Professional Documents
Culture Documents
Dženana BRAČKOVIĆ
Doktora
Ankara, 2020
TÜRK KÖKENLİ BOSNA HERSEK SOYADLARI
Dženana BRAČKOVIĆ
Doktora
Ankara, 2020
iv
TEŞEKKÜR
Eylül 2015’te başlayan doktora eğitimim boyunca, derslerinde sunduğu bilgilerinden dolayı ve
tez danışmanlığımı üstlenen saygıdeğer Hocam Prof. Dr. Sükrü Halûk AKALIN’a teşekkürü
bir borç bilirim. Değerli hocam prof. dr. Şükrü Halûk AKALIN’a, tez çalışmam boyunca
gösterdiği destek, anlayış, yol ve yöntemden dolayı ayrıca teşekkürlerimi sunmak isterim.
Kıymetli Hocamın verdiği bilgi ve öneriler hayatım boyunca faydalı olacaktır.
Tez izleme komitesi üyelerinden Prof. Dr. Nesrin BAYRAKTAR ERTEN Hocam’a,
derslerinde sunduğu bilgi ve detaylı anlatım için, tezimi daha kolay ve fazla sorunlarla
karşılaşmamam için, doğru yol ve yöntemlerinden dolayı ayrıca teşekkür ederim. Değerli
Hocamın desteği ve yardımı, tez yazma sürecini oldukça kolaylaştırmıştır. Yine tez izleme
komitesi üyelerinden Doç. Dr. Hatice ORUÇ Hocam’a, Ankara’da annelik sıfatını üstlendiği,
her daim yanımda bulunduğu ve tezimi gün ışığına çıkartmam için destek, yardım ve bilgilerini
esirgemediğinden dolayı sonsuz teşekkürlerimi belirtmek isterim.
Çok değerli ve tez jüri üyesi Prof. Dr. Emine YILMAZ Hocam’a, doktora ders sürecimde,
derslerinde sunduğu bilgi, öneri, tecrübe paylaşımı ve ilerideki akademik hayatımın daha
başarılı olması için verdiği bilgi ve önerilerinden dolayı ayrıca teşekkürlerimi sunarım.
Saygıdeğer Hoca Emine YILMAZ Hocam, Türk Dilinin hazinesini keşfetmek için daha
derinlere dalmama ilham kaynağı olmuştur.
Doktora ders sürecimde, derslerine katıldığım ve kendilerinden hayatım boyunca bana fayda
sağlayacak bilgilerinden ve desteklerinden dolayı kıymetli Hocalarım Prof. Dr. Ülkü ÇELİK
ŞAVK ve Doç. Dr. Fatma Binnur ERDAĞI DOĞUER’e ayrıca teşekkür ederim.
Tez jürisi üyelerinden, Sırbistan Bilim ve Sanat Akademisi – Sırp Dili Enstitüsü’nden
katılansaygıdeğer Prof. Dr. Marija ĐINĐIĆ Hocam’a özellikle teşekkürlerimi sunmak isterim.
ÖZET
BRAČKOVIĆ, Dženana. Türk Kökenli Bosna Hersek Soyadları, Doktora, Ankara, 2020.
Bu çalışmada, yaklaşık dört yüz yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyeti altında kalan
Bosna-Hersek’te tarihte ve bugün Türk kökenli soyadları belirlenecek; ses (phonetic), yapı
(morphology), anlam (semantic) ve köken bilimi (etymology) açılarından araştırılıp
incelenecektir.
Bir süre Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyeti altında kalan Bosna-Hersek toplumu, sadece
Osmanlı kültür ve geleneğini değil, aynı zamanda da devamlı olarak kullandığı Boşnak dilinde
bazı Türk kelime ve unsurlarını da benimsemiştir.
Bosna-Hersek’te, Osmanlı Türkçesi dil unsurları soyadlarında da yer almaktadır. Bunlar, özel
isimlerinin yanı sıra, çeşitli unvan veya lakap niteliklerini taşımaktadır. Bunların yanı sıra,
meslek, askeri unvan ve malzemeler, hayvan adları, yemek adları, yer birimi, mimari ve diğer
yapılar, bitki adları, dini terimler ve soyut adlarından türemiş soyadlar da bulunmaktadır.
Özellikle belirtilmesi gereken şey ise, bu soyadların içerisinde Arap veya Fars unsurlarının da
mevcut olmasıdır. Yalnız bu unsurların da Boşnak diline girmesi Osmanlı Türkçesinin
vasıtasıyla olduğu için, söz konusu soyadlar, Türk kökenli olarak değerlendirilecektir.
Boşnak ve Türk dili arasındaki ilişkiler ile ilgili çeşitli kitap ve makaleler yazılmıştır. Bunların
çoğu Türkçeden Boşnakçaya ödünç alınmış kelimeler üzerindedir. Şimdiye kadar antropoloji
ile ilgili ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Bilindiği üzere, yeterince dokunulmamış sahalardan
birisi de sosyal antropoloji alanıdır. Bu doktora tez çalışmasının da antropoloji alanında katkı
sağlayacağı ve benzeri çalışmalara yol açacağı umut edilmektedir.
Birinci bölümde Bosna Hersek’te bulunan Devlet ve Tarihi Arşivi, Gazi Hüsrev Bey
Kütüphanesi, Şarkiyat Enstitüsü gibi kurumlar ziyaret edilecek ve bu kurumlarda bulunan tapu
tahrir defterleri, sicil defterleri incelenecektir. Soyadların en büyük hazinesi olan telefon
rehberleri de incelenecektir.
İkinci bölümde, söz konusu doktora tez çalışmasına benzer yapılmış yazılı kaynaklar, özellikle
sosyal antropoloji üzerinde yayınlanmış makale ve kitaplar incelenecek. Aynı zamanda,
soyadları, ölüm ilanlarında da bulmak mümkün olacaktır.
vi
Üçüncü bölümde ise bazı Boşnak ailelerinde mevcut olan soyadlar ile ilgili bilgiler incelenecek.
Çeşitli soyadlar ile ilgili aile ferdileri tarafından yazılmış makale, kitap gibi kaynaklar
değerlendirilecektir.
ABSTRACT
In this study, the surnames of Turkish origin will be determined in Bosnia and Herzegovina,
which has been under the rule of the Ottoman Empire for about four hundred years; It will be
explored and studied in terms of phonetic, structure (morphology), semantic and etymology.
Bosnia and Herzegovina society, which was under the domination of the Ottoman Empire for
a while, adopted not only the Ottoman culture and tradition, but also some Turkish words and
elements in the Bosnian language that it constantly uses.
In Bosnia and Herzegovina, Ottoman Turkish language elements are also included in the
surnames. These have various titles or nicknames as well as their special names. In addition,
there are surnames derived from profession, military titles and materials, animal names, food
names, place units, architectural and other structures, plant names, religious terms and abstract
names. It should be noted that Arab or Persian elements are also included in these surnames.
Since the fact that these elements also enter Bosnian language is through Ottoman Turkish, the
surnames in question will be considered as Turkish origin.
Various books and articles have been written on the relations between Bosnian and Turkish
language. Most of these are on words borrowed from Turkish into Bosnian. There has not been
any serious study on anthropology so far. As is known, one of the fields that has not been
touched sufficiently is the field of social anthropology. It is hoped that this doctoral thesis will
also contribute to the field of anthropology and lead to similar studies.
The research plan and methods of this doctoral thesis study will be divided into three parts:
First part will include visits of the State and Historical Archive, Gazi Husrev Beg Library and
Institute of Oriental Studies in Sarajevo, Bosnia and Herzegovina and the tahrir and registration
books in these institutions will be examined. Telephone directories, the biggest treasure of the
surnames, will also be examined.
Second part will include examination of written sources similar to the doctoral thesis study,
especially articles and books published on social anthropology. It will also be possible to find
surnames in obituaries.
viii
Third part will include visits to families that has got informations about their surnames.
Resources such as articles and books written by family members regarding various surnames
will be evaluated.
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR ................................................................................................................... iv
ÖZET .............................................................................................................................. v
İÇİNDEKİLER............................................................................................................... ix
KISALTMALAR ........................................................................................................... xx
ÖNSÖZ........................................................................................................................... xxi
GİRİŞ ............................................................................................................................. 1
1.1.1.Yalın .................................................................................................... 19
1.1.5.Türkçe yapım eki –li ile Boşnakça soyad eki –iç'i almış özel
Isimler................................................................................................. 35
1.3.1.Yalın ..................................................................................................... 40
1.3.4.Türkçe yapım eki –li ile Boşnakça soyad eki –iç'i almış unvanlar ...... 45
1.3.6.1.Yalın ......................................................................................... 46
1.3.8.1.Yalın ......................................................................................... 49
1.3.8.4.Türkçe meslek yapım eki –ci/-çi ile Boşnakça soyad eki –iç’i
1.3.8.6.Türkçe meslek yapım eki –ci/-çi ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı
1.3.9.1.Yalın ......................................................................................... 57
1.3.10.6.Čauš-Çavuş Unvanı.............................................................. 70
1.3.11.2.1.Yalın .................................................................... 78
1.4.1.1.Yalın ......................................................................................... 82
1.4.5.1.Yalın ......................................................................................... 84
1.5.1.Yalın ..................................................................................................... 85
1.6.Şahsın Unvanı, Adı, Mesleği ile Yapılmış Tam Adından Türemiş Soyadlar 92
1.7.1.Yalın ..................................................................................................... 99
1.7.5.Türkçe yapım eki –ci/-çi ile soyad eki –iç’i almış soyadlar ................. 106
1.7.6.Türkçe yapım eki –ci/-çi ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış
soyadlar ................................................................................................ 116
1.7.8.Türkçe yapım eki –li ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış
soyadlar ................................................................................................ 119
1.8.4.Türkçe yapım eki –li ile soyad eki –iç’i almış soyadlar ....................... 123
1.8.5.Türkçe yapım eki –li ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış soyadlar 124
1.9.3.Türkçe yapım eki –çi ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış soyad .. 128
1.10.4. Türkçe yapım eki –çi/-ci ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış
soyadlar ............................................................................................. 135
1.15.2.4.Türkçe yapım eki –li ile soyad eki –iç’i almış soyadlar ....... 143
1.15.6.4.Türkçe yapım eki –li ile soyad eki –iç’i almış soyadlar ....... 146
1.23.5.Türkçe yapım eki –ci ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış soyadlar 171
1.24.1.Yalın - sıfat fiil ekleri, zaman ekleri ve fiil kipi eklerinden türemiş
1.24.3.Türkçe yapım eki –ci ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış soyad . 175
1.24.4.Türkçe yapım eki –ci ile soyad eki –iç’i almış soyadlar ..................... 175
1.24.5.Sıfat fiil ekleri ile –iç soyad ekini almış soyadlar ............................... 176
2.2.5.Soyad eki –iç ile –oviç/-eviç’in eklenmesiyle, sözcük sonu ses düşmesi ... 191
2.2.6.Ünlü ile biten unvanlara soyad eki –iç eklendiğinde bir ünlü düşmesi ....... 194
2.2.7.Unvan ile özel isminin birleşmesiyle bir ünlü düşmesi ............................... 204
2.2.8.Sıfat ile özel isminin birleşmesiyle bir ünlü düşmesi .................................. 205
KISALTMALAR
Ar. – Arapça
Boş. – Boşnakça
Far. – Farsça
İbr. – İbranice
Lat. – Latince
Moğ. – Moğolca
Örn. – Örnek
Sans. – Sanskritçe
Soğd. – Soğdca
T. – Türkçe
Yun. – Yunanca
vb. – ve benzeri
xxi
ÖNSÖZ
Bu doktora tez çalışması, Bosna Hersek’te bulunan ve tespit edilmiş Türk kökenli soyadlarının
dilbilimsel yöntemlerle incelemesini kapsamaktadır. Bu bağlamda özel isim, unvan, lakap,
etnik yapı, meslek, hayvan adları, soyut adlar, renk adları, sayı adları, çeşitli isimler, çeşitli eşya
adları, maden adları, İslami bilimi adları, doğa ve yer bilimi, mimari ve diğer yapı adları, sıfat,
fiil ve belirsiz adlardan oluşan 1473 Türk kökenli soyad tespit edilmiştir. Soyadları bir araya
toplamak oldukça zor olduğu gibi, hepsini birden toplamak da mümkün değildir. Soyadlarının
toplanması esnasında, telefon rehberleri, yayınlanmış Osmanlı şeriyye sicilleri ve tahrir
defterleri, konuyla ilgili kitap ve makaleler, ölüm ilanları ve bazı ailelerde bulunan soyadları ile
ilgili yazılı belgelere başvurulmuştur.
GİRİŞ
Üç ana bölümden oluşan çalışmanın ilk bölümü köken bilimi-etimoloji, ikinci bölümü ses
bilimi-fonoloji ve üçüncü bölümü ise biçim bilimi-morfolojidir.
Çalışmanın ilk bölümü olan köken biliminde, sonradan soyada dönüşmüş Türk kökenli
sözcüklerin asıl kökü incelenmiştir. Sözcüklerin asıl şekli ile beraber anlamları da verilmiştir.
Birden fazla anlam taşıyan sözcüğün, soyada göre en uygun anlamları sunulmuştur. Bunların
yanı sıra, sözcüklerin tarihi, ortaya çıkmalarından bu yana ne gibi şekiller benimsedikleri ve
Boşnakçadaki anlamları da verilmiştir. Bu bölümde aynı zamanda, soyadlarının temel
sınıflandırılması da yapılmıştır. Soyadları, özel isim, kısaltılmış isim (hypocoristic), unvan,
lakap, unvan ve özel isim, birden fazla unvan ve isim, meslek, etnik yapı, hayvan, yemek, çeşitli
eşya adları, soyut adlar, mimari ve yapı adları, doğa ve yer bilimi adları, bitki adları, İslam
bilimi adları, maden adları, vücut uzuvları, bedensel sakatlıklar, sıfat, fiil ve belirsiz adlardan
türemiş soyadlar olarak sınıflandırılmıştır.
2
İkinci bölümde, soyadlarının oluşma sırasında uğradıkları çeşitli ses değişiklikleri ve bunları
inceleyen ses bilimi-fonoloji incelenmiştir. Türkçeden Boşnakçaya giren sözcükler,
Boşnakçanın ses sistemine uyum sağlamaları için çeşitli ses değişikliklerine uğramıştır. Bu ses
değişmeleri soyadlarda, Türkçeden Boşnakçaya giren diğer sözcüklerden daha yaygındır. Aynı
kökü taşıyan birkaç soyad bulunmakta ve bu soyadların çeşitli ses değişme, düşme ve
türemelere uğradığı görülmektedir. Bunlar, sözcüğün yanlış telaffuzuyla, aileler bölündüğünde
soyadlarının da ayırt edilebilmesi için bazı ses değişiklikleri yapılmasıyla ortaya çıkmıştır.
Bunların yanı sıra, Türk kökenli sözcükler Boşnakçaya geçtikleri sırada çeşitli ses
değişmelerine uğramıştır. Bunların en yaygınları Türkçede ön damaklı k sesinin Boşnakçada
ince ç (ć) ve ön damaklı g sesinin Boşnakçada ince c (đ) sesine dönüşmesidir. Bu ince c (đ) <
g ses değişmesi Türkiye’nin Karadeniz bölgesinde konuşulan Karadeniz ağzından da etkilenmiş
olabilir. Osmanlı Devleti’nin çeşitli bölgelerinden insanlar Bosna Hersek’e gitmiş ve
beraberlerinde şivelerini de getirmişlerdir. Bu şive yerel halk arasında da kabul edilmiş ve
böylece o şiveye göre sözcükler ortaya çıkmış diye tahmin edilmektedir. Buna benzer diğer bir
ses değişmesi ise u < ı ses değişmesidir. Ayrıca k sesinin g sesine dönüşmesi de bir örnekte
görülmekte ve bu da Ankara ağzına benzemektedir. Diğer bir yaygın ses değişmesi ise m < n
ses değişmesidir. Ses değişmelerinin yanı sıra, ses düşme, ses türeme ve göçüşme – metatez
gibi ses olayları da bu bölümde yer almaktadır. Ses türemelerinin içinde en yaygını ve en önemli
olanı h sesinin türemesidir. Bazen sözcük başı, bazen ise sözcük ortasında türediği
görülmektedir. Bu ses türemesinin sebebi, Boşnak – Müslüman kimliğini ve Boşnakçayı öne
çıkartmaktır. Bosna Hersek’te resmi olarak kullanılan diğer iki dil Sırpça ve Hırvatçada h sesi
türememekte ve bazı durumlarda düşmektedir. Bu ses olaylarının örnekleri söz konusu bölümde
verilmiştir.
Üçüncü bölümde, biçim biliminde, soyadlarda ek varlığı incelenmiştir. Türk kökenli soyadlar,
sözcüğün anlamına göre gereken eklerle Boşnakçaya geçmiştir. Yerel dilin, Boşnakçanın biçim
bilimine göre sonradan bu soyadlara Boşnakça ekler de eklenmiştir. Bunların arasında en
meşhur olan soyad ekleri –oviç ve –iç ekleridir. Bu eklerin Türkçe karşılığı oğlu’dur. Soyad
eklerinin yanı sıra, yapı ekleri ve büyük sayıda küçültme ekleri de bulunmaktadır. Bu ekler,
Boşnakça, Türkçe ve Farsça ekler olarak ayırt edilmiştir. Bunların yanı sıra, birleşik ekler de
değerlendirilmiştir. Ekler, tek başına anlam taşımadıkları için soyadlardaki anlamlara göre
sınıflandırılmıştır. Söz konusu eklerin Boşnakçaya geçişi sırasında uğradıkları değişikliklere
dikkat çekilmiş ve Boşnakçada benimsenmiş şekiller gösterilmiştir. Ekler, soyadlardaki
anlamlarına göre örneklerle sunulmuştur.
3
Bu çalışmanın amacı, Bosna-Hersek’te var olan, Türk kökenli soyadlarını tespit edip ortaya
çıkartmak ve söz konusu soyadları dil bilimi açısından incelemektir. İnceleme sırasında,
soyadlar bir sözcük olarak değerlendirilip bu sözcüğün kökü, anlamı, uğradığı ses
değişiklikleri, içerdiği ekler şeklinde bir dil bilimsel çalışma gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda
amaç, soyadlarını bir araya toplamak ve bir baz oluşturmaktır. İlk başta tüm soyadları toplamak
mümkün olmasa da, ilerleyen zamanda tespit edilen her yeni soyadı bu baza eklemektir. Bu
çalışmanın diğer bir amacı ise, Boşnakça etimolojik sözlük çalışmalarına bir katkı sağlamaktır.
Bu çalışmada çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Soyadlarının sadece bir yerde toplanmış bir
kaynağı bulunmadığı için, araştırma sırasında, büyük sayıda belgeye başvurma gereği
duyulmuştur. Vurgu Türk kökenli soyadları üzerine olduğu için, Boşnakçaya giren Türkçe
sözcükler üzerine yazılmış çeşitli kitap, sözlük, makale gibi kaynaklar da incelenmiştir.
- soyadlarının büyük sayıda bulunduğu telefon rehberleri, araştırma sırasında en büyük ana
kaynak olmuştur. 1990 yılından bu yana yayınlanmış telefon rehberlerinin hepsine ulaşmak
mümkün olmasa da, çok sayıda telefon rehberine ulaşılmıştır. Bu telefon rehberleri incelenip,
Türk kökenli soyadlar tespit edilmiştir;
- soyadlarının öncüsü olarak bilinen, 18. yüzyıl ünlü Boşnak kronik yazarı ve şairi Molla
Mustafa Başeski’nin (Mula Mustafa Bašeskija) kaleme aldığı Mecmua (Ljetopis), çok sayıda
soyadı içermektedir. Boşnakça yazılmış soyadlarının yanında, parantez içinde soyadlarının
Türkçe şekilleri de verilmiştir. Bu Mecmua, Türk kökenli soyadlarının tespiti sırasında, oldukça
katkı sağlamıştır;
- Bosna-Hersek’te genel olarak soyadlarla ilgili yazılmış kitap ve makale, soyadlarının tespit
edilmesinde yardımcı olmuştur;
- aileler tarafından kaleme alınmış veya aile kütüphanelerinde, ailenin soyu ile ilgili bulunan
kaynaklar internet üzerinden veya doğrudan ailelerden temin edilmiştir;
- soyadları resmi olarak kullanıma girdiği sırada Bosna-Hersek bağımsız bir ülke olmayıp
Sırbistan ve Hırvatistan’ın da dahil olduğu Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti’nin bir
parçasıydı. Bu sebeple, söz konusu bu ülkelerde kaleme alınmış olan soyadlarıyla ilgili
kaynaklara da başvurulmuştur. Aynı soyadlar çok sayıda Eski Sosyalist Federal Yugoslavya
Cumhuriyeti’nin ülkelerinde de bulunmaktadır. Bu nedenle, araştırma esnasında, bu ülkelerde
yapılmış çalışmalardan da başvurulmuştur.
4
Yukarıda belirlenmiş araştırma yöntemleri, Türk kökenli soyadlarının tespiti için yapılmıştır.
Soyadlarının dil bilimi açısından, özellikle anlam ve tasnifi için, aşağıdaki yöntemler
gerçekleşmiştir:
- soyadlar Türk kökenli olduğu için, anlam tespiti sırasında, Türkçeden Boşnakçaya giren
sözcükler üzerine yazılmış sözlük, kitap ve makaleler incelenmiştir. Çeşitli Bosna-Hersekli
tarihçiler tarafından yayınlanmış Osmanlı tahrir defterleri ve şeriyye sicilleri de kaynak olarak
değerlendirilmiştir. Sözcüklerin etimolojisine daha detaylı değinmek için, çeşitli Türk etimoloji
sözlüklerinden de yararlanılmıştır. Bu konuda Osmanlı-Türkçesi sözlüklerinin büyük faydası
olmuştur.
- soyadlarının ses ve biçim analizi için, hem Boşnakça hem de Türkçe gramer kitapları
değerlendirilmiştir. Boşnakçada, Farsça ve Arapça üzerine yazılmış kaynaklar da çalışmaya
dahil edilmiştir.
İnsanlar, her daim, geldikleri soy ile ilgili bilgileri merak etmişlerdir. Önceden bununla ilgili
ciddi ve kapsamlı çalışmalar yapılmamış olsa da, çeşitli araştırmacılar tarafından son
zamanlarda, sosyal antroponimi içeren çalışmaların sayısı artmaktadır. büyük sayıda ortaya
çıkmaktadır.
Bosna-Hersek’te, soyadlar ile ilgili kitap, makale vb. gibi çalışmalar kaleme alınmış, fakat Türk
kökenli soyadlarını kapsayan ciddi bir çalışma şimdiye kadar yapılmamıştır. Soyadları ile ilgili
diğer çalışmalarda, Türk kökenli soyadlara yer verilmiş ise de, detaylı olarak dil bilimi
açısından inceleme yapılmamıştır. Bu soyadlar, bazı şarkiyatçı ve dil bilimcileri tarafından
Osmanlı döneminde ortaya çıkmış soyadlar veya oryantal kökenli soyadlar olarak
adlandırılmaktadır. Bazı yazılarda, Müslüman soyadlar olarak da geçmektedir. Soyadlar
incelendiğinde dikkat daha çok ortaya çıktığı yer ve tarih üzerindedir. Bunların yanı sıra,
soyadların, isim, meslek, lakap, unvan, etnik yapı vs. gibi tasnifi yapılmaktadır.
Soyadlar üzerine yapılmış kapsamlı çalışmalarından bir tanesi, Risto Miliçeviç’in kaleme aldığı
Hercegovaçka Prezimena (Hersek Soyadları) başlıklı kitaptır. Bu kitap, Bosna Hersek’in
Hersek bölgesinde ortaya çıkmış soyadlarını içermektedir. Bu soyadların arasında Türk kökenli
soyadları da yer almakta ve Müslüman aileler tarafından kullanılan soyadlar olarak
adlandırılmaktadır. Soyadları ile ilgili dil bilimi açısından detaylı bilgi verilmemiştir.
5
Diğer bir kapsamlı çalışma, Amira Turbiç-Handanagiç ve Elvir Musiç’in kaleme aldıkları
Bosanskohercegovaçka prezimena (Bosna-Hersekli Soyadlar) başlıklı kitaptır. Çalışmamız
esnasında, kitabın, özel adlardan türemiş soyadlarını inceleyen ilk cildi yayınlanmıştır.
Soyadlar, halk özel isimleri, oryantal özel isimler, diğer dillerden türemiş özel isimler ve
kısaltılmış özel isimler (hypocoristic) bölümlerinden oluşmaktadır.
Osmanlı döneminde ortaya çıkmış soyadlarını içeren bir çalışma Türkolog tarihçi Aladin
Husiç’in, Nastanak, razitak i upotreba prezimena u razdoblju osmanske vlasti u Bosni i
susjednim zemljama (Bosna-Hersek ve Komşu Ülkelerinde Osmanlı İdaresi Zamanında
Soyadların Oluşuma, Gelişimş ve Kullanımı) başlıklı makalesidir. Çalışmada, soyadların ortaya
çıkması ile ilgili kısa bir tarihçe verilmiş ve soyadlar sınıflandırılmıştır. Türk kökenli
soyadlarının yanı sıra Bosna-Hersek’te var olan diğer soyadları da değerlendirilmiştir. Makale
olduğu için bu çalışmada belli sayıda soyadı yer almaktadır. Söz konusu makale, bu çalışma
için yol gösterici olarak katkıda bulunmuştur.
Sırbistan’da soyadlarıyla ilgili, Dr. Velimir Mihayloviç’in Srpski Prezimenik (Sırp Soyadları
Rehberi) ve Zagorka Vaviç-Gros’un Prezimena su čuvari našeg jezika (Soyadlar Dilimizin
Muhafızlarıdır) kitabı önemli kaynaklardan biridir. Sırp Soyadları Rehberi’nde soyadlar
alfabetik olarak sıralanmış ve soyadlar ile ilgili, anlam ve tarih gibi kısa bilgiler verilmiştir.
Soyadlar Dilimizin Muhafizlarıdır kitabında, soyadları anlam, tarih ve dil bilimi açısından da
incelenmiştir.
Yine Sırbistan’da, Arabist Dr. Srđan Jankoviç tarafından yazılan Razvoj Prezimena Kod
Muslimana (Müslümanlarda Soyadların Gelişimi) adlı makale, bu çalışma için önemli bir
kaynaktır. Makalesinde, dr. Jankoviç, soyadların oluşması ili ilgili bilgiler sunmaktadır. Bu
makalede, Türk kökenli soyadlara önem verilmiştir.
Soyadlarının tespiti sırasında, genel olarak telefon rehberlerine başvurulmuştur. 1990 yılından
bu yana, ulaşabilindiği kadar telefon rehberi incelenmiş ve buradan soyadlar alınmıştır.
Rehberlerde tespit edilememiş bazı soyadlar, diğer kaynaklar, ölüm ilanları, soyadlarla ilgili
yazılmış makale ve kitap gibi diğer kaynaklarda ortaya çıkmıştır. Önceden de bahsedildiği gibi,
önemli kaynaklardan biri de Molla Mustafa Başeski’nin 18. yüzyılda yazdığı Mecmua’dır. Tüm
soyadları bir arada toplamak oldukça zor bir iştir ve çeşitli kaynaklara başvurmak
gerekmektedir.
kaynaklardan biri olmuştur. Bu kaynak, aynı zamanda özel isimlerin tespitinde de yardımcı
olmuştur.
Bosna Hersek’te, artık mevcut olmayan kişi adları, Osmanlı zamanında özel isim olarak
kullanılmış ve bu özel isimlerden soyadlar türemiştir. Soyut anlam taşıyan bazı genel isimler,
Osmanlı tahrir defterlerinin incelenmesi sırasında özel isimler olarak ortaya çıkmıştır. Bu
nedenle, bu çeşit soyadlar hem soyut adlar hem de özel adlar olarak gösterilmiştir. Bosna
Hersek’in önde gelen şarkiyatçılarının yayınladıkları tahrir defterleri, bu tip zorlukların
aşılmasında yardımcı olmuştur.
Özel adlardan türemiş soyadların incelemesinde, ünlü Bosna Hersekli dil bilimcisi Dr. İsmet
Smailoviç’in, 1977 yılında yazdığı Muslimanska imena orijentalnog porijekla u Bosni i
Hercegovini (Bosna-Hersek’te Oryantal Kökenli Müslüman Kişi Adları) başlıklı kitabı ve
Prilagođavanje muslimanskih imena orijentalnog porijekla našem jeziku (Oryantal Kökenli
Müslüman Kişi Adlarının Dilimize Uyarlanması) adlı makalesi önemlidir. Osmanlıların Bosna-
Hersek’e gelmesiyle, beraberinde İslam dini de gelmiştir. İslam dinini kabul eden kimseler, o
zamana kadar kullandıkları öz adlarını değiştirip, Osmanlılardan benimsedikleri özel adları
kullanmaya başlamışlardır. Arapça, Farsça ve Türkçe, hatta İbraniceden de oluşan özel adlar,
Boşnakçaya geçtikleri sırada, çeşitli ses değişmelerine uğramıştır. Söz konusu ses değişmeleri,
yanlış telaffuz veya belgelere yanlış kayıt edilme gibi sebeplerden dolayı ortaya çıkmıştır. Bu
doğrultuda, bu kitap ile makale, özel adlardan türemiş soyadların incelemesinde oldukça faydalı
bir kaynaktır.
Yine, özel adlar söz konusu olunca, Bosna-Hersek’te çok sayıda kısaltılmış özel adlar
mevcuttur. Bunlar, asıl özel adların kısaltılmış şekilleridir. Ör: Ahmed – Ahmo, İbrahim – İbro,
Mehmed – Meho, Mustafa – Mujo, Suleyman – Sulyo. Bu kısaltılmış şekiller ilk başta lakap
olarak kullanılıyordu, zamanla özel ad olarak da kullanıma girmiştir. Kısaltılmış özel adlardan
Evliya Çelebi 17. yüzyılda kaleme aldığı Seyahatname adlı eserinde bahsetmektedir. Aynı
zamanda, Molla Mustafa Başeski de Mecmua’sında, bu formlara yer vermektedir. Kısaltılmış
özel adlardan türemiş soyadlarının sayısı da az değildir. Bu soyadlar, bu çalışmada da analiz
edilmiştir. Söz konusu soyadların analizi için, en önemli kaynaklardan biri de, Bosna-Hersek’in
önde gelen Türkologlardan biri olan Prof. dr. Kerima Filan’ın Ime i pokraćeno ime (Özel Ad ve
Kısaltılmış Özel Ad) adlı makalesidir.
Diğer genel adlardan türemiş soyadların kök, ses, anlam ve biçim biliminin analiz edilmesinde,
yukarıda bahsedilen sözlük, kitap ve makalelerin yanı sıra, Boşnakçada var olan oryantal
kökenli sözcükler üzerine yazılmış çalışmalar oldukça elverişliydi. Bunların arasında, Bosna
8
Hersekli ünlü dil bilimcisi Prof. dr. Hanka Vayzoviç’in Orijentalizmi u književnom djelu –
lingvostilistička analiza (Edebi Eserlerde Oryantalizmalar – Dil Bilimi İncelemesi) başlıklı
çalışmasını öne çıkarmak gerekmektedir. Bu çalışma özellikle biçim bilimi açısından önem
taşımaktadır, çünkü büyük sayıda soyadlar, çeşitli Boşnak küçültme ekleri ile türemiş ve bu
eklerin belirlenmesinde yardımcı olmuştur.
Yukarıda bahsedilen çalışmalar, bu doktora tezini daha sağlam yazabilmek ve yazılış sürecinde
ortaya çıkan çeşitli zorlukları daha doğru ve kolay şekilde aşabilmek için, büyük bir katkıda
bulunmuştur.
Bugünkü Bosna Hersek bölgesinin, eski zamanlarda ilk yerleşenlerin arasında Hint Avrupa
menşeli İliryalıların olduğu kabul edilmektedir. Zamanla, bölgeye Slav kökenli halkın akımı
başlar ve tarih boyunca, dinî veya herhangi başka bir ayrımcılık yapılmadan, bu halk özgün bir
Bosna halkını, Boşnakları temsil etmekteydi (Handžić 1995:119).
Bosna ilk başlarda coğrafi bir terimdir, sonrasında bölgenin halkı bu isme izafeten Bosnalılar
olarak anılmıştır. XII. yüzyıldan itibaren, Bosna bir devletin de adıdır (Handžić 1995: 120).
Osmanlıların Bosna’yı fethinden evvel, Bosna devlet yapısına sahipti ve bu devlet içerisinde,
üç ayrı inanç sistemi, Katoliklik, Ortodoksluk ve Bogumillik mevcuttu. Bu, üç dinin mensupları
tek kelimeyle Bosna halkını, Boşnakları temsil ediyordu. Din ibadetlerinin dışında, bu halk
arasında herhangi bir farklılık bulunmuyordu.
Osmanlılar 1352’de Çimpe ve 1354’de Gelibolu'nun fethiyle birlikte Balkanlara geçiş için bir
köprü başı elde etmişler ve bundan sonra Balkanlara yerleşme amaçlı Türk göçü ve iskanı
başlamıştır. 1361’de Edirne’nin fethiyle bölgede ileri faaliyetler artmıştır. Osmanlıların fetih
hareketinde dervişler de yer almışlar, bunlar fethedilen bölgelerde zaviyeler kurmak suretiyle
bölgede İslamın yayılması ve Türk yerleşimleri için zemin hazırlamışlardır. Onlar vasıtasıyla
pek çok bölge, fetihten önce Türklerle karşılaşmıştır. Dolayısıyla Bosna-Hersek’te de halkın
Türklerle karşılaşması buranın Osmanlılar tarafından fethinden evvel gerçekleşmiştir.
Resmi anlamda Bosna halkının Türkler ile karşılaşması, buranın 1463 yılında Osmanlılar
tarafından fethi iledir. O zamanlar Bosna krallığı mevcuttu ve Kral Stjepan Tomašević
(Tomaşeviç) tarafından idare edilmekteydi. Bu tarih Bosna’nın nihai fethi olarak kabul
edilmekle birlikte, Bosna’nın tamamının fethi daha uzun bir süreci kapsamaktadır ve ancak bu
sürec yaklaşık 130 yıl sonra 1592 yılında ülkenin kuzey-batı bölgesinde bulunan Bihke (Bihać-
Bihaç) fethi ile tamamlanmıştır. (Imamović 1998: 124).
9
Osmanlı Devleti’nin idaresiyle birlikte, Bosna halkının din, kültür ve yaşamının diğer
sahalarında değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişiklikler, Bosna-Hersek sosyal
antropolojisini de oldukça etkilemiştir. Yeni düzenin gelmesi ile, devreye yeni dil de girmiştir.
İslam’ı kabul eden halk, genel olarak din ile beraber öz ismini de değiştirmektedir.
Osmanlılarda kullanılan Arapça, Farsça ve Türkçe öz isimler, Bosna-Hersek’te yeni Müslüman
halk arasında yayılmaya başlamıştır. Bunların arasında en meşhuru Abdullah ismiydi. Abd
sözcüğünü içeren Abdulrahman, Abdulgaffar gibi isimler de yaygındı. Bazı durumlarda, İslam’ı
kabul edenler, babalarının adlarını (Osmanlı’dan önce kullandıkları adlar), söz konusu adlarla
gösteriyordu. Çoğu zaman, Müslüman olmayan halk, cizye ödememek maksadıyla, Müslüman
ismini benimsiyordu lakin kendi dini ibadetlerinden sapmıyordu. Türkçede aynı anlamı taşıyan
isimlerle eski isimler değiştiriliyordu, örn: Živko (Jivko) – Jahya, Vuk – Kurt, Gvozden – Timur
oluyordu (Handžić 1940: 29). Bunu belirtmek gerekir ki, hangi ismi taşıyor ve hangi dinden
olursa olsun, Bosna-Hersek halkı, Osmanlı belgelerinde, tek isimle, Boşnak olarak
nitelendirilmektedir (Handžić 1995: 119).
İslam dini, dervişler tarafından tekkelerde, manevi dünyayı daha yakından tanımak amacıyla,
halka anlatılıyordu ve böylece din kültürünün gelişmesinde yardımcı oluyordu. Dini ibadetlerin
yanı sıra, din, gelenekler, adetler de anlatılıyordu. İslam'ın gelmesiyle, İslami bilimlerin
okutulduğu, mekteb ve medreseler açılarak, Bosna-Hersek'te bu bilimlerin öğretilmesinde, din
alimlerinin ve İslami unvan almaya hak kazanmış yerel halktan kişilerin yetişmesine vesile
olmuştur.
Osmanlıların gelmesi ile, şehir, kasaba ve köylerde büyük gelişmeler gerçekleşmiştir. Yeni
düzen, yeni idari sistemini, yeni askeri teşkilâtını, yeni eğitim, yeni sanat, yeni esnaf teşkilâtını
da getirmiştir. Bosna-Hersek halkı, bu yeni oluşmaya başlamış düzene dahil edilerek, Türk
gelenekleri ve yaşam biçiminin yayılmasını sağlamıştır.
Askeri teşkilat söz konusu olunca, beylerbeyi, sancakbeyi, paşa, vezir, subaşı vb. arasında, yerel
halktan tayin edilmiş kişiler de bulunmaktaydı. Osmanlı Devleti'nin çeşitli bölgelerinden
10
Bosna'ya tayin edilmiş vezirler de, görevlerinin sona ermesinden veya emekli olduktan sonra,
Bosna-Hersek'te kalıp soylarını devam ettirmeyi karar kılmışlardı. Bu karar, kişinin kendi
isteğine bağlıydı. (Filan 2014: 154). Söz konusu vezir ve diğer halkın uyruğu, bu doktora tez
çalışmasının Etnik Yapı Adlarından Türemiş Soyadlar bölümünde belirtilmiştir.
Anadolu'dan Balkanlara çeşitli özel sebeplerden dolayı göç etmiş kişiler de bulunmaktaydı,
lakin onların sayısı oldukça azdı ve genelde büyükşehirlerde yerleşiyorlardı. Bundan Molla
Mustafa Başeski kendi Mecmuası'nda da bahsetmektedir. Lakin bu halk veya atalarının
Saraybosna'ya ne zaman yerleştiklerine dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır (Filan 2014: 153-
154).
Çeşitli idari işlerde, mühürdar, defterdar, kâtip gibi görevlerde yerel halk da dahil oluyordu.
Esnaf zanaatı söz konusu olunca, dericilik, kuyumculuk, tekstil ve metal sanayiler oldukça
meşhurlaşmıştı. Bazı zanaatlar, dericilik, kuyumculuk gibi, halen devam etmektedir. Bazıları
kaybolmaya yüz tutmuş olsa bile, bir zamanlar varoldukları, çeşitli belgelerin yanı sıra, bu
çalışmada yer alan soyadlarından da öğrenilebilmektedir.
Aga ve bey – beg unvanları, Osmanlı döneminde, Bosna-Hersek'te, sadece Osmanlı soyundan
gelen değil, yerel halk arasında da ün kazanmış, maddi durumu oldukça yüksek seviyede, diğer
halk tarafından saygı ile karşılanan kişilere aitti. Bu unvanlar artık kullanılmamakta, lakin
soyadlarında yer almaktadır.
Bu demek oluyor ki Türk kökenli, Bosna-Hersek'te mevcut olan soyadlar, hangi dinden olduğu
farketmeksizin Slav kökenli Bosna Hersek halkı tarafından taşınmaktadır. 1 Mart 1992
tarininde, Bosna-Hersek, Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti'nden bağımsızlığını ilan
ettikten sonra, Bosna Hersek'teki halk, Boşnak, Sırp ve Hırvat olarak üç ayrı etnik gruba
ayrılmıştır. Lakin, soyadlar söz konusu olunca, herhangi bir değişiklik gerçekleşmemiştir. Türk
kökenli soyadlar, her üç millet arasında varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Türk kökenli
soyadı taşımak, aslen Türk veya Müslüman olmak anlamına gelmemektedir.
Farklı dillerin ortaya çıkmasından bu yana, dil ilişkileri, dil temasları var olmaktaydı ve halen
de var olmaya devam etmektedir. Bu dil temasları, insanların bir yerden başka bir yere göç
etmeleri, bir devletin başka bir ülkeyi fethetmesi vs. gibi çeşitli sebeplerle gerçekleşmektedir.
