizanslIlar ile
batıdan gelen Bitinler ve doğudan gelen Danişm endliler arasında el değiştirdi. T rab
Kimmerler ile bir süre çatıştıktan sonra Pers- zon’da kurulan Trabzon Rum İm paratorluğu’
ler’e bağlandılar. İÖ 3. yüzyılda yörenin İlgaz nun kısa bir süre için eline geçen il toprakla
kesiminde Pontos Devleti kuruldu. İÖ 2. rı, A nadolu Selçukluları’nın, C andaroğullari
yüzyılın sonunda batı kesimi Bitinler’in eline nın ve Osm anlılar’ın yönetiminde kaldıktan
geçen Paflagonya, daha sonra Rom a ve Bi sonra M oğollar tarafından yağmalandı. Y öre
zans egemenliğine girdi. deki Candaroğlu egemenliğine Trabzon Sefe-
1071’de Malazgirt Savaşı’ndan sonra Ana- ri’ne çıkan Fatih Sultan M ehmed 1461’de son
Şemsi Güner verdi ve Çankırı Osmanlı topraklarına katıldı.
Kurtuluş Savaşı sırasında İnebolu iskelesi
ne getirilen silah ve cephane A nkara’ya Ç an
kırı üzerinden ulaştırıldığı için bu dönemde
bu ilimizin önemli bir yeri vardır.
Ekonomi
Çankırı ilinde halkın büyük çoğunluğu geçi
mini tarım dan sağlar. Buğday başta olmak
üzere tahıl çeşitleri, baklagiller, kavun, kar
puz ve patates elde edilen başlıca ürünlerdir.
Hayvancılığın da önemli bir geçim kaynağı
olduğu ilde çok m iktarda koyun ve A nkara
Çankırı'nın İlgaz ilçesindeki İnköyü Mağaraları eski keçisi beslenir; arıcılık yapılır. Başlıca hay
kaya mezarlardır. vansal ürünler tiftik, bal ve süttür. Sanayi
ÇARPAZ BULMACA 253
alanında fazla gelişmemiş olan Çankırı ilinde toplantılar aynı zam anda gençler için bir
kereste, yem, süt ürünleri, un, alçı, tuğla ve eğitim yeriydi.
askeri donatım fabrikalan gibi küçük sanayi
kuruluşları vardır. İl Merkezi: Çankırı
Çankırı ilinde en önemlileri linyit, perlit, Günüm üzde Tatlıçay’ın iki yakasına yayılmış
m agnezit ve kayatuzu olmak üzere pek çok olan Çankırı kentinin ilk yerleşim yerleri
m aden yatağı bulunur. Tatlıçay’ın doğusundaki yamaçlardadır. Paf-
Çankırı ilinden Irm ak-Zonguldak demiryo lagonya sınırları içinde bulunan kentin adı
lu geçer. “dişi keçi” anlam ına gelen G angra’ydı. Bu adı
kente keçilerin otlamasına elverişli orm an
Toplum ve Kültür bitkilerinin bolluğundan ötürü Paflagonyalı
Yerleşim yeri olarak çok eski bir tarihi olan çobanlar takmışlardı. Osmanlı İm paratorluğu
Çankırı kenti ile çevresinde elde edilen bulun döneminde Kangırı, Kengari biçiminde yazı
tular burasının Rom a dönem inde önemli bir lan kentin adı halk arasında Çangırı olarak
tıp merkezi olduğunu gösterm ektedir. G ünü söylenirdi. Cum huriyet dönem inde kentin adı
müze yalnızca Taş Mescit bölümü ulaşmış Çankırı oldu.
olan Alaeddin Keykubad dönem inde yapılmış Kentin kuzeyinde K aratekin Tepesi’nde
Şifahane’deki yılan kabartm ası, hekimliğin yer alan Çankırı Kalesi Rom alılar döneminde
simgesi olarak bunun kanıtlarından biridir. yapılmıştır. Günüm üzde de yıkıntıları kalan
Çankırı ilinin köylerinde yalnızca aile ge kale tarih boyunca sağlamlığıyla ünlüydü.
reksinimlerini karşılamak amacıyla kökboyası Kurtuluş Savaşı sırasında yaralıların bakımı
ile boyanan yünlü ve pamuklu dokum alar için kentte bir hastane kurulm uştu. Bugün de
yapılmaktadır. Y örede yapılan keçe, kilim ve Devlet Hastanesi ile Doğumevi ve Çocuk
cicimler kendilerine özgü renk ve desenleriyle Bakımevi vardır. Eski yerleşme yerlerindeki
ilgi çekicidir. Çankırı yöresinde köklü bir halk evlerin korumaya alındığı kentin iki yakası,
edebiyatı, âşık geleneği vardır. Ahilik örgütü yedi köprüyle birbirine bağlanır. Kentteki tek
nün kuruluşundan sonra tüm A nadolu’da yükseköğretim kurum u, A nkara Üniversitesi’
yaygınlaşan “Yaren Toplantıları” Çankırı’da ne bağlı Çankırı Meslek Y üksekokulu’dur.
sohbet toplantıları adıyla yakın zam ana kadar Dem iryolunun yanı sıra K astam onu’yu A nka
yapılmaktaydı. Kış aylarında haftada bir kez ra’ya bağlayan karayolunun da geçtiği kentte
yapılan bu toplantılarda öğüt verici türküler gelişmiş bir sanayi yoktur.
söylenir, töreye uygun söyleşiler yapılırdı. Kentin nüfusu 41.420’dir (1985).
Katılan büyüklerin baba, orta yaşlıların ağa
bey, gençlerin kardeş sayıldığı bu toplantıla ÇAPRAZ BULM ACA, içi boş karelere yatay
rın belli bir düzeni ve kuralları vardı. Kardeş ve dikey olmak üzere iki yönde, sözcükler
lik duygusunu benimsetmeyi amaçlayan bu yazılarak çözülen bir bulmacadır. Bu bulmaca
çoğunlukla, küçük karelere bölünmüş bir ve kuyruğu karadır. Dişi ise kirli sarı ve koyu
büyük kare biçimindedir. Küçük karelerin bir yeşil renklidir. Türkiye’de Karadeniz, Batı
bölümü siyahtır ve bu siyah kareler bazen Anadolu ve Akdeniz bölgelerindeki iğneyap-
düzenli bir model oluşturur. Am aç, kalan raklı orm anların yerli kuşlarından olan bu
beyaz karelerin her birine yazılan harflerin, türün ürem e dönemi ocak-şubat ile haziran
soldan sağa, yukarıdan aşağıya doğru, kimi arasıdır. Yılın bütün aylarında ürediği de
zaman da tersinden okundüğunda, anlamlı görülen bayağı çaprazgaga ağaçlara yaptığı
sözcükler oluşturmasıdır. Bulmacayı çözen çanak biçimli yuvasına üç-dört yum urta bı
kişinin doğru sözcükleri bulabilmesi için, bir rakır.
tanım ya da ipucu verilir. Bu ipuçları “soldan Öteki iki türden çizgili çaprazgaga (Loxia
sağa” ve “yukarıdan aşağıya” olmak üzere iki leucoptera), kanatlarındaki birer beyaz çizgi
grup olarak düzenlenmiştir. Ayrıca her grup dışında bayağı çaprazgaganın hemen hemen
kendi içinde, şekildeki num aralara karşılık aynısıdır. Yaşadığı bölgeler de aynıdır; ancak
gelecek biçimde, işaretlenmiştir. Yanıtlar ya Kuzey A frika’da çizgili çaprazgaga bulunmaz.
da çözümler yerli yerine konduğunda, pek En iri tür olan çam çaprazgagasımn (Loxia
çok harfin yatay ve dikey olarak kesişen pytyopsittacus) renkleri de bayağı çaprazgaga-
sözcüklerin ortak harfi olduğu görülür. Eğer ya benzer, ama bu türün gövdesi daha tıknaz
yerleştirilen sözcüğün harfleri, kesişen sözcük ca, gagası da daha iridir. Adını, A vrupa ve
ya da sözcüklerle uyuşmuyorsa, o sözcük (ya Asya’nın kuzeyindeki taygalarda bulunan
da onu kesen sözcük) yanlış demektir. çam orm anlarında yaşamasından alır.
Gazete ve dergiler çok kolaydan çok zora
kadar değişen, çeşitli tipte bulmacalar yayım ÇARDAKKUŞU, adım kuru ya da yeşil kü
larlar. Çoğunlukla da doğru çözümler için çük dallardan yaptığı, otlarla ve çeşitli cisim
ödüller koyarlar. Kimi zaman ipuçları sözcük lerle bezediği güzel çardaktan alır. Erkek
ler yerine resim olarak verilir. Gazete ve kuşun dişisini çiftleşmeye çağırmak için yaptı
dergi okurları arasında, yanıtları kolayca bu ğı bu çardak kuşun yuvası değildir. Dişinin
lunmayan bulmacaları çözmek için çaba gös yum urtlam ak için ağaç ve çalılar arasında
term ek yaygın bir uğraştır. hazırladığı çanak biçimli basit yuva çardağın
Çapraz bulmaca ilk kez 19. yüzyılda İngilte biraz ötesinde bulunur.
re ’de, çocuklar için hazırlanmış bulmaca ki Ötücükuşlar içinde bir familya oluşturan
taplarında yayımlanmıştır. çardakkuşları yalnızca Avustralya ve Yeni
Gine ile yakınlarındaki adalarda yaşar. Çar-
ÇAPRAZGAGA. Uçları çapraz olan güçlü dakkuşunun 17 türünün de kendilerine özgü
gagalarıyla iğneyapraklı ağaçların kozalakla yöntemlerle ve ayrı biçimlerde hazırladıkları
rını açıp tohumlarını yiyen üç tür kuşa çapraz- çardakları vardır. En iyi bilinen çardakkuşu
gaga denir. Çaprazgagalar iskete, florya, saka türü Avustralya’da Q ueensland’ın kuzeyin
gibi çok tanınmış ötücükuşların da yer aldığı den Victoria’nın güneyine kadar olan kıyı
Fringillidae familyasmdandır. Uzunlukları tü bölgesinde yaygın olarak görülen Ptilonor-
re göre 14,5-17 cm arasında değişen çaprazga hynchus violaceus'tur. Erkekleri parlak mavi
galar iğneyapraklı ağaçların tohum ları dışında pırıltılı siyah, dişiler ise genellikle grimsi yeşil
hemen hemen hiçbir şey yemez. Yeterli besin renktedir. Erkeğin tüyleri birkaç yılda ta
bulam adıklarında alışılmış ürem e bölgelerin mamlanır. Hem erkeğin hem de dişinin gözle
den oldukça uzağa göç ettikleri olur. ri çok parlaktır. Erkek kuş kuracağı çardak
Çaprazgaganın kuzey yarıkürede yaşayan için önce ince dallardan yuvarlak ve hasır gibi
üç türü vardır. Loxia cinsini oluşturan bu bir taban hazırlar; sonra bu tabanın iki yanma
türlerin en iyi tanınanı bayağı çaprazgagadır diklemesine dallar yerleştirir. Bu dallar üst
(Loxia curvirostra). Avrasya, Kuzey ve O rta uçlarda hafifçe kıvrılarak neredeyse bir ke
A m erika ile Kuzey A frika’da yaşayan bu kuş m er oluşturur. Kuş çardağının döşemesini
özellikle köknar ve ladin orm anlarında yuva taşlar, kemikler, tüyler, sarı, yeşil çiçekler ve
lanır. Erkeğin tüy rengi pembe kızıl, kanatları kurumuş yılan derisi parçalarıyla süsler. Çar-
ÇARKIFELEK 255
rina
kulaklı folya
trakonya iskorpit
Zehirli dikenlerini batırdıklarında çok ağrı verici yaralar açan, hatta bazı türleri insanı öldürebilen çarpan
balıkların denizlerimizde yaşayan en tanınm ış örneklerinden birkaçı.
ve kısa sürede iyileşmeyen tehlikeli yaralar öbür örneklerinden üzgünbalığı ile kurbağa-
açılır. H atta bu dikenlerin karın gibi duyarlı balığı da sırt yüzgeçlerindeki zehirli dikenler
bir bölgeye batm ası çoğu kez ölümle sonuç den tehlikeli olmayan, ama ağrı verici yaralar
lanır. Bazı ilkel toplum lar bugün bile bu ba açan oldukça hafif bir zehir salgılar.
lıkların zehrini ok ve zıpkınların ucuna sü Denizlerim izde bulunan bu balıkların dışın
rerler. da, özellikle tropik denizlerde yaşayan daha
Myliobatidae familyasından folya ya da pek çok çarpan balık vardır; bunların bir
fulya balıklarının zehirli dikenleri de gene bir bölümü son derece zehirli ve öldürücüdür.
kamçıyı andıran kuyruklarının dibe yakın Örneğin H indistan, Çin, Filipinler ve A vus
bölüm ünde bulunur. Folyanın zehri rina, tralya kıyılarında yaşayan taşbalıklarının ze
tırpana, kazıkkuyrük ya da iğneli vatozunki hirli dikenleri insanı bir anda öldürebilecek
kadar tehlikeli ve öldürücü değilse de son kadar tehlikelidir. Üstelik taşlık kıyılarda
derece ağrı verici, ender olarak da öldürücü yaşayan bu balıklar biçimi ve rengiyle bir taş
dür. Zehirli dikenlerini kamçı gibi uzun kuy parçasını andırdığından, sığ sularda yürürken
ruklarında taşıyan, ama öbürleri kadar tehli insan taşbalıklarını görmeyip kolayca üstleri
keli olmayan çarpan balıklar arasında Rhi- ne basabilir. Hızla kana karışan zehir hemen
nopteridae familyasından iğneli keler ile Mo- o anda em ilerek dışarı akıtılmazsa, zehirlenen
bulidae familyasından kulaklı folya sayılabilir. kişi büyük acılar içinde kıvranarak hem en
Çarpan balıkların denizlerimizde yaşayan ölür.
258 ÇARPMA
368x792=792x368
kareli bir kâğıda çizersek, dikdörtgen içindeki leri sayarız. Karenin içindeki birbirine eşit 15
kareleri ve kare parçalarını sayarak alanın dikdörtgenden 8 tanesi bulduğumuz dikdört
3 3A cm2 olduğunu kolayca buluruz. Öyleyse geni oluşturur. Küçük dikdörtgenlerin her bi
1 Vz x 2 Vı = 3 3/4’tür. A m a bu yöntem de her rinin büyüklüğünün karenin toplam alanının
çarpm a için bir dikdörtgen çizmek zorunda 1/15’i olduğunu biliyoruz. Dikdörtgenimizin
kalırız. içinde bunlardan 8 tane olduğuna göre dik
dörtgenin alanı 8/15 birim olur.
2 4 = 2 x 4 = _8_
3 5 3 x 5 15
3x5
2x2
= 16
4
sonra da öteki yönde beş eşit parçaya böleriz. olur. Bu 15 tane lA dem ektir ve 33/4 olarak da
yazılabilir.
Aşağıdaki kısaltılmış çarpım tablosunda
gösterilen 36 çarpımın akılda tutulm ası, her
tür çarpm a işlemini yapm akta yararlıdır.
çarpılan herhangi bir sayı ise değişmez. Bu ğı, çevredeki göl ve ırm aklarda balıkçılık
nedenle de 1 sayısına etkisiz çarpan (eleman) yaygındı. Sulu tarımın yapıldığı Ç atalhöyük’
adı verilir. te ekm eklik buğday, baklagiller, burçak yetiş
tirilmekteydi. Ardıç, şamfıstığı gibi bitkiler
ÇATALHÖYÜK. Konya ilinin 52 km güney den yağ elde ediliyordu. Çatalhöyüklüler
doğusunda bulunan Çatalhöyük yalnız A na evcilleştirdikleri koyun, keçi ve sığırdan et
dolu’nun değil Batı A sya’nın da Cilalı Taş gereksinim lerinin büyük bölümünü elde et
D evri’ndeki (Neolitik Çağ) en büyük yerleş m ekteydiler. Av hayvanları arasında ise eşek,
me yeridir. Çarşam ba Suyu’nun kollarının geyik, alageyik, karaca, yabandom uzu, ayı,
suladığı verimli bir ovada yer alan Çatalhö- tavşan, tilki gibi hayvanlar ağırlıktaydı. Ayrı
yük’ün ilginç mimarisi, kazılarda elde edilen ca süt, tereyağı ve peynir yapmasını biliyor,
küçük buluntular ve duvar resimleri yardımıy sebze yetiştiriyorlardı. Ç atalhöyük’te yaşayan
la Cilalı Taş D evri’nin yaşama ve inanış halk bira ve şarap da yapabilmekteydi.
biçimleri konusunda önemli bilgiler elde edil Ç atalhöyüklüler’in ticaret yaşamları da ol
miştir. dukça gelişkindi. Yakınlarındaki dağlardan
İngiliz James M ellaart tarafından bulunup bir tür parlak, siyah taş olan obsidyen madeni
araştırılan Doğu Çatalhöyük’te yapılan kazı çıkarırlar, bunun karşılığında deniz kabukları
larda 14 yapı katı saptanm ıştır. İÖ 6800-5700 ve çakmaktaşı alırlardı. Ayrıca Tuz G ölü’nün
batısındaki Ilıcapınar tuz yataklarından elde
edilen tuz da önemli bir gelir kaynağıydı. M a
Nezih Başgelen Arşivi
dencilik, dokumacılık, ahşap oymacılığı, süs
eşyası yapımı gibi el zanaatlarını iyi bilen Ça
talhöyük halkı, uygarlık tarihinin bilinen en
eski dokumacılarıydı.
Çatalhöyük’te nüfusun 15 bin kişiye kadar
çıktığı sanılmaktadır. A m a, ortalam a 5.000-
6.000 kişiden oluşan nüfus 1.000 kadar evde
barınm aktaydı. Kerpiçten yapılan bu evler
birbirine bitişikti. Tek katlı ve farklı yüksek
likte olan evlerde kapı yoktu. İçeri girmek
için düz olan dam larına açılmış bir delikten
yararlanılırdı. Birbirinden avlularla ayrılan
evler bir mahalle oluştururdu; evlerin arala
rında sokak olmadığı için birbirlerine geçiş
dam lardan olurdu. M ahalleler ortalarındaki
daha büyük avluları çevrelerdi. Çatalhö-
yük’ün bu yerleşme düzeni dışa kapalı bir
Çatalhöyük'te bulunan yaklaşık İÖ 6000'den kalma yaşamı gösterir. Dış tehlikelere karşı böylece
doğuran ana tanrıça heykeli, Ankara Anadolu
Medeniyetleri Müzesi'ndedir. önlem alan halk sur ya da korum a duvarı
yapmamıştır.
D ikdörtgen biçiminde olan evler bir ana
yıllarına tarihlenen Cilalı Taş Devri Çatalhö oda ile bir ya da iki küçük odadan oluşurdu.
yük kültürü Konya Ovası’na egemen olmuş D uvarlardaki deliklerden geçilen küçük oda
tur. İÖ 5700’den sonra Çatalhöyük terk edil lar kiler ya da depo olarak kullanılırdı.
miş ve burada bir başka yerleşme kurulm a Evlerde dam lardaki deliğin altına denk gelen
mıştır. Bakır Çağı’nda (Kalkolitik Çağ) Ça- yerde bir ocak ve yanında duvara bitişik bir
talhöyük’ün batısında kurulan yerleşme yeri fırın bulunurdu. Kimi evlerde biri yemek,
ne Batı Çatalhöyük adı verilir. öteki çanak çömlek yapımında kullanılan iki
Çatalhöyük halkının geçimi tarım ve hay fırın olurdu. O dalarda oturm ak için sekiler
vancılığa dayanmaktaydı. Ayrıca kara avcılı yapılmıştı. Bu sekilerin altı m ezar olarak
ÇATI 261
Çatalhöyük'teki kutsal
öküz kabartmalı duvar
bezemesi.
Ara Güler
kullanılırdı. Eğer gömülen erkekse yanma çatı üzerinde yığılıp kalarak çatıyı çökertm e
çeşitli silahlar, kadınsa takı ve süs eşyaları mesi için, çok dik eğimli çatılar yapılır.
konurdu. İlk insanlar m ağaralar yerine, yaptıkları taş
Çatalhöyüklüler için güzel sanatlar, resim, barınaklarda yaşamaya başladıkları zam an,
heykel önemli bir uğraş alanıydı. Kimi yapı bu barınakların çatılarını, üzerini otlarla kap
larda çok güzel renklerle çizilmiş resimler, ladıkları ağaç dallarından yaptılar. Bu çatılar,
kabartm a bezem eler, pişmiş toprak ve taştan su geçirmez bir maddeyle kaplı, ahşap bir
yapılan heykelcikler bulundu. Tapm ak oldu iskeletten oluşan ve günümüzde hâlâ kullanı
ğu varsayılan bu evlerdeki resimlerin konuları lan çatıların başlangıcıdır.
da oldukça ilginçti. Avlanm a sahneleri, ölü İlk ahşap kulübelerde ise taş yapılardan
gömme törenleri, patlayan bir yanardağ, bö farklı olarak duvar yoktu. Yalnızca çatıdan
cek, çiçek, dans eden ya da akrobatik hare oluşan bu ahşap kulübeler şöyle yapılırdı:
ketler yapan insanlar ve bolca av hayvanı
Rural Industries Bııreau
resimleri çizilmişti. D uvarlarda ise çocuk do
ğuran tanrıça, boğa, öküz ve koç başı kabart
malarına rastlanm ıştır. Küçük heykelciklerde
de en çok genç kadın, doğuran ana ve yaşlı
kadın heykelleri, bulunm aktadır. Resim, ka
bartm a ve heykellerden Çatalhöyük halkının
yaşamında kadının çok önemli bir konumu
olduğu anlaşılmaktadır.
direk
dikm e
Yere dikilen bir direğin iki yanına, direğin ülkede birbirinden farklıdır. Ayrıca birçok
tepesinden yere kadar çapraz biçimde uzana yapı ustasının özgün yöntem leri vardır.
rak bir üçgen oluşturan iki direk bağlanırdı. Çatının yere kadar uzandığı duvarsız kulü
Birkaç m etre ilerde ve aynı doğru çizgi belerde yaşayan insanlar zamanla bunun elve
üzerinde gene üç direkle benzer bir yapı rişsizliğini gördüler ve yeni yöntem ler geliştir
kurulur ve bu iki üçgenin üst köşeleri bir diler. Bu yeni yöntem de ev yaparken önce
başka ağaç direkle birleştirilirdi. (G ünüm ü karşılıklı duvarlar yapılır ve bunların arasına
zün çatılarında bu direğe mahya aşığı ya da belirli aralıklarla gergi denen büyük kirişler
çatı omurgası denir.) Yapıyı sağlamlaştırmak konulur. Eskiden kulübe yapımına başlanır
için, üçgenin yan kenarlarını oluşturan çapraz ken kurulan ahşap üçgen yapı, bu kirişler
direklerin orta noktaları, m ahya aşığına ve üzerine oturtulur. Çatı makası denen bu
yere paralel olarak yerleştirilen bir direkle ahşap üçgenler üzerine, eski kulübelerde ol-
(aşık ya da çatı aşığı) birleştirilirdi. M ahya
Rural Industries Bureau
aşığı ile aşığı birleştirerek, yere kadar uzanan,
aralıklarla dizilmiş daha ince direklerle (m er
tek) yapının iskeleti tam am lanırdı. Bu ahşap
iskeletin üzeri, birbirine sıkıca bağlanmış tahıl
sapı ya da kamış demetleriyle kaplanırdı. Su
geçirmesinin önünü almak için genellikle bu
saz örtünün üzerine kireç sürülürdü. Bu ilkel
kulübeler, günüm üzdeki eğimli çatıların ilk
örnekleridir.
Saman, kamış, saz gibi malzemeyle kaplı
çatılar günüm üzde de birçok ülkede kırsal
alanda görülür. Bu tür çatılarda kullanılan
saman, kamış gibi bitki saplarının içindeki
boşluklar çok iyi bir ısı ve ses yalıtımı sağlar.
Sıcak, soğuk ve ses geçirmez. İyi yapılmış bir
ot çatının dışardan bir kıvılcımla alev alması
söz konusu değildir. Bu tür çatılarda yanma
genellikle içerden başlar. Norveç, H ollanda,
İrlanda, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde de Buğday sapı ve kamışla kaplanan çatıda kullanılan
görülen bu. ot çatıların yapım yöntemi her samanın ezilmem iş olması, çatının öm rünü uzatır.
ÇAVDAR 263
duğu gibi mahya aşığı, aşıklar ve m ertekler Genellikle 1-2 m etre yüksekliğe ulaşan
konularak çatının iskeleti tam amlanır. çavdarın görünüm ü arpaya çok benzer. T ane
Ortaçağda çatıların ahşap iskeleti, içerden leri buğdaya göre daha ince uzun, kavuzları
yapılan bir tavanla gizlenmez ve özenle süsle daha dar, kılçıkları da oldukça kısadır. D aha
nirdi. Yüksekliğin etkisini artırm ak için, pa çok ekmeklik un ve hayvan yemi olarak
yandalı çatılar yapıldı. Bu tür çatılarda gergi değerlendirilen çavdarın bileşiminde karbon
lerin yerine, her iki duvarda ucu duvardan hidrat, protein, potasyum ve B vitamini bu
dışarı uzanan kısa kirişler vardır ve aşıklar bu lunur.
kirişler üzerinde yükselen payandalara tu ttu Çavdar unundan yapılan ekm ek de buğday
rulur. Bu çatıların en ünlüsü, 14. yüzyılın ekmeği gibi hafif olur. Buğday ve çavdar
sonunda L ondra’da yapılmış olan Westmins- ununda bulunan protein karışımları (glüten)
ter H all’ün çatısıdır.
Eğimli çatılarda kullanılan su geçirmez çatı
kaplam aları, kiremit ve arduvazın yanı sı£a,
çinko, bakır, kurşun gibi m etallerden yapıl
mış levhalar, amyant çim ento karışımı levha
lar ve cam olabilir. Kirem itler çatının eğimiy
le akan suyu alta geçirmeden birbiri üzerin
den akacak biçimde üst üste bindirilerek
dizilir. M etal çatı kaplam aları, metal levhalar
birbirine kenetlenerek yapılır. Düz çatılarda
ise, bitüm lü (bir tür zift) keçelerin üzerine su
geçirmez levhalar kaplanır. Bu tür çatılarda
da suyun akması için çok hafif bir eğim vardır.
Fabrika çatıları gibi büyük alanları örten
çatılarda, ahşap yerine çelik m akaslar yapılır.
Kaplama olarak da ucuz ve dayanıklı bir
Çavdar görünüm olarak arpaya benzeyen, dayanıklı
malzeme olan oluklu levhalar kullanılır. Az bir tahıldır.
eğimli çatılarda kurşun, çinko, bakır gibi
aşınma ve paslanm aya dayanıklı m alzem eler ham urun kabararak esnek ve yumuşak olm a
kullanılır. Geniş, düz çatılar betonarm e ola sını sağlar. Bu yüzden, başka tahılların unun
rak yapılır ve su geçirmeyen bir maddeyle dan ekm ek yapılırken ham ura buğday ya da
kaplanır. çavdar unu katılması gerekir.
D ünya genelinde, besin olarak kullanılan
ÇAVDAR. Buğdaygillerden bir tahıl bitkisi çavdar m iktarı bu amaçla kullanılan buğdayın
olan çavdarın (Secale cereale) ilk kez İÖ 6500 yarısı kadardır. Besin değeri yüksek olan
yıllarında A sya’nın güneybatısında yetiştiril çavdar başka tahıllarla karıştırılarak hayvan
diği sanılm aktadır. Soğuğa en dayanıklı tahıl lara da yedirilir.
olan çavdar yüksek yerleri, kumlu ve gevşek Dünyanın çeşitli yörelerinde çavdardan vis
toprakları sever. SSCB, İskandinav ülkeleri ki, cin, votka gibi alkollü içkiler ve kvas
gibi kışları çok sert geçen yörelerde bile denen Rus birası yapılır. İnce uzun, esnek ve
yetiştirilir ve sonbaharda ekilip ertesi yıl yaz sağlam olan çavdar sapları da çatı kaplam ası,
başlarında biçilir. Üstelik buğday, arpa, mısır şilte dolgusu, örm e şapka, kâğıt ve m ukavva
ve pirinç tarım ına elverişli olmayan en verim yapımında kullanılır.
siz topraklarda bile öbür tahıllardan daha iyi Yılda 30 milyon ton dolayında olan dünya
ürün verir. Tahıllara büyük zarar veren külle çavdar üretiminin üçte birinden fazlasını
me ve pas hastalıkları ile zararlı böceklerden SSCB sağlar. Doğu A vrupa ülkelerinde ve
de pek fazla etkilenm eyen çavdarın-en Önemli Alm anya Federal Cum huriyeti’nde de geniş
Zararlısı çavdarmahm uzu hastalığına yol açan çapta çavdar üretim i yapılır. Türkiye’de 1960
bir asklımantardır. yılında 650 bin hektar olan çavdar ekim alanı
264 ÇAVUŞKUŞU
1987’de 242 bin hektara kadar düşm üştür. Bu rilen kamelya ile aynı cinste yer alan çayın
alandan elde edilen ürün 1987 verilerine göre doğal yetişme alanı A sya’nın güneydoğusun
380 bin ton dolayındadır. 85 bin tonu geçen da Assam, Birm anya, Tayland, Vietnam ve
üretimiyle Kayseri ilk sırada yer alır. Niğde, Çin’i kapsar.
Sivas, Yozgat, Nevşehir ve Konya öteki Dünyanın en büyük çay üreticileri Hindis
önemli çavdar üreticisi illerdir. tan, Çin Halk Cum huriyeti, Japonya, Tay
van, G ürcistan, Türkiye, Sri Lanka ve İran’
ÇAVUŞKUŞU bak. İBİBİK. dır. Bazı A frika ve Güney A m erika ülkelerin
de de çay tarım ı yapılır. Çay tarım ına elverişli
ÇAY A sya’nın güneydoğu bölgelerinde ken olmayan İngiltere ve A B D ’de satılan çayların
diliğinden yetişen ve doğal haline bırakıldı büyük bölümü ise Hindistan ve Sri L anka’dan
ğında küçük bir ağaç kadar boylanan bir gelir. Sri Lanka eskiden Seylan adıyla tanındı
bitkidir. Am a bu bitkinin (Camellia sinensis ğı için bu ülkede üretilen çay hâlâ “Seylan
ya da Thea sinensis) yapraklarından hazırla çayı” olarak bilinir.
nan içecek 17. yüzyıldan sonra öylesine yay Çay bitkisinin Çin, Assam ve Kampuçya
gınlaşmıştır ki, bugün dünyanın hem en her çayı adlarında üç ana çeşidi vardır. Ayrıca bu
yerinde çay tarımı yapılır ve yaprakların kolay çeşitlerin melezlenmesiyle çok sayıda yeni
toplanm ası için bitki sürekli budanarak bir çeşit elde edilmiştir. Tarımı yapılan çeşitler
çalı boyutunda tutulur. Çayın yeşil renkli, den biri olan Assam çayı budanmadığı zaman
derimsi ve kenarı dişli olan yaprakları dalların 18 m etreye erişebilen bir ağaçtır. Tek gövdeli
üzerinde almaşık dizilidir. Başlangıçta körpe olan bu çeşit dışında, 3 m etreye yakın yüksek
defne yapraklarına benzeyen yapraklar kart- likteki çok gövdeli Çin çayının da tarımı
laştıkça daha da parlaklaşır, sertleşir ve el yapılır. Boyu 5 m etreye varan tek gövdeli
büyüklüğüne erişir. Genellikle yalnızca tepe Kampuçya çeşidinin ise tarımı yapılmaz. Bu
tomurcuğu ve onun altındaki iki körpe yaprak bitki öteki çeşitlerle doğal yolla çaprazlanarak
toplanır; çünkü kokulu ve iyi bir çay ancak bu yeni çeşitler oluşturm uştur. Uygulanan yoğun
yapraklardan demlenebilir. Tohum alınacak budam ayla çay bitkisinin boyu belli bir yük
ağaçlar dışında, çayın çiçek açmasına izin seklikte, örneğin 1-3 m etre arasında tutulur.
verilmez. Oldukça küçük olan çay çiçekleri Böylece hem yapraklar kolay toplanır, hem
beyaz, parlak ve çok güzel kokuludur. Güzel de nitelikli çay yapraklan veren genç sürgün
çiçeklerinden dolayı süs bitkisi olarak yetişti ler daha iyi gelişir.
ÇAY BİTKİSİ
Yalnızca "ikibuçukya pra k' Kıvırm a m akinesi M ayalandırm a tablaları
denen bu bolum toplanır.
M a k in e d e k ıv rılıp h ü c re le ri
p a rç a la n a n ça y y a p ra k la rı
Hindistan'da taze
sürgünlerin yalnız uç
bölüm leri toplanır.
Çay fideleri tohum dan ya da genç sürgün için toprağın asitli, iklimin de nemli ve yağışlı
lerden kesilen parçalardan (çelikler) fidelik olması gerekir.
lerde üretilir, sonra asıl yetişecekleri yerlere Kuru çayın başlıca üç çeşidi vardır. Bunlar
aktarılır. Çay hasadı adı verilen yaprak topla işlenme yöntem lerine göre kara çay (m aya
maya üçüncü yılda başlanır. H asatta genellik lanmış), yeşil çay (mayalanmamış) ve yarı
le, dalların tepe tomurcuğu ile onun altındaki mayalanmış çay adlarıyla bilinir. Türkiye’de
iki genç yaprak koparılır. Tam yetişkin bir çay de uygulanan kara çay üretim inde, taze yap
bitkisinden 70 gram kadar kuru çay elde raklar yağışsız günde toplanır ve kurum adan
edilir. İyi bakıldığında çay bitkisinin üretken solmaları için raf biçiminde düzenlenmiş tava
liği 40 yıl kadar sürebilir. lara serilir. Sonra ezme m akinelerinden geçi
Çay genellikle kadınlar ve kızlar tarafından rilip kıvrılarak parçalanır ve parlak bakır
elle koparılır ya da makasla kesilir ve sepetle kırmızısı bir renk alıncaya kadar m ayalanm a
re doldurulur. H indistan’da hasat mevsimi ya bırakılır (bak. M a y a l a n m a ) ; mayalanmış
ilkbaharda başlayıp aralık ayma kadar sürer. çay yaprakları sıcak havayla kurutulur. Bu
İklimin yazla kış arasında pek değişmediği Sri işlemler sonunda bildiğimiz kara rengi alan
Lanka’da ise bütün yıl çay hasadı yapılmak yapraklar elem e, ayırma ve sınıflandırma
tadır. dan sonra paketlenm eye hazır durum a gelir.
En üstün nitelikli çaylar yüksekçe yerlerde India Tea Board
ki çay bahçelerinden elde edilir. Buralarda
hava daha serin olduğundan körpe yaprakla
rın gelişmesi daha yavaş olur ve alçak kesim
lerdeki sıcak bahçelerde olduğu gibi yaprak
lar kartlaşıp sertleşmez. Sri L anka’nın önemli
çay bahçeleri ülkenin orta kesimindeki tepe
lerde, H indistan’dakiler ise Him alaya Dağları
eteklerinde bulunan dağlık Darciling’dedir.
G ene de H indistan’ın çay üretiminin en bü
yük bölümü hem tepelerde hem de vadilerde
çay yetiştirilen, kuzeydoğudaki Assam bölge
sinde gerçekleştirilir. Yükseklik kadar hava
ve toprak koşulları da çayın niteliğini etkiler. Çalı biçim ini alacak ölçüde budanmış bir ağaç olan
Bitkinin veriminin istenen nitelikte olması çay, süs bitkisi kamelyanın yakın akrabasıdır.
266 ÇAY
Çin ve Japonya’da üretilen yeşil çay m ayalan tir.) C um huriyet’ten sonra çay tarımını dü
ma evresinden geçirilmeden hazırlanır. G ü zenleyen ilk yasa 1924’te çıkarıldı; aynı yıl
ney Çin ve T ayland’da hazırlanan yarı m aya Rize’de Çay A raştırm a Enstitüsü kuruldu.
lanmış çaya, bazen de kara çaya özel bir tat ve 1930’ların sonundan başlayarak çay tarımı
koku verm ek için yasemin, bergam ot gibi gelişme gösterdi. 1985’e kadar devlet tekelin
kokulu bitkilerin katıldığı da olur. de olan çay alımı, işlenmesi ve satımı o yıl
Değişik yörelerdeki bahçelerden yılın deği yerli ve yabancı firm alara açıldı.
şik zam anlarında toplanan çaylar birbirinden Çay 1940 yıllarına kadar küçük atölyelerde
az çok farklıdır. Paketlenm iş çayların aynı elle işleniyordu. 1941 ve 1942 yıllarında, yerli
lezzette olmasını sağlamak için bu değişik yapım yaprak kıvırma makineleriyle üretim
nitelikteki çayların karıştırılması gerekir. yapılan iki atölye kuruldu. 1947’de ise ilk çay
Harm anlam a adı verilen bu işlemde değişik fabrikası R ize’de üretim e geçti. 1930’ların
yörelerin çaylarından hazırlanan deneysel ka sonunda 150 hektar olan çay tarım alanı 1987
rışımlar tat ve koku gibi nitelikler açısından yılında 80 bin hektarı aşmıştı. Aynı yıl 661 bin
sınanır. İstenilen nitelikleri taşıyan çaylar ton yaş çay yaprağından elde edilen kuru çay
harm anlanır ve elde edilen karışım otom atik 138 bin tonun üzerindeydi. Yaş çay üretim in
makinelerle paketlenir. D aha küçük parçalar de ilk sırayı alan Rize’yi Trabzon, Artvin,
ise poşet çay üretim inde kullanılır. Giresun ve Ordu illeri izler.
lerdeki çayırlarda sıcaklık 5°-20°C arasında Peter İliç Çaykovski Rusya’da, Votkinsk
değişir. kasabasında doğdu. Babası, o yöredeki devlet
Çayırlarda başlıca bitki örtüsü tohumlu m adenlerinde işletme sorumlusuydu. Yedi
otsu bitkilerdir. Ayrıca odunsu bitkiler, cüce yaşında piyano çalmaya başlayan Çaykovski,
çalılar, bodur ağaçlar ve yaprakyosunları en kısa zam anda yeteneğini ortaya koyduysa da,
çok rastlanan çayır bitkileridir. aşırı duyarlı bir çocuk olduğu için ailesi
Çayırlardaki hayvan varlığı çok çeşitlidir. müzikle uğraşmasına izin vermedi.
En çok tanınan çayır hayvanları A frika çayır D aha sonra St. Petersburg’daki (bugünkü
larında rastlanan ceylan, zebra, zürafa, anti Leningrad) H ukuk O kulu’nun hazırlık bölü
lop ve suaygırı; A sya’daki çayırlarda yaşayan müne yazıldı. Çaykovski annesine çok bağlı,
yabansığırı, sayga, geyik ve yabandom uzu; içine kapanık bir çocuktu. 1854’te annesi
Kuzey A m erika’daki çayırlarda yaşayan ve koleradan ölünce ağır bir ruhsal sarsıntı geçir
soyu tükenm ekte olan bizon, kır kurdu, di; yaşamının sonuna kadar bu olayın etkisin
vaşak; Güney Am erika pam palarında yaşa den kurtulam adı. O yıllarda izlediği operalar
yan lama ve devekuşu ile A vustralya’da yaşa müzik yaşam ında etkili oldu.
yan kangurudur (bak. Bozkir; Pampa). Çaykovski eğitimini tam am ladıktan sonra
St. Petersburg’da, A dalet Bakanlığı’nda gö
ÇAYKOVSKİ, Peter İliç (1840-1893). 19. rev aldı. Oysa, müziğe olan ilgisi iyice alev
yüzyılın en büyük Rus bestecilerinden olan lenmişti. Bu nedenle 23 yaşında görevinden
Peter İliç Çaykovski, anlatım gücü ve yapıtla ayrılarak St. Petersburg Konservatuvarı’na
rındaki duygu yoğunluğuyla dikkati çeken bir girdi. 1865’te öğretm eni Anton R ubinstein’ın
sanatçıdır. Yapıtları arasında senfoniler, bale yardımıyla M oskova K onservatuvarrnda ar
müzikleri, uvertürler, operalar, oda müziği, moni dersleri vermeye başladı. Aynı yıllarda
konçertolar, vokal müzik ve şarkılar bulun ilk senfonisi olan Opus 13 Sol M inör Birinci
m aktadır. Senfoniyi (1866; Kış Hülyaları) besteleyen
Anadolu Yayıncılık Arşivi
Çaykovski, tutkulu ve yoğun bir çalışma
dönem inden sonra ruhsal bir bunalım geçirdi.
1868’de Rusya’daki ulusal müzik akımının
öncülerinden besteci Mili Balakirev’in önerisi
üzerine R om eo ve Jülyet fantezi uvertürünü
yazdı. Bu yapıt günüm üzde de çok sevilen
besteleri arasındadır. İlk opera yapıtı olan
Voyvoda ise 1869’da sahnelendi.
Çaykovski, Opus 36 Fa M inör Dördüncü
Senfoni (1877) ile ünlü operası Yevgeni One-
gin9i (1877-78), geçirdiği ağır bir bunalım
dönem inde besteledi. Aynı dönem de eski
öğrencilerinden biriyle evlendi. Besteciyi inti
hara sürükleyen, eşinin de akıl hastanesine
düşmesine neden olan bu bunalımlı evlilik altı
hafta sürdü. O sırada Çaykovski’nin müziğine
hayranlık duyan N adejda von Meck adında
varlıklı, dul bir hanım sanatçıya para desteği
sağladı. Çaykovski’nin öğretmenliği bırakıp,
kendini bütünüyle müziğe vermesini sağlayan
bu anlaşma 1890’a kadar sürdü. Bundan
sonra da Çaykovski bestelerinden para kazan
maya başladı.
1880’lerde turnelere çıkarak kendi bestele
Peter İliç Çaykovski 19. yüzyılın en tanınm ış Rus
besteci lerindendir. rinin çalındığı konserleri yönetti. Çaykovski,
ÇAYLAK 269
özgün bir yeri olan Rus yazarlarından A nton ne inanıyordu. Bir araştırm a tezi niteliğini
Pavloviç Çehov, Azak Denizi kıyısındaki taşıyan Sahalin A d a sı, hapishane koşullarında
Taganrog’da doğdu. Özgürlüğe kavuşmuş bir bazı iyileştirmeler yapılmasına yol açtı.
kölenin torunu ve bir taşra bakkalının oğlu 1891’de Avrupa gezisine çıkan yazar, Rusya’
dur. İlk ve ortaöğrenim ini doğduğu kentte ya döndükten sonra, en güçlü yapıtlarından 6
tam amladı. 1879’da tıp öğrenimi görm ek üze Numaralı Koğuş’ta (1892) özgürlükçü düşün
re M oskova’ya gitti. Öğrenim yıllarında aile celeri savundu. Bu dönem de yazdığı oyunlar
sine destek olm ak amacıyla gazete ve dergile arasında başyapıtlarından Martı ise, ilk kez
re yazılar ve kısa mizah öyküleri yazdı. Çehov 1896’da St. Petersburg’da (bugünkü Lenin
tıp öğrenimini bitirdiğinde yazılarıyla yaygın grad) sahnelendi. İzleyicinin alışık olmadığı
bir ün kazanmıştı. O yıllarda dönem in önde türden bir oyun olduğu için başarısızlığa
gelen dergilerinden Yeni Zam an’m yönetm e uğradı. Çehov 1894 M art’ında bir akciğer
niyle tanıştı ve takm a ad kullanm aktan vazge kanaması geçirdi. Sağlığının düzelmesi için
çerek, öykülerini kendi imzasıyla yayımlama K aradeniz kıyısındaki Y alta’ya yerleşti. B ura
ya başladı. da onu görmeye gelen Tolstoy, G orki ve
Oyun yazarlığına tek perdelik oyunlarla Bunin gibi yazarlarla sık sık görüşme ve
başlayan Çehov’un sahnelenen ilk başarılı tartışm a olanağı buldu. 1898’de ünlü oyun
oyunu Ivanov’dur (1887). Çehov 1890’da bir yönetm eni Konstantin Stanislavski, M artı’yı
tutuklu ve sürgün yeri olan Sahalin A dası’na M oskova Sanat Tiyatrosu’nda yepyeni bir
gitti. O radan döndükten sonra izlenimlerini anlayışla sahneye koydu. Oyun bu kez büyük
Sahalin Adası (1893-94) adlı kitapta yayımla bir başarı kazandı. Bu oyunu Vanya Dayı
dı. Çehov, insanların içinde bulunduğu kötü (1899), Üç K ız Kardeş (1901) ve yazarın
koşulların değişebilmesi için herkesin sorum ölüm ünden az önce tamamladığı Vişne Bahçe
luluk duyması ve bir şeyler yapması gerektiği- si (1904) izledi. Bu yapıtların tüm ü de, insan
A B C Ajansı doğasının iç gerçekliğini yansıtan, insanın
zayıf yanlarını ve yalnızlığını dile getiren, bu
nedenle de tiyatro sanatında yeni bir çığır
açan yapıtlardı.
Ü nü çar tarafından da kabul edilen Çehov,
A kadem i üyeliğine seçilmişti. Ne var ki,
1900’de Tolstoy’un bu A kadem i’ye girmesini
çar onaylamayınca A kadem i’den ayrıldı.
Martı’nın ünlü oyuncusu Olga K nipper ile
evlenen Çehov, sağlığının giderek kötüleşm e
sine karşın, Vişne Bahçesi’nin 1904’teki ilk
sahneye konuşunda bulundu ve aynı yıl Al
m anya’daki sağlık m erkezlerinden biri olan
B adenw eiler’da verem den öldü.
karın
g e liş m iş
arka b a c a k la r
ğ u , E l b e ’n i n k o l u V l t a v a I r m a ğ ı ö n e m l i a k a r
(bak. E l b e I r m a ö i ; T u n a I r m a ğ i ) .
s u la rd ır
Değişik iklimlere rastlanan Çekoslovakya’
nın batısındaki dağlarda iklim, ılıman ve
yağmurlu, düzlük bölgelerde ise oldukça ku
raktır. Kışın dağlara çok fazla kar yağar.
Elbe, kimi zaman da T una, bir süre için
donar. Yazlar ise sıcak, çoğunlukla gökgürül-
tülü ve sağanak yağışlı geçer.
Slovakya, sık orm anların bulunduğu bir
bölgedir ve bu orm anlarda yabanıl hayvanlar
yaşar. Bu hayvanların büyük çoğunluğu ulu
sal parklarda korum a altındadır. Boz ayılar,
yabandom uzları, yabankedileri, karacalar,
elik, sansar ve mink gibi hayvanlarla, sülün,
keklik, akbaba, puhu ve kaya kartalları bun
lardan bazılarıdır. Ayrıca bazı orm anlar ve
Haris ReinhardlBruce Coleman
doğal görünümlerinin güzelliği ile ünlü yerler
Çalıya tünem iş erkek (sağda) ve dişi (solda) kızıl sırtlı de korum a altındadır.
çekirgekuşları.
Çekoslovakya'nın, Orta
Avrupa'da altı ülkeyle
sınırı vardır. Batıdan
doğuya 750 km
boyunca uzanan
ülkenin, kuzeyden
güneye en geniş yeri
yalnızca 275
kilom etredir.
dilleridir. K atolikler’in nüfusun üçte ikisini Nişanlı operasının bestecisi Bedrich Sm etana
oluşturduğu sanılmaktadır. Halkın bir bölü olan birçok ünlü besteci yetiştirmişlerdir.
mü ise Protestan ve O rtodoks kiliselerine Ü lkede güçlü bir edebiyat geleneği de vardır.
bağlıdır. Kilise harcamalarını hüküm et karşı Dünyaca ünlü Aslan A sker Şvayk (1923)
lar. 1949’da kilise mülkleri kamulaştırılmış ve rom anının yazarı Jaroslav H asek, oyun yazarı
din görevlileri devlet m em uru sayılmıştır. Karel C apek, şair Vitezslav Nezval, Milan
Çekler müziğe düşkün insanlardır. Bütün K undera ve ünlü romancı Franz Kafka bunlar
büyük kentlerinde opera salonları ve koro arasından seçilmiş bazı adlardır. Çekoslovak
toplulukları bulunur. E n bilinenleri Antonin sanatçıların tiyatro ve sinema alanlarında
Dvorak (bak. D v o r a k . A n t o n i n ) ve Satılmış verdikleri yetkin ve çağdaş yapıtlar da ulus-
E. BicaniEastphoto
Çekoslovakya'nın ikinci büyük kenti Brno geleneksel m im arisini bugüne kadar korum uştur.
276 ÇEKOSLOVAKYA
Çekoslovakya'nın Kuruluşu
1918’den önce Çekoslovakya’nın adına hiçbir
haritada rastlanm ıyordu. Bugünkü Çekoslo
vakya topraklarında Bohem ya (bak. B o
h e m y a ) ve Slovakya ülkeleri ile M oravya ve
Çekoslovakya'nın
doğusundaki Tatra
Dağları engebeli
görünüm ü ile ilgi
çekici bir piknik
yeridir. Bölgede
çavdar ve patates
yetiştirilir.
278 ÇELİK
kurtaran SSCB oldu. Savaşın sonunda Çekos Eski Yunanlılar çeşmelerini genellikle su
lovakya önceki sınırlarına yeniden kavuştu. Di perilerine ve tanrıçalara adarlar ve bazen de
reniş eylemlerine katılmamış olan Almanlar, çeşme yakınında bir tapm ak yaparlardı. Ko-
ülkeden çıkarıldı ve Rutenya SSCB’ye bırakıldı. rinthos kentindeki bir çeşme, efsaneye göre,
1946’da yapılan genel seçimlerde Komünist ölen oğulları için akıttığı gözyaşlarından pı
Parti oyların yaklaşık yüzde 39’unu aldı. narlar oluşan, Pirene adlı su perisine adan
Önemli bakanlıklara kom ünistlerin getirildiği mıştı. Rom alılar’da da çeşmelerini adamak
bir koalisyon hüküm eti kuruldu. Bir toprak geleneği vardı ve yılın belli bir günü çeşme
reform u yapılarak bankalar, m adenler ve şenliği olarak kutlanırdı.
sanayi işletmelerinin bir bölümü k am u laştrıl Rom a kentlerinde, depolardan borularla
dı. 9 Mayıs 1948’de kabul edilen anayasa ile getirilen su yalnız ham am lara, saray ve büyük
Çekoslovakya bir halk demokrasisi oldu. Be- yapılara değil, yoksul insanların su aldığı halk
nes yeni anayasayı onaylamadığı için cum hur çeşmelerine de verilirdi. Genellikle sokak
başkanlığı görevinden ayrıldı. 1960’lara gelin köşelerinde bulunan bu çeşmelerin çoğu,
diğinde ekonom ik sorunlar ağırlaşmıştı. Ö zel ağızlarından su akan insan ya da hayvan başı
likle tarım alanında geçim düzeyinin düşüklü kabartm aları ile bezeliydi.
ğü ve yönetsel baskılar hoşnutsuzluğun art İtalya ve öteki Akdeniz ülkelerinde çeşm e
masının tem el nedenleri oldu. A rtan tepkiler ler hâlâ su gereksinimini karşılam akta kulla
başkan A ntonin Novotny’yi istifa etm ek zo nılır. Genellikle kabartm alarla süslü olan
runda bıraktı. 1968 O cak’ında A lexander çeşmeler, çoğu zaman kent ya da köy alanla
D ubçek Komünist Partisi’nin birinci sekreter rında yer alır. İşlevsel çeşm elerden başka, bir
liğine seçildi. Dubçek kitle iletişim araçları de heykellerle bezeli, kat kat havuzları olan
üzerindeki denetimi azalttı; özgürlüklerinin çeşm eler vardır. Rönesans’la birlikte figürlü
geliştirilmesi, tarım ve sanayi alanlarında çeşmelerin yanı sıra, çeşitli su oyunlarının öne
reform lar yapılması konularında önemli çıktığı çeşm eler yapıldı. R om a’da B arok üs
adım lar attı. Özgürlüklerin genişletilmesi, luptaki D ört Irm ak Çeşmesi (bak. BERN IN I,
toplum da hareketlenm eyi artırdı. Ne var ki, G i a n L o r e n z o ) ve Trevi Çeşmesi çok ünlüdür.
D ubçek yönetimi uzun sürmedi ve ülke 1968 Bu türden çeşmeler İtalya’dan öteki Avrupa
A ğustos’unda, SSCB ile öbür Varşova Paktı ülkelerine yayılmıştır.
üyeleri birliklerince işgal edildi. Köylerde su doldurm ak üzere testilerle
Çekoslovakya, 1969’da Çek ve Slovak gelinen çeşme başı, aynı zam anda köylülerin
Sosyalist C um huriyetlerinden oluşan federal buluşma yeridir.
bir devlet oldu. 1975’te Gustav H usak baş Anadolu Türk mimarlığında çeşmeler kent
kanlığa getirildi ve 17 A ralık 1987’ye kadar bu mimarlığının önemli öğeleri arasındadır. G ü
görevde kaldı. H usak’tan boşalan yere Milos nümüzde hâlâ varlığını sürdüren birçok çeş-
Jakes geldi.
Hulton Picture Library
ÇELİK bak. D E M İR ve Ç e l ik .
Doğal Denge
Norm al koşullar altında canlılar doğal bir
çevrede doğar, ürer, beslenir ve başka canlıla
ra yem olur. Bu çem ber ya da “doğa denge
B iryıldan kısa bir süre içinde çölleşen alanlar
yeşerdi. Tohum lar ekilerek çayır ye tiştirild i ve bu si” , topluluğun dengeli bir biçimde yaşaması
alanlar sığır sürülerine yeniden açıldı. nı sağlar. Bir hayvan türünün sayısı, yaşadığı
ÇEVRE KİRLİLİĞİ 281
doğal çevrenin besin kaynaklarıyla yetinem e yayılırdı. Kentlerin koşulları zam anla iyileşti
yecek kadar artarsa, açlık, hastalık ya da rildi, ama Sanayi Devrimi’nden bu yana hızla
yırtıcı hayvan sayısındaki yükselişle doğal büyüyen sanayi üretim inin ortaya çıkardığı
denge yeniden sağlanır. atıklar çevre kirliliğine yeni boyutlar getirdi.
Doğal denge hepimizi ilgilendirir. Çiftçiler A rtan ve belirli kentsel alanlarda yoğunlaşan
iyi ürün almak için ne yapmaları gerektiğini, nüfusun çeşitli etkinlikleri sonunda ortaya
toprak aşınmasının önüne nasıl geçileceğini, çıkan atıkların yok edilmesi gittikçe daha
topraktaki değerli m ineralleri nasıl koruya karm aşık bir soruna dönüştü. A rtan enerji
caklarını bilmek zorundadırlar. Ayrıca hay gereksinimini karşılam ak için kullanılan ya
van ve bitkilere dadanan zararlı böcek ve kıtların dum anı havayı, akarsu ve denizlere
asalaklarla nasıl savaşacaklarını da öğrenm e boşaltılan atıklar suları kirletti. Kısa sürede
leri gerekir. A m a zararlı böceklere karşı çürüyüp ayrışarak doğaya karışan organik
kullanılan zehirli sprey ve tozlar yararlı bö atıklara, uzun yıllar bozulm adan kalan plas
cekleri de öldürebilir; öteki canlılara zarar tik, m etal, cam gibi sanayi atıkları eklendi.
verebilir. Bu nedenle, doğal topluluğun bir Ç öplükler geniş alanlara yayıldı. Zehirli
bölümünü yok ederken bütün doğal dengenin kimyasal ve radyoaktif m addelerden olu
bozulmasını önleyecek önlem ler alınmalıdır. şan atıklar bütün canlı varlıklar için tehlike
H erhangi bir hayvan türünün aşırı artışı oluşturm aya başladı. Kirliliğin en yoğun oldu
doğal dengeyi nasıl bozuyorsa, insan nüfusu ğu yerlerde insanlar ve hayvanlar ölmeye
nun hızla artması ya da doğal kaynakların başladı, bitkiler kurudu. Doğadaki dengelerin
tükenm esi de doğal dengeyi aynı biçimde bozulması yaşamı tehdit etm eye başlayınca,
tehlikeye atar. Bu yüzden bilim adamları daha çok sayıda insan çevre kirliliğinin tehli
insan soyunun sürebilmesi için öncelikle besin kesini gördü ve bunun önlenmesini istemeye
kaynaklarını artırıcı yöntem ler, yeni ve gü başladı. Çevre kirliliğini önlem enin yolları
venli enerji kaynakları bulmaya çalışmalı; aranıp bulundu. A m a, kirliliği önleyecek bü
dünyamızın doğal kaynakları ile güzellikleri tün önlem ler ek harcam alar gerektirdiği ve
nin korunm asına katkıda bulunmalıdırlar. sanayi üretimini daha pahalı hale getirdiği için
Ayrıca bak. Ç E V R E K İR L İL İĞ İ; D O Ğ A Y I K O R U bunların her zaman istekle uygulandığı söyle
MA; N ü f u s . nemez.