İnsanlar yerleştirdikleri yeni yerde, yerel dil, kültür ve medeniyete beraberlerinde getirdikleri
dil, kültür ve gelenekleri aktarırlar, kendileri de yerel unsurları benimserler. Yerel dil ile temasa
geçen yeni dil, kendi sözcük varlığında, diğer yabancı dillerden alınmış sözcükleri de
11
içermektedir. Bu yabancı sözcükler, yeni dil ile beraber yerel dile de geçmektedir. Fakat, yeni
dil ile yerel dilin ilişkileri incelendiğinde, söz konusu yabancı sözcükler yeni dilin sözcükleri
olarak değerlendirilecektir. Bu da, yerel dil o sözcüklerin aslen geldikleri diller ile doğrudan
temasta bulunmadığı sırada gerçekleşmektedir. Etimoloji incelemelerinde, sözcüklerin asıl
kökü ve asıl şekilleri sunulmaktadır. Bu durum, Türkçeden Boşnakçaya giren sözcükler için de
geçerlidir.
Osmanlı Devleti’nin resmi dili olan Türkçe, Arapça ve Farsça sözcüklerini de içermektedir.
Bunların yanı sıra, bu dile Moğolca, Yunanca, İbranice gibi dillerden sözcükler de geçmiştir.
Bu nedenle, Türkçe vasıtasıyla Slav dillerine, doğrusu Boşnakça'ya ödünç olarak geçmiş
sözcükler, tek kelimeyle Türkçe sözcükler olarak değerlendirilmektedir. Bunun sebebi,
Boşnakça'nın söz konusu diller ile doğrudan temasta bulunmamasıdır. Bu çalışmanın ana
konusu, Bosna Hersek'te var olan Türk kökenli soyadlar olduğundan, içlerinde Arapça, Farsça,
Moğolca, İbranice, Yunanca vs. kökenli bulunuyor olsa da, hepsi Türk kökenli olarak
değerlendirilmiştir.
Türk dilinin en çok etkilediği, söz varlığından pek çok unsurun geçtiği diller arasında, Slav
dillerinden Boşnakça da yer almaktadır. Boşnakça, diğer Balkan dilleri gibi, Osmanlı
döneminde, o dönemin Türkçesinin birçok sözcük ve unsurlarını bünyesine dahil etmiştir.
Türkçe, Balkan dillerinde 14. yüzyıldan beri izlerini sürdürmeye devam etmiştir (Filan
2017:20). Bosna-Hersek'in, Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesinden önce,
Balkanlara gelen Türkler yerel halkı, kendi dili ile tanıştırmıştır. Fakat Türkçenin, Bosna-
Hersek'te resmi olarak kullanıma girmesi, Osmanlı’nın fethinden, 1463 yılından itibaren
başlamıştır.
-birinci evre, ses ve biçim değilikliklerine uğramamış, asıl gibi olan sözcükler;
-ikinci evre, yerel dilin ses ve biçim sistemine göre çeşitli değişikliklere uğramış sözcükler ve
Birinci evreyi kapsayan sözcükler, ses değişmesine uğramamış herhangi bir Türkçe veya
Boşnakça ek içermeyen sözcüklerdir.
İkinci evreyi kapsayan sözcükler, Türkçe ve Boşnakçanın farklı alfabe ve ses sisteminden
dolayı, Türkçede var olan, lakin Boşnakçada mevcut olmayan seslerden dolayı, Türkçeden
Boşnakçaya geçiş sırasında, Boşnakçanın ses sistemine adapte olmak amacıyla, değişikliklere
uğramış sözcüklerdir. Bunlar arasında, aynı ses iki dilde de bulunmasına rağmen, yine geçiş
sırasında başka bir ses ile değiştiği de olmaktadır. Bu olay, yerel dilin konuşulduğu bölgenin
ağzına bağlı olabilir. Bunun en iyi örneği Türkçede k sesinin Boşnakçada ć (ince ç) sesine
dönüşmesidir. Bu ses değişme daha çok Hersek bölgesinde gerçekleşmiştir. Bosna bölgesinde
bu tip değişime rastlanırsa, sözcüğün Hersek bölgesinden geldiği tahmin edilmektedir. Örn:
ćilim < kilim, ićindija < ikindi, jeleć < yelek vb. Diğer önemli ses değişmelerinden bir tanesi
de Türkçede g sesinin Boşnakçada đ (ince c) sesine dönüşmesidir. Örn: đuzel < güzel, đul <
gül, đerdan < gerdan vb. Bu c < g ses değişmesinin Karadeniz şivesinde de var olduğunun
farkına vararak, Boşnakçada ses değişimi mi söz konusu yoksa bu sözcükler Karadeniz şivesi
üzerinden mi Boşnakçaya geçmiştir? Bununla ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Biçim bilimi konusunda, Boşnakçaya giren Türkçe –lI ve –çI ekleri ile yine Türkçe üzerinden
giren Farsça –dār eki en meşhur olanlardır. –lI ile –çI ekleri, Boşnakçada sadece –li ile –çi
şeklini benimsemiştir. Bu ekler, Boşnakça yapı eki olan –(i)ya eki ile kullanım sırasında
desteklenmektedir. –li eki, -(i)ya eki ile beraber, Boşnakçada etnik yapıyı belirten, Türk kökenli
olmayan etnonimlere de eklenmektedir. Örn: Glamoçliya – Glamoçlu, Budimliya – Budimli vb.
Üçüncü evreyi kapsayan sözcükler, Osmanlı döneminde, Boşnakçaya geçiş sırasında aynı
anlamla Boşnakçada da yerini almış sözcüklerin sonradan anlam değişmesine uğramış
sözcüklerdir. Efendi sözcüğü, erkek isminden sonra bey yerine kullanılan unvan sözü, sahip
durumunda olan, buyruğu geçen kimse anlamıyla bilinen sözcük olsa da, Boşnakçada sadece
din adamlarının isimlerinden sonra kullanılan bir unvandır ve mekteplerde din eğitimini veren
13
kişilerin unvanıdır. Reis sözcüğü, bugün Bosna Hersek’te sadece İslam Birliği Başkanı
tarafından kullanılan bir unvandır.
Osmanlı Devleti, Bosna-Hersek’te öncesinde bulunmayan bazı idari kurum ve görevleri, çeşitli
meslekleri de beraberinde getirmiştir. Kaymakamlık, sancakbeylik, beylerbeylik, kadılık,
müftülük gibi idari kurumlar, mühürdar, defterdar, kâtip gibi idari görevler, abacılık, aşçılık,
kürkçülük, kuyumculuk, debbağlık gibi meslekler, Bosna-Hersek’te önceden bulunmadığı ve
bunların Boşnakçada ismi olmadığı için, bu kurum, görev ve meslek adları Türkçe olarak
Boşnakçada benimsenmiştir. Boşnakça bu açıdan kendi sözcük hazinesini geliştirmiştir.
Askeri teşkilatta, subaşı, yüzbaşı, tüfekçi, topçubaşı, onbaşı, solak, silahdar, sipahi, dizdar gibi
askeri unvanlar Boşnakçanın bünyesinde de yer almaya başlamıştır. Bosna-Hersek halkı
Türkçeyi, tahsil görmüş İstanbul’dan gelen komutanlardan da öğrenmeye başlamıştır (Čaušević
2011:208).
İslam’ın kabulu ile birlikte, cami, tekke ve medreselerde Türkçe üzerinden eğitim ve vaazlar
gerçekleşiyordu. Arapçadan Türkçeye çevirilmiş Kur’an-ı Kerim vasıtasıyla da Türkçe
öğretiliyordu. Bu, dini terimlerin yayılmasına yol açmıştı ve sonradan bu terimlerin tamamen
Boşnakçada asli şekli ile kullanılmasına vesile olmuştur. Molla, müderris, hafız, imam,
müezzin, hoca gibi terimler İslam sayesinde Boşnakça’nın sözlük varlığına dahil olmuştur.
Molla kelimesi bugün artık günlük kullanımda yok, diğer sözcükler ise halen varlığını
sürdürmektedir. Hoca sözcüğü Boşnakça’da sadece camide Kur’an-ı Kerim okuyan, din bilimi
ile uğraşan bir kimse, din alimi için bir unvandır.
Bunu belirtmek gerekir ki, Osmanlı döneminin bitmesi, Türk varlığının Bosna-Hersek’te
bitmesi anlamına gelmemektedir. Sekiz binden fazla Türkçe sözcük Boşnakçanın sözlük
varlığında yer almaktadır. Günlük hayatta kullanılan ve bunların başka şekilleri olmayan,
yastık, yorgan, çarşaf, kaşık, cezve, kahve, saat, kaldırma, kapı vd. gibi sözcükler Boşnakçada
köklerini salmış ve sökülmesi mümkün olmayan sözcüklerdir.
14
Türkçe, aynı zamanda sosyal antropolojide de yer almaktadır. Osmanlı döneminden kalma
mimari yapı ve sokak adlarında da var olmaktadır. Artık halk arasında kullanımda bulunmayan
sözcükler, çeşitli tabelalarda, bir zamanlar Osmanlı Devleti’nin Bosna-Hersek topraklarında
varlığını sürdürdüğünün en iyi kanıtlarından biridir.
Türk uyruklu olmayan, Slav kökenli halkın kimliğini Türkçe sözcükler belirtmektedir. Pasaport
ve kimliklerde soyad olarak geçen Türkçe sözcükler yazılıdır. Türk kökenli soyadlar, Bosna-
Hersek’te, Türkçenin en önemli muhafızlarıdır.
İnsan dünyaya geldiğinde, öz adından önce soyada sahip olmaktadır. Soyad, bir insanın
doğumundan önce oluşmuştur. Tarihe bakılırsa, soyadların ortaya çıkmasından önce, atalarımız
ilk önce öz adına sahip olurlar, biz ise soyada sahip oluruz. Eski zamanlarda toplum fazla
gelişmemiş olduğu için, soyada pek ihtiyaç duyulmuyordu. Toplumun gelişmesi ve ihtiyaçların
arttırmasıyla, soyadlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Soyad, ebeveynlerden evlatlara, nesilden
nesile geçmektedir (Miličević 2005: 59). Soyadlarda, insanoğlunun yaşadığı tarihi dönemler ve
bu dönemler içerisinde, soyadlara şekil ve içerik vermiş sosyal olaylar saklıdır. Soyadların
ortaya çıkma motifleri, sosyal onomastik bilimi tarafından incelenmektedir.
Dünya halklar arasında, soyadlar aynı zaman içerisinde ortaya çıkmamıştır. Dil bilimine göre
soyadı kavramı, XI. yüzyıldan itibaren ortaya çıkarak şekillenmeye başlamıştır. Avrupa
ülkelerinde soyadlarının oluşumunun farklı şekillerde olduğu söylenir. Soyadı önce asilzadeler
arasında, sonra tüccar sınıfında, daha sonra ise kentliler arasında yaygınlaşmıştır. Köylüler ise
daha uzunca bir süre soyadından mahrum kalmışlardır (Kurbanov II. c. 2011:75).
Soyadı kullanımı dünya halkları arasında henüz aynı seviyede değildir. Soyadı kullanmamakta
olan halklar da bulunmaktadır. Bunların arasında İzlanda halkı yer almaktadır (Kurbanov II. c.
2011:76).
Her soyadının içerisinde bir hikâye, bir sır gizlidir. Çoğu zaman bu hikâye ve sırlar, soyadın
taşıyıcıları tarafından bilinmemektedir. Soyad aynı zamanda bir tarihin de simgesidir. Yabancı
sözcüklerden oluşan soyadlar da mevcuttur ve bunlar ailelerin sık sık yaptığı göçlerin
neticesidir.
15
Orta çağda soyadlar, ilk olarak, ekonomi ve kültür gelişim merkezleri olan şehirlerde ortaya
çıkmıştır. A. Françiç’e göre, soyadları ilk başta imtiyazlı kişiler almıştır, son alanlar ise çalışma
hakkına sahip işçilerdi. Yine A. Françiç’e göre, şehir halkı köy halkından, erkekler kadınlardan
önce soyada sahip olur. (Musić, Turbić-Handanagić 2018:19)
Avrupa’da soyadlarının ortaya çıkması ve kurulması için, nüfus kayıt defterlerinin tutumunu
kararlaştıran Trent Konseyi (1545 – 1563) büyük bir rol oynamıştır. Bosna-Hersek’te soyadlar
resmi belgelerde, yasal olarak, Osmanlı döneminin sonunda, Avusturya-Macaristan
döneminde, XVIII. yüzyılda, bugünkü şekliyle kullanıma girmiştir. Osmanlı döneminde,
kişinin adı ile beraber, baba adı ve doğduğu yer kayda giriyordu. Ad ve soyad olarak Avusturya-
Macaristan döneminde, soyadın yasal olarak kullanılması ise Yugoslavya Cumhuriyeti
döneminde başlamıştır (Rodoslov.ba). Bosna-Hersek soyadları, XII. ile XIX. yüzyıllar arasında
nadir kullanılan bir ifadeden yasal olarak belirlenmiş bir yükümlülüğü taşıyan ifadeye
dönüşmüştür.
Bosna-Hersek’te soyadlar çok geç ortaya çıkmıştır. Etnologlar, bir zamanlarda soyadlarının
olmadığını, öz ismin yanında patronim olarak adlandırılan baba adı ile kimlik tespiti yapıldığını
söylüyorlar. Bu gelenek, doğu kültüründen gelmektedir. Örneğin, Luka Antin (Anto’nun
Luka’sı-Anton oğlu Luka), Meho Husin (Huso’nun Meho’su-Huso oğlu Meho), Rade Simin
(Simo’nun Rade’si-Simo oğlu Rade) vb. Ardından baba adları sürekli olarak soyadlara
dönüşüyordu: Luka Antić, Meho Husić, Rade Simić. Böylece soyadlar, baba adı, lakap, sonradan
da ergonim olarak da adlandırılan aile üyesinden birisinin mesleğine göre veriliyordu. Toponim
olarak bilinen ikamet ve doğum yerine göre de soyadlar veriliyordu. Hayvan adlarını taşıyan
soyadlar da bulunuyordu. (Rodoslov.ba)
Bu, öz ad ile beraber baba adının kimlik belirtisi gibi kullanımı Osmanlı döneminde de
kullanılıyordu. Bazı durumlarda, baba adı yerine başka belirtiler de kullanmaktaydı. Bunlardan
özellikle kişilerin doğdu yer, meslek veya kayıtta geçen kişiye özgü bir nitelik. Bundan dolayı,
soyadlar arasında sadece öz isim değil, unvan, meslek, lakap, çeşitli eşya, soyut adlar, hayvan
adlarını içeren soyadlar da türemiştir.
Bosna-Hersek’te soyadlar, XVI. yüzyılın başında net bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır.
Bunun en sağlam kanıtı, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde kaydettiği soyad örnekleridir:
Ljubić – Ljub-zade, Koskić – Kosk-zade, Ćović – Çovo-zade. (Čelebija 1979: 117) Bunların
yanı sıra, XVII. yüzyılda yine Osmanlı geleneği, öz ad – baba ad kimlik belirtmesi devam
etmekteydi. (Husić 2017: 71)
16
Seyahatname'nin yanı sıra, ilk soyad örnekleri: Kuluoğlu – Kulović ve Karoğlu – Karović, 1757
yılında Mula Mustafa Bašeskija’nın (Molla Mustafa Başeski) yazdığı Mecmua’sında yer alıyor
(Bašeskija 1997: 32). Söz konusu Mecmua aynı zamanda soyadların öncüsü olarak da biliniyor.
Soyad örnekleri XVII. ve XVIII. yüzyılda tutulmuş çeşitli tahrir ve sicil defterlerinde de yer
almaktadır.
Boşnakçada soyad için –ić, -ević ve –ović ekleri kullanılıyor. Bu eklerin Türkçe karşılıkları
-oğlu ve –zade ekleridir. Osmanlı döneminden önce –iç eki yaygın bir soyad eki idi.
Osmanlı’nın gelmesiyle beraber bu ekin kullanımı azalmakta lakin tekrar sahaya çıkmasını
Farsça küçük anlamında olan –zade eki teşvik etmiştir. Bunun nedeni, -iç ekinin aynı, küçük
anlam taşımasıdır.
Türk kökenli Bosna-Hersek soyadları, doğrusu antroponimler, hem yapı hem türeme
şekilleriyle tamamen Bosna-Hersek soyadlarının yapı ve türeme şekline uyum sağlamaktadır.
-özel ad: özel adlardan türemiş soyadlar, erkek ve çok nadiren kadın özel adından oluşmakta
olup diğerlerine göre oldukça fazladır;
-özel isim ve unvan / unvan özel isim: bu soyadlar özel isim ile çeşitli unvanlardan
oluşmaktadır;
-birden fazla unvan, lâkap ve özel ad: şahsın unvanı, adı, mesleği ile türemiş soyadlar;
17
-etnik yapı: şahsın uyruğunu gösteren ülke veya şehir adlarından türemiş soyadlar;
-genel ad: bağımsız olarak herhangi bir sınıflandırmada yer almayan adlardan türemiş soyadlar;
-hayvan adları: hayvanların güç ve kuvvet gibi niteliklerine göre insanların lâkap veya öz ad
olarak benimsedikleri hayvan adlarından türemiş soyadlar;
-eşya adları: ev, mutfak, giysi, tarım, müzik, silah ve savaş aleti, ve diğer eşya adlarından
türemiş soyadlar;
-vücut parçaları adları: insanın çeşitli vücut parçaları adlarından türemiş soyadlar;
-mimari ve diğer yapı adları: çeşitli anlamlı mimari ve diğer yapı adlarından türemiş soyadlar;
-doğa ve yer bilimi adları: doğaya özgü, doğadan kaynaklanan ve doğada bulunan çeşitli
şeylerden türemiş soyadlar;
-İslami bilim adları: İslama ait, İslama özgü şeylerden türemiş soyadlar;
-soyut adlar: gözle görünmeyen, dokunulmayan, manevi anlamlı adlardan türemiş soyadlar;
-bedensel sakatlık adları: insanın doğuştan veya sonradan kaza veya savaş sırasında
yararlanma sebebiyle ortaya çıkan sakatlılık adlarından türemiş soyadlar;
-belirsiz sözcük türleri: herhangi bir belirli anlam taşımayan sözcüklerden türemiş soyadlar;
18
Özel ad, unvan, meslek, etnik yapısı adlarının yanı sıra, tüm diğer soyadlar, bir zamanlar soyadı
taşıyanların atalarının değişik özellik ve yaptığı işin bir belirtisi olarak oluşmuştur.
Bu çalışmada incelenecek olan leksemlerin sayısı, genel Boşnak dilinde yer alan Türkçe
kelimelerin sayısının sadece bir kısmıdır. Soyadların sayısı nihai değildir.
19
Patronim olarak bilinen bu soyadlar, Bosna Hersek’te büyük sayıda mevcuttur ve en meşhurdur.
Türk isimleri, Osmanlı Devleti’nin Bosna Hersek’i fethetmesiyle ve kendileriyle beraber
getirdikleri yeni din olan İslam’ın, yerel halk tarafından kabul etmesiyle beraber kullanıma
girmiştir. Türk veya oryantal isimler, semantik açısından bir özellik taşımaktadır. İsimlerin iyi
bir anlam taşıması, insanlar için önemliydi ve anlama göre isim veriliyordu. Genel olarak,
herkes baba soyadını devralıyor, lakin çok nadiren ana soyadı - matronim da taşınmaktadır.
Bunun sebebi, ailenin erkek mensubunun erken ölmesinde veya çocuğunun gayri meşru bir
ilişkiden doğmasıdır. Bu soyadlarda, atalarla olan bağ belirgin ve bundan dolayı ara sıra bu tip
soyadlara ata isimlerinden türemiş soyadlar da denir (Milićević 2005:). Bu soyadların arasında,
özel isimlerinin küçültülmüş şekilleri (hipocorism) de bulunmaktadır. Bunlara ilk önce, Evlija
Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde, Saraybosna ile ilgili bölümde rastlanmaktadır. Ör: İbro >
İbrahim, Ahmo > Ahmed, Haso > Hasan, Huso > Husejn, Ramo > Ramadan gibi. Söz konusu
kısaltmalar yerel halk tarafından oluşmuştur. (Çelebi : 131).
Burada incelenecek olan soyadlar, özel isim olan kök ve soyad eki –ić veya –ović/-ević’ten
oluşmakta, aynı zamanda da sadece ć sesini almış soyadlar da bulunmaktadır. Özel isim ve
kökü değişmemiş soyadlara da rastlanmaktadır. Bazı aynı kökü taşıyan soyadlarda ses (fonem)
değişikliği, ünlü veya ünsüz düşmesi veya ünsüz değişmesi – göçüşme (metatez) de
görülmektedir. Bunlar, söz konusu soyadlarda incelenecektir.
1.1.1. Yalın
Abdulhak < Ar. Abdul, kul + Ar. Hakk, Allah, Tanrı - Allah’ın/Tanrı’nın kulu;
Ahmetaš < Ar. Ahmet + aş (kısaltma eki (hypocoristic)), övülmeye layık, övülmüş;
Ajdin < T. Aydın, ışıklı, pırıltılı, aydınlık; açık, kolay anlaşılır; öğrenimi, bilgisi ve görgüsü
Ajvaz ~ Hajvaz < T. Ayvaz, koca eş; güzel, yakışıklı; saçsız, kel; sağır; kaba; Osmanlılar
Bajrama < T. Bayram < Eski T. Badram – Bayram – kökü kesin belli değildir; ulusal veya
Behlil < Ar. Behlül, çok güldüren, şakacı; hayırsever, iyi adam;
Behram < Far. Behram, merih yıldızı; eski İran dininde yolcuları korumakla görevli
Bulut < Eski T. Bulıt – kökü kesin olarak belli değildir; gökyüzünün yüksekçe katlarındaki
(www.prebilovci.net);
Ćemal (Çemal) < Ar. Kemal, bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik,
Ćerim (Çerim) < Ar. Kerim, cömert, eli açık; ulu, büyük;
Durak – Duran < kelimenin asıl kökü geçişsiz fiil durmak < Eski T. tur-mak’tan
Džafer < Ar. Cafer, küçük akarsu; Caferȋ mezhebinin kurucusu; Hz. Ali’nin Mute
Džihan - Džihana < Far. Cihan, evren, ȃlem; dünya; ikinci soyadta a sesinin türemesi;
Ejub (Eyub) < Ar. Eyüp, çok ıstırap çeken kimse, Kur’an’da adı geçen ve sabırlı insan
Ferhat < Ar. Ferhat, güçlüğü yenip bir yeri ele geçiren;
Hajdar < Ar. Haydar, aslan; cesur, yiğit kimse; Hz. Ali’nin lakabı;
Hamza < Ar. Hamza, aslan, güçlü adam, İslam tarihinde Hz. Muhammed’in amcası;
Hilal < Ar. Hilȃl, ayın ilk günlerdeki durumu, yeni ay, ayça;
Hrustan < Far. Rüstem, yiğit, kahraman; İran’ın efsanevi ünlü pehlivanı, ve savaşçısı;
Hurem < Far. Hürrem, sevinçli, şen, güler yüzlü, gönül açan; taze, körpe;
Idriz < Ar. İdris, meyvesi hoş kokulu, kerestesi güzel bir kiraz türü, Kur’an-ı Kerim’de adı
geçen, ilk kez giysi dikip giydiği için terzilerin, ilk kez kalem kullandığı için
Islam < Ar. İslȃm, Hz. Muhammed’in yaydığı din, Müslümanlık; Müslüman dininden olan
kimse, Müslüman;
Jašar < T. Yaşar, doğan çocuğun uzun ömürlü olması dileğiyle konulan bir ad; yaşında;
Jonuz ~ Junuz < Ar. Yunus, ılık ve sıcak denizlerde yaşayan etçil memeli hayvan;
ilk soyadta Jonuz < Yunus, o < u ile z < s ses değişmesi,
Kasum < Ar. Kasım, ayıran, bölen, taksim eden; kırıcı, ezici, ufaltıcı;
Korkut < T. Korkut, büyük dolu tanesi; cin, şeytan gibi hayalȋ yaratıklar, korkusuz, yavuz,
heybetli;
Latif < Ar. Lȃtif, hoş, narin, şirin; yumuşak, nazik; Tanrı adlarındandır;
Mehmed < T. Mehmet, < Ar. Muhammet, övülmüş, Hz. Muhammed’in adlarından biri;
Memiš < T. Memiş, Mehmet adının halk dilinde bozulmuş biçimlerinden biri;
Merdžan < Ar. Mercan, tropik ve ılık denizlerde yaşayan, geniş resifler oluşturan,
iskeletinden elde edilen ve süs eşyaları yapımında kullanılan madde; açık kırmızı
Muharem < Ar. Muharrem, haram kılınmış; ay takviminin birinci ayı, aşure ayı;
Mumin < Ar. Mümin, tanımış, iman etmiş; İslam dinine inanmiş, Müslüman;
Murtez < Ar. Murtaza, kendisinden razı olunmuş; Hz. Ali’nin lakabı;
Musa < Ar. Musa, Musevi dininin kurucusu, İsrail peygamberi ve kanun koyucusu; bir
Nezir < Ar. Nezir, kendini Tanrı’ya ve ibadete adayan; bir dilekte bulunan, aday adayan;
Pajazit < Ar. Bayezit, çeşitli dönemlerde yaşamış Osmanlı şehzadelerinin ortak adı;
Rahman < Ar. Rahman, ayrım gözetmeksizin tüm canlılara merhamet eden, koruyan;
Tanrının adlarından;
Ramadan < Ar. Ramazan, arabi ayların dokuzuncusu, oruç tutulan ay;
Redžep < Ar. Recep, gösterişli, heybetli; arabi ayların yedincisi ve kutsal sayılan üç
aylardan birincisi;
Rejhan < Ar. Reyhan, güzel kokulu bir süs bitkisi, fesleğen;
Rizvan < Ar. Rıdvan, razı olma, hoşnutluk, memnuniyet; Cennetin kapıcısı olan büyük
melek;
Salman ~ Selman < Ar. Selman, barış içinde bulunma, huzur, erinç;
Skender < Ar. İskender, padişah; M.Ö. 356-323 arasında yaşayan, Yunanistan, İran,
Šaban < Ar. Şaban, arabi ayların sekizincisi, ramazandan önce gelen ay;
Šahman < T. Şahman, parlak, sert, kırmızı özlü çeşit bir buğday;
Šukur ~ Šućur < Ar. Şükür, Tanrı’ya duyulan minneti dile getirme, mutlu bir olay veya
Turan < T. Turan, Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları
Abdulhak < Ar. Abdul, kul + Ar. Hakk, Allah, Tanrı; Allah’ın/Tanrı’nın kulu;
Ališah < Ar. Ali, yüce, yüksek + Far. Şah, İran veya Afgan hükümdarı; satranç oyununda
her yönde tek hane gidebilen en önemli taş; alevilik, Bektaşilikte pir; sf. benzerlerine
Ališan < Ar. Ali + Ar. Şan, ün, nam, şöhret; Alişan, herkes tarafından tanınan, ünlü;
Arfadžan < Arfa-đun < Ar. Arafa + T. Gün, bayramdan önceki gün;
25
ilk soyad kalın c (dž) sesi, ikinci soyad ince c (đ) sesi ile
yazılmıştır;
Abazović < Ar. Abbas; kişinin bir şeyden vazgeçirilemeyeceğinin belirtisi; + -oviç;
l sesinin düşmesi;
Abdulahović < Ar. Abdullah, Tanrı'nın kulu, + oviç, bir l sesinin düşmesi;
Not: Bu soyatda Abdul kelimesi yanlışlıkla kullanılmış olmakta, çünkü Abdul kelimesi sadece
Allah'ın isimleri ile beraber kullanılan bir kelimedir. Allah'ın isimleri, özel isimler olarak
olmadığı için, söz konusu ismin başına Abdül kelimesini eklemek yanlıştır.
Adilović < T. Âdil < Ar. Adl, eşit davranmak, doğru, insaflı olmak > 'Ādil, Haktan,
Bečirević ~ Bečirović ~ Bećirević < Ar. Bekir + -oviç/-eviç, č/ć (ç) < k ses değişmesi;
Čemalović ~ Ćemalović < Ar. Kemal + -oviç, kalın ç (č), ince ç (ć) < k ses değişmesi;
27
Ćamilović < Ar. Kȃmil, + -oviç, ince ç (ć) < k ses değişmesi;
Gafurović < T. Gaffar < Ar. Gufran, affetmek, bağışlamak > Gaffār, kullarının günahlarını
l sesinin düşmesi,
Hajradinović < Hayrettin + -oviç, a < e ses değişmesi ve d < çift t ses değişmesi,
Hajrudinović < Hayrettin + -oviç, u < e ile d < çift t ses değişmesi;
Hakanović < T. Hâkan < Far. Hakan < T. Kaġan, Türkler'de ve Moğollar'da hükümdarlara
Hamidović < T. Hamit – Hamid < Ar. Hamd, övmek > Hamid, övülmeye lâyık, methedilecek
Hatibović < T. Hatip – Hatib < Ar. Hutbe, hiyap etmek > Hatib, güzel söz söyleyen,
hitâbet yeteneği olan kimse; topluluk karşısında söz söyleyen kimse; Cuma
günleri câmide minbere çıkarak hutbe okumakla görevli olan kimse; + -oviç;
29
Huremović < T. Hurrem – Hürrem < Far. Hurrem + -oviç, bir r sesinin düşmesi;
Jusufović < Ar. Yusuf, inleyen, ah eden; inilti; < İbr. Yusuf + -oviç;
Muftarević < T. Muhtar < Ar. İhtiyār, seçmek, tercih etmek > Muhtar; beğenilmiş, seçilmiş
seçkin, mümtaz; zor, baskı ve emir altında bulunmayan, dilediği gibi hareket
ses değişmesi,
ses değişmesi;
Redžepović ~ Ređepović < Ar. Recep + -oviç, kalın c (dž) ile ince c (đ) şekilleri;
Smailović ~ Smajilović ~ Smajlović < Ar. İsmail < İbr. İsmail + -oviç,
sesinin türemesi,
sesinin düşmesi;
Dževahirić < Ar. Cevāhir, elmas, yakut ve benzeri taşlar, mücevher, + iç;
Eminić < Ar. Emīn, güvenli; sakıncasız, emniyetli, tehlikesiz; şüphesi olmayan, + iç;
34
Fazlić < Boş. Fazliya, < Ar. Fazıl < fazl, fazilet sahibi olmak,
ahlâkı, ilmi ve sahip olduğu meziyetler bakımından üstün kimse, fazilet sahibi,
Hanifić < Ar. Hanif, Allah’ın birliğine inanan, İslam’a tabi olarak şirk ve dalaletten kurtulan
Kadirić < T. Kadir < Ar. Ḳadr, değer, kıymet, itibar; + iç;
Kasumić < T. Kasım < Ar. Ḳāsim, yılın on birinci ayı, son teşrin, teşrinisani; kışın başlangıcı
sayılan 8 Kasım günü başlayıp Hıdırellez’in ilk günü olan 6 Mayıs’a kadar altı ay
Latifić < Ar. Laṭīf, yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan; + iç;
Lutvić < T. Lütuf < Ar. Luṭf, önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik ve yardım, ihsan,
Mehmedić < T. Mehmed, Mehmet, < Ar. Muhammed, övülmeye değer olan, en güzel huylara
Merdanić < Far. Merd + çoğul eki –an, < Merdan, mert insanlar, mertler, yiğitler, + -iç;
Merdžanić ~ Merđanić < Ar. Mercān, tropik ve ılık denizlerde yaşayan, geniş resifler
Muradić < T. Murat < Ar. Murād, istek, dilek; amaç, erek, gaye; + iç;
Murtezić < Ar. Murtazâ, beğenilmiş, seçilmiş hoşnut ve râzı olunmuş kimse < Ar. irtizâ,
Mustafić < Ar. İstifa, seçmek, tercih etmek > Mustafa, maddi, manevi yönden arıtılıp saf ve
seçkin duruma getirilmiş veya cinsi içinden en temizi, en iyisi ve en halisi olarak
Omerdić < T. Ömer < Ar. Omer + -d + -iç; bir d sesinin türemesi;
Šabanić < Ar. Şa’bān, ay takviminin sekizinci ayı, üç ayların ikincisi, + iç;
1.1.5. Türkçe yapım eki –li ile Boşnakça soyadı eki –iç’i almış özel isimler
Ahmetlić < Ar. Ahmed, pek çok methedilmiş, övülmüş kimse < hamd, övmek; + -li + -iç;
Bajramlić < Eski T. badram – bayram, kökü belli değildir; milletçe sevinç içinde kutlanan,
dînî veya millî bir anlam taşıyan kutsal gün; + -li, + -iç;
Serhatlić ~ Sarhatlić < Far. Ser, baş, + Ar. Hadd, sınır > Serhad, sınır boyu, hudut;
Fazlija (Fazliya) < Ar. Fazlı, erdemli, üstün, iyiliksever; + -(i)ya ekin türemesi,
Muzaferija < Ar. Muzaffer, üstünlük elde etmiş, zafer kazanmış, yenmiş, utkulu;
Šukrija < T. Şükrü < Ar. Şukr, verdiği nimetler için Allah'a karşı duyulan minneti dile
getirme, iylik bilen, kelime sonundaki ü sesinin i sesine dönüşmesi ve -(i)ya ekin
türemesi;
Husika < Boş. Huso < T. Hüsein < Ar. Huseyn + -ika;
o sesinin düşmesi;
Evlija Çelebi, 17. yüzyılda kaleme aldığı Seyahatnamesi’nde, Bosna Hersek halkının kendi öz
ismini kısaltılmış şekilde söylediklerini açıklamaktadır (Putopis 1996:131). Öz isimlerin
kısaltılmış şekli aynı zamanda da lâkap olarak kullanılıyordu, lâkin zamanla lâkaplar özel isim
olarak kullanıma girmiştir. Özel isimlerinin bu kısaltmaları, tam olarak, çift kısaltma
(hypocoristic) form modelinin yerli sistemin etkisinin de bulunduğunu belirtmektedir (Janković
1987: 431).
Ahmić < Boş. Ahmo < T. Ahmet < Ar. Ahmed + -iç;
Abdić ~ Avdić < Boş. Avdo < T. Abdullah < Ar. Abdullah + iç;
Bajrić < Boş. Bayro < T. Bayram < Eski T. Badram – Bayram + -iç;
Fejzić < Boş. Feyzo < T. Feyzullah < Ar. Feyzullah + -iç;
Hajrić < Boş. Hayro < T. Hayrettin < Ar. Hayruddin + -iç;
Hasić < Boş. Haso < T. Hasan < Ar. Hasan + -iç;
Husić < Boş. Huso < T. Hüseyin < Ar. Husein + -iç;
Jusić < Boş. Yuso < T. Yusuf < Ar. Yusuf < İbr. Yusuf + -iç;
Mehić < Boş. Meho < T. Mehmed < Ar. Muhammed + -iç;
Muhić < Boş. Muho < T. Muharem < Ar. Muharrem + -iç;
Mujić < Boş. Mujo < T. Mustafa < Ar. Mustafa + -iç;
Ramić < Boş. Ramo < T. Ramadan < Ar. Ramazan + -iç;
Rizvić < Boş. Rizvo < T. Rıdvan < Ar. Ridvān + -iç;
Smajić < Boş. Smayo < T. İsmail < İbr. İsmail + -iç;
Suljić < Boş. Suljo (Sulyo) < T. Süleyman < Ar. Suleyman < İbr. Suleyman + -iç;
Bajrović < Boş. Bayro < T. Bayram < Eski T. Badram – Bayram + -oviç; soyad eki –oviç'in
Hajrović < Boş. Hayro < T. Hayrettin < Ar. Hayruddin + -oviç; soyad eki –oviç’in
Husović < Boş. Huso < T. Hüseyin < Ar. Husein + -oviç; soyad eki –oviç’in eklenemsiyle
Mehović < Boş. Meho < T. Mehmed + -oviç; soyad eki –oviç'in eklenmesiyle kısaltma eki –o
düşmüştür;
Muhović < Boş. Muho < T. Muharrem < Ar. Muharrem + -oviç; soyad eki –oviç'in
Ramović < Boş. Ramo < T. Ramadan < Ar. Ramazan + -oviç; soyad eki –oviç'in
Smajević ~ Smajović < Boş. Smayo < T. İsmail < İbr. İsmail + -eviç / -oviç; soyad eki
Suljević < Boş. Sulyo < T. Süleyman < İbr. Suleyman + -eviç; soyad eki –eviç’in
Ahmagić < Boş. Ahmo + T. Aga + -iç; aga unvanının eklenmesiyle kısaltma eki –o,
Abdagić ~Avdagić < Boş. Avdo + T. Aga + -iç; aga unvanının eklenmesiyle kısaltma eki –o,
Hasagić < Boş. Haso + T. Aga + -iç; aga unvanının eklenmesiyle kısaltma eki –o,
Husagić < Boş. Huso + T. Aga + -iç; aga unvanının eklenmesiyle kısaltma eki –o,
Ibragić < Boş. İbro < T. İbrahim < Ar. İbrahim < İbr. İbrahim + T. Aga + -iç; aga
a sesi düşmüştür;
Mehagić < Boş. Meho + T. Aga + -iç; aga unvanının eklenmesiyle kısaltma eki –o,
Mujagić < Boş. Mujo + T. Aga + -iç; aga unvanının eklenmesiyle kısaltma eki –o,
Suljagić < Boş. Suljo (Sulyo) + T. Aga + -iç; aga unvanının eklenmesiyle kısaltma eki
1.3.1. Yalın
Agan < T. Ağa < Moğ. Ākā, n sesinin türemesiyle özel isim şeklini almıştır;
Ajvaz < T. Ayvaz, büyük konaklarda mutfak ve yemek hizmetlerinde çalıştırılan uşak;
Čehaja ~ Ćehaja < T. Kâhya < Far. Kethüda < ked + ḫudā, zengin kimselerin ve devlet
değişmeler dikkate alınacaktır; ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ince ç
Malbaš < Ar. Mal, bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya
Reiz < Ar. Re’is, başkan, lider, âmir; z < s ses değişmesi;
Sultan < Ar. Sultan, Müslüman, özellikle Sünni hükümdarların kullandıkları unvan, padişah;
belli bir alanda en üst düzeyde olanlar için kullanılan bir söz;
Adbegović < Eski T. At, varlıkları birbirinden ayırmaya, tek tek veya cins cins karşılamaya
yarayan kelime, isim; şöhret, nam, şan, + T. Bey < Eski T. Beg, bir beyliğin
Aganović < T. Aga + -an + -oviç; aga sözcüğünden –an eki ile birlikte türemiş özel isim;
Ahbabović < T. Ahbap < Ar. Ahbab, kendisiyle yakın ilişki kurulup sevilen, sayılan kimse,
+ -oviç;
Beganović < T. Bey + -an + -oviç, bey-beg sözcüğünden –an eki ile birlikte türemiş özel isim;
Begović < T. Bey < Eski T. Beg, erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü; erkek özel
adları yerine kullanılan bir söz; erkek sıfatlarının hemen arkasına eklenir, + -oviç;
Dostović < T. Dost < Far. Dūst, birini riyasız ve samimi duygularla seven, her bakımdan
kendisine güvenilir kimse; sevgili, yar; bir şeye çok yakın ilgi duyan kimse,
+ -oviç;
Muftarević < T. Muhtar < Ar. İhtiyār, seçmek, tercih etmek > Muhtar; bir köy veya mahalle
Pašanović < T. Paşa + -an + -oviç, paşa sözcüğünden –an eki ile birlikte türemiş özel isim;
Agić < T. Ağa < Moğ. Ākā, ileri gelen yaşlı kimseler için kullanılan hitap ve unvan sözü;
Bašagić < T. Baş < Eski T. Baş, bir topluluğu yöneten kimse, başkan, reis; aynı işi yapan,
aynı meslekte bulunan kimseler içinde mevki ve rütbece diğerlerinden önde olan
veya amir durumunda bulunan kimse, + T. Aga < Moğ. Ākā, ileri gelen yaşlı
kimseler için kullanılan hitap ve unvan sözü; büyük erkek kardeş, ağabey, ağa,
+ -iç;
Begzadić < Beyzade, bey oğlu, soylu kimse; < T. Bey, + Far. Zāde, oğul, evlat; + -iç;
Čelebić ~ Ćelebić < T. Çalap + Ar. ī, Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen
unvan, + -iç, ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ise ince ç (ć) sesi ile
yazılmıştır;
Divanefendić < Ar. Dīvān, yüksek düzeydeki devlet adamlarının kurduğu büyük meclis,
Dostić < T. Dost < Far. Dūst, + -iç; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
43
Efendić < T. Efendi < Yun. Afѐndis (kendi kendine iş gören; mutlak hakim); sahip
sâhip; erkek isimlerinden sonra bey yerine kullanılan unvan sözü; (Eskiden
kullanılırdı. Bugün ise beyden sonra gelen ikinci derecede bir unvan
durumundadır); erkekler için kullanılan hitap sözü; koca; terbiyeli, edepli, ölçülü,
diğer ünlüler ile biten kelimeler gibi, Boşnak yapı eki –(i)ya’yı almış ve efendija –
Kadić < Ar. Kada, hükmetmek > Kadı, İslam hukukuyle yönetilen devletlerde halk arasında
çıkan anlaşmazlıkları, her türlü davayı halletmek üzere devlet tarafından tayin edilen
Mahalbašić < Ar. Mahal, yer, mekan, mevki, cay, + T. Baş, + -iç,
Mulić < T. Molla < Ar. Mevla, efendi > Mulā > Molla, Osmanlı devlet teşkîlâtında
mevleviyet sâhibi bulunan, Mekke, Medîne, Bursa, Edirne, Filibe gibi büyük
vilâyetlerden birinin kadısı olan kimse, büyük kadı; müderrislikten daha üstün bir
ilmiye rütbesinde, mevleviyet veya büyük kadılık pâyesinde bulunan kimse; âlim,
hoca;
44
Mutevelić < Ar. Mutevelli < tevelli, bir işi üzerine almak,
bir vakfı vakfedenin koyduğu şartlara göre yöneten kimse, + -iç, bir l ve bir
muteveliya şeklini benimsemiş, ayrıca soyad eki –iç'in eklenmesiye –(i)ya eki
düşmüştür;
Pašić < kelimenin kökü kesin belli değildir, T. beşe ‘’ağabey’’den, baş ağa’dan, veya
Far. pây-i şâh ‘’şahın ayağı, şahın sağ kolu’’ tamlamasından gelme ihtimali öne
mirlivâ (tuğgeneral) lara ve daha yüksek rütbedeki askerlerle yüksek rütbeli sivil
büyük evlât; sayılan ve sevilen kimseler için kullnılan hitap sözü; + iç; son a sesinin
düşmesi;
Sultanić < Ar. Sulṭān, hükümdar (müslüman sünnî hükümdarlar için kullanılmıştır), pâdişah
ailesine mensup anne, kız kardeş, kız çocuk gibi kadınlara verilen unvan, mânevî
verilen unvan, Arapça, Farsça ve Türkçe tamlamalarda ‘’ilim, sanat vb. bir
Šeherčehajić < T. Şehir < Far. Şehr, insanların toplu olarak yaşadığı yerleşim yerlerinden,
büyük kısmı ticaret, sanayi ve idare işleriyle uğraşan, tarım alanı olmayan
< Far. Kethuda (kelimenin kökeni önceki aynı kökenli soyadta incelenmiştir),
+ -iç,;
(belediye) başkanı görevinde bulunan kişiyi ifade ediyordu (Žujo 2009: 444).