Çevre kirliliğini azaltmak için en iyi çözüm
ÇEVRE KİRLİLİĞİ. Çevrebilimciler çevreyi atıkların sanayinin ham m adde gereksinimini
canlı, cansız bütün doğal varlıkların ve doğa karşılam akta kullanılmasıdır. Ö rneğin, kulla
daki insan yapısı öğelerin bütünü olarak nılmış şişe ve camlar, m etal, kâğıt ve plastik
tanım larlar. Bu çevre, çeşitli insan etkinlikleri atıklar bu m addelerin yeniden üretim inde
sonucunda oluşan atıklar, duman, zehirli kim ham m adde olarak kullanılabilir (bak. A t i k
yasal maddeler* ve öbür zararlı m addelerle D E Ğ E R L E N D İR M E ). Ö te yandan, denizlere bo
sürekli kirlenm ektedir. T oprak, su ve hava şaltılan atıklar önceden arıtılarak zararlı m ad
kirliliğinin yanı sıra gürültü ve radyoaktiflik delerden temizlenmeli, radyoaktif ve zehirli
gibi daha yeni öğeleri de kapsayan çevre kimyasal atıklar özel koruyucular içinde yer
kirliliği günüm üzde tüm dünyada önemli bir altına gömülmelidir. A B D ’deki Love Canal
sorun haline gelmiştir. Özellikle büyük kent olayı bu tür atıkların tehlikelerini açıkça
lerde ve sanayi bölgelerinde insan sağlığını ortaya koymuştur. Ne w York eyaletinde,
tehdit eden ciddi boyutlara ulaşan ve N iagara Çavlanı yakınında plastik ve kimya
1970’lerden başlayarak geniş kitlelerin ilgisini sal m addeler üreten bir fabrika, 1940’lardan
çeken çevre kirliliği aslında yeni bir sorun başlayarak atıklarını fabrika yakınındaki eski
değildir. Yeni ölan, bu kirliliğin tüm dünyada bir su kanalına boşaltmış, daha sonra doldu
ulaştığı ciddi boyutlar ve insanların bu tehli rulan ve üzeri killi toprakla kapatılan kanalın
kenin bilincine varm aya başlamalarıdır. üstünde okullar, evler yapılmıştı. Ancak
O rtaçağda özellikle kentler çok pisti, su 197l ’de, zehirli kimyasal atıkların killi top
kaynakları kirliydi ve salgın hastalıklar hızla raktan sızdığı ve bölgenin, bazıları kansere
282 ÇEVRE KİRLİLİĞİ
neden olan kimyasal m addelerle kirlendiği m utfak lavabolarına dökülür ve küçük bir
belirlendi. Sonunda Love Canal yöresi felaket elektrik m otoruyla çalışan öğütücüde öğütü
bölgesi ilan edilerek boşaltıldı. Sızıntıyı önle lür. Böylece ince toz haline gelen çöpler suyla
m ek ve kirlenm enin zararlarını giderm ek için birlikte kanalizasyon borularına akar. Yalnız,
20 milyon dolardan fazla para harcandı. m etal ve plastik atıklar bu m akinelerde öğü-
tülemediği gibi çok iri kem ikler de sorun ya
Çöp Sorunu ratabilir.
Büyük bir kentten bir günde toplanan çöpler T oplanan çöpler eskiden denize dökülürdü.
dağ gibi bir yığın oluşturur. Hastalık taşıyan A ncak denizlerin kirlenmesinin sonuçları or
sinek, böcek ve farelerin üremesi için elverişli taya çıkınca birçok ülkede denize çöp dökül
bir ortam oluşturan bu çöplerin kısa sürede mesi yasaklandı. Bugün en çok gömme ve
ortadan kaldırılması insan ve çevre sağlığı açı yakm a yöntem leri kullanılm aktadır. Çöplerin
sından zorunludur. Üstelik bu çöplerin artık kullanılmayan taşocaklarına ve benzeri çu
eskisi gibi yalnızca organik atıklardan oluşma kurlara gömülmesini içeren gömme yönte
ması sorunun boyutlarını gittikçe genişlet minde çöp katm anlar halinde yayıldıktan son
m ektedir. Y enen sebze ve meyvelerin kabuk ra üstü toprakla kapatılır. D aha sonra toprak
ları, eti için kesilen hayvanların postları, boy yüzeyi düzenlenerek buraları park ve yeşil
nuzları, kem ikleri, bağırsakları ya da çöpe atı alan olarak değerlendirilebilir. Yakm a yönte
lan ekm ek parçaları ile yemek artıkları za m inde ise çöpler yakılarak bir enerji kaynağı
m anla bileşenlerine ayrılarak doğaya karışa olarak değerlendirilir. Eski M ısır’da yüzyıllar
bilen atıklardır. Oysa doğada uzun yıllar hiç boyunca K ahire’deki ham am ların yakılan
bozulm adan kalan m etal, cam ve plastik eşya çöplerden sağlanan ısıyla ısıtıldığı bilinir. G ü
lar çevre kirliliği yaratan etkenlerin başında nüm üzde özel fırınlarda yakılan çöpler önce
gelir. m agnetik' ayıklayıcıdan geçirilerek içindeki
Sokak ve caddelerde biriken çöpler yalnız m etal parçaları ayrılır. Çöp yakma fırınlarının
kentleri çirkinleştirm ekle kalmaz, insan sağlı hava kirliliğine neden olmaması için bacaları
ğını tehdit eden birçok tehlikeyi de beraberin na filtre takılır.
de getirir. Örneğin sokağa atılan şişe kırıkları
ya da paslanmış m etal parçaları tehlikeli ke Su Kirliliği
sikler açabilir. Ayrıca çöplerdeki sebzeler ve H er yıl milyonlarca ton çöpün döküldüğü
hayvansal atıklar çok çabuk çürüdüğünden denizler zam anla birer çöplüğe dönüşmüş,
hem çevreye pis kokular yayar, hem de fare kuşkusuz bunun en büyük zararını deniz ve
lerin ve sineklerin ürem esini kolaylaştırarak okyanuslardaki canlılar görmüştü. Çok m ik
hastalıkların yayılmasında etkili olur. Bu yüz tarda pislik arıtılm adan kanalizasyonlardan
den, çevreyi tem iz tutm ak ve sağlığı korum ak deniz, göl ve ırm aklara akıtıldığı zaman su bu
amacıyla çöplerin toplanmasını ve yok edilr kadar çok pisliği arıtam az. Sudaki tüm oksi
meşini birçok ülkede belediyeler üstlenmiştir. jen tükendiği için, balıklar ve atıkları ayrıştı
Çöp toplam a hizmetinin sıklığı belediye büt rarak zararsız m addelere dönüştüren bakteri
çesinden bu işe ayrılan paraya, çöp kam yonla ler ölür. Sularda yalnızca oksijensiz yaşayabi
rı ile temizlik işçilerinin sayısına ve iklime len, hastalık yapıcı bakteriler kalır. Özellikle
bağlıdır. Çöplerin daha çabuk çürüyüp kokuş sanayi bölgelerine yakın olan Akdeniz ve
tuğu sıcak ve nemli iklim kuşağındaki ülkeler Japon Denizi ile Kuzey A m erika’daki Büyük
de çöplerin daha sık toplanması gerekir. M o G öller’de görülen kirlilik bütün okyanusları
dern çöp kam yonlarında, çöpleri parçalayıp etkilem ektedir.
sıkıştırarak her kamyonun daha çok çöp top 1950’lerde Japonya’da görülen M inimata
lamasını sağlayan sıkıştırma düzenekleri var hastalığının denize dökülen cıvalı atıklardan
dır. Evlerdeki çöpleri kanalizasyon sistemine etkilenen ton balığının yenilmesinden kay
bağlı çöp öğütme makineleriyle yok etm ek naklandığı belirlenmiştir. Fabrikaların denize
daha da sağlıklı bir yöntem dir. Bu düzeneğin döktüğü kimyasal atıkların içindeki ava önce kü
bulunduğu evlerde çöpler hiç biriktirilm eden çük deniz canlılarının, sonra bunları yiyen daha
ÇEVRE KİRLİLİĞİ 283
Hava Kirliliği
Fabrika bacalarından çıkan dum an ve m otor
lu taşıtlardan çıkan egzoz gazları hava kirlili
ğinin tem el etkenleridir. Havaya karışan kü
kürt dioksit gibi kimyasal m addeler havadaki
nemle birleşerek asitlere dönüşür. Havadaki
asit taş ve tuğlaları aşındırarak yapılara zarar
verir. Egzoz gazlarıyla havaya karışan karbon
m onoksit ve hidrokarbonlar da insan sağlığı Japonya'daki bu fabrikada görüldüğü gibi, baca
gazları hava kirliliğine neden olur. Kükürt dioksit
na zararlıdır. içeren dum anların oluşturduğu asit yağm uru hava
Güçlü güneş enerjisinin etkisiyle havadaki k irliliğ in in yalnızca bir türüdür. Havayı kirleten
yoğun dum an içinde oluşan kimyasal tepki gazların bütün etkileri hâlâ bilinm em ektedir.
m eler de boğucu bir sise yol açar. Özellikle
astımı ve akciğer hastalıkları olanlara çok da iklim özellikleri değişecek, bazı bölgeler
zararlı olan bu sis ağaçları ve öteki bitkileri çoraklaşacak, kutuplardaki buzlar eriyerek
de zehirleyebilir. Londra, Los Angeles ve deniz düzeyi 5 m etre kadar yükselecek, bir
Tokyo gibi kentlerde hava kirliliğine bağlı sis çok liman ve H ollanda, Bengal gibi çok geniş
büyük ölçüde denetim altına alınmıştır. Am a alçak alanlar sularla kaplanacaktır.
284 ÇEVRE KİRLİLİĞİ
H ava kirliliğinin bir başka etkeni de aero- n n vücudunda, yoğunluğu artarak birikir. Böy
sollerde ve soğutucularda kullanılan bazı gaz le balıklan yiyen insanlar tehlikeli miktarda
ların havaya karışmasıdır. A tm osferdeki ko D D T almış olurlar. Bunun sonucunda kanser
ruyucu ozon katm anına zarar veren bu kirlilik ve sakat bebek doğumları gibi olaylar ortaya
A E R O S O L m addesinde ayrıntılı olarak anla çıkabilir. Pek çok gelişmiş ülkede D D T kulla
tılmıştır. Eğer gerekli önlem ler alınmazsa, bu nımı yasaklanmıştır. A m a, zararının pek iyi
olay sonucunda D ünya’da tüm canlılar G ü bilinmediği azgelişmiş ülkelere satm ak için
neş’ten gelen m orötesi ışınların zararlı etkileri gelişmiş ülkeler D D T üretimini sürdürm ek
karşısında korumasız kalabilir. tedir.
Çevremizi kirleten çok çeşitli kimyasal
Kimyasal Kirlilik m addeler vardır. Bunlar arasında dioksin, di-
Tarım da kullanılan gübreler ve böcek öldürü eldrin ve öteki tarım ilaçları, hidrolik yağ ve
cü ilaçlar da çevre kirliliğine neden olur. plastik yapımında kullanılan poliklorodifenil
G übrelerdeki kimyasal m addeler topraktan (PCB) sayılabilir. Kadmiyum, kobalt, çinko,
akarsulara karışarak su kaynaklarında ve kurşun, nikel, cıva da aynı biçimde canlıların
denizlerde toplanır. Bunlar yosunların (bak. vücudunda birikerek insan ve hayvan sağlığını
Y o s u n l a r ) hızla büyüyerek sudaki tüm oksije olumsuz etkileyebilir.
ni kullanmasına yol açar ve sonuç olarak
sudaki yaşam sona erer. Zararlı böcekleri Radyoaktif Kirlilik
öldürm ek için kullanılan zehirli ilaçlar yararlı N ükleer enerjinin en büyük sakıncası, o rta
canlıları da öldürm ekte, bu tür ilaçların kulla dan kaldırılması gereken radyoaktif atıkların
nıldığı tarlalardaki ürünleri yiyen hayvanlar ortaya çıkmasıdır. Bir başka temel sakınca da,
da zehirlenm ektedir. 1986’da SSCB’deki Ç ernobil’de olduğu gibi
Bu konuda çok bilinen bir örnek D D T ile kaza sonucu çok tehlikeli radyoaktif sızıntıla
zehirlenm e olayıdır. Böcek öldürm ede kulla rın olabilmesidir (bak. NÜKLEER E n e r ji ) . Rad
nılan bu zehirli kimyasal bileşik doğada kolay yoaktif kirlenme binlerce yıl sürebilir (bak.
ca yok olmaz. Sulara karışarak; önce küçük RADYOAKTİFLİK). Günüm üzde radyoaktif atık
su canlılarının, sonra onları yiyen balıkların lar çok sağlam beton koruyucular içinde top
vücuduna geçer. Beslenm e zinciri (bak. BES rağa ya da deniz dibine göm ülm ektedir; ama
LENME A ĞI) boyunca ilerledikçe D D T balıkla- bunu sonsuza dek sürdürm ek de olanaksızdır.
ZEFA
Sorunların Çözümü
Çevre kirliliği tüm dünyanın karşı karşıya ol
duğu, acil çözüm gerektiren bir sorundur.
Çok sayıda insan bu konuyla uğraşm akla bir
likte, birçok hüküm etin ve büyük şirketlerin
bu konuda yeterli duyarlığı gösterdiği söyle
nemez. Çünkü kirliliğe karşı önerilen önlem
lerin maliyeti genellikle yüksektir ve şirketle
rin kârlarını azaltır. Birçok kişi de kirliliğe
karşı önlem alınmasını ister, am a bunun için
yaşam biçimini ve alışkanlıklarını değiştirme
ye yanaşmaz.
Çevre kirliliği geç kalınmadan denetim altı
na alınmalı ve kirliliğin azaltılmasına çalışıl
malıdır. Am a başarılı sonuçlar alabilmek için,
Bir kanalizasyon borusundan akan sanayi atıkları. Bu sanayicilerin bundan doğacak maliyet artışını
konudaki yasaklamalara karşın, zehirli kimyasal göze alması ve insanların yaşam biçimlerini
maddeler hâlâ çevreye yayılarak doğayı kirletiyor,
yabanıl hayvanları öld ürü yo r ve insan sağlığını değiştirmesi gerekir. Örneğin, elektrik santral-
te h d it ediyor. larının bacalarına filtre konularak zararlı du
ÇIĞ 285
m anlar süzülüp asit yağmuru azaltılabilir, lan Çevre Kanunu ile çevrenin korunm asına
ama bu uygulama elektriğin fiyatını yükselte ve kirliliğin önlenm esine ilişkin ayrıntılı ön
cektir. Ö te yandan insanların özel otomobil lem ve düzenlem eler getirildi. Bu alanlardaki
kullanm a alışkanlıklarından vaz geçmeleri de çalışmalar 1978’de kurulan Çevre G enel Mü-
çevre kirliliğinin önlenm esine önemli katkıda dürlüğü’nce yürütülm ektedir.
bulunacaktır.
Günüm üzde kirliliğe neden olan pek çok ÇEVRE KORUMA bak. D oğayi Korum a .
m adde vardır. Bilim adamları bunları kullan
m aktan kaçınmak ya da zararlarını ortadan ÇIG, dağ yamacından aşağı doğru büyük bir
kaldırmak için yeni yollar bularak, insanın alt hızla kayarak, önüne gelen her şeyi ezen ve
üst ettiği doğal dengeyi yeniden kurmaya ça süpüren büyük bir kar kütlesidir. Dağların
lışm aktadırlar. (Ayrıca bak. ÇEV REBİLİM ; D O eteklerine kurulm uş köy ve kasabalarda çığ
ĞAYI K o r u m a .) tehlikesine karşı çeşitli önlem ler alınır. Ne var
Çevre kirliliğinin önlenmesi için uluslarara ki, bu önlem lere karşın yoğun kar yağdığı
sı alanda çalışmalar yürütülm ektedir. 1972’de zaman oluşan çığ, bu bölgelerde yıkıcı felâ
Stockholm ’da toplanan Birleşmiş M illetler İn ketlere neden olur. Saniyede 90 m etre (saatte
san Çevresi Konferansı’na 130’dan çok ülke 324 km) hızla hareket edebilen çığ, sürükledi
den temsilciler katılarak çevre sorunlarını ve ği ağaçlar ve kaya molozlarıyla dar bir vadiyi
bu konuda alınması gerekli önlemleri görüş doldurarak, tabanının m etrelerce yükselmesi
tüler. Konuya ilgiyi canlı tutm ak için konfe ne neden olabilir.
ransın toplandığı 5 Haziran günü her yıl Çığlar, yılın değişik zam anlarında değişik
Dünya Çevre G ünü olarak kutlanm aktadır. nedenlerle oluşur. Sözgelimi baharda havanın
Birçok ülkede çevre kirliliğini önlem ek ısınmasıyla eriyen kar, dağ yamaçlarında kay
amacıyla yasal düzenlem elere gidilmiştir. gan bir yüzey oluşturur. Yüksek yerlerde bi
Türkiye’de bu konu ilk kez 1971 tarihli Su rikmiş olan kar yığını artan ısıyla birlikte gev
Ürünleri Kanunu’nda açıkça ele alındı. 1982 şemeye başlar. Kar yığınının çözülen dokusu
Anayasası’nın 56. m addesinde ise “çevre kir kendi ağırlığını taşıyamaz durum a geldiği için
lenmesini önlem ek devletin ve vatandaşların artan bir hızla aşağıya doğru kaymaya başlar.
görevidir” hükm ü yer alıyordu. 1983’te çıkarı Bu sırada oluşan sürtünm e, dağın yüzeyinde,
ABD'nin Colorado
eyaletinde
helikopterden atılan
bir patlayıcı ile
harekete geçirilen
çığın görüntüsü.
286 ÇIKARMA
büyük bir aşınmaya yol açar. Çığlar, karla bir durum vardır. Bunlardan birinde bir kümeyle
likte kaya molozlarını da taşır. Bazı yerlerde, işe başlarız
küçük bir hareket ya da bir ses, gevşeyen kar
kütlesinin harekete geçmesine neden olabilir.
Dağcılar, kayakçılar ve yolcular çığ tehlikesi
ne karşı sürekli uyarılırlar.
Y azlan ise artan ısının etkisiyle eriyip ko
pan büyük buz kütleleri şiddetli bir gürültüyle
dağ yamaçlanndan aşağıya iner. Bu tür çığa,
İsviçre’deki Jungfrau Tepesi’nin dik yamaçla ve bu küm enin elem anlarından bir bölümünü
rında sık sık rastlanır. küm eden ayırırız.
Kuru çığ ise şiddetli kış rüzgârlarının, dağ-
lann tepesindeki karları yamaçlardan aşağı
savurm asından oluşur. Kuru çığ, içinde bolca
hava bulunduğundan, akışkan gibi hareket
eder. Ağaçları kökünden söküp sürükleyecek
kadar şiddetli olduğu gibi, çığın hareketlen
mesinin doğurduğu rüzgâr da, çığdan daha
tehlikeli olabilir. Dağ yam açlarında kurulmuş Örneğimizdeki küm ede başlangıçta 7 eleman
yerleşim m erkezlerinde ağaçlandırma çığ teh vardır. Bunlardan 3’ünü- küm eden ayırdığı
likesine karşı etkili bir önlem biçimidir. Çığı mızda geriye 4 elem an kalır. Bunu
önlem enin en yaygın yolu ise çığ kuşağının üst 7 -3 = 4
katm anlarında yapay patlam alar gerçekleşti biçiminde gösteririz.
rerek, çok büyük birikimler olmadan kar küt İkinci durum da, biri A , öbürü B olmak
lesinin dağılmasını sağlamaktır. üzere iki kümeyle işe başlarız
yeşili ya da kahverengi gövdesinde, sırtından rı’nda çıraklıktan söz edilir. 13. yüzyılda
karnına kadar baklava dilimi biçiminde koyu A vrupa’daki meslek loncalarında çıraklık bü
renk lekeler vardır. A B D ’nin güneybatısında yük önem taşırdı (bak. L o n c a ) . H er meslek
ki çöllük bölgelerde yaşayan boynuzlu çıngı dalında yapılan üretimin kalitesini ve yönte
raklı yılanın (Crotalus cerastes) gözlerinin mini denetleyen bu loncalara girebilmek için
üzerindeki iri pullar boynuz gibi iki çıkıntı genellikle yedi yıl süreyle çıraklık yapmak
yapar. Uzunluğu 75 cm kadar olan bu yılanın gerekliydi. Çırak yedi yıl boyunca ustasının
koyu lekelerle süslü derisi soluk kahverengi evinde kalırdı. Bu süre sonunda zanaatı tü
ya da sarıdır. Boynuzlu yılanın öbür türlerin- müyle öğrenen çırak kendi işyerini kurana
kine benzem eyen ilginç bir sürünme hareketi kadar kalfa, kendi işyerini kurduğu zaman da
vardır. Gövdesini önce çöreklenir gibi kıvırıp usta olurdu.
sonra açarak verevlem esine ilerlerken kum la Bir ailenin kuşaklar boyunca belirli bir
rın üzerinde J harfine benzeyen tipik bir iz meslek ya da zanaatla uğraşması çok rastla
bırakır. Çizgili çıngıraklı yılan ( Crotalus hor- nan bir olaydı ve bu durum da çıraklar
ridus) A B D ’nin doğu ve orta bölgelerinde genellikle ustanın kendi oğulları olurdu.
bulunan bir türdür. En zehirli ve tehlikeli Çıraklık sistemi zamanla yaygınlığını yitir
çıngıraklı yılanlar ise M eksika’daki Crotalus di. İngiltere'de Sanayi Devrimi ile birlikte
basiliscus ile Güney A m erika'nın tek çıngı yaygınlaşan makineli üretim de zanaatçıların
raklı yılanı olan Crotalus durissus türleridir. yerini düz işçiler aldı. Basım sanayisi gibi
birkaç sanayi dalı dışında çıraklık hemen
ÇIRAKLIK. Bir meslek ya da zanaat dalında hemen bütünüyle ortadan kalktı. II. Dünya
çalışabilmek için gerekli bilgi ve beceriyi Savaşı yıllarında çıraklık yeniden canlandı.
kazanm ak amacıyla, o alanda usta olan biri G ünüm üzde, ülkeden ülkeye farklılık gös
nin yanında çalışarak geçirilen eğitim dönem i term ekle birlikte geleneksel çıraklık ilişkisi
ne çıraklık denir. Çıraklar mesleği öğrenirken daha çok özel bir beceri gerektiren işlerde
düşük bir ücret karşılığında çalışır, ustası da görülür. D aha az beceri gerektiren alanlarda,
ucuza sağlanmış bir yardımcıya sahip olur. çalışma süreci içinde işi öğrenm e yöntemi
Sanayi Devrimi öncesinde üretim büyük ölçü benimsenmiştir. Bazı fabrikalarda beceriye
de yerel tüketim e yönelikken, çıraklık günü göre işte ilerleme yöntemi uygulanır. Birçok
müzde olduğundan çok daha yaygındı. ülkede meslek eğitimi için teknik okullar
Çırakların çoğu, zorunlu temel eğitim son açılmıştır ve özel eğitim program ları uygula
rasında okuldan ayrılınca çıraklığa başlar. maya konm uştur. Bazı sanayi ve ticaret firm a
Çoğu zaman çocuğun velisi ya da vasisi ile larının kendi özel çıraklık program ları vardır.
yanında çalışacağı usta arasında, tarafların
British Museum
imzaladığı bir çıraklık anlaşması yapılır. İlgili
taraflar anlaşm ada verdikleri sözleri yerine
getirm ek zorundadır.
Çırak seçtiği zanaat üzerine tam bir eğitim
görür. Günümüzde batı ülkelerinin çoğunda
çıraklığın bir bölümü o zanaatla ilgili eğitim
veren okullarda geçer. Sözleşmede belirtilmiş
olan süre sonunda çırak o zanaatı bütünüyle
öğrenmiş ve o alanda bir usta olarak çalışabi
lecek durum a gelir. Çıraklık süresinde genel
likle kuramsal ve uygulamalı sınavlar yapılır.
Çıraklığın Evrimi
Çıraklıkla ilgili en eski bilgileri Eski Mısır ve
Babil uygarlıklarında buluyoruz. İÖ 18. yüz Çıraklar klişe yapma ve basım işlerini öğreniyor
yılda Babil’de yapılan H am m urabi Yasala (16. yüzyıl).
ÇITKUŞU 291
A B D ’de 1937’de çıkarılan Ulusal Çıraklık O rta ve Güney A m erika’da yaşar. U zunlukla
Yasası çıraklığın koşullarını düzenler. Bugün rı 10-20 cm arasında değişen bu kuşların
A B D ’de 90 işkolunda 350’den fazla çıraklık yuvarlak uçlu kısa kanatları, tünem eye elve
program ı uygulanır. İngiltere’de 1948’de çıka rişli uzunca bacakları, ince ve sivri gagalan,
rılan İstihdam ve Mesleki Eğitim Yasası her her zaman yukarıya kalkık duran küçük
sanayi dalında bir Çıraklık ve Mesleki Eğitim kuyrukları vardır. Genellikle kahverengi olan
Komisyonu kurulmasını öngörm üştür. H er tüylerinin üzerinde kara ya da beyaz benekler
daldaki eğitim o işin özelliklerine göre kuram bulunur.
sal ve uygulamalı olarak düzenlenir. Çıraklık Çıtkuşları çalıların ve başka bitkilerin ara
konusunda yapılan düzenlem eler günümüzde sında, toprağa yakın yerlerde sıçrayarak dola
işgücü planlamasının bir bölümünü oluşturur. şan çok hareketli kuşlardır. O tların arasına
gizlendikleri için pek ortalıkta görünmezler.
Türkiye'de Çıraklık Am a adlarının kökeni olan “çıt-çıt-çıt” biçi
13. yüzyıldan başlayarak A nadolu’da yaygın mindeki m elodik ve tekdüze ötüşleri kolayca
laşan Ahi örgütünde çıraklık vardı. Bir esnaf ayırt edilir. Çıtkuşu kaya çatlaklarını, ağaçla
ve zanaatçı örgütlenmesi olan A hilik’te ya rın dallarını, kabuklarını ve yapraklarını ince
m ak, çırak, kalfa ve usta kadem elerinin birin den inceye gözden geçirir; çünkü başlıca
den ötekine geçiş belirli kurallara bağlıydı ve yiyeceği olan böcekler ve örüm cekler buralar
sınavla olurdu (bak. AHİLİK). 17. yüzyılda Ahi da yaşar. Rahatsız edildiğinde bir sarmaşık ya
birlikleri loncalara dönüştü. Gedik denen da çalılıktan ötekine geçen çıtkuşu aynı za
işkolu tekelleri ortaya çıktı. 19. yüzyılda m anda çok da m eraklıdır. Bu yüzden kolayca
A vrupa mallarının rekabetiyle geleneksel sa kaçmaz; kuyruğunu iyice havaya dikip başını
nayi çökerken bu örgütlenm eler de güçlerini aşağı yukarı sallayarak, kendisini rahatsız
yitirdi. Tanzim at dönem inde, yeni gelişen edeni dikkatle izler. Bu arada azarlayıcı
sanayi dallarında eğitim veren sanayi okulları seslerle öter.
açıldı. Bazı çıtkuşları yuvalarını oyuklara, kaya
Cum huriyet dönem inde meslek eğitimi için çatlaklarına ve başka kuşların yuvalarına ya
Milli Eğitim B akanlığına bağlı sanat okulları parlar. Bazıları da yosun, kuru ot, yaprak ve
ve akşam sanat okulları açıldı. 1938’de çıkarı
lan bir yasayla sanayi kuruluşlarında meslek Alan D. CruickshanklNational Audubon Society
kursları açılması özendirildi ve bazı kamu
sanayi işletm elerinde çırak okulları açıldı.
1977’de çıkarılan Çırak, Kalfa ve Ustalık
Kanunu konuyu yeniden düzenledi. Çıraklık
yaşı 12’den başlatıldı ve çıraklık süresi üç-dört
yıl olarak belirlendi. 1986’da kabul edilen
Çıraklık ve M eslek Eğitimi Kanunu bütün
meslek kuruluşları ile mal ve hizmet üreten
kamu kuruluşlarında çalışan çırak, kalfa ve
ustaların mesleki eğitimini tümüyle Milli Eği
tim B akanlığının görev ve yetki alanına aldı.
Bu yasaya göre çırak olabilmek için 13-19 yaş
arasında ve ilkokulu bitirmiş olmak gerekir.
Yasanın uygulanmasıyla birçok ilde çok sayı
da çıraklık eğitim merkezi açılmıştır.
başka bitki parçalarını kullanarak, bir yanın tır. Bu hayvanların oldukça yassı olan gövdesi
da girişi olan kubbeli güzel yuvalar kurarlar. birbirine eklemlenmiş çok sayıda bölütten
Dişi kuş yuvaya 2-10 yum urta bırakır ve yılcla oluşur ve her bölütte bir çift bacak bulunur.
üç-dört kez kuluçkaya yatabilir. Yavrular Türe ve bölütlerin sayısına bağlı olarak ba
genellikle iki haftalık olduklarında yuvadan cakların sayısı da 28’den başlayarak 300’e
ayrılırlar. kadar çıkar. Çıyanların başında iki uzun
Familyanın Eskidünya’da da bulunan tek duyarga, baştan sonraki ilk bölütte de bir çift
türü bayağı çıtkuşudur ( Troglodytes troglo- zehirli kıskaç vardır. Küçük böceklerle besle
dytes). Yaklaşık 10 cm uzunluğunda tombul nen hayvan avını bu zehirli kıskaçlarıyla
gövdeli bir kuş olan bu tür genellikle orm an öldürür; ama türlerden çoğunun zehri insana
altı bitki örtüsünce zengin olan ağaçlık bölge zarar vermeyecek kadar etkisizdir. Yalnız
lerde yaşar. Türkiye’nin yerli kuşlarındandır;
Karadeniz ve M arm ara bölgelerindeki or
m anlarda çok yaygındır. Az olmakla birlikte
A kdeniz ve Ege bölgelerinde de görülür; İç
ve Doğu A nadolu’da ise çok seyrek olarak
rastlanır.
A B D ’de ve M eksika çöllerinde yaşayan
kaktüs çıtkuşu (Campylorhyrıchus brurıneica-
pillus) kaktüs dikenlerinin dibine ince dallar
ve otlardan para kesesi biçiminde bir yuva
yapar. Böylece tehlikelere karşı yavrularının Çıyanın (solda) zehirli kıskaçları ve gövdesinin her
güvenliğini sağlar. Kaktüs çıtkuşu 20 santi bölütünde bir çift bacağı vardır. Kırkayakların her
m etreyi bulan uzunluğuyla en iri türlerden bölütünden iki çift bacak çıktığı için bunların bacak
sayısı genellikle çıyanlarınkinden daha fazladır.
biridir. Ev çıtkuşu ( Troglodytes aedon) ise
yaklaşık 12 cm uzunluğundadır. Tüyleri bo
zumsu kahverengi üstüne çizgili olan bu kuş D oğu Hint A daları’nda yaşayan ve uzunluğu
A m erika kıtasının hem en her bölgesinde bu 28 santimetreyi bulan dev çıyan (Scolopendra
lunur. gigantea) gibi bazı tropik türlerin ısırığı insan
İngiltere ve İrlanda’da, kuşların kralı ola için de tehlikeli olabilir.
bilmek için çıtkuşu ile kartalın yarıştığını Çıyanlar gündüzleri genellikle taşların ve
anlatan bir efsane vardır. Efsaneye göre iki kayaların altına saklanır, yalnızca geceleri
kuş, hangisi daha yükseğe uçarsa yarışı onun yiyecek bulmak için dışarı çıkarlar. Bazıları
kazanacağı konusunda anlaşmışlar. Kartal yumurtalarını toprağın altına göm er, bazıları
çok yükseklere uçmuş; ama tam yarışı kaza ise doğrudan toprağın üstüne bırakır ama
nacağı sırada, sırtında oturan çıtkuşu havala başında bekleyerek tehlikelere karşı korur.
narak kartalın başı üzerinde uçmaya başla Bazı türlerde yum urtadan çıkan yavruların
mış. Böylece yarışı kazanan çıtkuşu bütün bacak sayısı erişkinlerinkine eşittir; oysa bir
kuşların kralı olmuş. bölümünde larvaların eksik olan bacakları her
deri değişiminde eklenen bir çift bacakla
ÇIYAN VE KIRKAYAK. Böcekleri, örümcek tamamlanır.
ve akrep gibi örümceğimsileri, ıstakoz, kari Diplopoda sınıfını oluşturan ve 8 bin kadar
des ve yengeç gibi kabukluları da kapsayan türü olan kırkayaklar çıyanlara oldukça ben
eklem bacaklılar içinde çıyan ve kırkayak ka zer. Yalnız gövdeleri yassı değil silindir gibi
dar çok bacağı olan bir başka grup daha yuvarlaktır ve gövdenin her bölütünde çıyan
yoktur. Bu yüzden, eklembacaklıların iki ayrı lardaki bir çift bacağa karşılık iki çift bacak
sınıfından olan bu hayvanların hepsine birden bulunur. Kırkayaklar çok yavaş hareket eder
çokbacaklılar ya da çokayaklilar denir. Y ak ler ve bir tehlike karşısında kendilerini savun
laşık 2.800 türüyle Chilopoda sınıfını oluştu m ak için pis bir koku yayarlar. Bazı türlerin
ran çıyanlar yeryüzünün her yanma dağılmış savunma yöntemi de kalın ve kemerli gövde
ÇİÇEK 293
lerini bükerek bir top gibi yusyuvarlak kıvrıl hepsinin görevi tohum üreterek bitkinin soyu
maktır. Kırkayakların çoğu çürüyen bitki nu sürdürmesini sağlamaktır.
artıklarıyla, yalnız bazıları taze bitkilerle bes
lenir. En irileri uzunluğu 30 santimetreyi Bir Çiçeğin Bölümleri
bulan tropik türlerdir. Çiçeklerin çoğu dıştan içe doğru sırasıyla
çanak, taç, erkekorganlar ve dişiorganlar
ÇİÇEK. Tohum lu bitkilerin ürem e organı denen dört tem el bölüm den oluşur. A m a bazı
olan çiçeğin görevi, aynı bitkinin bütün özel çiçeklerde taç bölümü yoktur; bazılarında da,
liklerini taşıyan yeni bitkilerin gelişeceği to örneğin lalede taç ve çanak bölümleri ayırt
humları üretm ektir. Bu nedenle, çiçekleri edilemeyecek kadar biribirine benzer. Ayrıca
incelerken organın bu temel görevini hiçbir çiçeklerin bazısında erkekorganlar, bazısında
zaman unutm am ak gerekir. Nitekim bazı dişiorgan bulunmaz. Kısacası çiçekler yapı
bitkilerin, örneğin atatürkçiçeğinin çiçek san
dığımız bölümleri bu anlam da gerçek birer
çiçek değildir; ortada kümelenmiş küçük sarı
çiçekleri çevreleyen parlak kırmızı renkli özel
yaprak
yapraklardır. Bürgü ya da brakte denen ve ilk
ÇİÇEK TOMURCUĞU
bakışta çiçeği andıran bu biçim değiştirmiş
yapraklara daha başka birçok bitkide rast çanak
lanır.
Bir botanikçi gözüyle çiçek, tohum üreti ÇİÇEK GONCASI
miyle ilgili bütün organları içeren karmaşık
bir yapıdır; dolayısıyla yalnızca tohum lu bitki çanakyaprak
taç (taçyaprakların
lerin çiçeği vardır. Nitekim bitkiler âlemi de birleşm esiyle oluşur)
kabaca çiçekli ve çiçeksiz bitkiler olarak iki
büyük gruba ayrılır. Açıktohum lu bitkilerin
çiçeği çok belirgin olmadığından ve bildiğimiz
çiçeklere pek benzem ediğinden, çiçekli bitki
ler dendiğinde daha çok kapalıtohum lular çiçektozlarını
anlaşılır. Yaprakyosunları, ciğeryosunları, böcekler aracılığıyla
dağıtan başçık
kibritotları, atkuyrukları ve eğreltiotları ise
çiçeksiz bitkilerdir (bak. ÂÇIKTOHUMLULAR;
AÇILMIŞ ÇİÇEK
BİTKİ).
tohum taslakları
Çiçek dendiğinde hem en herkesin aklına
kırlarda, çayırlarda, orm anlarda kendiliğin dişiorgan
den yetişen alımlı kır çiçekleri ya da insan
eliyle yetiştirilen gösterişli bahçe ve saksı t T erkekorganlar
çiçekleri gelir. Oysa “çiçek” terimi yalnızca iri
ve renkli taçyaprakları, güzel kokularıyla
tanıdığımız süs çiçeklerini kapsamaz; ilk ba
ÇİÇEK
kışta çiçeksizmiş gibi gözüken pek çok bitki to h u m la r
nin de çiçekleri vardır. Örneğin çayırları kuruyan boyuncuk
kaplayan yeşil otların çoğu ve tarlalarda MEYVE
laklarını barındıran şişkince bir yumurtalık neğin buğdayın çiçektozları bir elma ağacının
vardır. Erkekorganlardan gelen çiçektozları, çiçeklerine taşınırsa ağaç elma vermez.
yüzeyi yapışkan bir sıvıyla kaplı olan tepeciğe Tohum lar gelişirken, bunları barındıran
konar, sonra boyuncuk kanalıyla dipteki yu yumurtalık da değişime uğrayarak bir meyve
murtalığa ulaşır. Bu yapışkan sıvının çok ye dönüşür. Meyve çok çeşitli yöntem lerle
önemli bir işlevi vardır; çünkü çiçektozları tohum ların daha uzak bir alana yayılmasını
boyuncuğun altındaki yumurtalığa ulaşm adık sağlar; böylece bütün tohum lar anaç bitkinin
ça buradaki tohum taslaklarm ı dölleyemez. dibine düşerek onun besinini bölüşmemiş olur
A ncak bu dişi ve erkek ürem e hücreleri (bak. M e y v e ).
birleştiğinde tohumtaslağı tohum a dönüşür;
bu tohum toprağa düşerek çimlendiğinde de Çiçeklerin Sınıflandırılması
bitkinin küçük bir kopyası olan yeni bir bitki Botanikçiler çiçekli bitkileri çiçeklerinin özel
gelişebilir (bak. ÇİMLENME). liklerine göre sınıflandırırlar. Birçenekliler ve
Çiçektozlarının erkekorgandan dişiorgana ikiçenekliler adıyla anılan iki tem el grup
taşınmasına tozlaşma denir. Çiçektozları rüz arasındaki farklılıklar TO H U M başlığı altın
gârla, böceklerle, kuşlarla ya da başka hay da anlatılmıştır. Aynı türden birçok bitki çok
vanlarla, hatta bazı su bitkilerinde suyun değişik koşullar altında gelişmesini sürdürür
akıntısına kapılarak bir çiçekten öbürüne se hepsinin gövde ve yaprakları değişik biçim
taşınır. Bu konudaki ayrıntılı bilgiyi T O Z ler alabilir; ama çiçeklerindeki tem el bölüm
LAŞM A maddesinde bulabilirsiniz. lerin düzenleniş biçimi hep aynı kalır.
Bitkilerin sınıflandırılarak familya, cins ve
Tohum Nasıl Oluşur türlere ayrılmasında çiçeğin yapısı, yani çeşitli
Çiçektozları tepeciğin üstüne konduktan son bölümlerinin nasıl bir düzen içinde yerleştiği
ra büyümeye başlar ve her çiçektozu taneciği, çok önemlidir. Oysa çiçeğin rengi ve büyüklü
yani erkek ürem e hücresi kök gibi ince bir ğü iklime, toprağın bileşimine ve öbür çevre
borucuk geliştirerek dişiorganm boyuncuğun- koşullarına bağlı olarak değişebildiği için sı
dan yum urtalığa doğru uzatır. Bu borucuklar- nıflandırmada fazla önem taşımaz. Bu yüzden
dan her birinin içinde iki tane çekirdek vardır. bitkilerin sınıflandırılmasında botanikçilere
Borucuk uzayarak yumurtalığa ulaştığında yardımcı olan en önemli ayrıntılar çanakyap-
kopar ve içindeki hücre çekirdekleri serbest rakların, taçyapraklarm , erkekorganların ve
kalır. Böylece çekirdeklerden biri yum urta dişiorganların sayısı ile düzenleniş biçimidir.
lıktaki bir tohumtaslağmın yum urta hücresiy Çiçeklerin çiçek sapı üzerindeki konum u da
le birleşerek tohum u, öbür çekirdek de aynı sınıflandırma açısından önemli özelliklerden
tohumtaslağmdaki başka bir hücreyle birleşe biridir; çünkü çiçeklerin yerleşme biçimi h e
rek tohum un çimlenmesi için gerekli besin m en her bitkide değişir. Örneğin menekşe ve
deposunu oluşturur. Bu olaya döllenme de nergiste her sapın ucunda tek bir çiçek açar.
nir. Dem ek ki, erkek ve dişi eşey hücrelerinin Oysa elma ağacı ve hüsnüyusuf gibi bazı
birleşmesiyle oluşan her tohum da bir bitki bitkilerde çiçekler sapların tepesinde küm eler
embriyonu ve gelişecek yeni bitkinin kök halinde bulunur. “Çiçekdurum u” denen bu
salıncaya kadar beslenmesine yetecek ölçüde küm elenmenin değişik biçimleri vardır. Ö rne
besin deposu vardır. Bu tohum un üstü fasulye ğin yüksükotu ve aslanağzı gibi bazı bitkilerin
tanesinde olduğu gibi ince bir zarla ya da çiçekleri kısa birer sapla ana eksene bağlana
kiraz çekirdeğinde olduğu gibi odunsu ve sert rak salkımlar oluşturur. Buğdayda ana eksene
bir kabukla örtülüdür (bak. T o h u m ). sapsız bağlanan çiçekler başak denen sık bir
Tozlaşma konusunda unutulm am ası gere salkım biçimindedir. M aydanoz gibi bazı bit
ken en önemli nokta, her bitkinin yalı\ız kilerde ise çiçekler sapın tepesinde şemsiye
kendi türünden bir bitkiyi dölleyebileceğidir. biçiminde kümelenir.
Eğer bir bitkinin çiçektozları başka türden bir Çok sayıda küçük çiçeğin bir araya gelerek
bitkinin tepeciğine konarsa yumurtalığa ulaş çiçek başı ya da kömeç denen özel bir yapı
mak üzere bir borucuk uzatmaz; sonuçta oluşturduğu papatya, yıldızpatı, kasımpatı,
döllenme olmadığından tohum gelişmez. Ö r ayçiçeği, devedikeni, hindiba gibi bitkiler
300 ÇİFTÇİLİK
Çiçeklerin Yararları
Çağımızda fabrikalarda yapay olarak üretilen
kokular giderek doğal çiçek kokularının yeri J. Horace MacFarland Co.
ni almaktaysa da, çiçekler bugün bile parfüm İlkbaharın gelişiyle birlikte açan güzel renkli,
sanayisinin önemli hamm addeleridir. Lavan gösterişli çiçekleriyle kırları ve bahçeleri süsleyen
çiğdem ler baharın m üjdecisidir.
ta, kekik ve biberiye esansı ile gülyağı büyük
ölçüde bu bitkilerin çiçeklerinden elde edilir.
Haşhaştan elde edilen afyon tıpta kullanılan rinde yetişen 75 kadar türü vardır. Am a çok
güçlü bir uyuşturucudur. Safran çiçeklerinden sevilen bir süs bitkisi olduğu için bugün
sarı renkli bir boyarm adde elde edilir. B aha dünyanın hem en her yerindeki park ve bahçe
rat olarak kullanılan tarçın da tropik bir lerde yaygın olarak yetiştirilir. Koyu sarı
ağacın çiçek tomurcuklarıdır. Çok değerli bir renkli bir boyarm adde elde edilen safran da
besin olan balı arılar çiçeklerin balözünden aynı cinsten bir bitkidir (bak. S a f r a n ).
yaparlar. Alımlı renkleri, görünümleri ve A ralarında hiçbir akrabalık olmadığı halde
kokularıyla doğayı güzelleştirmeleri bir yana, çiğdeme çok benzeyen başka bir bitkiye de,
eğer çiçekler olmasaydı insanın en önemli sonbahara doğru çiçek açtığı için güzçiğdemi
besin kaynaklarından olan meyve ve tohum ya da zehirli olduğu için acıçiğdem (Colchi-
lar da olmazdı.' cum autumnale) denir. Oysa bu bitki çiğdem
gibi süsengillerden değil, zambakgillerdendir.
ÇİFTÇİLİK bak. TARIM VE HAYVANCILIK. Toprakaltında gömülü olan acıçiğdemin
soğanından yaz sonlarında açık m or renkli bir
ÇİĞDEM. İlkbaharda en erken çiçeklenen borucuk toprağı delerek çıkar. Yerden 15 cm
bitkilerden biri, kardelenden hem en sonra kadar yükseldikten sonra bu borunun tepesi
çiçek açan çiğdemdir. Soğanlı bitkilerden dar bir koni gibi açılarak gerçek çiğdeminkine
olan çiğdem süsenle aynı familyadandır. benzeyen, biraz daha irice bir çiçeğe dönüşür.
Uzun oval biçimdeki taçyaprakları uca doğru Acıçiğdemin zehirli tohumlarından, özellikle
sivrileşir. Yaprakları ince uzun şerit biçimin rom atizm a ağrılarına karşı etkili olan ağrı
dedir ve çoğu kez çiçekler açtıktan sonra kesici bir ilaç elde edilir.
çıkar. Çiçekleri parlak sarı, m or, beyaz ya da
çizgilidir. ÇİKLET, çiklet özü, şeker, glikoz ve baharat
Crocus cinsini oluşturan çiğdemlerin A vru katılarak yapılır. Çiklet özü çikletin uzun süre
pa, Kuzey Afrika ve A sya’nın serince yörele- çiğnenebilmesini sağlar. Balonlu çikletin,
ÇİKOLATA VE KAKAO 301
kopm adan esnemesi için, daha fazla çiklet bir içeceğin gizini getirdiler. Bu içecek, toz
özü kullanılır. haline getirilmiş kakao çekirdeklerini suyla
Çiklet üreten her şirketin kendine özgü, karıştırarak hazırlanıyordu. Adı da, A ztek
gizli tuttuğu bir çiklet formülü vardır. Bu dilinde “ekşi, acı içki” anlamında “çokolatl”
form üllerde çiklet hamm addesi, yapay sakız dı. Aztekler bu içkiyi soğuk olarak, içine
lar, balm umu ve reçine kullanılabilir. Çiklet biber ve başka baharat katarak içerlerdi.
özü fabrikada hazırlanır. Kullanılan m adde İspanyollar ise aynı şeyi biber yerine şeker
ler buharlı kazanlarda eritilir ve m ikroplardan koyarak denediler. Gizi yaklaşık 100 yıl bo
arındırılır. Bir santrifüj m akinesinden geçiri yunca saklanan bu içecek 17. yüzyılda Fran
lerek yüksek hızda döndürülür; böylece, ham sa’ya ve A vrupa’nın öteki ülkelerine yayıldı.
çiklette bulunan ağaç kabuğu parçaları ve Pahalı olduğu için yalnız zenginlerin alabildi
kırıntılar ayrılır. ği, aranan bir içecek oldu. Tüm Avrupa
Arındırılmış ve eritilmiş çiklet özü şeker, kentlerinde yaygınlaşan “Çikolata Evleri” za
glikoz ve baharatla karıştırılır. Genel karışım manla seçkin kulüplerine dönüştü. 1700’lerde
yüzde 20 çiklet özü, yüzde 63 şeker, yüzde 16 İngilizler süt katarak içeceğin tadını geliştir
glikoz ve yüzde 1 kadar da koku verici diler.
baharattan oluşur. Koku ve tat için en çok Çikolatanın özel olarak yenmek ve tatlılar
nane, karanfil ve tarçın kullanılır. Bu karışım da kullanılmak üzere satışa çıkması 19. yüzyıl
henüz ılıkken iki m erdane arasından geçirile ortalarına rastlar. 1876’da İsviçreliler süt ve
rek uzun, ince şeritler elde edilir.Karışımın şekeri çikolatayla karıştırarak bugün yediği
m erdanelere yapışmaması için her iki yanma miz sütlü çikolatayı yapmayı başardılar. Çiko
pudraşekeri sürülür. Son aşam ada, otom atik lata besin değeri yüksek, bedeni geliştiren ve
kesicilerle uygun uzunlukta kesilen çiklet enerji veren bir yiyecektir.
parçaları bir m akinede teker teker am balaj
lanır ve sonra paketlenir. Çikolata Yapımı
Bugün kullanılan çiklet özlerinin çoğu ya Tropik kuşakta ve daha çok kıyılarda yetişen
paydır, bir bölümü ise ağaçlardan elde edilir. kakao ağacından elde edilen kakaoya tanrı
Çiklet hammaddesi olarak kullanılan çikle besini anlamına Theobromocacao denir. Baş
M eksika ve G uatem ala’daki yağmur orm anla lıca üretim bölgeleri Batı A frika, Batı Hint
rında yetişen yabanıl sapodilla ağacından elde A daları ve Güney A m erika’dır. D ünyada
edilir. Çikle toplayıcıları bu ağacın gövdesini kakao çekirdeği üretimi ortalam a 2 milyon
çarpı biçiminde yararlar. Bu yarıktan sızan tondur. Yarısı Fildişi Kıyısı ve Brezilya’da,
süt gibi beyaz sıvı bir kaba toplanır, kaynatılır geri kalanı ise G ana, Kam erun ve N ijerya’da
ve çiklet fabrikasına gönderilmek üzere yak üretilir. Tohum dan yetiştirilen fidanlar büyü
laşık 10 litrelik tenekelere doldurulur. me sırasında çok özen ister. Güçlü güneş
O rta A m erika halkı çikleyi ağaçtan olduğu ışınlarından ve rüzgârdan korunm aları gere
gibi alıp çiğnerdi. A B D ’nin kuzeybatısına yer kir. Bu nedenle, aşırı rüzgâr ve güneşi kese
leşen ilk İngiliz göçmenleri Y erliler’den ladin cek başka ağaçların altına ekilirler. Kakao
sakızı çiğnemeyi öğrendiler. Bu 1800’lerin ağaçları dört yaşından önce meyve vermez.
başında A B D ’de satışa çıkarılan ilk çiklet Boyları ise 4-10 m etre olur. Gövdeye ya da
oldu. Çikle ise, ilk kez 1860’larda kauçuk ana dallara yakın çıkan küçük pem be çiçekle
yerine kullanılmak üzere dışardan alındı. ri kötü kokuludur. Meyve olgunlaştığında
1890’larda çiklet üretim inde kullanılmaya uzunluğu 35 santimetreyi bulur. Renkleri
başlanmasıyla çağdaş çiklet sanayisi doğdu. sarıdan m ora kadar değişen iri ve etli görü
nümlü bu meyvelerin yüzeyleri dilimli olup,
ÇİKOLATA VE KAKAO. İspanyol kâşifler her birinin içinde yaklaşık 2,5 cm boyunda
Kristof Kolomb ve H ernân Cortes 16. yüzyıl 20-40 tohum , yani kakao çekirdeği vardır.
da O rta A m erika’ya yaptıkları gezilerden Ağaçlar yıl boyunca, birinde daha az olmak
döndüklerinde, İspanya’ya M ayalar ile Az- üzere, iki kez ürün verir. Toplayıcılar olgun
tekler’in kakao çekirdeklerinden yaptıkları laşan meyveleri kesmek için keskin bıçaklar
302 ÇİLEK
M eyveler
çekirdekleri
çıkarılmak
Kakao üzere yarılır
ağacı
Kakao m eyveleri Ç ekirdeklerin kurutulm ası
yy d ..'/
9 ~
kabuklar
Sıvı kakao y a ğ \
katı kalıp ^
kakao b içim i alır
KAKAO
Sütlü
çikolata elde etmek Çikolata silin dird e n )\
için süt g eçiriliyor____J J ‘-
eklenir
Çikolata
kalıbı
ÇİKOLATA
ÇİMENTO 303
meyveler ise bu yalancı meyvenin yüzeyindeki paylaşmak için birbirleriyle savaşmak zorun
küçük, esmer sarı renkli çekirdekçiklerdir. dadır.
Fazla boylanmayan bu otsu bitkinin üç Sürgünlerinden çoğaltılan çilek bitkisi serin
parçalı yaprakları ve beyaz çiçekleri vardır. ve nemli iklimleri, hum usça (çürümüş bitki
Türlerden çoğunun gövde saplarından yere artıklarınca) zengin, iyi akaçlanmış toprakları
yatay olarak uzanan sürgünler çıkar; bunlar sever. Sürgünler genellikle 1 m etre aralıklı
sıralar halinde dikilir. Bitki çiçek açtıktan
(Üstte) John H. Gerard, (altta) John Markham
sonra, yağmur yağdığı zaman meyvelere ça
m ur sıçramaması için yaprakların ve çiçek
kümelerinin altına saman serilir.
Gülgiller familyasının Fragaria cinsini oluş
turan çileklerin en yaygın türlerinden biri
A vrupa, Asya ve Kuzey A m erika’da bulunan
orm an çileği ya da dağ çileğidir (Fragaria
vesca). Doğada kendiliğinden yetişen bu tür
ilk kez 14. yüzyılda Paris’teki Louvre bahçele
rinde tarım a alınmış, sonradan pek çok çeşidi
geliştirilmiştir. Meyveleri küçük ve çok koku
lu olan bu türden daha çok reçel yapılır.
Tarım ına daha sonraki çağlarda başlanan
frenk çileğinin (Fragaria moschata) meyveleri
orm an çileğinden daha iri ve daha tatlıdır.
Günüm üzde taze olarak en çok tüketilen
koyu kırmızı renkli ve çok iri meyveli çilek
çeşidi ise anayurdu A m erika olan iki yaban
çileğinin (Fragaria virginiarıa ile Fragaria
chiloensis) melezidir.
Üstte solda: Çileğin iri, kırmızı ve etli meyvesi ÇİMENTO suyla karıştırıldığında kısa sürede
aslında tek bir meyve değildir. Üzerindeki küçük, sertleşerek katı bir kütleye dönüşen toz halin
esmer sarı renkli taneciklerden her biri, içinde tek bir
tohum bulunan ve aken denen gerçek birer de bir yapı gerecidir. D uvar örm ek için harç
meyvedir. Üstte sağda: Çilek meyvesinin boyuna ve sıva yapımında kullanıldığı gibi, kum,
kesiti. A ltta: Otsu ve sürüngen bir bitki olan çilek çakıl, kırma taş gibi dolgu maddeleriyle karış
beyaz çiçekler açar.
tırılarak beton yapm akta da kullanılır (bak.
B e t o n ). Eskiçağlarda yapıların duvar taşlarını
toprağa değdikleri yerde köklenir ve yeni bir arada tutm ak için bağlayıcı m adde olarak
yavru bitkiler oluşturur. D aha sonra, anaç kil kullanılırdı. Çim entonun sertleşmesi kilde
bitkiyle bağlantıyı sağlayan bu sürgün kolu olduğu gibi sıradan bir kurum a olayı değildir.
kuruyup çürür ve köklenen her sürgün bağım Suyla kimyasal tepkimeye giren çimento yapı
sız bir bitkiye dönüşür. Bitkinin bu yayılma sal değişikliğe uğrayarak katı bir kütleye
özelliği çilek tarımında verimi artıran etken dönüşür. Bir kez sertleştikten sonra da su
lerden biridir. Çilek bahçelerine dikilen bir katıldığında yeniden yumuşamaz.
tek anaç bitki çevreye uzattığı sürgünlerle 150 Çim ento çok çeşitli kullanım alanları olan
kadar yeni bitki üretebilir. Am a yabani çilek bir yapı gerecidir. B arajlar, köprüler, gökde
lerde anaçtan gelişen yeni bitkilerin sayısı lenler, yollar ve havalimanı pistleri gibi her
genellikle beş-altıyı geçmez. Çünkü insan çeşit yapıda çimento kullanılır. Çim entodan
eliyle yetiştirilen çileklere hem yayılacak ka ayrıca yapı blokları, kiremit ve çatı kaplama
dar geniş bir alan verilir, hem de toprak özel levhaları da yapılabilir. Bugün dünyadaki
gübre ve m inerallerle zenginleştirilir. Oysa yıllık çimento tüketim i yüz milyonlarca tona
yabani çilekler doğada var olan besini ve yeri ulaşmıştır.