1.3.4. Türkçe yapım eki –li ile Boşnakça soyad eki –iç’i almış soyadlar
Aganlić < T. Ağa < Moğ. Ākā, (anlam bir önceki bölümde verilmiştir), + -li, + iç; sözcük aynı
Mulalić < T. Molla < Ar. Mevlā, efendi > Mūla > Molla, Osmanlı devlet teşkîlâtında
mevleviyet sâhibi bulunan, Mekke, Medîne, Bursa, Edirne, Filibe gibi büyük
vilâyetlerden birinin kadısı olan kimse, büyük kadı; müderrislikten daha üstün
bir ilmiye rütbesinde, mevleviyet veya büyük kadılık pâyesinde bulunan kimse;
Pašalić < önceden de belirtildiği gibi, kelimenin kökü belli değildir; (anlam bir önceki bölümde
verilmiştir; + li + -iç;
46
Mutevelija < T. Mütevelli < Ar. Tevelli, bir işi üzerine almak < Mutevelli; kelimenin anlamı,
aynı kökü taşıyan önceki soyadta verilmiştir; kelimenin köküne Boşnak yapı
eki –(i)ya eklenmiştir. Bu ek, Boşnakça’ya giren, ünlü ile biten bazı kelimelere
eklennmiştir;
Kardaš < Eski Türk. Karındaş < karın + daş > kardaş, ‘ş’nin etkisiyle kardeş; aynı anne
babadan doğmuş veya yalnız anneleri ya da babaları aynı olan kimselerin birbirine
göre durumu; aynı anne babadan doğmuşçasına yakın tutulan kimse; aynı fikir ve
inancı taşıyan, değer verilen ortak bir bağın birbirine bağladığı kimseler;
Kardašević ~ Gardašević < Eski Türk. Karındaş < karın + daş > kardaş, ‘ş’nin etkisiyle
Jengić < Eski T. Yengge, kardeş, dayı veya amca karısı; düğünde geline kılavuzluk eden,
gerdek gecesi yeni evlilerin evinde kalan yaşlı kadın; kadınlar için kullanılan hitap
Dervišević < Far. Derviş, tarîkata girip bir şeyhe bağlanan, onun izinden Hak yolunda
yürüyüp nefsini ıslâh eden, varlık iddiâsından geçip Allah’ın birliğini bütün
alçak gönüllü, her şeyi hoş gören kimse: + -eviç; sözcük Türkçe üzerinden
Boşnakça’ya girmiştir;
Hadžović < T. Hacı < Ar. Hācc, hacca giden, hacı olmuş bir kimse; + -oviç;
Hafizović < Ar. Ḥifẓ, korumak < Ḥafiẓ, koruyan, muhâfaza eden kimse, Kur’ân-ı Kerîm’i
Dervišić < Far. Derviş, (anlam, bir önceki bölümde verilmiştir), + -iç;
Hadžić < T. Hacı < Ar. Ḥācc, hacceden kimse, Hac farizasını yerine getiren, hacca giden
Hodžić < Far. Hace, efendi > T. Hoca, dini hizmetlerde görevli kimse, din görevlisi; bir
öğretim kurumunda ders okutan kimse, öğretmen, muallim; birine bir husuta
Muftić < Boş. Muftija < T. Müftü < Ar. iftā, fetvâ vermek < muftī, il ve ilçelerdeki imam,
hatip, vâiz, müezzin gibi din görevlilerinin âmiri durumunda olan ve dînî hususlarda
fetvâ verme yetkisine sahip bulunan memur; dînî hususlarla ilgili soruları
sesin yerine Boş. yapı eki –(y)a’nın eklenmesi, kelime soyada dönüşünce, -(y)a
Hafizadić < Ar. Ḥafiẓ, (anlam önceden verilmiştir), + Far. zāden, doğmak, doğurmak < zāde,
doğmuş olan kimse, çocuk, yavru; + -iç; > Hafızzade, hafızın oğlu;
Imanagić < Ar. Emn, emin olmak, güvenmek, < imān, Allah’a inanma, dînî inanç, kuvvetli
inanç; + Moğ. Ākā (anlam önceden verilmiştir), + -iç soyad eki eklendiğinde,
Islambašić < Ar. Selām – Selāmet, kurtulmak, berî olmak, < İslām, İslâmiyet’le, İslâm dîniyle
ilgili, İslâmiyet’e âit, + Eski T. bāş, bir topluluğu yöneten kimse, başkan, reis;
Hadžija < T. Hacı < Ar. Ḥācc (anlam önceden verilmiştir), + -(i)ya, ünlü ile biten isim, unvan
Pirija < T. Pir < Far. Pἶr, yaşlı, ihtiyar kimse; bir tarîkatın kurucusu; bir mesleğin kurucusu
veya bir esnaf topluluğunun başı durumunda olan, önder denmeye lâyık, tecrübeli ve
Alendar < T. Alemdar < Ar. Alem + Far. Dār, sahip olan, tutan; bayrak taşıyan kimse;
Begler < Beglerbeg < T. Beylerbeyi < T. Bey + çoğul eki –ler + bey + 3. tekil şahıs eki
Bostan < T. Bostancı < Far. Būstān < Far. Bū, koku + -istān, yer bildiren > -sitān > būsitān >
bostanlarında çalışmak amacıyla devşirme usûlüyle getirilen erler. Belirli bir süre
Čauš < Eski T. Çavuş, birlik komutanı; orduda onbaşından sonra gelen erbaş; eski Türk
idârî işler gibi önemli hususlarla görevli iken gittikçe iş alanları daralan ve
hizmetinde bulunmak olan kimselere verilen isim; pâdişâha ve paşalara bir nevi
yâverlik yapan kimse; kâhyâdan bir alt seviye olup aşçıbaşılarla birlikte acemileri
Dizdar < Far. Diz, kale + Far. Dār, tutan, muhafaza eden; Kale muhafızı,
Osmanlı Devleti döneminde, kale muhafızlığın yanı sıra, kale içinde bulunan tüm
orduların komutanı;
Jamak < T. Yamak, bir usta veya çırağın yanında çalışan erkek yardımcı; yeniçeri ocağında
aday durumunda bulunan kimse; sınır kalelerinde savaşa gitmeyip kalede muhafız
Kapikul < T. Kapı Kulu, Osmanlılar’da devlet merkezinde ve pâdişah emrinde bulunan
Kavaz < Ar. Ḳavvās, elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli; elçilik ve
Serdar < Far. Ser, baş + Far. Dār, tutan, > Serdār, başkomutan;
Solak < T. Solak, yazmak, çizmek vb. el ile yapılan işlerde sol elini kullanan kimse;
Ombaša < T. On, + T. Baş, > Onbaşı; Osmanlı Devleti’nin oluşturulduğu sıralarda, tüm
askerler atlılar idi ve hepsi akıncılardı. Akıncı kanununa göre her on akıncının
Alajbegović < Yun. Alayi – Bizans Yun. Allagion, Bizans ordu teşkilatındaki allagion –
şekli ile Arapça ve Farsça’ya girmiş olup bu telaffuz ile Osmanlı Türkçesi’nde
Bajraktarević ~ Barjaktarević < T. Bayrak + Far. Dār, sahip olan, tutan; + -eviç;
(metatez) gerçekleşmiştir;
Beglerbegović < T. Bey + -ler + bey + -i + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Sandžaktarević < T. Sancak, bayrak + Far. Dār, tutan > Sancaktar, sancak taşıyan kimse,
alemdar; + -eviç;
52
Azapagić < T. Azapaga < Ar. Azab, Yeniçeriler zamanında gerektikçe sancaklardaki
Bešlagić < T. Beşli + Moğl. Aka, > Beşliaga, beşlilerin başında bulunan aga; + -iç;
Bešlić < T. Beşli, Osmanlı Devleti ordusunda yerel bölgelerde, kalelerde görev yapan,
Buljugić < T. Bölük, bölünmüş bir bütünün parçası, parça, kısım; Osmanlı ordu teşkîlâtında
değişmiş olan ocakları meydana getiren birliklerden her biri, + T. Baş + -iç;
Ćeribašić ~ Ceribašić < T. Çeribaşı, askerin başı, başbuğ < Eski T. Çerig, ordu; asker
ikinci soyad Ceribašić Boşnakça alfabesinde yer alan c (ts) sesi ile
olabilir;
53
Delić < Eski T. télbe > télve > telü > delü > deli, 15. ile 16. yüzyıllarda Rumeli'de ve daha
+ -iç;
486-487).
Delibašić < Delibaşı, elli altmış kişiden ibâret olan ve bayrak denen deli birliğinin başı,
Đonlagić < Gönüllü ağası < T. Gönüllü + Moğ. Aka + -iç; gönüllü askerlerin amiri
Gazić < T. Gazi < Ar. ġazv > ġazā, cenge gitmek + -iç; gazā eden, İslâm dini ve vatan uğruna
elde silâh düşmanla savaşan, gazādan şehit olmadan dönen kimse; gazāda büyük
Gulamić < T. Gulâm < Ar. Ġulām + -iç; delikanlı, genç oğlan; köle, kul, esir, bende;
askeri sistemine dahil edilmiş, onlara sadakatle hizmet etmiş ve görevini gayretle
270).
54
Juzbašić < T. Yüzbaşı, orduda rütbesi üsteğmenle binbaşı arasında olan subay + -iç;
Osmanlı Devleti ordusunda askerler hem yaya hem de atlı olarak savaşa
Kavazić < T. Kavas < Ar. Kavvas (anlam Yalın bölümünde verilmiştir); + -iç;
Spahić < Far. Sipahi, Osmanlı ordusunda timar sisteminde süvari askeri; + -iç;
ilk zamanda aynı imlâyı korumuşlarsa da, XVI yüzyılın başlarından itibaren imlâ
gelir. Kelime Orhun yazıtlarında geçer. Oğuz kabileleri tarafından bazen ‘’sü
‘’sü başlamak’’ (Dîvânü lugāti’t Türk Tercümesi, III, 292) denilirdi ki ‘’kumandan’’
mânasındaki subaşı tabiri buradan gelmektedir. Aynı şekilde Kutadgu Bilig’de yer
alan ‘’sübaşlar er, sübaşlar kişi’’ ve ‘’sübaşısı’’ gibi tabirler de ( I, 241, 242),
‘’subaşı’’ anlamında kullanılmıştır. Yûsuf Has Hâcib subaşı tayin edilecek kişinin
seçkin sert tabiatlı, tecrübeli, cesur, cömert, iyi nişancı, alçak gönüllü, haysiyetli,
tedbirli, hile ve taktiklere başvurabilen ve siyasî zekâya sahip biri olması gerektiğini
1.3.8.4. Türkçe meslek yapım eki –ci/-çi ile Boşnakça soyad eki –iç’i almış
unvanlar
Bostandžić < T. Bostan < Far. Bustan + -cı + -iç, Osmanlı Devleti döneminde sarayın
Čarkadžić < Far. Çarha > T. Çarka + -cı + -iç, yürüyüş halindeki ordunun önünden giden
Topčić < T. Top + -çu, > Topçu, topların kullanılması, bakımı, ikmâli ve taşınması ile
Tufekčić ~ Tufegdžić ~ Tufegđić < Far. Tufeng > T. Tüfek, uzun namlulu, taşınabilir ateşli
+ -iç;
Turnadžić < T. Turnacı + -cı + -iç, Yeniçeri ocağında pâdişahların tazılarına ve turnalarına
bakmakla, pâdişah ava çıktığı zaman yanında bulunmakla görevli olan, Rumeli
Delija < Eski T. Deli + -ya; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
Đonlija < T. Gönüllü, kendi isteğiyle orduya katılmış asker; Osmanlı Devleti’nde
Kuloglija < T. Kuloğlu, Sultan Selimin dönemine kadar yeniçeriler evlenmiyordu, kışlalarda
hayatlarını sürdürüyordu. Sultan, bir dönem kendi hizmetinde bulunan yaşı büyük
kuloğlu ismi veriliyordu. Bu çocuklar da, babaları öldükten sonra, ocakta askerlik
yapıyorlardı; + -(i)ya;
1.3.8.6. Türkçe meslek yapım eki –ci/-çi ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı
almış unvanlar
Čarkadžija < Far. Çarha > T. Çarka + -cı + -(i)ya; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
Lagumdžija < T. Lağım < Ar. Laġam, yer altı tüneli < Yun. Lakhóma, savaşta düşman kale
ocaklarında taşları atmak için kazılan dar yer altı yolu, sıçan yolu; + -ci;
> Lağımcı, düşman kale ve siperlerini atmak için lağım kazan asker ve bu işle
Tufekčija ~ Tufekćija ~ Tufekdžija ~ Tufegdžija < Far. Tufeng > T. Tüfek + -ci/-çi + (i)ya;
bölümde verilmiştir);
Gazija < Ar. Gazv > Gaza > T. Gazi + -(i)ya; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
Ćato < Boş. Çatib < T. Kâtip < Ar. Ketb – Kitābet, yazmak > Kātib, bir resmî dâirede, bir
Ćatić < Boş. Çato < Boş. Çatib < T. Kâtip < Ar. Kātib;+ -iç;
Ćatović < Boş. Çato < Boş. Çatib < T. Kâtip < Ar. Kātib; + -oviç;
İtibarlı emirlere, birçok kuruluşun başındaki amirlere, yörelerin idaresini ellerine almış
kimselere verilen unvan. “Ağa, Moğolca kelimesi aka’dan gelmektedir. Anlamı ‘’büyük erkek
kardeş’’tir. Kelime sonraki zamanlarda ağabey anlamında kullanıma girmiştir. Dede Korkut
destanlarında, büyük kardeş ve büyük ve muhterem bey anlamını taşıyan ağa, günümüzde de
Anadolu’da köy ve kasabalarda kardeş anlamında kullanılmaktadır. Edebî Türkçe’de ağanın
bey kelimesi de ilâve ederek ağabey şeklinde kullanıldığı malûmdur. Moğollar’ın aka kelimesi
ise daha kaanlar döneminden itibaren bir unvan şeklinde kullanıldı. Çeşitli kaynaklardan da
anlaşılacağı üzere aka daha ziyade asil soydan olmayan, fakat hizmetleri sayesinde mühim
mevkîlere yükselen itibarlı, saygı duyulan devlet adamlarına verilen bir unvandı. Türk ve
Moğol devlet teşkilâtı geleneklerini kuvvetle devam ettiren Safeviler’de aka – ağa şeklinde
telâffuz edilerek en başta oymakların ileri gelenlerini ve büyüklerini ifade ederdi. Osmanlı
Devleti teşkilâtının genişleme ve gelişmesi üzerine ağa, askerî teşkilâtta en çok kullanılan
unvan haline geldi. Eyalet ve sancakların askerî valileri olan paşa ve beylerden sonra
imparatorluğun askerî teşkilâtındaki bütün âmirler, saray teşkilâtındaki kuruluşların başında
bulunanların ve hatta bazı mülkî reislerin bu unvanı taşıdıkları görülür“ (İ.A. cilt I 2009: 451-
452).
Aşağıdaki soyadlarda aga kelimesi özel isimlere eklenmiştir. Birleşik kelimenin soyada
dönüşmesi ile birlikte, soyad eki –iç’in eklenmesiyle aga kelimesinin son a sesi düşmüştür;
Abdulagić ~ Avdagić < Ar. Abdullah + -aga + -iç; iki soyad da Abdullah isminin küçültme
sesi düşmüştür;
Ahmetagić ~ Ahmedagić ~ Ahmagić < Ar. Hamd > Ahmed + -aga + -iç; üçüncü soyad
sesi düşmüştür;
Alagić < Ar. Uluvv > Āli + -aga + -iç; aga kelimesinin eklenmesiyle Ali isminin son i sesi
düşmüştür;
Arslanagić < T. Aslan – Arslan < Eski T. Arslan, yiğitlik, cesâret, sağlamlık, kuvvet gibi bu
hayvana has meziyetlere sâhip kimseler için kullanılan övgü sözü; + -aga + -iç;
Bečiragić ~ Bećiragić < Ar. Bekir, sabahları erken kalkmayı alışkanlık edinmiş kimse; + -aga
+ -iç;
Begtašagić < T. Bektaşi, kurucusu Hacı Bektâş Veli olan bektâşîlik tarîkatına mensup olan
Ćerimagić < Ar. Kerem, cömert olmak, şerefli olmak > Kerim, kerem sahibi kimse, cömert,
alicenap; ulu, büyük, şerefli, aziz; + -aga + -iç; ince ç (ć) < k ses dönüşmesi;
Džaferagić < Ar. Cafer, küçük akarsu, kurucusu Cafer es-Sadık olan Caferî mezhebine bağlı
Eminagić < Ar. Emn, korkusuz, güvenli olmak > Emin, güvenilir, inanılır, itimat edilir kimse;
Fazlagić < T. Fazlı < Ar. Fazl, fazilet sahibi olmak > Fazil, ahlakı, ilmi ve sahip olduğu
Fejzagić < Ar. Feyz, verimlilik, bolluk, bereket; niğmet, bağış, ihsan, kerem;
Fetahagić < Ar. Feth, açmak > Fettah, kapalı şeyleri, lutuf ve rahmet kapılarını açan;
+ -aga + -iç;
Hajdaragić < T. Haydar < Ar. Hayder, asıl anlamı arslan, Hz. Ali'ye lakap olmuş, onun
-iç;
Halilagić < Ar. Hullet, dostluk > Halil, sadık ve gerçek dost; + -aga + -iç;
Hasanagić < Ar. Hasan, güzel, iyi ve hayırlı iş, iyi davranma; + -aga, + -iç;
Husejnagić < T. Hüseyin < Ar. Huseyn, küçük güzel; + -aga + -iç; kelime Arapça'dan
Ibrahimagić < İbr. İbrahim, inananların babası, hakların babası; + -aga + -iç;
Idrizagić < Ar. İdris, meyvesi hoş kokulu, kerestesi güzel bir kiraz türü; ilim ve fende ileri
Islamagić < Ar. Selam – Selamet, kurtulmak, beri olmak > İslam, İslam dininden olan kimse;
Jašaragić < T. Yaşar, doğan çocuğun uzun olması dileğiyle konulan bir ad; + -aga + -iç;
Junuzagić < Ar. Yunus, denizlerde yaşayan memeli hayvan; + -aga + -iç;
Kasumagić < Ar. Kasm, ikiye bölmek, parçalara ayırmak > Kasim, ayıran, bölen, taksim
Lutvagić < Boş. Lutvo < Lutviya < T. Lutfi < Ar. Lutf, iyi muamele, iyilik, yumuşaklık,
Mahmutagić < Ar. Hamd, övmek > Mahmud, övülmüş methedilmiş, methe ve övgüye değer;
+ -aga + -iç;
Muhamedagić ~ Mehmedagić < Ar. Tahmid, pek çok övmek > Muhammed,
Muharemagić < Ar. Tahrim, yasaklamak, haram kılmak > Muharrem, İslam dininde kesin
olarak yasaklanmış, haram edilmiş şey; hicri senenin veya kameri yılın
Muminagić < Ar. İman, tasdik etmek, inanmak, boyun eğmek > Mumin, Allah'ın varlığına,
+ -aga + -iç;
Muratagić < Ar. İrade, dilemek, istemek, seçmek > Murad, erişilmek istenen, olması,
Omeragić < Ar. Omer, yaşama, yaşayış, hayat, canlılık; + -aga + -iç;
62
Osmanagić < Ar. Osman, bir tür kuş ya da ejderha; toy denilen, kazdan büyük bir kuşun
Rašidagić < Ar. Ruşd, doğru yolda gitmek > Raşid, olgun, erişkin; doğru yola giden,
Redžepagić ~ Ređepagić < Ar. Receb, Arabi ayların cemaziyelahir ile şaban arasında kalan
Salihagić < Ar. Salah, iyi, yaraşır, uygun olmak > Salih, elverişli, uygun, yaşar; yetkisi olan,
yetkili; dinin emrettiği hususlara uygun davranan, iyi amel sahibi, günah
Seferagić < Ar. Sefer, yolculuk, seyahat; gemi, uçak vb. taşıt araçlarının kalkış yerinden varış
yerine kadar yaptığı yolculuk; savaş için yapılan yolculuk, savaşa gidiş ve
yapılan savaş; kez, defa, kere; oturulan yerden normal bir yürüyüşle üç gün veya
on sekiz saat uzaklıktaki başka bir yere yapılan yolculuk; Allah sevgisiyle dolup
Selimagić < Ar. Selamet, kurtulmak, sağlam olmak > Selim, maddi ve manevi kusuru,
Selmanagić < Ar. Selman, barış içinde bulunma, huzur, erinç; + -aga + -iç;
Sinanagić < Ar. Sinan, kargı, süngü, ok vb. savaş aletlerinin keskin ve sivri ucu, ok temreni,
Skenderagić < T. İskender, padişah; M.Ö. 356-323 arasında yaşayan, Yunanistan, İran,
+ -iç;
Smailagić ~ Smajilagić ~ Smajlagić < İbr. İsmail, Tanrı'yı işiten; + -aga + -iç; her üç
Šabanagić < Ar. Şaban, Arabi ayların recep ile ramazan arasında kalan sekizincisi; bön,
Šačiragić ~ Šaćiragić < Ar. Şukr, nimet ve ihsan vereni övmek > Şakir, şükreden kimse;
Šahinagić < Far. Şahin, 55-60 santim boyunda, kanatları ve kuyruğu geniş, tüyleri benekli
ve çizgili, yaygın olarak yaşayan, pek çok türü bulunan, doğana benzer yırtıcı
Velagić < Ar. Velayet, idare etmek, işini üzere almak, sevmek > Veli, Cenab-ı Hakk'a yakınlık
mertebesini kazanmış olan seçkin kul, Allah'ın dostu ve sevgili kulu; + -aga + -iç;
gelmiş, Hersek bölgesindeki küçük şehir olan Blagay'a yerleşmiş ve soyu burdan
Zahiragić < Ar. Zuhur, aşikar olmak, görünmek > Zahir, meydanda olan, görünen, açık ve
belli olan şey; bir şeyin görünen tarafı, dış yüzü, dış görünüşü; + -aga + -iç;
Eski T. aba eçesi, babanın ağabeyi > abıca > abuca > amuca > amca; bir kimsenin babasının
erkek kardeşi; baba kardeşi yerine konan veya öyle imiş gibi kendisine saygı gösterilen kimse,
yaşça büyük erkek; erkek isimlerinden sonra kullanılan unvan sözü; orta yaşlı erkekler için
kullanılan hitap sözü; kelime Boşnakça’ya girdiğinde bir i sesi türemiş ve amica şeklini
benimsemiştir; amica kelimesi Boşnakça’da, eğer aile unvanını kasdediyorsa, isimden önce
gelir, örn: amica Salih, amica Ömer, amica Yusuf vb.; aşağıdaki soyadta amca unvanı isimden
sonra kullanıldığından dolayı, Türkçe kullanış şekli ile Boşnakça’ya geçtiği görülmektedir;
„Baba – bazı mutasavvıflara, tarikat şeyhleriyle halifelerine veya meczuplara verilen bir unvan.
Sevgi, saygı, fedakarlık ve himaye gibi ahlaki esaslar üzerine kurulan baba – evlat münasebeti,
çok eski zamanlardan beri din önderleriyle onlara tabi olan kişiler arasında bulunması gereken
iyi ilişkiler için örnek alınmıştır. İslam’ın ilk asırlarında din alimlerine, abid, zahid ve
mürşidlere baba unvanı verildiğine dair bir bilgiye sahip değiliz. 10. yüzyıldanitibaren çeşitli
tesir ve sebeplerle bazı meczuplarla münzevi sufilere bab veya baba unvanınınverilmeye
başlandığı görülmektedir. Anadolu fethedilmeden önce baba unavnı kullanılmaktaydı. Sünni
ve Şii tasavvuf alimlerin arasında da kullanılıyordu. Anadolu’nun fethedilmesiyle birlikte,
çeşitli şeyh, derviş ve dini mensuplarının bu topraklara gelmeleriyle beraber, baba kelimesi de
aynı manada bu bölgede kullanıma girmiştir. Aynı manasını da Osmanlı Devleti zamanında da
sürdürmüştür” (İA, 4. cilt 1991: 365-366). Osmanlılar’ın Bosna Hersek’e gelmeleriyle beraber,
bu unvan aynı manada Bosna dini tarikat mensupları arasında da benimsenmiştir.
Baş kelimesinden gelen bu unvan, Eski Türk ve Osmanlı Devleti’nden beri kullanılmıştır. Bir
topluluğu yöneten kimse, başkan, reis gibi anlamları taşımaktadır. Aynı meslekte bulunan veya
aynı işi yapan kişilerin başında bulunan, amir gibi bir anlamı vardır. Önceden işlenen askeri
unvanlarda da oldukça yaygındır (bknz. Askeri unvanlar). Aşağıdaki soyadlarda baş kelimesi
özel adlar ile birlikte kullanılmıştır. Boşnakça’ya başa şekli ile geçmiştir. Adları ile birlikte bu
unvanı taşıyan şahıslar, toplumun arasında önde gelen, amir, başkan gibi niteliklere sahiptiler.
Soyadı eki –iç’in eklenmesiyle beraber, başa kelimesinin son a sesi düşmüştür;
Alibašić ~ Bašalić < Ar. Ali + T. Başa + -iç; ikinci soyadta özel isim ile unvan yer
Avdibašić < Boş. Avdo < Ar. Abdullah + T. Başa + -iç; önceden de belirtildiği gibi, Avdo
Salihbašić ~ Salibašić < Ar. Salih + T. Başa + -iç; ikinci soyadta kelimenin son h sesi
düşmüştür;
Smailbašić < İbr. İsmail + T. Başa + -iç; aynı kökü taşıyan diğer soyadlardaki gibi, bu
“Bu unvan, Türkler’e ait olan eski unvandır. Türkmenler’de beg (bek), Doğu Türkçesi’nde big,
Kazaklar’da bī veya bīy şeklinde kullanılan bu eski Türk unvanı, Osmanlı Türkçesi’nde bey
şekli ile kullanıma girmiştir. Bu kelime ilk defa, Orhun kitabe ve Uygur metinlerde
rastlanmakta olup, çok sayıda Doğu ve Batı kaynaklarının verdiği bilgilere göre çeşitli Türk
devletlerinde, gerek Müslümanlığın kabulünden önce gerekse müslüman oluşlarından sonra bir
unvan olarak kullanılmıştır. Büyük Selçuklular’dan itibaren çeşitli Türk devletlerinde beg
unvanı Arapça emir karşılığı olarak kullanılmıştır. Beg kelimesi Osmanlı hakimiyetinden sonra,
Boşnakça’nın da yer aldığı Balkan dillerine girmiştir” (İ. A. 1992, cilt VI, syf 11 – 12). Bu
dillerde beg şeklini benimsemiştir. Beg kelimesi unvan olarak daima ismin sonuna gelmektedir.
Belirtilmesi gereken önemli unsur ise, beg kelimesi bugün Boşnakça dilinde
kullanılmamaktadır.
Alibegić ~ Alibegović < Ar. Ali + T. Beg + ilk soyad –iç eki, ikinci soyad ise –oviç eki
ile yazılmıştır;
Avdibegović ~ Avdibegovića < Boş. Avdo < Ar. Abdullah + T. Beg + -oviç; ikinci soyadın
olarak da sayılabilir;
Bečirbegović ~ Bećirbegović < Ar. Bekir + T. Beg + -oviç; k > kalın ç (č) / ince ç (ć);
Dževdetbegović < Ar. Cevdet, iyilik, hoşluk, tazelik, kusursuz olma; + T. Beg + -oviç;
Fejzibegović < Boş. Feyzo < Ar. Feyzullah + T. Beg + -oviç; ismin sonunda bir i sesinin
türemesi;
Fidajbegović < Ar. Fida, feda için hazır olan, fedakarlık yapan, feda eden (Škaljić 1966:
Hašimbegović < Ar. Haşim, kıran, ezen, parçalayan; haşmetli, gösterişli; + T. Beg + -oviç;
Isabegović < Ar. İsa, vasiyet etmek, vasi tayin etmek; + T. Beg + -oviç;
Nuhbegović < Ar. Nuh, Kur'an'da geçen peygamberlerden biri; + T. Beg + -oviç;
Nurbegović < Ar. Nur, gözle görülen aydınlık, maddi şeyleri görmeye yarayan ışık;
kalp gözüyle his ve idrak edilen gönül açıcı aydınlık, maddi olmayan
Resulbegović < Ar. Risalet, mektup veya elçi göndermek > Resul, peygamber, nebi;
Rifatbegić ~ Rifatbegović < Ar. Rif'at, yücelik, yükseklik, özellikle mevki yüksekliği;
Salihbeg ~ Salihbegović < Ar. Salih + T. Beg + -oviç; ilk soyad, herhangi bir soyad ekini
almamıştır;
Šahbegović < Far. Şah, padişah, hükümdar; büyük mutasavvıflara verilen unvan;
+ T. Beg + -oviç;
Uzeirbegović < Ar. Uzeyir, Kur'an-i Kerim'de geçen ad; + T. Beg + -oviç;
70
Kökü Eski Türkçesi’ne dayanan bu kelime, unvan olarak Osmanlı Devleti’nde kullanıma
girmiştir. Osmanlı Devleti zamanında, saray içerisinde ve saray dışında çeşitli görevlerde
bulunan komutan. Aynı zamanda, acemioğlanların başında bulunup onların çalışmalarını
gözetleyen (HODC 2004: 425).
Aşağıdaki soyadlarda, çavuş unavnı, özel isimlerle birlikte kullanılmıştır. Çavuş kelimesi
Boşnakça’ya girdiğinde, bir ses olayı gerçekleşmiştir, v sesi u sesine dönüşmüştür.
Avdičaušević < Boş. Avdo < Ar. Abdullah + Eski T. Çavuş + -eviç;
Muratčauš < Ar. Murad + Eski T. Çavuş; bu soyad, herhangi bir soyad ekini almayıp
Farsçası Kethuda olan bu unvan, Türkçe’ye geçtiğinde Kahya şeklini benimsemiştir. Bu kelime,
Osmanlı Devleti zamanında unvan olarak Türkçe şekli ile Balkan dillerine de geçmiştir.
Böylece Boşnakça’ya da giren bu unvan, Ćehaja (Çehaya) şeklini almıştır. Bazen kalın ç (č),
bazen ise ince ç (ć) ile yazıldığı görülmektedir. Ağadan sonra, orduda kahya sözü geçen en
önemli komutanlardan biriydi. Ordudaki tüm ceza ile ilgili işler kahya tarafından
yürütülüyordu. Acemilerin ve teknelerde görev yapanlarının işlerini en iyi kahya biliyordu
(HODC 2004: 425).
Aşağıdaki soyadlarda, kahya unavnı hem özel isim, hem de hayvan ismi ile birlikte soyad olarak
kullanmaktadır. Kahya kelimesine soyad eki –iç eklendiğinde, kelimenin son a sesi düşmüştür;
Kurtćehajić < T. Kurt + T. Kahya + -iç; soyadı taşıyanların rivayetlerine göre, ataları
soyadın aynı zamanda, kurt özelliğine sahip kimseye lakap olarak verildiği
tahmin edilmektedir;
Asıl kökü Yun. kelimesi aféndis < authentês'ten gelen efendi unvanı, Türkçe'den Arapça,
Farsça, Çek, İngilizce ve Boşnakça'nın da yer aldığı Balkan dillerine geçmiştir. Kelimenin
çeşitli anlamları vardır, sahip durumunda olan, buyruğu geçen, hükmünü yürüten, kendisine
uyulan kimse, sahip; erkek isimlerden sonra bey yerine kullanılan unvan sözü. Eski zamanlarda
bu unvan, din adamları, okumuş kimseler için kullanılırdı. Bosna Hersek'te dini cemiası
mensupları tarafından halen kullanılmaktadır. Çeşitli mevki ve makamlarda bulunan, dini
işlerini yürüten şahısların isminden sonra gelir, örğ. diyanet işleri başkanı, müftü ve camilerde
çocuklara dini dersleri veren kişiler için kullanılır. Kelime Boşnakça'ya girdiğinde, efendiya
şeklini benimsemiştir. Soyad eki –iç'in eklenmesiyle –(i)ya eki ve kelime sonundaki i sesi
düşmüştür;
Hifziefendić < Ar. Hifz koruma, saklama, muhafaza etme; ezberleme; Kur'an-ı Kerim'i
Hafız kelimesi asıl Ar. Hifz ‘korumak’ anlamındaki kelimeden türemiştir. Anlamı koruyan,
muhafaza eden kimsedir. Hafızlar, Kur’an-ı Kerim-i bütünüyle ezberlemiş olan ve ezberden
okuyabilendir.
Aşağıdaki soyadlarda hafız kelimesi özel isim ile kullanılmıştır. Bosna Hersek’te hafız
unvanıgenelde isimden önce gelmektedir; hafız Mensur, hafız İsmet, hafız Halid vb.;
Sabrihafizović < T. Sabri < Ar. Sabr, katlanılması zor olan haksızlık, sıkıntı, acı, hastalık,
veren şeylerden uzak durma, nefsin aşırı istek ve arzularına karşı koyma;
Kelimenin asıl kökü, efendi anlamındaki Far. kelimesi Hace’den gelmektedir. Dini hizmetlerde
görevli kimse, din görevlisi gibi anlamlar taşımaktadır. Hoca kelimesinin ardından soyad eki
–iç eklendiğinde, son a ses düşmüştür;
incedir;
ilk soyadta ismin k sesi kalın ç (č), ikinci soyadta ise ince ç (ć)
sesine dönüşmüştür;
Nezirhodžić < Ar. Nezir < Ar. Nezr, şarta bağlı vaat, adak adama; adak; + Far. Hoca + -iç;
Salihodžić < Ar. Salih + Far. Hoca + -iç; bir h sesinin düşmesi;
Asıl kökü, anlamı hükmetmek olan Ar. kelimesi kada’dan gelmektedir. Osmanlı Devleti’nde
kadılar Tanzimat’a kadar bütün davalara, Tanzimat’ın ilanından medeni kanunun kabulüne
kadar ise sadece boşanma, nafaka, miras vb. davalara bakarlardı; Kadılar Bosna Hersek’te,
Osmanlı Devleti zamanında bulunuyordu. Bosna Eyaleti’nin 1867 yılının Kanunu ile Kadılık
ve bununla beraber kadılar Bosna Hersek’te artık bulunmamaktadır (Aličić 1983).
Kelime Boşnakça’da kadiya şekli ile benimsenmiştir; soyad eki –iç’in eklenmesiyle, kelime
-(i)ya eki düşmüştür;
Arapça Halife kelimesinden türemiş kalfa kelimesi, bir zanaatta derecesi çırakla usta arasında
bulunan kimse, aynı zamanda da mimar yardımcısı anlamlarını taşımaktadır; kelime
Boşnakça’ya Osmanli Devleti zamanında geçmiştir. Artık kullanılmamaktadır. Soyad eki –iç’in
eklenmesiyle, kelime sonundaki a sesi düşmüştür;
Önceden de belirtildiği gibi, kökü belli olmayan bu kelime, T. beşe, ağabey, baş ağa’dan veya
Far. pay-i şah, şahın ayağı, şahın sağ kolu tamlamasından gelebilme ihtimali öne sürülmektedir.
Osmanlı Devleti zamanında mirliva (tuğgeneral)lara ve daha yüksek rütbedeki askerlerle
yüksek rütbeli sivil memurlara verilen resimi bir unvandır. Kelime, Omsanlı Devleti döneminde
Türkçe’den paşa şekli ile Boşnakça’ya geçmiştir. Artık unvan olarak kullanılmamaktadır.
Genelde özel isimden sonra kullanılır. Soyad eki –iç’in eklenmesiyle, kelime sonundaki a sesi
düşmüştür;
Hrustempašić ~ Rustempašić < Far. Rüstem + T. Paşa + -iç; ilk soyadta özel ismin başında
Zulfikarpašić < Ar. Zu, sahip + el, ve + fekar, yarık; + T. Paşa + -iç; iki parçalı;
Reis unvanı Bosna Hersek’te halen kullanılan bir unvandır. İslam Birliği Başkanı tarafından
kullanılan bir unvan ve sadece o görev için kullanılır. Asıl kökü Ar. Ri’aset, baş olmak
anlamındaki kelimeden gelmektedir. Bu kelimeden de re’is kelimesi türemiştir. Genel anlamı
baş, başkan, amirdir. Avusturya-Macaristan hükümeti, Müslüman dini kurumları üzerinde
kontrol sağlamak için, 1882 yılında yüksek dini başkan durumundaki reîsülulemâ makamını
oluşturdu. Reis ancak İstanbul’daki şeyhülislamdan dini görevi idra edebileceğine dair bir izin
(menşur) aldıktan sonra görevine başlayabilirdi. (İA VI cilt 1992: 302) Genelde şahsın isminden
önce kullanılır, lakin unvanlar Türkçe’de özel isimden sonra kullandığı için, aşağıdaki
soyadtaTürkçe şekli ile kullanılmıştır ve böylece soyad eki –oviç’in eklenmesiyle soyada
dönüşmüştür;
Alirejsović < Ar. Ali + Ar. Reis + -oviç; soyadtaki reis unvanı bugünkü anlamını taşımayabilir
çünkü Osmanlı Devleti zamanında, bu unvan çeşitli anlamlar taşıyordu, bir işte
Asıl kökü Far. kelimesi sipahi’den gelen bu kelime, asker anlamını taşımaktadır. Osmanlı
askeri teşkilatında değişik gruplar için kullanılmıştır. Bosna Hersek’in Osmanlı Devleti’nin
hükmü altına girmesiyle, kelime Boşnakça’ya da geçmiştir. Boşnakça’da spahiya şeklini
benimsemiş olup bazı ses ve biçim değişikliklerine uğramıştır. S ve p seslerinin arasındaki
bulunan i sesi düşmüş ve kelimenin sonuna Boşnakça yapı eki –(y)a eklenmiştir. Soyad eki-
iç’in eklenmesiyle –(y)a eki ile kelime sonundaki i sesi düşmüştür;
Derviş kelimenin kökü, aynı kökü içeren önceki soyadlarda incelenmiştir. İslam’ın Bosna
Hersek’e gelmesiyle, İslam’a ait tüm unsurlar Bosna Hersek halkı tarafından benimsenmiştir.