304 ÇİMENTO
KİL YA DAŞEYL
KİREÇTAŞI İLE KİL YA DA ŞEYL O C AK LA R D A N ÇIKARILIR, SONRA ÇAKIL BOYUTUNDA KIRILIR VE AYRI AYRI DEPOLANIR,
BU İKİ GEREÇ KU R U TU LU R , AĞIRLIKLARIYLA ORANTILI OLARAK KARIŞTIRILIR VE İNCE BİR TOZ HALİNE GELİNCEYE KADAR Ö Ğ Ü TÜ LÜ R .
KARIŞIM İYİCE H A R M A N L A N IR , YARI ERİMİŞ DU R U M A GELİNCEYE KADAR 1.500°C SICAKLIKTAKİ FIRIND A K AV R U LU R VE KLİNKER DENEN SERT,
CAMSI TOPAKLARA DÖNÜŞÜR.
ALÇ ITA Ş I EKLENİR VE SON Ö Ğ Ü T M E U Y G U LA N IR , BÖYLECE KLİNKER PORTLAND ÇİMENTOSUNA DÖNÜŞÜR... ÇİMENTO SİLOLARDA DEPOLANIR,
SONRA PAKETLENİR ve PAZAR A SÜ RÜ LÜR .
ÇİM HOKEYİ 305
Çimentoya benzer bir harcın binlerce yıldır da başka m addelerin etkisine dayanıklı çi
kullanıldığını eskiçağlardan kalma yapılardan m entolar, beyaz, renkli ve sugeçirmez çim en
biliyoruz. Eski Mısırlılar sönmüş kireç ve tolar bunlardan yalnızca birkaçıdır.
alçıtaşım birlikte ya da ayrı ayrı kullanarak,
Eski Yunanlılar ise sönmüş kireci deniz hay ÇİM HOKEYİ, dünyanın birçok bölgesinde
vanlarının kabuklarıyla karıştırarak harç ola oynanan bir açık alan oyunudur. Oyun, ka
rak kullanıyorlardı. Rom alılar’ın genellikle dınlar, erkekler ya da karm a takım lar arasın
sönmüş kireç ve yanardağ külleriyle yaptıkları da oynanır. Am aç, küçük sert bir topu ucu
harç ise eskiçağların en iyi yapı gereciydi. kıvrık bir sopayla sürerek karşı takımın kale
Rom a İm paratorluğu’nun çöküşünden son sine sokmak ve gol atm aktır. En fazla gol atan
ra Batı A vrupa’da uzun süre unutulan çimen takım maçı kazanır. Oyun 25’er dakikalık iki
to yapımını 1756’da John Smeaton adında bir devreden oluşur.
İngiliz mühendis yeniden başlattı. Smeaton Ters tutulmuş bir bastona benzeyen hokey
D evon’un Plymouth kenti açıklarındaki bir sopası yaklaşık 1 m etre boyundadır. Bir ucu
deniz fenerinin yapımında bağlayıcı madde kıvrıktır. Sopanın bir yanı düzeltilmiş, öbür
olarak, içinde önemli oranda kil bulunan bazı yanı yuvarlak bırakılmıştır. Vuruşlar için yal
kireçtaşlarını öğütüp kavurarak elde ettiği nızca düz yan kullanılır. Hokey topu beyzbol
çimentoyu kullanmıştı (bak. KİREÇ VE KİREÇ ya da kriket topuyla aynı büyüklükte ve
TAŞI). genellikle beyaz olur. Oyun, 91,4 m etre
Bunu izleyen 70 yıl boyunca, değişik oran boyunda, 55 m etre genişliğinde çoğu zaman
lardaki kireçtaşı ve kil karışımları yüksek çimle kaplı dikdörtgen bir alanda oynanır.
sıcaklıkta kavrularak çeşitli denem eler yapıl H er kalenin önünde yarım daire biçiminde bir
dı. En iyi sonucu 1824’te Joseph Aspdin aldı “şut alanı” bulunur. Gol olabilmesi için rakip
ve bir ölçü kil ile üç ölçü kireçtaşım kavurarak oyuncunun vuruşunu bu “şut alanı” içine
üstün nitelikli bir çimento elde etti. Aspdin girdikten sonra yapması gerekir.
bu karışımı öylesine yüksek sıcaklıklarda ka- Çim hokeyi tehlikesi az olan bir oyundur.
vurmuştu ki, içindeki m addeler neredeyse Bunun da nedeni, oyun kurallarının rakibin
tümüyle erimiş ve karışım soğuduğu zaman engellenmesini ve oyuncuların birbirlerine
küçük topaklar halinde katılaşmıştı. Klinker dokunmasını yasaklamasıdır. Top ancak ho
denen bu topakları incecik bir toz haline key sopasıyla durdurulabilir ya da ilerletilebi-
gelinceye kadar öğütüp suyla karıştırdığında lir. Kaleci dışında hiçbir oyuncu topu elle ya
birkaç saat içinde son derece sertleştiğini da başka bir yolla durduram az ve ilerletemez.
gören Aspdin geliştirdiği bu çimentoya Port- Kalecinin, o da yalnızca kendi şut alanı
land çimentosu adını verdi. Çünkü sertleşen içindeyken topa ayağı ile vurmasına ya da
çim entonun görünüm ü, o zam anlar İngiltere’ atılan topları elle durdurm asına izin verilir.
deki yapılarda çok kullanılan ve beyaz bir Morley Pecker
kireçtaşı olan Portland taşm a çok benziyordu.
O günden bu yana Portland çim entosunun
üretim yöntem lerinde önemli gelişmeler ol
duysa da kullanılan m addeler hemen hiç
değişmeden kaldı. Bugün dünyanın her yerin
de üretilen Portland çimentosu, kimyasal
bileşimi çok dar sınırlar içinde değişen stan
dart bir üründür. Gene de Portland çim ento
sunun istenen sonucu vermediği bazı özel
uygulamalarda kullanmak üzere, üretim yön
tem lerinde ve karışıma katılan m addelerde
bazı küçük değişiklikler yapılarak özel amaçlı
çeşitli çimento türleri üretilmiştir. Örneğin
çok çabuk sertleşen çim entolar, asitlerin ya Çim hokeyinde sopayı sıkıca tutm ak çok önem lidir.
306 ÇİMLENME
emmesi gerekir. Çünkü meyvenin içinde ol kuşlarına borçlu olduğunu kanıtlayan güzel
gunlaşırken suyunun büyük bölüm ünü yitirdi bir örnektir.
ği için, ana bitkiden ayrıldığı anda tohum Bir tohum un uykudan uyanmak için bu
iyice kurum uştur. Bu nedenle çimlenmeyi kadar çok ve değişik etkene gerek duymasının
başlatan etkenlerin başında su gelir. nedeni, çimlenmeye en uygun zamanı kolla
Bazı bitkilerin tohum u yeterince su emdiği ması, daha doğrusu yeni bir bitkiye dönüşe
anda çimlenmeye başlar. Am a bazı tohum lar bilmesi için koşulların en elverişli olduğu anı
da suyun varlığı yeterli değildir ve tohum un beklemesidir.
uykudan uyanması için başka bazı etkenlerin Örneğin bitkilerden çoğunun gelişebilmesi
de bulunması gerekir. Örneğin bazı tohum lar için ışık gereklidir. Bir ağacın tohumları
hava çok soğuk olmadıkça ya da belirli dalga orm andaki sık bitki örtüsünün gölgesinde
boylarındaki güneş ışınlarını almadıkça çimle- kaldığı zaman ışık alamadığı için çimlenemez.
nemez. Bazen de çimlenmeyi geciktiren yal Ancak yaşlı bir ağaç kuruyup devrildiğinde
nızca dış etkenler değildir; tohum un yapısın tohum u uykusundan uyandıracak olan güneş
dan doğan bazı önleyici koşullar da uyku ışınları yaprakların arasından süzülüp girebi
döneminin uzamasına yol açabilir. Örneğin lir; üstelik bu ağacın eksilmesiyle yeni yetişe
tohum kabuğunun çok kalın ve sert olması cek genç fidanlara da yer açılmış olur. Bir
tohum un su emmesini engelleyebilir. Bu du tarla sürüldüğü zaman toprağın altından yüze
rum da tohum un uyanması ancak kabuğun ye çıkan ot tohum ları güneş ışınlarını almaya
çizilmesine ya da çatlamasına bağlıdır. H atta başladığı anda çimlenme zamanının geldiğini
bu tür tohum lardan bazıları kabuğu yanma “anlar”. Oysa pulluğun yüzeyden alıp toprak-
dıkça uykusundan uyanamaz. A m a tohumları altına gömdüğü tohumlar karanlıkta kaldık
uyandıran etkenlerin başında, kabuklarını ya ları için uyumaya devam eder..
vaş yavaş çürüten bakteriler ve mikroskobik Çimlenme terimi özellikle bitki tohum lan
m antarlar gelir. Kiraz gibi sert kabuklu bazı için kullanılırsa da, bazen sporlann ve çiçekto
tohum larda da bu görevi kuşlar üstlenir. zu taneciklerinin uyanıp gelişmeye başlamasını
Kuşların yuttuğu bu tohum ların kabuğu, hay belirtmek için de bu terimin kullanıldığı olur.
vanın taşlık denen sindirim organındaki kü
çük taş parçalarına sürtüne sürtüne aşınıp ÇİN bak. ÇİN H a l k C u m h u r îy e t İ.
dağılır. Kuşlar tohum ların çok geniş bir alana
yayılmasında da önemli rol oynar. Bir zam an ÇİNÇİLYA. Değerli kürküyle bütün dünyada
lar bilim adamları M auritius A dası’nda yeti tanınan çinçilya kemirici m em elilerdendir.
şen bir ağaç türünün, tohum ları hiçbir koşul Uzun kuyruklu ve kısa kulaklı bir tavşanı
altında çimlenemediği için yok olmak üzere andıran bu küçük ve sevimli hayvanlar Güney
olduğunu saptamışlar. Bu ağaçların adada A m erika’daki A nd D ağlan’mn Bolivya, Şili
bulunan örneklerinin hepsi 300 yıldan daha ve P eru’daki bölüm lerinde yaşarlar. Çinçilya-
yaşlıymış. Neden sonra araştırm acılardan bi ların ayrı bir cins (Chinchilla) oluşturan iki
ri, bu ağaçların yeni kuşaklar vermemeye türü vardır; bu türlerden birinin kuyruğu
başladığı yıllarla dodo adlı bir kuşun soyunun öbürününkinden daha kısadır:
tükenm eye başladığı yılların çakıştığını fark Çinçilyalar kurak ve kayalık dağların ya
etmiş (bak. D o d o ) . B u kuşların taşlıklarının maçlarında küçük topluluklar halinde yaşar,
en sert besinleri bile öğütebilecek kadar güçlü yuvalarını kayaların arasındaki yarıklarda ya
olduğunu bilen araştırmacı, bir deneme yap parlar. Günün büyük bölüm ünü bu oyuklarda
mak için, gene taşlıklarının çok sağlam olma geçiren hayvanlar geceleri yiyecek aram ak
sıyla tanınan hindilere ağacın tohum larından için dışarı çıkarlar. Fare kulağına benzeyen
yedirmiş. Hayvanın dışkısıyla toprağa karışan kocaman kulakları ve fırça gibi bıyıkları olan
bu tohum lar zamanı gelince çimlenmiş ve çinçilyaların gövde uzunlukları 25 cm kadar
böylece en az 300 yıldır üremesi durmuş olan dır. Bol tüylü kuyruklarının uzunluğu da en
bu ağaç türü yeniden çoğalmaya başlamış. Bu az gövdelerinin yarısını bulur. A rka bacakları
deney, bu tohum ların çimlenmesini dodo ön bacaklarından oldukça uzundur.
308 ÇİN DENİZİ
Çingeneler yaşadıkları her ülkede değişik inançlarını benim serler. Ne var ki, kutsam a,
adlarla anılırlar. düğün ve ölü gömme törenlerinde kendi
Bazı Çingeneler kendilerine “R om ” derler, gelenek ve törelerini sürdürürler.
“R om ”, Çingenece’de (Rom ani dili) “erkek” Çingeneler eskiden göçebe yaşamlarına
ya da “koca” anlamına gelir. Eski bir Hint dili uygun işlerde çalışırlardı. Önsezilerinin güçlü
olan Sanskritçe’yle ilişkisi bulunduğu düşünü olduğuna inanıldığı için kadınlar falcılık ya
len bu dilin sözcük dağarcığında Yunanca, par, dilenir ya da dans ederdi. Erkekler ise
Türkçe ve Farsça sözcükler de vardır. Buna çalgı çalar, kap kacak lehimciliği, hayvan
bağlı olarak, Çingeneler’in anayurtlarının ticareti, hayvan eğiticiliği gibi işlerle uğraşır,
Hindistan olduğu sanılmaktadır. Am a köken bir işten öbürüne kolaylıkla geçebilirlerdi.
leri hâlâ tartışm a konusudur. Çingeneler’in Göçleri sırasında, artık atlarla çekilen araba
de kendi tarihleri ile ilgili hiçbir kayıtları lar yerine kamyon ya da karavanlar kullanm a
yoktur. Çoğu yaşadıkları ülkenin dilini konu ya başladılar. Eski uğraşlarının yerini meyve
şur, öbürleri ise Çingenece ile yaşadıkları toplam a, asfalt dökm e, kullanılmış araba
yörede konuşulan dilin karışımı olan bir lehçe ticareti, sirklerde hayvan bakıcılığı ya da
kullanırlar. Örneğin, Fransa’dakilerin bir bö eğiticiliği, hurda m aden ve antika eşya alım
lümü ve A lm anya’daki Çingeneler Rom ani ve satımı gibi işler aldı. Birçok Çingene müzik
Almanca karışımı bir dil konuşurlar. İngiltere ve dans sanatını zenginleştirecek katkılarda
ve Fransa’dakilerin başka bir bölüm ünün ise bulundu. Bazı ünlü İspanyol gitaristleri ve
İspanyolca ile karışık bir lehçesi vardır. flam enko dansçıları Çingene ya da yarı Çinge
Çingene sözcüğü yerleşik düzeni olmayan ne’dir. Çingeneler sepetçilik, porselen ya da
göçebe insanları çağrıştırır. Oysa günümüzde bakır işçiliği gibi el sanatlarında da çok
Çingeneler’in çok azı göçebe bir yaşam sürer. ustadırlar.
Bazıları kendi istekleriyle göçebeliği bırak Çingeneler’in göçebe yaşamları yerleşik
mış, oturdukları ülkenin yaşam biçimini tü toplum larınkinden çok farklı olduğu için,
müyle özümsemiş, hatta çingene olmayan yerel halk tarafından sık sık hırsızlık, büyücü
insanlarla evlenmişlerdir. Bazıları ise yerleşik lük, çocuk kaçırma gibi eylemlerle suçlanmış
bir yaşama geçmeye zorlanmışlardır. lar hatta cezalandırılmışlardır. 1554’te İngilte
Çingeneler’in büyük bir bölümü gelenek, re’de Çingene olduğu söylenen herhangi bir
görenek ve topluluklarının yönetim biçimleri kişinin asılması işten bile değildi. Ne var ki,
ni korum uştur. İlk olarak 19. yüzyılda A vru birçok ülkeden sürülm elerine karşın, Çinge
pa’da, sayıları 10-100 aile arasında değişen neler bir süre sonra bu ülkelere geri dönmeyi
Çingene toplulukları şefler seçmeye başladı. başarırlardı. Hem en hiçbir yerde istenmeyen
Çingeneler’in kendilerine özgü yasaları var bu insanlar II. Dünya Savaşı’nda Alm anlar
dır. Genellikle yaşadıkları toplum un dinsel tarafından büyük bir kıyıma uğratıldılar. Y ak
Laleper A y tek laşık 500 bin Çingene, aşağı ırktan oldukları
gerekçesiyle M acaristan, Polonya ve Çekoslo
vakya’daki Nazi kam plarında yok edildi.
Yarı göçebe, yarı yerleşik bir topluluğun
nüfus sayımının doğru bir biçimde yapılması
oldukça güçtür. Yapılan tahm inlere göre bu
gün dünyadaki Çingeneler’in sayısı 2-3 milyon
dolayındadır.
Müzik ve dansa büyük katkıları olmasına
karşın, Çingenece’nin yazılı bir dil olmayışı
yüzünden edebiyat yapıtları yoktur.
5.000 km, kuzeyden güneye ise yaklaşık 5.500 sıradağları arasında bir zam anlar Çin Türkis-
km uzanır. Sınır komşuları Kuzey Kore, tanı olarak bilinen Xinjiang (Sinkiang) bölge
SSCB, M oğolistan, Afganistan, Pakistan, N e si uzanır. Çin’in doğusunda da dağlar ve tepe
pal, Bhutan, H indistan, Birmanya, Laos ve ler vardır, ama burası batı bölgesine göre da
Vietnam ’dır. Çin Denizi (bak. ÇİN DENİZİ) ile ha düz bir alandır.
4.345 km kıyısı vardır. Çin 21 yönetim bölgesi
ile içlerinde Tibet, Xinjiang (Sinkiang) ve İç
M oğolistan’ın da bulunduğu beş özerk bölge ÇİN HALK CUMHURİYETİ'NE İLİŞKİN
ye aynlır. Kuzeydoğudaki yönetim bölgele BİLGİLER
riyle birlikte bu özerk bölgelere Dış Çin de
YÜZÖLÇÜMÜ: 9.572.900 km2.
denir. Bunlar, düşman saldırılarından korun
NÜFUS: 1.064.135.000 (1987).
mak için 2.000 yılı aşkın bir süre önce yapılan BAŞKENT: Pekin (Beijing).
Çin Seddi’nin (bak. ÇİNSEDDİ) öte yanında yer YÖNETİM: Bağımsız halk cumhuriyeti.
alırlar. 1949’dan beri yönetimde Çin Kom ü DOĞAL YAPI: Çin üç ana bölgeye ayrılır. Güneybatısı
nist Partisi (ÇKP) bulunm aktadır. Bir zam an yüksek bir yayla, kuzeybatısı geniş havzaların yer al
dığı dağlık bir bölgedir. Doğusu alçak ovalardan olu
lar Formoza olarak bilinen Tayvan Adası şur. Doğudan batıya doğru akan Yangtze (Yang-çe)
doğu kıyısı açıklarındadır. Ayrı bir ülke olan Irmağı ülkeyi ikiye ayırır.
Tayvan’a Milliyetçi Çin de denir. Tayvan’ın BAŞLICA ÜRÜNLER: Tarım. Pirinç, buğday, mısır, mey
ve, şekerkamışı, soyafasulyesi, domuz, koyun, keçi,
resmi adı Çin Cum huriyeti’dir. sığır, balık. M adenler: Çinko, bakır, kurşun, kalay,
tungsten, demir cevheri, nikel, boksit, altın.
SANAYİ: Çimento, çelik, yapay gübre, şeker, giyim, sa
Ç in lile r in P in yin Yazı S is te m i at, bisiklet, dikiş makinesi, televizyon. Dış ülkelere
Ç inliler'in yazılarında geleneksel olarak kullandık satılan ön em li ürü n le r : Petrol ve petrol ürünleri, ta
ları sim geler vardır; her simge bir sözcüğü ya da hıl kırması, dokuma, ipek, çay, işlenmiş besin mad
düşünceyi dile getirir. Bu dili Latin alfabesini kul deleri.
lanarak yazmak için, Çin seslerinin özel harflerle ÖNEMLİ KENTLER: Şanghay, Pekin, Tianjin (Tiençin),
ya da harf bileşim leriyle verilm esi gereklidir. Bu Shenyang (Şenyang), VVuhan, Kanton (Guangzhou),
nun için çeşitli sistem ler üzerinde çalışılmış, ne Chongqing (Çungking), Harbin, Chengdu (Çengtu),
var ki hiçbirinde tam başarı elde edilem em iştir. Xi'an (Sian).
1956'dan beri Çin'de resmi Çin sistemi olarak Pin EĞİTİM: Bütün çocuklar altı yıllık temel eğitimden ge
yin (Fonetik Çin Alfabesi) kullanılmaktadır. Bu sis çer; bunların ancak üçte biri ortaöğrenim görür.
tem şu anda Çin okullarında öğretilm ekte ve ülke
nin dışında da yaygın biçim de kullanılmaktadır.
Tem el B rita n n ica 'da da Pinyin sistemi temel alın
mıştır. Bu sisteme uygun olarak yazılmış sözcük Ç in’in ovalarını, dört ırmak ve kolları sular.
lerin Türkçe'de yaygın olarak kullanılan biçim leri Kuzeydoğuda, kuzeye doğru akan Songhua
ya da okunuşları parantez içinde verilm iştir. Yal (Sungari) Irmağı ile güneye doğru akan Liao
nız Pekin, Çu-Enlay, Mao Çe-Tung gibi dilimize
çok yerleşmiş özel adlar bu biçim leriyle yazılmış, H o (Liao Irmağı) dağlarla çevrili bir düzlük
Pinyin sistemine uygun yazılışları ise parantez ten akarlar. H er ikisi de T ibet’ten doğan Sarı
içinde ita lik olarak verilm iştir. Irm ak (Huang He) ile dünyanın üçüncü bü
yük ırmağı olan Yangtze (Yang-çe), Tianjin’
Doğal Yapı ve İklim den (Tiençin) güneyde Şanghay’a uzanan ge
Kuzey, batı ve güneyindeki çöller ve yüksek niş bir ova oluştururlar.
dağlar Çin’in çevresinde doğal engeller oluş Doğu Çin’in kuzey ve güneyi birbirinden
turur. Doğusundaki Kuzey Çin Ovası ülke çok farklı iki bölgeye ayrılır. Doğudan batıya
nin en geniş düzlüğüdür. Batıda Tibet Yaylası uzanan ve Huang He ile Yangtze ırmaklarının
bulunur. Dünyanın en yüksek dağlarıyla çev havzalarını birbirinden ayıran Qinling (Çin-
rili olan bu yaylanın yüksekliği 4.000 metreyi Linğ) Dağları bu iki bölge arasındaki sınırı
aşar. T ibet’e “dünyanın dam ı” da denir (bak. çizer. Bu dağlar önemli bir iklim farklılığına
T İ b e t ) . G üneyde Himalaya Dağları, kuzeyba da neden olur.
tıda ise Karanlık Dağlar (Kunlun), Tanrı Kuzey Çin’de yazlar yağışlı, kışlar kurak
Dağları (Tien Şan) ve Altay Dağları yer alır. geçer. Kuzeydeki ovada kışlar, aynı enlem de
Dünyanın en yüksek noktası olan Everest T e bulunan dünyanın başka bölgelerine göre da
pesi Çin-Nepal sınırındadır. Kunlun ile Altay ha soğuktur. Yılda en az bir ay boyunca sıcak-
ÇİN HALK CUMHURİYETİ 311
lık donm a noktasının altında kalır. Güneye antilop olan takin gibi hayvanlara dünyanın
gidildikçe havalar ısınır. Yangtze Vadisi’nde başka hiçbir yöresinde rastlanmaz. En güzel
kışlar az yağışlı ve oldukça ılımandır. En gü sülünlerin bazıları Çin’in batı kesimlerinde
neyde ise havalar bütün yıl boyunca sıcaktır. yaşar. Ayrıca, tarihöncesi zam anlardan kalma
Haziran-eylül arasında güneyden güneydoğu küçük tim sahlar dünyada yalnızca Yangtze
ya esen yaz musonları {bak. M u s o n ) bol yağ Havzası’nda bulunur.
m ur getirir.
Yüksek dağları, düz ovaları, bataklık delta Nüfus ve Kentler
ları ve bomboş çölleriyle böylesine büyük bir Ç in’de 1 milyarın üzerinde insan yaşar; bu da
ülkede bitki örtüsü de bölgeden bölgeye çok dünya nüfusunun yaklaşık dörtte biridir. N ü
değişir. G üneyde bam bular ve renk renk çi fusunun yüzde 94’ünü, aynı kültür ve dili pay
çek açan bitkilerle bezenmiş astropikal or laşan H an Çinlileri oluşturur. Bunların çoğu
manlara rastlanır. Kuzeydeki dağlarda ise la doğudaki verimli alanlarda ve nüfusun yoğun
din ve çam yetişir. Doğal bitki örtüsü yoğun olduğu kentlerde yaşar. Nüfusun kalan yüzde
yerleşim bölgelerinde zaman içinde yok ol 6’sı, içlerinde Uygurlar, Moğollar, Tibetliler’
muştur. Dünyanın birçok yerinde anayurdu in de bulunduğu 50’ye yakın değişik halktan
Çin olan çeşitli çiçekler, bodur ağaçlar, ağaç oluşur. “Ulusal azınlıklar” olarak adlandırılan
lar ve süs bitkileri yetiştirilmektedir. bu halklar kendi dillerini konuşm akta ve kül
Ayrıca, Çin’de hayvan varlığı da oldukça türlerini sürdürm ektedir. Han Çinlileri’nden
çeşitlidir. Güneyde kaplan, maymun ve se 20 milyon kadarı Çin dışında, dünyanın çeşitli
m enderler yaşar. G üneybatıda görülen dev ülkelerinde, özellikle de Güneydoğu A sya’da
panda, küçük panda ve keçiye benzer bir çeşit yaşar.
Harbin
MOĞOLİSTAN Ç a n g çu no
U rum çi Şenyang'
G OBİÇÖLÜ
KUZEY
KOFfe.
PEKİN
GÜNEY
KORE.
SARI
D E N İZ
DAĞLAR
L UN)
Nanking
\ _ L ^ an°ÇOU S ^ o ^ 'N G )0^
(Şanghay
LK^CUMHURİYETİ
TİBET VVuhan G Ü N E Y ÇİN
Hangaou
\ o Çengtu ------- < D E N İZİ
( Ç ungking «V
OÇangsa
BHUTAN
K unm ing
Kanton TAYVAN
Makao
HONG KONG
NflETNAM
G Ü N E Y Ç İN DENİZİ
LAOS /
Haynan
B EN GAL KÖRFEZİ TAYLAND
ÇİN HALK CUMHURİYETİ 313
Keystone
Pekin'de Tienanm en Alanı'nda yer alan bu gibi törenlere yaklaşık 1 m ilyon insan katılır.
Çin’in en büyük kenti olan Şanghay, Yang- zem eler kullanılır. Çiftlik evleri, genellikle,
tze Irm ağı’nın ağzında kurulm uştur. Büyük kerpiçten yapılır, çatıları ise otla ya da kire
gemiler Yangtze’yi izleyerek Nanjing (Nan- mitlerle örtülür. En güney bölgesinde birçok
king), W uhan ve Chongqing (Çungking) ev hasır ve bam bulardan yapılırken, kuzeyde
kentlerine kadar ulaşabilir. Bu üç kentin nü ki kimi çiftçiler ise mağara evlerde yaşarlar.
fusu da 2 milyonun üzerindedir. Çin’in ikinci K entlerde, halk betondan çok katlı bloklarda
en kalabalık kenti başkent Pekin’dir (Bei- ki küçük dairelerde yaşar. Konut sıkıntısı,
jing). Pekin Sarı Irm ak ovasının kuzey bölü çok kalabalık olan Çin’in başlıca sorunların
münde kurulm uştur. Kentin güneybatısındaki dandır. Göl, ırmak ve limanlardaki koylarda
Tiençin ( Tianjin) liman kenti Hai Irmağı kıyı binlerce dibi düz kayık ve deniz evi, hasır ya
sında yer alır. Tiençin Çin’in en büyük üçün da çadır bezinden çatılarıyla, birçok Çinli için
cü kenti ve Sarı Irmak ovasının en önemli li barınak işlevi görür.
manıdır. Güney Çin’deki en önemli liman ise
Sikyang Irmaği deltasında bulunan Guang-
zhou’dur (Kanton).
Çin’in öteki büyük kentleri, yönetim bölge
lerinin başkentleri ya da sanayi ve ticaret m er
kezleri olarak önem kazanmışlardır. Kuzey
doğuda Harbin ve Shenyang (Şenyang), Sich-
uan (Seçvan) eyaletindeki Chengdu (Çeng-
tu) ile Kunming bunlar arasındadır.
Çin halkının çoğunluğu tarım yapılan kü
çük kasabalarda ya da köylerde yaşar. Birkaç
kilom etre arayla kurulmuş olan köyler birbir
lerine patikalarla bağlanmıştır. Köyler genel
likle çiftçilerin ürünlerini sattıkları pazarların
yer aldığı kasabaların çevresindedir. Pekin sokaklarında bisikletliler. Bisikletler bebek ve
Çin’deki evlerin yapımında çok çeşitli mal yolcudan, ev eşyasına kadar her şeyi taşır.
314 ÇİN HALK CUMHURİYETİ
Kuzey Çin’de kışın ısınmak her zaman bü bu dinde komşularla iyi geçinilmesi, ana ba
yük bir sorundur. Köy evlerinde üzerlerine ya ba ve aile büyüklerine saygı gösterilmesi öğüt
tak serilen tuğladan örülü kerevetler vardır. lenir. Ailenin önemi vurgulanır. Çin’de yay
Bunların altında ateş yakılarak ısınılır. Birçok gın olan öbür önemli dinler Budacılık ve Tao-
yerde tezek ve saman yakıt olarak kullanılır. culuk’tur. Bu dinlere ilişkin ayrıntılı bilgileri
Çin’in bütün kentlerinde kirem it örtülü, B U D A V E B U D A C ILIK ; K O N FÜ Ç
köşeleri yukarıya doğru kıvrık, narin çatıları YÜS V E K O N FÜ ÇY Ü SÇ Ü LÜ K ; TA O CU -
olan tapm ak ve pagodalara rastlanır. K entler LUK m addelerinde bulabilirsiniz.
de yayalarla bisikletliler sürekli bir akış için
dedir. A na caddelerde otobüs, kamyon ve ar Aile Yaşamı
kalarında yük çeken bisikletler görülür. Konfüçyüs’ün öğretilerine uygun olarak Çin’
de geniş aile biçiminde yaşama geleneği vardı.
Dil ve Din Eskiden büyük dedelerden en küçük torunla
Çin’de 50’den fazla dil konuşulur. En yaygın ra kadar bütün aile bir çatı altında yaşar ve
dil H an lehçesidir. Ne var ki, bir H anlı’nın geçimlerini birlikte sağlarlardı. Ailenin baş
konuştuğu lehçe bir başka bölgede anlaşıla- kanı ve kesin yöneticisi ailedeki en yaşlı er
mayabilir. Çinliler bölgeler arasındaki lehçe kek olurdu (bak. AİLE).
farklarını gidererek iletişimi kolaylaştırmak Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra geniş
aile yerini çekirdek aileye bırakmaya başladı.
Genç çiftlerin çoğu artık evliliklerinin ailelerin
ce düzenlenmesini istemiyordu. Boşanma ve
e(ığı)
1 îr(ırğ) san(san)
yeniden evlenme olağan kabul edilmeye baş
landı; kadınlar yasa önünde erkeklerle eşit sa
m
si(sı) £
w o(vo)
yıldı.
Yem ek, Çin toplum u için yaşamın en bü
yük zevklerinden biridir. Bıçak ve çatal icat
edilmeden önce yüzyıllar boyunca Çinliler
k yemeklerini çubuklarla yediler. Pekin ördeği,
ren(rın)
ERKEK, İNSAN iştah açıcı kokulu otlarla pişirilen domuz eti,
kuş yuvası ve köpekbalığı yüzgeci çorbaları
ünlü Çin yem eklerindendir. Am a Çinliler’in
ter çoğu pirinç ve sebzeli Çin m akarnası ile karnı
nı doyurur. Yem eklerin çoğu uzun saplı, üstü
'k
yıng-guo
İNGİLTERE
A
m u-ren(m u-rın)
KADIN
K
zhong-guo-ren
(cung-guo-rın)
açık ve yuvarlak tavalarda, odun ya da mangal
kömürü ateşinde pişirilir.
Tarım ve Sanayi
ÇİN HALKI
Pinyin sistemine göre yazılmış bu örneklerde Türkçe Çinliler’in çoğunluğu çiftçilikle geçinir. Top
okunuşlar parantez içinde verilm iştir. Çin yazısı, rakların ancak yüzde 15’i ekilebilir alanlardır.
"erkek, insan" sözcüğünde görüldüğü gibi küçük Ekim yapılabilecek alanları büyütmek için te
resim lerle başlar. Daha sonra bunlar bir araya
getirilerek düşünceler anlatılır ya da seslerin yerine peler teraslandırılır. Güney Çin’de aynı tarla
kullanılır. dan yılda* iki, kimi zaman da üç kez ürün
alınır.
amacıyla M ândarin dilini “ortak dil” olarak Tarım Ürünleri. Çin’deki en önemli tarım
kullanmaya başlamışlardır. M andarin dili Pe ürünleri pirinç ve buğdaydır. Pirinç için sıcak
kin yöresinde konuşulan Han lehçesidir. bir iklim ve sulak tarlalar, bu nedenle de bol
M andarin Çincesi aynı zam anda yazı dilidir. su gerekir. Güney Ç in’de bunların her ikisi de
2.000 yıldan uzun bir süredir Konfüçyüs’ün bulunur ve hemen hem en bütün düzlüklerde
öğretileri Çin’de en yaygın din olmuştur. İÖ pirinç ekilir. Pirinç su içinde yetiştiği için top
6. yüzyılda Konfüçyüs tarafından geliştirilen raklar küçük havuzları andıran “çeltik tarlala-
ÇİN HALK CUMHURİYETİ 315
n ” biçimindedir. Çinli çiftçiler yalınayak pirinç ve T ibet’teki geniş otlaklar hayvan besiciliği
fidelerinin dikimini yaptıktan sonra, birkaç ne elverişlidir. Hem en hem en Çin’deki tüm
hafta süreyle tarlaları su altında bırakırlar. Pi koyun, sığır ve atlar bu bölgelerde yetiştirilir.
rinç tarlaları mandaların çektiği sabanlarla sü Çiftçilerin çoğu tavuk, ördek ve domuz bes
rülür. lerler.
İklimin ılık olduğu güneyde pirincin yanı Kuraklık ve Seller. Çinli çiftçiler hızla artan
sıra çay ekimi de yapılır. Dışarı satılan ürün nüfusu besleyebilmek için bitm eyen bir savaş
ler arasında pam uk, şekerkamışı, tatlı pata verm ek zorundadırlar. Yağm urun azı kuraklı
tes, meyve ve sebzeden başka çay da önemli ğa, fazlası ise su taşkınlarına neden olur ve
bir yer tutar. Güneydeki çiftçiler, düzlük her ikisi de sonunda büyük kıtlıkların yaşan
alanları pirince ayırmak için, öbür ürünleri masına yol açar. Sarı Irm ak sık sık taşarak
dağ yamaçlarındaki teraslarda yetiştirirler. Çin’de görülen en kötü su baskınlarını yara
Güney Çin’in özelliklerinden biri de dutluk tır. 4.800 km uzunluğunda olan bu ırmak ol
lardır. D ut ağaçlarının yaprakları ile ipekbö- dukça sığdır ve denize bol bol tortu ve çamur
ceği beslenir. İpekçilik geleneksel Çin sanayi taşır. Suyun akış hızı yavaş olduğu için taşıdığı
lerinin en önemlilerindendir. tortuların çoğu ırmağın dibinde birikir; böyle
Kuzeyde başlıca ürün buğdaydır. D arı, mı ce ırmak yatağı sürekli yükselir. Taşmasıni
sır, soyafasulyesi; meyve ve sebze Kuzey Çin’ önlem ek için Çinliler ırmak kıyılarına setler
in tarım ürünlerindendir. Bazı yerlerde pa yapmışlardır. Ne var ki, suyun gücüyle setler
muk ve yerfıstığı da yetiştirilir: zaman zaman yıkılır ve taşan sular çevreye
Çiftlik hayvanları. Sığıtlarin beslenebilmesi yayılır. Bu gibi durum larda milyonlarca köylü
için gerekli topraklar tarım için kullanıldığın topraklarını bırakarak yüzlerce kilometre
dan, Çinliler çok sığır beslemezler. Çiftçilikte uzağa kaçmak zorunda kalır. Bu nedenle Sarı
en çok, yararlanılan m anda ise yaygın olarak Irm ak “Çin’in K ederi” olarak anılır. Kuraklık
beslenir. İç M oğolistan, Xinjiang (Sinkiang) ve su taşkınlarının birlikte görüldüğü 1959-61
316 ÇIN HALK CUMHURİYETİ
Sanayideki ilerlemelere
karşın, tarım bugün de
Ç inliler'in başlıca geçim
kaynağıdır. Doğu Çin'de,
tepelerin teraslanmış
yamaçlarında yetiştirilen
çay Ç inliler'in en
hoşlandıkları içecekler
arasındadır (solda). A ltta
sağda: Resimde görülen
deneysel pirinç
çiftliklerinde daha fazla
ürün elde etmek için
çalışılmaktadır. A ltta
solda: Balıkçılık kıyı
bölgelerinde önem lidir.
Sığ su balıkçılığı bütün
kıyı boyunca uzanır.
Kanton (Guangzhou)
yakınlarında sepet ve
ağlarıyla balıkçılar
görülüyor.
R. C. Hunt/Encyclopaedia
Britannica, Inc.
arasındaki “Üç Acı Yıl”da çok sayıda insan ang’da ve Qinghai bölgesinde petrol bulun
açlıktan öldü. Ç in’de sık sık deprem ler de gö muştur.
rülür. 1976’da Tânğshan (Tangşan) kentini yı Çin’deki her liman kenti aynı zam anda pa
kan deprem de en az 650 bin kişinin öldüğü muk eğirme ve dokuma, ipekli giyim ve besin
sanılmaktadır. işleme gibi hafif sanayilerin merkezidir. Evler
Sanayi. Çin yönetimi sanayinin gelişmesini, de hasır şapkalar, özenle cilalanmış ağaç eşya,
ülkenin yoksulluktan kurtulmasını sağlayacak işlemeler ve yelpazeler yapılır.
en önemli araçlardan biri olarak görmektedir. Tarım ve dokuma ürünleri ile tungsten gibi,
Ü lkede sanayi 1949’dan bu yana büyük bir çeliğin sertleştirilmesi için alaşıma katılan me
gelişme göstermiştir. Ne var ki, batı ile karşı taller Çin’in başka ülkelere sattığı ürünler
laştırıldığında görece geridir. arasındadır. M akineler, bazı ham m addeler ve
Bazı m adenler bakımından zengin olan gübre ise dışarıdan satın alınır.
Çin’de her m aden yeterince bulunmaz. Ku E l Sanatları. Çin çanak çömlek, yeşim, al
zeyde geniş köm ür yatakları ve çeşitli bölge tın, gümüş, mine işi, dokum a ve lake gibi el
lerde demir cevheri vardır. Kuzeydoğuda ve sanatı ürünleriyle tanınmıştır. Çin çamuru
ayrıca W uhan ile B aotou’da büyük demir ve olarak bilinen kaolini kullanarak seram ikten
çelik kuruluşları hızla gelişmektedir. Sinki- çok daha ince çanak çömlek üretimi İÖ 2.
ÇİN HALK CUMHURİYETİ 317
yüzyılda, yani Avrupa ülkelerinden yaklaşık başarılarına ilişkin öyküler kuşaktan kuşağa
2.000 yıl önce Çin’de gerçekleştirilmiş ve adı geçmiştir. Örneğin., bir takvim yaptığı ve yazı
na Çin porseleni denmiştir. Çin’in yüzyıllardır yı icat ettiği söylenen Fu Xi, ağaçtan saban
sürdürdüğü eski el sanatlarından biri de ipek yapan Shen Nong, halka ipekböceği beslem e
dokumacılığıdır. yi ve dut ağacı yetiştirmeyi öğreten Sarı İm pa
Ulaşım. Gelişme göstermekle birlikte, daha rator Huang Di bunlar arasındadır. Yine Sarı
çok ırm aklar ile karayollarına dayanan ulaşım Irm ak’ın taşarak tarlaları sular altında bırak
yeterli değildir. Demiryoluyla kuzeybatı ve masını önleme yöntemlerini halka öğreten
güneybatı Çin’e ulaşmak için çalışmalar sür Büyük Yu da bu efsane dönemdendir.
m ektedir. Birçok tren hâlâ buharlı lokomotif
le çalışır. SSCB’yi boydan boya geçen Trans- Shang ve Zhou Hanedanları
Sibirya Demiryolu’nun bir kolu İrkutsk’tan İÖ 1766’dan 1123’e kadar olan Shang (Şang)
aşağıya yönelerek Moğolistan üzerinden Pe- hanedanı dönem inde Çin yazısı gelişti. (H a
kin’e kadar uzanır (bak. TRANS-SİBİRYA DE nedan aynı aileden gelen hüküm darlar kuşa
MİRYOLU). Çin’in kendi ulusal havayolu var ğına denir.) Pek fazla değişmeden günümüze
dır. Uluslararası havalimanı Pekin’dedir. Köy kadar gelen Çin kültür ve geleneklerinin te-
lüler mallarını taşımak için deve, at arabası, Avery Brundage
yük hayvanı kullanırlar.
Çin’de kıyı taşımacılığı önemlidir. Sarı D e
niz kıyılarında ve çoğu liman kentinde yapılan
ticaret hemen hemen tümüyle bu tür taşımacı
lığa dayalıdır.
1930’larda Japonya ile savaş sırasında Çinli
ler karayolu yapımına önem vermişlerdi.
Bunların en ünlüsü güneybatıya doğru, Çin’
deki Kunming’den Birmanya’daki Laşio ken
tine uzanan Birmanya Y olu’dur (bak. BİR
MANYA). Yönetim Çin sınırlarının ötesine,
güneydoğuda Vietnam ile Laos’a kadar uza
nan karayolu ve demiryolu yapımına büyük
önem vermiştir.
Tarih
Çin uygarlığı, dünyada kesintisiz olarak süren Şang hanedanı dönem inden kalma, gergedan
biçim inde bir vazo.
en eski uygarlıklardan biridir. Yaklaşık 5.000
yıldır süren uzun tarihinin önemli bir özelliği
de öbür ülkelerden yalıtılmış coğrafi konumu meli Shang’ların yerini alan Zhou (Çoğ) im
dur. Çin dört bir yanından, dış dünya ile paratorları dönem inde (İÖ 1122-256) atıldı.
ilişkisini sınırlayan doğal engellerle ya da ço Konfüçyüs, Mengzi ve Lao Ze gibi düşünürle
rak topraklarla çevrilidir. Bunun bir sonucu rin yetiştiği bu dönemin son zamanları Çin
olarak Çinliler tarih boyunca ülkelerini, Çin felsefesinin Altın Çağı’dır. Konfüçyüs insan
ce’de dünya kültürünün merkezi ya da “O rta ların barış ve uyum içinde nasıl bir arada yaşa
Krallık” anlamına gelen, Zhongguo olarak yabileceklerine ilişkin öğütler veren bir kitap
kabul ettiler. Yaklaşık 2.000 yıl önce Çin yazmıştır.
dünyanın en ileri ülkelerinden biriydi. Çin uy
garlığının beşiği San Irmak ile Wei Irmağı’ Qin Hanedanı
nın birleşme noktasıydı. İÖ 221’de Shi Huang Di rakiplerini yenilgiye
Çin’in İÖ 2953’te başlayan destanlaşmış bir uğratarak bütün ülkeyi birleştirdi ve Qin ha
tarihi vardır. O zam andan bu yana, o döne nedanını kurdu. Ülkenin adı da bu hanedan
min büyük hüküm darlarının adları ile onların dan gelir. Ülkeye herkes için geçerli olan bir
318 ÇIN HALK CUMHURİYETİ
Çinliler’in yalnızca ok ve yay kullanan Moğol Mançu hanedanı yönetiminin ilk 150 yılın
atlılarından korkuları kalmadı. Kubilay’ın da, geçmiş Tang hanedanının parlak dönemle
ölüm ünden sonra ülkeyi yönetenler dürüst rini yeniden canlandırdı ve Çin’i önceki dö
lükten ayrıldılar ve rüşvet almaya başladılar. nemlerden daha da güçlü ve zengin bir ülke yap
Köylüler açlıktan ölürken, toprak ağaları ve tı. Bu hanedanın imparatorlarından Kangxi
devlet görevlileri zenginleştiler. Sarı Irm ak’ın (Kang Şi; 1661-1722) ile torunu Qian-long
taşmasını önleyen setlerin bakımı önem sen (Çien-long; 1736-96) Çin tarihindeki en ünlü
medi ve büyük su baskınları oldu; ardından im paratorlar arasındadır. Qian-long’un im pa
ayaklanmalar çıktı. Eski bir Budacı rahip olan ratorluk döneminin sonuna doğru, sorunlar
Zhu Yuanzhang (Çu Yuan Çang) ayaklanma birikmeye başlamıştı. Bir kez daha gerileme
nın önderi olarak 1368’de Pekin’i ele geçirme dönem ine giren Çin’de bu gerileme 19. yüzyıl
yi başardı. M oğollar Gobi Çölü’ne kaçtılar. boyunca sürdü. Halk artan vergilerden, dü
Zhu Yuanzhang son Çin hanedanı olan zenbaz ve çıkarcı m em urlardan bezmişti. T a
M ingler’in ilk im paratoru oldu. rımla uğraşan köylüler işledikleri toprağı
toprak sahiplerinden çok yüksek bir kira öde
Ming Hanedanı yerek kiralıyor ve ürün iyi olmasa bile aileleri
Ming hanedanının yönetimi (1368-1644) gör ni aç bırakm ak pahasına bu kirayı ödemek
kemli başladı. M oğollar’ın askeri yönetim uy zorunda kalıyorlardı. Çin halkı için yaşam çe
gulaması kaldırılarak, Çin bir kez daha bilge tin ve acımasızdı. Bu durum haydutların ve
görevlilerce yönetilmeye başladı. 1405’te İm korsanların saldırılarıyla daha da ağırlaşıyor
parator Yonglo başkenti Nanking’den Pe- du. 1850’de Taiping Ayaklanması olarak bili
kin’e taşıdı. O rada Cennet Tapmağı ile im pa nen büyük bir iç savaş çıktı. Bu savaş 1864’e
ratorların yaşadığı Yasak K ent’te saraylar kadar sürdü ve ülkenin üçte ikisinin yıkımına
yaptırdı. Bu yapılar çağlar boyunca hayranlık yol açtı. Savaş sırasında 20 milyon kişinin ya
uyandırdı. Sanat etkinlikleri gelişti. O pera ve şamını yitirdiği sanılmaktadır.
tiyatro oyunları yaygınlaştı. Coğrafya ve tarih A vrupa ülkeleri ile Japonya, bu gerileme
alanında yeni çalışmalar yapıldı. döneminde Çin’den sınırlarını yabancı tüccar
Bu dönem de Asya ve Avrupa arasındaki lara ve misyonerlere açması yolunda istekler
karayolu bağlantısı kesildi, ama Çin’den A fri de bulunmaya başladılar. 1514’te bir Portekiz
ka kıyılarına kadar uzanan 30’un üzerinde ül gemisinin G uangzhou’ya (Kanton) gitmesi
keye denizaşırı seferler düzenlendi. Çin’in Avrupa-Çin denizyolu ticaretinin başlangıcı
uluslararası konum u güçlendirildi. olmuştu. İlk dönem den başlayarak Çin ile ti
caret yapan yabancı tüccarlar işlerini kendi
Mançular yasa ve geleneklerine göre yürüttükleri ayrı
15. yüzyılın sonlarında Çin, yeni bir çöküş dö topluluklar içinde yaşadılar. Örneğin, P orte
nemine girdi. Kıyı halkı Çinli ve Japon kor kizlilerin M akao’da bu tür bir yerleşim birimi
sanların saldırılarından çok tedirgin oldu. Bu oluşturm alarına izin verildi; bugün hâlâ bir
yüzden hüküm et, halkı çiftliklerini ve evlerini Portekiz kenti olan M akao, Hong Kong’un 64
terk ederek iç kesimlerde güvenli yerler ara km batısında kuruldu. 18. yüzyılın başlarında
maları için zorlamak durum unda kaldı. Çin Doğu Hint Kumpanyası’nin K anton’da bir
Seddi’nin kuzeyinde göçebe kabileler bir ticaret bölgesi kurmasına izin verildi (bak. DO
Mançu şefinin önderliğinde birleştiler. Bu şef ĞU HİNT KUMPANYASI) ve kısa sürede Çin’de
Mançu hanedanını kurdu ve Shengyang’ı ki tüm dış ticaretin yaklaşık beşte dördü İngi
(Şenyang) başkent ilan etti. 16. yüzyılın sonla liz tüccarların eline geçti.
rında Mançular Çinliler için giderek büyüyen 19. yüzyılın başlarında sanayileşmiş bulu
bir tehlike olmaya başladılar. Bu sırada bir nan İngiliz ekonomisi fabrikalarının ürettik
Çinli general M ançular’dan Çin’deki bir ayak leri mallar için yeni pazarlar aram aya koyul
lanmanın bastırılması için yardım isteğinde bu muştu. İngilizler Çin’den çay ve ipek alıyorlar,
lununca, Mançu imparatoru ordusunu Pekin’e ama Çin hüküm eti dış ticareti sıkıca denetle
soktu ve savaşmaksızm yönetimi ele geçirdi. diği için, Çin İngiltere’den fazla mal almıyor
ÇİN HALK CUMHURİYETİ 321
du. Böylece İngiliz tüccarlar aldıkları çay ve güçlerin askerleri ayaklanmayı bastırdılar ve
ipliğin bedelini gümüşle ödem ek zorunda ka Çin yönetimi ağır bir savaş tazm inatı ödemek
lıyorlardı. Ayrıca ticaretlerinin Kanton lima zorunda bırakıldı.
nının dışına çıkamayışı da bu tüccarları kızdı Bu süre içinde birçok Çinli’nin artık Man-
rıyordu. çular’ın ülkeyi çağdaşlaştıracağına, batılı ül
Bu sırada, İngiliz tüccarlar Çin’e gizlice af keler ile Japonya’nın gelişmişlik düzeyine
yon sokmanın her bakım dan kazançlı olacağı yükseltebileceğine inancı kalmamıştı. Çin’de
nı keşfettiler (bak. AFYON). O dönem de bir M ançular’ı yönetimden uzaklaştırarak cum
İngiliz sömürgesi olan H indistan’daki Bengal huriyeti kurmayı amaçlayan milliyetçi bir ha
bölgesinde afyon üretiliyordu. Çinliler’in reket doğdu. Önderliğini doktor Sun Yat-
uyuşturucuya bağımlılığı arttıkça, tüccarlar sen’in yaptığı bu hareket 191 l ’de yönetimi ele
ülkeye daha da çok afyon soktular. Çin geçirdi (bak. Sun Y at -Sen ).
yönetimi afyon kaçakçılığını önlem eye çalış 1912’de Ulusal Halk Partisi ya da Kuomin-
tıysa da, İngiliz hüküm eti yardım etmeyi tang’ı kuran Sun Yat-sen Çin’i birleştirmeyi
reddetti. Bu olay iki önemli savaşa yol açtı: başaramadı. Savaş ağaları birbirleriyle savaş
Birinci (1839-42) ve İkinci (1856-60) Afyon maya ve durumları zaten çok kötü olan köylü
savaşları. H er iki savaş da Çin için yıkım oldu. lerin mallarını yağmalamaya başladılar. Çin
K anton’un yanı sıra, antlaşmalı limanlar deni artık m erkezi yönetimden tümüyle yoksun ve
len başka bazı lim anlarda da yabancı tüccarla her zam ankinden daha yoksuldu. Sun Yat-sen
rın yaşamasına ve ticaret yapmasına izin SSCB’de yeni kurulan Sovyet hüküm etinden
veren antlaşm alar imzalandı. Çinliler Hong yardım istedi.
Kong’u İngilizler’e bıraktılar (bak. HONG Sun Yat-sen 1925’te ölünce, Kuom intang’ın
KONG). M isyonerlerin Çin’in her yerinde din yönetimine Çan Kay-Şek (Chiang Kai-shek)
sel örgütler kurm alarına izin verildi. Afyon geçti (bak. Çan Kay -Şek) ve Çin kom ünistleri
ticareti eskisi gibi sürdürüldü. nin yardımıyla savaş ağalarını yendi. Kom ü
Çinliler “barbar” olarak niteledikleri Avru- nistlerin çok güçlendiğini düşünen Çan Kay-
palılar’ı yenebilmek için onların bilgilerinden Şek 1927 ilkbaharında gizli polis ve ordu ara
yararlanm aları gerektiğini düşündüler ve ya cılığıyla önde gelen komünistleri ve sendika
bancı danışm anlar getirterek silah fabrikaları üyelerini tutuklattı. Kalan kom ünistler G ü
ve tersaneler kurmaya başladılar. Çağdaş ney Çin’e, köylüler tarafından desteklene
bilim ve tekniği öğrenm eleri için dış ülkelere ceklerini um dukları kırsal alanlara çekildiler.