Böylece, İslami unvanlarına layık görülenlere, çeşitli unvanlar takılıyordu.
Dervišhalidović < Far. Derviş + Ar. Halid, hali, şekli ve sureti bozulmayan, değişmeyen, asli
durumu ve şekliyle devam eden, daimi; sonsuz, baki, ebedi; < Huld, uzun
“Hac kelimesi İbranice’de hag şeklindedir, ‘’bayram’’ anlamına gelen bu kelime ‘’bir şeyin
etrafında dönmek, dolanmak’’ manasındaki hvg kökünden türemiştir. Hac veya hag çok eski
bir Sami tabir olup İbranice’den başka Aramice’de ve Sabii dilinde de bulunmaktadır.
Kelimenin asıl anlamının ‘’bir şeyin etrafında dönme, dolaşma ve halka oyunu’’ olduğu, daha
sonra bayram manasını kazandığı belirtilmektedir. Arapça’da ‘’gitmek, yönelmek; ziyaret
etmek’’ anlamlarına gelen hac kelimesi, fıkıh terimi olarak imkanı olan her müslümanın
78
belirlenmiş zaman içinde Kabe’yi, Arafat, Müzdelife ve Mina’yı ziyaret etmek ve belli bazı
dini görevleri yerine getirmek suretiyle yaptığı ibadeti ifade eder. Bu ibadeti yerine getirenlere
Arapça’da hac (çoğulu huccac), Türkçe’de hacı denir” (İ.A. 1996, cilt XIV, syf 382). Kelime
Boşnakça’ya girdiğinde haciya şeklini benimsemiştir. Bugünlerde de kullanılmaktadır ve
genelde isimden önce gelir. İsimden önce kullanıldığında, -(y)a eki düşmektedir;
1.3.11.2.1. Yalın
Hadžiavdija ~ Hadžavdija < İbr. Hacı + Boş. Avdiya < Ar. Abdullah;
Hadžiabdić ~ Hadžiavdić < İbr. Hacı + Boş. Abdiya < Ar. Abdullah + -iç; soyad eki –iç’in
< İbr. Hacı + Boş. Avdiya < Ar. Abdullah + -iç; soyad eki –iç’in
Hadžiahmić < İbr. Hacı + Boş. Ahmo (hypocoristic) < Ar. Ahmed + -iç;
Bazı İslâm toplumlarında tanınmış din âlimlerine veya belirli seviyede öğrenim görmüş
kimselere verilen unvan. Monla, munla, ve mulla biçiminde de görülen kelimenin Arapça’da
‘’efendi, sahip, âmir’’mânasındaki mevlâdan geldiği kabul edilmektedir. Arapça’da
‘’efendimiz’’ anlamındaki mevlânânın değişikliğe uğramasından ortaya çıktığı düşünülen ve
daha eski bir kullanım olduğu sanılan monla (munla) kelimesindeki ‘’n’’ harfi zamanla ‘’l’’ye
dönüşmüştür. Molla unvanını alan kişinin bilgiyle dolu olduğu kabul edilerek mollanın
‘’doldurmak’’ anlamındaki mel’ köküne dayandığı da ileri sürülmüşse de (Gıyâseddin, s.857)
bu ihtimal zayıf görülmektedir. Tarih boyunca çeşitli İslâm toplumlarında görülen molla
kelimesi günümüzde en çok İran’da kullanılmaktadır. İran’da halk dilinde yazı yazmayı bilmese
de yazıyı okuyabilen kimselere molla denilmiştir (İA cilt 30 2005: 238). Bosna Hersek’te sözü
geçe mulla kelimesi, mevla kelimesinden türemiştir. Tahsil görmüş kişilere karşı özel saygıyı
ifade eden bir şekli de molla’dır. Sultan fermanlarında, üst düzeydeki kadılara, Sultan, mevlana
/ mevlana Saraybosna kadısı diye hitap etmektedir. Dolayısıyla, Bosna Eyaleti’nde çok sayıda
tahsil görmüş kişileri ifade eden mulla kelimesini ile Osmanlı Eyaleti’nde özel bir görevle
adanmış üst düzeydeki askeri kadısını ifade eden mulla kelimesini ayırt etmek gerekmektedir.
Kadılığın diğer kadılarına göre, mulla daha üstün bir otoriteye sahip olup, sık sık Mulla-
efendiya (efendi) veya Mulla u mahmeki (Mulla mahkemede) olarak da hitap edilmiş mulla’ya
karşı genel hürmet ve takdir belirgindi. Görevi değil de sadece eğitimliği ifade eden mulla
kelimesi, bu unvanı taşıyan kişinin özel ismi ile beraber kullanılıyordu. Bu unvan ilk başta en
üst düzeyde bulunan şeyh-ul-islam ve iki kazasker gibi devlet memurlarına aitti. Mulla kelimesi
sonradan kasabalarda da yaygınlaşmış ve saygın bir dini tahsiline sahip kişilere atfedilmiştir.
Bosna Eyaleti’nde, mulla kelimesi, Eyalet düzeyinde en üst düzeyde bulunan kadıyı ifade
etmekteydi (Gadžo-Kasumović 2008: 8-9). Kelime Boşnakça’da zamanla mula şeklini
benimsemiştir. Boşnakça’da çift ünsüz bulunmadığı için bir l sesi düşmüştür;
Mulabdić < Ar. Molla + Boş. Abdiya < Ar. Abdullah + -iç;
Kökü Eski Türkçe’ye dayanan bu kelime, aklı, dengesini kaybetmiş, kendine ve çevresine zarar
verebilme ihtimalinde bulunabilen kimse; mecnun, divane; aklını yerinde ve gereği gibi
kullanmayan; bir şeye aşırı düşkün kimse; normal sınırı aşan, sınır tanımayan, ölçüsüz gibi
anlamlar taşımaktadır. Aynı zamanda, kendini aşıp son derecede cesaret göstermek, öne çıkan
engellerin ölüm tehlikesini bile ihmal edip akla erişemeyen cesur davranışlarda bulunmak gibi
anlamları da ifade edebilmektedir. Bu anlamda da aşağıdaki soyadlarda da kullanılmıştır.
Kelime, Türkçe’den Boşnakça’ya asıl şekli ile geçmiştir. Soyadlarda özel isimlerden önce
kullanılmaktadır.
1.4.1.1. Yalın
Asıl kökü Farsça Kel olan bu kelime, hastalık veya saç dökülmesi sebebiyle başın saçsız kalmış
yeri, saçları dökülmüş olan, başında saç bulunmayan gibi anlamlar taşımaktadır. Kelime
Boşnakça’ya girdiğinde k sesi ince ç (ć) sesine dönüşüp kelime köküne Boşnakça sıfat eki –av
eklenmiştir. Böylece, kelime Boşnakça’da çelav şeklini benimsemiştir. Özel isimden önce
kullanılmaktadır;
Čelhasić < Far. Kel + Boş. Haso < Ar. Hasan + -iç;
Aynı kökü içeren önceki soyadta belirlendiği gibi, Türkçe olan bu kelime, bir usta veya çırağın
yanında çalışan erkek yardımcı gibi anlamı taşımaktadır. Bu anlamda da Boşnakça’yada
geçmiştir. Özel isimden önce kullanılmaktadır.
Kelime Eski Türkçe’den beri kullanılmaktadır. Siyah veya koyu renkli olan; esmer; kömür
renginde olan gibi anlamlar taşımaktadır. Aşağıdaki soyadlarda kara kelimesi özel isim ile
birlikte kullanılmıştır. Söz konusu anlamların yanı sıra, özel isim ile birlikte kullanıldığında
sert, titiz, bazen korku saçan, sözü her yerde geçerli olan bir kimseyi de ifade etmektedir.
1.4.5.1. Yalın
Karabdić ~ Karavdić < Eski T. Kara + Boş. Abdo/Avdo < Ar. Abdullah + -iç;
Kučukalić < Eski T. kiçig > kiçik – kiçük; kelime büyük sıfatının etkisiyle düz sıradan
benzerlerinden daha alçak, daha dar, daha kısa ve daha ufak olan; bir şeyin ufak
benzeri olan; sayı, nicelik, şiddet vb. bakımından az veya önemsiz olan; yaşı
daha az olan; nitelikleri bakımından değersiz, niteliksiz, adi; mevki, tesir, nüfuz,
Uzunalić < Eski T. Uzun, iki ucu arasında kendi ölçülerine göre fazla mesafe olan; başlangıcı
ile bitişi arasında fazla zaman bulunan, çok süren, çok zaman alan; boylu, boyu
fazla olan; uzun süre devam edecek şekilde, uzun müddet, uzun uzun;
Akbaba ~ Agbaba < T. Akbaba, dağlık yerlerde yaşayan, yüksekten uçan, gözleri çok keskin,
baş ve boynu çıplak, leş artıkları ile beslenen yırtıcı kuş; ihtiyar;
Aškraba < Soyad ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. Ayrıca bazı rivayetlere göre, soyadın Aşk ile
Čorbeg < T. Kör < Far. Kūr, görme duyusundan mahrum olan, görmeyen, âmâ;
+ Eski T. Bey;
sonradan soyada dönüşen bu lakap, bir zamanlar gözü görmeyen bir beye verildiği
tahmin edilmektedir;
Džinalija < T. Cin < Ar. Cinn, insanlar tarafından görülmeyip çeşitli biçimlere girerek ancak
sayılan bâzı işleri yapacak güce sâhip bulunduklarına inanılan gizli yaratıklara
verilen isim, ecinni; + T. Ali + -ya > Aliya, Boşnakça özel erkek isim;
bir zamanlar Aliya isimli bir şahsa, cin niteliklerine sâhip olduğu için bu lâkab
Đulaga < Far. Gul, gül ağacının güzel kokulu, pek çok çeşidi bulunan çok makbul çiçeği; gül
Büyük bir ihtimalde, söz konusu soyadını taşıyanların ataları, güllerle ilgilenen, gül
seven, veya sevimli bir aga olduğundan dolayı kendisine bu lakab verilmiştir;
Hazrolaj < T. Hazır olmak, hazır durumda bulunmak; < Ar. huzur > hazir, hazır olmak, bir
soyad ile ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte, kelime lakap olarak sürekli hazır
şekilde bulunmuş, hatta askeri görevinde veya günlük hayatında ‘’hazır ol’’ i
Karabeg < Eski T. Kara + Eski T. Beg; lakap olarak kullanılmış bu birleşik kelime, hem
her yerde geçen bir beye lakap olarak verildiği tahmin edilmektedir;
Karađuz < T. Karagöz, deve derisi veya mukavvadan yapılmış insan şekillerini, hayvan,
ev, tasvirlerini, arkadan ışık vererek bir beyaz perde üzerine aksettirmek ve
oyunu, hayal oyunu; bu oyunun iki baş kişisinden, oyuna adını veren ve halkın
aklıselîmini, ahlak anlayışını temsil edeni, tok sözlü ve dürüst olan; söz konusu
benimsemiştir;
Karahodža < Eski T. Kara + Far. Hoca, bu lakap camide görev yapan, esmer
olduğundan veya tavrı sert, titiz, çocuklar ve diğer yetişkinler tarafından korku
ama aynı zamanda da sonsuz saygı ifade eden bir hocaya verilmiş olup, nesli
Kodžaga < Eski T. T. Koca, ihtiyar; ölçüleri emsâlinden çok daha büyük olan, büyük,
geniş ve iri; yaşça büyük, yaşlı; büyük, ulu, kıymetli meziyetleri olan;
+ Moğ. Aka; lakap, koca anlamının özelliklerini taşıyan bir ağaya verildiği
Akagić < Eski T. Āk, kar renginde olan rengin adı, beyaz; bazı şeylerin beyaz olan kısmı;
beyaz leke; duru, lekesiz, temiz, beyaz; temiz, namuslu, asil; + Moğl. Aka + -iç;
lakap, temiz ruhlu, iyi niteliklerini taşımış bir ağaya verildiği tahmin edilmektedir;
Čirkinagić < T. Çirkin < Far. Çirk, kir > Çirk-in, kirli; göze ve kulağa hoş gelmeyen, bet,
soyad bir zamanlar çirkin olan bir ağaya lakap olarak verildiği tahmin
edilmektedir;
Čolakhodžić < Eski T. Çoluk < Çol-mak, sakatlanmak > Çolak,bir kolu veya eli sakat olan
kimse; + Far. Hoca + -iç; soyad eki –iç'in eklenmesiyle hoca kelimesindeki
son a sesinin düşmesi; lakap, bir zamanlar çolak olan bir hocaya verildiği
tahmin edeilmektedir;
Čorhodžić < T. Kör < Far. Kūr, görme duyusundan mahrum olan, görmeyen, âmâ;
Far. Hoca + -iç; kalın ç (č) < k ses değişmesi; soyad eki –iç’in eklenmesiyle
hoca kelimesindeki son a sesinin düşmesi; bir zamanlar görme engelli olan bir
soyad, bir zamanlar cin niteliklerini taşıyan Ali isminde bir şahsa lakap olarak
Đulabić < Far. Gul + Far. Ab, su > gul-ab, gül suyu; ince c (đ) < g ses değişmesi;
bu kelime lakap olarak gül suyu ile ilgilenen, gül suyunu seven birine verildiği
tahmin edilmektedir;
Đulalić < Far. Gul + Ar. Ali + -iç; ince c (đ) < g ses değişmesi; soyad eki iç’in eklenmesiyle
bir i sesi düşmüştür; lakap, bir zamanlar Ali isimli birine, gül ile ilgilendiği, gül
Harambašić ~ Arambašić < Harambaša < Harambaşı, haydutların başında olan, haydut
< Ar. Haram, dinin kesin bir delille yasakladığı, işlenmesi azabı,
Karabašić < Eski T. Kara + Eski T. Baş + -iç; bu birleşik kelime, lakap olarak karabaşlı,
Karahodžić < Eski T. Kara + Far. Hoca + -iç; soyadın anlamı önceden verilmiştir;
Kurtagić < T. Kurt, bir yeri veya işi çok iyi bilen kurnaz kimse; + -aga + -iç;
Soyad, bir zamanlar kurdun niteliklerini taşıyan bir ağaya lakap olarak verildiği
tahmin edilmektedir;
90
Mumbašić < Far. Mūm, bal mumu, erimiş iç yağı, parafin, stearik asit gibi maddelerden
ortasına yerleştirilmiş bir fitili üst kısmından yakmak suretiyle kullanılan basit
sonradan soyada dönüşmüş bu lakap, mum ile ilgilenen, mum toplayan bir
Šečeragić ~ Šećeragić < T. Şeker < Far. Şeker < Hint.; (anlam Yemek Adları bölümünde
Šećerkadić < T. Şeker < Far. Şeker < Hint. ; (anlam Yemek Adları bölümünde verilmiştir);
sonradan soyada dönüşen bu lakap, bir zamanlar şeker seven veya şeker gibi
Turčinhodžić < Eski T. Türk, güç, kuvvet; güçlü, kuvvetli; ana yurdu Orta Asya olan,
lakap, Türkiye’den gelen, asılı Türk kökenli olan, Türk niteliklerini taşıyan
bir hocaya verildiği tahmin edilmektedir; soyad eki –iç’in eklenmesiyle hoca
edilmektedir;
lâkap, gül ile ilgilenen, gül seven ama aynı zamanda da gül gibi sevimli
Elmazbegović < Ar. El-mās < Yun. Adamas, yenilmez, mağlup olmaz; billurlaşmış saf
karbondan ibaret, çok sert, çok kıymetli parlak taş; cam kesmeye yarayan
soyad, bir zamanlar elmas ile uğraşan, elmas toplayan veya seven bir beye
Karabegović < Eski T. Kara + Eski T. Bey + -oviç; soyadın anlamı ile ilgili bilgi önceden
verilmiştir;
Karađozović ~ Karađuzović < T. Karagöz + -oviç; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
Šećerbegović < T. Şeker < Far. Şeker < Hint. + Eski T. Bey + -oviç;
sonradan soyada dönüşen bu lakap, bir zamanlar şeker seven, şeker gibi tatlı
1.6. Şahsın Unvanı, Adı, Mesleği ile Yapılmış Tam Adından Türemiş Soyadlar
1.6.1. –iç soyad ekini almış soyadlar
sonradan soyada dönüşen bu birleşik unvan, beg ve aga niteliklerini taşıyan bir
başlanmıştır;
derviş ve kadı unvanlarına sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
hacı ve aga niteliklerine sahip olan bir kimseye verilen bu birleşik unvan, nesli
başlanmıştır;
93
Ali isimli bir kimseye hacı ve aga niteliklerinden dolayı verilmiş bu birleşik
Hadžialijagić ~ Hadžalijagić < Ar. Hacı + Boş. Aliya + Moğ. Aka + -iç;
asıl kökü Ali isminden gelen Aliya isimli bir kimseye hacı ve
başlanmıştır;
Hadžiavdagić < Ar. Hacı + Boş. Avdo < Ar. Abdullah + Moğ. Aka + -iç;
asıl kökü Abdullah isminden gelen Avdo isimli bir kimseye hacı ve aga
hacı ve bey niteliklerine sahip bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan, nesli
hacı ve dini niteliğini taşıyan, derviş ve şeyh adaylarına verilen dede niteliğine
sahip bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan, nesli tarafından soyad olarak
kullanılmaya başlanmıştır;
hacı ve efendi niteliğine sahip bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan, nesli
hacı ve kadı niteliklerine sahip bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan, nesli
Hadžikadunić < Ar. Hacı + Eski T. Kātūn < Soğd. Hātūn < hātēn, ev işleri ve ev
hanımlar için kullanılan unvan sözü; hanım, bayan anlamında hitap sözü;
+ -iç;
başkaları tarafından saygı görülen, hacı gibi dini niteliklerine sahip olan bir
kadını belirtmektedir;
hacı, kalfa ve aga niteliğine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik
başlanmıştır;
Hadžimujagić < Ar. Hacı + Boş. Muyo < Ar. Mustafa + Moğ. Aka + -iç;
asıl kökü Mustafa isminden gelen Muyo isimli bir kimseye, hacı ve aga
hacı ve mula niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
hacı ve paşa niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
hacı ve pir niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan, nesli
hacı ve sipahi niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
hafız ve aga niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan, nesli
hafız ve kadı niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
Imamagić < Ar. İmam, cemaatle kılınan namazlarda en önde duran ve namaz kılınırken
imam ve aga niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
paşa ve aga niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan, nesli
paşa ve efendi niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
pir ve aga niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu unvan, nesli tarafından
derviş ve bey niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
gazi ve bey niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
kullanılmaya başlanmıştır;
hacı ve hafız niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
hafız ve bey niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
mula ve bey niteliklerine sahip olan bir kimseye verilmiş bu birleşik unvan,
Pašanbegović < T. Paşa + -n > Paşan, özel erkek isim de olabilir; paşa kelimesini
bir zamanlar paşa ve bey niteliklerini taşıyan bir şahsa verildiği tahmin
edilmektedir;
Reijzbegović ~ Reizbegović < Ar. Reis – Reyis (günlük dil) + Eski T. Bey + -oviç;
başlanmıştır;
99
Bu soyadlar en meşhurdur. Türk leksik temelleri bu soyadlarda çok fazladır. İlk başta kişiler
için lakap olarak kullanılmaya başladığında, bu soyadlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun
hizmetinde olan veya Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti altında bulunan bölgelerde el
sanatlarıyla uğraşan kişilere veriliyordu. Bu kişiler, sonradan söz konusu soyadalarını taşıyan
kişilerin ataları olarak biliniyordu.
Maddi kültürel mirasın önemli parçası olan zanaatların, özellikle de kaybolmuş zanaatların,
Sırpçada izlerini soyadları aracılığıyla görebilmekteyiz. Abadžija, Ekmečić, Kazazović,
Kalajdžijić (Kalajdžić), Terzija (Terzić), Tufegdžić gibi soyadları, eskiden abacı, ekmekçi,
kazaz, kalaycı, terzi, tüfekçinin var olduğunu ve bu zanaatkârların günlük hayatın vazgeçilmez
parçası olduğunu bize göstermektedir. Bugün Sırpçada sadece soyadlarında yaşayan “ayvaz”
kelimesi Türkçe halk ağızlarında yaşamaktadır (Özek, Đinđić 2017: 82).
1.7.1. Yalın
Berber < Far. Berber, saç ve sakalın kesilmesi, taranması ve yapılması işiyle uğraşan veya
bunu meslek edinen kimse, erkek berberi, perukar; bu işin yapıldığı dükkan;
Čirak < T. Çırak < Far. Çirāġ < Çerāġ, mum, meş’ale gibi ışık veren şey;
bir ustanın yanında zanâat veya sanat öğrenen kimse, şakirt; bir dükkanda ayak
Đulderen < T. Gül < Far. Gul, gül ağacının güzel kokulu, pek çok çeşidi bulunan, çok
makbul çiçeği; gül ağacı; + Far. –der-en; gül toplayan, gülleri derleyen;
Ećim < T. Hekim < Ar. Hakim, mesleği hastalıkları teşhis ve tedavi etmek olan kimse, tıp
doktoru, tabip;
100
Halač ~ Halać < T. Hallaç < Ar. Halc, pamuğun çiğit denilen tanesini çıkarmak > Hallāc,
pamuk veya yünü bu iş için yapılmış bir aletle, tokmak ve yay ile kabartan
kimse, pamuk atıcısı; ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ince ç (ć) ile
yazılmıştır;
görevli kimse; < Ar. Hazine, toplu halde bulunan altın, gümüş,
tutan;
Kasap < T. Kasap < Ar. Kassāb, koyun, kuzu, sığır, dana gibi eti yenecek dört ayaklı
Kazaz < T. Kazaz < Ar. Kazzāz, ham ipeği işleyen, iplik ve ibrişim durumuna getiren kimse;
Matrak < T. Matrak, kalın sopa; acemi erlerin talim yaparken silah gibi kullandıkları, baş
tarafı armut biçiminde, üzeri deri kaplı kalınca değnek, bir çeşit lobut, mıtrak;
Mudželet < T. Mücellit, cilt yapan kimse, ciltçi; < Ar. Mucellid < Teclid, ciltlemek;
Mujezin < T. Müezzin, namaz vakitlerini haber vermek için ezan okumakla görevli kimse;
Muršed < T. Mürşit – Mürşid, rehber, kılavuz, önder; hak ve hakikate erişme yolunda
müritlerine örnek olan, onları irşat eden, rehberlik eden kimse, şeyh;
Nakaš < T. Nakkaş, renkli resim ve tezyînat yapan sanatkar, kitapları resimleyen, kap ve
Sarač < T. Saraç, at takımları, eyer ve koşum yapan veya satan kimse; meşin ve
Tabak < T. Tabak, deri sepileyen kimse, sepici, debbağ; < Ar. Debbāg;
Tabak mesleği, Osmanlı Devleti zamanında, Saraybosna’da çok meşhur bir zanaat
idi. Soyadın yanı sıra, bugünlere kadar, kavram, sokak isminde de korunmuştur –
Bakalović < Ar. Bakkāl, sebze satan kimse < Bakl, sebze + -oviç;
Bazardžanović < T. Bezirgân < Far. Bāzārgān > Bāzergān > Bezirgān, tüccar, tâcir;
Čaršimamović < T. Çarşıimamı < Far. çehār > çār, dört + sū, taraf, cihet
> çār-sū > çārşū > çarşı, çeşitli dükkanların bulunduğu, üstü açık veya
edilebilmektedir;
koyun, keçi, manda, sığır gibi ehlî hayvan sürülerini güdüp otlatan kimse;
Ćatibović < T. Kâtip < Ar. Ketb – Kitābet, yazmak > Kātib + -oviç;
Bir resmi dairede, bir kurumda veya bir kişinin yanında yazı yazmakla görevli
Bir ilin maliye işlerine bakan sorumlu memur, Maliye Bakanlığı’nın o ildeki
yüksek memur;
Džerahović < T. Cerrah < Ar. Cerh, yaralamak > Cerrāh + -oviç;
uzmanlık alanı ameliyat yapmak olan hekim, operatör; eskiden tıp öğrenimi
Kasapović < T. Kasap < Ar. Kassāb + -oviç; (anlam önceden verilmiştir);
Kazazović < T. Kazaz < Ar. Kazzāz + -oviç; (anlam önceden verilmiştir);
Muderizović < T. Müderris < Ar. Tedris, ders vermek > Muderris + -oviç;
Muhasilović < T. Muhassıl, meydana getiren, ortaya çıkaran, üreten, hâsıl eden; Osmanlı
maliye teşkilatına bağlı vergi tahsildarı; < Ar. Tahsil, elde etmek, toplamak
16. yüzyıla ait kaynaklara göre, bu isim, vergi toplayanlar için kullanılmıştır.
Bir zamanlar sonra, 18. yüzyılda, vergi toplamanın yanı sıra, isim, idari
yılında, Meclis-i Vâlâ’nın verdiği kararla, muhassıl olan kişiye tüm vergileri
Muhurdarević < T. Mühürdar < Far. Muhr + Dār, sahip ve malik olan > muhr-dār + -eviç;
katip;
Mujezinović < T. Müezzin < Ar. Mu’ezzin + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
bir devletin, bir askeri birliğin şeref ve gururunu temsil eden, kenarları
Saračević < T. Saraç < Ar. Serrac + -eviç; (anlam önceden verilmiştir);
Tabaković < T. Tabak < Ar. Debbāġ + -oviç; (anlam önceden verilmiştir);
Bakalbašić < T. Bakkal < Ar. Bakkāl + Eski T. Baş, > Bakkalbaşı + -iç;
Kalfić < T. Kalfa < Ar. Halife + -iç; (anlam önceden verilmiştir);
Kasabašić < T. Kasap < Ar. Kassab + Eski T. Baş > Kasapbaşı + -iç;
Kazazić < T. Kazaz < Ar. Kazzaz + -iç; (anlam önceden verilmiştir);
105
Nalbantić < T. Nalbant < Ar. Na’l, nal + Far. Bend, bağlayan, takan > na’l-bend + -iç;
bir malın satışının yapılacağını veya herhangi bir şeyi halka bildirmek için çarşı
pazar gibi kalabalık yerlerde yüksek sesle bağırmakla görevli kimse; satışlarda
aracılık yapan kimse; aynı zamanda ağa unvanına sahip bir tellal;
Bojadži < Eski T. bodug < bodu – mak, boyamak, d ~ y gelişimi ve u ~ a değişimiyle boya;
madeni, bitkisel veya sentetik madde; renk; yüz tuvaleti, makyaj; + -cı;
> Boyacı, boya yapan, boya satan kimse; boyama işini meslek edinen kimse;
Devedži < Eski T. teve – tevey, teve’nin Moğolca temegen’den geldiği bazı dilciler tarafından
ileri sürülmüştür;
geviş getiren memelilerden, sırtı bir veya iki hörgüçlü, eti yenip sütü içilen,
+ -ci > Deveci, deve sürücüsü, deve kervanını güden kimse, sarvan; Yeniçeri
1.7.5. Türkçe yapım eki –çi / -ci ile soyad eki –iç’i almış soyadlar
Abadžić < Ar. Abā, yünden dokunmuş, çok sağlam, eskiden daha ziyade küçük esnafın ve
fakir kimselerin giydikleri potur, hrka, cepken, palto, terlik vb. şeyler yapılan,
çoğunlukla deve tüyü renginde bir çeşit kaba kumaş, kaba çuha; bu kumaştan
yapılmış bol ve geniş giyecek, hırka, cüppe; derviş hırkası; abadan yapılmış;
+ -ci + -iç;
> Abacı, aba denen kumaşı yapan, bu kumaştan giyecek şeyler diken veya bunları
satan esnaf;
Ajnadžić < T. Ayna < Far. Āyine, karşısındaki şeylerin görüntüsünü aksettiren, özellikle
Arabadžić < kelimenin kökü kesi belli değildir; Türkçe kelime olan araba imlâsıyle
< T. Araba, at, eşek, öküz gibi hayvanlar tarafından çekilen, yük ve insan
taşıyan tekerlekli kara taşıtı; motorla işleyen tekerlekli kara taşıtı, otomobil;
> Arabacı, at arabası, motorla işleyen tekerlekli kara taşıtını süren kimse;
içermektedir;
107
Arpadžić < Eski Türkçe’den bu yana kullanılan bu kelimenin Hint-Avrupa dillerinden geldiği
tahmin edilmektedir;
hayvanlara yem olarak verilen bir tahıl cinsi; bu bitkinin tanesi; + -ci + -iç;
kimse;
Aščić < kelime, Eski Türkçe’den beri kullanılmaktadır. Kökü, Türkçe veya Farsça’dan
< Eski T. Aş, yenilmek üzere pişirilmiş yiyecek, temek, taam; muharrem ayında
> Aşçı, yemek pişirmeyi meslek edinmiş olan, konaklarda ve evlerde yemek
pişirmekle görevli kimse, ahçı; yemek pişirip dükkanında para ile yediren ve
Biberdžić < T. Biber < Yun. Pipéri < Sans. Pippali + -ci + iç;
Bičakčić ~ Bičakćić < Eski T. bıç-mak, biçmek > Bıçak, bir sap ve kesici bir mâdenî
kısımdan meydana gelen kesme aleti; ilk soyadtaki –çi eki kalın ç (č),
ikinci soyadtaki –çi eki ise ince ç (ć) sesi ile yazılmıştır; + çi + -iç;
> Boyacı, boya yapan, boya satan kimse; boyama işini meslek edinen kimse;
108
Bulgurdžić < T. Bulgur – kökü kesin belli değildir; buğdayın kaynatılıp kurutulduktan ve
barınmak maksadıyle yere çakılmış kazıklara keçe, kalın bez, kıl dokuma veya
> Çadırcı, çadır yapan veya çadır satan kimse; Yeniçeri ocağında çadır
Čamdžić < Ar. Şem, mum; < şem > şam > şam ağacı, çıra ağacı > çam ağacı’nın kısaltılmış
şekli çam, çamgiller denen büyük bitki familyasını meydana getiren, iğne
> Çamcı, çam ile ilgilenen, çam yetiştiren, çam satan bir kimse;
109
Čibukčić < Eski T. Çıp, ince dal > çıp + ı + k > çıbuk > çubuk, maden veya herhangi bir sert
maddeden sopa biçiminde dar, ince ve düz parça; küçük ve ince ağaç dalı, ağaç
olmak üzere toprağa dikilen körpe dal; tütün içmek için kullanılan ekseri yasemin,
kiraz, gül, pelesenk gibi ağaçlardan yapılan uzun ağızlık; kumaş üzerinde top
boyunca devam eden uzun düz çizgi; bir gemide ana direğin üzerine konan ikinci
> Çubukçu, tütün içiminde kullanılan çubukları yapan veya satan kimse;
görevli kimse;
Čizmedžić < T. Çiz-me (çöz-me) edik, çözülüp bağlanmak suretiyle giyilen pabuç’un
kısaltması; ayağı bacakla birlikte örtüp koruyan bir çeşit uzun ayakkabı;
+ ci + -iç;
Čorbadžić ~ Čorbađić < T. Çorba < Şorba, Far. Şūr, tuzlu + Ābā > Bā, yiyecek;
ilk soyadta –ci eki kalın c (dž), ikinci soyadta –ci eki ince c (đ)
Čurčić ~ Ćurćić < T. Kürkçü < Eski Türkçe’den beri kullanılan bu kelimenin kökü belli
değildir; < Eski T. Kürk, işlendiği zaman giyecek yapmak için kullanılan
> Kürkçü, kürk alıp satan, bu işin ticaretini yapan kimse; kürkleri manto,
Ćilimdžić < T. Kilim < Far. Gilim, zemine veya sedir, divan vb. yerlere serilen, çeşitli
renklerde motif ve çizgilerle süslü, halıdan daha ince, havsız, kıl veya yün
Degirmendžić < Eski T. Tegirmen < Tegir-mek, döndürmek; iri ve taneli şeyleri öğütmeye
yarayan, elle veya su, rüzgâr, elektrik vb. bir güçle çalıştırılan âlet; içinde
Demirdžić < T. Demir < Eski T. Temür > Demür > Demir; (anlam Maden Adları
Devedžić < T. Deve < Eski T. Teve – Tevey (anlam önceden verilmiştir); + ci + -iç;
Dovadžić < T. Dua < Ar. Du’ā, güçsüzlük, ihtiyacını ortaya koyarak Allah’a yalvarma, bir
> Duacı, biri veya bir şey için dua eden kimse;
111
Džamdžić < Far. Cām, silisli kumun soda ve potas katılarak ateşte eritilmesiyle elde edilen
şeffaf, sert ve çabuk kırılır madde, sırça; bu maddenin pencere, kapı, dolap gibi
> Camcı, cam takmayı meslek edinmiş kimse; cam îmal eden, cam ticareti
yapan kimse;
Đumrukčić < T. Gümrük < Yun. Kumérkion < Lat.; bir ülkeye başka ülkelerden giren veya
bir ülkeden başka ülkelere çıkan ve yasaların tanıdığı ayrıcalıklar dışında kalan
her türlü eşyâdan alınan vergi, resim; ülkeye girip çıkan malları kontrol etmek
> Gümrükçü, gümrükte görevli kimse; başkalarına ait eşyaları bir ücret
komisyoncusu;
Elčić < T. Elçi < Eski T. İl, ülke, yabancı ülke > İl + çi; bir devleti diğer bir devlet katında
temsil eden kimse, sefir; belli bir hususu konuşmak üzere bir taraf adına diğer tarafa
Halvadžić < T. Helva < Ar. Halvā, un veya unlu maddelerle şeker ve yağdan yapılan,
Hamamdžić < T. Hamam < Ar. Hammām, yıkanılacak yer; + -ci + -iç;
Jemendžić < Ar. Yemenī, üzerine kalıpla desen basılıp elle boyanan ve kadınlar tarafından
başa bağlanan tülbent; kısa kenarlı hafif bir pabuç çeşidi; bir tür hafif ve kaba
Jezidžić ~ Jeziđić < T. Yaz-ı < Yazu < Yazıġ, yazmak işi, düşüncelerin belli işaretlerle tespit
meydana gelen işaretler sistemi; yazma tarzı; yazılmış şey; herhangi bir
konuda kaleme alınmış ilim, fikir veya sanat eseri, makale, fıkra vb.;
+ -ci + -iç; e < a ses değişmesi; ilk soyadta –ci eki kalın c (dž), ikinci
Kafedžić ~ Kafeđić ~ Kahvedžić < Ar. Kahve, içecek şey, şarap; kök boyasıgillerden bir
Kalajdžić < Malezya’da kalay yataklarının bulunduğu Kuala Lumpur şehrinin Kuala adından
< Kalay, yumuşak, gümüş beyazı renginde, düşük sıcaklıklarda kolayca eriyen,
üstünde 7.2, erime derecesi 232˚, atom ağırlığı 118,70, atom numarası 50,
Kapidžić < Eski T. kapıġ > Orta T. kapuġ > kapu > kapı < kap-mak (~kapa-mak), bir yere
girilip çıkılırken içinden geçilen yer; giriş çıkışı sağlamak için bir yere
yerleştirilen, tahta yahut demirden iki veya tek kanatlı açılır kapanır düzen;
+ -ci + -iç;
> Kapıcı, gireni çıkanı çok olan büyük binalarda, apartman ve iş yerlerinde kapıyı
Kestendžić ~ Kestenđić < T. Kestâne < Yun. Kastanoia + -ci + -iç; (anlam Yemek
Kujundžić < T. Kuyum, değerli metal ve taşlardan yapılan süs eşya; + -ci + -iç;
> Kuyuncu, değerli metal ve taşlardan bilezik, küpe vb. süs eşyası yapan veya
Menzildžić < Ar. Nuzūl, inmek, konmak, konaklamak > Menzil, yolcuların konakladıkları
yer, konak yeri, konak; iki konak arasındaki uzaklık, bir konaklık mesafe,
normal yürüyüşle bir günlük yol; varılacak yer; rütbe, mevki, makam; oturulan,
> Menzilci, eskiden posta hizmetlerinde menzil atları ile haber götüren kimse,
Mumdžić < Far. Mūm, bal mumu, erimiş iç yağı, parafin, stearit asit gibi maddelerden daha
yerleştirilmiş bir fitili üst kısmından yakmak suretiyle kullanılan basit bir
Nalčadžić < T. Na’l-çe > Nalça, daha fazla dayanması için ayakkabıların ökçesine çakılan
Pilavdžić < T. Pilâv < Far. Pelāv + -ci + -iç; (anlam Yemek Adları bölümünde verilmiştir);
Sahačić ~ Sahadžić < T. Saat < Ar. Sā’at, gece ile gündüzden meydana gelen bir günün
yirmi dörtte birine eşit olan altmış dakikalık zaman birimi; günün
zamanı göstermeye yarayan âlet; + -çi/-ci + -iç; bir a ile son t sesinin ilk
soyad –çi eki, ikinci soyad ise –ci eki ile kullanılmıştır;
Samardžić < T. Semer < Yun. Samari, yük bağlamak veya üzerine binebilmek için merkep,
katır vb. hayvanların sırtına konan, ağaç iskeletli bir çeşit kaba eyer; sırt
Skeledžić < T. İskele < Yun. Skala, deniz taşıtlarının yanaşması için yapılmış, kıyıdan denize
doğru uzanan tahta veya beton yer; üstüne çıkılıp yüksek yerlerde çalışılması için
yapıların dış kısmına geçici olarak kurulan, kereste veya demir borulardan kat kat
> Suyolcu, Osmanlı Devleti döneminde şehre içme suyu getirilen su yolları ile,
Taščić < Eski T. Tāş, yeryüzünün sertleşmiş ve katılaşmış tabakalarında bulunan, içindeki
maden, tuz ve oksitlere göre değişik renkte ve değişik birleşimdeki çok sert cisim;
> Taşçı, taş ocağında taş çıkaran veya taş satan kimse; taş yontan kimse;
Teskeredžić < Ar. Tezkire, küçük mektup, pusula; bir iş için izin verildiğini bildiren veya bir
Tutundžić < Eski T. Tütün, duman < tüt-mek; patlıcangillerden, birleşiminde nikotin bulunan
otsu bitki; bu bitkinin kıyılıp kurutulduktan sonra sigara veya puro şeklinde
> Tütüncü, tütün yetiştiren veya satan kimse; sigara vb. ni satan kimse; bunların
Zildžić < T. Zil, küçük madeni bir çanla buna vuran bir tokmaktan oluşan, elle veya başka bir
düzenle işletilen haber verme ve uyarma aracı; teflerin kenarına takılan veya
madeni pullara verilen isim; < Far. Zir, sazda ince sesli tel; + -ci + -iç;
1.7.6. Türkçe meslek yapım eki –çi / -ci ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış
soyadlar
Bojadžija < Eski T. Boduġ < bodu-mak, boyamak; d ~ y gelişimi ve u ~ a değişimiyle boya;
Čamdžija ~ Ćamdžija < Ar. Şam ağacı > Çam ağacı > Çam + -ci + -ya; (anlam önceden
Čivčija ~ Čivćija < T. Çivi (kökü belli değildir), bir şeyi diğer bir şeye tutturmak için maden
veya ağaçtan bir ucu sivri, diğer ucu başlı olarak yapılmış ufak çubuk,
isim; + -çi + -ya; ilk soyadta –çi eki kalın ç (č), ikinci soyadta ise
Čurčija < Eski T. Kürk (kökü belli değildir); + -çi + -ya; kelimenin kökü önceden
incelenmiştir;
(Žujo 2004:199). Eskisi kadar meşhur olmasa da, mu meslek halen var olmaktadır;
Dovadžija < T. Dua < Ar. Du’ā; + -ci + -ya; (anlam önceden verilmiştir);
Eskidžija < T. Eskici, çeşitli eski eşyâ ve özellikle giyim eşyâsı alıp satan kimse; eski
Furundžija < T. Fırın < Yun. Phournos, ekmek, simit, börek vb. hamur işlerini pişirmeye
ısıtmaya yarayan mutfak aleti; ekmek, pasta vb. hamur işlerinin pişirildiği ve
Halvadžija < T. Helva < Ar. Halvā + -ci + -ya; (anlam önceden verilmiştir);
Kalajdžija < T. Kalay < Malezya’nın Kuala Lumpur şehrinin Kuala adından; + ci + -ya;
Kapidžija < Eski T. Kapıġ > Orta T. kapuġ > kapu > kapı, + -ci + -ya; (anlam önceden
verilmiştir);
118
Kulukčija < T. Kulluk, kul olma durumu; hizmet, hizmetçilik; + -çi + -ya;
hizmetkar, hizmetçi;
Kurudžija ~ Kuruđija < T. Kurucu, bir müessesenin, bir işin kurulmasını sağlayan kimse,
Lagumdžija < T. Lağım < Ar. Laġam, yer altı tüneli < Yun. Lakhóma, pis suların dışkıların
Mataradžija ~ Matardžija < T. Matara < Ar. Mithere, temizlik kabı > mathere > mathara, h
sakası;
Pilavdžija < T. Pilâv < Far. Pelāv + -ci + -ya; (anlam önceden verilmiştir);
Sofradžija < Ar. Sufre, üzerine yiyecekler, içecekler, tabak, kaşık, çatal vb. konularak
yemek; tahta veya madenden yapılmış ayaklı veya ayaksız yemek tepsisi, sini;
+ -ci + -ya;
Tarakčija < Eski T. Tarġak < tār-mak, dağıtmak, yaymak; saç, sakal ve tüylü şeylerin
olarak veya saçlarını tutturmak için de kullandıkları dişli alet; + -çi + -ya;
Đuderija < T. Güderi < Far. Kūder – Türkçe’nin deri etkisiyle Küderi; dağ keçisi, koyun,
elde edilen çok yumuşak, yıkanmaya elverişli, ince makbul deri; bu deriden
yapılmış temizleme bezi; bu deriden yapılmış; + -iya; bu deri ile uğraşan kimse,
Teftedarija < Far. Defter + Far. Dār + -iya; t < d; (anlam önceden verilmiştir);
1.7.8. Türkçe yapım eki –li ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış soyadlar
Čardaklija < T. Çardak < Far. Çehār > Çār + Ar. Tāk < Çār-tāk;
Kabaklija < T. Kabak – Eski T.’den beri kullanılır; kāp’tan küçültme eki –ak ile;
yemek veya tatlısı yapılan yahut süs olarak kullanılan çeşitli biçimlerdeki
> Kabaklı, kabak yapan yahut satan kimse, kabak seven kimse;
Kundaklija < T. Kundak < Yun. Kontaki, ateşli silahlarda namlunun altında bulunan ve
silahı çeşitli yönlere çevirmeye yarayan ağaç veya tahta kısım; + -li + -ya;
Kuršumlija < T. Kurşun < Orta T. Korugjin, koşūn (Oğuzca); ağır, yumuşak, kolayca
ağırlığı 207,21, atom numarası 82, sembolü Pb olan metal element; tabanca,
Terzo < T. Terzi < Far. Derzi, elbise biçip diken ve bunu meslek edinen kimse;
soyad bir zamanlar terzilik mesleği ile uğraşan bir kimseye lakap olarak da
verilmiş olabilmektedir;
Bu soyadlar, etnik yapısını belirtmektedir. Osmanlı Devleti zamanında, tüccarlık, görev vb.
sebeplerden ötürü, insanlar bir yerden başka bir yere göç ediyordu. Böylece, göç ettikleri yerde
kalıp orada yuva kuruyorlardı. Çeşitli diyarlardan insanlar Bosna Hersek’e de gelmiştir.