öğrenciler gönderdiler. Ne var ki, Çin 1894’te
Japonya karşısında ağır bir yenilgiye uğrayın Uzun Yürüyüş
ca, güçlü Avrupa ülkeleri bu fırsattan yararla Bu dönem de Çin komünistlerinin başında
narak Çin topraklarında yeni liman ve deniz M ao Çe-Tung (Mao Zedung) bulunuyordu
üsleri elde ettiler. Ayrıca, demiryolları (bak. M ao Ç e-Tung ). M ao, Çin’in kurtuluşu
yapma hakkı istediler ve Çin’i, her Avrupa nun, köylülerin birleşik gücüyle gerçekleştiri
ülkesinin kendi ticaret haklarına sahip olacağı lecek bir devrime bağlı olduğuna inanıyordu.
bölgelere ayırmaya kalkıştılar. Çin, tarihi bo Güney Çin’de köylülerden askeri birlikler
yunca ilk kez bu denli onur kırıcı bir durumla oluşturdu. Bu birlikler toprak ağalarını kova
karşılaşıyordu. Çinliler’in yabancıların içişle rak, SSCB’deki gibi yönetimine kendilerinin
rine karışmalarından doğan rahatsızlıkları gi geçtiği “Sovyet”ler kurdular.
derek arttı. Kuzey Çin’de köylüler arasında 1934’te Çan Kay-Şek’in birlikleri kom ünist
“Boxer” (H ak ve Uyum Yum rukları) adlı giz lerin bulunduğu bölgeyi kuşattı. Mao ve yan
li bir örgüt kuruldu. 1900’de Boxer Ayaklan daşları kuşatmayı yararak Kuzey Çin’deki
m asını başlatan örgüt “yabancı şeytanlar”ı Shaanxi (Şensi) yönetim bölgesine doğru yü
ülkeden atm ak için eyleme geçti. M ançu İm- rüyüşe geçtiler. Bir yıldan fazla süren bu
paratoriçesi Cixi’nin desteğiyle Avrupalı mis “Uzun Yürüyüş” Çin tarihinin en dikkat çeki
yonerler ve Hıristiyan Çinliler öldürüldü, ci olaylarından biridir. Mao ve arkadaşlarının
yabancı temsilcilikler kuşatıldı. Am a yabancı 100 bin kişiyle başladıkları 9.500 kilometrelik
322 ÇİN HALK CUMHURİYETİ
yürüyüş, S h aaım ’de 20 bin kişiyle son buldu. üretiminin dört kat artmasını sağladı. Böyle
Burada komünist bir yönetim kurarak, hükü ce, Çin yarım yüzyıllık karm aşa döneminden
m ete karşı mücadele etm ek için uygun zamanı çıkmaya başladı.
kollamaya başladılar. Çin Halk Cumhuriyeti 1951’de Çin’in doğal
bir parçası olarak gördüğü Tibet’i aldı; Kore
Japonya ile Savaş Savaşı’nda (1950-53) Kuzey Kore’yi destekle
19. yüzyılın sonlarında Japonya iyi donatıl di. Çin özellikle Afrika ve Güneydoğu Asya’
mış ordu ve donanmasıyla güçlü ve zengin bir daki bağımsızlık isteyen devrimci güçleri des
ülke olmuştu. Asya kıtasına taşan bir im para tekledi ve yoksul ülkelere yardım etti. Ö rne
torluk kurm ak isteyen Japonlar 1931’de ğin, Tanzanya’da Tan-Zam Demiryolu’nun ya
Çin’in bir eyaleti olan M ançurya’yı işgal etti pımına Çinli mühendislerin katkısı oldu. Çinli
ler. Burada kendi denetim lerindeki Mançu- birlikler, 1962’de Hindistan, 1969’da ise SSCB
koku devletini kurdular. 1937’de Çin’e yeni ile sınır çatışmalarına girdi. Çin kendi nükleer
den saldırıp Pekin’i aldılar. Çan Kay-Şek, Ja silahlarını ve roketlerini geliştirdi.
ponlar ve komünistlerle aynı anda savaşmayı 1958’de Ç in’deki gelişmenin çok yavaş ol
göze alamadığı için, M ao’nun Shaanxi’deki duğunu düşünen Mao “Büyük Atılım ”ı baş
ordusuyla birleşmek zorunda kaldı. II. Dünya lattı. Sanayileşme amacından vazgeçilmemek-
Savaşı’nın başlamasıyla Çin-Japon Savaşı da le birlikte, ekonom ide ağırlık köylere kaydı
bu büyük savaşın bir parçası oldu ve 1945’te rıldı. “Kom ün” denilen, değişik köylerden on
M üttefikler’in Japonya’yı yenmesine kadar binlerce köylünün bir araya toplandığı büyük
sürdü (bak. İKİNCİ DÜNYA Savaşi ). üretim birimleri kuruldu. Bu birimler tarım
ürünleri yetiştirmelerinin yanında kendi sana
Çin Halk Cumhuriyeti yilerini kurmaları için de özendirildi. Bu m o
II. Dünya Savaşı’nın sonunda Çin yıkılmış bir del ilk yıllarda karm aşa ve kaynak harcanm a
ülkeydi. Köylüler 50 yıl boyunca ezilmişlerdi. sına neden oldu. Kuraklık ve sellerin yol açtı
Yabancı ordular ürünlerini çiğnemiş, çiftlikle ğı üç yıl süren kötü hasat da bu karmaşaya
rini yağmalamıştı. M ao, zengin toprak ağala eklenince, açlık baş gösterdi ve ülke çapında
rının elinden toprakları alıp yoksul köylülere büyük zorluklar çekildi.
dağıtacağını söylüyordu. Milyonlarca köylü Mao 1966’da, kapitalist yola dönülmesini
M ao’ya inandı ve komünistlerle birleşti. önlem ek amacıyla “Kültür Devrim i”ni başlat
1947’de M ao’nun Kızıl O rdu’su ile Kuomin- tı. Okullar ve üniversiteler kapatıldı; öğret
tang arasında iç savaş patlak verdi. Kom ünist men ve öğrenciler üretim e katkıda bulunmak
ler çok geçmeden savaşı kazandı. Çan Kay- üzere köylere gönderildiler. Üretim le doğru
Şek ile yandaşları Tayvan A dası’na çekilmek dan ilişkisi olmayan kafa emeğinin değersiz
zorunda kaldı. olduğu düşüncesi yaygınlaştı. “Kızıl M uhafız
1 Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti ku lar” bu yeni görüşlerin zorbalıkla yaşama ge
ruldu. İlk iş toprağın paylaştırılması oldu. çirilmesine aracı oldular. Bu karışıklık sanayi
Toprak ağalarının toprakları köylülere dağı ve tarım da gerilemeye neden oldu. Karşıt gö
tıldı; kiracılarına kötü ve acımasızca davran rüşteki komünist gruplar arasındaki yönetim
mış olan ağalar cezalandırıldı. Yönetim köy mücadelesi Çin’in bazı kesimlerini iç savaşın
lüleri, kooperatiflerde birleşmelerinin yararlı eşiğine getirdi. 1968’de Kültür Devrim i’nin
olacağına inandırmaya çalıştı. Bu da, tarlala amacına ulaştığı açıklandı. İç barış sağlandık
rını ve hayvanlarını birleştirm eleri, işleri de ça Çin’in dünyanın geri kalan bölümünden
ortaklaşa yürütm eleri anlamına geliyordu. yalıtılmışlığı da yavaş yavaş sona erdi ve
İkinci görev de sanayinin geliştirilmesi ve 1971’de Birleşmiş M illetler’e katılarak Genel
modernleştirilmesiydi. Büyük işyerlerine yö K urul’da ve Güvenlik Konseyi’nde Tayvan’ın
netim el koydu. 1952’de Beş Yıllık Plan yü (Milliyetçi Çin) yerini aldı. 1976’da Başbakan
rürlüğe girdi. Halk kara ve demiryollarının, Çu Enlay’ın (Zhou Erılai) ve Mao Çe-Tung’
fabrikaların, barajların yapımında elbirliğiyle un ölümleriyle birlikte eski önderlik anlayışı
çalıştı. Plan petrol üretiminin üç kat, çelik sona erdi (bak. Çu E nlay ).
ÇİNİCİLİK 323
Çini Yapımı
Çininin ana maddesi kildir. Ancak bu iş için
kili içindeki yabancı m addelerden arındırıp
katışıksız bir hale getirm ek gerekir. Bunun
için kil suyla karıştırılır ve havuzda bekletilip
süzdürülür. Böylece arı bir durum a getirilen
kilin içine yüzde 40 oranında kuvars, yüzde 20
oranında kireç katılarak yoğunlaştırılır ve
kalıplara dökülerek levha biçimi alması sağla
nır. Sonra da bu levhalar özel fırınlarda
pişirilir. Pişirme ısısı 700°C ile 1.000°C arasın
da değişir. Bu iş bittikten sonra çininin
renklendirilmesi için silkme yöntemiyle piş
miş kilin üzerine desen çizilir ve boyanır.
Boyanın korunması, kalıcı olması için kilin
üzerinin sırlanması gerekir. Sıvı durum unda
olan sır canı türünden bir ciladır. D aldırm a,
sulama ya da püskürtm e yöntemleriyle sırla
nan çini sırın sertleşmesini sağlamak amacıyla
yeniden fırınlanır. Çini tek renkli olacaksa
sırın renklendirilmesi gerekir. Bunun için
sırın içine çeşitli m aden oksitleri katılır. Kimi
zaman çininin boyanm adan önce sırlanıp pişi
rildiği olur. Bu durum da boyama işlemi sırın Mimar Sinan'ın yaptığı, İstanbul'daki Rüstem Paşa
üzerine uygulanır. Camisi çinileriyle de ünlüdür.
324 ÇİNİCİLİK
yaprak gibi karmaşık m otifler kullanılmıştır. nem ler sırlı tuğlaların yanında mozaik çini
Bu çiniler yapıların duvarlarına tek başlarına uygulaması biçiminde gerçekleşmiştir. Gide
ya da bir arada uyumlu bir biçimde yerleştiri rek bezeme malzemesi olarak yararlanılmaya
lirdi. Tek renkli çiniler genellikle üçgen, kare, başlanan A nadolu Selçuklu çinilerinin en
altıgen, sekiz köşeli yıldız ve uçları sivri haç güzel örnekleri Konya’daki Alaeddin Camisi,
biçiminde, desenli çiniler ise kare ve dikdört Sırçalı ve Karatay m edreselerinde kullanıl
gen biçimindeydi. mıştır.
Selçuklular’da en yaygın çini tekniği m oza Osm anlılar dönem inde Bursa, İznik, Kü
ik çiniydi. Bu tekniğin en basit biçimi tuğlalar tahya ve İstanbul önemli çinicilik merkezleri
arasındaki boşluklara çini parçalarının yerleş olarak sivrildi. Osmanlı çinilerinin en güzel ve
tirilmesidir. Gelişmiş biçimi ustalık gerektiren en eski örnekleri İznik’te yapılmıştır. Teknik
bu tekniğin görünümü çok zengindir. bakım ından Selçuklu geleneğini sürdüren İz
nik çiniciliği renk kullanımına zenginlik getir
Dünden Bugüne Çinicilik miştir. 15. yüzyılın ikinci yarısında büyük
Tarihte daha çok Asya, Ortadoğu ve Akdeniz gelişme gösteren Kütahya çiniciliği kendine
çevresinde üretilip kullanılan çiniyi Türkler özgü motifleriyle İznik’ten ayrılmıştır.
O rta Asya’da bulundukları dönem lerde de 16. yüzyıl Osmanlı çiniciliğinde geometrik
bilmekteydiler. Uygur tapm ak ve evlerinde desenlerin yerini çiçek ve yaprak motiflerinin
döşeme çinilerine rastlanması bunu kanıtlar. aldığı görülür. İznik’te yapılan çinilerde kulla
Zengin bir çini geleneğine sahip Çinliler’in bu nılan renkler zenginleşmiş; zümrüt yeşili,
konuda büyük etkisi vardır. Bir süsleme parlak mavi ve kırmızının çeşitli 4onları temel
sanatı olan çinicilik T ürkler’in İslamiyet’i renkler olarak çinilerde görülmeye başlamış
kabulünden sonra daha da yaygınlaşmıştır. tır. Bu çinilerle bezenen birçok yapının arasın
İslam dinindeki tasvir (resim) yasağı onları da Mimar Sinan’ın yaptığı, İstanbul’daki Rüs-
duygu ve düşüncelerini aktarm ada bu tür tem Paşa Camisi’nin özel bir yeri vardır. Bu
süsleme sanatlarına yöneltmekteydi. O gün camide kullanılan, 41 çeşit lale motifi
lerden kalma çini örnekleri H orasan ve T ür taşıyan çiniler Osmanlı çiniciliğinin bu yüzyıl
kistan’da bulunm aktadır. Bu örneklerde da ne kadar geliştiğini gösterir.
A rap çiniciliğinden esinlenme varsa da Türk İstanbul’daki Sultan A hm ed Camisi 17.
süsleme geleneğinin ağır bastığı göze çarp yüzyıl çiniciliğinin en güzel örneklerini sergi
m aktadır. Anadolu Selçuklu çiniciliği ilk dö- lem ektedir. Ancak bir yüzyıl öncesinin özel
Şemsi Güner
likle m ercan kırmızısı rengi, yerini tatlı yeşile
bırakmıştır. Gene bu yüzyılın çinilerinde servi
ağacı gibi yeni bir m otif ortaya çıkmıştır.
17. yüzyılda mimarlık alanındaki durgunluk
çiniciliğin de gerilemesine yol açtı. İznik ve
K ütahya’da kurulmuş bulunan çini atölyeleri
nin üretimi azaldı, çinilerin niteliği bozuldu.
Bu durum 18. yüzyılın başlarında yapılmış
olan bazı çeşme ve camilerin solgun renkli,
bozuk sırlı çinilerinden de fark edilmektedir.
Bu yüzyılın başlarında İstanbul’da Edirnekapı
yakınlarındaki Tekfur Sarayı’nda kurulan çini
atölyesinin çiniciliğe büyük bir katkısı olm a
mıştır. Çinicilikteki bu gerilemede çeşitli Av
rupa ülkelerinden getirtilen yabancı çinilerin
rekabetinin de etkisi olmuştur.
Bu gerileme 19. yüzyılda da sürmüş, Haliç’
te kurulan çini fabrikasının üretimi buna
Kütahya'daki Çinili Çeşme. engel olamamıştır. Bu yüzyılın sonlarında
ÇİNKO 325
başlayan, mimaride eskiye dönme anlayışı çıkar ve elem ent halindeki çinko serbest kalır.
nedeniyle yapılarda kaplam a öğesi olarak Gaz halindeki bu katışıksız çinko yoğunlaştı
yeniden çininin kullanılması çiniciliğe kısa rılarak önce sıvı hale getirilir; sonra da
süren bir canlılık getirmiştir. G ünüm üzde de kalıplara dökülüp soğutularak çinko külçeleri
çini sanatı eski renk ve desenleri yeniden ele halinde katılaştırılır. Elektrik enerjisinin bol
alm akta, bu yolda arayışlarını sürdürm ekte ve ucuz olduğu yerlerde elektroliz yöntemiyle
dir. Türkiye’de Kütahya çiniciliğin tek m erke de çinko elde edilebilir. Bunun için çinko
zidir. oksit sülfürik asit içinde çözülerek çinko
sülfat çözeltisi elde edilir; bu çözeltiden elek
ÇİNKO, mavimsi beyaz renkte, yumuşak bir trik geçirildiğinde çinko sülfat ayrışır ve ele
m etaldir. Kimyasal simgesi Zn, atom num ara m ent halindeki çinko elektrotlarda birikir
sı 30, atom ağırlığı 65,37 olan bu elem ent (bak. ELEKTROLİZ). Bugün bütün dünyadaki
dem irden biraz daha hafiftir. Buna karşılık çinko üretiminin yarısı elektroliz yöntemiyle
419°C olan erim e sıcaklığı demirinkinin üçte gerçekleştirilm ektedir.
birini bile bulmaz. Çinkonun kolayca ezilip Çinkodan sanayide en çok tel örgü, sac
toz haline getirilebilecek kadar gevrekleşmesi levha, kova gibi demir ve çelik ürünlerinin
için 200°C’ye kadar ısıtılması yeterlidir. A yrı galvanizlenmesinde (çinkoyla kaplanm asın
ca kolayca haddelenerek ince bir levha haline da) yararlanılır. Galvanizlenecek ürünler sey-
getirilebilir ve nemli havada yüzeyi çok ince reltik bir asitle tem izlendikten sonra bir çinko
bir oksit katmanıyla kaplanır. Gri renkli bu banyosuna, yani erimiş çinkoya daldırılır;
katm an metali öyle iyi korur ki, çatı kaplam a böylece yüzeyleri ince bir çinko katmanıyla
sı olarak kullanılan ince çinko levhalar bozul kaplanır. Bu katm an demir ve çeliği paslan
madan en az 300 yıl dayanabilir. Çinko maya (oksitlenmeye) karşı korur. Ayrıca gal
sanayide kullanılan en önemli m etallerden vanizlenecek ürünün yüzeyine erimiş çinko
biridir; ayrıca canlılarda çok az m iktarda püskürtülerek, içinde bol çinko bulunan bir
mutlaka bulunması gerekir ve yaşamsal açı boyayla yüzeyi boyanarak ve elektroliz yoluy
dan büyük önem taşır. İnsanın besinlerle la da çinko kaplam a yapılabilir.
yeterince çinko alamaması büyümeyi gecikti Sanayide üretilen çinkonun büyük bölümü
rir ve bir tür kansızlığa yol açar (bak. K a n ). de, bir bakır ve çinko alaşımı olan pirinç başta
Çinko öbür elem entlerle kolayca tepkim e olmak üzere çeşitli alaşımların yapımında
ye girdiği için doğada hiçbir zaman serbest kullanılır (bak. ALAŞIM; PİRİNÇ). Kuru pillerin
halde bulunmaz; her zaman başka elem ent dış kabı da genellikle çinkodandır. Basınçlı
lerle bileşikler halindedir. En önemli çinko döküm ler için kullanılan alaşımlarda da çinko
cevheri, çinko sülfür (çinko ve kükürt bileşi önemli bir yer tutar. M otorlu araçların karbü
ği) yapısındaki çinko blendi ya da öbür adıyla ratörleri gibi, çok dayanıklı olması gerekme
sfaleriftır. Bu cevheri önem sırasıyla çinko yen karmaşık biçimli metal parçalar basınçlı
karbonat bileşimindeki kalamin ya da smitso- döküm yöntemiyle üretilir. Erimiş metalin
nit ile bir çinko silikat olan hemimorfit izler. basınç altında çelik kalıplara döküldüğü bu
Bu üç m ineral de genellikle kurşun cevheriyle yöntem de tek kalıptan birkaç döküm elde
bir arada bulunduğu için çoğu kez aynı edilebilir (bak. D ö k ü m ).
ocaktan hem çinko, hem kurşun cevheri
çıkarılır. Çinko Bileşikleri
Dünyadaki en önemli çinko yatakları Çinko bileşiklerinden çoğunun günlük ya
A B D , K anada, SSCB, Avustralya, Peru, şamda çeşitli kullanım alanları vardır. Çinko
Japonya ve M eksika’dadır. Cevherden metali beyazı ya da çinko üstübeci adıyla bilinen
ayırmak için önce çinko blendi havada kavru çinko oksit boyalarda pigment (renk verici
lur; böylece kükürt gazı uçar ve geride çinko m adde) olarak çok kullanılır; çinko sülfür ve
oksit kalır. D aha sonra çinko oksit karbonla çinko krom at da önemli pigmentlerdir. Çinko
birlikte ısıtılınca, karbon çinko oksidin oksije oksit ayrıca kibrit yapım ında, lastik sanayisin
niyle birleşerek karbon dioksit halinde açığa de, m erhem ve kozmetiklerin yapımında kul
326 ÇİN ŞEDDİ
lanılır. Az m iktarda bakır, m anganez, gümüş nan engebeli bir alan üzerinde yer alan duvar,
ya da arsenik katıldığında ışıma özelliği kaza dar boğazlar oluşturan vadilerin tüm üne ege
nan çinko sülfürden de floresan ve katot ışınlı men bir konum dadır. Bu durum , yapıldığı
lambaların yapımında yararlanılır (bak. FLÜOR dönemde sık sık karşılaşılan düşman saldırıla
IŞIMA). Çinko sülfat tarım koruma ilaçlarında, rına karşı savunma üstünlüğü sağlamıştır.
kumaşların boyanmasında ve tıpta, çinko klorür Özellikle 14. yüzyılda duvarın bazı bölümle
ise ağaç eşyanın korunmasında ve lehim yapı rine eklem eler yapıldı; bazı bölümleri onarıldı
mında kullanılır (bak. LEHİMLEME). ya da ikinci bir duvarla güçlendirildi. 1933-37
arasındaki Japon saldırısı sırasında duvarın
ÇİN ŞEDDİ, Sarı Deniz kıyısındaki Şanhai- Sarı Deniz tarafındaki doğu ucu yıkıldı. Çin
kuan’dan Kansu eyaletine kadar, doğu-batı doğ Şeddi İÖ 214’te, var olan birçok savunma
rultusunda 1.900 km boyunca uzanan dünya duvarının gözetleme kuleleriyle birleştirilme
nın en uzun duvarıdır. Dönemeçleriyle birlik siyle oluştu. Bu kuleler hem surları koruyor,
te 2.400 kilometreyi bulur. İÖ 3. yüzyılda hem de ateşle işaret vererek haberleşmeye
Çin’i tek bir im paratorluk altında birleştiren yarıyordu.
İm parator Shi Huang Di dönem inde yapımı Kuşbakışı görünüm ü, toprağın üzerinde
na başlandı (bak. ÇİN H alk C umhurîyet İ). kıvrılarak yol alan upuzun bir yılanı andırır.
Ülkeyi H unlar’ın saldırılarına karşı korumak Duvar yüksekliği 4 ile 9 m etre arasında
amacıyla yapıldı. Dağ etekleri boyunca uza değişir. Yaklaşık birkaç yüz metre arayla
Chirıe, pay s de charme el de beaule'
Çin Şeddi dünyanın en uzun yapısıdır. Kuzey Çin'deki İç Moğolistan sınırında 2.400 km boyunca uzanır. Büyük
bir mühendislik başarısı olan duvarın önemli bir bölümü İS 3. yüzyılda tamamlanmıştır.
327 ÇİTA
1.000 kadar çita beslediği söylenir. Çitalar Çivitotu (Isatis tinctoria) ise daha çok A v
tutsak edilip insan eliyle bakıldıklarında çok rupa ve A sya’da yetişen, turpgillerden otsu
zor ürediklerinden bu çitaların hepsi de doğal bir bitkidir. Köke yakın olan dip yaprakları
ortam da yakalanıp evcilleştirilmişti. Hint çita uzun, mızrak biçiminde, gövde yaprakları
larının sayısı 20. yüzyıl başlarında oldukça tüylü, küçük sarı çiçekleri de salkımlar halin
azaldığı için, Hintli soylular A frika’dan getirt dedir. Çivit elde etm ek için bu bitkilerin taze
tikleri çitaları eğitip avda kullanmaya başla yaprakları kurutulduktan sonra suda bekleti
dılar. lerek mayalanmaya bırakılırdı. Yapay çivit
üretiminin gerçekleştirilmesi ve bir sanayi
ÇIVIT çok eskiçağlardan beri kumaşların dalına dönüşmesiyle bitkilerden elde edilen
boyanmasında kullanılan koyu mavi renkli bir doğal çivit, dolayısıyla çivitağacı ve çivitotu
boyarmaddedir (bak. B oya ve Cİla ). 20. yüz tarımı önemini yitirdi.
yılın başlarına kadar çivitağacı ve çivitotu gibi İndigo adıyla da bilinen yapay çividi ilk kez
bitkilerden elde edilen bu boyarm adde bugün 1880’lerde Alman kimyacı Adolf von Baeyer
daha çok kimyasal bireşimle (sentezle) yapay laboratuvarda bireşim yoluyla elde etti.
olarak üretilm ektedir. 1897’de sanayi çapında üretimine başlanan ve
Baklagillerden olan çivitağacı gerçekte bir aynı yıl pazarlanan bu ürün 1907’den sonra
ağaç değil, 2 m etreye kadar boylanabilen bir hemen hemen tümüyle doğal bitkisel çividin
çalıdır. Bu bitkinin lndigofera adıyla ayrı bir yerini almıştı. Çünkü yapay çividin hem
cins oluşturan ve sıcak iklimlerde yetişen maliyeti daha düşüktü, hem de bu boyarmad-
birçok türü vardır. Küçük yaprakçıklara ayrıl deyle boyanan dokum alarda renk tonu deği
mış bileşik yaprakları sapın iki yanında karşı şiklikleri olmuyordu.
lıklı olarak dizilidir. Salkımlar halinde açan
çiçeklerin rengi türlere göre pem be, kırmızı, ÇİVİ VE VİDA. Evlerimizdeki basit onarım
m or ya da sarımsı kahverengi arasında deği işlerinden m arangozluk, döşemecilik ve inşa
şir. Çivitağacı tarımı bir zamanlar Hindistan’ at işlerine kadar pek çok alanda kullanılan
m Bengal bölgesinde önemli bir gelir kayna çivi ve vidaların yüzlerce değişik tipi vardır;
ğıydı ve bu bitkiden çıkarılan boyarmadde ama biçimleri ne kadar farklı olursa olsun
Hindistan sanayisinin en değerli ürünlerinden hepsinin kullanım amacı bir şeyi bir yere
biriydi. H indistan’daki kadar yoğun olm a tutturm ak ya da iki parçayı birbirine birleştir
makla birlikte Çin’de, Cava’da, M eksika’da, mektir.
Brezilya’da ve O rta A m erika’da da çivitağacı
tarımı yapılırdı. Çiviler
Brian Carter
Çiviler genellikle demir, çelik, pirinç, bakır,
çinko gibi m etallerden ya da tahtadan yapılır;
kesitleri de yuvarlak, yassı, oval ya da kare
olabilir. Cam çivisi, lambri çivisi gibi başsız
birkaç özel örnek dışında, her çivinin bir başı
ve sivri bir ucu vardır. Yalnız “U ” biçiminde
bükülmüş olan çatal çivilerin iki ucu da
sivridir.
19. yüzyılın başlarına kadar çiviler elle
yapılıyordu. O tarihten sonra metal şeritleri
enlemesine keserek çivi yapabilen makineler
bulundu. Bu m akinelerle yapılan çivilerin
boyu kesilen şeridin enine eşit oluyordu; daha
doğrusu hangi boyda çivi yapılacaksa m akine
ye o genişlikte metal şerit veriliyordu. Aynı
Baklagillerden bir çalı olan çivitağacı zarif yaprakları
ve çekici renkte çiçekleriyle güzel görünüm lü bir yüzyılın ortalarına doğru Fransızlar tel çivi
bitkidir. yapmaya başladılar. Makinede sürekli ilerle
ÇİY, KIRAĞI VE DON 329
yen belirli kalınlıktaki bir telin istenen uzun üretim dört tem el aşam ada tamamlanır: Yapı
lukta kesilmesiyle üretilen bu yuvarlak kesitli lacak vidanın çapına eşit kalınlıkta bir telin
çiviler kısa sürede bütün marangozluk işlerin istenen boyda kesilmesi; telin bir ucuna vida
de kullanılır oldu ve kesme çivilerin yerini başı yapılması; başın üzerinde tornavida ucu
aldı. nun girebileceği bir yarık ya da yıldız biçimin
Tel çivilerin uzunluğu milimetre (ya da inç) de bir yuva açılması; vidanın gövdesi boyunca
cinsinden ölçülür; kalınlıkları ise özel bir diş açılması. Eskiden bu dişler talaş kaldırma
numarayla belirtilir. Bu num aralar çivinin yöntemiyle, yani metali oyarak yapılırdı; ama
kalınlığıyla ters orantılıdır; çivi inceldikçe günümüzde diş açmak için haddelem e yönte
num ara büyür. mi uygulanır. Plastik vidalar ise kalıba dökü
Bazen paslanmayı önlem ek için çivilerin lerek biçimlendirilir.
üstü çinko ya da başka m etallerle kaplanır;
bazen de çiviler doğrudan doğruya paslanmaz ÇİY, KIRAĞI VE DON. Ilık ve durgun
m etalden yapılır. Örneğin gemi yapımında gecelerde ya da sabahın erken saatlerinde
kullanılan çiviler genellikle bakırdan, çatı havadaki su buharı toprağın, bitkilerin ve
kaplam alarında kullanılanlar bakır ya da çin açıktaki öbür nesnelerin üzerinde yoğunlaşa
kodandır. Nal çivileri ise atın toynağının rak çiy ya da şebnem denen çok küçük su
yarılmaması için özel bir m etalden yapılır. damlacıkları oluşturur.
H avada her zaman bir m iktar su buharı, yani
Vida ve Cıvatalar nem vardır. Am a sıcak hava soğuk havadan
Gövdesi boyunca sarmal bir diş açılmış olan daha fazla nem taşıyabilir; çünkü hava soğu
vida çok çeşitli gereçlerde kullanılabilir ve çivi duğunda bu buharın bir bölümü yoğunlaşarak
gibi çakılarak değil bir tornavidayla döndürü su damlacıklarına dönüşecektir.
lerek yerine takılır. Vida başı soldan sağa Geceleri toprak, bitkiler ve kayalar hızla ısı
doğru döndürülürken gövdesindeki keskin diş yitirdiği için havadan daha soğuktur. Nemle
de çevresindeki malzemeyi delerek ilerler ve yüklü ılık hava bu soğuk yüzeylere, örneğin
vida başının gelip dayandığı yere kadar gömü toprağa ya da otlara değdiği anda soğur ve
lür. Cıvata da ucuna bir “som un” takılarak taşıdığı su buharının bir bölümü yoğunlaşarak
sıkıştırılan bir tür vidadır. Daha çok metal toprakta ya da otların üzerinde su damlacıkla
gibi sert malzemeleri birbirine tutturm ak için rı halinde birikir. Havadaki su buharının
kullanılan cıvatalarda sarmal dişin malzemeyi yoğunlaşarak çiy damlacıklarına dönüştüğü
delerek ilerlemesi söz konusu değildir; bunun bu sıcaklığa “çiy noktası” denir; çiy noktası
yerine, sarmal diş üzerinde ilerleyen somun havadaki su buharının m iktarına bağlıdır.
cıvata başına dayanarak cıvatanın sabitleşme ARDEA
sini sağlar. Vida ve cıvatalar genellikle çelik,
paslanmaz çelik, pirinç, alüminyum alaşımları
ve silisyum bronzundan, bazen de sert plastik
ten yapılır.
Vidaların başı kullanım amacına göre deği
şik biçimlerde olabilir ve üzerinde tornavida
ucunun oturacağı bir yarık ya da yuva bulu
nur. Yuvarlak başlı vidalar yassı ya da yıldız
uçlu tornavidalarla, kare ya da altıgen başlı
vidalar ise aynı biçimde ağzı olan anahtarlarla
sıkıştırılır. Tıpkı çivilerde olduğu gibi vidala
rın uzunlukları da milimetreyle (ya da inçle),
çapları da gene bir ölçü numarasıyla belirtilir.
Yalnız çivilerden farklı olarak, vida kalınlaş
Hava sıcaklığı 0°C'nin altına düştüğünde,
tıkça bu num ara büyür. yaprakların üzerinde birikm iş olan çiy damlacıkları
Vidalar da çiviler gibi telden yapılır ve bu donarak kırağı denen ince buz kristallerine dönüşür.
330 ÇİZGİ FİLM
aldığı H um orous Phases o f Funny Faces D unning’in gerçekleştirdiği The Yellow Sub-
(1907; “Komik Yüzlerin Gülünç Evreleri”) marine (1968; “San Denizaltı”) bilimkurgu
adlı filmler ilk çizgi film örneklerindendir. türünde bir çizgi filmdi.
Sonraki yıl Fransız Emile Cohl küçük kibrit Doğu A vrupa’da, tıpkı çizgi filmdeki gibi
çöplerini siyah bir fon önünde dans ettirerek hareket yanılsamasına dayanan canlandırm a
Fantasmagorie adlı çizgi filmi gerçekleştirdi. sineması alanında, M acar George Pal ve Çek
Bunu izleyen yıllarda A B D ’de, gazetelerde Jiri Trnka gibi sanatçılar kuklaları kullanarak
yayımlanan birçok çizgi roman film haline başarılı filmler yaptılar.
getirildi. Yalnızca filme alma amacıyla resim G iderek ticari alana kaydırılan bu teknik,
ler çizen Winsor McCay’in Gertie the Dinosaur 1950’ler ve 60’larda reklam ve tanıtm a am a
(1909; “Dinozor G ertie”) ve gerçekleştirilmesi cıyla kullanılmaya başlandı.
dokuz yıl süren ilk uzun metrajlı çizgi 1980’lerden başlayarak, çizgi film teknikleri
filmlerden olan The Sinking o f the Lusitania bilgisayar ve elektronik video araçlarından da
(1918; “Lusitania’nın Batışı”) bu alanda yararlanılarak daha da geliştirildi.
önemli aşamalardır. İlk çizgi film kahram an
ları ise, AvustralyalI Pat Sullivan’ın Felix the ÇİZİM. Bir nesneyi bir yüzey üzerinde çizgi
Çat'ı (1919; “Kedi Felix”) ile Max ve Dave lerle göstermeye çizim denir. Bir çizimde
Fleischer’in yarattığı K oko the Clown'dur biçim, çerçeve, yükseklik, genişlik, yuvarlak
(“Soytarı Koko”). 1926’da Alm an Lotte Rei- lık, ağırlık, hafiflik, hareket, renk, doku ve
niger’in eski gölge oyunu tekniklerini uygula uzaklık gibi çok çeşitli öğeler yer alabilir.
yarak gerçekleştirdiği Die Abenteuer des Çizimde en basit işaret noktadır. Am a nokta
Prinz A hm et (“Prens A hm et’in Serüvenleri”) ların bile kâğıt üzerinde düzenlenmesi çok
de gene ilk uzun m etrajlı çizgi filmlerdendi. değişik biçimler alabilir. Çeşitli boylardaki
Çizgi film alanında en ünlü kişi A B D ’li noktalar, çeşitli biçimlerde dizilebilir ya da
Walt Disney’dir (bak. DISNEY , W a l t ) . Sesli ve tümü bir noktadan çevreye dağılacak gibi
daha sonra renkli sinemaya geçişle birlikte, düzenlenebilir. Çizgiler de çok çeşitlilik gös
ses ve rengi başarıyla kullanan W alt Disney’in terir; ince ya da kalın, uzun ya da kısa, düz ya
yarattığı, tıpkı insan gibi konuşup gülen hay da eğri, zikzaklı ya da kıvrımlı olabilir.
van kahram anlar kısa zamanda çocukların Çizgileri yan yana getirebileceğimiz gibi, bir
gönlünü kazandı. Bunlar arasında en ünlü kaç çizgiyi tek bir noktada da birleştirebiliriz.
olanı Miki Fare’dir (Mickey M ouse). Tex Bir ok ucu ya da bir bisiklet tekerleğinin
Avery şiddet ve güldürü öğeleri taşıyan, telleri gibi düzenlenen çizgiler hareket izleni
Stephen Bosustovv da çağdaş resim anlayışı ve mi verir.
gülmeceye dayanan çizgi filmler gerçekleştir Van Gogh’un Kaya adlı yapıtında, doğayı
diler. betimlemek için çizimin tüm biçimlerinden
Çizgi film alanında başka ülkelerde de yararlandığını görüyoruz. Önemli olan, deği
çalışmalar yapılıyordu. SSCB’de Aleksandr şik çizgilerin bir arada kullanılışı değil, bunla
Ptuşko’nun gerçekleştirdiği The New Gulli- rın anlatımı güçlendirecek bir biçimde kulla
ver’da (1935; “Yeni Gulliver”) gerçek oyun nılmasıdır. Bu çizgiler, betim lenen nesnenin
cularla çizgi kahram anlar ekranda bir arada dokusunu duyumsamamızı, biçimini ve konu
görünüyordu; PolonyalI Ladislav Stareviç, Le m unu algılamamızı sağlar. İri kayalar arasın
Rom an de Renart (1928-39; “Tilkinin R om a dan kıvrılarak uzanan taşlı patikaya, kumlu
nı”) adlı uzun m etrajlı çizgi filmini 10 yılda bir toprakta yetiştiği anlaşılan kısa ot küm ele
gerçekleştirdi. rine, resimde boydan boya uzanan sarp kaya
II. Dünya Savaşı’ndan sonra çizgi film lara, zeytin ağaçlarının kıvrımlı dal ve yaprak
alanında daha önemli gelişmeler oldu. Nor- larına dikkatle bakarsak, Van G ogh’un usta
man M cLaren K anada’da, doğrudan film çizgilerinden, bu doğa parçasını oldukça iyi
üzerine resim çizimi, üç boyutluluk izlenimi tanıyabiliriz. Resim yaparken her çizginin ne
yaratan teknikler ve hileli filmler yapmayı gibi bir işlevi olduğuna özellikle dikkat etm ek
denedi. M cLaren’ın öğrencilerinden G eorge gerekir.
332 ÇİZİM
Bir çizginin iki ucunu birleştirirsek, kâğıt Dokuyu oluşturan çizgileri görebilmek için,
üzerinde belirli bir alanı kâğıdın öbür bölü doku kalıbı kâğıt üzerine çıkartılabilir. Bunun
m ünden ayırıp bir şekil çizmiş oluruz. Bu bir için, ilginç dokulu bir cisim üzerine ince bir
daire, kare ya da üçgen gibi basit bir şekil kâğıt koyup, yumuşak bir kurşun kalemin
olabileceği gibi, büyük bir m ürekkep lekesi ucunu bu kâğıda sürteriz. Böylece o cismin
gibi karmaşık bir şekil de olabilir. Bu şekli doku çizgileri kâğıda aktarılmış olur.
oluşturan çizgiye o şeklin dış çizgisi denir; Elektrik enerji hatlarını gösteren resme
şeklin içinde birçok başka çizgi de olabilir. bakarsak, bu resmin değişik bir teknikle
Örneğin, bir el resmi çizdiğimizi düşünelim. yapıldığını görürüz. Beyaz bir fon bütünüyle
Büyük bir olasılıkla önce parm akların kenar
larını ve uçlarını gösterecek çizgileri çizeriz.
İşte bu, el resminin dış çizgisidir. Daha sonra
avuçtaki çizgiler ve eklem ler gibi, elin özellik
lerini gösteren başka çizgiler çizilecektir. Sa
banın tarlada açtığı oluklara benzeyen bu
kırışıklıkları çizmeye başlayınca, nesnenin do
kusunu ve bu dokudaki hareketleri çizgilerle
anlatm aya başlamış oluruz.
Çevremizdeki birçok şeyin dokusu bu şekil
de çizgilerle belirtilebilir. Ağaç gövdesi ve
ortadan kesilmiş lahana resimlerine bakalım.
Lahanadaki çizgilerin kıvrımlarının ve ağaç
gövdesindeki görece düzgün çatlakların gelişi
güzel olmadığını; belirli noktalardan başlayan
çizgilerin belli bir uyumla birbirini izlediğini Doğal nesnelerin yapı ve kıvrımları: Bir ağaç gövdesi
görürüz. (dış görünüm ) ve bir lahana (kesit).
ÇİZİM 333
siyaha boyanıp, sonra bu fon üzerinde istenen şik tonlanndaki mumboyalar kullanılarak ya
şekli ortaya çıkartm ak için siyah boya kazın pılabilir. Resimde ışık ve gölge mürekkeple
mıştır. Bu yöntem de fonu değişik renklerle de belirtilebilir. Sık ya da aralıklı çizgiler
kat kat boyayıp sonra şekilleri az ya da çok çizerek de şekillere değişik tonlar verilebilir.
derin kazıyarak, çeşitli renklerde şekiller yap Yan yana sık çizgiler çizildiği zaman, alttaki
mak da m üm kündür. Bu resimdeki çizgiler ve beyaz kâğıt daha az görünecek ve gölge
şekiller göz alıcıdır. Çizgilerin çeşitliliği, yön koyulaşacaktır. Fırçayla yapılan gölgelendir-
leri ve çizgilerin oluşturduğu şekiller çizimi m ede, fırçaya az ya da çok boya alınarak
böylesine ilginç hale getirmiştir. değişik tonlar elde edilir.
Bir çizime derinlik kazandırmak için gölge Aynı çizimde değişik çizim araçlarını dene
kullanmak gerekir. Bunun için cisim üzerinde yerek, en iyi sonuçların hangilerinden ve nasıl
ki ışıklı ve gölgeli alanlar değişik tonlarla alındığını saptam aya çalışın. Kurşunkalem ,
belirtilir. Büyük ölçüde, çizimin neyle yapıldı tebeşir, mumboya ve dolmakalemin yanı sıra,
ğına bağlı olarak, birçok gölge yapma yöntemi tükenmezkalem, keçe uçlu kalem ve boya
vardır. Gölge, 2B, 3B ve 4B numaralı yumu kalemiyle de çizim yapılabilir. Beyaz kâğıda
şak kurşunkalemler ya da aynı rengin deği- çizmek yerine siyah ya da gri bir kâğıt kullan
mak, gölgeleri olduğu gibi bırakarak aydınlık
Aspatria, Beacon Hill Okulu öğrencilerinin
çizimlerinden. O kul yöneticisinin izniyle basılmıştır. kısımları boyamak denenebilir. Bir resim kâğı
dını karakalemle iyice boyadıktan sonra, par
mağınızla ya da yumuşak bir silgiyle üzerine
şekiller yapabilirsiniz.
Van Gogh’un Kaya adlı yapıtı ya da enerji
hatlarını gösteren resim, kendi içlerinde ta
mamlanmış, bütünlüğü olan çizimlerdir. Ama
çoğu zaman çizim, daha sonra yapılması
düşünülen resimlerin bir ön tasarımını oluştu
rur. Çünkü çizim, boyalarla uğraşmaya, kuru
m alarını beklemeye gerek kalm adan, şekilleri
kısa sürede kâğıda geçirme olanağı verir.
G örülen herhangi bir şeyin hemen kâğıda
aktarılmasına taslak denir. Yanınızda bir kur
şunkalemle küçük bir karalam a defteri bulun
durursanız çevrenizde gördüğünüz ilginç şey
leri defterinize çizmeyi deneyebilirsiniz. Tas
lak çizmek, ilerde yapılacak resimler için bilgi
toplamaya yaradığı gibi, çevreye daha dikkat
li bakm ak ve eşyayı tanım ak için de yararlıdır.
Taslak yaparken cisimlerin boyutlarını çevre
sindeki öteki şeylerle karşılaştırmak, çizgile
rin yatay ve düşey doğrultulara göre durum u
na dikkat etm ek, aydınlık ve gölge bölümleri
doğru belirlemek gerekir. Bu şekilde yapıla
cak bir taslak çalışması resim yapma yeteneği
ni geliştirecektir.
Bir arkadaşınızı beşer dakikalık kısa süre
lerle karşınıza oturtarak, resmini çizmeyi
deneyin. Başlangıçta beş dakika içinde pek
bir şey yapamazsınız, ama giderek en önemli
Elektrik enerji hatlarının siyah fonu kazıyarak noktaları yakalamayı başardığınızı göreceksi
yapılmış çizimi. niz. Ayrıca hızlı bir tem poyla çalışmakla,
334 ÇİZİM
Özel Çizimler
Teknik resim. Ev eşyası, makine ve ulaşım
aracı gibi ürünlerin; ev, fabrika ve köprü gibi
yapıların planlarının, tüm teknik özelliklerini
ve ölçülerini belirtecek biçimde çizimine tek
nik resim denir. Teknik resim cetvel, gönye,
pergel gibi çizim araçları kullanılarak yapılır.
Süpürgeye dayanmış bir kız. Çabucak çizilm iş bu
taslak bedenin konum unu ve hareketini gösteriyor.
Ölçekli çizim. Gerçek boyutların belirli bir
oranda küçültülmesiyle yapılan çizimlere öl
çizgileriniz özgürlük ve hareketlilik kazana çekli çizim, o orana da çizimin ölçeği denir.
caktır. Örneğin, bir harita çizilirken ülke ya da
Süpürgeye dayanmış duran kız resmine kentin gerçek boyutlarıyla çizilmesi olanak
bakalım. Çabucak, silgi kullanmadan ve ay sızdır. Bu nedenle haritacılar çizimlerini be
rıntıya önem verm eden çizilmiş bu taslakta, lirli bir ölçek kullanarak yaparlar. Haritadaki
kızın süpürgeye gerçekten de yaslandığını bir santim etrelik uzunluk gerçekteki kilo
görüyoruz. metrelerce uzunluğu gösterir. Mimarlar ve iç
İnsan resmi çizerken genellikle çizime baş mimarlar da yapıları, odaları ve ev eşyalarını
tan başlanır ve birkaç çizgiyle vücudun ana belli bir oranda küçülterek ölçekli çizimler
çizgileri belirtilir. Beden çiziminde, başın yaparlar. Havacılıkla ilgili haritalar ve uçakla
boyu bir ölçüt olarak kullanılır. Erkek bede rın uçuş çizelgeleri de ölçekli çizilir. Ölçekli
ninin boyu genellikle başının yedi ya da sekiz çizimde kullanılan ölçek çizimin bir köşesin
katı, kadın bedeni ise başının altı buçuk ya de belirtilir (bak. HARİTA VE HARİTACILIK).
da yedi katı kadardır. Ayakların boyu genel Reklam çizimleri. B ir rek lam film in in y a da
likle başın boyu kadar olmalıdır. Bebeklerin ilan ın b itm iş ş e k lin e ilişk in , ö n c e d e n bir fikir
boyları ise, başlarının ancak üç ya da dört katı v e r m e k ü zer e h a zırla n a n ta sla k la ra rek la m
kadardır. Çocuk büyürken beden başa göre çizim leri d en ir (bak. REKLAMCILIK). R ek la m
daha fazla büyüyerek sonunda yetişkin insan çizim in d e sa n a tçı ü rü nü ta n ıtıcı yazı v e r e
boyutlarına ulaşır. sim leri ilgi ç e k ic i v e g ö z e h o ş g ö r ü n e c e k bir
Portre çizimine baş çizilerek başlanmalı d ü z e n le m e y le bir araya getirir.
Temel Britannica'mn
Aralık 1992 Baskısına
ek bilgiler.
flin'fiDİfifiBiiıH i m
BnıgDte&Ö £Wtl > . rn/
BULGARİSTAN 4.1
19. yüzyılda kurulduğundan beri sık sık askeri 1 Ocak 1984’te bağımsızlığına kavuşan Bru-
darbelere ve askeri yönetimlere sahne olan nei’de 1985’te sultanın öncülüğünde, ülkenin
Brezilya’da Ocak 1985’te yapılan seçimleri tek siyasal partisi Brunei Ulusal Dem okrasi
kazanan m uhalefetin adayı Tancredo de Al- Partisi kuruldu. Yurtdışında üslenen yasadışı
m eida Neves daha göreve başlayamadan Ni Brunei Halk Partisi Nisan 1990’da Sultan
san 1985’te öldü. Bu nedenle sivil yönetimin Hassanal Bolkiah’a bir m ektup göndererek,
ilk devlet başkanlığı görevini Neves’in yar ülkede demokrasiye geçilmesini istedi. İngi-
dımcısı Jose Sarney üstlendi. Sarney yönetimi lizler’in 27 yıl önce bastırdığı ayaklanmadan
ülke ekonomisini düzeltmek üzere bir önlem bu yana hapiste tutulan rejim karşıtları aşa
ler paketini uygulamaya koydu. Önceliği eko malı olarak serbest bırakıldı. Temmuz
nomik büyüme ile sosyal adalete veren ve enf 1990’da sultan, yasaların Islami kurallara göre
lasyonu önlemeyi amaçlayan bu program başa yeniden düzenleneceğini, ama ülkede yaşa
rılı olmadı. 1986’da yapılan Ulusal Kongre se yan bütün etnik topluluklara adil davranılaca
çimlerini iktidar partisi kazandıysa da, ekono ğını açıkladı. A rdından, hüküm etin içki satış
mik bunalım yönetimi güç durumda bıraktı. larını yasaklaması ve bazı m ezheplerle öbür
Ekim 1988’de yeni anayasa kabul edildi. dinler üzerindeki baskıları sürdürmesi, sulta
Kasım 1989’da yapılan başkanlık seçimlerini nın henüz demokratikleşm eye hazır olmadığı
Fernando Collor de Mello kazandı. D e Mello nı ortaya koydu.
M art 1990’da görevi devraldıktan sonra, Col
lor Planı olarak anılan yeni ekonom ik önlem BULGARİSTAN_______________________
ler paketini uygulamaya koydu. A m a bu plan RESMİ ADI: Bulgaristan Cumhuriyeti.
da hayat pahalılığını önleyemediği gibi, eko YÖNETİM BİÇİMİ: Tek meclisli, çok partili cumhuriyet.
nomik durgunluğun şiddetlenmesine de yol YÜZÖLÇÜMÜ: 110.992 km2.
açtı. Bunun üzerine Collor II olarak bilinen NÜFUS (1991): 9.005.000.
yeni bir plan uygulamaya kondu. Parlam ento BAŞKENT: Sofya.
dan ve iş çevrelerinden yeterli desteği bula BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1989): Sofya
mayan bu plan da başarısız oldu. Ülke içinde (1.217.024), Plovdiv (364.162), Varna (306.300).
yaşanan bu sıkıntılara karşın, dünyanın en
borçlu ülkelerinden biri olan Brezilya’ya, dış 1985 sonrasında Türk adlarının Slavlaştırılma-
borçlarını ödem ede bazı kolaylıklar sağlandı. sı, Türkçe’ye ve dinsel ibadete getirilen sınır
Ekonomik planların başarısızlığına Collor’ lam alar Bulgaristan ile Türkiye arasındaki
un aile bireylerinin adlarının yolsuzluğa ka ilişkilerde gerginliğe yol açtı. Toplumsal çatış
rışması eklenince, başkanın saygınlığı sarsıldı. m alara da neden olan bu baskıcı politikalar
Başkana karşı m uhalefet giderek yükseldi. Bulgaristan’dan kitlesel göçle sonuçlandı.
Parlam entoda oluşturulan soruşturm a kom i T ürkiye’nin Bulgaristan yurttaşlarına vize uy
tesi Collor’u, rüşvet almaya göz yum mak, nü gulanmasını kaldırmasıyla göç hızlanarak
fuzu kötüye kullanmaya sessiz kalm ak gibi doğrudan Türkiye’ye yöneldi. Başlangıçta
“pasif yolsuzluk”larla suçladı. 26 Ağustos Türk hüküm etinin bütün sığınma başvuruları
1992’de yüz binlerce kişi sokaklara dökülerek nı kabul etmesiyle, Ağustos 1989’da Türkiye’
4.2 BURDUR
deki sığınmacı sayısı 300 bini aştı. Bunun BAŞLICA YÜKSELTİLER: Kulübe Tepesi (2.328 metre),
üzerine yeniden vize zorunluluğu getirildi ve Akkaya Tepesi (2.268 metre).
SICAKLIK: Burdur kentinde en düşük -16,7°C
sığınmacı olarak kabul edilmek üzere bekle (5.1.1942), en yüksek 39,6°C (18.7.1932), ortalama
yen çok sayıda göçmen Bulgaristan’a döndü. 13°C.
Sovyet Sosyalist Cum huriyetleri Birliği YAĞIŞ MİKTARI! Burdur kentinde yıllık ortalama 423
(SSCB) ile Doğu A vrupa’daki gelişmelere ko mm.
şut olarak, 1989’da Bulgaristan’da da m uhale
fet giderek güçlendi. Otuz beş yıldır iktidarda
olan Todor Jivkov Kasım 1989’da devlet baş
kanlığından istifa etti. Y erine, dışişleri bakanı
Petar M ladenov getirildi. A ralık 1989’da Bul
garistan Komünist Partisi ve hüküm et, Türk
düşmanı politikalardan vazgeçildiğini ve Müs
lüman T ürkler’e bütün hak ve özgürlüklerin
tanınacağını açıkladı. 1990 başlarında B K P’
nin öncü rolüne son verildi ve Nisan 1990’
da partinin adı Bulgaristan Sosyalist Partisi
(BSP) olarak değiştirildi. Haziran 1990’da ise
40 yıllık aradan sonra ilk serbest genel seçim
ler yapıldı. A rdından M ladenov istifa etti ve
yerine Jelyu Jelev geçti.
Tem muz 1991’de yeni bir anayasa kabul
edildi. Ekim de yapılan parlam ento seçimle
rinden, 111 milletvekilliği kazanan D em okra
tik Güçler Birliği (D G B ) birinci parti olarak BURKİNA FASO
çıktı. İkinci sırayı ise, 106 sandalye ile BSP
RESMİ ADI: Burkina Faso.
aldı. Çoğunluğunu T ürkler’in oluşturduğu
YÖNETİM BİÇİMİ: Bağımsız cumhuriyet.
Haklar ve Özgürlükler H areketi (H Ö H ) ka YÜZÖLÇÜMÜ: 274.200 km2.
zandığı 23 milletvekilliğiyle parlam entoda NÜFUS (1991): 9.261.000.
anahtar parti durum una geldi. BAŞKENT: Uagadugu.
Birleşmiş M illetler’in ambargo kararm a BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1985): Uagadugu
karşın M akedonya’ya silah satılması ve eko (441.514), Bobo Diulasso (228.668), Kudugu
nomik çöküşün önlenememesi nedeniyle hü (51.926), Uahiguya (38.902), Banfora (35.319).
küm ete yöneltilen eleştiriler yoğunlaştı. D ev
let başkanı da eleştirilere hedef oldu ve D G B , Bağımsızlığım kazandığı 1960’tan bu yana beş
Jelev’in istifasını istedi. Devlet başkanı ile askeri darbenin gerçekleştirildiği Burkina Fa-
Başbakan Filip Dimitrov arasında sert tartış so’da demokrasiye geçişte sancılı bir süreç ya
malar oldu. H Ö H hüküm etten desteğini çe şanıyor. 1982’deki darbenin ardından 1983’te
kerek başbakanın istifasını istedi. Siyasal bu başbakan olan Yüzbaşı Thomas Sankara aynı
nalım Ekim 1992’de Başbakan D im itrov’un yıl bir darbe yaparak Ulusal Devrim Konseyi’
istifasıyla doruğuna çıkmıştı. ni oluşturdu ve başkanlığını üstlendi. Sanka
ra 1987’de, Yüzbaşı Blaise C om paorâ’nm ön
BURDUR derlik ettiği bir darbeyle devrildi. 1989’da
Com paorâ’ya karşı girişilen başarısız darbe
YÜZÖLÇÜMÜ: 6.887 km2.
den sonra yedi kişinin idam edilmesi uluslar
NÜFUSU (1990): 254.899.
arası düzeyde tepkilerle karşılaştı. Compaorâ
İL MERKEZİ: Burdur.
İLÇELER VE NÜFUSLARI (1990): Merkez ilçe (83.267),
çok partili seçimlerin 1991’de yapılacağını
Ağlasun (11.505), Altınyayla (12.251), Bucak açıklamak zorunda kaldı ve geçici bir hükü
(54.427), Çavdır (16.205), Çeltikçi (10.266), Gölhisar m et kurulm asına izin verdi. Haziran 1991’de
(14.763), Karamanlı (8.832), Kemer (5.059), Tefenni
(13.667), Yeşilova (24.657).
yapılan halkoylamasından sonra 24 siyasal
BAŞLICA KENTLER VE> NÜFUSLARI (1990): Burdur parti yasallaştı. Com paorâ bir ulusal konfe
(56.432), Bucak (27.407). rans toplanması talebini kabul etmediği için,
CABO VERDE ADALARI 4.3
aralıkta yapılan seçimleri m uhalefet büyük öl B urundi’de 1976’daki darbeyle Yüksek Dev
çüde boykot etti. Olaylı geçen seçimleri, tek rim Konseyi kurulmuş ve tek partili bir devlet
aday olan Com paorâ kazandı. Seçimlerin ar yapısı oluşturulm uştu. 1977’de Jean-Baptiste
dından, boykotu yönlendiren iki m uhalefet Bagaza’nm devlet başkanı seçilmesiyle göre
önderi öldürüldü. vini tam amlayan konsey dağıtıldı. 1984’te ye
niden devlet başkanı seçilen Bagaza, Eylül
BURSA 1987’de bir darbeyle devrildi ve yerine darbe
nin önderi Binbaşı Pierre Buyoya geçti.
YÜZÖLÇÜMÜ: 11.043 km2. Başlıca üç etnik topluluktan (Bahutular,
NÜFUSU (1990): 1.603.137. Batusiler ve B atualar) oluşan Burundi’de, sö
İL MERKEZİ: Bursa.
mürge döneminde körüklenen etnik düşm an
İLÇELER VE NÜFUSLARI (1990): Bursa Büyükşehir Bele
d iy e s in e bağlı ilçele r : Nilüfer (65.799), Osmangazi lıklar nedeniyle pek çok iç savaş yaşandı.
(510.902), Yıldırım (325.159). Öbür ilçeler: Büyükor- 1988’de Batusiler’le Bahutular arasındaki et
han (19.591), Gemlik (78.193), Gürsu (18.681), Har nik çatışmalar 5.000 kişinin ölümüyle sonuç
mancık (12.149), İnegöl (126.214), İznik (41.942), Ka
racabey (72.898), Keleş (21.675), Kestel (31.710), Mu landı. Ekim 1988’deki hüküm et değişikliğinin
danya (38.656), Mustafakemalpaşa (100.410), Or ardından Batusiler’le Bahutular arasındaki
haneli (30.015), Orhangazi (56.426), Yenişehir düşmanlığı giderme um utları güçlendi. Buyo-
(52.717).
KENTLER VE NÜFUSLARI (1990): Bursa (834.576), İne
ya’nın bu konuda izlediği esnek politika sonu
göl (71.120), Gemlik (50.237), Mustafakemalpaşa cunda, 1990’da Ulusal Birlik Sözleşmesi ha
(37.938), Orhangazi (31.889), Karacabey (31.665). zırlandı. Sözleşme için Şubat 1991’de yapılan
BAŞLICA YÜKSELTİLER: Uludağ (2.543 metre), Tepel halkoylamasına seçmenlerin yüzde 96,2’si ka
Tepesi (2.052 metre).
tıldı. Üç etnik gruba da eşit haklar tanıyan bu
SICAKLIK: Bursa kentinde en düşük -25,7°C (9.2.1929),
en yüksek 42,6°C (21.8.1945), ortalama 14,4°C. sözleşme, oy kullananların yüzde 89,2’sinin
YAĞIŞ MİKTARI: Bursa kentinde yıllık ortalama 705,8 oylarıyla kabul edilerek yürürlüğe girdi.
mm. 1980’lerin sonlarında Burundi ekonomisi
olumsuz gelişmelerin etkisi altında kaldı. D ün
ya kahve fiyatlarının gerilemesi ihracat gelir
lerini azaltırken, düzensiz yağışlar da gıda
üretim inde düşüşe yol açtı.
ÇANAKKALE