Bu soyadların özelliği, aynı zamanda hem Türk dilinin yapım eki –li hem de Slav dillerinin,
daha doğrusu Boşnak dilinin yapım eki ve sık sık etnik yapısını gösteren –(i)ya ekinin birlikte
kullanmasıdır. Bu ekler birlikte hem Türk kökenli, hem de Boşnak kökenli soyadlarında
kullanılır;
1.8.1. Yalın
Abaza < Abhazlar, Batı Kafkasya’da Karadeniz kıyısında yaşayan yerli halklardan biri;
Adžem ~ Adžam < T. Acem, Arap olmayan toplumlar; İslamî fetihler sırasında özel mânada
Afgan < Afganistan halkından olan veya bu halkın soyundan gelen kimse, Afganlı;
Arap < T. Arap < Ar. Arab, Arap yarım adasından çıkıp yayılmış olan Sâmî bir kavmin adı;
Arnaut < T. Arnavut < Arvanid < Yun. Arvanitis < Arbanites; Arnavut – göçüşme ile;
Arnavutlar’a ait;
Čerkez ~ Ćerkez < Kafkasya’nın yerli boylarından birinin adı; bu boya mensup olan kimse;
Çerkeslerle ilgili; ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ise ince ç (ć) ile
yazılmıştır;
Čutahija ~ Ćutahija < T. Kütahya, Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde yer alan illerinden biri;
Habeš < Habeşistan halkından olan veya bu halkın soyundan gelen kimse; Habeşistan’a veya
Habeşler’e ait;
Halep < Suriye’deki bir şehrin adı; Halep’ten gelen, Halep’e ait;
Karaman < Türkiye’nin iç Anadolu Bölgesi’nde yer alan illerinden biri; Karaman’dan gelen,
Karaman’a ait;
Kudus ~ Kuduz < T. Kudüs, Filistin’in merkezi olan şehir, Kudüs’ten gelen, Kudüs’e ait;
Stambol < T. İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehri; < Yun. Stanpoli, Eski Yunanca eis’ten
polin şehre doğru (gitmek) anlamına gelen ve eski çağ uzmanlarından bir kısmının
Taslidža < T. Taşlıca, Osmanlı Devleti’nde Karadağ’da bulunan Pljevlja şehrin adı; bu
Tatar (Tatarin) < Tataristan, Kırım, Kuzey Kafkasya ve Sibirya’da yaşayan Türk soyundan
Turčinović < Boş. Turçin < T. Türk, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu
Turkanović < Türk + -an + -oviç; Türk, Türkiye’den gelen, Türkiye’ye ait olan;
Turkmanović < T. Türkmen < Far. Turkmān, Oğuz Türklerinin bir kolu ve bu koldan olan
kimse; + -oviç;
Edrenić < T. Edirne, Türkiye’nin Marmara Bölgesi’nde yer alan illerinden biri; + -iç;
Hindić < T. Hint, Hintle, Hindistan’la ilgili; Hind’e ait, Hint’te yapılan; Hintli; + -iç;
Stambolić < Boş. Stambol < T. İstanbul + -iç; (anlam önceden verilmiştir);
1.8.4. Türkçe –li yapım eki ile Boşnakça –iç soyad ekini almış soyadlar
Adanalić < T. Adana, Türkiye’nin Akdeniz Bölgesi’nde yer alan illerinden biri;
+ -li + -iç;
Izmirlić < T. İzmir, Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde yer alan bir il; + -li + -iç;
Misirlić < T. Mısır, Afrika’nın kuzeyinde bulunan bir ülkenin adı; + -li + -iç;
Osmanlić < T. Osmanlı, 13. yüzyılda Osman Gazi tarafından Anadolu’da kurulan büyük
Sarajlić < T. Saray, Osmanlı Devleti zamanında Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna için
1.8.5. Türkçe –li yapım eki ile Boşnakça –(i)ya yapım ekini almış soyadlar
Hindlija < T. Hint + -li + -ya; d < t ses değişmesi; Hindistan’dan gelen, Hint;
Stambolija < Boş. Stambol < T. İstanbul + -li + -ya; İstanbul’dan gelen, İstanbullu;
Šamlija < T. Şam, Suriye’nin başkenti; + -li + -ya; Şam’dan gelen, Şamlı;
Hadžiarapović < T. Hacı + T. Arap + -oviç; soyadın taşıyıcılarının ataları Arap ülkelerinden
gelmekle olup aynı zamanda da hac görevini yerine getirip hac unvanını da
sahiplenmiştir;
125
Bahar < Far. Behār, kış ile yaz arasında 21 Mart’tan 22 Haziran’a kadar süren mevsim,
ilkbahar; meyve ağaçlarının bu mevsimde açan çiçekleri; bir şeyin gençlik, tazelik,
canlılık dönemi;
Bebek < T. Bebek, meme emmekte olan veya kucak çağındaki küçük çocuk; bezden veya
Berat < T. Berat < Ar. Berā’et, borçtan aklanma belgesi > Berat, bir kimseye herhangi bir
imtiyaz verildiğini gösteren belge, müsaade, izin; Osmanlı Devleti’nde bir kimseye
nişan, rütbe, memuriyet, veya herhangi bir imtiyaz verildiğini bildiren ferman;
Dinar < Ar. Dinār < Lat. Denarius, altın liranın dörtte biri değerinde olan eski para;
Duman < Eski T. Tuman, yanan bir maddeden çıkan, içinde tamamıyle yanmamış katı
zerreler ve buğu bulunan gaz; sis veya tozların havada meydana getirdiği
Džumhur < Ar. Cumhūr, halk topluluğu, halk; topluluk, heyet, sınıf;
Đugum < T. Güğüm < Yun. Koukoumi < Lat.; tek kulplu, uzun boyunlu, ağzı dar, içine su
Engel < T. Engel, bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz,
mānia, handikap, ket; hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için
kullanılan açılır kapanır düzenek, bariyer; herhangi bir yolu kapamak için konulan
Feleć < Ar. Felek, gökyüzü, semâ; dünya, âlem, devran; gök katlarında yer alan yıldızların
insan kaderi üzerinde yaptığı kabul edilen etki; kadere hakim olduğuna inanılan güç,
tâlih, baht;
Gazap < T. Gazap < Ar. Gazab, aşırı hiddet, intikam alma duygusu ile karışık öfke, kızgınlık,
hışım;
Gurbeta < Ar. Gurbet, yabancı memleket, yad el; memleketinden uzak olma, vatanından ayrı
yaşama halinin verdiği duygu, gariplik, yabancılık; asıl vatan olan ruhlar alemine
Helač ~ Helać < Ar. Helāk, ölme, mahvolma, yok olma; perîşan olma, bitkin duruma gelme;
Jildizlar < Eski T. Yulduz, y’den dolayı düzleşme > Yılduz, ses uyumu > Yıldız,
ışıklı ve sabit bir nokta halinde görülen gök cisimlerinden her biri;
Joldaš < T. Yoldaş, yol arkadaşı; arkadaş, dost; Yeniçeriler arasında kullanılan bir hitap sözü;
Joldžo < T. Yolcu, yolculuk eden kimse; yolculuğa çıkmaya hazırlanan kimse;
Kalaba < Ar. Ġalebe, çok olmak > Eski T.T. ve halk ağzı Kalabalık
Kamber < T. Kamber < Ar. Kanber, sadık köle; Hz. Ali’nin Kanber adında bir kölesi;
127
Mađun < T. Mâcun < Ar. ‘Acn, hamur kıvamına getirmek, yoğurmak
> Ma’cūn, hamur kıvamına getirilmiş şey; yağlı boyadan önceden boyanacak
yerlerdeki yarık ve delikleri kapatmak için kullanılan, kaba üstübeç ve çiğ bezir
bezir yağından yapılmış hamur kıvamındaki madde, camcı macunu; çocuklar için
yapılan ve ince bir çubuk üzerine sarılarak satılan baharlı, tarçınlı, yumuşak ve
yapışkan tatlı;
Masal < T. Masal < Ar. Mesel, ibret alınacak hikaye, örnek; kulaktan kulağa nakledilerek
olan hayali hikaye; öğretici ve öğüt verici çocuk hikayesi, ahlaki dersler veren, ibret
alınabilen alegorik eser; soyad olarak kullanılan bu lakap, bir zamanlar masal
Merkez < T. Merkez < Ar. Rekz, dikmek, saplamak > Merkez, saplama yeri; bir daire çizerek
dönen bir şeyin bağlı bulunduğu direk veya milin saplandığı yer; bir çemberin
veya bir kürenin yüzeyindeki bütün noktalara eşit uzaklıkta olan, bir küre veya
çemberin tam ortasında bulunan nokta; belirli bir yerin ortası, orta kabul edilen
en önemli yeri; bir ülkenin, bir belde veya bölgenin yönetildiği yer, makar;
Mezet < T. Mezat < Ar. Zeyd – Ziyāde, artmak, arttırmak > Mezād, alıcıların toplu olarak
Pehlivan < T. Pehlivan, güreş yapan kimse, güreşçi (Türkçe anlamı); iri yapılı,
kuvvetli kimse; yiğit, cesur, kahraman; < Far. Pehlevān, yiğit, kahraman;
128
Temin < T. Temin, bir iş için gerekli olan şartları hazırlama, sağlama; elde etme, ele geçirme,
sahip olma, edinme, tedarik etme; emin duruma getirme, korkusunu giderip emniyet
verme, güvenlik hissi verme; < Ar. Emn, emin olmak, güvenmek > Te’min;
Tukur < T. Tükürük, tükürük bezlerinden ağıza akan ve yutmayı kolaylaştıran salgı;
Zuluf < T. Zülüf, yüzün iki tarafından sarkan saç lülesi; < Far. Zulf;
1.9.3. Türkçe yapım eki –çi ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış soyad
Miraščija ~ Mirašćija < T. Mîras, ölen bir kimseden yakınlarına kalan mal, mülk, para vb.,
Dumančić < T. Duman < Eski T. Tuman (kök önceden incelenmiştir); + -çiç;
Haračić < T. Haraç < Ar. Harāc, Osmanlı Devleti’nde müslüman olmayan tebaadan ve
sahibi müslüman olmayan araziden alınan vergi; zor kullanarak zorbalıkla alınan
para; + -iç;
129
Insanić < T. İnsan < Ar. Uns, ünsiyet etmek, alışmak > İnsān, iki ayaklı, iki elli, aklı ve
konuşma yeteneği olan memeli canlı; bu türden olan canlı, birey, fert; ahlâkı ve
huyu üstün nitelikli, insaniyetli, değerli, ahlaklı, faziletli kimse; herhangi bir kişiyi
Joldžić < T. Yolcu, (kelimenin kökü önceden incelenmiştir); + -iç; bir u sesinin düşmesi;
Kadunić < T. Kadın < Eski T. Kātūn < Soğd. Hātūn < Hātēn, erişkin duruma gelmiş dişi
insan; bu cinsten olup evlenmiş veya bir erkekle beraber olmuş kimse; ev işleri ve
dişilik tarafı kuvvetli, dişi olmanın verdiği cinsi cazibeye sahip kimse; hanımlar
için kullanılan unvan sözü; „hanım, bayan“ anlamında hitap sözü; ev işleri gören
Kalbić < T. Kalp < Ar. Kalb, iki akciğer arasında ve biraz solda bulunan, emme basma bir
tekrar vücuda sevkederek kan dolaşımını sağlayan organ, yürek; iman, sevgi ve
nefretin, iyi ve kötü bütün duyguların, anlayış, duyuş, seziş yeteneklerinin kaynağı
Merhemić ~ Mehremić < Ar. Merhem, içinde gerekli etkili maddeler bulunan, yumuşak ve
Mirašćić < T. Mirasçı < Ar. İrs – veraset (anlam önceden verilmiştir); + -iç;
Nargilić < T. Nargile < Far. Nārgil, hindistan cevizi, > Nārgile, dumanını sudan geçirip,
düzenek; + -iç;
130
Sojtarić < T. Soytarı < Far. Sa’teri < Ar.; taklitler, tuhaflıklar, gülünç söz ve hareketlerle
kimse; + -iç;
Ćufurović < T. Küfür < Ar. Küfr, örtmek; inkar etmek, inanmamak > Küfür, sövme,
birliğini kabul etmeme, dinin esaslarına inanmama; İslam inanç esaslarına aykırı
söz; + -oviç;
Destanović < T. Destan < Far. Dāstān > Destān, milletlerin eski çağlardaki din, fazîlet ve
manzum hikâye, dâsitan, epope; halk üzerinde etki bırakan savaş, musîbet
vb. üzücü bir olayı, gülünç bir vak’ayı veya bir aşk hikâyesini anlatan, çoğu
besteli, on bir hecelik koşma biçimindeki halk şiiri, bir âşık edebiyâtı türü;
+ -oviç;
Dinarević < Ar. Dinār < Lat. Denarius (anlam önceden verilmiştir); + -eviç;
Divanović < T. Divan < Far. Divān, büyük meclis, yüksek meclis; + -oviç;
131
Fišeković < T. Fişek, (kökü belli değildir); tabanca, tüfek gibi silahlarda kullanılan, içi barut
dolu bir kovanla ucunda bir çekirdekten meydana gelen cephane, kurşun, fişenk;
şekiller alan, yanıcı veya patlayıcı madde; silindir biçiminde üst üste dizilerek
kâğıda sarılmış madeni para, altın vb.; 250 gr. ağırlığında fişek biçiminde tütün
paketi; kağıdı üst üste sararak içine çekirdek vb. koyulan silindir; + -oviç;
Išaretović < T. İşâret < Ar. Şevr > İşāret, bir şeyi, anlatılmak istenen bir manayı el, parmak,
kaş, göz, baş ile gösterme; bir şeyin varolduğunu, meydana çıktığını gösteren
belirti, alamet, emare; bir anlam yükletilen ve bir şeyi bildirmeye, anlatmaya
yarayan şekil, anlam taşıyan iz, im; bir şey üzerine dikkati çekme, belli bir
Kamberović < T. Kamber < Ar. Kanber + -oviç; (anlam önceden verilmiştir);
Mezetović < T. Mezat < Ar. Mezād + -oviç; (anlam önceden verilmiştir);
Pehlivanović < T. Pehlivan < Far. Pehlevān + -oviç; (anlam önceden verilmiştir);
Teminović < T. Temin < Ar. Emn > Te'min + -oviç; (anlam önceden verilmiştir);
Akbaba < T. Akbaba (Arapça ukāb’dan halk etimolojisiyle ortaya çıktığı tahmin de
edilmektedir); dağlık yerlerde yaşayan, yüksekten uçan, gözleri çok keskin, baş ve
Akrap < T. Akrep < Ar. Akreb; örümcekgillerden, kuyruğunun kıvrık ve kalkık ucunda
zehirli, bir iğnesi bulunan ve soktuğu zaman bu zehiri vücûda bırakan tehlikeli
küçük hayvan; tehlikeli, can yakıcı, zararlı kimse; Boşnakça’da, çirkin, kötü
Arslan < T. Aslan < Eski T. Arslan, Afrika ve Batı Asya’da yaşayan, dört ayaklı, yırtıcı, çok
kuvvetli, kedi cinsinden memeli hayvan; yiğitlik, cesaret, sağlamlık, kuvvet gibi bu
hayvana has meziyetlere sahip kimseler için kullanılan övgü sözü; delikanlılara
hitap sözü;
Bajkuša < T. Baykuş < Bay, zengin + kuş; zararlı ve kemirici hayvanları avlamakla geçinen,
bitmesidir; baykuş hayvanının Boşnakça’da sova şekli ile olması kadın cinsiyetli
olmuştur;
Bulbul < T. Bülbül < Far. Bulbul, çok güzel öten, sesinin güzelliğiyle meşhur küçük kuş;
Čakal < T. Çakal < Far. Şegāl < Sans.; et oburlardan, geceleri sürü halinde ve uluyarak
gezen, kuyruğu tilkiye, rengi kurta benzer, memeli, yabani hayvan; düzenbaz,
Domuz < T. Domuz < Eski T. Tonguz, İslamiyet’te eti haram olan, kalın derili, eti, yağı ve
derisi için beslenen, ağır, hantal, memeli evcil hayvan, hınzır; küfür ve hakaret sözü
olarak kullanılır;
Japalak < T. Yapalak < Eski T. Yapakulak < Yapak, yün + Kulak; bir tür baykuş;
Kaplan < T. Kaplan – Eski T.’de geçmeyen kelimenin kökü kesin olarak belli değildir;
kahverenkli postu kendine has şekilli siyah çizgilerle kaplı, karnı beyaz, kuyruğu
Karabatak < T. Karabatak, perde ayaklılardan, dünyanın her tarafındaki deniz ve göl
Karadža < T. Karaca, geyikgiller familyasından, geviş getiren, kısa boynuzlu, Avrupa ve
Karga < T. Karga – Eski T.’den beri kullanılır; kanatları geniş, tüyleri kara, gagası dişli, tarla
Kartal < T. Kartal – kökü belli değildir; kartalgiller familyasından, bezayla karışık esmer
renkte, yuvasını yüksek kayalıklara kuran, kanatları uzun, kuvvetli gagasının ucu
iyice kıvrık, ayakları parmaklarına kadar tüylerle kaplı, sağlam yapılı, zararlı
hayvanları yiyerek tabiatta denge unsuru olan, çok büyük yırtıcı kuş;
Kurt ~ Čurt ~ Ćurt < T. Kurt – ilk defa Orta T. döneminde Oğuzca bir kelime olarak
köpekgillerden, gri sarı renkli, yırtıcı, etçil memeli hayvan; işini çok
Očuz ~ Oćuz < T. Öküz – Eski T.’den beri kullanılır; kelimenin kökü kesin belli değildir;
çift sürmek, araba çekmek gibi hizmetlerde kullanılan enenmiş erkek sığır;
Pervan < T. Pervâne < Far. Pervāne, geceleri ışık etrafında dönerek uçan küçük kelebek;
Bulbulović < T. Bülbül < Far. Bulbul + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Čakalović < T. Çakal < Far. Şegāl + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Kušović < T. Kuş – Eski T.’den beri kullanılır; yumurtlayan omurgalılardan gagalı, iki ayaklı,
iki kanatlı, vücudu tüylerle kaplı, uçucu hayvanların ortak adı; + -oviç;
Pervanović < T. Pervâne < Far. Pervāne + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Šahinović < T. Şâhin < Far. Şāhin, 55-60 santim boyunda, kanatları ve kuyruğu geniş, tüyleri
benekli ve çizgili, yaygın olarak yaşayan, pek çok türü bulunan, doğana benzer
Aždajić < Boş. Ajdaya - Ajdaha < T. Ejderha < Far. Ejderhā, türlü biçimlerde tasarlanan
Pervanić < T. Pervâne < Far. Pervāne + -iç; kelimenin kökü önceden incelenmiştir; soyad
1.10.4. Türkçe yapım eki –çi/-ci ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış soyadlar
Bulbulija < T. Bülbül < Far. Bulbul + -ya; bülbül niteliklerini taşıyan kimse, bülbül gibi
olan;
Karadžija < T. Karaca + -ci + -ya; karaca niteliklerini taşıyan kimse, karaca gibi olan;
Kartalija < T. Kartal + -ya; kartal niteliklerini taşıyan kimse, kartal gibi olan;
Bulbulišić < T. Bülbül < Far. Bulbul + -iş + -iç; yapı eki –iş bu kelimede küçültme anlamını
yakındır;
1.11.1. Yalın
Bučuk < T. Buçuk < Eski T. Bıçuk, kesik, yarım < bıç-mak, biçmek; tam sayılardan, üleştirme
Dortbučuk < T. Dört < Eski T. Tört, üçten sonra, beşten önce gelen sayının adı; + T. Buçuk;
Otuzbir < T. Otuz < Eski T. Otuz, yirmi dokuzdan sonra, otuz birden önce gelen sayının adı;
+ T. Bir – Eski T.’den beri kullanılır; sayıların ilkinin adı; > Otuz bir;
136
Birindžić < T. Birinci, bir sayısının sıra sıfatı, sırada yeri en başta ve ikinciden önce olan, ilk;
Krkić < T. Kırk – Eski T.’den beri kullanılır; otuz dokuzdan sonra, kırk birden önce gelen
Krkbešević < T. Kırk – Eski T.’den beri kullanılır; otuz dokuzdan sonra, kırk birden önce
gelen sayının adı; + T. Beş < Eski T. Biş, dörtten sonra, altıdan önce gelen
1.12.1. Yalın
Biber < T. Biber < Yun. Pipéri < Sans. Pippali; Türkiye’de bol yetişen, patlıcangillerden otsu
bir bitki; bu bitkinin, tâze iken üstü kaygan ve parlak yeşil olup cinsine göre sonradan
Burek < T. Börek – kelimenin kökü tam belli değildir; hamur veya yufkanın içine kıyma, et,
peynir, tavuk gibi çeşitli şeyler konulup tava, saç yahut fırında pişirilerek yapılan
yemek; Bosna Hersek’te, bu yemeğin sadece etten yapılana Burek – Börek denir;
Hamur < T. Hamur < Ar. Hamir; unun su ile yoğrulmasından meydana gelen, sıvı ile katı
arası, yumuşak madde; bu kıvamdaki herhangi bir karışım; asıl, maya, cevher;
Kajgana < T. Kaygana < Far. Hāygine, çalkalanıp yağda pişirilmiş yumurta; yumurta ile
Kajmak < T. Kaymak < Eski T. Kayak, sütün, hafif ateşte karıştırıla karıştırıla pişirilmesi ve
çok hafif ateşte bekletilmesi sonunda elde edilen koyu ve yağlı öz kısmı;
Kesten < T. Kestâne < Yun. Kastanoia, kayıngillerden, sert ve dayanıklı kerestesi çok
makbul, yaprakları sert, parlak uzun ve dişli, gövdesi dik, ılık bölgelerde yetişen,
uzun ömürlü orman ağacı; bu ağacın kebap ve haşlanmış olarak yenen veya
Pekmez < T. Pekmez < Orta T. – Oğuz. Bekmes > Pekmes < Far. Begmāz, üzüm, dut vb.
meyvelerin koyuca bir kıvama gelinceye kadar kaynatılmasından elde edilen tatlı
sıvı;
Pilav < T. Pilav < Far. Pelāv, pirinçten yapılan meşhur yemek;
Somun < T. Somun < Yun. Psomion, yuvarlak ve ortası kabarık ekmek;
Sudžuka < T. Sucuk – kökü belli değildir; asıl anlamı „bağırsak“; baharatla terbiye edilmiş
kıymanın inek veya koyun bağırsakları içine doldurulup kurutulması ile elde
edilen yiyecek;
Tuz < T. Tuz < Eski T. Tūz, suda eriyen, kokusuz, dili yakan bir tada sahip, yiyecekleri
Biberović < T. Biber < Yun. Pipéri < Sans. Pippali + -oviç; (anlam Yalın bölümünde
verilmiştir);
Čureković < T. Çörek – Orta T.’den beri kullanmaktadır; kökü kesin belli değildir;
yumurtalı, az yağlı, şekerli veya şekersiz muhtelif şekilde yapılmış, ufak hamur
Kačamaković < T. Kaçamak – kökü belli değildir; mısır unu ile yapılan yağlı bir yemek;
+ -oviç;
Kajmaković < T. Kaymak < Eski T. Kayak + -oviç; anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Kestenović < T. Kestâne < Yun. Kastanoia + -oviç; anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Pekmezović < T. Pekmez < Orta T. (Oğuzca) Bekmes > Pekmes < Far. Begmāz; + -oviç;
Sudžuković < T. Sucuk – kökü belli değildir; + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Šekerović ~ Šećerović < T. Şeker < Far. Şeker < Hint.; şeker kamışı, şeker pancarı vb.
beyaz billûrlar halinde, suda kolayca eriyen, ağızda tatlı bir lezzet
Biberkić < T. Biber < Yun. Pipéri < Sans. Pippali + -iç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Ekmečić < T. Ekmek – Eski T. etmek’ten benzeşme ile ekmek; unun su ile yoğrulmasından
elde edilen hamurun fırın, saç veya tandırda pişirilmesiyle yapılan ve insanın
başlıca gıdâsı olan yiyecek; + -iç; soyadın taşıyıcıların atası Hersek bölgesinden
edilmektedir (www.prebilovci.net);
Pilavić < T. Pilâv < Far. Pelāv + -iç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Šerbetić < T. Şerbet < Ar. Şurb, içmek > Şerbet, meyve özü, su ve şekerle yapılan tatlı
içecek;
139
Boja < T. Boya < Eski T. Bodug < bodu-mak, boyamak; üzerine sürüldüğü, içine katıldığı
şeye renk veren ve bu maksatla kullanılan mâdenî, bitkisel veya sentetik madde; renk;
Mor < T. Mor – kökü kesin belli değildir; kırmızıya çalan menekşe rengi, mâvi ile kırmızının
Sijah < T. Siyah < Far. Siyāh; en koyu renk, kömür rengi, kara; sıyah ırktan olan kara derili
kimse; kara renkte olan; ışıksızlık sebebiyle kara bir renk almış, kararmış;
Ješilović < T. Yeşil < Eski T. Yaşıl < Yāş, yeşillik > Yaş+ı+l; sarı ile mavi arasında yer alan
renk, yaprak rengi; bu renkte olan; kurumamış, tâze sebze; daha olmamış, ham
meyve; + -oviç;
Čelik < T. Çelik – kökü belli değildir; demirin yüzde ikiden daha az karbonla meydana
getirdiği alaşımın adı; bu alaşımdan yapılmış; çok kuvvetli, çok güçlü, çok sağlam;
Demir < Eski T. Temür > Demür > Demir; dövülüp şekillendirilmesi, çekilip uzatılması,
inceltilmesi kolay ve döküme elverişli olduğu için kullanılış yeri çok geniş olan,
yoğunluğu 7,8, erime derecesi 1510, atom ağırlığı 55,85, atom numarası 26 ve
sembolü Fe olan element; bir şeyin demirden yapılan ve belli bir işe yarayan parçası;
Đumišić < T. Gümüş < Eski T. Kümüş, tabiatta altın, bakır, bâzan platinle birlikte bulunan,
ziynet ve kıymetli süs eşyâsı îmâline yarayan, kendine haz beyaz renkte, atom
ağırlığı 107,88, atom numarası 47, sembolü Ag olan metal element, sim; bu
Čumurović ~ Ćumurović < T. Kömür < Eski T. Köm-mek, gömmek < Köm-ü-r; diğer bir
Demirović < T. Demir < Eski T. Temür > Demür > Demir + -oviç; (anlam Yalın
bölümünde verilmiştir);
Elmazović < T. Elmas < Ar. El-mās < Yun. Adamas, yenilmez, mağlûp olmaz;
billûrlaşmış saf karbondan ibâret, çok sert, çok kıymetli parlak taş; cam
Čumurija ~ Ćumurija < T. Kömür < Eski T. Köm-mek, gömmek < Köm-ü-r; diğer bir
Kilim < T. Kilim < Far. Gilim, zemîne veya sedir, divan vb. yerlere serilen, çeşitli renklerde
motif ve çizgilerle süslü, halıdan daha ince, havsız, kıl veya yün dokuma;
Ledžen ~ Leđen < T. Leğen < Far. Legen, içinde öteberi yıkanan veya çeşitli işlerde
Petek < T. Petek < Erm. Petak, arıların kendi salgıladıkları bal mumu denen madde ile
yuvacıklar topluluğuna verilen isim; bazı şeylerin buna benzer parçası; arı kovanı;
Čupić < T. Küp – Eski T.’den beri kullanılır; içine su, yağ, pekmez gibi sıvılar ve buğday, un
vb. erzak konan, karnı geniş, dibi dar toprak kap; + -iç;
Mumić < T. Mum < Far. Mūm, bal mumu, erimiş iç yağı, parafin, stearik asit gibi
faydalanmak için ortasına yerleştirilmiş bir fitili üst kısmından yakmak sûretiyle
Mumović < T. Mum < Far. Mūm + -oviç; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
Čemer < T. Kemer < Far. Kemer, bele bir kere dolandıktan sonra bağlanan veya tokalanan bel
bağı;
Ćulah <T. Külâh < Far. Kulāh, askerler ve her tabakadan halk tarafından asırlar boyunca
giyilmiş olan, genellikle tepesi sivri, dikişsiz, tek parça keçeden baş giyeceği; bir
Koparan < T. Koparan, kolları geriye sarkık cepken biçiminde, beyaz keçeden yapılmış
Čizmić < T. Çizme, ayağı bacakla birlikte örtüp koruyan bir çeşit uzun ayakkabı;
Papučić < T. Pabuç < Far. Pā, ayak + Pūş, örten > Pā-pūş, ayakkabı;
Ćulahović < T. Külâh < Far. Kulāh + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
143
1.15.2.4. Türkçe yapım eki –li ile soyad eki –iç’i almış soyadlar
Čemerlić ~ Ćemerlić < T. Kemer < Far. Kemer + -li > Kemerli, kemeri olan; kemer
1.15.3.1. Yalın
Bardak < T. Bardak < Orta T. (Oğuzca) Bart, su içilen kap < küçültme eki ile bart + ak;
su veya sulu şeyleri içmek için kullanılan, genellikle camdan yapılmış kap;
Čanak < T. Çanak < Eski T. Çan, büyük kap > Çan + ak; pişirilmiş topraktan yapılma
Čatal < T. Çatal < Çar-al < Çat-ġal < Çat-ġalı, üç veya dört dişli, mâdenden yemek yeme
âleti;
Sahanić < T. Sahan < Ar. Sahn > Sahan, içinde yemek ısıtılan, yumurta vb. pişirilen,
Bardaković < T. Bardak < Orta T. (Oğuzca) Bart, su içilen kap < küçültme eki ile bart + ak;
Čatalović < T. Çatal < Çar-al < Çat-ġal < Çat-ġalı; + -oviç; (anlam Yalın bölümünde
verilmiştir);
Sahanović < T. Sahan < Ar. Sahn > Sahan + -oviç; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
144
1.15.4.1. Yalın
Balta < T. Balta < Eski T. Baltu > Baldur – kökü kesin belli değildir; odun yarmaya, ağaç
kesmeye ve yontmaya yarayan, ağaç saplı, demirden kesici âlet, nacak; eskiden
Pala < T. Pala < Lat. Pala, kürek; geniş olan uç kısmı kabzasına doğru daralan, kavisli, kalın
ve kısa bir nevi kılıç; kürek vb. şeylerin enli ve yassı tarafı;
Baltić < T. Balta < Eski T. Baltu > Baldur; + -iç; kelimenin kökü Yalın bölümünde
Borozan < T. Borazan < T. Boru + Far. Zen, çalan > Boru-zen > Borozan > Borazan;
boru şeklinde mâdenî çalgı; bu boruyu çalan kimse, emirleri boru çalarak bildiren
er;
Keman ~ Čeman ~ Ćeman < T. Keman < Far. Kemān; çene altına dayanıp sol kol üzerine
Tambur < T. Tambur < Ar. Tanbūr < Far. Tenbūr; klasik mûsikîmizin başlıca çalgılarından
biri olan, yay ve mızrapla çalınan, ince uzun sapı perdeli, yuvarlak karınlı, telli
çalgı;
145
Ćemanović < T. Keman < Far. Kemān + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Kudumović < T. Kudüm < Ar. Kudūm, mehter mûsikîsinde, klasik mûsikîmizde, bilhassa
çalınan, üzerine deri gerilmiş, nakkāreden büyük, kösten küçük, iki kâseden
Kudumija < T. Kudüm < Ar. Kudūm + -(i)ya; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
Tulumče < T. Tulum, üflenerek çalınan, içi hava ile doldurulmuş, yekpâre hayvan derisinden
1.15.6.1. Yalın
Buzdovan < T. Boz Doğan, ateşli silâhın îcâdından önce sapından tutulup düşmana vurulmak
sûretiyle kullanılan, demir, bakır ve ağaçtan yapılan, baş kısmı doğan kuşu
biçiminde, yuvarlak veya altı dilimli bir savaş âleti, gürz, topuz, şeşper;
Handžar < T. Hançer < Ar. Hancer, kamadan küçük, ucu eğri ve sivri, iki yanı keskin bıçak;
Kalkan < T. Kalkan < Eski T. Kalkan – Kalkang < Moğ. Kalka; eski savaşlarda savaşçının
kılıç, kargı, mızrak ve ok darbelerine karşı kendini korumak için sol elinde tutarak
kullandığı siper;
146
Kundak < T. Kundak < Yun. Kontaki, ateşli silâhlarda namlunun altında bulunan ve silâhı
Mizdrak < T. Mızrak < Ar. Zerk, mızrak atmak > Mizrāk, ucunda sivri bir demir bulunan,
Tufek < T. Tüfek < Far. Tüfeng, uzun namlulu, taşınabilir ateşli silâh;
Topuz < T. Topuz, eskiden sapından tutularak kullanılan, ucu top biçiminde demir, bakır veya
Silahić < T. Silâh < Ar. Silāh, düşmanı öldürmek, imhâ etmek veya kendini savunmak
Kuršumović < T. Kurşun < Orta T. Korugjin, Koşūn (Oğuzca); tabanca, tüfek gibi hafif
1.15.6.4. Türkçe yapım eki –li ile – iç soyad ekini almış soyad
Kuršumlić ~ Kršumlić < T. Kurşun + -li + -ya; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
147
1.15.7.1. Yalın
Kalem < T. Kalem < Ar. Kalem < Yun. Kalamos, kamış, kamış kalem; yazı yazmaya mahsus,
Keser < T. Keser – kes-mek'ten isim-fiil ekinin kalıplaşmasıyle; ortasında çivi çıkarmaya
mahsus bir delik bulunan, bir tarafı köşeli, bir tarafı keskin ağızlı bir demir ve bunun
geçirildiği sert tahta bir saptan ibâret kesme, yontma ve çakma âleti;
Palamar < T. Palamar < Yun. Palamarin; gemileri rıhtım, iskele veya şamandıraya
Sandžak < T. Sancak < Eski T. sānç-mak, saplamak > sanç-ġak > sanç-ak > sancak;
bir devletin, bir askerî birliğin şeref ve gurûrunu temsil eden, kenarları saçaklı,
Santrač ~ Santrać < T. Satranç < Ar. Satrene < Far. Setreng; iki kişi ile, altmış dört kareli
bir tahta veya yüzey üzerinde şah, vezir, kale, fil, at, piyon isimlerini
şatranç;
ilk soyadın sonundaki ç sesi Boşnak kalın ç (č), ikinci soyadın sonundaki
Kumbarić < T. Kumbara < Far. Humbara, para biriktirmeye yarayan, mâden, toprak veya
Džuzdanović ~ Đuzdanović < T. Cüzdan < Ar. Cuz, parça + Far. –dān > cuz-'dān,
ilk soyad kalın c (dž), ikinci soyad ise ince c (đ) ile
yazılmıştır;
Kuskunović < T. Kuskun – kökü belli değildir; hayvanın kuyruğunun altından geçirilerek
Tahtović < T. Tahta < Far. Tahte, biçilmiş ağaç; kalınca ve uzun biçilmiş düz ağaç parçası;
Tahto < T. Tahta < Far. Tahte; + -o; küçültme eki –o'nun eklenmesiyle, kelimenin sonundaki
a sesi düşmüştür;
1.16.1. Yalın
Badžak < T. Bacak < Far. Pāçe, hayvan ayağı, paça > Pāçe + k > Pāçak > Bacak;
Bilek < T. Bilek < Eski T. Bilek, Bil, bel > Bil + ek; elle kolun birleştiği yer; ayakla baldırın
Kulak < T. Kulak < Eski T. Kulġak – Kulkak < Kul-mak, işitmek; başın iki yanında bulunan
Parmać < T. Parmak < Barmak; insanın ve bazı hayvanların el ve ayaklarının son bölümünü
Sakal < T. Sakal – Eski T.'den beri kullanılır, kökü belli değildir; erkeklerde çene ve
1.17.1. Yalın
Bakal < T. Bakkal < Ar. Bakl, sebze > Bakkāl, sebze satan kimse; perâkende olarak çeşitli
Kale < T. Kale < Ar. Kal'a, eskiden düşmana karşı koymak ve güvenliği sağlamak için
savunulması gereken önemli noktalara yapılan yüksek, kalın duvarlı, burçlu, mazgallı,
Konak < T. Konak, büyük, gösterişli ev; araba ve hayvan yolculuğunda geceyi geçirmek için
Saraybosna'da Konak, dışarıdan gelen devlet adam veya herhangi üst düzeyde
Penđer < T. Pencere < Far. Pencer > Pencere, binâ duvarlarında, taşıtların belli yerlerinde,
açıklık;
Tandir < T. Tandır < Ar. Tennūr – ayrışma ile tendür > tandır, içine saman ve keçi kılı
karıştırılmış topraktan yapılan ve yere kazılan bir çukur içine yerleştirilen ufak
fırın; kışın el ve ayakları ısıtmaya yarayan üstü kapalı küçük mangal; kışın soğuk
Dučanović < T. Dükkân < Ar. Dukkān < Far.; içinde perâkende öteberi satılan veya küçük
Čardaković < T. Çardak < Far. Çehār > Çār, dört + Ar. Tāk, kemer, kubbe > Çār-tāk,
dört direk üstüne çalı çırpıdan yapılmış kulübe, alacık; bâzı bölgelerde evlerin
üst katlarında yemiş kurutmak için yapılan önü açık, üstü örtülü taraça, sergâh,
kontrol eden görevlilere tahsis edilen, eşyâ ve erzak tartmak, vergi tâyini ve
Menzilović < T. Menzil < Ar. Nuzūl, inmek, konmak, konaklamak > Menzil, yolcuların
konakladıkları yer, konak yeri, konak; iki konak arasındaki uzaklık, bir
konaklık mesâfe, normal yürüyüşle bir günlük yol; rütbe, mevki, makam;
Tandirović ~ Tandirević < T. Tandır < Ar. Tennūr – Tendür + -oviç / -eviç; (anlam Yalın
bölümünde verilmiştir);
Ćuprija < T. Köprü < Eski T. Köprüg – kelimenin kökü tam belli değildir;
aralarında doğrudan doğruya geçişi önleyen bir engel bulunan iki yeri birbirine
bağlayan veya bir trafik akımının diğerini kesmeden üstten geçmesini sağlayan
1.18.1. Yalın
Čamur < T. Çamur – kökü tam belli değildir; su ile karışarak bulaşıcı, sıvaşıcı duruma
gelmiş, basılınca içine batılan toprak; çömlek, lüle, heykel, seramik gibi şeylerin
yapımında kullanılmak üzere su ile karıştırılarak kullanılacağı işe göre belli bir
Čatak < T. Çatak, iki dağ yamacının keşiştiği yerde meydana gelen dere yatağı;
Čukur < T. Çukur – kökü tam belli değildir; çevresine göre daha aşağı seviyede bulunan yer;
Ćeremida < T. Kiremit < Yun. Keramida, yağmurun içeriye girmesini önlemek için binâların
pişmiş balçık;
Kaja - Kajan < T. Kaya – Eski T.'den beri kullanılır; sert ve iri taş kütlesi; ikinci soyadta bir n
sesi türemiştir;
Džemat < T. Cemâat < Ar. Cem, toplamak > Cemâ'at; bir yere toplanmış insan kalabalığı;
bir imama uyup namaz kılan müslümanların bütünü; aynı dinden veya aynı soydan
Džin < T. Cin < Ar. Cinn; insanlar tarafından görülmeyip çeşitli biçimlere girerek ancak
sayılan bâzı işleri yapacak güce sâhip bulunduklarına inanılan gizli yaratıklara verilen
isim;
Islam < T. İslâm < Ar. Selām – Selāmet, kurtulmak, berî olmak; Allah'ın Kur'an ile
bu dinden olan kimse, müslüman; İslâmiyet'le, İslâm dîniyle ilgili, İslâmiyet'e ait;
Mumin < T. Mümin < Ar. İmān, tasdik etmek, inanmak, boyun eğmek > Mu'min;
müslüman; kelime 17. yüzyılda Mostarlı bir kadının sicil defterinde özel isim
Muslim < T. Müslim < Ar. İslām, boyun eğmek, barış yapmak; İslam dininde olan,
müslüman;
154
Ičindić ~ Ićindić < T. İkindi < Eski T. İkindi < iki+nti, ikinci, günün ikinci yarısı;
öğle ile akşam arasındaki zaman; ikindi namazı ve ikindi ezanı; + -iç;
Imanić < T. Îman < Ar. Emn, emin olmak, güvenmek; Allah'a inanma, dînî inanç; kuvvetli
gününü, kaderi, ölümden sonra dirilmeyi kalp ile tasdik ve dil ile ikrar etme, kalben
Šejtanić < T. Şeytan < Ar. Şeytān < İbr. Sātān; meleklerin başı ve hocası olduğu halde isyan
edip Allah'ın emirlerine karşı geldiği için huzurdan kovulan ve rahmetten uzak
kalan âsî varlık, iblis; bu varlığın devâmı olarak insanda bulunan ve ona musallat
olup doğru yoldan uzaklaştıran, dâima fenâlığa, isyâna teşvik eden kötü kuvvet;
karakterinde kibir, azamet, hîle vb. kötü sıfatlar hâkim olan, azgın, habis, şerir
Akšamović < T. Akşam < Eski T. Ahşam – kelimenin Soğdca'dan geldiği öne sürülmektedir;
güneşin batma zamânı, günün sonu; güneşin batışından sonraki ilk saatler;
gece; akşam ezanı ve akşam namazı; akşam vakti, akşam vaktinde, akşamleyin
+ -oviç;
Džinović < T. Cin < Ar. Cinn + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Edželović < T. Ecel < Ar. Ecel, her canlı için takdir edilmiş olan ölüm zamânı, ömrün son
demi; + -oviç;
Islamović < T. İslam < Ar. Selām – Selāmet; + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
155
Muminović < T. Mümin < Ar. İmān > Mu'min; + -oviç; (anlam Yalın bölümünde
verilmiştir);
Muslimović < T. Müslim < Ar. İslām; + -oviç; (anlamı Yalın bölümünde verilmiştir);
Akšamija < T. Akşam < Eski T. Ahşam + -(i)ya; bu soyad, bir zamanlar akşamı seven,
1.20.1. Yalın
Ćeif < T. Keyif < Ar. Keyf, durum, ruh hâli; sağlık, sıhhat, âfiyet; ferahlık, rahatlık, huzur
duygusu, gönül açıklığı; arzu, heves, istek; zevk, haz, neşe; içki ve uyuşturucu
Darman < T. Derman < Far. Dermān, ilâç, şifâ, devâ, çâre; çâre, hal yolu, çıkış yolu; kuvvet,
Dilek < T. Dile-k < Eski T. Tilek < Tile-k; olması istenen şey, istek, arzu, talep, ricâ, temennî;
Kijamet < T. Kıyâmet < Ar. Kiyāmet; semâvî dinlerdeki ortak inanışa göre takdir edilen
zamânı gelince bu âlemin ve bu âlemdeki canlı cansız her şeyin bir anda
Oruč < T. Oruç < Far. Rūze > Urūze > Uruç > Oruç; İslâm dîninin beş şartından biri olan,
imsaktan güneş batıncaya kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durma şeklindeki
ibâdet; dinlerde ibâdet maksadıyle şartları bildirildiği şekilde belli bir müddet perhiz
etme; ünlü şarkiyatçı Dr. Hazim Şabanoviç'in Bosansko krayişte (Boşnak Eyaleti) adlı
bir makalesinde incelediği bir maliye defteri'nde, Oruç özel isim olarak da
Sabur < T. Sabur < Ar. Sabr, sabretmek > Sabūr, sabrı çok olan, çok sabırlı kimse;
Verem < T. Verem < Ar. Verem, vücutta herhangi bir organa, özellikle de akciğerlere
yerleşen Koch basilinin yol açtığı bulaşıcı, ateşli hastalık, tüberküloz; bu hastalığa
Zulum < T. Zulüm < Ar. Zulm, hakkını eksik vermek; adâlete aykırı davranma, hak edene
hakkını vermeme, haksızlık, adâletsizlik; eziyet, cevr, cefâ; bir şeyi kendi yerinden
Bahtić < T. Baht < Far. Baht, Allah tarafından ezelde belirlendiği kabul edilen kısmet ve
Barišić < T. Barış < barış-mak > barış-ış'tan kaynaşma ile olduğu öne sürülmektedir;
Kavgić < T. Kavga < Far. Ġavgā, şiddetli tartışma veya dövüş, mücâdele; savaş, cenk;
+ -iç;
157
Meseldžić < T. Mesele < Ar. Su'āl, sormak > Mes'ele, sorulan şey; çözüme kavuşturulması,
bir sonuca bağlanması gereken durum, sorun; çözümü zor iş veya durum; bir
ilim ve fende ilmî bir metotla çözümlenmesi gereken husus, problem; devletler
anlaşmazlık, ihtilâf; bir kimseye veya bir makāma sorulup cevâbı istenen şey;
fetvâ gerektiren bir hususta, şeyhülislâma sorulmak üzere fetvâ emîni kâtibi
tarafından şer'î usûl ve tâbirlere uygun bir şekle sokularak özel bir kâğıda
soyadta meslek yapı eki –ci'nin bulunmasından dolayı, bu soyad, soruları çözen,
mesele için çözüm üreten bir kimseye lâkap olarak verildiği tahmin edilmektedir;
Zemanić < T. Zaman < Ar. Zemān, olmuş ve olacak hâdiselerin birbiri ardınca cereyan
kavram, vakit; bu kavramın belirli sınırlar içinde kalan bir parçası, vakit; bir önce
veya bir sonraya göre belirli bir an; içinde bulunulan devir, yaşanmakta olan
vakit; + -iç;
Bahtović < T. Baht < Far. Baht + -an + -oviç; (anlam bir önceki bölümde verilmiştir);
Oručević < T. Oruç < Far. Rūze > Urūze > Uruç > Oruç + -eviç; (anlam Yalın bölümünde
verilmiştir);
Zulumović < T. Zulüm < Ar. Zulm + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
158
Meseldžija < T. Mesele < Ar. Su'āl > Mes'ele + -ci + -ya; kelimenin anlamı –iç ekini almış
soyadlar bölümünde verilmiştir; hem Türk yapı eki –ci, hem de Boşnak yapı eki
-ya'yı içeren bu soyad, muhtemelen meslerle ilgilenen, mesele için çözüm bulan
1.21.1. Yalın
Činara < T. Çınar < Far. Çenār, iki çeneklilerden, boyu 30 metreyi bulabilen, gövdesi kalın,
yaprakları parçalı, uzun ömürlü, gölgesi koyu olduğu için bahçe ve parklara süs
Čorak ~ Ćorak < T. Çorak < Far. Şūrek, tuzlu yer; üzerinde mahsul yetişmeyen, verimsiz
toprak, su geçirmemesi için damlara sıvanan bir çeşit killi toprak; toprağın
ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ise ince ç (ć) ile yazılmıştır;
Tarčin < T. Tarçın < Far. Dārçin – halk ağzında darçın şeklinde de kullanılır;
Çin'de yetişen, yapraklarını dökmeyen kokulu bir ağaç; bu ağacın bahar olarak
kullanılan, iştah açmak, soğuk algınlığı, nezle vb. ni gidermek, vücut direncini
Altumbašić < T. Altınbaş, genellikle Ege bölgesinde yetişen, yuvarlak, kalınca kabuklu güzel
Đulić < T. Gül < Far. Gul, gülgillerin örnek bitkisi; bu bitkinin katmerli, genellikle kokulu
Činarević < T. Çınar < Far. Çenār; + -eviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Đulović < T. Gül < Far. Gul; + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Ekinović < T. Ekin < ek-i-n; Orta T. (Oğuzca) Ekin, ekilmiş toprak; buğday, arpa vb.
1.22.1. Yalın
Čolpa < T. Çolpa < Far. Çūl, eğri + Pā, ayak > Çul-pā, eğri ayaklı;
bir ayağı sakat kimse; yürürken önce sol ayağını atan kimse;
Topal < T. Topal, bacak ve ayaklarındaki bir ârıza sebebiyle düzgün yürüyemeyen, bir o
yana, bir bu yana eğilerek yürüyen insan veya hayvan; yürürken aksayan;
Čolaković < T. Çolak < Eski T. Çoluk < Çol-mak; (anlamı Yalın bölümünde verilmiştir);
Džudžević < T. Cüce < Far. Cūce, civciv; vücûdu gelişmemiş, boyu ve organları çok kısa ve
küçük kalmış kimse; gelişmemiş, küçük, değersiz kimse; çok kısa boylu, bodur;
+ -eviç;
1.23.1. Yalın
Adžaip < T. Acâyip – Acâip – Acâib < Ar. Aceb, şaşmak > Acibe, insanı şaşırtan şey;
garip, tuhaf, alışılanın dışında, değişik; hayretler içinde bırakan garip şey;
şaşılacak şey;
Ajdin < T. Aydın < Eski T. Aydıng, ay ışığı, Eski T. Aydıñ – aydın < ay;
ışıklı, aydınlık, parlak; anlaşılır, açık, vâzıh (söz veya yazı); kutlu, hayırlı; kültürlü,
Aladžuz ~ Alađuz < T. Elâ göz < Ala, sarıya çalan kestâne renkli gözlü bir kimse;
Ašik < T. Âşık < Ar. İşk, çok sevmek, âşık olmak > āşık, bir şeye veya birine karşı aşırı sevgi
duyan kimse, tutkun, meftun; karşı cinsten birine gönlünü kaptırmış kimse; bir kadınla
bir erkek arasındaki gizli ilişkide erkeğe verilen ad; dalgın, unutkan, kalender kimse;
şiirlerini çaldığı saz eşliğinde söyleyen şâir, saz şâiri, ozan; nefsini dünya nîmetlerinin
Bajat < T. Bayat < Eski T. Bayāt, kadim, Tanrının bir ismi; kökü kesin belli değildir;
kaybetmiş;
Bečar ~ Bećar < T. Bekâr < Ar. Bikr, erkek görmemiş kız; evlenmemiş erkek;
Berak < T. Berrak < Ar. Berk, şimşek çakmak, parlamak > Berrāk, bulanık olmayan, duru,
temiz, saf; çok parlak, ışıklı, aydınlık; açık seçik, net; pürüzsüz, kulağa hoş gelen;
Buzuk < T. Bozuk, işlemez, işe yaramaz durumda olan, ârızalı; düzensiz, tertipsiz, karışık;
bozulmuş, kötüleşmiş, fesâda uğramış; kokmuş, çürümüş, ekşimiş; ufak para; sağlık
Čolpa < T. Çolpa – Çolpaz – Çulpa < Far. Çūl, eğri + Pā, ayak > Çūl-pā, eğri ayaklı;
Čorak ~ Ćorak < T. Çorak < Far. Şūrek, tuzlu yer; verimli olmayan, kısır, acı; genelde
Đuzel < T. Güzel < Gözel < Göz-el; göze ve kulağa hoş gelen, görülmesi, duyulması insana
zevk veren, cemil; taşıdığı üstün nitelikler veya isteğe uygun olması sebebiyle
insanda iyi etki bırakan, takdir uyandıran; açık, sâkin, hoş; çekici, câzip kimse;
insanda hoşa giden bir etki ve estetik duygu uyandıran şeyin niteliği; iyi, hoş, âlâ;
Handan < T. Handan < Far. Handiden, gülmek > Handān, gülen, şen, neşeli;
Jeramaz < T. Yaramaz < yara-mak – isim - fiil ekinin kalıplaşmasıyle yaramaz;
uslu durmayan, söz dinlemeyen, haşarı; işe yaramayan, yararlı olmayan kimse
hacmine oranla ağırlığı çok olan, kalın, koyu, kesif; çok; nitelikçe yüklü, kesif;
Kaba < T. Kaba < Eski T. Kaba < Kāpa, hafif olduğu halde kalın veya hacmi büyük olan;
özenilmeden yapılmış, gerektiği gibi ince işlenmemiş; iri tâneli; söz ve davranışları
Kafadar < T. Kafadar < Ar. Kafā + Far. Dār, sâhip ve mâlik olan > kafā-dār;
aynı kafada olan, fikir ve anlayışları birbirine uyan kimselerden her biri, kafa
dengi;
Kahriman < T. Kahraman < Far. Kahremān, savaşta yiğitlik ve cesâret göstererek
korkusuzca dövüşen kimse, yiğit, bahâdır; mukaddes bildiği şey uğruna büyük
fedakârlıklara katlanan, gayretli, gözü pek ve cesur kimse; bir olayda yeri en
önemli olan kimse; roman, hikâye, piyes gibi eserlerde vak’aların merkezi
Kara < T. Kara – Eski T.’den beri kullanılır; kömür renginde olan rengin adı; ayıp, kusur;
kömür renginde olan, siyah renkli; esmer; rengi koyu olan, başka renkleri de olan
şeylerin siyah veya siyaha yakın koyu renkli olanı; kötü, meş’um;
163
Karišik ~ Karišuk < T. Karışık, ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş; saf olmayan, içine
Keskin < T. Keskin, iyi kesen, çok kesici; çok tesirli, müessir; kuvvetli, şiddetli, sert; işini
hakkıyle yapan, en iyi şekilde yapan; hatları dik veya dike yakın bir açı yaparak
Korkman < kelimenin kökü geçişsiz fiil korkmak’tan gelmektedir; Eski T.’den beri kullanılır;
korkuya kapılmak, korku duymak, ürkmek; bu soyad da her şeyden korkan, çok
korkan bir kimseye bir zamanlar lâkap olarak verildiği tahmin edilmektedir;
Kučuk ~ Kućuk < T. Küçük < Eski T. Kiçig > Kiçik – Kiçük, ölçüleri bakımından aynı
cinsteki benzerlerinden daha alçak, daha dar, daha kısa ve daha ufak olan;
bir şeyin ufak benzeri olan; sayı, nicelik, şiddet vb. bakımından az veya
ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ise ince ç (ć) sesi ile yazılmıştır;
Kusmuk < T. Kusmuk, kusmak sûretiyle mîdeden çıkarılan şey, kusuntu; büyük bir ihtimalde
söz konusu soyadtaki anlamı mide bulandırıcı, mide bulandıran şey, aynı
edilmektedir;
Kusuran < kelimenin kökü kusur kelimesinden gelmektedir; eksiklik, noksan; sakatlık, özür,
hatâ; bu soyadta kelimenin anlamı kusurlu olan, hatâlı olan, sürekli hatâ yapan
Makul < T. Mâkul < Ar. Akl, bilmek, akletmek > ma’kûl; akla uygun, akla yatkın gelen,
mantıkî; akıllıca davranan, akıllı, mantıklı; aşırı olmayan, elverişli, uygun; akılla
Melez < T. Melez – kökü tam belli değildir; farklı ırklara mensup anne babadan doğan kimse;
cinsi saf ve hâlis olmayan, ayrı türlerin birleşmesinden meydana gelen, kırma
Miskin < T. Miskin, < Ar. Sukūn – Sukūnet, hareketsiz durmak; çok fakir, düşkün olmak;
aşırı derecede tembel, uyuşuk, mıymıntı kimse (kimse); âciz, zavallı kimse; tepki
pısırık kimse; dînen zekât verilecek derecede yoksul, muhtaç kimse; Allah
karşısında aczini, yokluğunu bilen gönül eri, gerçek zenginin Allah olduğunu ve
kendisinin O’na karşı mutlak ihtiyaç içinde bulunduğunu bilen derviş kul, fakir;
Mutlak < T. Mutlak < Ar. İtlāk, salıvermek > Mutlak; herhangi bir şart ve kayıtla sınırlı
olmayan, kayıtsız şartsız; kesin, kat’î, tam, eksiksiz; karışık ve katışık olmayan,
saf; serbest bırakılmış, salıverilmiş, serbest; hiçbir kayıtla bağlı olmayan, nispî,
behemehal;
Muzur < T. Muzır < Ar. İzrār, zarar vermek > Muzirr (halk ağzında muzur şeklinde
kullanılır); zarar veren, zararlı; zararlı şeyler yapan, her şeyi karıştıran, bozan;
Pačariz < T. Paçarız < Far. Çep-rāst, sol-sağ > Çaparız – göçüşme (metatez) ile paçarız;
Salak < T. Salak – kökü kesin belli değildir; görünüşü, davranışları aptal ve akılsız etkisi
bırakan kimse; „aptal, budala, ahmak“ vb. anlamlarda hakāret sözü olarak kullanılır;
Šakrak < T. Şakrak, neşeli, keyifli, gevrek ses; keyifli keyifli konuşan, şen, neşeli kimse;
165
Šaškin < T. Şaşkın, ne yapacağını şaşırmış kimse; alık, sersem, budala; çılgın, deli gibi bâzan
Torlak < T. Torlak, toy, genç, acemi; terbiye görmemiş, evcilleşmemiş, hergele; tekkeye yeni
Uzun < T. Uzun < Eski T. Uzun; iki ucu arasında kendi ölçülerine göre fazla mesâfe olan;
başlangıcı ile bitişi arasında fazla zaman bulunan, çok süren, çok zaman alan; boylu,
boyu fazla olan; uzun süre devam edecek şekilde, uzun müddet, uzun uzun;
Čakalić < T. Çakal < Far. Şegāl < Sans.; düzenbaz, kurnaz, hîlekâr kimse; titiz, huysuz,
Eskić < T. Eski – Eski T.’den beri kullanılır; çok zamandan beri var olan, üzerinden zaman
geçmiş olan, kadim; zamanın etkisiyle veya kullanıla kullanıla yıpranmış, bozulmuş,
yeniliğini kaybetmiş, köhne; bir zamanlar var olup şimdi mevcut olmayan; herhangi
bir meslekte uzun süreden beri çalışmış olan; mesleğinde uzmanlaşmış, deneyimi
olan; + -iç;
Hairlić < T. Hayırlı, faydalı, makbul, iyi; uğurlu, mübârek; yararı, hayrı olan; + -iç;
Jabandžić < T. Yabancı, başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan kimse, bigâne,
ecnebi; başka bir milletle ilgili olan; aileden, çevreden olmayan kimse veya şey,
Jogunčić < T. Yoğun, kelimenin anlamı Yalın bölümünde verilmiştir; + -ç + -iç; -çiç eki
genelde küçültme anlamını taşır, Türkçe’deki –cIk gibi; lakin burada –ç sesinin
türemesi söz konusudur; soyadın daha kolay şekilde telaffuz edilebilmesi için de
Kahrić < T. Kahhar < Ar. Kahr, üstün gelmek, zorla istediğini yapmak > Kahhār;
Kirlić < T. Kirli, üzerinde veya içinde leke, toz, yağ vb. bulunan, temizliği kirle bozulmuş
Korkalić < T. Korkak, çabuk korkuya kapılan, olmayacak şeylerden korkan, cesur olmayan,
Korkarić < geçişsiz fiil Korkmak, korkuya kapılmak, korku duymak, ürkmek; bir şeyi
çekinmek; sıfat fiil eki –ar ile korkar, bir kimseden veya bir şeyden korkan
Krdžić < T. Kırca, kelimenin anlamı bir önceki soyadta verilmiştir; + -iç;
Munasipčić ~ Munasibčić < T. Münâsip < Ar. Munāsebet, uymak, benzeşmek, uygun
Sihirlić < T. Sihirli, sihir özelliği taşıyan, büyülü; insana sihir gibi tesir eden, büyüleyici;
Sivrić < T. Sivri < Eski T. Süvri, ucu keskin ve iğne gibi batıcı olan; kenarları arasındaki
Tatlić < T. Tatlı, şeker tadında olan, içinde şeker bulunan, tadı hoş olan, ağıza hoş gelen;
içilebilir ve yenebilir lezzette olan, acı olmayan; insanın üzerinde iyi etki bırakan,
hoşa giden, ferahlık veren, rahatlatan, yumuşak; cana yakın, yumuşak, sevimli;
Uzunić < T. Uzun < Eski T. Uzun, (anlam Yalın bölümünde verilmiştir); + -iç;
Ablaković < T. Ablak < Ar. Eblak, rengi alaca olan; yayvan, dolgun ve geniş yüz; + -oviç;
Ajdinović < T. Aydın < Eski T. Aydıng, ay ışığı; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Bahtanović < Boş. Bahtan < T. Bahtlı, bahtı iyi olan, mutlu, talihli; + -oviç;
Bahtijarević < T. Bahtiyar < Far. Baht, talih + Yār, dost, yardımcı > Baht-yār > Bahtiyār;
Bečarević ~ Bećarević < T. Bekâr < Ar. Bikr; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
+ -eviç;
Čiplaković < T. Çıplak < Çılba-mak, soymak > Çılba-k – göçüşme ile Çıblak > Çıplak;
üzerinde gerekli olan veya bulunması bir güzellik verecek olan şeyden
olmayan, üryan; açık, apaçık, ortada; fakir, züğürt; Yeniçeri ocağında hizmete
Đuzelović < T. Güzel < Gözel, (anlam Yalın bölümünde verilmiştir); + -oviç;
168
Garibović < T. Garip < Ar. Gurbet – Garābet, vatanından uzak olmak; yabancı olmak
> Garib, kimsesiz, zavallı, bîçâre kimse; gurbet ellerde kalmış, kendi ilinden
gizli tarafları bulunan, anlaşılmaz şey, sırlı; içe dokunan, dokunaklı, müessir;
Ihtijarević < T. İhtiyar < Şemseddin Sâmi’ye göre sâhibü’l-ihtiyar, seçme hakkı elinde
Kafadarević < T. Kafadar < Ar. Kafā + Far. Dār; + -oviç; (anlam Yalın bölümünde
verilmiştir);
Kaharević ~ Kahrović < T. Kahhar < Ar. Kahr > Kahhār; + -eviç/-oviç; (anlam önceden
verilmiştir);
Kahrimanović < T. Kahraman < Far. Kahremān + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Kučuković < T. Küçük < Eski T. Kiçig > Kiçik – Kiçük; + -oviç; (anlam Yalın
bölümünde verilmiştir);
Mazlumović < T. Mazlûm < Ar. Zulm, zulmetmek > Mazlūm; haksızlığa uğramış, zulüm
+ -oviç;
Melezović < T. Melez – kökü kesin belli değildir; + -oviç; (anlam Yalın bölümünde
verilmiştir);
Muzurović < T. Muzır < Ar. İzrār; + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Šišmanović < T. Şişman, vücûdu, aşırı derecede yağlı olduğu için şişkin görünen kimse,
şişko; + -oviç;
Uzunović < T. Uzun < Eski T. Uzun + -oviç; (anlam Yalın bölümünde verilmiştir);
Bakija < T. Bâkî < Ar. Bekā, devam etmek, sürekli olmak > Bāki; ebedî, ölümsüz, kalımlı;
varlığını koruyan, devam eden, devamlı, sürekli; kalan kısım veya meblağ, alt taraf,
mâbad; + -(i)ya;
Ćirlija < T. Kirli + -ya; kelimenin anlamı –iç ekini almış soyadlar bölümünde verilmiştir;
soyadın anlamı kirli olan kimse; burada sadece dış görünüş kirliliği değil, aynı
Đidelija < kelimenin kökü geçişsiz fiil gitmek’ten geldiği tahmin edilmektedir; burada Türk
yapı eki –li ile Boşnak yapı eki –ya’nın eklenmesiyle kelime sıfat niteliğini
kazanıp sürekli bir yere giden, yerinde durmayan, bir yere gitmek isteyen anlamda
Eskija < T. Eski + -ya; kelimenin anlamı –iç soyad ekini almış soyadlar bölümünde
verilmiştir; kelimenin buradaki anlamı eski olan şey, eskimiş, eskilerden olan,
eski geleneğe dayanan, eski zamanlara göre yaşayan bir kimse de olduğu tahmin
edilmektedir;
170
Garibija < T. Garip < Ar. Gurbet – Garābet + -(i)ya; kelimenin anlamı –oviç soyad ekini
Hevešlija < T. Hevesli, bir şeyi elde etmeye, öğrenmeye veya onunla uğraşmaya istekli olan,
Krdžalija < T. Kırcalı, hafif kırlaşmış; + -ya; soyadtaki anlamı kırcalı bir kimse’dir;
Mahalija < T. Mahalleli, aynı mahalede oturan kimselerin bütünü; aynı mahalleden olan;
haberdar olan, sürekli mahallede bulunan bir kimse diye tahmin edilmektedir;
Mejdanija < T. Meydan + -(i)ya; kelimenin anlamı meydanda bulunan, meydanda dolaşan
Paralija < T. Paralı, parası olan, varlıklı, servet sâhibi; para karşılığında yapılan veya
sağlanan; + -ya; soyadın anlamı da para sâhibi, parası çok olan, zengin’dir;
Sivrija < T. Sivri + -ya; kelimenin anlamı –iç soyad ekini almış soyadlar bölümünde
Šeherija < T. Şehir < Far. Şehr, insanların toplu olarak yaşadığı yerleşim yerlerinden, idârî
ve mülkî bakımdan köy ve kasabadan sonra en büyük olanı; halkının büyük kısmı
ticâret, sanâyi ve idâre işleriyle uğraşan, tarım alanı olmayan kalabalık yerleşim
olan kimse’dir;
171
1.23.5. Türkçe yapım eki –ci ile Boşnakça yapım eki –(i)ya’yı almış soyadlar
Kahrica < T. Kahhar < Ar. Kahr + -ica; kelimenin anlamı –iç soyad ekini almış soyadlar
bölümünde verilmiştir; bu soyadtaki anlamı kahr olan, kahr eden, önüne geleni
Sivro < T. Sivri + -o; kelimenin anlamı –iç soyad ekini almış soyadlar bölümünde verilmiştir;
aynı zamanda sivri niteliklerini taşıyan birine lâkab olarak verildiği tahmin
edilmektedir;
172
1.24.1. Yalın – bu soyadlar çeşitli sıfat fiil eklerinden, zaman eklerinden ve fiil kipi
eklerinden türemiş soyadlardır
Arar < T. geçişli fiil aramak < Orta T. (Oğuzca) arka-mak; bir şeyi bulmaya çalışmak
taharrî etmek; yoklamak, araştırmak; + -ar > Arar, bir şey arayan, bir şeyin peşinde
olan, sürekli bir aranışta bulunan diye anlamlar taşıdığı tahmin edilmektedir;
Bilan < T. geçişli fiil bilmek – Eski T.'den beri kullanılır; bir şey hakkında bilgisi, mâlûmâtı
olmak, o şeyi öğrenmiş bulunmak; bir işin ehli olmak, o işi yapmaya alışmış
+ -an > Bilen, bir işi çok iyi bilen, bilgi sahibi, bilgili diye anlamlar taşıdığı tahmin
edilmektedir;
Čikmiš < T. geçişsiz fiil çıkmak < Orta T.'den beri kullanılır; bazı dilcilerin görüşlerine göre
+ mIş > Çıkmış, çıkmış olan, sürekli çıkan gibi anlamlar taşıdığı tahmin
edilmektedir;
Derdemez < T. geçişli fiil demek < Eski T. ti-mek > di-mek > de-mek;
duygu ve düşüncelerini sözle anlatmak, söylemek; ağızdan bir ses veya söz
+ -er /-mez > Derdemez, hemen, o anda; bu soyadta, kelimenin anlamı bir
işi hemen yapan, an itibariyle işe koyulan, bir işi hemen bitirmeye kalkışan
Dursun ~ Dursum~ Tursun ~ Tursum < T. geçişsiz fiil durmak < Eski T. tur-mak;
çıkmıştır;
Đulmez < T. gülmez < bu kelimenin kökü de geçişsiz fiil gül-mek < Eski T. kül-mek,
kesik kesik sesler çıkarmak sûretiyle duygusunu, sevinç veya hayretini açığa
eğlenmek;
bu soyadta sıfat fiil olumsuz eki –mez’in eklenmesiyle sıfat niteliğini alıp
Jarrar < T. geçişsiz fiil yaramak < Eski T. yara-mak, uymak, yaraşmak;
Jetiš < T. geçişsiz fiil yetişmek; ulaşmak, vâsıl olmak; hazır olmak, bitmek, tamamlanmak;
tam zamânında gelmek, vaktinde bulunmak; emir kipi 2. tekil şahış şekli ile > Yetiş,
birine yetişmesi için uyarıda bulunan, sürekli yetişmeyi göz önüne alan ve yetiş
ifadesini sık sık kullanan birisi gibi anlam taşıdığı tahmin edilmektedir;
Kačar < T. geçişsiz fiil kaçmak – Eski T.'den beri kullanılır; kurtulmak için süratle
gelmek istememek; uzaklaşmak istemek; + -ar > Kaçar, kaçmayı alışkanlık edinmiş,
bir kimseden veya bir şeyden kaçan gibi anlamlar taşıdığı tahmin edilmektedir;
Sever < geçişli fiil sev-mek; bir şeye veya kimseye karşı sevgi duymak, gönlünde (ona karşı)
bir muhabbet beslemek; âşık olmak, gönül vermek; çok hoşuna gitmek; partisip eki
-er ile sıfat niteliğini kazanıp bir kimseyi veya bir şeyi seven, sevgi duyan anlamları
içermektedir;
Dželdum < T. Geldim < T. geçişsiz fiil gelmek < Eski T. kel-mek; konuşana göre uzak bir
yerden daha yakın bir yere doğru yol almak, bir mesâfe katedip uzak bir yerden
daha yakın bir yere varmak; bulunduğu yerden ayrılıp geri dönmek, avdet etmek;
varmak, ulaşmak, erişmek, vâsıl olmak; bir yere uğramak, ziyâret etmek;
burada soyadın anlamı bir yere vardığında sık sık ‘geldim’ ifadesini kullanan,
sürekli bir yere giden, bir yere varan için lakâb olarak kullanıldığı tahmin
edilmektedir;
175
1.24.3. Türkçe yapım eki –ci ile Boşnakça yapım eki –(i)ya'yı almış soyad
Bilandžija < T. Bilenci < T. geçişli fiil bilmek – Eski T.'den beri kullanılır; bir şey hakkında
bilgisi, mâlûmâtı olmak, o şeyi öğrenmiş bulunmak; bir işin ehli olmak, o işi
olmak;
bu soyadta fiilin köküne aynı zamanda sıfat fiil eki –en eklenmiş, yalnız
Boşanakça'da e sesi a sesine dönüşmüştür; sıfat fiil ekine Türk yapı eki –ci
ile Boşnak yapı eki –ya eklenmiştir; böylece soyad, bir şeyi çok iyi bilen,
bigili, işin ustası, başarılı bir kimse gibi anlamlar taşıdığı tahmin edilmektedir;
1.24.4. Türkçe yapım eki –ci ile soyad eki –iç'i almış soyadlar
Bilandžić < T. Bilenci < T. geçişli fiil bilmek – Eski T.'den beri kullanılır; + -iç;
olmaktadır;
Delendžić < T. Delenci < T. geçişli fiil delmek < Eski T. Tel-mek; + -iç;
yapı eki –ci'nin eklenemsiyle soyad bir şeyi delen, delik açan, bu işle uğraşan
1.24.5. Sıfat fiil ekleri ile –iç soyad ekini almış soyadlar
Dujmušić < T. Duymuş < T. geçişli fiil duymak < Eski T. Tuy-mak, sezmek; + -iç;
ağırlık, hafiflik vb. nitelikleri) hissetmek; çok açık, ortada ve belirli olmayan bir
şeyi sezmek, var olduğunu farketmek, anlamak; bir ruh hâlinin etkisini üzerinde
hissetmek, o hal içinde olmak; işitme duyusuna sâhip olmak, sağır olmamak;
soyadın anlamı da bir şeyi iyi bilen, iyi sezen, iyi duyan, haberdar olan, bilgili
Begenišić < Boş. Begenisati < T. geçişli fiil beğenmek – kökü belli değildir; + -iç;
iyi ve güzel bulmak, takdir etmek; doğru bulmak, kabul etmek, tasvip etmek;
hoşuna gitmek, hoşlanmak, gönlü kaymak; bir şeyi diğerlerinden daha iyi ve
burada soyadın anlamı da bir şeyi, bir kimseyi beğenme, hoşlanma diye tahmin
edilmektedir;
177
Dursunović ~ Tursunović ~ Tursumović < T. geçişsiz fiil durmak; masdar eki –mak'ın
Kačarević < kelimenin kökü geçişsiz fiil kaç-mak’tan gelmektedir; anlam Yalın bölümünde
verilmiştir; + -oviç;
Birdahić < T. Bir daha – zarf; ikinci kez, yeniden, tekrar, asla; + -iç;
Falan ~ Filan < T. Falan – Filân < Ar. Fulān, herhangi bir kişi > Filān > Falan;
şekilde niteler; söylenmesi uygun görülmeyen bir özel ismin yerini tutar;
bir şahıs veya nesneyi bildiren kelimelerden sonra ona benzer şeyleri ayrıca
Boşnak alfabesi, 4 ünlü, 26 ünsüz, toplam 30 sesten oluşmaktadır. Türk alfabesi ise 8 ünlü, 21
ünsüz, toplam 29 sesten oluşmaktadır. Çoğu sesler aynı olsa da, bir dilde bulunan, öteki
dildebulunmayan sesler de mevcuttur. Boşnak alfabesinde bulunan, lakin Türk alfabesinde
bulunmayan 5 ünsüz bulunmaktadır. Bunlar c (ts olarak okunur), ć ( ince ç ), đ ( ince c ), lj ( l
+ j (y) ) ve nj ( n + j (y) ). Karşıtları Türk alfabesinde bulunmamaktadır. Türk alfabesinde
bulunan, lakin Boşnak alfabesinde bulunmayan 3 ünlü ile 1 ünsüz bulunmaktadır. Bunlardan ı,
ö ve ü ünlüler, ğ – yumuşak g ise ünsüzdür. Türkçe’den Boşnakça’ya giren sözcüklerde söz
konusu sesler bulunuyorsa, bunlar Boşnakça’da en yakın veya benzer ses ile uygulanmıştır.
Bazen her iki dilde de ses aynı ise, yine geçiş sırasında veya zaman içerisinde, değişikliğe
uğraması mevcuttur.
Türkçe’den Boşnakça’ya giren sözcükler, Boşnakça’nın ses sistemine göre tabii olmuştur. Bu
geçiş sırasında, çeşitli ses ikamesi de gerçekleşmiştir. Aynı zamanda, değişmelere uğramamış,
kendi öz halini korumuş sözcükler de mevcuttur. Söz konusu sözcüklerin bazıları da, ilk geçiş
sırasında ses değişmelerine uğramasa da, sonradan, geçtiği dilde yaygınlaşması, zamanla
geçtiği dilin çeşitli lehçeleriyle temasta bulunması durumunda ses değişmelerine uğramıştır.
Türkçe sözcüklerin Boşnakça’ya aktarılması uzun bir süreç içerisinde gerçekleşmiştir. Aktarma
yazılıdan ziyade daha çok sözlü dil ile yapılmıştır. Bundan dolayı, bir sözcüğün, birkaç defa
aktarılması ve böylece çeşitli ses olaylarına uğraması durumunda değişik şekillerle
Boşnakça’ya geçmesi mümkündür. Önceden de bahsedildiği gibi, aktarma daha sık sözlü dil ile
yapıldığı için, çeşitli Türk lehçeleri de ses olaylarını etkilemiştir. Sözlü aktarımı sırasında, bir
sözcüğün farklı bir şekilde duyulması ve sonradan yayılması, değişik ses olaylarına
uğramasının sebeplerinden biridir. Tahsil görmüş, aydın insanlardan ziyade, daha çok sıradan
insanların konuşma dilinden aktarma yapıldığından ve Bosna Hersek halkının Türkçe
bilmemesinden dolayı, sözcüğünün öz şekline dikkat edilmemiştir (Vajzović 1999:93). Giriş
bölümünde de bahsedildiği gibi, Türkçe’den Boşnakça’ya giren sözcükler, Arapça, Farsça ve
Türkçe’den oluşan Osmanlı-Türkçesi’nden gelmektedir. Türkçe, Osmanlı-Türkçesi’nin devamı
olduğu için, tüm bu sözcükler asıl Türk kökenli olmasa da, Osmanlı-Türkçesi’nin vasıtasıyla
geçtikleri için, Türkçe olarak değerlendirilecektir. Bunun sebebi, Osmanlı-Türkçesi sözcüklerin
arasında Arapça, Farsça, Yunanca, İbranice vd. dillerden gelen sözcüklerin bulunması, ayrıca
Boşnakça’nın bu dillerle direk olarak temasta bulunmamasıdır.
179
Ses türeme, ses düşme, ses değişme ve metatez-sözcük içerisinde sesin yer değişmesi gibi ses
olaylar, soyadlar örneklerinde gösterilecektir.
Ses türemesi olayı, çeşitli sebeplerden dolayı ortaya çıkmış olabilir. Ses etimolojik anlam
taşımasa da, sözcük başında, ortasında veya sonunda ses türemesi gerçekleşebilmektedir. Bu
olay, çoğu zaman sözcüğün telaffuz sırasında yanlış duyulmasından, yazılı metinlerde yanlış
okunmasından ve bundan dolayı duyulduğu ve okunduğu şekilde yayınlaşmasından ortaya
çıkabilir. Diğer bir sebep ise, sözcüğün daha kolay telaffuz edilebilmesi ve geçtiği dile daha
yakın olmasıdır. Çeşitli ses türemeler aşağıdaki soyadlarda gösterilmiştir:
-a sesi aynı zamanda erkek isimlerde de meşhurdur. Bu özel isimler daha çok Arap kökenli
isimlerdir, lakin Türkçe isimler de mevcuttur. Bunların örnekleri aşağıdaki soyadlarda
verilmiştir;
Aşağıdaki soyadlarda –a sesi, ilgi hâl ekini – ait olma niteliğini taşımaktadır;
-a sesi belirsiz olarak da kelimeye türemiş olabilir. Bunun çeşitli sebepleri olabilir, yanlış
telaffuz veya yazılı kaynaklarda yanlış yazılmış gibi. Aynı zamanda da soyad eki olarak da
geçerli olabilmektedir;
Etimolojik h sesi, Bosna Hersek’in Müslüman yazar ve halkı tarafından korunan bir sestir. Bu
küçük ses bilgisel ayrım, aslında Bosna Hersek’te büyük bir sosyo-kültürel ve etnik ayrımın
simgesidir. Boşnaklar için h sesi Türk-Osmanlı kültürünün simgesidir (Eker 2006:81). Bosna
Hersek’te bulunan diğer halklara göre, h sesi daha çok Müslüman halkı arasında mevcuttur.
Müslüman halkı arasında konuşulan dilin en önemli noktalarından biridir. Bu nedenle,
etimolojik olarak bir anlam taşımasa da, h sesi bazı sözcüklerde türemiştir.
Fidajbegović < Fidâ > Fida + -y + beg + -oviç; burada beg – bey unvanı ile birlikte
mümkündür;
Dovadžić ~ Dovadžija < Dua + -cı > Du + -v + -a + -cı + -ya > Do + -v + -a + ciya;
183
Türkçeden Boşnakçaya giren ikiz ünsüzlü sözcüklerde bir ünsüzün düşmesi gerçekleşmiştir. Bu
ses olayı, Boşnakçada sözcüklerde ikiz ünsüzün bulunmamasından dolayı ortaya çıkmıştır.
Sözcüklerde ikiz ünsüzlere nadiren rastlanır ve bunlar daha çok Allah, Bismillah vb. dini
sözcüklerde görülmektedir. Bunların Alah, Bismilah gibi bir ünsüz ile kullanışı da mevcuttur.
İkiz ünsüzler aynı zamanda tahsil görmüş şahıslar, iyi derecede Türkçe ve Arapça bilen
büyükler tarafından kullanılır ( Peco 1967:141, alıntı Smailoviç 1977:25).
Abazović ~ Abaspahić < Abbas – bir b sesinin düşmesi ile Abas > Abazoviç
> Abaspahiç;
Abdulahović ~ Abdulahefendić < Abdullah – bir l sesinin düşmesi ile Abdulah >
> Abdulahoviç
> Abdulahefendiç;
Bakal ~ Bakalović ~ Bakalbašić < Bakkal – bir k sesinin düşmesi ile Bakal > Bakal
> Bakaloviç
> Bakalbaşiç;
Džerahović < Cerrah – bir r sesinin düşmesi ile Cerah > Cerahoviç;
Đonlija ~ Đonlagić < Gönüllü – bir l sesinin düşmesi ile Gönülü > Conliya
> Conlagiç;
184
Fetahagić ~ Fetahbegović < Fettah – bir t sesinin düşmesi ile Fetah > Fetahagiç
> Fetahbegoviç;
Hajrulahović ~ Hairlahović < Hayrullah – bir l sesinin düşmesi ile Hayrulah >
> Hayrulahoviç
> Hairlahoviç;
Halač ~ Halać < Hallaç – bir l sesinin düşmesi ile Halaç; sözcüğün iki şekli bulunmaktadır;
ilk şekil kalın ç (č) – Halač; ikinci şekil ince ç (ć) – Halać olarak
yazılmıştır;
Hamalukić < Hamallık – bir l sesinin düşmesi ile Hamalık > Hamalukiç;
Hurem ~ Huremović < Hürrem – bir r sesinin düşmesi ile Hürem > Hurem
> Huremoviç;
Kahrić ~ Kaharević ~ Kahrović ~ Kahrica < Kahhar – bir h sesinin düşmesi ile Kahar >
> Kahriç
> Kahareviç
> Kahroviç
> Kahrica;
Kulukčija < Kullukçu – bir l sesinin düşmesi ile Kulukçu > Kulukçiya;
Muderizović < Müderris – bir r sesinin düşmesi ile Müderis > Muderizoviç;
Mudželet < Mücellet – bir l sesinin düşmesi ile Mücelet > Mucelet;
> Hacimuhamedoviç;
185
> Muharemoviç
> Muharemagiç;
Muhasilović < Muhassıl – bir s sesinin düşmesi ile Muhasıl > Muhasiloviç;
Mujezin ~ Mujezinović < Müezzin – bir z sesinin düşmesi ile Müezin > Muyezin
> Muyezinoviç;
Muzaferović < Muzaffer – bir f sesinin düşmesi ile Muzafer > Muzaferoviç;
Nakaš < Nakkaş – bir k sesinin düşmesi ile Nakaş > Nakaş;
Sunulahpašić < Sunullah – bir l sesinin düşmesi ile Sunulah > Sunulahpaşiç;
Telalagić ~ Telalbašić < Tellal – bir l sesinin düşmesi ile Telal > Telalagiç
> Telalbaşiç;
Skender ~ Skenderagić < İskender – sözcük başı i sesinin düşmesi ile Skender > Skender
> Skenderagiç;
< İsmail – sözcük başı i sesinin düşmesi ile Smail > Smailoviç
> Smayiloviç
> Smayloviç
> Smailagiç
> Smayilagiç
> Smaylagiç
> Smailbaşiç;
186
Skeledžić < İskeleci – sözcük başı i sesinin düşmesi ile Skeleci > Skeleciç;
Alilhodžić < Halil – sözcük başı h sesinin düşmesi ile Alil > Alilhociç;
Ećimović < Hekim – sözcük başı h sesinin düşmesi ile Ekim > Eçimoviç;
Arambašić < Harambaşı – sözcük başı h sesinin düşmesi ile Arambaşı > Arambaşiç;
Abdula < Abdullah – sözcük sonu h sesinin düşmesi ile Abdulla > Abdula;
Murtez < Murtaza – sözcük sonu a sesinin düşmesi ile Murtaz > Murtez;
Penđer < Pencere – sözcük sonu e sesinin düşmesi ile Pencer > Pencer – sözcük Boşnak
Pervan < Pervane – sözcük sonu e sesinin düşmesi ile Pervan > Pervan;
Sözcük ortasında ses düşme olayı çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleşmiştir. İki ünlü veya
ünsüzün bir araya gelme durumunda, seslerden biri düşmektedir. Aynı olay iki ünsüzün bir
araya gelmesinde de geçerlidir. Bunlar birleşik sözcüklerde mevcuttur. Diğer bir olay ise, çeşitli
eklerin eklenmesi durumunda. Ek ünlü veya ünsüz ile başlıyorsa ve sözcük bunlardan biri ile
bitiyorsa, yine bir ses düşmesi gerçekleşecektir. Bazen nedeni olmayan sebeplerden ötürü, ses
düşmesi gerçekleşebilir. Bu ses düşme olayları, aşağıdaki soyadlarda gösterilmiştir:
Abaspahić < Abbas + Sipahi + -iç; > Abasspahiç – bir s sesinin düşmesi ile Abaspahiç;
187
Abdagić ~ Avdagić < Abdo ~ Avdo (Abdullah isminin Boşnakça’da kısaltılmış şekilleri)
Abdulahmanoviç;
Abdurahmanoviç;
Abduzaimović < Abdulzaim + -oviç > Abdulzaimoviç – l sesinin düşmesi ile Abduzaimoviç;
Ahmagić < Ahmo (Ahmet isminin Boşnakça’da kısaltılmış şekli) + Aga + -iç > Ahmoagiç –
Ahmespahić < Ahmed + Sipahi + -iç > Ahmedspahiç – ismin sonundaki d sesinin düşmesi ile
Ahmespahiç;
Alagić < Ali + Aga + -iç > Aliagiç – ismin sonundaki i sesinin düşmesi ile Alagiç;
Alibabić < Ali + Baba + -iç > Alibabaiç – baba sözcüğünün son a sesinin düşmesi ile
Alibabiç;
Alirejsović < Ali + Reis + -oviç > Alireisoviç – reis sözcüğünün i sesinin düşmesi ile
Alirejsoviç;
Arfadžan < Arefe + Gün > Arefegün > Arefecun > Arefecan – ilk sözcüğünün ikinci e sesinin
Arnautalić ~ Arnautalija ~ Arnautlija < Arnavut + -li + -iç > Arnavutliç – v sesinin düşmesi
> Arnautaliya
> Arnautliya;
188
Avdurahmanović < Abdul + Rahman + -oviç > Avdulrahmanoviç – l sesinin düşmesi ile
Avdurahmanoviç;
Buljubašić < Bölükbaşı + -iç > Buljukbaşiç – k sesinin düşmesi ile Bulyubaşiç;
Čaršimamović < Çarşı + İmam + -oviç > Çarşıimamoviç – ı sesinin düşmesi ile
Çarşimamoviç;
Đonlagić < Gönüllü ağa + -iç > Conulluagiç – sözcük içerisinde bulunan u seslerinin düşmesi
ile Conlagiç;
Fejzagić < Feyzo ( Feyiz isminin Boşnakça’da kısaltılmış şekli) + Aga + -iç > Feyzoagiç –
Fetibegović < Fetih + Beg + -oviç < Fetihbegoviç – h sesinin düşmesi ile Fetibegoviç;
Hadžalić < Haci + Ali + -iç > Hacialiç – haci sözcüğünün son i sesinin düşmesi ile
Hacaliç;
Hacismailoviç ~ Hacismayloviç;
Hairlahović < Hayrullah + -oviç > Hayrulahoviç – y ile u sesinin düşmesi ile Hairlahoviç;
Hairlić < Hayırlı + -iç > Hayirliç – y sesinin düşmesi ile Hairliç;
Hamzagić < Hamza + Aga + -iç > Hamzaagiç – bir a sesinin düşmesi ile Hamzagiç;
Hasagić < Haso (Hasan isminin Boşnakça kısaltılmış şekli) + Aga + -iç > Hasoagiç – ismin
Hazrolaj < Hazır olmak > Hazır ola – ı sesinin düşmesi ile Hazrolay;
Husagić < Huso (Hüseyin isminin Boşnakça kısaltılmış şekli) + Aga + -iç > Husoagiç – ismin
> Huseinoviç,
> Huseinbaşiç,
> Huseinbegoviç,
> Huseinefendiç;
aynı kökenli diğer iki soyadta ise Husejnović ~ Husejnagić < Hüseyin – i sesinin düşmesi ile
> Huseynagiç;
Ibragić < İbro ( İbrahim isminin Boşnakça kısaltılmış şekli) + Aga + -iç > İbroagiç – ismin
Kafedžić ~ Kafeđić < Kahveci + -iç > Kahveciç – h sesinin düşmesi ile Kafeciç; ilk soyad
kalın c (dž), ikinci soyad ise ince c (đ) sesi ile yazılmıştır. Önceden
Karabatković < Karabatak + -oviç > Karabatakoviç – sözcük içerisindeki son a sesinin
Kestendžić ~ Kestenđić < Kestaneci + -iç > Kestaneciç – sözcüğün sonundaki e sesinin
düşmesi ile Kestenciç; ilk soyad kalın c (dž), ikinci soyad ise, ince
Korkalić < Korkaklı + -iç > Korkakliç – k sesinin düşmesi ile Korkaliç;
Krdžić < Kırca + -iç > Kırciç – ı sesinin düşmesi ile Krciç;
Kršumlić < Kurşunlu + -iç > Kurşumliç – sözcük içerisindeki ilk u sesinin düşmesi ile
Kurşumliç;
190
Lutvagić < Lutvo (Lütüf isminin Boşnakça kısaltılmış şekli) + Aga + -iç > Lutvoagiç – ismin
Memeleđija ~ Mameleđija < Memleketçi + -ya > Memleketçiya > Memleketciya – t sesinin
Matardžija < Mataracı + -ya > Mataracıya – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile
Matarciya;
Mehagić < Meho ( Mehmed isminin Boşnakça kısaltılmış şekli) + Aga + -iç > Mehoagiç –
Mrdžanović ~ Mrđanović < Mercan + -oviç > Mercanoviç – sözcük içerisindeki e sesinin
düşmesi ile Mrcanoviç; ilk soyad kalın c (dž), ikinci soyad ise
Muslibegović < Muslim + Beg + -oviç > Muslimbegoviç – ismin sonundaki m sesinin düşmesi
ile Muslibegoviç;
Nuhodžić < Nuh + Hoca + -iç > Nuhhociç – bir h sesinin düşmesi ile Nuhociç;
Redžepašić < Recep + Paşa + -iç > Receppaşiç – bir p sesinin düşmesi ile Recepaşiç;
Salibašić ~ Salihodžić ~ Salispahić < Salih – h sesinin düşmesi ile Sali > Salibaşiç
> Salihociç
> Salispahiç;
Smajlović ~ Smajlagić ~ Smajlhodžić < İsmail – sözcük içerisindeki i sesinin düşmesi ile
> Smaylagiç,
> Smaylhociç;
Spahić < Sipahi + -iç > Sipahiç – sözcük içerisindeki i sesinin düşmesi ile Spahiç;
191
Suljagić < Sulyo ( Süleyman isminin Boşnakça kısaltılmış şekli) + Aga + -iç > Sulyoagiç –
Šerbedžija < Şerbetçi + -ya > Şerbetçiya – t sesinin düşmesi ile Şerbeciya;
Teftedarija < Defterdar + -(i)ya > Defterdariya > Tefterdariya – r sesinin düşmesi ile
Teftedariya;
Uzeirović < Üzeyir + -oviç > Üzeyiroviç – y sesinin düşmesi ile Uzeiroviç;
Velagić < Veli + Aga + -iç; > Veliagiç – i sesinin düşmesi ile Velagiç;
Zajmović < Zaim + -oviç > Zaimoviç – i sesinin düşmesi ile Zaymoviç;
2.2.5. Soyad eki –iç ile –oviç / -eviç’in eklenmesiyle, sözcük sonu ses düşmesi
Aşağıdaki soyadlarda ünlü ile biten unvan, sıfat, lakap, özel isim, hayvan ismi ve diğer
kelimelere soyad eki –iç veya –oviç eklendiğinde, bir ünlü düşmesi gerçekleşmiştir;
Agbabić < Akbaba + -iç > Akbabaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Agbabiç;
Agić < Aga + -iç > Agaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Agiç;
Aždajić < Ajdaya (Ejderha) + -iç > Ajdayaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile
Ajdayiç;
Babić ~ Babović < Baba + -iç / -oviç > Babaiç ~ Babaoviç – sözcük sonundaki a sesinin
Baltić < Balta + -iç > Baltaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Baltiç;
Birdahić < Bir daha + -iç > Birdahaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Birdahiç;
Čelhasić < Kel + Haso (Hasan isminin kısaltılmış şekli) + -iç > Kelhasoiç – ismin sonundaki
Čizmić < Çizme + -iç > Çizmeiç – sözcük sonundaki e sesinin düşmesi ile Çizmiç;
Delić < Deli + -iç > Deliiç – sözcük sonundaki i sesinin düşmesi ile Deliç;
Džinalić < Cin + Ali + -iç > Cinaliiç – ismin sonundaki i sesinin düşmesi ile Cinaliç;
192
Džudžević < Cüce + -eviç > Cüceeviç – sözcük sonundaki e sesinin düşmesi ile Cuceviç;
Đulalić < Gül + Ali + -iç > Gülaliiç – ismin sonundaki i sesinin düşmesi ile Culaliç;
Efendić < Efendi + -iç > Efendiiç – sözcük sonundaki i sesinin düşmesi ile Efendiç;
Elčić < Elçi + -iç > Elçiiç – sözcük sonundaki i sesinin düşmesi ile Elçiç;
Eskić < Eski + -iç > Eskiiç – sözcük sonundaki i sesinin düşmesi ile Eskiç;
Hadžialić < Haci + Ali + -iç > Hacialiiç – ismin sonundaki i sesinin düşmesi ile Hacialiç;
Hamzić ~ Hadžihamzić < Hamza + -iç ~ Haci + Hamza + -iç > Hamzaiç ~ Hacihamzaiç –
Ičindić ~ Ićindić < İkindi + -iç > İkindiiç – sözcük sonundaki i sesinin düşmesi ile İçindiç;
ilk soyad kalın c (dž), ikinci soyad ise ince c (đ) sesi ile yazılmıştır;
Jabandžić < Yabancı + -iç > Yabanciiç – sözcük sonu i sesinin düşmesi ile Yabanciç;
Jengić < Yenge + -iç > Yengeiç – sözcük sonundaki e sesinin düşmesi ile Yengiç;
Kalfić < Kalfa + -iç > Kalfaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Kalfiç;
Karadžić < Karaca + -iç > Karacaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Karaciç;
Karamustafić < Kara + Mustafa + -iç > Karamustafaiç – ismin sonundaki a sesinin düşmesi
ile Karamustafiç;
Kavgić < Kavga + -iç > Kavgaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Kavgiç;
Kestenović < Kestane + -oviç > Kestaneoviç – sözcük sonundaki e sesinin düşmesi ile
Kestenoviç;
Krdžić < Kırca + -iç > Kırcaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Krciç;
Kučukalić < Küçük + Ali + -iç > Kuçukaliiç – ismin sonundaki i sesinin düşmesi ile
Kuçukaliç;
Kumbarić < Kumbara + -iç < Kumbaraiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile
Kumbariç;
193
Mulić < Molla > Mula + -iç > Mulaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Muliç;
Mustafović ~ Mustafić ~ Hadžimustafić < Mustafa – ismin sonundaki a sesinin düşmesi ile
Nargilić < Nargile + -iç > Nargileiç – sözcük sonundaki e sesinin düşmesi ile Nargiliç;
Pašić < Paşa + -iç > Paşaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Paşiç;
Pervanić ~ Pervanović < Pervane + -iç / -oviç > Pervaneiç ~ Pervaneoviç – sözcük
Piralić < Pir + Ali + -iç > Piraliiç – ismin sonundaki i sesinin düşmesi ile Piraliç;
Sihirlić < Sihirli + -iç > Sihirliiç – bir i sesinin düşmesi ile Sihirliç;
Sivrić < Sivri + -iç > Sivriiç – bir i sesinin düşmesi ile Sivriç;
Tahtović < Tahta + -oviç > Tahtaoviç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Tahtoviç;
Taslidžić < Taşlıca + -iç > Taşlıcaiç – sözcük sonundaki a sesinin düşmesi ile Tasliciç;
Tatlić < Tatlı + -iç > Tatliiç – sözcük sonundaki i sesinin düşmesi ile Tatliç;
Terzić < Terzi + -iç > Terziiç – sözcük sonundaki i sesinin düşmesi ile Terziç;
Uzunalić < Uzun + Ali + -iç > Uzunaliiç – ismin sonundaki i sesinin düşmesi ile Uzunaliç;
Aşağıdaki soyadlarda soyad eki –iç’in eklenmesiyle, kısaltma eki (hypocoristic) –o düşmüştür;
Ahmić ~ Hadžiahmić < Ahmo + -iç > Ahmoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile
Ahmiç ~ Haciahmiç;
Abdić ~ Avdić < Abdo ~ Avdo + -iç > Abdoiç ~ Avdoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi
Bajrić < Bayro + -iç > Bayroiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Bayriç;
Ćatić < Çato (Kâtip) + -iç > Çatoiç – unvan sonundaki –o sesinin düşmesi ile Çatiç;
Fejzić < Feyzo + -iç > Feyzoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Feyziç;
194
Hajrić < Hayro + -iç > Hayroiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Hayriç;
Hasić < Haso + -iç > Hasoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Hasiç;
Husić < Huso + -iç > Husoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Husiç;
Jusić < Yuso + -iç > Yusoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Yusiç;
Mehić < Meho + -iç > Mehoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Mehiç;
Muhić < Muho + -iç > Muhoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Muhiç;
Ramić < Ramo + -iç > Ramoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Ramiç;
Suljić < Sulyo + -iç > Sulyoiç – ismin sonundaki –o sesinin düşmesi ile Sulyiç;
2.2.6. Ünlü ile biten unvanlara soyad eki –iç eklendiğinde bir ünlü sesinin düşmesi
Abdagić ~ Avdagić < Abdaga ~ Avdaga + -iç > Abdagaiç ~ Avdagaiç – a sesinin düşmesi ile
Abdagiç ~ Avdagiç;
Abdulagić < Abdulaga + -iç > Abdulagaiç – a sesinin düşmesi ile Abdulagiç;
Ademagić < Ademaga + -iç > Ademagaiç – a sesinin düşmesi ile Ademagiç;
Adilagić < Adilaga + -iç > Adiagaiç – a sesinin düşmesi ile Adilagiç;
Ahmetagić ~ Ahmedagić ~ Ahmagić < Ahmetaga ~ Ahmedaga ~ Ahmaga + -iç > Ahmet
Akagić < Akaga + -iç > Akagaiç – a sesinin düşmesi ile Akagiç;
Alagić < Alaga + -iç > Alagaiç – a sesinin düşmesi ile Alagiç;
Arifagić < Arifaga + -iç > Arifagaiç – a sesinin düşmesi ile Arifagiç;
Arslanagić < Arslanaga + -iç > Arslanagaiç – a sesinin düşmesi ile Arslanagiç;
Azapagić < Azapaga + -iç > Azapagaiç – a sesinin düşmesi ile Azapagiç;
195
Bečiragić ~ Bećiragić < Beçiraga + -iç > Beçiragaiç – a sesinin düşmesi ile Beçiragiç;
ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ise ince ç (ć) ile yazılmıştır;
Begagić < Begaga + -iç > Begagaiç – a sesinin düşmesi ile Begagiç;
Begtašagić < Begtaşaga + -iç > Begtaşagaiç – a sesinin düşmesi ile Begtaşagiç;
Bilalagić < Bilalaga + -iç > Bilalagaiç – a sesinin düşmesi ile Bilalagiç;
Ćerimagić < Çerimaga + -iç > Çerimagaiç – a sesinin düşmesi ile Çerimagiç;
Dervišagić < Dervişaga + -iç > Dervişagaiç – a sesinin düşmesi ile Dervişagiç;
Džaferagić < Caferaga + -iç > Caferagaiç – a sesinin düşmesi ile Caferagiç;
Đonlagić < Conlaga (Gönüllü ağası) + -iç > Conlagaiç – a sesinin düşmesi ile Conlagiç;
Eminagić < Eminaga + -iç > Eminagaiç – a sesinin düşmesi ile Eminagiç;
Fazlagić < Fazlaga + -iç > Fazlagaiç – a sesinin düşmesi ile Fazlagiç;
Fejzagić < Feyzaga + -iç > Feyzagaiç – a sesinin düşmesi ile Feyzagiç;
Fetahagić < Fetahaga + -iç > Fetahagaiç – a sesinin düşmesi ile Fetahagiç;
Hadžagić < Hacaga + -iç > Hacagaiç – a sesinin düşmesi ile Hacagiç;
Hadžialagić < Hacialaga + -iç > Hacialagaiç – a sesinin düşmesi ile Hacialagiç;
Hacaliyagiç;
Hadžiavdagić < Haciavdaga + -iç > Haciavdagaiç – a sesinin düşmesi ile Haciavdagiç;
Hadžieminagić < Hacieminaga + -iç > Hacieminagaiç – a sesinin düşmesi ile Hacieminagiç;
Hacihasanagiç;
Haciyaşaragiç;
196
Hadžikalfagić < Hacikalfaga + -iç > Hacikalfaagaiç – a sesinin düşmesi ile Hacikalfagiç;
Hacimehmedagiç;
Hadžimujagić < Hacimuyaga + -iç > Hacimuyagaiç – a sesinin düşmesi ile Hacimuyagiç;
Hacimuratagiç;
Haciomeragiç;
Haciosmanagiç;
Haciraşidagiç;
Hafizagić < Hafizaga + -iç > Hafizagaiç – a sesinin düşmesi ile Hafizagiç;
Hajdaragić < Haydaraga + -iç > Haydaragaiç – a sesinin düşmesi ile Haydaragiç;
Halilagić < Halilaga + -iç > Halilagaiç – a sesinin düşmesi ile Halilagiç;
Hamzagić < Hamzaga + -iç > Hamzagaiç – a sesinin düşmesi ile Hamzagiç;
Hasagić < Hasaga + -iç > Hasagaiç – a sesinin düşmesi ile Hasagiç;
Hasanagić < Hasanaga + -iç > Hasanagaiç – a sesinin düşmesi ile Hasanagiç;
Husagić < Husaga + -iç > Husagaiç – a sesinin düşmesi ile Husagiç;
Husejnagić < Huseynaga + -iç > Huseynagaiç – a sesinin düşmesi ile Huseynagiç;
Ibragić < İbraga + -iç > İbragaiç – a sesinin düşmesi ile İbragiç;
Ibrahimagić < İbrahimaga + -iç > İbrahimagaiç – a sesinin düşmesi ile İbrahimagiç;
Idrizagić < İdrizaga + -iç > İdrizagaiç – a sesinin düşmesi ile İdrizagiç;
Imamagić < İmamaga + -iç > İmamagaiç – a sesinin düşmesi ile İmamagiç;
197
Imanagić < İmanaga + -iç > İmanagaiç – a sesinin düşmesi ile İmanagiç;
Isakagić < İsakaga + -iç > İsakagaiç – a sesinin düşmesi ile İsakagiç;
Islamagić < İslamaga + -iç > İslamagaiç – a sesinin düşmesi ile İslamagiç;
Jašaragić < Yaşaraga + -iç > Yaşaragaiç – a sesinin düşmesi ile Yaşaragiç;
Junuzagić < Yunuzaga + -iç > Yunuzagaiç – a sesinin düşmesi ile Yunuzagiç;
Jusufagić < Yusufaga + -iç > Yusufagaiç – a sesinin düşmesi ile Yusufagiç;
Kasumagić < Kasumaga + -iç > Kasumagaiç – a sesinin düşmesi ile Kasumagiç;
Kurtagić < Kurtaga + -iç > Kurtagaiç – a sesinin düşmesi ile Kurtagiç;
Lutvagić < Lutvaga + -iç > Lutvagaiç – a sesinin düşmesi ile Lutvagiç;
Mahmutagić < Mahmutaga + -iç > Mahmutagaiç – a sesinin düşmesi ile Mahmutagiç;
Mehagić < Mehaga + -iç > Mehagaiç – a sesinin düşmesi ile Mehagiç;
Mehmedagić < Mehmedaga + -iç > Mehmedagaiç – a sesinin düşmesi ile Mehmedagiç;
Muhamedagić < Muhamedaga + -iç > Muhamedagaiç – a sesinin düşmesi ile Muhamedagiç;
Muharemagić < Muharemaga + -iç > Muharemagaiç – a sesinin düşmesi ile Muharemagiç;
Muminagić < Muminaga + -iç > Muminagaiç – a sesinin düşmesi ile Muminagiç;
Muratagić < Murataga + -iç > Muratagaiç – a sesinin düşmesi ile Muratagiç;
Numanagić < Numanaga + -iç > Numanagaiç – a sesinin düşmesi ile Numanagiç;
Omeragić < Omeraga + -iç > Omeragaiç – a sesinin düşmesi ile Omeragiç;
Osmanagić < Osmanaga + -iç > Osmanagaiç – a sesinin düşmesi ile Osmanagiç;
Pašagić < Paşaga + -iç > Paşagaiç – a sesinin düşmesi ile Paşagiç;
Piragić < Piraga + -iç > Piragaiç – a sesinin düşmesi ile Piragiç;
Rašidagić < Raşidaga + -iç > Raşidagaiç – a sesinin düşmesi ile Raşidagiç;
Redžepagić ~ Ređepagić < Recepaga + -iç > Recepagaiç – a sesinin düşmesi ile Recepagiç;
ilk soyad kalın c (dž), ikinci soyad ince c (đ) ile yazılmıştır;
198
Rustemagić < Rustemaga + -iç > Rustemagaiç – a sesinin düşmesi ile Rustemagiç;
Salihagić < Salihaga + -iç > Salihagaiç – a sesinin düşmesi ile Salihagiç;
Seferagić < Seferaga + -iç > Seferagaiç – a sesinin düşmesi ile Seferagiç;
Selimagić < Selimaga + -iç > Selimagaiç – a sesinin düşmesi ile Selimagiç;
Selmanagić < Selmanaga + -iç > Selmanagaiç – a sesinin düşmesi ile Selmanagiç;
Sinanagić < Sinanaga + -iç > Sinanagaiç – a sesinin düşmesi ile Sinanagiç;
Skenderagić < Skenderaga + -iç > Skenderagaiç – a sesinin düşmesi ile Skenderagiç;
Sulejmanagić < Sulejmanaga + -iç > Suleymanagaiç – a sesinin düşmesi ile Suleymanagiç;
Suljagić < Sulyaga + -iç > Sulyagaiç – a sesinin düşmesi ile Sulyagiç;
Šabanagić < Şabanaga + -iç > Şabanagaiç – a sesinin düşmesi ile Şabanagiç;
Šačiragić ~ Šaćiragić < Şaçiraga + -iç > Şaçiragaiç – a sesinin düşmesi ile Şaçiragiç;
ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ise ince ç (ć) ile yazılmıştır;
Šahinagić < Şahinaga + -iç > Şahinagaiç – a sesinin düşmesi ile Şahinagiç;
Šečeragić ~ Šećeragić < Şeçeraga + -iç > Şeçeragaiç – a sesinin düşmesi ile Şeçeragiç;
ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ise ince ç (ć) ile yazılmıştır;
Tataragić < Tataraga + -iç > Tataragaiç – a sesinin düşmesi ile Tataragiç;
Vejsilagić < Veysilaga + -iç > Veysilagaiç – a sesinin düşmesi ile Veysilagiç;
Velagić < Velaga + -iç > Velagaiç – a sesinin düşmesi ile Velagiç;
Zahiragić < Zahiraga + -iç > Zahiragaiç – a sesinin düşmesi ile Zahiragiç;
199
Salihamiđić < Salihamca + -iç > Salihamcaiç – a sesinin düşmesi ile Salihamiciç;
Alibašić < Alibaşa + -iç > Alibaşaiç – a sesinin düşmesi ile Alibaşiç;
Arambašić < Arambaşa + -iç > Arambaşaiç – a sesinin düşmesi ile Arambaşiç;
Avdibašić < Avdibaşa + -iç > Avdibaşaiç – a sesinin düşmesi ile Avdibaşiç;
Bajrambašić < Bayrambaşa + -iç > Bayrambaşaiç – a sesinin düşmesi ile Bayrambaşiç;
Bečirbašić ~ Bećirbašić < Beçirbaşa + -iç > Beçirbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Beçirbaşiç;
ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ise ince ç (ć) sesi ile yazılmıştır;
Buljubašić < Bulyubaşa (Bölükbaşı) + -iç > Bulyubaşaiç – a sesinin düşmesi ile Bulyubaşiç;
Fazlibašić < Fazlibaşa + -iç > Fazlibaşaiç – a sesinin düşmesi ile Fazlibaşiç;
Hajdarbašić < Haydarbaşa + -iç > Haydarbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Haydarbaşiç;
Hasanbašić < Hasanbaşa + -iç > Hasanbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Hasanbaşiç;
Huseinbašić < Huseinbaşa + -iç > Huseinbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Huseinbaşiç;
Islambašić < İslambaşa + -iç > İslambaşaiç – a sesinin düşmesi ile İslambaşiç;
Jašarbašić < Yaşarbaşa + -iç > Yaşarbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Yaşarbaşiç;
Jusufbašić < Yusufbaşa + -iç > Yusufbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Yusufbaşiç;
Kasabašić < Kasabaşa + -iç > Kasabaşaiç – a sesinin düşmesi ile Kasabaşiç;
Muminbašić < Muminbaşa + -iç > Muminbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Muminbaşiç;
200
Musabašić < Musabaşa + -iç > Musabaşaiç – a sesinin düşmesi ile Musabaşiç;
Omerbašić < Omerbaşa + -iç > Omerbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Omerbaşiç;
Osmanbašić < Osmanbaşa + -iç > Osmanbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Osmanbaşiç;
Redžebašić < Recebaşa + -iç > Recebaşaiç – a sesinin düşmesi ile Recebaşiç;
Salihbašić ~ Salibašić < Salihbaşa ~ Salibaşa + -iç > Salihbaşaiç ~ Salibaşaiç – a sesinin
Selimbašić < Selimbaşa + -iç > Selimbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Selimbaşiç;
Smailbašić < Smailbaşa + -iç > Smailbaşaiç – a sesinin düşmesi ile Smailbaşiç;
Velibašić < Velibaşa + -iç > Velibaşaiç – a sesinin düşmesi ile Velibaşiç;
Kurtćehajić < Kurtçehaya + -iç > Kurtçehayaiç – a sesinin düşmesi ile Kurtçehayiç;
Mahmutçehayiç;
Hadžidedić < Hacidede + -iç > Hacidedeiç – e sesinin düşmesi ile Hacidediç;
Hasandedić < Hasandede + -iç > Hasandedeiç – e sesinin düşmesi ile Hasandediç;
201
Abdulahefendić < Abdulahefendi + -iç > Abdulahefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile
Abdulahefendiç;
Aliefendić < Aliefendi + -iç > Aliefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Aliefendiç;
Dervišefendić < Dervişefendi + -iç > Dervişefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Dervişefendiç;
Divanefendić < Divanefendi + -iç > Divanefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Divanefendiç;
Eminefendić < Eminefendi + -iç > Eminefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Eminefendiç;
Hadžiefendić < Haciefendi + -iç > Haciefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Haciefendiç;
Hasanefendić < Hasanefendi + -iç > Hasanefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Hasanefendiç;
Hifziefendić < Hifziefendi + -iç > Hifziefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Hifziefendiç;
Huseinefendić < Huseinefendi + -iç > Huseinefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile
Huseinefendiç;
Ibrahimefendić < İbrahimefendi + -iç > İbrahimefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile
İbrahimefendiç;
Yahiyaefendiç;
Mahmutefendić < Mahmutefendi + -iç > Mahmutefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile
Mahmutefendiç;
Musaefendić < Musaefendi + -iç > Musaefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Musaefendiç;
Nuhefendić < Nuhefendi + -iç > Nuhefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Nuhefendiç;
Omerefendić < Omerefendi + -iç > Omerefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Omerefendiç;
Salihefendić < Salihefendi + -iç > Salihefendiiç – bir i sesinin düşmesi ile Salihefendiç;
202
Ahmethociç;
Alihodžič ~ Alihodžić < Alihoca + -iç > Alihocaiç – a sesinin düşmesi ile Alihociç;
ilk soyadta, soyad eki –iç, kalın ç (č), ikinci soyadta ince ç (ć)
ile yazılmıştır;
Halilhodžić ~ Alilhodžić < Halilhoca ~ Alilhoca + -iç > Halilhocaiç ~ Alilhocaiç – a sesinin
Arifhodžić < Arifhoca + -iç > Arifhocaiç – a sesinin düşmesi ile Arifhociç;
Bečirhodžić ~ Bećirhodžić < Beçirhoca + -iç > Beçirhocaiç – a sesinin düşmesi ile
Beçirhociç; ilk soyad kalın ç (č), ikinci soyad ince ç (ć) ile
yazılmıştır;
Čolakhodžić < Çolakhoca + -iç > Çolakhocaiç – a sesinin düşmesi ile Çolakhociç;
Čorhodžić < Çorhoca (Körhoca) + -iç > Çorhocaiç – a sesinin düşmesi ile Çorhociç;
Dželilhodžić < Celilhoca + -iç > Celilhociç – a sesinin düşmesi ile Celilhociç;
Fazlihodžić < Fazlihoca + -iç > Fazlihocaiç – a sesinin düşmesi ile Fazlihociç;
Hajdarhodžić < Haydarhoca + -iç > Haydarhocaiç – a sesinin düşmesi ile Haydarhociç;
Hasanhodžić < Hasanhoca + -iç > Hasanhocaiç – a sesinin düşmesi ile Hasanhociç;
Jusufhodžić < Yusufhoca + -iç > Yusufhocaiç – a sesinin düşmesi ile Yusufhociç;
Karahodžić < Karahoca + -iç > Karahocaiç – a sesinin düşmesi ile Karahociç;
Muminhodžić < Muminhoca + -iç > Muminhocaiç – a sesinin düşmesi ile Muminhociç;
Murathodžić < Murathoca + -iç > Murathocaiç – a sesinin düşmesi ile Murathociç;
Nezirhodžić < Nezirhoca + -iç > Nezirhocaiç – a sesinin düşmesi ile Nezirhociç;
203
Nuhodžić < Nuhoca + -iç > Nuhocaiç – a sesinin düşmesi ile Nuhociç;
Omerhodžić < Omerhoca + -iç > Omerhocaiç – a sesinin düşmesi ile Omerhociç;
Osmanhodžić < Osmanhoca + -iç > Osmanhocaiç – a sesinin düşmesi ile Osmanhociç;
Salihodžić < Salihoca + -iç > Salihocaiç – a sesinin düşmesi ile Salihociç;
Selimhodžić < Selim + -iç > Selimhocaiç – a sesinin düşmesi ile Selimhociç;
Smayilhociç ~ Smaylhociç;
Zejnilhodžić < Zeynilhoca + -iç > Zeynilhocaiç – a sesinin düşmesi ile Zeynilhociç;
Alikalfić < Alikalfa + -iç > Alikalfaiç – a sesinin düşmesi ile Alikalfiç;
Hadžimulić < Hacimolla > Hacimula + -iç > Hacimulaiç – a sesinin düşmesi ile Hacimuliç;
Fadilpašić < Fadilpaşa + -iç > Fadilpaşaiç – a sesinin düşmesi ile Fadilpaşiç;
Hadžipašić < Hacipaşa + -iç > Hacipaşaiç – a sesinin düşmesi ile Hacipaşiç;
Hajdarpašić < Haydarpaşa + -iç > Haydarpaşaiç – a sesinin düşmesi ile Haydarpaşiç;
Rustempaşiç;
204
Ibrahimpašić < İbrahimpaşa + -iç > İbrahimpaşaiç – a sesinin düşmesi ile İbrahimpaşiç;
Redžepašić < Recepaşa + -iç > Recepaşaiç – a sesinin düşmesi ile Recepaşiç;
Suleymanpaşiç;
Sunulahpašić < Sunulahpaşa + -iç > Sunulahpaşaiç – a sesinin düşmesi ile Sunulahpaşiç;
Šahinpašić < Şahinpaşa + -iç > Şahinpaşaiç – a sesinin düşmesi ile Şahinpaşiç;
Zulfikarpašić < Zulfikarpaşa + -iç > Zulfikarpaşaiç – a sesinin düşmesi ile Zulfikarpaşiç;
Abaspahić < Abaspahi + -iç > Abaspahiiç – bir i sesinin düşmesi ile Abaspahiç;
Ahmespahić < Ahmespahi + -iç > Ahmespahiiç – bir i sesinin düşmesi ile Ahmespahiç;
Salispahić < Salispahi + -iç > Salispahiiç – bir i sesinin düşmesi ile Salispahiç;
Hadžibrahimović < Haci + İbrahim + -oviç > Haciibrahimoviç – bir i sesinin düşmesi ile
Hacibrahimoviç;
Hadžismailović ~ Hadžismajlović < Haci + İsmail + -oviç ~ Haci + İsmayl + -oviç >
Mulahmetović < Molla + Ahmet > Mula + Ahmet + -oviç > Mulaahmetoviç – bir a sesinin
- deli sıfatı
Delahmet < Deli + Ahmet > Deliahmet – i sesinin düşmesi ile Delahmet;
Delalić < Deli + Ali + -iç > Delialiç – i sesinin düşmesi ile Delaliç;
- kara sıfatı
Karahmet < Kara + Ahmet > Karaahmet – bir a sesinin düşmesi ile Karahmet;
Karahmetović < Kara + Ahmet + -oviç > Karaahmetoviç – bir a sesinin düşmesi ile
Karahmetoviç;
Ses değişme olayı, Türkçe’den Boşnakça’ya giren sözcüklerde sıkça rastlanan bir olaydır. Bu
olay en çok Türkçe’de olan, lakin Boşnakça’da bulunmayan sesler arasında gerçekleşmiştir. Bu
sesler, Boşnakça’nın ses sistemine göre benzer veya yakın seslerle değiştirilmiştir. Aynı
zamanda, her iki dilde de bulunan seslerin arasında da değişme gerçekleşmiştir. Bu ses
değişmelerinin çeşitli nedenleri olabilir, ama bazen nedensiz de değişme ortaya çıkabilir. Ses
değişmeler, sözcüğünün telaffuzu, yazılışı ve okunuşu sırasında gerçekleşmiştir. Bir Türkçe
sözcüğünün birkaç defa değişik şekillerle Boşnakça’ya girmesi mümkündür. Bu süreç
içerisinde de sözcük, yayılma sırasında çeşitli ses değişikliklerine uğrayabilir.
Türkçe sözcükler daha sık sözlü olarak Boşnakça’ya girdikleri için, sözcüklerin geçiş sırasında,
değişik o zamanın Osmanlı-Türkçesi’nin değişik şiveleri önemli bir rol oynamıştır. Bunlardan
Karadeniz şivesinin etkisi görülmektedir. G sesinin Boşnakça’ya giren sözcüklerde ince c – đ
sesine dönüşmesi; göz – coz, güzel – cuzel, gidelim – cidelum, gül – cul gibi örneklerde olduğu
gibi. Türkçe’nin g sesi daha yumuşak bir şekilde telaffuz edildiği için, Boşnakça’da daha sık
ince c – đ sesi ile değiştirilmiştir. G sesinin kalın c – dž sesi ile yazılmış örnekler de
bulunmaktadır. I sesinin Boşnakça alfabesinde bulunmamakla beraber, canım – canum, başım
– başum gibi örneklerde u sesine dönüşmesi yine Karadeniz şivesinin etkisini göstermektedir.
I sesinin Boşnakça ses sisteminde bulunmadığı ve buna yakın veya benzer bir sesinin de
bulunmadığı için, çeşitli seslerle, bazen ise sadece bu sesin düşmesiyle uygulanmıştır. Bu
206
uygulamalar, bu bölümdeki örneklerde gösterilecektir. Diğer bir önemli ses değişme olayı k –
kalın ç (č) / ince ç (ć) sesler arasındadır. Yine k sesi Türkçe’de daha yumuşak bir şekilde telaffuz
edildiği için, Boşnakça’da örnekler daha sık ince ç – ć sesi ile değiştirilmiştir. Kalın ç – č sesi
ile örnekler de mevcuttur.
Bu iki ses değişmenin nedneleri henüz tam olarak araştırılmamış olsa da, bazı Bosna Hersekli
dil bilimciler, bu ses olayını, Bosna Hersek’te İslam dininin kabulune bağlamaktadırlar. Bu ses
değişme olayları daha sık Hersek bölgesinde mevcuttur. K ile g sesli örnekler asıl şekillerini
Krayina, Kuzey Bosna bölgesinde korumuş, Hersek ve diğer bölgelerde ise ses değişimi
gerçekleşmiştir. Bunun sebebini araştırmacılar, İslam daha çok Kuzey ve Orta Bosna
bölgelerinde kabul edilmiş, Hersek ve diğer bölgelerde İslamın kabulu daha yavaş sürmüştür.
Tabii ki, bu kesin bir neden olarak kabul edilmemektedir.
Türkçe’nin ğ - yumuşak g sesi, Boşnakça’da g, ince c-đ ve y (j) sesi ile değiştirilmiştir.
Bir ses değişme olayı daha, bazı Türkçe sözcüklerde ü sesinin l sesinden sonra gelmesi
sırasında, l sesinin Boşnakça ses sisteminde bulunan lj (l+y) dönüşmesidir. Bunun sebebi,
Türkçe’de l sesinin yumuşak şekilde telaffuz edilmesi ve Boşnakça ses sisteminde lj sesinin
buna en iyi uyumasıdır. Örnekler bu bölümde verilecektir.
Diğer ses değişme olayları, bölgeye ve o bölgede konuşulan şiveye de bağlıdır. Bir sözcük,
değişik şekillerle girmiş olabilir ve böylece o şekillerle dilde yerini koruyabilmiştir. Ses
değişikliklerine uğramasına rağmen, anlamı aynı kalmıştır. Nadiren anlam değişikliği de
gerçekleşmiştir.
-a<e
Ahmatović < Ahmet + -oviç; Ahmat özel erkek isim olarak Bosna Hersek’te mevcuttur.
- a<ı
- a<i
- a<u
- e<a
Kesten ~ Kestendžić ~ Kestenđić ~ Kestenović < Kestane ~ Kestaneci + -iç ~ Kestane + oviç;
- e<i
- i<a
- i<e
- i<ı
- i<u
- i<ü
- o<u
- u<e
- u<ı
Kasum ~ Kasumić ~ Kasumović ~ Kasumagić < Kasım ~ Kasım + -iç ~ Kasım + -oviç ~
Kasımaga + -iç;
- u<i
- u<o
- u<ö
- u<ü
- u < ev
- u<v
Hacibaşçavuş + -eviç;
- y<i
- b<p
< Bekir + -eviç ~ Bekiraga + -iç ~ Bekirbaşa + -iç ~ Bekirbeg + -oviç ~ Bekirhoca + -iç
~ Bekirsipahi + -iç;
Mollaşakir + -oviç;
- d<t
< Raşitaga + -oviç ~ Raşitbeg + -oviç ~ Raşitkadı + -iç ~ Raşit + -oviç ~ Reşit + -oviç;
- d < ikiz t
- d<z
- f<h
- f<v
- g<ğ
- g<k
- lj < l
- m<n
- n<m
- p<b
- ş<s
- t<d
- v<b
- v<f
- z<d
- z<s
Idriz ~ Idrizović ~ Idrizagić ~ Idrizbegović < İdris ~ İdris + -oviç ~ İdrisaga + -iç
~ İdrisbeg + -oviç;
Bu ses olayı, kelime içerisindeki seslerin yer değişmesini ifade etmektedir. Sesler yer değişmiş
olsa da, kelimenin anlamı aynı kalmaktadır. Bu olay, kelimenin yanlış telaffuz edilmesi veya
daha kolay bir şekilde, şiveye göre telaffuz edilebilmesi için ortaya çıkmaktadır.
Ohran ~ Ohranović < Orhan ~ Orhanoviç < Or-han ~ Or-hanoviç > Oh-ran ~ Oh-ranoviç;
Bosna Hersek’li soyadlarının yapısında, meşhur Slav dillerinin iyelik eki –ov / -ev yer
almaktadır. Tek başına kullanılmadığı için, yine soyad eki olarak geçen ve küçültme anlamını
taşıyan –iç eki ile beraber kullanılır. –oviç / -eviç ekinin Türkçe karşılığı oğlu’dur.
Aşağıdaki soyadlarda, -oviç / -eviç eki özel isimlerle birlikte kullanılmıştır. Bu soyadlar
enmeşhur ve çok sayıdadır.
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, özel isimlerinin kısaltılmış (hypocoristic) şekline
eklenmiştir;
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, aile, İslamî, askerî ve diğer unvanlara eklenmiştir;
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, unvan ile isimden oluşan soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, sıfat ve özel isimden oluşan soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, şahsın adı, unvanı, lakabı, mesleği gibi birleşik
isimlerden türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, meslek adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, etnik yapı adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, çeşitli adlardan oluşan soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, hayvan adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadta –oviç / -eviç eki, sayı adından türemiş soyada eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, yemek adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadta –oviç / -eviç eki, renk adından türemiş soyada eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, maden adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, çeşitli eşya ve alet adlarından türemiş soyadlara
eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, mimari yapı adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadta –oviç / -eviç eki, doğa ve yer bilimi adından türemiş soyada eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, İslamî bilimi adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, soyut adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, bitki adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –oviç / -eviç eki, vücut sakatlığı adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Bu tarihi küçültme eki, İslam'ın Bosna-Hersek topraklarına gelmeden evvel oldukça yaygın bir
ek idi. İslamlaşmanın ardından Müslüman antroponimlerde –iç eki bir müddet ortadan çekilmiş
ve bunun sebebi ise, Osmanlı antroponim sisteminin etkisinin altında olmasıdır (Janković: 430).
18. yüzyıl, Müslüman antroponim sisteminde ikinci unsurların gelişmesinde bir dönüm
noktasını belirtmektedir. Patronim eki –iç ortaya çıkıyor ve yayınlamaya başlıyor (Janković:
432). Aynı zamanda bu ek mensubiyet de ifade etmektedir. Soyad eki –iç, matronim olarak
bilinen kadın özel isimlerinde de kullanılmaktadır. Ek, aynı zamanda küçültme eki olarak da
geçmektedir ve daha küçük, daha genç gibi anlamlar taşımaktadır.
Aşağıdaki soyadlarda soyad eki –iç, özel isimlerden türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –iç eki, kısaltılmış (hypocoristic) özel isimlerden türemiş soyadlara
eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –iç eki, kısaltılmış özel isim ile unvanlardan türemiş soyadlara
eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –iç eki, özel isim ve unvanlardan türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –iç eki, sıfat ve özel isimlerden türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –iç eki, şahsın adı, unvanı, lakabı, mesleği vb.'den türemiş soyadlara
eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –iç eki, etnik yapısı adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –iç eki, çeşitli eşya ve alet adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –iç eki, İslâmî bilimi adlarından türemiş soyadlara eklenmiştir:
Aşağıdaki soyadta –iç eki, vücut sakatlığı adından türemiş soyada eklenmiştir:
-(i)ya yapım eki, oldukça işlevsel bir ektir. Tek başına herhangi bir anlam taşımamaktadır.
Sözcük ünsüz ile bitiyorsa, ekten önce bir i sesi eklenir. Hangi anlam taşıyacağı, eklenmiş
sözcüğünün kökenine bağlıdır. Aynı zamanda, sadece soyad eki olarak da kullanılmaktadır.
Ekin çeşitli anlamları aşağıdaki soyadlarda gösterilecektir.
Aşağıdaki soyadlarda, -(i)ya ekinin eklenmesiyle, özel adlardan yeniden özel adlar türemiştir.
Türemiş adlar, Türkçe adlarının Boşnakça’daki şekilleridir:
Aşağıdaki soyad lakap olarak geçmekte ve sözcüğün içinde özel ad Ali geçtiği için bu ada da
-(i)ya eki eklenmiştir. Boşnakça’da Ali, Aliya şekli ile daha yaygındır:
Aşağıdaki soyadlarda, -(i)ya ekinin unvan sözcüklerine eklenmesi ile, aynı unvanlar türemiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –(i)ya ekinin, mesleki niteliğini taşıyan soyadlara eklenmesiyle, yeniden
mesleki soyadlar türemiştir:
Aşağıdaki soyadlarda, -(i)ya eki, etnik yapısını belirten soyadlara eklenmiş ve aynı anlamda
soyadlar türemiştir:
Aşağıdaki soyadta, -(i)ya eki, bir yere ait olma anlamını taşıyan soyada eklenmiş ve aynı anlamı
kazanmıştır:
Aşağıdaki soyadlarda, -(i)ya eki hayvan adlarından türemiş soyadlara eklenmiş ve soyad sıfat
niteliğini kazanmıştır:
Aşağıdaki soyadta, -(i)ya eki maden adına eklenmiştir ve hem yer adı, meslek ve sıfat niteliğini
kazanabilir:
Yukarıda yer alan Çumuriya soyad, Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da Çumuriya isimli
bir sokağın bulunmasından dolayı, yer adından türemiş olabilir. Çumuriya, aynı zamanda
kömür ile uğraşan, kömür yapan, kömür satan kimse anlamında meslekten türemiş ve kömür
gibi kara anlamında sıfattan türemiş olabilir.
Aşağıdaki soyadta, -(i)ya eki, müzik aleti adından türemiş soyada eklenmiştir ve meslek
niteliğini kazanmıştır:
Aşağıdaki soyadta, -(i)ya eki, mimari yapı adına eklenmiş ve aynı anlamı kazanmışstır:
Aşağıdaki soyadlarda, -(i)ya eki, yer bilimi adlarından türemiş soyadlara eklenmiş, yer adı,
soyad eki ve sıfat niteliğini kazanmış olabilmektedir:
Aşağıdaki soyadta, -(i)ya eki, İslami bilimi adından türemiş soyada eklenmiş ve sıfat anlamını
kazanmıştır:
Aşağıdaki soyadta, -(i)ya eki, soyut adından türemiş soyada eklenmiştir ve sıfat anlamını
kazanmıştır:
Aşağıdaki soyadlarda, -(i)ya eki, sıfatlardan türemiş soyadlara eklenmiş ve yeniden sıfat
anlamını kazanmıştır:
Aşağıdaki soyadta, -(i)ya eki, fiilden türemiş soyada eklenip sıfat niteliğini kazanmıştır:
-çiç eki sözcüğe eklendiğinde, küçük bir şey gibi küçüklük anlamını katmaktadır. Hitap
sözcüklerinde tatlı, sevimli gibi anlamlar ifade etmektedir. Türkçe’deki –cIk eki ile aynı anlam
taşımaktadır:
-an eki işlevsel bir ektir. Tek başına herhangi bir anlam taşımamaktadır. İsimden isim,
unvandan isim, isimden sifat gibi işlevselliği vardır. Örnekler, aşağıdaki soyadlarda
gösterilecektir:
Aşağıdaki soyadlarda, -an ekinin eklenmesiyle, anlam kaybetmeden özel isimden özel isim
türemiştir:
Aşağıdaki soyadlarda, -an eki, unvan sözcüklerine eklenmiş ve özel isim türemiştir. Özel
isminin yanı sıra, sözcükler sıfat niteliğini de benimsemiş olabilmektedir:
Agan ~ Aganović ~ Aganspahić < Aga + -an; bu soyadlarda Agan sözcüğü hem özel isim,
taşıyabilmektedir;
Beganović ~ Hadžibeganović < Beg + -an; bu soyadlarda Began sözcüğü hem özel isim, hem
taşıyabilmektedir;
Pašanović ~ Pašanbegović < Paşa + -an; bu soyadlarda, Paşan sözcüğü hem özel isim, hem
de paşa sözcüğüne vurgu katarak, ulu paşa, önde gelen paşa, sözü
Aşağıdaki soyadlarda –an eki, sadece soyad eki olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir;
-o kısaltma eki genelde özel isimlere eklenmektedir. Özel isimlere eklendiğinde, yine anlam
kaybetmeksizin özel isim türeyebilir, aynı zamanda da özel isimden lakap türeyebilmektedir.
Özel isim olmayan, çeşitli sözcüklere eklendiğinde, yine lakap, ama aynı zamanda da sıfat
anlamında da geçerlidir;
Aşağıdaki soyadlarda, -o ekinin eklenmesiyle, sözcük, lakap veya sıfat anlamını kazanmış
olabilmektedir:
Tahto < Tahta + -o; tahta yapan, tahta üreten, sürekli tahtalarla çalışan;
274
Bu ekler, soyadlar ortaya çıkmaya başladığında, soyad ekleri olarak uygulanmıştır. Genelde
küçültme ekler olarak geçmektedir.
-ika eki
-in eki
-iş eki
-aş eki
Bu ek, ad bilimci I. Smailoviç ile şarkiyatçı A. Şkaljiç'e göre küçültme (hypocoristic) eki olarak
geçmektedir (Smailović 1990: 133, Škaljić 1966: 75) ve böylece lakap anlamında
kullanılmaktadır. Aşağıdaki soyadlarda da, bu anlamda değerlendirilecektir:
-çe eki
Bu ek, hem küçültme eki, hem de hitap sözcüklerinde tatlı, sevimli gibi anlamlar taşımaktadır;
Türkçe’de bu ek, eklendiği kelimenin ünlü ve ünsüz uyumlarına bağlıdır. En işlek eklerden
birisidir. Farklı işlevleri vardır ( Korkmaz 2009:41). Boşnakça’da ek, sadece –ci ve –çi
şekillerini benimsemiştir. Sözcük ünlü ile bitiyorsa, -ci eki eklenir, ünsüz ile bitiyorsa, hangi
ekin ekleneceği ünsüz denklemesine bağlıdır. Eklendiği sözcüğe göre işlevi belirlenmektedir.
Aşağıdaki soyadlarda –ci / -çi eki, bir görevde bulunma niteliğini taşımaktadır:
Aşağıdaki soyadta –çi / -ci eki, isimden isim türemiş ve sahip olma niteliğini kazanmıştır:
Aşağıdaki soyadta –ci / -çi eki, bir yere ait olma, bir yerden gelme niteliğini taşımaktadır:
Bu ek, çok geniş kullanımlıdır. Eklendiği ada, kendinde bulundurma, sahip olma, o özelliği
taşıma, bir yere ait olma gibi işlevler yükleyen sıfat yapar ( Korkmaz 2009:340). Boşnakçada
sadece –li şekil benimsenmiştir.
Aşağıdaki soyadlarda –li eki, özel adlara eklenmiş ve böylece soyadın taşıyıcılarının o isimli
şahısların soyundan geldiği, onlara ait olduğu anlamındadır:
Aşağıdaki soyadlarda –li eki, unvanlara eklenmiş ve soyadın taşıyıcılarının bir zamanlar bu
unvanlara sahip şahıslarının soyundan geldiği ve onlara ait olduğu anlamındadır:
Aşağıdaki soyadlarda –li eki çeşitli adlara eklenip mesleki niteliğini taşıyan soyadlar türemiştir:
Aşağıdaki soyadta –li eki, ada eklenip görev niteliğini taşıyan soyad türemiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –li eki, yer adlarına eklenip etnik yapısını belirten soyadlar türemiştir:
Aşağıdaki soyadlarda –li eki, ada eklenip sıfat niteliğini taşıyan soyadlar türemiştir:
Addan ad türeten bir ektir. Bunun yanı sıra, “bir şey için“ anlamında ve „tahsis işlevinde“
sıfatlar da türetir. İşlek, canlı bir ektir (Korkmaz 2009:341). Bu ekin, sıfatlardan isim yapma
fonksiyonunun yanı sıra, sıfat olarak kullanılan isimlerden mücerret isimler teşkil etmektir
(Ergin 2019:166). Boşnakçada bu ek sadece –luk şeklini benimsemiştir.
Aşağıdaki soyadlarda –lIk eki, bir görevi, bir mesleği ifade etmektedir.
Türkçe'de teklik ve çokluk vardır. Teklik eksiz, çokluk ise eklidir. İsim kök ve gövdeler teklik
ifade etmekte, çokluk ise, kök ve gövdelere çokluk ekin eklenmesiyle belirlenmektedir.
Boşnakça'ya giren Türkçe sözcüklerin arasında Türkçe çokluk eki olan –lar / -ler ekine çok
nadiren rastlanmaktadır.
Partisipler nesnelerin hareket vasıflarını karşılayan fiil şekilleridir. Partisipler, fiil kök ve
gövdelerine ek ekleyerek oluşurlar. Partisipler isim çeşidi bakımından isim ve esas itibariyle
vasıf isimleri oldukları için bilhassa sıfat olarak kullanılırlar (Ergin 2019:333-334).
Aşağıdaki soyadlarda partisipler, hem özel isim hem de sıfat niteliğini taşımaktadır:
Dujmušić < geçişli fiil duy-mak < Eski T. tuy-mak; mastar eki –mak’ın düşmesiyle partisip
Durak ~ Duraković < geçişsiz fiil dur-mak < Eski T. tur-mak; mastar eki –mak’ın
Duran ~ Duranović < geçişsiz fiil dur-mak < Eski T. tur-mak; mastar eki –mak'ın
Durmišević < geçişsiz fiil dur-mak < Eski T. tur-mak; mastar eki –mak'ın düşmesiyle
Jašarević ~ Jašarović < geçişsiz fiil yaş-a-mak – Eski T.'den beri kullanmaktadır; mastar eki
Arar < geçişli fiil ara-mak < Orta T. (Oğuz.) arka-mak; mastar eki –mak’ın düşmesiyle
Bilan ~ Bilandžić ~ Bilandžija < geçişli fiil bil-mek – Eski T.'den beri kullanılmaktadır;
sıfat türemiştir;
Čikarić < oldurgan ve geçişli fiil çıkar-mak; mastar eki –mak'ın düşmesiyle sözcüğün
Čikmiš < geçişsiz fiil çık-mak; mastar eki –mak'ın düşmesiyle partisip eki –miş eklenip
sıfat türemiştir;
Delendžić < geçişli fiil del-mek < Eski T. tel-mek; mastar eki –mek'in düşmesiyle partisip
Đulmez < geçişsiz fiil gül-mek < Eski T. kül-mek; mastar eki –mek'in düşmesiyle partisip
Jarrar < geçişsiz fiil yara-mak < Eski T. yara-mak; mastar eki –mak'ın düşmesiyle partisip
Kačar ~ Kačarević < geçişsiz fiil kaç-mak – Eski T.'den beri kullanılmaktadır; mastar eki
Sever < geçişli fiil sev-mek – Eski T.'den beri kullanmaktadır; mastar eki –mek'in
Zarf fiil ekleri, hareket hâli ifade eden fiil şekilleridir (Ergin 2019:338).
Aşağıdaki soyadta, geniş zaman kipinin olumlu ve olumsuz şekillerinin eklenmesiyle ulaç
türemiş ve sıfat anlamını benimsemiştir:
Derdemez < geçişli fiil de-mek < Eski T. ti-mek > di-mek > de-mek; mastar eki –mek'in
düşmesiyle fiilin ikilemesine geniş zaman kipinin olumlu eki –r ile olumsuz
Dželdum < geçişsiz fiil gel-mek < Eski T. kel-mek; mastar eki –mek'in düşmesiyle fiilin
köküne görülen geçmiş zaman kipinin 1. tekil şahıs eki –dIm eklenip soyad sıfat
Aşağıdaki soyadlarda, emir kipinin fiil köküne eklenmesiyle ilk soyadlarda özel isim, ikinci
soyadta ise lakap veya sıfat niteliğini taşıyan anlamlar benimsenmiştir:
< geçişsiz fiil dur-mak; mastar eki –mak’ın düşmesiyle emir kipi 3. tekil şahıs eki
Jetiš < geçişsiz fiil yetiş-mek; mastar eki –mek’in düşmesiyle emir kipi 2. tekil şahıs kipi
Ekin asıl şekli dāşten, anlamı ise tutmak’tır. Kısaltılmış şekli –dār / -tār, bir şeye sahip olan,
bir şeyi tutan gibi partisip bir ektir ve isimlere eklenir (Haverić, Šehović 2017:69).
Aşağıdaki soyadlarda, -dār / -tār eki ile unvan nitelikli soyadlar türemiştir:
Serdar ~ Serdarević < Ser + -dār; bu soyad aynı zamanda özel erkek isimden de türemiştir;
Anlamı doğmak, doğurmak olan zāden şeklinin kısaltılmış şeklidir. Birleşik isimler türeten bu
ek, doğmuş olan kimse, çocuk, yavru gibi anlamlar taşımaktadır. Soyadın kısmı olarak
kullanılmaktadır. Bu eki içeren çok sayıda soyada rastlanmamıştır.
Aşağıdaki soyadta, -zāde eki unvanlara eklenmiştir, yalnız ilk soyad erkek ve kadın ismi olarak
türemiştir:
Begzadić < Bey + -zāde; bir beyin oğlu; erkek özel isim olarak Begzad, kadın özel isim
olarak Begzada;
Bu ek, Türk yapı eki –cı, -ci, -cu, -cü / -çı, -çi, -çu, -çü ile Boşnak yapı eki –(i)ya’dan
oluşmaktadır. Türk yapı ekler, Boşnakça’da sadece –ci ile –çi şekillerini benimsemiştir. –ciya
ekinin Boşnakça’da iki yazılı şekli bulunmaktadır: -džija ve –đija. Birinci şekil kalın c (dž),
ikinci şekil ise ince c (đ) ile yazılmıştır. Birinci şekil daha sıkça kullanılmaktadır. Benzer durum
–çiya eki için de geçerlidir. -čija ve -ćija şekiller bulunmaktadır. Birincisi kalın ç (č), ikincisi
ise ince ç (ć) ile yazılmıştır. Ünlü ile biten sözcükler sadece –ciya ekini almıştır. Ünsüz ile biten
sözcüklerde, ses deklemine göre hangi ekin uygulanacağı belirlenmektedir. En yaygın eklerden
biridir ve oldukça işlek bir ektir. Hangi anlam taşıyacağı, eklendiği sözcüğünün köküne
bağlıdır.
Aşağıdaki soyadta –ciya / -çiya eki, isim fiili – patrisipten sıfat türemiştir:
Aşağıdaki soyadta –ciya / -çiya eki, isimden yine sahip, sahiplenen anlamında bir isim
türemiştir:
Aşağıdaki soyadta –ciya / -çiya eki, bir yere ait olma anlamında isimden isim türemiştir:
-liya eki, Türkçe sıfat türeten ek –lI ile Boşnakça yapı eki –(i)ya eklerinden oluşmaktadır.
Boşnakça’da –lI eki sadece –li şeklini benimsemiştir. –lI Boşnakça sözcükler arasında
bulunuyor olsa da, -liya eki daha sıkça görülür ve daha yaygındır. İşlek bir ektir ve anlamı
eklendiği sözcüğün köküne bağlıdır.
Aşağıdaki soyadlarda –liya eki, yer adlarından etnik yapısını içeren soyadlar türemiştir:
-dariya
-dariya eki, Farsça tutan anlamında –dār / -tār eki ile Boşnakça yapı eki –(i)ya'dan
oluşmaktadır. –dār eki ünsüz ile bittiği için, -ya ekinden önce bir i sesi eklenmiştir. Çok nadiren
rastlanmaktadır. Soyadların incelemesinde, aynı kökenli, yalnız farklı şekilde yazılmış, bu eki
içeren bir soyad keşfedilmiştir.
SONUÇ
1463 yılında Osmanlı Devleti'nin hâkimiyetine girdiğinde, Bosna Hersek yeni bir din, kültür,
medeniyet ve dil ile karşılaşmıştır. Yeni düzenin amacı var olan düzeni yok etmek değil, onunla
uyum sağlamaktı. Bölge de mevcut olan Katoliklik, Ortodoksluk ve Bogumillik inançları
arasına İslam dini de dahil olmuştur. İslamın gelişi, Bosna Hersek'te yeni bir kültür ve
medeniyetin ortaya çıkmasında en büyük rolü oynamıştır. o ülkede yeni bir kültürün ortaya
çıkmasında en büyük rol oynamıştır. Osmanlı idaresiyle birlikte yeni bir idarî sistem de
gelmiştir.
Bölgede evvelden var olan üç inancın mensupları arasında İslam'a karşı bir ilgi oluşmuş, halk
yavaş yavaş Osmanlı din adamlarından bu yeni din hakkında bilgiler almaya ve onların
sohbetlerine katılmaya başlamışlardır. Bogomilliğin öğretilerinin İslam'a daha yakın olması,
onlar arasında İslamiyetin diğerlerine nazaran daha hızlı yayılmasına sebep olmuştur. Ancak
İslamiyet elbette sadece onlar arasında değil, diğer iki dinin mensupları arasında da kendisine
taraftar bulmuştur. Ancak İslam'a geçişler bir baskı sonucu gerçekleşmemiştir, kişiler dini
tercihlerinde serbest olarak hareket etmişlerdir. İslamı benimseyenler bunu kendi istekleri
doğrultusunda yaparlarken, diğer din mensupları da kendi dinlerinde kalmaya ve ibadetlerini
özgürce yerine getirmeye devam etmişlerdir.
İdari sistem yeni bir devlet ve askeri yapıyı ifade etmekteydi. Daha önce mevcut olmayan
kurumlar Osmanlı idaresiyle birlikte Bosna-Hersek'te faaliyet göstermeye başladılar. Askeri ve
idari sistem içerisinde yerel halktan kimseler de yer almaktaydı. Slav kültürü ile Türk-İslam
kültürü birbiri ile harman oluyordu.
İslam'ın yanı sıra, Bosna Hersek'te Osmanlı Devleti dönemini belirleyen en önemli unsurlardan
biri de dildir. Türkçe, yaşamın her alanına girmiştir. Halk arasında günlük yaşamda yerel dil
konuşuluyordu, lakin Türkçe de yerini almıştı. Dini ibadetler daha çok Türkçe ve Arapça olarak
gerçekleşiyordu. İdari işlemler Türkçe yapılmaktaydı. Farsça ise daha çok edebi dil olarak önem
taşımaktaydı. Yeni oluşmuş kurumlar, beraberinde yeni terimleri de getirmekteydi. Bu yeni
terimler sonradan halk tarfından aslî şekli ile benimsenip, yerel dile dahil ediliyordu. Bunların
yanı sıra, yerel dilde karşılığı bulunan Türkçe kelimeler de yavaş yavaş yerel dile girmekteydi.
Bu sözcükler, XII. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar, Bosna-Hersek'te ortaya çıkan ve gelişen
soyadlar arasında da yer etmiştir. Giriş bölümünde de bahsedildiği gibi, bunun en büyük iki
kanıtı Evliya Çelebi'nin Seyahatmamesi ile Molla Mustafa Başeski'nin Mecmuası'dır.
290
Telefon rehberleri, Osmanlı tahrir ve şeriyye sicil defterleri, ölüm ilanları ve diğer belgeler
araştırıldıktan sonra, Bosna-Hersek'te bulunan 1473 Türk kökenli soyad tespit edilmiştir.
Belirtmek gerekir ki, bu sayı nihayi sayı değildir. Türkçenin içerisinde Arapça ve Farsçadan da
gelen kelimeler olduğundan, bu soyadlar Türk kökenli olarak kabul edilmiştir, çünkü
Boşnakçanın Arapça ve Farsça ile doğrudan teması yoktur.
Söz konusu 1472 soyad arasında, 352 soyad özel adlardan türemiş soyadlardır. İslam'ın kabulu
ile birlikte, insanlar kendilerine İslam'a uygun bir isim vermekteydiler. Böylece Türkçe adlar
meşhur olmaya başlamıştır. Bosna-Hersek'te Müslümanları yerel halk oluşturduğundan Türk
kökenli soyadlarını Bosna-Hersek halkının, daha doğrusu Slav kökenli halkın taşıdığını
belirtmek gerekir. Bu özel adlar arasında yalın halde, Boşnak soyadı ekleri ve diğer yapım
ekleri, Türk ve Fars yapım eklerini içeren soyadlar da bulunmaktadır. Aynı zamanda, ilk başta
lakap olarak kullanılan, sonradan ise hem lakap hem de özel ad niteliğini taşıyan kısaltılmış öz
adlar da yer almaktadır.
Yeni idarî ve askerî sistem, yeni unvanlar da getirmiştir. Soyadlar arasında 130 unvan ve 292
unvan ile öz addan oluşan soyad tespit edilmiştir. Unvanlar söz konusu olunca, İslamî unvanlar
şimdiye kadar varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Diğerleri ise, Osmanlı Devleti
hakimiyetinin Bosna-Hersek'te sona ermesinden sonra sadece tarihi kitap ve belgelerde yazılı
kanıt olarak kalmıştır. Bazı unvanlar ise Osmanlı zamanında bir anlam taşıyıp, sonradan farklı
anlamlar yüklenerek devam etmişlerdir. Bunun en iyi örneği Reis unvanıdır. Osmanlı
zamanında, bir topluluk ya da mesleğin başkanı, lideri gibi anlamlar taşımış olsa da, Avusturya-
Macaristan döneminde, 1878 yılından itibaren, sadece Bosna-Hersek İslam Birliği Başkanın
kullandığı bir unvan olmuştur. Yine unvanlar arasında da, hem yalın halde hem de çeşitli ekler
içeren soyadlar bulunmaktadır.
İnsanlara değişik karakter ve dış görünüşlerine göre, diğer insanların verdikleri, çeşitli
sıfatlardan oluşan lakaplar da bu soyadlar arasında yer almaktadır. Sıfat ile kişi adından türemiş
soyadlarının sayısı ise yirmi beştir. Genel lakap sayısı ise otuz yedidir.
Soyadlarının arasında, birden fazla unvan, şahıs adı, sıfat veya lakaptan oluşan soyadlara da
rastlanmaktadır. Bunlar genelde, kişinin hayatı boyunca kazandığı unvanlardan ve diğerlerinin
kendisine hitap ettikleri sözcüklerden oluşmaktadır. Bu çalışmada incelenmiş bu tip soyadların
sayısı elli birdir.
Şahıs adlarından sonra, sayıca en fazla soyadı meslek adlarından türemiştir. Osmanlı'nin
gelmesiyle, Bosna-Hersek'te çeşitli zanaat, el sanatları ortaya çıkmıştır ve Kuyumculuk gibi
291
bazıları da halen Osmanlı izlerini temsil etmektedir. Yalın ve çeşitli Boşnakça, Türkçe ve
Farsça eklerinden oluşan bu meslek adlarından türemiş soyadlarının sayısı ise 136'dır.
Osmanlı Devleti'nin çeşitli bölgelerinden devlet görevlisi olarak veya kendi isteğiyle gelen
birçok kişinin Bosna-Hersek'e yerleşip soylarını burada devam ettirdikleri bilinmektedir. Bu
kalabalığın içinden sayılabilecek, tayinleri Bosna-Hersek'e yapılmış ve ardından kendi isteğiyle
burada yerleşmiş vezirlerin ya da herhangi bir başka sebeple bölgede mesken tutmuş kişilerin
taşıdığı etnik yapı belirten elli soyadına dair bilgiler de bugüne ulaşmıştır.
Herhangi bir sınıflandırmada bulunmayan, genel adlardan türemiş soyadların sayısı ise elli
birdir.
İnsanların gücü, kuvveti, dik duruşu gibi niteliklerinden dolayı, çoğu zaman lakap olarak
hayvan adları taşımaktaydı. Zamanla hayvan adları, anlamlarından dolayı, şahıs adı olarak da
kullanıma girmiştir. Kuvvet, kurnazlık gibi nitelikleri anımsatan aslan, kaplan, kurt gibi hayvan
adları, Bosna-Hersek soyadlarında oldukça yaygındır ve diğer hayvan adları ile beraber
bunların sayısı kırktır.
Diğer soyadları arasında, altı sayı adı, yirmi beş yemek adı, dört renk adı, on maden adı, ev,
giysi, mutfak, tarım aleti, müzik aleti, silah ve savaş aleti ve diğer çeşitli eşya adlarından oluşan
soyadlarının sayısı ise altmış yedidir.
İnsanların çeşitli uzuvlarına göre türemiş soyadlarının sayısı altıdır. Osmanlı dönemine özgü
mimarî ve diğer yapıların adlarına göre türemiş soyadlarının sayısı on ikidir. Doğa ve yer birimi
adlarından türemiş soyadlarının sayısı dokuzdur.
Özel adlarla beraber, Osmanlı döneminden sonra varlığını sürdürmeye devam eden İslam bilimi
adlarından türemiş soyadlarının sayısı ise on beştir.
Soyadlarının onsekizi soyut adlarından türemiştir. Çeşitli bitki adlarından türemiş soyadlarının
sayısı dokuzdur.
Doğuştan veya farklı sebeplerden ötürü, insanda oluşan bedensel sakatlık adlarından türemiş
soyadların sayısı yedidir.
Sıfatlardan türemiş soyadlarının sayısı doksan sekiz, fiillerden türemiş soyadların sayısı ise
yirmi dörttür. Belirsiz adlardan türemiş üç tane soyad bulunmaktadır.
adlardan - patronimlerden türemiş soyadları ortaya çıkartmıştır. Bosna Hersek'te en yaygın iki
soyadı eki bulunmaktadır. Bunlar –iç ve –oviç / -eviç eklerdir. Osmanlı döneminden önce, -iç
eki oldukça yaygın bir ekti, lakin Osmanlı dönemi sırasında bu eke nadiren rastlanıyordu.
Farsça küçük, oğul anlamında –zade eki, aynı anlamlı olan –iç ekinin tekrar sahneye geri
dönmesini teşvik etmiştir. –oviç / -eviç eki, Slavca iyelik eki –ov / -ev ile –iç ekinden oluşup
oğlu anlamını hitap etmektedir.
Türk kökenli soyadlar, Arapça, Türkçe, Farsça, Yunanca, İbranice, Moğolca gibi çeşitli
sözcüklerden oluştuğu için, Boşnakçaya geçtikleri sırada çeşitli ses değişmelerine uğramış,
yerel dilin yapısına göre uyum sağlamıştır. Aslî şekilleri ile geçmiş, farklı ses sisteminden ötürü,
ses değişimine uğramış soyadları mevcuttur. Tüm bu ses olayları, farklı anlam kazandırma,
soyadlarının resmi olarak oluşumundan önce gerçekleştiğini belirtmek gerekir. Bir soyadı
birden fazla anlam taşıyabilmektedir.
500 yıllık bir miras, bir halkın kimliğinde de kendisini göstermektedir. Türklerden din ve bazı
diğer adet ve gelenekleri benimseyen Slav kökenli Bosna-Hersek halkı, kimliğinde Türk
unsurunu taşımaktadır. Türkçeden Boşnakçaya geçmiş sözcüklerin büyük bir kısmı artık günlük
hayatta kullanmıyor olsa da, Bosna-Hersek'te bulunan Türk kökenli soyadlar vasıtasıyla var
olmaya devam edecektir. Nihayet bu çalışmada yer alan soyadlarının bir anlamda Bosna-
Hersek'te Türkçenin muhafızları olarak kalacağı söylenebilir.Soyadlar bir dilin muhafızları ise,
Bosna Hersek'te Türkçenin muhafızları, bu çalışmada yer almış soyadların olduğunu
söyleyebiliriz.
293
KAYNAKÇA
TIPTTS (1999), Telefonski imenik Javnog preduzeća PTT saobraćaja, Javno preduzeće PTT
saobraćaja Bosne i Hercegovine, Dom Štampe d.d. Zenica.
TIS (1992), Telefonski imenik Sarajeva, Javno preduzeće PTT saobraćaja Bosne i
Hercegovine, GIK OKO d.d. Sarajevo.
TI0716 (1991), Telefonski imenik mrežne grupe 076 Brčko, DP PTT Saobraćaja Brčko, DP.
TDV (1988), İslam Ansiklopedisi, cilt 1, İstanbul.
TDV (1992), İslam Ansiklopedisi, cilt 6, İstanbul.
TDV (2001), İslam Ansiklopedisi, cilt 24, İstanbul.
TDV (2007), İslam Ansiklopedisi, cilt 37, İstanbul.
VAJZOVIĆ, H. (1999), Orijentalizmi u književnom djelu – lingvistička analiza, Institut za
jezik, Sarajevo.
VAVIĆ-GROS, Z. (2013), Prezimena su čuvari našeg jezika, Prometej, Novi Sad.
ŽUJO, V. (2009), Leksikon Sarajeva I – II, Mediapress, Sarajevo.
Bosna Hersek’te Ölüm İlanları.
www.sözlük.gov.tr. (TDK - Güncel Türkçe Sözlük)
www.lugatim.com. (Kubbealtı Lugatı – Güncel Osmanlı Türkçesi Sözlüğü)
www.prebilovci.com.
www.rodoslov.ba.
297
SOYADLAR DİZİNİ
Zulumović 159,243